Ziraatten swift yapabilirdin . Geçen gün 2500 euro gönderdim 3 günde gitti 20 euro masraf kesti.

aynen bu problemi okul ogrenci islerine ile paylas. belki fazla yatirmani isterler sonra okula gidince fazla miktari geri alirsin, ya da eksik kalan kismi okula gidince tamamlarsin. Ayrica parayi gonderdikten sonra da okula ulastimi diye takip et, ben zamaninda ayni problemle karsilastim ve gonderdim, para yaklasik 20 gun sonra okula gitmis ama cok gec kalmis, okul da bana uyari mektubu gondermis para gelmedi kaydiniz silinecek diye. O posta da saolsun ptt de kaybolmus, kaydimi silmislerdi de bircok cok problemli bir surecten sonra tekrar kaydimi yaptirmistim. Bu gibi durumlarda hep okul ogrenci isleri ile iletisimde ol, dekontu bir de mail ile ogrenci islerine ilet.

oncelikle swift gonder kesinlikle
swift gonderirken masraflar gonderene ait OUR sec
karsi taraftan para kesmez

SWIFT işlemi yapacaksınız.
İnternet bankacılığından kendiniz yapabilirsiniz.
IBAN, Alıcı kurum tam unvanı, adresi gerek. IBAN'ın yanında birde swift kodu olur. TRISBAPSXXX gibi harflerden oluşuyor. Bunlar varsa işiniz tamam.
Gelelim masraflara;
Gönderen bir komisyon öder. Onu gönderirken ödeyeceksiniz.
Alıcı masrafı da şu oluyor. Siz parayı yazılımlar aracı gönderiyorsunuz ancak fiziki olarak ulaşması teorik olarak 15 gün sayılıyor. Siz parayı gönderdiniz. Alıcının hesabına da ulaştı. O parayı gönderildiği gibi hemen çekmek isterse, banka henüz kendisine ulaşmamış parayı ödediğinden masraf alır. Bunu da genelde gönderilen paranın içinden keserek alıcıya teslim eder.
Senin durumunda alıcı okul, parayı tam isteyecektir.
Bu durumda senin yapman gereken şey, parayı gönderirken alıcının komisyonlarını da peşinen ödemen olacaktır. Gönderirken karşına çıkacak, seçenekleri iyice oku.
Finansbank'ta SWIFT işlemi biraz garipti, açıklama yazdırmıyorlardı. Ama iş bankasından defalarca SWIFT işlemi yaptım. Masrafı neyse ödedim.

15 gun surmuyor yanlis bilgi vermeyelim.
isbankası en temizi
oradan yap
sana mail geliyor swift evragi
3-4 is gunu icinde geciyor en gec
swift i de alıcı ile paylasirsin

gonderirken OUR sececeksin masrafları
3 gun sonrasını sec karsi tarafa gecme gununu.

teorik olarak 15 gün sayılıyor dedim.

amac algoritma ogretme ise python cok basit bir dil oldugu icin mantikli olabilir. ama amac algoritma ile birlikte program mimarilerini de ogretmek ise java object oritented olmasi nedeniyle mantikli olabilir.

programlama ogrenmek icin hem fonksiyonel programlama hem de object oriented programlama yapilabilen esnek dillerin (javascript, c vs.) iyi bir baslangic oldugunu dusunmuyorum. Cunku bu iki programlama mantigi birbirinden tamamen farkli, o nedenele programlama baslayan kisi gelistiridigi akisin hangi tarz programlama icerdigini bilemeyecektir ve kafasi daha da karisabilir. O nedenle sadece bir paragidmaya bagli kalinmasi yararlidir.

Akis bencede su sekilde olmali,
1. programlam dilinin temelleri ogrenilmeli (degiskenler, donguler, if else gibi statementler)
2. temel algoritmalar calisilmali. bunun icin projecteuler.net arsivi guzel algoritma sorulari barindiriyor. zor gelirse daha basit algoritmlar calisilabilir.
3. programlama mimarilerine girilmeli, Object oriented programla temelleri ogrenilebilir (encapsulation, inheritance, polymorphisim vs)
4. temel programlama kutupuhaneleri ogrenilmeli. json/xml islemler, dosyaya yazma vs,

online kaynak olarak udemy, coursera giris seviyesi derslerini onerebilirim.

Teşekkürler,
project euler özellikle inceleyeceğim
object oriented'a enson gireriz zaman kalırsa

Mesaj geçmişini okumam da kimlerle mesajlaşmış şöyle bi bakarım. Anlamsız birisini görürsem de sorarım bu kim diye, habersiz yapmayadabilirim ama kendi isteğiyle bak diye vermiş.

sevgiline göre değişir. ciddili sevgilimse bakarım. güvensizlik teşkil eden şeyler varsa ayrılırım. kıvırmaya gerek yok.

kimlerle konusmus diye bakarim ama oyle acip tek tek arkadaslariyla, hemcinsleriyle falan konusmalarina bakmam.

şifrelerini ben asla bu yönde bir istekte bulunmadığım halde "ne olur ne olmaz, lazım olursa benim yerime bir şeyi sen yaparsın" diyerek kendisi verdi. sadece bir kez kendisi istediği için girdim, onun dışında girmedim. girmem de. ben prensip olarak şifrelerimi asla kimseyle paylaşmam bu arada, kendisinin de bu yönde bir talebi yok zaten.

neden diye soracak olursan, durduk yere canımı sıkmak istemiyorum. ben onunla kendisine güvendiğim için sevgili oldum. şu an ne yaptığını bilmemin imkanı yok, gidip evine gizlice kamera mı yerleştireyim? böyle hayat yaşanmaz. ya güvenirsin ya güvenmezsin. haliyle, açıp da mesajlarını okuma ihtiyacı hissetmiyorum çünkü beni aldatacağını ya da yanlış bir şey yapacağını düşünürsem ilişkimi keserim direkt. böyle biriyle neden birlikte olayım ki?

bunun yanında, sevgili mesajları yanlış anlaşılmalara çok müsait oluyor. atıyorum onun bir arkadaşıyla kendi arasındaki üslubu, şakayı vs. bilmediğin için çok küçük şeyleri abartıp sorun haline getirebiliyorsun. kendi adıma, buna gerek görmüyorum. dediğim gibi, ben zaten güvendiğim için birlikte olmuşum, mesajlarına bakacak kadar güvensiz hissediyorsam o noktadan sonra ilişkimden hayır geleceğini düşünmem pek.

o yüzden okuyup da boşuna ortalığı karıştırmanın gereği yok, bana ne. ünlü şair mustafa topaloğlu'nun da ifade ettiği gibi, cehalet mutluluktur.

her satırını okurum

O mesaja bakınca hiçbir şey eskisi gibi olmuyor.

Okumam okuyani da sevmem. Maco degilim.

ideal olan sevgililerden birinin digerine sormasi "okusam rahatsiz olur musun?" diye. rahatsiz olur ise okumamli ama kendi mesaj gecmisi de gizli kalmali. Eger "okuyabilirsin" der ise iki taraf da birbirine acmali. Bir iliski ya "guven" ya da "seffaflik" uzerine oturabilir. ya iki taraf da birbirine guvenir ve okumasi icin bir neden yoktur, ya da iki tarafta birbirine seffafdir okunmasinda sakinca yoktur. Iliskilerde en buyuk problem bunun onceden netlestirilmemsi, biri iliskiiyi seffaflik uzerine var sayiyorken digeri guven uzerine kuruldugunu dusunuyordur. Bu da ilerde kavgaya neden olur, yada biri bu durumu kotuye kullanir. Kendi mesajlarini saklarken digerininkini okumak gibi. Aslinda seffaflik veya guven iliskisi durumu da dogru ve yanlis degil, dogru olan ortak karar verilmis olmasi, yanlis olan karar verilmemis olmasi yani ciftin birbirinden farkli dusunmesi.

aslında okumamak lazım ama okurum.

yalnız şöyle ki stalk ve dedikodu manyapı bi insan olarak kim şifresini verirse versin okurum. olay sevgilide değil yani.

Sevgilim bana "mesajlarını okusam rahatsız olur musun" dese, savunma psikolojisiyle "yğöö al oku" derim. ama bu yaptığı çirkin davranışından dolayı onulmaz yaralar açılır

eskiden kesin okurdum.
şimdi, şöyle bir bakarım kimlerle konuşmuş ne yapmış diye.

karşımdaki insana, ilişkinin durumuna, süresine, duyduğum güvene göre değişir mesajları da okuyup okumayacağım.
haberi olmadan okuyacağımı yine de sanmıyorum.
ama eğer okursam da, kendimi yemem, okuduğumu söylerim.
kavga edilecekse kaçmam.

bu mail ve mesaj okuma meseleleri gereksiz gerginlik yaratıyor ilişkilerde.
çünkü illaki takacak bir şey bulunur.
çok da girmemek lazım bu konulara.

Ben farklı bir tarayıcıdan oturum açınca ona uyarı gideceği için hesabına giriş yapmazdım utancıma.

Ancak tut ki tesadüfen mesaj kutusu açık bir şekilde denk geldi, önümde kabak gibi duruyor. O zaman kendimi tutamayıp okurum ve %100 moralimi bozacak bir şey bulurum o mesajlar arasında. Okumamak ruh sağlığı açısından en doğrusu.

kendi isteği ile biri bana facebook -ya da herhangi başka bir mecra- şifresini verse ben bu şifreyi kabul etmem. eğer bana bir şey yaptırmak için lazım olursa o an geldiğinde şifreyi alırım, sonra şifreyi değiştirmesini talep ederim.

kim olursa olsun bana bir anıyı göstermek ya da fikir almak için gösterilmeyen yazışmaları okumam. neden okuyayım? bu onun başkasıyla arasında olan bir şey. biriyle birlikteysem zaten ona güveniyorumdur. tabii bu güven boşa bir güven de olabilir ama hakkım olmayan şeyler yaparak bunu öğrenmek ile bu güveni boşa çıkaran şeyler yapmak aynı şey bana göre.

sevgilimin cep telefonu şifresini biliyorum, o da benimkini biliyor çünkü sürekli lazım oluyor. ev arkadaşımın ve sık sık görüştüğüm başka arkadaşlarımın da telefon şifrelerini biliyorum ona bakılırsa.
telefon şifresi dışındaki facebook vs. şifrelerini bilmiyorum. çünkü bana ne.

soruya cevap: bu güne kadar sevgilimin telefonunu karıştırma fikri bir kez olsun aklımdan geçmedi.

o da benim telefonuma hiç bakmamıştır ve bakmak aklına gelmemiştir eminim ki. çünkü bizim aramızda öyle bir güvensizlik yok.

sevgilisinin telefonunu/sosyal medya hesaplarını karıştıran insanları da duyunca çok üzülüyorum. demek ki çok dandik ilişkileri varmış, yazık.

@der meister +1
ne şifre alır, ne şifre veririm. sevgili de olsan, evli de olsan, her zaman kendine ait bir hayatı, bir özel alanı olmalı. Birliktelik saygıdır, güvendir, zaten güven(e)miyorsanız, mesajları okumak da, bütün hesabı kontrol etmek de, sizin için bir halta yaramaz.

kendi isteğiyle de verse facebook şifresini ya da cep telefonu almam. Evet kimine göre ben bir enayiyim.

Ama bu hareket benim de aynılarını ona vermem gerekmesi gibi bir beklenti yaratacağını düşünüyorum. Sevmem böyle şeyleri ben. Güvendiğim biriyle olmayı ve bana güvenmesini tercih ederim. Özel alan bırakmakta önemli ayrıca.

Ciddi ilişkim oldu. Ne okudum ne de o okudu. Gerçi sosyal medya ile falan işimiz olmadığı için de rahat olmuş olabilir ancak cep telefonu mesajlarımızı kontrol etmedik örneğin. 17 yaşında falan yapıyorduk böyle şeyleri değil mi ??!. Ha bir şeyden ciddi manada şüphelensem belki ama şüphelenmeyeceğin ve güvendiğin bir ilişki olmalı ve bunlar olmamalı.

Okumam ayrıca mesajlarını okumakla kimlerle konuşmuş diye bakmakta bir fark göremiyorum. Sevgilimin telefonu da benim telefonum da şifresizdi bir kere açıp bakmadım ama o benimkine baktı.

aynı durumdan muzdaribim, bizimkiler sineğin yağını çıkarmayı seviyorlar verebileceği bir bilgiye ulaşman için bütün sayfaya göz gezdirmeni bekliyorlar ya da her şey elinin altında olsun al geber mantığı hakim. hele o liste olayında yabancılar da aşırı tepkili, eskiden o tarz sürekli bi sonraki sayfaya tıklamanı isteyen bir tasarım hakimdi ancak şu an ona gerek yok. artı mobil uyumluluğun yoksa çöpsün demektir çünkü mobil trafik günümüzde daha fazla.

iki sebep var, biri biz geriden geliyoruz ikincisi de üşengeciz ve zaten bir iş görülüyorsa görülmesi mühimdir nasıl görüldüğü değil. ama dediğin gibi çok sinir bozucu, bir içerikten diğer içeriğe geçerken bütün içeriği komple yeniden yüklemeye çalışıyor web siteleri. reklamlar falan derken kasmaması mümkün değil. halbuki basit bi kodla içeriğin devamına sayfa yenilemeyi gerektirmeden ulaştırmak mümkün.

Ulkede onune gelen webmaster sanarsa kendini olacagi o.

iyi bir web sitesi yapmak icin en az bir kullanici deneyimi uzmani, bir tasarimci, bir front-end gelistirici, bir back-end gelistiric, bir database uzmani ve bir kalite/test uzmani gerekir. Bizde ise mutlaka bir amca oglu butun bunlari yapabiliyor. elbette basit siteleri 1 kisi yapabilir, karmasa arttikca daha fazla kisiye ihtiyac olacaktir. Turkiyenin asil sorunu herseyde ucuza kacmak, kaliteyi kimsenin salladigi yok.

Applerin varsayılanı olanı SD kart ayarlanamıyor galiba, sonradan depolama menüsü içinde verileri aktar'dan uygulamaları aktar demek gerekiyor. Tabi bu yine de bazı uygulamalar SD kart desteklemiyor ve her zaman telefon hafızasında küçük-büyük dosya bırakıyor.

Video-Fotoğraf için kamera ayarlarından ayarlama yapmanız gerekiyor.

Yine bahsettiğim depolama menüsünden nelerin çok hafıza kapladığını görebilirsiniz.
Yetişkinlerde genelde whatsapp klasörü çok yer kaplıyor ve videolar.

eger kullandigin uygulamalar sd karta kurulabilecek sekilde yazilmadiysa sadece telefona kurulur. Genelde de uygulamalar cok fazla yer kaplamaz zaten. Asil yer kaplayanlar fotograf ve videolar. bunlari sd karta tasiyabilirsin android ayarlarindan. Ayrica varsayilan kaydetme alani olarak da sd kart gosterebilirsin fotograf/video cekme uygulamanin ayarlarindan.

En buyuk fark planlama. Turkiyede zaman kisitlidir hep, herkesin acelesi vardir. Ornegin calistigin firmaya bir is ihale ederken eger firma o is 6 yilda yapilacak derse isi 3 ayda isterler. Eger ayni isi 1 yilda yapilir deselerdi 6 ayda isteyeceklerdi. Turkiyede cok plansiz ve anlamsiz pazarlik politikasi var her iste, zaman ve para konusunda hicbir neden ve dayanagi olmayan pazarliklar yapiliyor ve kimse ne istedigini neden istedigini bilmiyor. Ama turkiyede asla kalite konusunda pazarlik yapmaz kimse, kimse demez ki zaman uzada da su kalitede olsun. Zaman hesabi her iki tarafin cekistrimesine gore yapilir. Almanyada ise bir isin yapilacagi zamani hesaplarken is gucunu, calisma saatlerini, olasi riskleri hesaba katip toplam zamani bulurlar. Eger bir firma daha kisa surede yapilmasini istiyorsa diyecekleri yazilimdan birkac ozelligi cikartalim o zamnda yapalim olur. Kaliteyi her zaman on sert olarak ortaya koyarlar, zaman daha sonra gelir. Iste bu nedenle almanyada yapilan her is turkiyede yapilana gore cok daha uzun surer.

