fransızca veya ispanyolca sanırım. yani fransızca bir şey okuduğumda tanıdık kelimeler çıkıyor karşıma baya en azından. fransızca bilenler daha iyi bilir tabii.

bir de ingiltere'de ispanyol arkadaşlarım ingilizcesini hatırlayamadıkları kelimeleri ispanyolca söylerler ve çoğu zaman anlaşılırdı. burdan yola çıkarak da ispanyolca ve ingilizcenin de benzer olduğu söylenebilir.

Bence flemenkce en cok benziyen dil. Almanca ve ingilizcenin karisimi gibi. Mesela ingilizcede "What is your name?" flemenkcede karsiligi "Wat is jouw naam?"

Buna ek olarak eger flemenkce konusurkan araya ingilizce kelime katarsan insanlar sasirmaz. Cünkü ingilizce kelimeleri es anlamli olarak kullaniyorlar. Ayni bizdeki plaza türkcesi gibi.

İskoçça. Gaelic değil ama, cermen dili olan. Hatta ingilizcen iyiyse baya anlayabilirsin direkt olarak.

sco.wikipedia.org

hatta konuşmasını anlamak okumasından da daha kolay. Mesela burada iskoçça konuşuyor adam www.youtube.com Bilmesem ingilizce sanırdım açıkçası.

Fransizcayla ingilizcenin grameri çok farklı. Kelime olarak baz alırsak benzeyen kelimeler var ama türkçede de ingilizce ya da fransızca kelimeler var, öyle düşünün.

Normalde almanca derdim ama istemiyormussunuz. Bu üç dil içinde de en fransızca ya da ispanyolca diyorum fakat ingilizceye benzedikleri için değil, öğrendikten sonra size bir şeyler katacağı için.

Flemenkce de gerçekten çok benziyor.

hazırlıktayken okuduğumuz oxford kitabında ingilizcenin, almanca ve fransızca karışımı olarak ortaya çıktığı yazıyordu.

Kesin bilgi: www.wikiwand.com

adam ogrenmek icin dil soruyor, garip garip diller soyluyorsunuz.

almanca ve italyanca ile ugrastim daha once, cok vakit ayirmadim, ama almancadan cabuk biktim, italyanca ise bir gun donmemi bekliyor :) cok matematiksel bir dil, ogrenmesi nispeten kolay. ama diyorum ki keske fransizca ogrenseydim. ucunun arasinda en ideal baslangic dili. yanlis anlama, kolay demiyorum. ideal diyorum bak. zorluk seviyeleri
fransizca>ispanyolca>italyanca

sana nacizane tavsiyem, fransizcadan basla. sonra sirasiyla ispanyolca ve italyancayi pratik anlamda kullanabilecek seviyede ogrenmen icin birer yildan az bir sure yeterli olacaktir. ondan sonra da dort yabanci dilim var diye dolasirsin.

O dediğin üç dilde de artikel var önce onu diyeyim. Artikelsiz pek az avrupa dili var.
Yaygın olmayan diller. Arapçada da feminen maskülen türü kavramlar var. Rusçada da var. Bundan pek kurtuluşun yok.

Dediğin üç dili de öğrenmeye çalışmış ve yüksekten temele değişen seviyelerde anlayabilen biri olarak fransızca derdim. Özellikle entelektüel kelimelerde çok ortaklık var.

Fransizca basit kelimeler ingilizcenin tassakli kelimeleridir. Simdi ornekleri tam hatirlamiyorum ama SAT icin fransizca ders alan arkadaslarim vardi

biraz ukalalık olacak ama 4 dil bilen biri olarak yazayım istedim. Öğrendiğinizde işe yarayacak diller ile ilgili oalrak bilgi vereyim. İngilizcede bulunan kelimeler ile en yakın bence Almanca. Fakat Almanca'nın grameri biraz kasar. Fransızca, Portekizce, İspanyolca ve İtalyanca hepsi aynı ailedir. İngilizce cümle yapısıyla ve gramer olarak pek benzemezler. Bunların arasında en kolay öğrenebileceğiniz İspanyolca'dır. İspanyol diline biraz kulak aşinalığı nedense biz Türkler'de mevcut. İspanyolcayı öğrenirseniz aynı aileden diğer dilleri de kolay öğrenirsiniz. Bunlar arasında en zoru Portekizcedir. Portekizce biliyorsanız geri kalan 3 dili çok rahat öğrenirsiniz. Ben hepsini dinleyerek öğrendim. Dil bilgisini de dili konuştuktan sonra kendim çalışarak öğrendim. Hatta ara ara duolingo programından çalışarak taze tutuyorum. Aklınızda bulunsun.

sorunun cevabını kimse vermemiş, ben verim: "yok".

almanca başta ingilizceye biraz yakın gibi görünebiliyor ama biraz işin içine girince işin aslının öyle olmadığını farkediyorsun. ama aynı ailedenler tabi, ona lafım yok.

bahsettiğin şeyin yapılabileceği dil aileleri bildiğim kadarıyla şöyle:

- isveççe, norweççe, danca

ve

- ispanyolca, italyanca, portekizce

bunun harici diğer avrupa dillerinde zor.

Yakıt/performans konusunda tartışmasız bir şekilde BMW önde. BMW genel olarak iç mekanda daha sadedir. Sen daha janjanlı bir konsol arıyorsan Merc öne geçer bu konuda.

Ben son kasa C serisinin dış görünümünü de sevmiyorum. Ama önceki kasalarda da 3 serisi görsel olarak daha baskındı.

bmw alır diyorum.

Otomobili sadece ihtiyacin oldugu icin degil, kullanmayi seviyorsan BMW. Arabanin icinde elime gelen hersey kaliteli olsun ve arac ici daha donanimli olsun istiyorsan Mercedes.

kisaca sürüs zevki icin bmw, ic mekan kalitesi icin mercedes. bu sadece bu model icin degil, ayni zamanda a180 ile BMW 1, E serisi ile BMW 5 karsilastirdiginda da ayni.

bu iki modelde mercedesciler üzülecek ama aynı sınıf bile değiller, scooterla, racing karşılaştırması gibi bi şiy.

bmw her turlu.

Berlinde 700 euro kira ile standart bir ev, 1200 euro kira ile bahceli güzel bir ev. (bunlara isitma dahail) Mutfak 250-400 euro arasi. Elektrik, internet ekstra masraflar 150 euro. cesitli sigortalar icin 200 euro(ekstra saglik, avukat, araba vs.) Yani kisaca temel giderlerin 1500 ile 2000 euro arasinda degisecektir. Bunun üzerinde kazanilan her para tatil, araba, daha iyi bir ev, daha iyi bir sosyal yasam olarak eklenecektir.

yaşam standartlarına dair hiçbir bilgi vermemişsin. verilecek cevap yukardaki her şehir için farklı. berlin için 3000e eh işte bi hayat yaşarsın. net tabi brüt değil. nürnberg için bunu 2500e indirebilirsin. kalcağın ev vs çok farkettirecek.

1000 Euro kira +evin yan masrafları + faturalar olur aşağı yukarı
400 euro mutfak masrafı en fazla tabii evde yemek yapıyorsan ayda 100 Euro da araba için yakıt + sigorta desek

Hesabı sen yap işte

Net 3000e bence güzel bir hayat yaşarsın. Her gün lokantaya gitmiyorsan tabii

www.javacodegeeks.com

Biraz zaman ayırın buraya. İlacınız budur direk.

ek olarak, java konusunda temelini en iyi sekilde OCA yani temel java sertifikasina calisarak kapatabilirsin. Zaten cok temel basit seyler. OCA sertifikasina hazirlik icin bircok kitap mevcut, ebook olarak aratabilirsin. Özellikle bu kitabi www.amazon.com tavsiye ederim. Bölüm sonlarindaki özet kisimlari cidden cok yararli.

estetik gelmeyebilir ama cimento. kaliba sokulduktan sonra boyanirsa pekala suh da durabilir.

dus borusunun icinden kalin tel gecir

@ateist; estetik olması sorun değil de fotoğraftaki amaç için kullanacağımdan istediğim zaman şekil verebilmem lazım, çimento olmaz maalesef.

fotoğraftaki aleti neden kullanmadığınızı anlamadım. bakır borunun 5te 1i kadar falan ucuzdur

@asbe;

1- 30+ gün kargo beklemek istemiyorum
2- türkiye'den 3 katı fiyatına almayı hiç istemiyorum
3- en önemlisi kendi uğraşım olsun istiyorum, DIY (do it yourself) tarzı işlere ilgiliyim.

kalin bakir telleri "dus basligi kablosunun" icinden gecir. ama bakir telin kalinligini belirlerken ne kadar agirlik kaldiracak onu da hesaba katmak lazim. Cünkü o uzunluktaki bakir teller kalinligina göre bir ipad agirligini kaldiramayabilir.

www.karebatarya.com

sanibim böyle bir bakir tel is görür i00.i.aliimg.com

bakır tel çok fazla genleşme yapar. esnekliği daha az olmakla birlikte çelik tel kullansanız, sürekli eğip bükmeyecekseniz, daha sağlıklı olur sanırım. gerisini siz yaparsınız da metreyle bu tarz şeyler satılıyor. karaköy'e bir bakabilirsiniz.

doğalgaz iç hatta kullanılan borular tam öyle. kompozit deniyor galiba, teknik adını bilmiyorum.
ben artan parçalardan terasa avize yapmıştım döndönlü. istediğin gibi büküyorsun öyle kalıyor.

edit: fotoğraftaki aparat gibi istediğin anda bükmek zor olur onları. DİY tarzı işlerle ilgiliymişsin madem, silmedim başka işlerde aklında oldun.

bu tarz bir ürünü bende almak istiyorum ama fiyatlar anlamsız derecede pahalı. bu yüzden bende kendim yapmayı düşündüm ama tableti tutacak kısmın nasıl yapılacağını bulamadığım için vazgeçtim. spiral kısmı bir şekilde halledilir. sen tableti tutacak kısım ile ilgilen.

Klima için kullanılan bakır borular işinizi görebilir

(bkz: shape memory alloy)

@mayday; halihazırda şu kılıfım var, 360 derece dönebiliyor.

www.karlu.com

kılıfı spirale sabitlemek daha kolay olacağı için henüz kafa yormak istemiyorum, düşününce haber veririm :)

gorilla tripod

www.google.com.tr

c++ ile başlayabilirsiniz

farkı nedir hocam, elimde c kitabı var ama

c ile basla c programlama ogrenmek istiyorsan. c++ ile c ayri seyler.

peki benim ne indirmem lazım şimdi compiler falan filan bişeler görüyorum?

C++ ve C birbirinden farkli iki dil. Bu diller arasinda C++ öneririm cünkü daha modern ve object oriented destekleyen bir dil. C ile C++ dilinin yazimi da birbirinden farklidir. Ayrica C++ piyasada daha cok tutulan bir dil.

Bu dillerde program yazdiktan sonra derlemen (compile) lazim. Bu derleme islemi ise "compiler" ile yapiliyor. Ayrica kodu yazman icin bir IDE istege göre gerekli. IDE tercih edilmezse notpad ile de yazilabilir.

Compiler icin GNU C compiler, IDE icin Netbeans önerebilirim. Eger Netbeans kurarsan bircok compiler da icinde geliyor, ayrica kurman gerekmez.
gcc.gnu.org
netbeans.org

tavsiyem "code blocks"

code blocks +1

notepad++

code blocks +1

derleyici olarak Qt Creator çok ayrıntılı ve elverişlidir. C dili genelde karmaşık matematik işlemlerini hesaplatmak ve basit fonksiyonlar için kullanılır. c++ ise asıl programlar için idealdir...

c ile başlaman ilerisi için daha sağlıklı olur. c yi kaparsan çoğu dili daha rahat kavrarsın. bu da zamandan verim sağlamak oluyor.

biz ilk başladığımızda dev c++ ile başlamıştık ama hata ayıklamada sorunu var o idenin. yeni başlayanı idare eder ama.
artık c de olsa c++ da hep visual studio kullanırım.

"Şanzıman dişlisini değiştirmek istiyorum. Tornavida nerede satılır? Hangisini alayım?" gibi bir soru olmuş sizinkisi. Bence biraz daha işin temelinden başlayın.

olmadı

Güvenilir bir site ama bazen otelin kendisinin sitesinde rezervasyon daha ucuz olabiliyor nedense. Tam tersi olması gerekirken. Onu bir kontrol edin derim ben.

booking.com bir cok ulkede faaliyet gosteren buyuk bir sirket. ebay gibi dusun.
sirketten kaynakli bir guvenlik sorunu yasama ihtimalin oldukca dusuk.

yıllardır kullanıyorum hiç problem yaşamadım tavsiye ederim .

sorun olmaz ama sanal kart numaranı vermeni tavsiye ederim, olası bir rezervasyon değişikliğinde izinsiz para çekebiliyorlar.

oteller %15 komisyon veriyor buraya. otelin kendisinden de fiyat alın.

eger rezervasyon yapacagin otel büyük bir otel degilse otelin kendisinden rezervasyon yapmak yerine, daha pahali olsa bile booking.com dan yapmani tavsiye ederim. Eger otel nedensiz yere rezervasyonunu iptal ederse, ya da kredi karti bilgilerini calarsa hakkini araman zor olur. ama booking.com üzerinden yaptigini islemlerde bu site ara bulucu oluyor ve genellikle otelin degil ziyaretcinin tarafini tutuyor.

Hyatt Otel'in Long Islanda'ki şubesi Hotel ama bilmiyorum tabi, daha önce tecrübe ettiğim şeyler değil bunlar.
Teşekkür ederim arkadaşlar, otelin kendi sitesinden de fiyat aldım siz söyleyince ama aynı fiyatı verdi. Hatta groupona falan da baktım :)

bu arada, benim siteden rezervasyon yaparsanız ben de ufak bi komisyon alıyorum, hani bi sözlükçüye de faydam olsun derseniz. :) www.taylandgezi.com

hic zannetmiyorum, hic duymadim da. Tahminime göre cok zor olur, cok zaman alir. Belki cok istisnai durumlarda, mesela iki ögrenci arasinda hangisini sececekleri konusunda karar veremedilerse böyle bir karar alabilirler, ama düzenli prosedürlerinde bunun olacagini tahmin etmiyorum.

böyle bişe hiç duymadım. almanlar yüzyüze görüşmeyi severler. 4 5 kez iş mülakatına girdim hepsi ofislerine çağırdı hiçbiri skypetan bahsetmedi. o dediğin belki amerika için olabilir mülakatlarımın çoğunu skype'tan yapıyorum çünkü

bu arada yüksek lisans için mülakata çağıran alman ünisi de olmadı hiç. şimdi okuduğum okulda da sadece başvuru yaptım incelemeden sonra kabul ettiler. eğer MBA falan okuyacaksan bu olabilir snaırım.

arkadaşımı çağırmışlardı mülakata gitmişti almanyada bi okula. ama bizim bölüm daha çok laboratuvar üzerinden yürüdüğü için lab sınavı tarzı bişeye de girmişti bu yüzden gitmek zorunda kalmış olabilir.

tum'da ee master'i yapan arkadasimla mulakat yapmislardi ama telefon muydu skype miydi hatirlamiyorum. teknik sorulardi bu arada.

Zamanında dünya turu yapan şu ünlü uzaklar yelkenlisi yedi metre civarındaydı. yani evet 7-8 metrelik yelkenlilerle dahi dünyayı dolaşmak mümkün. Ancak buradaki yelkenlilerin çoğunun farklı ülkelerin bayrağını taşımalarının sebebi vergi vermemeleri. yani sahipleri türk olabilir. Maalesef Türk Bayrağı takıldığı zaman yüksek miktarda vergi verildiği için yat sahipleri bu yolu tercih ediyorlar ve mümkünse yabancı bandralı tekne satın alıyorlar.

mesele bboyu değil, işlevi.

içindeki donanımı, aküleri, yatakları, mutfağı, su hazneleri, iletişim donanımı, navigasyon aletleri,...

15 metrelik bomboş bir tekneyle anca bodrum'dan yunan adalarına gidebileceğin gibi, 6-7 metrelik dolu bir tekneyle dünyayı dolaşabilirsin.

okyanusa bodoslama açılmayacağın sürece boyun pek anlamı yok, orada da 10-12 metre yeter diyorlar. bu bilgi kulaktan dolma, yanlış olabilir.

Türkiye sahillerindeki yelkelerin bircogu vergi avantaji nedeniyle ABD bayraklidir. Hatta Türk bayrakli yelkenciler bu davranisi elestirir.

Bir yelkenin ulasabilecegi mesafeye tamamen donanimina, ve kaptanin tecrübesine baglidir. Ama bu donanim da tamamen kaptanin tecrübesine ve tercihlerine göre degisir. Günümüzde en önemli donanim telsiz, pusula, sextant ve harita. bunlara sahip olan 8 metrelik standart bir tekne tecrübeli kaptanla hicbir yerde durmadan dünya turunu 2 ile 4 yil arasinda tamamlayabilir. Ama bu yolculuklarda duruma göre yelken eskiyecek, tekne bakima girmesi gerekecek, tabi bunlar tamamen teknenin nasil kullanildigina, hangi denizlerde kullanildigina, teknenin malzeme kalitesine göre degisir. Tabi günümüzde tekneler cok gelisti, gelismis GPS sistemleri, oto pilot, yelken halat kontorlünü kolaylastiran ekipmanlar, elektrik üretmek icin günes/rüzgar enerjisi panelleri, deniz suyu aritma sistemleri, gelismis radar sistemleri hatta uydu telefon ve internet sistemleri mevcut. Bunlar sayesinde dünyayi birkac kere dönmek cok kolay hatta 14 yasinda hollandali genc bir kiz "Laura Dekker" en.wikipedia.org dünyayi tek basina teknesi ile dönmüs, hala da dönmekte sanirim.

etmez. giderken durduruyor olsaydı fark ederdi ama zaten durmuş aracı durmuş halde tuttuğundan bir şey fark etmeyecektir.

yukarı ya da aşağı doğru oluşu 1. vitese ya da geri vitese takmanı gerektirir... bu farkeder. ama el freni için bir fark yaratmaz sanırım...

