istisnalar hariç evet.

bir istisna örneği olarak (bkz: alex)

boy uzun olunca bence öyle gösteriyor olabilirler

Katılıyorum

Elbette. Futbol mahallede, köyde, bi top bulunan her yerde oynanabilen bişey = dokunabildiği insan sayısı çok fazla. Basketbol ise genelde "ailelerin" yönlendirmeleriyle başlanan daha sistemli bi spor. Üniversite mezunu, farklı diller bilen futbolcu (özellikle ülkemiz için konuşuyorum) oldukça sayılıyken, basketbolcularda durum tam tersidir.

hepsinden kültür ve eğitim fışkırmıyor elbette ama futbolculardan iyi oldukları kesin.

daha kültürlü değil de daha üst sınıf ailelerin çocukları. özgüvenli. yoksa kültür dediğin dinlediğin müzik türüne göre artıp eksilmez zannımca.

Kesinlikle katılıyorum ama nedenini bilmiyorum. Sadece öyle duruyorlar. Eğitimlerine dair bir bilgim yok. Futbolcuları hiç sevmem çok cahil geliyorlar bana. Hepsi aynı tip şeylerden hoşlanan, aynı şeyleri yapan tipler gibime geliyor.

genellemelere pek katılmam ama buna katılıyorum, tabi sadece bizim ülkeden bahsediyorum, çünkü sosyolojik-ekonomik bi nedeni var bence bunun. öncelikle futbolun ulaşılabilirliği çok daha fazla. bizim çocukluğumuzda basketbol maçı seyretmek, basketbolla ilgili haber almak falan hiç kolay değildi. ekonomik açıdan da futbol oynamak için çok bişeye gerek yok. çoraptan top yaparsın, iki de taş dikip kale yaparsın, mahalle arasında oynarsın. ekonomik durumun ne olursa olsun futbol oynayabilirsin. ama basket oynamak için doğru düzgün zıplayan bi top ve pota lazım. gecekondu mahallesinde sokakta basket oynayamazsın, imkan yok. bu yüzden basketbol daha elit bi spor gibi kabul ediliyor. elitlerin eğitim imkanları daha iyi olunca da basketçiler daha eğitimli oluyor. bu algı yerleştikten sonra katlanarak artıyor çünkü mesela elit aileler futbolu avam bulup çocuklarını futbola değil de baskete yazdırıyorlar.

Basketbol biraz daha "Okul" kaynaklı -En azından Türkiye'deki başlangıcı ve gelişimi- bir spor olduğu için doğru olabilir.

genel olarak böyle bir durum söz konusu. en güzel açıklamayı da şu ana kadar pandispanya yapmış.

@cesario, konuşulan şey genel kültür seviyesi, sporun zorluğu değil. basketbol daha teknik-taktik ağırlıklı bir oyun evet ama bu onları daha zeki yapmaz. futbolun da 10 tane taktikle oynandığına bakma, derinlemesine incelersen en az basketbol kadar komplike ve taktiksel manevra gerektiren bir oyun olduğunu görürsün. hatta hamlelerinin meyvesini çabuk alamadığın, mola şansın olmadığı için daha zor olduğunu bile söyleyebilirsin. basketbolda taktik tutmazsa mola alıp kenara çekersin, çizersin bi set hücumu aha bunu oynayın sikikler dersin. futbolda onu yapamazsın. bi gol yedin mi uğraş dur çıkarmak için. ikisi de kendi içinde çok detaylı ve stratejik anlamda teferruatlı sporlar ama bunun sporcuların zekasıyla alakası yok. ortalama beyne sahip her insan basketbol ya da futbol oynayabilir, tüm taktikleri anlayabilir.

Hayır. ABD'deki kolej kültürünün bizim ülkede itelenmeye çalışılan hale o.

Bizim ülkede hemen herkes futbol sevdiği için her türlü insan bu gruba giriyor e haliyle magandası da bol oluyor. Basketbol henüz o kadar geniş kitleye hitap etmediğinden dikkat cekmiyor. Yani oran aynı olsa da sayı arttıkça dikkat çekiyor

Kültür demeyelim ona, kim ne kadar kültürlü bilmiyorum. Hatta kültürün ne olduğundan da emin değilim. Ama bir fark var.

Futbolcular maçtan çıktıktan sonra ya da maça çıkmadan önce yapılan röportajlarda iki kelimeyi bir araya getiremiyorlar. "Evet, yani, oldu, önümüzdeki maça bakacağız"ın ötesine geçen futbolcu sayısı çok çok az; onların da çoğu ezberden sözcükler ve kalıplar. Sanki hayatlarında toplam 100 kelime varmış ve bu da onlara yetiyormuş,, fazlasını aramıyorlarmış gibi. Basketbolcular bildiğin normal cümle kuruyor genelde. Duygularını ve düşüncelerini söylüyorlar.

evet.

liseliler hatta üniversiteliler bilmez, basket potaları sadece kolejlerde, lüks semtlerin parklarında olurdu. basket topu ise benim gibi 80 kuşağı çocuklarının çoğunun değil sahip olmak, oynamak için dahi elini süremediği bir metaydı. belki basketbolun biraz daha elit olarak algılanmasının temeli budur :)

esas mesele ise kazanç olayı. futbol ülkemizde hep çok popülerdi ve bir futbolcu bir basketbolcuya göre -istisnaları saymazsak- çok abartı paralar kazanıyor/du. hedo gidene kadar nba'e gidip öyle aman aman sözleşmeler yapan basketçilerimiz olmadı. futbola başlayan kişinin profesyonel spor hayatını okul ile birlikte yürütmesi ülkemizde imkansız, ama basketbol biraz daha hobimsi idi , geçim derdi olmayan, daha görmüş geçirmiş tiplerin sporuydu. misal süper ligde hiç üniversite takımı var olamamış ama basket liginde lise takımı bile mücadele etmişti. itü, selçuk üni. vs vardı bir aralar, belki hala vardır takip etmiyorum.

hiç unutmam kuzenim kayseri meysu altyapısında basketbol oynardı ve takımın en yeteneklisiydi, fatih solak ise en uzun boylu ama kazmaydı. klup kapandı, geçim derdi baş gösterince bizimki bıraktı, solak ise aldı yürüdü..

ilk kez duydum boyle bir sey ama katiliyorum sanirim, aklima sey geldi shaq abi doktorasini tamamlamak uzereydi en son, conan'da konusmuslardi.

istisnaları da olmakla birlikte kesinlikle katılıyorum.

bir de ben daha 12-13 yaşımdayken, bir yandan okulun basket takımındayken diğer yandan bir spor klübünün futbol takımına gitmek istiyordum. babam da; "futbol ile edineceğin çevre biraz serseri tayfası olur. basket takımında kal, daha düzgün arkadaşlıkların olur" demişti. duyuruyu görünce aklıma geldi. demek ki genel olarak böyle -haklı- bir kanı varmış.

unlu bir futbolcu (kimdi hatirlamiyorum su an) soyle demisti:

"futbol antrenmanindan sonra tavla oynanir, basketbol antrenmanindan sonra satranc"

Yes katiliyorum. Hatta taraftar icin de bu genelleme yapilabilir biraz. Ben ikisininde tarftari degilim:)

istisnalar kaideyi bozmaz. o nedenle evet katılıyorum. katılmayanın da aklını karışlarım.

adamların adlarına soyadlarına bile baksan anlarsın

standart futbolcu ismi ahmet demir, mustafa kahraman şeklindeyken

standart basketçi ismi ender aslan, kerem tunçeri falan

tartışılacak bir şey bile değil ki bu. futbolda böyle bir şey yok ama yıllardır eğitim+basketbol başta abd olmak üzere başka ülkelerdeki gibi bizde de uygulanmakta. hatta bunun liseleri üniversiteleri kurulacak şimdi.

Futbolla haşır neşirliğim evde izlenen maç sonrası saçma programlar seviyesinde onun için kimdi hatırlayamadım. Bir futbolcuya yenilgi sonrası yorumunu sormuştu spiker, 'önümüzdeki maçlara bakıcaz' dışında ve mantıklı -hatta felsefi bir alıntıydı galiba- cevap verince kalakalmıştı.

Hiç açıp bakmadım futbolcuların ya da basketbolcuların eğitim durumlarına ancak basketbolcuların konuşmaları, açıklamaları, tepkileri, -basına yansıyan- hayat tarzları hep daha hoş gelmiştir bana da. Daha güler yüzlüler, sevimliler bir de gerçekten.
Yani evet katılıyorum.
Yine de snooker aqar esseksli dostlarım.

B-12 eksikliği nedeniyle insanları aptallaştırıyor. Ayrıca bakliyat kaynaklı aminoasitler eksik aminoasitlerdir, günlük makroda yeri yoktur.

zor ve zahmetli bi olay bence. hele türkiye gibi bir yerde. ayrıca angelus +1

bi ara sertab erener girmişti bu olaylara sonra regl düzenim değişti filan diyordu.

vegan olup her gün sadece patates yiyorsan tabi değil fakat beslenmene dikkat edersen sağlıklı, bu tam tersi durum için de geçerli, dışarıdan vitamin hapı b12 takviyesi alabiliyorsun. etrafa baktığımda da çok zeki insanlar görmüyorum, sorun b12 eksikliği olmayabilir :)

bireysel örnekler yerine bilimsel araştırma varsa paylaşılmalıdır, örneğin benim dedem günde 2 paket sigara içiyor ama 90 yaşında dersem bu sigaranın sağlıklı olduğunu göstermez

muhteşem beslenenler arasında mı görmüyorsun @frebird yoksa etin kilo fiyatı hayvani düzeylerde olduğu için et yiyemeyenlerde mi görmüyorsun? bu önemli bir fark

ortalama iq seviyeleri insanların beslenmesi iyileştikçe artmıştır. ve bu iyileşmeden kasıt "et"e ulaşımdır.

dışarıdan takviye alman gerekiyorsa bir şeyi, o zaman diyetin eksiktir. vücut (gebelikteki folik asit dışında) eğer bir bozukluk yoksa aldığın tüm besinleri güzelce emilmesini sağlamak için vardır.

bir not: b12 vitamin eksikliğinin semptom vermesi çok uzun sürer. en az 6 ay sonra hafif hafıza problemleri baş gösterir, bundan sonra gittikçe kötüleşir. b12 depoları uzun bir süre yeter yani kişiye.

bir de bikisel beslenmede tek problem b12 de değil, başka makromoleküller de var

vegan olup dikkat etmezsen besinlere yeterince ulaşamazsan sağlıksız, vegan olmayıp yine besinlere yeterince ulaşamazsan o da sağlıksız anlamında dedim, orada bir ironi var, nasıl ki veganlar aptal oluyor demek tutarlı değilse onun gibi

vücudun sentezleyemediği b12yi zaten dışarıdan alman gerekiyor, burada bir tercih yapıyorsun etin içinde mi almak istersin yoksa vitamin hapı olarak mı

rastgele beslenmediğiniz ve yiyip içtiklerinize özen gösterdiğiniz sürece sağlıklı.

veganlık bir avuç hippinin iş olsun diye yaptığı bir şey değil. gelişmiş ülkelerde pek çok aklı başında, entelektüel ve birikimli insanın vicdani ve/veya akılcı sebeplerle bilinçli olarak yaptığı bir tercih. bunlar arasında da ünlü profesörlerden tut girişimcilere, sanatçılardan siyasetçilere kadar her türlü akıllı ve başarılı insan var. bunca insanın hepsi aptal ve cahilmiş, kendileri ise her boku biliyormuş gibi "yeaa b12 yok aptallaştırıyor" deyip geçenlere itibar etmeyin.

Yosun ve soya gibi bitkisel besinlerde b12 oldugu biliniyor, ne diye etten b12 almakta ısrar edip damar tıkanıklıgı vs gibi daha buyuk problemlerle karsılaşalım ki?

Damar tıkanıklığına et kaynaklı kolesterol neden olmaz; aşırı karbonhidrat/şeker tüketimi, alkol alımı, sigara kullanımı, trans yağ tüketimi ve tembellik/hareketsizlik nedeniyle artan trigliserid neden olur. Evvela bunu bilmekte de fayda var.

sağlıksız. bahsettiğiniz biilimsel argümanları söyleyin, cevabını verelim.

Dogada hangi etcil hayvanin cok sayida bireyi herhangi bi hayvani yatirip bogazlayamaz? Kac tane et yiyen insan, yedigi hayvani kesme dusuncesine girebiliyor? Demek ki icgudusel bi problem var et konusunda?

Vegan beslenme, dengeli olduktan ve dikkat edildikten sonra evet sağlıklı. Kaldı ki beslenmeden kaynaklı bir sağlık sorunu yaşanmak istenmiyorsa bu şekilde bir dengenin ve dikkatin her türlü beslenmede sağlanması gerekir.

Özellikle B12 konusuna değinilmiş. B12 eksikliği, hayvansal gıda tüketen insanlarda da sıklıkla rastlanan bir durum. Bunu sadece vegan beslenenlerle bağdaştırmak anlamsız. Kaldı ki hayvansal gıdalardan da B12'nin yeterince karşılanıp karşılanmadığını tespit etmek zor çünkü bu vitamin bazı bitkilerin üzerinde yaşayan birtakım bakteriler tarafından üretiliyor. Hayvanlar da bu bitkileri ve bu bakterileri taşıyan toprağı yiyerek B12 alıyorlar. Günümüzdeki endüstrileşmiş hayvansal ürün sektörü ve bu endüstrideki hayvanlara verilen yemler düşünüldüğünde, onların da bir B12 kaynağı olduğu şüpheli bir hal alıyor.

Kendimden örnek vermem gerekirse sağlık açısından; 2008'de vejetaryen olarak başladım ve 2011'den beri de vegan besleniyorum. Düzenli kan tahlillerimi yaptırıyorum ve şimdiye kadar B12 dahil tüm değerlerim normal seviyede. B12'yi bazı zenginleştirilmiş gıdalar (bitkisel sütler, kahvaltılık gevrekler v.b.) vasıtasıyla alıyorum. Herhangi bir sağlık sorunum da yok. Tam aksine bu beslenme türüne geçtiğimden beri enerjim arttı, uykum daha düzenli bir hale geldi ve daha az soğuk algınlığı sorunu yaşamaya başladım.

Daha az soguk alginligina yakalaniyorsun daha enerjik ve canlisin.

Cunku dogana uygun besleniyorsun. Parcalamaya icinin elvermedigi hayvanin etini lopur lupur yutmuyorsun.

Otcullugun geregini yapiyorsun.

@varoluscusanri hocam hic hatirlamiyorum.

@kosun lan mevzu var hocam insan otcul bir hayvansa nasil sindiriyor eti? gecmiste de avlanmisiz senelerce. parcalamaya icimiz el vermis binlerce sene. markette bulamasak elimizle oldurmemiz gerekse gene oldurur bir cok insan bence. ramazanda kesiliyor gozumuzun onunde iste, hayvanlar aci cektigi icin mutlu olmasam da etini yemeye degiyor ki yapmaya devam ediyoruz.

