Giriş
(10)

Moral bozukluğu gelecek kaygısı

sack jparrow
İngilizce hazırlık sınavını geçemedim okulumda. Beklentim pek yoktu geçebileceğime dair. Hazırlık okuduktan sonra geçerim diye planladım. Türkiye'den siktir olup gitme başlığını okudum daha sonra. Yabancı dil öğrenebilecek atmosfere sahibim okulumda. Fakat gidenlerin çoğu pc tabanlı ve mobil uygulam
İngilizce hazırlık sınavını geçemedim okulumda. Beklentim pek yoktu geçebileceğime dair. Hazırlık okuduktan sonra geçerim diye planladım. Türkiye'den siktir olup gitme başlığını okudum daha sonra. Yabancı dil öğrenebilecek atmosfere sahibim okulumda. Fakat gidenlerin çoğu pc tabanlı ve mobil uygulamalar üzerinden birşeylerle gitmiş gördüğüm kadarıyla. Çok alakasız bir alandayım onlara kıyasla. Her okuduğumda moralim bozuluyor. Destek görebileceğimi düşündüğüm kimse yok. Süper yetenekli ve parmakla seçilen bir insan değilim. Sıradan biriyim. Çok üzülüyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum. Yaşım daha küçük. Yardım istiyorum yalnızca. Bir yol gösterme veya ona benzer bir tavsiyeler gerekli bana. Okulumun ismini vermek istemiyorum ama ilk 3 de sayılır hep.
0
sack jparrow
(10.09.17)
Çıkış çoğu zaman bir kurtuluş değil. Akademik ve sosyal anlamda başka sorunları da beraberinde getiriyor, haberin olsun. Eğer akademi aracılığıyla çıkmayı düşünüyorsan (ki onun dışında nasıl çıkılıyor gerçekten bir fikrim yok), karşılaşacağın akademik sıkıntılar seni oldukça şaşırtacak (eğer sosyal bilimlerden bahsediyorsak). Benim önerim bir 'sorun' ya da 'problem' edinmen. Amacın çıkmaktan ziyade, söz konusu 'sorun' veya 'problemin' çözülmesi için pratik ve teorik anlamda neler yapabileceğin olsun. Eğer bu biçimde bir problemin yoksa ne Türkiye ne de yurtdışında herhangi bir yerdeki akademi seni memnun edebilir. Elbette sadece kendi uzmanlık alanımdan konuştum, belki ne akademi istiyorsundur ne de sosyal bilimler içindesindir.
0
protector
(10.09.17)
@başlıktaki atmosfer her geçen gün umudumun yitirilmesine neden oluyor. Şapkadan tavşan çıkarmak gerekli.
0
🌸sack jparrow
(10.09.17)
Duygusal reaksiyonla bunları yazmışsın çok belli. 5 sene sonra bu yazdıklarına baktığında ne kadar anlamsız diyeceksin. Sadece önüne bak. Yaşım daha küçük cümlesine odaklan
0
JusticeBooster
(10.09.17)
yolun daha o kadar başındasın ki. Yaşın ilerledikçe bugün yaşadığın kaygının ne kadar anlamsız ve komik olduğunu göreceksin.Nereden biliyorum, ben de yaşamıştım.
0
AWD
(10.09.17)
@star umarım öyledir. Başlıkta yazılanlara baktıkça parasal olarak minimal olan hedeflerimden de soğuyorum. Suserlerin çevresi özel insanlardan oluşuyor sanırım.
0
🌸sack jparrow
(10.09.17)
Dostum Ingilizce ogrenen hazirlik ogrencileri cok var etrafimda. Hepsi de okula ilk basladiginda nasil olsa yapariz deyip, bizi gecirirler deyip, universiteye cok calistim hazirlikta yatarim deyip derslere onem vermiyor. Ingilizce bile konusamayan kisi nasil is bulsun. Yurt disina giden o muhendisler eminim iyi Ingilizce konusabiliyordur cunku Cin bile olsa ise basvuru sureci hep Ingilizce. Bu nedenle sorunlarini bastan cozmeni oneririm. Almanya'da donercilik yapmayi dusunmuyorsan oturup Ingilizce calisacaksin.
0
Traveller
(10.09.17)
@traveller durum şu ki - biraz bulanık anlatmışım üstte- düzeni okulla birlikte başlatmayı planlıyordum. Yatmak bana göre değil hiç. Sadece iyi bi program oluşturmalıyım. Maymuniştahlı şekilde girişmek istemedim.
0
🌸sack jparrow
(10.09.17)
Problemin İngilizce öğrenmekle çözülmez. Sen başkalarının mesleklerine özeniyorsun anladığım kadarıyla. Kendi mesleğini beğenmedikten sonra istersen on tane dil öğren, hiçbir şey seni tatmin etmez. Yaşın gençse yurt dışına kolay bir şekilde çıkmanı sağlayacak mesleklere yönelebilirsin. Türkiye'den siktir olup gitmek marifet değil. Yurt dışına çıktığın zaman gittiğin ülkeye bir katkının olması lazım. O zaman değerli bir insan olursun. Ekşi Sözlük ciddiye alınacak bir yer değil. Devlet yetkilisi olsam Ekşi Sözlük'teki gençlerin bir işe yönlendirilmesi için özel kurul kurardım.
0
dissendium
(10.09.17)
@playing star again ilk paragrafta çok ılımlı yaklaşmış.

