elma yesen de olur. bazı ilaçlar açken mide duvarına yapışıp hasar verebiliyor ya da emilimi gereğinden hızlı oluyor.

1 - midenizi yamultmasın diye
2 - hali hazırda sindirim prosesi varken daha kolay sisteme karışsın diye

13:00 gibi kalkıyorsanız 16:00'daki yemeğiniz ile birlikte alabilirsiniz ilacı, yeter ki her gün aynı saatte almaya dikkat edin.

benim bildiğim mükellef kahvaltı yapmış olmak değil o tokluğun anlamı. midenin tamamen boş olmaması manasına. az ekmek vs yeseniz de olur.

fethiyede o resimlerdeki meşhur koy'da aklınıza yatan bir yer bulabilirseniz gidin. dışında çok önermem.

kıbrıs'ta da eğlenebilmeniz adına ada olduğu için çok elverişli değil bence.

en iyisi bodrum diyebilirim. bodrum'da 4-5 yıldızlı otellerden biri size o huzuru sağlar. titanik gibi bir otel vardı bayağı iyiydi önerebilirim.

fethiye'de de köklü bir otelde kaldım ama otel yada çalışanlar iyi olsa bile çevre çok önemli. tavsiyem bodrum'a gidin.

edit: allah mutlu mesut etsin.

Bodrum - forever club

biz kıbrıs'ta merit park otele gitmiştik, diğer herşey dahil ytam pansiyov 5 yıldız ıvır zıvır otellere kıyasya kıbrıs'ı tercih etme nedenimiz kumar da olmasıydı. bu otelin sahil şeridi yok ama iskelesi vardı ve bence çok şahaneydi, su epey temizdi ya da bize öyle denk geldi. denizi derin olduğu için pek çocuklu ailelere müsait değil, bu yüzden de çok az çocuk vardı, olanlar da 2 yaş altı bebeklerdi. gayet huzurluydu bu sebeple de. yeme içme alkol vs her yerde sınırsızdı. bazı otellerde bilmemne barı ücretli oluyor fln, bunda öyle bir derdimiz olmadı.

Primadonna Patara

bir de Nautical Patara

ikisi de çok güzel

bodrum thor otel. adult olduğu için çocuk zıbırtısı falan yok. mis gibi dinlenir işinize bakarsınız.

Cratos
Her şeyiyle memnun kalırsınız.

eğer kapadokya gezisi düşünürseniz

www.hikmetshouse.com

war thunder oynarım hergün 1 saat kadar, uçaklar çok kolay ulaşılabilir şeyler olmadığı için, uçma duygusu hoşuma gidiyor. genelde de günlük görevleri yapıp çıkıyorum, bir hafta bu görevlerden gelen ödülleri topladıktan sonra haftasonu 2şer saat oynayıp boosterları bitiriyorum. zaten toplasan toplasan maks 4 booster geliyor adam akıllı

bir de en sevdiğim oyun borderlands 2 oldu, yaklaşık 6 ay oynadım, çok değişik gelmişti bilmiyorum sebebini.

1) zuma, sayılır mı?
2) vakit geçirmek, oyuna odaklanınca başka bişey düşünmemekten mütevellit günlük hayatımdaki sorunları unutmak

çalışmaya devam. hayat boyu ense ölümden beter. düşününce sıkıldı içim.

Çalışmaya devam ederim. Hem işimi seviyorum, hem de boş dursam kafayı yerim. Belki çalışmamam durumunda bana her gün kaliteli zaman geçirtecek bir uğraş bulursam düşünebilirim. Ama bir şekilde bir şeyler üretiyor olmam lazım.

hacı abi enflasyon var enflasyon. what is inflation?

maaş kadar bile olmasına gerek yok. ''Bi'daha mı geleceğim lan dünyaya'' der hamaliye bütün işlerimi bırakırım.

Ama işleri toparlamadan da ayrılmam. (prensiplerim var)

işimden memnunsam çıkmam, işimden memnun değilsem çıkar 1 ay kafa izni yapar, devamında iş aramaya devam ederim. 350b tr şartlarında bir ömrü garanti etmeyecektir 'hazır' olduğu sürece. yoksa tabi asgari ücretli bu parayı 15 senede anca kazanıyor.

ama insanların kanısı-tepkisi aynı olacaktır diye düşünüyorum.

Ben tembel bi insanım ve hayatım boyunca çalışkanlığın övülmesine, çalışmanın yüceltilmesine uyuz oldum. Henüz öğrenciyim ama mezun olduktan sonra beni bekleyen maaş kadar parayı aylık alsam en azından bi 10 sene kesin çalışmam, gezip tozarım her yeri. İlla lüks gezmeme de gerek yok. Gidip göreyim, iki foto çekip instaya atayım, müzelerini gezeyim, sokaklarında dolaşayım yeter.

o parayı sürekli faizde tutacaksan basmam istifayı.
iş kuracak kadar bilgim varsa basarım

Hayatımda hiç maaşlı bir işte calismadim. Ama calissaydim kesinlikle istifa ederdim fakat çalışmayıp faiz yemek gibi saçma bişey yapıp miskinlesmek korelmek için değil iş kurup yine çalışmak için.

350bin pek bi cacık olmaz. ev alsan 1000 lira kiraya verirsin. faize yatırsan 2 sene iyi ama sonra anapara cük kadar kalır.

Kesin çalışırım diye düşünüyorum, boşluk çok sıkıcı.

istifayı da basarım, o parayı da çatır çatır yerim hiç öyle faiz maiz beklemem, param bitince yeniden çalışırım. elime o para 10 kere de geçse 10 keresinde de istisnasız aynı şeyi yaparım. keşke elime para geçseymiş yalnız güzel yermişim.

ana paraya hiç dokunmadan sadece faiz ile hayatımı devam ettiririm gibi bir düşünceniz varsa türkiye gibi ülkelerde uzun süreli bunu yapmak mümkün değil şu an aldığınız şeyleri 10 sene sonra hatta 1 sene sonra bile aynı paraya alamaz hale geleceksiniz kısacası enflasyon tr çok yüksek bu yüzden faizler yüksek zaten
3 sene önce bimin bir broşürünü gördüm soğan 0,45 satılıyor soğan şu an max 10 TL gördü :) 3 senede oluşan farkı görebildinizmi ? bankada duracak sabit 100k para zamanla durduğu yerde eriyecektir

Calismaya devam. Isi birakirsam da baska bir yapmak icin birakirim, ense yapmak icin degil.

kendime yatırım yapar daha yüksek maaşlı bi işe girmeye bakarım. bahsettiğin rakam küçük. 350.000 lira hayat boyu ense garantisi veremez.

Nundu ve evde liyakat kalmamış gibi düşüyorum ve düşünmekle kalmayıp öyle yaşıyorum. Ben çalışsam zaten bana 5 bin vermezler :D Faiz getirisi değil kira olarak her ay 4.800 bin benim hesaba yatıyor o yüzden çalışmıyorum. Hee çalışıyorken bu kira meseleleri başıma gelseydi direkt istifa ederdim.

Çalışmadım değil üni yıllarında barlarda kusmuk bile temizledim, arkadaşla kendi işimizi yaptık gayet iyi takıldık ama artık bana göre değil emekliliğin tadını çıkarıyorum :P İlk başlarda çok gezerdim, avrupa'ya gitmedim çünkü vize versinler diye yalvarmak tarzım değil o yüzden vizesiz yerlere gittim türkiye içi gitmediğim yer kalmadı. Gider 2 gün kalır geri dönerdim, oralarda buralarda sabahlara kadar takılırdım ama artık sıkıldım. Yani gez gez sıkıcı oluyor bir süre sonra. Ama çalışmakta sıkıcıa.q her sabah kalk işe git, akşam eve gel, yorgun ol erkenden yat falan.

Faiz işlerinden anlamam ama en güzeli benim yaptığım. Keşke herkesin başına böyle bir şans gelse :)

O kadar rakam için istifa edecek kafada insanın o para elinde kuş olup uçar gider zaten.

yazmıyacaktım ama 350 bine ev alıp 1 bin lira kira alırsın demiş birisi.

350 bin liraya 1+1 daireler ile 3000-3500 lira alırsın.

bizim buralarda aylık 800-850 kira getirili daireler 90-95 bin lira. bayağıda çok

x dolar alıyorsam ve ek gelirim de dolar olarak geliyorsa hiç düşünmem, saniyesinde basarım istifayı. gider yaşaması ucuz olan biyerlerde yaşarım, filipinler filan.

tl ise istifa etmem, ülke dengesiz.

Inflation which means reduce your invested money.

Bu reel efekti göz ardı edemezsiniz.

şöyle anlatayım: 350.000 TL bundan 10 yıl önce dolar kuru belki de 2 iken 175.000 dolar yapıyordu. ama bugün 50.000 dolar bile yapmıyor.

ee sen türkiye'de yaşıyorsun. ithalat bağımlısısın. halen araba üretememişsin yıl 2019. 10 yıl sonra senin 350.000 TL paran 25.000 dolar etmez. hayat standardın düşer. bugün 5.000 TL ile oturabildiğin evin değeri en az 2 kat artarsa emekliliği görürsün evet.

350.000 doların olsa yat. ama TL'de olmaz o işler.

çalışmaya gelince ufak bir sakız dükkanı açardım herhalde.

istifa etmeye şirkete bile gitmem, aradıklarında olur da telefonu açarsam en fazla gelmicem artık ben işe derim.

Etmem.
Miskin bir hayat bosa gecmis bir hayattir.

350 bin para mı ya? şu zamanda. çalışmaya devam.

Çalışmanın iyi bir şey olduğu şeklinde kandırılıyor olabiliriz.

350.000'e istifa edilmez. 3.5 mioya edilir.

usd alirim usd faizini ek gelir diye yerim.

350 bin komik bir rakam. 750 bin doların üzerinde bir paranın aylık döviz vadeli getirisi ancak maaşımın dolar karşılığına geliyor, ana para dolar olarak kaldığı zaman en azından paranın değeri kaybolmaz diye düşünerek ayrılabilirim. Evde oturmak yerine gezmeyi tercih ederim ama.

İstifayı basıp kendi işimi kurardım.

Benim yok ancak etrafimda alip memnun olmayan duymadim. Evde yerde cok dokuntu (yerde kutular vs) ve cok hali varsa sorun olabilir ama onun disinda cillop gibi yapiyormus.

aynısını kullanıyoruz. çekişi çok güçlü değil. fırçasına ve tekerlerine saç tüy dolanıp duruyor, temizlemek gerekiyor. kullanacağınız ortamda saçaklı halı varsa sıkıntı. bir süre kullandık sonra bıraktık.

Xiaomi kullanıyorum. Mükemmel alet. Aldığım en işlevsel elektronik cihaz diyebilirim. Söylendiği gibi çok kalın halı, kablo, eşik, süs püs vs yoksa işini çok iyi yapıyor. Roomba da güzel ancak pahalı. YouTube'da karşılaştırma videoları var, Xiaomi fiyat performans açısından daha iyi olmalı.

kullanıyorum, iş görüyor ancak her süpürme işleminden sonra içerisinde kocaman halı pamuk yumakları oluşuyor. her süpürmeden sonra temizlemek gerekiyor içerisini. hatta süpürme esnasında da değiştirmek gerekebiliyor.

Kullanici arkadaslara ben de kacak soru sorayim. Bu aletler calismak icin internet baglantisini zorunlu tutuyor mu? Ben evimde gezinen kameralarin internete bagli olmasindan hoslanmiyorum da ona gore bir model bakiyorum.

Gecen ay anker marka olanı aldım. Baya baya temizliyor, halıların üstüne çıkıyor, sandalye aralarına giriyor. Çok memnunum ama sadece aşırı akıllı değil haritalama yapmıyor temizlediği yerin üzerindren birkaç kez geçtiği oluyor. Benimki internete bağlı değil.

@dunal

bunun üzerinde kamera yok sensör var. wifi ağına bağlarsanız applikasyon üzerinden robotu yönetebiliyorsunuz. bunun dışında wifi ağına bağlı olduğu zaman cihaz üzerindeki hataları okuyabiliyorsunuz.

wifi ağı dışında olsanız bile başka bir şehirden, ülkeden yönetmeniz mümkün bu cihazı.

xiaomi roborock s50 aldım anneme daha yeni, 2 gün önce fln.

kutudan çıkarıp power tuşuna basınca hemen çalıştı, wifi vs hiç gerekmedi. şarjı bitince de dockı bulup yerleşti oraya, tam bir evcil hayvan.

evde kocaman tüylü norveç orman kedisi var, tüylerini takır takır topladı, hiçbir yere takılmadı. sağa sola çarpa çarpa ilerliyor kednince, haritayı öğrenince bi daha aynı yerlere çarpmıyor. tırmanabildiği yerlere tırmanmaya çalışıyor.

eksisi şu: yerde kilim gibi ince bir halı varsa peşinden sürükleniyor, dolanıyor, takılabiliyor. aynı şekilde kablolara fln da takılabiliyor.

bu ektekinden farkları şu: batarya kapasitesi çok daha yüksek (bu 1800 mAh, xiaomi 5200 mAh), emiş gücü çok daha iyi (bu 800 pa, xiaomi 2000 pa), hepa filtreli (kolay bulunur, standarttır), basit de olsa paspas yapabiliyor, uygulaması şahane (evi haritaladığı için git şu odayı temizle, o bölgeye girme, şu saatte başla gibi şeyler yapabiliyor), halının üstüne çıkınca emiş gücünü arttırıyor. ek olarak sessiz, dengeli, turbo ve max gibi farklı farklı modları var.

xiaomi mağazasında 4000 tl idi fiyatı, son fiyat ne olur diye sorunca 3500e indiler. 2800e roomba almaktansa 3500e xiaomi almak bu şartlarda daha mantıklı geldi bana. hatta belki paspası olmayan bir alt modeline de bakabilirsiniz muhtemelen daha da ucuzdur ve aynı işi görür.

@taurina

İndirimli fiyat üzerinden taksit yaptılar mı yoksa siz peşin aldığınız için mi indirim yaptılar?
Kurumsal bir firmanın en son ne olur şeklinde pazarlığa yanıt verdiğini ilk defa duyuyorum da:)

ya ben biyerde okudum mağazadan rica edince indirim yapıyorlar diye ondan gidip özellikle sordum :D yoksa hiç huyum da değildir. 500 TL'lik aksesuar indirimi mi ne öyle bişey yaptılar, kılıfına uydurdular yani.

internette 3800 liralarda fiyatı.

ben peşin aldım mağazadan, taksit durumunu bilemiyorum.

