VLOOKUP, pivot tablolar üzerinden chart çizmece, Countif/Averageif/Sumif gibi fonksiyonlar, vaktiniz varsa VBA/Macro.

Yukarıdaki arkadaşa katılıyorum özellikle pilotlar ile vlookup, if gibi sık kullanılan fonksiyonları youtubedan araştırın.

Vba macro özellikle belirtilmediyse ona bakmanız gerek yok, sadece internet ten hazır kod bulup nasıl çalıştıracağınızı öğrenin yeter, 20 dk ayırsaniz yeterli çünkü macro ya gelene kadar excel derya deniz. Fonksiyonlara, pivot tablolara ve chartlara özen gösterin.

VLOOKUP / Düşeyara kesin sorarlar

Biz de 70-80 saat çalıştığımız zamanlarda bile timesheeti 40 saat olarak doldururduk, mesai ücreti de yoktu, ama yoğun zamanlara karşılık şirket sorgusuz sualsiz izin verirdi, yıllık izne ek olarak. O yüzden pek itiraz eden de yoktu.

E tabii yarın bir gün birileri dava açabilir, fazla mesai yapıyorduk ve fazla mesailerimizi ödemiyorlardı diye. Kabak gibi ortaya çıkardı o zaman.

Buradan sonrasını olmayan hukuk bilgimle sallıyorum:
Amma velakin iş mahkemeleri işçinin yanında olmaya meyilli. Yani tanık, mesai dışı mailleşmelerin kanıtlanması, saatin de görülebileceği şekilde ekran görüntüsü almalar da davalarda işe yarıyabiliyor diye "biliyorum".

Native Speaker işi mühim bence. Maddi durumunuzu bilmiyorum ama ABD'ye gitmenizi salık veririm. Ek olarak Memrise kurslarına baktınız mı hiç?

fazla ertelemenin anlamı yok, bu yıl başlayacak şekilde planını yap. toefl gibi sınavlarda sınav yöntemine iyi çalıştığın takdirde bile 5-10 puan yüksek alırsın. 16 puanlık farkı 3.5 ay ingilizce çalışmayla kapatabilirsin.

Biraz daha açarsam eğer 2 seçeneğim var bu konuda tavsiye istiyorum. Maddi olarak sorun yok bir burs kapsamında oluyor her şey.

Toefl skoru 74 olan İngilizcesi yeterince iyi olmadan mastera başlamaya çekinen birisi için;

Seçenek 1: 3.5 ay ABD dil kursu + Eylül 2019'da master başlangıç
Seçenek 2: 4 ay Türkiye'de dil kursu + 6 ay ABD dil kursu + Eylül 2020'de master başlangıç

Bu konuda tavsiye bekliyorum. Sizce 1 yıl kaybetmeyi göze almalı mıyım? İngilizcemin iyi olması ve master yıllarımda sorun yaşamamam için ABD'de 3,5 ay yeterli olur mu?

Bence mastırı ertelemeyin, ihtiyacınız olan ingilizceyi mastır sürecinde de öğrenirsiniz çünkü. Erasmusta bile 2-3 ayda çatır çatır konuşabilmeye başlamıştı insanlar. TOEFL'dan 90'ı alabildiğiniz anda mastıra başlayın derim. Hollanda zaten süper ingilizce konuşulan bir yer, dersleriniz de ingilizce olacaktır.

Ha ama maddi sorun yok, gidip gezerim en kötü doya doya diyorsanız, mastır başlayana kadar keyif yaparım diyorsanız bir de konuyu o açıdan da değerlendirebilirsiniz. Elin Amerikalısı, Avrupalısı sırf keyfine 'Gap Year' yapıyor, bizler geçim derdi yüzünden yarış atı gibi checkpoint kovalıyoruz. Benim en büyük pişmanlıklarımdan biri üniversitede hazırlık okumamış olmak.

Bence maddi sıkıntı yoksa 4 ay Türkiye'de dil kursu + 6 ay ABD. Hem çok iyi öğrenirsiniz, hem de farklı bir tecrübe olur.

Toefl'da 74'den 90'a iki ay sınavın püf noktalarına çalışarak bile çıkarsınız zaten.

the beatles - sgt. pepper's lonely hearts club band

kapağıyla olsun şarkılarıyla olsun çocukken aklımı alan albümdür.

The prodigy - the fat of the land

hakan kursun - kaos
king crimson - In The Court Of The Crimson King

dire straits : Money for Nothing , Sultans of Swing

Barış Manço & Kurtalan Ekspres - Sözüm Meclisten Dışarı
Pink Floyd - Wish You Were Here
Rolling Stones - Aftermath
Sting - ...Nothing Like The Sun
Toto - Toto IV
Sezen Aksu - Deliveren
Levent Yüksel - Med Cezir

Ara ara tamamını, sık sık içerisinden bir ya da birkaç şarkısını dinlediğim albümler bunlar; ilk anda aklıma gelenler olarak.

Aynı hastalık bende de var maalesef.

Radiohead - Ok Computer

sagopa - kits, bunun gibiyi geçtim buna yakın bi albümü şu an sagopa bile istese tekrardan yapamaz.

air - moon safari

aslında çok var,

teoman - o
the doors - best of
tarkan - karma
devendra banhart - smokey rolls ..
the last shodow puppets, ilk albüm
oasis - definitely maybe
rihanna - anti
.
.
.

sertab erener - lal
levent yüksel - med cezir

Tool - 10.000 Days
Oasis - Definitely Maybe
Radiohead - Ok Computer
Nirvana ve Alice in Chains Mtv Unplugged

dire straits : Money for Nothing +1
bugün iyi müzik dinlememde başlangıç albümüdür.

levent yüksel - med cezir

Joy division - Closer, Here are the young men, Unknown pleasure
Dark tranquillity- Atoma, the gallery
Dead Combo- Lisboa Mulata
Calexico- Algiers
Tindersticks - Curtains, Tindersticks

The night at the opera

Dream Theater - Metropolis Part 2: Scenes From a Memory

Bu sene albümüm 20. yılı temalı turları var.

çok fazla var ya.. 1 tane yazacaksak in solitude'un sister'ı derim. ama buna gelene kadar dolu favori albümüm var, söz ve beste açısından takdir ettiğim bir dolu albüm ve tabii hiçbiri beni bunun kadar etkilememiş bir dolu albüm. :D

Açık. Pek bir zararını görmedim.

Son görülme de mavi tık da kapalı.

ne var ne yoksa açık bende.

kapalı olmasına öyle alıştım ki insanların ne zaman girdiğimi görmesi çok özel bi bilgiymiş gibi geliyor şu an. onlara ne yani?

normalde açıktır ama şu aralar kapalı, niye whatsappa girdi de mesajımı okumadı demesinler diye.

benim de uzunca zaman açıktı ama bir ara annem iyice bunaltınca kapattım. online olmuşsun cevap yazmamışsın diye diye

Son gorulme kapali mavi tik acik

acik birakiyorum. her sey acik zaten.

Açık.

hep kapalı oldu. ihtiyaç duymuyorum.

İkisi de kapalı, ben de açanları anlamıyorum. Özelimiz sonuçta.
Bi de gördün cevap vermedin triplerinden kurtulmak için. Ya da mesajımı biri görüp cevap vermezse tribe girmeyeyim diye. Karşılıklı.

Ezelden beri kapalı.

Çağımızda özel hayatın gizliliğine yapılmış en büyük saldırıdır bu son görüldü, okundu, yazıldı bilmem ne. Kime ne zaman ne yazacağımın, kimin ne dediğine ne zaman vakit ayıracağımın hesabını birilerine vermek zorunda kalmak inanılmaz sinir bozucu. İnsanoğlu o kadar aymaz bir canlı ki teknolojiden kaçmak durumunda kalıyoruz yeminle.

hepsi açık

Açık

hayır, hiç bi zaman da açık olmadı.

Kapalı

kapalı tabiki de. mavi tık açık. bir ara son görülme açıkken çok bakıyordum insanlarınkine ya da ilişkide olduğum kişilerinkine. kapatınca kafa rahatlıyor. şuan kimse umrumda değil.

açık.

mobydick +1

açık değil. niye insanlar kaçta girip çıktığımı görsünler ki? kendimi gece 12 de eve girerken, mahallenin teyzelerine yakalanmış gibi hissediyorum öyle olunca.

Açık.

Birilerine ulaşmam gerektiği zaman telefonla aramak yerine Whatsapp'tan son görülmelerine bakıyorum, yakın saatlerse hmm demek ki Whatsapp'ı aktif kullanıyor, burdan yazayım telefonda yüz göz olmayaıym şimdi diyorum. Mail veya SMS'ten daha hızlı.

Annemleri arayıp ulaşamadığım zaman bi süre sorna whatsapp'a bakıyorum girmişler mi diye. Girmişlerse demek ki iyiler bi sorun yok diyorum, saat farkı yüzünden arayamıyorum sık sık, uyuyor oluyorlar filan.

açık, kapalı olması için bir sebep yok.

Evet. Bazen 24 saat bakmadigim oluyor.

Açık benim son görülme de mavi tik de. Başka açılacak şeyler varsa onları da açayım.

Birinin mesajına cevap vermek istemiyorsam, görüyorum ve cevap vermiyorum. Öbür türlüsü garip geliyor. Yani ben cevap vermeyeyim ama karşıdaki okuduğumu bilmesin. Saçma değil mi bu? Birine cevap vermeyi istemiyorsam, o da bunu bilebilir, sorun yok. Kimse de gördün niye cevap vermiyorsun demedi. İlla ki bir zaman sonra cevap veririm ama. Eğer ortada bir taciz yoksa, sürekli olarak rahatsız edilmiyorsam o kişi tarafından, neden sorduğuna cevap vermeyeyim? Olumlu ya da olumsuz cevap vermemek garip geliyor. O an vermeyebilirim tabii. Müsait değilimdir, içimden gelmez ya da başka nedenler olabilir. Ama bir zaman sonra veririm.

Kapatan insanları da anlamaya çalışmıyorum. Yani bu bir özellik. Kullanmak istemeyebilir bir sebeple. O kadar abartılacak, üzerine düşünülecek bir şey olduğunu sanmıyorum. Ama bunun özel bir bilgi olduğunu düşünmüyorum. O an bir uygulamayı kullandığını birinin bilmesi neden özel olsun ki?

Son görülme yüzünden baskı görüyorsa biri bir şekilde, sorun son görülme özelliğinin açıklığında değil, aslen.

Son görülmeyi kapatmak msn zamanındaki çevrimdışı oturum açmaya benziyor.
Açık bende.

hepsi açık bende. kendimizi bu kadar özel, biricik, en biricik, en önemli falan zannetmeye lüzum yok. kaçta online olduğumu, mesajı okuyup okumadığımı birilerinin bilip bilmemesinin nasıl, neden ve ne önemi var? bu konuda trip yiyorsan sorun arkadaşlık veya sevgililik ilişkinde, uygulamada veya bu özellikte değil bence.

müşterilerde belli bir saatten sonra mesaj atarsa, çok acil bir durum olmadığı sürece ertesi gün mesaim başlayana kadar yanıtlamıyorum. böyle yapınca ne demek istediğimi anlayan müşteri bir daha abuk bir saatte mesaj atmıyor zaten.

açık mı değil mi bilmiyordum, baktım; açıkmış.
başkalarınınkine bakmıyorum

Çok merek ettiğim birşey var okdr insan zaman ayırıp cevap yazmış neye göre kime göre tikledin acaba. Bazı açıklar tikli bazıları tiksiz vs. Hadi kapalı diyenleri sevmeyip saygı göstermeyip tiklemedigini varsaysam bile manasiz bir tikleme durumu mevcut.

Decathlon’daki yeter. Çadırdan önemli olan şey içidir. Güzel bir battaniye, yedek eşofman, kapşonlu vs alın yanınıza. Geve 1-2 saat hava baya baya soğuk olur, önlem alın.

bende aynı model 5 kişilik çadır var bana soracak olursanız büyük alın. mesela tek kalacaksanız 3 kişilik alın. bende 5 kişilik var 2 kişi çok rahat kalıyor. içine mobil buzdolabı büyük sırt çantaları yiyecek içecek vs hepsi de sığıyor.

Kamp alanina yuruyerek mi ulasacaksin?
Kampta minimalist mi olacaksin
Kamp mevsimin yaz mi olacak
Ve hep tek mi olacaksin bunlara gore bir sey bakalim

Hocam benim bi defa dilim yandı, yerinde gidip görmeden almıyorum artık. Siz de bi bakın, kontrol edip öyle alın bence.

