turist vizesiyle gidemezsin. yani gidersin 1 yıl kalırsın sonra bir daha avrupayı unutursun. dil okulu falan bulup o şekil gidersin anca uzun süreli.

kafaniza göre turist vizesiyle 1 yil avrupada kalmaniz mümkün degil.

turist vizesiyl calisma izniniz olmaz, calisamazsiniz ve kacak duruma düsmeden 6 ay icinde 90 gunden fazla kalmaniz da imkansiz. en mantiklisi unilerin ucretsiz oldugu bir yerde lisans ya da yüksek lisansa kayit olmak ama ögrenciyken calisma izniniz asiri kisitli olur. yani kendiniz gecinmeniz imkansiza yakin olur.

Gönüllü çalışmayı deneyebilirsiniz. Yiyecek ve yata karşılığında çalışıp gezenleri okumuştum. Helpx adlı siteyi bir araştırın

30 yaşını geçmediyseniz AGH yapabilirsiniz. Kuruluşlar masraflarınızı da karşılıyor.

@kuehles'in dediği doğru ama tam değil. evet izniniz max.450 euro olur fakat kimse sizi saatlerce takip etmiyor. yani full time de çalışıp minijob gibi görünebilirsiniz. o sırada iş yerini sorgulamaya gelen görevli memur, o anda part time saatleri içinde olduğunuzu anlasa yeter. part time süresi bitiminde gelip orada olup olmadığınıza bakmıyorlar haliyle. o kadar da değil.

yani neyse işte; kısıtlı çalışma izniyle bile full çalışabilirsiniz. tabi haliyle patron da bilecek bunu.

Kuzey Avrupa ülkeleri cok pahalı bilginiz olsun. İskandinav ülkeleri için konusuyorum.

Bu iş için Avrupa uygun değil. Sizin gideceğiniz yer Güney Amerika. Neredeyse tüm ülkeler vizesiz. Süre dolunca hemen başka bir ülkeye gidip tekrar dönebilirsiniz. Arjantin, Şili, Uruguay, Brezilya çok popüler. Güney Amerika'ya gezmeye gidenler genelde bir yıl kalıyor.

@tahin pekmez
çoğu ülke 90 güne kadar kalma izni verir. bi tek paraguay 6 ay izin veriyor sanırım.

Vizesiz de olsa 1 yil araliksiz kalamazsiniz hemen hemen hicbir yerde. Kaldiginiz sure icerisinde de zaten calisma izniniz olmaz.

daha önce yurtdışına çıkmadığınız halde şu an yurtdışında yaşamayı planlıyosunuz, doğru mu?
eğer öyleyse "Türkiye ile suçlu iadesi anlaşması olmayan bir ülkeyi" seçmenizi öneririm.

@theli çok fazla polisiye izlediniz bu sıra sanırım.
sıkıldık sadece. burada insan bir kalıba giriyor. araba alacaksın ev alacaksın çocuk yapacaksın. evden işe işten eve gidip geliyorsun. biraz bu döngüyü kırıp bir yıl hem dil hem kültürümüzü geliştirelim bu sıkıntıdan kurtaralım kendimizi dedik. kötü mü ettik?

1 yıl yurt dışında yaşayacaksınız, henüz hiç yurt dışına çıkmamışsınız, dolayısıyla probleminize çözüm olacağını nereden biliyorsunuz? Önce bir haftalığına tatile gitmekten falan bahsetseniz ciddiye alacağım ama bu haliyle elde tutulacak hiç bir şey yok.
Yani bence mars'a gidin, kafa dinleyin. hem paranız cebinizde kalır, harcayacak yer yok. Hem insan da yok.

@theli
bir hafta tatilden sonra aynı yere geleceğim. 1 hafta tatil demek 1 yıl ise yaşamak. ben yaşamak istiyorum.
Marsa gidersek de bu sefer su yok oksijen yok git gel 1 senelik yol. zor geldi açıkçası. Ama mars araştırmalarına katılıp bir yıl boyunca mars simülasyonunda yaşamayı düşünmedim değil. Hawaii'de sonuçta. Orası da uzak tabi ama bir mars değil. Olabilir yani fikirlere açığım.

Neden yurt dışı? Bu söylediğinizi "iş, ev, araba, çocuk vs" döngüsünü Türkiye toprakları içinde de kırabilirsiniz. Tavsiyem doğu anadolunu ya da karadenizin ücra köylerinden birine gidin. Orada 1 yıl boyunca köylülerle birlikte yaşayın fındık toplayın, çay toplayın, çapa yapın. Belki kiranabilecek uygun bir ev bile bulabilirsiniz.

Açık söyliyeyim, yurt dışında karadeniz gibisini bulamazsınız. Paris falan çok sıkıcı. Hele Berlin... Bir daha düşünün derim.

@faydam yoksa da zararim olmaz

Bence, her şeyiyle farklı bir atmosfere girmek istiyorlar. Karadenizde yine Türkler yaşıyor. Yani yemekler pek fark etmeyecek, adetler pek fark etmeyecek, insanlardan öğrenebileceğin şeyler pek fark etmeyecek...

sizin önünüzde en büyük engeller
- vize problemi
- calisma izni (kacak calismak cok riskli, ilelebet avrupa defteriniz kapanabilir)
- ekonomik problemler
- ev kiralama barinma problemi

cözümler
- AGH - Avrupa gönüllü hizmeti (EVS) yolu ile calisma izni almak ve calismak
- Diger gönüllü hizmetleri ile calisma izni almak ve calismak mesela bu www.freunde-waldorf.de
bu tarz gönüllü hizmetleri ile örnegin almanya icin yaklasik 400 euro gibi maas alirsiniz, ayrica kalacak yer, ögle yemegi, sigorta gibi büyük masraflar da karsilanir. Yapacaginiz isler cok motive edici olmayabilir, elma toplamak, cocuk bakmak, engelli veya yaslilarla ilgilenmek gibi. dil ögrenebilirsiniz, dil kursununu "hosting" kurulusuna karsilattirabilirsiniz. bu tarz islerde yas limiti önünüze cikabilir, ya da esinizle ayni yerde is ayarlamakta zorlanabilirsiniz.

diger legal cözümler;
- is bulmak ve o sayede calisma izni almak
- üniversite, master, doktora icin gitmek (calisma izininizin limiti olur, gecimekte zorluk cekebilirsiniz)

Bir terör saldırısına bakar.

frankfurt havalimanı tabii ki sinek avlamayacak ama thy'nin uçuş aktarmalarında avrupa havayollarıyla son 10 yılda ciddi bir rekabet içerisine girdiği belli. 3. havalimanı yolcu kapasitesini arttırarak burada thy'yi güçlendirecek, daha fazla pazar payı çalabilecek thy avrupa'dan. ha merkel işi gücü bırakıp bunu mu düşünyor, ben de sanmıyorum. lufthansa'nın orda kaybedeceği en fazla birkaç yüz milyon euro para almanya gibi 3.5-4 trilyon dolarlık bir ekonomi için devasa bir önem teşkil etmiyordur herhalde.

yabancılar olan olaylar yüzünden türkiye'yi ziyaret etmeyi bırakın buradan aktarma yapmaya bile korktukları için bu olaylar dinmezse almanya'nın çok etkilenceğini sanmıyorum.

Doğru düşünmüşsün. Nasıl bir marketin karşısına yeni bir market açılınca eski marketin sahibi tribe giriyorsa bu olay da onun gibi. Adam kârını niye kaybetmek istesin? Büyükresim.jpg durumu yok.

Tabii ki pazar çalacaktır, şu anda bile Amerika'dan gelen uçaklardan inen yolcunun büyük bölümü Türkiye'ye giriş yapmadan aktarma yapıyor.

Yine de kıskandıracak kadar fark yaratacağını sanmıyorum. Frankfurt dedigin yerden karayolu ile 2 saat icinde ulaşabileceğin bir cember çizersen erişim gücünü göreceksindir. Hollanda, Belçika, Luksemburg, hatta Fransa'nin kuzeydoğusu.

Kıskanmak farklı istememek farklı. İstemiyorlar burası doğru. Thy çok daha güçlenecek bu durumda.

evet adamlar feci kıskanıyor. hatta bizi taklit ediyorlar.
gelecek sene kazaya belaya karşı deve keseceklermiş. kesin bilgi. yayalım. :)

abi napayım. tam ciddiye alıcam bir gülme geliyor.

3. havalimanı açılınca niye uçuşların 3. havalimanına kayması gerekiyor onu anlamadım. somut gerekçesini anlayan var mı?

ayrıca thy şu aralar ciddi zararda ve iflas etmemeye çalışıyor. sanmıyorum ama inşallah dediğiniz gibi olur :(

bu olayın halk gözündeki imajı bu şekilde saçma, almanların bunu kıskandığı filan yok.

fakat mantelitesi beğenilsin ya da beğenilmesin thy gitgide büyüyen bir firma, hem kalitesi artıyor hem imajı hem de filosu genişliyor.

avrupadaki en beğenilen ve de iyi havayollarından biri.

Austrian airlinesin Lufthansaya satışı/takeover sırasında yönetim kurulu üyesi iki kişinin dersine girdim sınıfta 10 kişi filan olunca çok rahat bir ortam olmuştu. bu takeover'ı anlattıkları sırada şunu belirtmişlerdi, "biz ya thy ya da lufthansaya satılacaktık, biz o sırada thy'yi istiyorduk, bundan daha karlı çıkacaktık ve balkanlardan 1 şirketi daha alacaktık bu sayede o bölgede büyüyecektik. (bu arada austrian airlines aynı thy gibi yarı devletti) Bu sırada devletin ab dışında bir şirkete satışında sorun çıktı, özellikle şirketin lufthansaya satılması için baskılar oldu(politik mi parasal mı nedenli olduğunu bilmiyorlarmış). Baskılar sonucunda lufthansaya satışı onayladık. Bu sayede DACH ülkelerinde Lufthansa, swiss ve austrian olarak farklı bir büyüme gerçekleştirdik"

yani kıskanma diye bir şey yok fakat ekonomik olarak eğer thy orayı hub yapıp aynı şekilde gelişebilirse 10 sene sonra avrupadaki en büyüklerden biri olur. o dünyanın en büyüğü olma geyiği olsa bile 20 yıldan erken olamaz. zira uçak siparişi verseniz 5-6 sene sonra alıyorsunuz.

bunlar dışında havaalnı her şeyi çözmez, orayı doldurmak zorundasınız. dolması ise sıkıntılı. Thy aynı şekilde büyürse, pegasus diyelim 150 uçağa sahip olsa, bir de başka büyük airlines hub ı olabilse yine dolmaz o hedeflenenler.

türkiye turizmi her geçen sene büyüyordu. bu sene malum bitti. ondan dolayı o büyüme hedefleri de durdu. o hızla büyüse thy de büyüyecekti.

thy bir de afrika ve kuzey afrika için bildiğim kadarıyla en iyi havayolu şuanda. bu çok niş bir pazar. büyümeyi buradan yapıyorlar zaten.

daha yazarım ama havaalanını yapmakla bitmiyor, ülke olarak politikan düzgün olacak, thy, pegasus şimdinin minimum 2 katına çıkacak, turizmimiz coşacak, minimum 1 tane world class airlines hub olarak kullancak, suriye, ırak, iran düzelecek turizmi artacak, bizim üzerimizden gerçekleşecek uçuşlar gibi şeylerin tamamı birleşirse ancak dünyada sayılı olur. o zaman 20 yıla dünyanın en büyüğü olabilir. ama bunların çeyreği anca gerçekleşebilecek realitede.

aktarmalar buradan olacak nereden cikti anlamadim, zaten her havayolu buyuk oranda kendi hubundan aktarma yapar, lufthansa yine frankfurttan, thy yine istanbul'dan yapacak. aktarma olacaksa anca uzun ucuslarda olur.

sanki muhtesem bir aktarma pazari varmis gibi konusuluyor bir de. cok buyuk paralar da degil bunlar almanya icin, cok dert etseler daha guvenli ulkelerinde daha saglam teknikle bir havalimani daha insa ederler-renove ederler.

kimse sinek falan avlamayacak yani.

@lanc a ek yapayım.

aktarmalı uçuş trendi gitgide azalıyor. hubda toplayı dağıtmak biraz daha azalacak. direk uçuş trendinde havayolları.

almanlar cok rasyonelist adamlardir, alman devleti de öyle. kiskanmazlar ama dikkate alirlar. istanbulda 3. havalimani acildiginda stratejilerini ona göre belirleyeceklerdir.

söz konusu almanya her sene bütce fazlasi veren bir ülke en.wikipedia.org bu ülkenin türkiyede her eve mutlaka bir alman mali ürünü sokmuslugu var, dünyada da ayni sekilde, öyle yada böyle her eve mutlka bir alman mali girer. araba konusunda ise hersey malum. ayrica sattin aldigin ürün alman mali olmasa bile o ürünün arastirma gelistirme ve patentlerinden paylarini alirlar. iphone amerikan mali olarak gözükemesine ragmen dünyada satilan her iphone dan yine en cok parayi japonyadan sonra almanya kazanir www.upworthy.com

durum böyle iken almanya 3. havalimani dikkate alip ona göre pazar genisletme stratejisi belirleyecektir. biz türkler ise aldigimiz gaz ile uzun süre idare ederiz. büyük havalimanlari yapabilmek güzel birsey ama kiskaniyolar gibi gayri rasyonel düsünmek bizi ileri götürmez.

Bir de faciaya dönüşen ve senelerdir bitirilemeyen Berlin Brandenburg havalimanı var. Almanlar için güncel iki utanç var: 1- Brandenburg Havalimanı. 2- Volkswagen Skandalı.

www.bloomberg.com

Yani havayolu firmalari rahatsiz olabilir de Almanya ekonomisinin bunu hissedebilecegini sanmiyorum. Almanya icin cok da kaygilanacak bir sey olmasa gerek.

@zgrydn
3. havalimani kocaman. Ahl sehir de icinde. Bir dusun.

mesela seneye haziranda istanbul-atina bakıyorum thy 680 lira lufthansa frankfurt aktarmalı 600 lira. fiyatlar böyle olursa tüküreyim öyle havaalanına afedersin.

@stavro, ahl zaten kapanacak. 3. de kocaman diye geleceklerse iyi valla. bu arada almanların sıfırdan havalimanı inşa etmekten daha ucuza malolacak kapasite arttırımı yapmamalarını umacağız galiba.

Ahl kapanacak iste onu diyorum, sehir icinde. Ucuslar 3. havalimanina kayacak derken Avrupa aktarmalı ucuslari diyorsan onu ben de merak ediyorum nasil bundan emin oluyoruz diye.

Direkt linkedin.com

DACH ulkeleri icinse xing.com

@kuehles linkedin kullanmayı hiç bilmiyorum ya. Orası böyle profil oluşturup biri seni beğensin ve iş teklif etsin gibi bi yer değil mi? İş ilanları da mı oluyor?

linkedin de profilini olusturuyorsun sonra da buradan www.linkedin.com is arayip basvuruyorsun.

bunun yaninda linkedin de akttif isen ve profilin ilgi cekiciyse "head hunter" sirketlerini dikkatini ceker ve iletisime gecerler. bircok sirket "head hunter" lar ile calismakta ve sürec daha hizli ilerlemekte.

@kuehles blondes dedigi gibi almanya-avusturya-isvicre de xing cok popüler. o da linkedin ile benzer.

www.monster.com

türkiyede insanlar tembel oldukları için tüm ilanları bir sitede beklerler. iş arayan adam bir tıkla başvurayım, tek cv ile 200 yere başvururum diye düşünür. cover letter için ne var yeaa aynısı işte diyip onunla da 200 yere başvuracağının ve işe girememesinin nedeninin hep torpil olduğunu düşünür.

başvurulan ilanların %80i okunmadan tıkla başvurulduğu için alınmaz. adama sorsan adam mark zuckerberg. ama işte torpil hep kapattı önünü.

türkiye dışında böyle siteler çok popüler değil. çünkü işveren yararsız olduklarını biliyor. tek tıkla işe başvuabildiğin sitelere para akıtmayı sevmiyorlar.

ben totalde 5 ülkede tüm detayları ile iş aramayı, nerelerden neye başvurulacağını biliyorum mesela. tüm detayları ile derken o kadar sipesifik ki, bazı ilanlar sadece orada ya da o bölgedeki işverene nasıl başvurmak gerektiği ve jargon dilini biliyorumç

@kurnaz anlat tecrübelerini, biz de öğrenelim :/

bu konuda en güncel dogru ve resmi bilgiyi www.konsolosluk.gov.tr de "askerlik" altinda "dövizli askerlik" seceneklerini secerek bulabilirsin. ayrica basvurunu, gerekli evraklari, randevuyu da buradan alabilirsin.

Baktigima göre su noktalar önemli:
- Yabancı ülkelerde, oturma veya çalışma izni ile işçi, işveren, meslek veya sanat mensubu statülerinden biri ile bulunuyor veya yabancı bandıralı gemilerde gemi adamı statüsünde çalışıyor olmak.
- Türkiye’de geçen süreler hariç toplam en az 3 yıl (1095 gün) süreyle çalışmış olmak.

A tipi vizeye -calisma izni- ihtiyacin var, eger B tipi -ogrenci izni- varsa dovizli askerlik icin sayilmaz.

Dün Düsseldorf Türk Konsolosluğu'ndaydım. Askerlik, dövizle askerlik altından rezervasyon alıp gittim. "Daha önce birilerine bir şeyler dedik, sonra olmadı, geldi bize kızdı." diyerek bilgi vermekten itinayla kaçındılar. Yani Köln'den koştura koştura yetiştiğim randevudan hiçbir bilgi alamadan geri döndüm. 1 aydır Almanya'dayım, en az yardımı ve ilgiyi gördüğüm andı..

türkiyedeki alman konsolosluguna calisma izni ve vize icin basvuracaksin. onlar senden cesitli belgeler isteyecekler. bu belgeler arasinda sirketinden alindacak yazi, sözlesme, özgecmis, diplomalar vs. gibi belgeler olacak. bu istedikleri belgeler degiskenlik gösterebiliyor. sonra sizin bu belgelerinizi almanyadaki yabancilar dairesi (ausländerbehörde) ye göndrecekler. yabancilar dairesi ön incelemeyi yaptiktan sonra calisma dairesine (arbeitsagentur) gönderecek. calisma dairesi is yerinize bu kisinin aynisindan almanyada bulamadiniz mi? peki avrupa birliginde bulamadiniz mi? gibi sorular soracak. bir taraftanda sizin isinizi yapan almanya veya ab icinde issiz var mi diye bakacak. sizin sirkette de bu kisi söyle iyi böyle iyi diyecek. belki de diyecek ki "bu kisi türkce biliyor, türk piyasasina hakim. biz türkiyede yatirim yapmayi düsünüyorz o yüzden böyle birine ihtiyacimiz var" diyecek. sonra calisma dairesi izni onaylayip yabancilar dairesine gönderecek. sonra onlarda calisma izninin yaninda vizenizi onaylayip türkiyedeki almanyadaki konsolosluga geri gönderecek. konsolosluk da size calisma izni ile beraber vizenizi verecek. vizenizi aldiktan sonra almanyaya tasindiginizda size 3 ay süre verilir genelde (vize de 3 ay cikar) 3 ay dolmadan benzer belgeleri tekrar toplayip yabancilar dairesine gidip vizenizi daha uzun süreli olan oturumunuzla degistirmeniz gerekecektir. tüm bu sürec 2 aydan az sürmez, bu kurumlarin yogunlugu, sizin topladiginiz belgelerin niteligine göre daha da uzayabilir. eger sirketiniz tecrübeli ise bu konuda belki de süreci hizlandirabilir.

almanya vizesine idata.com.tr üzerinden basvuru yapiliyor diye biliyorum. alman konsoloslugunda yapilan islemler türkiyede yasayan alman vatandaslari icin sanirim.