Patrondan Kurtulma Sanatı I-II (Horrible Bosses)
Bu Nasıl Aile (We're Millers)

Waiting

Hayatımda izlediğim en troll ve en komik film. Hem iyi konu var. Hem iyi oyuncular var hatta harika bir kadrosu var filmin. Güzel mesajlar da içeriyor. Waiting izle. En sevdiğim film diyebileceğim bir film. Waiting.

Ferris buellers Day off

morning glory 2010
the proposal 2009
two Weeks Notice
Kate & Leopold

Sausage Party
The Dictator

ikisi de ofansif komedi

Yenilmezler 4 Son Oyun bu güzel
hdfullizle.org

mühendislik değil de odtü kimya bölümünü bitiren bir arkadaşım var. tabi ki diğer öğrencilerle aynı düzeyde mezun olmuş. mezun olunca uzun süre iş armamış. aynı şirkette aynı pozisyonda (farklı birimlerde) çalışıyoruz şimdi.

Boğaziçi ve odtü örneklerini biliyorum. Aynı düzeyde olmazsa mezun olamazlar zaten. Ortama göre hareket ediyorlar.

itü'de elektirk elektroniğe geçen arkadaşım vardı, önce 8-10 ders aldı sanıırm dengelemek için, intibak dönemi deniyordu, sonra kalan dersleri tamamlayıp mezun oldu. bölümün diğer mezunlarından herhangi bir anlamda bir farkı yok.

kapsamlı testler yapan özel laboratuvarlar var, google dan bulabilirsiniz.

zizek okuyabilir ve felsefesi hakkında fikir üretebilirsiniz
jung ya da freud hakkında karşılaştırmalı araştırma yapabilirsiniz.
workaway; tarlada bağda bahçede çalışmak olabillir. yani toprakta bişiler yetiştirmek üzerine okuyup, uygulamalar yapabilirsiniz.
or restorasyon diyorum; yine bir yerlerde çalışarak.

Programlama öğren. 3. Diploma etkisi yapar

workaway'e bakın.

jrr +1. 6 haftada programlama ogrenilseydik 4 yillik muhendislik bolumu olmazdi. bu surede anca "hello world" yazmayi ogrenirsin. 6 haftada sifirdan birseyler ogrenmek kolay degil. alaninla ilgili belli bir konuda uzmanlasmak daha kolay ve mantikli bir yaklasim olur. ekonomi/isletme konularinda ilgini ceken seyler ne bilmiyorum ama ekonomi alaninda brexit'in etkileri ve sonrasinda olacak degisiklikler ile ilgili arastirmalar yapip kendini gelecege hazirlayabilirsin belki. uzmanlik alanim olmadigi icin bu kadar soyleyebiliyorum maalesef.

Excel'e bakabilirsiniz. İşinizde yararı olabilir.

Excel artı 1000

Ben olsam yemek yapmayı öğrenirdim. Böyle değişik şeyler bilmiyorum. Erkek de olsan hep dışarıdan hep dışarıdan olmuyor. Ayrıca hatunla güzel bi aktivite olur. zaten kadınsan bilmiyorum. spor falan yap. Karın kası çok güzel bişey. danstayken sporcu bi kadınla dans etmiştim. figür gereği elimizi kadının karın bölgesinden sürüyerek arkasına geçmemiz gerekiyodu. ben kadınlarda karın kasının bu kadar güzel bir hissiyat yarattığını bilmezdim. şimdiye kadar hep yumuşak zemine değdi elim :)

vücuduna yatırım yap yani. görsellik çok şeydir.

hakim değilseniz ben de excel öneririm meslek ne olursa olsun bir yerde excel illaki lazım oluyor. Bahsettiğim makro seviyesinde excel tabii

Excel'i "excelisfun" youtube kanalından öğrenebilirsin.

excel+384848

işletme okudum. kafayı kırıp yazılım öğrendim. her gün dua ediyorum.

Alarm: 06.15
Ertele: 06.30
Ertele: 06.45
Ertele: 07.00 (kalkmam gereken saat)
Ertele: 07.15
...
Saat: 08.00
Servis: N/A (kaçtı)
Küfür: GIRLA

Ayda en az 1-2 kere bunu yaşıyorum, bazen de alışkanlıktan ötürü alarmdan önce uyanıyorum, ödül bu işte 'daha 1 saat daha uyuyabilirim!' demek :)

Zararına gelince haftasonu alarm kurmadığım halde yaklaşık bu saatlerde uyanıyor olmam dışında başka bi' derdim olmadı.

bi insan neden bu şekilde uykusunu piç eder hiç anlamıyorum.
alarm çaldığı gibi kapatır kalkarım yataktan.

10 dk aralıklı iki alarm kuruyorum ama uzun zamandır ikinci alarma gerek duymadım zınk diye kalkıyorum alarmı duyar duymaz.

bence de bu şekilde çok saçma. onun yerine 2 dk aralıklı 5 alarm kur. 10 dakikada kalkarsın, fazladan yarım saatlik uykun piç olmaz.

bir kere bile ertelemedim. sabit 06.00'da zart diye kalkarım. (pun intended)

alarm: 07:00
uyanis: 06:55

07:00 ve 07:13'te iki alarmım var.

07:00'dakini 10dk erteliyorum. 07:10'da bi daha çalıyor. onu da erteliyorum.
bu sırada 07:13'teki çalıyor, onu da 2dk erteliyorum, 07:15'te bi daha çalıyor.

sonuç: 07:00, 07:10, 07:13 ve 07:15 olmak üzere artan sıklıklarla 4 kez alarm çalıyor, 07:15e kadar uykum açılmış oluyor böylece.

hep 10dk erteleyince uykum açılmıyor, açılması için 1 saat erteleme yapmam gerkiyor, öyle yapınca da eşim 'yeter kalkacaksan kalk artık' diyor bi yerden sonra haklı olarak :D

ben sabahları bir iş için uyanmaktan nefret ederim, hiç sabah insanı değilim. o yüzden o 10dk lık ödüller yavaşça uyanmış olmaya adapte olmamı sağlıyor, bireysel olarak benim sağlığıma zararlı değil bence :D öteki türlü kalkıp dünyanın en huysuz aksi sinirli insanı oluyorum, bu da totalde modumu daha çok etkiliyor.

alarm: yok
kalkis: gunesin dogusu. kedinin mama saati oldugu icin kendisi gelir uyandirir. ilk once miyavlar, yalar, ufak patiler atar. uyanmazsam tirnaklar ve disler devreye girer bir sekilde uyandirir.

aynı sıkıntı vardı, akıllı bileklik aldım onun titreşimiyle uyanıyorum şimdi :) garanti olsun diye alarm yine kurulu ama hiç ihtiyacım olmadı bilekliği aldığımdan beri

Altı tane alarm kuruyorum.

yeteri kadar erken yatıp 6.40'ta alarm çalınca tak diye kalkıyorum. 5'er dakika erteleye erteleye 2 saat uykuyu bölmektense o süreyi kesintisiz uyumak daha mantıklı geliyor.

Tek alarm. Sesi de sakin. Anında uyanırım. Hiç ertelemem.

alarmi ciddiye alip kalkmiyorsaniz bir ysere yetismeniz gerekmiyor demek ki. Afedersiniz sike sike kalkmak gerekiyor calinca, is-guc, müdür, şef, vs...

Ne?! Bu nasil bir şey olm, böyle bir uyanma formu ne duydum ne şahit oldum. 5, 6 alarm kurmak da ne oluyor, neden yani, sahiden, bu neymiş? Gitti 40 dakika. Bunun motivasyonu nedir acaba? 5 bucukta kalkıyorum, tek alarm kurulu. 6'da spor. 5 alarm ha. vay anam serhat ya, neler dönmüş.

Ayni sekilde 7'ye kurulu, 10'ar dk arayla erteleyerek 40 gece kalkıyorum.

Ben de sagligi ve yaşam kalitesini dusurdugunu dusunuyorumm deneyimlerime gore uyandigim an lao diye kalkip bir daha yatmazsam elim yuzum betim benzim cok daha duzgun oluyor. Parca parca uyudugum zaman saftim kayiyor.

güzel soru.

2 alarm kurarım ve aralarında 10 dakika olur. ilkinde uyanır, sağa sola dönerim. telefona bakarım. ikincide yataktan kalkarım.

Kalkmam gereken saat 6.30
Kalktigim saat 6.00

Kendine endise etcek bir/birkac dert edinebilirsin ya da gece boyu su icebilirsin. Iddia ediyorum bi daha asla ertelemezsin alarmi.

6.30 ve 6.40 olarak iki alarm kurulu ama ikincisine gerek kalmıyor hiç, önlem amaçlı sadece. Alarm çaldığı gibi kalkarım, ikincisini de çalmadan etkisiz hale getiririm.

bimden sir ağda al


bi pakette 40 tane var 8 tl civarı

Yüzünüze süreceksiniz , bimden almayın. Kuaför markete girin (nettende olabilir) kaliteli 500 gr ağda, ağda kazanı , ağda bezi, tahta dil basacağı alın. Aldığınız yere ( gidip aldığınızı varsayarak) nasıl kullanmanız gerektiğini sorabilirsiniz , internette de bolca videosu var zaten.

sir ağdanın yanı sıra sir ağdayı temizlemek için ağda temizleyici yağlardan almalısınız.

hiç ağda yapmadınız ise zor olacak ama dikkat etmeniz için söylüyorum ağdayı kılın tarandığı yöne sürdükten sonra bandı tersi yönünden çekin.

hazır ağda bantlarından alsanız daha kolay olmaz mı? kesip boyutunu ilgili bölgeye göre ayarlayabilirsiniz hem. ısıtma yok bişey yok.

dediğim şey şu: www.watsons.com.tr

kazanı al ağdayı koy ısıt yüzüne sür temizle kazanı temizle döküldü damladı yapıştı her yer vıcık vıcık oldu tahta çubuk bittiyse ne olacak ağda bandını her seferinde ayarla kes falan filan çok aşırı zahmetli, ben tembelim ya da.

taurina+1
yüz için ayrı tipi bile gördüm

açılın uzmanıyım. videosunu fln da bulurum, traş sonrası kuaför ağdayı kalınca sürüp eliyle mi çekiyor, yoksa incecik sürüp kağıt yapıştırıp mı çekiyor?

ona göre ağda sorusuna cevap vereyim.

ağda bandı fln olmaz, erkeklerin yanak üstleri fln sert kıl, almaz onları.

@playing star ın dediği çok doğru, ağdayı kılların çıkış yönüne doğru sürüp , sürdüğünüzün ters yönüne çekmeniz lazım.

bir kaç kere yaparsanız alışırsınız zaten.

Ağdaya gerek yok bir tane Philips in kaliteli sakal şekillendiricilerinden alıyorsun. Şu çok başlıklı olanlardan. Yüzünde ne kadar istemediğin kıl varsa sıfır alıyor. Hem de ömürlük makineler.

@benaslinda: kalın sürüp eliyle.

tamam o zaman kalıp ağda ya da inci ağda fln diyorlar artık, ondan alacaksınız. istanbuldaysanız tahtakaleye gidin filiz kozmetik, nebioğlu kozmetik fln vs.. ordakiler size yardımcı olur. netten alacaksınız şöyle setler var, benzerlerini siz de araştırıp bulabilirsiniz ben örnek olsun diye veriyorum.

www.kozmetiksite.com

ayrıca şöyle videolar var benzerlerinden yürürsünüz.

www.youtube.com

kalın sürdüğüüznden, tüylerin çıkış yönüne sürdüğünüzden ve ters çekim yaptığınızdan emin olun, gerisini yaptıkça öğreneceksiniz zaten.

ocakta ısıtmayı fln denemeyin işi bilmiyosanız çok ısıtıp yakarsınız kendinizi, makineler çok pahalı diil.

Duyuruya yazamazsin, soruya yanit yazabilirsin sadece

bu bana mobilde oluyor, sebebini bilmiyorum. belki browser/eklenti vs kaynaklıdır.

Welcome to Turkey

Pes etmek yok.

Senin planladığın döngü neydi ki? Bunlar yok muydu?

Olmadıysa vardır bi hayır deyip takılmayacaksın

@st ölümlü dünyada sen istemesen de pes ediyosun zaten neden çabalayım ki diyosun böyle bi sistemde. araştırmayı ve öğrenmeyi seven biriyim fakat bunları kullanamadıktan sonra ne anlamı var.

yurt dışını hedefleyin, kariyer değişikliği düşünün, doktoraya başvurun mesela, akademiyi deneyin belki seversiniz. yurt dışında da aynı şeyler olsa bile en azından bunun farkına varıp kabullenmeniz 3-5 yıl sürer, vakit geçmiş olur.

Saf ve temiz duygularla bir devlet kurumunun sınavına girme hatasını yapmakla kaybetmişsin. Birinin adamı değilsen devlet hayal, neden devlet memuru olmaya çalışıyorsunuz ki? Şansınızı özel sektörde kovalayın derim.

banabi yeni çıktı ucuz olcak bir süre sonra ikisi de kapatır dükkanı.

getir'den kar yağdığı bir zamanda damacana su siparişi vermeye çalışıp verememiştim, lütfen daha sonra deneyin gibi uyarlılarla karşılaştım hep. hani sipariş verdim de gelmedi değil, hiç veremedim.

bir kaç gün sonra uygulamadan bildirim geldi, işte şu tarihte şu siparişi veremediğinizi fark ettik, bir sonraki siparişinizde damacana su size hediyemiz olsun dediler, müthiş takdirimi kazandılar.

kullanırım hala düzenli olarak, başka sorun yaşamadım.

banabi'yi ilk kez duyuyorum ama.

hovancik.net

Bel için bel yastığınız olsun derim. Tabii bu sadece otururken doğru duruşunuza yardımcı olur. Saat başı kalkıp 2-3 dk dolanın, ilkokulda otururken yaptırdıkları armut toplama hareketi yapın. Gerebildiğiniz kadar gerin eklemlerinizi.

Boyun için de temel egzersizleri uygulayabilirsiniz. Avcunuzu alnınıza koyup karşı direnç uygulayarak itmeye çalışın. Tabii ki kafanız ve eliniz hareket etmeyecek. Eşit dirençlerde uygulayarak ense kaslarınızı güçlendirirsiniz. Bunu kafanızın sağ, sol ve arkasına da aynı şekilde uygularsanız boyun kaslarınızı diri tutarsınız.

