Suzme yogurttaki proteinin neredeyse tamami casein proteinidir. 300 gram yersen 30+ gram casein proteini alabilirsin. Hemde dusuk kalorili bir yiyecek.



en.wikipedia.org

Yağsız beyaz peynir yiyin.

Hocam biraz da ucuza getirmeye çalışıyorum. Kilosu 10 lira civarı oluyo onların. 3 günde 1 10 lira vermek istemiyorum.

Shake yapmak zorunda değilsin, yatmadan önce 50 gram beyaz peynir yesen de aynı işi görür. Yoğurtla olmaz o iş.

Kazein ihtiyacı diye bir şey yok. Günlük toplam ihtiyacını gün içinde aldıysan gece yatmadan ekstra protein almak zorunda değilsin.

@arnold schwarzeneger Hocam gece whey almak saçma olacağı için parantez içinde dedim zaten kazeini. Gün içerisinde yeterli protein alamıyorum yurtta olduğum için.

ayrıca metabolizmam da aşırı hızlı olduğu için yatmadan önce rahatsız edecek derecede aç hissediyorum.

Gece whey almak neden saçma olsun? Whey'i gün içinde alarak da toplam ihtiyacını karşılayabilirsin zaten.

Hocam şimdi benim metabolizmam çok ama çok hızlı 8 saatlik bir uykuda vücudun aç kalması sorun olmaz mı? Yani gün içinde yeterli proteini aldığımız sürece kaslar hiçbir şekilde yıkıma uğramıyo o zaman.

yumurtaya alerjin yoksa, 2 yumurta işini görür. ayrıca içeriğindeki amino asitler sabaha kadar vücudunu besler.

Hiçbir sıkıntı olmaz.

Akrep öyle kafasına göre yer yapan bi hayvan değil.kesin bir bildiği vardır onun.olayı yerinde görmeden birşey söylemek olmaz şimdi.

Sicagi cok sever cogu turu

çocukken bir amca bana şöyle demişti

"biz küçükken arıları öldürür onları birirktirirdik. Nereden bilelim akreplerin arı ölüsüne geldiğini. Beni akrep soktu hastanelik oldum"

Tabii bu amca psikopat bir amcaydı ve ben de çok küçüktüm. Amca sallamış da olabilir.

valla boy boy gördüm. yavruları şeffaf oluyor, görmesi çok zor. nem seviyorlar, özellikle sevdikleri bir yer var mı bilmiyorum. banyoda da gördüm, yatak odasında da.

Akrep popülasyonunun yoğun olduğu bir bölgedeyse ev, çıkar. Bunun için neden aranmaz.

köyde ormanın içinden çürük bir kütük kesmiştim. içinden dünya kadar irili ufaklı akrep çıkmıştı.

Bugün odalardan birinde bir tane yakaladık, o nedenle sormuştum. Evde acayip bir rutubet sorunumuz var. Sizce kışın bu akrep sorunu çözülür mü yoksa 300 küsür liralık rutubet makinalarından alalım mı?

angelus +1

önceki evimizden sırf bu akrep illeti yüzünden taşındık. temmuz-eylül arasında görmüştük biz sadece. bir yerde sonbahara doğru yuvaları su bastığı için evlere kaçtıklarını okumuştum ne kadar doğru bilemiyorum. evin hemen her yerinde gördük biz nereleri seviyorlar bilemiyorum. şimdiden kolay gelsin.

onlar hep çift gezerler, tecrübeyle sabit.
bu aralar dikkatli olun, evi köşe bucak bir temizleyin.

afrikadan muz içinde gelmiştir :)))
şaka bir yana genelde mobilya altlarında suntaların kenarlarında yuvalanıyorlar ha birde yorganları yaz için kaldırdıysanız bi kenara onların içine de saklanıyorlar.
sıcak ve fazla ses gitmeyen köşelere bak bence. en azından bizde hep oralarda çıktı.

kardeş nem makinesi alacağına taşın bence. sorunu çözme ihtimalin yok.

Sıcak duş sıcak havlu.

eğer üşütmeye bağlı değil sebepsiz bi tutulmaysa stresten uzak dur..

Sıcak duş ardından sıcak su torbası

Yaz dönemi 19:30; kış dönemi 19:00 Şu an yaz dönemindeyiz.

Cok abartmadan yapilabilir bence.

Git, zorlanırsan bırakırsın.

Ben de geçen ay şöyle bi duyuru açmıştım: eksiduyu.ru

Söylenenlerin hiçbirini yapmadım ama hiçbi fark hissetmemiştim kendimde. Gayet tüm gün koşturup, akşamında da bi sürü bira içmiştim. Bence pek sorun olmaz.

5 ünite kan vermediyseniz bir sorun olmaz.

boş mideye ve normalden hızlı tuketilmiş ise neden olmasın.

ha tabi bir de kafanın çakırkeyif olmayı istemesi var, beyin kafaya koyarsa suyla bile olunabiliyor çakırkeyif.

Yemek yiyeli henuz 2 saat oldu aslinda
Hmm tabi biraz neseliyim is konusunda heyecanliyim o zaman o yuzden

Ruhsal sıkıntılarınız varsa eğer sarhoş olma eşiği daha da düşük oluyor.

Bir bilim adamının romanı

çok sürükleyici gelmişti

Tom sawyer'ın maceraları. 5. Sınıfta okumuştum. Okuduğum ilk roman diyebilirim. O an ki daracık ufkumla hayret ederdim tom sawyer'a. Kitabı okuduğum zaman onunla aynı yaştaydım. O maceralara atıldıkça sanki kendimi yanında hissediyordum. Hala o hisleri yaşatan bi kitaba rastlamadım.

Kitaplığımın en başında duruyor. Şuan bana göz kırpıyor içerden Tom "hadi gel daha salavatımız çok macera var" dercesine.. :))

Vadideki Zambak. Okuduğum ilk kitaptı, o nedenle yeri ayrı. Hatta ne zaman aklıma gelse esen meltem rüzgarlarının yüzüme vurduğu bir Fransız ilkbaharında kırlarda koşuyorumuş gibi hissederim kendimi.

kafka-dönüşüm

ortaokulda okumuştum. annem zorla kitap okuturdu o zaman kadar. ne anladım bilmiyorum ama dönüşüm sayesinde kitap okumayı sevmiştim. özeldir yani benim için.

gabriel garcia marquez yüzyıllık yalnızlık severek okuduğum ilk romandır kendisi :)

Asimov - vakif serisi.
Yasamak gormek istediğim gelecegi yazmis

Pal Sokağı çocukları

Yüzyıllık yalnızlık. Bayılarak okudum.

Onu seven bunu da sevdi: bir deliler evinin yalan yanluş anlatılan hikayesi.

john steinbeck - inci

neden bilmiyorum. ortaokulda okumuştum ve çok sevmiştim. hikayesi çok değişik gelmişti sanırım.

babalar ve oğullar - turgenyev.

bazarov karakteri. biraz nihilizm merakıyla okumuştum ama genç kuşakla eski kuşağın fikir çatışmaları, zaten merak duyduğum 1800'lü yıllar, üzerine arkadi ve bazarov gibi iki muhteşem karakter. kitabın gelişme ve sonuç kısmının muhteşemliği.

çok kitap okudum. *uzaklara bak* o yüzden en iyisi şudur diyerek pat diye kitap ismi veremem. ama çocuk yaşta okumama rağmen düzgünce anlayabildiğim, hala hatırladığım bir roman olduğu için oblomov; fikirleri ve istekleri her gün değişmesine rağmen vazgeçmediği tek hedefi yazarlık olan biri olduğum için de martin eden benim için zirvede yer alıyor. iki tane oldu.

bunun dışında en üst sıralarda yer alan, ilk ikisinden çok ayıramadığım şunlar var,

kumarbaz: çocukluğumdan beri bahisle içli dışlıyım. rus edebiyatı ve kumarın birleşimi 15-16 yaşında bir ergen için tadına doyulmaz bir zevk oluyor. hem kısacık kitaptı, çerez niyetine okunurdu. çok severim.

tatar çölü: 17-20 yaş arasını neredeyse HİÇBİR ŞEY yapmadan, bir şeyleri bekleyerek geçirmiş bir sığır olarak, bunu okuduğumda aydınlanma yaşadım. öyle süper, dehşet bir roman değildir. gazetecilikten gelme zaten adam. ama kendi durumum dolayısıyla benim için altın kitaplardan biri olarak kabul ediyorum bunu.

****

SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER

yalnız şimdi fark ettim... sonum ana karakterlere benzemese bari, hepsinde mi bir kötülük olur yahu? biri servetini kaybeder, biri intihar eder, abov.

SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER

***

edit: oblomov yerine gonçarov yazmışım sjhfjkl

The dark tower serisinin yerini hiçbir şey dolduramaz bende. 7 kitap yahu. Koca bir evren. Karakterleriyle kanka gibi oluyorsun bitince. Onlarla beraber o yolculuğu yaşıyorsun resmen. Bitince ağlamıştım ben.

kara kitap.

nedenlerini yazmak 5 sayda sürer. sadece oku derim

kara kitap.

dark tower serisi bende de

Çocukluğumda Muzaffer İzgü'nün Ökkeş serisini okumuştum. Tabii ki üstünden birçok kitap geçti ama ondan aldığım zevki hiçbirinden almadım.

şeker portakalı

çocukken çok feci ağlamıştı zezenin bazı hallerini kendimle benzeştirmiştim, ona yakın hissetmiştim o yüzden bende yeri ayrı.

bir de küçük prens.

evet ben masalları seviyorum :/

yaşar kemal- ince memed

herhalde yaşar kemal olduğu içindir :)

hatta 5 sene sonra tekrar okuyorum, şu an 2. kitaptayım.

Kimisi için keyifli bir vakit geçirgeci kimisi içinse şekil yapma aracı.

Geri gelmeyecek zamanımızın ne kadarını doğru işlere harcıyoruz onu da düşünmek lazım(yani sorun dizi izlemekle ilgili değil). Bir de "doğru" neye ve kime doğru onu da tartışmalı(göreceli olduğu mutlak).

bence işin içinde pop kültür etkisi de var.

15-16 yaşındaki bütün bebeler çok rahat 6-7 tane diziyi aynı anda izliyolardır. neden, arkadaş ortamında muhabbetten geri kalmamak için. bence büyük nedenlerden biri bu. ingilizce gelişmesi falan aslında kendilerini savunma nedeni. yok öyle bir şey, düzenli konuşmadıktan sonra, sadece kulak aşinalığı artar şivelere karşı.

dizi arsızı herkes ama, pop kültür olmuş diziler üzerine bu arsızlık. kötülemiyorum. ama the xfiles'ı, malcolm in the middle'ı, carnivale'ı söylesen, bakarlar sadece.

bence pop kültür büyük etken. o izliyorsa ben neden izlemiyorum düşüncesi. ayrıca, 'türk dizisi izlemem ben yea' demenin dayanılmaz hazzı da bence bir etken. işin kurgu, oyunculuk, anlatılan konudaki derinlik falan aslında 3. 4. planda. behzat ç. gibi bi diziden yoksun yaşayacaklar mesela.

sanki dizi izlemeyince zamanı faydalı bir şeylerle harcıyoruz da dizi izleyince boşa gitmiş diyorsun.

açıkçası ben kendimi iyi hissediyorum. zaten imkanlar kısıtlı bir şeyler yapmak için. e bi başlayınca da bırakamıyorsun merak ediyorsun.

evet bi bakıma haklısın söylediklerinde. benim şahsen sosyal bi kişiliğim yok. asosyal bi insanım, her ne kadar bu yönümden nefret etsem de. eski arkadaş ortamım da yok uzun bi süredir, e napalım çareyi dizilerde buldum ben de. çok dizi izledim son dönemde, birini bitirdim diğerine başladım. asosyal olmam da dizilerin etkisi azımsanamayacak kadar fazla senin de dediğin gibi. hatta o bahsettiğin tiplerden biri de benim. arkadaşlarla buluşmam gerektiğinde erteliyorum bazen, sırf dizi uğruna. buna bi dur demek lazım.

bi diğer husus ingilizce. evet ingilizcemi geliştirmediği bi gerçek ki bunun sebebi ingilizce altyazılı yerine türkçe altyazılı izlememdir. ancak geliştiremesem bile en azından unutmamamı sağlıyor diziler. pre-int/int seviyesinde ingilizcem var ve ne gramer çalışıyorum, ne kelime/kalıp ezberliyorum, ne listening yapıyorum ne de oturup phrasal kasıyorum. sadece dizi izliyorum ve unutmuyorum, az da olsa üstüne katıyorum bişeyler. akmasa da damlıyor en azından.

konudan saptık ama dizi izlemekten keyif alıyorum ben sonuç olarak. izlediğim dizileri de iyi ki izledim. izlemesem çok şey kaybederdim diye düşünüyorum.

