evet. 10 pro'ya hem de, allahın kıçı kırık starter'ı bile home'a geçiyor

Geçersin de ne gereği var.

Geç arkadaş, sorgulama.
Adamlar nimet sunmuş, faydalan.

dün geçtim orijinal olmayan windowsla. sen de geçebilirsin

Antrenman öncesi dinamik, antrenman sonrası statik esneme yap. Antrenman öncesi statik esneme yaptığın zaman henüz gerilime hazır olmayan kasları gereksiz zorlayıp sakatlayabiliyorsun kendini, böyle bir riski var. O nedenle ikisinin ayrımını yapmak önemli.

Şınavın yeterli gelmediği yerde neden pull-up yaptığını anlamadım; biri göğüs egzersizi diğer sırt. Birbirini ikame eden egzersizler değil. Şınav yeterli gelmiyorsa dumbell veya barbell edinmen şart gibi sanki. Onun dışında, boynunun nedeni ağrıdığını bilemiyorum, muhtemelen ısınma ile ilgili bir problem vardır. Zira pull-up zorlayıcı bir egzersiz, boyun/trapez bölgesini yeterli şekilde hazırlamıyorsan ağrı olabilir.

Yeterli gelmemek derken, sadece belli bölgeleri çalıştırdığını söyleyecektim aslında. Başka bölgeleri çalıştırmak için de pull-up'a giriyorum kendimce.

Dinamik hangisiymiş, statik hangisiymiş bir araştırayım o halde. Sanırım ikisini karıştırarak yapıyorum.

Pull-up'ın yerini ikame edebilecek ve boynu zorlamayacak bir hareket öneriniz var mı peki?

Antrenman öncesi statik esneme yapıyorsan ağrıların nedeni o da olabilir, ona dikkat et.

Kendini yukarı çekerken tam tepeye çıkamadığın için çeneni kaldırmaya çalışıyor olabilirsin.

The Man from Earth

izledim crown kardeş

İngmar bergman - det sjunde inseglet

protector 2 gün önce izledim onu çok beğendim

eğlenceli bir hiciv filmi istiyosan; the invention of lying.

frost imdb 6,4 düşük

daha komedi olarak tanrılar çıldırmış olmalı(gerçi izlemedim ama konusu senin istediğin tür)

(bkz: oxv the manual)

The sunset limited

I origins

PK nasıl söylenmemiş yahu.

İzle beğenmezsen ben burdayım :)

(bkz: life of brian)

tanri degil ama din konusunu daha guzel alaya alan var mi bilemiyorum.

Ben de The Sunset Limited diyorum.

osmanli en genis sinirlari icindeyken milli degildi.
imparatorluklarin milli takimlari olmaz.
buyuk britanya imparatorlugu'nun fitbol yahut kriket takimlari yok.
ingiltere'nin, avustralya'nin, hindistan'in, iskocya'nin, galler'in kendi takimlari var.

@viva paulista abi adam muhabbet çeviriyor ciddi cevap veriyorsun :)

bence dünya kupası kazanmak yine zor gözüküyor...avrupa'dan pek futbolcu alamıyoruz yine...

@ gkhT
:) evet, soyle hissettim kendimi:
pbs.twimg.com

Sırbistan'dan Nemanja Matic ve Bosna'dan Edin Dzeko alınabilirdi. Belki ortasahaya sırbistandan bir takviye daha.

Hırvatistan'ı da saymalı mıyız bilemedim. Onları da sayarsak kadro dünya kupasını alır bence. Luka Modric, Rakitic, Mandzukic geliyor.

Gerisi çöp zaten Romanya Bulgaristan vs.

Geçmişte Dünya üzerinde ABD'nin milli basketbol takımını yenebilen iki ülke vardı: Sovyetler Birliği ve Yugoslavya. Bu fanteziye göre, Osmanlı tüm dünyayı tokatlayabilirdi spor müsabakalarında. Onun dışında, İngiltere eğer isterse şampiyonalara Birleşik Krallık olarak katılabiliyor, ki zaten basketbol şampiyonalarına çoğunlukla bu şekilde katılıyor İngiltere olarak bir iddiası olmadığı için. Yani krallığa bağlı ülkelerden sporcu alabiliyor, o konuda bir sıkıntı yok. Ha futbolda bunu yapmıyorlar, zira diğer ülkelerin de kendince bir potansiyeli var ama anlaşmaları halinde Birleşik Krallık olarak da dünya kupasına katılabilirler futbolda.

Eğer Osmanlı Devleti, o sınırlarla günümüze kadar kalmış olsa muhtemelen dünya tarihi de, spor tarihi de günümüze gelen halinden farklı gelişirdi. Yani futbol sporu bile belki daha farklı olacaktı, bu yüzden bir şey söylemek mümkün değil.

hagi ile uefa kupasini aldigimiz donemden,

2000 avrupa sampiyomlugu ve 2002 dunya sampiyonlugu cok hayal gibi gorunmedi bana.

Türkiye'de insanlar genel olarak idamı mantıklı bir seçenek görüyorlar. Ben dehşete düşüyorum, idam hiçbir şart altında doğru bir ceza değildir. Ayrıca Türkiye'deki tecavüz kadın/erkek arasındaki sosyal asimetri vs. idamla çözülebilecek bir iş değil kesinlikle.

Lan neyin kafasını yaşıyorsunuz. tam bir ORTADOĞU ulkesine cevirecekler. Meydanlar dar ağaçları asılanlar kesilenler. Çok medenisiniz

sorun cezaların hafif/caydırıcı olmasında değil, öncelikle sorun coğrafyanın insanında. sonuçta diğeri idam edilebileceğini bile bile tecavüz etmiş.

norveç'te açık hapisaneler var. suçlular/ gardiyanlar üniforma giymiyor, tatillerde herkes evine gidiyor. yatılı okul gibi küçük işler yapıp, kurslara katılıyolar ve genelde göçmenler hapise giriyor. hapise giren bir kişinin tekrar suç işleme oranı da en düşük norveçte ama senin mantığınla en düşük oranlar cezaların ağır olduğu yerde olması gerekiyor, o nedenle @frederick co'ya tam destek.

ne güzel konuşuyorsun. ver hadi şu yargının eline idam cezasını. ayrıca ülkeden de bağımsız bir durum söz konusu. insan dediğin kusursuz değildir, hata yapar ve idam kararları da hatalı verilebilir. abd'de dahi yanlış hatırlamıyorsam %4 gibi bir oran vardı bu yanılma konusunda. pek de azımsanmayacak bir oran bence. abd'de %4 ise bizde olsun o %10. hadi destekleyelim, ülke nüfusu nefes alsın.

Birine tecavüz eden bi insan ne kadar hastalıklıysa idam cezasını savunmak da o derece hastalıklı bir düşünce. Bunun bahanesi yok.

bol keseden atın amk. bi gün bacınıza dalar birisi o zaman görürüm ben sizi.

ana bacı çıtasını geçtik demek ki bravo.

kardeş soru sormuşsun birileri de cevaplamış kendince, ne dememizi istiyorsun? bir de idam kararının hatalı olduğunu düşün bakalım?

yanlar kabardıkca düzeltmen gerek. bak cübbeli ahmet hocaya, 1 metre sakalı var ama yanlar kısa.

toparlarsan cübbeli'ye, toparlamazsan ışid militanına benzersin. ortasını da deneme yanılma yaparak zaman içinde oturtursun zaten.

i.guim.co.uk cübbeli değil de şöyle bir şey hayal etmiştim :)

yanları makasla düzelteyim değil mi? birkaç kez sadece çeneyi bırakıp yan tarafları da saçla aynı şekilde makineyle kesmiştim o da kötü olmuştu. makasla ucundan almak mantıklı gibi.

bende bu kadar gür olmasa da yıllardır bu modeldeyim, makine kullandığım için makasla denemedim ama makine tarağının ucunu ayarlayıp sadece genel olarak kırıkları alıyorum. zaman zaman da yanları biraz kısaltıyorum ve aynı capstaki gibi oluyor. zaten verdiğin capsin devamı cüppeli.

3 yıldır filan berbere gitmedim ya ben gitmem bir daha :) batıra batıra doğrusunu öğrenirim heralde.

Sakal uzatacağın zaman, kimse dikkat etmez fakat, hoca tipli olup olmanın farkını bıyıklar belirler. Yani bıyıkların hiçbir zaman kısa olmayacak. Mümkün olduğunca dudaklarını kapatacak. Dudaklarını açarsan Cübbeli Ahmet Hoca olursan. Onun dışında sakalın yanlarını alacaksın. Düzeltirken yanlar 3 birim kısalırken çene kısmı 1 birim kısalacak. Böyle böyle üzgün bir şekilde uzayacak. Fakat dikkat etmen gereken nokta sakaldan çok bıyık. Bunu unutma.

sade maden suyu iç, sıcaklarda çok iyi gidiyor.

İşe yarar mı bilmem ama.. Kolayı sıcak bir yere koy, asitini de bir güzel kaçır. Sonrasında iç ve tiksin. Ayrıca su çok güzel içsene.Kola falan neemiş yav.

sade sodanın içine limon sıkıp öyle içebilirsin.

lipton icetea green veya cola zero

pek bir çaresi yok bu durumun, iradeni kullanacaksın anca,

ben çayı bırakmak için kolaya (ki sevmezdim) kolayı bırakmak için kahveye (ki onu da sevmem) başladım sonunda sikerler bari en az zararlı olana döneyim dedim çaya döndüm. sıvıları seviyorum genel olarak (su hariç)

kışın ne hikmetse soğuk kahveye başladım, şimdilerde (havaların ısınması ile birlikte) soğuk kahve, kola, meyve suyu, ve su içiyorum hayvan gibi (iki gündür bişi yemedim mesela).

kahve + kolanın nedeni uyanık kalmak aslında. (günde iki kutu kahve, yarım litre kadar kola) normalde ise kolayı yemekten sonra bir bardak yada bir buçuk bardak kadar içen adamım o da her yemekle birlikte değil. neyse havalar serinlesin tekrar bırakırım bunları

göbek yapmayacak 3 içecek var: su, maden suyu, şalgam suyu. seçimini yap!

Maden suyu diyorum ben de. Bu havalarda en iyi giden şey.

bırakamıyorum diye bir şey yok. gerçekten bırakamıyorsan şeker hastası adayısın. yok sağlıklıyım diyorsan keseceksin. soğuk çay falan aynı zımbırtı farkı yok koladan. kafeine bağımlıysan çay, kahve de keser seni. şekere bağımlıysan zaten dediğim gibi şeker hastası adayısın. doktora gitmen lazım.

aa merhaba geçen seneki ben.

kola yerine ice tea için. bende işe yaradı.

evde yapılan buzlu çay hazır gibi olmuyor, tat vermiyor pek.

aynı durumdan mustaribim... buraya yancı oluyum. yalnız beni litrelik kolalar da kesmiyor. 5-6 kutu kola içiyorum. bunu dışında kilo vs sorunu birebir.
bugün uzun zaman sonra sade soda içtim. kesti gibi tavsiye ederim.
kola şu an aynı sigara bağımlılığı gibi sende biliyorum. aldığın zevki azaltacak ama canın kola istediği zaman iki bardak su çak. sonra kola içebilirsen iç.

aynen maden suyu, koladan vazgecemem diyosan layt ic.

ice tea, cola zero içip tatlandırıcı alacağına, taze sıkılmış portakal suyu veya ev yapımı limonata iç içine bal katıp.
göbek kesilmez belki ama en azından işlenmemiş şeker alırsın.

bir de maden suyunun içine meyve at, dilediğini, tadı anında farklılasacak. bir dilim elma, bir dilim portakal, karpuz...

sodaya başlıyorum o zaman. sade soda.

yazmayı unutmuşum sigara bağımlısıyım. onu bırakmayı düşünmüyorum şu an zaten de hani içenler bilir sigaranın yanında içecek birşey arıyorsun hep. yani sigara da tetikliyor bu bir şey içme isteğini bana kalırsa. yani o yüzden su falan kesmiyor.

