Borik asit.

Ne tur corap giyiyorsun ve ayagin cok terliyor mu? Pamuk coraplar terleyen ayaklar icin iyi degildir, islandiklari zaman nefes alma kabiliyetleri oldukca azalir ve bakteri-koku olusumu icin ideal ortam hazirlarlar. Onerim yun veya sentetik bazli coraplari denemeniz.

öncelikle koku giderici bakım spreyleri kullanın, markasını hatırlayamadım rossman'da var sarılı mavili sprey

ayakkabıları çıkartınca mutlaka balkona vs. koyup 1 saat havalandırın

filtre kahve'nin filtresinin içine türk kahvesi ve pirinç koyarak çıkarttıktan sonra ayakkabının içinde bırakın

30 derecede soğuk su ile sneakerlar yıkanır, 15günde 1 yıkayın, deterjan kullanmayın

mümkünse bir tane "crep tool" bakım ürünü edinin

imza: dolabında 150 çift nike sneaker olan insan

Malesef bende de Nıke ayakkabı vardı modelini hatırlayamıyorum ne yapsam baya kokuyordu en sonunda Poly marka yada Flo mağazalarında satılan Flonun ayak deodorantını almıştım iyi gelmişti hala kullanmaktayım tavsiye ederim.

mantar var mı yada terleme var mı ayakta?

İkiside yok

İçine karbonat serpiştir.Mümkünse içindeki astarı n altına da..

güna aşırı giymeniz gerekir ve balkonda havalandırma iyi olur

Hocam bu mevzuyu çözmenin en basit ve en ucuz yolu 1 liraya karbonat alıp ayakkabını içine ve tabanlığına serpiştirip takribi bir gece bekletmek. Askerde bile uyguladım denendi başarılı.

Daha guclu cozucu denediniz mi? Tiner mesela?

Tiner maalesef yok.

Bu daha etkili olacaktır.
yelkentic.com
Satın alacağınız yer:istanbul/Güngören Sanayi mahallesinde

1- hayatımda hiç kullanmamıştım ama kullanmaya karar verdim, dün satın aldım.
2- solgar vm2000
3- güvendiğim kaynaklardaki insanların yaptığı yorumlar (+ vegan olmasını da ekleyebilirim)
4- online

1- Magnezyum, Çinko, bazen omega 3, kışın D vitamini.

2- Bulkpowders ya da Myprotein

3- Ucuz ve kaliteli, mesela diğer markalar biyoyararlanımı yüzden 3-6 civarı olan magnezyum oksid veya citrat gibi türevleri kullanırken onlar çok daha efektif olan magnezyum bisglycinate kullanıyorlar.

4- internet

1- ben de yeni basladim b12, multivitamin, omega3, 5htp
2- markalari unuttum
3- saglikli yasiyorum onerisi
4- online

1- biotin
2- solgar
3- vegan olması
4- eczaneden

1 - magnezyum, kalsiyum ve q1o
2 - Solgar ve Imuneks
3 - Biri çok ünlü diğeri de görece kaliteli bir şirketin ve yerli.
4 - Eczane.
5 - site güvenilirse ve iyi indirim yapıyorsa kullanırdım.
Bir rahatsızlığın semptomlarını azaltmak için başladım ben de geçen ay.

acik sozlu olmandan mutevellit yanit vereyim. efa s1200 balik yagi. yeni basladim. aniden karar verdigimden eczaneye girip en iyi balik yagi hangisi diye sordum, adam bunu verdi. devam edersem internetten alirim, en ucuzu hangisiyse guvenilirligini de kontrol edip alirim sanirim.

1 - hiç kullanmadım
2 - bilgim yok
3 - fikrim yok
4 - alırsam eczane olur

1 - D vitamini katkili omega ve B vitamini tableti (b12, b6 etc)
2 - Doktor tavsiyesine gore
3 - Doktor tavsiyesine gore
4 - Eczane yada direk doktordan aliyorum. Online almam.

1- b12, dvit, omega3
2- doktorun reçete ettikleri
3- doktor tavsiyesi
4- eczane

1-dönem dönem multivitamin, b12. bir de faydalı bakterileri içeren bir takviye almayı düşünüyorum

2-kafama göre farklılık gösteriyor.

3-tavsiye

4- ucuz yolluları eczaneden, pahalı olanları internetten

5- sadece vitamin türevlerini satan internet sitelerini tercih eden arkadaşlarım var. nerdeyse her ay o site üzerinden sipariş veriyorlar.

Motor derken? 1400lerde ne arıyor motor? Santa Maria yelkenli imiş.

Turbo dizel injection, dsg’ymiş

sene 1492... olsa olsa gaz turbinidir..
Santa Maria diye aratip bulamadiysaniz bir de Pinta ve Niña diye deneyin derim.

Vergisi yüksek olmasın diye 1300 cc motor taktırmış, o yüzden gecikmiş, yoksa yola çıkalı çok olmuşmuş. Multijet diyorlar.

Ciddi soru mu troll mü anlamadım ama thanks mr obvious yapıp gidiyorum..

Yelkenli gemiler var o zaman. Belki kürek de vardır onu bilemiyorum. Motorlu gemiler 1800lerde kullanılmaya başlandı

Bir daha gittiginde sorarlar. Sinirda kontrol ederse baska bir ulke tutuklanirsin da. Bakalim haberleri ver.

Trende kontrole denk gelirseniz sıkıntı olabilir.

şhengen bölgesini terk etmek için son gün o gün eğer trende yada başka bir yerde shengen bölgesinde iken kontrole yakalanırsanız sıkıntı çıkar.

İyi de zaten trene binerken kimse bakmıyor ki vizene, ya gezen polislerin kontrolüne denk gelir yakalanırsın, ya da tren Türkiye'ye girmeden önce sınırda kontrol olur orada başın yanar.

Sorun da nasıl olabilir, para cezası olabilir, avrupaya giriş yasağı olabilir. 2 günde genelde alıkoymak - mahkeme gibi şeylere girmiyorlar diye biliyorum.

O gun en gec schengenden cikis yapmis olmanizngerekiyor

Sırf bu nedenle o ülkeye bir daha giremeyenler var.

Normalde dolapta ya da dışarıda saklayın diye birşey yok. Tamamen insiyatife kalmış.

Bazı büyük marketler buna hassasiyet gösterdiği içün dolaba koyuyor, bazı yerlerde dışarıda bırakıyor ama genel olarak dolapta olmasa bile dolap karşısı gibi soğuğa maruz bırakıyor.

3 mevsimde serin/soğuk havalarda farketmez ama yaz sıcaklarında kesinlikle dolapta saklanmalı diye düşünüyorum..

Çabuk tüketilecekse dışarda saklanabilir. Yumurta için önemli olan soğukta kalması değil ısı değişimine maruz kalmamasıymış. Bi soğuk bi sıcağa çıkmayacakmış yani.

yumurta buzdolabına koyulmaz:
1- özellikle yumurta bölmesi olan kapakta sıcaklık sabit kalmaz. bizim gibi sürekli yemek yapılan ülkelerde sıkıntı bu durum. sıcaklığın inmesi çıkması bakteri barındırabilecek şeyler için sevimli olmuyor.
illa dolapta olacaksa içine ve en arkaya koyun. daha iyisi: evde serin kiler gibi yerde saklamak...
2- dolaptan çıkarıp kırdığın yumurtayı özellikle de tam pişirmiyorsan sarısının içindeki bakteri (varsa salmonella gibi) ölmez.

migrosta olay ne bilmiyorum şu olabilir: belki bazı tedarikçiler soğuk zincirde getiriyordur malı. zincir bozulmasın diye dolaba koyuyorlardır.

ha ama tabi ya buzdolabına koyacağız ya da türkiye gibi yazın sıcaklığın 50 derece olabildiği yerde kapının önünde güneşin alnında istifleyeceğiz, gibi düşünmedim. marketlerin içleri zaten serin.

ben dolapta saklıyorum hiç bozulmadı görmedim.

Türkiye'de kanunlar nasıl bilmiyorum ama iki yumurta üretim yöntemi var, birinde yumurtalar toplandıktan sonra fabrikada yıkanır ve öyle dağıtılır bu durumda yumurtanın soğuk zincirle taşınıp, buz dolabında saklanması gerekir (ABD'de böyle). Diğerinde ise yumurtalar yıkanmaz, dolayısıyla dışındaki koruyucu katman kalır ve oda sıcaklığında saklanabilir (AB'de öyle). Belki tedarikçileri öyledir.

Ezidiler diyecegim ama derinlemesine bilgim yok.

Yoktur muhtemelen, çünkü kendinden olanlarla bir olup kendinden olmayanlara ön yargılı olmak taa antik çağlardan gelen bir hayatta kalma içgüdüsü. Ha tabi içinde bulunduğumuz çağda geçerliliğini yitirmiş ama geçmişte hep öyleydi.

yezidiler cevabina katilarak guldu, kendi cografyanda amerikan propagandasina dusmek buna denir. bahaha!
zamaninda dincileri rusyaya karsi boyle yagliyip yogurtluyorlardi, simdi sira bunlarda...
irkcilik sorusu ise imkansiza yakin herhangi bir toplumda irkcilik olmamasi, yine iyimser davranalim, belki amazonlarda medeniyete acilamamis kabilelerde falan bir ihtimal olabilir. fakat sirin sapsik fin ler bile laponlari mahvetmisler, yani keske dunya bayram olsa. birakin homo sapiensleri kendi arasinda olanlari, neanderthalleri oldurmusuz yerlerini almisiz.
hatta insanin en iyi dostu kopek degil mi? hayvansever bir insanim, dogs are the best people kavramina inanirim, fakat insanliga en yakin canlilardan birisi kopekler oldugu icin bazi semtlerde kopekler birlik olunca kendilerini kaybedip birseylere saldiriyorlar, bu klasik insan davranisidir. yani sehirlerde basibos kopek sorunu hayvan sorunu degil insanlasmis hayvan sorunudur. insana cok yakin oldugunda hayvanlarin bile ahlaki bozuluyor.

Spor yaptiktan 45 dk. Sonra. Fakat sadece protein sutten major bi fark beklemek komik olur.

Kazein vücutta en zor sindirilenler arasındadır.

@deathrow; düzenli olarak haftada 4 kere, spor sonrası 30'ar gram protein süt hiç fark yaratmaz mı?

Sabahları da 2 yumurta yiyorum(14 gr protein) artı akşam 200 ve et/tavuk/balık

Vücuda protein almanın zamanının kas gelişimine kaydadeğer bir etkisi yok. Önemli olan alman, ister 10 saat sonra al ister 5 dk sonra.

Protein sütü bir ticari aldatmaca ürünü. İçinde normalinden %70 daha fazla protein olduğunu söylüyor. Yani 100 ml. sinde 5 gram. Yani bir yumurtadan bile az.

Protein süt ney la. Adam gibi protein tozu alıp suyla karıştırıp iç işte.

Protein tozu kullanmak istemiyorum.

Protein sütte 500 ml de 30 gr. protein var.
1 yumurtada 7 gr proteinden, 4 yumurta yemiş kadar oluyor.

O sütün içinde zaten protein tozu var.

bence protein sütleri verimsiz ve fazla kalorili. ben protein tozu kullanıyorum. sindirimi kolay ve maksimum fayda sağlıyo. en iyi protein tozu da (git:www.supplementler.com ) genelde onlineda oluyo. bi bak derim

Viyana Bratislava Budapeşte

Bratislava küçük ama yol üstü. Gece hayatı ve güzel ablalar falan

Gunubirlik mi dusunuyosunuz? Oyleyse

Budapeste tek yon 6-7 saat
Viyana 4-5 saat
Bratislavayi bilmiyorum.

Yani hicbiri mantikli degil. Karlovy vary ve cesky krumlov’u dusunun bence. Bir de dresden. (Almanya)
Sirf “suraya da gittim”’demelik olur eger gunubirlik gidecekseniz. Gittiginiz yerden zaten bisey anlamazsiniz.

Berlin Prag arası otobüsle 4 saat. bence Berlin'e gidilir. arada Dresden'e de uğrarsınız.

3 gunlugune gittiginiz Prag'dan Bratislava'ya gecmek cok gereksiz. Baska yere gecmek de mantiksiz, Almanya'ya gecin gecekseniz.

Kesinlikle Berlin.

Otobüsle Dresden'e gidin, biletleri 5-15 euroya bulabilirsiniz ve 2 saat sürer. Dresden doğu Almanya'nın en güzel şehridir kanaatimce, mutsuz ayrılmazsınız.

Aynı şekilde 5 saat mesade Wroclaw/Polonya var, orası da turistik gezmek için çok güzel bir şehirdir.

Pragi niye gezmiyorsunuz? 3 günde anca gezilir.

Viyana-prag arasi 5 saat. Viyanada gezecek yer çok.bratislavada pek birsey yok ama viyanadan 1 saatte gidip 1 2 saat takilip donebilirsiniz.

Ben olsam 3 gün Prag'ı gezerdim.Berlinden bu kadar kısa sürede bir şey anlamazsınız.

facebook açılmıyor bilemedim o yüzden aynı şeyden mi bahsediyoruz ama instagramda gıdadedektifi hesabı bununla alakalı çok şeyler karalamıştı. youtube hesaplarında da olması lazım hatta.

daha önce sek sütte de aynısı olmuştu. gıdadedektifi isimli hesap üzerine gitmişti ve aynı serideki bir kaç sütü denemişti. Hepsinde de süt patlamıştı. Bununla ilgili gıda dedektifinin sosyal medya ve youtube hesaplarına bakabilirsiniz. Bir tane gıda mühendisi arkadaşda neden kaynaklanabileceğini açıklayan yazı yazmıştı.

Dün biz başka marka süt aldık soğuk içelim dedik içemedim çok iğrenç tadı vardı
Acaba benzer bir olay mı diye düşünüyorum.

üstünde kaymak tabakası oluşuyor, buhar dışarı çıkamıyor. tencerede olsa süt taşardı, cezvede olunca patlamış. mantıken yorumum bu

gıdadedektifine baktım şimdi ama mantıklı bir açıklama yok. hatta neredeyse hiç açıklama yapılmamış. firma sütteki ani ısı değişiminden kaynaklı, olur öyle demiş toplayabildiğini toplamış, toplayamadığı %50 indirimle satılmaya devam etmiş.