Olası ağrılardan korunmak için bu ağrılardan etkilenmesi muhtemel kaslarınızın güçlü olması gerekir. Sadece güçlü olması yetmediği gibi bir de düzenli olarak çalıştırmanız gerekir. Ofis haricinde yatmadan önce de bel egzersizleri yapmanızı bir bel fıtığı hastası ve masa başı çalışanı olarak tavsiye ederim.

1 senedir ne ağrım var ne de başka bir şikayetim. Egzersiz ve hareketi ihmal etmeyin.

workrave benim favorim

eger laptop kullaniyosan sunu oneririrm (git:www.google.com )
boyun agrilarimi buyuk olcude azaltti.

ben göz dinlendirme işlemi için 20dk da bir hatırlatıcı koymuştum. 20 dakikada bir 20 saniye en az 20 metre uzağa odaklanmaya çalışıyordum. gözlerim 25'inden sonra bozuldu benim, hep iş yüzünden. lanet olasıca kapitalizm. hıh. konu nereye geldi.

neyse bu 20/20/20 yöntemini de biyierlerde okumuştum ama ne kadar bilimsel bilmiyorum, amacım göz kaslarını çalıştırmaktı. bazen de parmağımı gözümün önüne koyup bi parmağıma bi uzakta bir noktaya odaklanıyordum.

Evet geçiş yapacağınız ülkeden transit vize veya schengen almak zorundasınız.

Merhaba,

doktor değilim ama şunu söylemek istedim, karaciğer ile ilgili endişeleriniz varsa karaciğer enzimlerine baktırmanız gerekli. Bu sadece kan sayımı ve pek bişey yok gibi sanki.

zorla götürüp sadece hemogram mı yaptırdınız? Karaciğer Fonksiyon Testlerini, biyokimya testlerini falan da yaptırsaydınız keşke. Buraya bakarak pek bi şey söylenemez.

www.youtube.com

Bu mu aceba, tarzı benziyor:

www.youtube.com

krediye bakacaklarını sanmıyorum, hesap görüntüsü veriyorsun hesap hareketleri, ne kadar para girmiş çıkmış, birikim var mı vs.

çalışıyor musunuz, öğrenci misiniz? vize çıkmasındaki en büyük etken ilgilileri ülkenize geri döneceğinize ikna etmek. bunun için bankada para olması tek başına yeterli değil, ülkesinde düzenli bir işi gücü geliri evi barkı hayatı olması gerekiyor başvuranın.

Çalışıyorum evet. Onu yazmayı unutmuşum. Ev bark araba kıl tüy var. Hepsini yazayım diyordum dalmışım.

bence çıkar o zaman

ruhsat, tapu görüntüsü vs hepsini verebilirsin. çalıştığın şirketten izin yazısı alıp imza sirküleri ile birlikte verebilirsin.

krediye bakmıyorlar bankada bir miktar paranın olduğunu hesapta göster yeter.

word'un zoom ayarı ile alakalı olabilir mi? daha düşük zoomda kelimeler iç içe geçmiş gibi görünüyor ekranda ama çıktıda doğru görünmesi lazım.

evde yazıyı hazırladıktan sonra pdf olarak kaydedin. ofiste pdften çıktı alın.

Uc yildir Friheten kullaniyoruz, buna cok benzer. Hatta hem koltugumuz hem yatagimiz.

Ikinci eline de bakin bulabilirseniz.

evde kedi olması nedeniyle kılıfında ufak tefek deformasyonlar var, onun dışında koltuğun genel kalitesine bağlı hiçbir sorun yok.
alalı bir yıl oluyor, renginde solma ya da başka bir problem yaşamadım.
çok memnunum.

Friheten kullanmış ama Kivik içinde ukte olarak kalmış biri olarak yazıyorum:

Friheten çok işlevsel, depolama alanı var, çift kişilik yatağa dönüşebiliyor, tüm koltukta ayak uzatarak yayılmak mümkün, muhteşem bir fiyat performans koltuğu, aynı zamanda küçük evlerin kurtarıcısı. 1+1 evimde kullandım ordan biliyourm. Ancak rahatlığı eh işte. Spotçulardaki koltuklar kadar kötü olmasa da öyle aman aman güzel değil, idare eder diyelim. Minderleri sert, yastıkları (yaslanma yerleri) yumuşak. Zamanla daha çok oturulan taraflarda göçükler oluşuyor. Yatak olarak kullanmak için alttan açılan tarafı daha az kullanıldığı için orası diğer yüzeye göre daha sert kalıyor, bu sebeple bir yanı sert bir yanı yumuşak (göçük) yatak çıkıyor ortaya. Ancak yine küçük evde yaşayacak olsam yine işlevselliğinden dolayı tercih ederim.

Kivik ise İNANILMAZ RAHAT. Friheten için saydığım özelliklerin belki hiçbiri yok ama rahatlık konusunda Friheten'le karşılaştırılması Kivik'e hakaret. Evinizde yer sıkıntısı yoksa, konfor arıyorsanız Kivik alın. Kılıfları da yıpranırsa yıpransın, en kötü değiştirirsiniz 3-5 sene sorna ne olacak? Olmadı örtü serersiniz. Rahatınızdan değerli mi sanki? Büyük evim olsun ilk işim en büyük Kivik'i almak olacak :D

@blatta hiberna, cok zahmet etmeden ulasilabilir bi bilgi ise koltugun menseini ogrenebilir miyim? ikea'ya gittigimizde satis danismani bazilarinin turkiye'de bazilarinin isvec'te yapildigini soylemisti. tahminimce yerli olanlardan hayir beklememek lazim. sizdeki nedir acaba?

@taurina, evet biz de denedigimizdeki rahatligina tav olduk yoksa ben ille de bazali koltuk istiyordum, yatak olabilmesi de istedigim ozelliklerden biriydi. ama o koltuga oturduktan sonra bu isteklerimi resmen cope attim. en azindan pufunun altinda sandik var diye kendimi egluyorum resmen :) rahatligina tav oldum ama 2 senede bir koltuk degistirecek kadar zengin de olmadigimdan kararsiz kaliyorum.

2017 Temmuz'dan beri kullanıyoruz biz de, minderlerin kayıp gitmesi dışında memnunuz. Kılıf ile ilgili bir sorun yok şimdilik, ama galiba kılıfların malzemeleri farklı farklı, ona dikkat edin isterseniz.

@gmzo, sizinkinin rengi hangisi acaba? bizim alacagimiz koyu mavi. bir de sizinkinin mensei isvec mi turkiye mi?

5 yıldır kullanıyoruz koyu mavisini almıştık ilk önce. Yazın baya yakıyor kumaşı. Gri kılıf aldık, hafif bol geldi. Kılıflar kayıyor, hayatımız koltukta geçtiği için süngerleri çöktü, 10 yıllık garanti kapsamına girmiyor süngerler. İskeleti sağlam çıktı ama onda bir problem yok.

Ben şahsen bir daha ikeadan uzun ömürlük eşya almam.

İkeadan mobilya alınmaz abi

1 yıl ikea’da çalıştım, bence ikea’daki en güzel kanepe kivik. Hem rahat hem geniş hem de dayanıklı.

Mobilyalarının her yıl bakımını yaptırdıktan sonra hiç sorun yaşamazsın. Bakım dediğim de vidalarını sıkıp güzelce bi temizlemek. Bu. Kılıfları zaten değişebilir. Yıkanabilir.

@in vino veritas geç gördüm, hillared beige bizimki, menşeine akşam gidince bakayım

acaba menşeini nereden görebiliyorum?
neresinde yazıyordur?
biraz geç oldu, kusura bakmayın.

bu arada benimkinde hiç kayma sorunu yok.
ama minderlerin kayması kılıfın dokusuyla da ilgili olabilir.
rengi lacivert.

kullanım açısından da, bazen her gün günde 2-3 saat uzanılıyor, bazen günlerce oturulmuyor.
çalışma odamda olduğu için evin asıl kanepesi gibi kullanılmıyor yani.

@blatta hiberna, hic onemli degil, mensei muhtemelen varsa koltuklarin kilifinda yaziyordur. cok tesekkur ederim.

Arkadaşına enflasyonu şöyle açıklayabilirsin

600 bin tl
15 Nisan 2015 - 223 bin $
15 Nisan 2016 - 210 bin $
15 Nisan 2017 - 163 bin $
15 Nisan 2018 - 146 bin $
15 Nisan 2019 - 103 bin $

ediyor.

Ben eldeki tek birikimle ev almaya her zaman karşı olan, ticarete gönül vermiş biriyim. Ama ev almış birinin de sudan sebeplerle ev satmasını almasından daha mantıksız bulan biriyim. Ev almak kolay değil satınca parayı türlü sebeplerle yemek kolay. Yerinde olsam arkadaşınızın zor da olsa işimi değiştirir ve ek gelir için e ticaret ve yapmasını öneririm.evi satınca sadece faiz geliri elde etmeyecek, evin yıllık değer kazancından olacak.bir gün tekrar ev almak istediğinde 600 bine daha kötü bir ev alacak.arti stresli bir işte çalışmaktan daha yorucu bir şey varsa o da evde tembellik yapmaktır insanı miskinlestirir bunalıma sokar.
Ha şunu da söyleyeyim. İşinden istifa Edip veya kovulup evde oturduğu ikinci üçüncü ayında doğru bir fikir bulup o fikirle iş yapıp hayatına basamak atlatıp iyi ki istifa etmişim ya da kovulmusum diyen çok arkadaşım var iş kurmasına vesile olduğum ama bu yapı meselesi herkes yapamaz. Arkadaşınızın derdi evde oturmaksa sonu kötü olur. Tembel adam ehli keyf adamdır şimdi günün çoğunda çalıştığı için 3500 yetiyor ama calismiyorken 6 bin de yetmez.

@retorique Neden :) ben zaten bu mantığı tam kavrayamadığım için dordum, bana açıklayabilir misiniz?

@Corc , bak bunu anladım, bu doğru ama herif ana param zaten duracak, sadece faiz ile yaşayacağım diyor,

@gurur teşekkürler :)

Adamın niyeti şu, kız arkadaşı ile evlenecekler yakın zamanda kız arkadaşının iyi bir geliri var e bende faiz ile kendi yapmak istediğim işleri yaparım diyor esasen, mevcut işinden çok sıkılmış ve mevcut işi yapmak istediklerine engel oluyor. İşi bırakıp parasız da kalmak istemiyor.

@paramolacak

işte ben de o yüzden yazdım
Şimdi o ev bugün 600 bin ediyorsa, 5 sene sonra 1000.000 edecek kayıp yok
ama o nakit para 600bin tl, bugün 100k $ sa, 5 sene sonra 60k $ olacak
600bin tl atıyorum, 100 tane 4k televizyon almaya yetiyorsa bugün, o gün 50 tane almaya yetecek

Rakam 600bin tl olacak ama, gücü düşecek, dolarlı cevabımda gördüğün gibi.
eriyecek o para değer olacak.

İş yapacaksa tamam. O konuda da vereceğim tavsiye parlak fikirler peşinde kosmasin, basit gercekler üzerinden zaten tutmuş fikirleri kovalasin.40 yıldır ticaretle uğraşan bir ailenin 20 senedir kendi işini yapan bir evladı olarak söylüyorum.para her zaman gozumuzun önünde olan ama sırf kendi ilgi alanımıza girmediği için farketmedigimiz ama milyonlarca insanın 10-20 tlsini kolayca ve defalarca harcadığı islerdedir.

@gurur buraya yazan dostların fikirlerini kendisine okutacağım :)

yanlış biliyorsam birileri düzeltsin ama dolar hesaplarına da faiz veriyorlar. 100k dolarak %2.5 ile %3 arasında faiz alabilir. hem enflasyona karşı parası azalmaz hemde yine kazançlı çıkar.

@retorique

Yahu yapma şimdi anlamaz o işlerden, birde girerse elindekini de kaybedecek ):

sorun arkadaşının 30 yıl sonra da 6 bin lira ile geçinmek durumunda kalması olacak.

paşa gönlü bilir, sana ne?

p.s. 100 bin dolara yıllık 3 bin dolar düşer, o da aylık 250 dolar eder. o parayla geçinecekse bence sorun yok.

@kraldançokkralcı ,

Doğru veriliyor ancak faiz oranları çok çok düşük 100 bin usd ye 70 dolar aylık faiz veriyor adamlar

Anaparasını korumasından kasıt esas enflasyondan korumasıdır. Türkiye'de enflasyon belirsiz bir roller coaster olduğu için yapacağı şey çok riskli. Ancak ABD'de Kanada'da enfalsyonun %1-2 olduğu yerlerde bunu yapmak gayet makul, yapan da milyon tane insan var, financial independence konulu bloglara bakabilirsiniz örnekler için.

Yapılması gereken şey her yıl anaparanın üzerine anaparanın o yılki enflasyon farkını, kişinin o yılki masraflarını ve bu masrafların enflasyon farkını koyabilen bir yatırım yöntemi bulabilmek.

(ön not: aşağıdaki örnekte rakamlar hesaplama kolay olsun diye seçilmiştir, gerçek hayatla ilgisi yoktur.)

Yani misal 100k para var diyelim elinizde. Yıllık enflasyon %5 olsa 1 yılın sonunda anapara en az 105k olmak zorunda ki 'korunmuş' olsun. Buna ek olarak sizin 1 yıllık harcamalarınız var, ona da hadi diyelim 36k (ayda 3k). Ne etti? 105 + 36 = 141k. Ancak, sizin bu harcamalarınız da enflasyon oranında artacak. Bu şu demek: 1. yıl 36k harcıyorken 2. yıl birebir aynı kalemlere 36+36*.05 = 37.8 harcıyor olacaksınız.

Dolayısıyla sizin bu standartta hayatınıza devam edebilmeniz için 100k olan anaparanın üzerinde
i) 5k enflasyon farkı (enflasyon %5 olmak koşuluyla)
ii) 36k geçim masrafları (aylık 3k harcadığınızı varsayarak)
iii) 1.8k geçim masraflarına enflasyon farklı (ek güvence)
koyabilen bir yatırım yapmanız lazım.

100k'yı bu şartlarda (%5 enflasyon ile aylık 3k harcama) yıl sonunda 100+5+36+1.8 = 143k yapabiliyorsanız yaptığınız iş mantıklıdır. Bunu ister faizle yapın, ister borsayla yapın, ister at yarışı oynayın, hesap değişmez. Aylık harcamaların da şu anki yaşan tarzına göre değişmeyeceğini varsayıyorum, yani çocuk okul neyin varsa ona göre hesaplamak lazım.