@emrah anlatmış.

tüm belgelerinizi hazır edip şirketten gelen belgeler ile başvuru yapın.

konsolosluk adınıza çalışma iznine başvuracak. onu bekleyecek 2-3 azy kadar sürüyor. sonra o gelince oturum işlemlerini halledecek, o sırada ek belgeler isteyebilirler. 1,4 hafta arası da o sürer. sonra almanyaya gidebilirsiniz.

bu sırada siz yine de iş bakın. bu durumda çalışma izni beklerken 1-2 ay sonra beklemekten vazegeçen şirketler gördüm, tam şirket vazgeçip birisini aldığında ise elinize gelebiliyor çalışma izni. ondan bi yerinizi sağlama alın boş boş durmayın o arada.

en garanti wedding, turmstrasse veya kreuzberg de izlemek. diger yerlerde düzenli olarak türkiye ligini gösteren yer bulmak zor. özellikle o anda almanya liginde bir mac var ise.

Wettbürolarda gosterirler. Illa turk mekanina gitmenize gerek yok. Buyukce bi wettbüro olmali tabi.

oranın anadilini bilmezsen %99 oranında reddedilirsin.

Nereye gittiğine bağlı. Tek kelime Felemenkçe bilmeden 2009'dan beri Hollanda'da çalışan arkadaşım var. Hollanda, Belçika, Danimarka, belki Finlandiya, vb. bu işler için uygun ama İspanya'ya gitmeye kalksan onuncu saniye kapı dışarı ederler. Macaristan ve yeni adıyla Çekya sadece İngilizce ile yaşanacak yerler olmayabilir.

sektöre bagli. ama cogunlukla red yersin, cünkü en basitinden oturma izni islemlerini bile tek basina halletmek, yer bulmak vs konusunda sikinti yasayacaksin. seni ise alarak zaten kendisine bir sürü is cikariyor, yabanci oldugun icin, bir de seninle böyle ugrasmak istemez. yani vazgecilmez olmadigin sürece, senin yerine baska bir basvuruya öncelik verecektir. cat pat yerel dili bilen gördüm ingilizce haricinde, bilisim sektörü, ama hic yerel dili konusamayana denk gelmedim henüz. cok tecrübeli de sayilmam tabi. bu dediklerim almanya özellikle.

almanyada 3 yıl yaşayıp avrupa genelinde ağırlıklı olarak ingiltere almanya almanca konuşulan ülkeler fransa gibi ülkelerde iş aramış biri olarak kurnazın da cevabını destekleyerek eğer ülkenin diline ana dil seviyesinde hakim değilsen iş alma şansın %1. şu aralar islamofobiden ötürü gizli bir ırkçılık da var bunu uzun uzadıya anlatmayacağım ancak merak eden olursa özelden detaylandırırım. sana zamanını kaybetmemek adına söyleyebileceğim tek şey çok istekliysen ingiltereden başka yere bakma. amerikada iş bulsan bile vizesinden %99 yatıyorsun çok net. kaldı ki amerika açıkladı bu sene daha fazla türkiyeden turist bile almıcaz diye. ha gider polonyada çalışırsın çek cumhuriyetinde falan ancak benim lisans mezunu arkadaşım polonyada şu an 1200 euroya çalışıyor ki tecrübesi de vardı. 1200 euroya da anca polonyada yaşarsın sınırı geçtin mi almanyaya, cebindeki parayla fakirsin.

Zor oluyor big man.bir suredir italya da calisiyorum ingilizce ile oldukca zor.yeni yilda orada kalmaya karar verirsem tam zamanli bir kursa baslayacagim mecburen aksi halde sosyallesmek,hayata katilmak ugrastirici olacak.

dogu avrupa'da ilginc bir sekilde calisman mumkun, jti filan polonya icin vize vb hallediyor. Polonya icin bile super kazanilmiyor ama.
Boyle calisan bi arkadasim vardi, sosyallesme olaylarinda diger turklerle ya da nadir de olsa sirketin getirdigi diger yabancilarla takiliyodu. (Onlar da kendi aralarindaydilar)

Ona 1-2 senelik guzel bi macera oldu ama pek birikim vb yapamadi. Sonucta @kidlazer in dedigi gibi, siniri gecince fakirsin.

bu arada polonyadaki arkadaşım sırf türk diye 3 kişi tarafından yol ortasında darp edildi. bildiğin dayak yedi. döven kişilerle herhangi bir münakaşası ya da tanışıklığı olmamasına rağmen.

meslek bilgisayar, elektronik gibi mühendislik alanlari gibi isci aciginin cok oldugu bölümler ise almanyada sadece ingilizce bilgisi ile is bulmak mümkün. ayrica sadece ingilizce bilgisi ile özellikle berlinde startup sirketlerde is bulmak mümkün cünkü genelde bu sirketler daha cok uluslararasi calisip sirket icinde cok milliyetli bir yapi oluyor. Ama tüm basvrular bir rekabet ortami yaratiyor, bir sirket almanyada almanca bilmeyen birini ise alirken öncelikle hindistan, cin, kore, italya, ispanya, fransa gibi ülkelerden basvurulari kabul ediyor, maalesef türkler tercih siradinda en sonlarda.

bazi sirketler var mesela turkiye'deki bir markanin butun muhasebesini tutuyor. o tarz sirketlere girersen sadece turkce ile bile is bulabilirsin.

sirketine, is alanina, pazarina bagli yani. oradaki halka hitap edeceksen oranin anadilini konusman onemli tabi.

Son yorum yanlis. Anadili turkce olan makineci arayan pek cok firmaya basvurdum hepsi red verdi ki yeni mezun da degiilim. Onlar alman olup da anadili almanca olani ariyor. Emrahin dedigi gibi yabanci tercih sirasinda hindistanin bile gerisindeyiz. Bosa umitlendirmemek icin aci soyluyorum cunku 3 yil bununla mucadele ettim

turkiye'den bir arkadasim polonya'da ve lehce bilmiyor. bir muhasebe sirketinde turkiye'de subeleri olan yabanci bir firmanin muhasebelerini tutuyor ve firma yabanci olmasina ragmen turkiye'deki muhasebeyi tuttugu icin ozellikle turkce bilmesi onemli. lehce bilmeyi gectim, bu arkadasin turkiye'de hicbir muhasebe gecmisi bile yoktu,

bu lazercocugun lafina bakarsaniz is bulamazsiniz. ama bulan buluyor. baska arkadaslarim da var, almanya'da calisan birinci elden orneklerini de taniyorum.

ozetle "yetenek sizsiniz"

edit: ayrica eklemek istedim bu polonya'daki arkadasin avrupada oturmak, calismak gibi izinleri yoktu. bu ilanina basvurdugu sirket cocugu o kadar begenmis ki buna oturma ve calisma izinleri cikarmasi icin sponsor oldu. sartlari da turkiye'den daha iyi. spor salonu gibi bazi masraflarini da benefit olarak sirketi karsiliyor.

sevgili idexo

uzmanlık alanına sahip makine mühendisi olarak 3 teklif aldım kendi reddediklerim hariç. üçü de 42-44k brüt senelik maaş bandında sırasıyla "gel hamburg, frankurt ve münihte yaşa ve çalış" dediler. aç karnınızı doyuracaksanız vereyim 1200 euronu git polonyada çalış, sorana da avrupada yaşıyorum dersin. ha cebine yabancısın diye koyacakları 2200 euro ile münihte hayatta kalmayı başarırsan gel takdir belgeni ben vereceğim. bilgisi sahibi olmadan fikir sahibi olmasa keşke insanlar.

@kidlazer

münihte 2200 kötü maaş değil. genelde 2200-3000 arası yeni mezun maaşları zaten master sonrası.

münihte yaşadım bir süre bende, ev fiyatı ucuz olursa 1 kişinin giderleri aylık 500 civarı. ev 800 civarı bulsan 1300, haydi ekstra 500 daha harcadın 1800.

çok birikmez ama birikir.

(bkz: frankfurt)

little big anlamistir umarim bu lazerci olaylardan pek haberdar degil, kendisine kral dairesi ayarlayip sampanya patlatmaya cagiracaklar bellemis herhal.

little big sana tavsiyem: eger varsa orada tanidiklarin, hem onlara soyle durumunu hem de kendin calismak isteyebilecegin pozisyonlari arastir basvurularini yap. Ciddi firmalarla mutlaka belli bir asamada yuzyuze gorusmen gerek. Bunu da nasil yaparsin? mesela tatilini oraya gidecek sekilde ayarlarsin, basvurudan sonra gorusmek isteyecekleri zaman diliminde turist olarak gidersin is gorusmeni yaparsin, Gorusmekle kalmazsin kurabiliyorsan baska baglantilar da kurup geri donersin.

bazi firmalar skype'tan da on gorusmeler yapabiliyorlar. son asamada gidip yuzyuze gorusebilirsin. ise alinirsan geri donup calisma izni icin karsi tarafin islemleri baslatmasini beklersin.

bu surecte de basvuru yaptiktan sonra calisma izni islemlerinin bitmesine kadar takriben 3-6 ay arasi bir zaman zarfini goze alman gerek.

ingilizceni gelistirecek tek sey pratik yapmak. oturup ders gibi calisirsan sinav gecersin ama gundelik hayatta kullanmadigin bilgiyi geri cagirman zor olur.

avrupa'da herhangi bir sehirde kariyerinle ilgili bir alanda 1-2 senelik deneyimin kotusu olmaz. deneyim kazanirsin, burayla farklarini gorursun, her seyden once yeni bir bakis acisi kazanirsin ve yeni imkanlar yakalama firsatin olur. 1-2 sene sonra baska is bulmak ya da yukselmek senin elinde. her zaman icin geri donmek de senin elinde.

ne ingilizcen oturdugun yerde gelisir, ne pozisyonun yukselir ne de oturdugun yerden sana is verirler. bunlar icin harekete gecmen lazim. dinamik ve aklibasinda birisi oldugunu dusunurlerse ise girmen soyledikleri kadar imkansiz degil.

muhasebe bilmeyen, lehce bilmeyen, avrupada oturma ve calisma izni olmayan birinin turkce is buldugundan bahsediyorum. bu adam aradi, taradi, basvurdu, gorustu, kendi kabul ettirdi, gitti. cunku niyeti gitmekti. sen de dusun tasin, kararini ver, kimsenin "olmaz" demesine aldirma. "nasil yapsam olur?" diye bak. ancak oyle problem cozersin. "42k maas verdiler tekmeyi vurdum ciktim"cilara ise hic bakma.

Bana guvenmiyorsan da atomu parcalayan zekaya guven. ne demis: "Problems cannot be solved by the level of awareness that created them" (problemler, onlari yaratan farkindalik duzeyiyle cozulemezler.) ya problemi cozersin ya da problem yaratirsin.

sana kolay gelsin.

sanalogretim.com Android setini al basit java da anlatıyor o kısmı atlarsın. Güzel uygulamalı anlatımları var.

Kitap yolu ile android programlama ögrenmek icin özellikle dikkat edecegin sey kitabin hangi versiyonu hedef olarak yazildigi. Piyasada eski versiyonlarin anlatan bircok kitap var ve bosuna zaman kaybi olabilir. Her yeni android versiyonu ile birlikte API da bircok degisiklik oluyor ve buna dikkat etmek gerekiyor. Giris icin bu www.amazon.com daha sonra uzmanlasmak icin "Reto Meier" tarafindan yazilmis güncel bir android kitabini önerebilirim.

elbette var. globalleşti iyice dünya, kalmadı öyle ayrımlar.
kendini geliştirdiysen ki yurt dışı tecrüben de var. bulursun iş merak etme.

imkansızlaştığını iddia eden kim ki?

kendim de dahil olmak uzere etrafimda onlarca insan taniyorum turkiye'den yurtdisinda is bulan. yuksek lisans sonuna dogru degil yuksek lisans suresince bak. ayrica bazi ulkeler yuksek lisanstan sonra is arama izni veriyorlar, o surede de bulup kalabiliyor insanlar. ingiltere'de nasil bu bilemiyorum. yerindeyken de bulman daha rahat olacaktir. azimli olduktan sonra yapamaman icin bir neden yok, emek vermen gerekiyor sadece. bir tek linkedin degil, bagli oldugun okulun mail gruplari / mezunlari araciligiyla da bulabilirsin. ayrica calismak istedigin firmalarin kendi sitelerini takip et, orada da yayinlaniyor ilanlar. kanada icin gocmenlik vs. basvurusu da yapabilirsin. cok alternatif var.

Alanin ile ilgili sirketler icin "Head hunting" yapan "consulting" sirketlerine profilini gönder. Ayrica bircok sirket yeni calisana uzun süreli sözlesme yapmak yerine bu tarz sirkler üzerinden calisani "Outsource" yapiyor.

Ayrica is ararken istedigin ücreti ve calisma izni durumunu acikca belirt.

istanbulda bir ilaç firmasında çalışıyorum. finans departmanından bir arkadaşımız, ingilteredeki şubede açılan boş pozisyona geçiyor :) başka bir arkadaşım da aynı şekilde şirketinin fransa ayağına transfer oluyor. ilk etapta eu da birşey olmayıp da tr ye gelirsen yine özellikle ilaç sektöründe uluslararası firmaları göz önünde bulundurabilirsin.

mesela istanbul ile karsilastirildiginda genelde daha az rüzgarli olur. hava durumdan da haftaya sadece pazar günü rüzgar gözüküyor ama cok fazla da degil. hava da 20-30 derece arasinda günden güne degisiyor.

1 tane tomografi cihazı 150.000 euro. gerisini sen düşün. nereye topluyon bu parayı :)

insanlarin hastane saglik hizmetleri icin devlete vergi ödedigi ülkede yardimlarla saglik hizmeti aliniyor olmasi cok aci. bunun icin türkiyede her vergi mükellefi üzerine düsen görevi yapiyor. bagislarla hastane acilir ama o anda insanlar bu vergilerimiz nereye gidiyor diye sormasi gerekir. devlet kurumu ülkede herkese en azindan egitim, saglik, ve adalet hizmetini esit ve ücretsiz saglamasi gerekir, cünkü insanlar bunun parasini vergileri ile ödüyor, hizmeti de hakediyor.

vergi kacirilmasi ise denetleyemeyenlerin günahidir ve sorumlugudur.

Lösev hastanesini kurarken ne gibi problemlerle karşılaştığını görürsen Türkiye'de bu işlerin ne kadar zor olduğunu görürsün.Eğer kararlı ise yapamacağınız bir şey yok.
(bkz: lösev hastanesine ruhsat için destek kampanyası )

Hastaneyi kurarsın, sonra insanlar o hastanede tedavi olmak için para toplamaya devam ederler.

Ben farklı konuların birbirine karıştırılmasını doğru bulmuyorum. Mesela biri de çıkıp ekşi'de harcadığınız vakitle şu şu işler yapılırdı falan diyebilir. Her şeyin yeri ayrı. Onun dışında diyelim ki hastaneyi yaptık, o organ nakli veya ameliyat için duyulan yardım ihtiyacı azalmayacak, çünkü adamın eksiği hastane değilki, o var zaten, eksik olan tedavi parası.

Tamam o zaman devlet tarafından yapılmış personel maaşı devlet tarafında ödenen ve her türlü techizatı olan bir hastane olsun. Ona bağış yapalım durumu kötü olanlar o hastanede tedavi olsun ?

amerika'da var bu tarz vakıf hastaneleri. tamamen bağışla dönüyor her şey bedava tabii eğer yardıma muhtaç derecede yoksulsan. Türkiye'de bu tarz vakıfları kurmak demek yığınla bürokrasi demek. Lösev'in başına gelenleri gördün. Vay efendim devlet hastane yapamıyor mu...

Bir de dedikleri gibi mesele hastane değil. ülkedeki gelir adaletsizliği. Hizmet almak için vergi ödeyip yine alamamayı geçiyorum. Bence duyarlı bir toplum değiliz. Yani geçen gün bir arkadaş ortamında bir kızımız övüne övüne düğününe 650.000 harcadığını anlattı. Allah daha çok versin. Kimsenin parasında gözümüz yok. Çevremde daha önce de böyle harcamalar yapan insanlar oldu. Yani sadece tek bir kişiden ibaret değil. Bu aileyi de az çok tanıyorum. Kocası isterse bi 650.000 daha harcardı hiç koymaz.

O an bu hanıma "ablacım 600bin harcasaydın da 50 bini tüle, ordorve vereceğine bi ihtiyaç sahibinin duasını alsaydın" demeyi çok istedim. Ama diyemiyorsun işte. Yani biliyorsun o mekanda, o organizasyon şirketinde bu sene yüze yakın düğün yapılmıştır. her biri 50 kaat az harcasa, o parayla kaç yüz ailenin yüzü güler, belki kaç hayat kurtulur, kaç öğrencinin karnı doyar, kaç çocuk vitamin alır... Ama tek kelime edemiyorsun. Para onun. O havaya saçarken üzülmüyor ama bir adam ameliyat ettirmeye eli titriyor.

Ha bu arada servet düşmanlığı yapmayalım. Meblağ büyük olunca daha vurucu oluyor ama 70 milyonun tamamı böyle. Asgari ücretli misin? zaten geçinemiyorsun 50-100 tl kaybetsen koymaz. Ay başı maaş alınca git bir hastaneye yaşlı birinin o ayki ilacını sen alıver. Bi akşam rakıya çıkma da git bir hastanın bir günlük serum parasını öde.
Ne bileyim mahallende bir öğrencinin cebine 50-100 sıkıştır çocuğun 2 hafta karnı doysun. Yapsan yaparsın. Birileri zaten bu amaçla dernekler de kurmuş. Destek olabilirsin. Ama hiçbirimiz umursamıyoruz.

Sağlık için bir yılda ne kadar yardım talep ediliyor bilniyor mu?