@ucan spagetticanavari

bu dediğini bilmiyordum bak. ben hep 1'de ya da 3'te bırakıyorum arabayı. burnu aşağıda ise geri viteste mi bırakmam gerekir?

ucan spagetticanavari haklı; yokuş eğiminin tersi yönündeki vitese geçirip bırakman gerekir. yani burnu aşağıdaysa geri, yukarıdaysa da 1 gibi. hafif viteslere atma (2'den yukarı, onlar çok tutuş yapamaz kayma durumunda).

vites olayı şart değil. normalde boşta bıraksan da olur. yurdum arabalarının bakımları yapılmadığı için adamlar ne olur ne olmaz bi de araba gidip bi yerlere toslamasın diye bunu yapıyor. şanzımanı bu şekilde kullanmak araca zarar verir. siz arabanızın bakımlarını yapın. boşta bırakmak istemezseniz de siz bilirsiniz. millet otomatik vitesleri de böyle kullanıyor yokuşta frene basmayıp 1 de bırakıyor sonra otomatik tü kaka :)

viteste bırakmak araca zarar vermez. ancak el freni bir şekilde boşalırsa vites kutusu aracın hareket etmesini engeller.

(burun aşağı => geri, burun yukarı => 1 + el freni) + 1

artırıyorum. tekerleri de kaldırıma yönlendirmek gerekiyor.

sorunun cevabı. el frenine bişey olmaz. ama çok soğuk havada (-15°C gibi) el frenine abanırsan sabah kampanalar yapışmış şekilde bulabilirsin.

:) viteste bırakmak aracı kaydırmaz ama el freni yerine hep viteste bırak bakalım bi süre sonra ne olacak. el freni çekikken zaten zarar vermez çünkü el freni tutuyor. ha güvenmeyen adam vitese takar ve el freni boşalıp da vites kutusu aracı durdurursa araç bi yere çarpmaktan ya da daha büyük bi felaketten kurrulur ama şanzımanın dişlisine zarar verirsin. mesela eski bakımı yapılmayan araçlarda el freni tutmaz sahipleri viteste bırakır dikkat et belirli periyorlarla hep viteslerinde sorun çıkar. normalde arabayı viteste bırakmak şart değil diyelim 0 km araç aldın el freni çektin ama araç kaydı gece. dava açarsan sana kimse e ama viteste bırakmamışsın viteste olacaktı diyemez. durum bu.

bu arada asıl soruna gelecek olursak evet el freni daha fazla yıpranır ama bakımların düzgün yapılırsa ve doğru yapılırsa sıkıntı çıkmaz kolay kolay.

el frenini cektikten sonra frenden ayagini cek ve el freni arabayi tutsun. sonra arabayi uygun vitese at, zaten el freni arabayi önceden tuttugu icin de vitese yük binmeyecektir. Ne sadece viteste birak ne de el freninde. Bunu cok aci tecrübe ettim. Almanyada ehliyet kurslarinda arabayi her zaman bosta birakin diye ögretirler, istanbulda babamin arabasini bu aliskanliktan dolayi bosta ve sadece el freninde biraktim. arabayi duvarda buldum cünkü türkiyede kontrollerde el freninin durumunu cok ciddi test etmiyorlar ve bozuk el frenleri bile testi gecebiliyor.

başlığa bişey öğreneyim diye girdim, iyice kafamı karıştırdınız.
vitese bırakmak gerekiyor mu, gerekmiyor mu?

teknik bir konunun birden çok cevabı olması nasıl olabiliyor, anlamıyorum...

ben kurabiyelerime döneyim bari en iyisi:)

1- İstasyon içerisinde Starbucks'da görünüyor freewifiwiki.net
3- Here uygulamasında Almanya içerisinde Berlin'i indirebilirsin. Toplu taşıma-yaya-özel araca göre ayrımlar var.

1. wireless yok ama starbucks var
2. genelde en uygun sim kartlar e-plus, aldi, ayyildiz, lycamobile oluyor
3. uygulama olarak en iyisi deutsche bahn ve bvg uygulamalaridir. son dakika gecikmelerini dahi gösterir. tren, otobüs, metro hepsi icin. Bunun disinda google maps ugulamasi da toplu tasima ulasim seceneklerini gösterir.

1. back werk'in olduğu yerde wi-fi var. 30 dk. ile sınırlı.
2. sim kart vardir ama hangisi ekonomiktir bilemedim.

1. berlin hbf'ye girince ikinci kata çıkıyosun hemen sağ tarafta starbucks var internetine direkt login olarak bağlanabilirsin

2. hbf içinde sim kart satan yer sanırım yoktu ama emin olamadım. telekom kart kullanıyorum ben almanyada kartlarda genelde 500mb 1gb verirler yüksek limitli kart var mı bilmiyorum bak vodefone 750mb'lik kartı 10 euroya veriyor
www.vodafone.de

3. bahn.de uygulamasını indir telefonuna. lokasyon ve hedef gir sana tren ve otobüs ulaşımı için sonuç verir.

yapım parası niye istemeyecek?

"Fikir" dışında, iş sahibinin projeye katkısı nedir?

fikir dandikse ve tutmayacaksa app i yapanın zararı nasıl telafi edilecek?

Madem ise bu kadar guveniyorsun bir yerlerden para bul yaptir, verecegin max 10k dir.Bu para bir ise girmek icin bence makul bir para. Ayda 2-3 kazanir diyorsan cok mantikli bir yatirim bence. Bu parayi veremiyorsan bu iste ciddi degilsindir zaten. Sana guvenip is yapilmaz.

Isi bilen gelistiriciler zaten bu senin bahsettigin fikir bulup yapmaya calisma evresini gecmis adamlardir. Boyle islerde sadece bir fikir ve gelistiricinin yeterli olmayacagini bilirler. Belki universite ogrencisi filan bulabilirsin ama ne kadar verim alabilirsin bilmiyorum.

ben yazılım geliştiriciyim, yazılım mühendisliği okuyorum.

"fikir benden, işin yarısı benden (aktif çalışıyorum), sadece frontend çalışacak ortak lazım" diye arayıp işin %50'sini teklif ediyorum, yine birilerini bulmak çok zor oluyor.

senin iş hiç olmaz.

yazılımcılara hep böyle teklifler gelir:

süper bir projem var, yapsak köşeyi döneriz.
- ya ben köşe dönmek istemiyorum, çok güveniyorsan şu kadar paraya yaparım.
para yok ama proje süper, kesin tutacak, hissediyorum.
- yok ben alimiyim kardeş.

@kurudu da çünkü işin sahibi o olacak beni bile elemanı gibi kullanacak gerekirse ortak oluruz... fikir dandi olsa bu işi yapan web siteleri kurulmazdı sadece applicaton yapmıyorlar
@lord esseginiziki türkiye genelinde yapılacak olan işleri yapacak adam organizasyonunu ve malzeme tedariğini sağlayacak..
@raydingoz güvenmeden denemeden olmaz kapatamayacak kadar kaymaklar yiyeceğiz.
@oshamue denerim gerekirse
@hayirsiz 1500tl ye boya işi alıp 120 tl ye yevmyeci çaliştirip 1 modify ini ben yapıp 1 günde boyle para bile kazanabiliyorum işine gelirse
@titiraprap zaten bu onyargı ile sen anca wcye giderken bir adım fazla atarsın oda yaşlandıkça adım aralığı küçüleceğinden ...
özgüveni olup yapıcı eleştirenler fiyatlandırsın

Uygulama gelistirecek elemanla anlasirken üc yol var.

Ortaklik üzerine:
- adam sana güvenemez, parasini alacaginin garantisi yoktur
- sen adama güvenemezsin, isi bitireceginin garantisi yoktur
- adam sana güvenemez, yarin birgün kodlari alip adama hadi yoluna diyebilirsin
- sen adama güvenemezsin, adam kodlari ben yazdim bu is benim diyebilir
- adam sana güvenemez, isi bitirir ama is yürümez emegi cöpe gider
- sen adama güvenemezin, isi bitirir ama gelistirmeler istekler icin ekstra para ister kodu sadece o bildigi dökümantasyon olmadigi icin kimseye de isi devredemezsin
- is büyürsa her ay gelen paradan ortak olarak parasini alir, senin payin düser
- ya da adama yolda araba carpar ölür, yapilan is adamla beraber havaya ucar


Parasini verip isi bilene birinine freelance yaptirirsan
- adam kaporasini alir isi yapar kafasi rahat olur
- sen kapora verirsin, isi yapabilir mi diye dert edersin
- adam isi bitiremezsa parasini alamaz
- adam isi bitiremezse sen de baskasini bulursun ama zaman ve emek kaybedersin
- adam isi bitirir ama önemli bir ekleme olursa, yada bir süre sonra ürün bozulursa adami bulamazsin
- adam isi bitirir ama tüm eklemeler icin para koparmaya calisir
- isi büyürse tüm hak sahibi sen olursun, kimseyle ugrasmazin, paranin tamami senin olur
- is büyürse adam koda sahip oldugu icin isin aynisini kopaylar

Parasini veririsi uzman bir sirkete yaptirirsin:
- tüm acik noktalari sözlesmeye yazdirir, noterde onaylatirsin, isi zamaninda bitirememe durumuna karsi tazminat maddesi koyarsin.
- sirkete parasini kaporasini verirsin
- sirket isi zamaninda bitiremezse tazminat parasini alirsin keyfine bakarsin
- sirket isi zamaninda bitirirse ürünü, dökümantasyonu alirsin yada ürünün bakim gelistirme, ekleme ile ilgili sözlesmeyi isletirsin.
- is büyürse paranin tamami sende kalir
- isi kopyalarlarsa dava acarsin, cünkü noterde hersey kayitli olur

sadece bu bilgilerle mukayese edilemez.

almanya için düşünün.
kira, yemek, yaşamak size toplam kaç EURO gider? Bu da kaç TL'ye eşit?

polonya için düşünün.
kira, yemek, yaşamak size toplam kaç PLN gider? Bu da kaç TL'ye eşit?

al vur kafasina kafasina kiz arkadasinin:

www.numbeo.com

ama darmstadt karlsruhe hannover neresini sectigin ve türkiyede nereyle karsilastirdigin da önemli. yoksa istanbulda stüdyo kirasiyla kocaelinde 3+1 daire tutarsin. ayni sekilde münihte tek oda 24 metrekarelik yer parasina heidelbergte eve ciakrsin 3 odali. country comparison cost of living tarzi aratirsan genellemeleri de cikar da sehir bazinda konusmayi öneririm.

fark olmadığına dair ortaya koyduğu veri nedir kız arkadaşının?

evet yeme, içme, konaklama giderlerini hesaplayıp karşılaştırmak gerekir ama euro kullanılan bir ülkede bu istediği kadar ucuz olsun, tl bazında pahalıya patlar. aksi mümkün değil..

@fatihkkk

kiram 1050 zloti - diğer giderler de aylık nereden baksan 500 zloti = 1600 zloti diyelim. Bu da 1160 TL eder. Hadi 1200 lira diyelim düz hesap.

Almanya'da özellikle Berlin'de oda kiraları nedir hiç bilmiyorum. alkol, market vs ucuz olduğunu biliyorum ama Varşova'dan ucuz mu ya da aynı mı hiçbir fikrim yok işte. Perşembe günü Berlin'e gidiyorum. fizibilite çalışması yapayım bari.

1600 PLN karşılığı 1200 TL karşılığı 400 EURO'ya yaşayamazsınız. her türlü Polonya.

sen haklısın. kız arkadaşın desteksiz atmış.

(bkz: PPP)

önümde matematik şov yaptı da kendisi ondan kafam karıştı. 1,3333 sonsuzlar, pay payda hesapları. eşit ağırlıkçı olunca insan anlamıyor tabii.

teşekkürler cevaplar için. :)

sadece paranın değerinden hesapladığında kız arkadaşın haksız değil.

3 TL*1,38 PLN= 4,14 PLN yani parasal anlamda kurda bir bozulma yok. ama hayat pahalılığı olarak arkadaşlar açıklamış zaten.

Berlin almanyanın nispeten uyguna yaşayabileceğin yeri ama polonyadaki 1600 PLN karşılığı 400 euro ise en kötü 300 euro odaya verirsin, 50 euro da aylık karta verirsin ulaşım için, kalan 50 euro da doğaldır ki yetmez.

para 1 ay önceki değerine göre değerli ya da değersiz olabilir ama başka paraya karşı anlık olarak değerli değildir.
ha sen, bir para birimiyle (a) başka para biriminden (c) üçüncü bir para birimiyle (b) aldığından daha azını ya da fazlasını alabiliyorsan, yapay bir değer farklılığı vardır.

o kızdan ayrıl. ilerde evin ekonomisini teslim edeceksin sonuçta. ekonomi önemli.

Berlinde yasiyorum, 5 yil önce istanbulda yasiyordum. Basitce ve yaklasik olarak sunu söyleyebilirim istanbulda 2000 tl ile yasayan birisi ayni standartta berlinde 2000 euro ile yasayabilir.

Berlinde ortalama bir ev icin 500 euro ile 1400 euro arasinda degisir. 500 euro ile sehir disinda 2 odali sehir icinde tek odali. 1400 euro ile sehir disinda bahceli 4 odali müstakil, sehir icinde 2 ya da 3 oldali ev kiralanabilir.

Yemek icmek, market konusunda berlin istanbuldan ucuz. et kilosu 6-9 euro arasinda degisiyor.

Maaslar konusunda da türkiyede 3000 TL alan biri yaklasik berilinde 3000 euro alabilir.

Almanyanin asil avantaji büyük harcamalarda öne cikiyor Türkiyede 100.000 TL olan araba almanyada 20.000 euro. Türkiyede 1.000.000 tl olan bahceli müstakil ev berlinde 250.000 euro.

çalışsaydınız siz haklı olurdunuz birikimden yiyeceğiniz için kız arkadaşınız haklı.

ne konuda olduğuna bağlı.
din konusuysa 2 tarafta birbirlerini yoz olarak görmektedir.

Surec

Kesinlikle surec olduğunu dusunuyorum.

sürecdir, bir toplum yada bir insan sartlar olgunlasinca bir günde yozlasmaz. Yozlasma bir sürectir nerde basladigi ve nerde bittigi belli degildir, ölcülemez. Kendi icinde süreklidir, kesikli degildir yani 1 birim ya da 2 birim yozlasilmaz. sadece belirlenen parametrelere göre bu grup digerinden daha yozlasmis diye ölcümleme yapabilirsin. Karsilastirma yapmadan ölcümleme yapamazsin.

(bkz: false dichotomy)

Süreçtir. İş ahlakı kısımlarından girmenizi tavsiye ederim.

Sonuçları onları doğuran süreci izlemek için kullanıyoruz. Maddi dünyada her olayın arkasında onu doğuran önceki olaylar zincirine süreç diyoruz. Her olayda olduğu gibi "yozlaşma" sonucunun ortaya çıkması öncesinde bir süreç iktiza eder.

@f_d +1
aynı anda hem sonuç hem de süreç olabilir. işletmecilikte yozlaşma nasıl oluyor çok tahayyül edemedim ama birtakım olayların sonucunda yozlaşma olsun, bu da komple bir süreç olsun, yani x ve y'nin sonucunda yozlaşma meydana gelir (zart diye olmasına gerek yok, hemen hemen her şeyi nedenselliğe bağlayabilirsin) ama x'in başından beri olan ve yozlaşmayla sonuçlananları yozlaşma süreci olarak değerlendirebilirsin. gezi olaylarını düşün. hem bazı şeylerin sonucuydu hem de bir süreçti.

önyargilar ve genellemeler cok yaniltici olsa da kendi deneyimlerime göre hollandalilar daha acik fikirliler ve iletisim kurmak daha kolay. ingilizceleri daha iyi (sanirim belcikada öncelikli dil fransizca), türklere karsi önyargilari faslilara olan ön yargilarindan daha az. Biraz alman biraz da ingiliz gibiler. Belcikalilarda daha fazla fransizlik var. Tabi bu benim gözlemim, yaniltici olabilir.

Belçika'nın bir bölümü(doğu kısmı gibi diye hatırlıyorum) Fransız ekolü, batısında sanırım Almanca konuşuluyordu. Daha karışık, baya Türk var kaçak kalan bilmemne Akp kafası bir sürü insan.

Hollanda evet daha iyi olur bence, onlarda ırkçılık vs var mı emin değilim ama çoğu İngilizce biliyordu ve kafaları daha açık olabilir. En azından Türklere karşı olumsuz ön yargı pek yoktur diye düşünüyorum.

ha ama orada birileri bize yardımcı olsun bilmemne dersen, kardeşim Belçika'da erasmus yaptı bir Türk yardımlaşma vakfı gibi bir yer ev bulmasına yardım etti, trende tanıştığı Türk kadın yardım etti vs o bakımdan Belçika. Ama bu oraya gidip yine Türklerle takılmak, Avrupa'nın Avrupalılığını yaşayamamak demek.