Yazilimcidan ozgecmesinde biliyorum dedigi konuyu gercekten bilmesini isterler. laf olsun diye sunu biliyorum demek ciddi sorun olur cunku ise baslayince istedikleri konuda mutlaka sorumluluk verirler. O nedenle genelde ilanlarda neler isteniyorsa onu yazarlar. Turkiyede maalesef is yerleri o kadar cok konuda uzmanlik istiyor ki, Ornegin devre programlama icin assembly dili ve photoshop konusunda uzmanligi ayni is ilaninda ayni kisiden bekliyorlar. O nedenle herkes cv ye bilse de bilmese de yaziyor bunlari. Tabi bunun asil nedeni firmalarin ucuza kacmak icin bir kisi alayim 10 uzmanin isini yapsin kafasinda olmasi. O nedenle turkiyede bir calisandan cok sey bilmesi isteniyor, almanyada az alanda olsa da bildiginde uzman olmasi bekleniyor.

Ingilizce cok kritik degil ama onemli. Konusurken super kelimeler, super gramer konusunda kusursuz olmak gerekmiyor elbette. Iletisim konusunda problem yasanmasin yeter. Ama elbette unutlmamali ki her is yeri rekabet ortamidir ve diger calisanlardan ayirsmak gerekir, hem pozisyonu kormak, hem de ilerlemek icin. Bu nedenle ilk izlenim olarak ornegin almanyada bir abd vatandasi, ingiliz, italyan, ispanyol, fransiz her zaman avantajli olacaktir. yazilim sektorunde bir cinli, koreli, hintli de bir izlenim ve onyargi bakimindan turkun onunde olacaktir. O nedenle bir turkun rekabette one cikmasi icin isinde iyi olmasi, iletisim kabiliyeti iyi olmasi gerekecektir. Digerlerine gore en buyuk avantajimiz ise turklerin genelde caliskanliklari ile taniniyor olmasi, yani yetismesi gereken is nedeniyle aniden mesaiye kalan turk cok fazla tepki vermez iken (alismisiz cunku) bir almani asla ve asla istemedikten sonra mesaiye birakamazsin.

Iki tarafta is kulturunun, ozellikle yazilim tarafinda bu kadar farkli olmasinin nedeni turkiyedeki issizlik. Turkiyede patronlar o kadar havali ki, kovarim nasil olsa kapida bir suru issiz bekliyor diye dusunuyor. Avrupada ozellikle yazilim konusunda adamlara isi bildigini gosterirsen resmen pesinde kosarlar bizde calis diye. Hatta ilk is gorsmelerinde gorursun is gorusmelerinin ilk 15 dk si kendi sirketlerini anlatip seni ikna etmek icin gecer, daha sonraki 15dk da sen kendini anlatirsin. Daha esit sartlarda gorusme olur. Tabi hersey ne kadar bildigin ve bilgini ne kadar satabildigin ile alakali.

Goeuro diye uygulama var her ulaşım aracını gösteriyor. Otobüs biletleri daha ucuz genelde

Almanyada her sehir icin gunluk, 3 gunluk, haftalik gibi bilet secenekleri var otobus, metro, sehir ici tren, tramvaya binilebiliyor. Gezilecek sehirler ayni eyalette ise gunluk eyalet biletleri var. Bunun disinda yakin eyaletler icin hafta sonu biletleri var. Ama ornegin berlin daha sonra hamburg gezilecek ise bu iki sehir arasini lokal (RE, RB) trenlerle kat etmek cok zaman alir. o nedenle hizli tren (IC, ICE) ile kat etmek gerekir ki bu biraz pahali. O nedenle bu uzakliktaki sehirlere Flixbus gibi otobus, blablacar gibi car sharing ile gitmek daha mantikli fiyat acisindan. Bilet almak icin en iyi yontem o sehirdeki DB (Deusche Bahn) ofisine gidebilirsiniz, onlara kac kisi oldugunuzu, nereleri gezmek istediginizi aciklayip en uygun secenegi onermlerini isteyebilirsiniz.

Almanya icin hafta sonu bileti var. "Schönes Wochenende" adi. Bu biletle eyalet farki olmaksizin tüm ülkede, hizli trenler haricinde(IC, ICE diye gecer) ucuza gezebilirsiniz. Bir günlük bilet, ama ertesi günün sabah ücüne kadar gecerli. Uzaginizdaki sehirlere gitmek icin ideal. Sabit fiyat 40 Euro, bir kisi icin de arti 4 Euro ödüyorsunuz. Berlin´den Hamburg´a gideceksiniz diyelim; ayni eyalette degiller, bu nedenle iyi bir secenek bu bilet.

Internetten almak zorunda degilsiniz bu biletleri, cünkü sinirli sayida satilmaz ve fix fiyati. Gidip makinelerden alabilirsiniz, kac kisi olacaginizi girmeniz gerekiyor sisteme, ayrica makinelerde Türkce dil destegi de var.

Eger hafta ici gezecekseniz, eyalet bileti almanizi tavsiye ederim. Bu biletle de, bir eyalet icindeki tüm toplu tasima araclari (yine hizli tren disinda) gezilir. Her eyalet bileti farkli ücretlendiriliyor. www.bahn.de Su siteden Ingilizce de görüntüleyebilirsiniz.

Biletleri (görevlinin yardimiyla ama yine) makineden almanizi siddetle tavsiye ederim. Görevlinin kendi kestigi biletlerde ek ücret alabiliyorlar.

Suriyelileri nasıl sempatik gösterebiliriz projesi bana göre. Bakın bu adamlar ülkenize ağaç dikiyorlar, bu yüzden onları Avrupa'ya göndermeyin demeye çalışmışlar.

Bu Avrupa başka bir niyeti olmadan Türkiye'ye hiç bir güzellik yapmaz. İmkanı yok. kültürleri, siyasi ve genel hayat anlayışları buna engel. Bu zamana kadar başka belediyelerin de ağaçlara nasıl davrandığını görmememen tuhaf.

@1adam

hangi belediye? nasıl davranıyorlarmış?

merkel karısı bizimkileri davar gibi güdüp mülteci geri kabul anlaşmasını kaktırdı üstüne üstlük ne para ne de vize konusundaki sözler tutuldu.

özetle o ağaçlar ocağımıza dikildi tişikkirler akp tişikkirler merkel.

Alman is arkadasima sordum, bu multecilerle ilgili merkelin yaptigi sirf gosteris dedim. bana verdigi cevap su oldu "onlar sizin musluman kardesiniz, hem de komsunuz. ustune ustelik suriyede namaz kilacagiz diyen sizin baskaniniz. boyle bakinca siz 3 miyon suriyeliye bakarken bizim de 500 bin suriyeliye bakmamiz hic de az degil. Daha dun suriyeye giden silahlari haber yaptirdi diye bir milletvekiliniz hapis yedi" dedi. ne cevap vereyim bu adama? Agac dikmek guzeldir dedim.

Değil

günde belli sayıya kadar iç, bişey olmaz diyen doktorlar var. suç dğeil yani.

hamilelikte sigara içilmesi çok normalleşti. şu an hamile olan 5 arkadaşım var ve 4'ü günde bir paket falan sigara içiyorlar.

Kanunen yasaklasalar ne olacak? İçecek olan evinde içer.
Zaten teknik olarak kişinin kendi kararı, bi başkasına zararı yok.
Çocuklarının bulunduğu ortamda sigara içen o kadar ebeveyn var.

Bunun alkolü falan da var, hepsi suç olsa önünü alamazlar. Keşke öyle olsa ama mümkün degil tabi. hamileyken günde bir paket sigara içecek bilinçsizlikteki bir insan, cezasi olsa da bir yolunu bulur zaten.

Teknik olarak bebeğe de zararı var. Ya biyoloji bilmiyorsunuz ya da sigara bağımlılığı saçmalamanıza neden oluyor. Bu normalleştirilecek bir şey değil. Böyle bir yasa yok ama içilmemesi gerektiğini herkes biliyor.

suç olmalı ama değil ne yazık ki.

Bu konuyu görünce aklıma şu geldi;

Sözüm ona adamın biri hamile eşinin karnına doğru silahla ateş etmişti. Bebek öldü. Kadın yaralı olarak kurtarıldı. Ateş eden kişinin hakkında sadece öldürmeye teşebbüsten dava açıldı. Çünkü kanuna göre doğmamış biri 'birey' olarak geçmiyor. Doğmadığı için de öldürülmesi gibi bir durum olmuyor kanun karşsında. Oldukça şaşırmıştım bu haberi okuduğumda.

Sizin sorunuza gelecek olursak, bebeğin sağlığına zarar verdiği için böyle bir yasak olması gerektiğini düşünüyorsunuz muhtemelen. Etik olarak haklısınız. Ancak kanun açısından bakıldığında mantıksız. Çünkü henüz öyle bir birey yok.

yasaklanmasına gerek olduğunu düşünmüyorum. herkesin kafası basıyor, herkes bas bas bağırıyor zararlı diye, paketin bile üzerinde yazıyor kocaman. aklı olan zaten bir zahmet tutsun kendini, içmeyiversin. ama yasaklamak bence saçma, kaldı ki uygulanması imkansız.

uygulaması mümkün olmadığı için yasak değil.
eski iş yerimde hamile kalmadan önce fosru fosur sigara içen bir kadın vardı.
doktor bıracaksın dedi, kadının elleri ayakları titremeye başladı sigarasızlıktan. doktor da günd 3 taneyi geçmemek koşulu ile içebilirsin, yaşadığın stres sigaradan daha zararlı olacak demiştir.

isin gercegi ebeveyn olmak da belli bir ehliyete, egitime, psikolojik sarta baglanmali. motorsiklet surerken bir suru sarti saglamak gerekiyor da hayata bir birey bir yasam getirirken bir egitim, psikolojik test, bir ehliyet gerekmiyor anlamak guc. saglikli birey saglikli toplum demek ama insanlar kendi bencilliklerininin cezasini cocuklarinin cekmesinden cekinmiyor. cocuklari bir mal bir mulk olmadigini, onlarin uzerinde sorumlulugumuz olmasinin onlarin sahibi oldugumuz anlamina gelmedigini anlamak gerekiyor.

hamilelikte içmedi diyelim. bebek en fazla 2 yaşına gelene kadar yanında sigara içilmez, mutfakta falan içilir. sonra çocuk birey kabul ediliyor sanırım normal konuşmaya başladıkça. fosur fosur içiyor herkes istisnasız. sigara bağımlılığı çok bencil yapar insanı yıllarca içtim bilirim. sigara içen kadınla/adamla evlenmeden önce düşünmesi lazım insanların. ha anne karnında, ha bebekken, ha çocukken. o dumanı her türlü soluyacak o ciğerler.

emrahday +1000

bir avrupa ülkesinde yaşıyorum. Hiç hamileyken sigara içen birini duymadım/görmedim. Kısa TR tatilerinde de dikkatimi çeken bir şey de herkesin sigara içmesi.
neyse eşim böyle bir şey yapsa herhalde olay çıkarırdım. Olm zaten türk insanı olarak pek zeki bir millet değiliz, bir de böyle hayata beyne az oksijen gönderilmiş bebekler getirmeyelim dünyaya, yazık yahu

ben de sydney'de yaşıyorum burada görünce açtım başlığı. türklere indirgememek lazım. bebeğin sakat doğmasına neden olabilecek bir olay olduğu için böyle bir şaşkınlıktayım biraz da.

Dönüşte yavaşlama dönüşe başlamadan kavşağa girmeden önce yavaşla, dönüş anında hızın sabit olsun çıkarken de hızlı çık sıkıntı kalmaz. Sen dönüşte çok yavaşladığın için devir düşüyor stop ediyor araç. Bir de yavaşlarken neden ayağını gazdan çekip debriyaja basıyorsun ben anlamadım orayı, yavaşlamak için ayağını sadece gazdan çekebilirsin ya da frenleme yapabilirsin, bunlar için debriyaja basmana gerek yok tamamen durmayacaksan ya da vites değişikliği yapmayacaksan, vites küçülteceksen de bu işi çok seri yapman lazım ama onu da dönüş esnasında değil, az önce de dediğim gibi dönüşten önce yapman gerekir. Sen bu şekilde debriyaja bastığında yakıt gitmiyor devir düşüyor, o nedenle de stop ediyor olabilirsin. Debriyaja basmak demek motorla vitesin irtibatını kesmek demektir, güç aktarımı olmuyor o zaman, güç yoksa araba stop eder.

@angelus şimdi dönmeden önce frene bastım yavasladım. Dönüşe gelince debriyaja basıcakmıyım peki basıcaksam ayagımı nezaman çekicem debriyajdan? Gaza da direksiyonu topladıktan sonra mı basıcam? Ya biliyorum çok saçma geliyor size sorduklarım hocayıda 1 haftada delirttim zaten ama anlamıyorum. Her yerde olmuyor bu arada 2 tane yer var hep o ikisinde stop ediyor.

@angelus debriyaj olayını hoca söyledi stop etmesin diyeymiş.

dönüşe başlamadan önce yavaşla, uygun hıza ve devire geldiğinde 2'nci vitese al dönüşe başla. dönerken ayağını debriyajdan tam olarak kaldırma. "yani yarım debriyaj olarak düşün." ne sonuna kadar bas, ne de tamamen kaldır. dönerken hızına ve kavşak içindeki pozisyonuna göre gaz ver ya da frene bas. benim tavsiyem sürekli yarım debriyaj halinde kal. baktın araba titremeye başladı sonuna kadar bas motor durmasın. vites küçült. tekrar gaz ver.

rampa içinde kavrama noktasına kadar bekleme. araba titreyene kadar bekleme yani. debriyajdan ayağını tam kaldırmadan gaz vermeye başla. gaz ver derken çok az. gazı kökle demiyorum. araba bağırmasın. ilerlemeye başladıkça yavaş yavaş debriyajdan ayağını kaldır.

aracın dizel olması aslında senin avantajına.

Debriyaja sadece vites degistiriken veya duracagin zaman basman gerekiyor. Kavsaklarda donuse cok dusuk hizda giriyorsan (yurume hizinda) arabanin devri cok duser. Eger o dusuk devirde 2. vitesde isen arabanin stop etme ihtimali var, normalde iki ile de doner ama cok cok dusuk devirlerde kimi arabada titreyebiliyor. Bu durumda kavsaga girmeden iyice yavaslayip arabayi 1.vitese atarsan yurume hizinda da olsan araba stop etmez, hatta hic gaza basmasan bile stop etmez.

Bu isin sirri viraja girmeden arabayi uygun hiza dusurmek, uygun vitese atmak, sonra donuse baslamak, viraji dondukten sonra veya donus bitmek uzere iken gaza basmak. Viraja girdikten sonra vites degistirmen, dolayisi ile debriyaja basman iyi birsey degil. Her turlu hazirlik girmeden once yapilmis olmali, hem bu seyede donerken sadece donmeye konsantre olursun.

#draconas teşekkür ederim baya detaylı oldu. Zaten 2. viteste gittiğim için 1 e almama gerek yok di mi? Ben sanırım geç kalıyorum bunları yaparken dönüşün ortasında vitesi 1 e alıyorum ayagımda debriyaja tam basılı kalıyor öyle ya da hiç birşeye basmıyorum sonrada stop ediyor. Ekstra özel ders alıcam zaten bu söylediklerinize de dikkat edersem halledicem galiba :)

Dönüşte debriyaja basarsan arabayı boşa almış olursun, boşa alırsan araç savrulur, o nedenle dönüşte boşa alınmaz bilakis yolu daha iyi kavraması için ufak ufak gaz verilir, dönüş biterken de, yani kavşaktan çıkarken de yolun durumuna göre hızını yükseltir çıkarsın. Kavşaklar için en geçerli teknik şudur: Yavaş gir hızlı çık.