@unabomber
Ulaşım araçla, nisan sonu foçada. Ama yazın da almışken kullarınım bi iki kere. İçinde geceleri uyuyabilsek ve iki kişi sığsak yeter. Daha önce bu tarz etkinliklere dahil olmadığım için ne beklemem gerektiğini pek kestiremiyorum açıkçası.

Bütçem 150-200 seçeneklerimden görüldüğü üzere. Ama yok olmaz bunlar denirse 300’e zorlayacağım kendimi. Sanırım daha fazla yukarı çıkamam.

2 kisiyseniz 3 kişilik bir çadır almanız konfor sağlar. Ayrıca çift katlı olmasına dikkat edin, diğeri terleme yapar ve düzgün havalanmaz. Bu minvalde sonuncu.

2 kişilik denilen çadırlar yatay olarak gerçekten de sadece 2 kişinin sığabileceği çadırlardır, eşya koymaya yeriniz kalmaz, eşya koyarsanız 2 kişi rahat edemezsiniz. Arpenaz'ın 2+ olanları vardı bir zamanlar, çadır girişinde daha uzun tenteleri vardı, bu sayede eşyaları çadır girişine, tentenin içinde kalacak şekilde bırakıp içerde kendinize alan yaratabiliyordunuz. Sitede bulamadım şimdi ama yakınızda dechatlon varsa gidip sorabilirsiniz.

Araç ile gidecekseniz yine Decathlon'da kolay kurulumlu (2 seconds) çadırlar var, taşıması amelelik ama kurması gerçekten çok rahat. Bütçeniz yetiyorsa ya da az bir fark varsa, kamplara araç ile gitmeye devam edecekseniz mutlaka bakın.

Ek olarak, genel olarak yazın/ılık/sıcak havalar için Decathlon'da Fresh&Black serisi var. İç tarafı simsiyah, dolayısıyla ışıktan ve ısıdan koruyor, güneş altında bile olsa çadırınız sıcaktan bunalarak uyanmıyorsunuz, konforu epey arttırıyor. Dezavantaj olarak beklediğinizden daha geç uyanabilirsiniz.

Ben olsam bütçem elverdiğince 2 kişilik Fresh and Black, 3 kişilik Fresh and Black veya 3 kişilik 2 seconds Fresh and Black alırdım, ki sonuncusunun fiyatı sanırım 700 liraları geçti :(

arpenaz 2 uygun bence. evolite tek katli gordugum kadariyla. yazin kullanacak olsaniz bile cadiriniz cift katli olsun ki icerde olusan nemi disari atabilsin cadir. yoksa cadir yuzeyine degen esyalariniz hep islanir.

2 kisilik olan ile 3 kisilik arasinda bir kilo fark var. her zaman arac olmayabilir, hafif malzeme candir. esyalar da her turlu ayak ucuna, cadirin dis bagaj bolumune sigiyor. cadir uyumak icin ayrica, cok genis olmasinin bir anlami yok bence. kimisi cadirda oturur vaziyetteyken rahat etmek ister, onun icinde dom tip uygun zaten. 2 kisiligin yuksekligi 105cm. kis kampi yapacak olsaniz su gecirmezlik degeri falan onemli olurdu ama bunlar yaz kamplarinda isinizi gorur.

iki kişilik çadır tek kişi içindir. 3 kişilik 2 kişi için.
iki katlı olması, alt katın fileli olması önemlidir. ilk başta ucuz diye alınan çadırlar, sonra kampı seven kişiler için tam bir çöpe dönüşecektir.

Düşük de olsa ciddi riskleri olabilecek bir işlem. %20 lerdeyken bu riski almak değil de düzenli kontrollerle bu riski artmadan fark etmek daha mantıklı.

anjiyo tespit için kullanılıyor, gerekirse stent falan takıp müdahale ediyorlar. bir de bt anjiyo var risksiz ama biraz radyasyonlu.

anjiyo bir tür görüntüleme işlemidir, herhangi bir şeye fayda etmez. mr gibi, röntgen gibi düşünün. görüntüleme yapılır, sonucuna göre tedavi şekline karar verilir. tek başına anjiyo tıkalı damarı açmaz, hangi damarın ne kadar tıkandığını tespit etme işine yarar sadece.

anjiyo esnasında damar yırtılması gibi riskler olduğu için durduk yere yaptırmanız gereksiz. damar %20 tıkanıkken anjiyo yapınca açılacak gibi bir durum da yok.

Bir eczaci tanidigim avrupa ulkelerinden biri ya da amerika da anjiyonun cekap icine dahil bir goruntuleme oldugunu soylemisti.

30 yaş üzeri herkese anjiyo yaprsanız, hemen hemen herkesin koroner damarlarda ufak da olsa daralma/plak görürsünüz. tıkanıklığın boyutu ve daha önemlisi plağın stabil olup olmaması önemli. Normal anjiyo girişimsel bir işlem ve kontrast kullanılıyor, hasta ışın alıyor.

%50 tıkanıklıkta anjiyo yapmıyo doktorlar (taze bilgi - 1 haftalık)

mobil operatörünüzün web sitesinden sim kart bilgilerinize ulaşabilir, son hareketleri görebilirsiniz. orda yazar belki.

elalem gidiyor ceviz kütük dilimlettiriyor, formika frezesi ile içini dışını oyup saksı yapıyor 300 500 den koyuyor, ee koyduklarına göre satılıyor demek ki.

i.hizliresim.com

Ahşap oyuncak.

google'a "handmade wood products" yazınca çıkanlar güzel fikirler verebilir.

Bu ses bombası, hoparlör gibi aletleri nostaljik radyo tasarımı içinde satiyorlar ve sırf tasarımından dolayı çok ilgi görüyor.yaslilar kendileri için orta yaşlılar hatıra için vs alıyor. Buradan yola çıkarak: Gemi, radyo, fotoğraf makinesi şekilli hediyelik eşyalar insanlara her zaman cazip gelir, romantik ve nostaljik bulunur.bu şekillerde bişey üretip eskitme görünümlü boyalarla boyayıp çok rahat satarsiniz meraklısına

sabun olabilir.

İçinde pektin ve de glikoz şurubu olmayan reçel yaparsan ben alırım.
Ama öyle üzerine kenarına dantel yapılmış bi parça çuval bezi iliştirip, eşek yüküyle para istemeyeceksin. Fiyatı makul, mantıklı olacak.

Kuksa

Ev yapımı reçel marmelat kavurma yoğurt yapıp bir pazarda satılabilir. Ya da moda gibi yerlerde sokak tezgahı açıp.

kuksa demeye geldim. yapıp satanlar var bisürü. ben almam ama. ahşap oyuncak da güzel fikirmiş onu alabilirim, hatta böyle puzzle/tangram gibi olan bişey yapabilirsen tadından yenmez, misal: www.google.com

Abi uygun fiyata büyüük çoook büyüük boy ahşap çerçeve yapma şansın var mı kaça olur 80x120 mesela

Luletasindan pipo olabilir belki

Kapalıçarşı’ya bakabilirsiniz. Hediyelik eşya konusunda oradan iyi bir yer yok türkiye’de.

@Pertev nail, maalesef İstanbul'da değilim. Ankara'da 1 gün kalma ihtimalim var ama.

Ankarada olacaksaniz kizilaydaki pasabahceye bakin. Orada guzel seyler oluyor. Gerci siteden veya herhangi bir pasabahceden de alabilirsiniz. Istanbul temali bardaklar var. Nazar boncugunu da pasabahceden alabilirsiniz. Oyle yani. Ben olsam pasabahceye bakardim. Kagit uzerine koymalik guzel agirliklar var. Yine ayni sekilde buyutecler var.

gideceğiniz ülkeyi bilmiyorum ama üniversiteyi amerikada okudum. profesör öğrenci ilişkileri çok hassas.
benim gördüğüm master veya doktoraya başlarken bir hediye alınmaz. doktora sürerken bir hediye alınmaz. kabul etmeme ihtimali de hayli yüksek.
diploma alındıktan sonra, ayrılmadan önce bir şeyler alınabilir.

@cedex, şimdi siz öyle deyince emin olamadım. Ayıp ya da adaba aykırı olarak algılanacağını sanmıyorum aslında ama mahçubiyet yaratacağı için kötü olabilir şöyle bir düşününce. Benimkisi biraz da Türkiye'den bir anı olsun onlarda düşüncesi. Bi sorayım onu buradaki hocalarıma. Teşekkürler.

Mithatpasa caddesinde geleneksel el sanatlari diye bir magaza var. Caddeden inerken solda kaliyor. Oraya bakin mutlaka.

Cedex'in de dediklerini dikkate alarak yenebilecek bişeyler götürmenizi öneriyorum ben de, misal kaliteli bir lokum.

yaşadığınız yere yakın kütüphane varsa ordan da alıp okuyabilirsiniz ücretsiz bir şekilde. devlete bağlı tüm kütüphaneler için bkz: earsiv.gov.tr

Kütüphane +1

anova tek bir grup verinin birden fazla durum altında incelemesi için var. misal a noktasından b noktasına gitme süresi (bağımlı değişken) yağmurdan, çamurdan, kardan, buluttan, sisten (bağımsız değişkenler) etkilenir mi sorusunun cevabını verir. yağmur yağması bişeye bağlı değildir ama a noktasından b noktasına gitme süresi havanın yağmurlu olup olmamasına göre değişkenlik gösterebilir.

size t-testi lazım gibime geldi ama her bir veriyi diğer tüm verilerle kıyaslamanız lazım sanırım, 184x184 adet t testi yapıp sonuçları yorumlamalısınız şayet yanlış anlamadıysam soruyu.

@taurina cevabınız için teşekkür ederim :)

Şöyle yapsam olmaz mı? Frequencies analizinden 4 aralıklı bir pie chart oluştursam. Sonucunda örn her grup en az %25 ise bunu belirterek herhangi bir aralıkta kümelenme olmadığı ve farklılığın olduğu söylesem?

"184 kişinin puan ortalaması bir x puanından manidar olarak farklı mı?" sorusu için tek örneklem t-testi

Bunun dışında, her bir kişi için Z puanı hesaplayabilirsiniz. Z puanı size, her bir kişinin ortalamanın kaç standart sapma uzağında olduğunu söyler.

Kümeleme analizi ya da diskriminant analizi yaparsanız da kişileri puanlarına göre gruplara ayırabilirsiniz.

Tek Yönlü ANOVA'nın yaptığı, ikiden fazla grubun ortalamasını karşılaştırmaktır. Alt-orta-üst sosyoekonomik düzeydeki kişilerin puan ortalamalarını karşılaştırırsanız ANOVA lazım olur.

fırında çok güzel balık yaparsın.

1 levrek veya çipura al. fırın tepsisine yağlı kağıt ser, balığı üzerine koy. sonra balığı zeytinyağı ile marine et. yani sağına soluna içine yağ sür (ne çok vıcık vıcık olsun, ne de kuru kalsın). kırmızı toz biber, tuz ve karabiber sür sonra üzerine biraz. bunu yapman maksimum 5 dk. at fırına 180 derecede pişir, yaklaşık 25-30 dk sonra enfes balık yersin.

balikla bir de balik corbasi olabilir.

yutup kanali olarak refika ve cakal lezzetler

hazir manti (markette kuru olarak satilan degil de sarkuteri gibi yerde kilo ile satilanlar)

lavas ile delirmeceler (cakma pizza, cakma lahmacun vs.)

hazir yufka ile tava boregi

türlü yap işte sebze yersin

patates, soğan, kırmızı biber, havuç (veya arzu ettiğiniz başka şeyler). bunları iri iri doğrayıp bir kaba alın, üstüne 2-3 kaşık zeytinyağı, bilimum baharat ekleyip karıştırın, sonra bir tepsiye yayın. aralarına ltavuk goğüs, dana bonfile, kuzu külbastı, somon, levrek, ıstakoz, artık hangi ete erişiminiz varsa alıp yerleştirin. 200 derecede fırına verin, 40dk sonra Fırında Sebzeli X isimli yemeğiniz hazır.

Koskoca İtalyan mutfağını tavuk ve makarnaya indirgemiş olmandan başla bence.

açken sen sen değilsin. öncelikle karnını doyur ve önümüzdeki 3 gün için en az 4 çeşit zeytinyağlı yap. hepsi pişme süresi dahil 2 saati geçmez. üstelik zeytinyağlı yemekler bekleyince daha lezzetli olur. pırasa, enginar, yoğurtlu havuç, kabak borani, mücver, bakla, pazı gibi gibi. şu an tam zamanı olan bu ve benzeri sebzeden müthiş lezzetli zeytinyağlı yemekler yapar akşamları zevkin doruklarına çıkarsın.

dana kuşbaşı al. yarısı kadar da kuyruk yağı al. kavur. yanına da çoban salata patlat. lezzet patlaması...

