kov gitsin. bi b.k olmaz böylesinden.

Sozlesmesini inceleyip ucret kesme uygulayabilirsin. Durumun ciddiyetini anlamis olur.

Vaktini telefonda gecirirken isini aksatiyor mu yoksa sadece telefonda olmasi mi sizi rahatsiz ediyor.

Benim eski calistigim yerde bir Arge elemani sürekli telefondaydi ama hazirlamasi gereken numuneleri de ayakta bir yandan telefonla konusurken hallediyordu. Isini cok güzel yaptigindan kimse birsey demedi, rahatsiz da olmadik. Söyle ki insanlar vakitlerinin büyük bir kismini is yerinde geciriyor. Yani esine hediye alacaksa, internetten arastirip siparisini veriyor bazen ev alisverisini isyerindeyken internetten hallediyor. Türkiye'deki calisma saatleri cok uzun ve yogun olunmadigi dönemlerde insanlarin bu gibi islerini halletmesi normal geliyor bana.

Bıraktırma konusunda sizin yapabileceğiniz bir şey yok.

Kibarca bir uyarın, devam ederse, çıkarılacağını vurgulayın. Halen devam ediyorsa, tutanak tutarsınız. Bu ciddi olduğunuzu gösterir. Hala da devam ediyorsa, çıkışını verirsiniz.


.

@chitosan

şirket olarak bu konularda gerçekten çok rahatız. yani eşine niye hediye aldın mesai saatinde niye bunla uğraştın demez. bu konuda şirkete gerçekten bi laf getiremiyorum. ancak bu arkadaş hakkaten abartıyo. ya bi insan halasıyla her gün saatlerce ne konuşur? tamam sorundur da dersinki molada ariyim ya da işçıkışı ariyim.

coğrafya hocamın lafı hep aklımda "eşim kanser olsa derdimi kapıda bırakır sınıfta vazifemi yapar, çıkışta da derdimi yüklenir giderim" demişti. bu belki ağır bir örnek ancak hakkaten her gün de böyle dertlerle uğraşmıyor.

kendisi sekreterlikten alınıp bir yerlere getirilmiş bir arkadaş. maaşı da ortalamanın üstünde. hala diyoki e insanlar benden fazla alıyo o yüzden performansım düşük. yahu kıyasladığı kişi her ne kadar işbilmezliğini tescillesem de ingilterede master yapmış birisi. heralde fazla alacak?! yani iş artık biraz aymazlığa giriyor anlayacağınız.

Yani aslında işini aksatmıyor. Sadece görevi gereği alabileceği rakamdan daha yüksek bir rakama ulaşabilmiş. Hak ettiğinden fazlasını aldığı için, sadece görevini aksatmaması yetmiyor.
Zaten kötü bir sistem içerisinde çalışıyoruz. Bence bu gibi gerçekleri konuşacak kadar yakınlaşarak konuyu çözmeye çalışabilirsin. Kimse görevini düzgün yapıyorken, herkesten daha rahat olduğu için kovulduğu bir durumda kalmamalı. Ayrıca bunu yapan kişi olarak hayatına devam etmeni de önermem. Bu gibi seçimler bizleri aslında olmadığımız karakterlere hapsedebilir. Yani hem kendin hem de çalışan "abla" için, bulunduğun pozisyonun mental yükünü biraz daha sırtlayarak fedakarlık yapmanı öneriyorum.

o çalışanı kazanamazsınız, gönderin.

@KidLazer Anladim. O abla telefonda konusmasa baska sekilde vaktini heba edecek sirkette. Belli ki cok da degerli bir calisan degil. Bence cikartmayi düsünmekte haklisiniz.

Isini aksatmiyorsa, konusurken birilerini rahatsiz etmiyorsa kovmanin bir anlami yok.
Calisandan bekledigin zaten isini yapmasi.

Konusmak yerine oturup trendyolda 5 saat vakit gecirse gozune bu kadar batmaz.

Ha ben de telefon olayina cok gicik olurum ama gicik oluyoruz diye adam kovmuyoruz.
Bizde 8-17 mesainin tamaminda assasin creed oynayan biri var..
Adam cok ciddi calisiyormus gibi gozukuyor uzaktan :) 5 kere falan bitirdi oyunu.
Hic laf yemiyor, manitasiyla gunde 10dk konusana herkes laf cakiyor.

kov. çoluğunu çocuğunu düşünen dangalakça hareket etmez.

Kovma hemen son kez ciddi bir sekilde uyar mesai saatleri icerisinde telefonla ugrasmamasi gerektigini. Yine devam ederse kovarsiniz, rahat rahat konusur evinde telefonla.

ilk once yazili olarak ihtarname cekin. is resmiyete binerse belki kendisi toparlar. duzelmezse kov gitsin.

Pek bir şey değişeceğe benzemiyor ama son bir kez yazılı, formal uyarı yapın. Yine de değişmezse kaçınılmaz son. Milyonlarca işsiz varken işinin kıymetini bilmeyenlere acımamak lazım.

kimse kimsenin nazını, agresifliğini, huyunu çekmek zorunda değil, iş yaşamı profesyonel bir ortam olmalı, maalesef halkımızda duygusallık olduğu için fedakarlık yapıp alttan al denmiş ama son bir kez ciddi bir şekilde uyarılırsa ve bunun son olduğu hatırlatılırsa, zaten isteği varsa düzelir, bir dahakine de uyarılmadan işten çıkarılır.

aslında sorun işi aksatması. yani kafayı bi gömüyo telefona dış dünyadan kopuyo. teklif mi ver demişiz şunu bunu hallet mi demişiz yok - iptal.

bir arkadaşın dediği gibi milyonlarca insan varken kendini bu kadar vazgeçilmez zanneden birine ben tahammül edemiyorum. şu an bölümün "götü" durumundayım. ben sçmazsam sistem çöker ancak en fazla 1 ay çöker sonra başka göt bulurlar. ben bile bu tribe girmiyorken bu arkadaşlara noluyor anlamış değilim.

işten çıkarılırsa tazminat alacağını sanıyor ancak bu kadar falsosu varken herşeyi yazılı ihtarla yaparsak haklı işten çıkarma olacak. bunun farkında değil. biz de bakıyoruz haberlere facebooka vs. ancak 5 dk açıp bakıp kapatıyosun. kimse hobilerimiz için para ödemiyor. gelip bişeyler üretip katıp evimize gidiyoruz. gidiyoruz da evi neden işe taşıyoruz çözemiyorum. belki de 3 yıl almanyada yaşadığım için nazi kafasına sahibim biraz ama çizgileri de pek bozamıyorum açıkçası

sen aslında iyi bir lider olduğunu düşünüyorsun, belki de çok iyi niyetlisin özünde iyi bir insansın ama iyi bir lider değilsin. her ne konu olursa olsun, olumlu ya da olumsuz, geri bildirimini anında vermelisin. biriktirip biriktirip kovma konuşmasına getirmek, sabırlı olmak, iyi bir liderlik örneği değil. dünyanın en gereksiz çalışanı olabilir, bu konuda çok haklı olabilirsin, ama bu duruma getiren tek başına o insan değil. aynı gün dikkatini çeksen, ikinci defasında yine aynı tepkiyi göstersen, yine devam etse, aynı şekilde tepki göstersen böyle devam etmezdi. şimdi bir çok yatırım yapılmış, emek verilmiş, faydalı olabilecek insanı göndereceksin. sabırlı olmanın sana, ekibine, şirketine ve bu çalışana hiç bir faydası yok.

işini aksatıyorsa maaş kesintisi, ihtarname gibi yolları düşünün.

işini aksatmıyorsa sırf pozisyonuna göre fazla maaş aldığını düşündüğünüz ve telefonla konuşuyor diye gıcık olduğunuz için kovmanız doğru değil. telefonla konuşmayıp günlük 2 saatlik mesaiyi çay/kahve/sigara/trendyol gibi yerlerde de yiyebilir, iş anlamında yine aynı performansı sergiler. telefonla konuşmaz, mesajlaşır. mesajlaşmayı da bilgisayar üzerinden yapabilir hatta. bu durumda yine çıkarmayı düşünür müsünüz?

ha ama diyorsanız ki performansı çok düşük, ona göre karşınıza alıp bak performansın düşük, ya toparlan ya da seni çıkarır başkasını alırız, uygun adaylar da var minvalinde bir konuşma yapabilirsiniz. ama bu konuşmanın içeriği bak telefonla konuşuyorsun gıcık oluyoruz ekseninde olmamalı.

plaza ortamlarnda çalışmış biri olarak ben yeri geldi günde 15 saatlere kadar yemek yemeğe dahi vakit bulamadan iş yaptım, yeri geldi sabah saat 10da bi çay içelim diye ara verip kendimi öğleden sonra içtiğimiz kahvede buldum. iş yoğunluğuna göre mesaiden beklentinin değişmesi gerekiyor. yapılacak iş yokken ofise gidip çalışmak hepberaber kendimizi kandırmak demek, hepimiz de bunu bal gibi biliyoruz ama yine de süs olsun diye işe gidip geliyoruz. bir diğer bildiğimiz gerçek de yoğun dönemler dışında kimsenin günlük efektif olarak 8 saat çalışmadığı, 8 saatlik mesai sürecinde yapılan işlerin aslında en çok 3-4 saatte bittiği. ama yine de gidip 8 saat duruyoruz çünkü servis var, mesai saati kavramı var. saat 14:00, yapılacak iş 30 dakikalık iş, e o zaman bi kahve içip öyle başlayayım madem. neden? çünkü zaten 18:00e kadar burdayım, bari vakit geçsin. her sektörde/şirkette/ortamda böyle olmayabilir ama benim çalıştığım ortamlar hep böyle denk geldi. bu nedenle yapılması egreken işler aksamıyorsa/kalitede belirgin bir düşüş olmuyorsa mesaiyi başka şekilde dolduruyor diye insanların işten çıkartılmasını doğru bulmuyorum.

Arkadasin performansi dusuk. Islerini aksatiyor. Bu arkadasa daha once bolum muduru iki kez uyarida bulundu. Ben de ikramiyesini verirken bak isverenler bundan rahatsiz diye tatli tatli da soyledim. eskiden 7ye 8e kadar kalirdi isi bitmeyince simdi 6yi 1 gec arazi. Sorunlari ve dertleri bitmiyor. Isin tuhafi bu arkadas sekreter olarak baslamis eskiden. Elinden tutup is ogreterek buralara kadar getirmisler. 15 maas net aliyor ki maasi da pozisyona gore iyi. Yani lider degilsiniz demis arkadas ama ben fazla iyi niyetli bi liderim. Tum ekip sikayet ederken uyarmama ragmen tahammul ediyorum.

ben şundan çok memnun kaldım
www.teknosa.com

15.6'' ise bunu öneririm www.hepsiburada.com

çok dayanıklı bir çantadır.
Eğer notebook 17'' ve üzeriyse bunun büyük olanını almayın bence çünkü dev gibi ve kaba duruyor. Büyük laptoplar için bunu öneririm kendim de kullanıyorum 17.3'' laptop koyduğum halde baya bi yer kalıyor ayrıca ince ve estetik görünüyor. www.hepsiburada.com

thule modellerine de bak derim. Çok güzel çantaları var.

fiyat performans ürünü olarak hp nin bu çantasına bir bakın derim
www.turkcell.com.tr

www.hepsiburada.com

ben şunu aldım, hayli memnunum. dış yüzeyinin sert olması benim için şahane.

www.hepsiburada.com

ben son 5-6 aydır american tourister'ın bu modelini kullanıyorum. fazlasıyla memnunum. kendi yağmurluğu da var çantanın, bayağı iş görüyor.

www.desa.com.tr

Nike'ın SB serisi kaykaycı çantasını kullanıyorum laptop için, çok memnunum.

www.nike.com

edit : janjanlı renkleri de var.