çünkü hayatlarımız çok sıkıcı. yaşayamayacağımızı bildiğimiz hayatları izleyerek kendimizi tatmin ediyoruz.

ayrıca geri gelmeyecek zamanımızı dizi izlemeye harcamak çok mantıksız gelmiyor. dizi izlemeyip çok sosyal olan insanlar napıyor ki? her gün dışarda birileriyle oturup sohbet etmek ne kadar mantıklı?

İzlediğim diziler popüler diye yaa denebilecek diziler değil. Ortam yapayım desem başta GoT, HIMYM falan izlerdim. Çevremden kimse izlemediği için dizi tartışması da yapmıyorum.

Hayatımın bir ayını dizi izleyerek geçirmişim. Toplam 41 dizi izliyorum/izledim şu an kore dizileri hariç. Türk dizisi nadiren takip ediyorum, bir başladı mi 2,5 saat sürüyor. Tadında bitmiyor. Amasya şartlarında yapacak daha iyi bir işim yoktu, gerçi İzmir'de de pek dışarı çıkmıyorum. Pişman değilim.

Ben bu olayın son birkaç yılda geliştiğini düşünmüyorum; her zaman vardı. Sadece geçmişte bu kadar çok seçenek ve rahat ulaşılabilirlik yoktu. Zira bir nesil eskiden "Pazar gelse de Bizimkiler'i izlesek" diye sabırsızlanırdı. Daha eski nesiller, evlerinde televizyon yoksa eğer Dallas'ı seyretmek için televizyonu olan komşularına akın ederlerdi. Bu dizi furyası her dönemde vardı yani, bugüne özgü bir şey değil.

realiteden uzaklaşmak, kafalarını boşaltmak için.

insan kafa dagıtmak istediginde biseyler izler. Güzel filmler de pek cekilmiyo artık,hem de kimse 1 filme 2 saat sabretmek istemiyo. onun yerine ard arda 5 bölüm izlemek daha cazip geliyor cünkü olaylar hızlı gelişiyor.sektör iyice diziye kaymıs durumda tüm dünyada. ünlü yönetmenler,hollywood oyuncuları dizilerde oynuyo artık. Sinema sektörü iyice ölecek bu gidisle

boş zamanları varsa demek..
hiç dizi takip edecek kadar boş ölü bir zamanım olmadı. en son dexterı ki tvden izlerdim haftada bir 3. sezonda bıraktım o gün bugündür hiç dizi izlemedim.

peşpeşe izleyen o kadar çok tanığım var ki. helal olsun bu kadar boş zamanları olabiliyor.


edit:

-----
quote
-devilred-
@glori

tüm zamanını bugün kimle yatsam ya da acaba bugün hangi uyuşturucuyu alsam, hangi gece kulübüne gitsem diyerek geçiren insanın mı boş, ölü vakti yok allasen? gören de çok yoğun ama düzenli, verimli bir hayat yaşıyorsun sanacak. hava attığı konuya bak yarabbim.

----
quote****<3

#hashtags #soruya #cevap #olmayan #tartışma #başlatıcı #içerik #işine #hiç #bulaşmıyorum #<3

yeni ufuklar, yeni hayat görüşleri vs? romanlar için de aynısını diyorsundur sen muhtemelen. şimdi ağır konuşacağım kısma gelelim:

@glori

tüm zamanını bugün kimle yatsam ya da acaba bugün hangi uyuşturucuyu alsam, hangi gece kulübüne gitsem diyerek geçiren insanın mı boş, ölü vakti yok allasen? gören de çok yoğun ama düzenli, verimli bir hayat yaşıyorsun sanacak. hava attığı konuya bak yarabbim.

@devilred saydığın şeylerin tümü onun için mesaiden sayılıyor, günlük mutlaka yapması gereken şeyler. dolayısıyla boş vakit kalmıyor :)

başladığım diziler canımı sıkmak şöyle dursun çok fazla ilgimi çekiyor. yani arkadaşlarla çıkmıyor bunlar diyorsun, ama çıkıp da şunun gelinliği şöyle olmuş düğünü böyle olmuş saçı 3 bin tutmuş muhabbetini dinlemektense çok daha zevk aldığım şey olan sevdiğim dizilerimi tercih ederim. önemli olan nokta şu: zaten iştir güçtür evdeki sorumluluklardır derken kendime ayırıp keyif alabileceğim çok kısıtlı zamanım var. benim için değerli ve beraber vakit geçirmekten keyif aldığım insanlar söz konusu olunca dizileri tabii ki sallarım. ama muhabbeti çok da hoşuma gitmeyen kişiler çağırırsa dizi daha iyi bir seçenek kalır. biri sizle buluşmaktansa dizi izlemeyi tercih ediyorsa kendinizi ve arkadaşlarınızla olan muhabbetinizi de gözden geçirin. belki sizi vakit kaybı olarak görüyordur?

ikincisi de battlestar galactica'yla kurtlar vadisini bir tutmuş gibisin sorunda ama biri kahvedeki adamın iyi vakit geçirmesini sağlıyor diğeri benim. mantık aynı. kime ne hitap ediyorsa. friends mesela moralim bozukken oturup tekrar tekrar izlediğim dizi. merak unsurunu geçiyorum resmen pozitif enerji veriyor bana.

lisedeyken akşam avrupa yakasını izleyip ertesi sabah muhabbet ederdik şimdi işte game of thrones (ve diğer bir kaç dizi) için yapıyoruz. konuşacak şey oluyor. ayrıca benim gibi gece çıkıp içmeyi falan sevmiyorsan yapacağın çok başka bir şey de olmuyor dizi film kitap gibi şeylerin dışında.

Dünyada en sevdiğim olay (huyum zaten), bir şeyleri en kısa zamanda kararlaştırıp bitirmek. Boşuna beklemek sabrımı zorluyor. O sebeple reklam arası verilen dizileri hiç seyretmiyorum. Çünkü varsayalım gerçekten izlenebilir güzel bir dizi var ama adamlar en güzel yerinde 10-15 dk. reklam koyuyor. Saçma tekrarları, 45 dk.'lık özetleri saymıyorum bile.
Beni sıkıyor ve seyretmiyorum. Keyif almıyorum.
Daha çok haber programları, belgeseller ve tartışma programları seyretmeye çalışıyorum. Belki bazı iyi yarışmaları. Ama bunları da akşam işten dönünce kalan vaktimin tamamını öldürmemek kaydıyla. Az TV'ci biriyim.
Okumak ve bilgi edinilecek şeylerle uğraşmak, onlara vakit ayırmak daha iyi. Tabi yapabildiğim kadar.
Not: Bunlar hep o Asmalı Konak dizisiyle başladı. Milleti uyutma seansları. Zaten uyuyoruz milletçe.

bu sorunun cevabını merak etmekle birlikte, zayıflattıgı yonunde bılgıler de yayılmakta. fitness için uygun mu değil mi merakım da arttı. kotu..

Lor kazein. Lorun yapilisina bakin anlarsiniz. Peynir alti suyundan yapilmiyor lor. Sutten yapiliyor.

ay nov kung fu , aldığım paketin altında bizzat peynir altı suyundan yapılmıştır yazıyodu. internette de öyle diyolar.

Sütten peynir yapılırken süt çökertilince iki faz olur, sıvı kısım peynir altı suyu yani whey, katı kısım ise lordur yani kazein.

@Haldamir hocam kesin bilgi mi yayalım mı? internette whey diyolağ

Dur kesin bilgi degil ortada bir yanlis anlasilma var :D

Olay su evimizde yaptigimiz lor peyniri sute asidik bir sey ekleyerek yapiliyor. Bu lorun buyuk cogunlugu kazein.

Ama endustriyel lor (veya ricotta denilen) zaten kazeini cokturulmus peynir alti suyunun bir daha cokturulmesi ile yapiliyor. Yani whey proteinleri iceriyor.

Ben de yeni ogrendim, loru kesilmis sutun kati kismi saniyordum sadece, degilmis.

Ben endustriyel olmayan lor yapimini dusunerek kazein dedim.

şimdi benim peynirci babadan aldıgım lor peynırı ne oluyor:)

Lor peyniri whey'dir, ayrıca kazein için uygun olanı beyaz peynirdir.

seferberliğin dereceleri var. ilk safhasında "eli silah tutan herkes" çağrılmaz. seferberlik anında çağrılacaklar diye belirlenen askerler vardır ve onlar çağrılır.

ben ve bir arkadaşım seferberlik anında çağrılacaklar listesindeydik (bölük komutanı "seni yazıyorum" diye belirtmişti). ne zaman bir ülke ile gerginlik olsa (mesela suriye) o arkadaş beni arayıp "sen arabayla istanbul'dan çıkarsın, yolda beni alırsın, birlikte geçeriz" diye geyik yapar.

sonraki safhalarında konu eğer eli silah tutan herkes'e kadar giderse, görev mörev kalmaz zaten, ortalık karman çorman olur.

Bahsettiğin olay anakara'nın işgali gibi durumlarda gerçekleşen, direnişin son aşamasıdır. bir nevi "canınız için savaşın" demektir. görev falan yoktur ortada.

iyide haci savas ortamı diyelim. yemegi kim yapacak. oluleri kim gömecek?

"Eli silah tutan" herkes Ankara işgaline kalır, evet. Ama durum sadece kara harekatına kalırsa alt sınıflardan askere alınanlar olur (daha yaşlılardan). Tutup da hiç askerliğini yapmamış adamı veya 15 sene önce askerliğini yapmış adamı hemen almazlar.

Piyade isen piyade yaparsın. Görev yaptığın kolordu da aynı olabilir. Ama aynı taburun aynı bölüğünde askerlik yapman şans işi çünkü Türk ordusunun ne kadar kara düzen yürüdüğünü hepimiz biliyoruz. O anda seni nereye yazarlarsa oraya gidersin.

Savaş hâlinde bütün birliklerin iç içe geçeceğini unutma. Tuzla'daki piyadeler, Sakarya'daki tankçılar, Manisa'daki komandolar hep farklı bölgelere kaydırılır. Buna bağlı olarak lojistik ve destek birlikleri de farklı bölgelerde konuşlanır.

Uzmanı değilim, ama işin mantığının bu olması lazım. ABD Irak'a girmeden önce Haydarpaşa tren istasyonundan yapılan askeri konvoy sevkiyatlarını görmüştüm. Yüzlerce vagon tank, uçaksavar, mühimmat ve asker Güneydoğu'ya sevk edildi. Bunu da öyle hayal et. Savaş durumunda kimse yerinde durmaz.

Not: Hepimiz biliyoruz ki, bu soruyu bir paşa'ya sorsak, her şeyin bir düzen içerisinde yürüyeceğini açıklayan prosedürleri sıralar. Ancak yine askerliğini Türkiye'de yapmış herkes bilir ki Türk ordusunda her şey kara düzen yürür ve amatördür. Savaş durumunda da her şey allak bullak olur.

şimdi ben lojistikteydim askerdeyken. gene lojistik destek mi saglarım yoksa allah kerim mi?

Lojistik desteği duruma göre Erbil'de sağlayabilirsin. Bunu demek istiyorum.

herkes savaşmayacak diye net söyleyebilirim. çoğunluk kaçacak...

askerde seferberlik listesini görmüştüm ben. 2002'de falan askerliği biten adamların görevleri, rütbeleri vs. yazıyordu.

genelde herkes şuanki rütbesinden bir iki rütbe yukarıdaydı. mesela asteğmenler, seferberlik durumunda üsteğmen rütbesiyle girecekti. tüm mangalar, görevler vs. belliydi o listelerde.

Ben muhasebedeydim yine muhasebeye mi geçerim? Kantin mi denetlerim? :)

Sefer görev emri çıktığında askerliğinizi yaptığınız yere gidersiniz gibi bir şey yok, askerlik şubesine gidiyorsunuz size nereye gideceğinizi söylüyorlar oraya gidiyorsunuz. Daha doğrusu söylemiyorlar; yazılı olan bir kağıdı otobüs biletinizle birlikte veriyorlar öyle gidiyorsunuz. Ayrıca herkes gitmiyor, ailede iki erkek çocuğa varsa ikisinden biri çağrılıyor. Bizim ailede kardeşime kitlemişlerdi.

en son hangi görevdeysek, o görevi yerine getireceğiz.
örneğin ben mühimmatçıydım. savaş esnasında mühimmat sevkiyatında, operasyonel işlemlerde beni çalıştıracaklar.

tek çocuklara çıkmıyor. verilen belge bilet yerine geçiyor. arada sırada tatbikata, eğitime çağırıyorlar. bu arada sefer görev emri olanlara. araçlara/iş makinelerine de çıkabiliyor. www.msb.gov.tr

su kaynamaya başladıktan sonra 9 dakika diyordur, sen en başından 9 dakika tutuyor olmayasın ? ama bence 10-12 dakika bence garanti, en küçük ocak orta harlı ateşte

afedersinde yumurtayı bahsettiğin gibi pişirmek için internette ntarife mi bakılır.

suyu ve yumurtaları kaynatacağım kaba koy. ardından kaynayana kadar bekle. zaten direk soguk suyLA KOYUPkaynattıgın için kaynadıkttan 5 dakka sonra kapt altını. istediğin gibi olmuştur.