Belcikaya turkiyeden yerlesen ispanyol tanidigim hic memnun degil. Turkiyede bazi konularda durumun en azindan imkanin varsa daha iyi oldugunu savunuyor. Belcikali arkadaslarim da illallah etmis durumda. (Surekli olay ve asiri fazla gocmen)

Hollandaya gidenlerse hallerinden memnunlar.

hocam ben iki yeri de goren biri olarak hollanda derim. her seyiyle kefeye koyuyorum hem de.

hollanda'da daha rahat edersiniz bence.
ikide bir bu baglantiyi veriyorum belki ama oldukca objektif hazirlandigi icin guveniyorum.
www.goodcountry.org

çünkü sağlık ve eğitim develtin üstündeki kambur. para yetmiyor. devletinde sevmediği iki konu. hatta beceremediği. ama asli görevleri arasında ilk üçte yer alan. bak mesela vergi sistemine, ödeme yapmak için bi randevu alma işin olsun en fazla 1 haftaya alırsın. çünkü develt randevu sırasının 1 aya çıktığını görünce yeni bi memur alrı oraya.

ama sağlıkta öyle değil. çünkü sağlık para getirmez. götürür. bu yüzden sallar her zaman. şimdi git herhangi bir devlet hastanesine sıra var 2 3 saat beklersin. bundan 3 ay sonra git. yine sıra var yine beklersin.

peki neden bekliyorsun. 3 doktor var 100 hasta var yetişmiyor. doktorlarda zaten halkı siklemiyor, yapacağı işten daha azını yapıyor. memur sonuçta.

aynısı özel sektörde olsa ne olur. ilk gün sırayı gören patron odasına mutlu gider, işler iyi bu gün paranın amına koduk diye düşünerek. sonra yine sıra olmaya başlayınca doktor sayısı artar 4 5 6 7 10 20 neye ihtiyaç varsa. ee ona göre de geliri vardır çünkü.

ee devletin bundan geliri var mı? yok. zarar ediyor. doktor olan memurun hasta sikinde mi. yok. (hiç aksini iddia etmeyin) o yüzden sağlık sektörü her zaman sıkıntılıdır.

mesela diyorlarya hani kemal kılıçdaroğlu sskyı batırdı diye. sanırısn adam ticarethane işletiyor da batırdı. zarar edecek tabi başka çaresi mi var? hatta şahsi düşüncem ne kadar çok zarar etmişse o kadar halka yardım etmiş demektir. (tabi bu zarar personel kaynaklı, malzeme kaynaklı yoksa 3 kuruşlu ihale için 10 kuruş vermeyle olan zarar değil)

ee kapitalist sistemde kar yoksa neden hizmet olsun.

ya da komün sistemde bir doktor içinden gelmiyorsa neden hastalara baksın. zorla yaptırırsan da işi yavaşlatır, orospu çocukluğunda yeni yöntemler bulur.

özetle hasta olursan paran olsun, özel hastaneye git.

gelişmiş ülke vatandaşısın diyelim
işsizlik maaşı alıp 2 de çocuk yapsan buradaki ortalama memurdan daha iyi geçinirsin ucuz diye antalyada tatil yaparsın filan işte. herhangi bir işte part-time çalışsan güzel bi maaş alırsın kayak yaparsın.
bu durumda neden tıp okuyasın? 6-8-10 sene uğraşasın? mesela isveçlisin? zaten okumuyorlar da yetmiyor kendi doktorları ABden doktor getiriyorlar. düşünsene 5 milyon nüfusun var, kimse doğurmuyor zaten hocam kaç tane jinekolojik onkoloji uzmanı olabilir?
ABD sosyal devlet değil evet, ama orada da tıp okumak çok pahalı.
üstüne yanlış bir teşhis koyarsan ayvayı yedin buradaki gibi değil davası cezası, risk almak istemiyorlar 6 ay git gel herşeye bakalım diyorlar.
üstüne benim gördüğüm, mesela biz bölgemizde görülen hastalıkları iyi biliyoruz (atıyorum akdeniz anemisi) adam 72 çeşit milletten insan görüyor ABDde yahut sadece kendi köyünü biliyor (kuzey avrupada) bizim doktorlar gibi 1milyon hasta bakmıyor senede. bazı vakaları hayatlarında hiç görmemiş oluyorlar kitaptan okuyorlar şaka gibi, bu da bizim ülke insanı için yurtdışında sıkıntı oluşturuyor.

ayrıca özel hastane olayı da hikaye özel hastaneler otel hizmeti verir, güzel ilgilenir ama mesela doğuma gittin komplikasyon var seni bir güzel zekai tahir burak'a sevk eder.

saglik, egitim ve adalet bu ücü bir ülkenin temel üc diregi. bunu meslekleri yapan insanlarin tepeden asagiya cok özel etik ve ahlak degerlerine sahip olmalari gerekiyor. Bu etik degerler dünyanin her yerinde yipraniyor. Gelismis ülkeler sagligi devlet elinde tutuyor cünkü sosyal devlet olmak bunu emrediyor. Bu nedenle bozukluk ne ise tamamen hastaya yansiyor. Karlilik göz önünde bulundurulmuyor, karliligin ve rekabetin olmadigi meslek dallarinda denetim tamamen etik ile saglaniyor. Merkezden denetim bir yere kadar.

Peki cözüm özellestirme mi ? türkiyede bu sorun özellestirme ve yari özellestirme ile cözülmeye calisiyor ve sorunlar daha ticari uslup ile gizleniyor, daha iyi pazarlama marketing yapiliyor. Özeller zaten malum tam bir ticarethane gibi. O tedavi karli olmasi lazim mesela bir kadin dogum yapacagi zaman normal dogum karli degil, ama sezeryan tüm hastahaneler ve doktorlar icin kar ve prim olarak dönüyor. Bunu problemi teyit etmek icin su iki ülkeye bakmak yeterli, Amerika ve türkiye. Bu iki ülke saglikta özellestirme yapan ülkeler ve amerikada sezaryan orani %35 ve türkiyede %45. Ama gercekte tüm dogumlarda sezaryana ihtiyac %5, almanya gibi ülkelerde bu bu sekilde. O nedenle türkiyede özel ve yari özel hastanelerde cok iyi ilgilenirler, seni özel hissettirirler cünkü seni karli tedaviye ikna etmeleri lazim.

özetle iki yol var, sosyal devletlerde kar amaci gütmeyen devlet kurumlari tüm sorunlariyla ortada olan saglik sistemi. Ya da amerika ve türkiyedeki gibi marketing essasli, sirket gibi yönetilen saglik sistemi, kar amaciyla sagliksiz ve gereksiz tedaviler. müsteri gibi davranilan, özel hissetirilen hastalar..

kankiii ingilterede 3-4 saat bekliyorsun randevusuz olunca ama sıra sana gelince de köpek gibi ilgileniyorlar her şeyine bakıyorlar. tr'deki gibi 5-10 dakikalık muayene yok orda. ilaçlarını doktor veriyor çoğu zaman, para vermiyorsun. ücretsiz sağlık sistemi tüm dünya vatandaşlarına neredeyse. daha ne yapsın la adamlar. adamlarda her bi haltı book'lamak kültür zaten, bi tek onu yapman lazım, onu da yapıver bi zahmet.

kötü değiller. uluslararası sıralamalardaki yerleri ve kamu yoklamalarındaki memnuniyet oranları da epey yüksek.

türkiye'de olur olmaz her şeye ilaç antibiyotik yazılmasına, bir dolu alakasız test yapılmasına, gerekli gereksiz uzman doktorlar görmeye alışık olduğumuz için yurt dışındaki ilgi alışık olmayana kötü geliyor. ingiltere'de doktor randevusunu genelde 1-2 hafta içinde alabiliyorum, buna ek olarak her gp'nin her hafta haftasonu veya akşam saatlerinde walk-in saatleri de var. ayrıyeten randevusuz gelen hastayı kabul eden walk-in merkezleri de var.

acil servisler ise adı üstünde gerçekten hayati tehlike teşkil eden durumlar (bilinç kaybı, göğüs ağrısı, durmayan kanama, solunum güçlüğü, yanık vs) için var. gidip de 3-4 saat bekleyebiliyorsanız muhtemelen pek de acillik bir haliniz yok.

sciencedirect var ama hepsini indirebilir misin emin değilim

ieeexplore.ieee.org
www.grin.com
dl.acm.org
www.mendeley.com

Proquest var bir de.

Tabi bu sitelerden tez indirebilmek için bir üniversitenin proxy adresini kullanmanız gerekir kuvvetle muhtemel.

hamburg takılmaca için güzel şehir. ama biz 3 türk erkek olduğumuz için(teker teker girmeye çalışsakda) hiç bir cluba almadılar :D

potsdam
munih

şu rotaya bakabilirsin..

www.romanticroadgermany.com

Frankfurt almanya'nın finans merkezi. açıkçası eş dost yoksa tavsiye etmem.
Hamburg u çok severim ben. kanallarıyla kocaman caddeleriyle, bohem cafeleri
ve eğlencesiyle inanılmaz bir şehir. oraya gitmişken bremen'i de görebilirsijniz
1 saat mesafede. köln'de meşhur kathedral var. doğa seviyorsan heidelberg'i tavsiye ediyorum...

Araba meraklısıysanız Stuttgart'a mutlaka gidin. Porsche ve Mercedes Benz müzesi var. İkisine mutlaka gidin.
Regensburg'u ekleyebilirsiniz. Frankfurt'ta bence bir şey yok. Belki Nürnberg de eklenebilir bi ihtimal.

Bunlarin disinda Heidelberg ve Dresden cünkü bu ikisi diger alman sehirlerinden farkli. Ayrica berlin yakininda potsdam. Doga sevenler icin Schwarzwald.

Benim kisisel düsüncem almanyanin en iyi sehri Berlin. ama berlinin genel turistik yerlerinin disinda güzel yerleri gizili saklidir. Berlini gezip de "berlin dedikleri bu muymus?" diyen de cikar cok begenen de. Taksim gibidir yani, tüm iyi yerler gizli saklidir. Ama turstik yerleri de almanyanin geneline göre cok daha iyidir, cünkü cok müze var ve ikinci dünya savasi gibi büyük tarihi var. Berlin en güzel zamani yaz ve yilbasindadir. Ikinci güzel sehri Hamburg. cünkü deniz var. yazin cok daha iyi olur. Köln kücük fakat turistik olarak idare eder. Münih daha büyük ama ortalama bir alman sehri. Frankfurt icin 1 gün yeter, fazla bile.

Frankfurta gitmeyon, dresden, freiburg, nürnberg sehir olarak cok guzeller.
Leipzig de fena degil ama kucuk.

araba var ise Bavaria'daki koyler guzel diyorlar herkes.
Frankfurt en son secenek olmali.
Hamburg ve Munih esit derecede guzel diyebilirim, belki Munih bir adim onde olabilir bana gore turist olarak gezme acisindan.
Koln'e gitmedim.
Leipzig'de hic bir sey yok, Frankfurt daha iyi.
Munih'de BMW muzesi ve ayrica asiri unlu ve guzel Deutsches museum (ismi hatali yazmis olabilirm) var/

nelerden hoşlandığınıza göre sorunun cevabı değişebilir. münih'e gideceksiniz nürnberg'e de uğrayabilirsiniz. neuschwanstein şatosunu ziyaret edebilirsiniz bavyera da. köln ve hamburg münih'e oldukça uzakdır bu arada.

dresden heidelberg münih

köln ve frankfurttan vazgeçtik. hamburga yakın diye bremen'e de gidelim dedik. münih yerine heidelberg ve dresden yapabiliriz. arabalara hiç meraklı değiliz. hala önerilere açığız, bir de illa şehir olarak değil ama "falanca şehirde şöyle güzel bir şey var çok bilinmiyor" derseniz çok iyi olur bizim için. çok teşekkürler.

hamburg'da airbus fabrikası var mesela

Frankfurtta 3 gün kaldım. Öncelikle büyük bir şehir, yani kalabalık ve kötü yapılaşmış, almanyanın diğer şehirlerinden farklı olarak... evet gökdelenleri var, ama bana ilginç gelmedi. tam merkezinde mimari yapısı farklı avm var, koşarak uzaklaşmak istedim.
benim tek sevdiğim arkadaşımın götürdüğü, stylish bir cafe/bar konseptli bir mekan oldu. bir de yakınında Mainz diye daha kültürel, yöresel bir yer, çok daha tercih edilesi bir yerdi...

Bremen'e kesin giderseniz, onla ilgili tavsiyeler verebilirim.

Dresden'e gitmiştim ben çok bir şey yoktu şehirde, yarım günde gezersiniz bir de çok güzel bir parkı var. Ha bir de hijyen müzesi var o baya zevkliydi bence. Bir de oradan trenle gidilen bir orman var, ben gidemedim arkadaşlar gitti ama çok beğenmişlerdi doğada yürüyüşü falan seviyorsanız güzel olabilir

almanya zor verir. çek cumhuriyetinden falan vize alıp prag'dan berlin'e geçersin.
pasaportun dahi yokken berlin'de gezme fikri çok ilginç gerçekten.

ek: biraz canım sıkkındı böyle ters bir şey yazmışım kusura bakma.

pasaportun dahi yokken Berlin'de gezme fikri ilginç değil çünkü senin de dediğin gibi pasaport almak 2-3 günlük bir olay.Vize almak da o kadar büyütülecek bir şey değil. İstedikleri evrakları eksiksiz topla alırsın.Vize dönüşü de başvurudan sonra 3-4 sürer. uçak parası, vize ücreti (60 euro) pasaport harcı (6 aylık 188 tl )ödeyeceksin.1-2 gün için değmez .Daha uzun süreli al.

@cekilmis gayfe;

hocam, pasaportsuz gideyim demedim. şu anda pasaportum yok ama hemen çıkartabilirim dedim.

Almanya vize verirken neye bakiyor:
1. Gidis dönüs ucak bileti? Bu bilet alinmis ödemesi yapilmis olmali, gidis dönüs tarihleri net ve senin vize istedigin tarihlerle örtüsmeli.
2. Nerede kalacaksin? Otel rezervasyonu olacak. Arkadasimda kalacam, sokakta kalirim hep problemli durumlar. Reddetme ihtimalini arttiriyor. Düzgün bir otelde gidis dönüs tarihlerinin birbirini tuttugu otel rezervasyonu varsa sansin artar.
3. Masraflarini nasil karsilayacaksin? kisaca paran hazir mi, bunu ispatlayabilirmisin diye soruyorlar. 1-2 gün icin banka hesabinda en az 500 euro bulundurman avantajina. Tabi ögrenciysen bu paranin kaynagi da önemli. Ailemden aldim en temizi, tabi bu durumda ailenden "bu kisinin masraflarindan ben sorumluyum" diyen bir kagit gerekecektir. Calisanlar icin sgk dökümü, sözlesme, imza sirküleri vs...
4. Niye gidiyorsun? senin durumun icin turistik. Bunu görüsmede sorarlar zaten, en kücük bir tereddüt etmemelisin. giyimin konusman hosuna gitmezse, nereye gittigin hakkinda bi fikrin yoksa, söylediklerin arasinda tutarsizlik varsa reddeder. Ayrica konusurken rahat olmalisin. Tabi bu madde degerlendiren kisinin subjektif yorumuna bagli, mutlaka bir acik arar.
5. Seyehat sigortasi ? bu olmazsa olmaz belge.

Bunlarin disinda fotograf, aile malvarligi ile ilgili belgeler vs. isterler. Ama bunlara ragmen görüsmede "otel rezervasyonun iyi cikmamis", "banka hesap dökümünde su imza eksik", "ailenin yazdigi dökümanda su cümle eksik" gibi nedenlerle de cokca reddedebilirler. Tam alman mantiginda hersey "perfekt" olursa tahmininden rahat alirsin.

1 ay önceden basvurmakta yarar var. pasaport süren en az 1 yil olmali.

Sen kim köpeksin ki pasaportun bile yokken Berlin'de gezme planları yapıyorsun? Bizler annemizin karnındayken pasaportumuz çıkmış olduğundan istediğimiz yeri gezeriz. Sen anca TC kimliğinle Kıprıs'a gidersin, Gürcistan'a geçersin vs.

Neyse konuya geleyim; ben Almanya vizesi için evrakları pazartesi götürmüş, perşembe kapımda pasaportumu bulmuştum. Geç dönmesi normal bir şey değil.

Evraklarını tamamlarsın, annenin sigortalı olduğunu gösterir belgeleri, efendim banka cüzdanını falan gösterirsin, uçak biletlerini almış olmanda fayda var. Otel rezervasyonu da işini kolaylaştırır. Randevu aldığında sana durumuna göre evrak listesini gönderirler zaten. Alırsın sen o vizeyi, dert etme. Hele hele ukala yorumları hiç takma.

Vaktin darsa, yakın zamana randevu alamazsan o zaman deneyebilirsin Çek'ten vize almayı ama çok da gerek yok.