Ozellikle kirmizi etin kalin bagirsak kanseri yaptigina ne diycez? Cidden iyi sindiriyoruz galiba

15 milyonluk insanlık tarihi boyunca insanlar daha 10 bin yıldır tarım ürünleriyle besleniyor, ondan önce, 14 küsur milyon yıl boyunca ağırlıklı olarak avladıkları hayvanlardan gelen protein ve yağlar ile arada bir ağaçlardan düşen meyveleri yiyip sağdan soldan topladıkları yeşil yapraklı otlarla beslenirdi. Bu insanların fosillerinde yapılan araştırmalarda görülüyor ki ne kanserden ölen var ne de kalp damar hastalıklarından. Ki bu ölümler tarımın icadıyla ve tahıl ürünlerine/karbonhidrata ulaşımın kolaylaşmasıyla artmıştır. Yani insanın doğası gereği etle değil de tahıl ve otla beslenmesi son 10 bin yıldaki evrimde olamayacağına göre, insanın doğası gereği et yediği bilinen bir gerçektir. Ha şimdi siz bana o zaman insan ömrü zaten 25 seneydi, sonradan uzadı derseniz ben de size o uzama antibiyotiğin bulunmasıyla oldu derim. Dediğim gibi, insanın doğasında otla beslenmek yoktur; ot, ete ulaşılamadığında yenilen yan bir üründür. Bu konuda romantiklik yapmaya gerek yok, insan etcil bir canlıdır. Son 10 bin yılı saymazsak eğer, ki bu tarih tarımın icadıyla birlikte insanların gitgide salaklaşmasına tembelleşmesine şişmanlamasına kalp krizi geçirmesine ve kanser olmasına denk gelir, insanoğlu 15 milyon yıl boyunca etle beslenmiştir.

hocam her seyin fazlasi zarar, ingilizce biliyorsaniz bir okuyun.

www.health.harvard.edu

Bazi kaplanlar kan gorunce bayiliyor :(

Uzun vadede veganlık kesinlikle yıkıcı. Vicdani sebeplerle uygulanması tabii ki saygı duyulacak bir şey ama fiziksel ve zihinsel performans olarak bir veganın, hayvansal protein ve yağ yoğunluklu beslenen biriyle yarışması zor. Sadece protein alımını denkleştirebilmek için protein kaynaklarının beraberinde bir dolu karbonhidrat alımı yapması gerek, ki bu bile eksik aminoasitleri tamamlamıyor. Bu kadar karb tüketiminin insan vücudunda uzun vadede etkileri ise dramatik olacaktır.

veganlık sağlıklı bir şey.
vegan, vejeteryan, pesketaryan, ...
ne olduğunuz önemli değil.
dengeli ve yeterli beslenme tek kuraldır.
bu tarz yeme tercihlerini sadece beslenme amacıyla değerlendirmeyin. hepsinin felsefesi farklıdır. insanların tek ihtiyacı da beslenme değildir. bu şekilde değerlendirmeli!

vegan olmayabilirsiniz. diğer yandan vegan arkadaşlarınız varsa, özellikle rica edip kendinize vegan yemekleri pişirtebilirsiniz. arada yemenizde fayda bile var hatta...

@angelus gerekli açıklamayı yaptı, insan genetiğine uygun olan beslenme vegan beslenme değildir. Genetik olarak, avcı-toplayıcı atalarımızdan çok farklı değ*iliz. Ki onlar, büyük ölçüde, taze sebze-meyve ile beslenirlerdi. @Arnold'un söylediklerine de sonuna kadar katılıyorum, gerekli aminoasitleri almak için sebze kombinasyonları yaratmak yetersiz kalabilir, tahıllara yönelmek ise uzun vadede korkunçtur.

ya cidden birazcık salak oluyorlar ne yazık ki :( bi de hemen yoruluyorlar falan. ilginç.

ama bence veganlık o gıdadan tiksinmek olmalı. ayy tavuktan yumurtasını alıyorlar o üzülüyo hayvanı kullanıyorlar diye üzülüp yaptığım keki görünce yiyemediği için neredeyse ağlamayacak mesela.

ımmhh mis gibi kokutmuşsunuz yine mutfağı yaa balııık kalamaar diye de ağlamayacak.

çok doluyum oğlum ben veganlara :( b12 alsınlar rica ediyorum. özentilikten değil de içten geldiği için yapsınlar.

Doğada aslan kaplan hayvan etini pişirmeden yiyor. Bazen günlerce açıkta kalmış eti bile yiyor.

Sen eti pişirmeden yemeyi dene bakalım. Ya da sütü kaynatmadan içmeyi.

İnsnın doğasında varmış... Görelim bakalım doğada ateş ve teknoloji olmadan "etçil" dediğin hayvanlar gibi beslenebiliyor musun.

İnsan etçil değildir. Başka hayvanın sütünü bile içemez.

Harzem +1

İnek veya benzeri bir hayvanin sutu insana yarardan cok zarar verir.

Avci toplayiciymis da insan bilmem ne..

Yok oyle bi dalga. Yanlis bir beslenme aliskanligi edinilmis yuzyillar evvel ve devam ediyor. Bu yanlislik hangi asamada basladi tespit etmek zor fakat gercek olan insanin otcullugur. Cene yapisi bile etcil degilken hangi avciliktan soz ediyorsunuz?

Köpek dişleri olan bir türün otçul olduğunu söyleyemeyiz. Omnivore denebilir belki ama bu bile tahıl bazlı beslenmenin sağlıksızlığını yanlışlamaz.

Pişirilmemiş sütü ve eti tüketemeyen, eti sütü dolapta bekletmezse bir gün sonra bile yiyemeyen canlıya da etçil denemez.

Eti, sütü, yumurtayı tüketmek için işlemlerden geçirmemiz gerekiyor. Nasıl "doğamızda var" bunu anlatın bu durumda bana.

Otçul hayvanların beslendiği formatta beslenebiliyor musun? Çamura batmış otu yiyebiliyor musun? Verdiğin örnekler anlamsız.

insan etçildir demedik, insan hepçildir, bu hepçilliğin içine de , tahıl değil,hayvansal ağırlıklı gıdalar + taze sebze meyve girer. Milyonlarca yıl boyunca, insanoğlunun temel diyeti bu şekilde olagelmiştir.

Size insanlar 15 milyon yıldır et yiyor diyoruz, siz ateşten bahsediyorsunuz. Ateş bulunalı 700 bin sene olmuş, 15 milyon yılda nerede 700 bin sene nerede. Ateş bulunmadan önce de insanlar et yiyordu ve ateş olmadığı için bilmem inanır mısınız ama eti çiğ olarak yiyorlardı. Çiğ et yeniliyordu yani sorun yok o konuda. Bizim şu an yemiyor oluşumuz, yenilmez olduğu anlamına gelmiyor. Biz daha lezzetli olduğu için pişirerek yiyoruz diye bu insanın etçil olduğu gerçeğini değiştirmiyor. İnsanlar sadece, o dönemde ete ulaşmak bugünkü kadar kolay olmadığı için -Bir avın peşinden 40 kilometre koşmak kolay değildir her gün- zaman zaman da meyve ve otlarla beslenirdi sadece. O nedenle rica ediyorum argüman sunacaksanız anlamlı bir şeyler sunun, ateşin bulunmasıyla et yemeye başladık gibi saçmalıklarla gelmeyin cidden gerizekalı gibi görünüyorsunuz. Zira 15 milyon yıl > 700 bin yıl.

veganlık out, low carb in.

en sağlıklısı low carb tipi beslenme bana göre.

Atesin bulunmasiyla etcil olduk gibi bir ifade kullanan oldu mu burada?

Milyonlarca yildan bahsediyoruz evet. Eger ki o donemde cig et yiyen bir insan turu vardi ise su an cig etten hastalik kapma durumu bile o anki durumdan evrilmis oldugumuzun acik gostergesidir.

15 milyon yıl önce insan mı vardı te allam yaa. 150,000 yıl önce "homo erectus" vardı, biz yoktuk. Bana ateşin bulunmasından önce et yediğimizi ve ölmediğimizi açıklayan bi kaynak göster gözünü seveyim.

çok sağlıklı. ama bu sağlıklı sağlıksız bakış açısı tamamen yanlış. sana insan eti çok sağlıklı desek insanları öldürüp yiyecek misin?

Homo Erectus'lar 2 milyon yıl önce de dünyada varlardı, soyları da 250 bin yıl önce tükendi. Bunun neresinde ne gibi bir çelişki var anlamadım ama isterseniz Bilal'e anlatır gibi anlatayım: Homo Erectus'ların soyu 250 bin yıl önce tükendi, o 250 bin yıldan 2 milyon yıl öncesine kadar dünya üzerinde yaşadılar. Yani sizin dediğiniz gibi 150 bin yıl önce yaşamadılar. 150 bin yıl önce soyları çoktan yok olmuştu. Yoklardı yani dünya üzerinde. Ateşin bulunmasına gelirsek, 700 bin yıl önce bulundu ateş. Homo Erectus'ların da 2 milyon yıl önce hayatta olduklarını düşünürsek, arada ateşin olmadığı muazzam bir süreç vardı, o arada eti normal olarak çiğ yiyorlardı. Tabii onlardan çok önce yaşayan İnsansılar konusuna falan girmiyorum devreleriniz yanmasın diye, 36 milyon yıl önce de onlar vardı dünyada. Onlar da eti çiğ yiyorlardı haliyle. Ayrıca bu klasik insanlık tarihindeki süreçler için benden belge beklemeniz de çok tuhaf oldu doğrusu. Bunca zaman nerde nasıl araştırma yaptınız bilmiyorum ama ya yanlış yerlerde araştırmışsınız ya da araştırdığınız şeyleri anlamamışsınız. Bakın yineleyeyim de kafanız karışmasın: 2 milyon yıl önce hayat bulup 250 bin yıl önce yok olanlar Homo Erectus'lar. Homo Erectus konusu açıldığı için ve onlarla ilgili yanlış bilgi verdiğiniz için düzelttim ben, yani ben söylediklerimin arkasında duruyorum, bir şey değiştirmedim.

Ayrıca "150 bin yıl önce Homo Erectus'lar vardı" sonucuna ulaştığınız araştırmayı nasıl yaptınız çok merak ediyorum. 200 bin yıl önce Homo Sapiens'ler vardı zaten dünyada :)

Homo erectus: 1.9 milyon yıl önce ile 143,000 yıl önce arasında yaşadığını gösteren fosil kanıtları var:
en.wikipedia.org

Ateşten önce et yiyemediklerine dair açıklama:
en.wikipedia.org

İngilizcen yetmezse yardım edeyim.

Kimlerle uğraşıyorum ya...

Tartışmaya devam etmek istiyorsan gel özele. Buraya yazmıyorum artık. Bir yerinden sayı ve bilgi uyduranlara cevap yetiştirmeyeceğim.

"Because of the indigestible components of plants such as raw cellulose and starch, some parts of the plant such as stems, mature leaves, enlarged roots, and tubers would not have been part of the hominid diet prior to the advent of fire"

ilk cümle bozdu @harzem

Homo Erectus'lar et yemezlerdi dediğinize göre sizinle tartışacak bir şey kalmamış demektir. Homo Erectus'lar ateşin bulunmasından önce de sonra da hayvanların beyni dahil her yerlerini yerdi, sırf ateş yok diye et yemeyeceklerini düşünecek kadar saf değilsinizdir diye umuyordum ama hayalkırıklığına uğradım doğrusu. Bir de Wiki'den link veriyor ya, araştırma yaptığınız yer ora mıydı :) Of ya, ateşten önce et yemezlerdi ne demek allah aşkına, son yıllarda duyduğum en komik iddia bu oldu et yemezlerdi de ne yerlerdi, karnabahar mı yiyorlardı, zeytinyağlı pırasa mı yiyorlardı :) Valla ben de sıkıldım sizden, daha zekice şeyler sunacaksanız tartışalım yok eğer ateşten önce et yemezlerdi gibi garip açıklamalar yapacaksanız bırakalım bu işi. Et yemiyorlardı dedi ya :)

Al, hemen bulunabilen kaynaklar vereyim sana:

Et yiyemiyorlardı değil sindiremiyorlardı, vücutları elverişli değildi:
www.ibtimes.com

"A key problem that researchers have encountered with Homo erectus anatomy was the small size of their teeth and jaws which were ill-fitted for eating the tough raw meat of game animals."

www.slate.com

"Access to cooked food means a hominid no longer needs enormous teeth to break down all that raw meat and roughage into swallowable hunks, nor does it need as robust a digestive system to process it all."

Çiğ et yemek insanın doğasında yok. Pişmiş et de kendi icadımız. Doğadaki diğer et yiyen hayvanlarda pişirmek gibi bi dert yok.

Kaynak gösteren hep ben oluyorum, hiç gösteremeyip kendini salak durumuna düşüren sen oluyorsun. Bi de benimle dalga geçmeye çalışıyorsun, komik adam seni :)

Ayrıca bu dakikadan sonra bu konu altında Jeniffer Lawrence'ın yeni fotoğraflarını göstersen bile cevap yazmıyorum. Az önceki sözümü bozdum zaten kendime kızdım.

"Köpek dişleri olan bir türün otçul olduğu söylenemez" denilmiş. İnsanların ağzındaki köpek dişleri öğütmek ve çiğnemek için vardır; gerçek et oburlar gibi söküp parçalamak için değil. Ölü bir hayvan gördüğünüzde ağzınızın suyu akarak onu yemek istemiyorsanız, bu sizin doğanızın otobur olduğunu gösterir.

İnsan ırkının otçul olan diğer canlılarla gösterdiği fiziksel benzerlikler ve aslında doğanızın ne olduğunu karşılaştırmalarla görmek için şuraya bir bakıverin et yediğiniz için ışıldayan, zeka küpü beyinlerinizle (git: 1.bp.blogspot.com )

Vegan olmakla ilgili şunu da anlamanız lazım. Veganizm sadece bir beslenme şekli değildir. Bir felsefedir, yaşam biçimidir ve vicdani bir durumdur. Vegan olmayı seçen kişilerin, bu seçimi yapmadan önce düşündükleri son şey sağlıklı ve/veya insan doğasına uygun bir beslenme şekli olup olmadığıdır. Çünkü etik nedenlerden dolayı vegan olmayı seçen kişiyi sağlığından ve doğasından önce o nedenler ilgilendirir ve yönlendirir. Eğer sağlık başka canlıları katletmeyi ve sömürmeyi gerektiriyorsa, o sağlığın vegan kişi için hiç bir anlamı yoktur.

Ey siz mahalle baskıcıları, "et yiyorum o zaman süper zekalıyım ve aşırı derecede sağlıklıyım"cılar, "insanoğlu 15 milyon yıl etle beslenmiştir"ciler. Bu işin felsefesini ve vicdani sebeplerini anlamıyor veya anlamak istemiyorsanız yorum yapmayın. Veganların sağlığını sıhhatini düşünmeyin. Neyin doğa gereği olduğunu veya olmadığını tartışmayın. Her doğa gereği olan şey doğru olacaktır veya kişi doğasını hiç reddetmeyecektir diye bir kaide yok! Binbir çeşit işkenceyle hayatına son verdiğiniz canlıların hücrelerini vücudunuza alarak, bağırsaklarınızda çürüyen ceset artıklarıyla, kanla ve gözleriniz endüstrinin vahşetine tamamen kapalı bir şekilde sözüm ona mutlu mesut, sağlıklı bir şekilde yaşayın. Bırakın veganlar sağlıksız olsun. Siz bir susun yeter.

Bakın size daha çok şaşıracağınız bir bilgi vereyim. Yirmilik dişler var ya, onlar sırf çiğ eti daha kolay parçalamak için vardı atalarımızın ağzında. Yani sırf eti yiyebilelim diye ağızlarında bu diş vardı inanabiliyor musunuz? Sonra ateşi bulunca etler yumuşayınca o dişe de gerek kalmadı, kullanılmayınca da yirmilik dişler bugünkü halini aldı. Yani doğamız bile eti yeme biçimimize göre evrimleştirmiş bizi. Hala diyorsunuz ki yok hazmedemiyordu yok bilmem ne :) Kaynak sunmuyorum ben gerek yok zira, sizin için yeni olabilir ama bunlar milyonlarca yıllık insanlık tarihiyle ilgili sıradan bilgiler :)

Edit: Veganlığı desteklememekle birlikte bunun temelde felsefi ve vicdani bir beslenme şekli olduğuna katılıyorum. Ama bu veganlığın sağlıksız bir beslenme şekli olduğu gerçeğini değiştirmiyor yine de.

insanların sindirim sistemi et yemek için çok elverişli değildir.

insanlar hayvansal protein olarak ne yer biliyor musunuz?

böcek. evet böcek. insanın yemesi gereken şeyler böcek, yemiş, sebze ve meyve. tahıl tüketimi de sanıldığından çok daha uzun süredir var.

www.sciencedaily.com
www.alternet.org

1)tahıl tüketimi sanıldığından uzun süredir var olsa bile, ne kadar uzun olabilir ki,insanlığın tarihine kıyasla. TAhılda problem, kan şekerinin fazla yükselmesidir. Hayvansal ürün kullanmayan bir kişi, gerekli aminoasitleri kombine etmek için tahıla yüklendiğinde, çok fazla karbonhidrat bağımlısı olmuş olacaktır. Bu da kişiyi, metabolik hastalıklara eğilimli, uyuşuk bir hâle getirebilir. Vegan değil de vejateryan olan bir kişi, bu sorunları pek de yaşamayacaktır, yumurta, süt ürnleri vs. tüketerek.

edit : böcek de yenebilir tabii, sağlıklıdır :)


2) İnsanoğlunun 700bin yıldır et yediğini düşünmek komiktir, insanın et-hayvansal ürünleri temel besin maddeleri hâline getirmeleriyle, beyin hcimlerinde pik yaşanma devirlerinin paralel olduğu artık neredeyse kesin oalrak bilinmektdir. Ateşin etle buluşması, sabun ve antibiyotikten önceki, mikroroganizmalarla savaşımız sürceindeki, ilk büyük silahımızdı; faydaları bir kez yerleşince, vazgeçilmezimiz oldu. Sindirim süresini kısaltması da çok büüykk bir avantajdı. Kaldı ki, 700bin sene de, evrimsel açıdan, anlamlı bir süredir.