Sağlık için, yaşayabilmek için yardım toplamak zorunda kalmamanın çözümü bulunmalı esas olarak. Bu devletin işi, biz vergimizi vererek üzerimize düşeni yapıyoruz. Hele de dolaylı vergide başı çeken bir ülke olarak düşük gelirlimiz yani yardım talep etmek zorunda kalan kesim en fazlasıyla yapıyor.

resmi olarak fatura vs. kesiyor muydunuz? kısacası kişi şirketi ya da sigorta girişiniz var mıydı?

tabii ki iade etmeyeceksiniz. o kadar emek verin, makaleleri kullansınlar sonra parayı geri ver desinler. ne güzel dünya be

özgün olmadıgını kanıtlamalarını isteyin bence. kalsınlar mal gibi.

böyle firmalardan nefret ediyorum. karşılarındaki insanı saf enayi yerine koymayı ne kadar seviyorlar. çok biliyorlarsa oturup kendileri yazsalardı. aranızda resmi imzalı anlaşma veya işi yaptığına dair bilgi vs varmı? parayı banak yoluyla aktarmışlardır büyük ihtimalle. gitsinler dava açsınlar. bide davarakamları girsin bunlara bi güzel.

calismanin özgün olmadigi konusunda kanitlarini "fax" cekmelerini söyle, fax isi güzel gerekirse ulasmadi dersin, herkes öyle yapiyor.

@sarlatan yok ama mailler var ve evet banka yoluyla gonderdiler makale odemesi aciklamasiyla

Özgün olmayan cümlelerden kasıt birebirde başka yerlerden alıntı yaptığınız yerler mi? Yoksa tarattıkları yerin özgünlük testi düşük çıktığı için mi böyle bir şey talep ediyorlar? Yani haklılar mı haksızlar mı biraz onun peşindeyim.

Işık hızında seyahat edemezsin. Fakat sorunun hatrı için yaptın diyelim, yolculuk sırasında hayatta kaldıysan, yolculuğun ne kadar sürdüyse, o kadar yaşlanırsın.

Benim asıl kafama takılan. 1 yıl boyunca ışık hızında hareket edersen, x yıl geleceğe gideceğin fikri nereden çıktı?

evet sana göre 6 ay geçmişken, dunyada duran birine göre 1000 yıl geçmiş olacak. bunun nesini anlamadın?

tabi 0.9999c ile gidersen.

@nawar
Işık hızında gidilemeyeceğini biliyorum. Sadece öyle farz edelim dedim. Kafamda mantığı oturtmak adına.

illa isik hizinda gitmen de gerekmiyor, isik hizina daha yakin yani su anki hizindan daha hizli gitmen yeterli. bunun günümüzde yasanan bir örnegi de var. Hepminizin akilli telefonlarinda bulunan GPS veya GLONASS uydu alicilarina dünya cevresinde cok hizli dönen uydulardan radyo sinayli gönderilir. uydularin icinde en dogru saat olan atom saati vardir, sezyum atomunun saat olarak kullanilmasidir aslinda. bu saati radyo sinyali ile gönderip akilli telefonlarimiz hesaplama yaparak konum belirler. Adamlar bu uydular dönerken birsey kesfetmisler, uydularin icindeki her atom saati hep geri kaliyor. saat degisse de ayni saatin kopyasi dünyada daha hizli, uydudaki hep geri kaliyor. yani dünyada zaman daha hizli geciyor uydudaki zamana göre. o nedenle amerika ve rusya dünyadaki üslerden uydudaki saaleri tekrar tekrar kalibre ederler ki dünya ile ayni zamana gelebilsin. yoksa saatler günde 7 microseconds geri kalir ve bu hesaplamada 10 km ye kadar sapmaya neden olabilir. Bu konu benim master tez konumdu ve arastirma yaparken güvenilir kaynaklardan ögrendigim en ilginc sasirtici bilgiydi.

www.astronomy.ohio-state.edu

ışık hızında gitmek senin için geçen zamanı değiştirmeyecek 30 yaşındayken 6 ay gittin 6 ay geldin 2017 yılında gene 31 yaşında devam edeceksin. bunun 6 ay 200km hızla ile giden mekikden çok farkı yok.

edit: senin kalbin yılda 500 kez atıyosa gene 500 kez atmış olacak hücrelerin gene aynı şekilde ölmüş yenilenmiş olacak yani değişen hiç bir şey olmayacak.
Zaman kavramı insanların para gibi uydurduğu bir kavramdır. Evrende zaman diye bir olay yoktur.

sana göre 6 ay boyunca seyahat etmişsen döndüğünde de sana göre yine 6 ay geçmiş olacak. sadece ışık hızıyla gittiğin için daha uzak mesafeye gidip dönmüş olacaksın.

fazlasıyla minimize edelim. 10 saat boyunca saatte 100 km sabit kızla araba kullanırsan 1000 km yol yaparsın. yani ankara'dan istanbul'a gider dönersin 10 saatte. 200 km sabit hızla 10 saat araba kullanırsan selanik'e kadar gider dönersin yine 10 saatte.

Işık hızına çok yakın bir hızla ile dünyadaki insana göre 6 ay gidersen, senin için çok az bir zaman geçer.

Kendine göre 6 ay ışık hızına çok yakın bir hızla gidersen sen 6 ay yaşlanır, dünya için çok fazla zaman geçer.

Zaman senin için değişmeyecek etrafındakiler için değişecek, zamanın göreleliği de buradan ortaya çıkıyor zaten ışık hızına ulaştığında ya da yaklaştığında, zaman senin için yavaşlıyor/durma noktasına geliyor, diğerleri için devam ediyor. Senin atomların için de duruyor zaman, zamanla eşit noktaya geliyorsun. O nedenle yaşlanmıyorsun ölmüyorsun ışık hızında seyrettiğin süre boyunca. Diğerleri için aynen devam ediyor.

Bu sorunun cıvık Hollywood romantizmiyle süslenmiş cevabı için (bkz: interstellar)

(bkz: zaman genleşmesi)

Daha önce cevapladığım bir duyurudan;

Cevap olarak;
www.youtube.com

özet olarak şöyle oluyor, vücudumuzda bulunan hücreler => hücrede bulunan atomlar => atomlarda bulunan quantum parçacıkları ışık hızında hareket eder. dünya üzerinde 'normal' zamanda çok kısa mesafelerde hareket eden bu parçalar, vücut ışık hızına yaklaştıkca cok uzun mesafeler kat etmeleri gerekir.

pratik olarak karaciğerinizi örnek alalım.

dünya üzerinde düşünürsek;
1. saniyede karaciğeriniz X1 noktasında: X1
2. saniyede karaciğeriniz X2 noktasında: X1..X2
olur,

Uzaya çıkıp ışık hızına yaklaştığınızda
1. saniyede karaciğeriniz Y1 noktasında: Y1
2. saniyede karaciğeriniz Y2 noktasında: Y1.....................Y2
olur,

vücudumuzda olan quantum parçacıkları sabit olarak ışık hızında hareket ettikleri için hız = yol / zaman denkleminde yol Y1 ve Y2 arasında olduğu gibi artar ve o yolu kat etmeleri gereken zaman da artar. yani vücudumuzda olan herşey daha uzun zamanda gerçekleşir. sonuç olarak yaşlanmanız dünya'da referans alınmış birine göre yavaşlar.

kaynaklarini notlarini mendeley de tut www.mendeley.com

şu anda doktora tezimi yazıyorum. şu anki çalışmam biraz daha uygulamaya dönük ama yüksek lisans tezim daha somut ve kaynak taramasına dönüktü. ben de önce konuyla ilgili belirli kaynakları okudum ama işime yarayan yerleri yoksa o kadar kitap yıllarca oku oku bitmez ama konuyla ilgili çok önemli bir kaynak varsa onların tamamını okudum. gerekli gördüğüm yerleri kendime hatırlatma olarak kısaca not aldım, tez için küçük bir not defterim var ama özellikle çıkarımlarımı ya da bana yol gösteren şeyleri not aldım. doktora tezimde de bunu yapıyorum. yüksek lisans tezimde yukarıdaki arkadaşın dediği gibi ben de içindekiler bölümü oluşturdum, kaynaklarımı buna göre sınıflandırıp bölüm bölüm okumalarımı ayrıntılandırdım. doktorada ise yöntemi anlamam daha önemliydi o yüzden sürekli örnekleri okudum nasıl yapılmış, edilmiş diye. yöntemle ilgili kaynakları okudum. yani bazı noktalar tezin konusuna göre de değişebiliyor. kolay gelsin.

Cok cok tesekkur ederim onerileriniz icin arkadaslar bu sayede biraz daha toparlanirim,
artik kafasi kopmus deli dana gibi dolanmam diye dusunuyorum.. sizlere de kolay gelsin..

kodu görmeden bir şey diyemem ama sanırım propertyleri tek tek geçmişsiniz parametre olarak nesneyi geçmek yerine ona takılmışlar gibi.

Google drive'a zip ile koydum.

drive.google.com

Aslında öyle yapmaya çalıştım ama kodu yazdıktan sonra propertychangelistener neden kullanmadın falan dediği için onu söyledim. Tam emin değilim ama tabii ki.

.Net'ci olduğum için propertychangelistener'ın ne yaptığını tam bilmiyorum (adından tahmin edebiliyorum) akşam eve gidince vakit bulursam koduna göz atar yardımcı olmaya çalışırım.

Person person = new Person(name, occupation,ageCategory,employmentCategory,taxId,isUs,gender);

Bu constructor yerine setter/getter veya builder kullanmanı istemiş olabilirler mi?

edit: bu kadar ufak bir şey yüzünden adam elemek de saçmaymış.

edit2: şunu da gördüm
textPanel.append(
event.getName() + ":" + event.getOccupation() + ":" + event.getAgeId() + ":" + event
.getEmployment() +
":" + event.isUSCitizen() + ":" + event.getTaxID() + ":" + event.getGender() + "\n");

burada string'i + ile concat etmek yerine stringbuilder kullanmalısın, hem daha okunabilir olur hem de performans açısından daha iyi.

- burada "preferencesDialog.setDefaultValues(username,password,port);" username,password ve port gecmek yerine direkt "preferences" objesini parametre olarak gecebilirdin. bu sayede ilerde herhangi bir paremetre degisikliginde sadece "setDefaultValues" methodunu degistirmen yeterli iken senin yazdigin kodda "MainFrame" üzerinde de degisiklik yapman gerekecek.
- Controller da FormEvent "fe" den degerleri alip mesela buradaki gibi "int ageCatId = fe.getAgeId();" bir degiskene ataman gereksiz olmus. switch icinde "switch (ageCatId)" yerine "switch (fe.getAgeId())" kullanabilirdin.
- swing framework de iyi degilim ama "// First Row", "// Next Row" ... kisimlarinin bir method icinde parametrik yapilabilir diye düsünüyorum. kod tekrari cok gibi geldi.

- MainFrame ve FormPanel constructorlar cok uzun geldi, her bir kod blogunu bir method icine atarsan okunmasi kolay olur, kodlar tekrar kullanilabilir olur. ayrica o kod blogunun ne yaptigini anlamak icin methodun ismine bakmak yeterli olur.

Isin gercegi ben de yazmis olsaydim senin gibi yazardim ya da sana benzer hatalar yapardim. Bir insan kod yazarken nerede hata yaptigini anlayamayabiliyor, bu isin dogasinda var. Kusursuz kod yoktur, herkes yazarken bir yerinde elestirilecek bir acik birakir. Ben de simdiki is yerimde yazdigim kodlari diger gelistiricilere "Code Review" icin incelettigimde bircok hata bulduklarini görüyorum. Programlama biliyoruz ama kaliteli kod yazmaki icin ögrenme sürecindeyiz ve bu sürec hic bitmeyecek sanirim. O nedenle sana su kitabi önerebilirim, ben de bu kitabi okuyorum ve her seferinde önceki yazdigim kodlarin hatalarini yüzüme vuruyor. www.amazon.com

Ayrica yazdigin koda baktigimda swing ile ilgili bazi noktalari ögrenmis oldum, paylastigin icin tesekkürler.

@zawisza; yani evet olabilirmiş. zaten dediğim gibi bu kod benim orada yazdığım kod değil ama benzer bir kod. bu kadar ufak olmamalı gerçekten.

@emrahday; kitaba hemen bakıyorum. rica ederim, ben teşekkür ederim.

koda detaylı bakamadım akşam da ama zaten bi kaç yanlışı arkadaşlar söylemişler. Öncelikle evet bunlar ufak detaylar ama diğer adaylar bu ufak hataları yapmadılarsa onlara öncelik vermeleri normal ki, siz çalışma izni için başvuracağınızdan diğer adaylar kadar iyi olmanız yetmez yazdığınız kodun çok daha iyi olması gereklidir.

Ayrıca yurtdışı görüşmelerinde yazdığınız kodlara mutlaka ama mutlaka unit test ekleyin. İsteseler de istemeseler de.

ben bu gibi durumlarda gelistiricilerin TDD yapmasini öneriyorum. @nuca cola dedigi gibi unit testler cok önemli, bu diger adaylara göre öne cikmada yardimci olabilir. Ayrica gelistirme ve testleri yazmakdan ziyade en iyi cözümü en temiz kod ile bulmak icin TDD harika bir cözüm. ilk baslarda cok zaman aliyormus gibi gözükse de yeterli pratikle geleneksel gelistirmeden cok daha hizli oluyor. özellikle karmasik algoritmalarda. bu konuda su videoyu önerebilirim vimeo.com

Okulda c gorecek buyuk ihtimalle daha kolayina alisip bu ne ya diye aglamamasi icin bence c den baslasin.

yazilima scripting bir dil ile baslamak cok daha iyi, cünkü baslangicta algoritma yazmayi ögrenmesi daha iyi olacaktir ve scripting diller ile algoritma yazmak cok daha pratik. o yüzden python ve javascript öneririm. cünkü bu diller cok esnek ve mimari yapida object oriented bir cözümü zorlamiyor. Object oriented programlama temeli olmayan biri icin C# ve Java gibi diller kisitlamalari nedeniyle zorlayici olabilir. kisitlamalarin mantigini kavramakta zorlanabilir. Bir sonraki asama olarak object oriented programama ve yazilim mimarilerini ögrenip bunu C# ve Java gibi dillerle uygulayabilir. C dili ise giris icin biraz zorlayici bir dil olur, tavsiye etmem, ama ileri icin avantajli ve ögrenilmesini tavsiye ettigim bir dil, her ne kadar zor olsa da. programlama mantigini ögrendikten sonra C daha kolay olacaktir.

Baslangic olarak yapisal bir akisi olan bir kaynakdan calismasi daha iyi olur. anlatilan konularin bi ordan bi burdan olmasi kafasini karistirir. o nedenle coursera ve bunun yaninda bu kitaplari tavsiye ederim
www.amazon.com
www.amazon.com

python iyi bir dil, javascript'de öyle ilerisi için ise ML öğrenmesi, bu konuya yatırım yapması gerektiğini söyle.

python ile beraber golang'e de bakabilir, bu da iyi bir dil.

python'da pek çok şey çok kolay özellikle semafor, mutex, lock, kaynak yönetimi gibi kavramları çok fazla göremezsiniz python'da golang de bunları yapmak durumundasınız görece kolay bir dil, önce python, ardından golang, ve ardından ML.

ne c si, ne pitonu yahu, gitsin algoritma çalışsın, temeli olmazsa sonra şiir ezberler gibi program ezberler.

google a "algoritma ebook" yazsın, türkçe kaynaklar çıkıyor. İngilizcesi varsa da şu kitap :

bayanbox.ir

kış işin çok önerildi bu marka bana da.

Kis lastigi secerken lastik boyutlari da önemli. Mesela bu 205/55R16 boyutundaki lastikler icin 2015 alman otomobil federasyonu test sonuclari. www.adac.de

Su sayfada www.adac.de "Winter- und Ganzjahresreifen" basliginin altinda diger boyutlardaki test sonuclarina da bakabilirsin.

Ben ADAC alman otomobil federasyonunun testlerine güvenirim, gecen sene "Continental Wintercontact 850" kullandim yogun kar olmasina ragmen berlinde ve dag tirmanislarida zincir takmak zorunda kalmadim. Ayni marka istanbulda ne sonuc verir bilemem ama test sonuclarina göre islak zeminde de gayet iyi.

bilgi islemcinize tabii ki, ihale de ona kalmali.

gecmis olsun.

para ödeyip çözüm bulanı duymadım. Bizim ofiste iki bilgisayara bulaştı, allah ne verdiyse sildim. Ama öncelikle o bilgisayarların ağ bağlantılarını kesmeniz gerekiyor. Ve oradan gelen mailleri acilen temizlemeniz gerekiyor.

siz karışmayın. bu bilgi işlemci arkadaşın işi. siz açık açık bu için ödemeyle bile olmayabileceğini söyleyin, aradan sıyrılın.

geçmiş olsun.

bizim 40 şirketli muahsebenin tum verileri gitti(bilgisayarcı yedek sistemini yanlış kurmuş mal), neler yapmadılar ki şifreyi çözmek için. geçmiş olsun çözümü yok malesef. siz bulaşmayın bilgi işleme atın işi

siz neden karışıyorsunuz. bu it'nin işi. siz hiç ellemeyin arkadaşların dediği gibi.

hocam sen ne iş yapıyorsun allasen, neden bu iş yerinde tüm olaylar sana kalıyor?

bilgi işlemci yapsın ne yapıyorsa.

bilgi islemcinin birinci görevi sirket ici datalarin güvenligi ve yedeklemesi. görevini yapmadiya ve kurtarma yapamiyorsa onun problemli.

win 7 kurulu sistemlerde kolay bir yöntemi var.

fakat herhangi bir işlem yapılmamış olması gerekiyor.

internet bağlantınızı kesip

sistemin kurulu oldugun bolume gidip kullanıcının dosyalarnın bulunduğu bölümde kurtarılmak istenen dosyalardan

mesela masaüstü klasörüne sağ tıklayıp özellikler sekmesine tıkladıktan sonra

acılan pencerede eski sürümler sekmesi tıklayarak bir gün öncesine dönülebilir.

bu çözümün çalışabilmesi için hdd de geçici hafızanın yakın zamanda silinmemis ya da kapatılmamış olması gerekir.

detaylı bilgi için [email protected]

Eski sürümlerden bazılarını açabiliyorlardı ama bu virüsün bir çok türevi var ve her geçen gün yenisi çıkıyor.

Hiç işlem yapmadan uzman birne göstermekte fayda var. Çözebilenler var ama çok sıkıntı olmayacaksa, format atıp yedeklerden devam edin.

Parayı boş yere göndermeyin, %95 işe yaramaz...


.

herkes ödeme demiş ama sanki ödeyince açıyorlar gibi okumuştum ben. Para ödeyince şifrelemeyi kaldırmasalar bilgi yayılır kimse ödemez virüsün de anlamı kalmaz, gerçekten işe yararsa mecbur kalan şirketler böyle öder toplamda deli para kazanırlar. Hani mantıklı olan da o.

Bilemiyorum yine.

ayrıca böyle bir sorun ile bir daha karşılaşmamak için mail hizmeti aldığınız firma ile görüşmeniz gerekir.