40 yaşımdayım yıllardır süt içerim ısıtırım kaynatırım, hatta çabuk olsun diye buzdolabından çıkarıp en harlı ocakta ısıtırım. daha bir kere sütün patladığını görmedim duymadım. yani ani ısı değişimi açıklaması bana mantıklı gelmedi. çoğu zaman kahvaltıda soğuk süt içiyoruz, yani hadi ısıtırken patladı, bu sütte bişey var demek mümkünken aynı sütü soğuk içtiğimizde bir sorun fark edebilmek mümkün değil anlaşılan. kim bilir ne içiyoruz.

işin ilginç tarafı gıdadedektifindeki sek süt olayı eylül 2018 tarihli. bu videoda da skt 29.11.2018 olduğuna göre çok da eski değil. yani tarihler birbirine çok yakın ama firmalar apayrı. iyice anlamsızlaşıyor durum.

yanlis hatirlamiyorsam gidadedektifinin gundeme getirdigi sek sut olayi icin, takipcilerden birisi olayi kutu ambalaja baglamisti. bu tip ambalajlarda dezenfekte icin hidrojen peroksit kullanildigi ve sonrasinda yuzeyden temizlendigini ancak bir ihtimal bir parti ambalajda bir sebepten hidrojen peroksitin temizlenmemis olabileceginden bahsetmisti. tabi bu ihtimalin cok dusuk oldugunu da belirtmislerdi.

sorunun esas kaynaginin ne oldugu belli degil. hatta yapilan denemelerde ayni ureticinin farkli bir markaya urettigi, ayni marketten alinmis sut yine ayni cezvede denenmis ve o patlamamisti. patlama olayi ayni parti numarasina sahip sek marka sutlerdeydi. ayni markanin farkli partilerinde patlama olmuyordu.

Ben şöyle yorumladım:

Süt ısınmaya başlayınca üstte bir katman oluşuyor, yağ vs ısıyla üste çıkıp kaymağı oluşturuyor. Bir yandan da alttaki kısımdaki su buharlaşmaya başlıyor. Cezve dar ağızlı ise üst katman kalın oluyor ve alttan gelen buhar kabarcıkları bu katmanı aşamıyor ısıyla genleşen gaz sonunda patlayıp bu olaya sebep oluyor. Yani bence ne içiyoruz denilecek bir durum değil, fiziksel bir olay.

Aynısı mikrodalgada ısıtırken de olur. Öyle olmasının sebebi bir sıvı ısıtılırken, kaynama noktasını geçtiğinde ısıtılan kabın üzerindeki belli noktalardan kaynamaya başlar. Eğer sıvı karıştırılmazsa bazen bu kaynama başlayamaz (sebebi kabın yüzeyinin çok düz olmasından felan kaynaklanıyor) ve sıvı gereğinden fazla ısınır. Sıvı fazla ısındığında dengeyi bozacak herhangi birşey, sıvıya düşen bir toz parçası bile içerideki fazla enerjiden dolayı bir anda sıvının şiddetle kaynamasına sebep olur ve patlama gerçekleşir.

Bunu engellemek için mikrodalgada süt gibi sıvılar ısıtılırken bardağın içine mutlaka bir kaşık konulması gerekir. Bardaktaki kaşık sıvının düzenini bozarak ekstra kaynama noktaları oluşturur ve fazla enerji birikimi önlenerek patlamanın önüne geçilir.

Videoları izlemedim ama tahmin ediyorum ki bütün patlayan süt videolarında sütü direkt cezveye koyup hiç karıştırmadan veya rahatsız etmeden, patlayana kadar ateş üzerinde bekletiyorlar.

Gayet normal.

Yüzlerce yıldır karşılaştığımız bir sorun. Bu yüzden Fransızlar, süt kaynarken kendiliğinden karıştırsın diye süt taşı tabir ettiğimiz naneyi buldular. Sebebi kabaca sütün nispeten bir kapta çok hızlı ısıtılması.

Yağlı sıvılar bu kadar hızlı ısıtılmaz, heterojen sıvılar hiç ısıtılmaz. Dünyanın her yerinden örnekleri için Youtube’a bakabilirsiniz.

Nedeni ve detaylı fiziksel açıklaması için superheating fenomeni etrafından serbest salınım yapabilirsiniz.

belgesel;

evil genius
wild wild country

A very secret service öneririm.

Ozark,rick and morty,bojack horseman

the haunting of hill house
stranger things

Black Mirror bitirmediysen dal direkt.

bates motel

daredevil iyiymiş.
elementary güzel.

kendi en sevdiklerimi tavsiye edicem direkt

-bojack horseman
-brooklyn 99
-big mouth
-black mirror
-stranger things
-a series of unfortunate events

-lilyhammer
-crown

SENSE8 :D mutlaka izle.

ozark, brooklyn 99, mindhunter, master of none belki çerezlik

fesleğenin çiğ tadını bilemeyeceğim ama pestoya eski kaşar değil parmesan konur.

Pestoyu kesinlikle pisirmeyin veya isitmayin, isi feslegenin lezzetini oldurur. Sanirim mutfak robotunda yaptiniz, eger elinizde varsa havanda yapmayi deneyebilirsiniz, arada lezzet farki olur. Ayrica feslegen olarak ne kullandiniz, buyuk yaprakli ceneviz feslegeni mi yoksa diger feslegen turlerinden mi? O da sonucu degistirir.

@kibritsuyu, evet parmesan kullanılır da elimin altında eski kaşar vardı muadili olarak gördüm. tat olarak büyük bir fark yaratır mı bilemedim.

@haldamir, evet mutfak robotunda yaptım. geniş yapraklı fesleğen kullandım. havan fikri aklıma gelmemişti teşekkür ederim.

uzgunum 2 buyuk hata var
eski kasar ile parmesan birbirinden yakindan uzaktan alakasi olmayan iki peynir. parmesan burada hem balance, hem texture
mutfak robotu

migrosta erüst marka fesleğen oluyor buzdolabında. onun şekline bakıp açıkta (migrosta ya da manavda vs) ona benzerini görürseniz onunla deneyin. erüst de alabilirsiniz ama pahalı oluyor. bazen marketlerde kenarları tırtıklı ve yaprakları kalın ya da yapraklarında morumsuluk olan feslğenlerin (reyhanla çaprazlıyorlar sanırım) tadı daha sert ve anasonlu oluyor. bir de çam fıstığını iyi kavurun ve koymadan önce soğumasını bekleyin.

almanya ve fransa'nın tutumu çok önemli bence. almanya en yüksek nüfuslu ab ülkesi ve en büyük ekonomisi. başatı ülkeler bunlar. ben herhangi bir haber görmedim bunların memnuniyetsizliği hakkında ama bu konulara daha hakim olan biri yazsın da öğrenelim.

Ülkelerin AB'ye verdiği para ile aldığını kıyaslayınca Birleşik krallık AB'ye net katkı sağlayan az sayıdaki ülkelerden birisi, dolayısıyla ayrılmaları finansal olarak etkileyecek doğal olarak.

Ama bence AB dağılmaya gitmiyor, aksine daha da sıkı birleşiyor. Özellikle doğuda Rusya batıda Trump sonrası Avrupa ülkeleri birlik olmanın ne kadar önemli olduğunu daha iyi anlıyor. Ayrıca ayrılıkçı sesler fazla görünse de daha çok insan Birliği destekliyor, çoğu kişi Avrupa Birliğini Avrupa'daki barışın ve zenginliğin sebebi olarak görüyor.

Birlik olarak tabii ki AB'nin ciddi sıkıntıları var ama bence bunlar ülkelerin bağımsızlığı ve birliğin ülkeleri üzerindeki yetkisini ayarlayamamaktan kaynaklı. Mesela BK'nın ayrılması bu konuda pozitif bir etki yapacak gibi çünkü BK her daim Birliğe daha fazla yetki verecek uygulamalara karşı çıkıyordu, onların olmaması AB'nin daha da kaynaşmasına sebep olacak.

Tahmin değil ama kişisel umut olarak umarım dünya politik olarak daha da batmadan ömrümüz vaktinde Avrupa Birleşik Devletlerini göreceğiz.

AB dağılmaz, İngiltere çıktıktan sonra aksine daha da kenetlenecekler. Çünkü abileri can ciğer müttefikleri herkes kendi çaresine baksın, Make america first diyor. İngiltere zaten yedek oturan yıldız futbolcu gibi takımın havasını bozuyor, ota .oka çıkıntılık yapıyordu. Kendi ayaklarına sıktılar, kimse sallamayacak onları, güneş batmayan imparatorluktan kimsenin takmadığı izole bi ada ülkesi haline gelecekler, bu bi dramdır.

cekirdek AB uyeleri derken kurucu ulkeleri mi kast ediyosun bilmiyorum da, cevap herhalukarda hayir. ilk zamanlar oyle bi korku vardi ama Fransa, Hollanda ve Almanya genel secimlerinden sonra olan ufak endese de kayboldu.

-Pek cok ulkede AB karsiti politik partiler olsa da, AB'nin dagilmasi soz konusu degil (gelecekte n'olur bilemem ama yakin zamanda boyle bi ihtimal cok cok az. bunun en buyuk nedenlerinden biri de ulkerin birbirlerine ekonomik olarak yuksek seviyedeki bagimliliklari.

-Amerika ve Cin gibi buyuk ekonomilerin yaninda, AB ulkeleri ancak birlikte calisarak global bir guc olabilir. bunun farkindalar.

-Trump'tan dolayi NATO'ya kuskuyla bakiliyo. Simdi AB yavastan askeri guclerini birlestirmeye bakiyo, ki bu da birligin daha guclenmesi icin onemli bir adim.

bir de Brexit'in hic bir zaman gerceklesmeme olasiligi var:
-eger simdi bir referandum yapilsa, tahminler sonucun "AB'de kalalim" olacagi yonunde,

-May'a kendi partisi icinden karsi cikanlar var

-Irlanda meselesi isleri en cok zorlastiran 'sorun'. Ya Irlanda Cumhuriyeti ile Kuzey Irlanda'ya tekrar sinir yapilacak (ki May dahil hic kimse bunu istemiyo), ya Kuzey Irlanda UK'den ayrilip Irlanda Cumhuriyeti'na katilacak (ekonomik olarak cok zor, ki Irlandalilar bunu istiyor mu, bilmiyorum) ya da Irlanda da AB'den ayrilacak ve Irlandalilar tekrar de facto Ingiliz hakimiyetine girecekler (- ki bu olasilik da imkansiza yakin).

normal kola içmiyorum
zero yu da haftada 1 belki içerdim
tadını da severdim
ama ne olduysa oldu son 1 ayda tüm tadı değişti zero’nun şuruba döndü.

yok öyle bir şey

azili bi colasever olan ben bile tadindan sogudum, bim' in sekersiz colasini iciyorum artik

aynen oyle, son 4 seneden beri boyle. pepsi iciyoruz sadece disarida icersek sayet.

Sanırım üretim partisine göre kullanılan şeker değişiyor. Şeker ya da fruktoz surubu kullanılıyor. İçindekiler kısmında yazdığına göre kapaktaki seri no'da belirtiliyor, S ise şeker, F ise fruktoz şurubu. Tat farkı bundan kaynaklı olabilir.

Kolayı ya 200 ml şişe ya da kutudan içmelisiniz yoksa tadını alamazsınız.

Ben de tat alamiyorum artik.
Hele Pepsi hepten batirdi. Eksiden Coca cola olmadigi yerde Pepsi'yi seve seve icerdim simdi tam bir serbet. Hatta Pepsi cok asitli yeaa diye sikayet ederlerdi ben cocukken, asiti fazlaydi icerken yakardi boyle. Simdi karamelli su gibi asit falan yok.
Coca cola da dedigin gibi bozmakla birlikte hala pepsiye kiyasla iyi.

Katılıyorum. Ben Pepsi’ye geçtim.

kesinlikle katılıyorum eskiden gazdan dolayı ani içerek burnumuzdan yaka yaka gelirdi o kola gazı artık öyle bir olay yok resmen şerbet.

sadece kolada değil tüm abur cuburların tadları son 7-8 senede çok bozuldu; maliyet, rekabet gibi etkenler yüzünden malzeme kalitesini boktanlaştırdıklarını düşünüyorum.

kesinlikle değişti bence de.

aynı şeyi cipsler için düşünüyorum. lays artık berbat.

Adam Türkiye Türk'ü asıllı. Soyadı gerçekten kaşıkçı.

Suud Arabistan yabancı ülkelerdeki muhalif vatandaşlarına göz dağı veriyor. "Sonunuz Kaşıkçı gibi olmasın istiyorsanız itaat edin" mesajı.

3- Bir Suudi vatandaşı Suudi Arabistan toprağında kayboluyor. Bu durumda hiçbir ülke hiçbir şey yapamaz. Hatta S. Arabistan yargıladık idam cezası verdik bile diyebilir (sonuçta elçilikte s. Arabistan kanunları geçerli). En fazla persona non grata ilan eder türkiye ve elçilikteki suudi görevleri gönderir (ing-rusya olayındaki gibi), yenileri gelir ama bunu da yapacaklarını sanmıyorum, tr-sa ticaret ilişkileri var ve iki ülke için de önemli ve bilinçli bir şekilde hem erdoğan hem de çavuşoğlu öldürüldü gibi kesin yargıya varacak açıklamalardan kaçınıyor. Amerika da biraz bu durumdan endişeli çünkü suudi arabistan ortadoğuda abd’nin temel direği ve böyle bir durumun gerçekleşmiş olma ihtimali bile abd’nin imajına zarar verebilir (trump ve pence o sebeple bu konunun bu kadar takipçisi). Daha çok yazmak isterdim ancak mobildeyim. Belki daha sonra eklemeler yaparım.