3) Veganlık vicdani bir tercih olabilir, fakat doğanın gerçekleri, vicdani gerekçeleri umursamaz. Ki bana göre, ve birçok kişinin de böyle düşündüğünü sanıyorum, asıl vahşet, etinden-sütünden yararlanmak üzere mutualist ilişki getliştirdiğimiz hayvanları -bu anlamda varlıkları da bise bağımlı hale gelmiş olan- kullanmak değil; onları 'modern tesis' adı altındaki işkencehanelerde, eziyet içinde, hareket bile etmelerine fırsat vermeden, kelimenin tam anlamıyla 'meta' olarak işleyip kullanmaktır. Asıl sorgulanması gereken budur. Erdemli, geleneksel bir hayvancılıkta (Atlas dergisinin rengeyiği türkleri konu başlıığını okuyunuz, sütlerinden beslendikleri geyiklerine nasıl da can yoldaşları gibi davrandıklarını göreceksiniz), vicdanî rahatsızlıklardan sözetmek, 'snobluktur'.

takip
bir ara okiyim ben.

Kalıplarda ufak tefek değişiklikler olmakla birlikte muhtemelen onda da 38 almalısınız ama internetten alacaksanız eğer ayağınıza olmama gibi bir risk her zaman vardır. En iyisi alacağınız ayakkabıyı satıldığı mağazada deneyip daha sonra aynısını internetten sipariş vermek. Ki bunu aradaki fiyat farkından dolayı internetten alışveriş yapacağınızı düşünerek söylüyorum.

merkezi bi yerde oturuyosanız nb şubesine gidip test edin yada boyner vs. şayet yoksa

deri kundura ayakkabım 41,vans ayakkabım 42, nb 42.

NB alırken normalden yarım numara büyük al.

Sade soda iç. Tonik ile karıştırılmış özel sular var onlardan iç. Üstüne de limon sıktır güzelce. Belki 1-2 dal da nane yaprağı. Hem sindirimine yardımcı olur hem de sporunu boşa çıkarmaz.

Ben o ikilemi şöyle çözdüm, yediklerime biraz daha dikkat ediyorum ama içiyorum. Sporun da faydası olacaksa böyle olsun diyorum. 2 ayda toparlanmaz da 3 ayda toparlanır nedir yani.

filtre kahve iç?

ama benim için yemek sonrası içecek çaydır.

limonata iç

@bira sisesi kapagi
limonata da şekerli :S ?

Öneriler için teşekkürler arkadaşlar, bunları deneyeceğim =) . Daha farklı önerileri olanlar varsa da dinlerim =)...

İkisi de aynı şekilde zararlı, bir farkı yok. Yani vücuda girince ikisindeki karbonhidrat da aynı şekilde şekere dönüşüyor. Bira, artı olarak, alkol nedeniyle karaciğerde parçalanma filtrelenme gibi işlemler görüp daha fazla yoruyor vücudu. Onun dışındaki etkiler aynı etkiler, vücut "Bu şeker frappe'den gelmiş bu şeker biradan gelmiş" diye ayrım yapmıyor. Ek olarak, bu noktadan hareketle, Bira Göbeği diye bir göbeğin olmadığını da rahatlıkla anlayabiliriz. Yani ikisi de aynı şekilde aşırı tüketimde yağlanmaya neden oluyor. İçebileceğiniz zararsız şeyler kısıtlı: Su maden suyu ayran, ki ev yapımı yoğurtla yapılan ayran makbul olandır ama ona ulaşamıyorsunuz yapacak fazla bir şey yok.

maden suyu

@angelus peki ya malt bira ?

Bunlar en nihayetinde tahıl ürünü. Tahıl = Bol karbonhidrat. Değişen bir şey yok yani.

elbette bira. delirmeyin.

img1.etsystatic.com

yaz kış sıcak suyla yıkanırım. aksı taktirde üsüyorum amk. sıcak suyla yıkanınca daha bi temizlenmiş hissediyorum.

bu sorunun cevabını karşı soru olarak vermek istiyorum.
hamamlar,saunalar neden sıcaktır?

sivi ve kati maddelerin cozunurlugu sicak ile dogru orantili olarak artiyor.. sicak cayda cozunen seker miktari ile soguk caydaki ayni degil mesela..

camasir yikarken de camasira zarar vermedigi surece daha yuksek sicaklikta yikamak daha iyi temizlenmesini sagliyor..

ben usumemek icin sicak suyla dus aliyorum orasi ayri tabi de boyle dusundum ben evet

kese atabilmek için sıcak su lazım. bir de sıcak su daha iyi temizler gibi düşünülüyor

sıcak (su veya buhar) ciltteki gözenekleri açar.

sıcak su dinlendirir, soğuk su canlandırır.

sıcak su cildi yumuşattığı için daha iyi temizlediğini düşünüyorum. ancak banyoda çıkınca hamur gibi olmamak için yaz kış son 2-3 dakika soğuk suyla yıkanırım.

Bulaşıkları neden sıcak suyla yıkıyoruz dostum ?

kirler daha fazla çıkar sıcak suyla o yüzden.

bipolar olmakta bir etken. bipolarlar durulmayan bir beyne sahip oldukları için aşırı sıcak suyla yıkanırlar.

İkisi de. Su kirleri kabartır ama sıcak su daha çabuk kabartır. Aynı süreyi sıcak suyla geçirirseniz, daha fazla kir kabaracağından sildiğinizde daha çok kiri toplayıp götürürsünüz.

Ayrıca soğuk su sabunu keser, köpürtmez.

Günümüz şartlarında, yani insanların her gün duş aldığını varsayarak söylüyorum; üstünüzde nasıl bir pislik birikiyor da sıcak suyla duş almadan çıkmıyor onlar merak ediyorum. Sırf bu yüzden sıcak suyla duş alınıyorsa büyük saçmalık. Muhtemelen insanlar soğuk suyun etkilerine dayanamadıkları için sıcak suyla duş alıyorlar, halbuki sağlıklı olanı soğuk/ılık suyla duş almak. Su ne kadar sıcaksa deri üstündeki kurumalar pullanmalar yağ dengesinin bozulması o kadar fazla oluyor. Ondan sonra vay efendim ben duş sonrası kaşınıyorum yok efendim cildim neden böyle buruş buruş duruyor.

1- 'sabun' sıcak suda köpürür ve kirleri çıkarır.

3- sıcak su kan dolaşımını hızlandırır, iyidir.

2- bir de niye soğuk suda işkence çekeyim?

gördüğüm en saçma duyurulardan biriydi, söylemeden edemicem.

@neil:

1. sabun soğuk suda da köpürüyor, denemesi bedava. ama lif kullan, icat edileli çok oluyor.
2. kan dolaşımını hızlandıran soğuk sudur.
3. bana da bu sıcaklarda sıcak su işkence gibi geliyor herkes seninle aynı olmak zorunda mı? sen su azıcık soğuyunca işkence hissedecek kadar nanemollaysan herkesi kendin gibi zannetme.

saçmaysa cevap vermezsin olur biter, sana sormadım zaten. saçma bulduğun soruya cevap veriyor gibi ayar vermeye çalışmak yerine gidip zik daşak duyurularıyla ilgilenebilirsin, bir sürü var.

aslında pahalı değil..normal bir cafede toz dan yapılmıs hazır kahveye 5tl 6tl vermektense aynı fiyatı verir hatta 7tl verir çekirdekten çekilmiş taze kahve içerim daha iyi

populer kulturden nefret eden biriyim. ama starbucks haric:)

Yarım litre gerçek kahve için 5 tl hiç fena değil.

yıllardır her günümün bir öğünü yaptığım mekan.
bazen kahvaltı bazen akşam yemeği niyetine giderim fix
seviyorum. tükettiğim şeylerin tadını seviyorum.

bazı günler 2 3 starbucks gezdiğim bile oluyo :/ refresha komasına giriyorum.

ürünleri bana dandik gelmiyor

ben seviyorum. kimi starbuckslar çok sakin oluyor, bilgisayarımı, kitabımı, ders notumu, makalemi her ne ise alıp gidip kafa dinliyorum, evde bunaldığım zamanlarda.

dandik değil bence, sizin damak tadınıza uygun değil belki. ayrıca kahvenizi beğenmediyseniz değiştiriyorlar isteğiniz doğrultusunda.

popüler olandan uzak dururum o yüzden starbucks'a gitmemek için bayağı direndim. ama istanbul için pahalı değil hatta ucuz. kışın da sıcak ve sigara içilebilecek ender mekanlardan

Sade filtre kahve tercih dden bi insanin oturabilecegi en makul yer bence. Abidik guvidik konsantre trans yagi icecek olarak tercih edince pahali oluyor ama.

Edit: alternatifi olan yerde alternatifleri de degerlrndiriyorum. Onemli olan garson tacizi olmamasi ve filtre kahve.

ciddi ciddi itici buluyorum, üstelik gidenleri bile.
eminim türkiye dışında hiçbir yerde hiçbir insan adres belirtmek dışında cümlelerinin içine "işte geçen starbucks'tayım" diye mekanın adını serpmiyordur ikide bir.

alt tarafı bir kahveci, üstelik türkiye'de satış yaptığı halde türkçe sipariş verilemeyen tek yer galiba.

pahalı değil kesinlikle ama kahvesi kötü, hemen hemen hepsi fazla kavrulmuş olduğu için neredeyse yanık gibi bir tadı var.

vay arkadaş hepiniz mi seviyorsunuz lan? bende bi anormallik var o zaman. hayır bir değil birkaç ürününü denedim, birkaç yudum hariç içemedim bile o derece. verdiğim paraya acıdım. fıstıklı pastası güzeldi ama :p

fiyate bişi diyemem. ama tadı madı tırt. pek gitmem. ablam seviyor onçün gidiorm tek tük

chai lattesi bok gibi, bebek şubesi güzel.

Adı itici, her yerde karşıma çıkması da sinirimi bozuyor, düşündüklerim bunlar, hiç gitmedim, lezzet ve fiyatını bilemeyeceğim..
Ama yukarıdaki örneklerden yola çıkarak fiyatlar çok değilmiş diyorum..

Seviyorum ben, buzlu beyaz çikolata mocha gayet güzel bir içecek. Fiyatı da normal, dandik nescafeye beş lira istiyorlar başka yerlerde.

Kahveli pastasının çok çok güzel olduğunu düşünüyorum.
Kremalı içecekleri yağ gibi. İçersem filtre kahve onu da ekürim varsa french press'le alıyorum, lezzetli hem ucuza da geliyor.
Oturunca kalk denmemesi, masaya kimseninm gelmemesi falan hoş özellikleri.
Elimde tchibo kahve bardağıyla girip oturdum kaç defa o 2,5 telelik olan hani kimse de bir şey demedi.

yok lan yanlız diilsn bende sevmiorm amk. bi kere masalar fln pis. cok temizlemiolarmıdır nedir. bi oturan kalkmıo 3 saat vs vs.

Sevgilim çok seviyor. Ama ben tchibonun kahvesini daha çok seviyorum.

Öncelikle "Ben Starbucks'a gitmiyorum, orası kapitalist yuvası" diyen insanların biraz yavşak tavırlı olduklarını düşünüyorum. Zira ayağındaki ayakkabıdan cüzdanındaki kredi kartına kadar hepsi ayrı bir kapitalizm ürünü, siz onlar olmadan da yaşayabiliyorsanız eğer o zaman söyleyecek bir sözüm olmaz, takdir ederim. Yok Starbucks kapitalist yuvası deyip paranı yatırmak için hangi banka daha yüksek faiz oranı veriyor diye saatlerce araştırma yapıyorsan, bir numaralı yavşaksındır benim için. Bu işin sosyolojik kısmıydı, ekonomi sağlık ve lezzet bölümüne gelirsek de; Fiyatları gayet makul ve ürünleri (Büyük bir kısmı) kaliteli. Bugün işletmelerin birçoğu üçü bir arada ürünleri fahiş fiyatlarla kitlerken Starbucks'ta orta boy bir Americano'yu daha az bir ücretle içebilirsiniz. Üstelik granül kahve olmadığı için sağlıksız bir yanı da yok, bir de 11 kalori. Daha ne olsun. Ha sen gidip kahveyle alakası olmayan büyük boy White Chocolate Mocha içersen obez de olursun gider kusarsın da, o da ayrı bir konu. O nedenle artislik yapmaya hiç lüzum yok bence.

pahalı değil, aynı parayı verip içtiğin diğer yerlere göre (örn: kahve dünyası) kahve kalitesi daha iyi

tabi çekirdek kahvelerinden bahsediyorum diğer alengirli kahveleriyle alakam yok

ama gitmiyorum.

hic gitmedim.
bir kac kere arkadaslarim yalvardi ders calisalim diye yine gitmedim.ciktim otukene maneviyat ile orada calistim. zaten isin o kismi fail aq.

Miktar-fiyat kıyaslaması yapıldığında hiç de pahalı değil. Normal bi kafede bi bardak kahveye 5 lira veriliyor ortalama. Starbucks'ta kremalı şuruplu muruplu kocaman kahve 7-8 lira.

Ben seviyorum epey. Türk kahvesini hiç beceremiyorlar o ayrı. Ama genel olarak hastasıyız.

Hicbir sey dusunmuyorum. Hic gitmedim cunku. Gidecegimi de zannetmiyorum. Genel olarak, disarida bi seyler yiyip icmeyi pek sevmiyorum.

çalışanları çok cool. türkiye'de hizmet sektöründe çalışan garson ve türevlerinde pek göremeyeceğin bir incelik bir kibarlık var. amerikan insanında var bu özellikler daha çok. özel bir eğitimle mi bu hale getiriyorlar yoksa böyle olanları özellikle mi seçiyorlar açıkçası merak ediyorum.

tabii bu benim denk geldiğim 3-5 şube için yaptığım bir genelleme. başkası başka şeyler söyleyebilir.

öyle ahım şahım bir güzelliği yok. Bildiğin kahve işte.

ben de küçük bir yerde yaşıyordum oğlum bi kahveye 7-8 lira verilir mi lan diye atar yapıyordum. sonra istanbul şartlarında hemen her yerde kahve fiyatlar 6-7-8 lira olunca dedim ki starbucks çok da pahalı değil o zaman. hem ben seviyorum lattesini, mochasını falan. la caffe miydi neydi onu da bi kaç denedim o da fena değil onunda fiyatları aynı mesela.

Turk kahvesi disinda kahve pek sevemedigim icin iceceklerine bayilmiyorum. Pasta boregi guzel ama denizasiri yerlerden donmus olarak geldigi icin aslinda yememek mi lazim emin degilim. Ama ortam bence gercekten cok iyi. Bi kahve al aksama kadar otur kimse rahatsiz etmez tepende dikilen garsonlar yok, ister kitabini oku ister laptop i ac calis. Kisin sicak yazin serin, rahat koltuklar. Ve musteriye servis ve saygi hat safhada. Zaten adamlarin oncelikli stratejileri de musteri memnuniyeti, bunun egitimini veriyolar. Herhangi bi cafeye tercih edilir bu ozellikleriyle.