-ben bunu yazdığımda henüz tek cevap vardı ama bağlantı sorunundan dolayı gönderememiştim. içimde kalmasın-

Alman'ın ne yapacağı belli olmaz ama banka hesabında para, gidiş dönüş uçak bileti, otel rezervasyonu, [booking.com üzerinden ücretsiz iptal seçeneği olan bir otelden rezervasyon yapıp vizeyi aldıktan sonra iptal edebilirsin] seyahat sağlık sigortası gösterirsen çok büyük ihtimalle herhangi bir sorun olmadan vize alırsın. İdata'nın sitesinde yazan evrakların hepsini eksiksiz biçimde hazırla işte.

İstanbul'daysan idata'nın biri Harbiye'de biri de Bahariye'de olmak üzere iki şubesi var. Bahariye şubesi daha kalabalık oluyor. Mümkün olan en kısa sürede randevunu al ve evraklarını idata'ya teslim et. Bir pürüz yoksa 1 haftaya gelir vize.

70 yaşındaki babaanneme vize verdiler. sana mı vermıcekler. arkadaşların dediği belgeleri topla yeter.

almanya bu vize işlerindeki en kıl ülke herhalde. benim arkadaşı reddediler, gerçi o işsizdi. gerekli belgeleri eksiksiz verirsen çıkar, sadece özen göster.

Mudurnu'ya gidebilirsin. Saat kulesi falan varmış. Çok tavsiye ettiler ama gitmedim henüz.

yedigöller, abant.

gölcük
www.tripadvisor.com

Göynük- Çubuk Gölü, Taraklı

boludan yazıyorum, mudurnuya gidin.abant,gölcük falan hikaye.

Kimse arayip sormaz.

Arayıp araştırmaz da o firmada o görev için bir maaş aralığı vardır, onu bilirler.

hımm ok o zaman. 300 tl fazla söyledim de yalanımız ortaya çıkmasın kanka

Çalıştığın firmanın söylememesi lazım zaten.
İyi o zaman birisi arasın, böyle böyle maaşımızı herkes öğrenebilir.

Kontrol edemezler..
Ama kurumsal firmadan kurumsal firmaya geçiş oluyorsa, bir önceki firma tüm maaşı yasal yollarla ödüyorsa, bir şekilde ortaya çıkabilir.
SSK dökümü mü ne istiyolardı, orada alınan maaş brüt olarak gözükür.
Gerçi ben de zamanında mevcut maaşıma oldukça fazla söylemiştim.
Bu dökümü istediler işe giriş belgeleri arasında, "bugün yarın" diye diye 2 sene teslim etmedim sorna başka işe geçtim zaten..

SGK'nın sayfasında online olarak görünüyor (hizmet dökümü) ancak o anki işveren bir önceki işverine ait kayıtları göremiyorsa bilemem.

Önceki maaşını soran adamın "demek ki bu bu kadarına da razı" diyip daha az teklif etmekten başka bir gayesi yok. O yüzden ver coşkuyu

size söyledigim maas degil gelirimdi, ek olarak bos zamanlarimda net üzerinden freelance birkac sey yapiyorum der gecersin geri dönüsü olursa.

maas + 300 prim dersin

ssk dökümünü e devlet dışında hiç bir yerden alamazsınız.

Öncesinde esgm diye bir sayfada vardı ama artık o da kapalı.

olurda iş olursa, işe giriş evraklarında son maaş bordrosu isteyen yerler var, patlarsın.

şu an çalıştığın yer kurumsal değilse, ücreti elden alıyoruz diyebilirsin ama öbür türlü ortaya çıkar.

Bizim ülkemizde IK'lar adam değerlendirmeyi bilmedikleri için önceki işyerinde aldığınız maaş genelde iyi referansdır.Bu yüzden mümkün olduğunca eski maaşınızı fazla söyleyin.
Ortaya çıkarsa ilave ödemeleri de ekledim aylık ortalamaya dersiniz.Salla gitsin

icerik olarak diger almanca kurslarindan farkli degil. Ama bunlarda en büyük problem diger ögrenciler. Almanyada yasayanlar icin devlet, ya da kurumlar VHS egitim masraflarini karsilar insanlarin. Nispeten de ucuzdur. Bu nedenle genelde bunlara almanyada bir süredir yasayan yabancilar gider. Sinif icinde ögrenci profilinde orta yas üstü ögrenci de olabilir, üniversite ögrencisi de. Almancayi konusup, anlayip gramer olarak kötü olanlarda olabilir, hic bilmeyen de. Böyle bir yelpazede dogal olarak ögrenirken sorun olabiliyor cünkü hocanin anlatimi sinifin baskin profiline göre degisiyor. Sinifa bakiyorsun herkes almanca konusuyor, ama gramerleri kötü. ya da siniftakilerin genel egitim seviyesi düsük oluyor, o nedenle yavas ögreniyorlar.

Bu nedenle eger bir VHS siniflari belirlerken üniversite ögrencilerini bir sinifa, uzun süredir almanyada yasayanlari bir sinifa, egitim seviyesi düsük olanari baska bir sinifa alip egitim veriyorsa digerlerinden hicbir farki olmaz. Mesela bir üniversite ögrencisi ve almanya disindan yeni gelindiyse en iyi sinif profili yine kendi gibi olanlarla beraber ögrenmektir. bu durumun kayit yapilmadan önce sorulmasinda yarar var.

Öğrenmek istediğin şey eğer Almanca ise gayet başarılılardır. Ben B2 seviyesine kadar VHS de almanca öğrendim. Sonra üniversitenin C1 almanca kursunu yapıp DSH ve TESTDAF ı geçtim.
Tabi gene de şans işi. Öğretenleri iyidir ancak sınıf karışık olabilir. Benim böyleydi ancak hiçbir sıkıntısı yoktu. Gönül rahatlığı ile git kursuna yazıl derim.
Tabi en büyük artısı ucuz olmasıydı benim zamanımda

mobiletest.me
www.google.com
quirktools.com

www.browserstack.com

Bunun icin firefox ve chrome developer tool icinde bir özellik var. Eger sadece templatin responsive özelligini test edeceksen.

developer.mozilla.org
developer.chrome.com

almanyada kimse kitlendin diye ezmez seni. teşvik etmeye çalışırlar. o yüzden kafana takma kitlenir miyim acaba diye. heyecanlanırsan onlar anlar ve yatıştırmak için destek olurlar.

Tahmin ettiginden kolay gecer emin ol. Heycanli olman da iyi hazirlandigini gösterir, iyi hazirlanmasaydin heycanli olmazdin. Hocalar heycanini anlayacaktir.

bu soruya hep şu cevabı veriyorum: bol bol prova. her ekranda ne söyleyeceğini iyi bilmek güven verecektir.

Sözlük'e yazmıştım, buraya kopyalayıp yapıştırıyorum.

sunumdan önce kendi kendine bir kere sunuldu mu tamamdır. en sıkıntılı tam sunumun öncesi, sunumda o sıkıntının pek bir zerresi bile olmuyor. oraya geldiğinde zaten jüri jüriye benzemiyor, sınıf sınıfa benzemiyor. cennete doğru giden yolda belirsiz silüetler oluyorlar. sen de anlattıkça onların yanından geçip gidiyor olacaksın. ortam şöyle oluyor aynen ( encrypted-tbn1.gstatic.com ), sen de o rahatlıkla anlattıkça hafifliyorsun, anlattıkça üstündeki yükten kurtuluyorsun. oooh, anlattıkça o kadar hafifsin ki. cennetteki melekler elini sana uzattıkça uzatıyor, sonrasında bulutlar kadar hafifsin.

bir de şu var: o tezi hazırlayan sensen, senden daha iyi bilen, senden hakim kimse yok şu kavanoz dipli dünyada. o yüzden, jüri sana kurban olsun. sen onları sınava çekersin istesen, kendi konunda tabii. onlar bu akşam bir bakacak yazdıklarına, büyük olasılıkla yazdıklarından bir kısmını görmeyecek ve "bunu sen nasıl şöyle şöyle yaptın" diyecekler. sen de "elinin körü, önünde yazıyor ya" diyemeyeceksin, "şu şu şu şekilde. onu aslında şuraya yazmıştım. bakın, sayfa 79'da" diyeceksin. sonra o salak jüri kendi egosunu tatmin etmek için diyecek ki "benim bir makalemde şunun şunun şöyle olduğunu söylemiştim", diyeceksin ki "çok haklısınız, onu düzeltmelerde koyayım, bakınız not alıyorum". (mutlaka bir kağıt kalemle gir sunuma, jürinin her söylediğini not al, bayılıyorlar ona, baştan çıkıyorlar; sunum ingilizce ise "oh, baby. that's it! right there! write there!" bile diyebilirler sana. üstelik düzeltmelerde söyledikleri şeyleri unutmamak için yazmak gerekiyor)

sonra sen çıkacaksın jüriden, onlar seni tebrik edecek. "eee, bu muydu. amaaan, ateş olsanız cürmünüz kadar yer yakarmışsınız meğer" diyeceksin içinden. dışından, "çok teşekkür ederim. hadi, bir hatıra fotoğrafı çektirelim" diyeceksin (mezuniyette falan lazım olabiliyor öyle saçma şeyler. danışmanına yakın dur fotoğrafta).

sonra da akşam bunu kutlayacaksın ama kutlarken henüz geçtiğin, bittiği kafana dank etmemiş olacak. bütün gece arkadaşlarına sevimli ama boş bakışlar atacaksın.

ertesi sabahı ise güneş parıldayacak, kuşlar sana şarkılar söyleyecek.

Tavsiyem takmaman yönünde, düşündüğünden daha kolay geçecek emin ol.

Doktora gidebilirsin. Dideral falan verebilir belki ama bunlar hep geçici çözüm, sen iyi hazırlan gerisi hallolur.

doğaçlamaya inan. önceden hazırladığın cümleler bir anda aklından uçup gidebilir, böyle durumlarda kendi kendini idare edebileceğini bil ve doğaçlamaya sarıl. denildiği gibi sunumun en sıkıntılı anı hemen öncesi, başlayınca gerisi bir şekilde geliyor zaten. bir yerde takılırsan "özür dilerim" ya da "sorry" ya da almanca yapacaksan sunumu her ne deniyorsa ondan de, baştan al o kısmı. karşındakiler de o aşamadan geçen insanlar oldukları için anlar zaten heyecanını. bir sıkıntılı kısım daha söyleyeyim ben, sunum bittikten sonra seni odadan çıkartıp tezin hakkında kaldı, düzeltme ya da geçti kararı verecekleri zaman tırnaklarını yemek istiyorsun. seni içeri çağırıp tebrik etmeye başladıkları an ise dünyalar senin oluyor.

başarılar!

sunumuma girmeden bir buçuk şişe pasiflora içmiştim, çok iyi geçmiş diyorlar, A+ aldım fakat hiç hatırlamıyorum. miktarı abartmışım.
bir de önceden salona girip bir kez baştan sona prova etmiştim. onu hatırlıyorum, pasifloradan önceydi o.

Ben de çok heyecanlıydım, kolum bacağım uyuşmuştu transta gibiydim sunum öncesi. Ama bir başlayınca devamı geliyor merak etme. O konu üzerinde sen çalıştın, tezi sen yazdın, uzman sensin, ne yaptığına en çok sen hakimsin bunu da unutma. Başarılar!

Hepinize ayri ayri cok tesekkur ederim :) gercekten de dediginiz gibi oldu, baslamadan once bayilacak gibiydim basladiktan sonra yavas yavas azaldi heyecanim. Gectin ya da kaldin demediledr ama ne yapacaksin buradan sonra vs dedikleri icin gectigimi varsayiyorum :) tesekkurler...

Proje bölümü olur tasarlar" kısmını merak ediyorum. Bildiğim kadarı ile çok sayıda mühendis grubu beraber çalışarak bir tasarımı gerçekleştiriyorlar. Burada çalışanlar nasıl koordine oluyorlar. Yani anlayamadığım zaten sıfırdan bir şey yapıyorsun, nasıl oluyor da ötüştürüyorlar parçaları, modelin görünüşüne duruşuna, atıyorum farların kaplayacağı alana nasıl karar veriliyor, tasarım ağacı diye bir şey var mı bunları merak ediyorum açıkcası

cok detayli bir uzmanlik konusu, birkac cümleyle aciklanmasi zor. önceden gelen ve Henry Ford ile belli bir methodlojiye oturmus bir birikim var. Mesela; www.springer.com

moin!

TR'den acmak mumkun mudur bilmiyorum ancak diger kistaslari dkb karsiliyor.

www.dkb.de

ben www.postbank.de kullaniyorum, online olarak actim, adresime geldi belgeler imzaladim gönderdim ve kartim, internet, mobil bankacilik hepsi eve posta ile geldi. Türkiyede de rahatlikla kullaniyorum.

Ama,
- Tam emin olmamakla beraber, almanyada bir adres göstermen gerekli ve belgeleri oraya gönderirler. Sonucta adresini teyit etmeliler. O kisi sen misin bunu onaylamalari lazim.

mobil daha çok talep görüyor bence java alanında.

android 1-2 de vardı unutmuşum :/

evet bulunur; pure java bilmek de kolay değil; framework'lar da iş bulmada oldukça kolaylık sağlar hatta java framework'ları iyi derece bilen adamlar çok değil o yüzden her daim değerlidir bu tür şeyler.

bulursun, zaten kimse herseyi tam bilmiyorki. sen ögreniyorsun, dillere yeni özellikler geliyor, onlari ögrenirken yenileri geliyor. bir de neyi ne kadar bildigin de önemli, java basli basina büyük dünya zaten. buna bir de yazilim mimarileri, algoritmalar, object oriented programming girince daha cok ögrenme yarisina dönüyor.

ama kisisel olarak düsüncem spring biraz eskiyor. bircok sirket multi platform web arayüzüne dogru gidiyor. web daha cok angular.js, react.js, node.js javascripte kaliyor.

Scala da iyi

bence ingilizceden zor. ama ingilizce bilmenin baya katkisi oluyor.
ben almanyada b1 seviyesine 6 ayda geldim. b2 de herhalde maksimum 2 ay daha sürerdi.
almanyada kursa kaydolma sansiniz varsa daha kolay ögrenirsiniz tabi

Ehe, zor valla bana gore ama kendini sartlamamak lazim tabii ay cok zor falan diye, genel olarak dil ogrenmek emek isteyen bir sey.

İngilizce bilmek bazi konularda avantaj bazi konularda dezavantaj olabiliyor. Mesela information'i informeysin diye okursaniz ingilizce, informatsyon diye okursaniz almanca oluyor ehueh. Ama mesela telaffuz konusunda dezavantaj olabiliyor.

Eger sartlar uygunsa almanyada kursa kaydolmak cok daha mantikli bence. Cunku burada ogrenirken sadece kurstan cikana kadar almancasin, gunluk hayatin hep turkce, ama orada markette, toplu tasimada vs hep almanca kullanacaksin ve hic yoktan kelime dagarcigin gelisecek, kulak dolgunlugun olacak.

benim fransızcadan dolayı telaffuzum yazıldığı gibi okumaya yatkın. zaten fra. dan tek anımsadığım da o. neyse ki o kısımda almanca ya yakınmış.

teşekkürler.

bence İngilizce biliyorsan baya kolay.

fransizca en yazildigi gibi okunmayan dillerden biri. en klasik örnek champs elysees > sanzelize ya da qu'est-ce que c'est > kes kö se :))

neyse, ingilizcenin telaffuzu etkiledigi dogru. bana son almanca hocam ilk beni duydugunda "gecen hafta boyunca sürekli ingilizce falan mi konustun" demisti.

goethede b2 seviyesindeki insanların çoğu gerçekten b2 değil. a1 den başlayanlar b2'ye kadar sürekli kayıt oldularsa aradaki seviye belirleme sınavlarından (einstufungstest) muaf oluyorlar. mesela ben bi dönem gittim b1 için sınıftakilerin çoğu a1 den itibaren devam ediyor, telafuzdan başka hiç bir şey öğrenmemişler. ha istisnalar var kursa bodozlama gidip einstufungstest i verip b1'den başlayan adamlar hakkaten b1 diyebiliceğin adamlar oluyor. o yüzden 1 sene goethe yerine 3 ay almanya daha iyi

evet orası öyle ama information, livre, maison gibi kelimeleri baz alarak söylemiştim. nasal ekler ve geldiği kelimeler gibi.

eyvallah penis

ingilizceye göre acikca zor. ingilizce bilmek avantaj saglar cünkü ikisi de "germanic" dil.

En önemli zorulugu; türkcede bir kelimenin almancada bircok karsiligi olmasi. Almanca cok "contextual" bir dil.

Örnek olarak: translate.google.com

mesela bu örnekte "düşünmek" kelimesinin karsiliklarindan birini diledigince kullanamzsin, kullanacagin kelime duruma göre cok degisir. Bircok dilde bu durum olmasina ragmen almancada yakin kelimeler arasi ince nüans farklari vardir. Ve bu bircok kelime icin bu sekilde. Tabi dilin bu yapisi almancaya büyük avantaj sagliyor, söylemek istedigin seyi hicbir yanlis alamaya neden olmadan ifade edebiliyorsun (eger türkce ile karsilastirirsak).

ikinci zor kisim ise elbette artikeller. bunlar icin birkac kücük kural olsa da genel artikel kurali yok, yani kelimeleri der/die/das olarak kategorileyemiyorsun, bir kelime herhangi bir artikeli aliyor olabilir, bunu tahmin etmek zor. (sadece kücük bir ipucu sonu -e ile biten kelimeler büyük ihtimal die artikeli alir). Bu nedenle kelimeler mutlaka artikelleri ile ezberlenmeli. Ayrica bircok gramer kurali kelimenin artikelini baz alir.