ANCAK gerçek hayatta enflasyon %20lerde, 3 sene önce %10'lardaydı, seneye %30 olmayacağının garantisi yok. Bu durum Türkiye'de öngörülemeyeceği için kişi ya kendini garantiye alıp enflasyonu en az %30'dan hesaplayıp ona göre gelir elde etmeye çalışacak, ya bu işten vazgeçecek, ya da eksik hesap yapıp 3 sene sonra 'ne mallık yapmışım yahu' diyip iş hayatına mecburen geri dönecek. Seçim sizin.

son not: ekonomist değilim, hobi olarak financial independence üzerine dünya şey okudum ama atladığım detaylar mutlaka olabilir.

Öncelikle yukarıda bir sürü cevap yazılmış ama parça parça olduğu için toparlamak gerekir, yazılanların hepsi doğru ama bir araya getirelim.

1. En büyük yanılgı, Koyarım bankaya paramı faizi ile mis gibi geçinirim, İlk bakışta bankaların verdiği faiz oranıyla gül gibi geçineceğini sanırsın ama işin aslı hiç de öyle değim maalesef, Bugünün şartlarında alacağı faiz en yüksek oranla %20.5 olsun diyelim %15 Stopaj vergisiyle birlikte ayda 6500 TL para girer diyelim cebine, şöyle bir düşününce temiz para gibi ama bir sene sonra cebine hala aynı para giriyorken bu para karşılığında alabileceği ürün miktarı azalır, yukarıda tv örneği vermiş çok güzel bir örnek ama daha güzeli parasının döviz karşılığına bakmak o konuda da @Corc gayet güzel bir tablo koymuş ortaya. Şimdi arkadaşın diyecek ki e ben çalışıp maaş alırken de aynı durumdayım? O zaman ona cevabın şu olmalı çalışırken her yıl maaşın enflasyon oranında zamlanır(!) ve elinde olanı elden çıkartmadan hala para almaya devam ediyorsundur, hayat pahalılığı değişmeyen bir etken burada ama sahip olunan değer hala elinde duruyor.

2. Şu ara ev satmak için en yanlış zaman, çünkü inşaat sektörü kan kaybediyor, inşaat şirketleri iflasın eşiğinde, satılmayı bekleyen binlerce ev ve proje var ama alıcı yok, 1 milyon tl'lik konutlar ederinin 2/3'ü fiyatına satılmaya çalışılıyor, haliyle 600 TL 'lik evi 600 TL'ye satabilecek mi belli değil 600 TL açılış rakamı belirler kendince ama 1 ay sonra panikleyip 400 TL verene razı olabilir yani ev satmak için en kötü zaman almak için ise hep kötü zaman zaten türkiye'de, nedenini şöyle açıklayayım, 2015 yılında özel bir bankadaki temsilcime gidip ev almak istiyorum ne yapsak dedim o da evin tamamını ödeyecek paran var mı diye sordu, olsa gelip bankaya niye sorayım gider alırım dedim, o zaman işinin başına geç paranı toparla türkiye'de şu an krediyle ev almak kadar büyük bir ahmaklık yok amorti süresi 20 yılın üzerinde 400 bin liraya aldığın evi 700- 800 liraya kiraya verebildiğin bir ortamda ev alınmaz demişti, yani arkadaşın ev alarak zaten bir hata yapmış ama şu ortamda evi satmak daha büyük bir hata olur.

3. Peki Daha mantıklı bir seçenek yok mu? Elbette var, arkadaşın elinden gelen bir mesleği icra etmek için evi satıp parasını sermaye olarak kullanabilir, örneğin @gurur'un da söylediği gibi e-ticaret yapabilir parasını bankada döviz mevduatı olarak tutar çok küçük olsa da bir miktar faiz geliri elde ederken e-ticaret ile hayatını idame ettirecek kadar gelir de elde edebilir, küçük riskli e-ticaret günümüzde tercih edilen bir iş dalı. Ancak burada anahtar kriter Mevduatı TL cinsinden değil döviz cinsinden tutması, belki yüksek faiz elde edemez ama parasını enflasyona karşı korumuş olur.

4. Bazı arkadaşlar Ev değerlenir şöyle böyle olur demiş ama Evin değerleneceği de maalesef Türkiye şartlarında belli değil belki o ev 20 sene değerlenmeyebilir belki değeri bile düşebilir, ama döviz cinsinden bir Mevduat Evden daha mantıklı bir yatırım aracı olabilir örneğin doların 1 TL olduğu zamanlarda 600 bin TL'yi mevduat olarak bankaya yatırmış olsan şu anda faiziyle birlikte 600 küsür bin dolar paran olurdu o da günümüz şartlarında 3 milyon 480 bin TL yapardı. Yani yatırım için ev almak ne yazık ki düşünüldüğü gibi iyi bir fikir değil, eğer oturmak için ev alıyorsanız alın ama amaç yatırımsa geri dönüşü 20 yıldan uzun sürecek bir yatırım yaptığınızı unutmayın ve 20 yıl yatırım için çok uzun bir süre onu daha mantıklı enstrümanlarda değerlendirmek daha akıllıca olacaktır.

5. Miskinlik gerçekten çok tehlikelidir bir süre sonra insanda psikolojik sorunlara yol açar, ayrıca arkadaşın eşinin çalıştığından bahsetmişsin, arkadaşın bir süre sonra evde oturmaktan sıkılacak ve eşiyle sorunlar yaşamaya başlayacaktır, çalışan insan kafasında bir şeyler kurgulamaz ama evde oturan insan bir süre sonra saçma sapan şeyler düşünmeye başlar.


Benim nacizane önerim : Eğer illa ki evi satmak istiyorsa satıp parayı dövize çevirip bankaya Döviz Mevduat olarak yatırsın, Eğer uzmanı olduğu bir konu varsa o konuda Youtube kanalı açsın videolar çeksin, ürün tanıtımı vb. 1 yıl sonra kanalı belli bir olgunluğa ulaştığında mis gibi reklam geliri elde eder, parası bankada döviz cinsinden durduğu için enflasyona karşı koruma altında olur bir de üstüne ufak faiz geliri de elde etmiş olur.

Not : Yukarıda yazılanların hiçbirisi yatırım tavsiyesi değildir demeyi de ihmal etmeyelim :)

Cahilce yazıyorum ama o evi satıp daha ucuz bi şehirden daha ucuz bir ev alsın. Ayda asgari geçim sağlayacak işlere de keyfe keder koştursun. Kalan paranın da bir kısmı vadeli bir kısmı da dövız vs. Bunu bi düşünün

"Aydan aya maaşımın yatıyor olmasına çok alıştım.."

Dostum geçmiş olsun. Bu cümle alacağın bir çok kararı imha ediyor. 6 yıldır düzenli maaşım yüzünden iş değiştirmedim, şimdi yaşım ilerledi ve herşey daha çok zorlaştı. Karar senin..

Yeni mezun adamin bu yasta yurtdisinda master yapmasinin ona kaybettirecegi hicbir sey olamaz, kendinize gelin, boyle sacma sapan dusunmeye daha fazla alismadan hemen adim atin! Daha muhtemelen 25 civarisiniz, o kadar gencsiniz ki, binlerce yol var ve yok olacak onunuzde!

Çabuk adım atın, hemen hemen hiç durmayın, silkelenip kendinize gelin, hayallerinizi ertelemeyin, ZİRA HAYAT ÇOK KISA! Bir olaydan dün gibi bahsederken bir bakıyorsunuz, OHA KAÇ SENE OLMUŞ YUH diyorsunuz.

İşe başladıktan sonra her daim kafamda 'ben kesin yurt dışına taşınır oralarda yaşarım' fikri vardı, yok biraz çalışayım, yok tecrübe edineyim yok para birikteyim yok yüksek yapayım yok hayatımın aşkını bulayım derken erteledim durdum, hiç adım atmadım.

En son artık gezegenler mı hizalandı, yıldızlar mı kaydı ne oldu bilmiyorum, darbe gecesi 'ben bu ülkede yaşamayacaktım ki zaten niye çekyorum bu tantanaları' diyip Kanada'ya göçmenlik başvurusu yaparken buldum kendimi. Başvurum sonuçlandığı sırada, yaklaşık 1.5 sene sonra, evli barklı, borççsuz harçsız, eve 15k+ para giren ve ciddi şekilde birikim yapabilen, senede 3-4 kez yurtdışına tatile giden, yüksek lisans yapan, işinde sevilen - nazı geçmeye başlayan biri olmuş, hayli konforlu bir ortamdaydım.

Sonra dedim ki bari yüksek bitsin öyle gidelim Kanada'ya. Dersler bitmişti, yüzdüm kuyruğuna geldim bari tezi de vereyim, değsin diye. Hep bahane hep bahane. Sonrasındaki 1 sene yok işler çok yoğun, yok toplantılara rapor yetiştirmem lazım, yok çok yoruldum bi tatil yapayım derken teze dair hiç bir şey yapmadım, ama kafamda bir bariyer olmaya devam etti bu. Baktım olmayacak, ama tezi de yapmak istiyorum bunca zaman harcadıktan sonra, istifa ettim, zaten Kanada'ya gitmek için istifa edecektim. Bu sayede 7-24 teze çalışıp bitirip gidecektim. İşin ilginç tarafı eşim de istifa etti zira işten çok sıkılmıştı, zaten gideceğiz diyip :D Ha bitti ha bitecek de gidicez derken sürecin böyle sakız gibi uzaması sonucu şu an depresyonda, sağolsun henüz boşamadı beni "yapacağım işi.." diyip. Sonuç olarak kasım ayında çalışmaya başladığım tez sanırım dün itibariyle bitti, tünelin sonundaki ışığı gerçekten gördüm bu kez.

Velhasıl 2013'te mezun olurken hep aklımda olan şey için ilk adımı 2016'da attım, 2017 sonunda sonuçlanıp herşey hazır olmasına rağmen iyi tamam gidiyorum hadi'yi anca 2019'da diyebiliyorum. Neden? Çünkü toplantı raporları, çünkü tez, çünkü müşteriye kurulması gereken ürünler, çünkü bug'lar, çünkü kafamda durmadan kendime koyduğum bariyerler vardı.

Kanada işi sonuçlanır sonuçlanmaz herşeyi bırakıp kalkıp gitseydim, orda sıfırdan yükseğe başlasaydım mesela daha hızlı biterdi herhalde, burda gençliğimden harcadığım 2 seneme oldu olan ve BU YILLAR GERİ GELMEYECEK. 2 senede kayda değer bişey oldu mu hayatımda? Hayır. Yüksek yaptım, ooo Taurina hanım biz de tam bu konuda yüksek yapmış birilerini arıyorduk! mu diyecek sanki işverenler? Yooo. Kazandığım/biriktirdiğim para para mı? Meeeh, dolar olmuş 5234634132. Eve 15k+ para giriyor dedim yukarda ama dolar bazında düşününce gidip part time Walmart'ta çalışıp rahat rahat kazanılabilecek paralar oralarda. Dolayısıyla bir yandan geçen 2 sene, bir yandan elde var 3 kuruş 1 diploma. 2 seneye değer miydi, HAYIR.

Nesye velhasıl hiçbir şey için geç değil diye düşünenlerdenim bunca olaydan sonra. Bu süreçte koca koca çocuklu çocuklu ailelerin herşeyi bırakıp çat diye gittiklerini ve orda sıfırdan başladıklarını da gördüm, Walmart'ta çalışıp birikimleni eritmeme çabasına giren insanlar da tanıdım, gittikten 3-4 ay sonra burdaki pozisyonlarının daha üst seviyesinde saygın işler bulan da gördüm, burda çalıştıkları yer üzerinden oraya transfer olanlar da tanıdım. Herkes süreci kendilerine göre farklı yaşadı, kimisi gitti orda doğum yaptı geri geldi, kimisi 2 yaşındaki çocukla gitti çocuk dile fln nasıl adapte olacak aman allahım nasıl yapacağız herşeyi stresini yaşadı, kimisi bekar gitti kimisi yeni evli çift olarak gitti, kimisi biraz daha para biriktirip öyle gideyim dedi vs. Ancak hepsi, gittikten en çok 2 ay sonra bir düzen oturttu kendilerine ve istisnasız hepsinin hemfikir oldukları tek bir şey var: KEŞKE DAHA ÖNCE YAPSAYMIŞIZ.

Yurt dışında yüksek lisans yapma hayaliniz varsa gidin yapın. 3-5 alakasız başvuru yaparak başlayın, seçilmeyeceğinizi bile bile başvurun, maksat adım atmış olmak. Sonra motivasyon mektubunuzu güzelleştirir, şansınızı arttırırsınız. Biyerlerden kabul aldıktan sonra da gidip gitmeyeceğinizi düşünürsünüz. Hele bi çıksın da bakarız sonra diyin kendinize. "Tutunamazsam ne yapacağım" senaryosunu da tutunamayınca düşünün, ortada daha bişey yokken zihninizde hayali engeller koymayın kendinize.

İş yerinde bi çocuk vardı, stajerdi, sonra mezun olunca full time işe başladı. 4-5 ay sonra ben Almanya'da yüksek yapmaya gidiyorum diyip ayrıldı. Almancası da yoktu. Gitti, orda da 7-8 ay sonra burda yaptığı işin aynısını buldu. Yükseği bırakmıştı en son, çalışmaya devam ediyordu.

Hayatın karışınıza hangi kapılar çıkaracağını yola çıkmadan bilemezsiniz. O yola çıkın. Dünyaya bir kere geliyorsunuz, bu yollardan birsürü kez yürüme imkanınız yok. Ya şimdi hemen kalkıp yürüyeceksiniz, ya da 10 sene sonra biriyle konuşurken kendinizi 'ya ben aslında bunu bunu istiyordum ama işte işe girdik maaş almaya başladık düzeni kurduk derken yıllar geçmiş' diyor bulacaksınız.

Yurt içinde y.lisabs yap ve maaşını almaya devam et

rahatsızlanmamak için kendine daha çok bakacaksın. bu yaşında hala içinden çıkamayacağın problem yaşama ihtimalin varsa bir zahmet evinden çıkma.

Sonuçta orada da ilgili işinde uzman insanlar var. Size bir şey olursa sokakta bırakmaz kimse sizi (bazı ülkeler hariç) Medikal anlamda düşündüm tabiki bunu. Duygusal anlamda biriyle dertleşme vs. ihtiyacı hissederseniz orada birini bulamadığınız sürece çözümü yok gibi duruyor.