Onun dışında; dönmeden önce yavaşladın vitesi düşürdün 30 km/s ile dönüyorsun. Bu noktada yarım debriyaj da yapabilirsin, ki aracın dizel olduğu için hiç gaza basmadan yarım debriyajla da dönebilirsin torkun yüksek olduğu için, hiç yarım debriyaj yapmadan sabit hızla da dönebilirsin ama debriyaja tamamen basılmaz. Yarım debriyaj yapmak gücü kontrol etmek için işine yarar. Yani ne yüksek hıza çıkarsın ne de devrin düşer ama yarım debriyajı ayarlamak da acemiler için zor olabiliyor. Yani ayağını kavramadan yukarı kaldırırsan yine stop edebilir araç o riskin var.

motor dersinde anlatmışlardır da, debriyajın olayı motorun ürettiği gücü tekerleklerin dönmesini sağlamak üzere aktarmak ya da kesmek. sen debriyaja bastığında, aradaki dişli bağlantısı açılır ve motorun tekerlekleri döndürme olayı ortadan kalkar. bu durumda tekerlekler güç almış dönüyor oldukları için bi süre dönmeye devam edebilir ama viraj dönmek demek düz yolda gitmekten fazla bir güç gerektirdiğinden, viraj içinde debriyaja basacak olursan normalden daha hızlı yavaşlarsın (ne demekse :). yani düz giderkenden az biraz fazla bir güce ihtiyacın varken, sen gücü kesiyorsun debriyaja basarak.

diğer herşey için @emrahday +1

Debriyaja sadece vites değiştireceğin zaman bas. Onun dışında basman gerekecek kadar araç yavaşladıysa zaten araba titreyerek sana vitesi düşürmen gerektiğini söylüyor aslında.

ben şöyle kullanıyorum.
1.dönüş boyunca ayağım full debriyaja basılı (dönüşe yaklaşınca+dönüş yaparken dönüş bitmeye yakınken = dahil)
2.dönüşe yaklaşırken frene basar yavaşlarım (diğer ayağım debriyaja basılı)
3.vites küçültmem gerekiyorsa vites küçültürüm (muhtemelen senin hızında iken 3 ten 2 ye çekerim)
4.dönüş bitince debriyajdan ayağı yavaşça çeker, gaza yavaşça basarım.

not: yukardaki arkadaşlar bu sürüşün bi nebze yanlış olduğunu söylemiş. ben böyle kullanıyorum. tşk.savol.öd

merhabalar,

herkes uzun uzun cevaplar yazmış. hepsini okumaya üşendim :) ben de birkaç tavsiye vereyim.

araba artık neredeyse durma pozisyonuna gelmediği sürece 1. vitese düşmenize gerek olmaz. zaten durur pozisyonda olsanız bile 2. viteste kalkabiliyor araç (ama kesinlikle tavsiye etmiyorum böyle bir şeyi tabii ki) o yüzden viraj girişinden önce iyice yavaşlayarak vitesi 2'ye alın. o hızla döndükten sonra, direksiyonu da toplayınca hafiften gaz verirsiniz. bu esnada ne olur ne olmaz ayak debriyajın üstünde olabilir.

bir de içinizi rahatlatmak için şunu söyleyeyim: en fazla 2 haftalık pratikten sonra çocuk oyuncağı gelecek dönüşler falan.

normal şartlarda arkadaşların dedikleri gibi dönüş yapmak için dönüş boyunca debriyaja basmana gerek yok. araba zaten arkadaşlarında söylediği gibi uygun hızda ve devirde doğru viteste ise durmaz. doğrusu arkadaşların söylediğidir.

sürekli debriyajı kullanmanı ben de önermiyorum. sınavda motoru durdurmaman için bir çakallık gibi düşünebilirsin anlattıklarımı. yoksa arkadaşların dedikleri işin doğrusudur.

kavşak içinde de vites değiştirmen gereken zamanlar olacak illa. yani işin doğrusunu bil. öğren. sınava kadar hala beceremiyorsan bu tarz bir çakallıkla (kavşak içinde yarım debriyaj ile giderek) yolda kalmadan parkuru tamamlayabilirsin ama arabanı o şekilde kullanmanı önermem.

Belki su sekilde sana bir antreman onerebilirim.
- Araba duz ve bos bir alanda olduguna emin ol.

Gaz pedali antremani:
- Arabayi calistir ve vitesi bosa at.
- vites bosta iken debriyaji, gazi, ve freni birak (cok onemli, araba duz bir yerde olduguna emin ol !).
- bu durumda arab calisir, stop etmez, bir yere de gitmez.
- sonra sag ayagin ile gaz pedalina cok az yavas yavas bas (1 milimetre gibi), motorun sesini dinle, devir gostergesinin hareketini izle. birkac dakika gaz pedali antremani yap. boylece gaz pedalina ne kadar basman gerektigini, pedalin tepkilerini, arabanin tepkisine alismis olursun. sag ayagin gaz pedalini hissetmis olur.

Debriyaj pedali antremani:
-yine araba vitesi bosta, gaza basmadigin bir anda sol ayak ile debriyaja "sonuna kadar" bas, sonra yavas yavas cek. sonra farkli hizlarda cekme antremani yap. Cunku araba kullanirken en onemli yeteneklerden biri de sol ayakla debriyajdan ayagini istedigin hizda cekebilmektir. cok yavas cek, sonra biraz hizlandir, farkli hizlarda bol bol tekrar yap.

Kavrama noktasi ve hareket andremani:
- Simdi bir sonraki antreman kavrama noktasi. Bu antreman icin hem sag ayagini gaz pedalinda, hem sol ayagini debriyajda calismis olursun. bos bir arazi ve guvenli bir alanin olsun ki sadece kavrama noktasina konsantre ol.
- Kavrama noktasi calisirken once ayagini debriyaca ikinci antremandaki gibi sonuna kadar bas. Arabayi 1. vitese at. Duz bir alanda olduguna emin ise frene basmana gerek yok.(normalde gercek trafikte basman cok onemli, sadece antreman icin basmasan da olur). Simdi sol ayagin sonuna kadar debriyajda, araba 1. viteste. Ayagin da debriyajda oldugu icin araba viteste olsa da stop etmiyor. sonra sag ayak ile ilk antramandaki gibi gaza hafif bas, arabanin sesi degisir, devir gostergesi cok az oynar, yaklasik 10-15 bin devirleri arasinda. Sag ayagini gazda sabit tutarken, sol ayagin yani debriyaji yavas yavas birak. bu yavas birakma sirasinda debriyaj belli bir noktaya geldiginde araba ileri dogru hafif hafif atilacaktir. (eger ileri atilmak yerine titriyorsa gaza az basmissin demektir. eger aniden hoplayip stop ediyorsa debriyajdan hizli cekiyorsun demektir.) Iste bu arabanin atildigi debriyajdaki nokta kavrama noktasi.
- Bu hafif atilmalar sirasinda debriyaja sonuna kadar yine bas, araba atilma ve hareketini kesecektir. Yine bol tekrarli bu kavrama noktasina kadar debriyaji yavas yavas cek (sag ayak hafifte gazda oldugunu unutma), kavrama noktasina gelince tekrar bas debriyaja. Iyice arabanin kavrama noktasi nerede ogrenirsin.
- Debriyajda cekerken kavrama noktasini bulma antremaninda arabanin tepkilerini gormek icin farkli hizlarda debriyajdan cekmeyi de dene. boylece kavrama noktasini farkli hizlarda da bulmayi pekistirmis olursun.
- Kavrama noktasi genelde debriyaj baskarken ortalarina yakin olur. Ama bu nokta arabadan arabaya degisir. Ayrica benzinlilerde daha kucuk aralikta, dizel arabalarda daha genis aralikta olur. o nedenle dizel arabalarin kavrama noktasini bulmak daha kolaydir. Araba surerken en onemli pratik budur.

Hafif yokusta kavrama noktasi antremani:
- Yokusta kavrama noktasinin yeri degismez, bir onceki antremanda buldugun nokta ayni yerdedir. Ama bu durumda frenden ayagini cekip gaza basmak, yani sag ayak da sol ayagin yetenegine eslik etmeli.
- Cok hafif bir yokus olan guvenli bir arsa bul. Araba calisir vaziyette ve hafif yokusta. sag ayak frene basili, sol ayak sonuna kadar debriyaja basili olsun.
- Yapman gereken sag ayak frenden cekip hemen gaza ilk antremandaki gibi, hatta bir milimtre daha fazla basmak (yokusta oldguun icin arabain biraz daha fazla gaza ihtiyaci var). Gaza bastigin anda sol ayak da debriyajda kavraman noktasini bulmali. Boylece araba mumkun oldugu kadar geriye kaymadan ileri hareketlenmeli. Hareketlenme patinajsiz ve hoplamasiz olmali. Iste bu noktada onceki antremanlarin yararini gorursun ve yokusta kavrama noktasini bulursun. Bol bol pratik yap, cok yararini gorursun.

Araba kavrama noktasinda yani yarim debriyaj ilerleme antremani:
- Ozellikle istanbulda yogun trafikte bircok surucu yarim debriyaj gider. Yani ayak gazda iken (hatta araba bakimli ve problemi yok ise gazda olmasa bile) sol ayagi debriyajdan ceker, araba hafif hizlanir, cok hizlandi ise debriyaja biraz basar. cok yavas ise ve ondeki araba ile mesafe var ise debriyajdan biraz daha ceker. kavrama nokatasinin ustunde ne kadar cekerse araba hizlanir, kavrama noktasinin altinda ne kadar basarsa araba bosa duser duz yolda yavaslar. Yani gazdan elde edilen enerji tekerleklere aktarilmasini kesmis olursun debriyaja bastikca.
- Bu antremani yani yarim debriyaj, cok haif gaza basma antremanini bol bol yap. Bu yarim debriyaj yani kavrama noktasinda gitmeyi yavas hizlarda, ozellikle kavsak donuslerinde, yogun trafikte kullanabilirsin. Bu pratige sahip olursan iste bu donsteki stop etme problemin ortadan kalkar. Ideal olan donuse baslamadan uygun hizi bulup, uygun debriyajla donmen, ama bu her zaman mumkun olmayabiliyor. Olmadiginda yukarida bircok kisiinin onerdigi yarim debriyaj yani kavrama noktasinda ilerleme yontemini kullanabilirsin.

Birkac uyari:
- Bu debriyac, yarim debriyaj olayi yaparken, elbette arabanin omrunden yemis oluyorsun. bu antreman arabayi yogun trafikte kullaniyormuscasina yorar. Her arabanin debriyaja basma sayisi bellidir, bastikca arabanin cesitli aksamlarinin omrunden yemis olursun. Ama bu antremni yapar isen aslinda daha karli cikarsin, cunku iyi pratik yaparsan ileriki asamalarda dogru gaz secimi, debriyaj secimi, vites secimi ile arabanin omrunu uzatmis olursun. Yani pratik yapincayaka kadar araba biraz hirpalansin, takma, sonra yeterli pratikten sonra daha dikkatli kullanirsin. Zaten istanbul trafiginde herkesin arabasi hirpalaniyor, cunku bu antreman hareketlerini yogun trafikte tekrar tekrar istesen de istemesen de yapiyorsun.
- Dikkat edersen fren atremanini yazmadim. bu yukaridaki antremanlar arabayi hareket ettirmek icin. Aklinda olsun harket ettirmek hic bir sey, asil onemli olan durmak. Araba ile giderken bos ve guvenli yolda aniden frene basma antremani da yap. farkli sertliklerde frenler yap. sert frende pedalin yani ABS sistemini catirdamasini hisset. Bu antreman gecekte lazim olmaz ama hayat kurtarir. ABS frenin catirdamasini, yani pedalin tak tak diye vurmasini bircok sofor hayatinda yasamamistir ama panik aninda bunu daha onceden deneyimlemis olman paniginin hafiflemesine neden olur. Hayat kurtarir unutma, herkes mutlaka belli periyotlarla guvenli bir alanda fren antremani yapmali, Arac degistiridiginde yeni aracin tepkilerini bilmek icin de mutlaka yapmali.
- Ayaklarin iyi pratik yapmissa direksiyona da konsantre olabilirsin. Bol bol direksiyon antremani da yap.
- Trafikte en onemli sey saygili olmak, temkinli olmak, kendine asiri guvenmemek. Hayattaki ezikliklerimizi (belki cinsel yetersizliklerimizi) kapatmak icin trafikte canavar kesilmemek. Araba surebilmek bir super guc degil, mimimum zeka seviyesinde insanlar bile yapiyor eminim yeterli pratikte maymunlar bile yapar. O nedenle simdilik yapamamak yetenek yetersizliginden degil yeterli pratik yapamamaktan gelir, bol pratikle de hekes yapar, rahat olmak gerekli.

@emrahday çok teşekkür ederim, önerdiğiniz antremanları en kısa zamanda yapıcam. okadar güzel anlatmışsınız ki eminim birçok kişi de faydalanacaktır.

Lviv?

neye göre kime göre berbatmış?
Berlin'in christmas marketleri çok güzel olur, gezecek yerleri çoktur, eğlenirsiniz. her yere yakındır, örneğin polonya sopot kasabasına gidebilirsiniz trenle.
Sadece biraz soğuk olabilir, ama kuzey avrupa o mevsimde hep öyle.

Anaaa... berlin yılbaşında kötü diyen halt etmiş... berlin'in kötü olabileceği tek bir dönem bile düşünemiyorum

Ben 9 aydir Berlin'de yasiyorum. Noel zamani cok guzel olur dogrudur ama yilbasini gecirmek icin guzel bir sehir degil bence. Eline catapat, havaifisek alan adam sokakta patlatiyor onu. Yilin son haftasi ve yeni yilin ilk haftasi barut solumaktan başka birsey yapamiyorsunuz. Eski ev sahibimin akciger kanseri vardi, kadin bir hafta boyunca cam açmadi evde.

Ben bundan sonra Berlin'de yilbasi gecirmeyi planlamiyorum mesela. En kotu Istanbul'a gider ailemle vakit geciririm.

o arkadaşın berlin diye kreuzberge gitmiş herhal.
berlin güzeldir.
ben ucuz olan doğu bloğu Avrupa ülkelerini tercih ederdim.
sonuçta bir mekanda eğlenip, otelde de kapanışı yapacaksın.

bir berlin sakini olarak soyle ozetlerim yilbasinda berlini; 31 aralik gecesi kalabalik ve gurultuludur. her yerde patlayan patlayicilar, icip yollarda gezen insanlar olur. brandenburg kapisinin orda kutlama ve etkinlik olur, onun disinda cok one cikan birsey olmaz. Fakat 26 Aralik yani Chirstmas tarihine kadar (yaklasik 4 hafta onceden baslar etkinlikler) bircok yerinde guzel christmas marketler olur ve daha keyiflidir. Gecen sene teror olayi olmasina ragmen kapatmadilar bu etkinlikleri. En guzel christmas market yerleri benim gorusume gore gedächtniskirche, charlottenburg ve alexanderplatzda oluyor. Tarih, gece hayati, bira kulturu, underground mekanlar sevenler icin 26 aralik tarihine kadar gezilmesini tavsiye ederim. Ama eger sirf araligin son haftasi ozellikle 31 aralik icin gelinecekse pek aranilan keyfi vermez, genelde sokaklarda alkollu bir sekilde bagiran, birseyler patlatan tipler olur, guzel etkinlikler ve chirstmas marktlar da 26 araliktan sonra genelde bitmis kapanmis olur. benim tercihim berlinden daha cok avusturya (ozellikle tirol bolgesi) veya isvicre bu donem icin.

Berlin´de 29unda noel pazari kalmaz. Hepsi noelden yani 24ünden önce kapanir. Sanirim Belcika´nin bazi yerlerinde Brügge´de örnegin, kücük de olsa noel pazari kaliyor yilbasina degin.
Berlin´de yilbasi cok güzel oluyor, o gece icin gidilecekse daha önceden (hatta cok önceden) kalacak yer ayarlamakta yarar var. Cok iyi partiler de düzenleniyor, meydandaki kutlamaya alternatif olarak. Umarim güvenlik önlemleri yüzünden, tatsiz gecmez, adim basi polis görünce insanin bir seyi kutlayasi, eglenesi kalmiyor cünkü.

Sarhos ergenler ve sokakta havai fisek patlatma inanin en kücük köyünde bile oluyor Almanya´nin.

Viyanada sehrin farkli yerlerine 8-10 sahne kurulur, hepsinin olayi ayri ayridir. Kiminde avusturya turkusu calarken otekinde funk grubu vardir, birinde klasik muzik orkestrasi vardir filan.