3 yıldır Jansport Envoy kullanıyorum. 35L hacmi var ama günlük kullanımda hiç çaktırmıyor. Seyahatlerde ölümüne dolduruyorum bana mısın demedi henüz. 3-5 günlük seyahatleri rahatlıkla karşılıyor. Normalde seyahat çantası değil, günlük kullanım çantası ama içi epey geniş, kitapla vs doldursanız bile kolay kolay şişmiyor, sarkmıyor, yüksek lisansta tecrübe ettim bolca. Kollukları süngerli, ağırlık artsa bile konfor bozulmuyor kolay kolay.

Leptop gözü (17 inc sığabilir rahatça, 13 inc kayboluyor içinde), kocaman hacimli bir göz, yine kocaman hacimli ama öncekinden azıcık küçük bir başka göz, kalem - not defteri filan koyma gözü, tablet gözü ve kablo koyma gözü var. Bir de önde ufak bir cep ile yanlarda file cepler var.

30 yıl veya ömür boyu garantiliydi, hatırlayamadım hangisi.

www.jansport.com

www.youtube.com

İmkanın varsa thule. Yoksa alaimisema +1. Büyük boy olanı var bende, harika.

Hepsi verir. Vize için mi lazım?

@melonsucker evet, j-1 vizesi için.

online şubelerinde oluyor ingilizcesi, bi bakın. Login olurken dili ingilizce yapmanız yeterli, sonrasında onu herhangi bri şubeye götrüp kaşeletebilirsiniz kaşe lazımsa.

veriyor hepsi

3bin farkediyorsa ben ucuz olanla ucardim. Normalde direkt ucmak isterim tabii.

Aktarmalı uç. Hem uçuşa ara verip biraz rahatlarsın. 11 saat insanı mal ediyor.

Ucuz olan, 3 bin çok para.

Ucuz olanla uç.

3bin cok sorun degilse direk uc. aktarmali ucusta ne olacaginin garantisi yok. rotar yiyebilirsin, bir sonraki ucagi kacirabilirsin, valizin kaybolabilir. direk ucus daha rahat ve sancisiz. tabi 3000tl onemli bir fark.

kac saat aktarmali olduguna gore degisir.

ben olsam ucuzu seçerim ama ben fakirim. zneginseniz direk uçun, aktarmayla uğraşmaya değmez, rötar yapar, kaçırırsınız, bagajınız aktarılamaz, havaalanında çılgın kuyruklar vardır yetişemezsiniz, bin türlü sorun çıkabilir.

derdiniz açılmaksa uçakta 2-3 kez yürüyüş yapın, açılırsınız.

tayland ise problem değil qatar havayolları ile uç.

Qatar aktarmali iyidir, ben uçarken thy ile arasında 1500 tl vardı aktarmalı aldım qatar airways çok da memnun kaldım yiyeceklerden ve hizmetten, qatar doha'dan bindiğim ucak da a380 idi böyle devasa bir makine olamaz hamınaa 10 tane filan kapısı vardı, 12 sıra koltuklu efsaneydi uçak. Hem baska bir havalimani görürsün değişiklik olur aradaki 3000 lirayı da başka bir şeyde ezersin lazim olur. Benim aktarma arasında 2 saat vardı cok da beklemedim, pasaport islemlerini de 5dkda hallettiler.

aynen tayland icin bakiyordum. ucuslarin arasi yaklasik 2 saat civari hem gidiste hem geliste. yetismek sikinti olur mu ki?

3.000 çok ucuz olan
edit:balayı falansa girme o topa ama tek başına yada gezme tatili ise gene ucuz olan derim uçuşlar mutlaka bağlı olsun ama ayrı ayrı alma biletleri.

Teksen de çiftsen de qatar. Birincisi geç kalmaz, alandan geç kalksa bile havada o farkı kapatır, ikincisi daha ucuz, üçüncü olarak da qatar çok iyi :) Zaten alacağın uçuş muhtemelen bağlı uçuş, geç kalsa bile sıkıntı yok. Sonraki uçuşa kadar krallar gibi gidersiniz. Balayı çifti olduğunuzu da mutlaka aralara bir yere lafa sıkıştırın. İmkan varsa mutlaka güzellik yaparlar.

Zaman senin için önemli mi? Mesela 4-5 günlüğüne gidiyorsan tam 1 gününü aktarmalarla yolda geçirmen senin için çok üzücü olur, 3 bin verseydim de keşke bu çileyi çekmeseydim diyebilirsin. Ama 10-15 günlüğüne gidiyorsan idare edilir.

evet balayi icin olacak. 2 haftalik bir seyahat planliyoruz. sanirim qatar'i secicez bu durumda. tesekkurler.

moana, zootopia

+ minyonlar

Zootopia

brave

minyonlar

instagram'da "adayla izliyoruz" var. önerileri genelde çok başarılı oluyor. Bir bakın isterseniz.

Genel olarak yapilan hatalar bu haric dediklerin oluyor zaten.
-Bunun disinda bir de "sey" var ayri yazilmasi gerekirken birlesik yazilan.
-Ozel ismi buyuk harfle baslatmak gerekirken kucukle baslamak.
-Ozel isme gelen eki kesme isaretiyle ayirmamak
-Kisaltmalari (TDK gibi) buyuk harfle yazmak gerekirken kucuk harfle yazmak.
-Bulundugumuz an almanindaki "su an" ifadesini birlesik yazmak.
-Soru cumlelerinde "misin?", "muyuz?", "-mi -mu?" eklerini birlesik yazmak.

Turkiye'de calisirken cok gordugum

yapiyor olacagiz-ediyor olacagiz
saat 9'da haftalik toplanti yapiyor olacagiz

yari ingilizce yari turkce mailler ya da anlatimlar
bu konuda concernlerim var
forecast tahmini tutmadi, rate'leri artiralim

ve yazismanin icinde :)))))))) :J ya da gereksiz...................

hata değil de rica ederim yerine rc yazılmasına, mailde abi/abla hitap şekline, excel yerine saçma sapan tablo yapımına vsvsvsv

try again fail again fail better +1

bilgi alıp dönüş yapıyor olacağım, fiyat teklifimizi paylaşıyor olacağız, dönüşünüzü bekliyor olacağım. "Olacağım" kadar taş düşsün kafalarına, bir de yayıldı, bazı çevirmenler de bunu kullanmaya başladı. Kitap okurken ağlamaklı oluyorum.

Yapiyor olacagim disinda bir sey rahatsiz etmiyor.

teşekkürler yerine TŞK
thanks yerine THX

yazılması en sinir olduğum şey sanırım. TŞK gördüğümde beynim başka şekilde okuyor ilk bir saniye falan.

Basit şeyler için kullanılan kısaltmalardan nefret ediyorum.

SLM, MRB, İYÇ, TŞK, RC..

+ olacağımlı ifadeler, gereksiz İngilizce kullanımı vs. Ama kısaltmalardan daha çok nefret ediyorum.

- Profesyonel olmayan kısaltmalar kullanılması
- Eğer uzun bir mail ise başında tldr olmaması
- Bir grafikle anlatılabilecek bir şeyin paragraflarca anlatılmaya çalışılması
- Email yapısının kötü olması, örneğin yazıların hizasız olması, giriş gelişme sonuç şeklinde düzgün bir yapıya sahip olmaması
- Chat ortamında Merhaba deyip susan tipler. www.nohello.com

Direkt yerine direk yazanlara çok denk geliyorum.

Özne-yüklem uyumsuzluğundan ve gereksiz kelime kullanımından kaynaklanan anlatım bozuklukları. Yanlış kelime kullanımları (akıcı yerine akışkan demek gibi). Türkçe karakter kullanmak için özen göstermeyenler (yukarıda da örnekler mevcut).

- Ayşe hanım, Ahmet bey, neden küçük harf? Ben inatla Bey, Hanım büyük harfle yazmaya devam ediyorum.
- İngilizce kısaltmalara uyuz oluyorum, ne gerek var. Türkçe yazsan anlaşılmıyor mu?
- Ünlemden nefret ediyorum. Ulan atar mı yapıyorsun, kızıyor musun, dikkat mi çekmeye çalışıyorsun? Derdin ne senin?
- Smiley kullanımı beni çok darlıyor. Bence gerek yok.
- Selamsız, sabahsız, hitapsız mail başlangıçları. Sanki dm'den kankasına mesaj atıyor.
- Comic sans ve gökkuşağının tüm tonlarını kullanan jelibon kafalılar.
ne doluymuşum ya :) daha yazardım ama üşendim.

caps lock açık yazanlara uyuz oluyorum.

v gibi güzel bir harf varken w yazanlara sinir oluyorum. (evet iş hayatında da geldi iki üç defa, herhalde özel hayat whatsapp'ından alışkanlık.)
Bi de tşk geçenler (yazanlar) var onlara da gıcığım.

herkez yazan herkese ifrit oluyorum. bulunduğu makama torpille geldiğini, taşıdığı unvanı hak etmediğini düşünüyorum. daha bir sürü şey düşünüyorum.

Avrupa'nin hepsi ayni degil, revacta olan meslekler yerine gore degisir. Bir de Letonya'dan alinan diploma letonya disinda cok sallanmaz bence.

sorunun nesi sacma? Bir yazar arkadas sagolsun ozelden veterinerlik yazmis ve neden bu meslegi secmenin daha dogru olabilecegini (ab ulkelerinde evcil hayvan beslemenin cok revasta olmasi vs. gibi) nedenlerle siralamis mesela.

dönercilik

okuyacagin bolumun/okulun EU ulkelerinde denkligi oldugundan emin ol bosa kurek cekme.

tip/hukuk iyi para kazanilan sektorler ama baska ulkede calisabilecegini zannetmiyorum.
muhendislikte geneline bakarsak pek para yok ama baska ulkelerde calismasi daha kolay.

bence veterinerlik tavsiye eden arkadaşı çok ciddiye alma. evcil hayvan beslemek modaymış diye veteriner olunmaz.

madem kıstasın para, "mühendislikler dışında" demeni görmezden geliyorum. yapay zeka, veri güvenliği, büyük veri analizi gibi konulara yönelmen açısından bilişimle ilgili bir bölümü seçmen doğru olur.

hukuk desek fazla lokal bir iş. ya da psikolog falan ol, bilemedim.

Her yerde olduğu gibi okuldan çıkar çıkmaz en çok para kazanacağın alan ya yatırım bankacılığı ya da mbb'de danışmanlık.

su/elektrik tesisatçıları, boya-badanacılar/sıva ustaları vs epey kazanıyor. Hollanda'da 2+1 evin boya-badanası 11.000 euro dediydi bir arkadaş.

It sektorune yonel

doakozmetik

proseedoils.com
www.artdehuile.com

simyaevi

turknet ve netspeed.

turknet 75mbps 65tl yer zeytinburnu

ttnet 24 mbit 78 lira.

www.eksiduyuru.com

Kablonet 100 mbit. 100gb. kota. Kablotv ust+sinema paketi 82 lira

Superonline fiber 35/5 mbit, sınırsız, 99 lira.

Netspeed +1 ,turktelekom altyapısı kullanıyor.
Şu anki tarifem,75mbps 76₺,akn-kota,taahhüt yok.

ttnet 50mbit 96tl kullanıyorum, taahhüt yapmaya bakın

Yeme bence bozulmuştur.

Nohut gibi yiyecekler genelde bozulmuyor. Az biraz isitin tadi kokusu saglamsa yiyin.

ben olsam kokusunda-görünüşünde-tadında bi sıkıntı yoksa yerim. ama ekşidiyse, sulandıysa fln yemem.

Bozulmaz. Tum yemegi isitmak yerine yiyeceginiz kadarini isitin bi dahakine.

Suyu sunmuyorsa yenir

30 olmaya ramak kaldı ama ben yine de cevap veriyorum haddim olmayarak, cok daha fazla çalışıyor ne yazık ki.

Tam tersine o zamanlardaki halimin aptal olduğunu düşünüyorum. Şu an daha iyi çalışıyor bence.

34'ten bildiriyorum. Yok, çalışmıyor bence :/

36 evet kobuzchu'nun kafasının çalışmadığına katılıyorum

benim zehir gibi maaşallah, arap atı gibi koştukça açılıyorum.

Öğrenme hızım düştü zaman içinde yaş 31. Fakat artık daha iyi odaklanabiliyorum. Kişisel disiplinim daha yüksek, öğrenmeyi öğrenmiş vaziyetteyim.