Gereksiz korku diyorum. Evham.
(ilk yalnız yurtdisi seyahatimde rahatsızlandım)

@diffarentiationation
Bunun yaşla alakası nedir güzel kardeşim? Herkes için geçerli bir şey bu. Kaldı ki yaşımı da bilmiyorsun, o da ayrı mesele.

Yaş arttıkça rahatsızlanma ihtimali istatistiksel olarak artan bir şey. O arkadaş saçmalamış biraz.

ben bunu 2 defa yaptım, ikisinde de ortalama 15 gün kaldım, bence mümkünse herkes yapabilmeye çalışmalı, zor değil, sadece birazcık özgüven yeterli.

bunların tr'de de sana dert olması lazım o zaman? burada bir şekilde üstesinden geliyorsan gittiğin yerde de gelirsin.
tek başına gittiğinde çok daha özgür hareket edebiliyorsun, tamamen hoşuna gidecek şekilde tercihlerde bulunabiliyorsun bunun gibi iyi taraflarını görmeye çalış.

ağır ya da bakım gerektiren bir hastalığın yoksa neden desteğe ihtiyaç duyasın? farklı fikirler içinse; telefon açıverirsin.

içinden çıkamayacağınız bir problemle karşılaşırsanız bu problemi aslında kendi başınıza çözebileceğinizi, başka insanlara kadar da ihtiyacınız olmadığını fark edeceksiniz, bu da size özgüven olarak yanısyacak ileriki yaşamınızda.

aradığınız bütün farklı fikirlere aslında zaten sahip olduğunuzu keşfedeceksiniz. bundan sonra, hali hazırda shaip olduğunuz fikirlere uyan birini arıyor olacaksınız.

gidin, yaşayın, tecrübe edinin. elin amerikalısı avustralyalısı 20 yaşında üniverstede 1 seneyi dondurup çatır çatır geziyor, sizin neyiniz eksik?

valla 9 aydır tek başıma yurtdışında öğrenciyim. hastalandığım da oldu, bir şekilde atlatmaya çalışıyorsun. ki bu çağda pek çok şey daha kolay, 1960'larda yurtdışına tek çıksaydım çok daha zorlanırdım.

Nerede yasadiginizi bilmiyorum ama bence istanbul'da tek basina yasamis biri dunyanin herhangi bir yerinde tek basina yasayabilir. Istanbul bence basli basina bir kaos sinavi. Onu gecen her yere uyum saglar.

abartma lütfen

ukrayna, almanya, avusturya

3 ülkeyi tek başıma gezdim ve hayatımın en güzel zamanlarıydı.

29-e

sanirim tatilden ziyade yerlesme icin soruyosun bunu.

Ilk baslarda (ilk aylar, bazen ilk iki-uc sene) oyle bi sikinti oluyo. fakat yurtdisina yerlesmenin sana kattigi seylerden biri bu aslinda. cok daha bagimsiz ve kendi kararlarini verir/uygular oluyosun.

Cogu zaman senin karsilastigin sorunlara cevrende yakin biri olsa dahi, o kisi seninle ayni durumda olan biri olmadigi icin, birilerinin tavsiye vermesi imkansiza yakin oluyo. yani secim(ler) yapmak zorunda kaliyosun, ve secimlerinin sonuclarina katlaniyosun. bunlarin hepsi seni birey olarak cok guclendiriyo; daha bagimsiz, ozguvenli ve guclu oluyosun.

eger ayni yerde senelerce yasarsan, biraz emek ve biraz da sansla sana duygusal olarak destek olacak (sosyolojide emotional support dedigimiz) cevre ve dostlar edinmeye basliyosun.

Bir çok yurtdışı seyahatimde benzer kaygılar yaşıyorum ben de ve evet hastalanma, kaza geçirme vs riskin her zaman var. Riski azaltmak için dikkatli olmak + sigorta yaptırmak vs vs dışında bir şey yapmıyorum tabii.

Ancak dünyanın bi ucunda "her şeye rağmen hayatta kalabilmek" inanılmaz bir özgüven veriyor insana

hem dunyanin pek cok yerini tek basima gezdim, hem de dunyanin pek cok yerinde tek basima yasadim. sihirbaz degilim. problemler cozuluyor hastaliklar geciyor. korkunun ecele faydasi yok.

korktugun seyle ilgili yetkinligi kazanmak icin once korku gecmiyor. yapiyorsun, yapabildigini goruyorsun, sonra korku gidiyor.

ilk yurtdışı tatilimi yalnız olarak yaptıktan sonra defalarca daha yurtdışı gezilerim oldu ve hepsinde yalnız gittim .
aklıma bu yazdığın ihtimaller hiç gelmedi .
her defasında 18-25 gün arası kaldım ve gittiğim ülkeleri otobüs ve tren ile şehir şehir dolaştım .sabit durmadım sırt çantam ile her gün başka şehirde ve otellerde kaldığım oldu.
tek endişe ettiğim konu kaybolmaktı . ben yön duygusu olmayan istanbul'da defalarca kaybolmuş biri olduğum halde bu konuda da başıma kötü bir olay gelmedi .

bence aklına kötü şeyler getirme . gideceğin ülkeyi yazarsan ve uzun süre kalacağını varsayıyorum orada mutlaka iyi arkadaşlar edinme ihtimalin olacak bunu da düşün .
gittiğin şehirde konsolosluğa uğra tanış konuş . iletişim bilgilerini telefonuna kaydet .
şimdiden iyi şanslar

seyahat için diyorsanız hiç bir sıkıntı olmaz, ben hep tek gezerim. seyahat veya yurtdışında yaşama konusunda çok sıkıntı yaşarsanız alırsınız biletinizi geri dönersiniz, en uzak mesefa 20 saat.
ne demiş tyler; yumurtaları kırmadan omlet yapamazsın.

Bu beni de korkutan bir durum, turla gitmek yerine hep bagımsız bir şekilde gitme hayali kuruyorum ama henüz hayalde kaldı:/

müzik festivallerine gittim bir dönem yalnız
çok keyif aldım
tavisye ederim
etrafın insan kaynıyor

ben ingiltere'de dayak bile yedim, polis ilgilenmedi falan

şimdi gülüyorum:)

anksiyete probleminiz olabilir üstüne gidin tedavi olun.
benim de en korktuğum şey yurtdışında hastalanmak. iki seyahatimde hastalandım. birinde yanımda antibiyotik de almamışım. bir şekilde iyileştim. gerekli ilaçlarınızı yanına alın sıkıntı olmaz. ben seyahat için sorduğunuzu düşünüyorum, ilk etapta yakın bir yerle başlayın. mesela atina, istanbula 1 saat... en kötü ihtimalde ertesi gün dönersiniz.

istatistiksel olarak rahatsizlanma ihtimalin epey dusuk. ya olursa diye endiselenmeye degmeyecek kadar dusuk. bir de turkiye'de de rahatsizlanirsan yaninda kimse yok.

"İçinden çıkamayacağım bir problemle karşılaşırsam, farklı fikirler veren biri olmayacak"

- arkadas edinmen ve cevre yapman gerekiyor zaten.

Nar şarabı

Corvus Corpus

Suvla

Urla vourla, egeo

Doluca Kav 2016 Öküzgözü - Boğazkere
eğer daha seçkin olsun dersen DLC Selection 203 Öküzgözü Boğazkere

şarapların iyiliği fiyarları ile korele bence.

60 TL altı tüm şaraplar meeeh işte fena değil (30 TL altı olanlar epey kötü)
60-100 TL arası fena sayılmaz, Frontera mesela gayet güzeldir.
100+ üstü hiç şarap almadım yorum yapamayacağım.

Hediye görütreceğiniz insnalar Türk ise Frontera, yabancı ise Türk şarabı seçin derim. Kav, Kayra, Kavaklıdere selection gayet güzel şaraplardır. Fiyatı mümkünse en az 60 TL olsun her ikisi için de.

Pc’de evet telefonda hayır. Adblok olmazsa olmaz şart bir şey.

adblock'suz hayat düşünemiyorum.

telefonda opera browser ı kullanıyorum kendi adblock'u olması sebebiyle.

pc de evet

evet. evde interneti sağlayan router'ım direkt engelliyor reklamları, ayrıca pc ya da telefonda kullanmam gerekmiyor ama reklamlar engellenince sayfalarda kalan boşlukların da kaybolması için yine de adblock kullanıyorum.

tabii ki.. nano adblocker tavsiye ederim kendi içerisinde anti adblock killer özelliği taşıyor.

pc'de ublock origin, ios'te firefox focus.

Evet.

adblocksuz pc sucuksuz yumurtaya benzer

telefonum da rootlu ve xposed atılmış halde üstüne vanced iytb yutup var yutupta bile reklam görmüyorum ;)

adblock para karşılığı bazı reklamları gösteriyor ve verileri satıyor. nispeten daha güvenli daha hafif, kasmayan ve sıfır reklam politikası güden ublock origin tavsiye ederim

Ublock ve blockada kullanıyorum. İkiside sorunsuz.

ublock origin ve privacy badger kullaniyorum

evet

Bütçe ne bilemedim ama yataginin basina lamba/abajur olabilir. Uyumadan once okuyorsa.
Okuma koltugu olur berjer gibi, ya da bunun uzunlari oluyor yumus yumus, içine gomulmelik.
Mini bi kitaplik/sevimli bi sifonyer filan olabilir yine ya da raf, Kendi yatak odasina o anlar okudugu kitaplari tutmak icin.

hepsi var evde ya :(

bütçe sorun değil, yeter ki beğeneceğine emin olayım.

bilmem koltugunuza Uyar mi ama ikea rödeby.

@pilav bunlardan ben istiyorum da kendi beğenmiyor hanımefendi.

koltukta kitap okurken kahve fincanini koymak icin iyi oluyor aslinda.
madem öyle 180 derece dönüp geldim, bilmem hanimefendi begenir mi:
www.instagram.com

kahve aboneliği?

kafeingo.com a bakabilirsiniz

Tantra koltuğu alın, ikiniz de mutlu olun:)
Link vermiyorum, kendiniz bulun, 18+ diye.

Termos

@taurina - bu güzel fikirmiş bak, süpersin.
@kimberley - 5 sene oldu ya, üşeniriz öyle aksiyonlara artık.
@nax - var termos da :(

neden kitap almamak?

mutlaka amazon wishlisti falan vardir, oralari kurcalayin, 3-5 kitap alin. biri bana amazon wishlistimden kitap alsa baska hicbir hediyeden yasamayacagim mutlulugu yasarim.

www.amazon.com
Çok güzel kitap.

tumblr hesabı.

Duyuruya sözlükten giriş yapılamadığından biraz geç cevap yazabiliyorum, kahve (çekirdek) öğütücü düşünülebilir diyecektim. Kahveden anlamıyorum ama okuduklarımdan anladığım kadarıyla kalitesi önemli olan bir alet, kahve çekirdeklerini ısıtmadan falan çekenleri, incelik kalınlık ayarlatanları falan bi sürü özellikleri var galiba. Belki öyle bir şey düşünebilirsiniz.

instagramda kutubahene mi ne öyle bişi vardı.
kutu içinde kitap kahve ve ekstra bişiler paket halinde..

Bugün ve yarın 9-5 arasi eğitim var. Pazar da ders çalışmaca.

Acikcasi yarin icin ona "benimle x konserine gelir misin?" demeyi dusunuyorum.

Bu akşam meditasyon ve uyku. yarın Sabah Organik pazar ve çeşitli alışveriş, sonra bütün haftasonunu şiir okuyarak ve bahçede meditasyon yaparak geçirmeyi planlıyorum. belki sıkılırsam ormanda yürüyüşe çıkarım

2 tane japon aşk şiirleri üzerine antoloji var, 1 zen şiirleri ve ölüm şiirleri antolojisi de yolda. inşallah bugün gelirler.

Futbol Misafir Bira

Yarın sabah dışarda güzel bi mekanda kahvaltıya gideceğim. Onun dışında rutin şeyler işte. Ders-spor-tv

JohnOakley sen ne yaptın öyle :) ülke ortalamasını tek başına yükselttin.

Yarın evdeyim, pazar günü spor müsabakasına gideceğim.

38. istanbul film festivalinden filmler izlemeye devam edeceğim, 4 filmim var.
www.imdb.com
www.imdb.com
www.imdb.com
www.imdb.com

Tezimi bitireceğim! yapabilirm. yapacağım. evet. bitecek. bitiyor. bitmeli. bitmek zorunda. bitsin artık lanet olasıca. ühüühüh.

Fatih Akin´in yeni filmine gidecegim bu gece. Sonra bir kokteyl barda arkadaslarimla bulusacagim.

Cumartesi spinning kursuna baslayacagim.

Bir sise J.J.Prüm´üm var beni cok heyecanlandiran; evi-mutfagi pazara duzenleyebilirsem tadim grubumu davet edecegim. Havalar kotulesti, evden (kopek disinda) beni cikartacak bir sey olsun istemiyorum cok.

Akşam dorockta rnb parti varmıs, plan yapmamıstık hadi gidelim dedik bi bakar çıkarız.

infected mushroom konserine niyetlendik bakalım

1) yeterince güneşe çıkamadığnız için d vitamini takviyesi alıyorsunuz, güneşe çıksanız takviyeye ihtiyacınız kalmaz. dolayısıyla ilaç etki eder evet.

2) d vitamini yağda çözündüğü için zaten takviyelerin içinde de yağ vardır ancak yağlı yemeklerden sonra alırsanız daha etkili olur.

güneşe çıkmak denilen olay atıyoum saat 10 ile 11 arası, yani öğle güneşi tepedeyken değil. yani zararlı ışınlardan kaçınarak.

Gece plağını denedin mi? İşe yarıyor.

botokstan önce magnezyum takviyesi almayı düşünebilirsiniz. genel olarak kasların kasılması magnezyum eksikliğinden kaynaklanıyor buna bruksizm de dahil. o yüzden gece yatmadan önce maden suyu ile ek magnezyum takviyesi alırsanız biraz hafifleyebilir.