Almanya elbette ögrenme sürecini cok kisaltir, cünkü almanca düsünmeye baslarsin (türk ortamindan uzak durmak sartiyla).

Annem ve babam ih ve zwanzig i sondaki g yi yutar konuşurken.

resmi olarak "ih" doğru. diğeri şive farkından ileri geliyor.

doğrudan "iş" olmasa da ona yakın bir kullanım özellikle Kuzey Ren Vestfalya bölgesinde mevcut, en azından benim bildiğim yerlerde. Hannover Almancasında -İstanbul Türkçesi muadili- ise "ih" gibi bir şey.

@candanag yani hoch deutsch diye tabir ettiğimiz "istanbul türkçesi" misali "ih" doğru diyebiliriz?

"iş" degil "ih" daha dogru. Ama buradaki "ş" harfi gayet net ise almanyada yasayan türkler veya türklere özenen genc almanlar tarafindan söyleniyor. belki almanyanin bazi bölgelerinde yerel agizda da söylendigi olur ama genel olarak büyük sehirlerde bunu duyarsaniz genellikle türklerdir. "ih" ama burada "h" cok net degil, bazi almanlardan duyulabilir ama genelde almanlar hisirtili bir h harfi cikartirlar. Eger kelimde "sch" var ise daha net "ş" harfi cikartirlar.

Bunun disinda almanlar bircok kelimenin son harfini (hatta son heceyi) belli belirsiz söylerler, özellikle son harf "r" ise. Örnegin "wir" kelimesinde "r" harfi nerdeyse duyulmaz. "zwanzig" de buna benzerdir bunda da "g" harfini beli belirsiz söylüyorlar. "zwanziş" diyorsa büyük ihtimal türktür.

nedem tam "iş" değil diyorumu açıklamak için Duden'dan bakalım www.duden.de (Betonung kısmı)

Diğer örnek ise meşhur Rammstein parçası ich will olabilir www.youtube.com

Bence ne tam "iş" ne de "ih", ama ikisinde de bir Alman ne dendiğini anlar elbet. Bahsettiğim Kuzey Ren Vestfalya bölgesinde alışık olduğum "ş" nin daha vurgulu çıkması.

Bu arada "z" de daha çok "ts" diye okunuyor. Zwanzig de "tsvantsi(h)" gibi bir şey oluyor. Belki biliyorsundur ama yazayım yine de.

Yukarıda yazanlar doğru. Buna ek olarak almancada sonda yer alan ig de ichteki h gibi okunur. Hatta reklamlarda falan kön-ich (könig yerine ;))) yazıldığı oluyordu. Tabii güneyde ich iş diye okuyanlar sondaki igi de iş diye okuyorlar.
Sonuç olarak zwanzig -> zwanzich

biraz tayfur havutçu biraz sezen aksu gibi söylemek gerek aslında

koala-app.com'dan uygulamayı indirirsen, yazdığın LESS veya SASS kodlarını CSS'ye derlersin. Böylelikle sunucuya bişey kurmana gerek kalmaz.

Yalnız SASS veya LESS senin istediğin şeyi yapmıyor sanırım. Yani class isimlerini rastgele "m-b-27" diye yazamazsın. Yine de tanımlaman gerekir. Tek tek olmasa da fonksiyonlar falan var.

"m-b-27" gibi şeyleri jQuery kullanarak tanımlayabilirsin ama. Mesela jQuery'de class'ları okutup stackoverflow.com sonra m-b-X şekline olanlara istediğin özellikleri eklersin.

Ama asıl zurnanın zırt dedği yer şu, yaptığın şey komple yanlış. Görüntü detayları html'deki class listesinde olmamalı. Çünkü bir elementi bir çok yerde kullanacaksın, hepsini <div class="category title m-b-10"> diye tanımladın diyelim, hem de bir çok farklı dosyada. İleride bunların aralarındaki boşluğu değiştirmek sitersen onlarda yerde m-b-20'ye çevirmen gerekir. Ancak bu elementleri <div class="category title container"> gibi tanımlarsan, CSS'de tek seferde düzenleme yaparsın.

HTML kodunun içinde görünümle ilgili hiç bir şey olmamalı. m-b-20 gibi kısa yollar çok kötü alışkanlıklar edinmene sebep olur. Onun yerine elementlere ve class'lara tanımlayıcı isim ver. O ismi okuyan kişi, görüntü detayını anlamamalı. Renk bile kullanmamak lazım aslında. Mesela şu bile yanlış:

<div class="title red">
.red {color: #ff0000;}

Onun yerine şu olmalı:

<div class="title vurgulu">
.vurgulu {color: #ff0000;}

böylelikle ileride görüntü özelliklerini değiştirmek istediğinde class isimlerini de değiştirmek zorunda kalmazsın.

Baştan böyle alış. Her zaman "ileride görünümü değiştirmek istersem class isimlerini değiştirmek zorunda kalmamalıyım" diye düşün. "m-b-10" bu kurala uymuyor, "red" de uymuyor. Class isimleri görünümü tanımlamaz, elementi tanımlar. En doğru kullanım budur.

@harzem cok hakli. ekleyecek hicbir sey birakmamis neredeyse.
sass/less derlemek pek sikintili is degil, ruby vs gozunu korkutmasin. grunt kullanimi uzerine turkce makaleler mevcut, bakabilirsin derleme kismi icin. less/sass yazimi konusunda da turkce/ingilizce bicok kaynak var. zaten syntax'lari benziyor. less biraz dususte bu aralar, dedigin gibi bootstrap de sass'a geciyor zaten.
bugun su linke rastladim: corpuscss.com burda birisi whitespace.css diye bir kalip hazirlamis sass icin github.com . belki bu isine yarayabilir, en azindan sen kendin yazmamis olursun ml-10 gibi kodlari. ama @harzem'in dedigi gibi bu hic iyi bi kullanim degil.

senin sorununu en iyi less.js cözer. Bircok agir web uygulamasi less.js kullanir zaten. Performans olarak neden problem olmadigina gelince? senin less css olarak yazdigin kod gelistirme asamasinda her degisiklikten sonra javascript tarafindan css olarak derleniyor ve performans düser dogrudur(kodun uzunlugune göre milisaniyeler oraninda kayip olur). fakat gelistirme yaptiktan sonra kodunu servera canli kod olarak attiginda serverda acilan kod temiz css, yani ekstra derleme felan yok. Yani derlenme olayi sadece gelistirme sirasinda oluyor.

Peki neden büyük projeler less.js kullaniyor? cünkü css de en büyük problem "encapsulation". yani bir class ismi projenin baska yerinde baska isimle kullanildiysa birbirini etkileyecektir. Bir baska neden de css kodunu belli bir hierarside göremememk okunurlugu zorlastiriyor. Less de ise tipki bir json yapisinda oldugu icin css kodlari ici ice. Css icin fonksiyon yazilabliliyor. Matematik hesaplamasi yapilabiliyor (meselab bir elemanin 100% genisliginden 10 pixel cikar gibi). Su anda milyonlarda css kodu barindiran bir projede calisiyorum less olmasa isin icinden cikamazdik.

Bu problemi bir de jquery ile cözmeye kalkarsan asil o zaman performans sorunu ile karsilasirsin. cünkü jquery kodu her web sitesini calistirginda calisacaktir, browsera ekstra yük. Ama less ile derledigin kod sadece bir kerelik css koduna dönüstürülürken performans sorunu yasayacak sonrasinda browsera temiz css gidecek.

Senin tam ihtiyacin da "parametric mixin" lesscss.org

mesela böyle bir fonksiyon yap

.m-b(@pixel) {
margin-bottom: @pixel;
}

sonra bunu böyle diledigin gibi diledigin parametre ile cagirabilirsin
header{
.m-b(10px);
}

@emrahday adamın istediği şey html içinde keyfi olarak çağırmak, css içinde değil. Less ile olacak iş değil bu. Zaten dediğim gibi method olarak da çok yanlış.

yıllardır css kullanıyorum ciddi ve nizami bir şekilde.
neden böyle birşey yapmak istedim ve nereden aklıma böyle birşey geldi hiç bilemiyorum.
backend devam eden kariyerim 2 hafta önce direkt olarak frontende dogru yön aldı. sanırım bunalımdan saçma sapan arayışlara girmişim.
sorduktan sonra zaten bu tarz kullanmanın çok abes ve saçma olduğunu anladım.
@emrahday'in dediği tekniğe geçmeyi düşünüyorum bir süredir.
neyse bu da böyle bir anımdır.

güvenlik en önemli neden. söz konusu teknoloji de java programlama dili ya da platformu degil "java applet". 90li yillardan kalma bir teknoloji. browserdan kullanici bilgisayarina cikis yapmak icin kullaniliyor yani lokal dosya sistemine erisim saglayabiliyor. bu büyük kolaylik ama ayni zamanda riskli. bu konuda is yükünü html5 ile saglayip browserlarin denetiminde güvenlik saglamak asil amac. yani chrome ve opera diyor ki java applete benden habersiz kullanicini bilgisayrinda top kosturamazsin. bundan sonra bilgisayarda neye ne kadar erisilecegine ben karar verecem. bu konuda da haklilar.

peki bundan sonra ne olacak, kullanicini dosya sistemi ile ilgili islemler html5 ile tarayicinin izin verdigi kadar olacak. Agir hesaplamalar ve islemler icin web service üzerinden serverlara yaptirilacak. yani broser benden habersiz kullanici bilgisayarini kastiramazsin, sadece ben yaparim diyor. diger tarafta java programlama dili/platformu ile ilgili herhangi bir yaptirim söz konusu degil, olamaz da zaten, zaten farkli tarafta calistiklari icin bir problem de yok.

arkaplanda php, asp.net felan çalışmıyor mu?

1. tüm güvenlik server tarafinda saglanmali. yani kullanici bir javascript parametresinde id yi degisirip hakki olmadigi halde o id ile ilgili degisiklik yapamamali. tüm kontroller server tarafinda yapilmali. Client yani kullani tarafinda yapilan kontroller ise sadece o kullanicinin konforu icin yapilmali yani yanlis yere tiklamasin, tikadiginda bu isleme yetkiniz yok hatasi almasin diye önceden tiklamamasi gereken alanin yetkisini kontrol edip gizlemek iyi olur. ama adam o alani kodlarla oynayip gösterirse ve tiklarsa hata alacaktir, onu kendi bilir. yani kisaca client tarafinda ne kadar önlem alirsan al mutlak cözümü yok, server tarafi bu konuda tek sorumlu.

2. http istekleri 3. kislerin dinlemesinden saklanmasi isteniyorsa https kullanilmali.

3. eger bir web service kullaniliyorsa oauth ile authorization mekanizmasi kurulmali. token ve api key gibi güvenlik kontrolu yapilabilicek parametreler olusturulmali. facebook, twitter kullandiklari API ler icin oauth2 kullaniyorlar.

4. yine de yeterli olmazsa güvenli kriptografi yöntemleri kullanilabilir. Cesitli "public key cryptography" yöntemleri bu konuda denenebilir. bu konuda arastirma icin kullanilacak anahtar kelimeler: MD5, SHA-1, SHA-2, AES.

Yani özetle kullanici tarafinda güvenlikle ilgili hicbirsey yapilmaz, cünkü güvenilmez. Sadece kullanici dostu özellikler eklersin, gizle, gösterme vs. Güvenlik icin paketler gidip gelirken biri dinlemesin diye https veya bir baska kriptografik yöntem ile yolda, ya da server tarafinda authorization, authentication ile yapilmali.

@masa penisi arka planda php var.

@emrahday ayrıntılı açıklaman için teşekkür ederim fakat moralim bozuldu. Bunca yaptığım şey o zaman ters duruyor.

Peki en azından development modeda ILLEGAL gibi yazılar nasıl gösteriliyor. Bu konu tam olarak ne ile alakalı? Gördüğüm modem arayüzündeki o olay neydi? Bahsettiğiniz şeylerle mi alakalı?

büyük ihtimalle modem ajax ile asynchronous validasyon istegi göndermistir, mesela bir <input> alani sadece 0 ile 10 arasindaki rakamlari kabul ediyordur. bunu javascript tarfinda regular express ile kontrolünü yapiyordur, kullanici 15 girdiginde gereksiz yere hata mesaji almasin diye. benzer sekilde regular expressi degistirip araligi kullanici 0 - 20 arasinda aldigini farzedelim, bu durumda kullanici sadece kendisini kandirir. <input> alninin "onkeyup" yani klavye tusunu biraktiginda bir validation request gönderir arka planda bu da serverda bu 0 - 10 arasinda mi kontrolü yapar. sen 15 gönderebilirsin ama serverdan geri döner. büyük ihtimalle modemde de ayni durum söz konusu.

moralini bozma, tam güvenligi asla saglayamayacaksin zaten. gördügün tespit edebildigin güvenlik aciklari arka tarafta back-end de kapat. peki göremediklerin ne olacak? iste bunun icin web sitesi yazilirken dahi "unit test" yazilmasi gerekiyor. mocha.js, jasmine js, jsunit gibi javascript unit test araclarini incelemeni tavsiye ederim. onun disinda arka tarafta da hangi dili kullaniyorsan o dilin unit test araclarini kullanman yararina olur. bu konuda youtube da cok güzel anlatimlar var. unit test yazarak hem gelistirme yaparken "spagetti code" yazmaktan kendini korursun hem de "burayi degistirdim cok sacma seyler oluyor, niye ki?" diye kendine sordugun durumlar azalir. Testlerinin icine olmamasi gereken degerlerini yazip izlersin bakalim ne oluyor, güvenlikten geciyor mu diye. Bunun yaninda Test Driven Development konusunu da incelemeni tavsiye ederim. Dünyadaki google gibi büyük sirketlerin gelistiricileri sadece bu yönelim (approach) ile gelistirme yaparlar.

Yani kisaca bu sürec hic bitmez, sen acigini kaparsin baskalari yenisini bulur, bunu cözsen DDoS atak problemlerini de cözmen gerekli, ki hala bi bile tam olarak cözülemedi.

2 farklı tablo yapıpı ürünleri (ID) birbirine bağlaman lazım bence. indirim tablosunda indirim tipi (günlük, saatlik, vb) olur, başlangıç günü ve saati, bitiş günü ve saati, indirimli fiyat olur (mesela yani). sayfa yüklendiğinde tabloda sorgu atarsın, ya da esas ürün tablonda indirimli? şeklinden bir boolean olur, 1 ise gider indirim tablosuna bakar. ilk anda aklıma gelenler bunlar...

eger dogru anladiysam, tek bir urun yerine birden fazla urun ayarlamaniz daha dogru olabilir. mesela normalde NORMALURUN isimli bir urun satilirken, carsamba gunleri CARSAMBAURUN isimli bir urun satilir.

10:00 - 18:00 arasi olan rezervasyonlari, 1018URUN diye satarsiniz

cok da pratik olur gibime geliyor

"cos2s2" nin fikrine katiliyorum cünkü bir ürünü 10TL den sattin, bir de indirimli zamanda 5TL den sattin. ürünün fiyatini yani 10TL yi bir tabloda tutuyorsun, indirimli fiyati diger tabloda. yarin bir gün bu üründen ne kadar kazandim dersen ve hesapla yaparsan iki tabloyu da hesaba katmalisin, isler cok karisir. En temizi indirimli ürüne farkli bir id vermek yani mevcut ürün tablosuna;

"ana_ürün", "satis_baslangic_tarih_saat", "satis_bitis_tarih_saat" gibi üc sütun eklersin.

