taner akçam'ın kim olduğunu ağabeyi dr. alper akçam'a sorun.
arnold toynbee'in kendi yazdığı blue book hakkındaki yorumu: "wartime propaganda" (savaş dönemi propagandası)
aram andonyan aynı şekilde kendi iddialarına 1937'de olsa gerek propaganda diyor yargılandığı mahkemede ve tarihi karalamakla suçlanıyor. ama bunu itiraf ettiği mahkeme nazi mahkemesi olduğundan bunu saymayalım.
vahakn dadrian'ın toynbee'nin bu kitabına sonra referans yaparak yazdığı kitaba yine referans ederek böyle kaynak zenginleştirme metodlarıyla yazdığı kitaplardan birinde mesela biritish foreign office 14 gibi bir dipnot var, ona bakarsanız onun da yakıldığını görürsünüz.
ama çatır çatır düzgün tutulmuş kayıtlar vetalat paşa emirleri bizim arşivlerimizde duruyor. birinci dünya savaşı'nda bolşeviklerin taşnak yağma ve saldırılarını engellediğinin kaynakları ve ayrıntılar ruslar'da da var.
dedelerin yaşattıklarıysa sorun, bizim millette öyle bir olay var. şöyle öldürüldük, böyle öldürüldük demiyorlar, öğretmiyorlar. gidin bir de yunan tarih kitaplarına bakın. ek: yani bizde "görgü tanıkları"ndan olay derleyerek kitaplaştırma yok. ben bunu da anlamıyorum. "dedim oldu"dan öte bir doğrulama kriteri yokken neden böyle şeyler kitaplaştırılır.
e kesmekle de övünecek halleri yok, zaten doğrudan bir saldırı değil tehcir sözkonusu. işin komiği savaşları fırsat bilip biz de toprak koparalım kafasında gaza gelen doğu bölgesinde aynı şehirler üzerinde hak iddia eden bir ermeni ve kürt grubu olması ve bunların osmanlı'da bizim bölgenin adı kürdistan'dı yeeey demeyi bilirken oradaki feodallerin birbirini kırdığında kıranın sonradan "türkiye cumhuriyei" adını almış tüm bir milletin olduğu iddiasındaki fantastik çelişki. burada ne şiş yanıyor ne kebap. kendileri toprak koparmaya çalıştığında hükmettikleri iddiasında oldukları faraza bir halkın özgürlüğü söz konusu oluyor; sen ayaklanma ve yağma bastırdığında, bunların istediklerini almasına engel olduğunda soykırımcı oluyorsun.
siz kendiniz neden bakmıyorsunuz ki kaynaklara? bak ben bunu saçmalık olarak görenlerdenim. bununla ilgili rus arşivlerinden çıkan bir sürü bilgiyi mehmet perinçek kitaplaştırdı falan.
e bir de işin vahan'lı taner akçam'lı yanı var. bunların hepsinin elinde güya belge var. hangisi doğru?
30 yıldır hatta daha fazladır fransa, isviçre gibi ülkelerde birden türeyen bir kürt tarihi var, alfabesini bile martin bilmem ne diye bir adam hazırlamış, 30 yıl evvelden sallayınca titrin de varsa bugün meşru dokümanların oluyor. tarihi kazananlar yazar, bugünün kazananları da emperyalistler.
zıt kaynaklar, zıt bilgiler, zıt belgeler, doğu ülkelerinde başka bilgiler, batı'da başka. artı osmanli arşivlerine göre tutarsızlık olduğu söylenen ermeni nüfusu (bu kadar ölmüş olamazlar çünkü zaten şu kadarlardı gibisinden) e 2000'lerin başlarında 2,5 milyon kişinin öldürüldüğü de yazıyordu, şimdi 1.2-1.5 arası sabitlenmiş olmasının belki bununla da ilgisi vardır.