Şuna bakabilirsiniz:
www.youtube.com

metrodan hızlı trene yürüyerek gidersin, 10-15 dakika falan sürer. ama çok fazla yokuş çıkman gerekir yorulabilirsin.

kadıköy sahilde zaten kadıköy durağı. son durak.

ya da trenle ayrılıkçeşmesi durağında inip aktarma yapabilirsin. böylece 15 dk yürümekten kurtulursun.

hızlı trende indiğin yerden söğütlüçeşmeye de banliyö gidiyor aslında. (yeni adıyla marmaray) söğütlüçeşmede inip herhangi bir minibüsle kadıköy merkeze inmek sana daha kolay olurdu.

yoksa pendik hızlı trenden metroya yokuş yukarı yol var, biraz sıkıntılı.

marmaray ile söğütlüçeşmeye git, ordan 10dk yürürsün rıhtıma

stevia?

Metro markette enerjisiz olanlar var. Markayi unuttum, biz ondan aliyoruz. Uzerinde enerjisiz yaziyor.

Stevia en zararsızıymış, bir diyetisyen demişti.

(bkz: seti)

baz istasyonlarının menzilleri 1000km değil, 4g için olsun olsun 30km fln. wifi filan zaten km mertebesinde bile deiğl. teknolojiler geliştikçe de menziller düşüyor, 5G de daha da kısa olacak. o yüzden çok maliyetli. daha dünyayı kapsayamamışken doğru düzgün, uzaydaki mesafeleri düşünürsek ohooo..

başlığı görür görmez DECATHLOOOONN diye haykırmaya geldim. şundan var 1 çift bende, 3 yıldır ne denizler havuzlar kumsallar ormanlar araziler bataklıklar volkanik kalıntılar dere tepe dağ taş asfalt beton gördü bana mısın demedi. özellikle volkanik arazide gezerken herhalde ayakkabıyı burda bırakırm artık gün sonunda dedim ama yanılttı beni, taş gibi çıktı.

bu sene yaza doğru 2 ve 3. çiftini daha alıcam, kenarda dursun. ilk kez hayatımda bir ürünün aynısını 2. kez aldıracak kadar iyi bir ayakkabı, umarım 3 yılda üretim kalitesi filan bozulmamıştır:

www.decathlon.com.tr

teva da kullandım

şahanedir tek kelimeyle...

merrell ise evet, bu sektörün ferrarisidir. süper rahat süper dayanıklı.

bkz. bitli turist sandaleti

Vavien.

Tüh ben yazacaktım.
Sütlü + 1

burada semasi var

video.orgubiliyorum.com

Vavien +1.

Fransızca'da gitmek ve gelmenin karşılığı olan Va et Vient kelimelerinin birleşiminden dilimize geçmiş.

Birlikte çalıştığım arkadaşım sürekli böyle. Zamanla hafızasının kendisini yanıltabileceğini kabullenmeye başladı (yediği şeylere bağlı olarak zihin bulanıklığı yaşıyormuş), ben de artık ciddiye almamaya başladım, bazen dalga geçiyorum ne yedin sen yine diye. İlk başlarda bayağı sinir oluyordum. Çünkü yanlış hatırlıyor olabileceğini kabullenmeyip ısrar ediyordu.

evet hafızamız bizi yanıltabiliyor malesef.

birinin adını düşünürken 'neydi neydi S ile başlıyordu hani, Servet-Selvi-Serkan.., hah hatırladım Fehmi!' demek gibi.

bilimsel dayanağı da vardı, beyin alakasız detayları kendisi dolduruyor bişeylerle diye de bulamadım şimdi.

bireysel tecrübeler daha iyi olacak.

Askerlik yaparken çarşıya çıktığımızda başıma gelen bir şeyi unutmuşum, hala görsel-isitsel olarak hatırlayamıyorum ama arkadaşım hatırlattı.

Yer Suriye sınırında güvenlik sorunları olan bir ilçe. Çarşıda kebap yemeye cikmistik. Zaten ilçede gidip oturalım denebilecek 3-5 kebapçı var sadece. Bunlardan birinde bana çıkışta bir adam "et lazım mı abi" diye sormuş, ben de "doyduk yeter" demişim adam da "yok abi daha taze canlisindan" gibi bir şey demiş.

Neyse ben bu olayı kendi yaşadığım bir şey olarak hatırlamıyorum, daha önceden anlattığım bir arkadaşım anlattı lafı bir yerden geldi de; emin olamayınca sonra o esnada yanımda olan arkadaşımı arayıp teyit ettim olduğunu. Ama kendi yaşadığım bir şey olarak değil de, mesela bebekligimize dair anlatılan/olduğunu bildiğimiz ama bizzat hatırlamadığımız bir şey şeklinde hatırlıyorum. Ses görüntü hiçbir şey yok.

Kimbilir belki onemsememekten belki o anki stresten bakar kör olunabiliyor, yani ben olmuştum.

sırf para için ise bu rakama geçmem.

kurumsalda işim garantiyse, krizde adam çıkarmıyorlarsa kesinlikle değiştirmezdim.

Ben is degistirecek olsam minimum 35%'e evet derdim.

ben olsam geçerim, 2 sene sonra da odan başka bi yere geçerim.

%20 az. Enflasyondan bile düşük.

Aynısını yaptım. Çok memnun değilim ama çok kötü de değil. Küçük firmalarda hızlı yükselmek daha kolay, paradan ziyade kariyer için geçtim, o fırsatı bekliyorum.

geçmem

Bu aralar kipirdamamakta fayda var. %20 is degisimi icin az

% 30 ve üzeri ise geçerdim.

merhaba. kendi şartlarıma göre düşünürsem geçmezdim.

Siz isvicre vatandasi oldugunuz icin bildigim kadariyla esiniz ucret odemeden sizin uzerinizden vize alabiliyor.dolayisiyla polisin soru sormamasi normal geldi bana. Bence isvicre'den alin.

İsviçre'den almak daha mantıklı.

isviçre'den alın. istikrarlı bir şekilde aynı ülkeden vize aldıkça verilen vize süreleri uzuyor 4-5. vizede. kanun kural değil ama, böyle gözlemledim sadece.

ek olarak eşinize isviçre'den oturma izni alamıyor musunuz? vize derdiniz olmazdı bu sayede.

Geçen interrail grubunda okudum. Bir teyzenin oğlu diş hekimiymiş, kızı da İsviçre'de oturuyormuş, oğluna vize vermemişler geri döneceğine inanmadıkları için. Size de aynısını yaparlar mı, bilmiyorum.

bir artı tabii ki ama şart değil. ev sahibi profiline bakın, yorum varsa ve olumluysa büyük ihtimalle sorun çıkmaz. ne kadar yorum varsa o kadar iyi. benim neredeyse hiç dikkate almadığım bir özellik.

ev sahibi son bir yılda bir kez rezervasyon iptal edince süper ev sahibi olamıyor. bu kuralın çok katı olduğunu düşünüyorum. sırf bu yüzden süper ev sahibi olamayan bir sürü güzel host var. airbnb ölüm, kriminal vaka, doğal afet vs. gibi hardcore nedenler dışında (ki bunlarda da kanıt belge isteniyor) ev sahibinin rezervasyon iptaline acımıyor maalesef ama dünyanın binbir türlü hali var. kendim de host'luk yaptığım için anlayabiliyorum.

Sir gawain +1

@sir gawain
Ellerine sağlık dostum. Haklısın, ama yine de çok az sayıda rezervasyon iptali yapmış ev sahiplerini seçmek lazım.

Başka görüşleri olan var mı acaba?

eve gittiğinizde wifi'a bağlandıktan sonra network swiffer ile (örnek uygulama: fing) etrafı bir tarayın, gizli kamera fln olabilir.

evet çoğu ev sahibi düzgün olsa da sapıklar da var malesef.

cevao: özlelikle süper olmasına gerek yok, ama siz önleminizi alın.

devit zararlı maddeler yok. bak sana sadece şunu diyeceğim benim d vitaminim değerlerini sadece devit yükseltti. ocean d vitamini kullandım o değerlerimi yükseltmedi.

Damla d vitaminleri yükseltmiyor. Eczacı devitte böbreklerde biriken bir madde var dedi

Devit'te paraben var.
Doktor bebeğimize D vitamini damlası verdi.
Ama Devit 3 damlaysa, bu damla 5 damla kullanın dedi.
Bebeğe verdiği için de içinde paraben olmadığına eminiz, her gün veriyoruz.
Adı: deca-tabs

ben de ocean kullandım bir ara kreatinim yükseldi ama tam ondan diyemem.

Coledan D3

yeni bir ilaç kullanmaya başlayacaksam, prospektüsünde baktığım ilk şey hamileler için yazdıkları uyarılar oluyor. hamileler kullanabilirse rahat şekilde kullanıyorum.

wellcare alın

Önerilerin hiçbiri ampul formunda değil, Damla aynı etkiyi yapmıyor

En iyisi ocean. Sonra wellcare. Kalanı kötü.

devitte paraben yok, BHA var. bu da uzun vadede yüksek kullanımda zararlı, kimi ülkelerde kullanımı çok sınırlı, burda da sağlık bakanlığı onaylı ve sgk'nın karşıladığı bir ürün. ancak tahminimce ampülü her gün içmeyeceğiniz için hemen kanser olmazsınız.

d vitaminini idealde kanda sabit tutmak gerekiyor, depolanamadığı için de sürekli yeniden sentezlenebilmesi, sentezlenemiyorsa da dışardan takviye olarak alınması gerekiyor.

eğer ampül yaptıracaksanız bir anda d vitamini seviyeniz güzel yükselecektir ancak kısa bir süre sonra eski haline geri gelecektir eğer güneşe çıkmıyorsanız. bu nedenle ampul yaptırıp sonrasında düzenli takviye almaya başlayabilir, veya ampul yaptırmadan düzenli güneşe çıkarak (her gün öğle güneşinde 20dk) ya da takviyeyle d vitamini seviyenizi yükseltmeye çalışabilirsiniz. güneşe çıkmak ve düzenli şekilde takviye alarak seviye yükseltmek en az 2-3 ay sürer.

damla şeklinde takviye alacaksanız dikkat etmeniz gereken bazı kurallar var, örneğin günlük ne kadar d vitaminine ihtiyacınız olduğu. bazı doktorlar kg başına 150 IU önerir, bu da 60 kg birisi için 60*150 = 9000 IU demektir (bu aynı zamanda 20dk öğle güneşinde durunca sentezleyebileceğiniz miktara yakındır). damla takviyeleri genellikle damla başına 1000 IU'dur, 9000 IU alabilmeniz için günlük 9 damla almanız gerekir. ek olarak d vitamininin vücut tarafından emilimini arttırmak için yağlı gıdalarla birlikte almanız gerekir.

damla şeklinde takviyelerde günlük kullanım önerisi için 1 damla yazar, bu da 1000 IU'ya tekabül eder, ancak yukardaki hesaba göre bu miktar çok azdır ve bu şekilde d vitamini seviyesi yükselemez. bu önerinin sebebi bu tipteki takviyelerin sağlık bakanlığı değil gıda bakanlığı onaylı olmasıdır, gıda bakanlığının onayladığı ürün daha yüksek dozda kullanım öneremez. sağlık bakanlığının bu ürünleri onaylaması yıllar sürdüğünden firmalar düşük doz öneri ile ürünleri piyasaya sürüyor.

kendimden örnek verecek olursam ocean D3'ü günde 7-8 damla şeklinde kullanarak 2 ayda 33 olan d vitamini değerim 66 oldu. bu iki ayda hiç güneş görmedim desem yeridir.

bu bilgiler ışığında kararnızı kendiniz verebilirsiniz.

niye kafayı yiyorsunuz, vivaldi işte.

www.youtube.com

şurda atlaya atlaya bak bulursun. cover'lanmış hali ama videodaki duygusuzun dediği gibi

Vivaldi, 4 Mevsim, Yaz, 3. bölüm - Presto.

böyle yerlerden bilet almak uçak bileti değiştirmeye/açığa almaya fln niyetlenmedikçe sorun olmuyor genelde. ancak bilet değişikliği için yeni bilet parası fln istiyorlar. bazısı check in i, valizi, yemeği fln fahiş fiyata itelemeye çalışıyor, biraz uyanık olmak lazım o yüzden.

ödemeyi yaparken sanal kart kullanın ve ekranda gördüğünüz fiyatın bi tık üstünü belirleyin limit olarak. 2400 liralık bilet için 17.000 lira çekmeye çalışan çakal firma gördü bu gözler, sayfayı yenileyince gösterdi bir de o fiyatı. sanal kartta limit olmadığı için çekemedi allahtan da çekse uğraşmak zorunda kalırdık. buna dikkat edin yeter. geri kalan işler için (rötar, checkin, koltuk, bagaj, aktarma vs) muhattabınız havayolları.

5 sene sonra insan kişisel alanına dönünce çok rahatlıyor ama çabuk sıkılıyor. sonra zaman bi şekilde geçiyor, yenileri geliyor gidiyor vs.

Onunla yaşamayı nasıl öğrendiyseniz yalnız yaşamayı da öğrenirsiniz. Ki çok daha basit ve rahattır. Kendinizi keşif imkanı sunar sabrederseniz. Hayat ekseriyetle bir insana odaklanacak denli sıkıcı değil gençlikte.

Oncelikle iyi halt yedigini kabul etmek lazim. Cidden ilk process bu. 2.yi bende bilmiyorum on my way.

Bi süre iyi gelicek, o yüzden sal üzerine düşünme fazla, ne istiyorsan yap. Ama sonra paslandığını fark edeceksin, hele ki yaş ilerlediyse. Sonrası karışık işte, ben atamadım o pası hala, sen benden önce atarsan bana da haber ver.

bayağı zorlanacaksin muhtemelen şu an soktasin zaten hiç bir şey hissetmiyorsun emin ol. 2 ay sonra acısı çıkar. Devam etmek istiyorsan geç kalma ama. Sonra arkasından bakıyorsun uzun uzun

ilk 3 gün bende çok mutluydum sonra sıçış başlıyor

zor iş

ben çok yanlız kalıp kendimi gündüz işe akşam alkole vermiştim, bütün arkadaşlarım onun arkadaşlarıymış meğer onu fark etmiştim. siz benim yaptığımı yapmayın. arkadaşlarınız varsa onlarla vakit geçirin, yoksa arkadaş edinin. işkolik olmak da kısa vadede oyalıyor ama uzun vadede çekilir çile değil.

muhtemelen birkaç hafta sonra kötü hissetmeye başlayacaksın ama bir yerden sonra normale dönersin. Kendini meşgul tutacak şeyler yap ve bir daha yapmamak üzere gereken dersleri al.

En önemli kısmını yazmamissin: ayrılmayı istiyor muydun, ya da aksi yönde bir çabaya hevesli olmana rağmen karşılıksız olduğu için ayriliverdiniz şeklinde mi oldu?