şeker hastası adayısın diyen arkadaş çok haklısın. ailede de var zaten şeker hastalığı, babannem rahmetli. hani bende şu an pek bi sorun yok diabet açısından ama dediğin gibi zorlarsam olacak sanki bu kadar.

evde buzlu çay yalan oluyro yani şimdi öyle mi?

sodaya sarıyorum ben o zaman......

Kola yerine; ice tea, zero/diet kola, hazır sıkılmış meyve suyu ya da benzer bir şeyler içip kurtulacaksan hiç kurtulma kolayla devam et, zira bunların isimleri farklı fakat içerik olarak aynı ürünler. Maden suyu diyen arkadaşları dinle.

evde churcill yapabilirsin, soda+limon+biraz tuz, çünkü churcill > dümdüz soda ^^

gün içinde soğuk su iç bence, yemek yanında da soğuk ayran, yemekten sonra da soda

Seninki kola bagimliligi degil, seker bagimliligi. Ice tea de icsen, meyve suyu da icsen, light kola da icsen hepsi ayni bok.

angelus +1 icetea zero miro hep yalan dolan

ayrica yazyazyazya+1 salgam guzel serinlik verebilen bir icecek

sigaranin yaninda gitmez ama kefir idare eder, buzlu, belki nane koyarsin icine

bi de maden suyunu da abartma sakin, yani maksimumu nedir bilmiyorum da, gunde 4-5 sise cok olur mesela

Tadı hoşuna giden bir bitki çayını soğutup içebilirsin, tabi şekersiz içebileceğin bir çay olmalı. Soda, ayran bunlar iyi seçimler, ama şu var ki su dışında hiçbir içeceği sürekli içemezsin, o nedenle kendini eğitmekten başka yolun yok. Ailede de şeker hikayesi varsa şimdiden önlemini al derim, hiç bir bağımlılığın pençesine düşmemek lazım. Sağlıklı olup 10 sene daha yaşasam nolcak ki diyenler olacaktır, önemli olan 10 sene 20 sene fazladan yaşamak diil, yaşadığın seneleri insan gibi geçirebilmek...

soğuk suyun içine buz ve bir dilim limon, birkaç dal taze nane, vb. atabilirsin o da çok güzel gidiyor sıcaklarda.

canın tatlı çekerse muzlu milkshake yapabilirsin: bir muzu dilimleyip dondur, sonra donmuş muz + süt + 2 kaşık kakaoyu blenderda çek.

limonlu naneli soğuk yeşil çay yapabilirsin.

Her şeyi şekersiz içmeye başlayın bi' an önce, kola mide bulandıracak ondan sonra.
Alışkanlığı bırakmak için de yerine başka bi' alışkanlık koymak gerektiğinden tanrıların içeceği kahveyi öneriyorum.[sigaranın en şahane ekürisi zaten] Sıcak içmem diyosanız: kahveyi soğuttuktan sonra sütlü içiyosanız bi' kavanoza karıştırıp, -içine bolca da buz atıp- hunharca çalkalayın, oldu mu size mis gibi frappe.
Bon appetit.

ya simdi bircok arkadasimiz diplomali diyetisyen olarak yok layt kola ayni sey onu icecegine sunu bunu ic demisler. Tamam aspartam zararli bi madde beyne falan (muhtemelen) ama 1 litre light kolada 3 kcal bile yok. mesele göbekse normal kola yerine layt kola icmek gayet ise yariyor. Deneyim üzerinden konusuyorum. cok kola icen sisman bir cocuktum. sonra cok layt kola icen fit bir insana dönüstüm. simdi hic kola icmeyen bir insanim. Kola'nin en kötü yani dislere cok zarar vermesi bence.

Valla diş hassasiyeti başlayınca bir daha asitli içeceklerden tek yudum almak istemiyorsun. Ama diş hassasiyeti yaratamazsın tabii.

Senin kadar fazla kola içenlerde (biri kuzenim) gözlemlediğim siz her susadığınızda kola içiyorsunuz. Şu aralar hava sıcak, daha çok susuyorsun tabii, susadığında kola içersen tabii o kadar çok içersin. Her kola içmek istediğinde su iç. Göreceksin ki aslında kola değil istediğin, herhangi bir sıvı, kola alışkanlık olduğu için elin ona gidiyor. "Su kesmiyor" deme, iç, hava sıcak soğuk su iç yada soğuk ile sıcağı karıştır öyle iç.

Arada değişiklik olsun diye limonata içebilirsin bir bardak, o da şekerli ama hiç değilse limon var yanında. Bir katı meyve suyu sıkacağı al ev, meyve suyu iç. Havuç suyu, portakal suyu, elma suyu...vs Exotic markanın nar suyu da güzel. Kendin evde buzlu çay ya da buzlu kahve de yapabilirsin.

kadının tek eleştirilen ve ceza almasına neden olan şey hamilelik ve şeker yükleme testi ile alakalı olan söyledikleri,onun söylemleri nedeniyle gebeler şeker yükleme testi yaptırmak istemiyormuş. onun dışında söyledikleri kısımlardan ötürü ceza aldığını zannedip savunuyorlar galiba.

bence kadın baştan sona mantıksız. 30-40 tane zeytin yiyin diyo çıkıp da. lan seslendiğin halka da azıcık mantıklı seslenirsin. 4 kişilik aile günde 150 zeytin yerse nereye varır. asgari ücretten haberi yok galiba. bende baştan güvensizlik yaratıyo kadın. tıbbi birikimimi bi tarafa atarak yazıyorum bunu.

Kadın şeker yemeyin obez olursunuz kanser olursunuz diyor. Bunun doğruluğunu savunmak için alim olmaya gerek yok. Karşı çıkanlar da ya şişkolar oluyor ya da ticari zarara uğrayan insanlar oluyor. Aklı başında mantıklı birinin karşı çıkacağı bir durum yok zaten dediklerinde.

ben mühendisim ama bu durumda taraf olacak kadar bişi biliyorum mesela. tarafımdan bağımsız olarak, lise biyolojisinin yanında halk sağlığı ile alakadar şeylere yorum yapacak kadar ilgim var bu meselelere. yani konuşurum panpa, doğal bence başkalarının da fikir beyan etmesi.

ha ama canan karatay son derece özensiz demeçler verebiliyor bazen. kitleye hitap etmek için bazı söz sanatlarını kullanmaktan kaçınmıyor. protein tozuna anabolik ilaç falan diyor, bazı tanımları esnetiyor vs vs. ben güvenmiyorum kendisine şahsen.

netice itibariyle, cahiller cahilliklerini gösterecekler. çok hırslanıyorsan, ne bilem, popüler bilim oku, ivan illich diye bi adam var, sağlığın gaspı diye kitabı var bilhassa onu oku. türk psikiyatri derneğinin dava ettiği eşcinselliği tedavi eden seksologları falan, kanserci profları, şifacı aktarları falan da takip et.

quackwatch diye bi site var, onu da tavsiye ederim.

büyük ihtimal geçen çıkan bir yasa yüzünden ceza aldı. bildiğiniz gibi televizyonda bundan sonra o alanda uzmanlığı olmayan kimse konuşamayacak. ve o da alanının olmadığı alanlarda halka hitap ederek belirtildiği gibi hamilelik ve şeker yükleme testi hakkında konuştu.

şahsi görüşüm ise, azıcık mantıklı konuşmalı. takdir ederim çalışmalarını, neler okumuş neler görmüştür fakat, azıcık halkımıza uyarlasın ve adam gibi, yapılabilecek öğünler önersin. böylesine medyaya hakim bir uzman halkın düzelmesine yardımcı olmalıdır. "yav araştırdım sonuçlarıma göre günde 2 öğün en sağlıklısı yapın yapmayın banane" görüşüyle yaklaşmasını kesinlikle yanlış buluyorum. elindeki gücü ve popülariteyi doğru kullanmalı, halkı doğru yönlendirmelidir.

bakın bu kadın belki eski zamanlardaki insanların yaşantısına iyi olabilecek faydalı şeyler söylüyordur. ama bugün marketten bir şey almayanınız var mı?

şampuandan diş macunundan içtiğin limonataya süte kadar katkılı ürünler kullanıyorken, salt bu kadının söylemleri ile yürümez. madem katkılı ürünler kullanıyorsun her gün vücuduna yok içtiğin kola ile yok o yok bu ile yapay şeker alıyorsun, o zaman çağın gereklerine uyup hastanelerden yararlanacaksın yararlanmak zorundasın. gebelikteki şekerini de ölçtüreceksin, gerektiğinde adaçayı, c-vitamini dinlenmekle geçmiyorsa antibiyotiğini de alacaksın. gebelikteki şekerinizi ölçtürmezseniz çocuğunuz diyabetik anne çoçuğu olabilir ve haberiniz olmaz gerekli tedaviyi alamazsınız. sorumlusu da, istediği gibi marketten alışveriş yapıp ama sağlıklı beslenmeye gelince canan karataya uyan siz olursunuz.

kimse kimseyi kandırmasın, vücudunuza eski dünyada olmayan birsürü katkı maddesi yapay madde alıyorsunuz ve bunlarda yeni hastalıklara yol açıyor. çözümü de yine yeni dünyanın ilaçları, tedavi yöntemleri. ozmn neymiş canan karatay eski dünyanın baştacı şimdiki zamanın ne diyo belki bir çay tarifi verir yaparım diyebileceğiniz bir hanımefendisi imiş.

ha dersen ben into the wild gibi modern dünyadan uzakta yaşayacağım al bu kadının kitabını başucu tacın yap.

O karı gibi mendebur olacağıma şişman yaşar genç ölürüm daha iyi.

Uzmanlığı dışına cok çıkıyor. Protein tozuna dediklerinden sonra biraktim takip etmeyi. Duyuruda bile tonla adam var tvye ciksa bu kadindan daha dolu ve doğru konusabilecek.

Devlet takık kadına..kolestrolle ilgili soyledikleri kabul edildi..bi dönem önce sağlık bakanı ilaç şirketleriyle gizli yoplantı yapıp "kolestrol ilaçları" yalan olacak ayağınızı denk alın diye uyarıyor..savunma yapmıyorum ama upraşıyorlar bunu biliyorum

Size çok basit br örnek vereyim; piyasadaki tüm meyve sularının kansorejen bileşik içerdiği tezini çıkaramayan doktora öğrencisine şahit oldum. büyük holdinglerden tehdit aldı, çünkü bu sektörden deli gibi para kazanan bir kitle var, her sabah ''sağlıklı'' diye çocuğunun beslenme çantasına meyve suyu koyan insanlar var. Canan Karatay da eminim holdinglerden buna benzer baskı görüyordur.

O değil de sağlıklı beslenmeyi spor yapmayı 10 yıl fazla yaşamak için yapmamız gerektiğini düşünenler falan varmış okumamıştım ben cevapları. Bilmiş bilmiş oh ben gömüyom kekimi o zaman demiş bir de. Sen göm kardeşim, tam da duyuruyu açan arkadaşın sorduğu tayfaya giriyorsun sen. Durduğun hata 2-3 tane de pide göm sen.

parası yetmediği için protein tozu alamayan fakirlerin protein tozu diyince yerden yere vurması acayip hoşuma gidiyor ya birnevi kedi-ciğer meselesi :))

canan karatay recm edilmeli bence. madem bu kadar her şeyi biliyosun niye hortlak gibi 110 yaşında suratın var? azıcık bile genç kalmayı başaramamışsın.