çalıştığım firmada gmailden alıyoruz mail hizmetini ve bu tarz mailleri gmailin filitreleme sistemi sayende engelleniyor.

c++, java, phyton programlama dillerinden bazilaridir.

peki programlama dili nedir? insanlar ile bilgisayarin anlasmasini saglayan dildir, tipki türkce, ingilizce gibi. kendine ait yazimi, grameri vardir. bir de uzun bir sey söylerken de kurgu yapman lazim, herkes yazi yazabilir ama kitap yazmak bir method gerektirir. programlama da öyle dili bilirsin, methodu bilirsin yazarsin.

peki niye programlama dili kullaniyoruz? birilerini bilgisayarlara isleri nasil yapacagini ögretmesi lazim. bu kislere programci deniliyor. programci bilgisayarin anlayacagi dilde bilgisayara "bak kardesim, sana bir kullanici bir rakam verecek, sonra bir rakam daha verecek, bunlari topla sonra kullanicya göster tamam mi?" der. iste bunu programa dili ile der, sonra bunu bilgisayar anlar ve kullanici ona rakam verdiginde onlari toplayip gösterir. yoksa bir bilgisayarin insanin dediklerini anlamasinin imkani yoktur.

html ve css ise programala dili degildir. "H"yper "T"ext "M"arkup "L"anguage yani markup language dir. bu dilde yazilani hicbir mantiksal cikarim yapmadan ekrana yansitir. Zeki degildir anlayacagin. Css ise bir "Style Sheet" dir. bu da zeki degildir, yazilan bicimlendirme yani renk, büyüklük gibi seyleri ekrana uygular.

Html ve css internette girdigin her sayfada kullaniliyor. Diger programlama dilleri de akilli tüm elektronik cihazlarda kullanilir. camasir makinasi, televizyon, otomobiller, cep telefonlari, trafik isiklari, uydular, hesap makinalari, dijital saatler vs.

Keni basina ögrenilir ama bu ingilizce ögrenmeye benzer. tek basina ögrenirsin ama ne kadar ilerletebilirsin ki. Bir de bu dillerin ögrenilmesi belli bir method gerektirir, örnegin japonca ögrenmek istedin, kitaptan ögrenirsin ama bir gün japonyaya gittiginde herkesin farkli konustugunu görürsün, dil ögrenemek icin sadece kitaplar, internet yeterli degildir. programlama dilinde de öyle. her dilin kendine ait mantigi vardir, bu da dili yanlis ögrenme riskini dogurur, mantigi yanlis kurarsan hersey yanlis gider. o yüzden programlama dili ögrenmek zaman ister, bol bol pratik ister, kendini tekrar tekrar kontrol etmelisin, insanlara danismalisin.

Uygulamanin "cache" datasini silip yeniden deneyin www.androidcentral.com

normalde google maps kullansam da offline harita olarak "Here" kullaniyorum. play.google.com

genelde 3 ay geçerliliği olan pasaport isterler. 1 yıl yeter, gittiğin yerdeki konsolosluktan yenisini alabilirsin.

pasaport uzatma yok. bittiği zaman yeni pasaport alıyorsun. bazı ülkeler 6-12 aydan kısa süreli pasaporta vize veya giriş izni vermiyor. o yüzden kısa süreli almamakta fayda var. gerekirse şartları zorlayıp 10 yıllık almak en iyisi..

@nrmnm

uzatmadan kastım defterin zayi olması değil. yenisi de olur.

yurtdışında hiç olmuyor gibi bir şey anlaşılıyor yazdığından? vize sıkıntısı söz konusu değil.

10 senelik al geç.

bu şartlarda en uygunu 1 yıllık sanırım. yurt dışındayken süresi biterse nasıl alınıyor bilmiyorum ama konsolosluktan falan yenisi alınabilir belki. araştırmak lazım.

yurt disinda konsolosluktan alirsin hatta daha ucuz olur, yaklasik 150 euro civari (almanyada) en uzun olan. ama vize alirken pasaportun gecerlilik süresine bakarlar, onu da dikkate al.

bilgi icin www.konsolosluk.gov.tr den pasaport kismina bakabilirsin. pasaport kisminin altinda yeni pasaport kismi var (ayni zamanda uzatmayi da iceriyor). fiyatlari, istenen belgerl hep mevcut. gidecegin ülkeyi öncelikle secip sonra detaylara bakabilirsin.

10 yillik almak en mantiklisi.

yurtdisinda turkiye baskonsoloslugunda yeni pasaport alabilirsin ama daha ucuza gelmiyor (birlesik krallik icin konusacak olursam).

ya hâlâ hiçbir sebep göstermeden "10 yıllık al geç" diyosunuz.

param yok diyorum ve bu konu önemli. borçla harçla 10 yıllık pasaport almak iyi bir fikir gibi görünmüyor. 1 yıl sonra dönüp 9 sene yurtdışına bi daha hiç çıkmayabilirim.

10 seneliğin daha kârlı olduğu aşikar yoksa.

sen vizeye başvurur başvurmaz çıkmayabilir vizen. zaten kalkıp da 1 yıllık alırsan, önceden vizen de yoksa sana sadece seyahatin süresince geçerli vize verirler muhtemelen. o sırada da iş bulabilir misin belli değil. çoğu firma hali hazırda çalışma izni olan birilerini istiyor öünkü çalışma izni çıkartmak pahalı. ha ben gidicem garsonluk barmenlik yapıcam diyosan vize süresi dışında nasıl kalacaksın orada (zaten 90 günden çok vize verilmiyor, üstü oturma iznine giriyor).

sıkıntın pasaporttan çok vize ve iş bulmak olmalı. işini bulduktan sonra istersen 6 aylık pasaport olsun

yogi kardeş, şimdi sen önümüzdeki 6 ay içerisinde iş bulamazsan o pasaport çöp. bildiğin çöp olur hiç bir şeyde kullanamazsın. vize alamazsın.

hadi diyelim buldun. sonra sana oturum yapacağın ülkeye gitmek için kalan 6 aylık pass ile yine vizede sıkıntı çıkarma olasılıkları var.

kısaca minimum 2 senelik uzatman gerek o da önümüzdeki 1 sene içinde iş bulduğunu varsayarak. onun maliyeti 350 lira. 10 senelik 620 lira. hesabı sen yap. 300 daha ver 10 yıllık al kafan rahat olsun.

sen bilirsin al 6 aylık o zaman 200 lira.

tüm bunları geçtim daha pasaport masrafında sıkıntı çıkarıyorsan hocam yurt dışında işe gitmek için bunun 5-10 katı masrafların çıkacak...

iş ayarlandı, çalışma izni oturma izni vb
vizeyi de iş yerinin gönderdiği evraklarla 2 günde halledebiliyorum

gibi düşünün istedim. nitekim gidersem aynen yukarıda bahsettiğim gibi olacak. hadi alıym çantamı yurtdışlarında iş arayayım kapı kapı gibi bi düşüncem yok.

iş bulma, izin ya da vize çıkartma kısmını değil, pasaport mevzusunu merak ettim ben. açıkça da yazdım aslında yurtdışında uzatabilir miyim diye.

battı balık yan gider gibi düşünemem. başka masrafım çıkacaksa daha iyi ya, kısabildiğimden kısmam lazım. o da bu.

sorumun cevabını aldım. teşekkür ederim.

1 yıllık ak gerekirse yenilersin konsolosluktan. kesin bilgi

Gideceginiz ulkenin vize vermek icin talep ettigi en kisa pasaport suresi sarti olabilir. Pasaportu alirken buna dikkat etmelisiniz yoksa 1 senelik almak ilk etapta uygun gorunse de vizesiz kalabilir ve yeniden pasaport almak zorunda kalabilirsiniz.

Ayrica gideceginiz ulkenin konsoloslugu pasaport suresinden uzun bir vize vermeyebilir. Sonra o ulkede konsolosluktan daha ucuza pasaport alirsiniz belki ama vizenizin bitmesi nedeniyle tum prosedurle tekrar ugrasmak zorunda kalabilirsiniz, bu daha masrafli olabilir.

Eger vize suresi pasaportun bitisinden uzun olabiliyor ise konsoloslugun vize verme sartina uyan en kisa sureli pasaportu alip ileride yurtdisinda konsolosluktan yeni pasaport alabilirsiniz ve daha ucuza gelir.

ya adam çalışacam diyor 10 günlük vize alsa ne olur 10 yıllık alsa ne olur. vizeyle mizeyle işi yok artık

abi yanlış anlama işine burnunu sokmak gibi olmasın da 200 tl ile 600 tl arasında yurtdışı mevzularını konuştuğunda o kadar bi fark yok. 10 sene kafan rahat olmak apayrı bi mevzu pasaport konusunda. bürokratik işlerle yurtdışında uğraşmak çok daha zor, yaşadım, yaşıyorum ordan biliyorum. al 10 sene geç.

pasaport masrafını ödeyen şirketler var, ayrıca çalışma iznini alırken yaptığınız masrafları da 'genellikle' karşılıyorlar (çeviridir vs.) belki öyle bir yer olur.

özellikle avukatlik icin göcmenlik ve is hukuku konusunda uzman olan türkce veya arapca bilenler cok avantajli.

Denklik almadan yapamaz.

Denklik almadan üniversite mezunu olarak başka işler yapabilir.net hukuk yapamaz.

Nasıl ya? Öyle pat diye gidiyor muymuş? Sınavlara filan girmemiş mi? Denklik alması gerekiyor ki o denkliği de ha deyince vermiyorlar hukuk mezunlarına. Avukatlık mi yapacakmış?

'15 mezunu. Yüksek yapıyodu mesela daha birinci dönemi bitti. Şimdi öğrendim ki, Münih e iş başvurusu yapmaya gidiyomuş.
@vedat vala nasıl ediyolar bilmiyorum. Ondan dedim ya, hele hele şu sıra, hele hele gündem.. Evet aklıma takılıyor, işkilleniyorum.
@emrah daha yeni mezun olan kişi bu, uzman değil bişe değil.
Neye güveniyolar ki???

almanya'da hukuk iyi mi derken? egitimden mi bahsediyorsunuz? calisma imkanlari ise dogrudan avukatlik yapamazsiniz (yani durusmalara giremezsiniz) ancak uluslararasi deneyiminiz varsa uluslararasi hukuk burolarinda ve uluslararasi sirketlerde tahkim, sozlesmeler, birlesme devralmalar vs. gibi konularda 'legal counsel' olarak calisabilirsiniz.
edit: tabii ki sizin icin calisma izni alacak bir sirket bulmaniz lazim. ayrica bildigim kadariyla egitim alirsaniz (llm gibi) bir sure is aramak icin calisma izniniz oluyor.

Sorduğumda da, Almanya da hukuk Türkiye den iyi cevabı aldım. Ben de hatta ahahahajaja yazdım, burda değil mi dimi haklısınız dedim. Ona yorum yapamıcam cevabı aldım.

elbette diger bircok kisinin dedigi gibi öyle pat diye avukatlik yapamaz ama belki bir hukuk bürosunda özellikle türkce gerektiren konularda yardimci danisman olarak calisabilir. Tabi bunun icin de mutlaka calisma izni almasi gerekecektir, bu calisma izini almak bile basli basina büyük bir prosedür. Piyasanin türkce bilen hukukcuya cok ihtiyaci var ama bunun icin yabancilar dairesi ve calisma dairesinin ilk tercihi almanyada dogup büyümüs, almanyada hukuk diplomasi almis türkce bilen kisiler olacaktir.

Yoo var. Mavi cekmeli hatta?

sepet kalmamıştır.
hat bütün dünyada geçerlidir ama tarife değişir tabi ki.

tüm avrupada gecerli hat icin o2 ya da vodafone dan alman lazim diye biliyorum, onlarin fiyatlari daha pahali. aldi deki 10 euro luk kart ile olmaz sanki.

kalmamistir. araba yoksa sepetleri de var.

ben alditalk kullaniyorum, eu internet ve konusma paketleri var. simdi bakiyorum hatta, 7 gunde 4.99 euroya eu+isvicrede 500 mb internet, 7 gunde 4.99 euroya yine eu+isvicrede 150 dk konusma paketleri var.

ayrica lidl'da iceri girmeden oluyor arabalar. sen gorememissindir.

girişte ya da otoparkta olabilir.

hangi lidl lokasyon ver söyliyim.

ayyildiz.de kullaniyorum, ayda 15 euro 1 gb hizli, sinirsiz düsük hizli internet, türkiye sabit hatlarla limitsiz konusma, eplus ile limitsiz, türkiye cep no 19 cent.

avrupa roaming 1 ay actirmak icin 5euro, internet icin 5euro istersem ödüyorum.
türkiye roaming 1 ay actirmak icin 5euro, türkiye internet roaming icin 10euro ekstradan gerekirse ödüyorum.

Senin hattın ne bilmem de ben hollanda'dan aldığım hatla fransa'da konuşabildim mesela. Gayet şu marketlerde satılan ucuz hatlardandı

eger girilen string "abcba" ise bunu cikti alman icin nested loop yapmana gerek yok.

Sadece bu yeter:
for(int i=0; i<l;i++){
System.out.printf("%c\n",s.charAt(i));
}

yani kisaca ic ice iki for (nested for) kullanman gerekmez.

ama girilen string sadece "abc" olursa o zaman nested loop gerekecek (tabi bu cözümün en basit sekli, kod daha verimli yapilabilir) :
for(int i=0; i<l;i++){
System.out.printf("%c\n",s.charAt(i));
if (i+1 == l){
for(int j=i-1; j >= 0; j--){
System.out.printf("%c\n",s.charAt(j));
}
}
}

Cevap için teşekkürler ancak ilk gönderdiğimde bir hata yaptım heralde istediğim şekil tam olarak çıkmadı. İstediğim çıktı şeklini resim olarak ekledim. Tekrar bakabilirseniz sevinirim.

Simdi anladim. Bu durumda algoritmada kafa karisikligi yaratan durum iki ic ice "for" döngüsünün en icteki olanini döndürdügün sirada en distaki olanini "continue" ile pas gecmesni saglamalisin. Bu durumda "Label" kullanmak gerekecektir. ben burada label olarak "outerloop" ismini verdim en distaki "for" döngüsüne, sen diledigini verebilirsin. en icteki "for" döngüsünde ise karakterler eslesir ise yaz ve distaki for loop bir sonraki adima gecsin, eger eslesmez ise bosluk karakteri yaz.

outerloop:
for(int i=0; i<l;i++)
{
for (int j=0; j<l; j++){
if (s.charAt(i) == s.charAt(j)){
System.out.println(s.charAt(i));
continue outerloop;
} else {
System.out.print(" ");
}
}
}

bu kodda bir diger dikkat edilecek nokta en icteki "for" icinde bir if kontrolu yapiyoruz. eger s.charAt(i) == s.charAt(j) eslesir ise s.charAt(i) yaziyoruz ama dikkat et "println" ile birlikte. eger eslezmez ise "print" ile bosluk yaziyoruz. "println" ve "print" farkliligi var.

Cevap için çok teşekkür ederim.

mecbur değil. matematikten anlayan insan daha kolay öğrenir ama sosyal bilimciler de tabi ki programlama yapabilir.

nedense öyle bir algı var bende hatta çevremdeki herkeste. c# c++ java öğrenmek istiyorum ama bunlar senii aşar denecekse web tasarımı ve ağ yönetimi güvenliği de okuyabilirim. bu arada ben lisans mezunuyum yüksek lisans yapıyorum kariyerimle alakalı olmayan bir alan olduğunu bile bile bu işe girsem mi diye soruyorum.

öncelikle çok çalışman gerekecek, hem de çok. c++ zor olur. java da c#'tan daha zor bence (aslında çok benzer ama c#'ın dünyası kendi içinde daha tutarlı, microsoft desteği var falan). bu üçü arasından c# derim. ya da python ile bir başlangıç yapıp, programlama temellerini öğrenebilirsin. ya da backend'i boşverip frontend için html, css, javascript öğrenebilirsin. üzerine de react, angularjs gibi bir framework. frontend biraz daha kolay olabilir, daha çabuk sonuç alırsın. ama tek başına site yapmak istersen hem backend, hem frontend bilmen lazım. backend öğreneceksen bir de sql öğrenmen lazım.

iş olarak yapacaksan bunları öğrendikten sonra kendin bir şeyler geliştirmen gerekir ki iş görüşmelerinde şunları yaptım diyebilesin.

matematik bilmenize gerek yok ama matematik yeteneğinizin olması lazım. Örneğin, ortaokulda matematiği anlamak için çalışmak zorunda kaldıysanız yazılımcılık yaparken zorlanabilirsiniz ama bunlar kesin değil genel prensip olarak söylüyorum.
Web tasarımı (web programcılığı ve web tasarımı farklı şeyler) çok farklı bir iş o tamamen sanatsal yetenek gerektiriyor.
Ağ yönetimi ise tamamen farklı bir şey.

Yapılan araştırmalar programlama yeteneğinin doğuştan geldiğini gösteriyor, genelde yazılımla ilgili derslerde iki çan oluşmakta. Bu nedenle programlamaya başladığınızda temel kavramlar kolay geliyorsa hemen anlıyorsanız devam edin. Bu konuda temel 2 gösterge recursion ve pointer'dır bunları çok kolay anlayamıyorsanız muhtemelen yazılımcılık size göre değil.

yani denklemler vs de iyiydim matematiği hep temelden gördüm mesela limit türev hiç görmedim ben . logaritmayı üniversitede gördüm ama çok kafam basmadı. geometrininde temelini anlarım buna karşılık biyolojiden hiç anlamayan ben fizikten çok hoşlaşırım mesele matetaiğim 3 falan olabilirken fiziğim kimyam 4 5 ti genelde. bunları matematik sayısal zekamın durumunu göstermek için anlatıyorum. diğer yönden güzel sanatlardan mezunum. sosyal bilimlerde iyiyimdir, bu bitirdiğim lisanstan evvel siyasal okuyordum. abd ye gidip orada bilgisayar vs okusam mı diye düşünüyorum. sonrasında orada yaşamak gibi niyetim var. ve bunun en kolay yolu sağlık ya da bilgisayar bilimleri okumak. bu saydıklarım içerisinde hangisi farkındalık yaratma imkanı sağlar ve söylediklerim ışığında üstüne düşmemi önerirsiniz.

matematikten anlamayan bu işi yapamaz.
gerek yok diyen yalan söylüyordur.

Bu söylediklerinizden yola çıkarak yaparsınız bence. Gidin ABD'ye bir daha da gelmeyin orada yazılımcı olun, yazılımcı maaşları çok iyi ABD'de.

tchuck'ı sallama, kendisini über full stack developer olarak gören bir insan evladı, daha fazla insanın bu işe girmesini istemiyor. Front end'i her türlü yaparsın matematik bilgisine gerek kalmadan, ha işin içine illa c# java sokmak istiyorum diyorsan evet matematik gerekli.

tchuck'ı sallama bence de. :)

ders içeriklerini inceledim hemen hepsini becerebilirim geliyor. mesela cebir dersi var yani alay mı ediyorlar anlamadım ki sınavları bu derece basit olması akıl alır gibi değil türkiyedeki orta 2 matematiği abd de üniversitede gösteriliyor sanki. o nedenle derslerden korkmuyorum sadece programlama yapabilir miyim onu yapanlara sormak istedim olayın mantığını kavrayabilmem için(nasıl programlama yapılır diye sormuyorum) bir programcıda olması gereken özellikler yetenekler şunlardır kimler bu işlerden uzak dursun onu anlamaya çalışıyorm. sabırla yanıt verdiğiniz içinde teşekkürler


adamların yaptığı sınavdaki sorular böyle , ben bunları ezbere çözerim

i.hizliresim.com

önerilerinize daima açığım. :)

şöyle bir şey buldum örnek sorulara baktım mantıklı gibi bi yapın isterseniz.
www.computeraptitude.com

matematik bilmeyebilirsin ama matematik yetenegin var ise hersey cok kolay olur. Matematigin tamamina ihtiyacin olmayacktir, denklemler ve mantik konularina hakimsen büyük oranda yeterli olur. Programlama tamamen soyutlama yetenegi gerektiriyor, aynen matematik gibi. Matematik bilmeyen bir programci programlama dili ve o dile ait API(programlam diline ait bir cesit klavuz arac diyebiliriz), kütüphaneler (bir cesit hazir yazilmis arac gerec), ve frameworkler (mimari araclar) ögrenebilir ama algoritma yazmakta zorlanabilir. Algoritma yazamamak demek sadece elindekileri kullanarak üretmek ama yeni birsey üretememek demektir. Yani matematik bilmek ilerlemenin anahtari.