Şöyle düşünmek işe yarar belki:
- o yokken sen vardın

Başlarda zor gelecek ama sonra iyi ki diyeceksin.
Kendini eve kapatma, ailenle arkadaşlarınla daha çok vakit geçir, yurt dışı planı yap kafanı dağıt.
İlk 3 ay'ın rehavetine kapılıp geri dönme, arama, hatta heryerden sil , bir kere ayrılık olunca o ilişki düzelmiyor.
Yaşayacağın yeni ilişkilere ders olsun geçmişte yaşadıkların.
Her şey güzel olacak hacı.

bizde biri öyle bir şey yapsa kan davası başlar, sülale dağılır.

"Annem araladı." ne demek acaba anlayamadım?

Ben de tutamazdım kendimi. Küsme ihtimalleri düşük bence.

Sadece özeti okudum. Küçükken dayım bize döverim sizi demişti. Aradan 20 küsür yıl geçti, hala bu yüzden sevmem kendisini.

iyi etmişsin bence. sıkma canını. normalde şiddet çözüm değil ama anlattigin seviyede bazen dozunda lazım kendisine gelmesi için (bence)..

o cocuklarin pedagojik yardima ihtiyaclari var.

aileside cok umursamaz anladigim kadariyla. bu cocuklarin iyi birer birey olmalarini istiyorsaniz bu sart belli ki anne baba cocuk yetistirmeyi bilmiyor. sinir oluyorum sirf cocuk yapmis olmak icin cocuk yapan insanlara.

cocuk o, vurulmaz. cezalandirirsin bir sekilde ama vuramazsin. boyle davranan bir cocuk degil denyetiskin ve senden guclu olsaydi vurabilir miydin? hayir.

uzulmen gereken sey cocukken, ablanin sana kusme ihtimali olmus.

cocuklara vurulmaz, ne yaparlarsa yapsin vurulmaz.

yani tabii ki siddet dogru degil, yanlis. bir daha vurmazsiniz olur biter.
hem bu yigenlerinizi sabrinizi gelistirmek icin kullanin bence. ne yaparlarsa yapsinlar vurmayin. sabredin.
gercek hayatta sabirli olmak cok sey kazandiriyor insana.

Cocuklarin durumu iyi degil,o konuda haklisin. Ama baskasi benim cocuguma vuracak agzini burnunu kirarim.

Bence yaptığın şey doğru mu bilmem ama iyi yapmışsın. Böyle veledleri çevremde gördükçe ailesi de dahil olmak üzere uyuz oluyorum. Ağza alınmayacak küfürler ne demek o yaşta allah bilir eğitimlidir bide o aile. Bu bağırıp istediğini yaptırma bizim milletin çocuklarda gelenek demekki genlerden geliyor malum Ortadoğulu olunca. Üzülmene gerek yok millete sövüp sayan çocuğu yetistiremeyenler utansın.

uzman destegi almalari gerekmekte. boyle cocuk yetistirilmez. uzulmeyin.

çocuklara, hele hele sizin olmayan, başka birinin çocuğuna vulumlaz +1 diyorum küçükken tonla dayak yemiş olan biri olarak. benim çocuğuma benden başkası vursa kıyameti koparırım, ne sebeple vurmuş olursa olsun. sorunların esas muhattabı benim, çocuk değil.

unutulur gider muhtemelen olay ama bir daha ne yeğeninize ne bir başkasına yapmayın böyle bir şey. şımarıklar insanları çileden çıkartıyorlar sabretmesi çok zor evet ama bu çocuğun değil ailesinin suçu. ailesine bu durumu anlatmayı deneyebilirsiniz belki pedagojik yardım alırlar. ya da kitap fln hediye edin konuyla ilgili. onun dışında çok iletişmeyin tahammül edemiyorsanız, herkes yeğen sevecek diye bir kaide yok, mesafeli olun. çocuklar sizin değil sonuçta, annesiyle babası nasıl biliyorlarsa öyle yapsınlar.

bir de şöyle düşünün, çocuk sokakta restoranda uçakta fln tanımadığınız birinin çocuğu olsa vurur muydunuz yine? yoksa ailesine mi söylerdiniz çocuklarına sahip çıksınlar diye?

O çocuğu öyle yetiştiren büyük ihtimal uzman desteği vs desen tinlamaz. Anlık bir tepki vermişin ama bu birikmiş birşey buna sebep olanlardan biri de ebeveynler. Senin yerinde olsam üzülmezdim.

Yaramaz olmaları, şımartılmaları, arsızlıkları vs. hiçbiri güzel şeyler değil. Ama bunları düzeltecek olan da siz değilsiniz, yani üzerinize vazife değil o çocukları düzeltmek. Bu yüzden annesi babası kırılmıştır, hatta kendi anneniz de kırılmış ve üzülmüştür.
Ben de çocukları sevmem pek, böyle durumlarda çocukların olduğu ortamda durmamaya çalışıyorum. Onlar hangi odalarda takılıyosa ben başka mekana geçiyorum, mutfağa mesela, yine kurtulamadıysam wc’ye girip kapı kilitli yarım saat falan takılıyorum.
Annesi babası eğitmedikçe kimsenin dedikleri etkili olmaz çocuklara, ne kendinizi yorun ne de ailenizi kırın boş yere.

sen amca oluyorsun sanırım. eğer sana ettiği küfüre karşılık senin de annen gibi susman doğru olmazdı. bence bu kadar üzülme.

ben anne babanın olduğu ortamda çocuğa bişey yapmazdım, anasına babasına kızardım.(diyorum ama bende ani sinirlenen bir insanım) üzücü bir olay hatalı olanlar anası babası.

Hatalisin

valla çocuk o derece şımarık bir şekilde davranırken annesi babası bir şey yapmıyorsa onlar da suçludur. belki senin yapman gereken ailesine dönüp uyarırmısınız rahatsız oluyorum diye onların tepki göstermesini beklemek olabilirdi. ama onlar da suçsuz değil kesinlikle. sen çocuğuna sahip çıkmazsan başkaları da gelir haddini bildirir.

Valla ben de yukardakilere katiliyorum, asil iki sarsilmasi gereken anne baba aslinda da neyse. Ben asil anneanne babaanne ve dedelere uzuldum, torun torun diye beklemislerdir, cocuklari torunlari mahvetmis.

Ellerine sağlık.

Biraz daha açıklayıcı olmak gerekirse anne ve baba bildiğiniz klasik olanlardan. Pedagoga falan götürün demişsiniz haklı olarak ama o derecede bile bilinçli değil anne baba. Pedagoga götürmek akıllarının ucundan bile geçmez. Böyle bir şeyi önersem güler geçerler, " Artık sen çocuğun olunca götürürsün pedagoga." derler.

Uyarın, bir şey yapın diyince de dalga geçer gibi " Kıyabilir miyim ben hiç ona? " tarzında insanı delirten şeyler söylüyor annesi.

Kendimi haklı çıkarmaya çalışmıyorum ama başkalarına ciddi biçimde rezil olmadan anne ve babanın olaya el atacağını düşünmüyorum.

Umarım küsmüşlerdir de bir aha getirmezler.
Nefret ediyorum o tür çocuklardan ve anne babadan sanki dünyada tek çocuk yapan onlar.

yalandan niye vuruyorsun ki, sağlam bir tokat yapıştırsaydın. anneye küfür mü edilir?

Benim yeğenim anneme bana küfürler edip vuracak ben de ailesine kitap armağan edicem ya da yardım almalarını önericem öyle mi gerçekten o kadar komiksiniz ki hayret ediyorum. Net çok iyi yapmışsın ben de aynısını yapardım annesi babası kızarsa onlara da birkaç tane sallardım.

Ben böyle çocuklardan ve ebeveynlerinden cidden nefret ediyorum ama çocuğa vurmasaydın keşke. Bütün suç ebeveynlerde çünkü, onlara laf edebilirdin bence. Sizin evdelerse uslu durursanız şunu yaparız diyenilirdin, buna rağmen devam ediyorlarsa herhangi bir konuda kısıtlayıcı davranabilirdin. Böyle davrandığını için bilgisayarla oynamana izin vermiyorum gibi. Gerçi yeni nesil tabletle doğuyor ama. Bilemiyorum, anne babanın destek alması şart ama sanmam o bilince ulaşacaklarını. O yüzden üzülme boşver.

yanlış yaptın tabii ki. çocukta bir travma yarattın demiyorum, o iş kadar basit değil belki ama yine de senden nefret etseler yeridir.

ayrıca ben kendi dayılarımı düşünüyorum. kim ki onlar? ne hakla vuruyolar? ki ben annem babamdan cüzi miktarda dayak yemiş bi çocuktum.

bunlar sıradan bi insan olarak yorumlarımdı.

çocuklarla çalışan biri olarak yorumlarım ise şiddeti normalleştiriyosunuz. yetişkinlerde görmek bunu pekiştiriyor çocuklarda.

çocuklar uzman desteği alabilir iyi olur.

ama siz de öfke kontrolü için biraz destek alabilirsiniz.

bir çocuğun eğitiminden annesi-babası sorumludur. çocuğun kötü yetiştiriliyor olması size sadece kısıtlı söz hakkı verir. siz ebeveynlerini uyarabilirsiniz / değişen bir şey yoksa görüşmemeyi de seçebilirsiniz ama bir çocuğa vuramazsınız.
ne oldu yani terbiye mi ettiniz şimdi çocuğu?
ha küsmüşler midir bilemem, sonuçta küsecek kadar 'düşünceli' bir ebeveynlik de göstermiyorlar.

O kadar çok sinirlendim ki şu anda sokağa çıktım ve dövmek için çocuk arıyorum.

Yanlış yapmamışsınız.

bu yüzden çocuk yapmak istemiyorum çünkü yaramaz çocuğa katlanamıyorum. çocuğumu yetiştirmeyi beceremezsem böyle bir çocuk olursa her gün, her gece hayat hem bana, hem çocuğa, hem eşime, hem komşulara zindan olur.

herkes(bende dahil) çocuk yapmamalı.

Yanlış evet,
Ama durum ve konumunuz itibariyle yanlış, hem de işlevsiz, çünkü şu anda sadece dayakçı dayı/teyze olacaksınız. Bunu yaptınız diye küfür etmekten geri durmayacaklar mesela. Çünkü evde süregelen bir şeyler var ve bu da onun sonuçlarından biri.

Bir de bir daha olursa diye, o yaşta çocuklar ettikleri kufurlerin, ya da allah belanı versin tipinde söylediklerinin anlamını bilmeyebiliyorlar, aslında öfkesini/hayal kırıklığını ya da başka neyse duygusu, onu ifade etmeyi bilmedikleri için sonuç bu oluyor.

Ha annesi yapsa da işlevsiz olur bence, dayak sadece caydırıcı olabilir ama bu davranışlarına kaynaklık eden şeyleri ortadan kaldırmaz. Hatta bir de "dayak arsizi" olma potansiyellerini beslersiniz çocukların.

Olmuş bir kere de, bir daha yapmayın yani çünkü sizin kötü olmanız dışında bir işe yaramaz yani.

onlar senin yeğenlerin. ayakları taşa değse en az annesi/babası kadar sen endişelenirsin. en az anne/baba kadar da sevdiğine eminim. ama bazen öyle anlar olabiliyor. kırılsalar da (çocukların anne-babası) uzatacaklarını sanmam. kötü hissetmen de normal. çocukların terbiyeye ihtiyacı var. küfür etmek ne demek? bu konuyu kardeşiniz ve eşiyle yalnız konuşup bir tedbir almalısınız. (bir psikolog mu olur pedagog mu olur onu bilemiyorum.)

Benim annem de ben şirazeyi kaçırınca kulağımı çekerdi. Olur abi öyle şeyler, bazen dayanamıyor insan, tekrarlanmadığı sürece bir şey olmaz bence.

normalde etrafta ebeveynleri varsa hicbir cocuga, yegenim bile olsa, terbiye vermeye kalkmam. annesi babasi varken 1- benim haddime degil, 2- anne/babaya saygisizlik, 3- cocukta anne/babaya karsi otorite bozuklugu olusur. ama sizin durumda ebeveyn otoritesi diye bir durum yok. bu durumda ben olsam muhtemelen yine dovmezdim ama arka odaya kilitler cezalandirirdim. cocuga sizin evinizde sizin kurallariniza uymasi gerektigini ogretmeniz lazim ama ebeveynler de bu konuda zayif maalesef. zor bir durum

cocuga atilan dayagi mazur gormek ha, vay be, hayretler icinde okuyorum. dayak aziciksa olabilir, cocuk cok cileden cikarmissa atilabilir, sen de baba yarisisin atabilirsin, kufretmis cocuk vur gitsin... koskoca insanlar, belki de egitimli insanlar boyle diyor. pes!

Burada cevap nettir. Şiddet her daim yanlıştır. Çok büyük bir hata yapmışsınız.

Sıkıntılı, bozuk, hasarlı herhangi bir şeyin vurarak düzelmeyeceğini, çalışmadığı için vurduğunuz kumanda; o an çalışsa bile, ertesi gün artık düzelemeyecek kadar bozulduğunda anlamış olmalıydınız. O çocuk da bu kumanda gibi tepki verecek. O an size vurmayı kesti belki ya da küfür etmeyi. Ama böyle devam ederseniz yakında neredeyse düzelemeyecek kadar zarar görecek.

Bir konuya açıklık getirmek istiyorum yorumlardan sonra. Sadece sert olmayan bir tokat attım ve bacağına vurdum. Biliyorum yanlış ama dayakçı demek de biraz abartı oluyor bana göre.

Bu son dediğinizi o kadar çok sık duyuyorum ki şiddet gösterenlerde.

Bir iş vardı yaptığımız, şiddet gösteren insanlarla, mülakat yapıyorduk. Hiç eşinize şiddet uyguladınız mı diye bir sorumuz vardı. Yok diyorlardı hemen. Peki hiç vurdunuz mu diyorduk. Bir kere azıcık vurmuşluğum var diyorlardı, istisnasız. Şimdi siz de aynısını diyorsunuz. Şiddet çalışmalarında çok sık rastlanan bir cümle bu.

Şiddetin size göre yoğunluğunun "az" olması, çocuğa şiddet uyguladığınız gerçeğini değiştirmiyor.