Canan Karatay memleketteki gıda endüstrisinin pek hoşuna gidecek laflar eden biri değil. Kendini geliştirmekten uzak tecrübesiz diyetisyen/hekim tayfasının ezberlerine de pek uymayan laflar ettiğinden tepki alıyor. Her tepki de bir karşı tepki doğurur.

doğum yapıp işten ayrılan sekreterimiz, bu kadının şeker yüklemesi ile ilgili söylediği şeyler yüzünden eşinin ailesi ile tartışmak zorunda kaldı. eşinin dayısı, annesi vesaire kızın başının etini yediler bak canan hoca ne diyor asla yaptıramazsın(!) o testi diye. kız ikna edemeyince evden işe diye çıkıp yaptırdı zira konu bildiğiniz aile krizine dönmüştü. bu tarz uzmanların insanlar üzerinde böyle etkileri var, bu etkinin gücünü göz ardı etmemek lazım.

zaten sadece bu gebelere şeker yüklemesi ile ilgili aldı bu cezayı. bu şeker yükleemsi ücretsiz. yani yok ilaç lobisi, yok çekemediler falan demeleri bana da çok vahim geliyor.

ilaç / gıda lobisi dediğiniz şey sen naparsan yap para kazanacak yolu bulur. hatta belki "organik" "doğal" etiketleriyle kat be kat para kırar. o kadar tehdit ediyor olsa zaten konuşturmazlardı tvde falan da.

sorun şu, karatay yanlış bir şey söylemiyor belki. ama "kıvırabileceği" şekilde skandal açıklamalar yapıyor. sansasyonel olsun diye can alıcı noktadan vuruyor. yumurta, tereyağı zararlı değil diyince yüz gram tereyağı ile yumurta yapar bu millet. benim diyetisyenim de yağı kısmadı, diyet ürün yeme dedi, beyaz undan uzak tutuyor hastalarını, ama karatay gibi ünlü değil. çünkü normal açıklamalar yapıyor.

şeker yüklemesi de ayrı konu. zaten bir risk varsa yapılır. doktor yapalım yükleme dediyse senin değerlerin risk teşkil ediyordur. güvenmiyorsan doktoruna başkasına git göster.

kısaca karatay iki gün sonra "kadınların tüm hayatı boyunca işlenmiş gıda ve şekerden uzak durup hamilelikte yüklemeye gerek duymaması gerekir" dese yine haklı olacak. neden? yazılı belge yok. karatayın akademik olarak bunu kanıtlayan, testleri, deneyleri, araştırmaları var mı? varsa da neden biz halka bunu söylerken bundan bahsetmiyor? profesör diye birine körü körüne inanmayı bırakıp kendimiz araştırsak böyle sorunlar olmayacak ama babam gibi adamlar karatay söyledi diye kafayı tereyağına gömebiliyorlar. tehlike bu.

buzluktan cikarip pisirip yediginiz icin bir sey olacagini hic sanmiyorum.

Hiçbirşey olmaz

Rahat olun.

O tavuklar yoğurttan daha sağlıklıdır, bir şey olmaz.

son kullanma tarihi alıp taze olarak tüketme durumunda geçerlidir. son kullanma tarihini geçirmeden dondurduysanız tarihin artık önemi kalmaz. o zamandır donmuş olarak saklandıysa aylar sonra bile çözdürüp yiyebilirsiniz.

sonuçta kurban bayramında kesilen etler de aylarca buzdolabında kalıyor bir şey olmaz merak etme.

buzluktan kasıt deepf ise belki ama normal buzluk çok tehlikeli, bir daha sakın yapmayın tavuk zehirlenmesi diğer hiç bir gıdaya benzemez daha ani acılı bir ölüm bile getirir. diğer yiyecekler nazaran olabiliyor ama öğrenciyseniz tavuğa dikkat edin.

ölmezsen haber ver bende de var 3 haftadır buzlukta yemeğe korkuyorum...

buzluğa, derin dondurucuya attıysan aldığında, tarihi geçmeden bir şey olmaz yıllardır yaptığım şey zira eti, tavuğu öyle yemek :)

ben hep tarihi yaklaşıp indirime girmiş etleri alıp buzluğa atıyorum. bikaç ay sonra yiyorum.

Hala yaşıyorum @tocisess haberin ola :)

"Cogumuz hala seni seviyoruz", olabilir mi?

"en çok da biz sevdik be abi" demeye çalışmış ama olmamış

"en sabit biz seviyoruz"... olmayabilir de tabi

"hala çok seviyoruz" da demeye çalışmış olabilir.

"Seviyorum ama kimi, en tatlı birini" de demek istemiş olabilir.

"hâlâ çok sevdiğimizden"

bence bunu demek istediler.

sen git ben geliyorum yazdığını kastetmişler gibi geliyor bana da. ama aynı cümleyi google translate'e yazınca başka şey yazıyor.

diğer cümleleri denemedim daha.

"çoğu ööyle durur biz severiz" :D onlar konuşur akparti yapar gibin

aha buldum.

translate.google.com

can sıkıntısı. hayatımda en çok 6 aylık askerlik döneminde sigara içtim. o da abartı değil günde en fazla 3,4 tane. bırakmada da sorun yaşamıyorum. aylarca içmem aramam hiç. ama bazen canım sıkldığında stresli olduğum zamanlarda bir iki tane içebiliyorum. nikotin denen şey rahatlama veriyor biraz

Ozenti daha cok ilk baslarda. Sonrasinda cok keyif veriyor. Akabinde bagimlilik. İcme istegi. Yoksa sogukta ayazda sicakta mal gibi disarilarda bosuna izdirap cekmiyor millet.

sigara içmeyenler otobüs beklerken falan ne yapıyor bende onu merak ediyorum mesela. Ya da bi arkadaş ortamında birayı ne ile tamamlıyor. Garip ya.

Sevmeyenlerin suratina uflemek icin iciyorum.

aptal olduklarından içiyorlar. kendimden biliyorum. iradeyle falan alakası yok. nikotin bağımlılığının farkındayım ama 2-3 gün içmedikten sonra tamamen ortadan kayboluyor. 12 yıldan sonra 4 ay sigara içmedim ve can sıkıntısından (aptallıktan) "amaan kahveyle içiveririm hafta 1 kez nolcak" deyip yine eski alışkanlıklarıma dönüp günde 2 paket içmeye başladım. şimdi sporu yüzmeyi falan bahane edip yine bırakıcam ama eminim ki bi noktada yine başlıycam. hiç bulaşmaya gerek yok. sigara içmezken emin ol çok daha mutlusun.

sorunun cevabını tekrar vurgulamak istiyorum: aptallıktan.

bi kere cok güzel bir social facilitator. sigara icen kesimle muhabbete girmek falan inanilmaz kolaylasiyor. ikincisi oral dönemle ilgili olsa gerek agzimizda bisey olsun istiyoruz (xD) kimyasal olarak da bagimlilik yapiyor tabi, ama icine cekmen gerekiyor öyle agiza alinca hissetmezsin tabi, icine cekmeyi de hemen beceremezsin.

Sigara normalde olmayan bir boşluk yaratıyor. Sonra da o boşluğu doldurmak için sigara içme ihtiyacı hissediliyor. Sigara içmeyen insan biranın yanında sigara aramıyor çünkü vücudun halihazırda öyle bir ihtiyacı olmuyor.

içine çektiğinde ilk başlarda hafif kafa yapıyor, sarhoşluk gibi ama tam olarak öyle değil. bildiğimiz sigaralarda 88 tane kimyasal var herhalde, bir süre sonra bağımlılık yaptığı gibi yediğin içtiğin şeyleri "tamamladığına" inanıyorsun. oysa ki böyle bir şey yok. otobüs beklerken ya da biranın yanında sigara arama dürtüsü, sigarayı bıraktıktan bir süre sonra kaybolmaya başlıyor ve kendi kendine "ne kadar malmışım" diyorsun. otobüs beklerken etrafına bakınmaya, telefonla oynamaya falan başlıyorsun. biranın da tadını alıyorsun. ille bir şey yemek istersen fıstık yiyorsun, patates kemiriyorsun.

Normalde beyinde doğal yollarla salgılan dopamin endorfin serotonin gibi hormonlar sigara içenlerde salgılanmayı durduruyor, reseptörler sadece sigara gibi uyarıcılarla harekete geçmeye başlıyor. İnsanlar bu nedenle bırakamıyorlar ama bu bahane değil tabii hepsinin amk, leş gibi kokuyor ibneler.

Ağzımdan duman çıktı diyorsan sen sigara içmemiş sigarayı ağzının içinde gezdirip dışarı üflemişsin. Bu sigara içmek olmuyor. Sigarayı ciğerine çekeceksin. Ha başlanacak bir şey değil tabi. Yani aklı olan düşünmez bile.

Alışkanlıktan. Özentilikle başlanıyor genelde - lise çağında kendini yetişkin gibi hissetmek için başlıyorsun salak gibi, bağımlılık yaratıyor bırakmakta zorlanıyorsun. Üniversite dönemine kadar sigara içmeden gelen kadınlar sonradan başlamaz genelde, erkekler bazen askerlikte de başlayabiliyor "sigara muhabbeti/molası"na katılmak için. O kısmı da sigarasız atlatabilirse sonradan başlayanlar çok az.

Sigaranın en kötü alışkanlığı nikotin değil de el alışkanlığı. Uzun zaman sigara içenler bırakınca onun yerine yapacak şey bulamıyor. Allen Carr'ın sigarayı bırakmak için bir kitabı var, o kitapta bundan da epey bahsediyor, baş etmek için yollar öneriyor. Sigara içen herkese öneririm. www.dr.com.tr

öncelikle rezene çayı. yoksa her türlü bitkisel çaylar.

cilala mideyi, kasılmaktan harap olmuştur...

Ağzını yıka yeter.

Öncelikle neden kustun?
hasta mısın, zehirlendin mi, fazla mı alkol aldın?
Onu söyle de insanlar ona göre daha uygun cevaplar verebilsin.

@innerbliss : zehirlendim sanırım..
tuzlu biskuvi ve limonlu soda içtim yavaş yavaş..

Eğer şikayetlerin şiddetlenirse acile git, zehirlenme şakaya gelmez.

Ağırlık çalışması da yapmalısın. Hızlı bir istasyon çalışması olabilir.

zimbirik'in spor eğitmenini dinleme.

İster hızlı ister yavaş, belli bir tempoda 30 dakika egzersiz yaparsan yağ yakamazsın. Bakın bunu ben demiyorum, Newton diyor. Diyor ki; "Bir cisim üzerine bir dış kuvvet etki etmedikçe, cisim mevcut hareket durumu korur. Cismin hareketli veya sabit olması, bu sonucu değiştirmez"

Yani diyor ki; vücudunun yaptığın egzersize yanıt vermesi, platoya girmemesi için uyguladığın güç miktarını değiştirmen gerekir. Değiştirmezsen, o sürece adapte olur pozitif geribildirim alamazsın. Bunun için, koşuyorsan ya da herhangi bir kardiyo aleti kullanıyorsan eğer hiit tekniği ile çalışmalısın ki vücut senin hareketlerine adapte olmadan sürekli çalışır halde olsun. Veya ağırlık çalışıyorsan vücudunun kaldırdığın ağırlığa adapte olduğunu fark ettiğin an ağırlık miktarını artırmalısın. Bu artırma 2 kilo da olabilir 5 kilo da, tamamen senin kondisyonuna kalmış bir durum bu.

Dikkat ettiysen direkt olarak cross trainer çalışmanla ilgili bir şey söylemedim ama anlattığım şeylerin içinde onunla ilgili nasıl bir çalışma yapabileceğinin de detayları var.

12 makine ile 3 set 20 tekrar mı??? kasları bırak vücudun damarları kemikleri bile eritir böyle devam edersen.:)) aşırı çok ağır böyle program olmaz.

Ağırlıkları arttırıp tekrar aralığını düşür. Serbest ağırlık ile ile 6 tekrarın altına da inebilirsin. Biraz güçlen önce.

Total set sayın en fazla 20, tekrarların da 5/6 olsun. Hatta psikolojik olarak "Bu bana yetmiyor" diye hissetmezsen 2 tane compound egzersiz seç 10+10 set yap bitir antrenmanı. Yoğunluğun maksimum olsun. Yani bench press yapıyorsan halteri 1 saniyede indir ve patlamalı bir şekilde kaldırıp tekrar 1 saniyede indir. Maksimum ağırlıkla ya da %90/80'iyle çalış ve 45/50 dakikada bitir. 80 yaşında değilsen makinelerle falan işin olmaz serbest ağırlıkla çalış.

Günlük 80/90 gram proteini yemeklerden alabiliyorsan protein tozuna gerek yok, alamıyorsan kullan.

türlerin kökeni

Başlangıç için Kör Saatçi.

büssürü. gen bencildir, kör saatçi, rastlantı ve zorunluluk, ataların hikayesi, olağandışı yaşamlar konuya odaklı kitaplar.
asimov ve sagan popüler bilim tarzı, makalelerini derledikleri kitaplarında mutlaka evrimle ilgili birkaç bölüm ayırır. oralardan da çok değişik bilgiler çıkar.