2- konunun üzerinde durması olayın bizim üstümüze kalmaması için. yanılıyor olabilirim ama bu adam kaybolduğunda gözler ilk önce bizim üstümüze çevrildi. biz kaybetmişiz, yok etmişiz gibi bi algı oldu.

kamera kayıtlarının sonrasına olay suudi arabistan konsolosluğuna kaldı.

sonuçta herşey olabilir, türkiye'ye çeşitli yaptırımlar uygulamak için bunu öne sürebilirdi amerika, işte gazeteciyi yok ettiniz böyle böyle diye.

aynı şekilde bu olayı amerika planlayıp suudilere yaptırım uygulamak için bahane olarak da kullanabilirdi.

pis işler gördüğün gibi adamlar 2 jetle geldiler, yanlarında kemik testeresine kadar getirdiler, gelenlerin bir tanesi de adli tıp uzmanı çıktı, yetmedi kapalı çarşıdan bavul bile satın aldılar, kaldı ki mit'in takibi sonucu ortaya çıktı bu, haberlerde bu bilgileri mit'in verdiği söylendi çoğu kez.

3 konsolosluk o ülkenin toprağı sayılır orada görev yapan güvenlik güçleri de konsolosluk izni ile içeride bulunuyolar, konsolosluk çıkın derse çıkmak zorunda, başka bir ülkenin toprağına girmek bildiğin gibi savaş sebebi, savaş olmasa bile iki ülke arasında büyük bir kriz çıkartabilir.

aynı şekilde gemiler de öyledir. türk bayrağının dikili olduğu gemi türk toprağı sayılır, izin vermediğin sürece asker polis giremez.

şimdi luminol testi ile delil aramak için izin istediler ama karşı taraftan gördüğün gibi red cevabı gelmedi ama erteleme geldi.

bu ne demek? dur allahını seversen diego, ortalık karışık zaten, adamı öldürdük elimize yüzümüze bulaştırdık, ortalığı bi temizleyelim ondan sonra gelir ararsın demek.

suçlu olan adamın konsolosluğa gitmesi pek aklıma yatmadı. yani bu adam tc vatandaşı ise, türk konsolosluğuna gitse yakalanır.

3. Kısımla ilgili olarak, konsolosluklar başka ülkenin toprağı değildir. Türkiye'nin toprağı ve orada Türk kanunları geçerli. Lakin çeşitli uluslararası anlaşmalar var bunu kısıtlayan.
Her ülkenin taraf olduğu ana anlaşmaya göre konsolosluk çalışanları dokunmazlığa sahiptir, yani yaptıkları Türk kanunlarına göre suç olsa bile polis onları tutuklayamaz. İkinci olarak konsolosluk arazisi evsahibi ülkenin güvencesi altındadır, polis veya kolluk kuvvetleri giremez ve TC oranın güvenliğini sağlamak zorundadır. Polis ancak konsolos veya elçinin izni ile girebilir.

Yani sadece bu hakları var, orası o ülkenin toprağı değil. Ha Türkiye yok sayıp girse nolur? Tabiiki savaş çıkmaz ama diplomatik bir kriz çıkar ve daha kötüsü Türkiye bu uluslararası anlaşmayı çiğnediği için ilerde başka bir ülkede kendi elçilik veya konsolosluğuna aynı hareketin yapılabilmesine zemin hazırlar.

sudileri siyasi arenada sikistirmaya calisiyorlar. anladigim kadariyla, sudiler bu adamin ailesine kinliler. kardesini ve esini, arabistan'da ortadan kaldirmislar. bu adamin da ortadan kaldirilmasinda, gozler direk sudilere cevriliyor ki bunda baskalarinin parmagi olma ihtimali yuksek. katar ya da turkiye ya da ikisi bir arada, bu olayi organize etmis olabilir. ucuncu bir secenek, israilin bu komple icinde olmasi ve sudileri, olasi bir iran savasina karsi kiskirtmak istemeleri. ayrica, suud kralinin kizinin seks kasetleri oldugu soyleniyor, bununla ne ilgisi tam olarak var bilmiyorum; lakin batili devletlerin, suudlarin yaptigi bazi reformlardan rahatsiz olduklarini duydum.

peki neden böyle bir yöntem seçildiğiyle ilgili bir teori falan ortaya atan oldu mu?

yani bu adamı ortadan kaldırmak istiyorlarsa bunu sokakta, evde, otelde, ofiste, restoranda vs. milyon tane farklı şekilde faili belli ya da meçhul olarak yapabilirlerdi ama adama şu gün şu saatte buraya gel diye randevu vermişler. adamın eşi, dostu biliyordur gideceğini. zaten nişanlısıyla da gelmiş ve bir şüphesi varmış ki ben çıkmazsam şuna buna haber ver demiş falan. şimdi bütün tepkiler üzerlerinde. başka türlü olsa ülkenizde bi gazeteciye sahip çıkamıyorsunuz diye ihaleyi bize bile yıkabilirlerdi.

bir de bu adamın ölmemiş, kaçırılmış olma ihtimali çok mu zayıf?

suyu bittiği için kokuyor olabilir delikte su dolu mu?

2,5 litrelik kola-fanta vb. şişesini su doldur. ağzını kapat. ters şekilde deliğe koy. bu şekilde koku dahil hiç bir şey gelmez oradan.

basond +1

Basond +1

Oradaki suyun amacı aynı zamanda koku gelmesini engellemek.

+zemindeki ve lavabodaki gider için de aynı şey geçerli. Su dökün oralara da

pet şişeyle tıkamayın, su da dökemezsiniz. şu wc matik midir nedir deliğe konan kapaklar var. ondan koyun, haftada bir de sifonu çekip deliği suyla doldurun.

Başka katakulli bulut bu insanlar
İnsanınızın vergi kaçırmasına güveniyorum

Bir kaç sene önce gelişmiş ama küçük bir ülkenin fiziki para kullanımını kaldırdığını hatırlıyorum, kuzey ülkelerinden olabilir.

Yani tabi ki mümkün, ama ondan önce vergi sistemimizde bir reform yapılmalı.

Bize çok uzak şimdilik yani.

Gelişmiş ülkelerde mümkün. Pratikte zaten kimse nakit para kullanmıyor bazı ülkelerde.

Ama bizde o iş olmaz keşke olsa.

İyi de o zaman ağababalar nasıl ceplerini dolduracak.

Sen sanıyor musun ki tepedeki adamlar ister böyle bir şey

Kağıt paranın kaldırılmasıyla ilgili başka sorunlar da var. Öncelikle nakit kullanmanın verdiği anonimlik var, devletin bunu elinden alması güzel birşey değil. Üstüne kağıt para olmayınca tüm mal varlığın devletin kontrolünde olacak. Bankalara ve devlete bu kadar güveniyor musun?

silah-uyusturucu vb. ticaretler nasil yapilacak peki?

eksisozluk.com

Burda yazmıştım geçmişte şimdi hatırladım.

ayyıldız hatlar var direkt satıyorlar, isminize vs kayıtlı değil. Uğraşmıyorsunuz.

İsminize kayıtlı değil tam olarak doğru bir bilgi değil. Bütün hatları aldıktan sonra kullanabilmek için internetten isim pasaport bilgileri ve adres ile kayıt yaptırmak gerekiyor.

@Aerdem: nereden ne kadara alırım bu hatları?

Ayyıldız kullanıcısı olarak Aldi veya netto tavsiye ederim. Bina içinde kesintiler oluyor ayyıldız ile ve daha pahalı.

Hattınızın neler içermesini istediğinize göre değişir. Mesela aldi talk’ın 3-4 gb interneti çok ucuz fiyatlara verdiği tarifeleri var. Genel olarak da fiyatları ucuz. Tüm Aldi marketlerden temin edebilirsiniz.
Ayyıldız ise türkiye ile konuşmak isteyenler için oldukça avantajlı. Mesela ben tr sabit hatları bedeva arıyordum kampanya sayesinde. Mobil hatlar için de 120 dakikam vardı. Ayrıca alditalk’a göre daha fazla internet hizmeti alabiliyorsunuz ancak fiyatları alditalk’a göre daha pahalı. Nerden alacağınız sorusu ise bulunduğunuz şehre göre değişir. Berlin’de kreuzberg’e gittiğinizde 5 dakikaya hattı almış ve çıkmış olursunuz. Ama başka şehirlerde aramanız gerekebiliyor (mesela Leipzig). En mantıklısı da türk mahallesine gidip almak. Ben kimlik falan hiçbir şey vermemiştim, direkt alıp kullanmaya başlamıştım. Sitelerinden bakabilirsiniz kampanyalara, aynısı alditalk için de geçerli.

yangın terör gibi durumlarda daha kolay kaçmak için

Şoför için geri geri ya da burnunu öne verecek şekilde park etmek aynı şey. Ama çıkarken farklı.

Geri geri park ederken zaten “park ediyorsun” tüm kontrol ve çevre kontrolü sende. Çıkarken öyle olmuyor ama. Arbaya binip basıp gitmek var, bir de arbaya binip geri geri park yerinden çıkarken diğer araçların yol vermesini beklemek var.

Özetle: park halindeyken geri geri çıkmak için diğer öküzlerin insafındasın. Arabanın yarısını çıkarsan bile çoğu öküz yol vermez yanından geçer gider vs.

Ben geri geri parkederken daha kolay giriyorum park yerine, ayrıca daha güvenli, geri geri çıkarken çok kör nokta oluyor arkadan gelenler için, düz parkedince olmuyor.

ben çıkarken rahat olsun diye öyle koyarım.

örnek olarak bir avm otoparkı için konuşayım. kafadan park ettiğim arabayı geri geri çıkarırken, şoför koltuğu da içeride kalıyor. hem sağdan, hem soldan gelen arabayı görmek zor. kafadan girerken de yol geniş değilse öyle hop tek hamlede genişten alıp giremiyorsun. yine illa araba çapraz kalıyor, bir geri manevra yaptırıyor.

önünü yola vererek park ederken zaten geleni gideni görüp ona göre park ediyorsun geri geri. çıkarken de şöför koltuğu yola yakın, sağına da soluna da bakıp çıkıyorsun.

kafadan girdiğin yerden geri geri çıkarken direksiyonu öndeki arabaya sürtmeden kırmak lazım. oysa geri geri girerken hem daha rahat girersin, hem çıkarken öyle sorunların olmaz.

Direksiyon on tekerleri çeviriyor. O yuzden önden ayarlanıyor.

Sanırım bu işyerleri için verilen bir standardın gereği gibi bir şeydi. cedex'in dediği gibi acil durumlarda karmaşayı önlemek amacıyla hepsi direkt çıkabilecek pozisyonda bırakılıyor.

geri geri park etmek ve düz çıkmak daha kolay

geri geri park ederken park ettiğin yerde hiç bir taşıt olmuyor, boş olan yere park ettiğin için rahat oluyor ama geri geri park etmeyip geri geri çıkmaya çalışacağın zaman o yoldan geçenleri beklemek zorundasın ve ayrıca kimse kolay kolay sana yol vermediği için ben de her zaman geri geri park ederim.

Ayrıca diğer arkadaşların dediği gibi güvenlik nedeni ile büyük fabrikalarda şirketlerde falan hep öyle park edilmesini isterler.

acil durum +1

ben çıkmak kolay olsun diye yapıyorum sıkışık yada akan yolda geri geri gelip gerilmektense düz koyup hemen çıkıveriyorum.

zombi istilası gibi durumlarda ivedilikle tüymek için.

benimki tamamen iş yerinden kalma alışkanlık

Sebebi belli, çıkarken daha rahat çıkmak. Özellikle caddelerde hakikaten işe yarıyor.

İşin diğer tarafı da var, benim aracıma park yerinden çıkarken vurdular. Eğer aracımı dediğin gibi önünü yola vermiş olsam eminim kaporta hasarı harici sağ far kırılacaktı ve belki motor zarar görecekti. Ters koyduğum için arka çamurlukta hasar oluştu ve kaportacıda boyasız düzelttirdim.

acil durum, kolay çıkış, sıkışıklık yaratmama, gelen araçları rahat görme +1

yalnız ben bir de yayaları eklemek istiyorum. nedendir bilmiyorum ancak bizim insanımız geri geri gelen arabaların arkasına geçmeyi çok seviyorlar ve hacimleri herhangi bir motorlu taşıta göre küçük oldukları için kolaylıkla kör noktaya giriyorlar. bir park yerinden geri geri çıkarken bu yüzden çok geriliyorum. bir kazaya mahal vermemek için ben de genelde geri geri parkediyorum.

Geri geri manevra yapmak daha kolay geliyor bana. Ayrıca çıkarken de kolaylık oluyor.

geri geri park kolay. hatta bazı ülkelerde geri manevrasiz park yasak.

Karbonatlı su+1

sirkeli su demeye geldim

Sirke olarak da beyaz temizlik sirkesi kullanırsan daha etkili olur, geriye sirke kokusu da kalmaz.

Redditte her türlü link bulup susuzluğunu giderebilirsin.

www.reddit.com

Pubmed üyeliği derken? Pubmed üyelik gerektiren veya üyeliğe kapalı bir site değil ki. Bi üyeliğim var ama siz de üye olabilirsiniz yani.

hesap kartı varsa tuhaf değil. o da kart bu da kart sonuçta. ikisinde de kendi paranı harcıyosun.

kredi kartı satmaya çalışmışlar bence

edit: 18 yaşımdan beri kredi kartı kullanıyorum bu arada. 10 yıldır.

ben de bu yaşıma kadar hiç kullanmadım, eksikliğini hissetmedim. 3 sene önce kredi de çektim hiç sorun olmadı (sonradan bir şeyler değişmişse bilmiyorum).

Ben kullanıyorum. Puan kazanmak için iyi oluyor. Mesela 1500 tl’lik puan biriktirmişim şimdi onunla uçak bileti alacağım.

benim var ama sadece ucak bileti veya buyuk harcamalar icin kullaniyorum. taksit de en fazla 3 taksit yaptirmisimdir. en dusuk ozellikli, bedava olan. bonus falan da kasmam hic.

beni kredi kartini cok az kullandigim icin yadirgayanlarin dag kadar kredi karti borcu oldugu icin takildigim bir sey degil. aya eksi baslamak istemedigim icin garipsenmek asiri sacma bence.

Kullanmasını biliyorsan güzel bir şey kredi kartı. Pratik, banka kartına göre daha güvenli, puan+kampanya felan artıları oluyor.