Örnek vermek gerekirse
id | ana_ürün | ürün_ismi | satis_baslangic_tarih_saat | satis_bitis_tarih_saat
1 | 0 | kitap | 01.01.1999 00:00 | 01.01.2999 00:00
2 | 1 | kitap(indirimli) | 12.10.2015 10:00 | 12.10.2015 12:00

bu örnekte bir kitap ürünü var 1 nolu id ye sahip, satis tarihi gecmisten sonsuza (01.01.1999 00:00 - 01.01.2999 00:00) gidiyor. diger indirimli kitap ürünü ise 2 nolu id ye sahip ve ana ürün olarak 1 nolu ürünü gösteriyor. yani o ürünün aynisi ama fiyati ve satis tarihleri farkli, sadece verilen aralik icin satis yapiyor, yani sadce 12.10.2015 10:00 - 12.10.2015 12:00 tarihleri arasinda 2 saat satista. yani ürün sadece iki saat satista kalacak. Burada 1 no lu ürünün ana ürün id si 0 olmasi da gösteriyor ki o ürünün ana ürünü yok, zaten kendi ana ürün.

bu sana süper esneklik saglar hem raporlamada hem sorgularinda ekstra bir degisiklik yapman gerekmez. sadece baslangic ve bitis tarihlerini programlama dili ile hesaplayip girmen gerekli. ayrica indexleme gibi bircok durumda basitlik saglar.

ben almanya'da dil kursuna gitmiştim bir yaz, o vesileyle aldığım almanya vizesinde "ücretli çalışması yasaktır" gibi bir not düşmüşlerdi özellikle.

aslında dadılık ya da köpek gezdirme işi falan bile olur sanırım dimi? ya da bunlar gibi kaçak başka işler. kim ne anlayacak ki? tabi işveren tanıdıksa...

vermezler kesinlikle, üniversite ögrencilerine bile senede 90günden fazla vermiyorlar.

tanidiktan ya da dönercide falan kacak calisabilirsin bulabilirsen evet, yapiyor insanlar.

kaçak çalışabiliyorsun ancak anlaşıldığı takdirde sınır dışı.

tüm öğrencilerin oturma izninde senede 90 tam 180 yarı zamanlı gün çalışabilir yazar alman oturumlarında son 2 senedir değişmediyse, değiştiğini duymadım.
ki zaten yasal çalıştıracak yer dil kursu öğrencisi almaz üniversite öğrencisini bile ilk senelerde zor alıyorlar -genelde
işveren tanıdık olmasa da gastronomi kaçak çalıştırır ama özellikle erkeksen ve dilin iyi değilse çok az ücret alırsın
kaçak çalıştığı için sınır dışı edilen öğrenci de görmedim, ben öğrenciyken 3 sene çalıştım denetimleri de biliyorum. tüm cafeler barlar öğrenci çalıştırıyor. öğrenciyi 2 ay 2-3 saat çalıştırdığı için başı derde girmiyor daha çok dönerciler ilticacıları tam zamanlı hatta aşırı mesaiyle çalıştırıp kağıtlarını yapmadıklarından maliyeyle sorun yaşıyor.

eğer almanyadan okuyorsan zaten elinde ID'in vardır demektir bu durumda herhangi bir masrafları olmuyor sadece sana kontrat veriyolar sen de onunla birlikte yabancılar şubeisne gidip çalışma vizesi başvurusu yapıyosun

Eklemeyi unutmusum, eger üniversite bünyesinde ya da sosyal yardim kurulusunda calisilacaksa calisma dairesi (Arbeitsagentur) onayi gerekmiyor. Bunlar icin karar veren kurum yabancilar dairesi (Ausländerbehörde), onlar da sadece kisisel bilgilere bakiyorlar, sektör ve issizlik gibi parametreleri degerlendirmiyorlar.

mastersız öğrenci için de bu kadar zor olduğunu sanmıyorum açıkcası. arkadaşım üni labında araştırmacı olmak için başvurdu o zaman hala master öğrencisiydi işlemleri çok çabuk gerçekleşti. eline kontratı aldıktan sonra benim izlenimim kalan işlemlerin çabucak hallolduğu. sonuçta dönerciden vs kontrat alıp gitmiyorsun vasıflı eleman konumundasın.

amazon.fr
kindle zaten amazonun. gercek fiyatini gorebilirsin orada

bi de alasin mi almayasin mi sen bileceksin. kitap okuyan bir insansan al. kindle dan zaraar gelmez. e-reader piyasasinin lideri.

Amaç kitap okumaksa tüm ürünler aynı ya. Ekstra özelliklerinin hiçbiri kullanılmıyor.

paperwhite okuma kolayligi acisindan cok iyi, parlak günes altinda ya da gece karanlikta bir kagit üzerinden okumaktan pek de farki yok. Touch olayinin en büyük rahatligi önemli yerlerin altini cizmek, bilinmeyen kelimeleri secip sözlüklerden, yada wikipediadan bakmak kolay. Yoksa sadece sayfa degistirmek icin touch cok önemli degil.

@zuritamarduk dokunmatik ekranı ben ekstra özellik gibi düşünmemiştim. ekstra özellikten kastım 3g, oyun oynanması gibi şeyler.

normal kindle'dan paperwhite'a yeni geçtim. ikisinde de güzel okunuyor, sayfa atlamak için birinde tuşa basıyorsun, diğerinde ekrana tıklıyorsun. arka aydınlatmayı ise çok nadiren kullanıyorum. eğer bütçe kısıtlı ise normal kindle da gayet iş görür bence.

@emrahday pw2'de de var o dediğin tüm özellikler. üstüne uzun basınca sözlükten yada wikipedia'dan maddesini getiriyor.

bildiğim kadarıyla kindle 4'te arkadan ışık yok harici ışık yada ışıklı kılıf lazım. az daha kıy paraya pw2 yada o kadar kıymışken 20 dolar daha wer pw3 al.

bir de mümkünse yurtdışından al. ben haziran ayında aldım pw2'yi. temmuz ayında düşürdüm kırdım. amazon chate yazdım kırdım ben bunu, tamirini nasıl yapabilirim diye. adamlar ücretsiz değiştirdi. gerçi tr'ye yollamadılar ama bir arkadaş vasıtasıyla hallettim. Tr'den alıp hiç aracı elemanlarla muhatap olmaya gerek yok.

bir de cidden pw2 yada 3. Müthiş bir alet. aldığımdan beri basılı kitap okuyamaz oldum.

(bkz: kindle alacaklara tavsiyeler)

Ben bircok Amerikaliyi Turklere benzetiyorum.

1. Turkler kendilerini dunyanin en onemli ulusu sanar, irkcilik vardir. Amerikali tum Araplardan ve Ruslardan nefret eder, Turk tum Ermenilerden, Kurtlerden, Yahudilerden nefret eder.

2. Kapitalizm iki ulkede de en acimasiz sekilde isler. Ama halki sosyalist olmadiklari icin mutludur.

3. Ikisi de dindardir. Ikisi de birbirinin dininden nefret eder.

4. Ikisi de muhafazakar olma egilimindedir.

5. Ikisi de birbirini dunyanin sonunu getirecek seytani guc olarak gorur.

6. Dunya cografyasiyla ilgili hicbir sey bilmezler. Haritada kendi ulkelerini bile gosteremezler.

7. Kendi ulkeleri disinda ne oluyor hic takip etmezler.

8. Yabanci dil konusamazlar.

9. Kitap okumazlar. Son model bilgisayari ya da cep telefonunu almayi gelismislik olarak gorurler.

10. Araba olmazsa iki metre uzaga gidemezler. Petrole bagimlidirlar.

11. Bazi bolgeleri asiri gelismis bazi sehirleri asiri geri kalmistir.

12. Obur ve asiri kilolular.

13. En buyuk eglenceleri yemek yemek, dizi izlemek, icmek, sicmaktir... Kaliteli zaman gecirmek soz obegini anlayamazlar.

14. Zengin ve fakir arasindaki ucurum fazladir.

15. Iki millet de disa kapali yalnizca kendi ulkesini gezen kendi ulkesini taniyan kendi ulkesinin dizilerini filmlerini izleyen asiri milliyetci insanlardir.

Türkler amerikanlaştığı için mi acaba? Bizim bu özelliğimizden dolayı mı yoksa

Turkler dunyanin en disa kapali milletlerinden. Amerikalilar da oyle. Biz yabanci gorunce ilgimizi cekiyor cunku hic gormuyoruz. Amerika da goruyor ama beyazlar genelde hicbiriyle muhattap olmuyor. Avrupalilar Avrupa'yi ve Avrupalilari taniyor. Hicbir Avrupalinin ben su kadar Avrupa ulkesini gordum diye saydigini gormeyiz. Turkiye de bu durum var. Cunku biz yalnizca kendi icimizde yasiyoruz. Eksi sozluk kullanicilari benim tanimlarimdan bir miktar farkli. Disa donuk kisiler var burada genellikle. Ama Turklerin yuzde 50'si internete yasamlari boyunca hic girmemis.

Çalıştığım organizasyonda edindiğim tecrübeler sonucunda İtalyanlar ve Uruguaylılar. O muhabbet, o goygoy bir bizde var sanırdım.

yabancılara ilgi göstermeleri açısından olmasa bile her yerde bağıra bağıra konuşmaları ve komşulara saygısızlıkları ile, barcelona'da bile sokaklarının pis oluşu ile İspanyolları benzettim ben fazlasıyla. hatta saygısızlık konusunda daha ilerdeler bizden :)

ben de benzer bir soru sormustum:
eksiduyu.ru

italyanlar, yunanlar ve gürcüler.

hepsi farklı farklı konularda benziyor ama. saymaya üşendim.

İtalya

aynen italyanlar cok benziyor. italya'da kalmistim bir sure, orada evlendikten sonra otomobil gezmeden tut da bircok sey benziyor.

Arkadaşlar belirtmiş ama +1 de benden gelsin, tabi ki İtalyanlar. Futbolundan, siyasetine, taksicisine, yemeklere olan düşkünlüğüne kadar birçok konu sayılabilir.
Şu animasyonda İtalya yerine Türkiye olduğunu varsayın, daha da birşey söylemiyorum. :)
www.youtube.com

latin amerika ama özellikle arjantinliler.
zira ülke tarihleri, darbeler, politik süreçler vs birbirine çok paralel. bu da toplum ve devlet yapısında inanılmaz benzerliklere yol açıyor.

en cok yunanlilar. Bulgarlar, italyanlar ve ispanyollar, iranlilar, araplar ile de benzerlikler gösteririz. Yani biraz latin, biraz eski roma devami milletler, biraz farsi, biraz da arap özellikleri tasiyoruz.

ben yüksek lisans yaptım ve 3 yıl okudum/yaşadım almanya'da ancak müzik bölümünde. sorularınız denklik ve yaşam hakkında olacaksa yardım edebilirim sadece.

heros selam, ben elektrik elektronik mühendisliğinde yüksek yapmayı düşünüyorum. harçlar çok düşük ama yaşam ne akdar pahalı onu merak ettim. çok giderim olur mu? elimde biraz babamın verdiği para var. yetip yetmeyeceğini bilmiyorum. bir yl öğrencisi ne kada para harcar ayda?

öncelikli sorun haliyle barınma. sizin başvurmayı düşündüğünüz münih teknik şöyle bir broşür hazırlamış öncelikle şunun linkini bir vereyim. bu almanya'da öğrencilerin oda/apartman dairesi veya yurt gibi belli başlı internet sitelerinin ve kurumların tüm adreslerini yazmışlar;

www.tum.de

selam hali hazırda otomotiv yüksek yapıyorum. 2 senedir buradayım. thüringenin 35 bin nüfuslu bir şehrindeyim. eğer öküz gibi yaşamiyim arada iki yer göreyim diyorsan aylık 800 euro gidiyor burada. ancak münihte 800e yaşaman imkansız. arkadaşım münihte erasmus yaptı devletten aldığı para kadar babası gönderiyodu ki bu adamın tek lüksü bira o da lüksten sayılıyorsa tabi. almanyanın en pahalı şehirleri münih stuttgart vs vs. ona göre iyi düşün. belçikayı bilmem ancak almanya über sıkıcı bir ülke. 2 aya kalmaz bürokrasi işlerinden "skerim ben gidiyorum" çekme ihtimalin yüksek. henüz tam olarak bir işi tam anlamiyla bilene ve yapana rastlamadım. hep bir sorun çıkarıyorlar iş bilmezliklerinden ötürü. adres değiştirdim sigortaya bildirdim 35 yeri aradılar napiyoduk bu durumda diye. sistemden yeni adresi girip sana yeni çipli kart veriyolar. olay bu. onu da 3 hafta bekledim orda da grev varmış. bu da sana bir örnek olsun. elektrik elektronik diyorsan benim okuduğum üni bu alanda çok geniş imkanlara sahip iyi bir üniversite. özelden ilgilenirsen gönderebilirim adını.

linktede göreceğiniz üzere barınma fiyatları sizin orada harcayacağınız paranın en büyük kalemi. 150€ 'dan başlıyor 500-600'lere kadar çıkıyor. ortalaması 250€ desek bu sadece barınma paranız olacak.

öte yandan almanyanın her yeri için oda bulmak istiyorsan adres: wg-gesucht.de

bi de şu an boğaziçinde hali hazırda yüksek yapıyorum. almanyaya gidip ekstra çaba harcamaya değer mi?

ikinci kalem haliyle yeme/içme. ben leipzig'de yaşadım ve genelde tüm almanya'da olan en ucuz market zinciri aldi (ki tüm almanya'da var ve sadece adı değişebiliyor) oradan ayda ortalama 350 avro yemeğe harcıyordum. dışarda sadece döner, noodle veya pizza hamburger türevi yine ucuz fastfood yiyordum. 400 avro aslında son derece gerçekçi bir rakam ama dediğim gibi bu rakamı arttırmak veya azaltmak size kalmış. 250+400= 650 avro şimdilik sadece barınma ve yemeği halletik. buna ara sıra dışarı çıkıp gezme tozma, telefon parası, şehir içi ulaşım abonman kartı ve şimdiden ön göremeyeceğimiz rakamları eklersek kidlazer nikli arkadaşın dediği gibi 800 avro minimum yaşam için çok uygun.

biraz erken olacak tabii daha başvuru falan yapmadan ama vize için almanya'da sana garantör olabilecek tanıdığın var mı? eğer yoksa 8 bin küsür euro'yu deutsche bank'a yatırman gerekecek. ona da hazırlıklı olman gerekiyor.

eğer dediğiniz gibi 800 euro civarıysa sınırdan yetiyor param 2 yıl için.

soso, hesabımda babamın verdiği 60 bin lira var. master bitene kadar sadece bu parayı kullanıcam. umarım yeter.

almanya'ya gidip ekstra çaba harcamak sizin hayatınızı çok değiştirecektir emin olun. sizin mesleğinizi bilemem ama benim için almanya'dan aldığım diploma hayatımı çok ciddi anlamda değiştirdi. çünkü o diplomayı alırken verdiğim emeklerin karşılığını alamayacağımdan korktuysam da doğru zamanda doğru yerde olmak ve biraz da şansın yaver gitmesiyle hayalinizdeki kariyer hedefine ulaşmanızda çok yardımcı olacaktır. her ne kadar boğaziçi şöyle güzel böyle iyi deseler de almanya'da bir üniversiteden diploma alabilmek sizi en kötü türkiye'ye dönseniz bir kaç basamak ileri taşıyacaktır.

göstermek derken deutsche bank'a yatırıp bloke hesap açtırmaktan bahsediyordum pardon. yaklaşık 25 bin lira oraya gidecek o zaman. ayda 600 küsür euro çekiyorsun işte. 60 bin iyi rakam bence.

heros, almayada master sonrası işe girmek zor mu? şirketler sanırım alman olmayanlar için ekstra ücret ödüyorlar devlete. bunu kabul ediyorlar mı?

soso, o kural eğer türkiye'de maaşlı bir işte devlet memuru vb. gibi çalışan birisinin size almanya'da, alman hükümetinin aylık minimum karşılaması gereken miktarı (benim zamanımda 580€ idi) vereceğini türkiye'den herhangi bir notere gidip yazılı onayını verirse 8.000 avro parayı göstermene gerek kalmıyor. teminat vermesi lazım ailenden birisinin sana. bunu o yolla aşabilirsin.

edit: ama evet bu süreçte ülkeye gitmeden bloke bir hesap açma olayı falan var ama kafana takma bunlar kolay şeyler. önemli olan senin okula kabul edilmen. ondan sonra türkiye'de ki alman konsolosluğu anandan emdiğin sütü burnundan getirebilir ancak almanya'ya kapağı attığın an işler çok kolay.

ben bir öngörüde bulunacağım. almanya evet üni olarak cazip fiyata eğitim sunuyor ancak alternatiflere bakın derim, gerçekten sizi istediğiniz yere getirecek mi yani. yakın zamanda patlayacak almanya ben böyle düşünüyorum. ayrıca eğitim hocanın sınıfa gelip sunum yapmasından ibaret çoğunlukla. öte yandan öğrenciye "bok" muamelesi yapan da çok hoca gördüm (almanca okuduğum için sınıfım alman dolu, yabancıya karşı bir tutum değil yani)

aklım olsa ben biraz sıkar ingiltereye falan giderdim eğitim için ama geçti artık.

edit:
herosun da dediği gibi 2 yol var. biri sperrkonto denen bloke hesap. 8k'yı gömüyorsun her ay 650 çekebiliyorsun. ikincisi de sana birinin sponsor olması. ilk yıl parayı gömebilirsin ancak hemen gidip başka bankadan bir normal hesap açıp bidahaki seneki paranı da buraya koyabilirsin. vize işlemi sırasında ikinci yıl sperrkontomu diye bakılmıyor. ben tr'deki vize işlerinde zorluk çekmedim bu arada şansa biraz belki de.

herospower, türkiye'den kesinlikle garantör kabul etmiyorlar. eskiden daha da gevşekti konsolosluk ama şu son dönemde hiç kim ne iş yapıyor, neyin nesidir diye bakmadan direkt "almanya'dan garantör ya da bloke hesap işini halledip geri gelin" diyorlar. vize görüşmesi başlamadan bitiyor yani, öyle diyeyim :)

neyse zaten o konuda spina scapula'dan yana sıkıntı yok gibi gözüküyor.

almanya'da işe girmeyi maalesef kendi mesleğimden örnek verebilirim. mesela benim mesleğim müzisyenlik orada konservatuvarda okudum ve bir kere ekstralara gidiyor ve para kazanıyordum. ayrıca alman orkestralarının sınavlarına girebiliyordum çünkü orada çoğu işte ki eminim senin işinde buna dahil öğrenci kadroları var. yani adamların sistemleri zaten seni bir işe koymak için okulun bitmesini beklemiyor. her pozisyondan insana ihtiyaçları olabiliyor. zaten kesinlikle okumaya gidersen eğer ilk 6 ay sistemi haliyle ülkeyi anlamaya çalış. en fazla 1 sene adaptasyon sorununu atlat. ardından iş olanakları için ki bu her dilde staj olarak geçer, kimisi paralı kimisi parasız, müzisyenlikte paralıydı mesela normal maaşa göre çok az alıyorsun ama zaten çalışma süremde yarısı idi. sırf 800 avro oradan geliyordu. bu benim ailemden para almıyor olmam demekti. yani öğrenciyken çalışabiliyorsun. bırak okulu bitirdikten sonrasını :))

abi nası staj buldunuz vs yaptınız :S kız arkadaşım media okuyor 1 sene staj aradı para vermeyin gelip çalışayım dedi sırf almancası yok diye ülke genelindeki yüzlerce başvurudan red aldı. ortalaması 1.4 ingilizcesi advanced. burada Hiwi denen işlerden bulabilirsin üni bünyesinde branşınla ilgili. müzisyenlikte belki daha kolay ancak dışarda para kazanmak kolay değil abi ben şahsen buna inanmıyorum. hele ki son kanundan sonra staj vs iyice zorlaştı artık para ödemek zorundalar stajere kimse yanaşmıyor o yüzden.