Neredeyse Bir Balina

Yeryüzündeki En Büyük Gösteri

yeni başladıysan nerdeyse bütün belgeselleri seslendiren bi adam vardı, onun evrimle ilgili bi belgeseli var buldum David Attenborough bu adam bu da belgeseli, çok açıklayıcı yen başlayanlar için izle geç,, www.imdb.com

Gidip de Türlerin Kökeni'ni okuma sakın.

www.dr.com.tr

Bunu tavsiye ederim. Sadece evrim değil hipotez teori kanun farkıyla başlıyor, sonra abiyogenezi anlatıyor, ardından evrime geçiyor, anlatımı falan da Kör Saatçi'den çok daha sade, onu daha sonra okursun.

Neredeyse Bir Balina +1

hepsini not aldim tesekkurler. aslinda bilale anlatir gibi anlatmasina gerek yok. meslek olarak yapmasam da kimya okudugum icin az cok asinayim pozitif bilimlere ve canlilarin biyokimyasina. aksam ilk isim dr'ye ugramak olacak

Tabii ki Enpara.

Bas dolara.

dolar bugünlerde aşağı doğru hafif bir eğim alabilir. o zamanı kolla bas dolara, sonra 3tl üstüne çıkınca bi bira ısmarlarsın.

1 seneden uzun durabilir dersen altin alabilirsin. simdi dolar alip sene sonu veya onumuzdeki sene basinda 3'ten satabilirsin.

1500 bana borç verebilirsin.

paranı enparaya yatır, yarısını 32 günlük vadeli hesaba aktar, diğer yarısı günlük faizde kalsın. Dolar 2.66 bandına inerse günlük faizdeki parayla kademeli olarak dolar alımına başlarsın. Uzun vadede artacak gibi gözüküyor.

dolar.

ilk akla gelen enpara, ing turuncu hesap gibi gecelik faiz verenler.(benimki ing'de)

fakat dolar cidden 3ü geçer mi diyorsunuz euro'yu yakalayacak mı? Koalisyon falan olsa(olmayacak gibi ama) ne olur mesela?

arkadaşım gözümün önünde önce av bıçağıyla sonra jiletle çizik attı.

not: aklı başında olan insan yapmaz. sadece aklı başında değilken yapar. esrar, alkol gibi.

askerdeyken görmüştm de kızamıyorsun adam hergün aynı sıkılıyor bunalıyor, bi kaçış noktası yok 15 ay oradasın.dövme ile paralel mentalite gibi geliyor bana.

he istanbulda bazı tiplerde görünce ben de yolumu değiştiririm :)

bunu yapan adamdan/kadindan her ürlü piskopatlik beklenir. normal insanin uzak durmasi gerekir bence...

memesine atani var. anlami yok.

Dünyanın en leş hareketlerinden biri, yapanlar da en leş insanları.

Mazojistlik söz konusu olabilir.

memeye mi? hic görmedim.....

Burada var da, yazar mı bilmem. Geçen gün duyuru açmıştı "omzumda ufak bir dövmem kolumda da 9 tane jilet izi var, THY beni hostes olarak alır mı fark ederse" diye.

gördüğün en dehşet verici olanı kollarında yer kalmadığından ensesinden boynuna doğru derin yaralar olan bir arkadaştı. kendisine hiç sormadım ama niye yapıyosun bunu kendine diye.

uyusturucunun etkisiyle bile yapilmayacak ia bence....

Öncelikle "şiddeti anlamak" gerek.
Türkiye'de yapılan bir araştırmaya göre lise öğrencilerinin %11'i delici kesici alet taşıyor. % 5küsürü ise silah taşıyor.

Taşıma gerekçeleri ise değişiyor. "Güvencesiz ortam, kendini daha iyi hissetme, filmlere özenme, arkadaşlarına özenme" gibi.

Türkiye genelinde ise % 47 gibi bir oran dışarıda delici kesici alet taşıyor yanında.
Toplum olarak şiddete meyilli, psikolojik olarak sıkıntılı bir ülkeyiz.

Bunu tabiki bir çok etken tetikliyor. Aile şiddeti, ekonomik sorunlar, sosyal çevre vs.

Ceza evlerinde ki gençlerin çoğu "annem babam öfkeli davranışlar uygulamasaydı suç işlemezdim" demiş. Yani sorunun çoğu ailelerde, çocuklarını şiddete ve öfkeye yönlendiriyorlar.

Sonuç olarak kendisine faça, jilet atan insanların psikolojileri kesinlikle yerinde değildir. Bu şekilde yapmalarının nedeni ise aile ve sosyal çevresidir. Öfke kontrolünü bilememeleri, kendine zarar verince rahatlama hissi vs. bunların hepsi kontrol altına alınabilicek, psikolojik yardım alarak sorunlar hallobilecek kıvamdadır.

sanirim bu tür problemlerin altinda yatan herseyden önce egitimsizlik...

want2die ın dediği şey endorfin bu arada. dövme ya da piercing yaptırmaya başlayınca duramamak sürekli yaptırmak istemek de endorfinle alakalı

şatgınwumın'ın da dediği gibi mesele endorfin. vücutta bir yara oluştuğunda ilk olarak yüksek oranda endorfin salgılanıyor ki kaçabilesiniz. örneğin saldırıya uğradınız diyelim, ilk olarak salgılanan ve çok güçlü bir ağrı kesici/ uyuşturucu olan endorfin sayesinde saldırıyı belli bir süre içinde bertaraf etme şansını veriyor vücut. "sıcağıyla hissetmezsin acısını." acı biber sevenlerde aslında endorfini seviyor.

şatgın ne bu arada ya ^_^

Adam eğitimsizlik demiş ya. Psikolojik olarak iyi hissedememeyi anlarım da eğitimsizlik ne alaka?

"Short Term 12" diye bir film var, filmdeki iki kadında da bu alışkanlık var. "Vücudundan kan akarken başka hiçbir şeyi dert edemiyorsun." diye açıklıyor bir tanesi. Normal bir kafa yaşarken tabii ki saçma, hastalıklı geliyor böyle şeyler ama psikolojik olarak bir rahatlama ve ruhsal sıkıntıyı, daralmışlığı atma söz konusu.

elbette de egitim ile alakasi var, sayin "burasi ne garip bir yer"! sen hic ailesi ve kendisi iyi egitim almis (muhtemel üniversite mezunu) birinin faca attigini gördün mü? yapanlar hep varoslardan kopup gelen apachi kilikli tipler....

@menny, büyük ihtimalle trollsün ve niye cevap attığımı da bilmiyorum ama evet, gördüm. Çok iyi eğitimler almış insanların faça attığını da, uyuşturucu kullandığını da, intihar ettiğini de gördüm. Trollüğünü gidip başka yerde yap şimdi.

yelpaze.

Soğuk su içmek. Dehidrasyonu da önler.

Avm lere gidin dicem de ben tırsıyorum artık gidemiyorum.Ama marketler olabilir buz gibiler :)

Soğuk duş sonrası kurulanmadan evde cıbıl gez.

evde mi dışarıda mı?

evdeysen vantilin karşısına cıbıldak otur ya da kafayı arada bir musluğun altına tut.

buzluğa iki kase su koyuyorsun onlar dondukdan sonra bir kova yada ufak leğene su koyup buzları içine atıyorsun, ayakları sokuyorsun, misss

www.youtube.com

vantilatörün arkasına bir kova koy, içini soğuk su ve buz ile doldur.

Yalnız gençler moralinizi bozmak istemem ama.
Ofisteyim, odanın sıcaklığını 15 dereceye ayarladım. Buz gibi burası.
Akşam olunca da kapalı otoparktan arabaya geçiyorum, klimasını açıyorum. Araba da buz gibi.
Eve geçince de aşağıda otoparktan asansörle eve çıkıyorum.
Evde dayıyorum klimayı ev de buz gibi.

Bu sıcaktan etkilenmeyen bi ben varım sanırım.

Bim.

Ronnie Wood.

Kedi boxinin icine mama koyup o icine girene kadar saklanip o yemege daldiginda kapativerseniz kapiyi?

İçi boş bi kutu gösterip uzaklaş, bir süre sonra kendiliğinden gelip içine girer kutunun.

kutunun konulacağı bir platform yok ki. kedinin pencereden kafa uzattığını düşünün. 30 cm yukarıda bir pencereden kafa uzatıyor.

en kötü inşaat eldiveni takıp al kalınlarından geçemiyor tırnaklar. öylep lastik kaplılar değil de sert kumaştan olanlar

aynısını düşünüyorum.

kedi bisküvisi al, dayanamıyorlar. kedi bisküvisi ile hansel gratel stili yol yapabilirsen kedi box'ına doğru yiye yiye box'a girecektir.

evet vet. e giderken bizimkini böyle kandırıyoruz. her seferinde de yiyor.

eski bir çarşaf filan bul sarkıt. o tutunarak çıkar

ya da sepete yemek koy

İnşaattaki işçilere rica etsen. Tutup sana getirseler.

En az 75/80 gram protein almaya çalış, kibrit kutusu kadar peynir yiyerek VG yapılmaz.

tahminen kaç gram protein alıyorum bu hesaba göre angel?

60/65 gram civarı. Gerçi senin kilon da azmış, 90 grama tamamla sen onu. Öğle yemeğinde tırt şeyler çıkıyorsa protein tozunu oraya kaydırabilirsin.

proteini günde 2 porsiyona çıkarabilirim o zaman.

Yemeklerde oynama yapamıyorsan çıkarabilirsin tabii problem olmaz. Fakat ikide kal, üç olmasın.

Aynı boy ve kilodayız öncelikle onu söyleyeyim.

Bize göre ideal kilo 72-73 arası çıkıyor. 2-3 aylık periyotta sağlıklı bir şekilde bu kiloya ulaşmaya çalışıyorum ben de.

Bunun için günde yaklaşık 2500-3000 arası kalori alman gerekecek. (bunu hesaplayan zibilyon tane site ve aplikasyon var)
Mevcut listene bakılırsa bu kalorinin epey altındasın.

Ben ara öğünlerde muz, şeftali, yoğurt, badem, fıstık ezmesi vb gibi kalori deposu besinler de tüketiyorum.

Dün atlamışım bugün ekleme yapayım. Kasların büyümesi için protein tek başına yeterli olmaz. Onları kas hücrelerine götüren, Hipofizden salgılanan Growth hormonunu karaciğerde IGF-1'e sentezlenmesini sağlayacak bir taşıyıcı lazım. Bu taşıyıcının ismi insülin. İnsülin yağ kullanımı dışında her şekilde salgılanır, proteinle de salgılanır ama yeterli olmaz. Karbonhidrat da almak lazım. Old school badiciler bunun için antrenmandan hemen sonra basit şeker tüketir ama bu gereksiz, kompleks karbonhidrat da işini görür. Kilo başına 2/3 gram karbonhidrat alırsan faydasını görürsün. Yani sen tek başına 150 gram da protein alsan, onu sentezleyecek bir madde olmadıktan sonra en fazla yağlanma yaşayabilirsin. O nedenle karbonhidrat alımını da ihmal etme. Tabii bu kesinlikle kompleks karbonhidrat olacak.

izle izle. bir şey olmaz.

izle, np.

izle

izleyebiliyorsan diğerlerini izle derim. o zaman daha bir ağzı açık izliyor insan. ama izlenir yani.

Fury Road bir tür yeniden çevrim ama değil gibi de. Yani serinin önceki filmlerini izlemezsen bağlantı olarak bir şey kaçırmazsın ama gerçek Mad Max bu film değil tabii, koca Mad Max'i yancı yapmış ibneler.

kopuk olmaz da, öncekileri de izlemek için gaza gelirsin muhtemelen. o yüzden önce öncekileri izleyip yenisini sona saklamak daha keyifli olur bence.

Eline uyuyorsa kullan gitsin aralarındaki fonksiyonel tek fark boyutlarıymış.

''Women weight lifting gloves are usually a little smaller than regular weight lifting gloves so they can easily fit better on a women’s hand to ensure that the least amount of movement in the wrist. That’s really only the difference between men and women’s gloves except some manufactures have pink weight lifting gloves for women.''