Ama dediğim gibi kullanmasını biliyorsan. O kartın limitinin senin kendi paran olmadığını, kredi olduğunu biliyorsan ve harcadığını her zaman ödeyebilecek durumun varsa çok güzel.

bence tuhaf bir şey. benim de var, 3 tane. kafadan her ay yakıt alırken 40-50 tl puan kazanıyorum, yılda muhakkak 1-2 uçak bileti alıyorum yurtiçi. hiçbir kartım için yıllık aidat ödemiyorum. Hülasa bana yıllık 400+ tl bir faydası oluyor.

Kredi kartım yok. Hiç olmadı. Alma taraftarı değilim.

Eğer düzgün kullanılır ise yararlı ve avantajlı bir şey. Fakat kredi kartı sahibi olmamak tuhaf bir şey değil.

Ben de kullanmıyorum. Çoğu insan taksit imkanı için kullanıyor aslında ama ben birkaç ay bekleyip peşin alma taraftarıyım, borçlu olmak istemiyorum.
Kullanmamak bu kadar abartılacak bir durum değil. Zaten banka kartıyla gönderiyorlar hep, kenarda dursun lazım olur diye açıyorlar insanlar:

Politik bir tavır takınmıyorsanız eğer bu tercihinizde biraz cağ dışı olmak bana göre.
Kredi kartı harcamalarını faizsiz 30 gün oteleyebildigin, dolayısıyla 30 gün çeşitli değerlendirmelerde bulunabileceğin bir zaman yaratıyor. Taksit imkanı da gayet iyi. Puan vs.
Titiz biri iseniz iyi bir kredi kartı kullanıcısı olursunuz.

Bankacılık sisteminin içinde olmanız, krediyle ev arsa vs alırken , ticarete atılırken lehinize olur.

Öncelikle: 'Bankacı'ların çoğu bankacı değil pazarlamacı. Gerçek bankacılar genel merkezlerde çalışıyorlar. İİBF mezunu mesleksiz kimselerse bir bankaya girip pazarlamacı oluyorlar. Bankacıyım diye gezdiklerine bakma, hizmet pazarlıyorlar.

Sonra herkesin kredi çekmesine lüzum da yok.

Hayatını kolaylaştırmıyorsa elbette kredi kartı kullanmak zorunda değilsin. Hesap kartınla alışveriş yapmaktan tek farkı, ödeyeceğine söz verdiğin bir parayı sana ödünç vermeleri. Zaten bankalar düzenli ödeyen müşteriyi de pek sevmezler. En sevdikleri müşteriler asgari tutarı yatıran, sürekli faiz ödemek zorunda kalan gözü aç müşterilerdir.

Hayatımda bir şey almak için hiç nakit kredi çekmedim, üstelik peşin alışveriş her zaman pazarlık şansı da verir. Param yoksa bekler, biriktirir peşin alırken pazarlık etmeye çalışırım. Örneğin hiç ev almadım, fakat 200 bin değerindeki bir eve 10 yılda 300 bin lira ödemek işime gelmiyor. Ev alacak olsam peşin alırdım.

'İhtiyaç kredisi' saçmalığına da hiç girmemek lazım. Bir şeyi peşin alamıyorsam ona ihtiyacım yoktur.

Bana göre kredi ihtiyaç değil, yatırım için kullanılırsa doğrudur. Yani aldığın krediyi ödediğin faizden daha çok çalıştırıp kâr elde edemiyorsan, hak etmediğin bir malı veya hizmeti tüketiyorsundur. Bedelini de fazlasıyla ödersin. Bu durum Türkiye'de çok yaygın. Herkes köle gibi bankalara çalışıyor : )

Bankalarda çalışan pazarlamacıların ekserisi kendi parasını yönetmekten, tasarruf yapmaktan acizdir. Bir yerde ücretli olarak çalışır emekli olurlar. Çalışmalarını hor görmüyorum, fakat neredeyse hiçbirinin ekonomi konularında görüşlerine de pek değer vermiyorum.

Bu söylediklerim hep deneyimlerimden geliyor. Geçenlerde(seçimlerden bir iki ay önce) bir bankacı 'bu ara sizce ev alınır mı?' diye bana sordu. İnşaat ekonomisi batmak üzere bunlar hâlâ ev alsam mı diye düşünüyor. Bu kadar da farkındalıkları düşük. İki basit hesap yapamıyorlar. Oysa eminim karşılarına her gün ne olaylar çıkıyordur.

Kendim uzun zamandır kredi kartı kullanıyorum, çünkü son ödeme tarihi geçmeden ödeyeceğime eminim. Öyle olmasa kullanmazdım.

Hayatımda sadece öğrenciyken kredi kartı kullandım. Onda da bin TL limit vardı. Bu limiti harcadıktan sonra bütün borçlarımı kapattım ve kartıda kapattım. Düzenli bir gelir olmayınca kredi kartı büyük bir sıkıntı çıkarır.

iyi tabii. 12 taksitle aynı paraya alabileceğin ürünü neden nakit ödüyorsun? faiz oranı %19, taksit taksit ödüyorsun hadi net etkisi %15 olsun. bunun cevabını verebiliyor musun?

puanların etkisi de yılda toplam harcamanın %2'si olabilir. Kartına göre değişir. Bunu neden almıyorsun?

kazancının fazlasını harcaman gerektiği durumlarda "bi daha mı gelicez dünyaya" denmesine yarayan bir araç bu. ihtiyacınız olmadıysa henüz ihtiyacınız olacak miktarda bir şey almamışsınız demektir. ben askerden sonra ilk işe girdiğimde banka vermişti almıştım. sonra kendime bilgisayar aldım. bilgisayarı alabilmem için neredeyse 2 ay çalışmam gerekecekti ve bu sürede başka hiçbir şeye para harcayamazdım. bu nedenle çok işe yaradı o zaman. bence kredi kartı gayet iyi bir şey.

online markette geçmiyor

iş yerleri boşuna komisyon vermesin, parası beklemesin diye nakit harcamaya çalışıyorum
ama zahmetli

Kredi kartı kullanmayan kişi bana bilgisayar kullanmak yerine daktilo kullanmakta ısrar eden kişi gibi geliyor. Benim algım tabii bu. İşe girdiğimden beri kredi kartım var. her ayın sonunda borcun tamamını öderim, çok nadir taksitli alışveriş yaparım. Biri iş yerinden olmak üzere 4 kk var. Biri kızlarımla ilgili bir alışveriş sırasında onların yanında olamazsam diye ablamda durur. Bir tanesi de yedek. Aslında çoğu harcamalarımı tek bir karttan yapıyorum. Ben kredi kartını nakit taşıma riskini azalttığı için kullanıyorum. Bir de son dönemde evden çalıştığım için alışverişlerimin neredeyse tamamı online.
Aslında siz de kk kullanıyorsunuz ama babanızın kartını kullanıyorsunuz. Arkadaşınız ve eşi size pazarlama yapıyor orası muhakkak ama bir kk edinin, babanızın kartını kullanmak nedir yahu...

sorunuzun cevabı değil ama ablamın eşi pepsi'de çalışıyor ve o testlerin öyle göstermelik değil de gerçekten yapıldığını ve sonuçların doğru olduğunu söylemişti.

zamanında mecidiyeköyde murat muhallebicisinin hemen yanındaki ufak meydanımsı yerde denk gelmiştim. yalnız tadım testini sokakta değil hemen oradaki bir binanın içinde bir dairede yapıyorlardı

Bilkent'in bahar senliginde vardi standlari. Test sonucunda Pepsi'yi secene bedava yarim litre pepsi veriyorlardi. Coca-cola secenlere vermiyorlardi, oluculuk yapip pepsiyi secmistim ben :/

Coca-Cola testine katıldım ben. Bildiğin bir ofise gittim 50 tl verdiler. Daha zero çıkmamıştı. İkisini iç dediler bi fark var mı? Hangisi güzel vs sorular sordular.

store.starbucks.com

Bende starbucksin su stil termosu var. 5 yildir kullaniyorum, bir kere bile sizmadi. Hep de cantamda tasirim. Ben oneririm starbucksin metal olan termoslarini.

contigo, stanley. d&r satıyor fahiş fiyatlara. ikisi de kaliteli ama stanley daha iyi sanırım. gerçi tek isteğin sızdıramzlık ise ikisi de aynı benim bahsettiğim ısı yalıtımı.

zojirushi en iyisidir. hem sıfır sızdırma hem de maksimum sıcak tutma süresi.
bende şu var ve aşırı memnunum:
www.denizdukkani.com
internet değil diyorsunuz. izmir'de mağazaları varmış. başka satan yer var mıdır, bilmiyorum. yaşadığınız şehirde falan...

not: starbucks'tan uzak durun, tamamen şans işi. üç yıl önce eşimle aynı mağazadan aynı model birer termos almıştık. biri sızdırmıyor, ötekisi hayvan gibi sızdırıyor. istikrar yok...

@haldamir’in bahsettigi termostan iki tane kullandim, ikisi de eser miktarda sizdiriyordu...
Tantitoni’ninkiler sizdirmadi.

Stanley.

Bende tantitoni var sızdırmadı hiç

Terlikle vur

terlik ve hatta botla dal, ben botla dalıp öldürmüştüm arkadaşı. akrebi kuyruğundan tutup atamam kimse kusura bakmasın.

Korkacak bisey yok, senden hizli degil, senden buyuk de degil. Sana zarar verme olasılığı senin ona zarar verme olasılığından kat kat daha az :) Kova, kurek, gazete ya da kapaklı herhangi bir sey vs. Ile dipten kaziyarak hafifce alip disari atabilirsin.

Üstüne kap kapa altına karton gazete sok ters yüz et kabın içinde kalsın sonra doğaya sal.

cebinde akrep olmasından iyidir. bir örtüyle alıp dışarı silkeleyebilirsin. örtünün akrep olan yerinden değil de, kenarlarından tutarsan daha iyi olur.

Arkadaslar hizli hareket ediyor, yakalayamamak ve bana bisey yapmasindan korkuyorum

Tencere tarzi( tupperware gibi icini gorebilecegin daha iyi) bir seyi al. Ustune hemen kalin kalin seyler giy cok korkuyorsan. Bu arada gozun hep ustunde olsun. Tek hamleyle hizlica elindeki tencereyi ustune kapat serefsizin. Sonra altina kagit vs gecirerek tencereyi ters cevir ve kapagini kapat. Sonra ister oldur, ister dogaya sal

Yardimci olacaksa eger, Turkiye'de guneydogu anadolu bolgesi disinda zehirli akrep yok. O yuzden bi zarar veremez zaten.

Belediyeyi falan aradigimda gelebilecek birileri var mi?

Korkunuza saygi duymakla birlikte soyle bir anekdot aktarayim.

Evimde 3 kere akrep cikti, 3unu de az once benim ve arkadaslarin söylediği basit yontemle kokayca yakaladim. 2 tanesini, madem benim evden ciktilar, o halde neden birlikte yasamayalim ki diyerek seffaf bir kabin icersinde besledim gunlerce. Sonra ikisi de öldü ve sonuncu seferde artik dogaya birakmanin daha dogru olacagina karar vererek disari biraktim. Olen iki akrebe iyi bakamadigim icin vicdan azabi cekiyorum cidden. Hic bi zararlari yoktu bana cunku. Karsilarina ben ciktim ve omurlerinin kisalmasina sebep oldum belki de.

O yuzden, biraz cesaretle, soylenen yöntemleri uygulayarak disari atabilirsiniz.

adres ver başkan, kahveden arkadaşlarla gelelim.

Arkadaslar ustune kalin bir tane test kitabi yapistirdim. Onumuzdeki gunlerde de evi ilaclaticam

Etrafında ateş yak kendini sokarak intihar etsin

Bence öncelikle gramer konularına hakim olmanız gerekiyor. Zaten vocabulary bilginiz iyiymiş. Ondan sonra da expressions öğrenirsiniz ve gelişirsiniz.

dil düzeylerindeki seviye aralıkları (yani, bir sonraki seviyeye geçmek için gereken çalışma/öğrenme miktarı) giderek artar. A1 de bu 90 saat civarı içinken B2'de 500-600 guided hour biçiminde. (yani öğretmen eşliğinde)
Öncelikle bu eforu sarf edin, sonrası kendiliğinden gelir zaten. Tekrar bir gözden geçirme ile yapılacak bir şey değil, seviyenize uygun, dört beceriyi geliştiren dersler ile bir öğretmen rehberliğinde mümkün.

şu durumdaysan zaten aslında reddit'te sörf yapabilecek konumdasındır sıkılmadan. bence bol bol okumaya ve yazmaya çalış. reddit bu açıdan çok çok güzel bir yer çünkü hem genel olarak gramere dikkat edilir, hem insanlar nasıl ingilizce yazıyor onu gösterir hem de senin yazabileceğin bir sürü şey olur.

bir de gramer çalış bence de. çoğu insan dil öğrenirken gramer kısmını önemsemiyor. bence tam aksine, gramer dilin en eğlenceli ve güzel tarafı. "yabancı dil öğrenmeye yatkın" denen insanların hepsinin kendi dilinde gramer temeli vardır. yabancı dilde gördüğünü uygulamakta biraz daha hızlıdır. genelde en büyük farkı yaratan bu olur.

çok basit bir örnek vereceğim: ben lisede yabancı dil okudum, 10-12 yıldır ingilizceyle içli dışlı biriyim, ielts ya da toefl gibi bir sınava girmedim (hem fakirim hem de ihtiyacım olmadı) ama C1'den aşağı olduğumu sanmıyorum. bazen benim bile nispeten basit görünen bir cümle kurmaya çalışırken afalladığım oluyor. bu noktada sadece grameri düşünerek çözüyorum.