kidlazer,malesef o kadar para yok. ingiltere hem yaşam hem okul harcı olarak amaerikadan aşağı kalır değil. ingiltereye gidebilecek durumda olsam direk amerikaya giderim öyle diyim.

soso, çok üzüldüm bunu duyduğuma. ben giderken annem (öğretmendir kendisi) noterden her ay 580 avro göndereceğine dair teminat vermişti hatta götürmediğim belge kalmamıştı :) buna rağmen evet birde bloke hesap açtırıp biraz para atıp öyle onay vermişlerdi. demek iyice sıkıya bağladılar işi. hem çalışacak insana bu kadar ihtiyaç duyup hemde böyle naza koşmak çok komik.

kidlazer, almanya'nın patlaması çok ama çok zor. sadece kemer sıkarlar o kadar. benim gittiğim sene 2006 yılı mı neydi, deutsche bank güya tarihindeki en büyük zararı açıklamıştı üzerinden geçti 9 yıl halen ayaktalar.

benim görüşüme göre almanya eğitim alınabilecek en iyi ülkelerden birisi. eğer işinizde iyi iseniz, iyi almanca konuşabiliyorsanız kalmamanız için hiçbir sebep yok. çünkü dışardan söylenen o ırkçı tavırlar işinizi iyi yaptığınız anda balon gibi patlayan bir şey. sosyal hayattaki ırkçılığa ise yapabileceğiniz hiçbir şey yok. bu artık türkiye'de de hissediliyor biliyorsunuz. kaldı milyonlarca yabancının yaşadığı almanya. sırf türkler yok, ruslar asyalılar. hatta emin olun ruslara ve asyalılara karşı daha büyük ırkçılık var.

amerika benim de hayalim ancak ingiltere yine hesaplı kalıyor.

heros
ben artık pek o kadar emin değilim. sırf almanyaya alınacak mülteci rakamının 1 milyon olacağı konuşuluyor. bu ucuz işçi gücü demek. almanya zaten kalifiye yeni mühendis ve elemanlarını elinde tutamıyor çoğu kaçıyor. öğrencilerin çoğu da devlet destek sağladığı için paso okuyor doktoraya kadar. çoğu sırf okuma derdinde çalışmaktan kaçmak için. genç işçi gücü seviyesi iyice azaldı, ırkçılık tırmanıyor naziler yakında cozutur(kabaca yazıyorum bunları, ardında sağlam fikirlerim mevcut).öte yandan VW'nin yaptığı manipülasyon hafife alınacak gibi değil. "ne olacak canım tek firmayla ülke ekonomisi mi sarsılırmış" demeyin VW şimdiden %20 değer kaybetti bu yan sanayisindeki en vasıfsız elemana kadar yansıyacak. o yüzden diyorum ki siz ayda 3K € para alıp hala daha çok para vereceksin diyen ve grene gidip milyonlarca kişiyi mağdur eden DB makinistleriyle dolu bu ülkeye pek bel bağlamayın derim ben.

KidLazer, yok müzisyende olsan o iş kolay değil. dediğim gibi maalesef müzikten örnek verebiliyorum. şimdi oradaki orkestralarda "subtitut" denen bir kadro cinsi var. özellikle üniversite veya üstü öğrenciler için sınav açıyorlar. başvuruyorsunuz kabul edilirseniz gidip sınavda çalıyorsunuz onlarda sizi kabul ederlerse 1 senelik kontrat yapıyorlar. buna göre aylık atıyorum orkestra 300 saat çalışıyorsa siz 150 saat çalışabiliyorsunuz, orkestra üyeleri atıyorum 2000-3000 avro alsa dahi bana o dönem kurallar gereği 800 avro ödeme yapıyorlardı. bu sözleşme ile beraber almanya'dan çalışma izni bile alıyorsunuz. yani öğrenci vizenize birde çalışma vizesi ekleniyor. bu rakamlar 2009 rakamlarıdır onu belirteyim. sistem halen devam etmekte.

ayrıca bu okul seçme mevzusunda sizin yapmak istediğiniz meslekte hangi ülkeler hangi üniversiteler dünyada söz sahibi bunu belirlemek çok önemli. sırf gitmiş olmak için gitmek saçma. mesela klasik müzikte bile ayrılıyor bu işler. yaylılarda almanya nefeslilerde fransa-amerika lider ülkeler. burada alacağınız eğitimler sizi eninde sonunda bir yere getiriyor. çünkü tüm dünya biliyor ki bu işte bu okullardan alınan diploma en önemlileri. sizde seçim yaparken buna göre yol seçmelisiniz. yaşamayı seçeceğiniz ülkede en fazla 3 yıl kalacaksınız mesela okul bitince istediğiniz yere gidersiniz bu yüzden ülke batıyormuş çıkıyormuş pek sizi alakadar eden şeyler değil okurken. mesela türkiye'ye okumaya gelen adam var artık. onlarında var bir planı kimse demiyor mu terördü şuydu buydu ama işte okuduktan sonra dönüyor ülkesine.

Tum yazilanlari okuyamadim fakat Turkiye'den garantorluk kabul ediliyor daha yeni kardesime garantor oldum, Turkiye'de calisiyorum. Bankada para falan gostermedik.

mysql34, kardeşin erasmus için mi başvurdu? çünkü diğer türlü imkanı yok hani. türkiye'de garantör olabilecek tüm şartları fazlasıyla yerine getirmeyi bırak, birçok alman şirketten referans yazısı dahi sunmuştuk. kesinlikle kabul etmiyoruz dediler. başkalarını da aynı şekilde geri çevirdiklerini biliyorum. sizinki epey bir şans olmuş anlaşılan, ilginç.

Almanyada bilgisayar bilimleri yüksek lisansimi 4 yil önce tamamladim, ve yaklasik 3 yildir da almanyada calisiyorum. Daha önceden türkiyede de calistim ve okudum. bu nedenle karsilastirmali olarak bakarsam;

Masraf: Almanyada bir ögrenci minimum 500 euro ile yasayabilir, ideal olan 700 euro dur. Bunu almanyanin büyük sehirlerinden biri olan Frankfurt icin söylüyorum. münih icin bu rakamlarin üzerine 100 euro ekleyin, cünkü münih almanyanin en pahali sehridir. Eski dogu alman sehirleri (Leipzig vs.) gibi sehirlerde bu rakamlardan 100 euro cikarabilirsiniz. Minimum rakam ile kirani ödersin, sadece evde yemek yiyebilirsin, cok fazla sosyal aktiviteye gidemezsin (belki haftada 1 gün birseyeler icmeye felan ancak), ekstra masraflar icin ekstra gelir gerekli (mesela türkiyeye ucak bileti almak icin vs.). Bu rakamin icinden 200-300 gibi kira/yurt ödersin. 50 saglik sigortasi ödersin. 150 de yemek vs.

Egitim: Egitimi gercekten kaliteli, zor ve disiplinlidir. Ama tabi bunda da hoca faktörü önemli. Her ne kadar istisnalar olsada genelde gözlemim hocalar daha adaletli, bununla beraber disiplinli ve acimasiz. Yani bu ögrenci okulu uzatacak kiyak geceyim demez. Cünkü tüm alman ögrencilerin egitim masrafi devlet tarafindan karsilandigi icin tükiyedeki gibi annesine babasina yazik, biraz hafifleteyim sinavlari gibi bir degerlendirme yoktur. Yani belli bir standart vardir. Münih teknik almanyanin en iyi üniversitelerinden biri o nedenle zor oldugunu ama egitiminin cok kaliteli oldugunu düsünüyorum.

Calisma: Almanya avrupanin calismak icin en iyi ülkelerinden biri. Elektrik-elktronik konusunda ise avrupanin is olanagi en yüksek ülkesi. Almanyadan alinan yüksek lisans diplomasi avrupa birligi "blue-card" (abd deki green card benzeri) almak icin avantaj sagliyor. 35.000 euro üzeri yillik brüt maas veren bir is buldugunda (ki cok zor degil) "tüm avrupa birligi" ülkelerinde gecerli calisma ve oturma izni sahibi olunuyor. Ayrica almanyada 2 yil calistiktan sonra almanyada ömür boyu oturum alma hakkina sahip olunabiliyor. Tüm bu haklar yasal mevzuattan (calisma izni, oturma izni) muaf olmayi, türkiyede is basvurusu yapar gibi ise basvurup calismayi sagliyor. zaten avrupada cok iyi maasla is bulmak zor degil (özellikle bilgisayar, elektrik-elektronik, makine) gibi mühendislik alanlarinda, asil zor olan calisma iznini almak. Münih teknik master mezunu bir kisinin elektrik/elektronik alaninda alacagi minimum brüt maas 50.000euro, ortalama ise 75.000 euro olacaktir.(almanca bilgisi bu rakami arttirabilecek en önemli faktör). 75.000 euro da aylik net 3750-4400 gibi (evlilik, cocuk gibi duruma göre degsen net hesabina göre) bir maasa denk gelir. Türkiyede de eminim cok yüksem maas alan mühendisler var, almanyada da var, bu maas degerldirmem ortalamam bir mühendise göre. En önemlisi de devlet güvencesi altinda iyi bir kontrat sunar ki isveren kafasina göre isten cikartamaz, böylece kafa rahat olur.

Yani bunlarin yanina almanyanin sosyal avantajlarini da katarsan bence mutlaka ekstra caba harcamaya deger.

emrah

sigorta aylık 90 euro oldu abi 50 4 sene öncekinin rakamı olsa gerek

boğaziçini bırakıp tum'a gidilir mi gibi bir endişe seziyorum. boğaziçi tum'un yanında üniversite değil. tum dünyanın en iyi üniversitelerinden biri, boun'ü kimse sallamaz tum'yun yanında, o yüzden kesinlikle git. ha sıkıcıdır, bürokrasi boldur orası doğru. eğer amacın eğlenmekse zaten barcelona'ya falan git yani. ama gerçekten akademik veya biznıs fark etmez bi kariyer planlıyorsan tum efsane bir tercih olacaktır. münih'e yakın bi bölgede erasmus yaptım, stuttgart'ta da staj yaptım 5 ay, orada edindiğim izlenim bu şekilde.

tek sorun barınma. münih'te herkes fellik fellik ev arıyor. belki garching kampüsünde falan olursun, daha rahat olur. bence bölümünü bi araştır, neredesin ona bak, ona göre ilerle. ama dediğim gibi, amacın eğlence falansa hiç gelme yani.

yanlis hatirlamiyorsam 7 yil önce Almanya icin kisi basi 400 euro veriyorlardi. Bunun disinda is yerinde ögle yemegi, ve ayrica kalacak yer de karsilaniyordu. 400 eurodan aylik 150 euro yemege gidiyor ve geriye temiz 250 euro para kaliyordu. Bu para da almanya sartlarina göre ögrenci tarzi gezme ve eglence icin yeterli bir para. Bunun disinda o ülkeye ilk gidiste ucak biletini de karsiliyorlar, saglik sigortasi felan da karsilaniyor. Ben agh yaparken ailemden para istememe gerek kalmadi, cok da gezdim verilen para rahat yetti. Umarim bu kisi basi verilen 400 euro da kesintiye gitmemislerdir.

bir mobile uygulama gelistirmek icin isin zoruluguna göre bir tecrübeli bir veya daha fazla developer birkac ay calismasi gerekir. yapilmasi gereken temel isler arayüz tasarimi, back-end gelistirme, ios gelistirme, android gelistirme. tüm bu 4 is icin 4 uzman gelistirici paralel calisir ve hizli bitirir, ya da bir kisi 4 isi de sira ile yapar is daha uzun sürede biter (tabi bu dört isi de yapabilecek developer bulmak zor ve daha pahalidir)

simdi bu adami ya da adamlari buldun, ama isi yapmaya nasil ikna edeceksin? Bu isin en zor kismi, cünkü adam aylarca bu ise mesai harcayacak.

1.yol: adam da bu projeden senin heycanlandigin kadar heycanlanacak. güvenilir olacak fikri calmayacak, tecrübeli olacak isi bitirebilecke yetenekte olacak, bir an gaza gelip isi baslayip sonra gazi kactiginda seni arkandan kovalatmayacak, isin maliyetlerini ve süresini iyi kestirebilecek tecrübesi olacak. Isin zor kismi hem bu tecrübede olup hem de aklinda bir fikir olmayan adam yok, aklinda fikri olan adami da fikrinden vazgecip senin ortaya attigin fikrin pesine kosmasi icin senin fikrinin cok iyi olmasi gerekir.

2.yol: proje fikir asamasinda iken bir yatirim bulman, sonra parasi ne ise verip isi yaptirman. tabi bu yatirimi yapacak yatirimci bulmak zor.

3.yol: fikrine cok güveniyorsan parasini verip bir ajansa yada bir deneyimli gelistirmeciye yaptirmak. cünkü bircok developer cevreden fikir önerisi geldiginde "madem fikrine cok güveniyorsun, riski yüklen yatirimi kendin yap" der, cünkü sana güvenemez, fikre güvenemez. Öbür taraftan sen de ona güvenemezin, yarim birakip birakmayacagi ya da fikri calmayacagini asla bilemezsin. O yüzden en mantiklisi bir ajansla calismak, detayli bir sözlesme yapmak. bunin icin de isin niteligine göre saat hesabi yaparlar ve fiyat cikartirlar.

türkiyede maalesef fikir sahipleri, gelistiriciler, ve yatirimcilari bir araya getiren ekosistem yok. O yüzden tüm basarili fikirler amerikanin bati yakasindan cikiyor ya da biraz güclenen kendini oraya atiyor.

güneş şu an dünyadan kaç kat büyükse, dünya yine o kadar kat daha küçük olurdu :(

yaklasik 117km

dünya capi / günes capi (1/109)
dünya capi = 12756 km

oranlanmis cap = 12756 / 109 = 117 km

günes dünya kadar olsaydi dünya 117km capinda olurdu

Gunesin yaninda cucuk gibi kalirdi yine...


Ama bu imkansiz olurdu yeterince buyuk olmazsa kutle cekimi hidrojeni tutamaz. Bu hidrojen de helyuma donusmez. Bu durumda dunya kadar kucuk bir yildiz olamaz.

güneşin hacmi dünyanın hacminin 1.3 milyon katıymış. dünyanın hacmini 1,097,509,500,000,000,000,000 m^3 kabul edersen 1.3 milyona böl.

1 milyon km küp civarında bir hacmi olurdu. her kenarı 100 km olan bir küp kadar düşün. istanbul kadar falan yani :p

Teşekkürler
@oğlum çok zor lan
entry nick uyumu olmuş :)

Burada dedigne göre;

www.mfa.gov.tr

"Sürücü belgesine geçici olarak el konulanların, el koyma süresi sonunda sürücü belgesini Ülkemizden alacağını beyan etmesi durumunda, cezai müeyyideyi uygulayan İl Emniyet Müdürlüğünce sürücü belgesi iade edilmekte, aksi takdirde Valiliklerimizce sürücü belgesinin verildiği ülkeye iade edilmek üzere Dışişleri Bakanlığına gönderilmektedir."

yani ehliyetini ya türkiyeden aliyorsun ya da bildiriyorsun süre sonunda almanyaya gönderiyorlar. En iyi sen kaptirma ehliyeti.

yabancı olmanız gerekiyor.
araçların 6 ayda bir yurt dışına çıkması gerekiyor. yani diğer bir deyişle çifte vatandaşsanız ucuz bir araba alabilirsiniz ancak yılın sadece 6 ayı türkiye'de kullanabilirsiniz.

Ayrica bu aracin tescili yurt disi olacagi icin arac yurt disindaki bir adrese vergilendirilecek ve sigorta islemi o adres üzerinden yapilacaktir. Bunun icin yurt disinda bir ikamet, veya oturum gerekir.

İki araba alır 6 ay birini ay 6 ay diğerini kullanırım gibi bir düşünce de aklına gelebilir. Ben araştırdım olmuyor. Unut yani.

Mutlaka bir açığı olmalı. Yapan var biliyorum. Artık işin pjçliğini biliyor ya da emniyette falan bi torpili var ama yapıyor işte nasıl bilmiyorum. Tanısam soracağım.

bir de vekalet olayı var. araç alınıp tr'de birine vekaleten kullandırılıyor. ama bunda da 6 ay prosedürüne ek olarak başka dalgalar da var. vekalet olayıyla ilgili çok bilgim yok.

tekne nerelere gidecek bir koyda durup piknik yapabilirsiniz
limanda durup liman çevresini gezebilirsiniz.

olta takimi alin yaniniza.

rota neresi?
genelde muhabbet, kağıt oyunları, varsa durduğu koyda jetski, banana vs., tabu vb. oyunlarla, kitap okumayla geçiyor zaman.