Özellikle piyasada iki türlü programci var, birincisi sadece dökümantasyonlari ve elindeki kütüphaneleri kullanarak program/uygulama yazanlar, ve ihtiyaci olan araclari cok iyi bilienler. Ikincisi ise gerektiginde kütüphaneleri kullandigi gibi gerektiginde algoritma yazip daha karmasik problemlerin icinden cikabilenler.

O yüzden bu ise giren insanlarin önünde hicbir engel yok, matematik bilmeden de hemen baslasinlar ama ilerde seviye atlamak icin ihtiyaclari olacaktir o yüzden akillarinin bir kenarinda dursun, o konuda kendilerini gelistirmeleri gerekecektir.

zaten anladığım kadarıyla arkadaş üniversite'de okumayı planlıyor o nedenle matematik bilgi eksikliğini de giderecektir.

tekrar merhaba değerli bilgiler için teşekkürler evet mantık falan onlarda sorun yok denklemleri çözmektede yani kavramlar arası ilişki kurmaksa onda oldukça başarılıyım.

üniversitede değil kolejde okumayı düşünüyorum bizim yuksekokula denk gelıyor.

ders içerikle(başka derslerde var ama programcılıkla alakalı olanlar bunlar)

i.hizliresim.com


aşağıdakı ders ıcerıklerı ıse ağ yonetıcılıgı ve guvenlıgı derslerı

i.hizliresim.com

ben aslında web tasarı ıcın daha yatkın oldugumu dusunuyoruma ama asp vs dıllerını ogrenmem gerek onu yapmak ıcın sanırım. öyle yada böyle programcılıktan anlamam lazım demek kı. o nedenle bır ıse kalkısacaksam daha fazla zaman kaybetmek ıstemem. birde androıd ve ios uygulamaları yazmak isterdım o konular ınsanlara dogrudan ulaşılabılecek daha hızlı karıyer yapılacak alanlar gıbı gelıyor.

not: özensiz türkçem içinde kusuruma bakmayın normalde böyle değilimdir ama bugün üzerimde bir bezginlik var ne biçim ülkede yaşıyoruz biz yahu. usandım cidden stresten sinirden....

ders icerikleri cok iyi bence ve kapsamli. "elective" derserin arasinda da cok iyi dersler var. Tabi bu dersleri alman demek bir projeyi bastan asagi tek basina yapabilecek oman demek degil.

Kapsamli bir web sitesi gelistirmek icin bu uzmanliklarda insanlara ihtiyac duyulur;

Back End Developer: bu kisi icin en önemli araclar C++, C, Java, C# gibi güclü programlama dilleridi. Algoritma yazma kabilieyeti beklenir, data yapilarina hakim olmak gerekir.

Front End Developer: bu kisi icin en önemli dil JavaScript dir. Html ve CSS de gerekir. Bunun yaninda http teknolojisi/protokolüne hakim olmasi beklenir. Browserlari iyi tanimasi gerekir. Back-end developer kadar cok algoritma gelistirmesi gerekmez. web tasarim yapmaz, tasarimi koda döker.

Mobil Developer: bunda iki popüler gelistirici tipi vardir, Android ve iOS gelistiriler. Android gelistirici Java bilmeli, iOS gelistirici Objective C veya Swift dillerini bilmelidir. Ayrica http gibi teknolojileri, ve gelistirigi platformun API ve dökümantasyona hakim olmasi beklenir.

Database Architecure: Bu kisi icin en önemli arac SQL dir. data yapilari ve veri tiplerine hakim olmalidir.

Web Designer: Bu kisinin programlama ile hicbir alakasi yoktur, bu kisi sanatcidir ama bilgisayar kullanarak sanat yapar. web sitelerinin görünümünü renklerini tasarlar. Matematige ihtiyaci limitlidir. dil bilmesi gerekmez, photoshop, ilustrator gibi programlari kullanmasi beklenir, bir de kafasini sanata calismasi , zevkli biri olmasi beklenir. Kafanin bu konuda karisik oldugunu düsünüyorum, web designeri programcilar ile karistirma.

Ders programina baktigimda Web designer haric tüm bu alanlar icin ise yarayacak dersler (web designer icin CIT 115 var ama o ders cok genel anlatimlidir). Tüm bu dersler arasinda en sevdiklerine göre ilerde bu yukaridaki alanlardan birinde uzmanlasabilirsin. Örnegin CIT150 back-end icin kritik, front-end icin önemlidir. CIT215 front end icin önemlidir.

Sana tavsiyem önce programci mi olacaksin, tasarimci mi, sistemci mi ona karar ver. Eger programci olmak istiyorsan programlama bölümüne gir. bölümde okurken hangi alana yönlenecegine karar ver. verdigin karara göre o alan icin önemli dilleri ve araclari ögren. aklinda bulunsun bu okuldan mezun olursan bir projeyi tek basina iyi bir sekilde yapayabilirsin ama cok iyi temelin olur, gerisi kendi cabanla ilerler.

Ama eger sistemci olacaksan digerine gir, linux ögren, python dilini ögren. elektronik bilgini gelistir, networkü anla. Bir de kendine "raspberry pi 3" cihazi al.

Aslında programcı olnak istiyorum ama korkularım ve kendi çapımda bu mesleğin uygukanış biçimiyle ilgili çok fazla soru işaretim var. Mesela bir programcı ne yapar? Mesela bir restoran otomasyon sistemi için program yqzmak istersem ve bu program x yapsın z yapsın y yapsın şu olursa bu olsun gibi kombinasyonları hangi dille hangi yöntemle nasıl yapacağımı aldığım eğitimle öğrenebilecek miyim? Çünkü nette bakıyorum adam c++ ile program yazıyor ama o program ampul yakıyor kapatıyor falan hep örnekler basit. Ve ben bunları görünce yaparım bunu diyorum karma karışık otomasyon programları ya da buna benzerleri için ise durum muhtemelen bambaşkadır. Örneğin arayüzü falan tasarlamak kimin işidir bunları merak ediyorum aslında bana bir kitap falan önerebilir misiniz? Neyin ne olduğunu programcının neyi nasıl yapacağına yönelik.

Ya bunları işin içine girmeden öğrenemezsin maalesef. Kitapla sana büyük sitemler yazmayı öğretemezler.

Bir yazilim projesi nasil uygulanir?
Bir projeyi uygulamak icin önce yazilim methodolojisinden baslanir. Belli basli methodlar var mesela Scrum, waterfall, ya da Kanban. Bunlar bir yazilim projesinde kimin ne rol alacagini, kimden is alip kime verecegini, isin yaparken ne yol izlenecegini belirler. Örnegin benim sirketimde Scrum uygulaniyor.

Özetle bir projeyi nasil ele aliyoruz:
- Ilk basta is analizcileri isi alir, müsteriyle konusur, müsterinin ihtiyaclarini listelerler.
- bu istekleri "product manager" ve "project manager" ile paylasirlar.
- sonra olaya "scrum master" girer ve bu islerin ne kadar zamanda yapilacagi, kimin nasil ele alacagini konularinda liderlik yapar.
- sonra biz yazilimcilari cagirirlar. yapilacak isi anlatirlar.
- biz yazilimcilarda o isi nasil yapacagimizi tartisiriz, hangi dil ile yapacagimizi, hangi mimari kullanacagimizi, ince detayina kadar tartisiriz.
- sonra prototip yapariz, isi basit bir sekilde yapan yazilimi yazariz.
- sonra bu prototipe göre yazilmi en ince detayina kadar yazariz, herkesin bir rolü varidir. tasarimci tasarimi photoshop ile yapar. sayfadaki her seyi pixel pixel ölcülerini bizimle paylasir. front end bu tasarimi jsp, html, css, javascript ile koda döker. buna paralel olarak da back-end ve databaseciler de arka tarafta verinin saklanmasi, verinin getirilmesi ile ilgili kodlar java ile yazar. herkesin yazdigi kisim isin kücük parcalaridir. herkes kendine en uygun, severek yapabilecegi, tecrübeli oldugu kücük bir is parcasini ele alir. kimisi güvenlikte iyidir, kimisi performans, kimisi matematik gerektiren algoritma yazar, kimisi session, kimisi ekranda buton yapar.
- kodalari yazdiktan sonra design calisani ile birlikte "desgin review" yapariz.
- yazdigimiz kodu birlestirmeden önce QA ve test takimi ile toplanti yapariz, bizden ne istendi tekrar üzerinden geceriz. sonra onlarin önerilerine göre test kodlarini yazariz. yazdigimiz testler unit testleri ve integration testleridir. testler bizden istenen tüm fonksiyonlarin düzgün calisip calismadigini test eder. her test basarili olursa kodlari birlestiriz.
- QA ve test takimi bizim test kodlarini tekrar calistirir, isterlerse degistirirler. Bazi yerleri elle test ederler. Eger yaptigimiz is tüm testleri gecerse onay verirp isi kapatirlar. gecmez iste isi reddedip nedeniyle beraber bize tekrar atarlar.
- Yazilimcilar olarak is tüm testleri gecene kadar tekrar tekrar kodlarin üzerinde calisiriz.
- hersey kusursuz olunca project manager, product manager, scrum master ve tüm developer takimi toplanti yapariz, yaptigimiz islerin calisan versiyonunu sunum yapariz. product manager da hersey iyi olmus der ise bir döngü biter, sonra digeri baslar. bir döngü yaklasik 3 hafta sürüyor bizde, ama bu isten ise degisir. bazi sirketlerde bir döngü 1 yil sürebilir, bazilarinda 1 hafta. bu isin türüne göre degisir.

Bu isleri okulda yüzeysel görürsün ama asla icine girmeden tam anlayamazsin, o yüzden calisarak ögrenilir bunlar. Bence kaliteli bir web projesi icin alanlarinda uzman en az 5 kisiye ihtiyac vardir. 1 kisi de yapabilir ama bu kaliteyi düsürecektir.

Bu isi teorik taraftan ögrenmek icin su kitaplari önerebilirim:
www.amazon.com
www.amazon.com

Eger project manager degil de yazilimci olacaksan bu kitaplari ilk planda cok detayli okuyup ezberlemene gerek yok, senin ilk planda yazililim kücük parcalarini yapmaya yönelmen daha iyi olur, aynen verdigin örnekteki ampül yakmak gibi.

emrahday, sen varsa hakikaten adamsın. sıkılmadan usanmadan tam istediğim şeye cevap vermişsin. işte genel olarak merak ettiğim buydu benim. verdiğin örnekleri kullandığın terimleri de dikkatlice incelemeye devam edeceğim. nuka kola sana da teşekkürler. sağ olun ikinizde.

bu konuda kullanilen anahtar kelime "email crawler", "email harvesting". bu anahtar kelimleri kullanarak google aramasi yaparsaniz bircok kücük program bulabilirsiniz.

Bu konuda ben de program önerirdim ama bu tarz programlar güvenilir kaynaktan olmayabiliyor ve su programi kullanin demek istemiyorum. cünkü bu araclar illegal spam mailler icin ilk asama olarak kullaniliyor (sizin yapmak istediginiz de bir nevi spam mail göndermek aslinda) ve gelistiricileri pek güvenilir olmayabilir. O yüzden tavsiyem bu araclari indirip kuracaginiz bilgisayarda kritik bilgiler olmamasi, virüs bulassa da geri kurtarabileceginiz bilgisayarlar olmasidir.

Ayrica ülkedeki tüm akademisyenlere toplu mail attiginizda eger herhangi bir toplu mail aracisi kullanmiyorsaniz sizin de mailleriniz spam klasörüne düsecektir.

yazılım mühendisliği.

ben okuyorum da okulda web programlamayla ilgili pek bir şey yok, olsa da işe yaramaz zaten. ha diploman nerede derlerse "al, okuluna da gittim bak" diye çıkarabiliyosun. diplomayı.

- sürekli öğrenmeyi seven
- adapte olabilen
- sabırlı
- takım çalışmasına yatkın
- uzun süre sıkılmadan çalışabilecek
- "bu ne lan, daha geçen sene yaptık, niye yeni versiyon çıkardınız" demeyip "üç aşamada aktarırız bunu" diyebilecek

biri olman lazım.

işletme.

şaka değil gayet ciddiyim.

iyi yazılımcıların çoğu işletme bilgisinden yoksun. işletme zaten rahat hem vakti olur, hem rahat rahat istediği alana yönelir. hem de en önemlisi projelerini pazarlayabilir.

Bilgisayar bilimleri, kalmadi tabii.artik.ama naapcan

Yazilim mühendisligi. Bu bölümde web programlamaya yönelik derslerden daha cok web programlamanin temeli olan programlama dilleri, yazilim gelistirme sürecleri, database mimarileri, web mimarileri okutulur. Bunlari bilmeden de web programlama yapilabilir elbette ama gelistirlebilecek projeler daha kücük ölcekli kalacaktir. Büyük web projelerinde calisacak kisiden yukaridaki alanlarda egitimli/tecrübeli olmasi beklenecektir.

okuma. kendin çalış. okuduğun zaman bir sürü konuyla alakasız şey de görüyorsun.

Anadolu üniversitesi açıköğretim yeni açılan bölüm var 2 yıllık bir bak istersen

yeri en iyi hostel one80hostels.com

Friedrichshain'daki Plus Berlin'i tercih ederdim ben. Pahalı geliyorsa Görlitzer Park'ın orada 36 Rooms var, çok daha ucuzdur, tercih edilebilir. Ucuz olduğundan birbirinden farklı ilginç tiplerle tanışma imkanına da sahipsin. Öyle pis falan da değil. Bu arada kadın başına Berlin'in her yerinde gayet güvende olursun aslında. Sadece geceleri Alexanderplatz sevimsiz oluyor bence. Sevmiyorum oraları ben. Kreuzberg güzel, hareketli. Bu hareketten bunaldığında elinde biranla bir parkta ya da kanal kenarında oturup kafa da dinleyebilirsin. Tam tadında bence. Ha yok "Türkiye'den geliyorum, her yer yine Türk olmasın, rica ediyorum" dersen de Prenzlauer Berg taraflarına bak. Alexanderplatz'a da yakındır hem.

peki bu hostellerde hırsızlık olayına karşı ne yapılıyor? özel kilitli dolaplar var mı bavullar için?
bütün paramı yanıma almak istemem her gün.

daha önce hiç kalmadım hostelde bilemiyorum o yüzden.

36 rooms kreuzberg'den cok memnun kalmistik ama kreuzberg biraz tekinsiz mahalle olarak goruldugu icin bilemiyorum.

hostellerde kilitli dolaplarin oldugu odalar var.

Ayrica berlin genel olarak güvenli bir sehir. Özellikle cumartesi geceleri alkol nedeniyle cok sayida taskin tip olur etrafta ama bir istanbul kadar tehlikeli degil.

plus berlin +1

plus berlin dolu ama :/

Industriepalast var plus'un karşı sırasında. konum olarak mükemmel ama koşullar açısından plus kadar iyi değil, tercih edilebilir.

www.st-christophers.co.uk

- dil kursu iyi ama ders gruplarindaki ögrencilerinin senin egitim, yas, ve dil seviyende olmasina dikkat et. Yani sinifindaki kisiler anlasabilecegin kisiler olmali, derste ögrendiginden daha cok o insanlarla iletisimin sirasinda ögrenirsin almancayi. Yoksa senle alakasi olmayan insanlarla derse girip, kimse ile konusmayip evine dönersen cok verimli olmaz. Bu kisilerin profillerini acik acik sor kursa yazilmadan.
- mastera almanyada iken basvurman avantaj olur, isler daha hizli yürür.
- buraya dil kursu icin gelip daha sonradan is bulup calisma izni almak olasi ama cok zor. Eger amacin master ise calistigin isler cok limitli olur, ya üniversite bünyesinde calisirsin ya da senede 90 günden fazla calisamazsin. Yani ya masteri ya da calismayi secmelisin kendine. Eger ingilizcen iyi ve is tecrüben var ise is bulman, is görüsmelerine gitmen türkiyede yasayan birine göre daha kolay olacaktir.

Öğretmene bağlı sonuçta. Birisi çok memnun kalırken bir başkası şikayet edebilir. Sınıfların büyüklüğü falan önemli olan ve bildiğim kadarıyla bu okulun sınıfları da büyük ve kalabalık oluyor genelde. Bu da olumsuz etkiliyor tabii. BSI Berlin de aşağı yukarı aynı fiyat bu arada. Sınıflar nispeten ufak, bazıları büyük gerçi ama çok özel durumlar haricinde, genelde 8-10 kişi oluyor sınıflarda. Volkshochschule de yine ucuzlardan bir seçenek olabilir. Ama orada yeni çalışmaya başlayan bir öğretmenle konuşmuştum, hiç memnun değildi. Tuhaf ama öğrenci profilinden baya şikayetçiydi. İnsanların fazla ciddi olduğunu, kimsenin bir konu hakkında fikir falan beyan edemediğini söylemişti. BSI Berlin'de çalışıyordu ondan önce. Oradaki öğrenci kitlesi genelde gayet iyi.

Fiyatı biraz daha yüksek kurslardan şu öneriliyor mesela: www.speakeasysprachzeug.de Çok mütevazi, sınıflar ufak...vs. Vize için uygun mu diye araştırırsın kendin.

Berlin'deki en iyi kurs seçeneklerinden biri olarak da bu gösteriliyor: transmitter-berlin.tumblr.com Ama yine vize için uygunluğunu araştır.

fotograf ise yani gercek hayattan bir sey cekilmis ise jpeg. eger bir imaj ise, mesela buton, icon ise png tavsiye ediliyor.

web formatında kaydedip üstteki arkadaşın dediğini yapacaksın. kaliteli ve hızlı olmasının dışında dışarı aktarılan materyalin boyutu büyük ölçekte düşüyor. siten çok düşük hızda olsa bile daha hızlı açılır. uzun sürede büyük zaman tasarrufu yapar bu. sonuçta hepimiz tarayıcının yuvarlağı 3-5 sn dönünce açılmıyorsa kapatıyoruz.

zamanında osmanlı'ya karşı ermeniler neyse, bugün de türkiye'ye karşı kürtler o bence. çünkü aynı senaryo, karakterler değişiyor.