örnek: "yav bulaşık yıkayan kadının bu konuyla ne alakası var" diyeceğim. "onun bu konuyla ne alakası var" diyecek olsam, "what does she have to do with it?" derdim. kadını tanımlamamız gerektiği için kafam karıştı, iş uzadı...

kafamda bölüyorum çat diye. en basit formu "what does she have to do with it" ya mesela. "she" yerine "the woman doing the dishes" koyuyorum. şrak diye oldu mu sana "what does the woman doing the laundry have to do with this?" he?

ingilizcede bu yöntemle kuramayacağın cümle yok neredeyse. en alası, en karışığı gelsin, en temel ve basit halini düşünerek pat pat yerine koyarsın. e zaten yıllar içerisinde bunu yaparken hızlanıyorsun, yani benim şu yazdığım şeyi düşünmek bir saniyemi bile almıyor, konuşurken yapabiliyorum direkt.

o yüzden okumaya, yazmaya ve grameri oturtmaya bak derim. bir de belki çok sağlıklı bir yöntem olmayabilir ama belirli bir konuya odaklanmak, bazı şeyleri içselleştirmek açısından çok faydalı oluyor. ben 19 yaşımdayken (ingilizceyle aktif maceramın 7. senesi) yazma ve konuşmada gayet iyiydim fakat anlamada zorlanıyordum. bir dizi izlesem harfiyen anladığım yer %40-45 civarında kalıyordu.

sonra ben bir sene falan gece gündüz dota maçı izledim. ingilizce geliştirmek için değil tabii, sevdiğimden. konu belli, ortada maç var. dolayısıyla terimler, cümle yapıları vs. genelde benzer oluyor ama çok katı da değil. başlarda çoğunlukla yine anlamıyordum. bir yılın sonunda ise o %40-45 dediğim oran %80'lere fırladı.

diğer cevaplarda da yazıldığı gibi, b1'den b2'ye geçmek, a1'den a2'ye geçmeye kıyasla daha zordur ve daha uzun sürer ama belirli eşikler vardır işte onları aştığında da bir hafta içinde "aaa daha geçen hafta a2'ydim lan ben ne ara c1 oldum" diye sorarsın kendine, olursun.

uzun lafın kısası gramer, gramer, gramer. kelime bilgin B1'e göre epey üst düzeyse zaten sıkı bir gramer çalışmasıyla 6 ayda bile C1'i bulabilirsin. aheste aheste ilerlersen de bir yıl diyelim hadi en fazla.

Chrome eklentisi olarak Transover kullanın. Duyduğunuz her kelimeye sözlükten üşenmeden mutlaka bakın. Ben de aynı dertten muzdarip idim. C2 olana kadar böyle gideceğiz. Yolu bu yani.

Tureng de aşırı iyi. Anlamlardan biri kalmazsa çağrışım yoluyla başka biri kalabiliyor aklınızda.

Şu abiyi takip et;
www.youtube.com

Hangi dil olursa olsun B1'den itibaren bol bol yabancı yayın 'tüketerek' adeta dilin içinde yaşamaya çalışmak gerek.

Derdin muhtemelen şu: Önce Türkçe düşünüyorsun, sonra düşündüğünü İngilizce'ye çevirip aktarmaya çalışıyorsun.
Oysa İngilizce düşünmen veya bir noktadan sonra refleks haline getirip düşünmeden konuşabilmen gerekiyor.

idexo +1,

Isin gramerle cok alakasi yok bence, ben C1'in ama gramerim sifir sayilir, tenslerin adlarini bile bilmiyorum. Isin onemli kismi olabildigince yayin tuketmek, ingilizce bir sey okurken okudugunu kafanda turkceye cevirmeden okudugun gibi anlaman lazim. Bir yerden sonra zaten turkce yerine ingilizce dusunmeye basliyorsun ve boyle olunca cumle kurman akici hale geliyor.

Bazi podcastlarin scriptleri de paylaşılıyor. Dinlerken okuyarak takip edin. Bir de devamlı yabancılarla pratik yapın. Bir ton uygulama var artık bu türde.

Kuruntu yapıyor evet, ama Avrupa ya hayvan getirmek için uzun bir prosedür var bildiğim kadarıyla, yani siz alana kadar kedicik 6 aylık civarı olabilir. Sokak kedileri de gayet sıcakkkanlı ve insana alışık olabiliyor, değilse de zamanla alışıyor. En yabani kedi bile evde 1 ayda kuzuya döner, sevgi gördüğü sürece.

sokak kedileri, cins kedilere oranla sağlıklıdırlar. uzun vadede sağlık sorunu yaşamazsınız. insana alışkın olmamaları konusu külliyen yalan. sokakta yaşayan hayvanlar yabani değil ki? vaşakla mı karıştırdınız sjdjdj

@hipopotamus

Yok kediler de burada, uçakla getirme gibi bir durum yok. 12 haftalık olduklarında gidip alacağız sadece. Ben de kuruntu yaptığını düşünüyorum da konu hakkında hiç bir deneyimim yok. Bi de ek olarak iki kardeşler, ikisini beraber alacağız.

@nice

İşte hayatlarında sokak kedisi görmemişler o yüzden bilmiyorlar, böyle abartıyorlar biraz

2 aylıkken de alabilirsiniz. Biraz kedinin yapısına bağlı aslında, erkek kediler daha özgür ruhlu ve evde mutsuz oluyor hele ki sokaktan geldiyse. Ama dişi kediler daha uysal ve tembel olabiliyor, bizim burda bir dişi var eve alın diye ölüyor, apartmandan çıkmıyor, çok iyi huylu. Ama erkek kedim uyumak ve yemek için Otel gibi kullanıyor evi=) şansınız şu ki anne ilgisiyle büyüyecek, onlar daha uyumlu oluyor.

Yoo 1 senedir sokakta yaşayan kediyi de sahiplendik 1 aylık olanı da. Bi şey fark etmiyor :) güle güle büyütün

Tercih meselesi. Fakat cumhuriyetçilere oy vermek veya Avrupa'da sağ partiye oy vermek orada yaşayan bir Türk olarak mallıktan başka bir şey değil. Bu konuyu tartışmam kimseyle, gidip oranın ırkçı white trash'lerine baksınlar.

Türkiye'de kime oy verdiği ise tamamen kişiyi ilgilendirir. Akp'ye de oy verse diyecek bir şeyim yok. Adamın kendi ülkesi kendi politik görüşü.

ben bu durumu iki yüzlülük olarak düşünmüyorum ne olursa olsun canlılar kendileri için faydalı olduklarını düşündükleri tercihleri yaparlar, almanya'da sol partiye oy vermek ile türkiye'de sol partiye oy vermek aynı değil ki, bunu yapmasını beklemek de mantıklı değil. Ayrıca sağ-sol diye bir şey kaldı mı ki, hala bu düzlemde düşünmek saçma.

iki yüzlü oluyor musun evet. çünkü kendine yapılmasın diye uğraştığın şey başkalarının başına gelsin istiyorsun.

çünkü biliyorsun ki sen orda göçmensin ve sağ partinin seçilmesi göçmenlerin zararına. ama kendi ülkende göçmen değilsin ve göçmenlerin başına iş açıyorsun.

@Traveller, hocam anlatamadim sanirim.

Diyelim ki CHP secmeni olan ben 5 sene sonra ABD vatandasi olunca Cumhuriyetcilere oy versem ikiyuzlu davranmis oluyor muyum? ("Sen gocmensin, Cumhuriyetci partiye oy veren gocmen = maldir" kismi bu soru kapsami disinda, ve sacma bir dusunce bicimi)

Bence bu soylenilenler Avrupa icin gecerli cunku sol sag ayrimi Avrupada daha cok var. ABD'de demokratlar da cumhuriyetciler de Avrupa standartlarina gore oldukca sagda kaliyorlar. Yani Almanya'da sosyal demokratlara oy veren biri yesillere veya SDP'ye oy veriyordur muhtemelen ki bunlar gayet de sol fraksiyonlar. Almanya'da bence gocmen olup da AfD'ye oy veren maldir. Ama aynisini ABD icin diyemeyiz. Almanya'daki SDP -ki merkez sol-, ABD'de siyaset yapmaya calissa komunist damgasi yerler, veyahut Amerika'da komunist damgasi yiyen Bernie Sanders Almanya'ya gelse merkez sol anca olur.

Hillary Clinton nasıl solcu oluyor?

Sonra demokrasi oy verme özgürlüğüdür. Kimin kime oy verdiği kişinin kendini bağlar. Toplum da yanlış kararlar veriyorsa bu da toplumu toptan bağlar. Sonuçlarına toplum toptan katlanır. Yani ülke batsa yalnızca akp'liler batmaz, ülke çıksa yalnızca akp'liler çıkmaz... (Elbette bazı bireyler toplumun batmasından kâr edebilir veya toplumun yükselişinden aynı oranda faydalanamayabilir)

Makro verilerle mikroyu, mikro verilerle makroyu eleştirmek yanlış bir yöntem.

Kişisel düzeyde oy tercihlerini yargılamaksa daha ziyade ahlaki bir sorun. Ahlak konusu da çok büyük bir konu. Kime göre neye göre...

düzgün kahve içersen yanına bir ekstra bir şey koymana gerek kalmaz, onu baştan söylemek isterim. daha hafif, daha meyvemsi kahvelerden zevk alabilirsin.

süt köpürtücü olmadan latte bazlı içecekleri yapamazsın french press ile ama minik süt köpürtücüler var telli, ondan alıp badem sütü, kakao, vanilya, tarçın gibi eklerle yakın şeyler yapabilirsin.
www.tchibo.com.tr

Latte için espresso yapıp üzerine süt eklemen gerekiyor. Filtre kahve ile latte çok alakasız şeyler.

Bir de kahveni değiştirebilirsin. Kısığın kahve sert olabilir, ne yaparsan yap bir yere kadar yumuşar. Orta ya da hafif kavrulmuş alabilirsin.

Bir de nasıl demledin de önemli. Sert kahveyi iyice zift yapıyor olabilirsin.

Bu değişkenler önemli. Bir de evet süt köpürtüp faydalı olabilir.

Sütü French pressle de köpürtmek mümkün ayrıca. Az miktarda süt koymak gerek çünkü köpüreceği için hacmi taşıyor. Sütü French presse koyduktan sonra pressin o ucuyla aşağı yukarı aşağı yukarı şeklinde hızlı hızlı presleyince çok geçmeden süt köpüyor. Köpüren sütün özellikle köpük kısmını bir kaşık ya da herhangi bir şeyle kupadaki kahvenin üstüne eklemek yeterli. Sütü köpürtme işlemi yarım dakika aldığı için kahve soğumadan yapılır ama önemli olan kahve artığı olan French pressi hızlıca çalkalayıp temizlemek sütü hemen köpürtmek içim.

@retiredcolonel sahiden mi?!??? Aydınlandım çok sağol. Dikkat edersen latte tadına yakın bir şey istiyorum demişim.

@ diğer arkadaşlar, teşekkür ederim önce french pressle köpürtmeyi denicem, o da işe yaramazsa süt köpürtücü alayım. Satın alırken orta sertlikte alıyorum hafif mi denesem acaba. Bir de kahveyi az koymayı denedim bulaşık suyu gibi çok kötü oldu. Kahvenin tadı yoğun olsun ama biraz böyle kremamsı bir tat da eşlik etsin istiyorum aslında hafif kahve istemiyorum.

Sut yerine gercek kahve kremasi (toz olanlardan degil) bulamaz misin acaba? Tam olarak yag orani yuksek yogunlastirilmis sut oluyor onlar, boylece kahveyi sulandirmadan sutlu kahve yapmis oluyorsun.

www.sanalmarket.com.tr

Su urunlerden bahsediyorum.

süt köpürtücüye alternatif verebilirim. ben de yazın senin gibi içmek istediğimde bir kavanoza buz ve sut koyuyorum baya çalkalınca köpürmüş oluyor. buzsuz da olur muhtemelen.

@haldamir bu fikir çok hoşuma gitti bunu arayayım

Benim de benzer bi şikayetim vardı.Ama sadece sol tarafta,sol dizaltı ve bilek üstünde.Ağrı geldiğinde damarlarım morarıp şişiyordu.Önce yürürken olmaya başladı,daha sonra geceleri diş ağrısı gibi uykudan uyandırmaya başladı.Ortopedi,fizik tedavi,beyin sinir,kalp damar cerrahlarına gösterdim,tetkikler falan.Hiçbişey bulamadılar,psikolojik dediler,bol bol Lyrica döşediler.Hiç bir işe yaramadı 2 sene boyunca.Yürüyemeyecek duruma geldim,çok ağır yeşil reçeteli ağrı kesicilerle idare etmeye çalıştım.2 yılın sonunda farklı bi doktor tekrardan kontrastlı bel mr ı istedi ve 9cm büyüklüğünde L5 bölgesinde yumuşak doku tümörüm olduğu anlaşıldı.Tümör siyatik siniri vs sinirlere dokunduğundan sol dizaltı ve bileküstü ağrılarım oluyomuş.Biyopsi ameliyatında kitle sinirden ayrıldı.Artık ağrım yok ama kanserim var.Kemoterapi alıyorum şu an.Sizinkisi çok benzemiyor ama tetkiklerinizi titizlikle yaptırın hatta gerekirse yeniden.Ve bir kontrastlı bel mr ı çektirin iyi bir hastanede,iyi cihazda.

Boyle bir rahatsizlik okumustum, en cok tarif ettiginiz bolgede goruluyor, agrinin sebebi oradaki kasi saran bag dokunun cok sıkı olması ve biraz egzersiz sonucu kas azcik sistiginde orada sıkısıp agrı yapması. Ingilizcesi Chronic exertional compartment syndrome diye geciyor.

sevgili dostum maaşallah her şeyi yapmışsın, bi karaciğerden biyopsi yaptırmadığın kalmış ama ortopedi bölümüne gidip röntgen çektirmemişsin. onu yap öyle gel.

Ortopedi çözer derdini. Ben de 3 senedir doktor doktor dolaşıyorsun sandım.

@arenas, öncelikle geçmiş olsun. tümörden son gittiğim doktor da bahsetti ama seninki simetrik olduğu için öyle bi şeyden şüphelenemeyiz dedi. ayrıca benim ağrı durduğum yerde olmuyo sadece oradaki kasları çalıştırınca oluyor.

@haldamir'in dediği şeyden bahsetti doktor. kasların üstünü örten çorap gibi bir şey var onunla ilgili olabilir dedi.