Kartın üzerinde temassız logosu varsa bankayla görüşün açarlar. Logo yoksa yine bankayla görüşün temassız özellikli kart isteyin.

trink yazar logoda, genelde ön tarafta olur

logo filan yok ya. neyse bir müşteri hizmetlerini arayayim

Temazsız özelliği opsiyonel bişey, ilk kart talebinde bulunurken temassız da olsun demeniz lazımdı. Kartınızı temassızı içerecek şekilde yenileyebilirsiniz ama benim bildiğim Garanti bu işlem için sizden 10-15 lira ister.

@taurina, genellikle temassız istiyorum diye özellikle belirtilirse o şekilde yolluyolar. bi de para istemezler değişim için. bi kaç hakkın var kayıp, yenileme durumlarında.

bildiğim kadarıyla kredi kartında temassız olmuyor.
banka/para card'da oluyor temassız.

ayrıca bende de garanti bonus ve paracard var ikisinde de yok temassız.(ben belirtmedim)
akbank neo para kartında var ama (ben belirtmediğim halde)

bana normal kart verip, ardından trnik özellikli kartınızı gönderiyoruz dediler. para da istemediler. imdi ikisini birden kullanabiliyorum kartların. trink olmayanı iptal etmediler.

bonus kartın temassız özelliği olan "trink" kart var. bankadan isteyin ücretsiz gönderiyorlar.

bende bonus kredi kartı var temazsız, üzerinde de temazsız simgesi var. Bence başvuru sırasında gözden kaçmış, başvuru yaptıran görevli de özellikle sormamıştır belki. yenilemek lazım

taksim, beşiktaş civarında uygun olur. tarlabaşı olmasın, taksimin arka sokakları olmasın.

airbnb baksanız? daha güvenli olur

kesinlikle airbnb’den bak. iyi bütçe ayırmışsın. 400 gibi bir rakamı sağdan soldan bulacağın çakma dairelere verme. bir otelci olarak çoğu airbnb işletmesinin de aynı şekilde kimlik talep edeceğini düşünüyorum ama bu durumu önceden konuşabilirsin.

airbnb +1. günlük kiralık evlerde fuhuş yapıyorlar damgası yiyebilirsiniz.

airbnb mantıklı hocam. taksim beşiktaş olmasın bu arada bence ordaki evlerin çoğunda gizli kamera vardır muhtemelen.

Gerçi hepsinde vardır gibi geliyor bana ama.

1 yaşında bebişe ne alsanız sevinir. Annesine sorup ihtiyacı olan bir şey almak en mantıklısı.

ben genelde yaşına uygun fisher price gibi üreticilerin ürettiği eğitici oyuncaklar alırdım yeğenlerime. büyüdüler de kitaplara terfi ettik neyse ki.

şu oyuncak elinizde yoksa mutlaka, kesinlikle, naapın edin, alın. hayatımda gördüğüm gelmiş geçmiş açık ara en en en eğitici oyuncak. yaşına da uygun. alfabesi, sayıları, renkleri, organları, şarkıları sürüyle eğitici içeriği var, konuşmasına müthiş destek olur:
www.e-bebek.com

o olmazsa yürümesine destek olacak şu tarz ittirmeli bişeyler düşünebilirsiniz, yaşına göre tam zamanı:
www.e-bebek.com

o da olmazsa bilimum ahşap oyuncak, puzzle, ona özel tabak/bardak/çatal vs.

oyuncak mikrofon alip gerisini buyuyunce daha pahali alisverisler yapmak uzere hesaba yatirin. ilerde play station, laptop, telefon falan isteyecek nasil olsa.

Ocarina.

ney

ukulele, ney, kazoo
pan flut, Xylophone

tv ile alakası yok bence de. sinyalden.

bilgisayarı falan başlayıp başka bir yayın izleme şansınız yok mu emin olmak için?

tivibu gibi bir streaming sistemi üzerinden izliyorsanız normal. tv ile alakalı değil +1

Bunun tv ile ne ilgisi var hocam.

h&m

kafeingo, kahve satıyorlar

Sahibinden.com var,alışveriş yapınca banka şifresi iyzico ismiyle geliyor.

Decathlon öyledi diye hatırlıyorum.

oleolog.com

daha önce hiç düşünmediğiniz kavramları size düşündürttüğü için bence diğer her şeyden sıyrılıyor. haftalarca düşündürtecek cinsten bir yapım. benim açıkçası aklımı aldı.

Henüz bitirdim ben de seriyi. Öyle alıp baş tacı edemem ama gerçekten farklı bir havası var bunu sağlayan bir kaç etken var; öncelikle her bölümü farklı biri çekiyor ve böylelikle bir seride sabit bir anlatıma, sabit çizgilere bağlı kalmıyorsun farklı tatlar farklı lezzetler alabiliyorsun. E hal böyle olunca "lan bir sonraki bölümde ne anlatacaklar acaba" diyorsun.

Bir diğer konu da kimi 8 dakika kim 16 dakika. Yani birinin aklına bir fikir gelmiş ama altı dolsun diye uzun uzun sahneler koymuyor. Anlatmak istediğini anlatıyor ve çıkıyor işin içinden.

Biraz da netflixte olmasından dolayı fikirin ve istenilenin anlatılma kısmının daha az sansürden geçtiğini düşünüyorum. Bu da kasıntı sahneler yerine daha rahat bir anlatım çıkartıyor karşımıza buna en güzel örnek bence şampanyalı sahne.

Bir bölümde komik figürler komik çizgiler varken bir başka bölümde resmen "ulan bunlar gerçek insan mı!?" diyebiliyorsun.

Durum özetle belirli sınırlar olmadan, istenildiği kadar bir işin anlatılmasından kaynaklı bence.

kısa animasyon filmlerini birleştirip film yapması değişik bir konsept ama içerik olarak hiç de değişik bir iş değil maalesef. bi kaç bölüm hariç hepsi ya daha önce 1500 kere işlenmiş klişelerin 1501. işlenişi ya da belli başlı filmlerden esinlenmiş hikayeler

ben animasyon olarak çok etkilendim, izlediğim diğer animasyonlara kıyasla çizim mi diyeyim ne diyeyim artık onun kalitesi çok çok yüksek, öyle ki izlerken bazı karakterleri gerçek insan sandığım oldu, hmm insan + animasyon karışımı yapmışlar dedim, öyle değilmiş. animasyonmuş hepsi. en son L.A. Noire oynarken animasyondan bu kadar etkilenmiştim.

ama dizinin işlediği konular bilindik şeyler, öyle vizyon açma, vauuuv etkisi yaratmadı bende açıkçası. o etkiyi black mirror yaratmıştı.

Back Street girls ve paradise pd de çok iyi Netflix de. Tabi rick And morty best of :))

Teknik olarak çok kaliteli işler tabi ki ama bence de içerik olarak "vay anasını" dedirten bir iş yok. Az buçuk film dizi izleyen insanların aşina olduğu konular hep. İzlenir tabi kötü değil.

serideki animasyonların hikayeleri hep güncel bilimkurgu yazarlarının kısa öykülerinden uyarlama bu yüzden benim daha bi ilgimi çekti.

www.wikiwand.com burada hangi yazarlardan alındığı yazıyor.

İlk bölümü izledim iyi yorumlardan ötürü. İzledikten sonra aklıma gelen tek şey o iyi yorumları yapanların 15 yaşında falan olma ihtimaliydi. 2 canevarın animasyon ile dövüştürülmesinin nesi güzel olabilir biri bana açıklasın hele.

sudoku
i love hue
pako 2
pako forever

fruit ninja

Ikisini de yapiyoruz ama zaman zaman bir seyleri unutuyorlar sonra getiriyorlar. Ikisi de unutuyor.

Migros'tan yapıyorum her hafta, çok memnunum. Daha az zaman alıyor. İndirimleri, kampanyaları sakin gözle incelemek iyi oluyor. Fiyat karşılaştırması yapmak kolay.

Migrosta Carrefour'da güvenli ikisinde de sorun yaşamadım

yıllardır severek kullanırım, kendi tecrübelerimde Migros hep daha iyi çıktı.
avantajları bol bol zaman kazandırması

Bir avantajını görmedim ama Migros’tan memnun kaldık hep. Sadece sanal market sayfasının arama kısmı biraz saçma çalışıyor gibi geliyor bana. Markette dolaşarak almayı tercih ederim ama zaman kazandırması açısından kullanıyoruz yine de.

Yaptim. Avantaji yok pek.

ikisini de yıllardır çok severek kullanıyorum.
insana çok zaman kazandırıyor.

Migros bence de genel olarak biraz daha iyi, ama Carrefour da son dönemlerde çok iyi.
biraz da oturduğunuz bölgedeki marketin kalitesine bağlı.

migros sanalmarket kullanıyorum benimkileri unutmuyolar hiç, tek sıkıntı ne zaman geleceğinin tam belli olmaması 2 saat beklyorsun zaman kazancı pek olmuyor yani.

Zaman. Markette geçireceğin zamanı başka işlere harcıyorsun. En büyük avantaj.

sağlıksız tarif istiyorsanız, yumurta ve una bulayarak karnabahar kızartması yapın. Yanına da sarımsaklı yoğurt ımmıh.

sağlıklı tarif olarak yoğurtlu karnabahar haşlama +1

yemek.com

çakma mantı!

dünyanın en kolay yemeği olabilir.

karnabaharı ufak ufak kesin, lokmalık boyutta olacak şekilde. tavada biraz yağ ile soteleyin, 5-10dk kadar, istediğiniz gibi baharat ekleyin. sonra bir tabağa alın, üzerine sarımsaklı yoğurt. biraz da yağ/salça/sos/nane filan gezdirdiniz mi alın size mis gibi mantı!

afiyet olsun

karnabahar kisiri diye bir seye denk gelebilirsiniz. onu yapmayin demeye geldim. karnibahara yazik.
mucveri olur.

Beşamel sos yapıp, üzerine kaşar rendeleyip fırına verin <3 öncesinde karnabaharı bir süre buharda pişirin ama.

mösyo şokolanın tariflerinde bi Karnabahar nugget tarifi vardı. basit ve lezzetli duruyor.

sabitlediği storyler'de kbahar nugget diye belirtilmiş. görselli olarak bakabilirsiniz tarife: www.instagram.com

Ben de sevmiyorum. Ama sizin saydığınız etkenlerden dolayı değil. Çok kısa açıklamak gerekirse, tembel olduğum için çalışmayı sevmiyorum.

bezgin bekir sen misin?

sevmedigin isi yapiyorsun o yuzden bu sekilde hissediyorsun, ama etrafindaki insanlarin buyuk cogunlugu isini sevmeden yapiyor, o yuzden calismak zor geliyor. isini severek yapanlar da azinlikta, onlar mutlu

hazır sorumluluğun ve maddi sıkıntın yokken mesleğini değiştir.

ben varım. güzel ortamda güzel denebilecek insanlarla çalıştım 6 sene. iyi de kazanıyordum. iş temposu bazen hayvan gibi yoğun olsa da (haftada 70+ saat çalışmak gibi) projeler bitince kafa izni filan veriyorlardı. proje esnasında izin kullanmak fln da mümkündü. öğlen işin varsa çık hallet gel, sabah kaçta gelirsen gel, istersen evden çalış yeter ki işi hallet modeli ile oldukça rahat bir ortamdı. başarılı, işini düzgün yapan, sevilen de bir çalışandım.

ancak, çalışmak olgusundan bayaa bayaa nefret ediyorum. iş ile alakalı değil bence, ben genel olarak çalışmayı sevmiyorum. başka şirkette başka yerde başka insanlarla başka imkanlar altında da çalışsam yine sevmeyeceğim. sebebi de ÇOK FAZLA ÇALIŞIYORUZ. haftada 3-4 gün, günlük 4 saat filan olsa o zaman seve seve çalışırım, çalışmaktan ziyade oyalanmak gibime gelir. ama haftanın 5, yoğun zamanlarda 7 günü, 40-45 saat, yoğun zamanlarda 70-80 saat, trafiği yolu suyu elektriği derken sevilecek bir yanı kalmıyor malesef. hayatımı sömürüyor çalışmak. içinde bulunduğumuz çalışma modeli sıkıntılı.

hatırlıyorum bi kere kar yağdı, servisler 9.30ta aldı çalışanları, 10 gibi ofisteydik, 14:30da da çıktık yine kar sebebiyle. MUH-TE-ŞEM bir gün olmuştu, yapacağım bütün işleri de yapmıştım. 15:00'da evdeydim, çıktım sahilde yürüdüm kitap okudum, film izledim vs ve hala saat 6 bile değildi. bir sürü şeye zaman kaldı. çalışma hayatımın en güzel günüydü desem yalan olmaz.

bu şekilde az çalışayım desen part time çalışma opsiyonları var. az çalışıp bol bol zamanın oluyor ama bu sefer de o bol bol zamanı değerlendirecek yeterli paran olmuyor. bu da böyle yaman bir çelişki. mecburen razı oluyoruz o yüzden aynı modelde çalışmaya devam etmeye. işi sevdiğimizi fln sanıyoruz ya da hayatta yapacak başka hiç bir şeyimiz olmadığı için (çünkü vüzyonumuzu geliştirecek zamanımız da paramız da imkanımız da yok) işe odaklanıyoruz. halbuki yaptığımız şey birilerini zengin etmekten öte bir şey değil. özel şirketlerde şirket sahipleri ile hissedarları, devlette de malum kişiler zengin olup duruyor üzerimizden. biz ise işçiyiz işçi kalıyoruz. senede verdikleri 3-5 kuruş prime, 'Yönetici' gibi havalı pozisyon ünvanlarına, elimize verdikleri 'iş' telefonlarına, altımıza verdikleri arabalara fln tamah ediyoruz.