şimdi en başta kürtler avrupaya gelirken, "bize katliam yapıldı, bize ayrımcılık yapılıyor" gibi argümanlarla geliyorlar. aponun özgürlük savaşçısı olarak gösterilmesinin nedeni bu zaten.

batı böyle durumda gelenleri işçi olarak gelenlere göre sever. ek olarak dini ön planda tutmamaları da türklere göre sevmelerinden bir artı.

kürtler türklere göre daha çok okuyor, daha hırslılar ve birbrlerini tutuyorlar, bu sayede batıda daha iyi yerlere gelebiliyorlar. bu da ulaştığı kişiler üzerinde etkili olabilmelerini sağlıyor. bu durumda okumamış türkün dediği mi yoksa okumuş kürdün dediğine mi inanacaklar.

kürtler avrupa içinde türklere göre daha uyumlular, yasalara uyumlu olupi kitabına göre yapıyorlar, ek olarak türklere göre daha iyi dil öğreniyorlar. bu sayede istediklerini anlatabiliyorlar elbette. türkler arabalara binip korna çala çala gece 3te şehirde tur atıyor.

Kürtler bildiğin üstün ırk o zaman ? Herhalde tek şanssızlıkları gelişmemiş Türk ve Araplar'ın bulunduğu bir coğrafyada varolmuş olmaları.

@kint

ne alakası var.

türklere göre daha çok okuyorlar, türklere göre daha uyumlular ve birbirlerini tutuyorlar dan anladığınız bu mu?

Bu yazdıkalrım avrupadakiler için geçerli.

Ayrıca şu an işid ile savaşta kürtler ön planda. Batı bildiğin gibi silah eğitim yardımı yapıyor Kürtlere. Batı medyasında da Suriye'deki kürt savaşcılar kızlı-erkekli, özgürlük için savaşan, seküler insanlar olarak betimleniyor. Ayrıca bir de rojava var, orası da epey ütopik bir devlet durumunda şu an Amerika medyasında rojavanın sekülerliğinden, medeniliğinden çok bahsediliyor. Bu sebeplerden dolayı da yabancılarda ciddi bir sempati var kürtlere karşı.

Size bir şey anlatayım.

Van'da bir adam eşini sokak ortasında bağıra çağıra dövmeye başlıyor. Olay kahvehaneye yakın bir yerde gerçekleştiği için o anda olaya müdahale edebilecek kadın yok. Kahvehanedeki dayılar paldır küldür çıkıyorlar. "Jin jiyan azadi" diye slogan atarak elemanı bir güzel perte çıkartıyorlar.

Bu dayılar olmazsa, AKP'nin talebi üzerine meydana çıkıp "Biji Hizbullah" sloganı atan şeriatçılar olur. Bu dayılar olmazsa, Halil İbrahim Baran gibi Kürt ırkçıları bayrağı devralır. Zira Türk milliyetçiliğine olan tepkinin ve buna bağlı olarak İslamcılığa sarılmanın gereği olarak ortam fazlasıyla müsait.

Ben bu dayılarla tüm fikriyatımız aynı olduğunu düşünmüyorum. Ama dayılar bir mevzidir. O dayıları anlamaya çalışınız.

Yalnız benim bahsettiğim sevgi ve ilgi 2-3 senelik değil. IŞİD'e karşı olan mücadele ve verilen resimlerin son 1-2 senede yarattığı bir algı var ama ben daha genel soruyorum, büyük resime odaklanıyorum. :)

Örneğin PKK, Türkiye karşıtı konumu nedeniyle hep batılılarla sıkı fıkı oldu. Hem Türkiye'ye karşı sürekli kullanılebilecek bir koz, hem de o bölgedeki yapılanmada görevlendirilecek güvenilir bir müttefik arayışı söz konusu. Ancak, hiçbir devletin ( halkların değil) kendi vatandaşları haricindeki insanların çektiği acıları önemsemedğini düşünürsek, Kürtler'e karşı olan bu derin sevginin ve desteğinin temel sebebinin ortadoğu'da dinden uzak müttefik arayışı olduğuna da aklım yatmıyor.
Tarihten gelen köklü bir paylaşımları ya da ortak bir yazgıları da yok.

@sevgikusunkanadinda

Benim aradığım cevapla pek ilgisi yok verdiğin örneğin. Yani İslamcılık karşıtlığı denebilir de hepsi de öyle değil ki. Diyelim ki batılı bu tür yaklaşımları pek seviyor; e aynı Kürtler'in nasıl feodalite içinde yaşadığını, bizzat kendi Kürt ağaları tarafından sömürüldüğünü, kan davası ve benzeri törelerle birçoğunun şiddete fazlasıyla meyilli olduğunu da önemsemesi lazım.

@kint

illa her şey büyük resim olacak diye bir şey yok.

avrupada halkın gördüğü benim anlattıklarım. her avrupalı illa bir kürt tanır, türkler gibi değilleri az nufüslu olduklarından ve milliyetçilik bize göre fazla olduğundan yanlı anlatıyorlar. avrupalı insan ezilmiş ve okumuşu sever. onların gördüğü bu.

elbette ülkelerin planları oluryor bölgeler üzerinde, ama bunu iki komplo kitabı okuyarak anlamak, gaza gelmiş insanların türkiyemiz cennet, jeopolitik önemi yüksek durumu olarak algıamamak lazım. biz maalesef olduğundan daha büyük görüyoruz ve her şeyde altta bir şey arıyoruz. gerçek ya da değil.

bu arada mesela batılılar böyle oyun oynuyor, şöyle devlet sırrını çalıyorlar geyiğinden önce devletin tüm başlarının iphone kullandığına bakın, adamın casusluk yapmaya ihtiyacı yok, iletişim hortumunu sen kendi elinle bağlıyorsun adamın gizli servisine.

Aslında tam da bahsettiğiniz şeyle alakalı. O dayılar kendisini yaklaşık 40 senelik bir hareketin içinde bulan kişiler. Dolayısıyla çok daha açık fikirliler. Kime karşı neyi savunmaları gerektiğini daha iyi biliyorlar.

Sosyolojik açıdan bakıldığı zaman Kürtler ve Kürt hareketi batı açısından incelenmeye değer bir konudur. Meseleye daha çok meşru haklar, özgürlük mücadelesi gibi konular üzerinden bakıldığını düşünüyorum.

Ha, diplomasi açısından derseniz Kürt kartı emperyalizm da açısından her zaman ilgi çekici olmuştur. Bu sadece ABD ve Avrupa odaklı değil, Rusya için de söyleyebiliriz bunu. Lakin Kürt hareketinin -en azından başlangıç aşamasında- içerisinde eser miktarda da olsa barındırdığı sosyalizan eğilimler, sol vurgular ve seküler tavrı savunma hali bunu dış baskıyla dahi olsa engellemekte (veya yavaşlatmakta) diye düşünüyorum.

çünkü t.c devletinin avrupa'ya verdiği büyük bir koz yaptığı onca katliam var ama bir başka katliamcı ab ve abd de sözde demokratik olarak ilgileniyor gibi görünüp iç işlere müdahale ediyor ya da ülkeyi yönetiyor

Çevremde Almanlar var. Çoğu Kürt coğrafyasıyla çok ilgili. Alman Kültür Merkezi'nin düzeneldiği etkinliklerde de bu ilgi zaten kendini belli ediyor.

Farklı sebepler var bence. İnsani olarak kaygılananlar gerçekten var. Fakat bunu başka ajandalara maske olarak kullananlar da var. Almanlar'ın içinde bir yerlerde Türkiye'nin soykırım yaptığını kabul etmiş bir statüye gelmesini istediğini düşünüyorum. Bu belki bu insanlık suçunu işlemiş ve resmi olarak kabul etmiş tek ulus olmalarıyla alakalı bir eziklik. Orhan Pamuk'un Türkler Ermeni ve Kürt soykırımı yaptı demeci ilk defa bir Alman dergisine verdiği röportajda yayınlanmıştır. Bu bence önemli bir nokta. Yine de bu çıkarım çok yeterli değil.

Hayatlarına biraz da güdü, yüce bir amaç olarak bunu arıyor olabilir oradaki insanlar. Ben dünyayla ilgiliyim, ben insanlarla ilgiliyim hissi gibi düşünebiliriz bunu, amiyane olacak ama duyar kasma diye bir tabir var ya... Bilhassa son 2 yüzyılda Avrupa odaklı siyaset Asya, Afrika ve Amerika kıtalarına gerçekten çok fazla acı getirdi. Yeni nesil bunun farkında. Vicdan temizlemek, "iyiyiz" diyebilmek için şu an empati yapabildikleri grupları -tarihi misyonlarıymışçasına- sarmaya çalıştıklarına da inanıyorum, hele devlet çıkarlarıyla da uyuşuyorsa. Tabii empati yapmaktan kastım, kendilerine nispeten daha çok benzeyen gruplar. Örneğin Yezidiler, Süryaniler, Kürtler demem o ki salt bir Arap Sünni profilinden ziyade diğer Ortadoğulu profillerin hamisi gibi hissediyorlar bir şekilde. Bu benim düşüncem.

Tabii ki, yapılan lobiler ve farklı çıkarlar da var. Almanya dünyanın en büyük 5. silah üreticisi. Bakın bu az buz bir rakam değil. İlk üçte zaten Amerika, Rusya ve Çin var, bu devletler görece uzun bir süre daha kimseye kaptırmazlar bu sıralarını. Dördüncü sırada zaten Fransa yer alıyor, Arap ülkelerine, Afrika ülkelerine nasıl doğrudan müdahale edebildiğini Libya'yı jetleriyle bombaladığında görmüştük. Beşinci sıradaki Almanya'ya da bu -teşbihte hata olmaz- pastadan aktif savaşın sürdüğü Kürt coğrafyası düşüyor.

Not: i was made for you mesaj attı düzeltti, Almanya menşeli değil İsviçre menşeli bir dergiymiş fakat yayım dili Almanca.

Yerim onların sekülerliğini. Çoğu AKP'ye oy veriyor yıllardır, sekülere gel.

Ne müttefiki ya. Hiçbir batılı devlet Kürtleri müttefik olarak görmez. Çünkü aynı seviyede değiller. Sadece piyon olarak kullanırlar. İşleri bitince götlerine tekmeyi basarlar. Kimsenin Kürtleri sevdiği falan yok. Sadece onları Türklere karşı güçlendirmek için sürekli bir hareket halinde tutuyorlar. Bu da dışarıdan olumlu ilişkiler yaşanıyormuş gibi anlaşılıyor. Osmanlı Devleti dağılırken Ermenilere destek olan Avrupalılarla bugünkü Ermenistan'ın ne ilişkisi var? Konum olarak Ermeni, Musevi dediklerin zaten Anadolu'da yaşamıyorlar. O yüzden onları kullanamazlar. Ama Kürtler Türk vatandaşı.

Kurtler sekulermis...

1) batililarda (bkz: white guilt) denen collective bir suclu hissetme kaygisi vardir. kendi kultur ve ulkelerinden adeta nefret ederler adolf hitler in yaptiklari yuzunden. adamlar neredeyse sokakta sirtini zincirle doverek gezecekler.

2) kurtler kendilerini cok guzel magdur gosteriyor, bu yukaridaki batililarin kendi kulturlerine besledikleri nefret ve bunun getirdigi sucluluk yuzunden de, kendini magdur, masum ve yardima muhtac gosterebilen herkese kucak aciyorlar.

örnegin almanyaya 80 ihtilalinde ve sonrasinda bircok kürt iltica basvurusunda bulunmus ve bunlar alman vatandasligina gecmis. bu toplulugun türk iscilerden en büyük farki alman vatandasligina gecmis olmalari. bu nedenle oy kullanabiliyorlar, meclise parlamenter sectirebiliyorlar. bu nedenle de alman meclisinde iyi bir oy potansiyeli oluyorlar. türk isciler türk pasaportlarini birakmamis, alman vatandasi degiller. politik olarak mecliste etkileri daha az. o nedenle ki alman meclisinde türkiyeden gelmis secilmis milletvekkileri kürt toplulugunun politikasina kabul etmis kisiler.

bir diger neden ise almanyada yasayan türkler kürtler gibi tek bir politikayi benimsemiyorlar, aralarinda bölünme cok, muhafazakar akp, muhafazakar fetullah, atatürkcüler, sol guruplar, apolitikler gibi cok farkli düsüncede kendilerini tanimliyorlar. o nedenle kendini kürt olarak tanimlayanlara göre ortak hareket edemiyorlar. bu da devlet ve medya üzerinde etkinligi düsürüyor.

tüm bunlara ek globel perspektiften kuzey irak ve türkiyede kendini kürt olarak tanimlayan kisilerin politikasi ile abd ve ab nin uluslarasi politikasi simdilik örtüsüyor.

Yani internetten besleniyor, ve internette en çok ne söyleniyorsa onu mu doğru kabul ediyor? Yoksa herhangi bir şey söylüyor o an ?

En çok ne söylenirse çok basite kaçıyor ama yine de onun gibi. Şey gibi düşün sürekli babasının küfür ettiğini duyan bir çocuğun da küfürbaz olması gibi. Bu da internette en çok kendine ne yöneltilirse onu taklit ediyor.

senin cok terbiyeli yetistirdigin cocuguna mahallede arkadaslarinin küfür ögretmesi gibi.

Teknik tarafindan bakildiginda ögrenme süreci bir cesit "Fuzzy Logic", tabi bunu basarmak icin de bircok farkli algoritma var. Zaten böyle birseye girismelerinin sebebi de algoritmalarini test etmek. "Fuzzy Logic" de bir seye X dersen o konu hakkinda bilgisayarin düsündügü X olacak denemez, ama X kafasinda yer etti ve X olma ihtimali artti demek olur. kendi kurdugu mantikta X olmayacagini ispatlarsa sen ne dersen de dedigini kabul etmez. ama senin dedigin X baska kaynaklardan direk ya da dolayli yoldan teyit edilebiliyorsa güclü bir sekilde dedigine inanir.

bana bir şey bırakmamışsınız, her şeyi anlatmışsınız :(((

yukarıdaki arkadaşlar haklı.

yasadigi yerdeki "Bürgeramt" yani bir nevi devlet dairesine gitmesi gerekiyor. almanyadaki kisi burayi bilir, mutlaka yolu düsmüstür. Ondan cesitli belgeler isteyecekler, mesela son alti aylik maas bodrosu, is sözlesmesi, kimlik/pasaport vs. bu belgeler degisebilir kisiden kisiye. bir form var onu dolduracak, 25 euro gibi de masrafi var.

Kaynak: service.berlin.de

benim anladigima göre google pdf dosyamin icerigini indexlesin ve arama sonucunda versin demek istiyorsun. bunun icin pdf dosyani sayfana koyup link vermen yeterli. google senin sayafani ziyarete gelecek o pdf dosyasinin icerigini inceleyip indexleyecektir. pdf icindeki resimler ise indexlenmeyecektir. ama bu konuda google icin yardimci olmak istiyorsan bir de sitemap hazirlarsan google bunu kacirmaz. sitemap hazirlamak icin support.google.com
googlein sayafani ne zaman gelecegi, icerigin ne kadarini indexleyecegi, bu icerige göre sayfanin rankinin nasil ayarlacagi icin kesin birsey söylemek zor, ama SEO konusunu inceleyebilirsin.

Direk ciftcidende alsa ayikliyor,paketliyor,depoluyor,nakliyelerini yapiyor,reyonlarina koyuyor ve satiyor.migrosun ciftci dedigide buyuk seralar,buyuk tarlalar,belki kooperatifler,direk dayidan degil.

Araci dedigin tek kisi degil bir sistem.koyde 40 hane domates cikarmis ama en krali o gun 30 kasa toplamis,ilk araci bu koyun malini toplayan adam ya bunlari secip ayikliyor ya da bir yerde bu islem yapiliyor,yerel hale getiriliyor mal,diyelim antalya merkez hale geldi,buradaki abi diger illerdeki hallere diyor ki bende domates var kim ister,buradan kalkiyor mal istanbula geliyor,istanbulda halci direk satmiyor bunu bakkal,market,manav gelip kasa kasa aliyor ve perakende satisa sunuyor.

Kac nakliye,kac kisi eklendi kabaca say.direk koylu gondersin,dursun bir yerde kamyon biz alalim su anki sistem ve buyuklukle mumkun degil.

Kapasitelerle ilgili bir durum bu.kucuk sehirlerde pazarlarda dedigin sey olabiliyor.emeklilikte kacalim,buralara yerleselim mantigida ayni sey.alanya da sutu inekten ciktigi kadar almak zorundayiz misal,ne cikarsa o

aracı ve halci tanıdıklarım var ve hepsi gerçekten zengin işi sistemi biliyorlar paranın anasını ağlatıyorlar. hoş çoğu halci ağlıyor hem halci hem aracı bahsettiğim kazanan kişiler.

önceleri büyük tarlalar vardi büyük miktarlarda üretim yapiyordu, sonra bu tarla sahiplerinin 4-5 cocugu oldu, bu tarlalar miras yolu ile bölüne bölüne ve daha kücük tarlalar (birkac dönüm) oldu, simdi bu tarlalarin sahipleri üretim yapiyorlar ama miktarlar kücük. bu kücük miktarlar icin köylünün kendisi stoklama, nakliye yapmasi mantikli degil o nedenle aracilarin eline bakmak zorunda kaldi. araci da kücük miktardaki mallari toplayip toplayip daha büyük miktarda mal haline getiriyor ve yüksek karlarla bunu yapiyor. araciyi devreden cikarmak icin köylünün cok daha büyük miktarda üretim yapmasi, kendi aile sirketini kurmasi, kendi nakliyesini yapmasi gerekir (örnegin ispanya veya italya). mesela miras yoluyla tarlayi bölmek yerine aile sirketi kurup büyük üretim yapip kazalanilan parayi kardesler arasinda pay etmesi gerekir. Bu olmuyorsa köylü bir araya gelip kooperatif kurmali ki miktari büyütmeli, büyük marketlere ve pazarlara kendi erismeli. yoksa elindeki iki kasa dometesi istanbula kendi getirmesi mantikli degil.

italyada bu is nasil oldu? büyük tarlalar vardi, 4-5 cocugu oldu, bu 4-5 cocuk aile sirketi kurdu, kimisi ceo oldu, kimisi tarim mühendisi. tarlalar devasa, üretim cok. gittiler avrupanin büyük marketlerine kendileri eristiler, kendileri sattilar. bu da yetmezmis gibi diger büyük üreticilerle bir araya geldiler kooperatif kurdular, ürünün borsasi ellerine gecti, hem üretiyorlar hem fiyati belirliyorlar. ciftci ayni zamanda patron oldu, bizdeki gibi aracilarin kölesi degil. ve cocuklari da aile sirketlerinin bir calisina bir yönetici olacak.

türkiyede eskiden köylü kooperatifleri var-mış
ben 83 lüyüm bizim köyde koopertatifin binası duruyor kendi yok. şimdi sadece sulama kooperatifi var o da devlet başka türlü kuyuya izin vermdi diye yoksa onda da münferit takılacaklar
sebep: kooperatif kurup bir araya gelmek "solcu işi" görüldüğü için
koopoeratifçiler gominis anarşik görüldüğü için. zaten bir süre sonra köylü örgütlemeye çalışanlar da bıktı usandı ne haliniz varsa göründe di bıraktı köyü bile terk etti-etmiş. antalyada yazlığında filan artık eskiler. yeni köylü de facebook başında kız düşürmeye uğraşmaktan fikir üretemez durumda.
kısacası köylü solculuktan korkmasa (Evren paşa solun üstünden buldozer gibi geçemeyeydi) şimdi köylü kooperatifleri mal satıyor biz daha uyguna sebze meyve yiyor olacaktık.