Gitmiyorum, kırk yılda bir gittiğimde de portakal suyu, soda içiyorum.

Sevmiyorum da, hiç hem de.

Seviyorum, sevmeyenlere saygı duyuyorum ama sevip de gidenlere neden bok atarlar bunu anlamıyorum kimse kimsenin beğendiği bir şeyi beğenmek zorunda değil. İnsanları içtikleri kahveye göre bile yargılamak gereksiz.

Kısaca, starbucks güzeldir. Ağzının tadını bilene...

dandik amerikan kahvesine para vermem

seviyorum. kahveleri kaliteli. ama bence öne çıkan özelliği ortam. garson tacizi olmadan istediğin kadar oturabiliyorsun.

ama starbucks sevmeyenlerin, starbucks'a gidenleri de sevmemesi güldürdü.

kahvelerin bazılarını sevdim bazılarını beğenmedim. bir kahve alıp saatlerce oturduğum oluyor ders aralarında. termoslarını merak ediyorum. kasada küçük orta büyük deyince tall grande venti, beyaz çikolatalı mocha deyince vayt çaklıt moka diyen tiplere acayip sinir oluyorum. tuvaletleri de şifreyle girilmesine rağmen pis. ürünlerinin de bazıları pahalı, bazıları normal. 8/12/16 floz boyları. işte orta boy yarım litreye yakın kahve oluyor. öyle hesapla.

Pahali degil ama ne esprisi var anlamadim bu starbucks'in. Iyi pazarlamislar ne diyim. Viyana'ya bile kabul ettirmisler kendilerini.

-haftada 4 gün giderim.
-kahvelerini severim.
-chai tea lattesine bayılırım.
-garsonlar anlayışlı.
-tek başıma gitmeyi çok severim.
-burada kitap okumaya bayılırım. (özellikle bebek, caddebostan, altıyol, bahariye(idi, kapandı) şubelerinde)
-arkadaşlarımla bir yere gitmek istersem o yer starbucks olur.
-tumbleri çok güzel.
-fiyatlar pahalı değil, ucuz da değil tabii ki.
-bazı şubelerinde ders çalışmak için özel odaları var. bkz. ortaköy sahil starbucks
-canım bir şey içmek istemediğinde bir şey almam ve saatlerce otururum. wifi ile -internetlerine bağlanırım. en ufak bir garson tacizi işitmem.
-sıkıştığımda en ufak bir çekinme hissetmeden tuvaletlerini kullanabileceğimi bilirim.


gibi gibi birçok madde. muhtemelen benden önce söylenmiştir bunlar. yorumları okumadım.

Hergün 1 tane filtre kahve içiyorum ve çok seviyorum . Eger benim gibi salt kahve içersen hem pahalı değil hem de gereksiz kalorileri tüketmemiş olursun. Bu arada kahve sevmiyorsan da chai tea latteyi öneirirm

mocha'sı vs güzel ancak filtre kahveleri beş para etmez. Ayrıca filtre istediğinde o gün ne varsa şansına onu içiyorsun.

kahve diyarı filtre kahve konusunda oldukça iyi (birde oreo frappe'si güzel)

kapitalizmin kalesi starbucks falan hep yalan hikaye. kapitalizmin daha ne kaleleri varken, starbucks a yüklenmek akıllı adam işi değil. şunu söyleyebilirsin kardesim, starbucks ve türevi tüm yeme içme zincirleri yerel tatları öldürüyor ve tektiplestiriyor, bu dogru. millet, starbucks'i statü simgesi yapmis, orada olmakla hava atıyor. bu da dogru. ama güzel kardesim, bak bir nesneye sahip olmak ve tüketmekle, o nesneye simgesel bir anlam yükleyip o simgeyi tüketmek cok ayri seyler. starbucks'ta olmayi abartip, agzini yaya yaya grande lütfen diyorsan ve bunun havasını atiyorsan, o senin mallığın, starbucks'in sucu degil.

starbucks'a girersin, kahveni icersin, oturur saatlerce rahatsiz edilme korkusu olmadan işini gücünü yaparsin, kitabini okursun. hatta ben yurtdisinda ve istanbulda bile, iş toplantilarini starbucks da yapanlari, özel dersi starbucks da verenleri gördüm. sonra kalkar gidersin. emin ol, yüzde yüz yerli bir işletmede içecegin kahveden daha lezzetlisini, daha ucuza ve bir arzunuz var mi abi tacizi olmadan içersin.

Filtre kahvesi (güne göre) genelde güzel. Tatlılarına vs. pek girmiyorum. Yiyecek bölümünü gereksiz derecede pahalı buluyorum zaten.

Kahve, kahve için pahalı evet. Fakat istanbul'da bir dışarıda bir kahve içmek için (bak nescafe değil, kahve) diğer yerler ile karşılaştırınca fazla değil.

Kahvelerden geri kalanları pek denemedim. Çoğu çok tatlı ya da acı olabilir. Doğrudur. Zaten her şeyi güzel olacak ya da her şeyi herkesin damak zevkine uyacak diye bir şey yok.

Bunun dışında
- çalışanlar daima güleryüzlü
- başına dikilme ya da kalkman için başka baskılar yok.
- uzun süre rahat rahat oturabiliyorsun.
- müzik güzel.

Kötü yanı Starbucks'a kahve içmek için değil "starbucks'a gittim" demek için gidenler. Bizim okulda bir kız vardı. Derse gelirken Starbucks'tan kahve alırdı (ya da bardak içi başka şeyle dolu olurdu bilemem) o kadar yolda o kahvenin sogumama imkanı yok. Sırf şekil.

Ha bu arada tchibo'nun kahvesi de çok güzel.

ürünleri dandik mi? nerde kahve iciyorsun cok merak ettim

kahveleri aşırı kavrulmuş ve bayat diğer tüm kahve zincirleri gibi. yapacak bir şeyleri yok bu konuda tabii. ama uygun fiyatlı işte, yolunun üzerindeyse, canın istediyse alınır. şu soğuk alengirli olayları hoş hani sıcak havalarda. ama "şöyle bi kahve keyfi yapayım" dersen adresin başka yerler olmalı.

starbucks olmasaydı acaba bu kadar kahveye düşkün bir bünyeye sahip olurmuydu müşterileri diye düşünüyorum.
çok kurumsal ve buram buram tüketim israfı bence.
hiçte merak etmiyorum nedense.
ve hiç bir zaman kahveye değil 7-8 tl, 4tl'den başlayan fiyatlarla bile sunulsa o parayı vermem.
nescafe candır.
evet kesinlikle önyargılıyım. ve bu tarz marka sadakati tüketimi konularında da yargılarımı kırmayı hiç düşünmüyorum.

"ürünleri dandik" kısmına çok güldüm. neye göre dandik? adamlara 25 yıllık lagavulin versek, sırf tadını sevmediler diye dandik diyecekler :/

starbucks türkiye pazarında işini hakkıyla yapan birkaç kahve firmasından biri. bu gözler "filtre kahve var mı?" diye sorduğunda espresso çekip üstüne su koyan, "böyle olunca filtre oluyor" diyen baristalar da gördü :/

4 sene öncesine kadar hiç gitmemiştim. Şimdi kahvesinden çok rahat rahat oturulan, kimsenin karışmadığı bir mekan olmasından dolayı tercih ediyorum. Bence çok akıllıca bir politikaları var.

Cevapları okuyamadım da starbaksa pahalı diyen insanlar var mı hala ya. Gayet makul boyuttaki kahveye 7 tl vermek özellikle İstanbul'da herhangi bir kafeye oturacak bir insan için oldukça makul.

Üstelik başınızda dikilen "hadi artık kalksa da gitse" diye bekleyen tacizkar tipler yok. Ürünleri de dandikse o fiyata alternatif olarak nereyi tercih edeceksin onu da bilmiyorsundur :D

Ben de kesinlikle gitmem diyordum, sonra çok sevdiğim bir arkadaşım kolumdan tutup götürdü. Kahveli pastasından aldık, beni nasıl ikna edeceğini iyi biliyordu... Bir de vanilyalı sütlü filtre kahvesinden aldık. O günden beri severim. F/p olarak gayet uygun bence. Kafa dürten garsonlar da yok, mis.

bak hala aynı argümanla gelenler görüyorum, bir durun arkadaşım :D

hala starbucks'a statü simgesi demeyin yahu. kadıköy'de dandik bir kafeye otursan 7-8 tl'ye üçü bir arada içiyorsun. başka şehirleri bilmem ama istanbul böyle.

yiyecek ürünlerini de manyak değiller herhalde burada üretiyorlar. o yabancı markalı gördüğünüz sodalar bile zaten türkiye'de üretiliyor artık. (çoğu bira markasının dahi türkiye'de fabrikası varken soda çok basit kalıyor tabi) kek, börek, simit zaten burada üretim. eskisine nazaran bu ürünleri de daha ucuz.

çalışanları çok iyi eğitilmiş ve çalışan arkadaşlarımdan bildiğim kadarıyla işlerine çok bağlılar. benzer bir eğitimi caribou denedi ama beceremedi. (bir de eğitim belgelerini tercüme ettiydim o kadar, okumadılar mı naptılarsa?)

he dersen ki gidiyor musun diye bana, "ayy mutlaka bir kahve içmeliyim" insanı olmadığımdan, en iyi alternatif olmadığı sürece gitmiyorum.

çok denedim en iyisi zara'dakiler.

www.aussiebum.com

indirim kısmı var yukarıda. hem aşırı uzun ömürlü, hem de çat diye geliyor taa avustralyadan.

C&A. Hem kalitesi iyi hem de tanesi 4-5 tl'ye geliyor paket aldığın zaman.

takip

Jack jones. Birde h&m de beckham donu var.
Edit: Birde h&m de 3 tanesi 25tl olan paket vardi. Biraz dandik ama.

zara, h&m

Bir soru da ben sorayım:

Terletmeyen ve rahat olan hangileri bunlarda dostlar? Böyle bol olanlar rahat oluyor ama onlar da terletiyor. Kumaşlar da boğuyor beni. Böyle her hareketimde rahat hissettiren bir de terletmeyen boxer olsa oh ne güzel.

@osurdum en rahatı slip don kardeş.
ama cinsellikten elini eteğini çekmiş olman lazım. :)

Yok o kadar değil :(.

eccük pahalı sanırım ama bahsettiğin tarzda Dagi'nin bokserleri iyidir, tanesi 30-40 arasıdır muhtemelen. ama uzun süre kullanım için idealdir.

Marks & Spencer'ın boxer'ları da iyidir.

www.bulabilirim.com

Biraz pahali ama ben m&s trunlarindan kullaniyorum. 3lu paket en son 60tlydi. %100 pamuk ve gayet dayanikli.

BİM

hacı sampuanları deiştirmen lazım hep aynı sampuan olmaz. yuzunde de varsa veya cildin krem kullanacan tbi. saclara sampu kas ve sakalın oldugun krem.

head&shoulders clinical strength var. seboreik dermatit için özel formüllü.
normal olarak yine h&s klasik/komple bakım şampuanlar ya da clear mentollüler vs. fena değil.
kullanmalısın, ama ne olduğu değişir. bana dermatolog tarafından önerilen 50 liralık krem bile daha beter ediyordu sürdüğüm anda.
bir anda geçirmeye çalışma kızarıklıkları, bunun için de sakın gidip kortizonlu krem/losyon kullanma. bulaşma, girme o yola...
sakal ve bıyık bırakmayacaksın.
her gün düzenli yıkanacaksın mutlaka.

+1 ucan spagetticanavari
clear ve head&shoulders kullan.hangisi iyi gelirse ona devam edersin.doktor ketoral vermiştir onuda üç günde bir sürersin.
şu kızarıklıkların içinde yediğin şeylere dikkat etmelisin.etmezsen o burnun çevresi ilerde göğüs kafesi dirsek vs. gibi yerlerde de çıkabilir.
bunları sakın ha sakın yeme: kuruyemiş - yağlı şeylerden uzak dur özellikle cipslerden - portakal - domates - tüm acılardan - baharatlardan - yumurta
çok sıcak duş alma.stresten uzak dur ve üzülmemeye çalış.
yazın az kışın çok olur.
döküntülerden üç gün kurtulursun bir gün çıkar sonra yine yok olurlar.

en önemliside bununla yaşamaya alış.çünkü bunun kalıcı bir tedavisi yok!

Gecmis olsun. Aramiza hosgeldin

Saclarin icin head and shoulders intensive treatment ya da vichy dercos

Cildin icin elocon losyon.

Dislerin icin colgate aktif beyaz

Stres yagli yiyecekler abur cubur cikolata ozellikle bitter gazli iceceklerden uzak dur.

Sicak suyla dus alma.

Cildini ve saclarini kasima.

peki şimdi head&shoulders clinical strength mi intensive treatment mi ?

@ucan spagetticanavari sakal ve bıyık olamyaınca da bebek götü gibi suratım oluyor onun yerine sakal ve bıyık olsa ama onları daha iyi bakımla sağlıklı tutmaya çalışsam ? Üritker de olduğundan her gün düzenli yıkanamıyorum kaşıntım çok artıyor.

@uykulu_fb dirseklerimde göğüs kafesimde sırtımda her yerimde kızarıklık ve dökülme mevcut hocam o yüzden neler yememem gerekiyor ayrıntılı bir liste var mı acaba ?

@halitkin vichy dercos'un hangisini peki değişik çeşitler var sanırım. Elocon losyon kortizonlu olduğundan kullanımında ne gibi sıkıntılar doğurabilir ? Diş macunu tamam ama diş fırçası olarak ne dersiniz ?


!!! Bir de bu dökülmeler ve kaşıntılar benim kulaklarımda sırtımda göğsümde de oluyor bunun için kullanabileceğim bir şeyler var mı ? !!!

doktorunun ismini soracaktım "işini iyi yapan" dediğin için ama böyle alengirli bir rahatsızlık teşhisi koyup hastasında bu kadar soru işareti bırakmayı becerebilen doktor iyi midir bilemedim..

Abi ben bu illeti ilkokuldan beri, 20 senedir falan çekiyorum. Denemedigim 1 tane sampuan kalmamıştır bu süre içinde. Ama yaklaşık 2 aydır head and shoulders clinical strength kullanıyorum ve hakikaten hala inanamiyorum bu kadar iyi gelmesine. Mucize gibi geliyor bana. Sende aynı etkiyi gosterir mi bilmem ama ilk deneyeceğin şampuan bu olmalı. Marketlerde bulamazsın. 3ka.com.tr gibi bi siteden almıştım ben. Yaklaşık 40 TL bir şişesi. Mutlaka dene!

Head & Shoulders Intensive Treatment ile Clinical Strength aynı şampuan. Piyasada olan Clinical Strength.

işini iyi yapan doktor demişsin ama doktorla eksik açıklama yapmış, eksik ilaç yazmış, sonra gelmiş burada soruyorsun.

ilaçların kullanma talimatında her gün yıkanın, ilacı öyle sürün filan demiyorsa her gün yıkanmak saçlar için zararlı.

15 senedir seboreik çeken biri olarak vichy dercos ccc dir. hiiiiç bir rahatsızlığı olmuyordu ve saçı yumuşacık yapıyordu.

aynı şampuan olmasın diye üstüne sebamede başladım şimdi katır katır kaşınıyom bitli gibin. off

@warrior princess ben tam olarak anlatamadım derdimi mesela göğüs ve sırtımı söylemedim kulaklarımı söylemedim. Diğer sorduğum şeyleri tabiki doktorum da söyledi ama genel görüşleri de almak istedim. Uzm. Dr. Hacer Karadadaş

@hocam ben bu şampuanı internetten almak istemiyorum çünkü sahteleri olduğunu söylüyolar. Eczaneye sordum marketlere bakman gerekiyor dedi marketlere baktım yok. Nerden bulurum bilmiyorum.

@angelus evet ben de sonradan fakettim kusura bakamyın.

@mea maxima culpa evet soruyorum hocam ve bu sizi nasıl rahatsız etti? Sözlüğün muhtarı mısın ?