@mahone, abi napiyim, farkli farkli hali var. isittikca katilasiyor mu sivilasiyor mu anlamiyorum. bak freebird 12 dk kaynat dedi sureyi arttirdi, sen dusurup 5 dedin. haydaaa..

Yumurtayı ocağa koyduktan sonra 12 dakika bekleyin alın.

her zaman beklediğinden daha fazla bekle katı olur. olmazsa daha da fazla bekle.

kaynamaya basladıktan sonra 9 dakıka tuttuguna emın mısın hakıkaten, 8-10 dakıkada kesın katı olur

kaynamaya başladıktan sonra 12 dk'da olması lazım. etrafı yeşillenebilir hatta.

bak dostum günde ortalama 10 adet yumurta haşlıyorum ben.

yaptıgım aynen şu.

içine 3-4 adet yumurta alan bir cezvem var. içine yımırtaları koyuyorum. ardıdan üstüne musluktan suyu kokuyorum. ardından da orta büyüklükteki ocağa koyup altını yakıp kaynatıyorum. kaynadıktan sonra 5-6 dakka daha kaynatıyorum. sonra kapatıyorum altını. bir iki dakka da diğer ıvır zıvırları hazırlarken geçiyor. sonra çıkarıp kolayca soyayım diye muslugun altında tutup sogutuyoum. bu güne kadar cıvık çıkanını görmedim :D

Kanka yumurtalıklarım diye okudum, nickini görünce başımdan aşağı kaynar sular döküldü.

Olm adamlar app yaptı bunun için, yakışıyo mu senin gibi teknolojik adama.

@ tatlar kacti, abi mutfaga giderken telefonu yanima almayi unutuyorum hep, zaman tutamiyorum. makarnada da ayni sorun var, onda da ne zaman attigimi unutuyorum

mahone +1. kesin bilgi.

yok önce çırpala sonra pişir

suyun icine tuz at. bir de 9 dakikayi kaynamaya basladiktan sonra tutuyorsun degil mi?

ben de bazen görürüm. normal geldi. ama yasını hala sürdürmemeye çalış.

Ben de babamı kaybedeli 8 sene oldu hala rüyamda görüyorum, oluyor yani böyle şeyler. Umarım olmaya da devam eder.

Ben de görmeye devam etmek istiyorum bir yandan, çünkü çok özledim. Ama sonrasında kendime gelemiyorum, acısı içime oturuyor.

dini anlamdan yorumlarsak sizden dua istiyor.psikolojik yorumum ise şudur,belirttiğiniz gibi kendisini çok özlemişsini bu yüzden bilinçaltınızda ve rüyalarınıza giriyor.

Eski sevgilim oleli 13 yil oldu hala ara sira gorurum,mutlu olurum.niye endiselendin ki?

Endişelenmek değil de, normalin dışına çıkma korkusu diyelim.

Vefat edeli cok uzun bir zaman olmamis,belkide ilk en yakin kaybindi.gayet normal yani.

2001' de öldü. Hala rüyamda görüyorum Babannemi

benim babaannem de öleli 10 sene oldu, hala rüyamda görürüm ara ara. babaanneme çok düşkün biriydim. 11 ay henüz daha çok erken. ben ilk bir sene aklıma geldikçe ağlıyordum. kendine zaman tanı.

casio ya 200-300 vermem tipim değil ama şuan ki saatim tissot ve 900 tl. sonuna kadar da hakediyordu.

www.youtube.com

şu saati 500 tlye aldım 1 sene oluyor. arıza yaptı şu anda sirkecideki merkez saate garantiye verdim.

bende casio g-shock var. iki sene önce almanya'dan 100-120 euro gibi bir fiyata almıştım. parasının hakkını veriyor. sapasağlam saat. duvardan duvara vursam bir şey olmaz herhalde. onun dışında da saat olarak bir eksiği yok.
saat de şu: japanese-culture.ocnk.net

300 liralık saatler ucuz saatlerdir.

Zaten o fiyatlar abartı fiyatlar.. Ben ne zaman saat alsam www.bulabilirim.com dan alıyorum. Piyasaya göre fiyatlar yarı fiyatına...

Bence gereksiz pahalı, neticede saat yani, ara sıra baktığın belki de hiç bakmadığın bir alet. Ancak pahalı olmasının sebebi artık tamamen aksesuar olarak kullanılıyor olması. Asıl işlevini yitirdi saatler.

seiko bir modelini aldim şık güzel diye zamanında 700 liraya ki baya oluyor. 1 sene demeden kordon kayışı koptu. 3 sene sonunda çizilmez safir cam çizikler içinde kaldı. şimdi o meşhur ayar gerektirmeyen tarih zaman düzeneği bozuldu casio saat gibi oldu. hiç tavsiye etmiyorum böyle pahalı saatler.

9 sene önce isviçre'den aşağı yukarı 120 frank vererek aldığım fossil marka bir saatim var, hala kullanıyorum. kutusunu bile kullanıyorum.

yani markaya vs. para vermeyi sevmeyen bir insanım, zamanında da bunu babam almıştı tabii ama 10 sene kullanılma potansiyeli varsa bir ürünün, değer bence her türlü.

300 liraya saat mi alınır amk. ii bir sey alacaktsan. bin tlden bakılmalı.

300 tl saat için bayağı düşük bir fiyat. Giriş seviyesi İsviçre mekanikleri minimum 1000 civarı.

2 hafta önce Tissot aldım, 790 TL. Çok güzel saat.

Marka olarak sadece saat yapan markaları bakmanı tavsiye ederim, Çin işi saatlerin üzerine kendi isimlerini basan markaları pas geç.

taze patlıcanı közlediğiniz yere göre bile değişir tadı. ocakta ayrı, fırında ayrı, közde ayrı olur. ama aman aman bir fark olmaz. yapın gitsin.

Ben bu tip market ürünlerinin kullanılmasına karşıyım lakin şöyle de bir gerçek var: Konserve ürünleri beklemeden dolayı fermante oldukları için daha keskin daha hoş bir tadı oluyor, tek farklılık bu olabilir.

Konserve olarak kullandığım bir salça bir de patlıcan ezmesi var herhalde. Başarılı buluyorum kavanozdaki közlenmiş patlıcanları, sarmısağı olsun acımsı tadı olsun. Gayet lezzetli oluyor beğendide de.

aynı tadı vermez tabiki. köz kokusu olmaz bi kere.

bimdeki közlenmiş patlıcan çok iyi. ben salatasını yapıyorum herkes çok beğeniyor.

ben azcık sarımsagı tereyagında soteleyip, patlıcana ılave ediyorum, ıkısını birilıkte braz daha kavuruyorum. oyle kullanaıyorum. daha lezzetli gelıyor bana tadı o zaman.

bir de markadan markaya farkediyor, sanırım tamekti bizim test edip onayladıklarımız.

@duyulmasi gerektigi kadar
daha önce denedin mi bilmiyorum ama bimdeki közlenmiş biber iyi değil tavsiye etmem. patlıcanı çok kullandım ama hiç ısıtmadım.

ben yaptım bi fark olmadı. bazı konservelerin içinde sarımsak oluyor onu çıkartıp patlıcanları bıçakla küçültüp ezerseniz daha iyi olur. biminkini ben de tavsiye ederim.

Yonja
Hi5

zekirdek

Sosyomat

zekirdek.com
hoppala.com
grafi2000.com
showtv.net
netbul.com
superonline.com
ixir.com
ekolay.net
forumtr.com

80630

Ekşi Sözlük.

80630 ne ki?

Gizli kulüp gibi bi siteydi popüler olduğu yıllarda, davetiyesiz girilmezdi. İçerde yakışıklı erkekler, güzel kızlar vardı. Kısaca eskinin az bilinen ve sözde kaliteli yürüyüş parkuru.

e cogumuz hala facebook kullanmiyor?

Tavuk göğüsü paralel şekilde ikiye ayırın, üstlerine nane ve pul biber döküp önceden 250 derece ısıtılmış fırına verip 20 dakika pişirin. Aynısını ben de yapıyorum şimdi. Afiyet olsun.

yoğurtlu bir sos yap mutlaka yoksa çok kuru olur. yoğurt soslu tavuk göğsü yazsan çıkar zaten google'a şimdi aklımda şu iyiydi gibi bir tarif yok.

tavuk göğüslerini ince kıyılmış dereotu, yarım cay bardağı kadar süt, iki yemek kaşığı kadar taze portakal suyu, tuz, kekik, az miktarda soya sosunda beklet. daha sonra ister sosun içinde ve üzeri alüminyum folyo ile kapatılmış borcamda, istersen de fırın poşetinde pişir(daha sulu olur). dilersen teflon tavada da pişirebilirsin sosu tavaya döküp.

(kolay demişsin, yazdıktan sonra gördüm, ama malzemeler varsa dene, pişman olmazsın)

nasil pisirirsen pisir, muhakkak firin posetinde pisir ya da aluminyum folyoya sar. gogus zaten yagsiz, cok kuru olur

arkadaşlar cok tesekkurler yazdıklarınızdan ortalama bır tarıf uydurup attım fırına kaç dakıkada pişer?

tavukları nasıl doğradın ? yarım saat 40 dakika arası pişer.

enlemesıne kestım okadar surermı vay aclıktan olcem :)

ufak kestiysen kökle fırını 25-30 dakkada pişsin. net zamanı olmaz pek 20 dakika falan olunca bir bak sonra bir de 30 dakika olunca.

azcık yaktım ya ama yakmasaymısım super olacamıs yınede guzel el birliği ile beni doyurdugunuz ıcın tesekkurler...:)

"The holiday" geldi aklıma. Bir de yine Cameron Diaz What Happens In Vegas'tı sanırım adı, o da iyi gelebilir çok eğlenceliydi

Im Juli (bu tür ortamlardaki öneri sıklığı nedeniyle popüler ve dolayısıyla izlenmeme olasılığı düşük olsa da birisi önerecekti kesin)

Silver linings playbook
Cast away on the moon
Her
Breakfast at Tiffany's
Garden state
Sideways
Submarine

burada çok sık tavsiye edildiği için we're the millers'ı izledim geçenlerde, eğlenceliydi.

3 idiots

Enough said

www.imdb.com

Incendies.

douche bag +1

bir aradayız hepsi bu

incendies -1
@angelus deli misin arkadaşım ya kız iç açıcı film demiş, senin önerdiğin şeye bak.
değil iç açmak, şu filmi izlediğim günden beri içim kömür karası :( lütfen ya :(

20 sene önce gittiğim doktor jiletle kesmişti çaktırmadan, jileti pamuğun içine koymuş bide ancuk ağızlı. böyle bir tedavi yöntemi varmış yani ama tavsiye eder mi şimdiki doktorlar bilemem

Kara merhemin kontrolsüz etkileri olabiliyor, sürdüğünüz yerde bildiğiniz delik açabiliyor. Tavsiye etmem.

öncelikle çıban olduğundan emin olun..