Secenek cok oldugu iicn seviyorum viyanada yilbasi gecirmeyi. Sonraisnda mekanlara da gecebilirsiniz mesela.

arkadaşınız haklı, berlin'de yılbaşı kötüdür. avrupa'da o gün için çok daha keyifli yerler bulabilirsiniz. kaldı ki tanıdığım çoğu berlinli yılbaşında şehirden uzaklaşır, öyle diyeyim.

berlin'de sonradan yaşamaya başlayan arkadaşlar da kötü olduğunu söylemiş zaten burada, en başta da emrahday dediyse üzerine eklenecek fazla söz yok pek kanımca. adamda iyi bi gözlem yeteneği var :)

avrupada noel zamanı iyidir yılbaşı gecesini bizim bildiğimiz tarzda kutlamazlar,avrupayı eleyin derim.hele hele bu seneki terör muhabbetlerinden daha da sönük geçeceğini öngörüyorum..
new yorke,beyrut,iyi olacaktır..

Hayir hicbir yer o kadar guvenli degil. Buyuk sirketlerin kendi server'lari ve baglanti agi vardir. Kendi email sistemi icinde email atarsin, USB kullanmak yasaktir, bilgiayarlari sirket disina cikaramazsin.

genelde kobi şirketleri bu tarz hazır servisleri (google drive, dropbox vs.) kullanıyor. büyüklerin kendi sistemleri vs. var.

Guvenlik derken ne taraftan baktigina bagli. Bir bilgiyi tehdit edebilecek guvenlik aciklari ne olabilir?

Mesela en populer olanlar:
1. disk hatasi nedeniyle bozulabilir/silinebilir
2. bir dosyanin uzerine baska bir versiyon yazilir, eski bilgi kaybolur
3. bilgiler icerden bir calisan tarafindan calinabilir
4. bilgiyi cloud firmasi bilgiyi satabilir, paylasabilir, analiz yapar
5. bilgiyi cloud firmasina yapilan saldirida sizdirilabilir
6. bir virus tarafindan bilgi sifrenlebilir
7. bilgi yasal yollardan (polis, savcilik vs.) incelense de aciga cikabilir, degistirilebilir

Bilgiyi kendi cihazlarinda/networkunde saklar isen ozellikle madde 1, 2, 3, 6, 7 konusunda riske girmis olursun. 4 ve 5 konusunda problem olmaz kendi serverinda tutarsan.

Bilgiyi bir bulut servisinde tutarsan 4 ve 5 tehlihkeye girer. Guvenilmez firmalarin bilgini satma riski her zaman var. Ama en buyuk olasilik bilgini big data gibi analizlerde kullanip direkt olmasada indirekt sonuclar elde edebilirler. Yani tum sirketlerin bilgisini bir sepete atip karistirip, sonra bu bilgiyi anonim olarak inceleyip gelecek trendleri hakkinda sonuc uretebilirler. Ya da bu cloud servise yapilan atak sonucu veya bir acik sonucu bilgi sizdirilabilir, ornegin icloud bilgilerinin sizdirilmasi gibi.

Neresinden tutsan bu guvenlik konusu elinde kaliyor, ne yapmak gerekli? En mantikli cozum bilgiyi cloud serviste "encrypted" tutmak. yani bilgiyi cloud servise atip anahtari kendin almak. Boylece tum bu yukaridaki sorunlar cozulmus oluyor. Bilgi disk hatasi nedeniyle bozulmasi onlenmis olur, cunku cloud servisler bilgiyi yedekler, zaten uzmanliklari da bu. Bilgi icerden calisanlara yetkili acilabilir boylece icerden de calinma riski azalir. Cloud firmasi bilgiyi tutsa da sifre anahtari sende oldugu icin bilgiyi cozemez, onun icin karma karisik bit yigini olur. bir virus tarafindan sifrelense bile bilginin gecmisi tutuldugu icin geri kurtarilabilir. yasal bir incelmeye tutuldugunda ancak sen bilginin encryption anaharini paylasitginda erisilebilir ve illegal sekilde sana suc atilmasin diye degistirilmesinin onune gecmis olursun (bkz. ergenekon ve feto teroru tarafindan yapilanlar). Hele bu bilgi bir de elektronik imza ile imzalanir ise o zaman tam bir guvenlik olur. Eger bilgi imzalanir ise bilgiyi sen fark etmeden bir 3. sahis degistir ise bilginin degistigini de tespit edebilirsin.

Bunun icin cloud "encryption" servislerini kullanabilirsin, mesela amazon s3 aws.amazon.com

(bkz: Boxcryptor)
condoleezza rice'in olduğu şirkete ne kadar güvenilir orası sizin bileceğiniz iş.

dizi = [gs, fb, bjk, ts, bu, ...] diye bir array(dizi) oldugunu dusun. yapman gereken ilk basta dizinin ilk elemanini tum takimlarla eslestirmek olmali yani gs-fb, gs-bjk, gs-ts ...eslesesi. bunun programlamada karsiligi dizi[0]-dizi[1], dizi[0]-dizi[2], dizi[0]-dizi[3] ... diye gider. yani karsilasmada birinci takim hep ayni kalirken ikinci takimi diziden sira siar getireceksin. sonra bu eslemeleri bir array icine atman gerekiyor. Boylece 1. takim tum takimlarla mac yapmis oldu. simdi ikinci takima geldi sira. ikinci takim birinci takim ile mac yaptigi icin ve kendi ile de mac yapamayacagi icin eslesme su sekilde olmali dizi[1]-dizi[2], dizi[1]-dizi[3], dizi[1]-dizi[4] ... yani eslesmlerde ev sahibi takim sabit kalirken deplasman takimimi ilk takimdan bir sonraki takimdan basliyarak eslesiyor.

Psydocode olarak su sekilde acarim (aslen javaci oldugum icin basit bir dongude aciklayacam, php icin de yaklasik aynidir. ) Burada onemli iki nokta var her takim 1 kere eslesmeli ve kendi ile mac yapmamali. Ic ice iki for dongusu gerekiyor. 1. dongu ev sahibi takim icin , ikinci dongu deplasman takimi icin ama ikinci ayni takimla tekrar eslemsmemek icin evsahibi takimin bulundugu pozisyondan bir sonraki pozisyona eslestirerek basliyor.

String takimlar[] = {"gs", "fb", "bjk", "ts", "bu"};
for (int i=0; i<takimlar.length; i++){
for (int j=i+1; j<takimlar.length; j++){
mac = takimlar[i]+"-"+takimlar[j]);
//Burada maci bir dizinin icine atman gerekiyor.
}
}

Bu da php kodu (belki calismaz cunku en son 15 yil once yazdim php)
$array = array("gs", "fb", "bjk", "ts", "bu");
for ($i = 0; $i <= sizeof($array); $i++) {
for ($j = $i+1; $j <= sizeof($array); $j++) {
echo "$array[i] - $array[j]";
}
}

@emrahday

ilgin için teşekkürler ama çalışmadı. teşekkür ederim yine de.

@yelmiyiz

aynen dediğin gibi.

@duyulmasi gerektigi kadar

direkt orasını düzeltmiştim. o şekilde çalışmamıştı.

emin olmamakla beraber temel veriler zaten hali hazırda .net içerisinde gömülü geliyordur.

Static keywordunu aciklayayim:
Object oriented dillerde (C#, Java vs.) bir nesnenin propertisine erismek icin "new" keywordu ile yaratmak gerekir. Ornegin Araba diye bir nesne dusun. Aslinda Araba bir genel isimdir, nesne olamaz cunku dunyada milyonlarca araba var ve her biri birbirinden farkli. Yani tekil degildir. Araba kelimesi de bir arabayi degil genel olarak bir kavrami ifade eder. O nedenle "motorGucu" diye bir property almak istersek o nesneyi yaratmadan alamayiz. Cunku her arabanin motor gucu farklidir, araba diye tekil bir nesne yoktur, araba genel bir isimdir ve bu genel kavramdan bir somut nesne yaratmadan motor gucunu alamayiz. Peki bu static nedir? static tekillik iceren nesnelere veririz. Yani ondan sadece 1 tane vardir, baska da yoktur. Ornegin pi sayisi tektir, degismez. O nedenle static pi sayisindan bir nesne yaratmamiz gekemez, o zaten kendisi bir nesnedir. Ornegin "dunya" bir tane vardir, baska gezegenler olsa da 1 dunya var o nedenle dunya static nesnesinin tum ozellikleri sabit yani static dir. SEnin bu orneginde ise "now" static tanimlanmistir. Cunku "now" yani universal olarak su anin zamani sadece 1 tanedir. dunyanin neresine gidersen git, universal zaman 1 tanedir ve "now" dedigin anda hangi "context" de olursan ol tek bir sey alirsin. o nedenle bir obje yaratmaya gerek yok (eger paralel evrenler ve zamanlar soz konusu degilse).

Eger bir methodun icerigini goremiyorsan ve o method calisiyor ise o icerik native kod olarak calisiyordur. Yani o kod C# dili ile yazilmamistir, O methodun icerigi dolu ama baska dilde olan o icerik goruntulenmedigi ici bostur. Buyuk ihtimalle o icerik C dili ile yazilmistir.

o sınıfa daha ayrıntılı bakmak lazım. bu iki satırdan anlayamayız.

www.numbeo.com

buraya bakılırsa soğana yumruk atmanız kuvvetle muhtemel.

luksemburg pahali bir yer, hatta luksemburg'da calisan insanlarin daha uygun oldugu icin belcika'da oturup gidis gelis yaptiklarini biliyorum. dikkat edin.

yaşanılmaz.

Asgari ücret o kadar zaten.

Bilet alsaana, bilet alsaaana. Ne duruyoorsun bilet alsaaana.

aşağı yukarı oranın asgari ücretine denk geliyor bu fiyat. arkadaşların dediği gibi sınıra yakın bir yerde almanya veya belçika'dan gidip gelme imkanı varsa olabilir belki. ancak lüksemburg avrupa'nın en pahalı ülkelerinden birisidir.

2000-2100 euro avrupanin en uygun sehirlerinden biri olan berlinde bile cok limitte bir rakam ki luksemburg icin cidden dusuk. Almanyada oturup luksemburga gidip gelmek icin bile dusuk.

Cevaplar için çok teşekkürler, numbeo ve diğer başka sitelerden bakmıştım haftasonu, açıkçası en düşük 3000 net bekliyordum ki 2000 hele hele lojistik koordinatörü için oldukça düşük. Bekar olsam belki bir derece ama zaten en azından 1500 Euro kiraya ve faturalara gidecek. firma uluslararası bir firma, şehir de oldukça pahalı, neden bu kadar düşük bir ücret veriyorlar anlamak güç.

nasıl oluyor bu işler biz arkadaşlarla çok özeniyoruz.

luksemburg avrupada maaşların en yüksek olduğu yer, en az 2 katı olmalı o da idare etmesi için.

Ben doğuştan seviyorum sevmek için bi çaba harcamadım. Çalışmaktan zevk aldığım tek dersti. Çok uzun zamandır bir ilgim kalmadı ondan hayatıma dahil edemiyorum evet ama yine çalışmam gerekse zevkle çalışırım

Doğuştan gelen bir şey değil. İlkokulda matematiğim iyi gibiydi. Ortaokulda derslerle ilgisiz olduğumdan kötü. Geometri bilmezdim ama web sitesi tasarlıyordum 15 yaşında. Zeki ama çalışmıyor kategorisindeydim. Ne zaman liseye başlayıp boş beleş tipleri gördüm, o zaman ben burada olmayı hak etmiyorum dedim. 9. sınıfın başlarında fen bilimleri alanını seçmem gerektiğini biliyordum artık. Fen bilimlerine çok çok küçükken ilgiliydim. Anatomi atlasına bakıp ansiklopedi okuduğum zamanlardan gelen bir şey. Lisede sayısalcı olup matematiğin içine dalınca ve bu süreç boyunca soru çözmekten zevk alınca matematik vazgeçilmezim oldu. Hocaların hatalarını bile görüp düzeltiyordum. Sonra matematik bölümünü kazandım ama bıraktım. Şu an okuduğum makine müh. bölümünde dersleri rahat geçmemde matematiğimin iyi olmasının etkisi çok büyük. Çünkü iyi matematik demek, iyi bir fizik demek. Matematik öğrenilen bir şey. Zeki biriysen onu daha iyi kullandığın doğru. Boş zamanlarımda soru çözdüğüm çok oluyor.

doğuştan değildir. ilkokulda kazandım diyebilirim. ama hatırlıyorum da 0 aldığım ya da baya bir düşük aldığım matematik sınavımda olmuştu birinci ya da ikkinci sınıfta. üçüncü sınıfta ise dersime giren yeni sınıf öğretmenim sayesinde zirveye ulaştı.

ilk okulda hic sevmezdim, orta okulda bir hoca matematige bakisimi degistirdi. Bircok matematik hocasi matemematigi kurallara dayanarak ogretiyor. Bircok ogrenci icin bu soyut kurallar ogrenmesi ve algilanmasi cok zor seyler. Buyuk ihtimal siz de soyut seyleri ogrenmekte zorlaniyorsunuz, ayni benim gibi. Ama hayatimi degistiren hoca matematigi somut olgulari soyut ifadeler seklinde ogretiyordu. Yani gercek hayattan ornekler, ve bu seyleri neden sonuc iliskisi icinde ogretiyordu. Bu yontem matematigi anlamami kolaylastirdi ve en onemlisi soyut seyleri somutlastirma yetegi kazandirdi bana. Hocalar nasil anlatirsa anlatsin kendime gercek hayattan ornekler buluyordum, bu sekilde ifade edince o konuyu anliyordum. Hala bile eger birsey soyutsa ornegin kisi isimleri asla ezberleyemem, ya da telefon numaralari. Cunku kisinin ismi ile kendisi arasinda baglanti kuramam, yada kisinin telefon numarasi ile kisi arasinda. Ama simdi yazilim muhendisi olarak hayatimi matematik ve algoritmalardan kazaniyorum. Yani yazilimda somut seyleri soyut matematige, soyut matematigi somut yazilima aktariyorum. Buyuk ihtimal sizin de bir ogrenme mantigininiz var bu zekanin farkli calisma yontemlerinden biri, once nasil ogrenebilirsin kesfet, ve kendi zekani tani. Daha sonra kendine ogrenme yolunu bul. Eger bulamiyorsan da nefret etmek yerine bulamadim diye dusun, cunku mutlaka yapabilirsin ama sana anlatilan matematik ile senin algin simdilik bulusmuyordur.

Ben matematik dersinden nefret ediyordum. Lys sınavına hazırlanırken üniversitede en kolay dersin matematik olacak deseler küfür ederdim herhalde ama öyle oldu. Üniversitede 1. Sınıfta öğrendim matematiği. Her derste türev, integral ve matris çözmek biraz baydı ama seviyorum.

insan yapabildiği şeyden zevk alır. biraz yetenek meselesi matematik.

Ben sevmezdim, lisedeki hocam sevdirdi. Tamam canim sıkılınca acip turev çözmuyorum ama, universitedeyken sayisal derslere calismak daha cazip ve eglenceli geliyordu. Yapamadigim olsa bile. En buyuk pismanligim fen bilimleri alanini secmemek oldu lisedeyken.

ben üniversiteyle sevmeye, yapabilmeye başladım. lisede matematik geometri derslerim en iyi ihtimalle 3 falan geliyordu.

Bir konuda uzman gazeteci veya akademisyen olunur ise, anlatma yetenegi guclu ise zaman icinde olunabilir. Sosyal medyada parlayip da bu konuda ilerlemek de olasi ama ciddi bilgi birikimi olmasi gerekir, diger sosyal medya unlulerinden siyrilmak zor. Hele saklabanlik yapmak var iken bilgi ile one cikmak cok cok zor. diger turlu 2. sinif universitelere veya programlara konusmaci olunur ama topluma pek de birsey kazandirmaz. Sabun kopugu gibi kaybolunur zaten. Ici dolu, ilham alinan bir konusmaci olmak ise amac, o zaman asil motivasyon bir konuda uzman olmak olmali. Uzmani olunan konu konsumaci olmaya iter insani zaten.

aşırı derece de çok kitap okuman gerekiyor gerisi gelir. az biraz da telaffuz önemli tabi

kitap ve bilgiyle pek alakası yok aslında, şu anda piyasada konuşmacı olarak çağrılan insanların çoğu parlatılmış içi boş kişiler.

ben kuzuoğlunu pek sevmiyorum ama mesela o oldukça bilgili biri. bir çok yere girmiş çıkmış içini bilen biri.

içi boş adamsan çağrılsanda ergenler dışında kimse bir yerine takmaz. içi dolu olmak için ise çocukluktan itibaren iyi eğitim, bolca okuma ve tecrübe gerek.

konuşma yapmak ise kesinlikle zor bir şey değil.