Dil öğrenme kısmında sorun yaşıyorum yaştan ötürü ama bilimsel bir şeyi eskisinden daha rahat öğrenebiliyorum tecrübemden ötürü.

bence kafam 20lere göre daha iyi çalışıyor ama daha az odaklanabiliyorum. odaklanamama sorunum hep 'ne gerek vardı şimdi bu işlere' diye düşünmekten kaynaklanıyor.

İş: evet
Karı kız olayları : üssel olarak arttı
Girişimcilik: aklıma fikirler gelirdi artık gelmiyor. Daha az risk alıyorum.

daha iyi çalışıyor. 20'lerdeki halim karşıma çıksa adam yerine koyup bir konu tartışmam şu an.

Taurina artı 2

30 değil 24'üm fakat 18-19'la kıyasladığımda ciddi anlamda aptallaştığımı düşünüyorum. en azından kendi alanımda (okul, bölüm vs.) algılarım hala büyük oranda açık ve başarı düzeyim pek değişmedi ama genel olarak memnun değilim. daha fazla çaba harcamam gerekiyor anlamak için. eskisi kadar kıvrak değil zekam, çok bariz. daha yavaş çalışıyor. mesela 17-20 yaş arasında ingilizce bir metin okuyup da ne yazdığını anlamadığımı hatırlamıyorum. anlamını bilmediğim bir kelime ya da yapı çıkıyordu tabii ki ama "ne denmiş burada?" diye cümleyi tekrar okumama gerek olmuyordu. şimdiyse bazen "iyi ingilizce biliyorum" diyen birinin adı gibi bilmesi gereken kalıpları idrak etmekte bile zorlanıyorum. unutmaktan, pratiksizlikten değil - hemen her gün kullanıyorum ingilizceyi.

ama ben 18-23 yaş arasında yaklaşık 40 kilo aldım, çeşitli sağlık sorunlarım var ve b12 düzeyim tehlikeli derecede düşük. doktor şaka yollu da olsa (umarım?) "sen nasıl hayatta kalabiliyorsun bu vücutla" demişti bir kere. belki o yüzdendir de iyileşince falan beynimi geri kazanabilirim, bilmiyorum.

velhasıl durum kötü. vatandaş tepkili.

daha çok çalışıyor

Zehir gibi çalışıyor

35, insanların puştluğunu daha iyi görüyorum, bakışları, tavırları daha iyi analiz ediyorum. Tecrübe...

Gençler bilse yaşlılar yapabilse demişler. Bilge ihtiyar olunabiliyor galiba.

Özet %100 çalışıyor.

iyi veya kötü tecrübeler sayesinde kafam daha iyi çalışıyor.

çalışıyor.
*30'lar erken yahu, 50'lerde tekrar konuşalım.

Daha cok calisiyor, yazilimla ugrasmaktan zekam acildi.

Unide kaldigim derslere sasiriyorum, simdi geriye donsek 3.5la rahat bitiririm.
Bi ara issizdim iyice zekam dusmustu.

35'ten bildiriyorum, çalışıyor.

25 yaşıma göre bakınca, hem de zehir gibi çalışıyor. 25te biraz aptal mıymışım? ya da hülyalara mı dalmışım? bilemedim.

şu an 25 yaşıma göre 10 kat daha verimliyim.

yaptığım iş tüm gün hesap kitap modelleme, boş zamanlarımda programlama öğrenmeye çalışıyorum, bi yandan dil öğreniyorum.
henüz kafam almıyor moduna girmedim.

Çok bi fark hissetmiyorum ben.

20'lerin başından beri yaptığım bir işim var, tecrübem it gibi arttığı için daha bile iyi durumdayım gibi bi hissiyat bile var ister istemez.

Ama o zaman çıkan bi problemi 10 dakikada hallederken şimdi uuu bi saatimi alıyor gibi bi deneyimim yok yani.

Motivasyon derseniz ama evet o daha az sanki :D

yok maalesef. 20li yaşlarda bir şarkıyı bir iki kere dinlediğimde ezberimdeydi, şimdi milyon kere dinliyorum aklımda kalmıyor. okuduğum kitaplar da hakeza öyle, eskiden çok daha fazla şey kalırdı aklımda.

Daha iyi çalışmasının yanında insan sarrafı oldum sanıyorum. 40 larıma gelince bakalım nasıl gelecek şimdiki halim.

30 yaşından sonra hiç bilmediğin bir alanı öğrenmek zor, ama 10 yıldır üzerinde çalıştığın konuda çok daha tecrübeli ve iyi oluyorsun.

Çalışıyor ama eskisi kadar uzun sürmüyor. Sonuca varacak enerjiyi kendimde bulamıyorum. Önceden 2 günde yaptığım (kafa çalıştırması gerektiren) işleri şimdi 1 haftada zar zor yapıyorum.

31.

Yaş 30. Kafa çalışıyor ama yeni bir şey öğrenmek veya zihni yoran şeylerle uğraşmak daha zor oluyor. Geçen sene bir sınava girdim(toefl) ve beynim çatladı diyebilirim. İstediğim puanı aldım çok şükür. Bir daha girmek istemem çok uzun ve yorucu oluyor. Bir yaştan sonra insan böyle şeylerle uğraşamıyor. Tabi biraz da uzaklaşmakla alakalı. Beynin öğrenme hızı zamanla ve kullanmayarak yavaşlıyor.

20'lerin başında şu andaki kadar komplike işler yapmadığım için yorum yapmam zor ancak daha iyi çalıştığını söyleyebilirim.
tek sorun konsantre olmak. çetrefilli bir işe konsantre olurken gerçekten zorlanıyorum.

hem daha iyi çalışıyor hem de daha odaklı, daha kararlı

neredeyse 50'den bildiriyorum.
40'lı yaşlarımda çocuklar henüz mini miniyken bir ara aptallaştığımı hissetmiştim. Şimdi performansım arttı epey. Büyük kız 8. sınıfta ona ders çalıştırırken açıldım sanırım. Yeni bir dil öğrenmeye niyetliyim. Almanca ve ingilizcem var. Yeni kelime de öğrenebiliyorum. Ama örneğin eskisi kadar kolay şiir ezberleyemiyorum.

öss :) sorularını daha yavaş çözüyorum

Abi valla her ikisi de.

Hafıza konusunda mesela eskisi gibi değilim. Bazı şeylerin aklıma gelmesi zaman alabiliyor. Özellikle isimleri unutmaya başladım.

Ama sir gwain'e katılıyorum. 20 yaşımdaki beni alıp karşıma adam yerine koymam. Buna hayat tecrübesinden ziyade bilgi birikimi derim. Ama olayları yorumlama konusu bence birazda tecrübeyle ilgili.

geçenlerde gittiğim bi kursa hocamız bi test yapmıştı. orda 20lerin başındaymış gibi öğrenmeye açık olduğum çıktı. daha iyi düşünüp daha iyi analiz edebildiğimi farkediyorum. bi de yüzeysel değilim daha derinlemesine anlayabiliyorum. tabi bunların hepsi bi işe kendimi tamamen verince oluyor. sallıyosam hiç biri geçerli değil.

Abi tecrube ve bilgi birikimi acisindsn bakmayalim, o konuda zaten ilerlemis oluyorsunuz normalde:)

çalışmıyor net! eskiden zehir gibiydim hem hafıza olarak hem de pratik zeka olarak ama artık düşünmeye bile üşeniyorum.
Hayatın koşturmacası, eski heyecanı kaybetmek vs etkiliyor tabi ama teknolojinin de etkisi olduğuna inanıyorum. Hiçbir şeyi ezberlemek/öğrenmek zorunda olmamamız bi yana beynimizi saçma sapan görüntülere kullandığımız için dikkat dağınıklığı, odaklanamama gibi sıkıntılarım artıyor.

31 yaşında bir kadınım. Daha çok çalışıyor kesinlikle.

soruyu soran kişi beynin sayısal zekasıdan, problem çözmeden bahsetmiş.
daha çok çalışıyor diyenler tecrübelendiğinden bahsetmiş.
Zaman geçtikçe insanın sayısal zekası, problem çözme hızı düşer, odaklanma daha noktasal olur, çevre uyarılarına tepki azalır, dolayısıyla yorum da azalır. Tecrübe artar. Bu sebepten daha kalite sonuçları biraz daha uzun zamanda alır.
Soruyu bile anlayamamaları gerilediğine delalettir.

Cevap değil ama belki iç rahatlatıcı olur. Fransa için evet işaretlemiştim o soruyu, tarih ve başvuru ülkesi filan vererek. Yine aldılar parmak izimi. Hatta bundan çok kısa süre sonra başka bir ülkenin Schengen başvurusunda yine evet dedim yine aldılar.
O nedele hiç kafayı yormadan hayır deyip geçmek en temizi gibi geldi bana.

Geçen sene (veya daha önce) aldığın vizenin üzerinde VIS ibaresi varsa parmak izi almışlardır.

bildiğim kadarıyla schengen'de 2014'ten sonra parmak izi uygulamasına geçildi. geçen yaz aldıysanız parmak izi vermek zorundaydınız yani. alınmış olması gerek.

geçen sene aldıysan parmak izi vermişsindir muhakkak

@pati +1, vis ibaresine bakın en son vizede. 5 yıl süre ile parmak izi vermenize gerek yok.

Fransa benden 3 kere parmak izi aldı. Soruya vereceğiniz cevabın onlar için bir önemi yok.

2 kere Fransa'dan, sonra 2 kere Hollanda'dan aldım. Sadece ilk kez Fransa'dan alırken parmak izi verdim, sonra bir daha vermedim. Ancak formlara parmak izi alınan tarihi fln hep doğru girdim. İlk tarih 2015 yılı.

Cevap olarak,parmak izi verdiğinizi hatırlamıyorsanız hayır diyin, tekrar verirsiniz.

şimdi pasaporta baktım, ilk schengen vizemin (fransa) üzerinde VIS yazıyor.

gel gelelim, sonrakilerin hiç birinde (yeniden fransa, italya, ispanya) yazmıyor. halbuki sonrakilerin hepsinde de parmak izi verdim :-)

yani siz her türlü verin parmak izini de sorun yaşamayın yok yere.

yumuşatıcı. yumoş mavi ekstrayı yumuşatıcı gözünü dolduracak kadar koyuyorum, insanlar sürekli sabun koktuğumu söylüyor.

dalin yumuşatıcı öneririm kesinlikle kara borsa gibi her yerde olmuyor ama bebekler için zaten çok kalıcı da

kadınlar erkeklerin yumuşatıcı kokmasından rahatsız onu belirteyim.
ben: her gün duş alıyorum, aloe vera salatalık özlü nemlendirici kullanıyorum

ben de geçen yumoş portakal çiçeği almıştım. çok güzel kokuyo meret. parfüm sıkasım gelmiyo.

Duş Jeli

Yumusatici +1 duş jeli +1
Dustan sonra bebek yagi kullaniyorum. Hoş bir koku oluyor tende. Hoş kokulu losyonda kullanılabilir.

Ne kullanırsınız onu bilemem de yumuşatıcı gibi aşırı zararlı bir şeyi kullanmayın. Alerjik reaksiyonlardan, astıma kadar bir dolu zararı var. Ayrıca kanserojen. Defalarca yıkandığında bile çıkmıyor. Durulamak da yetersiz kalıyor çoğu zaman.

Yumuşatıcı kokusu bana çok ağır ve yapay geliyor, evdeki çarşafların fln kokmasını bile sevmiyorum. İnsanlarda o kokuyu alınca hmm en azından temiz kıyafet giymiş diyorum ama kokuyu sevmiyorum.

Dolaba sabun koyman veya kıyafetleri yıkarken yumuşatıcı yerine uçucu yağ kullanmak daha doğal geliyor ve güzel kokmasını sağlıyor gerçekten de. Ek olarak dolaba asılan kurutulmuş lavanta gibi şeyler var onları da deneyebilirsiniz.

parfüm sevmiyorsanız mesela lavanta yağını su ile karıştırıp parfüm gibi kullanmayı deneyebilirsiniz. tabi aynı kalite olmaz ama hoş koku bırakır kıyafetlerinizde.