Süresi yok, uçurulmazsınız. Sadece değerlendirme sıranız gelirse çaylak arabirimi sizi pas geçer. Tabii o sıra 3 ayda gelmez; 1 seneyi bulur.

motor kullanip kaza yapmamis bir tanidigim yok. ama olduler, ama sakat kaldilar, ama cizikle atlattilar ama hepsi kaza gecirdi mutlaka. motora harcayacaginiz paranin yaninda kask ve guvenlik ekipmanina harcayacaginiz parayi da dusunun.

para sorun değil, önemli olan can güvenliği. sonuçta çağlayandan e-5'e çıkacağım, köprüye çıkacağım, oradan üsküdara gireceğim. hadi 4.000 de güvenliğe harcayayım ama kaza kötü işte, kurtuluşu da zor. en iyisi uzak durmak sanırım.

motorcu degilim ama sunlar daha guvenli geliyor bana: www.google.com.tr

ama cok pahali ve belki denge vs problemi yok ama tirin altina girdikten sonra farketmez tabi denge durumu.

ben 3 ay önce ilk motosikletimi aldım. almadan önce bakındığım zamanlarda suzuki bayisindeki arkadaş "bak hacı, düşeceksin, git önce kıyafet al" dedi. hiç düşmemiş motorcu yoktur, henüz düşmemiş motorcu vardır diye bir durum var, unutma.

nohut bey; düşeceksin. git önce kendini yeteri kadar koruyacak kıyafet al.

sonra gidip eğitim alman lazım. bahsettiğin yol istanbul trafiğinin en bok olduğu yerlerinden biri. üstelik içinde köprü geçişi de var. hiç deneyimin yoksa başına çok büyük ihtimalle bir şey gelir. net. biraz motosiklet kültürünü ve özelinde türkiye'de motosiklet kullanma konularını araştır. bu da motor almadan önce sana ödev.

bunlar tamamsa artçı taşımaktan epey bir solo deneyimin olana kadar vazgeç. hem onu, hem kendini hem de trafikteki diğerlerini büyük tehlikeye atarsın.

motosiklet, almak için araştırma yapmaktan hastaneden çıkmaya kadar her aşamasında bol ızdıraplı bir süreç. rahat mı? motosikletine göre değişir. değer mi? değer :)

istanbulda araba sürmek bile tehlikeli.
metrobusle gec iste köprüyü?

alkislarlayasiyorum.com

@raskolnikov, tuz biber oldu bu video. ben sittin sene o kadar hızlı gidemem zaten de bu nedir arkadaş, boku bokuna öldü adam.

5 yıldır scooter kullanıyorum her gün. yeterince güvenli hissetmesem kullanmazdım,
fakat ben şehir içi yollarda max 60km falan takılıyorum. sizin kullanmayı düşündüğünüz güzergahta hem daha yüksek sürat hem de bol bol ruh hastası var. her gün o yolu giderseniz illa bir gün bir piyango çıkar.

motor alayım ara sıra bineyimi, haftasonu da gezerim falan diyorsanız alın bence çok keyifli. hız yapmadığınız sürece güvenli, ama her gün e-5 çıkmak için motor almayın derim.

Motor dunyanin en guvenli aracidir ve istanbulda kullanilir zaten. 8yildir kullaniyorum tavsiye ederim

@hkku başarılarının devamını diliyorum o zaman.

Ben de 10 yıldır bi Vespa alıp işe onunla gidip geleyim diyorum ama İstanbul trafiğinde şoför koltuğuna oturunca hepsi birer orospu çocuğuna dönüşen gizli psikopatları düşündükçe vazgeçiyorum bu işten, götüm yemiyor açıkçası. Bence hiç o topa girmeyin siz.

Sizi mahkemeye verir, o da bi 6+ ay sürer.

kavga dövüş canımız sıkılmaz diyorsanız daha oturursunuz.

Sözleşme bitene kadar sizindir ev

avukat falan değilim ama bildiğim kadarıyla:

bu kira kontratını ilk yapıyorsunuz sonra yeni kira kontratı imzalamazsanız o kontrat her sene otomatikman yenileniyor. kontratınız bitmeden sizi evden çıkarabileceğini hiç sanmıyorum. evden çıkmanız için size kontrat bitiminden en az 15 gün önce haber vermeliydi. eğer öyle yapmışsa kontrat bitiminde çıkmanız gerekir. ama böyle bir durum yoksa bence sizi çıkarmak için haklı bir sebebi yok. çünkü annesinin gelecek olması sizinle ilgili bir durum değildir kendisini ilgilendirir. keyfi bir durumdur. kendi keyfi durumu için sizi evinizden edemez bence. ben böyle düşünüyorum.

alt/üst soy mesken ihtiyacı diye birşey var sanırım. (anne, baba, dede, çocuk vs.) bu durumda çıkartabiliyor. tabii sizi bu sebeple çıkardıktan sonra 3 yıl evi kiraya veremez. olur verir ve siz tespit ederseniz tazminat davası açabilirsiniz.

sen kiranı verdiğin sürece ve ev sahibinin hastalık vs dışında mazereti yoksa kimse sizi evden atamaz. sırf bunun için kiracıya sinirlenip evini satan insanlar biliyorum.

matematik koyu +1

hicbir sey yapamaz, eskisi gibi degil artik. sen kirani aksatmadan odediysen, mahalle esrafina sorun cikartmiyorsan, apartmandakiler senden rahatsiz degilse hicbir sey yapamaz.

1 dilim peynir

Salata <3 Ben de gidiyim aliyim mutfaktan, yiyim bari.

Salatalık.

Yoğurt, havuç, salatalık, süt.

lahmacun.

Haşlanmış yumurta.

ben kahvaltı yaptım az önce, salam, zeytin, peynir, süt, ekmek.

Hıyar + 1.

sadece basit bir örnek mısır ve ayçiçeği eline al ve şimdide bırak. elin hala temiz mi ? az çok tozlanmıştır bir iki çırp eski haline döner. şimdi eline yağını dök simdi kendini nasıl hissediyorsun hala temiz mi istersen bol su ile yıka çıkmadımı ? birazda sabuna ihtiyacın var işte bu kadar doğanın anasını ağlatıyor.

protrek bence dolaylı yoldan doğaya zararına değinmiş. yağdan kurtulmak için yapılan temizlikte tüketilen su, kullanılan deterjan-sabun vs. ama atık yağların neden toplandığını soruyor benim anladığım kadarıyla @ne gerek var ki. bunu ben de merak ediyorum aslında ama muhtemelen birikim falan yapıyordur, bilemedim.

Mısır ve ayçiçek yağları, üretim aşamasında kimyasal işlemlerden geçiyor. Bunun da etkisi var.

@want2die yani yağ aslında tek başına çevre katili değil. sadece bunu karadaki bitki ve hayvanlardan elde edip sonra da su kaynaklarına bırakarak sudaki dengeyi bozuyoruz şeklinde anladım. yani tavada kızartma yaptıktan sonra bunu lavaboya dökmek yerine bir kabın içerisinde çöpe atarsam suya gitmek yerine geldiği yere geri dönecek ve denge bozulmayacak. bu mudur?

yağın temizi de kullanılmışı da çevreye zararlı, üstte bahsedilmiş zaten yüzeyi kaplıyor vs. vs.

kimse kullanılmamış yağı gidere dökmeyeceğine göre, atık olanları dökmeyin deniyor.

Mısır ve ayçiçek yağı gibi çoklu doymamış yağ oranları yüksek yağlar ısıya maruz kaldıklarında oksitlenme yaparlar. Yani direkt zehirli madde olurlar. Bu aşamada yağları denize dereye toprağa dökmek, herhangi bir atık kimyasal maddeyi dökmekle eşdeğerdedir. Çevreyi bu şekilde de kirletebiliyorlar. Tabii bu tip yağların kullanımı aynı nedenlerden ötürü insan sağlığı için de tehlikelidir.

ben hep öyle yapıyorum, şeker de erir karıştırırsan iyice.
krema koyma süt koy.
bir de vaktin varsa buz kalıplarına kahve koy. içeceğin zaman onları koy içine.

en.wikipedia.org
www.instructables.com

Kahve, küçük bir miktar sıcak su, karıştır, süt, karıştır, soğuk su, karıştır, buz.

iki tatşı kaşığı kahveyi eritecek kadar sıcak su ve şeker koyuyorum. Kakao da ekleyebilirsin. Çok çok az olcak su. Sonra soğuk süt ekliyorum. Bi 10 dk buzlukta bekletiyorum. Mis gibi de oluyor.

Azil & Ziyan

Ben uyandığım gibi ufak bir Tabata attıracaktım da unutmuşum.

Benim normalde bu saate kadar bitirmem lazımdı lakin bugün işe gitmediğim için biraz sallıyorum; 10.30 gibi başlar 12'de bitiririm gibime geliyor.

Edit: Bu arada ben kendi programımdan bahsediyorum, linktekilerin 1 buçuk saat sürmeyeceğinin ben de farkındayım.

sabahin 5:30'unda 10 dk buz gibi suyun altinda ziplaya ziplaya durdum. sayilir mi

geç kaldığım için yapamadım. öğle aramda telafi edicem.

@brawler, vücut bazal metabolizmanın 1700 kalorisini sadece vücut sıcaklığını 37 derecede tutmak için harcıyor. Yani koskoca vücut 300 kaloriyle çalışırken sırf vücut sıcaklığı için 1700 kalori harcıyoruz. Yani siz de baya kazançlı sayılırsınız bu durumda.

ben!

doğru diyon zaten nasa birkaç sene önce arsenik ile yaşayan bir canlı bulmamış mıydı. dur haberini bulayım onun.

edit: buldum www.ntvmsnbc.com

Şu an insanın genleriyle oynayıp onu var olan gezegenlerdeki yaşam şartlarına uygun hale getirmek mümkün olmadığı için kendi yaşam şartlarımıza uygun gezegenler arıyoruz yaşayabilmek için. Günümüz teknolojisi başka türlüsüne izin vermiyor ama gelecekte bir gün gelişen teknolojiyle bu sorun da aşılabilir gibime geliyor.

örneğin "marsta hayat var" derken marsta birilerinin yaşadığını kastetmiyollar, "marsta bizim için bi hayat var" demek istiyollar.

Mesela eskiden gunes odakli bakiliyordu, gunes yoksa hayat da yok diye. Sonra okyanusun derinklerine gunes isiginin hic ulasmadigi noktalara inip canlilarla karsilasinca bu sartlanma degisti. Bilim dunyasinda kabul goren hersey kesin dogru diye birsey yok. O yuzden siradan insan olarak ben hep suphesi bakiyorum soylenenlere.

Amac yeni enerji kaynaklari bulmak da olabilir.

Bu hareketlerin etki alanları nelerdir onuda yazsaydın harika olur bence

haftada 1 halı saha maçı yapıyorum, yeterli mi? :))

deniycem. sabah spor yaptigimda hic iyi olmuyorum genelde ama bu pek zorlayacak bir seye benzemiyor.

Sonuna 40 saniyelik bir Plank da ekleyin.

@icimdekibiri bu konuda uzman değilim ancak hiç yapmamaktan iyidir diye düşünüyorum. Sporda en büyük sıkıntı düzen çünkü. Bu benim gibilere kas faaliyetinden ziyade bi spor düzeni kazandırsa yeter.

(Nice sporlara başladım hep 1 2 saat ayırmam gerektiğinden bırakmak zorunda kaldım. Buna başlamak kolay bırakmak zor gibi)

@angelus önerilere açığız tabi ki :))

ilk resimdekiler için tek tek youtube'a bakmaya bile üşenirken yapabilir miyim bilmiyorum ancak denemekten zarar gelmez.

Akşam yapsam olur mu? Sabah zaten 10 dakikada hazırlanıp çıkıyorum.

Ya abi yapın da sabahı akşamı dert değil.

Bu arada şimdi bakın youtube dan. Emin olun unutmazsınız. çok basit hareketler ya, benim çizimim berbat:)

Silme bu duyuruyu. Favorileyemedim mobilden. Sonra bakicam videolara. Tesekkur.

fakirler yararlanamaz kanımca, o yüzden para kas

@neseranni

akademisyen olma hedefim var. iş görür heralde

Çok umutlu değilim. Ölünce ruhun yaşamaya devam ettiğine inanıyorum ayrıca. İş görür sanki bu.

o simdilik imkansiz. en yakin alternatif icin the island filmini izle. sonra gel yeniden konusalim.

Turritopsis Nutricula türü ölümsüz canlılar var, dışarıdan bir müdahale olmadığı sürece ölmüyorlar. Ben biliminsanlarının canlılardaki bu özelliği kopyalayabileceklerini düşünüyorum ama bugünkü şartlarda mümkün değil tabi.

İşte 55 yıl içerisinde o şartlara ulaşabileceğimizi düşünüyor musunuz?

sen ölmezsen dünya yaşanılır bir yer olmaktan çıkacak. ölmen gerekiyor. topraktaki solucanların besine ihtiyacı var. saprofitlerin ve çürükçüllerin senin etindeki proteinlere ihtiyacı var.

öleceksin kısacası.

bir de kalbe takilan elektrotlarla kalbin sonsuza dek atmasini tetiklemenin yolunu buldular gecen yil. hadi gene iyisin. bir adim yaklastin gene.

55 yıl içinde olmaz. Şunun şurasında daha 16. yüzyılda Dünya tepsi şeklinde zannediliyordu.

bedenı dondurarak ılerde uyanma ıslemı bıldıgım kadarıyla zaten oldukten sonra yapılıyor. bunu olmeden yaptıracak ılk kısı bır turk. adı guner kuban. kendısı hayatteyken tum kanını cektırerek kendını dondurtacakmıs. yanı dondurulmak ıstersen zaten oleceksın. eger guner kuban'da basarılırsa belkı sen de ıkıncı olabılırsın.

malıyetı de 150 bın dolar cıvarındaymış.

bana kalırsa olumsuzluk dıye bır sey yok.