Kimse çok bayılarak çalışmıyor. Ancak babadan zengin ve çalışmak zorunda olmadığın için sana daha çok batıyor bu durum. Normal yani, yapacak bir şeyin yok.

Ben de hiç sevmiyorum. Zorla olan hiçbir şey sevilmiyor zaten.

Ben!

Ek: çalışma saatleri en yüksek ülkelerden biriyiz ve çok ucuza çalışıyoruz.

kendi birikmiş param ve babadan kalacak şeyler bana bir ömür yeter ama şimdilik durum bu.

diyebilecek bir hayatım olsa ne yapardım bilmiyorum ama şuanki durumumda it gibi çalışıyorum belli bir seviyeye gelmek için. sevmediğimi söylemreye cesaretim yok. yapmak zorunda olduklarım var sadece.

@photo85 e katılıyorum. ucuz iş gücü türkiye.

hiç sevmiyorum. Ne yazık ki çözüm bulamadığımdan mecbur çalışıyorum :/

yakın durumlardayız ama çalışmayı sevmiyorum diyemem. bunun sebebi de sanırım işsiz olmanın, adresinin belli olmamasının getirdiği iç kemirici huzursuzluğun, çalışmayı sevmemeye daha ağır basması. işsiz olma, sevdiğin işi kur diyecekler için de şöyle bişey var;

altın elbiseli adam'ın videolarını açıp izliyorum arada, birden fazla kez denk geldim muhabbetlerinde ve resmen üçüncü gözüm açıldı. adamlar diyor ki sevdiğin işi yapınca adı üstünde, İŞ, sevdiğinden şeyden de oluyorsun zamanla. bak işte bu çok ürkütücü. düşünsene. hobinden nefret eder hale gelmişsin. çünkü insan. çünkü problem. ne yapacaksın o zaman?

o yüzden çalışmayı sevmemeyi sevmek iyidir. söyleneceksin. stres atacaksın. arada da hayatını ne kadar yaşayabilirsen yanına kâr işte.

Var ben. Nefret ediyorum. İşe gittiğim her gün başım çatlıyor ağrıdan.

madem bu kadar iyiydi neden ayrıldınız?
eski ile beraber olunca ayrılık sebepleri tekrar ortaya çıkar ve yürümez. genelde böyle olur.

çok klişe olacak ama, sahiden yürümüyor ex'ten next olmuyor. boşa zorlama kendini.

ya da neyse dene ya içinde kalacağına dışına çıksın ne olabilir ki en kötü?

niye ayrıldınız

Aranıy o kadar iyi olsa ayrilmazdiniz.

Neden ayrıldığımıza dair keşke net bir cevap verebilsem. Ben çok seviyordum, onunla olmak hoşuma gidiyordu. Son bir ayda benden biraz soğudu gibime geliyor. Mesela ben oturuyorken benim olduğum odanın kapısını falan kapatıyordu. Ne bileyim mesela işten geliyorken hep alırdım onu metro durağından, beraber yürürdük duraktan eve 10-15 dakika. Bazen arabayla alıyordum, bazen yürüyorduk keyfimize göre. Sonra alma boş ver falan demeye başladı. biraz soğukluk vardı. Ben de sıcaklığıma karşılıksız kaldığım için sürekli kendimi yiyip bitiriyordum.
Arada diyordum derdin neyse konuş, istemiyorsan artık beni söyle gideyim vs. Hep hayır diyordu.
Bir akşam uyumadan önce dedim bana bir bak biraz konuşmak istiyorum, dedim bu aralar biraz soğukluk var, sebebini çözemiyorum, sen de paylaşmıyorsun bir şey. Ama ben eminim bunu da aşarız, ilerisi güzel olacak cart curt derin bir kaç cümle kurdum. Sonra hiç bir şey söylememişim gibi döndü telefonla oynamaya devam etti. Fiziksel olarak bile bir tepki vermedi. O an bana karşı hiç bir hissi yokmuş gibi hissettim. Gecenin bir yarısı her şeyimi topladım bastım gittim. 1 hafta bekledim hiç mesaj atmadı. Nereye gittin bile demedi. Ben ayrılmak istiyorum yazdım, ayrıldık.

30 yaşındasin, omrunun yarisinj harcamissin ve tek kullanımlik hayatini ziyan etmeye devam ediyorsun.

O kadar uzun yasamayacaksin, gecmiste yasamayi birak haci.
Soul mate iluzyonundan kurtul.

olma. tekrar ayrılırsınız.

"Sonra hiç bir şey söylememişim gibi döndü telefonla oynamaya devam etti. Fiziksel olarak bile bir tepki vermedi. O an bana karşı hiç bir hissi yokmuş gibi hissettim. Gecenin bir yarısı her şeyimi topladım bastım gittim. 1 hafta bekledim hiç mesaj atmadı. Nereye gittin bile demedi."

cevabını vermişsiniz zaten. böylelerinden hayat arkadaşı olmaz. yapmayın.

sanki kiz oturup senin ona geri dönmeni bekliyormus gibi soruyorsun. aradan bir sene gecmis. bence o baska birini coktan bulmustur bile. belki de senin soguk davraniyor dedigin dönemde bulmustu da söylemeye cesaret edemeyip kendince seni sogutup ayrilmani sagladi.
sanirim yoksunluktan (bu bahsettigim cinsel aclik degil) böyle hissediyorsun. yoksa su anlattigin ayrilis hikayesinden sonra yolda görsen yüzüne bakmaman gereken bir insan.

"hiç bir şey söylememişim gibi döndü telefonla oynamaya devam etti. Fiziksel olarak bile bir tepki vermedi."


"1 hafta bekledim hiç mesaj atmadı. Nereye gittin bile demedi. Ben ayrılmak istiyorum yazdım, ayrıldık."


valla okurken bana fenalık geldi ben konuşacam o kadar, o dötünü dönüp bana doğru gaz çıkaracak. sende iyi sabır varmış kardeş.

bence ona dön ve konuşturmayaca çalış. seninle beraberken birini bulmuş mu sor bunu direkt, eğer itiraf ederse: "ucuz fahişe de kapat telefonu."

sizle birlikteyken gonlu baskasina kaymis, akli karismis vs. anlattiginizdan bunu cikarttim ben. dolayisiyla aramayin. zaten siz ayrilmissiniz ve o sizi aramamis, o kadar onemli olsaydi onun icin de arardi.

ayrılık sebebini okudum ve kesinlikle aramaman gerektiğini söyleyebilirim.

Ayrılış şeklinizden onun sana karşı bir şeyler hissetmediği ortada. Bence arama, oluru yok o işin. Farklı insanlarla tanış, illa birisi olmak zorunda da değil. Zamanı gelince olur, bu kişiden olmaz ama. Bence hiç deneyip yorma kendini, üzülme de daha fazla.

ben yaptım 2-3 kez, sorun olmadı. hemen ay nı gün veya ertesi gün kargoya verdiler.

SSD kart aldım, sorun olmadı gayet düzgün şekilde ve zamanında geldi.

Gayet güvenli bir yer benim gözümde. Alışveriş yaptım sorunsuz.

sorun olmaz güvenle alışveriş yapabilirsiniz , benim çalıştığım firmanın yan kuruluşu .

Daha gudik bir isim bulamamışlar mı demiştim ben de, yine de alışveriş yaptım sorun yaşamadım geçmişte.

metraj, film
yol
iş
elbise/etek
saç
süre/zaman
göl
yazı

Çubuk

marlboro/parliament

Şoray uzun geliyor benim aklıma

Yol

Entry.
"Okuyacak durumum yoktu kardes"

Ve sigara.

İlk okuldaki soyadı Uzun olan arkadaş.

recep tayyip erdoğan.

şak, yao ming, kevin garnett, semih erden.

soyadı uzun olan yakın arkadaşım.

Cem onaran

uzun adam : rte

saç

ilk olarak akla ne geldiği zamana ve mekana göre değişir. mesela çalışırken akla "mesai" gelebileceği gibi, yakın zamanda yola çıkacak birisi için akla "yol" gelebilir. bana şu an yol geldi.

Otururken yere değen bişey, pascal hep diyor ya “boynuma dola” öyle bişey, bende var. Çok uzun olduğundan takılıyor biyerlere. Çok beğenen hatunlar oldu. Alıp yanağına yüzüne koyup ben bunla uyumak istiyorum diyorlar. Kışın sıcak tutuyor. Arada ayağıma bacağıma dolanmasa daha iyi olacak ama kısası da işlevsiz ya. Seviyom kaşkolumu..

kavak agaci

Bir metropol hikayesi
Acımak
İnsan ne ile yaşar
Hikayem paramparça
Yüzyıllık yalnızlık

Çavdar tarlasında çocuklar
Katya nin yazı
Papillon
İnce memed 3
Küçük Ağa

Ya bu en sevdiğin film kitap vs sorularını gördukçe şaşırıyor ve cevap noktasinda geriliyoum cidden. Insanlar nasil o güne kadar yuzlercesini deneyimlediği bir türde rahatça seçim yapabiliyor aklım almıyor. Size mahsus demiyorum, yanlış anlamayin. Ama şimdi bu soruyu okuduktan sonra aklima onca soru geliyor. Hangi tür, kuram mi roman mi oyun mu biyografi mi, otobiyografi mi? Hangi dönem, 1800ler mi 1900ler mi 2000 ve sonrasi mi? Dram mi, bilim kurgu mu, tarihi mi, sosyolojik mi, felsefi mi? Hele ulke bazinda olani var ki ona giremiyorum. Ben tikandim cidden.

Soruya ille de cevap vermek gerekirse:
Siyah deri beyaz maske
Onca yoksulluk varken
Açlık
Veba
Jane eyre

Ama bunlarin hiçbiri en sevdigim değil:/

Edit: Hâlâ oynamalar yapıyorum o denli bulanık benim için.

Karamazov Kardeşler
Gazap Üzümleri
Oblomov
Diriliş
Masumiyet Müzesi

Yüzyıllık Yalnızlık
Yabancı
Flaman Tablosu
Genç Werther’in Acıları
Büyücü’nün İlk Kuralı

suç ve ceza
beyaz geceler
ölüler evinden anılar
yeraltından notlar
genç werther'in acıları

Suç ve ceza
Yüzyıllık yalnızlık
Saatleri ayarlama enstitüsü
Tehlikeli oyunlar
Ruh adam

Huzur
Düşüş
Martin Eden
Yalnızız
Saatleri Ayarlama Enstitüsü

Entry-nick oldum. (Seriyi bir kitap olarak sayacağım.)