@Marcus Aquila @shiranai hocam galiba vichy alacağım.

www.itusozluk.com

Tadını seviyorum çünkü.

psikolojik problemle ne alakası var?
tadı güzel geliyordur içiyordur, sert kahve seviyordur, kahvenin tadını bozmak istemiyordur...

valla ben içiyorum. asla şeker ve krema, süt falan da kullanamam. tadı bana daha kötü, katlanılmaz geliyor içinde şeker, krema olunca.

edit: qazaqwsx +1 gerçek kahve işte o cidden.

sürekli içiyorum. o tadı seviyorum ve ayıltıyor da.

alışkanlıkla alakalı bir şey. bi de uyandırıyor cidden. sabahın köründe sınavım varsa genelde sade kahve alırım.

benim için gerçek kahve işte o..

Zevk agiz tadi meselesi neden problem olsun hem de psikolojik ?

Iki turlusunu de icerim hangisini tercih edersen kremasiz hafif tatlandiricili.
Zaten yaninda tatli kurabiye vs tuketiyorsam salt siyah kahve. Turk kahvesi de sekersiz cok guzel oluyor dene bence

her gün 3 fincan içiyorum. Özellikle kahvaltı niyetine içilen sade kahve müthiş bir lezzet. 4 sene öncesine kadar şekerli içerdim, tadını bozuyomuşum.

içiyorum, zevk alıyorum ve ayılıyorum.

trollmüsün bilmiyorum ama mottomuz "just black" :)

ahaha. ilginç gerçekten.

kahve denen şey o zaten. insanlar acı bulduğu için sonradan içine yumuşatıcı şeyler koymuşlar. krema dediğin bol yağlı bir toz sadece.

ben kahve sevmem, ben çaycıyım. ama çayı da şekersiz içerim. yıllardır hem de. şeker dediğin şey zehir asıl.

bende içerim ama krema olmadığı zaman. şeker kesinlikle kullanmam çayda dahil. böyle yrk gibi adamım.

Soruna yanci olayim ben de... bu kadar cok kahve iciyor herkes kimsede selulit problemi olmuyor mu carpinti olmuyor mu? Kime sorsam 7 /24 kahve iciyor.
Soruna donelim tekrar krema rezil bir sey. Arada ben de kremali ictim ama o kremayi cay kasigiyla al ve agzinda beklet islandikca agzina yag akiyormus gibi his veriyor. Bunu da dene bence kremayi iceceklerde bolca kullanmazsin. Ha bir de bardaga kahveden cok krema ve seker doken var. Kahve aromali krema iciyorlar.

dandik kahveye denk geldiysen sevmemen doğal. iyi kavrulmuş, taze çekilmiş kahve her türlü içilir.

bruceandwayne umut sarıkaya'nın gene muhteşem tespitiyle baya en geçerli cevabı vermiş bence adsfsdf. insanlar böyle prim yapacağım derken bir süre sonra kendini de yaptıklarının aslında güzel bir şey olduğuna inandırıyorlar. sürü psikolojisi de var, toplum baskısı bile var.

çok nadiren de olsa sabahladığımda ve diğer güne devam etmek zorunda olduğumda içiyorum ben. bok gibi bir şey ama uyanık tutma konusunda iş görüyor.

Bu sorunun tek bir cevabi var o da stimulant etkisinin artmasi.

Cok guzel cunkum. Denemeden bilemezsinnn. Alismasi azcik zaman aliyor tabi.

İçine şeker krema süt kattığınız şey kahve olmuyor ki, bence cinslik bu şekilde içenlerde.

zevkler ve renkler tartışılmaz derler.

Hem kokusu kaybolmuyor, hem tadı güzel

bruceandwayne süper bir paylaşımla yardıra yardıra güldürürken olayı açıklamış. şimdi komik olan şey aynı zamanda anlamadığım şey ne biliyor musunuz 2-3 hafta zor gelir iğrenç gelir ama sonra alışırsın insanları. şimdi size bir şey söyliyim mi. iğrenç böcekli möcekli uzak doğu mutfağına da 2-3 hafta içinde alışırsınız ilk 2-3 hafta zor gelse de. böyle saçma bir düşünce olabilir mi niye olmadığınız bir şey için olmak zorluyorsunuz ? en baştan sevmeyenleri anlarım tabii ki ama bu 2-3 hafta zorla sonra alışırsın demek sizi tamamen bruceandwayne'in paylaştığı karikatürün durumuna sokuyor.

not: sağlık amaçlı şeker ve krema kullanmayanları da tenzih ederim.

Şu sade kahve işi benim de ilgi alanım. Hem peder şeker hastası onu geciktirmeye çalışıyorum hem de kafeini daha iyi hissediyorum.

ben başka türlü kahve içmeyi bilmiyorum. kendimi bildim bileli çayı da kahveyi de şekersiz içiyorum. krema süt koymuyorum. başlangıcını bilmiyorum, çocuklukta olsa gerek. tarif etmek için söylüyorum; de ki kolaya de ki şalgama süt ya da krema koyduk, bendeki algısı/etkisi o yönde olur galiba.

kahve. kahveyi seviyorum abicim.

süttten nefret ediyorum şekeri sadece sabah 10'da yaptığım kahvatıda çay içersem ona katıyorum. onun dışında içtiğim çaya da katmıyorum. kahve tek başına şahane bir lezeet bok etmenin alemi olmadığı için sade içiyorum.

öncelikle şeker ve krema daha sağlıksız hale getirdiğinden.
sonralıkla tadı sadeyken de gayet güzel olduğundan...

çok tatlı şeyleri yiyip içmiyorum zaten genelde, bayıyor. kremalı ya da şekerli olunca kahve bile bayabiliyor. koysam da az koyuyorum.
kahveyi de genelde zevkten çok kafein için tüketirim. acelem olduğunda soğuk suya 4 kaşık nescafe classic atıp diktiğim bile oluyor.

psikolojik bir problem tabii ki değil. böyle düşünülmesi çok saçma olur. o tattan insan nasıl haz alabilir anlamıyorum demişsin ya. 3 ay öncesinde bunu ben de merak ediyordum, şimdi ise bir insan nasıl şekerli sütlü içebiliyor bunu merak ediyorum. geçenlerde birisi sormuştu ki; ben artık hazır şeyler tüketmiyorum, sıvı olarak su/süt dışında doğal ne tüketebilirim diye. ve birisi fikren demişti ki; şekerli olan şeyler içilebilir/yenilebilir şeylerdir, tadı güzel şeylerdir diye öğretilmiş bize hep. hakikaten de öyle. tatlı şeyleri tüketirken nasıl mutlu olup zevk alıyorsak bence tatsız şeyler de tüketilirken gayet zevk alınabilir.

Yanlış soru. Asıl soru şu: şeker ve krema gibi tiksinç şeyleri nasıl tüketiyorsunuz? Hiç iğrenmiyor musunuz?

Kahve çok sevmem ama çok uykum varsa sade içerim.

Tamamen damak tadıdır. Kahvenin aromasının farkına varabilmekle ilgili. O güçlü tadı almakla ilgili.

Krema/Süt ve Şeker koyduktan sonra Sahlep iç daha iyi.
(Bence tabi)

gerçek kahvenin tadını seviyordur çünkü, o saçma kremanın yada şekerin değil.

krema ve şeker mi? ıyyy
doğrusu;
yağsız süt (latte scremato) ve esmer şeker (zucchero di canna)
ayrıca siz hala neskafe mi(granül kahve) içiyorsunuz?
iğrençsiniz...

çok daha güzel oluyor çünkü.
çok hafif süt katıyorum, oh mis.

Ben seker atiryorum ama asla krema koymam. Sebebi ise midemi bulandiriyor krema ya da sut koyarsam. Icemiyorum oyle.

asıl şeker ve krema bozuyor kahvenin tadını da ondan.

güzel diye.

kahve diye o iğrenç çamur gibi nescafeden içiyorsanız o ayrı ama zaten ona ne koyarsan koy içilmez o iğrenç tatla zaten.

dozunda ayarıyla yapılmış bir filtre kahve tek başına mis gibi içilir. keyif için süt de koyulur da krema nedir allahaşkına. sütü, şekeri bir de üstüne kremayı basınca o içtiğin kahve olmuyor. tatlımtrak kahve aromalı başka bir içecek oluyor.

"psikolojik bi problem mi acaba?"

hocam gömdün bizi. şeker hiç kullanmıyorum zaten. arada da süt koyarım. onun dışında çoğu zaman şekersiz, sütsüz içerim kahveyi. kahveyi yumuşak alıyorum. bir şey koymama gerek kalmıyor. petrol gibi olmuyor anlayacağın.

tamamen şirket geneline, nasil giyinildiğine bağlı. öteki kadınlara kıyasla daha gündelik kalacak ise giymeyin.

eğer bu günlükse ofiste giydiklerini görmek isterim. gayet de giyilir bence.

Giyilir gayet şık.

beğenmedim.

Ben giymezdim. Erkek olduğum için bende pek hoş durmazdı ama kadın olsam giyerdim.

devilred +1, transparan falan mi giyiyorlar ofiste yahu. ustelik sitedeki modelin gogusleri poposu falan minnak, belki sizin ustunuzde teshirci gibi durur belli olmaz.

bence şık. bittabi giyilebilir. :)

Mürebbiye elbisesi gibi ya. Giyilir de güzel değil bence.

küçük meme vakası, meme boyutuna göre giyilir ya da giyilmez

yazılmadan yazıyorum spor yap. kardiyo yap yani kalp atışın hızlansın.

kardiyo +1

bir de şuna bak (bkz: insülin direnci)

Bol protein, bol zeytinyağı/tereyağı, bol su ve sebze. Spor geçmişiniz yoksa uzun yürüyüşler; varsa kardiyo/hiit. Sebze harici sıfır karb. Bu kadar.

şekeri de hayatından çıkartman lazım ayrıca

Bol zeytinyağı, bol tereyağı yanlış
Sıfır karbohidrat yanlış

eksisozluk.com

cuma gördüm, hemen başladım. öneririm. pek zaman da almıyor. ama zorluyor baya.

ben şekeri tuzu bıraktım. bisküvi gibi avurcuburları bıraktım icetea kola gibi içecekleri bıraktım porsiyonları büyük tutuyordum yarıya indirdim. yürüyüş ve bisiklet e bindim. koca bir göbeğim vardı şu anda neredeyse düz olacak 3 4 haftada oldu bu 5 Kilo verdim bi de ara sıra yüzüyorum ek olarak. öğünleri doğru yap. ekmeği azalt ben beyaz ekmeği bırakıp tam buğdaya geçtim sabah 2 dilim öğle 2 dilim akşam çorba pirinç Pilavı gibi şeyler varsa yok ama bunlar yoksa 1 dilim. bakalım devam ediyorum normal kiloma ulaşınca ağırlık ve mekik olayına girecem. 4 Kilo fazla var şu anda.

ekmek yemeyi kesin.

(bkz: ketojenik diyet)
(bkz: intermittent fasting)
(bkz: hiit)

çok değil bence ama hep şekerli meyveler tüketiyorsun, şeker oranı daha az olanları tercih edebilirsin belki.

ekleme: dilim yazmışsın ama ben kavunu dilimledikten sonra her bir dilimi dört-beş parçaya bölersin ya, hah o parçalardan 6-7 tanesini gözümde canlandırdım. o kavun bayağı fazla bence, biraz da kavun olmasından ötürü tabii.

her gün 6-7 dilim kavun çok, benim dilim kalınlığıma göre neredeyse bir tam kavun eder.

1 porsiyon. 1 porsiyon = 1 Elma

Çok aşırı hem de.

1 porsiyon max, ama hiç tüketmezsen de olur.

Bir sebep, bahane, gerekçe falan da mı yok? Size "Şu şu şu nedenden dolayı" diye bir şey çıkmadı mı?

abi arka arkaya 20. hesap mı uçtu da "artık" zoruna gidiyor?

birinin tavuğuna, horozuna kışt demediğine emin misin?

02.09.2014 19:42 [uçur] nefret soylemi

bugüne kadar 1 entrym dahi silinmemişti, eğer nefret söylemi yapsam çok silinirdi.

yani uçuracakmış ordan hangisini seçeyim diyip bunu seçmiş.

eğer siyasi olarak moderatörden farklı düşünmek tavuğa horoza kışt demek ise bunu bilemem. ama yazdıklarımın hiçbirisi suç teşkil etmiyordu.

boşver bu durum sözlük kurulalı beri böyle zaten. dertlenmek manasız. denecek bir şey, yapacak yorum yok.

nefret söylemi yaptıysan bunu duyuruda yazsaydın. adamların nefret söylemine toleransı yok belli ki. 2-3 veya 40-50 nefret söylemi ile 1 tanesinin arasında da bence fark yok. ya da 4 gg = 1 nefret söylemi falan diye skala da yok. adam uçurmuş işte.

ha gerçekten yaptın mı yapmadın mı bilmiyorum. moderatör kaldı mı onu da bilmiyorum. böyle durumlarda komple teorilerine başvurmak yaygındır. entrini görsem ona göre konuşurdum

nefret söylemi vs. yapmadım işte.

Uçurulmanı sağlayan entry nedir?

ben de uçtum. yapacak bir şey yok. adamlar uğraşmak istemiyorlar. çaylak bile yapmaya tenezzül etmiyorlar, ssg veya kanzuk'a ulaşmak mümkün değil, itiraz diye bir şey yok. seni beni uçsa ne olur, kondüktörler yarın 10 yazar alır, bir yazardan bir şey olmaz diye düşünüyorlar. benim 8000 tane entry'im silindi, 8 yıldır yazıyordum, iletişimden yazdım cevap mevap yok.

nefret söyleminin hala ucu açıkken, bu konuda açılan davalar yıllarca sürebilirken, kanzuk bir elinde dürümle 30 saniyede nefret söylemi olup olmadığına karar verebiliyor. o kadar yetkin bir arkadaş.

uçurulmamı sağlayan entry ne ben de bilmiyorum

moderasyon tarihçem bundan ibaret.

02.09.2014 19:42 [uçur] nefret soylemi

bundan önceki hesabım çöp entry diye bir notla uçurulmuştu.

ki öyle bir durum kesinlikle yoktu o an onu seçmiş uçurmuş.

bazıları var sözlükte onlar ne yaparsa yapsın hiçbir şey olmuyor biz hiçbir şey olmasa da uçuruluyoruz. hakikaten ilginç

bi standart yok dostum. kaşar veya hit getiren akp trollüysen uçmuyorsun, hatta uçtuktan sonra geri alınabiliyorsun. şu anda bile 15 gg ile uçmayan yazarlar var.

standart olmaması zaten başlı başına skandal.

uçurunca entrylerin yedeğini de atmıyorlar. uçurulcak bir şey yazıyor olsam kendim yedek alırdım.

evet en korkuncu entrylerin artık geri gelmemesi

bir kere haklı bir kere haksız uçuruldum. 3üncü uçurulmamı ben de anlamamıştım. sanırım kafam iyi devrik başlık açtım diye. yani bende 3 tane leyla var

demem o ki alakalı alakasız uçurulma operasyonu dönüyor bence. kasıtlı uçurulmalar var

sanıyorum ki bunun sesi çıkmaz dediklerini çat diye uçuruyorlar.

arkadaşlar bu tip konular için ssg ve kanzuk hariç görüşelebilicek, itiraz edilebilecek, dert anlatılabilecek bir yönetici var mı? yoksa kanzuk veya ssg'ye nasıl ulaşabiliriz.

amma içerlemişsiniz. komik bi durum. uçurmuşlarsa yazma sen de. başka derdin mi yok

Herkes bahanesiz uçurulabilir. Üzülmeyin,zaten sözlük berbat durumda.duyuruya özel hesap açıp burada takılın,daha faydalı.

kasıtlı uçurulmalar var... hdp başlığında bir pkk'Lının twitini yazmıştım. o twiti ben yazmışım gibi uçurdular. işin ilginci o gün ve önceki gün mhp terörist örgüttür yazan bir adamın başlığını sildiler uçurmadılar. aynı adam sonra 2 farklı başlık açmıştı o duruyor...