Bu konuda daaha önce de yazılmıştı. Bu sefer yineliyorlar. İnsanların da ilgisini çekti çünkü havalimanı patladı aa tatile geldiğimizde oradaydık türevinden kafalarına bi dank etti insanların.

insanlar kendileriyle ilişkilendirebildikleri olayları daha kolay ve daha sıkı benimserler. dünya'da Paris'in yeri büyük ve çok ziyaret almış olması da doğal. Ankara Türkiye'de turistlerin uğrak bir yeri değil, ama Türkiye'ye gelen yabancıların çok büyük bir çoğunluğunun yolu AHL'den geçmiştir, dolayısıyla bu olay onları de etkiledi.

mesela aynı şekilde 2011 Van depreminin, 1999 Düzce depremi kadar benimsendiğini ve medyalaştırıldığını sanmıyorum. neden? orası da Türkiye topraklarında değil mi? aynı ülkenin halkı iki benzer depreme bu kadar farklı davranıyorsa, alakasız ülkelerden gelen insanların Ankara bombalı saldırısına göre AHL saldırısını daha çok benimsemeleri normal değil mi?

Çünkü Ankara patlamasında ölenlerin hepsi Türkiye vatandaşıydı.

Son terör olayında ölenlerin 4te 3ü yabancı. Yani aslında yine bize değil kendilerine ağlıyorlar.

@yemrem - yaniliyorsun, ölenlerin arasinda bati ülkelerinden kimse yok, bir cogu suudi, tunuslu, özbek ama cogunlukla türk. www.ajanshaber.com
son güncel listeye göre de 43 kisinin 19 u yabanci, yine batili degiller.

bence bu olayda bize yakinlik duymalarinin sadece bir sebebi yok.
- isid konusunda brüksel ve paris saldirilari konusunda halk daha bilinclendi, duyarliliklari artti
- havalimani saldirisi olmasi brüksel saldirisina benziyor o konuda da yakinlik hissediyorlar.
- almanyada yasayan bircok kisinin bir sekilde atatürk havalimanina yolu düser, ya aktarma icin, ya da türkiyede tatil icin. bildikleri yürüdükleri yer, orada ben de olabilirdim diyorlar.
- bu ise islami terör olarak bakmalari, saldirinin yapils biciminin vahsiligi de olayi daha etkili anlatmalarina neden oluyor. su anda avrupada maalesef terör diyince sadece islami terör akillarina geliyor. ankadaraki saldirida ise bu baglantiyi bu kadar hizli kuramadilar.
- bircok kisinin aklinda da türkiye suriye gibi olursa ne olur sorusu var. bize üzüldüklerinden degil, yeni bir göcmen dalgasindan korkuyorlar. bize birey olarak üzüntüleri bizim sudanda yillardan beri süren ic savasa üzüldügümüzden farkli olmuyor.

@yemrem ölenler türk az gazete oku kardesim:)

(git: eksiduyu.ru) gerçekten UZMAN olduğunuzdan emin misiniz? Uzman hiç de altı boş bir sıfat değildir özellikle söz konusu yazılım ise.

konu hakkında bilgim yok ama en kıl olduğum insan tipi şunu yapamazsın bunu edemezsin diyen insan tipi. insan yeteri kadar vakit ayırır, çalışırsa olur her şey. ne adamlar var birçok işte uzman. mesela ferhat göçer. adam hem doktor hem de iyi bir ses sanatçısı. al işte adam 2 zor işte de uzman. ki böyle birden fazla zor işte uzman olan birçok insan var.

@chandler,

paylaşmış oldugun link 2013 arkadaşım.

ve evet, uzmanım. uzman olduğumu iddia edecek düzeyde, yeterince projede yer aldım. hem backend, hem front end olarak. hepsinin altından kalktım, kalkıyorum.

bu arada, uzman olmak soru sormamak demek değildir. yaızlım uçsuz bucaksız bir dünya. her gün stackoverflowda başka bir problemime çözüm buluyorum. uzmanım: çünkü nerde ne yapacağımı biliyorum, bilmiyorsam bile nasıl yapılması gerektiğini bildiğim için hemen çözüm buluyorum.

> uzmanlaşmak imkansızmış, ama çoğunda uzmanım?

daha gecen gun "server side form validation yapmaya gerek var mi" diye soran siz degil miydiniz? bunu ancak bir junior sorar bence.

> "ne yazılım olsa kodlarım" adamıyım var mı yani :)

buna ne desem boş ...

Benim fullstack developer'larım var. Gerçekten uzmanlar, biri geçen phpconf'da gitti konuşma yaptı hatta.

Fullstack olabilmek çok matah bir şey değil bence. Üstelik bu adamlara üzülüyorum bazen, günde 8-10 saat sadece kod yazıyorlar. Agile, scrum kasıyorlar, dünya kadar literatür takibi yapmak zorundalar, evleri var, eşleri var, çocukları var. Yazık günah yahu. Onlara da söylüyorum olm diyorum zaten biliyorsunuz da yormayın bu kadar kendinizi.

Bak birinin sevgilisi Amerika'ya tatile gitti, e bu çocuk da iyi maaş alıyor şimdi ona da izin vercektik git olm dedim "Yok abi ya XXX'in kodlaması bitmedi biz onla başka yere de gideriz sonra" dedi ve gitmedi allahın ruh hastası manyağı. Bırakın abi, hayatınızı yaşayın.

Uzmanlik ulasilabilen bir kademe ölcülebilen deger degil ki, o nedenle uzman olamazsin ya da uzmanim demek cok subjektif. neye göre, kime göre uzman. Ben de fullstack developerim, bircok durumda sadece bir alana yönelseydim dedigim oluyor cünkü hangi alanda calissam o alanin temelini ya da güncellemelerini ögrenmen zaman aliyor, ekstra emek istiyor. Ama bir baska taraftan da programlama dilinden bagimsiz düsünmek de güzel olabiliyor.

Fullstackler piyasada büyük bir boslugu dolduruyor, bazi isler front-end ve back-end de o kadar ic ice gecmis oluyor ki bu iki tarafada hakim olan insanlar ancak rahat ele alabiliyor. mesela node.js konusu icin mutlaka iki taraftan birikim gerekiyor. ya da büyük web uygulamalarinda mimari cözüm olstururken de avantaj. ama uzmanlik cidden erisilmesi zor bir durum, gökkusagi gibi ne kadar yaklasirsa o kadar senden uzaklasiyor. insan ögrendikce bildigini degil bilmedigi seyleri daha iyi görüyor.

array icin verilen index'de deger yoktur.

calistirmadim ama,
Step = Integer.parseInt(args[1]);

adimindaki (args[1]) arguman girilmemis olabilir.

bir array degerine gecersiz bir index ile erismeye calisiyorsun. benim ilk gözüme carpan yer:
People = Integer.parseInt(args[0]);
Step = Integer.parseInt(args[1]);

burada args arrayinin uzunlugunun 2 olduguna eminmisin. main methoda sadece 2 den az parametre gönderiyor olabilirsin. eger main methoduna en az iki parametre gönderilmesi zorunlu ise yukarida verdigim kisim öncesi if (args.length == 2) kontrolü yapmalisin.

programa argüman verdin mi ? args[0] ve args[1] değerlerini koda arguman olarak vermen lazım.
stackoverflow.com

Anlamadığım n= 8 m=3 sonra neden arguman set ediyon ? Argumanlara ihtiyacın yoksa kaldır o satırları. Yok ihtiyacın varsa verdiğim linkte anlatıyor o şekilde ekle. Eclipse kullanmıyosan da kullandığın ide ye nasıl arguman ekleniyor google da bi aratıver.

Viyana. Cunku sehirde 8-10 farkli sahne vb kuruluyor. Surekli bir parti ortami var ^^

avusturya tirol bölgesi, isvicre alperi. weihnachtsmarkt ve kar. www.google.de

Yilbasina christkindlmarkt aka weihnachtsmarkt aka christmas market kalmaz. Koca viyana'da bile 1-2 tanesi (asiir turistik olanlarinin yarisi) hizmet veriyor 24 araliktan sonra.
Noel zamani basli basina gelip gorulmesi gerekiyor,
Noel pazari gorecegim diye yilbasinda sakin gelmeyin :)

22 derece gösteriyor wikipedia da güney taraf icin. güneyle kuzey arasinda cok da fark olmaz. rahat girilir ama hava yavastan da rüzgarli olmaya baslar.

Her ay kıbrıs'a giden biri olarak bence girilmez.kasım serin olur denize girilecek kadar sıcak olmaz

Ben Magosa'da bir kaç kez yaptım bunu. Oluyor.

3 Kasım tarihinde girmiştim.

10-15'inden sonra girilmez ama bence. Hoş bizim komşu Aralık-Ocak ayında akdenizde giriyor o ayrı konu. Ben normal bünyeden bahsediyorum.

antalya da girdiysem kıbrısda hayli hayli.
29 ekim de girmişliğim vardır gayet güzel di.

1 Ocak sabahı denize girdim ben :) soğuktu evet ama ölümcül değildi. Kasım da hayli hayli girilir.

Bu arada usumeden rahatlikla girebilmekten bahsediyorum.

@stavro sen bakma onlara üşürsün giremezsin.
eylül desen hemen ok derim süper oluyor kıbrıs hadi ekim de olabilir ama kasım ıı ıhhh

Ya programcı olduğumu iddia etmiyorum ama hocamın fortran kodu vardı doktora tezimde onun üzerinden devam edelim dedi. Baktım anlamıyorum baştan oop olarak yeniden yazdım c#'ta. Bence sen de sıfırdan başla ama koda yumulma bölebilecek en ufak parçalara bölüp teker teker sınıfları oluştur.

önce uml üzerinden basla, ilk use case diagram ciz, sonra class diagram. class diagram üzerinde classlar arasinda inheritance durumunu tanimla. daha sonra abstract classlari tanimla. bir sonraki asama olarak da hangi interfaceler sana lazim onlari tanimla. koda elini sürme, kagit üstünde yap herseyi. yaz ciz boz, sonra class diagramlarla ilgili tekrar tekrar kaynak oku. aklina geldikce yine tasarla class diagramini.

bir sonraki asama design patternler. hangi durum icin ne pattern kullanacaksin onlara bak. mesela singleton ya da factory pattern. class diagramlarini buna göre güncelle

en son asama ise gelistirme, ama bu gelistirme asamasinda test driven development yapman kodunun en mantikli yoldan ve hatasiz bicimde en kücük parcaya bölmeni saglar. yani TDD ile önce girmemen gereken yasaykli yollari tanimlarsin, sonra kendi yolunu kendin bulursun. ayni zamanda da unit testleribu yazmis olursun.

Kisaca:
UML->Use Case Diagram -> Class Diagram -> Design Patterns -> Class Diagram -> Coding with TDD

Kayak olarak bu kitap hizla okunup tüketilebilien bir kitap www.amazon.com

Kamyonet aynasinin altinda duruyorsaniz gormez,yuksek araclar icin sozkonusu bu,trafikte rastladiginiz tirlarin arabalarin sofor tarafindan alip suruklemeleri bu yuzden,sizi orada gormuyor.ancak sizinkisi ortan boy bir kamyonettir,o sofor hatasi oluyor,farketmemis sizi,sizde dikkat etmemisiniz.

gormemeleri cok olasi, kor noktalarina bir araba sigiyor tirlarin. en iysi yaklasmamak ama ne mumkun

kamyon yada kamyonet söförleri kör nokta kontrolü yapmali, bu onlarin ehliyet alirken sinvada en cok karsilarina cikan durum, aynadan her yeri göremez ama kafasini uzatip kontrok etmeli. manevra sirasinda göremedigi bir yer var ise, özellikle geri manevralarda, bir kisinin klavuzu ile manevra yapmali. bir arac söförü icin göremedim mazeret sayilmaz, göremiyorsan manevra yapmayacaksin. bu kural sadece kamyon/kamyonetler icin degil normal otomobil sürücüleri de dönüs sirasinda kafasini omuz üstünden cevirip kör nokta kontrolü yapmali. görmedi diye insanlari altina mi alsin, görmedim mazeret mi.

tam arkasındaysan göremez. yandaysan görür ama mesela kapıya yakınsan orayı da göremez.

kapının tam ortasında değil de şoförün çaprazındaydım. mahalle arası olduğu için yürünecek başka yer yoktu. kafam da doluydu, dediğim gibi benim dikkatsizliğim de olabilir.

22cm.

Pardon derece.

Bu arada hemen bahsedelim kamyon ve tırların sağları çok tehlikeli aman dikkat.

beni ezmek üzere olan şöyle bi şeydi. tır falan değil.

kamyonetkasasi.com

mazot pahalı
iskeleler normal
yazlik derim

tabii ki de yazlık. tekne her şekilde masralı.

Yazlik

Olm yapmayin ya 3te 3 yazlik cikti iyi mi. En iyi tekne arkadasinin teknesidir klisesi ne zaman gelecek. Uzun badee dusununce mesela yazlik icin yol parasi vermen lazim her turlu teknede o yok. Mesela bak o bi arti bence

Yazlık için yol parası vermen gerekiyorsa tekne için de limana gitmen gerekecek. Teknenin bakımı daha zordur. Temiz su doldurmak bile parayla. Yazlık alırsan her zaman bir yere kaçma fırsatın olur. Her havada denize açılamazsın ama. Yazlık diyorum.

Maceracı bir ruhun varsa tekne.

Daha garantici, sakin bir insansan yazlık.

Tekne cok masrafli biliyorsun degil mi?

bitirici vuruşu yapıyorum
evet yazlıh +1

tekne alır

En iyi tekne arkadaşının teknesidir bu nedenle yazlık.

tekne emek ister ama daha güzeldir, daha özgürdür. eger yelkenli ise limandan ciktiginda ise masrafi cok azdir, 100 euro mazot koyarsin ege koylarini gezersin, motoru sadece liman giris cikislarinda calistirirsin. ama limana girdiginde bakimi bekletmesi masraflidir. tekne derim ama kiralik tekne en iyisidir. baktin senede 4 aydan fazla teknede zaman geciriyorsun o zaman alirsin.

tekne alırdım her türlü hevesim geçince de (biraz zor olurdu ama) satıp yazlık alırdım..

ne yazlıgı yahu, bizim var bi tane olmaz olasıca elimizi ayagımızı baglıyor her sene. hic bir yere gidemiyorsun. hem sanki yazlığın masrafı yok. her sene gunes enerjisi patlar. onu tamir için cıkanlar illa kiremitleri kırar, o kıs tavan akar. her sene bası illa boya badana ister. göt kadar bahcesi var yıllık masrafı en az 1000 kagat. çiçek bile yok dogru duzgun, cayıra dondurduk artık ustelık de.

yani tabi ki de karavan :)

hayalin

Ucuz ve mantıklı diye sorunca yazlık, yoksa hayalin tekneyse tekne.

Ben her ikisi için de kiralık diyenlerdenim. Bir de sosyal duruma bağlı bunlar. Küçük çocuk varsa tekne sakat, sakatı bırak çocuklar yazlık sosyalleşmesi istiyorlar, şehirde sokakta oynayamayan çocuk yazlıkta oynamak istiyor. Tekneyi bir süre sonra sattığında değer kaybı, yazlıkta değer kaybı yaşamazsın genelde.

Ben eskiden yazlığa kötü bakardım ama annem-babam 2 sene evvel yazlık aldı bir hayli zevkli bir şey.

Denize sıfır olması şart değil.Sahili güzelse ve 5-10 dakika yürüme mesafesindeyse yeter.
Bizimkiler Kuzey Ege'den aldılar ama ben kendim alacak olsam Muğla'dan alırdım.

öyle bir yazılmışki sanki yazlığın hiç masrafı yok.

yazlıkta da kullandığın elektriğin, suyun parasını veriyorsun.
yazlığında bakımı, boyası, temizliği, tamiratı olur.
müstakil bahçen varsa onuda yaz; her sene bakımı falan filan veya siteyse/kooperatifse aidatı vardır.

bir tane beneteau alırsın öğrenirsin hayattan keyif alırsın. istediğin yerde denize girersin. vay efendim o koya yol yok; vay bu koyda çocuklu aileler, vay burda plaj/şezlong parası gibi dertlerin olmaz.
özgürsündür. yazlık gibi beton temel üzerinde bir yere bağlı değilsindir.

masrafı var mı? var.
ama temiz bakmaya çalışır, hırpalamadan zorlamazsan; bilinçli kullanıcı olursan masrafınıda minimize edersin.

tekne alan 2 kez mutlu olur.
ALIRKEN-SATARKEN.

ikisini de alma gerek yok her yaz yeni bir yere git misler gibi dert yok tasa yok

yazlık konusunu fazla gömmüşsünüz.Anlatayım:

1) Yazlığı siz almayın. Anneniz-babanız alsın ve yılda birkaç ay burada geçirsinler emekli olunca

2) Siz de yazın 4-5 kere kısa tatil şeklinde onları ziyaret edip takılacaksınız

3) Yazlığın lokasyonu etrafta para verip de tatilinizi geçireceğiniz yerlere araba ile maksimum 1 saat uzaklıkta olsun

BU şekilde tadından yenmez

dünyanin en cakal ev sahipleri olarak uni mahallelerinde ev sahipleri salonu "pimapenle" bölüp daha cok odali gibi kiraliyor. ama su ana kadar gördügüm sunta, pimapen yönemlerinin hicbiri göze hitp etmiyordu. söyleyeyim. mümkün, en kolayi tahta paravan, en zoru yeni duvar. ama gerek var mi siz karar verin. güncel fiyat bilmiyorum.

sunta salonda çok cırtlak durur bence de. dışarısına boyama falan yapılabilir, ne bileyim iki üç çerçeve asılır diye düşünüyordum.

cam tuğla ile örsünler

alci bölme duvar www.yedigun.com

Bu yaşlarda dişini sıkıp borçlarını kapatmak ve sonrasında da yavaş yavaş birikim yapmaya çalışmak dışında çözüm yok. Masraflarını kıs.

Borcum zaten yok sayılır, üç ay sonra bitiyor. Benim demek istediğim hayatıma bir yön çizmek, böyle kalmak istemiyorum.

Birçok insan hayatının belirli dönemlerinde gelecek sıkıntısı yaşar, bu normal.