Edebiyat;
-Kayıp Zamanın İzinde (Gelmiş geçmiş en iyi edebi eser, üzerine yok, hatta yanına yaklaşabilen de yok)
-Gecenin Sonuna Yolculuk
-Eski Ustalar
-Huzursuzluğun Kitabı
-Oblomov

Felsefe;
-Minima Moralia
-Aylaklığa Övgü
-Aşkın Metafiziği
-Sevme Sanatı
-Sokrates’in Savunması

ince memed 1
kafamda bir tuhaflık
ölümün gölgesi yok
sevme sanatı
paradigmanın iflası

şato
bozkırkurdu
yalnızız
sevgili arsız ölüm
martin eden

Hakkaride bir mevsim
A'dan X'e: John Berger Tarafından Kurtarılmış Mektuplar
Cehenneme Övgü
Demir Ökçe
Çocukluğun Soğuk Geceleri

Kesinlikle en sevdiklerim değil, beğendiklerim arasından aklıma ilk gelenler.

puslu kıtalar
yüzyıllık yalnızlık
kurtlarla koşan kadınlar
parfümün dansı
suskunlar

hepsini en az iki ya da fazla kere okudum,

narziss ve goldmund (hesse)
uyanış (sartre)
mülksüzler (le guin)
katıksız sevgi (jack london)
cennetin doğusu (steinbeck)

Gülün Adı
İki Şehrin Hikayesi
Savaş ve Barış
Sefiller
Açlık

Kitap demişsin ama 'Roman' kastettiğini düşündüm. 'Anı' desen mesela, liste olduğu gibi değişir.

principia, newton.
diyaloglar, Galilei
kapital, marks
türlerin kökeni, Darwin
lectures on physics, Feynman
lectures on quantum mechanics, Dirac.

bu beş kitaba bayılıyorum. dünyanın gelmiş geçmiş en zeki insanları ile muhabbet etme şansı veriyor.

degmez

martin eden
mrs dalloway
yalnızız
dalgalar
gecenin sonuna yolculuk

Beyaz Geceler
Sefiller
Kızıla Boyalı Saçlar
Bir Gün Tek Başına
Saatleri Ayarlama Enstitüsü

Dönem dönem listede bir-iki kitap değişebiliyor, yeni kitaplar okudukça onlar girip çıkabiliyor ama şu an en sevdiğim dediklerim:
1. Moby Dick
2. Anna Karenina
3. Karamazov Kardeşler
4. Zorbaların Elinde
5. Göğü Delen Adam

Ben de çok zorlanıyorum bu tip 'en sevdiğin X' sorularına cevap vermekte.

Karamazov Kardeşler
Veba
Ölüm: Bir varmış bir yokmuş
Okulsuz Toplum
Otostopçunun Galaksi Rehberi serisi

düşününce ilk aklıma gelenler arasında. aklıma gelmeyenlere yazık ediyormuşum gibi hissediyorum.

yazdığınız kitaplardan 6-7 tanesinin siparişini verdim az önce teşşekürler. varsa yazın araştırıp sonraki ay yine kitap alacağım.

hangilerinden sipariş verdin

En sevdiğim 5 kitap yerine beni etkileyen 5 kitap şunlar olabilir:

Etika
Böyle buyurdu zerdüşt
Fark ve tekrar
Mülksüzler
Neuromancer

işe yarar bir şey. bana kıyıda köşede kalmış gibi geldi. çok güzeldir:)

güvercin

Rüzgarda Salınan Nilüfer
Çoğunluk

körfez

kaygı (ceylan özgün özçelik)

twitter

ekşi sözlük.

reddit ve ekşi :(

twitter ve linkedin

en çok localhost'ta zaman geçiriyorum.

onun dışında eksisozluk ve burası. sözlük'te zaman geçirmekten hiç memnun değilim.

reddit

reddit

youtube

Reddit.

kızlar soruyor

reddit ve burası

Hiç

hiç +1

"ünlü"den kastınıza bağlı. epey tanınmış, milyon takipçili fotoğrafçılar var, @kpunkka gibi. onun dışında işlerini beğendiğim birkaç müzisyeni takip ediyorum, çok ünlü sayılmazlar, 1000küsur takipçili bile var içlerinde. sanırım ben de "hiç" diyeceğim. :D

Aklima gelmedi, simdi baktim. Zaten 10 hesap takip ediyormusum, sadece birisi sahis hesabi o da unlu degil :)

melina aslanidou var en ünlü diyebileceğimiz :)

güzel bulduğum bütün ünlü kadınları takip ediyorum sanırım, bazılarının kendi hesapları yok fan hesapları var; onları ediyorum.

akışta güzel kadın görmeyi patates suratlı ayşe selfisi ya da araba içinde kafa sallayan burak videosu görmeye tercih ediyorum.

asap rocky
gigi hadid
cara delevinge
robert del naja
schoolboy q
Vince Staples
K.flay
bishop Briggs
Deniz Tekin (manken olan)
Salih Topcuoğlu (manken olan)
highly Suspect'in solisti
Travis Barker
Paris Jackson

Karikatüristleri takip ediyorum: uğur gürsoy gibi.
Oyunculardan yanılmıyorsam sadece demet evgar.

matthew bellamy
paul bettany
tom hardy
maynard keenan

richard branson- idolum cunku

selcuk erdem ve yigit ozgur- karikaturlerini seviyorum

simon reeve ve david attenborough- belgeselci

eckhart tolle ve oprah winfrey ve arianna huffington- maneviyat icin

billboardlarda yayınlarlar, görmediniz mi hiç daha önce örneklerini?

şaka bi yana, bel soğukluğunuz fln olsa fark ederdiniz muhtemelen kanamadan vs. Öyle bişey çıkarsa tedavi olursunuz olur biter. Testi yeniden isteyebilirler tedavi sonunda. Tedavisi olmayan başka bişey çıkarsa, AIDS gibi, eş adayı ile paylaşılır tabii ki ama ayrı ayrı muayeneye giderseniz eşinizi nerden bulurlar onu bilemedim açıkçası. Birlikte gitseniz söylerler ama kesin. Ek olarak eş adayınız ile aranızda kan uyuşmazlığı gibi bir durum olursa ayrıca bilgilendirilirsiniz. Akdeniz anemisi vs gibi durumlar da çıkabilir, onu da söylerler.

Eğer tereddütünüz varsa özel bir klinikte veya test laboratuvarında yaptırabilirsiniz öncelikle. Fakat her ne olursa olsun dürüst olmak lazım evlenip yuva kuruyorsak. Böyle gizli kapaklı işler er geç ortaya çıkmalarıyla ünlüdürler.

göz numarasının büyümeyeceği nasıl bir yalanmış öyle?
hd kalitesinde görüyorsan yine sıkıntı. bu gözü kolaylığa alıştırır.
normalde doktorlar ihtiyacının bir tık altında derece verirler ki göz çaba göstersin.
yazdıklarım tıbben doğru mudur bilemem, hepsi geçmiş tecrübelere dayanıyor.

25 yaşımdan sonra gözlük takmaya başlayıp gözümün 3 senede 0.5'lerden 2'lere ilerlemesine şahit olmuş biri olarak hadi ordan diyorum doktorunuza :) numara sürekli büyüyor, durduramıyoruz henüz.

gözlüğü ihityacınız oldukça kullanın, tahtaya bakmak, altyazı okumak, araç kullanmak gibi. bunun dışında hayat kaliteniz çok kötü etkilenmediği sürece günlük hayatta kullanmasanız da olur ama tabi gözünüz daa da bozulur mu bilemem. şahsi tecrübemde gözü çalıştırmanın daha iyi olduğunu hissettim, mesela yakın mesafeler için, örn. bilgisayarın başındayken gözlük kullanmam. evde kullanmayınca ortalığn kirlendiğini fark etmiyorum,

facebook'ta endmyopia diye bir grup var, bilimm göz egzersizleri ile ileri derecede miyopileri bile insanlar 1-2 senede geri çeviriyor ama nasıl yapıyorlar anlamış değilim, bir bakın isterseniz.

lise de başlayıp 15 sene gözlük kullanmış ve en son 4,5 numaralar civarında laser ameliyatı olmuş biri olarak:

1. gözlüğü kullandıktan sonra çıkarında yaşadıkların normal. çünkü göz merceği yerine sabit bir mercek kullanıyorsun. doğal olarak göz merceğin yeni koşullara adapte olurken (gözlük çıkarmaya) zorlanıyor. normalde numaran ilerlemezse bu gecici bir durumdur. mesela iyi uyuduğun bir gün sabah normalde okuyabileceğini düşündüğün yazıları okursun. ama gözlüğü devamlı kullanacağın için gün içinde bunu yapamazsın.

2. numara ilermesi olayı göze bağlı bir durum. bu zaman içerisinde anlaşılan varılan bir sonuç. detaylı muayene gerektirir. yani numara olayını zamanla öğrenebilirsin. gözlüğü kullanman veya kullanmaman numara olayını etkilemez. gözlük kullanmak sadece hayat kalitenin etkiler.

3. gözlükle bir sorunun yoksa uzak için görmeye kendi zorlamak makul değil. o yüzden gözlükle devam. ama estetik kaygın varsa lens kullanmayı deneyebilirsin. bir de göz numarasının birden fazla yerde ölçtür. bazen o cihazların kalibrasyonu sorunlu oluyor ve yanlış sonuçlar verebiliyor.

geçmiş olsun.

Ben de kendi doktorumun söylediğini söyleyeyim. Göz numarası genetik kodlarımızda yazılı imiş. Orada ne yazarsa o olacakmış. Çok kitap okumak, gözlük takıp takmamak bir fark yaratmazmış.

Ancak işte gözlük takınca gözünüz tembelleşiyor biraz. Benim yıllardır numaram aynı (2 derece miyop) ama hiç gözlük takmamış bir 2 derece miyoptan daha kötü görüyorum zira gözlüğe alıştı gözler.

Bence yersiz bir endişe içerisindesiniz. Büyüyeceği varsa büyüyecek, yoksa büyümeyecek. O yüzden gözlüğünüzü takıp devam edin derim ben.

Söylediklerinin olması, ya da olmaması için 0,5 numara çok küçük kalıyor.
Plasebo etkisi olmasın?

15 yıl önce ilk gözlüğümü almıştım. toplamda miyopim 5 derece kadar arttı.
Keşke derste tahtaya bakmak gibi durumların dışında kullanmasaydım sürekli takmamış olsaydım diyorum şimdi kendi kendime...

Goz doktoru seni yemis, gayet de buyuyor ya da azaliyor.

O kadar kucuk numarayi kullanirsan gozun ona alisir sonra gozluksuz duramazsin.

Gözlük taktığınız zaman daha net görmeye alışınca göz, haliyle kendini zorlamak yerine artık bir merceğe bağımlı hale geliyor. Gözlüksüz yaşamaya başlatınca tekrar eski haline döner.

Abim 30 yaşını geçti hala göz numaraları ilerliyor. Bu genetik bir durum asla ilerlemez demek tıp dünyasına aykırı.

Yine gözlük kullanmazsan gözlerin ilerler lafı şehir efsanesi. Yine abim uyurken bile takacak neredeyse gözlüğünü çıkartmaz ama o halde ilerliyor. Gözlüğü protez bir kol gibi düşünün. Başka bir işe yaramaz.

Açılın, ben 5 yaşından beri gözlük takıyorum.

Göz bozukluğunuz genetik olarak doğduğunuz andan itibaren zaten mevcut. Ancak göz kaslarınız genç ve kuvvetli olduğu için bozuk olsa dahi fokuslayarak bunu tolere edebiliyor. Ancak yaşınız ilerledikçe göz kaslarınızın da fokuslama gücü giderek azalıyor ve göz bozukluğunuz yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlıyor. Dolayısıyla göz bozukluğu belirli bir yaştan sonra duran değil, tam tersine yaşlanmayla birlikte artan bir durum.

Gözlük kullanmak göz kusurunuzu arttırmaz. Kendinizi gözlüksüz görmeye zorlamanız beyhude. Hiç kasmayın ve gözlüğün konforunu yaşayın.

herkese teşekkürler. asıl olaylar bildiğimden çok farklıymış öğrenmiş oldum. zaten dersler harici takmıyordum. 0.75 sanılan gibi değil diyen arkadaşlar inanın öyle değil. karşıdan gelen insanın yüzünü seçemediğim zamanlar oluyor. ama bu gözlükten sonra kesinlikle arttı demek ki gözüm tembelleşmeye başladı. gözlüğü daha nadir kullanmaya çalışacağım.

tamir edilemediği için yenisini vermiyorlar mı serviste?

bende JBL T450 vardı, garanti süresi içinde bozuldu, servis tamir edilemez, size T500 gönderiyoruz dedi ve gönderdi de.

öneri olarak belirttiğiniz bütçe için bluedio, xiaomi piston uygun olabilir.

qcy t1 pro olabilir mi?

1-evet kadın derim.
2-güzel.