İşin içinde yavşaklik var, 5 senelik hesabı çat diye ucurdular..nefret söylemi

Sözlük kurumsal oldu olay para sadece, yetkili yok

Keyiflik faktörü tavanda yapılan ayıp başka ne denir ki

ne kurumsali olm. tipik turk kapitalisti bu kancuk denen o.c. ve ssg. sen yoksan baskasi var diye dusunuyorlar. vahsi kapitalist uygulamalarini' yazarlarini somurmelerimini ise humanizm oynayarak kapatmaya calisiyorlar.

E nefret söyleminde bulunmuşsunuz işte, başka nasıl bir neden olmasını bekliyorsunuz ki uçmak için? Bunun için gg nedeniyle entry'nizin silinmesine gerek yok zaten, hatta hiçbir entry'nizin silinmesine neden yok uçmak için. Keza formatı bilip bilmemeniz de aynı şekilde önemli değil. Zaten ortada bir format da yok. Yapmamanız gereken iki şey var: Gg. içerikli ve nefret söylemi barındıran entry'ler girmemek. Bunun dışında ne yaparsanız yapın uçmazsınız zaten. Ayrıca hem nefret söyleminde bulunup hem de olaya bu kadar masumane yaklaşmanız çok tuhaf olmuş.

Not: Konuya "Ama herkes yapıyor neden uçan bir tek ben oluyorum" tadında yaklaşmazsınız diye umuyorum.

kime gore nefret soylemi? kanzuk denen siskonun pc basinda durum yerken 30 saniyede verdigi karara gore mi?

Müslümanlar için dünyayı s*ken arap artıkları ifadesini kullanabilirsiniz.

Aleviler için cennete gidemezler derseniz entry'niz gg ile silinir. Bu ne saçma iş anlamadım ki?

Sözlükten henüz uçurulmadım; fakat 5gg ile diken üstünde yazıyorum artık bu sebepten ötürü.

Laik, ateist, gezici, komünist, alevi, pkk sempatizanı, solcu.

Şu sıfatlardan en az birini taşıyorsanız gene kafanız rahat. Her türlü müsemmayı gösteriyorlar size karşı.

Ama Müslüman, dindar, sünni, inançlı, ak partili, ümmetçi, sağcı, milliyetçi'den en az biri iseniz geçmiş olsun.

Anında ekşi sözlük istiklal mahkemeleri ipe yollar sizi.

Bir de anlamadığım eşcinselliğe sıcak bakmayan insanlara her türlü aşağılama, garipseme gırla gider homofobik kelimesi altında. Eşcinseller için genetik hastalık dediğim için 2 entry'im uçuruldu. Siz sokakta ayağında topuklu ayakkabı, kıçında tanga, üstünde sütyen, kafasında boynuz olan bir erkek mi görseniz garipsersiniz yoksa cinsiyetinin gerektirdiği gibi yaşayan beni mi?

Hey Allah'ım, bu sözlüğü hiç anlamıyorum. Bu kadar mı gerçek dünya'dan kopuk bir kesim var yahu?

Xero senin de gidişin yakındır... Sansür olmadığını iddia eden bir sözlükte nefret suçu olması başlı başına bir garabet zaten...

yesin adam tövbe tövbe, sana ne? yapma yemek istemiyorsan :)

yeme deme, ama yemek de yapma. haftada 2 kere falan yemek yap.

dışarda da herkes kendi hesabını ödesin bi yerden sonra farkına varabilir sıkıntının.

Surat yapıyor ama yemek yapmicam dersem de yarım saat ofluyor pufluyor, geçen gün ikimizde aç kaldık yemek yapmadım gece 3 de makarna yaptım yine evden yemeye takmış durumda. Yemesin istiyorum ben, iştah kesici falan zararsız yok mudur vereyim az yesin :D

kurt vardır belki ya da hipertriodi.

Sevgilinizin kendisi kendine çeki düzen vermek istemediği sürece hiçbir şey yapamazsınız, boşuna uğraşmayın.

Gidip TSH hormonunu bir ölçtürün.

Pardon da böyle dürümleri üçer beşer yiyen adam kendi yediği yemeğin parasını versin niye sen ödüyorsun anlamadım. Hem oğrenciymişsin ayıptır

Evde makarna yap salçalı. Mercimek haşla koy dolaba beğenen yesin beğenmeyen ya kendisi yapar ya da parasıyla ısmarlar. Oh ne ala milletin kesesinden tantuniler dürümler

Yemek yapmayınca oflayıp puflamak nedir ya, sevgilisi misin sen aşçısı mı? Günde 5 kilo yemek yiyosan git kendin yap yemeğini diyemiyo musun?

Doktora gitsin bu arada, tiroid problemi olabilir. Ama adam itici yani.

eskı sevgılım kahvaltıda 12 boyoz 1 gevrek yerdı bırkere hıc usenmedım saydım. ben yaptıkca yıyordu deli gibi. 1 haftada sırf yemek ıcın ona 500lira harcamıstım sonra bıraktım yapmayı, almadımda duzeldi.para harcamamak ıcın :) hep yapma.

Kendisi veriyor parasını ya ama evlenmek istiyoruz o zaman birikim olmuyor işte ben de çalışıyorum, yüksek lisans öğrencisiyim ama ev kirası şu bu var zaten bir de üstüne bu kadar yemek masrafı hoşuma gitmiyor.

sen yemek yapmak mecburiyetinde değilsin, kendi yapsın. dolapta peynir, domates vardır, yesin otursun.

o yapsın yemeği. bilmiyorsa da öğrensin.

burda en son düşünülecek şey harcanan para. bi ayakkabı bi de kaliteli makyaj malzemesi kadar harcamıyo ya?

önemli olan sağlığı. şimdi bişey olmasa da ilerde çok sıkıntı çeker. doktora gidin bi siz.

gitmemekte diretirse de yemeğini kendi yapsın. ama dışarda yemekle aynı masraf olur.

@seksen9 aynen öyle oluyor geçen gün yemek yaptım gittim malzeme aldım 45 tl tuttu geldim yaptım ve bitti. Dediğin gibi damarları falan tıkanacak bu kadar yağdan etten ya korkuyorum valla.

yemek yapmak zorunda değilsin, yemek yapmadın diye dışarıdan söylemek de zorunda değilsiniz, ona kendisinin de yemek yapabileceğini söyle.

Bi hastaligi olabilir. Eger koteol edildiyse ve hasta degilse hormonlarini oyle kabul edip haftada 2 kez 1 kazan yemek pisirerek kurtarabilirsin. Mesela benim erkek aekadasim da cok yiyor ben de sikildim her gun her gun yemek pisirmekten. Dun bol bol bulgur ve nohut pisirdim artik bir kac gun yeriz. Bazen 2 gun ust uste ayni yemegi yemek istemedigi icin disaridan soyluyor ve yemrk cope atiliyor. Bu durumda ne yapmak gerekir ben de cozemedim :p
Tavsiyem, tantuni vs yapma et cok pahali haftada 1 gun et yap onun disinda kiymali yemekler pisir. Bakliyat vs yap suyuna ekmek banacagi seyler yapip ekmekle sisir karnini:) patatesli yumurta yap ben de yerim:))

Annem babamla evlenmeden once babamin bir arkadasi anneme 'Ama o cok ekmek yer' demis. Annem de saf bir sekilde 'Ekmek bakkaldan, firindan alinir' diye dusunmus. Meger babamin memleketinde yemek yerine ekmek denirmis. Annemi mutfak disinda bir yerde gormedim. Pilavi tek seferde 1.5 paketlik yapar, her hafta 12 kilo domates alirlar eve. Yemek olmadiginda evde teror estirir babam. Bir oturusta 3-4 tabak yer. Kalp dedik, saglik dedik, 'Omur benim, istedigim gibi geberirim' dedi. Annem hep 'evlenirsen hesap bilen, sinirsiz, yemek yemeyen biriyle evlen' der. Ucunden cekti. Ama ki annem 45 yil once evlendi, devir onun devri degil artik. Ne kadari ile basa cikabilecegini, ne kadarinin senin gozunun alabilecegini hesaplayabilmek gerek. 'Yeme' demektense 'Basa cikamiyorum, ne yapsak' deyip ucuz yemek icin oneriler sunmak ve onun fikirlerini de almak daha yapici. Adam senin uzuldugunun, yoruldugunun farkinda degildir, farkinda olsa o da senin biraz daha rahat olmani ister.

yapsın kendi yemeğini.

adam tantuni yapan kız bulmuş,hizmetçi niyetine kullanıyor. evlenince ayaklarını da yıkatır sana,demedi deme.

böyle durumlarda empati yapılamıyo pek. elimizde midesi gerilmediği sürece doymayan bi insan var. hani aç mı bırakacaksın zorla?

oturup bi paket makarnayı bitiriyosa sıkıntı olabilir ama güzel güzel sebze yemeği yapsanız gönül rahatlığıyla yersiniz işte. fırına atın sebzeleri adam başı da 2-3 but koyun oh mis.

ama yemeği birlikte hazırlayın. her anında yanında olsun. ben kendi hazırladığım yemeği daha az yiyorum. yaparken gözümüz doymaya başlıyo sanırım.

küçük tabaklar kullan ve az koy. bittikçe alsın. yanında salatayı bol tut. yoğurt olsun illa ki. bunlar yağ alımını azaltmak içindi.

ama sorunun ne olduğunu anlamak için doktora gitmek şart. illa hormonal bi sorun olacak değil, psikolojik bile olabilir.

bazı erkekler öyle oluyo. benim sevgilim de çok yiyo ama kilo almıyo sadece göbeği var biraz dediğin gibi. ben onun yediği kadar yemek yesem kesinlikle obez olurdum. demek ki metabolizması hızlı yakıyo bi şekilde.

ama artık sosyal hayatını ilişkinizi etkiliyosa otur düzgünce konuş ve doktora filan da gitmesi için ikna et.

Comptrol + 1500

Bazı işler çok kolay. Yapmayacaksın yemek, yani en azından bu kadar sık bir şekilde. Ve durumu oturup bir bir anlatacaksın. Anlamadı mı? Ne uğraşacaksın ki?

Madem evlilik filan diyorsun Anne babalarımız evde hangi yemekleri yapıyorsa onları yapacaksın. Kimsenin evinde her gün bonfile biftek pahalı yemekler pişmez. Her gün dışardan yenikmez. Atalarımız işten artmaz dişten artar demiş. İktisat yapacaksınız, para biriktirecekseniz haftada bir et yiyeceksiniz

Öğrenci bütçesi ile üçer beşer homini gırtlak götüren, durmadan dışardan yemek söyleyen adama dikkat etmek gerekir. Ayağını yorganına göre uzatacaksın, yoksa müsrif düşüncesiz adamla hayat geçmez

ya sur onune bi kilo salcali makarnayi yesin hayvan. boyle masrafa butce mi dayanir :P yani yapacak baska bir sey yok, patatesle, makarnayla falan besleyeceksin napalim

can boğazdan gelir demişler. yesin adam elleşme.

comptrole hak verir oldum nedir bu yahu bununla ömür mü geçer? hani öyle erkeği ezen tipte biri değilim ama şartları eşit olan kişilerin ev işi paylaşımları da eşit olmalı. yemek pişirmedin diye surat yapan biri sırf gelinlik giydin evlendin diye değişecek mi sanıyorsun?

bunu geçersek hesabını bilmeyen erkekle de evlilik olmaz. bir insanın iştahlı olması başka böyle bilmemne bi tarafıma yediğinin içtiğinin nerden gelip nereye gittiğini bilmeyen biri olması başka.

ayrıca yemek yaparken yanlış yapıyor olabilir misin? yani erkekler karbonhidrat olmadan doymamaya programlılar sanki. illa tantuni yapacaksan tantuni bulgurun makarnanın üstüne sos görevi görmeli yani.

ha bi de bereket diye birşey var. besmelesiz yapılan yemekten hayır gelmiyor onu bilir onu söylerim. yoksa 1 kase pirinçle yapılan pilavdan 3-4 kişi doyar yani.

Bir kaç sene sonra metabolizma yavaşlayınca camış gibi şişeceğini hatırlat.

Üretiliyor. Nerede aradığına bağlı

Bol bol uretiliyor. Bir degisiklik yok.

Piyasadakilerin hepsi tuzlu leblebi zaten, ambalajlarında ayrıca belirtmiyorlar. Tuzsuz leblebiyse eğer onu yazıyorlar.

Cezerye olur mu? online satan siteler var 1-2 güne geliyor kargoyla.

Kişi başına bi litrelik soğuk süt veya ayran. Sıcakta iyi gider

Keçi boynuzu al dağıt.
Mesir macunu dağıt.

meyve (karpuz, çilek yahut kiraz gibi meyveler) ya da meyveli yoğurt. ben olsam herkese bi tane meyveli yoğurt alırdım.

ben olsam alırım 5 kilo elma. yesin dursunlar :D

Kuruyemiş. Güzelce paketlenm
Ş, ceviz fındık, badem, kuru kayısı filan.
İl yerinde bana gelse çok sevinirdim.

Sağlıklı yiyeceği senden başka yiyen yoktur orada. Baksana bir tek arıza çıkartan sensin. Demek ki sağlıksız beslenmekten gayet memnunlar. Senin alacağın sağlıklı yiyeceği belki yiyecekler ama arkandan da sövecekler bu ne lan diye.

Şunlardan birini al, özellikle kadınlar çıldırır böylece rekabetteki farkı da kapatmış olursun tek seferde :)

1) www.ciceksepeti.com

2) www.ciceksepeti.com

3) www.ciceksepeti.com

4) www.ciceksepeti.com

www.pinkberry.com.tr

gerçi iş yerindeki herkese hitap eder mi, bir ne size ne kadara patlar bilmiyorum ama düz meyveli yoğurttan daha cafcaflı duruyor.

2 kilo tuzsuz yerfıstığı alın, rondoda çekip krema haline getirin, sonra onu küçük toplar halinde hazırlayıp isteğe göre dövülmüş fındığa veya bademe bulayıp buzdolabında dondurun. Bu şekilde protein ve tekli doymamış yağ bakımından zengin bir besin elde edebilirsiniz. Departmanın nüfusunu bilmiyorum ama herkese üç dört tane olacak şekilde hazırlarsanız hem tatlı hem de sağlıklı bir ürün elde etmiş olup ayrıca kendi beslenme disiplininizi de bozmadan arkadaşlarınıza sağlıklı bir şeyler sunmuş olursunuz. Win win. Yok ben yapamam dışarıdan söylemem lazım diyorsanız onun için bir önerim yok.

sağlıklı-sağlıksız gıda konusunda genel olarak bilinenler olsa da ayrıntılarda iş çatallaşıyor. rafine şeker yerine pekmez kullanımı veya kuru meyve/meyveler sonucu alınan fruktozu ve kompleks karb olarak değerlendirdiğim yulafı sorun yapmıyorsanız tavsiyem kendi emeğinizi ortaya koyarak kek yapmaktır. bu konuda tecrübeli ve yaptığım keki iş arkadaşlarımla paylaşan birisi olarak olumlu gerbildirim aldığımı ve bazı arkadaşların tarifi ayrıntılı olarak öğrenmeye çalıştığını söyleyebilirim. ama böyle bir olaya 8-10 kişiden fazla ise girilmemeli çünkü klasik kek kalıbı ile yapılan kekler 8-10 kişiye çayın-kahvenin yanına eşlik edebilir. ayrıca doğrudan rafine şeker ve beyaz un kullanımı ile elde edilen o aşırı tadın bunda olmayacağını söyleyebilirim.

bu kek tarifini yazmak uzun sürer ama internette düzgün aramalarla kendi tarifini yakalayabileceğini düşünüyorum. bilmen gereken un yerine yulaf, şeker yerine pekmez ve kuru meyve ve tarçın kullanmak. mesela dibine dizeceğin muz dilimleri de güzel bir tat katacaktır. aralarda bulunacak dolgun ceviz-fıstık-fındık parçaları da o tadı tamamlar ve kakaolu kek ise kakaoyu tamamlar. Hurma-kuru erik gibi kuru meyvelerle de tatlı oranını yükseltebilirsin isteğine göre

mercimek köftesi + ayran?

mercimek köftesi hakkaten ya da kısır. meyve salataları satan yerler var ama çok tuzlu olabilir onlar.