Google'ın Volley kütüphanesi var. developer.android.com

@srht katiliyorum google volley kullanman daha iyi olur. burda da basit bir json cekme ornegi var developer.android.com @srht verdigi linkten temelini ogrenip ornegi denemeni tavsiye ederim.

Bunun disinda android ile ilgili gelistirme yaparken once google tarafindan hazirlanan dokumana developer.android.com bakarak baslamani tavsiye ederim. Cunku android her versiyonda koklu degisiklikliklerle geliyor. O nedenele internette buldugun bir ornek guncel versiyonlara uygun olmayabilir ya da cok daha kolay bir sekilde halledecegin bir yontem gelmistir, bosuna ugrasmak zorunda kalmazsin.

Ingilizce biliyorsa www.amazon.com hem sifirdan ogrenmek hem de hizli ogrenmek icin en iyisi.

otomobiller icin turkiyede aksi belirtilmemisse ve bir tabela yok ise hiz siniri yerlesim yeri disinda bolunmus yollarda 110, cift yonlulerde 90, yerlesim yerinde 50.

Tepeustunu geçtikten sonra 81 bile olsa el salla

Alemdağ tarafı da 90 sanırım

Jquery cok onemli bir konu, hatta javascript ile o kadar ic ice gecti ki bircok kisi bazi fonksiyonlarin javascript mi yoksa jquery fonksiyonu mu karistiriyor. Ama bu jquery konusu nerdeyse 10 senedir isleniyor, o kadar cok sey yazildi ki. Elbette daha onceden yazilmamis bir bakis acisi ile yazilirsa ilgi cekici olur ama onun disinda pek ilgi cekmeyecektir.

2000 li yillarin basinda javascript ile cok basit seyler icin cok ugrasiyorduk. daha sonra jquery gelince verimliligi cok yukseltti. Ama bir taraftan da web cok gelisti, "single page application" ile beraber karmasik web sitelerinde data ve view yonetimi o kadar zorlasti ki jquery de tam bir hammallik oldu. o nedenle simdi gelistiricilere ilgi cekici gelen jquery gibi bir alet cantasindan ziyade MVC- Model View Controller yapisini duzenleyen React, Angular, Vue gibi kutuphaneler/frameworkler.

React, Angular, Vue bu üçünü kapsayan bir keyword var mı?

Gsm hatları sadece profil oluşturuyor diye biliyorum. Komple intenet yani Whatsapp'ın olayı.

Aslında senden Turkcell'e doğrudan gitmiyor. Turkcell burada sadece taşıyıcı görevinde.

Kabaca tabir etmek gerekirse senin mesaj belediye otobüsüne binip havaalanına gidiyor (baz istasyonu). Oradan senin talebin doğrultusunda uçağa binip aktarma yapacağın hava alanına uçuyor (whatsapp server) oradan da ikinci uçağa binip karşı tarafında ülkesindeki hava alanına iniyor (karşı taraftaki baz istasyonu) oradan da metroya binip telefona gidiyor :)

whatsapp'la turkcell farklı katmanlarda çalışıyor. whatsapp uygulama katmanında çalışıyor. senin servis sağlayıcın ise (bu durumda turkcell oluyor) daha alt katmanlarda çalışıyor.

whatsapp da mesaji yaziyorsun, telefonun onu 0 ve 1 seklinde bit verisi haline getiriyor, sonra bakiyor wlan mi bagli yoksa mobil internet mi. Ona uygun radyo sinyali haline getiriyor ve gokyuzune saliyor. mobil internet ise ornegin turkcell anteni bu sinyali havada yakalayip tekrar 0 ve 1 olarak ceviriyor ve turkcell merkezdeki servera iletiyor. turkcell merkez server da internete bagli ve internet uzerinden turkiye internet cikisi yapilan yere (odtu icinde bir yer diye biliyorum) gonderiyor. orasi da internetten cesitli kanallar uzerinden whatsapp serverlarina gonderiyor. sonra whatsapp serverlari yine ayni yoldan mesaji iletiyor. yani turkiye merkez router, turkcell server, turkcell anten olarak yoluna devam ediyor. turkcel anten de mesaji 0 ve 1 den radyo sinyaline cevirip havaya firlatiyor. havadaki sinyali alicinin telefonu yakalayip 0-1 haline getiriyor. bu 0-1 ler telefonun islemcisi tarafindan islenip whatsapp mesaji olarak goruntuleniyor.

Vergi iadesi sistemi var ama cok karisik. Hatta evden ise gittigin kilometre basina harcirah felan da var. Ama bu dokumanlarin takibi, yasal mevzuta hakim olmak, almanca terimlere hakim olmak ciddi bir is. Almancilarin dedigi gibi "almanyada kagit kurek isleri bitmez". O nedenle genelde almanyada yasayan turk veya almanlar bir finans danismani ile calisiyorlar. Bu sirketler genelde komisyon karsiligi calisiyor. Guvenilir bir tane bulmakta yarar var.

Arbeiterkammer larin bilgilendirici brosurleri oluyor. Onlari okuyabilirsiniz.

Ya da bir steuerberater tutabilirsiniz kendinize.

Emrahday +1
Biraz karisik.

Uğraşmaya değmez bile , bir muhasebeci tutup 30-40 eur ücret ile hesaplama yaptırabilirsiniz. Maaşınızdaki sigorta primleri varsa özel hayat sigortası , araba sigortası, aylik abonman vs gibi durumlarda alırsınız. Şirket degilseniz fiş biriktirmenize gerek yok. Ender durumlarda finanszamt size iade vermek yerine para isteyebilir

Gunduz sicak olur kamaralar, ama camlar (genelde bas kamarasinda olur) acik olunca o kadar dayanilmaz olmaz. ozellikle usttekini acarsan icerdeki sicak hava ucacaktir ve teknenin ustu ne sicakliktaysa icerisi de yaklasik o kadar olacaktir. Zaten gunduz kamarada zaman gecirmeye gerek yok. Gece ise cok keyifli olur, cok guzel uyunur.

Tekne gece dalgaya acik yere demirlenir ise sallanir. O nedenle koy iclerine, trafigin cok olmadigi sakin yerlere demirlenirse cok tatli bir sallanti olacaktir ama giderkenki kadar olmaz. Tabi burada hava durumu da onemli. Eger egede demirleyecekseniz uygun koy bulmak kolay, hava da guzel olursa karada yatmaktan farkli olmaz.

Yaninizda bulanti hapi olsun. Hava kotu olursa gece olmasada gunduz mide bulantisi olabilir. Tekne yol yaparken icinde zaman gecirmeyin, iste o zaman mide bulantisi olur. Tekne icindeyken gozler sallantiyi bulamiyor, ama ic kulak sivisi sallaniyor, beyin gelen tutarsiz sinyalleri isleyemedigi icin mide bulantisi oluyor. Eger yol yaparken mide bulantisi olacak gibi olursa ufka dogru bakin, boylece gozler de beyne sallaniyoruz sinyali gonderecektir. Bu durum arabada da olur, soforun midesi bulanmazken (cunku hep yola bakiyor), yolcularin bulanir.

Tekne gezisinden keyif alanlar olacaktir, almayanlar da olur. Tekne cok buyuk degil ise elbette otel kadar konforlu olmaz, kamp yapmak gibi dusunun. Teknede bol bol islak mendil, agri kesici, yanik kremi, tuvalet kagidi olsun. Tuvalet kagidini asla tuvalete atmayin, tekne turu felakete doner. Guvenlik kurallarini asla atlamayin, isler ters giderse sandiginizdan daha tehlikeli olur. Eger tekne eski ise icinde bazilarini rahatsiz edecek ahsap kokusu olur, bazi eski teknelerde mazot kokusu olur buna dikkat edin, tekneyi onceden kontrol edin ki koku yolda rahatsiz edecek boyutta olmasin.

(Bu dediklerim 8-15 metre arasi ozel tekneler icin, guletlerde durum ne pek bilmiyorum)

1 hafta mavi tura katıldım,bir gece kamarada yatmadım.Güverte muhteşem olur.Gece yıldızları seyredip sessizliği dinlersin.Teknede 220 volt ve ışıklandırma olayını öğren.Buna göre power bank ve kitap okumak için özel ışık al derim.palet gözlük 3 şort ve 3 tişört yeter.

ben yelkenlide 9 gün geçirdim.
kamaralarda default olarak 1 pervane var içeriye üflüyordu.
çok sıcak olduğunda onu açıyorduk ama çok da sıcak olmuyordu açıkcası.
zaten gece 1-2 gibi kamaraya girip sabah 9-10 da çıkıyor ve bir daha girmiyorduk.
tekne hareket halindeyken zaten hiç sıkıntı olmuyor.
camını açınca püfür püfür esiyor.
gece de tekne hafif hafif sallanıyo çok tatlı uyunuyor...
tekne tutması varsa onu bilemiycem ama bana çok iyi gelmişti.
9 gün sonunda karaya çıkınca aydan gelen astronot gibi olabiliyorsun ilk birkaç gün=)

teknenin altı üstünden daha az sallanır. zaten alkollü de olursun uyur gidersin. tekne kiralamada püf noktası alkol. yiyeceğini getirirsin ama alkolü tekneden satarlarsa olmaz. pazarlığınızı buna göre yapın. biz alkolümüzü de getiriyoruz diyin. yemeklerin pişirilmesi servisi ve yıkanması onlara ait oluyor.adamlara arada bir jest yapınmasanıza davet edin rakı falan. ayrıca bu gezinin günün bir kısmını balık avına ayırın. teknede yeterli olta ve yem olmasına dikkat edin. bir saatinizi ayırarak bir kaç günlük yemeğinizi çıkarabilirsiniz.

Yabancıların çoğu nazar boncuğunu bilmiyor ve gördüklerinde çok seviyor, seviniyorlar. Hem ucuz hem de işe yarar bir hediye. Şöyle anahtarlık şeklinde felan, iyi olur bence.

Lokum ve nazar boncugu.

Antep fistikli cifte kavrulmus lokum sevmeyen alman/avusturyali henuz gormedim.

Aynen lokum. Ama ucuz, şeker dolu olanindan değil.
Antep fistiği ezmesi
Güzelinden baklava
Minik, süslü cezerye paketi
Cevizli sucuk

Antep fistikli cifte kavrulmus lokum. Cok seviyor ibneler. Ilk zamanlar ben de gotururdum :)

Bizim Almanya ekip lokuma bayılıyor. Çifte kavrulmuş +1. Jelimsi olanlardan değil.

Lokum gotur arti 1. Cok hediye etmisligim var, hep cok sevdiklerini soylediler ama oyle gul lokumu falan degil, cifte kavrulmus fistiklisindan.

Ya da, kuru baklava. Buradaki baklavalar cok dandik :-(

Ayrica cok hos bir jest olacak. Genelde Almanlar bir isi bitirdiklerinde böyle bir sey yaparlar, mesela isin son günü bir kek yapar getirirler falan fisman. Güzel fikriniz.

Almanlarda ilk is gununde ofise tatli getirme gelenegi var, lokum bu konuda uygun olur. Baklava kimisi seviyor ama sevmeyen de oluyor, agir geliyor. Lokuma bayiliyorlar.

Bunun yanida masanda da bir bardak icine nazar boncugu doldur, gorulebilecek yere koy, masana gelip gidenler bu ne diye sorarsa hikayesini anlatip hediye et. hem muhabbet etmek icin ortam olur, hem de almanlar spontane hediyelere cok sasiriyorlar, planlanmamis incelik onlara cok guzel ve ilginc geliyor.

iyide jüpiter dünya ile beraber hareket etmiyor ki?
dünya saat 6 pozisyonundayken jüpiter saat 2 pozisyonunda dönüyor güneş çevresinde.
meteorları bloklaması biraz uçuk geldi

3.bp.blogspot.com

i1.wp.com

O olay o kadar basit değil.

Gerçek görsel bu.

img-s2.onedio.com

Bunların bir de döndüğünü düşün.

Gezegenler ve uyduları Dünya'nın çevresini sürekli kapatıyorlar.

Sağdan soldan meteor gelmiyor hiçbir yere, Jüpiter'le Mars arasında Asteroid Kuşağı var, bunlar Güneş sistemindeki diğer gezegenler gibi yörüngede dönüyorlar, yani gelişi güzel bir asteroid seyahati yok, bu asteroidler gezegenler var olduğundan beri aynı şekilde burada dönüyorlar. Düşündüğün gibi sağdan soldan asteroid gelmiyor bir yere. Ha arada bu kuşaktan bir şekilde kaçan meteorlar oluyor ama onlar da filmlerde olduğu gibi sıkış tepiş bir arada olmuyorlar; aralarında binlerce km mesafe oluyor boş uzayda kendilerini durduracak bir yörüngeye denk gelene kadar ilerliyorlar. Bununla birlikte, bir de daha dışarıda Kuiper Kuşağı var, burada da cüce gezegenler gezegenimsi cisimler buzdan astroidler göktaşları falan var ama bu çok uzakta, neredeyse Güneş sisteminin dışında bir kuşak; Neptün'ün yörüngesinden başlayıp Plüton'un dışına çıkan bir kuşak. Bizi çok ilgilendirmiyor yani. Ayrıca bir de Oort Bulutu var; tüm Güneş sistemini 3 boyutlu bir şekilde saran bir bulut bu. Burada da kuyruklu yıldızlar var, aynı şekilde sisteminin etrafında dönüyorlar. Yani evrende gelişi güzel hareket eden hiçbir şey yok.

www.physics-astronomy.com

@dissendium bu gorselde img-s2.onedio.com buyukluk olcekleri ve cisimlerim hacimlerinin gercek oldugunu dusunmuyorum. gunes sistemi bu kadar yogun degil. birbirlerine bu kadar yakin degiller, jupiteri nerdeyse gunes kadar cizmisler. calisto gunese dunyadan daha yakin bu gorselde, bircok yanlis var. gercek olcek burada gorulebilir vimeo.com

Adam yeterince zeki ve Çalışkan ise başlangıç seviyesinde bir iş bulabilir, kendini be kadar geliştirdiği ile ilgili. İstanbuldaysa şansı daha yüksek. Jr maaşına ve çok çalışmaya tamam demeli sadece.

jee isleri icin spring+hibernate sart, ozellikle spring batch ogrenmen lazim. ayrica onun yaninda ufak tefek seyleri bilmen lazim (bash, jaxb, ne biliim, web services/rest gibisinden)

java disinda da asgari seviyede sql bilmen sart.

Genelde is bulmak icin java tek basina yetmez. Gerekli yapilacak isle ilgili kutuphane, framework ve yan dillerde de bilgi ve tecrube ararlar. Maalesef ki turkiyede bir konuya yonelmis calisandan daha cok her seyi bilen calisan aradiklari icin isverenler gerekli ya da gereksiz her seyi is ilanlarinda isterler. Kacinilmaz olarak da is basvurusu yapan da bilse de bilmese de CV ye yazar.

Java ile calisilacak alana gore birkac temel kombinasyonu yazayim, bunlardan birini ne kadar cok bilirsen o kadar is bulma ihtimalin artar.

Back-End web developer: Java, SQL, RestFul, Junit
Front-End web developer: Jsp, servlet, Java, JavaScript
Android developer: Android API, Java, XML
Java Enterprise: JPA, SQL, Java EE

Bunlarin disinda algoritmalar, yazilim mimarileri, design patterns, OOP bilmek avantaj saglar. Genelde de is gorusmelerinde bunlar ile ilgili sorular cikar.

burada birkac bilinmez var
- 10.000 kisi anlik kullanicimi yoksa 10.000 toplan kullanici var bunlar zaman zaman mi kullanacaklar uygulamayi
- Bu kulanicilar sunucuya baglandiginda ne yapacaklar, agir bir islem mi yoksa basit databaseden veri al ver mi
- Sunucuda ne kadar data tutulacak, fotograf, video vs.

Bence sunucu satin almak cok gereksiz, bircok firma sunucusunu Amazon Web Service, Google cloud, Microsoft Azure gibi bu iste guvenilir ve uzman firmalar uzerinden hallediyorlar. Ornegin Amazon web service altindaki EC2 den saglayacagin bir sunucu konfigurasyona gore aylik 20 dolardan 10.000 dolara kadar degisir. Eger 10.000 kisi anlik olarak islem yapmayacaksa yaklasik aylik 200 dolar maliyetle cozebilirsin. Amazon uzerinden cozebilirsen en buyuk avantajin "Scalability" olur yani anlik trafik degisikliklerine gore sunucunu arttirip azaltabilirsin. Bu sayede yeterli trafik olmazsa az oder, beklentinden yuksek olursa hemen destekleyebilirsin. Ozetle kullandigin kadar odersin.