@manivela Eski erkek arkadaşım çok güzel yumuşatıcı kokuyordu, markasını sordum da öğrenemeden ayrıldık :( Erkeklerin yumuşatıcı kokması gayet hoş bence.

1- yediğin kokulu olmayacak, pastırmanın kokusu asıl ertesi gün çıkar
2- Benzer şekilde nane, lavanta çayı gibi kokulu çaylar tende güzel koku bırakıyor.
3- Deo'dan rahatsız olan kişi yumuşatıcı kokusundan ölebilir
4- Duş jeli ve sonrasında vücut yağı diyorum.

Yumusatici kokmayin ya igrenc misiniz. Nefret ediyorum deterjan kokanlardan.


O duydugun kokularin hepsi parfum. Bana da guzel kokuyorsun diyorlar cunku sonunda bana duzgun giden bir parfum buldum.
Millet ten kokum saniyor onu.

"kıyafetlerine sinmiş çok hafif ferahlatıcı kokular" = evleri güzel kokuyor olabilir.

bulunan ortam çok etkili. üzerine koku siniyor her türlü

ten kokusu içinse yeme içme çok etkili. baharatlı şeyler tüketiyorsan tenin güzel kokmaz mesela

Vucut losyonu kullaniyor olabilirler.

limon dışındaki kolonyalar özellikle rebul kolonyalar parfüm gibi

Saat çok kişisel bir şeydir. Üzerinde düşünülerek alınmış, görece de pahallı bir hediye olduğu için hediye edilen kişiyi de kullanması için baskı altında bırakır ama kişi onu sevmezse kolay kolay söyleyemez. Başa bela bir hediye seçmişsin arkadaşım. Eşinin görüp de beğendiği bir model yoksa alma derim. =/

kate spade olabilir.

Swatch al, pisman olmazsiniz.

Marka veya kalite konusunda yorum yapamam ama zarif tasarım için Skagen'e bakabilirsiniz.

Skagen +1

Saglam yemek yiyorum is cikisi bir yere gidip direkt. Girtlaga kadar doyacak et yiyince stres geciyor.

çıkışta iki bira içiyoruz.

2 bira ya da 2-3 kadeh şarap. dışarda ya da evde fark etmez.

Çıkışta iki bira +1
Hava güzelse sahilde yürüyüş

Kafa arkadaşlarla buluşup muhabbet, güzel bir yemek.

akşamına karışık kebap

içiyorum

eve gidip müzik açıyorum son ses, bir müddet bağıra çağıra şarkı söyledikten sonra koltukta kitap okuyorum, mum yakıyorum. çok iyi oluyo.

Viski/şarap koyup piyanoya oturuyorum.

sex

kedimle oynuyorum.

is arkadasina masaj yaptiriyorum

spor. ama salon iş yerinde. tam bir paradontaks.

stresli gün sonunda iyi bir şeyler olduysa güzel yemekle ödüllendiriyorum. kötü olduysa bilgisayar oyunu kuş gibi hafifletiyor.

Yürümek çok iyi geliyor. Ama hunharca yürümek. Bir çıkıp 10 km sonra kendine gelmek, o arada saydırmak, saydırmak. Bir süre sonra, "hayat ne güzel, martılar felan..." oluyor.

Spor yapıyorum

anti-aging için avokado yağı.
güneşten korusun diyorsanız hindistan cevizi yağı, ama koruması güçlü olmaz.

karıştırıp ikisi bir arada tadında bir yağ elde edebilir misiniz bilmiyourm.

ek olarak çinko oksit kremleri güneşe karşı daha etkili. belki onu avokado yağı ile açıp uygun kıvamlı bişeyler elde edebilirsiniz.

www.simyaevi.com

bu siteyi inceleyin derim. kullanıp memnun kalmayan yok.

niçin bitmesin. birini yeni bitirdim, ötekine dün başladım. sorduğuna göre sen dertlisin belli ki anlat dinleyelim.

Bitmesine biter de, gündelik hayatın dertlerinden fırsat bulamıyorum çalışmaya.

başlayınca bitiyor. ilk başlama motivasyonu o gaza gelme çok önemli. sonrası çorap söküğü gibi geliyor.

var ben, bitmedi lanet olasıca. hayaımdaki çok büyük değişiklikler bu lanet tezin bitmesine bağlı ancak bitmiyor.

hocamla aram iyi, beni seviyor, savunmada gıcıklık yapmaz, danışman olmayan hocalar da e hadi bitir madem modunda, jüri belli, hatta abartmışsın manyak mısın bu kadar veriden 3 tez çıkar, hepsini birden yapma çıkart onu bunu filan dediler, ama bitmiyor yine. anlamadım ben de.

senelerdir bitmedi. yılan hikayesi gibi lanet olasıca.

Yazamayıp atılan var, sayılır mı :(

oturup yazabilsem bitecek fakat başına oturamıyorum, hep erteliyorum aylar geçiyor :/

Motivasyon grubu mu oluştursak tez yazmak isteyip de yazamayanlar olarak

tezi son haline getirip yüksek lisansı bırakan var, sayılır mı? :D
Tez yazarken konuyu sevmediğim için zorlanmıştım zaten, yazdığım tezi beğenmediğim ve gelecek görmediğim için bıraktım.

@rakicandir zaten bir tez grubu var

Yazmazsam atılıyorum, hadi herkes birbirini motive etsin

respect +1 yakışıklıysanız tanışmak olur yakısıklı degilseniz sapıklık

ben de çirkinlikten demeye gelmiştim.
üslup sorunu da olabilir. ya da ikisi birden.

O zaman ölene kadar tek başınalığı kabullenmek lazım?

Her şeyin bir raconu var. Kız sana dönmezse bakmazsa gel gel yapmazsa böyle bişeye kalkışmazsın. Ananıza kardeşinize aynısını yapsalar auuuv diyeceğiniz hareketlere kalkışmayın.

bos gezenin bos ustasi+1

cevap: hayır teşekkürler cevabı aldığında saygıyla ayrılacak tipte erkeklerin yüzdece azlığından kaynaklanıyor. bu algıya sebep yine erkekler yani.

tipsizlikle ilgisi yok.

Creepy yaklasmaktan.

Yarın bi gün bir başkasından hoşlanıp merhaba demeyeceği ne malum?

Yine de jimjim +1

Burası Türkiye olduğu için. Sokaktaki kadına laf atıp, kadın dönüp kızınca madem öyle çıkmasaydın sokağa diyeni gördüm ben. Ancak ortak ortamdaki bir kıza gidip bunu diyebilirsin, onun dışında tedirginlik yaratıyor.

birine kur yapmak sinyal okumayı gerektirir. yanlış sinyal yorumlayıp hatta sinyale ihtiyaç bile duymadan tak diye gidip sa demek nezaketsizlik ve yol yordam bilmemektir. içinde bulunduğumuz toplumda da dişi bireyleri doğal olarak korkutur.

Soruyorum adabıyla tanışmak isterseniz neden bu yaftayı yiyorsunuz bakın iş yerinizde karşı cinsiniz az sayıdaysa onlarda evli bekar yaş olarak uyuşmuyorsa evden işe işten eve gidiyorsanız bunun yanı sıra internet denen mecrada artık eskisi gibi kolay da değilse ee ne nasıl tanışacak insanlar?

Otobüs,cafe,tiyatro,sinema,market vs nerde nerde ?

@tolgame arkadaş ortamında, tanıdık vasıtasıyla. Güvenmiyorlar abi zorlayamazsın yani.

Nasıl iş hayatında refereans, network olmadan iş bulamıyorsanız aynı şey gönül işlerinde de geçerli gibi, eğer ki über yakışıklı falan değilseniz.

@windows95 güvenden ziyade şuanda arkadaş ortamında pek bekar ya da tanışmaya müsait biri yok zaten öyle birisi olsa ben çabalarım arkadaşlarıma

O zaman yeni ortamlar oluşturacaksın. Ama sırf sevgili bulmak için yola çıkanlar çok sırıtıyor ve itiyor. İlla bi hobin vardır, onunla ilgili kurslara gidersin (biliyorum klasik) ya da benzer şeylerden hoşlanan insanların toplulukları vardır katılırsın. Ya da bu tarz sanal bir topluluğa katılırsın oradan artık şansına.

ABD'de Volcom diye 12 - 15 dolara satilan bir tisort var. Kumasi falan kalindir hosuma gider. Gecen hafta Nisantasi'nda bir magazaya gelmis. 175 liraya satiliyordu.

Amerikali bir is arkadasim var. Gecen ilk kez Oreo almis. Paketi bitiremedi. Sevmedi.

Urunun kalitesi arttikca fiyati da artiyor. Amerikaliya bir tisortu 10 dolara satabilirsin. Ama Turkiye'de vergisiz 50 kusur lira ediyor. Bir de vergisi, ulasimi derken 175 lira oluyor. Dogal olarak magazalar urunun en iyisini getiremiyor.

ya türkiyeyi geç. batı avrupa ile doğu avrupaya gönderilen ürünlerin farklı olduğu ortaya çıktı. ortalık ayağa kalktı. yanlış hatırlamıyorsam nutella için. avrupa birliği içinde bile ayrımcılık yapılıyor.

var tabii ki. 3. dünya ülkelerine hep böyle. dandiğini yollar, direkt ülkenin içinde fabrika kurar sadece markası sayesinde hayvani fiyatlara satar, kaliteli ham maddeyi alıp dandik ham madde ile ürettiği son ürünü satar vs.

Var evet, gıda konusunda ürünlerin içindekiler kısmına bakmanız yeterli farkı anlamanız için. Mesela buradaki Ice Tea'lerde Avrupa'dakilere kıyasla daha çok şeker var. Ya da bazı bisküvilerde Avrupa'da sadece şeker kullanılıyorken burda hem şeker hem glikoz-fruktoz şurubu kullanılıyor. Bazı keklerde sadece palm yağı kullanılıyorken burda palm-ayçiçek-kanola karışımları kullanılabiliyor. Koruyucu olarak kullanılabilecek olan bazı maddelerin kullanım oranları Avrupa ve ABD'de buraya kıyasla daha sınırlı. Bu gibi değişimler daha ucuz alteratif hammaddelerin üretim ve tüketilmesine (mesela mısır ve üzerinden üretilen şeker-şurup çeşitleri, renklendirici olarak kullanılan aspir çiçeği vs) dolayısıyla ürünün maliyetinin azalmasına yol açıyor ancak nihai tatta aşırı belirgin bir değişiklik veya bozulma olmamasına vesile oluyor. İki ürünü yan yana koyup yemediğin sürece ya da birine çok aşırı alışkın olmadığın sürece farkı anlayamıyorsun.

Örneğin burda normal olarak Ice Tea içip garipsemiyoruz ama Avrupalı gelip oha bu çok şekerliymiş diyebiliyor tadından. Ya da Avrupa'da yaşayan adam Milka'yı orda severek yiyorken buradakini deneyip sevmeyebiliyor. Ancak toplumun çoğu yurt dışı alternatiflerine erişemediği için burada rahatça satmaya devam edebiliyor bu ürünler.

Bulunduğum ülke’de coca cola ve fanta tadı çok farklı Tr’ye göre. İçindeki katkı maddelerinden kaynaklanıyormuş tat farkı maalesef. Yediğimiz çikolatalar’da çok kötü Tr’de. Para avcısı programında portakal üreticisinden bahsediyordu cem seymen ürünlerin iyileri ingiltereye gidiyor kötüleri bize kalıyor diye söyledi.

Zara'nın Türkiye'de hatta Bursa'da üretilen ürünleri İspanya'ya ve tüm Avrupaya gönderilirken bize Çin üretimleri geliyor mesela. Direkt Bursa'daki dikim atölyesinden tanıdığım söylemişti.

Her zaman kotu niyetli olmayabilir.

Örneğin, ice-tea’nin daha şekerli olmasi, Turklerin boyle sevmesinden.

Pek cok urun, satildigi bolge icin yerellestiriliyor.