Çiğ badem, yoğurt.

lor peyniri, sade, üstüne pul biber serpip ya da küp küp doğranmış salatalık ile karıştırarak yiyebilirsin, içine başka otlar da ekleyebilirsin maydonoz dereotu vs.

bir açıklama getirme mecburiyeti hissettim. işyerinde buzdolabı falan yok, günlük getirdiğimi tüketmem gerekiyor, ayrıca ara öğünde 25-30 gram protein almaya çalışıyorum.

Süt önermem, proteinden çok şeker var; yoğurt yoklukta gider ama ev yapımı değilse çok sağlıklı sayılmaz. Bakliyat kaynaklı aldığınız proteinler, günlük almanız gereken proteinin yerine geçmez illa ki hayvansal kaynaklı olacak. Bu durumda çok az seçeneğiniz kalıyor. Evde hazırladığınız tavuk göğüslerini hindi göğüslerini paket yapıp götürebilirsiniz. Ben de zaman zaman böyle yapıyorum, utanacak bir durum yok. Onun dışında söylediğiniz gibi; konserve ton balığı olabilir. Kışın haşlanmış yumurta gibi seçenekler de mevcut. Onun dışında, çok fazla seçenek yok. Diğer öğünlerde proteini tam alıyorsanız öğle yemeğinde bir porsiyon protein tozu da alabilirsiniz isteğe bağlı olarak. Ki bu son seçenek olmalı.

Calve fıstık ezmesi ( şekersiz)

@alabamalim hindi füme arada alırım nişastalı falan olmayanlardan. light ürünlere karşıyım almam da tüketmem de. tam yağlı götürürüm:) bakliyat getiremem işe maalesef zaten öğle yemeğinde imkan olursa affetmiyorum.

@freebird5406_2 lor peynirini fazlasıyla tüketiyorum zaten bir de işe getiremem ayrıca protein alımı yetersiz olur benim için.

@angelus süt konusu tartışmalı onun için max. 1-2 haftada bir günlük süt tüketirim. Bakliyat dediğim gibi işyerine taşımak için pek uygun değil bana. protein tozu konusunda haklısın son seçenek olmalı, hiç düşünmedim işyerinde tüketmeyi.

@lilidance calvenin fıstık ezmesinden 1-2 kez aldım ama şeker olmasa da diğer katkı maddelerinden kıllandığım için bir süredir kendim yapıyorum evde gayet güzel oldu. sonuncusunda biraz tatlandırmak istedim keçiboynuzu pekmezi kattım. zaten evde yeterince tükettiğim bir gıda, işyerine götürmem bir de.

şimdilik tüm öneriler için teşekkürler.

bulunabilirligi nedir bilemiyorum ama jerky en iyisi. her cesidi var. bulunamiyorsa evde de yapilabilir, uzun sure dayaniyor hem de cesitli tatlar katilabilir(barbeku soslu, acili vs)

protein bar yapabilirsin bak çok iyi gelir. alıp evine,iş yerine falan götürüsün.

ara öğünde yiyeceksen kuru meyve ve yoğurt karışımı yap.

Protein Shake.
Protein Bar.
Kücük paketlerde lor peyniri.

bitter çikolatayı eritip süte katabilirsiniz.

www.nesquik.com.tr
şekerli :/

@varoluscusanri +1

iyi kalite kakao tavsiyesi ozaman :)
Bir de ben şimdi 2 litre yapsam. Sonra 1 haft aiçsem olur mu? Homojen olarak karışım kalır mı?

Süt içmeyin çikolata yemeyin, hele ikisini birden hiç kullanmayın. Spor sonrası içilmesini kim önermişse yalan söylemiş.

@angelus gencvefit.com
bence mantıklı ve de tadı çok güzel.

Tadı güzelse hoşunuza gidiyorsa için, lakin bunu spor sonrası faydası var diye düşünerek içmeyin. Siz o bahsedilen glikojen depolarını tüketecek kadar spor yapmıyorsunuz. Yani o depolar düşündüğünüz kadar kolay boşalmıyor. Bunlar standart görüşler, her spor sonrası bu şekilde vücudunuza giren şekeri hesaplarsınız, ay sonunda attığınız taşın ürküttüğünüz kurbağaya değmeyeceğini fark edersiniz.

Keci boynuzu pekmeziyle karistir super oluyor

Süt zaten yeterince şeker içeriyor ve insan sindirimine pek uygun değil. Ev yapımı yoğurt ve kakao ile bir şeyler yapılır belki de tarif işlerinden anlamıyorum.

bektaş

(bkz: tunç dindaş)

Contra klas cocuk

www.youtube.com

Ceza geliyor benim :)

sansar salvo

(bkz: Funky C)

dilkeş kardar

erci-e

Mode xl

2 broke girls.

the office

Community

Yedi Numara.

dizi zevklerimizin %90 uyustugunu belirterek office us ve wilfred'ı şiddetle öneriyorum. office'te3-4 bölüm sabret, bağımlısı olacaksın. wilfred ilk bölümden alır götürür.
community de iyidir.
blue mountain state çerezlik güzel gider.

@pegi wilfred'deki ryan karakteri tam benlikmiş, sanırım ondan başlayacağım. çok teşekkürler :)

@rivulet rica ederim, iyi seyirler:)

curb your enthusiasm
peep show
extras

bir de skeç seviyorsan iki dizi önereyim:
big train (simon pegg ve mark heap var, spaced sevmişsin)
jam (chris morris'in, bir sezonluk ama farklıdır, iyidir. mark heap bunda da var)

New Girl. konular apayri da bi modern family havasi var bunda da.

Community + 1

Japonlar uğraşıyordu ama henüz bir gelişme yok.

rüya görüntülemek değil ama uyku anında beyin sinyallerine(!) göre rüyanın anlamını çıkarma gibi bir uygulama yapılmıştı.
anlatamadım şöyle diyeyim. senin uyku halindeki sinyallerle uyanık halindeki sinyallerini eşleştiriyorlar. işlem bu. yazıyı bulamadım bulunca link verecem.

rüyada gerçekten görüntü olduğunu düşünmeniz ilginç

@varoluscusanri +1

rüya bir görüntü değildir. mesela bir şeyi kafanda canlandırıyosun "ya geçen sene tatile şuraya nasıl gittik diye ordaki oteli düşünüp hayal ediyosun vs vs." Rüya ise bunun bilinçdışı yapılmış halidir. Rem uykusu ortasında uyanıp yarı bilinçle bir şeyler düşünüp arkasından uykuya daldığınızda o düşündüğünüz şeylerin rüyaya dönüşmesi muhtemeldir. Yani bilinçaltının canlandırmasıdır rüya denilen meret. Düzen ve belirli bir sistem olmadığı ve anlık düşüncelerin ard arda sıralanması ile oluştuğu için, saniyelerle akan bir videoya çevrilmesi pek muhtemel değildir.

Yok oyle birsey.

www.imdb.com

www.youtube.com

hiçbir zaman sadece soğuk suyla duş alamadım ben. bu konuda fazla bir bilgim yok ama çok sağlıklı da bulmuyorum açıkçası. bence soğuğa yakın ılık su en güzeli. cildimdeki kızarıklık problemi için doktora gittiğimden bu yana (yani yaklaşık 3 senedir) onun tavsiyesi üzerine duşumu bu şekilde alıyorum.

Son 15 yıldır. Spor sonrası vücut sıcaklığını normale çekmek için zaten soğuk suyla duş almak şart. Onun dışında, kış mevsiminde ılık. Sıcak suyla duş alan insanlar nasıl dayanıyorlar o bunaltıcı ortama her zaman hayret etmişimdir.

Yaş 27. Liseden kışın ılık, baharlarda ve yazın çeşme suyuyla duş alırdım. Bu sene nedense ılık ve hatta sıcak suyla duş aldım yazın. Soğuk suyun hiç bi' zararını görmedim. Bilâkis, sıcaktan daha çok rahatlatıyor yazın. Bak sinir oldum şimdi, gideyim bi' soğuk duş patlatayım.

konunun uzmanı değilim ama soğuk duşun kalp krizi gibi ciddi sorunlara neden olabileceğiyle ilgili söylentiler vardı. soğuk duşun kalbi ve damarları zorladığından bahsediliyordu diye hatırlıyorum. çok sıcak su da aynı şekilde, kalp/damar sağlığı açısından risk oluşturabilirmiş.

bence ılık su en iyisi. mevsim ayırt etmeksizin kendimi bildim bileli ılık sudan şaşmam. sıcak veya soğuk su beni rahatsız ediyor zaten.

sıcak suyla güzel ovalanırım keselenirim
çıkmadan hemen önce buz gibi olmayan soğuk su tutarım saçıma vücuduma
iyi geliyor ama baştan sona soğuk suyla duş almak cazip gelmiyor
kese işi nasıl olacak?

eğer amaç serinlemekse soğuk değil ılık suyla yıkanmak lazım.

soğuk suyla soğuyan vücudu ısıtmak için vücut efor sarfediyor, tekrar ısınıyorsun.

doğalgaz faturasını unuttuğumdan beri.

bağladılar gerçi ama bozuk herhalde sıcak su gelmiyor. ama yanlışlıkla birkaç kez geldiğinde de çok sıcaaak!! diyerek ılık sudan kaçtım. soğuk su daha bir güzel. zaten iki üç günde bir değil günde iki kere duş alınca kirin çıkması dert olmuyor pek amaç serinlemek, rahatlamak çünkü.

Yaz-kış soğukla alıyorum. Seneler önce öğrencilikte İhlas şofbenin bir gün bozulmasıyla başladı her şey.

Geyik bir yana gayet de sağlıklıdır.

olurse olsun. sen de oleceksin, seni de kaybedecek. bu gercekten kacamaz. bu kadar el bebek buyutmek iyi degil.

Ölürse çaktırmadan yenisini koymak olabilir.

Bence evde bir hayvan olması (özellikle balık gibi bakımı basit bir hayvanın olması) çocuk gelişimi açısından son derece faydalı. Kendi haricindeki canlıların yaşamını gözlemlemesi, onun sorumluluğunu alması, balık ölse de bunun doğal bir süreç olduğunu kavraması bence çocuk için çok güzel bir şey. Ben olsam ben de alırdım ve balıkların ömürlerinin kısa olduğunu evvelden belirterek onu bu duruma hazırlardım.

Edit: sorumluluk almasından kastım tabii ki de tüm bakımını üstlenmesi değil. O yaşta çocuk en fazla yem atar ya da suyu kirlenince anne veya babasına haber verir ve onların suyu değiştirmesine yardım eder (daha doğrusu değiştirmelerini izler).

Öncelikle 5 yaşındaki çocuğa sorumluluk duygusu gelişsin diye balık alınmaz, en nihayetinde o da bir canlı, çocuğun oyuncağı değil. Ayrıca normal bir bakımla bir japon balığı 25 sene yaşar, öyle 2 günde ölen bir canlı değil bunlar, 2 günde ölmesi doğal sürecin bir parçası değil vicdansızlık olur. Hele bu öldü yerine yenisi koyarız çocuk üzülmesin yeter ki demek daha büyük ayıptır. Tabii bunları sizin için söylemiyorum, böyle düşünen insanlar varsa onlar için söylüyorum. Ailenin yetişkin bireyleri balığın bakımını ve beslenmesini aksatmayacaksa, ki bunu 5 yaşındaki çocuk yapamaz, olumlu katkılar sağlar. Sorumluluk duygusundan ziyade kendi cinsi dışındaki canlıları sevmeyi, onlara değer vermeyi öğrenir. Bu şekilde bencillik duygusundan arınmış da olur büyüme çağında. En önemli getirileri bunlar olur. Ama dediğim gibi; çocuğun bu balığı oyuncak gibi değil de ayrı bir canlı olarak besimsemesiyle olur. Umarım öyle olur. Öyle olmayacağına kanaat getiriyorsanız geri götürmeniz daha faydalı olur.

bence kuş daha mantıklı. muhabbet kuşu babında. hem daha eğlenceli olur hem sorumluluk duygusunu öğrenir.

hem de ömrü balığa göre daha uzun. bence ölmesini görmesine de gerek yok.şimdilik yani.

@angelus dediklerine katılıyorum. bizimkiler oyuncak muamelesi yapmış resmen hayvana. ben çocuğa elimden geldiğince açıkladım onun da bir canlı olduğunu, beraber halletmeye karar verdik. yapması gereken her şeyi detaylıca anlatınca -akvaryumu temizlemeye kadar- "ben bunların hepsini yapamam ki, zormuş. bana yardım edersin dimi?" dedi. yani farkında vardı bence ciddiyetin.

@suicidal ronin balık zaten alınmış.

bu arada balık betta. sanırım uzun yaşayan bir arkadaş. ama yine de yakın bir zamanda ölürse yenisi alır koyarım muhtemelen, kulağa kötü gelse de. çocuğu kötü etkiler bence

Sorumluluk duygusundan kasıt, "Arada küçük şeyleri de o yapsın" gibi bir şeydir; tüm balığın bakımını ona bırakmazlar. Daha kendine bakamayan balığa nasıl baksın? "Hadi, şimdi birlikte yemini verelim. Bak ne güzel yüzüyor" falan olabilir o yaşta ancak.

Çok kısa zamanda ölmez balık ama çocuk balığa ilgisini kısa zamanda kaybedebilir. "Eee, yüzüyor bu, bu kadar mı"ya bağlayabilir birkaç ayda. Bir de onun öleceği zaman çocuğun da ölüm kavramını öğrenebileceği bir yaşa denk gelebilir.

Edit: 5 yaşındaki çocuğa akvaryum mu temizletmişler? Deneme tahtası mı o balık? Öyle olursa, geri götürülmesi mantıklı. Eline bez versen yeri silemeyecek çocuk, akvaryumu nasıl temizlesin? Bir de o iyi niyetle balığı telef edebilir o yaşta. "Temiz olsun diye suyuna sabun koydum" diye çıkabilir tamamen iyi niyet ama bilgisizlikten.

@aychovski çocuk kardeşim, aynı evde yaşıyoruz yani. sorumluluktan kastım tam olarak senin anlattığın gibi zaten. sabah ve akşam yemini vermesini gerektiğini vs anlattım. bunlar da benim gözetimim de olacak zaten. balığın da bir canlı olduğunun tabii ki farkındayım ve amacım onun da bunu anlaması. akvaryum temizlettim de demedim ki. bunun da yapılması gereken bir şey olduğunu ve zaten ona yardım edeceğimi söyledim. balığı önüne koyup "al her şeyini yap" demedim tabii ki.

Kusura bakma. Uykusuzum biraz, akımı bokum anlıyorum bugün bol bol. İlk vaka değilsin. Ben kafamda gayet bir komşu çocuğu gibi bir şey ve ona hiç bir şey anlatmayan bir aile, üstüne de çocuğa yardımcı olmaya çalışan bir sen canlandırdım. (Rüyadayım hala) Yatayım ben.

Şu şartlar altında, küçük küçük sorumluluklar alabilir tabii ki. Umarım ana sorumluluğun başına kalması seni zorlamaz.

bence çok güzel bi seçim. en dertsiz tasasız hayvan. bi fanusa bi japon atarsın. suyunu falan anne baba değiştirir, çocuğa sadece belirli saatlerde yem atma görevi verilir. öldüğünde ise çaktırmadan balık yenilenir.

hayvan bakarak artan sorumluluk duygusuyla altını ıslatan çocukların tedavi edildiğini duymuştum.

fanusa japon balığı atmak işkence ve katliam duygusunu geliştirir anca.

sazangiller veya herhangi bir balık yuvarlatılmış camda BESLENMEZ.

balıkların göz yapısı yuvarlatılmış camla bozulur. buna ek olarak o kadar az miktarda su ile balığın sağlıklı yaşaması mümkün değildir.

japon balıkları için konuşulacak olursa her bir japon balığı minimum 40 litre suya ihtiyaç duyar. ve doğru bakıldığında ortalama 30 yıl yaşar.

önce kendi sorumluluk duygunuzu geliştirin sonra küçük çocuğunkine gelirsiniz.