şöyle oluyor. aws'ye giriyorsun. kullanıcılardan sana gelecek bandwith'i giriyorsun, saklanacak data miktarını giriyorsun, istediğin işlemci gücünü giriyorsun, o sana fiyatı söylüyor.

uygulamanın tipine göre o kadar değişir ki, ortalama bir rakam vermek mümkün değil.

Davetiye gonderilmesi isin almanyada yasayan kisinin oturumu olmali ve bir iste yeterli maas karsiligi calisiyor olmali. Almanyada yasayan kisi davetiyeyi bagli oldugu "Buergeramt" giderek alacak ve posta ile davet edilen kisiye gonderecek. Davet edilen kisi ise bu belge ile konsolosluga basvuracak. Davet mektubunda ne gibi bilgiler olacak onu almanyadaki "Buergeramt" bilir.

emrahday+1, orada yaşayıp çalışıyor olmak, gelecek kişi için yeterli imkan sağlamak da önemli. örneğin gelecek kişinin kalacağı oda bile önemli.

Sag tikladiktan sonra enter'a basiyorsun degil mi? Ben normal internet sitesine girer gibi noktalar cikacak saniyordum, o nedenle yapistirmiyor zannediyordum. Meger o noktalar cikmiyormus, enter'a basinca giriyor. Umarim anlatabilmisimdir.

Shift+Insert belki ise yarayabilir.

Eger yapistirmak istedigin alan password alani ise "@evrim halkasi" dedidi gibi ekranda yapistigina dair hicbir sey cikmaz

çok mu uzun şifre? elle yazıp enter yapın putty imleç göstermez

"enter" yapmıyordum, sorun oymuş, teşekkür ederim üçünüze de.

Temel girs seviyesindeki sorular sorulacak. teknik olarak en fazla pozisyonun gerektirdigi diller, frameworkler, kutuphaneler ne ise onlari biliyormusun, onlarla ilgili calistin mi gibi sorular gelebilir. Niye burda calismak istiyorsunuz, veya simdiki isinizden niye ayrilmak istiyorsunuz gibi klasik sorular da olabilir.

ilerdeki gorsumelerde eger gorusmeye gelistirme takimimizdan x kisi de katilacak der ise o zaman teknik sorulara hazirlikli ol.

ek olarak ReactPHP ve phpQuery hakkında da ön bilgi alabilir miyim ya?

Node.js engine C ve C++ dilleri uzerinden calisir, C/C++ dilleri ise yuksek performans gerektiren durumlarda iyi is cikartan dillerdir. Bu nedenle node.js cesitli testlerde alternatifi olan dillere gore cok iyi performans saglar. O nedenle bicok buyuk firma (Paypal, linkedn, SAP vs.) yazilimlarinda node.js kullanmaya karar vermislerdir

Bir diger avantaji multithread cok daha kolaydir. her bir http istegi farkli threadmis gibi calisir, bu nedenle hizli olur. Bunu suna benzetebiliriz, "single thread" yontem restaurant gibidir, garsona siparis verirsin, garson siparisi alip, iletip yemegi servis edene kadar bloke olur. Node.js (multi thread) fast-food servisleri gibidir, kasada siparisi verirsin ve kenarda menunun hazirlanmasini beklersin, o sirada kasa bir sonraki musteri ile ilgilenmeye baslamistir bile.

Bir baska avantaji front-end ve back-end javascript ile yazilir, tek bir dil ile iki tarafi da goturebilirsin, projede bircok farkli dili bilen insan yerine sadece javascript bilen ekip ile isi goturebilirsin.

En buyuk dezavantaji ise yine javascript dir. Esnek, pratik, gelistirmesi hizli ama kotu yazilimcinin elinde berbat sonuclar cikabilecek bir dil javascript. Bu ozelligi ile php ile benzer ozellik tasir javascript. Ozellikle buyuk ekiplerde kod cok kotu bir duruma gelmesi cok olasi. Bu nedenle C# ve Java gibi dillerle karsilastirildiginda saglam bir yapi olusturmak gercekten iyi planlama ve cok iyi yazilimci ekibi gerektirir. Yani Javascript ve PHP Object Oriented Programlamayi zorlamadigi icin Java ve C# a gore daha hizli gelistirilebilir fakat proje buyuk ve cok calisani var ise kotu bir yapi dogurabilir.

@emrahday,

çok teşekkürler yanıt için.

dolaşırken php 5.5.5 + reactphp + phpquery birleşiminin çok dha iyi perforamns gösterdiğini de okudum. ancak reactphp hakkında neredeyse hiç tutorial bulamadım. bunun kullanımı, getting started vs ile ilgili bilginiz var mı hiç?

Yakinlik uzaklik kisiden kisiye degisir ama ornegin isvec stockholm berlinden yaklasik 12 saat araba ile, norvec oslo daha da uzak. bunlara gitmek istersen ucakla gitmeni tavsiye ederim. danimarka kophenag ise daha yakin (6 saat), alternatif olarak cek cumhuriyeti prag (5 saat).

Berlin danimarka yolunda gezilebilecek sehir hamburg almanyanin guzel sehirlerinden biridir.

Berlin Prag yolunda dresden almanyanin tarih acisindan onemli ve guzel sehirlerinden biridir. Yol uzerinde Sächsische Schweiz doga parki da cok guzeldir.

Bati avrupa sehirlerini merak ediyorsan ben Berlin-Hamburg-Kophenag tavsiye ederim. Tarih ve mimari seviyorsan Berlin-Dresden-Prag tavsiye ederim.

Polonya'da Krakow'a mutlaka gitmelisin bence.
Prag (Çek Cumhuriyeti) da olmazsa olmaz şehirlerden.

Polonya aradığın ülke. Krakow+oswiecim yap.

Kordonu mu kesicem ? Yok artık.
Destek olmak için yanında olurum ama ötesine gitmem. Yo dostum yo.

destek olmak adına yanında dururdum ama ayrıntıları görmemeyi tercih ederim.

Almanyada bircok devlet ve ozel hastahanede standart bir uygulama bu. Baba dogum sirasinda annenin yaninda olur, elinden tutar, sarilir. Hatta bebegin gelis sekline gore ebe dogumu ayakta yapilmasina karar verebiliyor, o durumda da baba anneye kollarinin altindan sarilmasi gerekiyor. Dilerse de kordonu kendi kesiyor. Kisaca dogumun her anini paylasiyor.

Bunun nedeni de su sekilde acikliyorlar. Oncellikle dogumun nasil gerceklestigini babanin da gormesi anne ile daha kolay empati kurmasini sagliyor. Bir diger neden de dogum sonrasinda baba genelde gurur, anne ise gurur ve basarma hissini beraber yasar. baba da bu basarma hissinden nasiplensin diye boyle yapilmasinda yarar var. bunun yaninda, tabi her baba icin ayni olmaz ama bircok baba dogum sonrasi bebege yabancilasma ve buyuk saskinlik hissdiyor. Dogum sonrasi bazi babalara bir bakin gozleri cok saskin, sanki kendi bebeklerini degil de yabanci bir bebegi tutuyormus gibi oluyor. Bu hissi bebegini ilk kez tutan bazi babalar anlayacaktir. Dogum beraber yapilir ise bu yabancilasma olmuyor ve ilk andan itibaren bebek ile baba arasinda, anne ile olana benzer bag oluyor. Bir diger neden ise dogumda anneyi goren baba anne ile bagi kuvvetleniyor. Yani kisaca tum bunlarin hepsi daha saglikli bir aile yapisi icin, dogru ya da yanlis ama babayi dogumda anne ve bebekten ayirmayi ilk kim dusunduyse halt etmis. Dogumda gorduklerinden anne korkmuyorsa ve cekinmiyorsa baba hic korkmali ve cekinmemeli.

emrahday
ya aynen bende dün natgeo people da bir belgesele denk geldim başından izlemedğim için neresi bilmiyorum ama ingiltere gibiydi. baba doğumda annenin yanına girdi anneye yardımcı olamya çalıştı masajlar yaptı vs. aynen anlattığın gibi bebek çıkınca anneyle birlikte salya sümük ağladı kordonunu kesmek ister misin dediler hemen atıldı sarılıp anneye verilmesine yardımcı oldu. Çok duygusal ve güzel bir ortam vardı yani ekran başında ben bile duygulandım. normalde eşimin yanında olmasına pek sıcak bakmıyordum ama dün o ortamı görünce etkilendim açıkcası.

Yeni icat oldu bu iş, kameraya çekenler var birde.Kesinlikle hayır yanında olmak istemezdim efendi efendi stres altında doğumhane önünde beklemeyi tercih ederim.

bu kararı tamamen eşime bırakırdım ben. yanında olmak, onu rahatlatmak için elimden gelen her şeyi yaparım ama beni orada istemezse hiç itiraz etmem.

yalnız, kordon kesme gibi bebeğin doğum anını ve hemen ardını ilgilendiren aksiyonlardan kaçınırım, çocukla ilk günden yüz göz olmaya gerek yok haha

Baştan sonra eşimin yanındaydım normal doğum sürecinde.
Onun ricasıyla "aşağıda" olan biteni izlemedim ama elini hiç bırakmadım.
Nefeslerini düzenlesin diye onunla nefes alıp verdim.
Ikınma süreci başladığında konuşarak destek verdim.

Sürecin sonunda kordonu da ben kestim.

(bkz: doula)

www.dropbox.com

dosyalar duruyor ama sync yapmıyor artık. yani yeni dosya yükleyemiyorsun.

@stewie tamam 800 gblik hesabım 2gb'a düşüyor ve sync etmiyor. ama ben ordaki 800 gblik dosyamın tamamına ulaşabiliyorum değil mi? hatta istersem silebiliyor muyum?

800gb dosyanin tammina erisebiliyorsun, silebiliyorsun ama yeni dosya eklemek, sync etmek icin ancak 2GB nin altina dusmen gerekiyor.

mallık yapmışlari gayet güzel. kesinlikle denemelisin bence, hiçbirşey yok bunda.

Yap kardeşim ben seni destekliyorum. Toplumun dayattıgı kadın-erkek rollerine sen ben karşı cikmazsak kim cikacak. Bugüm erkek adam örgü örüyor diye laf edenler yarın 'trafikte kadın sürücünün ne isi var.' der. Sen boşver başkalarinin ne dedigini. Hem iki geyik yaparsin işte.

Erkek adam atom parcalar, ne bileyim bazen yeni gezegen kesfeder. En kotumuz bile sporda madalyalar kazanir, tum hemcinslerimin edebiyattaki basarisina deginmedim bile. yada en azindan aslan belgesli izleyip "lan geyigi nasil yedi munakoyim de", sana hic yakistiramadim.

saka bi yana diledigini yap, kimseyi takma. Ilerde cocuklarina hayallerindeki oyuncaklari yapabilmeyi ogrenmis olursun, kotu mu.

Örgü ören erkeklere kızlar teklif ediyomuş

artmag.saatchigallery.com

inadina yap!

fotodaki gibi olursa ben alirim 2 tane:)

bir hemcinsin olaran cinsiyet rolümüzün çok dışına çıkmamayı doğru buluyorum. erkek-kadın rolleri çok iç içe girmemeli (işin özgürlük boyutu ayrı tabi). insan ilişkilerindeki tadı/heyecanı azaltıyor bu durum.
soruna makro baktım biraz. bence sen farklı bir uğraşı bul.

sen haklısın, işyerindeki arkadaşın açıkça mallık etmiş.

ya milletin ağzı torba değil ki büzesin.
takıl kafana göre bilader.

Buradaki üç beş kişinin gazına gelme derim :))

istiyorsan tabii ki yap, neden yapmayasın? ama oyuncak kuzu örmek bence hangi cinsiyet yaparsa yapsın tuhaf bir eylem :)

Ben de etamine merak salmistim.pixel pixel islemek cok zevkliydi. Annem komsulara benim yaptığımı soyleyememisti. Bu da bir animdir.
Baska alanlarda karizmani konuşturabiliyorsan bu bir ilginclik olarak kalır ama siradan bir tipsen tasak gecerler kardes. Bence en azindan anlatma kimseye. Tasakli bir mudurun tweetyli kravat takmasi gibi dusun. Sen takarsan tasak geçerler o takarsa ne cool adam olur.

yukarıdaki yazan arkadaşlara katiliyorum.
benim dayım örgü örüyor. yengemle karşılıklı, elleri de tutuyor birbirini. biri kazağın önünü, diğeri arkasını, biri bir kolu biri diğer kolu .. . bize geldiklerinde 2 günde bana kazak örüp giderler.
bebeğimin yeleğini, hırkasını da dayım ordu. üstelik seçtiği modeller, kesimi, seçtiği renkler diğer hediye gelenlerden çok daha şık ve modern. gören herkes hazir satın alıyorum zannetti.
eniştem de örgü örerdi.

bizim ailenin erkekleri seviyor. yilalrdir da oruyor. ayrica karadeniz yoresinde bir yerde 6 sisle corap oren erkekler de vardi... kisacasi garipseyenleri takmayin siz.
size de tavsiye ederim.orgu rahatlatır. biraz da yetenek işi sanırım? ben bir türlü beceremiyorum.

Bu örgünün adı amigurumi ortadaki beyaz kısım da nohut modeli, youtube'da milyon tane video var istiyorsan evde takıl. Kimseye bana öğret demek zorunda değilsin.

Birilerinin garipsemesi seni incitecekse en azindan gizli yap, işyerinde yapma mesela. Cunku garipseyenler olacaktir. Ama mühim degil diyorsan sorun yok. Herkesin ne dedigini dusunursek ohoo. Kuzu örmenin her cinsiyet icin tuhaf oldugunu soyleyen de olmuş mesela bak yukarıda. Bir seyler birilerine hep tuhaf gelecek. O yuzden baskalarinin yaninda yaparsin yapmazsin bilemeyiz ama madem içinden gelmiş en azindan ögren.

Böyle malca kafalarla muhatap olma panpa. Afedersinde ama sallıyorum bir celebrity erkek yapıyor olsa ağzına düşerler.

Ben erkeğim, açma da yaparım, poğaçada, bulaşıkta yıkarım, çamaşırda, örgüde örerim istesem. Bana laf söyleyenle de muhatap olmam.

O kafa sonra "erkek adam" diye magandanın biriyle beraber oluyo. Beklentisi o hatta.

Bence onlar seni öğle arası günahkar muhabbetlerine katmak istemiyorlar. Kuzu bahane panpa.

oyuncak ayı, köpek, kedi falan anlarım da, kuzu nedir abi ya adsfsdfsaasd.

bunu erkek, kadın kim yaparsa yapsın çok garip bence. resme bakıp bakıp gülüyorum ya ahahaahaa

Ortalamadan sapmanın bir bedeli var. Kaldırabileceksen yap, yoksa zorlama.

Onunla birlikte sunum da yapmaya kalkmassan sorun yok. Orebilirsin.

Valla benim dayım kek falan yapıp bir de komşulara dağıtıyor:)

Özgüvenin sağlam ise istediğini yap geç, "elalem ne der"e bakma.

önce windows'un disk temizleme programını çalıştır bir bak ben geçen 25gb geçici dosya sildim ssd'den.

windirstat.net bu konuda iyi, hafif bir program, silmez sadece rapor cikartir.

daisydisk>mac
WinDirStat>windows

sql dosyanızı bir servera kurmanız gerekiyor, sonra php ile veritabanına bağlanıp verileri çekebilirsiniz. html ile böyle bir şey mümkün değil, html ve js browser tarafında, php ise server tarafında çalışır.

SQL dosyasi server tarafli bir dosyadir, yani lokal bilgisayarda veya serverda calisir. JavaScript temelde browser tarafinda calisan front-end bir dildir. Browserlarin bilgisayar kaynaklarina erisimi guvenlik nedeniyle limitlenmistir bu nedenle javascript dili bilgisayardaki bir dosyaya erisimi cok zor kurallara baglanmistir, bircok durumda da erisemez. Eger SQL kaynaga javascript ile erismek istiyorsan javascript dilini browserda degil de server yada lokal bilgisayarda calistirmalisin. Yani Javascript back-end calismali. Bunun icin bir javascript kutuphane/framework olan node.js bilmelisin. Once node.js temellerini ogren ornegin buradan code.tutsplus.com daha sonra da buradaki ornektegi gibi mysql (yada herhangi bir database) www.sitepoint.com data cekebilirsin.