10 gün sonra ortopediye gösterdiğimde ne dediğini paylaşırım yine, hepinize teşekkürler.

Size de geçmiş olsun

siteye fiyatı yanlış yazılmış olmalı. diğer sitelerde fiyatı 5'te 1'i civarında.

www.vatanbilgisayar.com

10000 TL degil tabii ki, satici firma random deger girmis, ya da ellerinde kalmamistir kimse almasin diye oyle sallamislardir. Ya da biri yanlislikla alir yirtariz felan belli mi olur.

Benim telefon la bu.

10 binlik değil tabii. Niye öyle yazmışlar bilmem.

Neyse ben ortamlarda 10 bine aldım derim kim bilecek. :d

A serisi s serisinin bi alt segmenti zaten. Samsungda ana segmentler note ve s

Kredi kartını nakite çevirmekte kullanılan bir yöntem bu. Sözlükte saçma sapan ürünlerin saçma sapan fiyatlara satıldığı ilanlar paylaşıldı, denk gelmişsinizdir. Bu da benzer bir ilan bence.

Yine numara olarak söyleyebilirsin ama dokuz numara olduğuna emin misin? 9 mm olmadın (3 numara).

Şu link yardımcı olur belki

www.menshairstylestoday.com

@Haldamir harikaymış bu link, çok teşekkür ederim. buna göre benim tam olarak istediğim number 5 oluyor

Hit to the nine eheheheh:)
Buzz cut with number x de gitsin iste. Anlar adam.

Kanserin çaresi yok değil. Hemen tüm kanserler (lösemi vb hariç) erken evrede tespit edildiğinde cerrahi olarak çıkartılarak hasta kür edilebilir. Zaten "kanserin çaresi ne?" sorusu da doğru bir soru değil. Kanser adı altındaki hastalıkların tek ortak özelliği bir veya birkaç çeşit hücrenin kontrolsüz çoğalıyor (ve başka doku ve organlara sıçrıyor) olması. Bunun haricinde kanserin bulunduğu organdan - hücre tipine göre, hücrelerinin çoğalma sayısından - salgıladıkları muhtemel enzim/hormonlara göre vs vs çok farklı çeşit ve tipleri mevcuttur. Yani bırakın bir akciğer kanseri ile karaciğer kanserinin arasındaki farkları saymayı; büyük hücreli ve küçük hücreli akciğer kanseri bile ancak bu kadar alakasız olabilirdi.

kanserin caresi ya da kandere yakalanma ihtimalini minimanize edilmesi diyelim, suanki sehir hayatinan vazgecmektir.

onlarca kanser turu var. hepsini cozmek icin cok fazla yatirima ihtiyac var.

kanserler, normal vucut hücrelerinden çok çok daha hızlı bölünrler. bu bölünmelere sırasında normaldeki kontrol noktasına sahip olmazlar. tabi bizim vücut aptal mı, gitmiş hücrelerin DNAsında telomer diye bişi koymuş. Telomer dediğimiz şey Dna'nın sonunda ve başında bulunan, her bölünmeyle gitgide azalır, en azından normal hücrelerde. ama kanser hücreleri durur mu, adamlar gitmiş telomeraz diye bir enzim yapmış, bununla gidiyor telomeri istediği kadar uzatıyor, istediği kadar bölünüyor.
şimdi işin ilginç kısmı, bir kaç yıl önce bir yerlerde araştırmacılar ''AHA KANSERE ÇARE BULDUK'' diyerek telomeraz enziminin çalışmasını engelleyen bir modifikasyon yaptılar. yani teoride kanser hücreleri eskisi gibi bölünemeyecek, bundan dolayı kendi kendine eradike olacaktı hastalık döngüsünden sonra. sonra ne mi oldu, teoride işe yarayan, pratikde de çalışan işlemle kanseri engelleyemedik.
toplamak gerekirse kanser hücreleri bir nevi mükemmel hücreler. ölümsüzler, çevreye mükemmele yakın adapte olabiliyorlar. mesela 1952 yılında ölen henrietta lacks'ın overinden alınan kanser hücreleri dünyada bir çok labda yaşamlarına devam ediyorlar.

hocam bunun temel nedeni kanserin aslında tek bir hastalık olmayı, bir hastalık grubu olmasıdır. hücrede bölünmeyi kontrol eden iki tip gen bulunur, tumour suppressor ve proto-oncogene olarak adlandırılırlar. tumour suppressor bir gen gereğinden az çalışırsa ve/ve proto-oncegene'ler gereğinden fazla çalışırsa kanserleşme görülebilir (basite indirgeyerek anlatmaya çalışıyorum). bu iki duruma neden olabilecek çok fazla faktör ve mutajen vardır ve her kanser türünün mekanizması ufak tefek farklarla birbirinden ayrıldığından hepsine karşı işe yarayacak çözümler bulmak zor. bir de şu unutulmamalı ki kanser hücreleri hyaluronik asit ve benzeri başka molekülleri degrade ettiklerinden normal hücrelere kıyasla çok daha hızlı/fazla hareket eder ve bölünürler. kabaca böyle cevaplayabilirim sanırım.

Çünkü kanser tek bir hastalık değil. Kanser dediğimiz şey hücrelerin kontrolsüzce çoğalması. Vücutta her farklı hücre farklı şekillerde kanserleşebiliyor. Hepsinin yayılma, büyüme, tedavi methodları farklı, sebep olduğu ölüm sebepleri farklı. O yüzden kanserin ilacının bulunması mümkün değil çünkü her türlü alttip kanseri farklı bir hastalık olarak değerlendirip farklı tedavi etmek gerek. Ayrıca dışardan öyle gözükmese bile kanserle mücadele konusunda tıp çok mesafe kaydetti. Her geçen sene kanser hastalarının ortalama yaşam süresi artıyor.

Basit bir kemik kırığında bile birçok farklı tedavi yöntemi ve bu yöntemlerin farkli uygulanma biçimleri var.

Hal böyle iken belki yüzlerce tipi olan bir hastalık grubunun tedavisinden bahsetmek olaya çok yüzeysel yaklaşmak oluyor.

Yani kanserin tedavisi bulundu olayı tamamen medyanın uydurması. Birçok kanser türü için her gün yeni tedavi yöntemleri deneniyor, var olanlar daha iyi hale getiriliyor.

Ama?
İnsan DNA sinin yazılım gibi tamamen programlanabilir olduğunu zamanlar gelince tam olarak kanserin tedavisi bulundu diyebiliriz.

alev sensörünü unutmuşsun.

Evet hepsinden bagimsiz baska bir sey.

Gaz kacagi olursa kokudan algilarsin ama karbonmonoksitte oyle bir ihtimal yok.
Karbonmonoksit atik gazda var ve kokusuzdur.

Eger kombin hermetikse daha az risk ihtiva ediyor cunku kombi oksijeni disaridan aliyor.

üçünün de fonksiyonu ayrı.

yangın çıktıysa duman dedektörü yeterli.

doğalgaz borusu hasar almış, ocaktan veya kombiden sızıyorsa doğalgaz sensörü iş görür.

doğalgaz bacası hasar aldı veya kombi içinden egzost kaçağı olursa içeri basar. issiz bir duman olduğu için muhtemelen duman dedektörü tespit edemeyecektir. e zaten gaz dedektörü de yanmamış gazları (doğalgaz) ı tespit ettiği için yanmış egzost gazını tespit edemeyeceğinden tek çare karbonmonoksit dedektörü oluyor.

eğer kombi ile aynı odada uyuyorsanız CO dedektörü hatta doğalgaz dedektörü şart derim. kombi balkonda vs ise balkona bi havalandırma deliği açın, balkondan dışarı kendi çıkar. ama kombi mutfak içinde veya odalara yakınsa risk daha yüksek.

Hatta öneme göre sıralamak gerekirse bence
1- karbonmonoksit
2- yangın
3- gaz alarmı olur.

Gazı kokusundan farkedebilirsin ama karbonmonoksit kokusuz bir şekilde öldürür, öldürmese bile düşük konsantrasyonda uzun süre maruz kalırsa beyin hasarı oluşturabilir.

"türkiye'de asla öyle şeyler olmaz" demiyorum, gerçekten acınacak haldeyiz ama daha o kadar batmış değiliz. kitlenin ve şartların aynı olduğunu da düşünmüyorum. türkiye'de hala kaybedecek çok şeyi olan çok fazla insan var - buna sağcılar, reisçiler vs. de dahil.

erdoğan şu an tüm gücü elinde toplamış durumda. karşı taraftan saldırı gelmediği sürece iç savaş çıkması için bir sebep kurmuyorum. adam zaten "meşru" olarak aldı her şeyi, yönetiyor istediği gibi. işin raydan çıkması için erdoğan'ın zayıflaması, can havliyle pozisyonunu geri kazanmaya çalışması lazım. şu an öyle bir durum yok.

bir de kimle iç savaşacağız allasen, fasıl tutkunu plaza çalışanları mı savaşacak yoksa aylık geliri 6 bin lira olan, viyana'da berlin'de "kaçamak" yapan instagramcılar mı?

olmaz arkadaşlar. bu ülkede her şey olur, iç savaş olmaz. suriye başka türkiye BAMBAŞKA ülkeler/devletler. insanları bambaşka. temsil ettiği şeyler bambaşka. en azından yakın geçmiş için ülke tarihleri devlet tarihleri başka.

bu ülkeyi küçük veya sıradan bir ortadoğu ülkesi olarak göremezsiniz. alev alatlı'nın geçen bir sözü vardı, türkiye batarsa denizler taşar.

bu ülkede kendini bu vatan topraklarına ait hisseden, sağcısı solcusu ateisti alevisi kürdü birbirinin boğazına sarılmaya kadar gelseler bile yeri gelirse çok kolay yek, bütün olabilir.

ki bazen ayrışmak vatanın sıhhati için elzemdir. ayrıştırabildiğin kadar ayrıştırırsın, sonra zamanı gelince dökersin çimentoyu ve ayrılmamacasına bütün olunur.

o eli silahlılara aldanmayın, bu devlet hiçbir kesimi diğerine yedirmez, o pompalıları onların içinde patlatır.

bi de şunu düşünmeyin, tayyip erdoğan gücü elinde tutmak için ortalığı karıştırmak pahasına direnir filan. buraya yazıyorum yanılırsam açıkça hatırlatacağım, en geç 2019'da 2. erken seçim olacak ve tayyip erdoğan seçime bile girmeyecek. ak parti anap gibi bi şey olacak. siyasal islamcılık misyonunu tamamladı ve dönemi bitti, ulusalcı bir dönem geliyor. bekleyip görelim.

Güncelleme yaptım arkadaşlar.

Ki yani hukumete karsi bir ic savas ciksa bile TSK ile Suriye ordusunu karsilastirmamak lazim. TSK NATO'daki en buyuk ordulardan biri, devleti savundugu surece Turkiye'de baslayacak catismalarin Suriye'deki boyutlara ulasmasi imkansiz bence.

%52 bir yerde toplanıyor diğer partilerin toplamı buna bile yaklaşamıyor.soldan iktidar olmaz arkadaşlar iç savaş miç savaş geyiklerini bırakın bu halk enflasyonu 1 yapıcaz dese de sol ona oy vermez bünyesi kabul etmiyor alerjisi var milletin sola bunu bilince daha anlaşılabilir oluyor her şey.
devlet hala güçlü bu ülkede sadece huzurlu yaşamanın sevdiğinin iktidar olmasını istemekten ibaret olmadığını bilmek lazım.
ya da apolitik.

Bizim milletin cani tatlidir ic savas mic savas olmaz. Herkes dusmus kurbanda koye mi tatile mi gitsek’in derdine :)

Sonra okullar falan basliyo zaten. Yogunuz bro yani milletce :)

Suriye'deki iç savaşın temel nedeni, Katar'daki doğalgazın Avrupa'ya Suriye üzerinden götürülmesini Esad'ın kabul etmemesidir. Bunun temelinde de ABD - Rusya çekişmesi yatıyor. ABD, Rusya'nın dış gelirlerini dinamitlemek için AB ülkelerinde Rusya'ya ambargo uygulaması için talimat verdi. AB ülkeleri doğalgazı artık Rusya'dan almayacağı için Katardan alacaklardı. Suriye bu boru hattına izin vermeyince ülkeyi patlattılar.

Yarın Türkiye benzer bir ikilemde kalır ise Suriye'ye dönmemesi için bir sebep yok. Tek fark: Türkiye NATO ülkesi. Ama o da çok sorun olmaz.

Bu arada (bkz: kobani olayları)

yahu ben anlamadım malum kitle iktidara neden isyan başlatsın?, zaten kendileri iktidarda. türkiye suriye olmaz, olursa iran olur. o da akp güçlüyken olmaz. akp zayıflayıp gerici kitleyi kontrol edemediğinde olur.

İktidardayken neden isyan cikarsinlar +1

Yani 20 yıla yakın zamandır tecavüze uğramanın canlarına tak etmesi söz konusu olamaz mı iktidara isyan etmenin sebebi ? Titiraprap'ın bahsettiği Akp'nin zayıflaması ihtimalinden falan da bahsediyorum.

Parlementer sisteme doneceklerini soylediler.

Bildiğim kadarıyla Meral Akşener, başkan olur olmaz başkanlık sistemini kaldıracağım diyor. Ince ise önce başkanlığı kullanıp ülkeyi rayına sokalım sonra kaldıracağız diyor.

@veritaslibertas: Mitinglerde ya da canlı yayında söylediler mi böyle bir şeyi yakın zamanda?

Cok basit bir google aramasiyla sorunun yaniti cozuluyor:

www.sozcu.com.tr

Mitinglerde salak kalabalığa teknik konular öyle anlatılmaz. Miting bir şov işidir.

Bu tip yapısal konular ve detayları uzun adam akıllı röportajlarda izah edilir. Bunu da yaptı ikisi de.

Cok onemli bir faktoru unutuyorsunuz: Iklim. Avrupa'nin bircok yerinde zaten hayvanlar soguktan dolayi sokakta yasayamaz.