"uzman olduğum bir konu yok. Aslında var ama iş hayatında para etmez.." demişsin. Benim sana tavsiyem, hergün ama HERGÜN o sevdiğin ve uzman olduğun işle ilgili kendini geliştir ve daha iyi iş fırsatlarını kovala. İşinde çok iyiysen para bir süre sonra senin için sıkıntı olmaktan çıkar.

Tyler durdan'ın fight club'ta yaptığı gibi, bugünden itiraben ne olmak istiyorsan ona yönelik kendini geliştir.

ne iş yapıyorsun acaba?

Beden işçiliği denen işlerden yapıyorum.

bence bu zamanda iş hayatında işe yaramayan bir konu yok, yeterince pazarlayamadığın bir konu var. millet evde ekşi mayalı ekmek yapıp satıyor, belgeseller çekiliyor haklarında. bizim sekreter internetten izlediği videolarla sıfır bilgiyle çok basit teraryumlar yapmaya başladı, sonra nişanlısının annesinide bulaştırdı bu işe, şimdi internetten sipariş alıyorlar yıığınla. her ne ise o özelliklerin, üstüne düş, illa bölümünü okuman şart değil, uygun fiyatlı bir kurs araştır, bir sertifika vesaire edinmeye çalış. bu yöntem olmuyorsa bile o özelliklerinle ilgili iş alanlarını araştır, yaratılabilecek iş alanları var mı bak, kendini bu konularda iyice geliştir ve en iyi şekilde pazarlamanın yollarını bul. mutlaka bir ihtiyaca karşılık geliyordur senin şu an umutsuzluktan dolayı işe yaramaz dediğin şeyler. dolu tarafı görmeye odaklan bence.

edit: çok feci kriz var, iş bulmadan sakın çıkma işinden.

iş alanını değiştir. gemi adamı olabilirsin belki?

yaşın daha küçük, meslek edindirme kurslarına gidebilirsin.

Canını sıkma, sadece nerede mutlu olmak istiyorsan orada ol. Gerisi gelir.

Açıktan üniversiteye kayıt oldum, öylece kaldı. Sıkıntı burada başlıyor, tamam herkes okumak zorunda değil, ama elinde bir mesleğin, kendini yetiştirdiğin bir alanın yoksa okumak zorundasın. Kaldı ki açık öğretim cidden çaba gerektirmiyor, öyle ya da böyle bitirirsin. İşe yarar bir sürü bölüm var sana en yakın olanı oku mutlaka, tabii kendini geliştirmek şartıyla. Belediyelerin meslek edindirme kursları var oralara bakın.

yasadigin durumu hayatinin bir döneminde yasamayan insan yok, egitimlisi de, zengini de, ciftci de, mühendis de, doktor da hepsi. sevecegin arkasina tutkuyla baglanabilecegin bir ilgi alanini kesfet, belki senin herseyden cok sevecegin ve cok iyi yapacagin bir is var da sana denk gelmedi. ne kadar farkli seye elini atarsan o kadar iyi. sevdigin alanda kendini gelistir, gelistirirken sirf servdigin icin yap bunu. sonra cevreni gelistirmeye bak, ne kadar insan tanirsan o kadar farkli seyden haberin olur. tabi bunlari demesi kolay bir de yasamak, calismak gerekiyor gereksiz ve yorucu islerde. ama herkes öyle hayatindan memnun olan yok ki, her zaman daha iyisini istiyor insan, o yüzden kimseye muhtac olmamak, kimse tarafindan ezilmemek icin önce beklentini düsür, bununla beraber ugras. moralini de bozma, herkes senin gibi de belli etmiyor kimse.

Bir lisans eğitimi almayan insanlara her zaman önerim bir zanaat öğrenmeleridir. Zanaatkar insan her zaman para kazanır bunu sakın unutma. Berber bayan kuaförü aklına ne gelirse zanaat ile alakalı hepsi iş görür elektrikçi bile olur. Burada takıldığına göre seninle aynı eğitim seviyesindeki çoğu insandan öğrenme hızın daha yüksek birisi olduğunu düşünüyorum, hiç bir şey için geç değil.

kesinlikle bir el sanatı öğren. ismek gibi ücretsiz kurslar var bunlarla ilgili. dilersen kendin de öğrenebilirsin. kendini yeterince geliştirdiğinde işini bırak, internet üzerinden ya da kendine küçük bir dükkan açarak sadece o işe odaklan. 24 yaş hiçbir şey değil karamsarlığa kapılmana gerek yok, bugün başlasan 2-3 seneye elinde süper bir mesleğin olur.

sigortasız mı çalışıyorsun?

Normalde sigortalı çalışman hastalandığında doktora gidip muayene olman gerekiyor. çalışamayacak kadar hasta olunca doktor çalışamaz raporu veririr. Böylece ne canını üzersinn ne de ağız kokusu çekersin.

Sigortasız çalışıyorsan;
Bu senin de payın olan ama daha çok hepimzin payı olan en büyük ayıbımız, zavallılığımız. Sigortasız çalışmamak gerekiyor. Sigortasız çalımaya karşı hepimizin ses çıkarması gerekiyor. Taksimdeki ağaçlar için kıyamet kopardık ama sigortasız çalışmaya kimsenin ses ettiği yok....

İşverenin seni sigortasız çalıştırdığı halde hastalandığın zaman tatava yapıyorsa sessiz kalmaman lazım. Sigortan olsaydı rapor alabileceğini vurgulaman gerekiyor.

Ne yapayım ben sorun için;
Yaptığın işin ne olduğu o kadar da önemli değil. Ne iş yaparsan yap başarılı olmak için yani bir anlamda vazgeçilmez olmak için, yaptığın işten para kazanabilmek için değişmeyen kurallar var.
İşini yapman gereken zamanda yapman gerektiği gibi yapmak başarının maymuncuk anahtarıdır.
Bi örnek vereyim. Uzunca bir süredirbizim apartmanın yöneticiliğini yapıyorum. Komşularımın hepsi benden çok yaşlı olunca mecburen iş üstüme kaldı, genç biri taşınsa diye bakar oldum. Neyse uzatmıyayım son merdiven yıkamacımız işi bırakmasın diye neredeyse gözüm gibi bakıyorum. Çünkü merdivenleri güzel temizliyor, geleceği zamanı zorunlu hallar dışında aksatmıyor. Olay budur. Gönül rızasıyla diğerlerine vereceğimden fazla ödeyebilirim, bayram yılbaşı vs ek ödeme yapabilirim. Çünkü beklentilerimi karşılıyor ve sorun yaşatmıyor. Kadın genelin kariyer planına almayacağı bir iş yapıyor. O işi yapacak insana ihitiyaç var. Kadın işini iyi yapıyor ve vazgeçilmez olduğu için iyi para kazanıyor.

Kendini yaparken iyi hissettiğin bir alan bul ve gerekeni gereken zamanda gerektiği gibi yap. Gerisi kendiliğinden gelir.

24 yaş geç bir yaş değil, hazırlanıp üniversite oku, sevdiğin bölüme git, hırs yap 3 yılda bitir bak yaş daha 27-28 iken sevdiğin bir meslekte kendi yağında kavrulursun. Kimseye de hesap falan vermezsin.

@hayat aklini konusacak bir filozof uret
Sigortalıyım ama kadının izne apayrı bir katı durumu var. Kimseye izin vermek istemiyor, yıllık izinleri ikiye üçe bölüyor kimse ses etmiyor.

Cevap veren herkese teşekkür ederim. Gerçekten birşey için geç değil gibi geliyor bana da, elimden geleni yapacağım.

30 yasinda tip fakultesine girip 40 yasinda mezun olan insanlar tanidim. asla ve asla hicbir sey icin gec degil. onemli olan hayatinizi nasil devam ettirmek istediginize karar verip buna yonelik net adimlar atmaniz.

ülkemizde meslek sahibi olmak zor, iş sahibi olmak lüx.

keşke daha açık yazsan, millet daha çok yardımcı olur gibi geldi en azından tam anlamıyla soruna bir cevap verilmiş olurdu. yazılanların hepsini okudum, seni tatmin etti mi bilmiyorum ama beni etmedi. yaptığın iş, eğilimin olan alan ile ilgili yazsaydın keşke. bir de okumanı tavsiye edenler için, okumak da para değil mi? altından kalkabilecek misin?

yaşın da erken değil bence bir alanda 0 dan başlamak için geç bile sayılır, ama eğilimini olduu alan başka tabii ki.

benim de tavsiyem o yönde ilerlemen ve bu ülkede grip için izin alan insan sayısı çok azdır. bu çok büyük bi' mesele değil. umarım her şey gönlünce olur.

kültürü bilmiyorum ama bilgiden zorlanacağını sanmam. oradan mezun ve yurtdışında master yapan tanıdıklarım var.

Hoca referansi varsa sikinti yok.

Keko musunuz? Özel üniversitelerle ilgili bir bilgim olmadığı için soruyorum herhalde bu soruyu. Kaldı ki kültür olma ihtimali daha yüksek. Bilgi bir ihtimal.

Keşke soruya cevap verirken uslubumuza da biraz dikkat etsek.

üniversitenin özel üniversite olup olmamasindan daha ziyade o okulun dünya siralamasindaki yeri, hoca referanslari, not ortalamasi, dil yeterliligi önemli. yani asil o okulun kalitesine bakar. özel veya devlet üniversitesi olmasindan bagimsiz bircok kaliteli veya kalitesiz üniversite var. ama master icin türkiyedeki özel üniversiteler diger konularda geride kalsalar da dil egitimi konusunda öne cikiyor, devlet üniversiterine göre en büyük avantaji genelde dil oluyor.

Sadece berlin için konuşuyorum, iki gün gerçekten haksızlık olur. Ben geçen sene gittiğimde iki gün kaldım dönerken ağlıyordum. :( Bir de önerim gece eğlenmeyi ve berlinin ruhunu görmeyi istiyorsanız berlin'i mutlaka cumartesi pazara denk getirin.

sevgiler :)

berlin'i bilmiyorum ama trenler leş olmaz. 15 dakika yakınmış ulaşım için. trenler dakiktir zaten.

Kurfürstendamm caddesi berlinde istanbulda karsiligi bagdat caddedi gibidir, en iyi alisveris caddelerinden biri. baslangic noktasinda 2.dünya savasi ani kilisesi var. bu cadde bati berlinin de merkezidir.

dogu ve tarihi berlinin merkezi ise "unter den linden" caddesi, bu caddedenin bir ucunda brandenburg kapisi, meclis binasi, yahudi soykirim aniti ve tiergarten (park) var diger ucunda ise müzeler adasi ve alexanderplatz var. unter den linden bir ucundan digerine yürünebilir.

bunun disinda east side gallery yani berlin duvari, mauer park (pazar günleri özellikle), check point charie, potsdamer platz diger turistik yerleri.

berlininin turistik yerlerini görüp gecmek icin 2 gün yeterli, müzerleri de gezmek isterseniz 1 hafta yetmez.

müzeler arasinda bergama müzesi (kapali olabilir, tadilatta), berlin teknik müzesi, naturkunde museum en iyi müzeleri.

alternatif mekanlar ise neu venedig, grünewald

yemek icin "fes berlin türkish bbq" "defne restaurant" en iyi yerler.

banliyo dediginiz sanirim s-bahn berlin icin de en pratik ve en cok kullanilan ulasim araci, metrodan cok daha hizli cünkü durak sayisi daha az. ayrica Kurfürstendamm üzerinde bircok metro duragi da var.

ek olarak berlinliler Kurfürstendamm caddesine kisaca Ku'damm derler, adress sorarken aklinizda olsun

Hamburg bence almananyanin en iyi ikinci sehri, düselldorf ve köln ise berln be hamburga göre cok daha kücük sehirler.

metroda çok ciddi petrol gibi bişey kokusu var, bilen yazar. benim her binişimde içim dışıma çıkmıştı ama benim dışımda herkes mutluydu halinden.

kudam(okunur)'dan mitte'ye (merkez yani, alex ve müzeler adası civarı) ve diğer yerlere trenle, metroyla, otobüsle gidebilirsiniz. ben mitte'de kaldığım halde hemen her gün günlük bilet alıp gezdim. siz de öyle yaparsınız, değişen bişey olmaz. ben 4 gün kalmıştım. müzeye tarihe falan meraklıysanız bi hafta anca yeter. bence programınız fena değil, bozmayın.

sizi bilmemem ama benim için almanya bavyeradır, münih-regensburg-bamberg-nürnberg ve yakınlardaki salzburg'u bu sefer olmasa da başka bir sefer kesinlikle gezin.

düsseldorfu ele gitsin bir şey yok o taraflarda. Onu berline ekle bence.

Hamburg'u da cuma veya özellikle cumartesi gece orda olacak şekilde ayarlamaya çalışmanı tavsiye ederim. Sabahı turistik gezi, gecesi eğlence için pazar sabaha karşı fischmarkta geçersiniz direk geceden.

Hamburg + berlin yapin.

Ya da berlin + dresden + leipzig olabilir.

Akış diyagramı yaparak başlayabilirsin.

Fahri Yurtseverdi sanırım yazarın adı Algoritma kitabı vardı. Onunla başlayabilirsin. Dil için başlangıçta türkçe blog video izlemen daha iyi bence.

www.codecademy.com rica ederim.

videodan ilk girisi yani teorik tarafi ögrenmek her zaman problemli olur cünkü videoda cok kisa sürede cok sey anlatilir ve bircok yer atlanir. benim tavsiyme önce videodan basit java kodu nasil calistirilir, nasil araclar gerekir, hangi temel komutlari ile derleme, calistirma yapililir onu ögrenmen. yani programlamayi degil de programlama sirasinda kullandigin araclarin kullanimi ögrenmek icin ilk planda video dersleri kullanabilirsin. ama asil gelistirmeyi bir kitaptan sindire sindire ögrenmek daha iyi olur. kitaplar arasinda basit anlatimli olanlari tercih et, mesela bu www.amazon.com buradaki örnekleri kendin de yaz ve calistir. böylece bir programlama diline sakin bir giris yapmis olursun.

daha sonra karar ver programlama dili ile ne yapacaksin, web sitesi mi? desktop programlar mi? mobil gelistirme mi? big data programlama mi? buna karar verdikten sonra bir sonraki asama olarak www.coursera.org gibi programlamayi üniversite düzeyinde ögreten kaynaklara yönel. bunlardan videolari izle, ama herseyi hafizanda tutmaya calisma. bu sana neyin nasil yapilacaginin yolunu gösterir. bununla beraber yine o alanda bir kitap isini görür, ama bu kitaplarin bir üst seviyede olmasina dikkat et, mesela bu www.amazon.com

buraya kadar kisim bir programlama dilini ögrenmek icin gidecegin adimlar. bir yazilim mühendisi ya da programci olmak icin buna benzer adimlari uml, design patterns, oop, algoritmalar, frameworkler, data structures, gibi konularda da tekrar etmen gerekiyor, ögrenme hic bitmez ama ne sadece video dan ögren, ne de kitaptan.

yazilim mühendisliginin her alt alanini:
- video ile giris yap, araclari ögren, hafizada tutmaya calisma
- kitap ile pekistir, yine hafizada tutmaya calisma
- bilgisayrinda uygula, zaten ezberlersin uyguladikca
- detaylarini ögren, performans, mimari, kod okunabilirligi, gelistirme methodolojisi gibi konularla derinlesip uzmanlas.

tüm bunlardan sonra programlama sirasinda yasanilan problemleri, engelleri, karisikliklari daha bilincli bir gözle kesfedecksin, sonra ilgilendigin konunun "professional" serisi kitaplarini bul ve ilerle, daha uzman videolari izle, dilin api dökümantasyonlarini incele. bunlar sana uzmanlik getirecektir.

polonya ve ukraynada egitim almis arkadaslarim arasinda ukraynada egitim alanlar cok daha nitelikli egitim almislardi. polonyanin egitim sisteminin cok iyi oldugunu düsünmüyorum. avrupa icinde de polonya üniversitelerinin imaji pek iyi sayilmaz. amac diploma degil nitelikli egitim ise fiyat performans acisindan ukrayna öne cikiyor özellikle mühendislik matematik alaninda. tek eksigi avrupa birligi olmamasi. ayrica ic karisikliklar nedeniyle ülkenin dogu bölgesinden kacinmak gerekiyor.

elbette polonyanin cok iyi üniversiteleri vardir, o nedenle ülkeyi degerlendirken üniversiteyi de degerlendirin. eger söz konusu gercekten polonyanin önde gelen iyi üniversiteleri ise mutlaka degerlendirin. gidilecek üniversitenin yayin sayisina, hocalarinin akademik basarilarina, dünya üniversiteleri arasindaki sirasina bakin. bunlarin yaninda o üniversitede ne kadar uluslararasi ögrenci var onu da degerlendirin. eger üniversitenin uluslararasi ögrenci sayisi cok ise adaptasyon daha kolay olur.

ukrayna'da benim de okuyan arkadaşlarım var. polonya ile karşılaştırılması dahi abes geldi bana. özellikle sosyal bilimlerde.

onun dışında amaç muazzam bir akademik eğitim almaktan ziyade, uluslararası tecrübe kazanmak, ingilizce'yi akademik anlamda daha etkili kullanabilmek, yurtdışı iş olanaklarından yararlanabilmek, tecrübe edinmek. almanya'da okulların ücretsiz olması benim açımdan birşey değiştirmiyor çünkü almanya'da yalnızca yaşam giderlerine verdiğim para bile polonya'daki tüm masraflarımdan daha yüksek bir rakama denk geliyor. kaldı ki almanya'da mezuniyet sonrası iş bulabileceğimi düşünmüyorum. birçok okulun kabul sürecinde en azından b2 almanca bilmeyi zorunluluk olarak getirmesi de ayrı bir mesele. polonya'da pracuj.pl üzerinden görüntülediğim, türkçe bilen eleman arayışı 35'ten aşağıya düşmüyor. bu avantajı da değerlendirmek istiyorum açıkcası.

şu an lodz üniversitesi'yle ilgileniyorum. en büyük aday o gibi gözüküyor. her ne kadar sıralaması çok parlak olmasa da orada okuyan bir iki kişiyle konuştum okulla ilgili hep iyi şeyler söylediler. uluslararası öğrenci anlamında ise baya bir int. öğrenci var gibi.

hocam özellikle pazarlama veya pazarlama iletişimi üzerine bir bölüm arıyorum fakat jagiellonian ve adam mickiewicz'de malesef pazarlama üzerine bir ma bölümü yok. lodz üniversitesi'nde international marketing man. bölümü var. ona benzer bir bölüm arayışındayım alternatif olarak.

Tur kayagi diye bir sey var, karda yurumek icin.

nordic tarzi kayaklar var. bunlar daha ince, daha uzun ve kayaklarin topuk baglamasi sabit degil. bunlarla düz ve yokus yukari gayet iyi hizlarla ilerlenebiliyor. yokus asagi yeterince hizlaninca bir sonaki yokustan yukari cikmak zor olmuyor, topuk baglamasi sabit olmadigi icin kayaklari ayaktan cikarmadan yürüme ve kayma arasi hareket yapilabiliyor yani hem yürünüp hem kayilabiliyor.