Eger Node.js kullanMAdan cekmek istersen server tarafli calisan bir baska dile ihtiyacin var, php, java, c# gibi. bunun disinda "native" yani araya baska araclar, diller, kodlar sokmadan yapmanin bir yolu yok.

Node.js cok gelecek vadeden, javascript ile yapacagin seyleri back-ende tasiyan ve gelecegi parlak bir teknoloji. Belki node.js e giris yapman biraz zaman alabilir ama bu ogrendigin teknoloji ile ve javascript dili ile ciddi anlamda ufkunu acmis olursun, javascript dilini artik her alanda kullanabilirsin. Node.js de basit bir teknoloji degil bugun paypal, google, facebook gibi devlerin cesitli alanlarda kullandigi, is ilanlarinda calisan aradigi C dili temelli cok performansli bir teknoloji. Javascriptden baska hicbir dil kullanmadan database erisimi olan bir web sitesi yazabilirsin. bundan baska "native" bir yol yok, ancak cesitli "widget" lar ile birseyler yapabilirsin ama cok da tatminkar olmaz.

Ben react konusunda deneyimli değilim ama Angular ile karşılaştırıp belirli konuları çok hızlı anlamanı sağlayacak birkaç şey yazacağım buraya. Gelmişken mesajım bulunsun diye yazdım, en az bir cevap gelecek yani duyuruna :)

React ile backend işleri yapılmıyor, kendisi front end kütüphanesi. http get post filan yaparsın tabi backend ile iletişime geçmek için. Kütüphane dedim çünkü Angular'ın aksine React'te her şeyi sağdan soldan topluyorsun, seçeneğin çok olduğu için React diğer her şeye göre öğrenmesi biraz daha, nasıl diyeyim, zor değil ama çetrefilli olur.

@hayirsiz,

anladım çok teşekkürler. yani her hlaükarda php ile yazılmış bir api'ye ihtiyacımız olacak. backend'i kesinlikle kullanamıyoruz yani.

o zaman bu projede react'e geçelim falan derken neyi kastediyorlar ulan :) backend ile bir işi yoksa bana ne :)

Front-End artik daha cok "single page" uygulamalarina dondugu icin her is asenkron yani ajax cagrilari ile back-end den veri alip gondermeyle yurur oldu. Bu nedenle de front-end tarafta kod kalitesini yuksek tutmak, degisiklik isteklerni kolayca uygulayabilmek, bir sure sonra kod karmasasi artip copluk olmamasi icin MVC (Modal-View-Controller) bakis acisi saglayan frameworkler ve kutuphanelere ihtiyac dogdu. Tabi bunun icin de tartismasiz front-end alaninin dili javascript ve uzerine kurulan kutuphaneler angular.js, react js, ve vue.js gibi bircok kutuphane ile saglaniyor. MVC bir konsept, her dil ile ulasilabilecek bir amac. Modal demek bir uygulamadaki data yi temsil ediyor. View ise bu datanin gosterimini. controller ise bu datanin yonetilmesini temsil ediyor. MVC gereklikliklerine uygun tasarlanmis bir uygulamada bu uc bolumun kodlari birbirinden ayri, mumkun oldugunca izole olur, bu sayede sayfanin moduler olmasi amaclanir, yani bir tarafta degisiklik yapinca baska yer bozulmasin. React da bunu sagliyor. Tabi back-end ile ilgili herhangi bir rolu yok reactin. Yine javascript ile back end tarafina girmek icin node.js gerekli.


React kullanilacak bir projede back-end gelistirciye niye ihtiyac duyulur? Ornegin php de back-end ve front-end birbirine baglidir, bir takim kod serverda cagirilir, data yani modal sayfaya yani view katmanina doldurulur sonra client e gonderilir. Ama react kullanilirsa araya bir servis girmeli. yani back-end data bir json formatinda front-end e iletmeli. json olarak front-end e data iletildiginde back-end tarafinin isi bitiyor. yani kisaca php ile gelen http requestlere gore json donecen, bunun icin gerekli degisiklikleri yapacaksin. back-end tarafta bunun icin javascript veya react bilmene gerek yok, ama web-servis yapini bilmen gerekebilir.

Eğer daha önce Laravel Derslerimize katılmadıysanız, bu konuda Türkçe kaynak sorununu çözdüğümüzü henüz bilmiyor olabilirsiniz. Eğer Laravel bilginiz yoksa, bu React eğitiminden önce Laravel eğitimimize katılmanızı öneriyoruz. Ardından React + Laravel eğitimimizle birlikte full stack developer olma yolunda ilk adımınızı atabilirsiniz.


www.reactegitimi.com

bootstrap gibi düşün, bootstrap'da html kodlarını alıp, template.php dosyasına yazıyor, db'den çektiğin veriyi de $post, $comment gibi loop içine koyuyordun, php çalıştığında db'den veriyi çekip html üretip ekrana veriyordu.

react ile yapınca html+css kodu değil, bir react component kodu ekliyorsun jsx dosyasına, veriyi ise ajax ile senin yazdığın php'den alıyor, php html üretmek yerine bundan sonra json üretecek, browser ajax request ile json'ı alacak, component'e verecek, o kendisi loop üretip senin verini görselleştirecek.


react ile backend işi biraz alengirli, şöyle ki;

react ile yazarken bir jsx dosyasına yazıyorsun, o jsx dosyası bir şekilde derleniyor ve .js çıkıyor, bu js'i bir sunucuya koyuyorsun ve static dosya olarak browser'a gönderiliyor, sonrası browser üzerinden ajax requestleri.


bu requestleri karşılayan taraf başka bir dil ile olmasın, tek tip yazılımcı çalıştıralım deniyor ise nodejs üzerinden yapılıyor, nodejs ile db'ye bağlanılıyor, veriler çekiliyor, componentlere veriliyor vb. derleme aşamasında bütün bu işler bir şekilde ayarlanıyor ve ortaya çıkan kodun bir kısmı static dosya olarak nodejs tarafından sunuluyor, bir kısmı ise nodejs içerisinde kalıyor ve bu kalan kısım db vb. diğer servisler ile iletişime geçiyor.

eğer biraz js biliyorsan, biraz da php tecrüben varsa react kısmını öğrenmen bir kaç gününü alır ancak bir sürü yerde bir sürü component var, js nedeni ile bir takım terim, yönelim var, bunları ööğrenmen de bir kaç haftanı alır.

daha basit girmek istersen cursor ile yürüyebilirsin.

Doktora icin almanyaya 3 aylik vize ile geliniyor, bu 3 ay suresince almanyadan oturum aliniyor. Bu oturum basladiktan sonra vatandaslik almak icin 8 yil gerekiyor (bazi durumlarda ornegin entegrasyon tamamlandiysa 6 yil da olabiliyor bu sure). yani ozetle doktora yapilan sure de vatandaslik icin gereken sureye katiliyor. Daha sonra 8 yil dolduktan sonra is durumuna bakiliyor ve B1 seviyesinde almanca bilgisine bakiliyor. vatandaslik sinavina giriliyor bu sinav gecildikten sonra alman kanunlarina ve ozgurluk anlayisini kabul ediyorsan turk vatandasligindan cikiliyor ve alman vatandasligi hakki kazaniliyor.


Turk vatandasligindan cikmak icin baska bir ulkeden vatandaslik icin kabul almak gerekiyor, bu durumda cikilabiliyor. Vatandasliktan ciktiktan sonra turkiyeden "mavi kart" alinabiliyor. Bu mavi kart ile turkiyede yabanci statusunde olunmuyor (kimlik no vs korunuyor) fakat secme ve secilme hakki da elinden alimis oluyor.

emrahday, çok teşekkürler. Türk vatandaşlığından çıkılıyor muymuş ya, sadece vatan hainliğinde falan ülke beni vatandaşlıktan çıkarabiliyor diye biliyordum. sağolun tekrar.

Amerika'ya geldiğin vize F1 vizesi. Bu öğrencilere verilen bir vize ve asistanlığın konumu part time iş ile eğitimine karşı verilen burs arasında bir yerde. Sigorta yaptırma hakkın oluyor ama örneğin, Türkiye'de asistanlık tam zamanlı iş sayılıyor. Amerika'da üniversitesine göre 15-20 saat çalışmak bekleniyor ve aldığın dersler veya kendin için araştırmaların çalışma kapsamında sayılmıyor. Öğrenci vizesi ile kalmak green card ya da vatandaşlık için herhangi bir katkı sağlamıyor. 'Bu arkadaş memleketimizde 5 sene misafir olacak ve okuyacak' anlamına geliyor. Green card için başvurulabilecek çalışma vizesi türü H1B. Onun da doktora, asistanlık ve öğrencilik ile alakası yok.

Baska ulkenin vatandasligini alacagini belirttiginde turk vatandasligindan cikabiliyorsun, evet.

Bunun cok benzeri avusturya'daki prosedur.

Normalde 10 yil, hizli entegrasyon soz konusuysa 6 yil sure var ve doktora yapilan sure sayiliyor. Ama B2 seviyesinde almanca bilmek ve tabi ki o arada gelirinin olmasi gerekiyor. Sonra kolay bir sinava giriliyor ve belge getirmek vb formaliteler. Vatandaslik karari da cikti mi bunla turk konsolosluguna gidip tc vatandasligindan cikmak icin basvuruyorsun. Tc vatandasligindan cikis izni gelince tekrar avusturya makamina gidip vatandasligi alip tekrar tc makamina gidip "tamam kardes ben artik avusturyaliyim, simdi kesinkes cikiyorum, vatansiz kalma tehlikem yok" diyip mavi kartini alip gidiyosun.

Aslinda doktora dusunuyorsaniz arastirmayi seviyor olmaniz lazim, en dogru bilgiler her zaman bahsettigiiniz ulkelerin icisleri bakanligi/gocmen dairesi sayfalarinda bulunur.

Isin doktora kismini bilmiyorum ama Hollanda icin vatandasliga gecme suresi kesintisiz 7 yil. 7 yil sonunda Turk vatandasligindan cikarak Hollanda vatandasi olabiliyorsun. Vatandaslik alabilmen icin dil ve uyum sinavlarindan gecmen gerekiyor.

Sinirsiz oturma izni icin ise sure 5 yil. Diger ulke vatandaslarinin sinirsiz oturma izni almak icin dil sinavina girmeleri gerekiyor ancak Turk vatandaslari bu sinavdan muaf.

bence bu işin en temiz başlangıcı lego mindstormsdur.

gidip kendine bir mindstorms al, bir tane de en büyüklerinden lego technic seti al ve oradan başla.

eğer lego gözünde "oyuncak" ise youtubedan mindstormsla milletin yaptığı şeyleri biraz izle. millet bununla evdeki tuvalete otomatik sifon çeken aparat falan yapıyor.

ne kadar derine inmek istiyorsanız, o kadar büyük bir küreğe ihtiyacınız var.

videodaki gibi ve benzeri pek çok robot arduino ile yapılabilir. ama yazılımcıysanız çok iyi bilirsiniz ki bu tip platformların dezavantajları var. eğer daha hassas, detaylı, özgün bir robot yapmak istiyorsanız pic programlamaya girmeniz lazım. s

donanım konusunda yapmak istediğiniz robotun benzeri muhtemelen daha önce yapıldığı için oralardan bakmakta fayda var. zira deneme-yanılma yolu çok masraflı olur.

devre için de proteus (ares, isis) kullanabilirsiniz.

ama baştan söyleyeyim, kompleks bir robotun tasarımı, donanımı, yazılımı ve prototipi yıllara malolabilir.

Ben de bu is uzerine kafa yoruyorum. Ozetle bu tarz bir robot icin 3 temel konuda ilerlemek gerekecektir.
- Platform: Arduino bunun icin iyi bir platform.
- Yazilim: platform uzerinde gerekli sensorler, motorlarin kontrolu icin yazilim gerekecektir, mesleginin yazilim olmasi avantaj bu konuda.
- Malzeme: Iste aslinda en zor kisim bu. Yapmak istedigin robota, kontrollerdeki hassasiyete, performansa gore kullanilacak malzeme yelpazesi o kadar genis ki hangi malzemeyi kullanacagin, nereden temin edecegin tamamen tecrubeye bagli. Kitaplar ve internetteki kaynaklar temel malzemelerle anlatiyor ama sen kendi aklindakini yapmak istediginde, ornegin bir motor kullanmak istediginde, bu motorun farkli hassasiyette olani, farkli guclerde olani, farkli hizlarda olani arasindan birini secmen gerekecek. Bu durumda da birkac farkli malzemeyi tanimak, gerekirse denemek, sonucu gormek, olmazda degistirmek gibi surecleri var. Bunun yaninda malzemeyi temin etmek de ayri bir asama.

Ogrenmek icin ve giris icin en standart yol bir arduino kit almak, bu kitler icinde birkac temel sensor barindiriyor (uzaklik, isik, ses sensoru gibi) bunlarla yazilima ve platforma giris yapip daha sonra daha iyi malzemeleri tanimak olabilir. Giris icin piyasada bircok kitap var ama malzeme icin en iyi yol deneme yanilma.

eğer yazılım ya da elektronik altyapınız yoksa arduino, rapsberry pi gibi hazır platformlar ve kitlerle başlamak daha uygun olabilir sizin için. ilk aşamada bunlar için maker shiledlar kullanarak işin mantığını bir iki ayda çözebilirsiniz. bir de bunlar artık açık kaynağa döndüğü için bunlarla yapılmış çok farklı uygulamalara erişebilirsiniz. bu uygulamaları inceleyerek, üzerinde değişiklikler yaparak sistemi çözmeniz daha çabuk olur. daha sonrasında zaten ihtiyaçlarınız sizi yönlendirecektir. mikrodenetleyciler, fpga ler gibi sınırları ve yetenekleri daha ileri sistemlerle uğraşırken bulabilirsiniz kendinizi

ilk aşamada proteus, altium gibi simülasyon uygulamaları işinizi görebilir. diğer malzemeler ve kitler ise yurtiçi-yurtdışı bir çok sitede bulabilirsiniz, robot kol, palet, v.s gibi şeyler de var. önerebileceğim yerli bir kaç site
robotistan
direnc.net
robishop.com
robotus.net
robotkutusu.com

www.instructables.com 'dan benzer projeleri inceleyebileyerek başlayabilirsin.

Şurada da internetten bulduğum bir kitap var. İlgini çekebilir.
www.dropbox.com

Bunun bir yuzdesi oldugunu zannetmiyorum, ve ayrica bircok seye bakiyorlar.
- not ortalamasi
- mezun olunan okul
- mezun olunan ulke
- ingilizce ve almanca bilgisi
- is tecrubeleri
- motivasyon mektubu
- referans mektuplari
- sertifikalar
gibi.

TU Berlin almanyada iddiali bir okul, berlin de populer sehir, o nedenle rekabet yuksek olacaktir. 3.00 uzerindeki ortalamalar avantajli olur, 2.50 ve 3.00 arasindakiler de bu acigi diger kriterlerde kapatmak gerekir. Dil kabiliyetini sertifikalar (Toefl, testDaf) ile destekleyip guclu referans mektuplari, ya da alman firmalarinda is tecrubesi ile desteklenebilir.

ya diğerleri var ama sitede şöyle bir şey yazmışlar:

Criterions for the selection are

a) the average grade and

b) the subject of your former studies.

Up to 100 points will be distributed for the average grade. You can find more information about the distribution of points in the following regulation: Auswahlsatzung der TU Berlin (PDF, 171,8 KB)

100 points will be distributed for the subject of your former studies if it corresponds to the desired master’s degree program. If not, you will receive 0 points for this criterion.

The points of both criterions will result in your total score for the ranking list. The criterion average grade will be weighted with 80 % and the criterion subject will be weighted with 20 %.


For example:

You have passed your bachelor’s degree with the average grade 2,1 (German average grade) and thus you will receive 67 points. The subject corresponds exactly to the desired master’s program, so you will receive 100 points. Base on the weighting, you will participate in the selection process with a total score of 73,6 points.