ABD'nin ya da Avrupa'nin sicak bolgelerinde de sokak hayvani gormedim. California'da rakunlar var copleri karistiriyor geceleri. Ama kedi kopekten soz ediyorsaniz, onlar zaten 50 yil once kisirlastirilip sokaklardan alindiysa yenileri uremez ki. Ancak birilerinin evinden kacar, zaten onlari uyutmak da en mantiklisi olabilir cunku sokakta zaten yasayamazlar.

Ben inanmiyorum oldurulduklerine. Bana da Almanya'da olduruyorlar demisti orada tanistigim bir turk kiz. Inandirici gelmedi. Almanya'dau oyle bir uygulama olmasina ihtimal vermiyorum.

Travellerin dediği gibi uzun yıllar kısırlaştırma ve toplama sonucu doğal olarak sokakta hayvan kalmaz. Evcil hayvanlar da genelde çipli oluyor, evden kaçarlarsa ya çipinden sahibi bulunuyor ya da alınıp barınağa götürülüyor. Bildiğim kadarıyla ABD'de barınağa giden hayvanlar genelde uyutulurken, Almanya'da felan sahiplendiriliyor, öldürmüyorlar genelde.

Yunanistan'da sokakta kedi görmüştük.

Şöyle de ilginç bir nokta var. Eskiden seyyahlar İstanbul'a geldiğinde, defterlerine "İstanbul'a geldik, her yerde kedi köpek var." yazarlarmış. Yani sokakta kedi köpek olayı özellikle İstanbul ile bütünleşmiş bir olay asırlardır. Avrupa kentleri için ise bir o kadar yabancı bir kavram.

Avrupa'da uyutuyorlar, yani bildiğin öldürüyorlar kesin bilgi yayabilirsiniz.

Avrupa'da öldürülüyor. İsveç'te yaşıyorum. Kedimiz bir köylüden alınma. Köylü bakamayacağı içim ilan veriyor internete ve sokağa salmak da yasak olduğu için öldürüleceklerini söylüyor. O nedenle bütün kardeşleri ve bizim kedi sahiplendirildi.

Burada kedini köpeğini sokağa salamazsın. Kulağında dövme veya çip var, üstüne kayıtlı hayvan. Eğer kaybolursa ilan vermek zorundasın. O hayvandan sahibi olarak sorumlusun. Bakamazsan ya satarsın, sahiplendirirsin ya da öldürürsün. Ama sokağa salamazsın.

Doğrusu da budur. Sokak hayvanı diye bir şey olmaz. Ya vahşi hayvan vardır ya da evcil hayvan vardır. Evine alıp bakamıyorsan sahiplenmezsin, o kadar.

Böylece hayvan zulmü içeren vahşetlere de fazla rastlamazsın.

Eyaletler bazında sistem değişiyordur belki ama Amerika’da, bulunduğum eyalette öldürülüyor gerçekten ama arada bir iki bölgede yakalanmayan kedi de var ara ara. Eskiden oturduğum sitede 4-5 kedi vardı, bir kadın sahiplenmişti onları. Sonra sa sitenin kedisi olarak kaldılar ama onun dışında, normalde serbest dolanan ked yok pek. Yakalanmayan kedi var.

Buradakiler ses çıkarmıyor çünkü başka seçenek olduğunu tahmin edemiyor pek. Öyle kedili, köpekli ortamda yaşayan pek olmamış.

Bulunduğum yerde ayı da var mesela. Geçen gün “Kampüse ayı gird, lütfen çıkmayınız ayı gidene kadari gibi bir mesaj geldi. Yarım saat sonra “Ayı gitti” diye mesaj geldi örneğin. Hadi, bu vahşi hayvan da, ortalıkta tavşanlar dolaşıyor, ellerimizle marul verebildiğimiz inaana alışkın geyikler var kampüste. Burada sokk hayvanı yok değil, kedi köpek yok. O açıdan, bos gezenin bos ustasi’na katılmıyorum pek.

Sadece Yunanistan da değil İtalya'da da var kedi köpek. Macaristan'da da topluyorlar, ev bulunamıyorsa köpeklere belli bir sürede, köpekler öldürülüyor.

Dünya Kupası, Olimpiyat gibi büyük organizasyonlar düzenleneceği zaman mobil krematoryumları ortaya çıkartmaktan çekinmiyor birkaçı. Rusya'da yaşandı son olarak toplu öldürmeler, ondan önce Romanya ve Ukrayna'da da mobil krematoryumlar dolaştırıldı.

Toplama ve öldürme sebebi güvenlik ve sokak hayvanlarının sebep olabileceği hastalıklar olarak gösteriliyor.

Abdullah Cevdet Osmanlı'da sokak köpekleri toplatılıp öldürülsün diye propaganda yapıyor ama sonuc alamıyor diye hatırlıyorum. Yani bizde de 100 yılı askın bir tartısma konusu.

doğrusunun toplatılma yada sokakta hayvan olmaması olduğuna ben hiç ama hiç katılmıyorum. hele ki kedi konusunda hiç hiç hiç katılmıyorum.

kedi olmayınca heryeri fare basıyor sonra onlarla uğraşıyorlar. avrupada yada amerikada heleki amerikada çok fazla fare dolanıyor. halbuki kediler dolansa fareler çoğalamayacak. böylelikle farelerden kaynaklı hastalıkta olmayacak. kedi tertemiz hayvan.

Evcil kedi de fare yakalar? Indoor cat olması şart değil. Evcil dışarda takılan kedi de var gece evine gidip yatıyor.

Mesele sahipsiz evcil hayvan olmaması gerektiği. Bir hayvan bir duruma maruz kalırsa veya bir duruma sebebiyet verirse sahibi bunun muhatapı olmalıdır.

Öyle çok uğraşmaya gerek yok gelişmiş ülkelere bakıp aynısını yapacaksın bazı konularda. Bu da onlardan birisi. Sanki onlar hiç mi tartışmamıştır bu mevzuları hele hele etik durumunu, faydasını, zararını...

Sokakta sahipsiz köpek demek mesela saldırabilir bir çocuğa vs demek. Kuduz demek. İstismara açık demek, gece havlaması demek.

Kısırlaştıracaksın sokak hayvanlarını, yoğun biçimde buna bütçe ayıracaksın. Sahiplendireceksin, toplayacaksın. Ve göreceksin ki halen milyonlarca köpek başıboş ve ürüyor.

Çünkü Türkiye'de 25-30 milyon sokak hayvanı yaşıyor. Bu korkunç bir rakam. Bu hayvanların tamamının beslenmesi, barınması, sağlıklı yaşaması imkansız. İhmalden ve cahilce vicdan yapmaktan ötürü bu kadar fazlalar.

Sonunda bu hayvanlar ya öldürülecek, ya ölümden beter biçimde sokakta sefilce yaşayacak ve üstüne işeyen, tekmeleyen, elini kolunu kesen psikopat manyakların kurbanı olacak. En iyi ihtimalle ise bir çöpçü presleyecek, belediye zehirleyecek.

Benim yaşadığım yerde tavşanlar, tilkiler, geyikler, ceylanlar, keçiler, domuzlar var yaban hayvanı olarak, şehre indikleri de oluyor kışın ama hiç kedi köpek yok sahipsiz.

Çöp karıştıran, sefilce yaşayan, savunmasız bir tane hayvan bulamazsınız.

kedi olmazsa pek tabi ortalık fare dolar. evcil kedi fare yakalayamaz tezini de daha geçen gün önümde ağzında fareyle koşturan kediye söyleyin bence. bakın bakalım istanbul'da ne kadar fare var new york'ta. ortalıkta fare mi gezinsin yoksa kedi mi karar sizin.

he köpek konusunda bende katılıyorum. çünkü çeteleşip insanlara zarar verme ihtimalleri var.

Ne yazık ki mümkün değil, seçmen kayıtlarını taşıma işlemi birkaç hafta önce sona erdi.

Oy kullanma ihtimaliniz yok bu durumda.

anladım, teşekkür ederim ikinize de hocam

Bana Whataboutism gibi geldi.

en.wikipedia.org

Ya da daha genel olarak Tu quoque de olur.
yourlogicalfallacyis.com

Çoğu insan aptal olduğu için neyi neden savunduklarını ya da neye neden karşı çıktıklarını bilmiyorlar. Ama yine de üzerine hiç kafa yorulmamış ezber fikirlerine ölümüne bağlı oldukları için ortaya bu tarz saçmalıklar çıkabiliyor.

özellikle bir olay üzerine sormaya çabalamadım. örnek diyalog olarak bu aklıma geldi. sözlükte siyasi bütün başlıkların altı bu safsata çeşidi ile dolu.

evet iyi bir şeydir. start-up'ın para bulduğu, daha da hızlı büyüyeceği anlamına gelebilir. ya da sadece sahibi zengin olmuştur.

ikisi de iyi.

Anlaşmaya göre olur o. Start-up'ın tamamını bi kurum alıp sizi siktir edebilir, start-up'ın tamamını satın alıp sahibini veya sahiplerini CEO vb görevlere atayabilir, Start-up'ın tamamını alıp sana bi miktar nakit artı ana şirketten hisse verebilir. Olabilir de olabilir.

Her zaman iyi olmayabiliyor, bazen büyük şirketler startupları kendine tehlike olarak görüp de satın alabiliyor, microsoft ve google çok yapıyor onu mesela. Ama genelde startupların amacı satılmak olabiliyor. Çünkü başlangıçta çeşitli yatırımcılardan bol bol para topluyorlar ve bu yatırımcılar yatırımlarının dönüşünü görmek istiyor, startupın satılması da bunu en kolay yoldan sağlıyor.

bunu ben tam oturtamadım. o zaman çok büyük bir başarı gibi gelmiyor. güzel para ama çok manevi açıdan bir başarı değil gibi. sonuçta sadece mark zuckerberg, bill gates alsın diye bir ürün üretiliyor.

sonuçta ne bileyim bir şirketin amacı büyümek ve kar etmektir. farklı bir işe girersen satarsın çıkarsın. ancak tamamen başkasına satmak için girişmek ilginç geliyor.

@hknty: "bir şirketin amacı büyümek ve kar etmektir." şirketin el değiştirmesinin bununla ilgisi yok. el değiştiren bir şirket büyüme ya da karlılığını değiştirmez, sadece sahibi değişir. İki farklı şey bunlar, birbirine karıştırmamak lazım.

GitHub 7 milyar dolara satılınca para sahiplerine gider. Ve GitHub çalışmasına aynen devam eder.

Se arabanı başkasına satınca, araba aynen çalışmaya devam etmiyor mu?

Startup kurucularının bir ton fikri oluyor. Birini parlatıp satar, diğerini hayata geçirir. Zaten bir kez bunu başaran birisi başka bir fikrini o aşamaya getirmekte zorlanmaz.

@babilbaligi yok şu sorun. tabii şirket büyümeye devam edecek ama sahibi neden satıyor büyüyecekse? büyümeyecekse stratejik alımlar haricinde almak da saçma. ve ilginç olan tamamen en baştan ilerde satarız düşüncesiyle kuruluyor birçok startup.

@hknty: 250 milyon dolar nasıl bir para senin haberin var mı? zaten akıllı bir yatırımcı şirket sahibini Ceo olarak şirkette tutar, yine büyümeden payını alır. yine aynı işlerin peşinden koşmaya devam eder.

ama aynı zamanda devasa bir paraya ve dev şirketlerin imkanlarına sahip olarak devam eder.

Kesinlikle iyi bir şey. Startup kurucuları zeki ve çalışkan adamlar oluyorlar. Bir sonraki fikirlerini inşa etmek için ellerinde nakit para olması kadar güzel bir şey yok.

@babilbaligi asıl sorun 250 milyonun büyük olması zaten. özel durumlar haricinde bu tarz paraların ödenmesi garip geldi. eğer o parayı tekrar kazandıracak karlıysa neden satıyor? 3-5 daha bekler 250 milyonu kendi kazanır. kazandırmayacaksa da bir şirket neden 250 milyon dolar ödesin?

onun dışında facebook'un whatsapp'ı, instagram'ı alması gibi stratejik durumlar farklı. burada kar etmekten ziyade farklı amaçlar var.

hayir degil.

girisim satilinca rekabet edecegi buyuk bir rakibi olmayacagi icin yenilik yapmayi birakir, siradanlasir. inovasyon yoksa o girisimin ne anlami kalir?

ben start-uplarin satilmasina karsiyim. apple ibm'e satilsaydi simdiki apple olur muydu? imkani yok. ya da facebook satilsaydi?

satmayiniz efendim. benim girisim anlayisimda satmak yoktur.

ben satılıp satılmaması duruma bağlı diye düşünüyorum. yani büyüyemeyecekse satılabilir bence. ya da instagram gibi stratejik alımlar yapılabilir. ama baştan sırf satmak için kurmak garip geliyor. bir de satmanın başarı olarak görülmesi garip. yemeksepeti, peak games satılınca ortada bayram havası oluştu. yani neden bir facebook çıkartmaktansa şirketi facebook'a satmakla övünüyoruz değil mi?

medium.com

Ben surface pro 4 ile not alıyorum, 3 senedir kendime defter kalem almadım, bütün notlarım orada kolayca ulaşılabilir şekilde. Kağıt kaleme göre çok üstün. Üstün yanları, hiç bir yazdığını kaybetmiyorsun, görsel açıdan çok daha kapsamlı, grafik-resim yerleştirme olsun notlara, farklı kalemler renkler olsun. Ayrıca pdf üzerine not alabilmek de çok kullanışlı.

800 kalorilik “yürüyüş” aşırı uzun olmalı. Pertiniz çıkmalı. Emin misiniz 800’e?

Bunun dışında 800 oldukça iyi daha fazla artırmayın.

evet bir 20.000 ya da 25.000 adıma tekabül ediyor.

evet pertim çıkıyor doğrusu.

arttırmayınca sanki vucudum geriye gidiyor gibi düşünüyorum. ayda bir 100 kalori arttırıyorum. 300 kaloriden başladım yılbaşında.

daha fazla arttırmanın ne sakıncası var acaba? kasları mı eritir?