@neferkitty

large dedi adam. orada pembe, cicili şeyler ayrı duruyordu bu erkek tarafında duruyordu. yani bizim spor salonunda çalışanlar kadınlar da küçük boyutlu ama normal siyah takıyor. erkeği kızı yoktur ya dümdüz simsiyah şeyin.

teşekkürler.

Elin yine her türlü nasır olacak kokacak, bu kadar dert etme tak gitsin.

Eldiven gereksiz bir ekipman.

elinin üstüne mi kapaklandın?

Ayak bileği burkulmaları ileride ciddi problemler yaratabiliyor. Annemin senelerdir "yer eden" ve ara sıra da tekrarlayan bir ağrısı var mesela. Sürekli o bölge burkulmaya açık, eğilimli. Yanılmıyorsam bağ liflerinin zayıflamasıyla ilgiliydi.

Geçer elbette, yumuşak doku zedelenmesidir büyük ihtimalle. Ama yine de risk almayıp, en kısa zamanda doktora gitmenizi tavsiye ederim. Niye gülsün doktor hem, işini yapıyor. Var mı yok mu söyleyecek, potasiyel riskleri anlatacak, ilaç verecek.

Edit: ayak burkuldu deyince direk ayak bileği anladım ama, else de söylediklerim geçerli.

Sakın ol ve bileğini olabildiğince hareket ettirme bencesi.

ayak bileği evet. belirtmemisim.

annem de söylemişti, gençken düşmüş sonra hamile kalınca epey zorlanmışmış. demek başkalarında da oluyor.
teşekkür ederim, gideyim ben.

ben el diye anladım nedense. gerçi iki türlü de doktora git diyorum.

Kırılsa çok sıkıntı çıkarmaz da tendonlara da hasar vermiş olabilirsin. Onun iyileşme süreci daha zor ve sancılı oluyor.

kas gevşetici merhemle sarıp yormadan bikaç gün geçirin.
sonrasında zorlamadan yukarı aşağı hareketlerle kasları güçlendirmeye gayret edin.

şimdi tam hatırlamıyorum ama aromatik yağların biri, kekik olabilir, çok iyi geliyordu. bir araştırın.

-ince çatlak oluşmuş ve sonrasında kırığa çevirmiş bile olabilir (tecrübeyle sabit)
bağların zedelenmiş ve üzerine dikkat etmemeniz nedenli kopma durumu bile oluşmuş olabilir.

kırık çatlak olsa duramazsın diyenlere bakmayın siz. bir doktora gidin ve mr falan da çektirin. bilekteki olaylar zor.

geçmiş olsun

Peyman'ın var: www.peyman.com.tr

Tam anlamadım ama aradığınız şey çiğ kaju değil mi? Öyle ise Peyman'ın var marketlerde, bazı kuruyemişçilerde de var.

yagda kizartilmamis filan olacak, cig olacak kisacasi.
yurt disinda buyuk marketlerde, yahut kuru yemis vb. satan dukkanlarda oluyor bunu bulma secenegi.
tr'de de kuru yemiscileri, misir carsisi turevi yerleri denemek gerek derim.

ben işlem görmemişini yanlışlıkla almıştım migrostan. tatsıs tuzsuz birşeydi. senin aradığın o olmalı.
peymandı sanırım. Migrostan almıştım.

www.sanalmarket.com.tr

Büyüme hormonunu baskılıyor diye biliyorum

Sadece kas gelisimiyle alakası yok hickimse almamali. Gidip spesifik bir yerden ornek göstermeyin rica ediyorum, normal sartlardan bahsediyorum

@gunde 3 litre kola icen adam tamam da neden yani insanlar neden kullanmamalı şeker.

seker dogal yollardan (meyve, sebze, vs) alinmaz ise vucutta ve ozellikle beyinde toksik etkilere yol aciyor.

Şekerin yuvaya ihtiyacı var başlığı ile beraber okuyunca lan hayvanın vücut geliştirmeyle ne işi olur gibi bir kafa karışıklığı yarattı bende. Sabahın 6sında uyanıp, 8inde mesaiye başlamış olmama verin artık hoş görün :)

Şeker olayı vücut geliştirme için 2 uçlu bir olay. Öncelikle karbonhidrat/şeker olmadan kas kütleni artıramassın. Zira proteini kas hücrelerine taşıyan madde insülindir, insülini de karbonhidrat artırır. Esasında protein aldığında da insülin artar ama karbonhidratta olduğu gibi olmaz. Onun dışında, protein sentezini gerçekleştiren ribozomlar, nedeni hala çözülememekle birlikte, insülin yükseldiği zaman artmaya başlıyor. Bu da haliyle kas kütlesinin artmasına neden oluyor. Ayrıca, Growth hormon olarak bildiğimiz büyüme hormonu, bilinenin aksine tek başına kas kütlesinin büyümesine neden olmaz. Yani Growth hormon beyinde salgılandıktan sonra karaciğere gelir ve karaciğerde IGF-1 isimli hormona sentezlenir. Kas kütleninin artmasına neden olan olay budur. Bu IGF-1'in yükselmesine neden olan şey de insülindir, insülin de karbonhidrat sayesinde yükselir.

Şimdi böyle anlatınca şeker süper bir şeymiş gibi bir izlenim yaratmış oldum ama öyle değil. Klasik badiciler bu olay gerçekleşsin antrenmandan hemen sonra basit şeker yüklemesi yapar, bu da insülin hormonunu yüksek seviyede uyarır ama bu olayın şöyle bir handikapı var: İnsülin IGF-1'in artmasına neden oluyor ama aynı zamanda Growt hormonun da baskılanmasına neden oluyor. Bu da haliyle kas kütlenin artışını durduruyor. Bunun dışında, Growth hormonu tek başına mükemmel bir yağ yakıcıdır. Yani salgılandığında enerji rezervi olarak yağları kullanır yağ yakarsın. Sen insülini hızla yükselttiğinde bunu da engellemiş oluyorsun. Ayrıca, IGF-1 hormonu yapısı gereği anabolik bir hormondur. Yani büyütür. Lakin bu büyüme her zaman kas şeklinde olmayabilir. Misal hücrelerin de büyümesine neden olabilir. Bu da kanser anlamına gelir. IGF-1'in kontrolsüz salınımı kansere de neden olmaktadır.

Evet gördüğün gibi şekerin böyle faydaları ve zararları var. Yani kontrolsüz kullanımda kasların büyümesini engeller, yağ yakımını durdurur yağsız kas kütlesinin gelişimini engeller ve kanser gibi riskler yaratır. Bunların hepsine şeker neden olur. Fakat daha ziyade basit şeker. Bu risklerle muhatap olmamak için basit şekerden kaçınıp kompleks karbonhidrata yönelmek gerekir. Gelişim biraz daha yavaş olur ama en azından saydığım risklerden uzak kalmış olursun.

@angelus çok teşekkürler hocam tam olarak aradığım cevaptı.

"black mirror" var izlemediysen. güzeldir

(bkz: bron/broen)
(bkz: utopia)
(bkz: les revenants)
bir de çok bilindiklerden (bkz: unsere mütter unsere vater)

fargo izleyebilirsin.
biraz durağan bir dizi ama olaylar yavaş ilerliyor. breaking bad izlediysen bilirsin, onun gibi, adım adım her şey.

black mirror'a da +1 katkıda bulunarak izlemelisin diyorum.

the confession var, 50 dakika toplamda. bir günd bitiriveriyorsun.

bir genç doktorun anıları

www.imdb.com

(bkz: wayward pines)

Luther.

unsere mütter unsere vater (zdf)
mildred pierce (hbo)
olive kitteridge (hbo)
luther (bbc)
hatfields & mccoys (history channel)

hepsi harika.

wayward pines +1

izle pişman olmayacaksın. zaten 10 bölümcük. :(

Hacim kazanma döneminde kafana göre çok yemeyeceksin, günlük kalori harcamanı hesaplayıp 500 fazlasını yiyeceksin, protein alımını yeterli tutup yağ alımını da %25 civarında tutarsan yağlanmadan kas yaparsın.

Keto + geri yükleme ve VG değil de kuvvet antrenmanları + HIIT ile yapılabilir ama ne şekilde olacağı senin antrenman yoğunluğun, genetiğin gibi faktörlere bağlı. Progainer gibi şeker yüklü bir ürün de yağlanma ihtimalini arttırır.

Sadece antrenman sonrası insülini yükseltip geri kalan dönemde ketojenik diyet ya da intermittent fasting yaparsan bir nebze bu amacını gerçekleştirebilirsin. Normalde ikisi birbirine zıt çalışan işlemler gerçekleştirmesi zordur ama imkansız değil tabii.

@haldamir pek çok yerde calorie counting işinin gereksiz olduğuna dair yazılar okuduğum için şu güne kadar hiç saymadım yediklerimi. Beslenmem protein ve kaliteli carb ağırlıklı aslında. Sadece baya baya çok yiyorum

@arnold kickbox'a başlamak gibi bir planım vardı ancak hacmi olumsuz etkileyebileceğini düşündüğüm için başlamıyordum. Dediğin kuvvet idmanı + hiit kickbox idmanlarına enjekte edilebilir gibi, ne düşünüyorsun?

Ya tabi genel olarak bulking zamanlari kalori sayimina girilmez sonucta amac kutle kazanmak ama o durumlarda vucudun kazanacagi yag da onemsenmez. Senin gibi spesifik bir sekilde sadece kas kazanayim, yag olmasin dendigi zaman saymak gerek ama.

Zaten cok yiyorum diyorsun bence o zaman HIIT'ye de basla, bu durumda kas kazanimlarini cok etkileyecegini dusunmuyorum.

Kuvvet antrenmanları kuru kas kütleni korumaya yardımcı olur ama VG tarzı şişkin kas kütlesi büyük ölçüde kas glikojeninin yüksek olmasına bağlı. Bir kaç antrenman rutinini beraber uyguladığında da antrenman volume'un yüksek olacağı için karbonhidrat ihtiyacın da artar. Ekstra antrenman, ekstra parametreler demek. Yağlanmadan/minimum yağlanmayla kas kütlesi artışı zaten ince işçilik gerektirirken, bu haliyle daha fazla deneme/yanılma gerektiriyor.

Bir haftalık katı bir ketojen beslenmeden sonra, antrenman sonraları küçük dozlarda karb yüklemeleriyle başlayabilirsin. Yağlanma, kas kaybı durumlarına göre miktarla oynarsın zamanla.

sıcak havada daha çok kalori yakılır sauna etkisinden dolayı.

Soğuk havada metabolizma daha hızlı çalışır.

Ekstrem soğuk havalarda vücut sıcaklığını korumak için daha fazla kalori yakmak zorunda kalır ama koşarken zaten vücut sıcaklığın artıyor. Sıcakta ise sadece daha fazla su kaybediyorsun ve buna bağlı kilo kaybı gerçekleşecektir ama bu da daha fazla kalori yakmak anlamına gelmiyor tabii ki.

Netice itibariyle çok bir fark yok.

2 farklı cevap, hangisi doğru acaba?

edit: 3 oldu.

sıcak, soğuk, fark yok.

soğuk havada daha fazla oksijen alırsın, daha uzun süre koşabilirsin.

İngilizce araştırma yapınca birçok sağlık ve fitness sitesi aynı şeyi söylüyo: "it depends." Yani "değişir" diye çevirebiliriz sanırım.

Ama genel mantık şu: sıcak havalarda vücut çok ısınır ve kalp vücudu soğutmak için daha çok çalışır.
Soğuk havalarda ise vücut sıcaklığını dengelemek için kalbin çok fazla çalışmasına gerek kalmaz çünkü yapılan hareketlerden ötürü kaslar ısınır.

Tabi bi de işin sağlık boyutu var. Sıcak havalarda kendinizi çok zorlama sonucunda vücut aşırı ısınıp kalp krizi vs. durumları tetikleyebilir.

Makale gibi oldu ama bana göre sıcak havada yapmak daha çok terleme vs den dolayı motivasyon olarak daha faydalı olabilir.