Sitede acikca belirttilerse almanlar kesin onu uygular.

Otobusle tam olarak nasil olur bilmiyorum ama arabayla gidip geldigim icin birkac tahminde bulunabilirim.
- Oncelikle kalabalik sezonde gumrukte cok bekleme suresi ve kuyruk olur
- Bunun disinda son zamanlarda suriyeli multeci krizi nedenyile kontroller artti. Dolayisi ile pasaportlari cok detayli inceleyeceklerdir, otobuste bir kisiden bile suphelenseler tum otobus onun islemlerini beklemek durumunda kalacaktir.
- Dogu avrupada yollar bozuk olur. Avupaya yolculuk cok yaygin olmadigi icin de otobusler de pek konforlu olmayabilir. Bu ikisi nedeniyle sallantili bir yolculuk olabilir.
- Dogu avrupada mola yerlerinden pek bisey beklenmez, genelde tuvalet ve atistirmalik molasi olur. Avrupada ulkeler kucuk, otobus yolculugu turkiye gibi populer olmadigi icin dinlenme tesisleri de pek birseye benzemez.
- Oturmaktan olmezsin, otobusun icinde de yurursun ama 48 saat adami sersem yapar. Otomobille bile istedigin yerde durabiliyorsun, geze geze yolu bitiriyorsun yine de o yoldan sonra 1 gun kendine gelemiyor insan.
- Yolda yedigini ictigini de hesaba katinca, bir de farkli doviz kuru kullanan ulkelerde yemek yerken doviz cevirmede kaziklayacaklarini dusununce ucaga gore de cok da ucuz olmaz.

babaannem omru boyunca otobusle gitti geldi. normal sartlarda bir sikinti olmaz yani. 48 Saat otobus yolculugu bence cekilmez, o ayri.

ben geçen yaz tüm avrupayı otobüsle dolaştım 19 günde (bkz: interbus). iki üç gecede bir otelde falan kaldık tabi ya da şehirde gezdiğimiz süreleri de çıkarsak yine de o 19 günün en az 6 gün dolduracak zamanı otobüste geçmiştir belki de ve ben çok eğlenmiştim. öncelike avrupadaki dinlenme tesisleri bizim burdakilerle yaraşır düzeyde, duşları falan her şeyi var. ayrıca o kadar süre boyunca hareketsiz durmazsın zaten mantıken 5 saatte bir ihtiyaç molası verir en azından. bana bedava verseler şu an otobüsle almanyaya gider gelirim otobüs yolculuklarını çok sevdiğim için o 48 saat gram koymaz bana. fiyatlara bakın eğer uçağa göre ucuz oluyosa deneyin bence macera olmuş olur

Benim Alman ogrencim Istanbul´dan Münih´e otobüsle gelmisti, yolculuklarinda hic ucak kullanmamak icin. Yasi arti 40. Ama ucak biletinden daha pahali oldugunu soyledi.

Ben ABD'de master ve doktoraya basvurdugumda ayrica masterimin oldugunu soylemistim. Baska bir arkadasimda Bogazici'nde doktoraya devam ettigi halde ABD'de kabul aldi.

İngiltere'ye yüksek lisans için başvururken Türkiye'de devam eden yüksek lisansımı yazmıştım. 4 üniversiteden sorunsuz kabul aldım, sanmıyorum negatif bir izlenim bıraksın. Umarım alırsınız kabulünüzü.

peki siz kabul aldınız mı? ne tarz bi bahane sunulabilir bir de önyazıda? "berlinde okumak istiyorum o yüzden bunu bırakıp size başlıcam" demek bana biraz abes geliyor

Okumak istedigin bolumun, okulun, hocalarin akademik yonlerinde ilgini ceken yonlere degin. Neden o sehirde, ulkede okumak istiyorsun degil de, neden o okulda, bolumde okuyup o hocalardan ders almak istiyorsun onu acikla. Tabi bunlari yazarken senin onceki deneyimlerin, ilgi alanlarin, akademik temelin ile kesisim noktalarini belirt.

Front end icin en onemli dil JavaScript. Ama sadece javascript ogrenmek yetmez, javascript altinda bircok framework var.

Bence bir front end developer sunlari bilmeli;
- html
- css
- http ve http request/response headers
- javascript temelleri
- jquery
- Modal-View-Controller (MVC) konsepti
- Javascript design patterns (tasarim sablonlari)
- Yazilim gelistirme methodolojileri Agile, Scrum, Waterfall vs.
- Responsive web temelleri

*Iyi bir front end developer sunlari bilmeli
- React.js veya AngularJS den herhangi birini
- Typescript ve/veya EcmaScript6 (EC6)
- Grunt
- Npm
- En az bir test framework (Jasmine, Mocha, veya JSUnit)
- Test Driven Development (TDD)
- En az bir css dili (Less veya Sass)

Angular.js sadece bunu çok iyi öğrensen hayatın kolaylaşır.

yani aslında sormak istediğim şey şu: front end taraf olarak her şeyi, tüm javascriptleri falan ayarlamışsınız. html ler bitmiş, css ler bitmiş.

iş front end taraf olarak bitmiş oluyor aslında.

ama adamlar gelip diyor ki "abi ben size tüm sitenin call ları hazırladım. bunlar bağlayın siteyi açalım".
yani; ürün listeleme sayfaları, anasyfa içerikleri, slider içerikleri vs. hepsini diyor front end tarafta call lardan döngülere soka soka bağlayın.

ama bu normal şartlarda backend işi. yanlış m ı biliyorum?

Server tarafinda calisan her kod back-end, kullanicinin bilgisayarinda calisan her kodda front-end dir yani javascript ve ajax bu durumda front-end calisacaktir. bu nedenle data saglayici taraftan siz sorumlusunuz eger siz datayi sagladiysaniz o datayi da cekmekten front-end gelistirici sorumlu. sonucta siz back-end taraftan kullanici bilgisayarinda data iletemezsiniz, data client bilgisayari tarafindan yani fron-end tarafindan cekilir.

Tabi ki. yapılmalı. Yoksa frontun anlamı yok.

abi siz anlamadınız sanırım.

normalde sitelerdeki tüm datalar serverside basılır ekrana.
biz html leri hazırlar, içine dummy contenti koyarız. kalan tüm işlemler server side basılır. veritabanından gelen sonuçlar vs. hepsi ekrana basılır.

bu mobile app olmadığı için, serverside data alır websiteler.
websitelerin tüm dinamik yapısının call larla yapılması ekstrem bir durumdur. hepsini geçtim seo açısından zaten berbat bir durumdur, bu yüzden data websitelerinde (belirtilmemişse) hep server side basılır.

bak ne güzel demişler, frontend istemcide çalışan her türlü kod,

adam sana api vermiş demişki ahanda datay böyle alacaksın, nasıl gösterirsen göster orasına karışmam, sen ister vuejs kullan ister react kullan istersen düz jquery kullan, frontende ki teknoloji backend'i bağlamaz.

bu da sana ders olur bir daha ki sefere daha açık ve net hazırlarsın sözleşmeni.

abi sen cok eskide kalmissin, artik client side yapiliyor api call'lar, bir ton app artik single page application, API'i baglamak tabi ki frontend'in isi. Projenin ne oldugunu anlamadan imza atma bir dahakine, ders olsun. :)

SEO acisindan da berbat bir durum degildir, bir ton yolu var. (bkz: prerender.io)

bence bir frontend bilgini update et, yil 2017 oldu zira.

var ama o öyle çalışmıyor :)

endüstriyel olarak teorik olarak var çalışmalar, ama ciddi olarak yok.

fakat siz kendiniz yapabilirsiniz.

çok basitçe çift camı her iki cam olacak şiekilde delin ve deliklerden pipet geçirin. hava girer ses girmez. ses girmezden kasıt, uyurken dahi rahatsız olmazsınız. bazı frekanslar titreşim değerlerinden ötürü illaki girecektir ama dediğim gibi çok çok az gelir.

camların kalınlığı ve pipet uzunluğu ne kadar olmalı hocam? teşekkürler. :)

tamam hava girer de benim istediğim kadar girer mi, orası ayrı. ben bildiğin yüzüne rüzgar vuracak kadar hava girmesinden bahsediyorum. yani estiğini hissedebilecek kadar. pipetli cam o randımanı verir mi?

active noise cancelling ile yapılabilecek bir şey gibi geliyor bana ama o ölçekte var mıdır bilemedim.

@zirrealist. eve sürekli hava sirkülasyonu yacak havalandırma kurup vantilatörle bunu yapabilirsiniz bence :)

hesap kitap yapmak lazım bir yerimden uydurmayayım sayıları. ama biz 3.14 cm uzunluğunda alalım pipetleri. uzunluğu kısaltıp inceliği azaltabiliriz. dediğim gibi hesap kitap işi.

senin durumun icin bir madde bilmiyorum ama havalandirma ozellikli pencereler var. Pipet olayina benzer calisiyor. Almanyada "Selbstlüftende Fenster-Kendi kendine havalandiran pencere" deniliyor. Bu pencerede gecirken hava kanllari var bu kanallardan kontrollu hava gecisi saglaniyor boylece pencereyi acmadan evi havalandiriyorsun. Ayni sekilde evdeki isinin disari kacmasi da onleniyor, kisin da hem evi havalandirip hem de enerji tasarrufu saglamis oluyorsun. Ayni sekilde gurultuyu de pipet gibi engelliyor.
www.schneider-bogenfenster.de

hava olmadan ses iletilmiyor zaten.

Öyle madde olsa kumaş üretir don yaparlar. Cayır cayır osururuz sonra xd

ben daha çok kumaş gibi bi şey olsa diye düşündüm. bazı tişörtler var ya teri dışarı atıyo falan. onun gibi. elini dışarı uzatabileceğin, arada bi bez varmış gibi olacak ama ses geçirmeyecek.

Akıllı telefonlar için de aynu şeyi söylüyorlar.
Konuşmalara göre reklam çıktığını iddia eden kişiler var.

elbette mumkun, bircok televizyonun ve telefonun sesle kontrol ozelligi var, yani ornegin "Okey google" denildiginde telefon hemen uyaniyor ve "bir emrin mi var" diyor. Televizyonlar icin de bu ayni sekilde. Bu da demek oluyor ki tv ve telefonlar her an ortamdaki sesi dinliyorlar ve ilgilerini ceken birsey olunca dikkat kesiliyorlar. "Ok google" kelimesine dikkat eden telefon "Al-Qaeda" kelimesini niye es gecsin ki. Tabi burada atlanan nokta bu aletler he an aktif dinleme yapmiyor, ortamda belli basli kelimeleri topluyorlardir, eger bu kelimler belli bir suphe uyandiriyorsa o zaman aktif dinlemeye aliniyordur. Eger bu teknolojik olarak mumkun ise pratikte niye uygulanmiyor olsun.

evet dinleniyoruz

@emrahday bu telefonun dinlemesi olayını çok duydum, peki herhangi bir yere basmadan aktif oluyor mu? siri için basmanız yani bir işlem yapmanız gerekiyor.

ayrıca bu kelimeyi yakalaması için sürekli bir dinlemede olması ve bu datayı işlemesi gerekmez mi?

@kaset Siri ayarlari nasil tam net bilmiyorum ama Android iceren telefonlarda hicbir tusa basmadan da telefon uyanabiliyor ve belli komutlari yerine getiriyor. apple urunlerinde de boyle bir ayar olabilir, zaten tusa bastiktan sonra dinleyebilen eger gizli dinleyecekse tusa basmadan da dinler.

Ama bu konuyu bu duzeyde ciddiye almamak lazim cunku buyuk ihtimalle konustugumuz bircok seyi bu cihazlar ciddiye almiyor, yeri geliyor beni esim, annem, babam bile dinlemiyor ki, telefonum buyuk ihtimalle konustuklarimi hic sallamiyor.

arkadaşlarla macfit hakkında konuştuktan sonra google play macfit uygulamasını önermişti. bi arkadaşımın daha başına gelmişti. whatsappta sesli mesaj gönderip facebook reklamlarını manipüle etme deneyi olduğunu duymuştum redditte. kontrol edebilirsiniz. telefonlar kesinlikle dinleniyor. televizyonların dinlenmemesi için hiçbir sebep göremiyorum.

@emrahday kesin dinlenmiyoruz, yapma ya olmaz arasında salınmak tatmin etmiyor beni www.bbc.com bu makale şu macfit olayı gibi olayları aslında tesadüfleri nasıl taraflı yorumlayabildiğimizi gösteriyor. ultrasonic cross-device tracking (uXDT) ise daha farklı bir durum sanırım.

Bu konuda dunyanin en meshur kitaplarindan biri bu www.dr.com.tr ayrica turkceye de cevrilmis.

Neden constructor kullnilir kismi algoritmalardan daha cok "Design pattern" konusu. Algoritma kitaplari bu sonunun cevabini vermez. Algoritmalar daha cok isim mantik kismi iken "Design Pattern" ler isin daha cok kucuk kod mimarisi kismidir. Bunun icin bu kaynak populer design patternleri guzel aciklamis dzone.com

Bir de soruna cevap vereyim, neden Constructor kullanilir? contructor bir obje yaratmak icin kullanilan bir yapidir. Java ve C# da her class bir constructora sahiptir, sen yaratsan da yaratmasan da. Peki niye yazarsin constructor? birinci temel nedeni default constructor "overload" yapilsin diye. Ornegin bir obje yaratmak icin sen new OrnekObje(); ile yaratirsin. Ama ornek obje yaratirken bir data da gondereyim dersen mesela sunun gibi new OrnekObje(ornekData); iste bu durumda OrnekObje sinifina data alan bir constructor yazman gerekir.

emrahday çok teşekkür ederim. Önerilerin gerçekten çok güzel.. Söylediklerini dikkate alacağım. Bu işi denemek istiyorum ve isteğimin kırılmamasını istiyorum.

Berlinde yasiyorum ama o sekilde yasayan tanidiklarimdan bildiklerim sunlar;
- Almanyada yasayip isvicrede calisiyorlar cunku almanyada ev fiyatlari cok daha ucuz, isvicrede ise maaslar yuksek. Market alisverisi de ayni sekilde. Hatta isvicrede yasayan isvicre vatandaslari da alisverislerini mumkun oldugunca almanyada yapiyorlar.
- Isvicrede is guvencesi, sosyal haklar almanyadaki gibi iyi degil. kadinlarin dogum izinleri daha az, issizlik durumunda almanyadaki gibi kapsamli guvence yok. Isvicre bu konuda ABD ile benzerlik gosterirken, almanya bu konuda kuzey avrupa ulkeleri gibi cok iyi.
- Ulasim icin her aile ferdinin arabasi olmasinda yarar var. Almanyada isvicreye yakin yerler genelde orman ortasinda, dogasi harika olan kucuk köy gibi yerler. Bu nedenle araba cok onemli. toplu tasima cok problemli olabilir cunku aksam belli saatte ulasim biter, hafta sonu cok azdir, kisin karda problemli olabilir. Motoru guclu 4 ceker SUV arac almakta yarar var, dag yollarindan giderken daha fazla keyif alip, kisin daha guvenli gitmek icin. Trafik problemi soz konusu degil ama isvicrede sehir icinde park yeri problemi olabilir.
- Genel saglik sigortasi maastan kesilir zaten, bu saglik sigortasi en kucuk hastaliktan en ciddi hastaliga kadar herseyi ve ilaclarin hepsini karsilar. Ama almanya ve isvicrede ozel doktorlar randevu usulunde calisir, cok ozel hastaliklar icin alaninda uzman doktorlarin randevu takvimi genlde 2-3 ay icin doludur. Bu nedenle ozel saglik sigortasi da yapilabilir. Dis konsunda ise yurt disindan gelenler icin bir problem var, bu saglik sigortalari dogumdan beri ya belli bir sure her sene duzenli dis kontrolunu yaptiranlarin masraflarini karsiliyor ve bu nedenle yurtdisindan gelenlerin bircok dis tedavisi ekstra ucretli oluyor.
- Bunun tam tersi isvicrede yasyip almanyada calismak ise pek mantikli degil, isvicrede ev fiyatlari ve kiralar alanyanin iki kati diyebilirim. Maaslarda belli oranda dusuk. Almanyada ise ne kadar kuzeye ve doguya gidilirse genelde ev kiralari ve fiyatlari o kadar duser.