Otomobiller icin, neredeyse tum markalar Türkiye’ye getirttiği araçları birkaç santim yuksek yaptiriyor. Zira yollarimiz çukurlu tümsekli, arabanin alti surtup durmasin diye...

Deterjan benzeri urunlerde regülasyon sebebiyle bazi kimyasallar kullanilamayabiliyor.

Tariflerinde GDO’lu urun kullandığı icin TheCheesecakeFactory ulkemizde mağaza açamıyor.

Evet, Turk tarim ureticisi de evet urunun iyisini Avrupa’ya gonderiyor cunku Euro ile satip daha iyi kazanıyor.

Uzar gider fakat kotusu Turklere gitsin kadar basit degil.

www.theguardian.com

Sigara için, kola için bence var bu fark.

Kıbrıs'tan al leş gibidir Camel Malboro falan. Türkiye'de idare eder. Batı Avrupa'da al çok daha kalitelidir.

İhracatta da böyle. 1. Kalite meyve sebze Türkiye'de hasat edilip yurtdışında satılır iç pazara verilmez.

Giyimde pek farketmedim kalite farkını. Bir tek İskandinavya'da kollar ve boy uzun oluyor bedenlerde onu farkettim.

3 yıl önce aldığım spor ayakkabı. ben hayatımda parasını bu kadar hak eden başka bir ürün görmedim.

edit: new balance 574

Philips bodygroom ortaokulda hediye geldi üniversite bitti hala kullanıyorum. Cat colarado bot 6. yılında. Daha kullanırım. iPhone 5s. Dell inspiron laptop. Kindle paperwhite 3. Tam f/p adamıymışım. :)

@datnet ve @üğpoıuy marka modeller nedir?

@mekaniker mühendis havası sezdim :)

4 yıl önce aldığım nautica mont. Hala sapasağlam ve çok ısıtıyor.

@datnet sanırım 2 tane new balance kullandım, yağmur yedikten sonra rengi biraz soldu ikisinin de, çoraba da geçti. bu yüzden artık pek sevemiyorum kendisini

Kalenji spor ayakkabı. Donanımhaber'de başlığı vardı hatta 65 lira mı neydi halen yırtılmadı 4 sene oldu, çöp dökmeye giderken giyiyorum. Adidaslardan falan rahat.

Xiaomi powerbank. Ünlü olmadan önce 40 küsür liraya almıştım. Halen ilk günkü gibi çalışıyor 4 sene falan oldu onu da alalı.

Zara Basic mont. Ucuz değildi 100 dolar falandı aldığımda ancak üstüne kaç tane 1000 liralık mont aldım hala bundan daha rahatı daha üstüme oturanı olmadı. Rengi attı ama hala giyerim.

Xeon X3430 işlemci. Tamı tamına 2 tl verdim aldım. Gtx 960'ı besliyor. Alsam koysam 1080'i de besler. Server çıkması.

Eskiden halam bana Herry'den bir mont almisti. 8 sene giydim ve en sonunda rengi atmis hali bile baskalarinda zaten esas rengi oymus fikri uyandiriyordu. Modeli de cok güzeldi. Bir daha ayni montu görsem alirim kesin.

6 sene önce aldığım columbia mont.
ben böyle bir güzellik görmedim.

- 1.5 yıllık Xiaomi telefonum
- 8 yıllık Toshiba Satellite dizüstü bilgisayarım
- Spotify
- Decathlon'dan aldığım her şey (çadır, uyku tulumu, içlik, polar, mat, ayakkabı, sandalet, ışık, tişört vs)
- Ikea Friheten L koltuk
- French Press
- Kafa üstü kulaklık, en dandiği bile hayat kalitemi müthiş arttırmıştı
- Ikea 360 serisinden sarımsak ezici
- Ikea 360 serisinden karabiber öğütme aleti

5 yıldır kullandığım macbook pro

apple fanboyluk yapmıyorum. aldığım günden beri bir kere bile format, sıfırlama vs. gibi şeylerle uğraştırmadı. hala ilk günkü gibi stabil. sadece son güncelleme ile bir tık yavaşladı. o da apple'ın bildiğimiz taktiği zaten...

1. 6 yıl önce aldığım spor ayakkabım. adidastı ama modelini bilmiyorum.
2. 10 yıl önce aldığım Dell vostro bilgisayarım. artık yavaşlığından parçalamak üzereyim ama bu 10 yıl kullandığım gerçeğini değiştirmez.
3. htc one telefonum 5 yıl kullandım. hala sağlam ama başka işler de yaptığım için yavaşlamıştı. uygulamaları sildim babam kullanıyor. 6. yılı.
4. yine 6 yıl evvel mavi'den bir mont almıştım. hala sapasağlam. o zaman bir aylık bursumu vermiştim hey gidi.

birçok şeyi okula başladığım yıl almıştım. hala kullanıyorum ya. bence f/p konusunda ben de fena değilmişim :)

Biraz uzun bir liste olacak ancak hepsini f/p açısından çok araştırarak aldım ve memnun kaldım. Hepsini halen kullanıyorum.

Sennheiser MX 475 kulaklık
Xiaomi 10000 mah powerbank
JBL e45bt kulaklık
Sandisk Sansa Clip+ mp3 player
Logitech k400 plus kablosuz klavye
Logitech m325 kablosuz mouse
Kindle touch
Sony Xperia z5 compact
Samsung 50" ku7000 tv
Samsung soundbar (modeline bakmaya üşendim şimdi)
Nikon FM2 ve çeşitli lensler
Skechers ayakkabı
Philips Multigroom
Philips Avent buharlı pişirici
Xiaomi Mi Band 2
Seiko 5 otomatik saat

12 sene önce migrostan aldığım sinbo saç kurutma makinesi
10 sene önce migrostan aldığım tirbuşon
8 sene önce erasmustayken aldığım makarna tenceresi

tefal duduklu tencere. sanirim 7-8 yil oldu bir kez pili degisti ve ilk gunku gibi kullaniyorum. o zaman bi kampanyayla 300-350 lira gibi bi fiyata almistim. resmen her gun kullaniyorum, asiri asirisi memnunum, bayiliyorum kendisine canim duduklum <3

Zamaninda Lee den aldigim kemer. 10 yili gecti sanirim

Yazacak bişey bulamamıştım, ta ki @olaylar olaylar'ın cevabına kadar.

Bende ablamdan kalma kalın, kotla giymelik deri bir kemer var, 95 ya da 96'da almış. O kullandı, 10 senedir de ben kullanıyorum. Salaş görünümlü bişey o yüzden ufak detaylar göze batmıyor ama delikleri hiç aşınmadı, böyle bir şey görmedim ben. Nereden aldı kaça aldı hatırlamıyor efsane bişey.

1999 yilinda abd'den sirt cantasi almistim. hala ilk gunku gibi ve dunyayi gezdi, dunyalari tasidi. hala sapasaglam oldugu icin atmaya da kiyamiyorum ama cok sikildim kendisinden.

frenchpress +1
toshiba bilgisayar, 10 yil kullandim.

Deuter sirt cantasi. Torunumun torunu da kullanacak sanirim bu gidisle. (30dan fazla ulkede girmedigi zorlu kosul kalmadi).

Kitaplar. Kütüphanemdeki çoğu kitap.

Hayatta cevabını aradığım büyük soruların cevaplarını bulmamı sağlamaları, hayatta somut anlamda çok ciddi geri dönüş almamı sağlayan çıkarımların fikirsel dayanaklarını doğru oturmama yardımcı olmaları, yaşadığım ilişkileri, duyguları anlamlandırma, kendimi, insanları ve hayatı daha iyi tanıma konusundaki paha biçilemez katkıları ve daha bir dolu şey.

Ortalama fiyat da 20-30 lira. Şaka gibi! Kitapları pahalı bulan biri gerçek bir okur değildir zaten. Benim hayatımda büyük bir düğümü çözen bir kitap var. Güncel fiyatına baktım: 9 lira. 300 lira da olsa ne yapar eder alırdım mesela! Böyle nice örnek var. Sonuç olarak fiyat/performansta kitapların üzerine herhangi bir şey tanımıyorum!

1-Eski arabam (fiat palio) 10 yıl kahrımı çekti, 1 tane major sorun çıkardı(hararet), 15 yaşındaki bir araçta normal zaten, onda da yolda kalmadık, sileceğini ampulunu falan benzinlik marketlerinde bulabiliyordunuz 15-20liraya.

2-Samsung laptop 9 yaşında(modeli unuttum). Son 3-4 yıldır pc gibi çalışıyor tabi bataryası bitik, soğutucu olmadan kapanıyor falan. Ama kaldırmaz dediğim birçok oyunu oynadım. Dünya kadar işimi gördü. Bide baya indirimli aldım. Bimeksin yeni açılan bi mağazasından. O dönem arkadaşım alt modelini benden 150 lira daha pahalıya almıştı. Şans işte.

3-Maviden aldığım kotlar da benim için bu kategoride. Kalite son yıllarda düştü tabi. Ama bir kotu 4 yıl falan rengi atmadan-yırtılmadan giyebiliyordum. Bu sene aldıklarım daha hızlı yıprandı gerçi. Mavi'nin tişörtleri ve kazak-sweatler için aynı şeyi söyleyemem. Hızlıca soluyorlar.
4- CAT botum. Ulan bi bot 7-8 yıl hiç parçalanmaz mı?

5-Honda scooter. Model yazmıyorum çünkü hepsi oldukça uzun süre sorunsuz çalışabiliyor. Hani derler ya yağını suyunu koy. Bunda hiçbir şey koymuyorum yine tık demiyor. 15 yaşında kontakta sorun yaşadık sadece, bunu hero marka motorun sıfırında yaşadım.

Tchibodan aldığım montlar

Asus zenfone 2 cep tel, migrosun kendi markası antep fıstıklı cikolata, Minton mp3 player, volvo s60 araba (2008) leica m filmli fotoğraf makinası, şoktaki mintax tablet bulaşık makinası deterjanı, wd40, Gümrük birliğine ilk girdiğimiz yıllarda alınmış sony fh g80 müzik seti (kasetçalarlı :) led şarjlı el lambası, 80 li yıllardan aeg yumurta pişirme makinası... Aklıma gelenler bunlar

10 yıl önce topladığım masaüstü pc hala oyunları falan açıyor.
xiaomi mi6 telefonum
Sıradan esnaftan aldığım küçük deri sırt çantası kafadan 5 yıldır hiçbir şey olmadı çantaya

kredi çekiyorlar

Sorunun cevabı kişiden kişiye göre farklılık gösterir. Evlenip eşiyle birlikte çalışıp krediye giren var, halihazırda ailesinin evinde oturan var, babadan kalan var, ailesi yardım eden var, köydeki arsayı satan var, var da var yani.

sadece turkiye ozelinde degil bu butun dunyada insanlarin buyuk bir cogunlugu 20-30-40 yillik krediler ile ev alir.

yurtdışındaki tanıdığım 38 yıllık mı ne krediye girmişti, 12 yılı kaldı diye seviniyordu. orada çok fena bu işler.
ama açıkçası hiç imrenmedim.

@üğpoıuy hanım kızım, öğretmen değil misin sen?
hemen gidip şöyle matematikçisinden, ingilizcecisinden ek dersi filan bol bir öğretmen bey buluyorsun. düğün altınlarını peşinata veriyorsunuz.
senin maaş krediye (hoş şu anda hakketen kredi çekilmez de, yapan böyle yaptı) veriyorsun, beyinin maaşıyla da geçiniyorsunuz sen dersini 3 güne topluyorsun çocuğa bakıcı bile tutmuyorsunuz çünkü hep para. ek dersler yattığında eve balık pişiricisinden balık filan söylüyorsunuz. yaz tatilinde de 1 ay senin memlekete bir ay eşinin memlekete gidiyorsunuz. oğlunuza isim eymen kızınıza ebrar, hadi Allah mesut etsin. şimdiye kadar öğretmenler odasında tüm bunların masterını yapmış olman lazımdı yahu.
yani, genelde böyle oluyor işte.ben benimle aynı soyada sahip bunu yapan 8 çift filan sayarım.