Ben 2,5 saat boyunca 150 kiloyla squat 170 kiloyla deadlift 110 kiloyla bench press yapıyorum, bunların toplamı 15 set 75 tekrar yapıyor, benim yaktığım kalori miktarı taş çatlasa 500 kaloridir, o kadar olduğuna bile emin değilim tam, yani yürüyerek 800 kalori yakmak çok mümkün gözükmüyor orada bir hesap hatası olabilir.

Bunların dışında, bir insanın günlük harcayabileceği kalorilerin bir sınırı yok tabii ama efektif fayda açısından kendine bir sınır koyabilirsin. Misal kaslarda 400 karaciğerde 100 gramlık karbonhidrat rezervi var, bunlar toplamda 2000 kalori yapıyor, bunları sonuna kadar boşaltıp 2000 kalori de harcayabilirsin ama bu aptallık olur, zira bunun kilo kontrolünde bir etkisi yok birkaç günde yiyeceğin her karbonhidratlı gıda ile bu depoları tekrar doldurursun zaten, o nedenle anlamsız olur.

İkincisi, en fit insanda bile en az 7-8 kilo yağ olur, 7 kilo yağ demek 63000 kalori demek, önemli olan buradan kalori harcamak, buradan kalori harcamak da genelde senin yaptığın gibi uzun yürüyüşlerle, yani orta-düşük şiddetli egzersizlerle ve diyetle olur, fakat buradan ne kadar kalori yakacağını anlık olarak ölçemezsin, böyle de bir olayı var.

kaç saatte yaktın bilmiyorum ama 2-3 saatte yakılabilir gibi geldi bana. toplamda 1 saat (20km) bisiklete binince 600 kalori yakıyosun zaten.

bi de şöyle bi durum da var kasa ne kadar büyükse o kadar çok yakıyosun.

800 kalori kilona gore yaklasik 15-20 km yol ediyor, bu kadar yurumek icin de 4 saatten fazla yurumen lazim. Bence daha da arttirmayin, ayrica eger 800 kalori yakiyorsaniz yiyerek telafi etmeye de dikkat edin, eger gunluk kalori aciginiz bu kadar veya daha fazla olursa isin icine kas yikimi da girer.

uydurmadıysa spor hocam günde 1,5 saatten fazla yapılan egzersiz de vücut kasları harcamaya başlar demişti. zaten spor hocaları hiç 1,5 saat üzerinde antreman yazmazlar.
hiç bir şey hızla olmuyor, kilo vermek istiyorsanız yemeği ve sporu dengeli yapacaksınız. buraya bakın, bir kaç şey işinize yaratabilir. biyerdenbasla.com

kusura bakmayın yoğunluktan yazamadım.

@angelus, bu akıllı saatler konusunda ben de tam emin değilim. apple watch ve xiami mi saat kullanıyorum. adımlar arasında 2000 - 3000 fark oluyor ama daha fazla değil.

günde 15000 - 25000 arası adım atıyorum yani evet 4 saatten fazla yürüyorum.

çok tempolu yürümüyorum ama hızlı yürüyorum. mesela google mapste yürüme ile 10 dakika (insan ortalaması sanırım) gösterilen uzaklığı ben 5 dakikada alıyorum.

bu saatler de sanırım kalp hızına göre kalori hesabi yapiyor. özellikle apple watch. 90 kalori ile 5 dakika kalp çarpınca bu adam egzersiz yapıyor diyor ve kalorisini ekliyor. sonuçta sadece yürüyorum, sırtımda 3-5 kiloluk bir çanta var. gün içinde bu şekilde 4-5 saat belki daha fazla yürüyünce 800 kaloriyi buluyor, kalp hızı dinlenmeye göre daha fazla çünkü.

ne kadar doğru tahmin ediyorlar bilmiyorum.

lakin gövde sırt ve omuzlar çok zayıf. masa başı çalışmamın artıları. belki de asıl yorulanlar ve devam etmeme engel olanlar bunlar. acaba yüzme ile mi yavaş yavaş üst gövdeyi geliştirmeliyim?

nereden nereye, hangi vasıtayla geçtiğine göre değişiyor. örneğin barcelona'ya fransa'dan trenle geçerken yoktu ama italya ventimiglia'dan fransa'ya geçerken vardı. orası özellikle mülteci geçişi konusunda sıkıntılıymış mesela, o yüzden bakıyorlarmış.

Avusturya-macaristan ve avusturya-italya arasinda trenlerde kontrol oluyor.
Avusturya-almanya arasinda da polis biniyor trene.

Trenlerde genelde oluyor, arabayla falan geçiliyorsa olmuyor ama. Bir de pasaporta damga basılmıyor kesinlikle.

çekya-almanya

yok öle bişe.

Diger arkadaslarin dedigi gibi, ozellikle bilinen multeci ve uyusturucu rotalarinda cesitli kontroller olabiliyor. Ama bildigimiz gibi klasik sinir kapilari ve gumruk yok, ucakla gidiyorsan ic hatlar gibi gidiyorsun ve hicbir zaman damga basilmiyor.

Daha geçen hafta İsviçre’den trenle İtalya’ya gidip döndüm. Kimse bir şey sormadı.

Textbook ve makale icin e-kitap okuyucular uygun olmuyor. Belki textbook epub falan bulunabilecegi icin uygun olabilir ama makaleler hep pdf ve verimli okunmuyor. Tablet daha uygun bu is icin.

Güzel bir tablet + moonreader yeterli gelecektir

Yanıtlarınız için teşekkür ederim. E-kitap okuyucular uygun değil görünüyor. Tablet önerisi alabilir miyim :)

ipad pro

e-ink teknolojisi kullanan şu ürün makale okumak için birebir ama aşırı pahalı değmez : www.amazon.com

ios’ta liquidtext diye bir app var, baya iyi gibi

Bulabilirseniz kindle dx oneririm. 9.7 inc ekrani var. Beni vaktiyle cok buyuk bir yukten kurtarmisti akademik makaleler arasinda kaybolurken. Maalesef amazon artik dx modelini uretimden kaldirdigi icin ikinci el bulma sansinizi zorlamaniz gerekiyor ama bulabilirseniz gercekten o ugrasa degdigini goreceksinizdir.

www.amazon.com

microsoft surface tablet de iyi olmasi lazim. ipad pro icin de iyi diyenler oldu ama onun yerine surface ya da sony almak daha mantikli.

Butceniz el verirse ben de surface serisini oneririm. Dokunmatik ekran, windows 10, her turlu not almak icin kalem. Ayrica ekran en:boy orani 2:3, A4 ile ayni, akademik kullanim icin harika bir cihaz.

Doğrusu TOMA. Toplumsal Olaylara Mücadele Aracı.

Panzer tankın Almancası.

@amortisman, allahkitap

Neyin ne olduğunu biliyorum, hatta o linke ben de cevap vermişim

Sadece iki kelimenin dilde yer edimini merak ettim.

@Haldamir, Yahu toma ve panzer iki farklı araç. Eskiden panzer diyorduk çünkü onlar panzerdi. Sonra toma denilen araçlar yapıldı ve onlara da haliyle TOMA diyoruz. Birbirinin yerine geçen kelimeler değil bunlar. Farklı araçlar farklı isimler. Biri bildiğimiz tank diğeri üzerine tayzikli su zımbırtısı takılmış ağır bir araç.

toma ve panzer farklı araç sen mercesedes'e bmw demiyorsan tomaya da panzer dememelisin.

kamyondan bozma olanlar TOMA, tank gibi koca tekerli olan şeyler Panzer.

Aslında kastedilen tank değil zırhlı araç olduğu için panzer kullanımı teknik olarak doğru değil. Tomalardan önce kullanılan V-150,Dragon gibi araçlara görüntüsü tankı andırdığı için panzer denmiş.

Kamyondan bozma yeni araçlara yeni bir isim bulmak istenmiş olmalı ki TOMA dendi. Kelime anlamı olarak bakınca -toplumsal olaylara müdahale aracı- iyi de oldu.

Eskiden panzer vardi cunku. Panzer kalkti, yerine TOMA'lar kullaniliyor. TOMA'ya panzer demedik hicbir zaman.
Bu arada zirhli arac oldugu icin panzer kullanimi teknik olarak dogru.

iytb

@regardless of what they say

iytb nedir hocam?

forum.xda-developers.com

Ogyoutube

Newpipe

Eğer sadece o reklam rahatsız ediyorsa google reklam ayarlarından onunla ilgilenmediğinizi işaretlerseniz o reklam gösterilmez.

merkezde öyle.

ama neuherberg'de daha uygun fiyatlara bulabilirsiniz. zaten münih şhir merkezinde ev bulmak samanlıkta iğne aramak gibi. ben oldukça uğraşmıştım.

www.immowelt.de
immobilienscout24.de

buralardan bakabilirsiniz. çevre yerlere de bakabilirsiniz.
ama merkeze yakın yerlerde de ne yazık ki pahalıymış. biz ağustosta taşınıyoruz münih'e, 1+1 50 m2 evler 1200 eur civarı masraflarla.

Son 5 senede büyük sehirlerde ev sorunu var ve bunun yaninda inanilmaz bir pahalilasma. Münih de bunlarin bir ornegi. Sorun, ev fiyatlarindan cok, hic ev bulamamak. Cünkü basvuru yaptiginiz yere 50 kisi daha basvuru yapiyor ve bir sene boyunca ev arasaniz da, kafanizdaki daireyi, istediginiz yerde bulamiyorsunuz.

Evet elbette, 1+1ler 1000 civarinda, 3 oda evi asla merkeze yakin yerlerde 1000´e bulamazsiniz.

"1 m2 hangi semtte ortalama kac Euro olabilir?" sorusunun cevabi surada. Buna gore de 50-55 m2 ev zaten 1000 Euro yaklasik olarak.: www.wohnungsboerse.net

O yüzden diğerleri gibi WG bakacaksınız

WG istemiyorum iste, illa kendi evim olsun istiyorum.

putin'in halk nazarında -genç kesim mi değil mi çoğunluğunu bilmiyorum- rte'ye nazaran daha pederşahi bir şekilde algılandığını düşünüyorum. rte de ise bu yok. bu bakımdan putin kemal paşa'nın siyasi kimliğiyle daha çok örtüşüyor gibi.

putin %60-70 oy alıyor, erdoğan'ı göreceğiz gelecek ay.

Bildigim kadariyla muhalafete karsi tavira gelince Putinin RTE'den farki yok, oldukca sert ve dislayici. En buyuk fark halk destegi, Putin RTE kadar kutuplastirici degil, diktator gibi davransa da halkin daha buyuk bir kitlesi destekliyor.

Putin'in yuksek oranda oy almasinin en buyuk sebeplerinden biri milliyetciligi Sovyetler uzerinden pompaliyor olusu. Istatistikler, halk tabaninda Sovyetlere ozlem duyuldugunu gosteriyor. Putin de o donemki yurtsever kimligi milliyetci bir ideolojiye donusturerek kullaniyor. Bu da tabanda karsilik buluyor. Tabii sunu da degerlendirmek gerekir ki Rusya'da secimlere girebilen muhalif orani az, cunku bizde yeni cikan bu imza meselesi orada daha onceden beri var. Bir sekilde o imzalarin toplanabilmesinin de onu kesiliyor. Cunku Putin'e karsi ciddi bir toplumsal muhalafet yok. Gecen sene Navalni adindaki muhalif liderin yuzune kimyasal atildi. Muhalafetin gelismeme sebeplerinden biri de bu korku.

Yurtdisinda yasayan egitimli kesimde Putin taraftari kimseyle karsilasmadim ki bulundugum yerde danismanim dahil bircok Rus yasiyor. Halkin beyninin yikandigini soyluyorlar hep. Yolsuzluk almis basini gitmis deniyor. Bizdeki kadar bir kul olma durumu goremiyorum ama orada da iki kesim arasinda ciddi bir toplumsal ayrismadan soz edilebilir.

Sahsi olarak Putin'in dis politikadaki bazi cikislarini begensem de bircok noktada sorunlu goruyorum.

Bu arada halkin secime katilim orani bizdeki gibi %90'lar ulasmiyor. Son secimde %67 imis ornegin. Bu da Putin'in yuzdelik acidan yukselmesi anlamina geliyor. Tabii ki ciddi bir halk desteginden soz edebiliriz ama son secimlerdeki gibi %76'lik bir orandan bahsedersek yanilmis oluruz.

Bitcoini nakit para ile elden almadığın sürece aldığın siteler kimlik bilgilerine sahip oluyor. Bitcoin transferlerini takip etmek de banka transferini etmekten kolay. Devlet baksa kimler bahis firmasına bitcoin yollamış, sonra onların bilgilerini borsalardan istese ulaşır rahatça.

peki yurt dışı merkezli bir bitcoin sitesi kullanılsa yine takip edilebilir mi

bahis firmaları kişiye özel adres oluşturuyor genelde. devletin senin o sitelerden bahis yaptığını anlaması için bahis sitesinin oluşturduğu tüm wallet adreslerine sahip olması lazım ki(böyle bi şey mümkün değil) senin gönderdiğin bitcoinin bahis sitelerine gittiğini bilsinler. evet bitcoini takip etmek çok kolay ama ellerinde sadece gönderdiğiniz adres yer alacağı için sıkıntı yok.

paranoyaksanız, hitbtc üzerinden falan sallama bilgilerle hesap açıp moneroya çevirip sonra tekrar btc/ltc alarak bahis sitesine gönderebilirsiniz. monero anonim olduğu için takip edemezler.

takip edilemezsiniz.

örneğin borsadan 0.5 btc çektiniz. "sadece" bunun için verdiğiniz cüzdan adresini devlet takip edebilir evet. fakat:

örneğin blockchain.info üzerinde cüzdan açtınız. her transaction'da yeni adres oluşturulduğu için bu 0.5 btc'nin 0.1'ini bahis sitesine göndereceğiniz zaman yeni bir cüzdan adresi oluşur. 0.1 önce buraya gider. buradan bahisçiye aktarılır.

devlet bunun üzerine "bu 0.1'i kendine gönderdin ordan da bahisçiye" diyemez. çünkü bu adres kuzenim, online alışverişim, vs de olabilir (onlar göndermiş bahisçiye)

kısacası cüzdanınız yüzlerce adresten oluşabilir, devletin takip edebildiği tek bir adrestir. cüzdanız ise takip edilemez