Nicin olmek istemiyorsun

Aziz Dostum Oddyseus

Yaşam hepimize çok güzel geliyor biliyorum. Ama beynimizin kayıt bölümü sadece belirli bir süre. Hafızamızı 3 ay olarak düşünüyorum. Ama seni kırmamak adına bu 10 yılmış gibi konuşacağım.

Kendini bilgisayar gibi düşün. Hard diskinin ise 10 yıl aldığını. Ram de zekana göre ortalama insanın zekası 5x diyelim seninki 10x hızında olsun. Ram in arttıkça detaylara inme kapasiteden artıyor.

80 yılda yaşasan 20 yılda yaşasan hafızan sadece 20 yıllık kısmı kaydedeceği için; yeni gördüğün şeyler sana eskileri unutturacak.

Düşünsene şu ana kadar neler unuttun.

Demem o ki 400 yıl yaşamanla 80 yıl yaşamış olman arasında büyük bir fark olmayacak. Hafızan hep 10 yıllık olacak. En geridekiler ise uçup gidecek. 400 yaşına da gelsen 80 yaşındaki insan kadar tecrübelerin olacak en fazla...

O yüzden fazla yaşamak acıdan başka bir şey değil.

Ben de senin gibi düşünüyordum. Ama kalıcı olabilmek cidden çok önemli dünyada. Bugün yüz binlerce tarihi ismin adı milyarlarca kez anıldı. Sadece bugün insanlar;

-Newton
-Beethoven
-Paganini
-Atatürk
-Che
-Gazneli Mahmut
-2. Mehmet
-3. Selim
-Romen Diyojen

gibi tarih, müzik, sanat, siyaset ve din adamlarının adını andı...

Düşünsene 200 yıl sonra mezarın başında bi parçayla anıldığını. Sanırım bundan büyük zenginlik yok.

Çok uzun ve niteliksiz yaşamış hiç bir insanı tanımayız. Sonuçta onlarda ölmüştür.

Ölümsüz olanlardan olmaya çalışmak senin ilacın. Bence bunu başarabilirsin

@angelus Hocam bence referans noktan yanlış. 3 boyutlu yazıcıyla yapay organ üretiyoruz. Tıptaki Son 20 yıldaki gelişme önceki 150 yıla bedel. İvme artıyor sürekli.

her canlı ölümü tadacaktır.

Allah

abi bırak yaşlanmayı, daha saç dökülmesini çözen yok. anca elde kalanları dağıtabiliyorlar. daha bunun gözü var dişi var kulağı var. olmaz o iş. ölümü tadacağız.

müslüman ol. Müslümanlıkta ölüm yok ölünce hemen yine diriliyorsun.

Ben de ay kalıcı bir şeyler bıraksam hatırlansam ne güzel olur falan diyordum ama o da hikâye. Dün izlediğim bir filmden yazıyorum.

"Öyle bir zaman gelecek ki hepimiz bir gün öleceğiz. İnsanların olmadığı zamanlar vardı,
insanlık sonrası zamanlar olacak. Kim bilir, belki yarın; belki bir milyon yıl sonra. Bu gerçekleştiğinde kimse hatırlanmayacak: Ne Kleopatra, ne Muhammet Ali, ne Mozart ne de buradakiler. Unutulmak kaçınılmazdır. Bu düşünce seni korkutuyorsa aklından çıkar gitsin. Tanrı biliyor ya, hepimiz öyle yapıyoruz."

Kalıcılık diye bir şey yok işin özü, herkes geberecek, hatırlayacak kimse kalmayacak.

Ben cozum bulunacagini dusunmuyorum. Neye dayaniyorsun dersen, dayandigim birsey yok. Olmayacagini tahmin ediyorum sadece:)

duyduğum kadarıyla yeni bir bilimsel çalışmayla tamamen ölmüş biri canlandırılmış ve hala da yaşıyormuş. bu kişi daha önce nitrojenle dondurulmuş. ciddiyim şaka filan değil. bir arkadaşım söyledi ama kaynak belirtmedi.

Aslina bakarsan bilim insanlarinin bile birsey soylecek ongorude bulunmasi zor. Biz ne soylersek soyleyelim.

@stratejistyen Hocam cryonics ile çok yakından ilgileniyorum ama insan üzerinde çözülme işlemi yapılmadı henüz. Labaratuvar koşullarında öldürülen köpeğin kanlarını çekip içine sıvı nitrojen koyarak dondurdular. Ve çözdüklerinde köpek yaşamını sürdürmeye devam etti. En başarılı deney bu diye biliyorum. Öyle bir şey olsa illa karşılaşırdım

40 yaşından sonra gebe kalan kadınların gebelikleri ya da gebelikten sonraki 1 sene içerisinde ölüm riskleri diğer yaştakilere göre ciddi daha fazla. bilimsel bir kaynak olmamakla beraber odds ratio'sunun telomeraz aktivitesinden daha fazla olduğunu söyleyebilirim (tabii ki 40 yaşından büyük kadınların gebelik sırasında ölme riske diğer yaş grubundakilere göre 5 kat fazladan başlıyor, 60 kata kadar çıkıyor)

hayatın tadına var. her yaşın keyfi ayrı güzel. ölmekten mi yaşlanmaktan mı korkuyorsun buna karar ver (yani aslında ölmekten mi korkuyorsun yoksa yaşamaktan mı)

insanoğlu ölümü alt ettiği zaman gerçekten yeryüzünde cehennemi göreceğiz. 70-80 yıllık hayatımızda bile dünyanın ağzına ediyoruz. kimse ölmese artan popülasyonu kim doyuracak? hadi diyelim bir grup özel insan buna ulaşacak, bu özel insanları kim seçecek?

gibi gibi çok sayıda etik problem var karşında

ben bahsimi sibernetiklere oynuyorum. bilinci sibernetik bedenlere koyabilecekler ilerde.

@jaaaccckkk

bana yetişir mi hocam?

Ölmek istemiyorsun, ama yaşın ilerledikçe bu fikre alışacaksın. Ve öleceksin.

Sorunuzun cevabi "evet." Ama soru kotu. Sansiniz var mi, cevabi: evet var, yani ihtimalen var. Ama rasyonel ve istatistiki olarak var mi? Bilemem.

Ama biraz felsefe ve psikoloji okusak belki de bu genclik hezeyanlari gecer diyorum. Varolusculuk ile baslasak belki daha da yararli olabilir. Ayrica "Cognitive Psychology" ile de destek yapabiliriz.

Uzun yasamanin cok da onemli olmadigini farketmek gerekiyor. Yani onemli olan boyutu degil, islevi :-)

Meditasyon yapin, sakinleyin, Sidhartha nin hayatini izleyin, balik tutun, bilgiden biraz uzak durun isterseniz.

Gelin bir kahve ikram edeyim Sbuxtan.

Etc. etc.

Dedigim gibi, genclik hezeyanlari bunlar, aksi de kabullenmek degil, olumun icsellestirilmesi ve aslinda "olum" diye bir kavramin olmadiginin, bunun insan oglunun gotunden uydurdugu bir kavram oldugu, evren de transformasyon oldugu, her bokun bir sekilde recycle edildigi .... etc.

1- 23 yaşında mezun oldum, 4 senede bitirdim.

2- 2013 haziranda mezun oldum, 10-11 ay bir yerde çalıştım, kovuldum, 4 ay işsiz kaldım, bu hafta yeni işe başlayacağım.

3- işsizlik sıkıcıydı ama yine de memnunum halimden. kariyerle ilgili şöyle yükseleyim böyle yapayım falan gibi bir düşüncem yok hiç.

4- bazen bilgisayar değil endüstri okusaymışım falan dedim iş ararken; izmirdeki iş olanaklarıyla ilgili olarak. erasmusa gitseymişim keşke dedim bir kere. bir de biraz daha sosyal olabilirdim sanırım.

5- 24 kadın

22 yaşında mezun oldum. 4 senede bitirdim.
şu an o mezuniyetten sonraki bir sene içerisindeyim bir halt yaptığım yok depresyona bile girdim diyebilirim.
okul konusunda memnunum elbet ancak iş imkanı kısıtlı bölüm mezunu olduğum için biraz umutsuzum gelecek bazında.
kadın ve 22

1- 24 yasında mezun oldum. 5 senede bitirdim.

2- mezun olduktan 1 ay sonra ise girdim. 8 ay sonra bırakıp bambaska bir sektöre geçtim. diplomamı köseye attım.

3- affedersin ama su anki konumuma sokayım. tekrar mesleğime dönüyorum, is görüsmelerine gidiyorum.

4- okulumu tercih ederken zaten mutlu değildim. simdi de zorunluluktan dolayı okulumun bana verdiği diplomayı kullanıp, kuyruğumu kıstırarak geri dönüyorum. 4 senede bitirsem büyük ihtimalle ya ailemin yanında ya da üniversiteyi okuduğum okulda kalmıs olacaktım. o da beni bambaska biri yapacaktı. simdi olmak istediğim sehirdeyim, belli bir hayat düzenim ve çevrem var. okuduğum bölümde çalısmadığım süre boyunca kendime kattığım birçok seyi hayatım boyunca baska bir sekilde kazanamazdım. pisman değilim ancak her seyin daha yolunda gitmesini isterdim. yine de okulunu okuduğun bir mesleğin pesinde sürüklenmek daha doyurucu olurdu gibi geliyor.

5- 26,5/e/ist

20 yaşında bitirdim(aralık olunca doğumgünü hep erken bitti okul :)) 4 senede, bir yıl boş gezdim, ingiltere'de master (1 yıl), bir yıl boş kaldım, doktora.

şimdi de araştırma görevlisiyim ve doktora yapıyorum.

2 yıl geçti bu dönem dersler bitecek diye umuyorum, keşke bu kadar yaymasaymışım diye düşünüyorum. o boş gezdiğim yıllarda da askerlik yapabilirmişim ama hiç boş bırakmasam da olurmuş.

25 (aralık'ta 26ya gircem heheh), erkek

1.22de mezun oldum.3,5 senede bitirdim
2.direkt y.lisansa başladım, işe girdim,yurt dışına gittim,
3. değil(d)im. evet, inanıyorum.
4.değildim. konservatuvar okusam daha iyi olur diyodum, bu sene sınavlara girdim, kazandım. konservatuvar okuycam.
5.25 k

1- 21, dört senede.
2- çalışarak geçti, askerden kaçmak için de yalandan bi yüksek lisans yaptım.
3- değilim, inanıyorum.
4- 1 sene daha hazırlanıp daha iyi bi okula gitseydim diye düşündüm, veya daha ciddiye alıp lise 2'deyken de dersaneye gidebilirdim.
5- 24 erkek.

1: 22 yaşımda bitirdim.

2: Bitince İnterrail yaptım.

3: Şu anki konumumdan memnunum.

4: Şöyle yapmasaydım dediğim çok şey oldu. Şöyle yapmasaydım dediğim çoğu şeyi düzeltme şansım da oldu.

5: Ponçik.

1- 26 yaşında mezun oldum 7 senede zor bitti
2- direk askere gittim, 4 ay iş aradım 2.5 yıldır aynı şirkette severek çalışıyom
3- yöneticim benden 1 yaş küçük olmasa daha memnun olurdum. erken bitirsem de yönetici olamazdım gerçi, fıtratımda yok :p
4- 7 yılda bitirmenin pek bir farkı yok, beraber başladığım arkadaşlardan biri müdür diğeri benle aynı pozisyon ikisi de yüksek yapıp 4 yılda bitirdi, senle alakalı o iş !
5-29. adam !!1

1- 22 yaşımda mezun oldum, 4 senede bitirdim, bi de hazırlık var 1 sene

2. Yüksek lisansa başladım hemen. Ama gitmedim, evde yattım. 2 sene kadar sürdü bu yatış.

3. 1 sene evvel işe başladım. Memnun değilim. Konumdan değil de çalıştığım işten memnun değilim. Yine çalışmamak istiyorum. Ama olacağını zannetmem.

4. Okul tercihimden memnunum, bölüm tercihimden memnun değilim. Şimdiki aklım olsa çok farklı bir alanda okurdum. Üniversiteyi sosyal hayatı genişletmek için kullanamadım pek, üç beş insanla sürdü tüm lisans dönemim. O yüzden şimdi biraz yalnızlık çekiyorum, keşke sosyal aktivitelere, klüplere falan katılsaymışım diye. Onun dışında çok büyük keşkelerim ya da bana okulun kattığını düşündüğüm çok artı yok. Yabancı dilim zaten iyiydi, üniversite eğitimi bu alanda bana bir şey katmadı.