Herkes maaşlı çalışan değil. Aileden gelen mirası kullanan çok.

Biz tokiden aldık. 620 lira aylık ödemesi var şu an. İlk 2 ayını ödedik. Kaldı 178:) Başka yolla almamız da mümkün değildi.

Yurtdisinda ev almakla turkiyede ev almak arasinda cok fark var; yurtdisinda mortgage kiradan daha ucuza gelebiliyor, o zaman da eve girdim ne yapicam derdi olmuyor, o kira zaten odenecek yani.

Miras(aile büyüğü ölür evi-arsası-tarlası satılır buradan kalan pay), kredi çekilir ve birikmiş bir miktar paraya eklenir.
Miras+kredi+holosko+bir miktar para

yanlış yere bakıyorsun. 500 bine ev alanlar rahatlıkla ödüyor. eğer senin için fazlaysa 300 binlik evlerin olduğu semtler senin gelir grubunun olduğu yerdir.

annesinden babasından kalan paralara 200 300 ekleyip alıyorlar.

maaşlı işlerde değil kendi işlerinde çalışıp daha çok kazanıp muhtemelen vergi de vermiyorlardır

Yasal süreniz 8 hafta ama iş yeriniz ile anlaşıp düşürebilirsiniz. benim 5 hafta iznim varken peşin peşin dedim şu tarihte ayrılacağım diye, izin günlerimin de parasını alarak ayrıldım.

departman müdürü ile anlaşın, onlar ok dedikten sorna ik sorun çıkarmaz muhtemelen.

is yeri isterse calistirir, ya da ihbar tazminatini odetir. izin gunlerinizi ihbar suresi yerine kullanamazsiniz. ama guzel guzel ayrilma ihtimaliniz cok yuksek.

aerobiletten iki kere ukrayna giriş dönüş bileti sorunsuz kullanıldı.

yalnız birinde alırken dikkat etmemişim bagajsız mı ne almışım. 50 dolar bagaj ücreti alınmış alanda.

ben surekli aliyorum bi sikinti yasamadim

ben lastminute.com kullaniyorum. onlarca defa da kullandim, sikinti yok.

Aerobilet'ten, GoToGate'ten, MyTrip'ten, sanırım bir de TripAir'den aldım, hiç sorun yaşamadım.

Bu sitelerin dezavantajları bilette değişiklik yapmaya fln kalkarsanız ya yaptırmaz ya da deli gibi fiyat farkı çıkarır. Direk satın aldığınız uçuşu kullanacaksanız muhtemelen sorun olmaz. Ya da aktarmalı biletinizle aktarma uçusunu kaçırırsanız sorun çıkabilir.

1- evet mumkun.
2- var.

aerobilet'ten çok bilet aldım, bir sıkıntı olmadı.

8k tl üstü tüm ödemeleri bankalar otomatik olarak gelir idaresine bildiriyor, gelir idareside bunları terör yardımı kapsamında araştırıyor dönem dönem. sormamaları için hiç bir sebep yok. sorarlarsa nasıl açıklayacağınızı düşünün, en kötü o paraya vergi borcu çıkartırlar. 300k € hali hazırda 1.8milyon tl, az bir para değil

sorun olur muhtemelen. türkiye'ye gelsin hesap açsın sonra swift yaparak getirsin parasını.

bence bulaşma.

Almancilar hep yapiyo akrabalarina bisey olmuyor. ama o riski alacaksan adam gibi komisyon al.

Siz o topa girmeyin, gelsin kendi adına hesap açsın sonra swift yapsın kendi hesabına. açıklama gerekirse kendi parası zaten.

parayı yollarsa 1 ay sonra vermeyi teklif et, 30 bin lira kadar faiz gelir :))

Peki benim bu işten çıkarım ne olacak diye bir sor arkadaşına. 1 ay faizini alayım dersen ses etmemesi lazım aldığın riski düşünerek.

Simdi subeye gitmeden de hesap aciliyor bazi bankalarda uygulama uzerinden, bi onu arastirin isterseniz risk almak istemiyorsaniz.

7-8 yılda 300 bin Euroyu nasıl biriktirmiş? helal olsun arkadaşına! Parayı yollat sonra çök üstüne :)

Halkbankasinin ve isbankasinin almanyada hemen hemen her sehirde subesi var kendi basina neden halletmiyor hem de o kadar para. Bence girme o işe.

parayı al ve kaç

yüz yüze çok ender.
telefonla her cumartesi günü.
36
evsizim sokakta yaşıyorum.

Haftada 1
Her gün benim aramama gerek yok annem hergun arar :)
36
Evet

şu an ayrıyım 4-5 ayda 1 görüyorum
yazışırız her gün
25
hayır

yüz yüze: yaklaşık 100 gün (20-30 güne düşecek).

telefonla: haftada 1 kere falan sadece annemle yaklaşık 10 dk. babam ve kardeşlerimle telefonda neredeyse hiç konuşmayız.

yaş: 19

bekarım.

1) Haftanın 4 günü
2) Yüz yüze görüşmediğimiz her gün günde en az 3 kere
3) 30
4) Hayır

Senede 3-5 kere, en son 29 ekim tatilinde gittim
Ortalama haftada bir
31
Hayır

Yüzyüze yılda 2 kez.
Telefonda, haftada 3-4 kez.
Yaş 25.
Bekarspor.

1) senede 2-3 kez, her seferinde 3-5 günlüğüne
2) her gün
3) 28
4) evet, eşimin de istatistikleri benimle aynı.

baba 3-4 senede bir, anne 2 senede bir
iki - üç haftada bir
28
hayır

Genelde iki haftada bir
İki günde bir, bazen her gün
25
Değilim

1) 4-5 Ayda bir
2) annem ve ablamla her gün
3) 30
4) hayır

ayda bir
üç dört günde bir
otuz bir
evet

1) yüz yüze ortalama 4-6 ayda bir. bilet fiyatlarını pahalı bulduğum için en az bir hafta geçiremeyeceksem gelmiyorum, o yüzden 4 aydan önce zaten hemen hemen imkansız okul yüzünden.

2) whatsapp falan 3-4 günde bir kısa da olsa muhabbet olabilir, telefon görüşmesi bir, bazen iki.

3) 24

4) yoo

1) 6 ayda bir
2) haftada bir
3) 29
4) Hayır

1) 3 4 ayda 1 kere
2) 2 günde 1 annemle, babamla haftada 1 kere. Abimle ayda 3 kere, 2 ablamla da ayda 2 şer kere konuşuruz.
3) 30
4) Bekarım

şarabın ağırı hafifi olmaz. hafif dediğiniz nedir? dömisek? tatlı?
ağır dediğiniz şey buruk tadı ise beyaz şarapta üzümlerin kabukları kullanılmadığı için tanin oranı çok düşük/yok seviyesinde olur. o yüzden o buruk tat olmaz zaten.

Misket üzümü varsa onu tercih edin o yoksa chardonnay. Beyazlar zaten hafiftir. İcerken bes duyunuzu da harekete gecirmeyi unutmayin.

Buzbağ - Emir/Narince

Hafif şarap çok yanlış bir benzetme değil. Genç, alkol seviyesi düşük ve sert notaları olmayan şarap hafiftir işte. Chardonnay asla bu sınıfa girmez. Ah, bilmeden etmeden...

Genç bir Emir işinizi görür ya da Riesling. Riesling yemekle eşleştirme açısından da kafa yormayacak bir seçim olur hatta.

kurye getirecek bu sefer. 1 haftayı geçebilir

çok acelecisin genç.

benimkisi 3 ayda geldi :D

birkaç kez bulamadılar, sonra taşındım fln. çok da uzerine düşmeyince oluyor öyle.

çok lazımsa 1 hafta sonra arayıp sorun durumunu, sonra kart elinize geçene kadar durmadan arayın.

Xiaomi mi A2 lite.

Az daha katıp mi 8 lite ı da düşünebilirsiniz

çok anlamam telefondan ama redmi 5 plus kullanıyorum 3-4 aydır. yağ gibi akıyo meret. a2 lite'ı da beğeniyo herkes. ikisinden birini al gitsin.

www.hepsiburada.com
bunu al geç fiyatı da çok iyi

Huawei mate 10 lite. Xiaomi'nin garantisi problemli fakat a2lite iyidir alacaksaniz 64gb alin 32ligi 3 gb ramli 1 sene sonra tıkanmaya baslar alet. 4gb ramli alet alın. Bir de vestel venus z20 daha iyi islemci olan snap 630 ve 4gb LPDDR4 ram ile 4k video çekebiliyor.

bir redmi 5 plus da benden, çok memnunum.

artık annen yok, buna alışman lazım

her kil saça başa sürülmez, öyle kil ürünleri var ki maske olarak kullanılan yüzüne sürüp 3 dakika bekleyemezsin o kadar çok yakar, canını acıtır. kilin kimyası içinde barındırdığı kimyasallar, asitler yüzünden. yani bunlar da doğal ürünler, arkadaşım kozmetik ürün üretip satıyor da, bi kaç ürün vermişti denemiştim.

bu sefer ne olur bilmem de kel bile kalabilirsin böyle bilmediğin şeyler denersen

her kili deden sanma

Sana güzel bir saç bakım karışımı tarifi vereyim. Sarımsak yağı dışındakilerin miktarlarını saçının uzunluğuna ve gürlüğüne göre ayarlarsın.

Portakal yağı
Hint yağı
Lavanta yağı
Ylang ylang yağı
Badem yağı
Zeytinyağı
Sadece 1-2 damla sarımsak yağı
Bir kaşık bal
Yoğurt

Bunların hepsini kremsi kıvama gelene kadar güzelce karıştır. Saçlarına sür, dipten uca. Saçlarını toplayıp bone tak. Yaklaşık 2 saat sonra yıka. Omzuna da bir havlu at sürdükten sonra. Bonenin de etkisiyle ısındıkça sıvılaşacak ve akacak biraz.

kimyasaldan bir nebze olsun uzaklaşıyım diyerek beyaz kili saçlarına sürdüğün için böyle oldu :/

yumurta sarısı ve zeytinyağı karıştırıp sürebilirsiniz, kimyasalsız, temiz.

olmadı hindistancevizi yağı sürebilirsiniz, o da aynı.

Saçınıza sürüp 20dk bekletseniz yeter, yok garanti olsun diyorsanız 5-6 saate kadar yolu var.

Bunlar saçınızı besleyip nemlendirir, nemlendiği için daha kolay şekil almasını sağlar.

hem kilin çeşidi hem de saçınızın boyalı olup olmaması etkiler. işlem görmüş saçlarda kil aynen dediğinize neden olabilir. bana doktorumun dediği şu: saçınız ölü bir hücredir dolayısıyla şaçın canlanması veya beslenmesi zaten mümkün değildir. saçların yapısı tamamen genetikle ilgilidir. tavsiyesi ise şu oldu: dış etmenlerden korumak için saçlarınızı mümkünse yıpratan işlemlerden uzak durun (fön ve boya vb.) ve saç derinizin sağlıklı olması için de kan değerlerinize mutlaka baktırın. yani vitamin eksikliği, kansızlık vb dökülmelere ve kırılmara neden olurmuş. özetle: sağlıklı beslenme ve kimyasallardan mümkün olduğunca kaçınmak yine altın kural.

bende sabun kullanmaya yeni başladım. saçlarım o dediğin gibi olur diye çok korktum. o yüzden sabundan sonra az bişey saç kremi kullanıyorum. sabun kullanmama rağmen saçlarım tararken bile çok kolay taranıyor tavsiye ederim.

(git: www.google.com ) bu şampuan çok güzel yapıyor saçı. Paraben, silikon, sülfat vs. içermediği için diğer şampuanlara göre daha az kimyasal diyebiliriz.