1. Uniseks değil de trans olma ihtimali akla geliyo ne yalan söliim
2.şirin güzel nazenin telaffuzu zor
3.nazenin demode, şirin eski ama hoş. Şirin işte adı üstünde :) çok şirin :)

1) kadın olduğunu düşünürüm. GLOBALLEŞEN DÜNYAMIZDA her isim uniseks olabiliyor ama düşünmeye değmeyecek kadar düşük bir ihtimal benim için. kadın olduğunu varsayarım.

2) güzel gelmiyor. şirin deyince aklıma şirinler geliyor. ağırlığı yok hiç. insana yakıştıramıyorum. nazenin de semazen gibi.

3) bir intiba uyandırmıyor tek başına, bi' şey diyemem.

1-evet, hayır.
2-güzel
3-nazenin inatçı. şirin itici.

1) Her ikisi de kadın ismi.
2) Ş sesi cok baskın. Nazenin de karmaşık.
3) Şirin kezban, Nazenin süslüman.(yazım yanlışı yok 'süslüman')

1.kadın olduğunu düşünürüm
2.şirin kötü, nazenin daha kötü

1- kadın ismi unisex değil
2- ikisi de kötü ama nazenin'in fonetiği bi tık iyi
3- şirin kezban gibi, nazenin de kokonat bir hatun zıt kişilikli :)

1 evet
2 ikisi de kötü
3 nazlı izlenimi veriyor

Nazenin iksir ismi gibi, ya da bir şampuanın içindeki bitkisel öz gibi geliyor kulağa.

Şirin isminde bir erkek tanimistim ama sanki başka birinin ismi geliyordu hep ismini söylerken ya da ona hitap ederken. Doğrudan kız ismi intibasi veriyor şirin.

1 - evet
2 - bir numarasi yok bu isimlerin, ben olsam koymam.
3 - isme bakarak insanlar hakkinda onyargili karar vermem, sonucta isim insanin kendi sectigi bir sey olamiyor, eger takma isim falan degil ise.

oncelikle hayirli olsun.
1- evet, hayir.
2- kotu. hele ikincisi facia.
3- bunu bilemeyiz isimle eslestirme olmaz (taylan ismi haric)

görüşler için teşekkür ederim.

burada isim tavsiyesi veren birçok kişinin sevdiği isim de "zeynep" ve türevleri mesela. ben de sizi anlamıyorum. :P zevksiz olan ben miyim acep?

şirin köylü kızı ismi. öbürü ise sırf farklı olmak amaçlı koyulmuş, ne fonetik ne de anlam olarak estetik bir isim. söylenişi zor bir kere. zeynep'i bile ikisine tercih ederim. zevksiz olan sensin gibi duruyor yani, evet.

1- Düne kadar ikisi de direkt kadın ismiydi benim için ama dün Mehmet Şirin isimli birini gördüğüm için Şirin şu an unisex.

2- İkisi de kötü bence.

1 yok
2 itici
3 kezban

1) Kadın ismi, şüphesiz.
2) Eski, demode isimler. Nazenin'i söylemek çok zahmetli geldi.
3) Akıllı uslu ev kızı ve/veya köylü kızı izlenimi veriyor

Zeynep ismi ile biraz medyada karşılaştık son dönemlerde, o yüzden genel olarak Zeynep ismine daha sıcak yaklaşıyoruz sanırım. Eski ama güzel isim. Bir başka eski ama güzel isim de Umay.

1- kadın olduğunu düşünürüm.
2- güzel.
3- şirin, minyon esmer kıvırcık saçlı biri canlandı gözümde, çıtı pıtı güleç yüzlü :)
nazenin, elinde sürekli mendille nezle ve alerjik gezen, ağlamaklı ses tonuyla konuşan
naif bir kız :)

- kadın, net.
- kötü ve daha kötü +1
- Şirin böyle 50’sine gelmiş ama 17 yaşında gibi davranmaya çalışıyor, çünkü kadına hayatı boyunca şirin diye seslenilmiş, psikolojisi bozulmuş. Nazenin yok aklımda.

1-evet
2-Sirin adını çok severim ama tamamen tanıdığım bir Sirin'den kaynaklı, onu tanımadan önce Kiraz falan gibi gelirdi bu isim bana. Fonetik olarak da iyi. Nazenin hem anlam olarak, hem fonetik olarak kötü geliyor kulağıma.
3-Sirin'e objektif olarak bakamıyorum, tip olarak da davranış olarak da sevimli bir intiba bırakıyor bende. Nazenin deyince biraz sevimsiz biri olacağını düşünüyorum bu isme sahip birinin, nazlı, kaprisli vs, tip olarak da doğal, rahat biri yerine, süslü puslu birini hayal ediyorum.

İkisinin de kamerası çok iyi değil. Kamera için şu an iphone rakipsiz gibi sanki, iPhone8 bile muhteşem fotoğraflar çekiyor. Bu nedenle kamerayı önemsiyorsanız iPhone bakın derim.

mi 8 lite ın kamerasından biz çok memnunuz.

mi a2 nin pil performansı düşük, kullanıcılar ağlıyor.

Redmi note 5 diyorum. Mi A2'yi şarj kapasitesinden direkt eledim.

Mi 8 lite ile Redmi note 5'in kamera çözünürlükleri aynı, note 5'in bataryası daha iyi. Anladığım kadarıyla video performansı biraz daha düşük. Bir de daha ucuz tabii.

Ben note 5 kullanıyorum, şarj ve kamerasından baya memnunum. Akıyor valla telefon. Ben de Ağustos dalgalanmasından önce almıştım neyse ki.

mi A2'nin kamerasi iyi fakat almadan bir arastir. kiz arkadasima aldik kamerasi iyi diye fakat ekran sensorunde sikinti var. konusurken flasi aciyorsun kulaginla falan, sonra kulagindan aldigindan bazen ekrani acmiyor. kronik sorunmus galiba.

A2 lite degil A2'den bahsediyorum.

Ikisinde de dişe dokunur fark yok. Kameraları parasına göre gayet iyidir. Mia a2de sd kart yok fakat google android telefonu güncellemeleri hızlı alır.
Şimdi kamera konusunda iki telefonun setupları ayrı. Mi8lite klasik olarak bir ana kamera, bir adet derinlik sensörüne sahip ikinci kamera ile geliyor ki ana kamerasının sensörü ve piksel boyutu gayet başarılı.12 MP, f/1.9 diyafam, 1/2.55" sensör, 1.4µm piksel boyutu, dual pixel. Zaten asıl işi yapan kamera da bu. Diger sensör portre modunda bokeh efektine yarıyor.
Mia2de ise farkli bir kombinasyon var. Iki kamera da beraber çalışıyor ve sonuçta bir adet fotoğraf cikartiyorlar ortaya. Tek tek de kullanabilirsin. Tek tek bakıldığında daha ufak sensörleri var mi8lite'ın ana kamerasına göre. Xiaomi ikinci kamerayı gece biraz daha fazla ışık toplasın diye koydu ki bence is görüyor. Birinci kamera 12 MP, f/1.8 diyafram, 1/2.9" sensör, 1.25µm piksel boyutunda. Ikinci kamera ise
20 MP, f/1.8 diyafram, 1/2.8" sensör boyutuyla ve 1.0µm piksel boyutuyla geliyor. Benim gördüğüm çok yakın performansları.
Videolarda 4k çekebilirsin iki telefonda da. Mi8lite pek ise yaramasa da 4kda dahi eis desteği sunuyor.

Bu soruya gelecek cevaplara göre ben de bırakıp bırakmayacağıma karar vereceğim galiba.

Alanım psikoloji. Literatür taraması, deneyin tasarlanması ve materyallerin hazırlanması, katılımcı bulunması, deneyin yapılması, verinin düzenlenmesi ve analiz edilmesi, tezin yazılması toplam bir yılımı aldı. Tezin yazılması diğer tüm süreçlerle paralel gitti. Örneğin deney materyalleri hazır olduğunda tezin yöntem kısmını da yazmaya başlamıştım. Giriş kısmı zaten ilk bir kaç ay içinde bitmişti, sonrasında üstünde değişiklikler yaptım sadece. Dolayısıyla tek başına tezi yazmak ne kadar zamanımı aldı bilemiyorum.

Otonom araçlar ile ilgili modelleme ve simülasyon yapıyorum. Literatür taraması ve konunun şekillenmesi 2 ay, datayı bulup analiz etmesi, simülasyon modelinin tasarımı, datayı simülasyonun anlayacağı dilden girdi haline getirmesi 2-3 ay sürdü. Analiz aşamasında da simülasyonda da daha önce hiç bilmediğim uygulama ve yazılım dilleri kullandım. 1 ay da simülasyon çıktılarını incelemece ve yazım olacak. Bu süreçte full time tez ile ilgileniyorum, çalışıyor olsam elimdeki hayvani data ile mümkün değil bu kadar zamanda bitmezdi. Daha az daha ile belki, zira en çok takıldığım yerler datanın işlenmesini beklemek oldu. Kasımda başladım, Nisan'da bitiriyourm.

Araştırmalarım, hazırlığım, belge toplamam, yorumlamam, hocalarımla istişarelerim şu bu derken 2 sene sürdü. Yazmam ise 3 hafta. Çünkü tezi yazmak klavye tuşlarıyla yapılan bir eylem değil. Söyleyeceğimiz bir cümlelik sözü 1 saat düşünüyoruz ama dilimizden dökülmesi 5-10 sn.

Yazım 1,5 ay sürdü, hadi 2 ay diyelim. Ama 2 sene kadar araştırma okuma kaynak tarama vs. oldu. Sonra oturup günde 6-7 saatimi vererek bitirdim kısa sürede

Şu an yazma aşamasında olan biri olarak Ocak'tan beri yazı kısmındayım daha öncesinden çıkardığım veriyi, bilgiyi, okuduğum makaleleri saymıyorum.

1 yil lab'de test ve literature taramasi, 6 ay yazi.

labta deneyidi otuydu bokuydu 1.5 sene sürdü. veriler toplandı, yazmaya gelirsek 3-4 ay sürmüştü sanırım.

kac yillik deneyimlisiniz ve ozelliginiz nedir? bunlar onemli bence.
onun disinda 38000 vs. bunlarin hepsi bruttur, muhtemelen ortalama yasarsiniz ama barcelona'da kiralar fazladir, ona dikkat etmeke lazim. bununla birlikte ekonomisi pek iyi degil, 3000-3200lerin ustune cikarsaniz sansiniz azalabilir muhtemelen.

www.calculatusueldo.com

@kassiopeia, mevcut görev tanımımda yaptıklarım ilan için overqualified yapıyor beni, tecrübe vs. konusunda istediklerinden fazlası var. O yüzden maaş beklentimi orada benim seviyemde olan insandan az tutmak istiyorum ki beni tercih etmeleri kolaylaşsın. Bunu bu kadar detaylı bilmek pek mümkün değil, o yüzden çok genel ortalama bişey öğrensem hiç yoktan iyidir demiştim.
Bunların ışığında 32-35 aralığı iyidir mi dersiniz?

İstanbul'da 5000TL'nin dengi Barcelona'da 1500 euro diyor burası. Vergi durumlarını netleştirdikten sonra elinize 3000 euro kalacaksa koşa koşa gidin derim. 2000 kalacaksa yine gidin, bulursunuz elbet yolunuzu.

www.numbeo.com

38000 de benim anladigim net 2800 civari kaliyor o da yeter muhtemelen elbette daha cok arastirirsiniz da o civarda tutmak mantikli

ben median household income'a bakiyorum, barcelona'da bu 50.000 olarak gozukuyor. ne kadar yaklasirsan o kadar iyi. bir de nasil baslarsan oyle gidiyor, kendini bastan ucuza pazarlayip ilerde zamla toplarim plani pek islemiyor bence, hep geriden geliyorsun. ben olsam 50k'ye yaklasmaya calisirim. 32-25 arasi az gibi..

Abicim bir kaç dakika desen ? Hani saniye içersinde pişmanlık mı mutluluk mu panik mi sevinç mi hangi duyguyu yaşamam gerektiğini kaçırabilirim

lise için londra'ya gitme ihtimalim vardı. gidemedim. pek pişmanlık sayılmaz ama başka da yok.

Valla hiçbir şeyden pişmanlık duymam galiba:/

Çok var yaaa...

Lisede daha çok çalışsaydım
Üniversitenin ilk senesinde bölüm rahat diye kalmayıp yeniden sınava girseydim
O insanla keşke sevgili olmasaydım(hadi öncekilerinin etkisi bir nebze bastırılır ya da yön verilirdi fakat bu lanet hayatıma sıçtı hala etkilerini yaşıyorum Allah’ın belası geberik)

Bu bilgiye erişmek olurdu herhalde.