ne arşivlere bakmaya yanaşıyorlar, ne iddialarından vazgeçiyorlar ama "soykırım yoktur" dediğin zaman mahkemeye verseler de suçlayamıyorlar ve suçlayamayışlarını da ifade özgürlüğü bahanesine veriyorlar: o zaman ne diye o günlerin gazete kupüleri çıkarılarak savunma yapılmasına izin verdin; dahası o savunma hangi karşı iddia için yapıldı? "ifade özgürlüğü bu konularda olmamalı" dese karşı taraf, dönem gazete küpürlerini gösterek mi savunma yapılır?
osmanlı arşivlerinde, koç üniversitesi'nde talat paşa'nın yazışmaları, tercümeleri vs'ini damgalı halde barındıran bir kitap var, bordo renkli. ismini hatırlamıyorum. ancak burada hem çoğu taşnak olan ermenilerin osmanlılara ve bölge nüfusuna saldırıp yağmaladığı, hem de o dönem 5 milyon insanın, çoğunluğu müslüman(3 milyon civarında, etnik kökenler belirtilmemişti) olmak üzere, doğu ve güney bölgelerinde hastalıktan öldüğü yazıyor. ben bunları okuyalı 11 sene oldu.
size birisi bir kitaptan voo muhteşem diye bahsediyor, sonra siz o kitabın dipnotlarını kontrol edince başka bir gerçekle karşılaşıyorsunuz.
bu propagandalar yapılırken potemkin zırhlısından resim koyup "öldürülen ermeniler" diye bahseden bile olmuştu.
bir sürü insan ölmüş bu açık ama bugüne dönük bir hesap yüzünden belli ki kritik önemde gerçekler çarpıtılıyor.
bu arada soykırım olsaydı asıl bunu tartışacak bir ülke olmazdı. bakın kızılderililere, yahudilere. hiçbiri saldırıda bulunmuyorken katliamlar başlıyor. bunlar konuşulmuyor da bu iddia tartışılıyor. orada katliam var, burada tehcir ve tartışılan bu. çünkü masaya oturtulmak isteniyor tc.
kaldı ki gerçek soykırımlara bakalım: almanlar özür dilemişler, peki yahudilere toprak mı vermişler? abd kızılderilileri rezervuarlardan çıkarıp eylateler mi vermiş?
ama ermenistan ermenileri hala ağrı'ya ararat diyor, sivas, kars, van vs şehirleri istediklerini gösteren haritalar görüyorsun nette.
e siz de başlayın o zaman şimdiden, bizim de on seneye ölü dedeler, resimler, hikayeler külliyatımız olur. sallarız arşivleri, filmler yaparız, 50 seneye salt bu konuda onbinlerce paper'ımız ve kütüphanemiz olur,paraphrase ederek tek bir article'ın içeriğini yine kendi kütüphanemizde sipariş ettiğimiz kaynakların hepsini birer birer kullandırarak çoğalttırız. bugün bazı ülkelerde yapılan bu. o zaman sormana gerek kalmaz. ayrıca adam kesmenin nesiyle övünülecek? biz anca yunanlıları deniz döktük diye övünüyorduk onun da nedeni belli; yine bir saldırıya başarılı karşı savunma yapılabildiği için. neyse, özetle bir tehcir olduğunda, dönemin osmanlı halkı veya bugünkü türk halkı bununla neden övünsün ki? osmanlı'da hep fetihle, ganimetler için yağma yapmakla övünen yaratık sürüleri oldu, tamam. bizimkilerin övündüğü bu fetihler ve bununla övünmek de iğrenç bir şey.
ya neyse. ben burada çok objektifmiş gibi bir dil takınıp sana sikko tarihçiler önersem, anlayacak mısın?
burada yalan atıp atmadığımı, şu an mesela, ne biliyorsun? niye kendiniz bir şeylere bakmıyorsunuz arkadaş, böyle mi öğreniliyor bu tür şeyler?
0