Çıplak yüzün açıkta.

Fethiye'den ayrılıp civar gezecekmişiz.
Olta takımı, oyun kağıdı- tavla, kitap tamam.
Limana çıkma işi olmayacakmış sanırım, ben anlatanların yalancısıyım.
Velhasıl pahalı ve sıkıcı bir tatil seçeneği değil mi bu ya?

bence tamamen boş iş 4 çift 4 daire kiralayıb beraber gezseydiniz daha güzel olabilirdi.
4 gün teknede yaşamak bana göre değil.

Kişiye göre değişir ama bence Sıkıcı,gereksiz ve pahalı +1

kaş'da durursa gece bara falan gidebilirsiniz. diğer çiftler tanıdık değilse ve muhabbetleri iyi değilse sıkıcı olur ama kafadengi insanlarla çok eğlenceli olabiliyor. akşam muhabbet etmekten başka yapacak bir şey yok. illa sıkılırım diyosan tablet, laptop falan al yanına. film, dizi takılın işte.

5 gun tekne gezisi cokmus, dizi film kitap ile tatil gececekse ben ne anladim o tatilden?
oltaya ek olarak eger adamlari taniyorsaniz bol bol icki stoklayin, sarhos sarhos oyun oynarsiniz artik.
karaya cikmayacaksaniz yapacak bir sey yok pek...

tekne ile hep acik deniz gitmezseniz dilediginiz seyi yaparsiniz. Limana cekersiniz sehir gezersiniz. sakin bir koya cekersiniz dag yürüyüsü yaparsiniz, kamp yaparsiniz. Isterseniz balik tutarsiniz, snorkel yapabilirsiniz. Teknenin en büyük avantaji kimsenin rahatlikla gidemedigi yol gitmeyen sakin koylara gidebilmesi. Zaten bu tarz koylari tekneciler bilir, demir aldiginiz limana sorun en güzel nereler gezilir diye. Özellikle egede sadece tekne ile ulasilabilen cok iyi restaurantlar, tarihi mekanlar, dogal plajlar var. Bunlara cok az sansli azinlik ulasabiliyor. "Gezemezsin edemezsin" kismina katilmiyorum, aynen araba gibi icinde gezemezsin elbet ama onunla gezersin. Arabadan farki yola ihtiyaci yok, bütün denizler yol.

her gün başka bir limana demirler, gezer dolaşırsınız en olmadı !?

her gün otel değiştirmektense, yüzen otel olarak kullanırsınız tekneyi. karadan gitmenin zor olduğu koylarda demirler karaya çıkar takılırsınız.

Orgy öneriyorum.

muthis sikiliyorum teknede ben, ya... yuz, yorul, yemek ye, uyu... bol bol durun. yoksa cok sikici.

Kendi teknemin olmasından bambaşka bir olay olmasından hareketle sevmedim ben bu işi. Her ne kadar son derece kafa dengi insanlarla çıkıyor olsak da başıma buyruk hareket edemeyecek olmak beni düşündürüyor. Hani köşene çekilip sessiz sakin kafa dinleyebileceğim bir yer değil diye. Yoksa... süper olay tabi, ona diyecek yok. Sulu kuru takılıp elden geldiğince keyifli vakit geçireceğiz artık. Yorumlar için teşekkürler.

@386 dx Bayram tatilinden sonra ararım önerini değerlendirmek üzere :)

Yazilim mühendislerine sadece mühendislik yapacaklari is pek cikmaz. Genelde yazilim mühendisleri gelistirme yapar, tecrübeli olanlar ise gelistirme ve mühendisligi beraber yapar. Su anda büyük sirketlerin yazilim ekibinde calisanlardan bekledikleri kullandiklari programlama diline hakim olmalari, object oriented programlama dili konusuna hakim olmalari, temel algoritma problemlerini cözebilmeleri, yazilim gelistirme methodolojileri (Scrum, kanban) konusunda deneyimli olmalari. Bunlar yazilim mühendisliginin önemli parcalari olsa da yönetim bilisim sistemleri icin de cok önemlidir. Bölümün ders programina baktigimda cok harika dersler var, ama bircok gereksiz ders de var (bu sadece anadolu üniversitesini problemi degil, türkiyede bircok üniversitenin problemi, özellikle multi disiplin bölümlerde). Algoritma, programlama, veri tabani programlama, Veri madenciligi gibi dersler ders programinda öne cikiyor, icerigi cok önemli ama bu dersler icin 1 semester cok kisa. Bu nedenle o konularda bilgi sahibi olsan da dersinlesmek zor. Ayrica bu derslerin yaninda yazilim mimarileri ve design pattern dersleri de olsaydi daha iyi olurdu. Bu konularda üniversitenin eksikliklerini kendin kapatirsan piyasadaki bircok yazilim mühendisininden iyi olursun. Ayrica bilgisayar mühendisligi bölümünün derslerine bakarsan üc assagi bes yukari benzerdir. Yani kisaca üniversiteler tam kaliteli egitim vermiyor bu nedenle is ögrencide bitiyor.

ybs öğrencisi olarak şunu söyleyeyim ki yazılım mühendisliği değil ybs. tavsiye ederim okumanı.

yani yazılım mühendisliği kadar ağır yazılım görmüyoruz.

bu bölüm güzelmiş, ben de düşünmeye başladım. ben zaten yazılımcıyım, yaklaşık 8-9 yıldır yazılım ile alakalı işlerde çalıştım. şimdi de altımda birçok mühendis var ama daha kurumsal bir yerde çalışmaya gelince olay veya yurtdışına gitmeye gelince mühendislik veya alakalı bölüm diploması istiyorlar.

bölümü okuyunca çok bir şey öğrenmeyebilirsin, yazılım işi tamamen kendini geliştirmenle alakalı ki heveslisin gördüğüm kadarı ile. bu bölüm ile de diploman olacağı için güzel bir iş bulabilirsin.

arkadaşlar bi de şeyi söylemek istedim açıköğretim olması sorun olur mu?

açıköğretim'de diplomada açıköğretim diye bir ibare yer almıyor. anadolu üniversitesi'nin diplomasını alıyorsun.
eğer yeterli tecrüben, donanımın varsa, yazılım konusunda kendini geliştirmişsen diploma sadece bazı kapıları açmakta öncelik sağlıyor. onun dışında benim gördüğüm kadarı ile diplomanın başka bir özelliği yok :)

Yönetim bilişi sistemleri diplomasında açıkça açıköğretim yazıyor bu arada o sadece işletme ve iktisatda geçerli

ben olsam saniye düşünmeden isviçre'ye giderim. burdaki şirket cv'nde daha iyi duracak olsa bile isviçre'de çalışıp orada daha sonra iyi bir şirkete geçilebilir. ayrıca sosyal şartlar,yaşam kalitesi olarak bakılırsa isviçre türkiye'ye 100 tur attırır.

edit: türkiye'de büyük firmanın yaratacağı karizmadan ne olucakki?altı üstü türkiye'de karizması olur bak iyiymiş derler.

Topuk topuk topuk hocam. Doğrudan İsviçre.

isviçre. tr durum malum

ben 1'i seçtim çok memnunum. tr'de iş tecrübem yok kıyaslayamam ama en büyük neden işin ne olursa olsun herkesin tüm meslek sahiplerine aşırı saygı duyması.

sektörümü bilmiyorum ama bazı sektörlerde küçük firma daha avantajlı cv için. büyük firmalarda bağlı olduğun departman içinde belli işleri yapman daha olası.

küçük firmalarda çok farklı tipte işler olabiliyor. sadece teknik değil yöneticilik konularında da geliştirebiliyorsun kendini.

maaş ve pasaport konusuna girmiyorum bile.

Orada maaş + belli bir süre içinde pasaport alacaksın. Onun açacağı kapılar ne kadar büyük olabilir bilemezsin.

göz kapalı 1. düşünmeye bile gerenk yok

Birinci şıkkı okurken hayallere daldım yahu, şaka gibi. cv'de güzel durmasından önce huzur ;)

şurada açık adınızı ve adresinizi verseniz, isviçre' de olan iş için sizi bulup, cebren nüfus kağıdınızı alacak ve üzerindeki fotoyu değiştirerek isviçre' ye yol alacak en az 400-500 yazar bulabilirim.

isvicrede calisma saatlerine daha cok uyulur yani sözlesmende haftada 40 saat diyorsa bu cok ekstra bi durum olmadikca asilmaz, eger asilirsa parani fazlasiyla alirsin. ya da daha kolay itiraz edebilirsin. Türkiyede büyük sirketlerde bile sözlseme sartlarina uyulmaz. yöneticiler ve calisanlar arasinda bu aliskanlik haline gelmis. Türkiyede ben sözlesme saatlarimin disinda calismam dersen sana ilk diger calisanlar karsi cikacaktir. Maalesef bu bircok sirkette böyle. "Work-Life balance" avrupada en cok saygi duyulan durumdur, türkiyede pek sallayan olmaz ne yazik ki.

Isten cikarilma riskini de degerlendirmelisin. sirket icin, yada senin icin isler yolunda gitmediginde seni isten cikartmak icin neye katlanmalari gerekli, devlet seni ne kadar koruyor. Bu da önemli. Yine maalesef türkiyede yöneticilerin insiyatifindesin, sözlesmeler sirketin lehine bircok madde iceriyor. Sözlesme sartlarina uyulmadan isten cikarildiginda devlet arkanda durmuyor. Isvicrede sözlesmen ne diyorsa ona göre olur hersey. Iki tarafin da sözlesme sartlarini iyice oku, ama türkiyedekine cok da güvenme, hele kriz durumunda kimse kimseye acimaz.

Uzun vadeli getirileri hesaba katarsan, isvicrete oturum almis olman neredeyse tüm dünyaya vize kolayligi ve seyehat kolayligi saglar. Emeklilik durumunda ise alacagin parayi karsilastirma bile.

Sosyal yasam ve yasam kalitesini hesaba katinca ise yine isvicre öne cikiyor. Aksam 6 da evinde olup, ise bisikletle gidip gelme gibi avantajin var. Hayat sakin ve güvenli. Arkadaslarinla yada ailenle daha fazla zaman gecirirsin, bu gecirdigin zamani daha kaliteli yerlerde gecirirsin. Hafta sonu italya, fransa, almanya, avusturya birkac saat uzaginda.

Peki Türkiye neyde öne cikiyor? en önemlisi yemekler. Türkiyedeki yemekleri bulman zor. Neyse ki dünyada yemege önem veren, iyi yemegi secen bir toplumuz. Bu konuda tek rakibimiz avrupada italyanlar.

bi tarafta isviçre pasaportu bi tarafta daha güzel cv diyosun yani?

sen valizleri hazırlamaya başla, biz sana uçak bileti bakarız. zaman kaybetme.

1 mi 2 mi diye düşünürken yorduğun nöronlarına yazık, isviçrede lazım olacak.

isviçre mi türkiye mi diyen adamı amerika bir akıl hastanesine yatırmak lazım

10 sene önce isviçre'den dönmüş bir çifte vatandaş olarak ilk sorum 1-2 sene içerisinde vatandaşlık alabileceğinden emin misin? o işler öyle kolay olmuyor.

isviçre'ye kesinlikle git, hayat tecrübesi olacak her şeyden önce. istediğin zaman dönüp burada çalışabilirsin sonuçta. ben türkiye'de yaşamayı tercih ediyorum, o ayrı ve uzun açıklamalara sebep olacak bir konu.

pasaportu gördüğüm an benim için versusun galibi belli hocam. tabii ki 1.

Karsilastirma dahi yapilamaz. Isvicre.

isviçreden türkiyeye çalışmak için gelmek için delirmiş olmalısın. iç savaş çıkalı bir ay oluyor. 5000 tl maaş için sevgilinle sinemadayken ölme riskine gerek var mı?

ayrıca istanbulda ne yapacaksın allah aşkına?

edit 3 sebebiyle seni budaklı meşe odunu ile dövebiliriz. açık heralde.

tr yi seçersen beni gönder isveçya'ya. 3 günde sökerim flemenkçeyi şerefsizim.

1 tabi ki, düşünmene gerek yok.

İsviçre'den sonra istersen Türkiye'deki büyük şirketlere çok rahat girersin. Ayrıca orada insana verilen değer, düzen vs yaşam kaliten çok daha yüksek olacak. Metrobüs çilesi mi çeeceksin buraya gelip?

manyak misin amk ne isin var turkiyede

yanit kisiye gore degisir.
elbet buyuk cogunluk isvicre diyecektir. calisma sartlari, yasanan ulkenin dogasi, olanaklari vb. isvicre'yi baskin kiliyor.
ancak kisisel ozellikler, aile, dostluklar filan da var. misal; t'deki ailesine cok cok bagli, turk dizileri izleyen filan bir dostum (turk de olmadigi halde) bir sure sonra cok iclendi, ozledi, tr'ye kesin donus yapti baska bir guzel memleketteki isini birakip.

bunun yaninda, 1-2 sene sonra isvicre pasaportu alabileceginizden kuskuluyum. uzun yillar isvicre'de muhendislik yapan bir dostum pasaportla ilgili sorunlardan (ve kendi kisisel nedenlerinden) oturu tr'ye donmustu.
anlattigina gore, 9 yil vergi odedikten sonra filan, mahallesinde yapilacak bir plebisit ile vatandasliga gecebiliyormus.

son 1 haftadir yurtdisindan baglanirken bende de ayni sorun var.

3 gündür sözlüğe giremiyorum ben de.

dns önbelleğinde eski ip adresi kalmış ver oradan ulaşmaya çalışıyor olabilirsin.

[windows tuşu]+R
cmd [enter]
ipconfig -flushdns [enter]
exit [enter]

sonra browser'ı kapatıp aç ve tekrar dene.

Bildiğim kadarıyla yok..
Bu arada bu XML yapısı hatalı duruyor..

Aşağıdaki gibi olursa, sorular->item[0]->soru veya sorular->item[0]->cevap şeklinde daha temiz alırsınız.

<sorular>
<item no=1>
<soru>Soru 1</soru>
<cevap>Cevap 1</cevap>
</item>
<item no=2>
<soru>Soru 2</soru>
<cevap>Cevap 2</cevap>
</item>
</sorular>

@quaker dedigi gibi olmali xml yapisi. diger türlü xml yapsi yanlis. ilerde soru-cevap yapisini arasina farkli bir deger daha girerse, mesela tarih gibi, tüm kod yapisini degistirmen gerekir. ama @quaker in dedigi yapida sorular.item[0], sorular.item[1] ile önce itemi alirsin sonra item.soru, item.cevap ile degeri alirsin. ayrica item icinde kullandigin no=1 gibi degerle itemlar arasinda arama yapman ve islem yapman kolay olur. diger türlü xml yapisinda en kücük degisiklik kodunda köklü degisiklik yapmani gerektirecektir.

aynen benim bildiğim de öyle olmalı ama malesef öyle değil.

elle taşıma suyla değirmen döndürüyruz :)

Almanya icin konusursam yerel ticaret veya meslek odalarindan da izin almak gerekiyor, ama bu izin icin ayrica basvurmak gerekmiyor. Yabancilar dairesine is plani ve teminatlarla beraber basvurunca yabancilar dairesi o eyaletin ticaret/meslek odalarina bu isyerini icin gercekten ihtiyac var mi diye soruyor. Cevap olumsuzsa reddediyor, eger olumlu ise diger etklenlerle beraber degerlendiriyor, özellikle finansal durum önemli. Bu sürec ciddi danismanli isteyen bir sürec, o yüzden tecrübeli danisman veya avukatla yapin diyorlar. Yabancilar dairesi de sürec en az 2 ay sürüyormus. Bu sürec sonunda calisma ve oturme izni veriyorlar. Daha sonra da devlet tesviklerinden yararlanilabiliyor. Bir arkadasimin da benzer bir fikri vardi onun icin sorusturmustum cevreden.

stackoverflow.com böyle bir site varken alternatife gerek duymuyor kimse. Türkce icerik saglamak zor, bu oranda türkce icerik gelistirecek maalesef bilgi birikim veya zaman yok (bilgisi olanin kafasini kasiyacak zamani yok) türkiyedeki yazilimcilarda.

R10 gibi forumlarda gerçek yazılımcıların elde edebileceği hiçbir şey yok çünkü nitelikli insanlar yok. Artık forum tarzı siteler pek işe yaramıyor. Eskiden Zoque.net, Ceviz.net gibi forumlardaki "nitelikli" paylaşımlar zamanla R10 seviyesine düştü. Sonuç olarak "maalesef" Türkler ile bilgi alışverişi için düzgün bir ortam yok, Stackoverflow üzerinden devam.

hay allah. stack'e devam o zaman.

boş bi vakit ayarlarsam da ben bişi açaıym bari, lamerden uzak bir yer olarak dursun.

Açmak dert değil :D. Ben bir yazılımcı olarak ne kazanırım senin açtığın siteden, bu sorunun cevabını veremediğin sürece tutmaz. Stackoverflow'un yazılımcılara kattığı birçok şey var, yoksa kimse cennetlik yardım meleği değil :).

osurdum +1
turkce siteler tutmuyor, icerik yok, cevaplayacak adam yok, bol bol soru var sadece :)

stack'e devam.
ingilizcesi olmayan adam yazilimciyim demesin zaten kendisine :P