Olmaz bir pişmanlığım

pişman değilim hiç

-Aileme herhangi bir açıdan rahatlatacak şekilde faydalı olamamam.

-Ülkeyi doya doya hiç gezememek.

Bu ikisi de hala pişmanlık duyma sebebim.

şu son 3-4 ayımı tez ile uğraşarak heba ettiğime üzülürüm. bilsem hayatta uğraşmazdım.

ben oyle kafamda plan-yapilacaklar-gecmis listesi torbalariyla yasayan biri degilim. olecegimi bilsem oturur sakince olumu beklerim. pismanlik duymam cunku duyacak bir sey yok.

Bu kisiden kisiye degisir ama bana gizlemek cok sacma geliyor.

Yani dusunuyorum dusunuyorum sonucu degirmeyecekken ici bos moral vererek kurbani kandirmada bir mantik goremiyorum.
Ben boyle avutulmak istemezdim.
Bu benim düşüncem.

bu sorunun doğru bir cevabı yok, belki söyledikten sonra keşke söylemeseydiniz diyecek ya da tam tersi sakladığınız için bir şekilde öğrenirse size öfkelenecek. aynı şey benim başıma gelirse kesinlikle söylerim/bana söylenmesini isterim. "bence" yıkıcı bile olsa herkesin kendi başına ne geleceği hakkında mümkün olduğu kadar net bilgi sahibi olma hakkı var.

Size bu konuda dün yazdığım gibi bence pet çekmeden ameliyat yapacağım diyen o doktorun alternatiflerine de bakın.

Allah korusun metastaz durumunda tekrar mı ameliyat yapacak.

Ben koskoca Hacettepe Onkoloji baş hekimi ile babama evre vs belli etmemek için onlarca kez mesajlaştım. Adam kendisi mesajlaştı benimle. Bir şeyler gördüğünü ama bunun ilk evreler olduğunu çözülebileceğini. Anlattı hastaya.

Kanser olduğunu söylemek yanlış demiyorum tabii ki ama sizin doktor biraz fazla gibi geldi.

Umarım Pet-CT'de hiç bir yayılım çıkmaz da, siz de böyle bir ikilemde kalmak zorunda olmazsınız. Benim büyük halam akciğer kanseri olmuştu. Ailece kendisine söylememiştik. Ağır bir solunum yolu enfeksiyonu geçirdiğini, bu sebeple, radikal bir tedavinin yapıldığını söyleyerek, kemoterapi yaptırmıştık. Kendisi, görmüş geçirmiş bir kadındı, eminim durumun farkına varmıştır ama sesini çıkarmadı, çünkü o da, anladığını belli ederse, ailenin üzüntüsünü ona göstereceğini ve moralinin bozulacaklarının bilincindeydi.

Babanız zaten kanser olduğunu biliyor, durumun daha ciddi olduğunu ona belirtmek, moral olarak daha kötü olmasını sağlayacaktır. Umarım böyle bir karar vermek zorunda kalmazsınız ama ben anlattıklarınız doğrultusunda, söylememenizden yanayım.

@phoennixRising +1000

Ben de babama kanser olduğunu söyledim ama sıçrama olduğunu zamana yayarak ve olduğundan çok daha indirgeyerek söyledim.

Maalesef internet çağında baba da google “sıçramış kanser” yazdığında, çok iyi sonuçlar çıkmıyor -ki gerçek de değil-, bu yüzden söylemedim ben.

İki yıl evvel babamı kanser yüzünden kaybettim. Size şunu söyleyebilirim ki saklayabildiğiniz kadar saklayın. Hastanın umudunu maksimum düzeyde tutacak ne varsa yapın. Gerekirse yalan söyleyin. Hastanın iyi hissetmesinin ne demek olduğunu çok iyi biliyorum artık. Acil şifalar dilerim.

Çok üzgünüm.

Biz babamdan metastazı hep sakladık. Hep “ufak bir yayılma, kemo ile toparlanıyor.” Diye bildi. Bu arada propolis gibi bitkisel şeylerle destekleyip bunlar da sana kan oldu can oldu hee falan dedik. Biz ve doktor gazı verdikçe kendini çok iyi hissetti. Boşvermemesi için moral lazım. Kanser tedavisinde hastanın gayreti her şeyden önce geliyor.

Eğer kötüye giderse zaten kendisi anlar.

Pet çekilmemiş daha. Ümitsiz olmayın. İçinizi ferah tutmak çok zor olsa da iyi düşünmeye çalışın. Beş yıl kanser ile savaşıp yenilmiş bir evlat olarak her türlü destek için yanınızda olmaya hazırım.

Ben de söylememek gerektiğinden yanayım. Evet kanser olduğunu bilmeli çünkü ciddi bir hastalık geçirdiğini bu yüzden yediğine içtiğine moraline hijyenine çok dikkat etmesi gerektiğini bilmeli. Ama hastalığın yayıldığını öğrenip hayattan vazgeçmemeli. Bu hem siz yakınlarını çok daha fazla üzecek hem kendisi hastalığa teslim olacak gibi geliyor. Hayat ne yazık ki sevdiklerimizin acı çektiğini gördüğümüzde çok ama çok zor oluyor. Benzer şeyleri yaşamış biri olarak ne yazık ki sizi çok zor zamanların beklediğini biliyorum. Sadece şu sözü iliştirme geliyor elimden; ‘hepimiz aynı çukurda yaşıyoruz ancak bazılarımız gökyüzüne bakıyor.’ Her zaman umudunuzu koruyabilmeniz dileğiyle.

öncelikle çok geçmiş olsun, umarım PET sonucu temiz çıkar da mevcut tedaviye odaklanabilirsiniz bir an önce. bunları dert etmenize de gerek kalmaz.

içinde bulunduğunuz bu durum bence tamamen ilgililerin bu gerçekleri kaldırabilecek olup olmaması ile alakalı. hasta var, kanser olur, yener, nükseder, tekrar yener, metastaz olur, tekrar yener ve bu süreçte suratını asmaz, çevresine gülücükler saçar, ölürsem de yapacak bişey yok der, kabullenir ve canı istediği sürece tüm yan etkilere rağmen savaşmaya devam eder. hasta var, depresyona girer, kendini odaya/eve kapatır, hastaneye periyodik kontrollere gitmek istemez, ilacını almaz, tedaviyi reddeder, zaten zor olan durumu kendisi için de çevresi/ailesi için de daha da zorlaştırır.

ben bu tip hastalıkların tedavisinde önce hastanın sonra ailenin/çevrenin moralinin yüksek olmasını çok önemli buluyorum. bu nedenle babaniz hali hazırdaki durumu kabullenemediyse eğer, olası yayılmayı söylememeniz gerektiğini, hatta PET sonucunda mevcut kanserinin çok da kötü olmadığını fln söylemeniz gerektiğini düşünüyorum. bu sayede biraz olsun morali düzelebilir. siz de olgun bir insan gibi bunu söylemeden hayatınıza devam edebilirsiniz, yeter ki babanınızı tedavi sürecinde yalnız bırakmayın, rahat etmesini sağlayın ve bunu gerekirse neşeliymiş taklidi yaparak yapın. güçlü olun, babanız sizi güçlü görünce kendisini de daha iyi hissedecektir.

Doktor tam olarak nasil anladi kanser oldugunu? Cunku bildigim kadariyla rontgende kitle goruldukten sonra pet ct ile bakilip malignite ile uyumlu olup olmadigina ve vucutta nerelerde olduguna bakiliyor sonra da biyopsi/bronkoskopi yapiliyor. Cozemedim acikcasi.
Diger sorum da sizin neden yayilimindan suphe ettiginiz. Hangi isaretler sebebiyle yani.
Bir ay once gectigim yerdesiniz su an şok, kaygi, korku, caresizlik gibi pek cok duyguyu birarada yasiyorsunuz ama ne kadar zor olsa da kotusunu dusunmemek icin elinizden geleni yapin. Babaniz da sizin rahatliginizi gordukce rahatlayacaktir. Yayilsa bile bilmesi gerekmiyor olabildigince kuculterek anlatin her seyi. Zaten hastaligini biliyor ama erken yakalandigini, tedavi ile cok yol alabileceginizi soyleyin. Tam olarak yalan da sayilmaz, bas etme gucu oldukca iyilesmesi de kolaylasacaktir.
Bir de doktoru degistirin derim nacizane.

babam akciğer kanseriydi. kanser olduğunu biliyordu çünkü kemo alıyordu. ama biz yayıldığını sakladık. 4. evreydi çare yoktu, biz hep iyileşeceğini sadece akciğerde olduğuu söyledik.

benim fikrim yayıldığını söylemeyin, pet raporunu okumak isterse bilemem tabi

temizlikçi geliyor

kendimiz yapıyoruz

Hafta içleri ev temizliğinde robot süpürge, + haftasonu vileda atıyoruz. Ama kolay değil, ıkına sıkına oluyor bazen zira bulaşığı, ütüsü, tuvalet temizliği banyo temizliği ıvırı zıvırı ayrı dert topu topu 2 gün var insanın eli gitmiyor bazen.

temizlikçi +1, hatta bazı temizlikçi ablalar yemek ve ütü de yapıyor. 2 kişi çalışıp kazanıyorsa temizlikçi ablalar da kazansın bence :)

@ardolf rendall

Robot süpürge gerçekten işe yarıyor mu?

Bu arada biz de 15 günde bir yarım gün temizlikçi alıyoruz.

2 ay kadar 15 günde 1 tam gün olmak üzere temizlikçi ayarlamıştık çok da mutluyduk sonra evde ne var ne yok topladı gitti sonra ben evini bastım azcık gözünü korkutarak tüm çaldıklarından elinde olanları sattıklarının da parasını aldım o zamandan beri başımıza yine bela alırız korkusuyla kendimiz yapıyoruz.

Ben temizlikçiye güvenemiyorum ya. :(

Evimi bir yabancıya emanet etme hissi korkutucu geliyor. Bir de kontrol manyaklığımdan, tam temizleyebileceğine inanamıyorum nedense. Evde çok elektronik eşya ve haliyle kablo var. Koltukların altı, kabloların arası, elektroniklerin üstü falan kendi elim değmezse temiz hissiyatı oluşmuyor maalesef.

O yüzden kendimiz yapıyoruz, arada anneler gelince onlar da büyük temizliğe yardım ediyor sağolsunlar.

Robot süpürge sadece. Eskiden düzenli temizlikçi alıyordum her hafta yarım gün, tertemiz oluyordu ev. Simdi robot yerlerde yetiyor ancak bunun camı var mutfağı var banyosu var vs vs. fırsat yakaladıkça az az kendim yapıyroum artık. Düzgün temizlikçi bulamadık, bulunca eski rutine geri dönüş haftada iki gün tüm ev robotla süprürülüp üçüncü gün temizlikçi elden geçirecek. umarım. en kısa zamnada.

@ardolf rendall
@ruz
o zaman konu açılmışken soruyorum. bu robot süpürge dediğiniz irobot mu? gerçekten o kadar işe yarıyor mu? mesala bizim evde halı var. ince kilim var. bunnlar sıkıntı oluyor mu?

Haftada bir temizlikçi geliyor. Hem temizlik hem de ütü yapıyor. Bizde ütü çok, o yüzden gömlek ve pantolonları ütücü yapıyor. Temizlikçinin ütüsü ancak çocuk kıyafetleri, tshirt, nevresim filan.
Az iş olduğu zaman arada bir sarma yapıp bizi sevindirdiği de oluyor. Eski hanım daha bir güvenilirdi. Bunda çocukların kumbaralarında eksiklikler tesbit ettik. En kısa zamanda değiştireceğiz.
Kendim halledemiyorum. Ne vaktim, ne de sağlığım bunları yetiştirmeme imkan vermez. Genelde arkadaşlarım her gün yarım günlük ya da haftada üç gün şeklinde temizlikçi çalıştırıyor, ona da param yetmez. İdare etmeye çalışıyoruz.

Birkaç kez temizlikçi bayan aldık ama memnun kalmadık. Hanıma halen alalım diyorum ama istemiyor. Arada annesi, baldız felan geldiğinde yardımcı oluyorlar büyük işlere. Onun dışında kendimiz yapıyoruz. Camlar, süpürme vs kaba işler bende daha detay işler hanımda olacak şekilde.