@Nuisance, ayni mesafeyi ayni surede kostugumuzu varsayalim

Sıcak havalarda vücut çok ısındığında, kalp vücudu soğutmak için daha çok çalışmaz. Bilakis, kalp ne kadar çok kan pompalarsa vücut o kadar ısınır. Vücut sıcaklığının ayarlanmasını kalp değil beynin Hipotalamus bölümü ter bezlerini uyararak vücudun sıcaklığını dengelemeye çalışarak yapar. Bunun sonucunda terleme ile vücuttan su atımı olur, bu olay tartıda ağırlık farkı oluşturur ama bu kalori yakımıyla değil dediğim gibi su atımı nedeniyle olur.

ikisi de reddit'te makaleler ile tartisilmisti. sanirim sonucta "cok az fark, o da bunyeye gore degisir" olarak hemfikir olnumustu.

@angelus belki ben ifade edememiş olabilirim ama okuduğum şu:

The hotter it is, the more extra work your heart has to do to prevent you from overheating. More than 70 percent of the energy produced by your muscles during exercise is lost as heat. So the harder you exercise, the hotter your muscles become. In hot weather, not only must your heart pump extra blood to bring oxygen to your muscles, it must also pump hot blood from your heated muscles to your skin where heat can be dissipated.

sıcak havada zararlı olabilir, çok sıcak havada ve güneş tependeyken koşulmaz.

soğuk havada da belli bir geçmişin olmalı, koşudan sonra terli terli çok durmamalısın. soğuk havada koşmak alışılması gereken bir atkivite. ayrıca soğuk havaya karşıo vücudu sıcak tutabilmek için metabolizma daha hızlı çalışacaktır.

soğuk su içmek bende işe yarıyor. ama en önemlisi oturur pozisyonda uyumaya çalış. yatma.

Çiğ patates rendesinin suyu. Ciddiyim. Annemin midesinde yara var sürekli yanma oluyor. Her sabah uyandığında patates rendeliyor onun 2-3 kaşık bi suyu çıkıyor içiyor o gün midesi yanmıyor bi daha.

su için. asidi seyreltmiş olursunuz.

maden suyu

Sarı leblebi, adaçayı.
maden suyu kötüleştirir içmeyin. Reflü sizinki mide şişkinliği değil.

Gaviscon, rennie gibi ilaçlar belki vardır.

Dik durun dedikleri gibi bu akşam koltukta dikey uyuyun.

Bir de sütle boğazınızı gargara yapın, içmeyin soğukken ama geriye doğru almaya çalışın. Boğazınıza iyice gelsin sonra dik durun.

bende süt inanılmaz işe yarıyor süt varsa 1 bardak süt için

süt ve yoğurdun içinde laktik asit var. mide yanmasının sebebi zaten asidin artması. ya seyrelteceksin fayfimin dediği gibi ya da bazik bir şeyle asidi nötrleyeceksin. yıl olmuş 2015 hala mide yanmasına süt diyenler var. birazdan da ''bana iyi geliyo sanane lan'' demeye gelirler.

maden suyu(soda değil)

yoğurdun ph'ı 3.5-4.5 bilmiyorsan diye dedim.

cig patates suyunu ben de kullaniyorum, icemem dersen haslanmis patates de iyi geliyor. kuru ekmek, kraker falan da nispeten bastirir.

tavsiyem hicbir zaman asiri ac veya asiri tok gezmeyin, sik sik az az baharatsiz az tuzlu yag orani dusuk seyler yiyin. ete cok abanmayin, doktora gorunup ilac tedavisine baslayin. agrilar tekrarliyorsa endoskopiden korkmayin. mide yavas yavas insani mahveden bir sey, derdini ceken bilir.

Geçmiş olsun. Salatalık ya da sadece 1 yudum süt.

tamam abicim en birinci sensin. ppi lar filan boş yani. huzur yoğurtta.

Sut icemiyorum, sut icersem bulanti, ishal, agri hepsiyle basetmek zorunda kalirim, laktozsuz sut almistim denemek icin ama cesaret edip deneyemiyorum.

stavro çok normal çünkü süt ve yoğurt içinde protein bulunan besinler. protein sindirimi her zaman mideyi yorar. ishal de oluyorsan laktoz intoleransın olabilir. ayrıca laktik asit içeriyorlar. süt ve yoğurt tüketerek midene asit yükünden başka bir şey vermezsin. süt h.plyori ülseri olan kişilere geçici olarak iyi gelebilir, çünkü lactobasilluslar üreaz'ı(h.pylorinin mide koruyucu mukusunu parçalamak için ürettiği enzim) geçici olarak inhibe eder. ama tabi aramızda gastro profları var bize laf düşmez.

Bal. Bal mide asidini alır, annemin reflüsü var, onun reflü problemleri de bal yiyerek azalıyor. Yatarken rahat edersin.

Uyanınca da yoğurt ye, yoğurdun içindeki iyi huylu bakteriler mide için iyidir.

En iyi yöntem leblebi; en sakat yöntem süt ve süt ürünleri.

yazın insanların sık ishal olmasının nedeni sıcak nedeniyle bol su içilmesi ve dolayısıyla mide ph'ının düşmesidir. mide ph'ın düştüğünü fark eder, o yüzden daha çok asit salgılar diye bir durum kısa vadede yok yani. gaviscon, talcid benzeri ilaçlar da zaten asidi nötrleyerek iş görürler. karbonat da aynı şekilde.

mide ph'ı aç ve tokken değişmekle birlikte aç durumda genellikle 1-2 arasındadır. sütün ph'ı 5-6, yoğurdun ph'ı ise 4-5 civarı olsa da ikisini de tüketmek aslında yanlış bir tercih olur, çünkü mide proteini asit ortamda sindirir ve bu iki maddenin de içerdikleri yoğun protein nedeniyle midemiz derhal ortama sindirim amaçlı asit pompalamaya başlar. pepsin hormonu da yine 3'ten yüksek phlarda çalışmaz. protein zengin beslenerek ph düşüremezsiniz. benzer şekilde yağlı yiyecekler de yemek borusu ve mide arasındaki kapağı gevşetirler, reflü yaparlar. az yağlı yiyecekler önerilmesinin nedeni de budur.

ya dışardan bazik madde alacaksınız(talcid, rennie, gaviscon), ya su içip asidi seyrelteceksiniz(su, maden suyu) ya da proton pompa inhibitörü içip midenin asit salgılamasını engelleyeceksiniz(lansor, nexium).

süt mide asiditesini artırdığı için hazımsızlığa iyi gelir. reflüye değil. shotgunwoman'ın dediği gibi bariyer işlevi gördüğünden geçici bir rahatlama sağlar ama ph'ı düşürür. zaten ph'ı düşürdüğü için de midenin yiyecekleri daha iyi sindirmesine yardımcı olur, hazımsızlığa iyi gelir.
üzgünüm lösev, shotgun haklı.

bilimsel açıklaman yoğurdun ve midenin ph larını yanlış söylemekten ibaret. ayı gibi yiyip hazmedemeyip bi kase yoğurtla rahatladın diye millete tavsiye verme adamda laktoz intoleransı var belli ki hala yoğurda bi şana ver diyo ya skfkaşjAkfjdlfkf

Oha sütçüler hala var mı lan? Manyak mısınız abi 50 yaşındaki anam bile asit masit bir şeyler diyip yok süt içmeyeyim diyor. Yoğurt ürünlerine yanaşma. "Özelden rezil ettim ehüehü kes sesini." diyen adamı da dinleme yani bence dsafasdfasfd.

ghr.nlm.nih.gov
www.ncbi.nlm.nih.gov
www.ncbi.nlm.nih.gov

oku da biraz beyin kıvrımların artsın

Ortalik karismis. Ama cevaplar icin cok tesekkurler.
Dun gece bir kac bardak sut ictim, biraz da yogurt yedim. Birazcik hafifledi ama yanmadan tamamen kurtulamadim.

Normalde sut ictigimde midem bulaniyor. Bu yuzden denemedim sutu. Ayrica bebe biskuvisi de midemi bulandiriyor ve ishal yapiyor. Hatta sutlu kahve bile midemi bulandiriyor.
Mide yanmasi da hemen hergun olmakla birlikte sulu bakliyat yemekleri yedigimde aziyor. Ayrica sabahlari pogaca yersem mutlaka yanmaya basliyor ve en cok yakan sey de kesinlikle lahmacun. Lahmacun yersem can cekisiyor midem.

Tibbi gecerliligi olup olmadigini bilmiyorum ama intolerans testi yaptirmadim bile. Her sut ictigimde basima ayni sey geldigi icin sutle oyle ya da boyle aramin iyi olmadigini anladim sadece, laktoz intoleransim olup olmadigini bilmiyorum ama durum bu.
Ayrintili cevaplar icin herkese cok tesekkurler.

Arnold da 68 yaşında ona bakarsan. Adam midesi yanınca süt mü içiyor?

çok şaşırmayacağız diye düşünüyorum en azından

Hic sanmiyorum. CUnku her yeniligi ogrenerek devam ediyoruz. Onceki kusakla bu kusak arasinda cok fark var. Internetin oldugu bir cagda geciriyrouz gencligi en basitinden.

Mala baglamayiz.
Daha cok "yav bu benim aklima gelmisti yaauv" der dururuz.

Kendi adıma söyleyeyim hayır. Bu teknolojik aletler onların zamanında gelişti amk. Takip etmediler böyle kaldılar. Gidip Levent Pekcan'ı falan örnek alsın insanlar. Ben şahsen gayet de takip ediyorum, etmeye de devam edicem. Şu anda takip etmeyen yaşıtlarım var mesela, onlar da mala bağlıyor yaştan bağımsız.

mala bağlamama yol açacak kadar iddialı bir gelişmeye tanık olmayı çok isterim doğrusu.

icat ne olursa olsun o nesilden çok daha kolay adapte oluruz diye düşünüyorum.

Belirli bir yasin uzerindeki kisiler cogumuzda kirsal alandir.

Ben de tum tanidiklarimdan tum yaslilarin oyle oldugunu dusunuyordum fakat istanbuldaki bircok yasli insan her seyi benden daha iyi takip ediyor.

Dolayisiyla yaslandigimizda toplumsal sinif olarak kucuk burjuva veya ustu bi kategoride bulunursak mala baglamayacagiz denilebilir.

Son 50 senede gelişen teknoloji dijital çağ teknolojisi, ondan önceki teknoloji mekanik teknolojisiydi. Yaşlıların mala bağlaması bu yüzden. Arasında aşılması zor farklılıklar var. Biz yaşlandığımızda da böyle bir fark olursa biz de mala bağlarız ama gelişme bu teknoloji üzerinden devam ederse, ki öyle gözüküyor, şaşırırız ama çözmemiz çok zor olmaz kanaatindeyim.

Tabii ki mala bağlarız. En azından ben bağlarım. Birkaç istisna kişi dışında da bağlanacağını tahmin ediyorum. Teknolojinin ortaya çıkış ivmesi bile artan ivmeli ki, ortaya çıkış hızı eskiye göre çok farklı. Onların adapte olacak az şeyi vardı, bizim adapte olacak daha çok şeyimiz olacak. Teknolojilerin ömürleri de kısalacak. Biz adapte olana kadar yenisi gelecek.

Üstelik teknoloji ürünleri pahalı da, vergili mergili. Bu demektir ki fakir kesim hepsine birden yetişemeyecek. Örneğin şu an GoPro teknolojisini bilmiyorum, fakir olmasam bile bütçemi düşününce benim için pahalı. Alıp da kullanamam. Birkaç yıl içinde alma umudum da yok. Eğer bu süre içinde birtakım ürünler GoPro'nun teknolojisinin üstüne gelirse, koparım doğrudan. Ya Kindle, vs. Şu an kolay bir ürün ama onun da üstüne eklemeler olduğunda iptal olacağım. Elimde yok çünkü. Birikimli teknolojiyi takip etmek daha da zor.