@kosun lan mevzu var

cevap-nick... "önce kendi sorumluluk duygunuzu geliştirin sonra küçük çocuğunkine gelirsiniz." demeni gerektirecek bir durum yok ortada. öyle bir insan olmadığım için kaç tane insan burda fikir tartışıyoruz. biri bir fanusa atarsın diye bir fikir vermiş ve ben de sanki hemen uygulamışım gibi direkt cani yapmışsın beni

gittim akvaryum, kum, bitki, yem, midye ve filtre aldım. 160'a maloldu. her şeyi beraber temizleyip beraber kurduk. yemlerini de kendi veriyor:) bir d eisim koymuş, püsküllü diyor. 2 tane de fotoğraf çektim buyrun:

www.dropbox.com

www.dropbox.com

bu balıktan anlayan varsa tüyolara açığım. elimden geldiğince okudum her şeyi internetten ama gözümden kaçmış şeyler olabilir.

@sheisguilty yok yok 5 yaş deyince kafanızda nasıl canlandığını anlıyorum, kardeşim olmasa benim de öyle canlanırdı. ancak fazla yem vermenin zararlı olduğunu anlayabilecek yaşta -yani ben anlattıktan sonra-. ben zaten fazla vermemesi gerektiğini uzunca anlattım, gidip fazla vermeyeceğine eminim. hatta dün günde 1 kere vericez sanıyordum, pet shoptaki eleman 2 deyince kardeşime artık 2 kere atacağımızı söyledim. 1 saat ikna etmem gerekti "fazla olur bak zarar verir" falan diyordu:)

Ben japon balığımı 4 sene kadar yaşattım. Ki bu balık o kadar sene rahat yaşar diye düşünüyorum. Bence hayvanların "aniden alınıp evden götürülmesi", ölmelerinden daha çok yara açıyor çocuk bünyesinde. Bende öyle oldu en azından. Bence güzel bişey yapılmış. 3-4 sene yaşatabilseniz zaten kardeşiniz yeterli olgunluğa erişeceği bir yaşa gelecek. Çok kolay gelsin.

@pandispanya

Japon baligini 4 sene yasattiniz evet daha sonrasinda ne oldugunu soyleyeyim, ic organlari bu dort sene boyunca normal sekilde buyudu. Fakat sazangillerin ihtiyac duydugu su miktari (balik basina minimum 40 litre) karsilanamadigindan baligin sadece ic organlari buyudu. Dis goruntusu ic organlariyla orantili gelisemediginden bi noktadan sonra olmek durumunda kaldi.

Bu biraz seye benziyor. Ortalama 60-70 sene omru olan bi insani olabilecek en kotu bakimla 10 yil yasatip sonrasinda bunu normal karsilamak gibi.

@kosun lan mevzu var, neden bahsettiğini pek anlamadım, önceki cevapların hiçbirini okumamıştım. Benim balık bildiğin dana gibi büyümüştü. Burada "hali hazırda alınmış" bir hayvanın çocuğun psikolojisine olan etkisinden bahsedildiğini zannediyorum, bu yüzden düşünmemiz gereken kısım burası şu an.

Bazi cocuklar ablalarindan cok daha bilincli oluyor ack3000 hakli,

@pandispanya

Ne soyledigim cok acik, tekrar etmeme gerek yok.

Öğretmen bir arkadaş çocuklara balık aldırıp besletiyordu okulda, sorumluluk duygusu kazanmaları için. Kaçıncı sınıflara yaptırıyordu bunu bilmiyorum ama...

dünyanın en masum duyusurunda nasıl tartışma çıkabiliyor sakin.

bu arada erkeğim abi ben noluyor dsasbjklfs

@pandispanya önemli bir noktayı kaçırmamış, olay çocuğa balık alsam mı değil. bilinçsiz bir şekilde balık alınmış ne yapsam şeklindeydi.

şu an balık da mutlu çocuk da, gelişmelerden haberdar ederim:)

Birazdan buralar pursuit of happiness dolacak.

www.imdb.com

www.imdb.com

@angelus naptın yahu? adam umutsuzum demiş, öyle bir film tavsiye etmişsin ki daha beter olur.

interstate 60

im juli +1

incendies'i sakın izleme, son derece anlamsız bir tavsiye şu durumda.

Ben; "Beterin beteri var, en iyisi halime şükredeyim" şeklinde bir taktik uyguladım. Umarım başarılı olur.

Lars and The Real Girl

3 idiots

twitter.com

(git:sinemakafasi.com )

Küçük saklama kaplarına bölerek buzluğa atın, her akşam birini çıkarıp ısıtıp yersiniz, donduğunda bozulmaz nasılsa..
Az yaparsınız, birkaç tür yaparsınız, her gün aynı şeyi yememiş olursunuz..
İstediğiniz her yemeği yapabilirsiniz hem, biz tatilde böyle yapmıştık, denizden vs. gelince zorlanmayalım diye buzluğa stoklamıştık bir günümüzü yemek yapmaya ayırarak, çok rahat etmiştik sonrasında, çalışanlar için gayet kolaylık oluyor..

boş gününde yemeklerini hazırlayıp, saklama kaplarına bölüştürerek buzluğa koyabilirsin, dayanır uzun süre.

da hangi yemekleri yapayım neler dayanır ki.

Buzlukta her şey dayanır ya, ilk aklıma taze fasulye geldi mesela (biz onu yapmıştık), bezelye olur, patates vs. normalde ne yemek yapıyorsanız yapıp atın buzluğa hepsi dayanır..

Butun sebze yemeklerini yapabilirsiniz.fasulye pirasa vb. Isterseniz kuru fasulye nohut haşlayıp buzluga atin onu da 5 dakka da yapabilirsiniz.

-zeytinyağlı yemekler hayat kurtarır,

-bir tencere pilav veya bulgur pilavı yapabilirsin, ama ısıtırken ihtiyacın kadarını küçük bir tavaya koyup ısıtmalısın ki bütün tencere tekrar tekrar ısınmasın,

-köfte yapıp buzluğa atabilirsin

-birkaç çeşit makarna sosu yapıp buzluğa atabilirsin, hemen makarnayı haşlar sosu tavada ısıtırsın

-sebze türlüsü yapıp dondurabilirsin yine, yanına bulgur pilavı ısıtırsın

-konserve kuru fasülye, nohut veya bezelye: önce yıka, tencerede soğanı kavur tuzunu salçasını at, seversen kuşbaşı et de at kavrulsun, konserveyi ekle, sıcak su ekle, altını kıs biraz tıkırdasın. yanına pilav iş bitti. 10 dk.

-mantı, gözleme de buzlukta saklanabilir. gözlemeyi az yağlanmış tavada ısıtabilirsin mükemmel oluyor.

-fileto kesilmiş balıklar. sabah çıkmadan derin dondurucudan alıp buzdolabına koyarsın. akşam yanına bir çanak salata.

-annenden tarhana çorbası, kuru patlıcan isteyebilirsin. tarhana, su, salça, tuz bitti 10 dk.da çorba hazır. kuru patlıcanı da normal salçalı yemek gibi pişirebilirsin. bulgur da atabilirsin içine.

sana bunları yazarken acıktım iyi mi :(

her yemek olur buzluğa.

birazdan aychovsky dağıtır şindi burayı...

ekleme: kuru erik ve kuru kayısı da yiyin yemeklerden önce. size iy gelir.

her yemek olmuyor dondurucuda.. bazısı tekrar yenme aşamasında leş gibi oluyor. hayata küsüyorsun.

en güzeli kıymalı makarna sosu. biraz biber, domates, soğan ile kıymayı pişirip küçük kaselere koy. bunu makarnaya da koyabilirsin, üzerine yumurta da kırabilirsin, ya da bazı sebze yemeklerine ya da çorbalara koyabilirsin.

iglo bahçe bezelyesinin tadı çok güzel. büyük marketlerde bulunuyor. ondan al buzluğa koy. hem yemeklerde kullanabilirsin, ayrıca tek başına da yiyebilirsin. ben kapaklı borcamda 10 dakika mikrodalga da pişiriyorum, azcık tereyağı azcık tuz çok güzel oluyor.

aynı şekilde sebzeleri yıkayıp, doğrayıp kapaklı borcamda 8-9 dakikada haşlayabilirsin.

mercimek çok çabuk haşlanıyor. onu önceden haşlayıp kullanabilirsin yemeklerde ve salatalarda.

ayrıca haşlanmış nohut, fasulye ve barbunya konserveleri var marketlerde konserve bölümünde. bunlarla kısa sürede yemek yapabileceğin gibi salatalara da koyabilirsin.

Ben, ay başında pazara gidip bezelye, taze fasülye gibi gıdaları az bir süre kaynatıp sonra buzlu suda şoklayıp atıyorum buzluğa nohut, barbunya, kuru fasülye gibi bakliyatları da 30 dk kadar haşlayıp suyunu süzüp yine buzdolabı poşetinde atıyorum.
Kuru soğan da soyulup parçalanıp saklanabiliyor buzlukta. Şimdi tam mevsimi domatesleri de geçen hafta attım sos yapıp kavanozlarla buzdolabına.hatta bazılarını menemen harcı olarak soğan ve biberle yapıp koydum, kahvaltı da kolay oluyor.
Tüm bunlar elimin altındayken yemek yapmak 20 dk. Sürmüyor. Hem o buzluk tadı da gelmiyor damağıma. Canım çekerse pilav, salata.. ohh mis. Ha bir de şu salata malzemesi kurutmak için, dönen kaplardan tavsiye ederim. Kıvırcık, roka hep hazırda dolapta. 3 dk ya salata yapılıyor.
Simdiden ellerinize sağlık, afiyet olsun:)

Ortalığı dağıtmak gibi bir iddiam olmamakla beraber, ben de Pazar akşamları 2-3 saatte 3-4 çeşit yemek yaparak, hafta içi o stoğu eritenlerdenim. Eve geldiğimde ısıtma + soslama + salata 15-30 dk arası bir zaman alıyor. 2 sene önce buzdolabını değiştirdik. Eski buzdolabı yemeği yaklaşık 5 gün, tavuğu 3-4 gün tutardı. Yeni buzdolabı ile bir haftalık tavuk sağlam ve ikinci günkü gibi çıkıyor. Bu yüzden buzdolabı kalitesi çok önemli. Buzdolabı varsa her şey yapılıp saklanabilir rahatlıkla.

Bol protein ve az karbonhidratlı tariflerimle geleyim.

1. Mercimek Pate: İnternette çeşitli tarifler olmakla birlikte ben bunu pilav muadili olarak kullanıyorum. 2 bardak kırmızı mercimek haşlanıyor. İçinde bir adet kızdırılmış soğan, bir-iki dilim ufalanmış ekmek içi ve istenilen kadar rende kaşar konuyor. Sonra da baharatlar(*) eklenip karıştırılıyor. Ve fırına 150 derece civarında veriliyor, kendi kendine 20-30 dakika pişince oluyor o. Asıl zamanı alan soğanları kesmek ve kaşarları rendelemek gerisi kendi kendine oluyor. Bunu normalde köfte gibi yanına pilav, makarna kullanabileceğim şeylerin yanına koyuyorum. Gerçek pate bu değil aslında, o daha kompleks bir şey de, ben o kısmının ve gerçek patenin tadını sevmediğim, çok yemek seçtiğim için sadeleştirdim.

2. Akdeniz Usulü Piliç Fileto: Soğanları dilimleyip bir kaseye koyuyoruz. Üstüne zeytinyağı-karabiber-tuz-kırmızı biber ve sarmısak (veya sarmısak tozu) ekliyoruz. Filetoları ekleyip karıştırıyoruz ve buzdolabında sosun ete sinmesini bekliyoruz. (1-1.5 saat yeterli) Sonra bunu Pazar akşamı fırına veriyoruz. Pazar akşamı yapacağımız bu kadar, o kendi kendine pişiyor zaten. Bunu kısık ateşte yapıyoruz ki, kısık ateşte pişen daha lezzetli olsun, içi de iyi pişsin diye. Onlar kendi kendine oluyor. Sonra dolaba koyuyoruz. Olay bu değil tabii ki. Pazartesi akşamı eve geldiğimizde, domatesleri soyup küp küp doğruyoruz (ya da hazır doğranmış domates alıyoruz) Bunu tavada ısıtırken içine tuz-kekik ve varsa fesleğen koyuyoruz. Sonra o ısınınca üstüne kaşar ekliyoruz. Tavuğu da ayrı bir yerde az ısıtıyoruz. Sonra tavuğu alıp üstünü domates-kaşarlı sosu da üstüne kaplayacak şekilde döküyoruz. Baharatlarla enfes oluyor. Geçen hafta domates sosunun içine daha önceden ızgaraladığım birtakım mantarları attım, daha nefis oldu.

3. Her türlü yemek: Soğan ve biberi arzu edilen az bir yağ ile kavuruyoruz. peşinden etli olacaksa et veya kıyma koyuyoruz. Ya da et-kıyma koymuyoruz, fark etmez. Peşinden domates ve biber salçası ekliyoruz. Onu da kavurunca ilgili sebzeyi veya bakliyatı(**) atıyoruz. Peşinden su ve baharatları (*) koyuyoruz, o kendi kendine fokur fokur kaynayıp oluyor. Altını kısık tutuyoruz ki iyice birbirine girsin, lezzeti çıksın.

Malzemeleri çoğunlukla buraya yalniz uyanmak icin geldim'in dediği gibi hammaddelerini önceden hazırlayarak yapıyorum. Öyle değilse, bu kadarına üşenirseniz salçanın, doğranmış domatesin hazırı var.

4. Köfte'yi pazardan yapıp donduruyorum. Pazartesi akşamı gelip suyun içinde biraz domates ve biber salçası eritip köfteleri baharatlarla (*) birlikte içine atıyorum. Peşinden bir dilim ekmeği küçük küçük kesip suyuna atıyorum. Sonra çıkarıp üstüne sarmısaklı yoğurt döküyorum. İskenderin çakması, güzel bir şey oluyor. Bazen ekmeği koymuyorum, salçalı köfte oluyor, yanına mercimek pateyi alıp yiyorum.

5. Kabağı önce biraz haşlayıp, hafif ölünce küp küp kesip az yağda kavuruyorum. Hafta içi akşam geldiğimde ona yumurta ve peynir kırıyorum. Baharatları (*) ekliyorum. Normalde ağzına etten başka bir şey sokmayan abim bile yiyebiliyor. (Yemeklerimizin referansı bulunmaktadır)

Tüm bu yemeklerin 3 veya 4'ünün birlikte yapımı 2-3 saat sürer en fazla. Siz de en fazla 1 küsur saat bir şeyler hazırlarsınız. Hafta içi de pek zamanınızı almaz. Buzdolabı varsa orada durur zaten. Yemeğin kaç gün yeneceğinin tamamen malzemenin kalitesine ve ondan öte buzdolabının kalitesine bağlı olduğunu ilk elden öğrendim.

Bunun dışında internet yemek konusunda derya. Sürekli basit bir şeyler öğrenip yapılabiliyor veya zor şeyler "Ben nasıl olsa bunlar bunları sevmiyorum" deyip basitleştirilebiliyor. O basitlere baharatı ekleyince dünya daha güzel bir hal alıyor.

(*)Baharatlar: Eline geçirdiğini atma usulü. Tuz-karabiber-kırmızıbiber (değirmenli siz yaparsanız daha güzel bunlar)-sarmısak tozu veya sarmısak, nane, fesleğen, az miktarda kimyon, varsa ceviz tozu. (İstenilen konur, istenilen konmaz, tamamen zevke göre)
(**) Bakliyat konusunda fasulye, barbunya ve nohut akşamdan ıslatma gerektiriyor. Biraz daha kompleks. Yeşil mercimek iyidir.

2 kilo tavuk göğüs ve 2 kilo hindi göğüs alıp 500 gram olacak şekilde bölüp buzluğa atıyorum, tüm hafta onları yiyorum. 20 dakikada hazır oluyor, yanında da sebze salata falan baya doyurucu oluyor. Hiç tavsiye etmem.

Mantıken yıkamamak gerekiyor.

sorun olmaz da faydasini minimize etmis olursun.