Teşekkürler millet. Güzelim cevaplar vermişsiniz. Windymimas sanırım senin dediğin sebeple, boyalı olduğu için böyle oldu. Saçlarımda sorun yok normalde, sadece ben ekşın aradım :B

John Frieda'nin sac maskelerini kullanabilirsin. Cok ise yariyor.

hindistan cevizi yagi kullaniyorum. yatmadan once uclarina suruyorum ya da gun icerisinde 1-2 saat tutup yikama seklinde yapiyorum. ince ve cabuk yaglanan ve cok cabuk kirilan saca sahibim, hic yaglanma yapmadi. kiriklarimi onarir gibi oldu ve uclarim misir puskulu gibi gorunmuyor artik. haftada 1 kez yapiyorum.
boyali sac icin uygun olmadigi cunku sac rengini actigi soyleniyor ama ben 1,5 sene once yaptirdigim boyanin uzerine kullaniyorum. dogal rengim zaten acik oldugu icin tam olarak ne derece dogru bilemeyecegim.

daha once yilda 1 ya da 2 kere keratin bakimi yaptirmistim. acikcasi ondan cok daha iyi sonuc aliyorum.

John Frieda sac maskesini banyo yaparken sac kremi gibi kullaniyorum.
Haftada 2 defa yani. Kullanirken de sacimda iki dakika bekliyor, memnunum.

Hayatımda sadece 1 kere saç maskesi yaptım 2 ay önce. Pek bi fark göremediğim için bir daha yapmam herhalde. Ama belki sizde işe yarayabilir.
Yumurta sarisini saç diplerine beyazını da içine zeytinyağı ve bir iki damla limon ekleyip çırptiktan sonra dipler harici sacin geri kalanina sürdüm. Yarim saat bekledim. Ama siz benim gibi kışın yapmayın. Yumurta olduğu için malum yumurta kafada pişebilir diye sıcak su ile durulayamıyoruz. Soğuk su ise yumurtayi saçtan cikarana kadar kafada şok etkisi yaratıyor. 3 gün migren krizi yaşadım bunun yüzünden. Yani yaz ve ilkbahar en uygun zamani bu maske için.

annem yıllardır yaz kış sadece yumurta sarısı ve zeytinyağını karıştırıp yapar, yıkarken sorun yaşamamış şimdiye kadar.

KAdıköy Walter's Coffee'de yapanlar vardı, gidip broşürlere bakabilirsin.

ingiliz bi arkadasim var. zaten hoca kanada okulunda. bos zamanlarinda ders veriyor numarasini iletebilirim

Kadıköy'de yabancı birinden ders almak ister misiniz

sarajevo: çarşıda muhakkak cevapi denilen köfte ve yanında soğan + kaymak
mostar: mostar yolu üzerinde kuzu çevirmeciler var orada durup mıuhakkak et yenilmeli
üsküp: merkezde teteks diye bir hamburgercisi var hardallı mayonezi süper, ayrıda vardar nehrinin kenarında bir balıkçı var özellikle fried zucchini si şahane
ohrid: burada da aslin adında büyük bir restoran vardı çok uygun fiyata ve çok iyi pişmiş 1 kg et yemiştik.

belgrad: manufaktura'da balkan yemekleri, botako'da pizza

üsküp: çarşıda Tavče Gravče denilen yerel Makedon yemeği, fırında güveçte kuru fasülye gibi bir şey.

sarajevo: ćevapčići, excalibur35 +1

Budva, Kotor, Belgrad ozel bir sey yok. Cevapici var o da ozel bir sey degil zaten. Hamur isi var bol bol.

Burek, cevapcici, pljeskavica

belgrad: manufaktura gitmeyin. çok daha güzel yerler varken manufaktura gitmek yazık etmektir. popüler olsun derseniz tri sesira veya dva jelena, biraz daha az popüler ama lezzetli ?(dükkanın adı soru işareti evet), yine popüler ama direk köfteci olan walters cevapi,

Belgrad - Lovac (çeşit çeşit et, av etleri dahil)
Saraybosna - Kibe (kuzu çevirme)
Budva - Lim (deniz ürünleri)
Üsküp - Yerel değil ama ana meydanın orada bir Çin lokantası vardı, çok iyiydi.
Mostar - Sadrvan popüler ama kalabalık, tenha vakitte giderseniz olabilir. (et şu bu her şey var)

uskup'te tursu ile rakija icebilirsiniz.

Budva'da Gulaş. Porto restaurant var orda yiyebilirsiniz.

gitmesen kafan daha rahat olur herhalde :) vereceğin paraya bile takmıssın kafaya. verip gitsen buraya çok para veriyorum diyerek onu da kafaya takarsın.

Seni cok iyi anliyorum. Disardan bakinca mantikli gelen terapiye devam etmek. Fakat parayi veren sen olunca koyuyor insana somut ve/veya kisa sureli faydalarini gormedigin birseye bu kadar para vermek. Bence verdigin o parayi kendine yatirim olarak dusun. Saglikli bir ruh, berrak ve duru bir zihin her seye bedel su hayatta.

Hem geçmişteki tecrübeleriniz, hem de şimdiki deneyiminiz için faydası oldu ve olacak diyorsunuz, bunun farkındalığını en iyi siz bilirsiniz, bir başkası değil. Sağlığınız, ruh haliniz, mutluluğunuz her şeyden daha değerli. Yılın sonunda banka hesabınızda +8000 TL görmek mi size daha çok fayda sağlayacak yoksa bu terapiye gitmiş olmanız mı? Veya artacak olan bu 8000 TL ile başka şeyler yapmış olmanız, misal seyahat etmiş olmanız mı daha faydalı olacak yoksa bu terapi mı, buna karar vermeniz lazım.

Para her daim kazanılır, çalıştıkça mesleğinizde tecrübe kazandıkça gelişir. Ancak bazı şeylerin düzeltilmesi zaman ilerledikçe daha da zor hale gelebilir. Hazır şimdiden imkanınız varken terapiye devam edin derim ben. Yıllar ilerledikçe kazancınızın artacağı gibi bu tür şeylerin de maliyeti artacak. Ancak ilerleyen yıllarda bu tür terapilere daha az ihtiyaç duyacaksanız şimdiki terapiyi kendinize yatırım olarak düşünebilirsiniz. Böylece mesela 5 yıl sonra 16.000 TL vermeniz gerekecek olan şeyi şimdi yaparak 8000 TL ile çözmüş olacaksınız.

yaz ikisini de gidersen verdiğin paraya değecek kazançların, vermezsen o parayı tutma ihtimalin, ya da gitmezsen hangi sıkıntılar seni bekliyor. sonuca göre ver kararını.

Her zaman söylüyorum, huzur ÇOĞU ZAMAN satın alınabilen bir şey değildir, ama kimi zaman satın alınabilir. Bu da öyle durumlardan biri bence. Çözmediğin için her gün karşına çeşitli şekillerde çıkan sorunlarını milim milim de olsa yontmana yardımcı oluyorsa bile gitmeni öneririm terapiye.

"Ayağım kırık ama röntgen, alçı, doktor parası çok tutacak, ben evde hiç ayağımı kımıldatmadan dururum, yanlış kaynarsa da napalım artık" demiyoruz ama söz konusu zihinsel bir durum, elle tutulamaz şeyler olduğunda gayet umursamaz olabiliyor, ve hatta senin de şimdi dediğin gibi "acaba boşa mı paramı harcıyorum" diye düşünebiliyoruz.

Bir yılda biriktirdiğin parayla ne yapmayı planlarsın bilmiyorum ama bir şey satın alsan ya da bir seyahate gitsen bile bunlardan %100 keyif ve verim alabilecek misin?

Terapinin sana faydalı olduğunu biliyorsun zaten. Yazdıklarından ne kadar bilinçli ve eğitimli olduğun belli. Para dediğimiz şey bir araçtır, bugün buna harcarsın ama gelecekte kendini çok daha iyi hissettiğin zamanlarda bu harcadığının kat ve kat fazlasını kazanabilecek hale gelirsin. Evde fareler tüm tahtaları kemiriyor ama ben para biriktirip metal bir masa alsam çok şık durur demek gibi senin kafaya taktığın bu para. Sağlığınla değiş tokuş edebiliyorsan parayı düşünme derim.

önce psikiyatriste gittin mi, hormonlarda, beyinde sıkıntı varsa ilaç gerekiyorsa terapinin bir anlamı kalmıyor

terapistinden memnunsan ve astronomik rakamlar vermiyorsan kesinlikle değer.

İngilizcede path dependence diye bir kavram var. Türkçeye patika bağımlılığı olarak çevirebiliriz. Hatta iktisatçı arkadaşlar buna batık maliyet diyorlar. Bu kavrama göre sonucunun ne olacağını bilmediğimiz bir yolun yarısına gelince kişide devam edeyim mi? Etmesem mi? O kadar masraf, zaman harcadım. Ya istediğim gibi bitmezse? dediğimiz kararsızlık durumuna deniliyormuş. Yani bir yolda ne kadar çok zaman harcadiysak geri dönmenin/ vazgeçmenin bir o kadar zor olduğu durum.

Sizin durumunuzu da buna çok benzettim. Ben hiç psikolojik destek almadım dolayısıyla önerilerim biraz bekara eş boşamak kolay gibi gelebilir. Bence oturup arti ve eksilerini yazmaniz gerek. Yazdiklarıniza bakınca terapi almadığıniz o 5 aylık sürede ruh haliniz nasıldı? Karşılaştığınız sorunları tek başınıza çözebilme noktasında ne kadar aktiftiniz? Sizi yeniden terapiye başlatan şey "mutlaka terapiye devam etmeliyim" şeklinde alışkanlıktan gelen bir şey mi yoksa terapiye gerçekten ihtiyacınız olduğundan dolayı mı başladınız? Bu soruya verdiğiniz cevap bence bundan sonraki adımı belirliyor.

Gitmelisin. Fiyatın da cok uygun olduģunu düşünüyorum. Kendinle ve travmalarla baş etmeye ćalışarak işkence gibi geçireceğin bir yılın sonunda bankada gördüğün paranın değeri ne olabiir ki?

agraf
gamboç

mamafih
iştigal

Tevekkeli
Gobel

sefine
yeknesak

Müştemilat
Tekaüt

Abuzer
Memati

evetle
bıldır

Tülerik
Hemhal

(bkz: kığ)

ezcümle. ben de yeni öğrendim.

Lığ
Pesek

-keltek
-kerçine.

['bodiri' de fazladan olsun :)]

Aygember
Dızgırıç

ekseriyet
anekdot

lafz
belik

Mintan
Bocit

Muhtemelen bir dolu saçma sapan thumbnail falan kopyalıyor. Telefon marka model Android sürümü bunları yazarsan yardımcı olmaya çalışırım. Hızlıresim yurtdışında çalışmadığı için açamıyorum ayrıca.

samsung a7 2016 kullanıyorum. 7.0 android sürümü de
başka nereden yükleyebilirim görebileceğiniz bilmiyorum.

Şu şekilde arttırabilir:
-Facebook, Twitter, Instagram, Chrome, YouTube gibi uygulamaların önbelleğini ve verilerini silmek. (Bunu yapmak bazı uygulamalarda çıkış yapmana sebep oluyor. Uygulama kullanıcı adını/şifresini bilmiyorsan sakıncalı olabilir.)
-Her türlü video/resim/dosya gibi medya türevlerini hafıza kartına taşıyabilirsin.

Ben düşük hafızalı telefonlarda böyle yapıyordum.

dediklerinizi düzenli olarak yapıyorum ama yine de her seferinde galeriye girdiğimde hafıza dolu uyarısı veriyor çok sıkıldım.

Bir de ek olarak, kullanmadığın ya da zaten Google ile gelen uygulamaların güncellemesini kaldırıp uygulamaları devre dışı bırakabilirsin. Tabii yine de önbelleğini ve verilerini silmek de gerekiyor. Mesela Chrome kullanıyorsan, Samsun'un kendi tarayıcısının orada olması saçma olabiliyor.

Eksiup çalışıyor şimdilik.

Şimdi basit çözüm için;
play.google.com

Bu Google'ın kendi dosya temizleme uygulaması. Bir sürü temp dosyasını thumbnaili falan siler periyodik olarak sormadan da silmez.