Hatırlatırım ki, benzer şeyleri bizden önceki nesil de kendinden önceki nesil de duydu. Onlar da kendilerinden çok emindiler.

benim şu anda bile mala bağladığım durumlar oluyor. mesela şu 3d printer'ları anlayamıyorum. şimdi gençken her şeyi takip edebiliyoruz ve hep öyle olacağını düşünüyoruz ancak insan yaşlandıkça öğrenme yetisi de azalıyor. kafamızın basmadığı çok şey olacak diye düşünüyorum.

daha beter olacağız.
2 yaşında çocukların ipad'e hakimiyeti şimdiden korkutucu.
onların tasarladığı şeylere yetişmek için çok ciddi efor sarf etmemiz gerek.

Elbette gençler ile aşık atamayacağız ama ihtiyacımız kadar kullanabileceğiz teknolojiyi.

Ayrica teknoloji ilerledikce aptalin bile kullanabilecegi asiri derecede basitlestirilmis arayuzler gelistiriliyor. Teknolojiyi kullanmak gitgide basitlesiyor. Ve ulasmak eskisinden daha kolay. Mala baglayan kusagin zamaninda pc ler sadece universitelerde falan vardi mesela. Eskiden elektrigin bile gitmedigi yerlerde simdi insanlarin elinde tabletler var. Bilgisayari zamaninda komut yazarak kullanirken bugun 4-5 yasinda cocuk tasinabilir bilgisayar olan tableti rahatlikla kullanibiliyor arayuz sayesinde. Teknoloji git gide bizimle ic ice oluyor, hayatimizin her alanina girip hayatimizi kolaylastiriyor, attigin adimda her tarafinda teknoloji var. Evdeki esyalar bile birbiriyle koordineli calisir hale geliyor, beyaz esyalarin kablosuz baglantilari var, gittikce de yayginlasacak ve teknolojileri gelisecek. Yani teknolojiden uzak kalmak soz konusu degil, bu yuzden neye ugradagini sasirma gibi bir seyin soz konusu olmasina ihtimal bile vermiyorum.
Onceki kusakla simdiki kusak arasinda fark degil ucurum var adeta. Ozellikle kirsal kesimde buyuyenler icin teknoloji radyo ve tv den ibaretti. O neslin yasi ilerledikce bilgisayar kullanimi yayginlasmaya basladi ama o kusagin cocuklari hasir-nesir oldular bilgisayarlarla, onlarin icin biraz gec idi, daha sonra performansi artan bilgisayarlar ile internetin hizlanmasi ile bilgisiyar hayatin daha fazla alaninda ise yaramaya basladi derken akilli telefonlar vs teknoloji alip basini giderken o eski kusak polisiye filmi yaridan sonra izlemeye baslayip ne olup bittigini anlamayan izleyici gibiydi.
Bundan sonraki kusak icin boyle bir sey olacagini hic sanmiyorum. Teknoloji asla yerinde durmuyor, hatta ivme kazaniyor ama ayni mantikla bu kusagin basina da ayni sey gelecegini dusunebilirsiniz ama her sey cok farkli, bilgi her an her yerde, ulasilabilir vaziyette. Bir parmagindaki tirnak kadar hacimde 128gb veri saklayabiliyorsun, bu veriyi eskisinden cok daha hizli iletebiliyorsun. Oturdugun yerden dunyanin obur ucundaki universitenin kutuphanesine girebiliyorsun. Oturdugun yerden yuzlerce urunun teknik ozelliklerini inceleyip siparis edebiliyorsun, yenileri ciktiginda aninda haber alabiliyor, onlarca kullanici deneyiminden fikir alabiliyorsun hem de aninda.
Bir ivme olabiir ama ote yandan yarisa pistin ortasindan basliyorsunuz.

Edit: arayuzlerin kolaylastigi soylenmis zaten.

ben her devrin adamıyım

;)

komünistler ile yüzü batıya dönük kapitalistler arası bir savaş idi. herkes milliyetçilik gibi hırt bir sebepten birbirine düşmeyebiliyor.

kk'de millet aç bildiğin çim yiyor adamlar. ne bulsa yiyorlar. kapalı kutu bir ülkenin insanları adam gibi yese gk'den farkı yok aynı parti insanlar.

şimdi suriye arabı ile suudi arabı farkını soruyorsun gibi geliyor bana.

Güney Kore vatandaşları gayet müreffeh hayat şartlarına sahipken Kuzey Kore vatandaşları karneyle ekmek alıyorlar. Aradaki kara kuru farkı oradan kaynaklanıyor. Yoksa aynı millet tabii.

dil ve etnik olarak birebir aynilar ama son 50 yilda guney kore'nin kulturu muazzam bir degisim gecirdi.

kuzeydekiler dunyadan haberi olmayan, aclik ve yokluktan boyu bile kisa kalan halk olurken, guneydekiler tamamiyle batinin bir parcasi olan devasa bir guc haline geldiler.

aynılar.

lakin ırklar, aynı ırklar olmasına rağmen farklı milletler(mesela polonyalılar, ruslar, türkler, türkmistanlı türkmenler) nasıl farklı sorunu merak ediyorsan orayı gözlemleyebilirsin.

uzun yıllar bir birinden ayrı, izole yaşayan insanlar aynı ırklar bile olsalar zamanla farklılaşırlar ki koreli bir arkadaşım tipleri bile artık bizden farklılaşmaya başlamış, kültürlerinden bahsetmiyorum bile demişti. ki bu insanların içinde aynı sülaleden gelip kimi güney'de kimi kuzey'de kalan bile varmış.

Astımlı bir arkadaşın askerliği Afganistan'a çıkmıştı. Şaka değil. Ama belki durumu senin kadar ağır değildir bilmiyorum.

hocam askerden önce muayene var orada belirtirsin durumu. ben revirciydim askerde ve hastanelere gidip geliyordum o kadar kişi var ki askerlikten muaf olmak isteyen, görsen sayamazsın. Dolayısıyla doktorların da bu konudaki eşikleri biraz yüksek. Eğer ciddi bir hatalıksa ısrarla belirtmeni öneririm. Faydası olmazsa askere gittiğin yerde komutanınla konuşursun. Anlamazsa bir nöbet geçirdikten sonra anlayacaktır. Koğuşta bir ay şizofren adamla kalmışız haberimiz yokmuş adam gece nöbetçisini doğramaya kalkınca hastaneye aldılar.

Muaf olmazsın, iyi bir komutana denk gelirsen bir ihtimal spordan muaf olursun. Ben tabi hiçbir şeyden muaf olmamıştım.

Belki çok küçük bir ihtimal eğitimden muaf olursun ama o da çok küçük bir ihtimal tabii. Fakat askerlik öncesi muayenede falan kimse ciddiye almaz bu durumu. Yani normal prosedür neyse onu uygularsın, sonrasında birliğine teslim olduğunda hastaneye çıkar konuyla ilgili rapor alırsın. Bölük komutanı bu durumu ciddiye alırsa eğitime çıkarmayabilir belki ama buna da mecbur değil, tamamı ile inisiyatifine kalmış bir durum.

bi çocuk vardı ciddi derecede toza karşı alerjisi vardı artık çocuk öksürmekten kan geliyordu boğazından falan.baya sıkıntı çekmişti gözünü korkutmayayım.o çocuk evde falan da özel süpürge kullanıyorum diyordu.yani senden çok daha ağır herhalde durumu.benim gördüğüm kadarı ile ağlamayana meme yok askerde.yani gidene kadar ne koparırsan kopar kardır durumu her yerde dile getir.çünkü acemi birliğinde mecburen çayır çimene çıkıcan yürüyüş falan.

muaf filan olamazsın büyük ihtimal ama birliğe katılış muayenesi sırasında belirtirsin. oradaki tabip subay uygun görürse seni hastaneye sevk eder. kısa dönem filansan bölük komutanı filan zaten müsamaha gösterir. masa başı iş filan verirler.

@high hopes ben de özel süpürge kullanıyorum evde. bazen durmadan dakikalarca hapşırıyorum. sonra gün boyu süren nefes darlığı oluyor. bence benim durumum da pek iç açıcı değil sağlık açısından.

cebinde para olsun, yapacak azmin ve disiplin. bu sporun yaşı yok. yavaş gelişir ama gelişir

sağlık durumunda sıkıntı yoksa her yaşta yapılır.

ayrıca "vucud" değil vücut; her "-de" ayrı yazılmaz.

olağandışı bir sağlık problemi yoksa kişi her yaşta vücut geliştirme yapabilir. fakat bazı sağlık sorunları nedeniyle bazı egzersizleri veya tamamını yapamayabilir.

www.odditycentral.com

amcamız 70 yaşında mesela.

Yapılabilir ama 30 yaşından sonra testosteron seviyesi düştüğü için öyle büyük kütleli kaslara sahip olunamaz. Fakat kardiyovasküler sistemin sağlıklı çalışmasında etkin bir rol oynar.

Onemli tabi. Yapilamaz degil ama yasin ilerledikce o sanat eseri gibi vucutlara sahip olma ihtimali azalir. Ergenlik oncesi yuzme gibi bircok kas grubunu calistiran sporlar yaptiysan da 1 adim ondesin.

Testosteron düştükçe zorlaşıyor tabi ama imkansız değil.

trump jatomi'de 50+ bi abi vardi, vucudu yasina gore iyiydi baya. kaldirdigi kilolar da saglamdi.

yapılır hocam hatta ömrünüzü uzatır daha mutlu eder sizi.

www.youtube.com

www.odditycentral.com

50+ babam bir kol, bir omuz, bir sırt yaptı aklınız şaşar.

he ama top gibi göbek olduğu yerde duruyor :D

önce atlarsan çok yorulursun ve ağırlık için enerjin kalmayabilir. sonra atlarsan atlayamayabilirsin kasların kasıldığı için. seçim senin.

Sonra atla. Bacak çalıştığın gün belki sıkıntı yaşarsın ama onun dışında sorun olmaz. Önce atarsan tam performansla ağırlık kaldiramazsin

sonra calisman daha efektif olur.

Önce olması lazım diye biliyorum. En azından bir 5-10 dakika kardiyo olması için yapıyorum ben sonraki hareketlere geçmeden evvel.

arnold arkadaşa danışırsan daha iyi olabilir.

Kardiyo amaçlıysa haftada iki defa, antrenmandan sonra 20-25 dakika yeterli. Ağır bacak antrenmanından sonra yapma sakın. Burada ölümden dönen biri vardı.

Antrenman öncesi ısınma için yapılabilir, fakat ben ağırlık çalışması için ısınmayı, ilk setteki nispeten daha düşük tekrarla yapılan çalışmayı daha uygun buluyorum. O nedenle haftada birkaç gün antrenman sonuna ekleyebilirsin. Fakat şunu da söyleyeyim: Kardiyo ile kazanacağın her şeyi, ağırlık çalışması ile daha efektif ve zararsız bir şekilde kazanabilirsin.

yazar burada yurt dışına çıktım demek istiyor.

eksisozluk.com

allahın ayısı yemişsin zamanında o göbek zor erir biraz. şş şişko sana diyorum. seni bu halinle kimse beğenmez haberin olsun.

evet alındıysan devam edelim çünkü bu sözlere içerlemen, alınman lazım. bu duyduğun sözler seni aşırı derecede gaza getirecektir. kendinle barışık olma. bu sadece bir kandırmacadır. göbeğini eritmek için elinden geleni yapacağına kendini inandır.

ve şimdi gidiyorsun orta halli bir fitness club'a yazılıyorsun. internetten günlük kalori ihtiyacını ve gün içinde yediğin herşeyin kalorisini hesaplıyorsun. kendi diyetini kendin hazırlıyorsun ve bu diyette kalorisine göre herşey serbest sınırları senin elinde.
ve evet kilo verdin ancak bitmedi çünkü vücudunda sarkmalar olabilir. bu yüzden dambılla çalışmalısın. spora da devam etmelisin. zaten orada ki hocalar sana yardımcı olacaklardır.

(bkz: kardiyo)

Tam yağlı beyaz peynir ye, yağsız peynir yemek gereksiz kalsiyum yüklemesinden başka bir işe yaramaz.

Bahçıvan bembeyaz süzme peyniri tavsiye ederim.

tam yağlı ye. yağ yemeden yağ veremezsin. light peynirler falan hep yararsız

Lor peyniri yiyebilirsin. Proteini ve genel olarak besin değerleri diğer peynirlere göre yüksektir.