5. 25, kadın.

1. 24/5
2. İki ay sonra işe girdim. Hala çalışmaya devam. Master a başladım bir de bir yandan.
3. Çok olmasa da iyi olacak yakında.
4. Keşke wat, erasmus gibi birşey yapsaymışım diyorum.
5. 27/erkek

1) 21 yaşında mezun oldum, 4 yılda bitti.

2) 2 yıl boş boş oturdum. Sonra yüksek lisansa başladım.

3) Kariyerim yok, konumum yok, hala boş boş oturuyorum. Arada satış danışmanlığı vb işler yaptım saymıyorum onları. Yüksek 4 yılda bitti bu arada.

4) Değilim. Zamanında kafam basıyo diye sayısal okudum. İyi puan alamadım össde ea tercihi yaptım mecbur. bu kadar çok üni ve bölüm yoktu. Kazanmak bile meseleydi. Neyse okuduk bitti. Ama ben sözel derslerden ve sanatsal işlerden daha çok keyif alıyorum. Hani elimde sihirli bi değnek olsa muhabbeti işte. Olsa bambaşka bir yol çizerdim kendime.

5) 27, k.

1- 21 4 sene
2- yurtdışı master, doktora vb.
3-bambaşka bir alanda çalışıyorum son 4 yıldır, memnunum
4-memnunum, tutkuyla seçmemiştim ama iyi ki öyle yapmışım. genel olarak geçmiş geçmişte kaldı düzeltemiyoruz; önümüze bakalım derim zaten
5-kadın, 31

1) 23 yaşında mezun oldum 5.5 senede bitirdim
2) ilk 2 ay iş aradım sonra tanıdık vasıtasıyla işe girdim tanıdıkla beraber 5 ay sonra dehlendim bi on beş günlük aradan sonra arkadaş vasıtasıyla işe girdim 7 ay orada çalıştıktan sonra istifa ettim
3) 4 aydır yatıyorum kendi isteğimle 10 gün sonra askere gideceğim
4) mesleğimden memnunum ama okulumdan değilim
5) 25 m

1) 21 yaşında mezun oldum, 4 senede bitirdim

2) 2.üniversiteye başladım.

3) Memnunum, öğrencilik güzel şey.

4) Mal gibi gittim öğretmen oldum. Pişman olduğum için ikinciyi okuyorum. Yeni bölümümden memnunum

5) 21, erkek.

1- 24 yaşında mezun oldum, mezun olduğum bölümden mezun olmam 4.5 sene sürdü. önceki bölüm değiştirmemi saymıyorum.
2- mezun oldum, 9 ay yattım. şu anki işyerim resmen peşimden koştu bu 9 ay boyunca.
3- şu an konumum sektörüm için klasik başlangıç pozisyonundan bir tık önde. sektörümün en büyük markalarından birindeyim ve önüm hayal ettiğimden çok daha açık. departmanımın başına bedelli askerlik çıkarsa 3 sene içinde geçmem çok olası.
4- okuldan memnun değilim, nitekim türkiye sınırlarında boğaziçi dışında üniversite beni kesmezdi zaten, ona da girmem hayaldi. iş tercihimden memnunum. kendimi göstererek, 0 torpil ile geldim. yabancı dil bölümüm dolayısıyla en önemli faktördü, ona da ne lise ne üniversitede zerre katkı sağladılar. tamamen kendim geliştirdim, işim icabı mesaimin büyük çoğunluğunu ingilizce ile geçiriyorum zaten. biraz erken başlasaydım iş hayatına şu an bu yaşımda çok taşaklı bir yerde olacağıma inanıyorum. ama çok da sorun etmiyorum, 24 yaşında olmayayım da 27 olsun. ne yapalım.
5- 24, erkek.

güzel. krem/kahve tonlarıyla iyi gider.

Alttaki beyaz kısım çok kötü duruyor.

alttaki kısmı ben de beğenmedim ama orası zamanla kirlenince o kadar da göze batmıyor. fena değil.

Güzel değil, umarım almazsınız.

çöp

190 lira verecekseninz. ayakkabıcıdan kaliteli bi ayakkabı alsanız.

Ayakkabı çok hoş ama ben de beyaz tabana takıldım. Büyük ihtimalle almazdım. Daha tonla ayakkabı bulursun bunun gibi zira bu sene bu model çok moda, hemen her ayakkabı mağazasının vitrininde görüyorum.

Dusunuyorum

Canim istiyo

düşünmüyorum, kafama göre birini bulacam da, bu yaştan sonra evlenicem de...

duyurudan birine teklif ettim. kabul ederse evlencem.

düşünüyorum. kimse yalnız ölmek istemez ve birileriyle güzel anılar paylaşmak ister.

istemiyorum, önce okul bitsin sonra askere gidelim.

kafamda kurduğum evlilik fikri/müessesesi çok güzel. o kadar güzel ki, benden başka bir insanın ayak uyduramayacağı kadar güzel. o yüzden evlenmek istiyorum ama benimle evlenmeyi kimse istemeyeceği için yalnızlığa alıştırmaya çalışıyorum kendimi.

şimdilik zaten erken benim için, sevişsem çocuğum olur ama yine de evlilik düşünmek için küçüğüm.

hem evet hem hayır..

evet: çünkü bi düzenim olsun istiyorum.. şuanda işim gereği tek kalıyorum ailem yanımda değil.. tek olmak manevi ve maddi olarak zorluyor.. bi sıkıntı olduğunda yanında güveneceğin birinin olmaması tarifsiz zor..

hayır: yalnız yaşamaya alıştım.. bazen ailemin yanında susmaya devam ediyorum küstüm sanıyorlar.. ama ben evde sakin olmaya alıştım.. fazla karışan eden gürültülü ortamlara gelemiyorum bunalıyorum.. yemek temizlik bulaşık kafama göre takılıyorum.. rahatlık büyük.. bu durum da kalabalık evde fevri olmama sebep oluyor.. birden patlıyorum.. o da kötü.. etrafta evlenip mutsuz olan bi dolu arkadaş var.. yanlış karar vermiş olmak beni yıkar..

bu iki cevaptan hangisi ağır basarsa o olacak..ama kafam karışık..

İstiyorum ama düşünmüyorum.

yok ki.

Ben istemiyorum, iki insanın 30 sene aynı evde yaşaması fikri saçma geliyor bana. Gel gelelim annem tam tersini düşünüyor :(

hayir cünkü iyi böyle.

Düşünmüyorum. Meme mevzularindan dolayı. Cunku yatinca dumduz oluyor. Esimin baska kadinlarin memelerine bakip onları arzulamasini istemiyorum, dayanamam cunku.

~cinselligin evlilikte önemsiz olduğunu da kimse soylemesin.

iş bulursam, evlenmeyi düşünüyorum.

Düşünüyorum. Su anda da erkek arkadasimla birlikte yasiyorum zaten, bir imza cok fark yaratmayacak iliskimizde. En azindan aile ve cevreye karşı daha rahat olurum, malum turkiyede yaşıyoruz.

ne gerek var?

isterdim ama evlenebileceğimi sanmıyorum. yalnız öleceğime inancım çok sağlam.

gerçekten isterdim ama. sabaha kadar oturup kahve içip sohbet edelim mesela. birbirimizi anlayalım, kavga ettiğimiz zaman ikimiz için de haklı olmaktan çok bir an önce barışmak önemli olsun. birbirimizden bir şey saklamak zorunda kalmayalım, her şeyi anlatabilelim birbirimize. beraber dünyayı dolaşalım. evimizin her yerinde dünyanın dört bi yanında çekildiğimiz fotoğraflar olsun. paramız çok olmasa da sırt çantamızı alıp havaalanlarında sabahlayarak gezelim farklı ülkeleri, şehirleri. beraber sarhoş olalım, ne bileyim dans edelim. birbirimize bir şeyler katalım, bir şeyler öğretelim birbirimzie hep. kalıplara girmeyelim. bir gün maç izleyip hakeme küfür edelim, sonraki gün gidip sıkıcı bi sanat filmi izleyip vermek istediği mesajları tartışalım. falan filan.

evleneceğimi düşünmüyorum, çünkü hayalini kurduğum evliliği yaşayabileceğim bir kadının yaşadığını sanmıyorum. yaşıyorsa da koca dünyada birbirimizi bulma ihtimalimiz milyonda bir bile değil.

dusunmuyorum. anca hayatimin aski diyecegim biri cikarsa. oteki turlu bir kadinla 30-40 yil ayni evde yasama fikri cok korkunc.

istemiyorum. çünkü sorumluluk almak istemiyorum.Evliliğin hayallerimi gerçekleştirmede bir ayak bağı olacağını düşünüyorum, özgürlüğümü kısıtlamak istemiyorum. Çocukları çok sevdiğim için baba olmak istemiyorum.

bugunku antremanda goz dolduran futbolcu +1

söylediklerine katılıyorum.. özellikle kavgada kim haklı diye uğraşmaktansa hemen nasıl barışabiliriz diye düşünebilmek mühim..

ben de böyle bi erkek bulabileceğime inanmıyorum.. o sbeeple bendeki hayır cevabı ağır basıyor...

evde kaldık duyuru ahalisi..

İstiyorum. Duyurum bile var bu konuda.

25 erkek tanışmak isteyen yürüsün özelden.

Defnex ve göz dolduran futbolcu birbirinizi arıyomuşsunuz işte :)

Haklısınız insanlar zor.

şimdi hayatımda olan adamla birkaç yıl sonra isterim. çok güzel bir evimiz olur, boyasını ıvır zıvırını kendimiz yaparız, kampa gideriz, ortak planlarımız olur, okuruz, yazarız, en önemlisi de akşam eve gittiğimizde bir arada oluruz. aşığım, hayattan beklentilerimiz ve görüşlerimiz aynı, yaşamımı birleştirmek istemekten doğal ne olabilir?

olaylı ayrılıp sonunda ne evlenmesi arkadaş da diyebilirim tabii, zaman gösterir, ama şu an hissettiklerim böyle.

istiyorum ama sadece istemekle olmuyor tabi en az 2 yılı var. neden istiyorum ? adamı seviyorum her anım onla geçsin istiyorum

düşünüyorum ama kimseyi bulamayacağım için zaten istesemde olmaz. piyasa bir sürü yakısıklı erkek kaynıyor, bu saaten sonra hiç bir kızın standartları daha aşağıya inmez bana bakacak kadar. çoğu tipi iyi adamlarla cıkıyor.

Hiç istemiyodum ama çok tatlı bir ilişkim var şu an. O yüzden istiyorum.
Aslında zaten beraber yaşıyoruz ve imza benim için önemli değil ama işte aileler falan filan.

babanın yaptığını yap, rahat edersin.

Dusunmuyorum. Cunku birine bagli yasamak istemem. Bana mantiksiz geliyor. Bir kisi var, herseyin ona bagli. Biryere gideceksin ona bagli, evi degistireceksi ona bagli, tatile gideceksin yine kafana gore karar veremezsin, canin her istediginde single ya da arkadaslarinla takilamayabilirsin. Parani da istedigin gibi harcayamazsin herseyi hesab etmen lazim, cilginlik yapma luksun yok. Hem uzerine ne kadar dusunursem dusuneyim, bir insanla anlasip hayatin boyunca onunla olup onunla yatip kalkmak yedigin ictigin butun hayatini birlestirmek cok mantiksiz geliyor. Ne zorum var, niye kendi elimle ozgurlugumu teslim edeyim? Birde hadi diyelim bir insanla butun omrunu birlestirmeye ozgurlugunu ortak kullanmaya karar verdin, (ki boyle bir karar vermem)bu insani nasil seciyorsun? Biriyle evlenmeye karar verenleri merak ederim hep, karsisindaki insanin omru boyunca beraber olacagi insan olmasina nasil karar verirler? 3 yil tani, 5 yil tani, ne kadar tanirsan tani. Ben yine de boyle cesur bir karar veremezdim, benim hayatim onemli cunku ondan bir tane var. Evli olan arkadaslarimin istisnasiz hepsi soylenip duruyor, bekar olsam soyleydi boyledi, ben bekar olsaydim, evli insan icin zor, falanda filan. Ben mi dedim size ozgurlugunuzden feragat edin gidin evlenin coluk cocuga karisin diye? Bakiyorumda o kadar cok seyden mahrumlar ki.. Evliligin nimetlerinin -her ne iseler- hicbirini ben arzulamiyorum ama gordugum evli erkekler bekarligin nimetlerini siddetle arzuluyorlar. (Hemen akliniza one-night-stand turunden nimetler gelmesin olay sadece bu degil.) Sonuc olarak gordugum evli erkeklerin bekarliga ozlem duymalari (bircogu evliliginden ve esinden memnun ama yine de ozlem duyup feci sekilde dert yaniyor) beni ilgilendirmiyor. Bunlari gorsem de gormesemde yukarida bahsettigim gibi benim dusuncem. 35 sene sonra ayni insanla hala iyi gidecegininden onceden emin olmam icin kahin olmam lazim, bana mantiksiz geliyor. Aslinda ben de bir omur cekilecek insan olmayabilirim. Deney yapma firsatim olmadi.

düşünmüyorum sanırım. ürkütücü geliyor onca sorumluluk. ben kendime zor bakıyorum daha.

yaşça bayaaaa küçük biri olarak (23) evliyim. evlenmeden çok zor diye düşünürdüm. oluyormuş, birbirini buluyormuşsun. bazen çok zor geliyor ama çok memnunum. hiç bozulmasın inşallah, amin!