@Hononu. Valla ben robot süpürgemden memnunum. eufy. akıllı bişey değil çok para veremezdik ama bazen diyorum keşke şöyle akılsızından değil de akıllısından yani navigasyonlu olan bişey olsa telefondan bağlansak da işyerinden de temizleyebilseydik, valla gayet memnunum açıkçası, hatta haznesine bakarken diyorum ulan bu kadar toz nereden geliyor diye, topu topu evde 2 kişiyiz ikimiz de çalışıyoruz akşam 6 da giriliyor eve, camlar kapalı olmasına rağmen böyle toz oluyor ev düşün. Kendisi bir elektrik süpürgesi kadar iyi temizleyebiliyor evi. Benim halılar da kilim gibi, kenarları ipsiz, tüysüz halı, onları da iyi süpürüyor. koltuklarım yerden yüksek ( ürün 9 cm alana girebiliyor, gerçi artık hepsi giriyor çok kalas bir ürün değilse ) hatta bunun ıslak mob lu olanları var internette bulabilirsin. al bi tane kaldır halıyı ıvırı zıvırı haftada bir evi silsin süpürsün. yeminle büyük rahatlık. ben artık evi silip süpürmekten yıldığım için imdadıma hızır gibi yetişti. Merak ediyorsan youtube da birsürü inceleme videoları var bakıp görebilirsin.

geri kalan problemler için yine temizlikçi abla diyorum

temizlikçi geliyor

Davetiye istemeden turist vizesi alın.

turist vizesi +1 hatta daha kolay veren başka ülkelerden de alınabilir.

bu belge sanki seni buradaki şirket gönderiyorsa veya fuat ziyareti vb. yapacaksan gerekli gibi. diğer türlü davetiyenin yeterli olması gerekir.

@helenart

aslında bana da öyle geliyor ama istenilen belgelerde sadece davetiye yeterli diye bir detay yok

(git: tuerkei.diplo.de)

varsayalım ki şuan işsizin burada. bu durumda böyle bir belge zaten olmayacak. bence orada bir tuhaflık var ama evrakları teslim ederken idata'ya danışılabilir.

is vizesine bakmissin, turistik vize alacaksin. gerek yok sirketten bir belge almana. en kotu ihtimal sirketten geziye gidiyormus gibi belge alabilirsin. ama gerek yok. karsi taraftan alacagin davetiye mektubu yeterli

almanya'ya iş aramaya gidenlere vize kolaylığı gelmişti. ama ne zaman başlayacak bilmiyorum. iş bulup görüşmeye gidiliyorsa prosedür ayrı olmalı. bir araştır bence.

www.internethaber.com

tr.euronews.com

61 branş varmış. senin iş kolun uyuyorsa hemen verebilirler görüşme olacağı için ayrıca davetiye var.

Gectigimiz gunlerde ben epey bu konuyla ilgili internette bakindim diger yorumlara vs. Zaten soyle bir durum var; siz turist veya is vizesi gibi bir basvuru yapmayacaksiniz, Schengen C tipi vize basvurusu yapacaksiniz. Dolduracaginiz formlar ayni ama orada secenekler var; tourist/business/other gibi. Orada ornegin business veya other secenegini isaretleyip, other sectiyseniz aciklamaya is gorusmesi yazabilirsiniz.
Onun disinda geri doneceginize dair kanit olmasi icin is yerinden de su su tarihler arasinda yurt disinda olacaktir ve ulkesine geri donecektir temali bir yazi goturseniz yeterli olabilir diye dusunuyorum, internetteki yorumlar da oyle. Siz de yine kendi adiniza geri doneceginizi belirten bir cover letter yazabilirsiniz. Bunlar icin bir cok ornek yazi mevcut.

turist vizesi almak çok daha kolay.

turist vizesi alın, karşı tarafın davetiyesini karıştırmayın.

otel rezervasyonu, şimdiki şirketinizden hali hazırda çalışıyor olduğunuza ve ilgili tarihlerde izinli olduğunuza dair yazı, düzenli gelir ile diğer istenen belgeleri vererek 1-2 haftada alabilirsiniz vizeyi.

zaten iş olursa almanya'dan ulusal vize/blue card almanız gerekecek, o zaman karşı tarafın evraklarını verirsiniz. inşallah olur, yolunuz açık olsun, bol şans!

paylaşmakta sıkıntı yok ama batma olasılığın yokmuş gibi bir izlenim aldım.
yüksek ihtimalle hemen başlarda batacaksın ve 5x borcu nasıl ödeyeyim bana kupon önerin diyeceksin gibi geldi.

eğer para verecek kişi sıkıntı yapmıyorsa paylaş tabi bence sıkıntı doğrumaz. Sonuçta yeni icat edilen patentli telifli bir icat değil

Borç olayı yok, küçük bir ihtimal ama batma durumunda adam benden parasını geri istemeyecek, anlaşma ona göre yapılacak. Onun dışında düz bahis yapan biri değilim, dönem dönem farklı sistemler deneyip bunların olasılıklarını programlar yazarak hesaplıyorum. Şimdiki sistem için henüz yazmadım ama öncekilerden çok daha iyi olduğu bariz, paylaşım yapmadan önce yazıp girdisini çıktısını gösteriyor olacağım. Sistem de öyle "ya tutarsa" kafasında bir şey değil; "oynanan tekil bir maçın tutma olasılığı %70" gibisinden bir ön kabul ve buna bağlı olarak istatistiksel bir çıktı var. Tek yanılgı o maçı tutturma olasılığını yanlış vermek olabilir ki tamı tamına doğru vermek zaten mümkün değil. Ama o o ön kabulü de paylaşıyor olacağım zaten anlaşacağım kişiyle, ona göre kafasına yatarsa tamam diyecek.

Kurdugun sey saadet zinciri oldugu icin oradan ceza yersin.

Ilk basta kuponlarin parasini odeyip daha sonra gelen yeni uyelerin parasini digerlerine vereceksin. Sonunda da batis.

İstanbul'un kalbinde daha bu ay iyi bir maaşla işe başlamış biri bilgisayar mühendisi olarak (ilk işim, o yüzden bu iş için ayırabileceğim bir bütçe yok elimde) milleti dolandırıp hapislere düşmeye hiç niyetim yok ama saadet zinciri şeklinde düşünebileceği aklıma gelmemişti, teşekkürler bu bakış açısı için.

eksisozluk.com

Zamanında yazdığım bu tarz entry'ler var, ekşi'de yapacağım paylaşım da fazla detaylı olacak. Sistemin istatistiksel olarak çıktısını verecek algoritmayı şu an yazıyorum, kaynak kodu da millet sistemi çözmesin diye maskelenmiş şekilde paylaşmayı düşünüyorum. Ayrıca yapabilirsem bu işi maksimum 3-4 kişi ile yapmayı planlıyorum, sonra elimde yeteri kadar kasa oluşmuş olacak zaten.

Simdi iyi niyetli oldugunu dusunelim.

"yıl sonunda elinize geçecek para koyduğunuzun genelde %10-11 fazlası.

sonuçlardan çıkarılan sonuçlardan çıkarılan sonuç:

banka faizi > martingale"

Bi kere zaten banka faizi (hem de sifir riskle) %20 buradan patliyorsun.

Ikincisi para kazanma ihtimalin yuksekse neden birine ihtiyac duyarsin. Limitless filmindeki gibi astronomik kazanc sansin olsa hadi tefeci bulursun ama seninki zaten normal kazancin bile altinda. Bu yuzden saadet zincirine donusmesi kacinilmaz.

Ben de senin meslektenim, bi ara kafa yormustum. Sonra bahis sirketlerinden biriyle temasim oldu. Baktim heriflerin icinde zaten tonla bilgisayar muhendisi var ve bunlar zaten uluslararasi bahiscilerle(yine muhendis) de calisiyorlar(ve hicbiri butun dataya sahip olduklari halde bahis oynamiyor). Bu kadar toplam zekayi yenip kazanamazsin.

istanbul'un kalbinde iyi maaşla işe başlamış bir bilgisayar mühendisiyseniz iddaa'nın bahis firmalarının en kötülerinden biri olduğunu, iddia'yı geçtim en iyi firmaların dahi bu tarz sistemlerin tamamına karşı önlemler geliştirdiğini, çoğunlukla geliştirmeye dahi zahmet etmeyip çok fazla kazanan kullanıcıların hesaplarına limit koyduğunu öğrenecek/bilecek kadar akıllısınızdır sanırım.

işin yasal kısmı hakkında bir bilgim yok ama planınızın sonuç vermeyeceğinden adım kadar eminim. kendim çok bahis yaptım, profesyonel olarak sektörün içinde de bulundum ve rahatlıkla söyleyebilirim ki bahis İSTİKRARLI bir biçimde para kazanmak için tercih edilebilecek en yorucu, en yıpratıcı ve saçma yol.

bahis oynanmaz demiyorum ama bu şekilde oynanmaz. başkasının da başını yakmayın.

(sen de mi der meister)

Hoşuma gitmeye başladı olay, 21'de gibi hissettim.

öncelikle "acemi" adlı yazara,

Gönderdiğim entry'de zaten yapılması mantıksız olan bir sistemi açıkladım, şu anki sistemle alakası yok. 2 hafta gibi bir sürede kasayı biraz da risk alarak (risk almamak için bütçe arıyorum zaten, yoksa elde etmek istediğim miktara ulaşmak 1-2 yılı bulur) 6 katına çıkardım, öyle diyeyim. Bu süreçte sisteme tamamen bağlı kaldım, aldığım riskten kasıt ise sık kupon yapmak.

-

Çok fazla kazanan kullanıcıların hesaplarına limit koyma gibi bir olay şimdiye kadar duymadım, görmedim. Böyle bir şey olsa bile gider bayiden oynarım, bayilerin tümüne fotoğrafımı gönderip "bu adam kara listede" demeyecekler herhalde? Onun dışında hayvani kazanç durumunda İddaa'nın önlem alacağının elbette bilincindeyim ancak atıyorum, ayda 15 - 20k gibi bir kazancı önlemeye çalışacaklarını sanmıyorum.

Etiğe fazla önem veren biri olarak ben toplamda 5000 lira birikimi olan bir adamdan tüm birikimini yalvarsa da almam. Orada burada değil de ekşi'de paylaşacak olma sebebim de bu zaten. Ulaşmak istediğim kitle maddi açıdan fazla rahat, vereceği parayı gözden çıkarabilir, aynı benim gibi 21'i izledikten sonra MIT'ye girmek isteyen ama hayatına İstanbul'da beyaz yaka olarak devam eden kitle.

Benim yaptığım sistem ile uzun vadede, sürekli para kazanma gibi bir olay zaten imkansız. Uzun vadede kasanın kaybetmeyeceğinin bilincindeyim yani. Benim elde etmek istediğim belirli bir miktar var ve o miktara kadar sorunsuz gitme olasılığı ise oldukça yüksek. Basitçe öyle düşünülebilir,

1942304756

"sonsuz"un içinde üstteki sayının bulunma olasılığı %100,
10000 basamaklı bir rakam dizisinde üstteki sayının bulunma ihtimali çok az.

Ben sonsuz değil, 10000 adım atmayı planlıyorum.

imla

"Kurdugun sey saadet zinciri oldugu icin oradan ceza yersin." @acemi

adam bütün olayı tek bir cümle ile özetlemiş.

çok saf biri olduğunu ümit ederek, aman diyorum. nitelikli dolandırıcılık işlenir direkt sabıka kaydına.

Allah allah, dolandırıcılık yapmadığım halde dolandırıcılık olarak geçerse ilginç olur cidden. Aldığım parayla yaptığım kuponları (maç içeriği hariç) zaten adama ibraz ediyor olacağım, yani eğer bir ihtimal batılırsa adam o paranın gerçektten bahisle gittiğini bilecek. Parasını fazlasıyla iade ederken yine kuponları ibraz ederek paranın bahis yapılarak arttırıldığını açık şekilde gösteriyor olacağım. Onun dışında adam benimle olası batma riskini de kabul ederek, olur da batarsa parayı geri istemeyeceğini taahhüt ederek anlaşıyor.

Bunların dışında, saadet zinciri olmadığını kesin olarak ortaya koymak için anlaştığım her kişiden benim müdahele edemeyeceğim bir internet platformuna (örneğin hepsinin ekşi yazarı olduğunu var sayarsak nick altına) benimle anlaştığına dair bir yazı yazmasını ve bana parayı gönderdiğine dair bir dekont vesaireyi de göndermesini isteyeceğim. Bu şekilde her şey daha da şeffaf olacak, dediğim gibi maksimum 3-4 kişiyle bu işi yapıyor oluşum herkes tarafından görülebilecek.

bankadan ihtiyaç kredisi fln çekseniz onun yerine? sonuçta taksit taksit ödeyeceksiniz, bu kadar eminseniz ödeyebileceğinize neden işin içine bir başkasını sokuyorsunuz ki?