Bu işe yaramazsa nougat veya lolipoptu sanırım bunlardan birinde bir dosyaya gidiyordun 2-3 gb thumbnail kopyalıyordu bug bu. Bunu yapmasın diye aynı adda boş dosya yaratıyorsun üstüne kopyalama yapamadığı için çözülüyordu. Ancak hatırlamam lazım biraz kurcalarsam bulurum düzelmezse mesaj at bana bakarım.

tamam uygulamayı deneyeceğim şimdi umarım yer açar.

meb, tarayıcıyı kullanıyorum direkt evet chrome u da silmiştim. her şeyi silicem şimdi.

Ccleaner'ı bilmeyen mi var yoksa?

bir app saçmalayıp fazla hafıza yiyor olabilir, zamanında galaxy s4 ile contacts'ta olmuştu bu, telefonun kendi uygulamasıydı bi de. format atıp çözmüştüm.

siz de en çok neyin yer kapladığına bakmanız lazım, telefon ayarlarından gösterir, sonra ona göre temizlik yapmanız daha kolay olur.

Uygulamaları uzun süre kullanınca epey büyüyorlar, onları kaldırıp baştan kurmak da işe yarayabilir. Tek başına facebook'un 800mb olduğunu hatırlıyorum bi ara, kaldırım baştan kurunca 40'lara inmişti. Alternatif olarak facebook özelinde lite sürümünü deneyebilir veya browser üzerinden kullanabilirsiniz çok aktif değilseniz.

Gocersem Almanya falan olur.
Kanada soguk. Kistan nefret ederim. Kanada gibi soguk yerde yasayacagima istanbulun 10yil sonraki komple araplasmis halinde yasarim o derece.

Bu zamana kadar gocmeyi denemedim. Bundan sonra deneyebilirim belki. Ama bunu dusunmek icin gec kaldik biraz.

biz göçtük, daha 1 yıl olmadı. iş ilanlarına başvurup onlara yönelik çalıştık. çok uğraşmak ve pes etmemek gerekiyor.

Denedim, oldu, vizeyi aldım, 2-3 ay içinde Kanada'ya gidiyorum eşimle birlikte. 3 yıl orda kaldıktan sonra vatandaşlık verdikleri için 3 yıl gerekirse McDonalds'ta fln çalışıp vatandaşlığı alana kadar dönmeyi düşünmüyoruz. Çocuk yok. Sonrası duruma göre.

Bu süreçte tanıştığım ve aynı şekilde Kanada'ya göçen insanlar şu an mutlu mesut yaşıyor. En çok 4-5 ay içinde burdaki pozisyonlarının üstü pozisyonlarda iş buldular (burda senior'ken ordan manager oldu mesela 3 kişi, finans, medikal ve makina gibi ayrı ayrı sektörlerde).

Ek olarak, Kanada soğuk ama kuzey ve doğu yakası soğuk, batı yakası soğuk değil, yağmurlu daha çok. Hatta iklimi iyi diye en çok dilenci batı yakasındaymış bu bilgiyi de vereyim :D

Olur da nasıl göçülüyor acebaağ diye merak eden olursa ilgili link aşağıda, içindeki linklere tıklaya tıklaya daha fazla bilgi edinebilirsiniz:
www.canada.ca

6 ay önce eşimle amerikaya geldik. çok çok tereddüt etrikmtüm düzenimizi bozduk. ama iyiki gelmişiz diyorum şimdi

Öğrenmenin, akademinin yaşı yok tabiki.
Hiç sansı yok demeyelim ama bazı okullarda min 2,5/3 vs gibi asgari not ortalaması istenebiliyor.
Özel olarak bölüm ismi belirtilmemişse, sizin ilginiz varsa neden olmasın.

sevmeden yapmak işkence olur. seni heycanlandiran konuda ve alanda yapmak önemli. yaş sorun değil neden olsun ki. not ort. bi sey diyemem bizim okul min 2.5 lisans notuyla aliyo.

Ales notu çok önemli, genelde %50'si alınıyor. Mezuniyet %10 etkileyebiliyor. Tezli yapacaksanız tabi.

kendi alanın dışında bir bölümde yapabilirsin, bazı seçici bölümler illa x bölümünden mezunları başvurabilir diye kısıtlama koyuyor ama nadir. yoksa bilimsel hazırlık dönemi ile o farkı kapatıyorsun.

ortalama kısıtlaması yoksa 2.5 altı ile yüksek lisans yapabilirsin. (başvurmak için minimum gereken ortalama 2.7'dir gibi) zaten puanının çoğunu mülakat ve ales belirliyor. ortalamanın etkisi %10-20 arası.

illa akademisyen olucam diye bir amacın yoksa yaş aralığı yok. ne zaman kendini geliştirip öğrenmek istersen yapabilirsin. akademisyen olacaksan 30 yaşından önce yüksek lisansını bitirmen daha iyi olur.

36 yaşında yapiyorum, sonrasinda ne istediginl alakali yoksa yasi yok bence. Genelde trde hemen lisanstan sonra yapiliyor is imkanlarinin yetersizligi vs sebebiyle ama calisip deneyim kazandiktan sonra da baska bir faydasi oluyor bence. He ama akademik kariyer yapilacaksa vakit kaybetmememk lazim.
Ortalama icim konusursak, yuksek ales puani, yuksek dil puaniyla sansi olabilir. Ve tabii mulakatta gercekten uygun aday oldugunuzu gostermek lazim. (Deneyim, alana hakimiyet, arastirma konusunu belirlemek gibi)

çalışmaya başladıkan 3 sene sonra yüksek lisansa başladım ben. çalışmaya başlayınca gördüm ki iş tecrübesi > akademik ünvan (şu anda). yani sektörde ne kadar tecrübeliyseniz o kadar değerli oluyorsunuz, aa bunu yükseği varmış ne güzel diyen pek yok. mobil şebekeler üzerine çalışan mühendisim, bu sektör böyle en azından.

ha ama şu var, bu sektöre girmek için ilk zamanlarda (2000lerin başı) sadece elektirk-elektronik gibi bir bölüm mezunu olmak yetiyorken şimdi erasmusa gitmiş olmak, 2. yabancı dil bilmek, alakalı en az 3 staj yapmış olmak, kulüp başkanlığı yapmış olmak, telefon mülakatı, grup mülakatı, IQ testi, ingilizce sınavı, 2li mülakat, pratik zeka testi, liderlik vasfı, zaman yönetimi gibi zibilyon tane kural sıralıyorlar. neden? çünkü mühendis çok. kısa zamanda bu koşullara yüksek lisans da eklenebilir sırf bolluktan dolayı.

yükseği neden yaptım? 1) öğrenmenin yaşı yok ve en iyi yatırım kendine yaptığın yatırımdır diye düşündüğüm için, 2) yarın bir gün bir iş başvurusunda sırf yüksek lisansı olanlar tercih edilecektir yazma ihtimaline karşın, ne olur ne olmaz diye.

akademik kariyer düşünmedim ama özel sektörden bıkarsam "belki doktora yaparım" opsiyonum olması güzel, sırf bu sebeple tezli yaptım. muhtemelen çoğunlukla özel sektörde çalışacağım için de lisansımla çok alakalı olmayan mba tadında bir alanda yaptım yükseği. yaparken çok dalgasını geçtim bu dersler çok tırt yeaa diye ama şaka maka faydalı oldu, sektörün işleyişini, önceliklerini vs daha iyi kavradım. akademik ruhlu insanlar idealist oluyor, herşey düzgün olsun, kuralına göre işlesin istiyor ama özel sektörde işler öyle yürümüyor ne yazık ki.

özetle amaca bağlı, akademik kariyer düşünülüyorsa bir an önce yapılmalı ancak akademisyenlerin de sektörden çok uzak olmasını doğru bulmuyourm ben, bu sebeple bir süre iş tecrübesi hep + puan gözümde. ha ama çalışmaya başladıktan sonra bilgiler unutuluyor yavaş yavaş, sonradan okula dönmek zor olabiliyor.

Avrupa için konuşuyorum, genellikle not ortalaması başvuru şartı değil ( bazı okullar özellikle 3’ü belirtiyor). Burslara başvuru için ise genellikle not ortalaması belli seviyenin üstü isteniyor ( genellikle 3) , hatta okulunda ilk 20’de olmanı isteyeni de gördüm. Ayrıca seçimlerini (kabul için) dayandırdıkları ölçütlerden biri de akademik geçmiş ve eminim ki bu anlamda ortalamaya da bakılıyordur ( başvuru şartı olarak belirtilmese bile).

Bölümümüz dışında başka bir alanda yapabilirsiniz ama genellikle alakalı lisans mezunları ibaresi yer alır, çok alakasız bir bölümde masterın kabul edileceğini düşünmüyorum.

2.5 ortalama düşük aslında. Ancak okulun zorluğuna göre bu niteleme değişebilir. Ayrıca siz bu eksikliği niyet mektubu ( çok önemli) ve referans mektubuyla kapatabilirsiniz.

Bu dediklerimin hepsi hukuk içindi. Diğer bölümlere uymayan bigiler vermiş olabilirim.

yoğuşmalı değil de hermetik olmasın o? evet bacalı ya yasaklandı ya da yasaklanmak üzere tam emin değilim ama var böyle bi şey. hermetik alırsanız borusunun direkt dışarı verilmesi lazım. yani ya mutfakta cama yakın olacak ya da balkonda.

Bacalı yasakmış. Yoğuşmalı harici kombi kalmadı sanki?

Bu arada merak ettim. Eski kombi demirdöküm mü? Kol deyince o olabilir dedim.

Bacalı yasak, hatta Ankara'da karta gaz yükleyemiyorsunuz kombi bacalı ise

ne tür alırsanız alın, zamanlayıcı özelliği olan bir kombi alın mutlaka. illallah ettim buz gibi eve gelmekten/buz gibi sabahlara uyanmaktan. kombi aç kapa petekleri aç kapa derdi olmadan istediğiniz saatte kendi kendine çalışan, durması gerektiği saatte duran, oturmasını kalkmasını bilen kombiler muh-te-şem.

örnek olarak ablamda Buderus marka var yüzyıllardır kullanıkları, çok özeniyorum. Kombi balkonda duruyor ama kontrol paneli içerde bir duvara monte edilmiş, tüm ayarlarını ordan yapıyorlar. Aradaki fiyat farkına kesinlikle değecek şey.

taurina'nın dediği içerideki kontrol paneli kombinin standart bir özelliği değil.

o cihazı, kombi çok eski bir model değilse ayrıca alıp, bütün kombilere takabilirsiniz.aldığınız kumandanın sitesinde uyumlu kombiler yazıyordur, oradan kontrol edebilirsiniz.

ha belki kombiyle birlikte onu da standart olarak satan bir marka vardır bilemiyorum.

Benim duyduğum her hastane böyle, hatta 5-6 ay bile duydum

1 aysa öp başına koy ciddiyim, ufak bi şehirde, özel hastane'de çekilmesine rağmen(devlet hastanesi özel hastaneye sevk ediyor sgk kapsamında ücretsiz olarak) 2.5 ay sonra gece saat 4 e sıra verildiğini gördüm ben bizzat.

Özellerde bile aynı gün olmadığı oluyor.

Neredesiniz? 3-4 gün sonraya aldığımı bilirim ankara'da.

devlet hastanesinde 1 gün içinde mr çektirmek için ya tanıdık lazım ya da acil olarak hastaneye getirilmiş olmanız lazım. İstanbulda en geç 12 gün sonraya verilmişti bize, genelde 1 hafta sonraya veriyorlar hep.

İstanbul Taksim Eğitim Araştırma Hastanesi 1 hafta sonrasına (baş-boyun), özel Medipol hastanesi 1 gün sonrasına (boyun) randevu vermişti. Medikal Park Florya aynı gün yapmaya çalışıp aletin bozuk olması sebebiyle yapamayıp yine aynı gün Medikal Park Bahçelievler'e nakledip halletmişti (baş-boyun).

3 boşluk, 1 çekilmesi gerekip çektirilmeyen diş, 3-4 kanal ve bilumum sayıda dolgu.

3-4 dolgu var çocukluktan kalma.

3-4 dolgu çocukluktan kalma benim de. Başka da sorunum yok.

Okulunu okudum artık iyi davranıyorum. Swh