ölü yatırım. dunya capında evlenenlerin yüzde 50si bosanıyor. yuzde 50 risk

uzunca bir zamandır ilişkileri uzaktan gözlemleyen biri olarak erkeklerin bir çeşit esir olarak yaşadığını farkettiğimden beri ürpertim daha arttı. baktığım yerlerde erkekler hep kızı memnun etmeye çalışan ve bunun için çeşitli maymunluklar yapan adamlar olarak gözüküyorlar. ya da benim gözlerim onları özel mi seçiyor bilemedim. işte sadece bu fikir bile beni ürkütmeye yetiyor.

diğer taraftan evlenmek isteyebilirim diye düşünmüyor da değilim.

çevremdekilerin teker teker nişanlanıp, evlenmesinden sonra imrendim. 2 yıl önce hayatta evlenmem diyordum. sevmek sevilmek güzel şey galibası.

kısmetse inşallah:)

çünkü aşığım. evlilik kısmı tamamen mahalle baskısı sonucu, bana kalsa imam nikahı yeterli.

düşünüyorum.
tek başına maliyetler hayallerimi gerçekleştirmeme imkan vermiyor.
hayat tek başına zor. yaşlılığı var.
limitsiz istediğin zaman seks.

evlilik diyincei kalkan biriydim. geçen sene anneannemi kaybettim. sonra fark ettim bigün annemi de kaybedeceğim. babamı da, ablamı da... göt gibi kalıcam yani ortada. ailemi kaybettikten aonra yaşamaya devam edebilmem için o sevgiyi ve bağı yönlendireceğim biri/birileri olmalı. 28 yaşındayım ve evlenmenin ve çocuk sahibi olmanın benim gibi bir insan için gerekli olduğunu düşünmeye başladım. ha evlenecek misin dersen, zor.

@bambum,
Cinsellik evlilikte önemli ama cinsellik memeden ibaret değil.çok takıyorsun sen memeye ?

düşünüyorum. nedeniyse tamamen inat. hayatımın içine etmiş olan kişi bir çuval tuzu alıp ciğerine basıp otursun diye, sırf ondan kurtulabileyim diye, hiçbir hazırlığım ve niyetim olmamasına rağmen 1 hafta içinde evleneceğim.
burdan duyurunun -benim gibi- aklı başında olmayan beylerine selam ederim.

Istiyorum. Gecen seneye kadar hic aklimdan gecirmemistim ama son zamanlarda sik sik dusunuyorum. Onunla ortak bir yasam guzel. Askerden donunce sevgilime teklifimi sunacagim :p

bir seneyi aşkın süredir sevgilimle aynı evde yaşıyoruz. bazen düşünüyorum ama yok yani, iyi bir şeymiş gibi gelmiyor bana. böyle iyiyiz bence ki onun da aksini düşündüğünü sanmıyorum.

evet, istememek için bir sebebim yok. ailemin içi rahat olacak en azından evlenince. mutsuz olmayacaklar, ben de huzurlu olacağım. sevgilopu seviyorum bayağı, mutluyum. imza atıp mutlu oluruz ilerde ne var yani.

düşünüyorum ya. sevgililiğin falan artık dinamiklerine kafam basmıyor zor geliyor. insanlar ilişkleri iyice karmaşıklaştırma derdinde hep.

yaptığının yanlış olduğunu düşünüyorsun ki seni onaylamamızı bekliyorsun.

Neden felsefeye geçtiğini söylersen daha iyi fikir beyan edebilirim. Ben de felsefe mezunuyum, bölüm beklentilerini karşılamayabilir.

bence iyi yapmışsın ama felsefe değilde başka bi bölüm alternatifi yok mu ? felsefe ile ilgili hep kötü şeyler söylediler bana ama iyi olmuş yani devam et yardır

İyi yapmışsınız, başarılar dilerim.

İçten istediğin bir bölüm idiyse iyi yapmışsın. Başarılar.

Ev arkadaşım 3. sınıfta matematiği bırakıp felsefeye geçti, çok mutlu şu an bölümünden. Felsefeyi seviyosan iyi yapmışsın.

benim zamanında yapamadığımı yapmışsın, tebrikler. sakın pes etme ama.

Felsefeyle zaten içli dışlıydım, ancak öğretilmiş felsefenin başka bir şey olduğunu düşünüyorum başka konu.

Zaten iki senedir kimya okurken bir arpa boyu yol katetmemştiim, bu sene tekrar birinci sınıf olucaktım.

cok iyi yapmissin, ben de sevmeden okuyorum, ite kaka zar zor gidiyor, birakma sansim da yok. supersin.

hukukta 2. seneme geçtim bölümümden oldukça memnunum fakat felsefeyi üniversitede cemal bali akal ile keşfettiğimden felsefe bolümü hep içimde ukte olarak kalacak.Seni cesaretinden dolayı tebrik ediyorum,başarılar...

hacettepe ing. tıp okuyorum 3. senem ama felsefeye bayılıyorum felsefe okumak isterdim ama napacaksın... cesaretini kutluyorum gerçekten.

edit: cidden tebrikler, başarılar.

Bence iyi yapmışsın..Mis...Cesaret işi bir kere..

Oh kütüphaneye daha yakın hem..

Öğretilmiş felsefenin başka bir şey olduğunu düşünüyorsan çok yanlış yaptın diyorum.

Üniversiteler Akademia değil. Kimyada neydiyse felsefede de aynısı. Bir takım insanlar sana felsefe yapmayı değil felsefe tarihini öğretecek ve bunlardan sorumlu olduğun sınavlara girip not alacaksın. Düşünmeden öğrenmeye çalışacaksın. Sonunda da ne kadar felsefi akımı, kaç tane felsefecinin düşüncesini iyi biliyorsan onunla övünür hale geleceksin. Bir üniversitede felsefe eğitimi almak kadar felsefeye ihanet eden bir şey olduğunu düşünmüyorum.

Evet felsefe öyle eğitimle olacak bir şey değil.. Ama bence çok iyi yapmışsın..

Aynısını yıllar evvel makine mühendisliği bırakarak yaptım.. Hayatımda yaptığım en iyi seçim olduğunu düşünüyorum.. Sonrasında yine sosyal bilimler üzerine bir şeyler yapmak istediğinde çok rahat edeceksin..

Boşver söylenenleri, mutluysan hiçbir şeyin önemi yok..

@grimer hata yaptığımı düşünmüyorum. Paylaşmak istedim sadece.

son yıl matematik-bilgisayar'ı bıraktım, felsefe okuyorum şu an. halihazırda yapay zeka üzerinden içli dışlıydım felsefeyle zaten. şu an sıfır şikayetim var. Sonrasında da bilişsel bilimler'e. felsefe okumak doğru beklentiler içindeysen iyi bir karar.

Ancak şu öğretilen felsefe dediğin şeyi biraz açmalı. Öncelikle iyi felsefe bölümleri felsefe tarihi, filozofların hayatı vb. şeyleri öğretmez. Daha ziyade belirli felsefi "sorular" vardır ve dersler bu soruların irdelenmesi üzerinden ilerler (zihinle bedenin ilişkisi nedir? bilginin sınırı nedir? mutlak iyi var mıdır? vb.). Bu sırada da haliyle daha önce verilmiş cevaplar gözden geçirilir. Dolayısıyla x filozofunun hayatı vs. değil a sorusuna x filozofuncan verilmiş yanıtlar değerlendirilir olsa olsa. Değerlendirme de "bizce böyle" diye değil mantıksal çerçevede yapılır. Boğaziçi, Bilkent, ODTÜ gibi yerlerde dersler böyle işlenir. Felsefe tarihi, felsefenin altında bir çalışma alanıdır, ancak sadece bir alan.

Gelgelelim hacettepe felsefe yanılmıyorsam daha çok felsefe tarihi ile öne çıkan bir bölüm, dolayısıyla ona ağırlık verilmiş olabilir. Bunu da müfredata göz atarak ve hocalarla konuşarak açıklığa kavuşturabilirsin. Hoşuna gitmezse felsefeden vazcayma, başka bir felsefe bölümüne geç (yukarda saydığım üç isimden birini tavsiye ederim). Ancak unutma ki felsefe hep bir çeşit eğitim kurumunda (sokrates öncesi özel dersler ile, sokrates sonrası lyceum gibi okullarda, orta çağda kilisede, günümüze yaklaştıkça üniversitelerde vs...) gerçekleştirilen bir aktivite oldu. Üniversitede felsefe olmaz diye bir saçmalık yok. Son 200 yılın filozofları uzaydan mı geldi?

İş olanakları, gelecek vs. soruların olursa ayrıca değinirim. Hayırlı okumalar.

Bu arada, başvurum onaylandı kaydımı yaptırdım :::) felsefe okuyorum artık.

su akar yolunu bulur

Bu soru nasil en cok izlenen duyurular arasina girebildi yav ?

Neyse okul nasil gidiyor onu sorayim bari..

1 cm de olsa bir sapma illa ki olacaktır, buradan da aynı yere düşmeyeceği anlamını çıkarabiliriz.

Eskiden belki de, şimdi doğru değil.

Evet, ayni nokta tutturulamiyor. Bu yuzden topcu atesi altinda kalindiginda bir merminin dustugu noktaya siper alinmasi tavsiye edilir:) Ciddiyim. Aslina bakarsan, cok buyuk bir deprem oldugunda hemen ertesi gun bir daha cok buyuk bir deprem olmaz olayi gibi.

teknik kısmını bilmiyorum ama o kitapta geçen şekliyle ben, aynı yere arka arkaya 2 kere top atışı yapmayacakları için öyle yazıldığınu düşünmüştüm. bir bölgeyi bombalayacaksan belli aralıklarla araziyi tararsın ve arka arkaya 2 kere aynı noktaya atış yapmazsın mantıken.

Ayni noktaya atis yapilmayacagindan ziyade, istesen de tam olarak ayni noktaya dusuremiyorsun mermiyi. Toplarda o derece bir hassasiyet yok. Ayrica sapmalari cm ile degil, metre ile olcersin baya baya sapiyor yani. 30km menzilli top var, ne kadar hassasiyet bekleyebilirsin ki?

o top mermisinin aynı noktaya düşmesi çok ama çok düşük ihtimal.
tam kuvvetini bilmiyorum ama top atışında hayvan gibi bir basınça sarsılır top. ve o gibi uzun mesafelere atış yapan aletler 1cm bile kaysa, atış yaptığı nokta onlarca metre farkettirir.

yazilanlarin arasından secip ilk başladığım kitabı yazan kisiye de istediği herhangi bir kitabı alıyorum.

Dan Brown - Cehennem
- En sevdiğim diyemem fakat okuma alışkanlığını geri kazanmak için sürükleyici olmasına dikkat ettim bu yüzden önerim budur..

batı cephesinde yeni bir şey yok

bana da burada önerdiler. çok hoşuma gitmişti. 1. dünya savaşı temalı bir kitap.

hala okumadıysan, jack london'ın martin eden'i.

seninle benzer durumdaydım. eskiden çok fazla okurdum, yazar olmayı düşünürdüm falan. sonra bıraktım. martin eden'i okuyunca öyle bir gaza geldim ki anlatamam. okunabilecek en güzel romanlardan biri benim için. okuma, yazma konusunda ilgili ve sevgili biriysen uçurur muhtemelen :)

tür, tarz, yazar fark etmez. bana ve dunya görüşüme bi seyler katabilmesi yeterli.

eskilerden ray bradbury derim. herhangi bir kitabi olabilir, cok akici ve kendine ozgun yaziyor. fantastik olmasin dersen john fante olabilir, cok kolay okunan, yari biyografik kitaplari var, cevirmen ise avi pardo, ayrica bir arti. daha guncel olsun dersen, avi pardo'nun cevirdigi etgar keret var, israilli bir yazar, tatli bir insan.
yerli ve guncel bir sey istersen cumhur ozdemir'in urfa'dan oxford'a kitabi gercekten cok ilginc ve surukleyici. sanki bir aksamustu misafirliginde bir yandan cayini yudumlayip bir yandan tatli tatli bir dedeyi dinliyor gibi oluyorsun.