Emin olun o çocuk sizden tokat yediği için akıllanmayacak; üstüne şiddetin normal bir sey oldugunu düşünüp başkalarına da uygulamasında bir sakınca olmadığına kanaat getirecek. 'Dayak arsızı' denen bir tabir de vardır, büyükler sıkça kullanır. Sizin için bir tokattan ibaret olan şey yeğeniniz için ciddi travma sebebi olabilir. Ülkedeki insanların psikolojileri neden bozuk diye düsunup duruyoruz, temel sebeplerinden biri çocukken maruz kaldıkları şiddet. Şiddetin büyüğü küçüğü de olmaz.

Annesi de size muhakkak darilmistir; yaramaz da olsa çocuğu sonuçta. Benim kendi çocuğuma şiddet uygulama ihtimalim yok, başkası bunu yapsa ortalığı birbirine katacağıma eminim mesela.

Evet, çocuğun bu durumda olmasını normal bulmuyorum ama sizin yaptığınız da asla normal değil. Şiddet ile bir şeyleri çözmeye çalışmak yerine yeğeninizi kazanmaya, sağlıklı bir ruh haline sahip olması için destek olmaya çalışmalısınız. Durumu anlattığınız kadar vahim ise anne babasi ile konuşup profesyonel destek almaları için yonlendirmelisiniz. Küçücük çocuk o, su anki halinden asıl sorumlu olan kisiler de ebeveynleri.

Bu arada bu yaptığınız yüzünden yeğeniniz kesinlikle psikolojisi bozulmuş bir erişkin olacak demiyorum sadece asla bu durumu normallestirmeye çalışmayın. Hatalisiniz, tekrarlamaniz halinde de iz bırakacak bir şey olur bu.

Pskiyatrik hastakıklarının sebebi bağırsak florasının bozukluğu muhtemelen. Bağırsaklara çalış. Ev yapımı kefir yoğurt turşu ve eczaneden probiyotik.

Hekim değilim ama bence sizde anksiyete var. Hastalık hastalığı da. İbs zaten bunlarla başbaşa giden bir hastalık.bogaz kurulugun da büyük ihtimal beslenme yanlışların, ilaçların yan etkileri ve mide sorunlarına ilgili. Şu içerek giderecegin bişey değil. Şu zehirlenmesi de her çok su içmenin yaşayacağı bişey değil. Milyonda bir yaşanan şeyler.
Size tavsiyem kendinizi ve bedeninizi dinlemeyi, internetten hastalık araştırmayı bırakmanizi, ev yoğurdu veya kefir tuketmenizi, özel hastanede iyi bir dahiliyeciye sakin sakin dertlerimizi anlatmanizi ve bütün kullandığınız ilaçları kendisine anlatmanizi öneririm.
Depresyondan kurtulmak için de mutlaka günde en az 1 saat tempolu yürüyüş yapın acikhavada. Beden yorulmadan hiçbir depresyon sifirlanmaz

günde iki bardak kefir içiyosun. kefirin ev yapımı veya doğal olmasına özen gösteriyorsun. tüm sorunların çözülecek.. kefir müthiş faydalı.

hint: bulunduğun ilde eğer adalet bakanlığının cezaevlerinde üretilen şeylerin satıldığı mağaza varsa ordaki kefiri ve yoğurdu gönül rahatlığıyla tüketebilirsin..

arkadaşlar halihazırda haftada 3 gün powerlifting idmanı dinlenme günleri 10km koşu yapan birisiyim. ev yoğurduğunu da her cumartesi yaparım 1 hafta götürür beni de, tahıllardan kaçış yok ki, yediğimiz her şey ilaçlı hormonlu, musluktan akan su da dahil. ha bir de ailem olmasa evsiz işsiz kalsam komple bitik yani hayatım, teşekkürler yine tavsiyeleriniz için.

bu bahsettiğiniz sorunların geneline yine bahsettiğiniz fonksiyonel tıpçı doktorların çoğu beslenmeyi düzeltmekle başlar.

kefir fln güzel öneriler tabi ama sağlıksız beslenmeye devam ederseniz fayda etmez. ben sizin yerinizde olsam yediklerimi komple gözden geçirir, çok sıkı bir 'temiz' beslenme işine girerdim profesyonel desteği kesmeden. temiz beslenmeden kastım bol sebze (mümkün olduğunca çiğ), kaliteli yağ (zeytinyağı, tereyağı, avokado yağı, hindistancevizi yağı), az et, minimum şeker - meyve fln anca o da sınırlı, sıfır paketli ürün/hamur işi/tatlı, mümkün mertebe kefir/turşu/kemik suyu. Özellikle kemik suyu bağırsaktaki deliklerin onarılmasını sağladığından bu deliklerden vücuda sızıntıları dolayısıyla enflamasyonu önlemekte çok etkin.

X diyeti değil bu dediğim, genel olarak daha temiz, daha sağlıklı beslenme sadece. şu ana kadar sebzeye karşı çıkan herhangi bir diyet görmedim.

bir de yemek saatlerinize dikkat edin, akşam 6-7den sonra yemeyin mesela. gündüz yediğiniz yemeğin birebir aynısını gece yediğinizde vücut çok farklı tepkiler verebiliyor. gece saatleri vücudun kendini tamir etmesi gereken saatler, sindirimle uğraştırmamak gerekiyor ki tamirata enerji kalsın.

spor yaptığınız için tahıllardan kaçış yok demişsiniz mesela, ben sizin yerinizde olsam meslek olarak icra etmiyorsam spor programımı hafifletirim gerekirse ama tahıl tüketmem 2-3 ay.

şu an paketli olarak yediğim tek şey ilaçlar. peynir zeytin bile yemiyorum bu yüzden fakat bu denli az kaliteli gıdaya ulaşabiliyorken çok aç kalıyorum intermittent fasting bile zorluyor beni geceleri çok acıkıp uykusuz kalabiliyorum bu yüzden.

20 yasinda neden bu kadar cok spor yapmaniz gerekiyor isiniz mi bu? Ayrica neden bu kadar ac kaliyorsunuz. Onu anlamadim. Siz onceliklerinizi karistirmissiniz bir de bence. Bir sure spor yapmayi birakin, azaltin, yukarda cok guzel tavsiyeler var. otoimun hastaliklar bagirsak florasiyla alakali diye basbas bagiriyor uzmanlar, bu yazilanlari uygulamayi neden reddediyorsunuz?

kullanmadığın kartları bi kartlık al ona koy evde bırak.

2 Cüzdan taşımaktan iyisi, bir cüzdan bir de kartlık taşımak olabilir.
Cüzdan değiştirmek seçenek olabilir.

Dışarı çıkarken cüzdanını bir çanta gibi, ihtiyacına göre düzenleyip bazı kartları evde bırakabilirsin.

Mesela lüzumsuz yüksek limitli kartımı evde bırakırım. Kütüphanenin maaş kartını ayda bir defa yanıma alırım. Otobüs ve okul kartım daima sol cebimdedir. 20 lira ve altındaki banknotları da cepte taşırım. Kimliğim ve temassız kartım daima cüzdandadır.

şu anda kimlik, kredi karti, öğrenci kartı ve akbil her zaman yanımda olanlar. cüzdan kullanmıyourm, kartlık kullanıyorum onun yerine.

çalışırken şirket kimliği, ticket ve akbili şirket kimliğini taktığım şeyin içinde taşırdım, ek olarak akşam dışarı çıkacağım zamanlar için kartlığı da yanıma alırdım kredi kartı lazım olur diye.

bunların dışındaki kartlara gerçekten hiç ama hiç ihtiyacım olmuyor, aa keşke şu kartı da alsaymışım dediğim 1 gün olmadı daha.

yanınızda taşıdığınız kartları gözden geçirin.
- market/mağaza kartları için telefon numarası da aynı işlevi görüyor.
- atm'den para çekmeniz gerekirse QR kod ile çekin, hem daha güvenli hem banka kartı taşımanıza gerek yok.
- sağlık sigortası gibi şeyleri tc kimlik no'dan buluyorlar.
- hem kimlik hem ehliyet yerine sadece ehliyet taşıyabilirsiniz.
- aynı anda 4 kredi kartına ihiyacınız yok, 1 hadi bilemedin 2 tane yeter.

kartlarini ele,

en sik kullandigin kartlarin kalsin
ehliyet
kimlik
1 kredi krti
1 maas karti
loyalty kartlari ele

Gidip sorabilirsiniz. Özel sigirtanizi da söylerseniz fiyatı ona göre verirler. Bunlari doktorun isteği ile başka yerde de yaptırabilirsiniz

Bem acıbadem sigortalı olmama ragmen tomografiye 400 küsür tl verdim geçen ay. Tam emçn olmamakla birlikte poliçem %70 karşılıyordu.

Mutlaka pazarlik yapin.

istanbul'daysanız işiniz zor ancak başka bir şehirdeyseniz istenilen tetkikler yatarak tedavi olarak gösterilebilir ameliyat ile birlikte, böylece hepsi karşılanmış olur (yatarak tedaviyi %100 karşılayan bir sigortanız olduğunu varsaydım)

istanbul'dakiler sizden para koparabilmek için kattiyen böyle bir şey yapmıyor.

Bildiğim iki çeşit fiyatları var.
Özel Sigorta vasıtasıyla gelenlere, ve sigortasız gelenlere ayrı fiyat oluyor. Yani sormanız lazım, telefonla bilgi verirler. Yalnız fiyatlar astronomik uyarayım.

Telefon ile bilgi +1
Geçtiğimiz sene emekli babam için tomografi için 400tl muayene için (prof.)240tl ödedim.
Bizden sonraki yabancı(arap) hastadan tomografi için 600€ civarı para talep ettiler.

Ayrıca ameliyat gerektiren bir durum söz konusu ise,
emin olmamakla birlikte, bir gün bile yatış yapılırsa fark talep edilmez, diye düşünüyorum.

geçmiş olsun, mobilden giriyordur diye tahmin ediyorum.

maddi durumunuz el veriyorsa psikoterapi yardımcı olabilir belki.

eğer uslanmazsa ve kendine bir sınır koymazsa ilişkiyi kesmekle vs tehdit edin. kumarbazlık çekilir dert değil.

aileden biriyse hukukçu birinden yardım alın. kredi çekmesi, banka hesabı açması, menkul - gayrimenkul alım satımı yapması imkansız hale gelsin. psikoterapiye başlatın.

aileden değilse direkt hayatınızdan çıkarın.

Siz bir şey yapamazsınız, belki bir psikolog, psikiyatrist veya AMaTEm. O durumda bilr garanti olmayabilir. Maddesel desteği kesmek en önemli durum. Bir de dikakt edin kendi batağına sizi de çekmesin.

bunu kişiyi kandırmakla yapamazsınız, öncelikle karşınızdakinin bu hareketinin bir sorun olduğunun farkına varması ve kumar problemi olduğunu kabul etmesi gerekli ki bu durumu düzeltmek istesin. modemi kapatarak sorunu çözmez, ertelemiş olursunuz sadece. ayrıca bu durumu kendisi düzeltmek istemediği sürece siz bişey yapamazsınız.

sizin yapabileceğiniz şey bu işler için kendisine kattiyen maddi destek sağlamamak, sağlayan varsa engel olmak ve bundan rahatsız olduğunuzu kişiye açık açık belirtmek, gerekirse ilişkinizi kesmek. sizin kimliğinize telefonunuzla filan adınıza kredi çekemeyeceğinden emin olun, kendinizi güvenceye alın. gerisini bırakın kendi düşünsün, parasız kalınca aklı başına gelir. aile bile olsa her koyun kendi bacağından asılıyor.

eğer fark varsa, bence köy yumurtasının besin değeri daha düşüktür çünkü bildiğin bok yiyorlar.

besin değerini bilmiyorum ama bizim köyde normal toprak üstünde gezen, solucan börtü böcek filan yiyen tavuklarımız var. yazın sürekli gider yumurta yerim. bariz daha lezzetli.

Markette satılanlar içinde numarası 0la başlayan "organik" lerden almıyorsanız bol bol gdo, antibiyotik vs yükleniyorsunuz. Aynı şey tavuk için de geçerli.Hiç tüketmemek daha iyi.

Köy yumurtası, bu tip antibiyotik vs kimyasal atık içermediği gibi pek tabiiki kalsiyum, sodyum, potasyum protein ve vitamin açısından bin kat evladır.

Konuya ilişkin bilimsel bir çalışma: dergipark.gov.tr

Yumurtaları ticari, köy ve serbest olarak gruplandırıp yaptıkları incelemede tazelik, iç kalite ve dış kalite açısından pek de fark olmadığını görmüşler.

Ben ticari yumurtalarla köy-organik yumurtalar arasında pek fark olmadığını, insanların ticari yumurtalardaki “yabancı maddeleri” abarttığını düşünüyorum.

Düşüncemi yanlışlayan bilimsel çalışma görmediğim sürece de böyle düşünmeye devam edeceğim.

Şimdi 30 tane köy yumurtası aldım. Farkı ne dersen valla en ufak fikrim yok. Sadece köye daha çok para verdim. Ama köy yediğim için daha sağlıklı hissediyorum. Ploesebo.. mu yazamıyorum bile ondan da olabilir. Köy yumurtası yediğimde güne daha güzel başlıyorum. Reklam gibi oldu.

Yumurtalarda üretim şeklini belirten numaralar var.

Seri numarası 0TR ile başlayanlar organik, 1 ile başlayanlar serbest gezen, 2 ile başlayanlar kümes, 3 ile başlayanlar kafes tavuklarıdır.

(Not: Organik ile serbest gezen tavuk arasında tavukların yemlerinin de organik olması, bulundukları arazinin daha az ilaçlanmış olması gibi farklar mevcut)

0 veya 1 numaralı yumurtalar kabaca bu şekilde hayat süren tavuklardan geliyor:

eksiup.com

2 numaralı yumurtalar bu şekilde hayat süren tavuklardan geliyor. Yapay ışıkta büyüyen bu hayvanların hareket alanı çok kısıtlı. kümesler hayvanlar topluca kesime gittikçe temizleniyor:

eksiup.com

3 numaralı yumurtalar bu tavuklardan geliyor, kafes dışına sadece kesim için çıkıyorlar:

eksiup.com

buna göre vicdanınız el verdiğince karar verebilirsiniz hangisini tüketmek istediğinize.

ben şahsen özellikle 3 nuamralı yumurtaları satın almayı büyük vicdansızlık olarak görüyorum,gerekirse hiç yumurta yemem ama şu zulme ortak olmam. daha az yumurta tüketirim ama 0 veya 1 olanını tüketirim, en azından tavuğu görece iyi bir hayat yaşamış olduğunu düşünürüm.