Evde kendin de yapabilirsin hatta. Şurada anlatılıyor nasıl yapıldığı: www.tenceretv.com

peyniri çok yağsız yemene gerek yok hocam zaten doğal yağı ve çok da yoktur içinde.
Yani yağlı da yiyebilirsin peyniri yememen gereken yağlı yemekler ekmek vb vb.

keçi lor peyniri. müthiş...

Bahçıvan bembeyaz süzme peynir +1

diyet dil peyniri gayet lezzetli.

Yağsız peynir yeme. Diyette sağlıklı yağ lazım, kaçmamız gereken şey şeker.

hic bulasma. devam et.

karşı takip çok başarılı bir fikirmiş, ben olsam öyle yaparım, biraz da o düşünsün ^^

ikiye bir tepki var. 2 kişi bulaşma 1 kişi benim karşı takip fikrime katılıyor. 1 kişi anlamış beni sanki. amacım karşılık tepki ölçmek falan değil. sadece biraz eğlenmek babında o takip etti bıraktı şimdi ben edip "allah allah demek ki beni önemsiyor" desin dedirtmek. bilmem katılır mısınız? hiç bir temas kurmayacağım sadece bunu yapmak istiyorum.

ne dersiniz?

kardeş ayrılalı dört sene olmuş hala eski sevgilim diyorsun gözünü seveyim.

dört seneye her sey değişir hem de karışıklı.

edeceksen et ama normal sıradan bir arkadaşını nasıl ediyorsan öyle bu duyuruyu açman bile hata bana kalırsa.

Bu konu üstüne kafa yorman bile saçma. 4 sene önce bitmiş bir ilişkideki taraflar eski sevgili bile sayılmaz artık.

@cp yok be hacı böyle abidik gubidik şeylerle uğraşmam aslında ve buraya gelip sormazdım ama insan en dandik mevzularda bile birilerine bir şeyler sormak istiyor. olay bu. :)

stalkerlığı becerememiş, yanlışlıkla takip etmiş. etmişken de mesaj atayım da salak durumuna düşmeyeyim bari demiş. biraz zaman geçince de nasolsa unutmuştur diyerek takibi bırakıp yanlış muhabbetlere kapatmış kendini. kafanı yoracak daha güzel şeyler bul bence. gereksiz can sıkıcı şeyler eski sevgili olayları.

bence et gitsin ne olacak yani 4 sene olmuş ayrılalı üzerine neler yaşanmıştır kim bilir
soru da sorma yok neden ettin de şimdi neden bıraktın da boşver sıradan birisine nasıl davranırsan öyle davran

Kaale almazdım ben olsam... La nölüyo? Diye de düşünmeden edemezdim senin gibi :))

Madem geri dönmek gibi bi niyetin yok hiç bi bok yapma.

İlk çıktığı dönemlerde Sakkaroz kullanırken artık Glikoz şurubu kullanılıyor, tadındaki dandiklik oradan geliyor.

değişti, ayrıca içindeki meyveler de az.

glikoz şurubu maaalesef. O eski kekten eser yok şimdi.Annem yeme oğlum kanserojen der hep :)

Abi bu kadar kasmayın ya nolur. Yeni başlayan birisi hiç kullanmasın zaten. Yok supplementlere yeni başlıyorsan ihtiyacını karşılayamadığın sürece whey ve casein kullan yeter. Zaten artık neredeyse bütün wheylerde var bunlar, kriter olamaz olmamalı.

soya proteini olduğu için pek tavsiye edilmez. Ayrıca bitkisel proteine o kadar para verilmez.

Soya dünyanın en leş ürünlerinden biri. Tavsiye etmem. Onun dışında, protein tozlarındaki BCAA serbest halde olmadıkları için, yani sindirimde diğer aminoasitlerle aynı şekilde sindirildiği için, ki normalde BCAA içindeki lösin diğer aminoasitler gibi karaciğerde sindirime katılmaz, direkt kaslarda metabolize olur. Asıl numarası da budur zaten. Fakat protein tozundaki BCAA diğer aminoasitlere bağlı olduğu için böyle bir şey olmaz. O nedenle BCAA oranının da bir önemi yok. Ayrıa hepsini geçtim, Türk malı herhangi bir supplement alınmaz.

Türk malı dedik ama bildiğim kadarıyla bu elemanlar da içeriği toptan alıyorlar. Almanya'dan alıyorlardı hatta yanlış hatırlamıyorsam.

Ha hala alınmaz Türk malı, o ayrı.

Tabii protein tozu için hammadde üreten birkaç ülke var: Abd Hollanda Almanya İsrail. Benim bildiklerim bunlar. Herkes buralardan alıyor fakat hammaddeyi işleyip kullanılabilir hale getirme işlemi Türkiye'deki fabrikalarda yapılıyor ve bu işlemlerde ürünün içine ne katılıyor, 100 gramındaki protein miktarı nedir şeker miktarı nedir ambalajda yazan değerlerle gerçek değerler genelde tutmuyor. O nedenle ben çok güvenmiyorum. Bir de ithal ürünler satılırken vergisiydi kılıydı yünüydü diye 50 tane ek ücret konulup bize öyle satılıyor ama Türk malı ürünlerde böyle bir problem olmadığı halde onlar da aynı fiyata satıyor. Tamam hammadde ucuz bir şey değil ama hammaddeyi dışarıdan alıp protein tozu üreten diğer ülkelerin 3 katı fiyatına satılıyor bizde. Bu bile Türk malı supp. almamanın nedenlerinden biri.

Hardline = çöp.

Öncelikle protein tozu sadece destekleyici gıdadır yani düzenli beslenmenizi yaptıysanız protein tozu onu destekler eğer o düzenli beslenmeyi yapmadıysanız protein tozu bir halta yaramaz.

Yeni başlayan birinin pek ihtiyacı olmaz protein tozuna ama alacağım derseniz işe yaramaz da diyemem yarar. Linkteki soya proteini çöp alacaksanız en temel whey proteini almalısınız marka olarak da ben muscletech kullanıyorum. o da 150 tl gibi bir şey sanırım

(bkz: #39154275)

alma hocam. on whey iyidir başlangıç/orta seviyesi için.

lütfen hardline alma.

Elektronik.

Kindle paperwhite 2

Ben olsam kafein tableti isterdim ama senin işine yaramaz herhalde.

mug heater prizli olanlardan, usb değil

bir şeye ihtiyacın yoksa bir şey sipariş etme bence. ihtiyacımız olmayan şeyleri almaktan helak oluyoruz.

gif fistik ezmesi tabiiki

jack links beef jerky.

Asik oldugu icin. Hisler karsilikliysa kahve icilerek konusulur.

Belki de hoşlanmıyordur senden.

ilgi çekmeye çalışıyor, fazla tv izlemiş. romantik gerizekalı tv dizilerinde öyle olur ya kız hep laf sokar sonra çocuk aşık olur rahatsız bu diye :d

Örnek verebilir misin? Niyeti laf sokmak değildir de patavatsız birisidir belki.

O kadar örnek var ki. Örneğin bugün samimi olmadığım insanların arasında arabamı kötüledi durduk yere

hoşlanma konusunu bilmem ama laf sokma konusunda en iyi cevabı minik donut canavarı, shotgunwoman ve devilred verecektir.

Ne dedi araba hakkında? Bayağı yerici mi konuştu yoksa acaba sen de hassas olabilir misin alışık olmadığından onu merak ediyorum. Ben de çok laf sokarım sevdiğime, sevdiğimi bildiğinden emin olduğum için rahat rahat sokarım.

Ek: Mızmızlanmak şeklinde laf sokmam tabi. Mesela ben de arabadan gideyim; benim var onun yok, benim arabamı da kullanmıyor ben kullan diye baskı yaptığım, kaza yaparsan sigorta öder mühim değil dediğim halde. sonra diyor ki sen güzel kullanıyorsun, o zaman ben de diyorum ki işine geliyor tabi, bana özel şoförlük yaptırıyorsun. :) Yani öyle atışırız. Tatlı sert laf sokarım. Öyle şikayet etmem, yanlış anlaşılmasın. aychovsky öyle yazınca savunma ihtiyacı duydum. :)

Kisiligi oyle olabilir; genel olarak memnuniyetsiz ve mizmizdir, yakin hissettigi birilerinin yaninda bu ozelligini daha cok aciyordur.

Ilgi cekmeye calisiyor olabilir. Ancak ilkokulda degiliz ki sacini cekerek ilgi cekesin.

Arabanın çok eski olduğunu alay eder gibi söyledi. Ben sesimi çıkarmadım alınganlık göstermiş gibi bir izlenim vermemek için fakat ortamdaki bir başka kişi ise arabanın iyi olduğu gibisinden bir söz söyledi.

Anladım. O zaman hareketlerden anlam çıkarmadan bir sormak lazım "Neden öyle dedin?" diye. Bencil ve düşüncesiz bir arkadaşsa azıcık empati kurmasını istemek hakkın.

Ya tekrar böyle bir şey yaşayana kadar beklersin, yaşandığı zaman da atıyorum "Bundan sonra otobüse binersin o zaman prenses" dersin (ben olsam anında böyle derdim) ya da uygun bir şekilde bazen düşüncesiz davrandığını söylersin, o düşüncesiz zamanları da ortaya dökmek gerekir tabi o durumda ama ortam mutlaka gerilir. İncitmeden yapmanın bir yolu yok, eğer yaptığının düşüncesizlik olduğunun farkında değilse üzülebilir.

İşin tuhafı kendisinden ne rica etsem anında yerine getirmesi.

Patavatsız herhalde. Lafın nereye varacağını düşünemiyor olabilir. Belki de hiç kötü bir niyet (kötü niyet değil aslında tam ifade etmek istediğim şey de aklıma gelmiyor kelimeler) taşımadan konuşuyordur, laf soktuğunun iğnelediğinin farkında değildir.

Yani araba "ona göre" eski olduğu için eski diyordur, lafını esirgemiyordur gibi...

koşarak uzaklaş.

genel yapı itibari ile patavatsız ve laf sokan biri olabilir, sizde hoşlandığınız için üstünüze alınıyorsunuzdur belki?

Kisiligi oyledir muhtemelen, bir de beraberlige basladiktan sonra nelerle karsilaacagini allah bilir. Ben olsam kosarak uzaklasmam, kati yakitli roketle kendimi firlattirim.

1. hoslanmıyordur senın hoslandıgını dusunuyordur.
2. hoslanıyordur senın hoslanmadıgını dusunuyordur.

bence net böyle:)

Senden hoşlanmıyordur. Ya da ne istediğini bilmiyordur. Feminist damarı olan hatunlarda da böyle pasif agresif tavırlar olabiliyor.

baglanma korkusu olabilir; kafasinda muhasebe suruyor olabilir...

Pekmez?

Çok olmuş bol bol şekerli tadı olan muz kullanıyorlar kekler için.
Kek muzlu kek oluyor ama şeker de konulmamış oluyor. Nette tarifleri var, bakabilirsiniz :)

elmalı tarçınlı kek yapınca şeker koymuyorum ben. bence oluyor ;_;

Neticede kilo aldirir.

"of ya, her gün aynı tarz sorular, her gün yazmaktan kusucam artık. şekersiz kek yapılabilir mi? Yok yapılamaz kardeşim, o şeker boşuna işleniyor! Ergens sizi!" derdi mea max. cup.

Dayanamadım :))

Benim bu konuyla ilgili şöyle bir duyurum var, belki faydalanırsın: www.eksiduyuru.com

bal ve pekmezi kullanabilirsin ama biraz meşakkatli oluyor.

Fruktoz tabanlı şeker glukoz tabanlı şekerden daha zararlı, bunu bilmekte fayda var. Glukozun vücutta işlenebilirliği varken fruktoz vücut tarafından tanınmayıp direkt karaciğere gönderilen, karaciğerde en fazla 10 gramı metabolize olurken kalanı olduğu gibi yağa dönüşen bir şeker. Yani içine bal pekmez veya herhangi bir meyvenin şekerini kullanmak faydadan çok zarar verir.

her şeyi bi yana bırakalım.

bir yiyeceğin içine şeker koymak yerine neden pekmez koyayım ki?

amaç?