Jose saramago - körlük olabilir

Knut Hamsun - Sult

otostopçunun galaksi rehberi

okumaya yeniden başlamak için birebir.

Kinyas ve Kayra

B, Bira
www.idefix.com

Richard Dawkins - Gen Bencildir.

Birkaç aylık kitap okuma arasından sonra tekrar bağlanmak adına kaliteli bir şeyler aradım durdum. Eğer Yunan mitolojisine az çok ilgin biraz da kulak dolgunluğun varsa İlyada'yı öneririm. Başlarda "bu kim? ne oluyor? aaa!" moduna girecek gibi oluyorsun ama kitap o kadar hızlı rayına oturuyor ki; "fazlasıyla lezzetli" başka diyecek birşey bulamıyorum.

Klasik bir öneri olabilir ama Stephen King kitaplarından da bakınabilirsin. Maksat okuma alışkanlığına dönmekse King abimiz görevini layığıyla yerine getirir.

bazen bırakıyorum, şekil vermiyorum, üşengeçliğimden kesmiyorum. sakal çıkmayan bölgelerin uzaması için bir yöntem olsa kelliğin de çözümü bulunurdu.

Keçi sakal. Tüm suratımda sakllar gür, 2 günde kirli sakalı aşar, ama nedense bıyık çıkmıyor.

iş yerinde yasak olmasa kirli sakal bırakıyorum hafif, o yakışıyor bana. ama işe ayna gibi gitmek zorundayız. amk.

657

kirli sakal ama gerçekten kirli. ışid militanı gibi geziyorum.

uzun bir süre hiç düzeltmeden sakal bıraktım. bir karış falan sakalla dolaşıyordum. şimdi bıyık ve kirli sakal kullanıyorum. yaşın küçükse ya da sakalların geç çıktıysa bir süre her gün jiletle tıraş ol faydası oluyor.

Yüzümü unutacak kadar zamandır sakal uzatıyorum, bi 4 sene falan olmuştur sanırım. Uzadıkça yanlarını düzelttiriyorum sadece. Bununla birlikte, bu kıl tüy durumları genetiktir; çıkmıyorsa çıkmaz. Ektirme dışında yapacak bir şey yok.

bırakıyorum, 5-6 numara olunca 3 numaraya indiriyorum. özel bi şekil vermiyorum. top sakal ve bıyık bölgesi (daha sık olduğu için) daha uzun görünüyor.

boy, cinsiyet?
Düzenleme: Sağlık için spor yap ama kilon tam sınırda, daha da zayıflama.

Bence bi nabiz saati al. Yavas yavas arttir temponu acele etme. Hedefine kitlen. Hedefinden cayarsan ac bi duyuru seni gazlayalim...

Boyle gidersen sigarayi bile birakirsin eminim. Takdir ettim

boy 1.64 kadın , teşekkürler greatviolinist

sigarayı kesinlikle azaltmalısın bir dakikada tıkandığım zaman vücudunu getirdiğin bu durum yeterince üzmüştür zaten seni. bu şekilde yavaş yavaş arttırırsan hedefine rahatlıkla ulaşabilirsin ama şu zıkkımı azalt =)

şok kilo vermek iyi değildir. şu anki kilon iyi, vermene gerek yok bir şey.

yalnız o sigarayı bırakma konusunda bu kadar kesin düşünme. bence ne yap ne et bırak, ya da en azından azaltmaya çalış.

koşu işini de yoluna sokarsın, 30 dakika tempolu koşmaktan bahsediyorsun herhalde? hem kendini tanıman, hem temponu ayarlaman hem de stamina yükseltmen zaman alacak şeyler. yavaaş yavaş başla, yavaş yavaş tempo arttır. yakın arkadaşım 30 yaşında, hamile kalmadan önce sigara içiyor ve uzun maratonlara katılıyordu. hamilelik olunca sigarayı bıraktı.

sigara engel değil, ama birakmak her zaman büyük bir artı derim.

edit: unutmadan ekleyeyim, haftada 3-5 gün aksatmadan koşun. araştırmalara göre bundan fazlası (7 gün gibi) pek faydalı olmuyor. 3-4 gün optimum, 5 gün maksimum. geri kalanı dinlenmece veya düşük tempo ile yürümek.

aslında şok kilo vermedim hep şok kilo alıp 1 sene içerisinde verdim her ikisinde de o yüzden bir alıp bir vermiyorum yani 6 senenin 2 senesi şişmandım gibi bişey :) tempolu koşmak? ben sadece koşuyorum açıkcası koşabildiğiminen hızlısını koşar adım yürümek gibi değil :) o kadar yabancıyımki spora anlamadım çoğu terimi

aralıksız 30 dakika koşu seviyesine ulaşmak zaman alır, ilk hedefiniz jogging veya tempolu yürüyüş olmalı.

sağlık açısından diyorsanız ısınma sonraı 1 dakikalık sprint/depar atabilirsiniz. yine son araştırmalara göre en etkili yöntemlerden biri bu yoğun fakat kısa koşular.

teşekkürler

(bkz: c25k) diye bir program var hata bunu türkçeleştirmişler:
ritim.wordpress.com

seni sıfırdan alıyor ve 9 haftada aralıksız hiç yürümeden 5k koşacak hale getiriyor. android appleri var çok güzel. en iyisi şu bence:

play.google.com

yürüyüş bandını boşver, dizlere zarar onlar zaten.

ben 2 ile 3 paket arasında içiyorum, dün gece yokuş yukarı yaklaşık 8km yol katettim(yarım paket gitti yolda). sigaranın tabi etkisi vardır fakat sana enerji sağlayabilecek yiyeceklere abanırsan dilediğin forma ulaşırsın. başlarda koşmana gerek yok(koşarsan daha iyi olur) bir mesafe belirle ve yürü, 1.5 saat yürü mesela. ertesi gün de bunu tekrarla, alışkanlık haline geldikten sonra her şey çok güzel olacak.

not: uzman veya bilinçli birisi değilim, senin derdini anladığım için nabza göre şerbet önerdim.

ekleme: ve şöyle bir şey var www.p90xtr.com kilo kaybından ziyade yaktığın yağları kasa çevirmeye bak. valla fıstık gibi olur vücudun. mekik falan çek.

Ben de günde 1 paket sigara içiyorum ama hala it gibi koşarım, referans olması açısından haftada 2 kere halısaha maçı yapıyorum. Sigara içmtenelerden de daha iyi koşuyorum maçta.

Yani,sigarayla alakası yok, bu işler biraz fizyolojik, biraz da geçmişten gelen alışkanlıklara bağlı bence.

Bi insan 1 dk nası koşamaz onu anlayamadım ben :) koşma deyince böyle son sürat gitmeye gerek yok yavaş tempoda bi yarım saat koşulur bence çok rahat. Yavaş tempo dediğim yürümenin bi tık üstü diyim.

koşu bandını sitret, dize zarar.

hızlı tempolu yürü önce, vitrin bakar gibi değil ama ciddi hızlı. koşmadan bile yararlı olduğunu söyleyenler var.

sonra yavaş yavaş açılır koşarsın da.

yanlız bırak şu sigarayı, yıl olmuş 2014 hala sigara içen insanlar var.

ulan hadi 35-40 yaşında olsan eskiden cahildik, başladın bırakamıyorsun diyeceğim.

23 yaşındasın daha, hangi ara başladın?

azaltma filan değil, bırak şu boku. bak nefes alışın değişecek. uykuların düzelecek, yemeklerin tadı değişecek, kokuları daha iyi alacaksın, seks performansında da büyük artış olacak.

sadece sana değil lafım, bırakın ya hu şu sigarayı.

Öncelikle ilk birkaç hafta uzun yürüyüşler yaparak vücudunuzu koşmaya elverişli hale getirin, kondisyonunuzun yeterli olduğuna kanaat getirdiğinizde koşmaya başlarsınız. Böyle direkt kafadan koşmaya başlarsanız olmaz. Ayrıca sigara konusuna girmiyorum bile; sigarayı azaltmayın direkt bırakın. Tabii tüm bunların yanında asıl önemli olan beslenme. Düşük karbonhidrat+bol protein. Skinny Fat vücut tipinden bu şekilde kurtulabilirsiniz. Geçmiş olsun.

30 dakika aralıksız koşmak süreç işi. sıfırdan başlayıp zaten sigara içmesen de yarım saat aralıksız koşabileceğini sanmıyorum ki bence olay sigarada değil zaten. düzenli antreman yaptıktan sonra sigara seni durdurmaz. he sen yine hobi olarak bırak sigarayı, bırakma demem.

benim şahsi kanaatim eğer acelen yoksa önce yürüyerek başla. uzun ve tempolu yürüyüşler mesela 1 hafta güzel bi süre. sonra ilk koşunda kendini zorlama, 2 dakika koş sonra yine yürü biraz. 3-4 günde bir koşu süresini yarım dakka bir dakka filan arttırsan zaten 4-5 dakkayı gördükten sonra daha rahat arttırıcaksındır diye düşünüyorum.

bi de 1.64 - 54 kilo on numara boy-kilo zaten koruyabilsen yeterli. çok zayıf olmak hem güzel görünmüyo hem sağlıklı da değil.

zert zemine ayakla sürekli sert basma falan filan muhabbetine koşu bandı için sağlıksız diyolar ama ayakkabı giyip kullanırsan bi problem kalmaz heralde. gerçi koşu bandı kısa süre içinde elbise askısı olarak kullanılıyo o yüzden hiç tavsiye etmiyorum ama yine sen bilirsin.

şimdi madem spora o kadar yabancısın, genel bir kaç bilgi ile başlayalım. ne yaparsan yap aktivite olarak, ondan önce mutlaka ısınma-strech hareketleri ile başla ve onunla bitir. ısınmadan spor yapmamayı bir prensip haline dönüştür. zira ısınma hem kasları spora hazırlar ve bilumum sakatlanma riskini azaltır, hem de daha verimli spor yaparsın. sporun bitiminde de yine aynı şekilde esnet vücudunu. şöyle bir şey mesela işini görür:
www.youtube.com

ikincisi, koşmaya düşük tempo ile başla yani aniden yüksek tempo ile yüklenirsen tıkanırsın. yavaş yavaş arttır koşarken tempoyu. ama arttırırken de zorla biraz kendini, 10 dakikalık bir programın 8 dakikasını düşük tempo koşma örneğin:)

üç, kendine haftalık bir program oluştur ve onları koş, öyle her gün kafana göre koşma yani. örneğin ilk hafta 2x5 dakika koş (ara beklemen 5 dakikayı geçmesin, soğuma), ondan sonraki hafta 2x10 koşmayı dene, gibi. program seni zorlasa da "aman bugün bir tane 10 dk koşayım" deme, neyse program ona uymaya zorla kendini.

dört, eğer yok ise kendine düzgün bir koşu ayakkabısı al. gidip en pahalısını almak zorunda değilsin, uygun fiyatlı ayakkabılar da var. koşu bandında veya asfaltta koşmak dizleri çok zorlar, uygun bir ayakkabı bunu minimize eder.

beş, koşmak candır :)

manita diye seslenilir mi ya sevgiliye. millete manitam diye tanıtıyosa da sıkıntılı dediğiniz gibi.

Değil. Abartmışsın. Bu kadar düşünme kelimelerin üzerine.

Bence öyle. Ben sevmem bana öyle denmesini.

benim çok sevdiğim bir radyocu var o da manita diyor eşine komik geliyor bana. fakat o kadın :)

ulan şu duyuruyu görünce nasıl rahatlama geldi var ya anlatamam. abi yıllardır söylüyorum ben bunu, öcüymüşüm gibi bakıyorlar. manita iğrenç bir şey ya. mastürbasyon sonrası peçetesine bile denmez manita diye. o bile bu kelimeden daha oturaklısını, düzgününü hak ediyordur.

hani görgülü kültürlü adamlar falan yapıyor bunu bir de ha, barzo yapsa zaten bana ne der geçerim ama sevgilisinden manita diye bahseden aklı başında insanlar görünce ağlayasım geliyor.

manita ve felan kelimelerini duyduğum anda buharlaşıp yok olmak istiyorum. sonra kendime kızıyorum olm sen ne şerefsiz ne hasta bi şeysin her şeye sinirleniyosun diye ama sinirlenilmeyecek gibi değil abi. MANİTA ne lan manitu gibi? sevgiliye, eşe MANİTA denir mi?

Şık değil

Minibüs şoförü değilseniz gereksiz bir kullanım.