Ben onun İngilizce ile ilgili dediklerini yaptım. Professional English 1 ve 2 derslerinin ikisini de AA ile geçtim. Hazırlığı 2013 yılında 84 puanla bitirdim. Tek bir sınav da değildi. Yıl içinde girdiğim bütün sınavların ortalamasıydı. Bunların hiçbiri yurt dışına çıkmanda bir işe yaramaz. Sen iyi bir meslekle ancak yurt dışına çıkabilirsin. Sadece İngilizce hiçbir işe yaramaz. Bunu seni okuldan soğutmak için değil, gerçek hedefini bul diye söylüyorum.
0
dissendium
(10.09.17)
@playing star again, ben akademik kariyer tavsiyesine bir şey demedim dikkat edersen. Bana bunları niye soruyorsun ki? Dediklerini yapan insan bi zahmet çıksın yurt dışına. Ben sadece hazırlığı geçmek ve İngilizce derslerini AA getirmek yeterli değil dedim. Kaldı ki, dediklerini yapıp çıkamayan insan da çok var.
0
dissendium
(10.09.17)
(4)

Yeni yapılan ODTÜ içinden geçen yol hakkında

birşeylersoracağım
Nereyle nereyi bağlayacak? Harita üzerinde gösterebilecek var mı?
Nereyle nereyi bağlayacak? Harita üzerinde gösterebilecek var mı?
0
birşeylersoracağım
(10.09.17)
bit.ly

Kırmızı şeritli yol. Eskişehir yolunu incek bulvarına bağlayacak. Bu yolu da çevre yoluna bağlayacaklar.
0
khan shabbir
(10.09.17)
odtü artık bayağı şehrin içinde kaldı ve devasa bir arazisi var. odtü'ye dokundurtmam ukalalığı bütün ankara'ya trafik olarak yansıyor.

şimdiki yol için de yaygara koparmaya gerek yok. oralardan bir yol geçmesi lazım, ha ne kadar odtü'nün içindedir, araziye dokunmadan yanından geçirmek mümkün müdür bilemeyeceğim.
0
antikadimag
(10.09.17)
@antikadimag, mimarlar odasının benzer bir açıklamasının ve incelemesinin yanı sıra, gelişmiş ülkelerdeki trafik sorunu çözüm örnekleri var. Şehir içi yol yaparak, belli bir aşamadan sonra, hiçbir trafik sorunu çözülmez. Trafik sorununun çözümü bireysel araç kullanımını azaltıp, alternatif taşıma yöntemlerinden geçer. Bu sebeple şehir içi yollar, şehir içi köprüler vb. bir türlü Türkiye'de trafik sorunun çözemiyor. ODTÜ'den geçen bu yolun, bilimsel (kent planlaması) açıdan incelendiğinde tek sonucu şu: daha fazla rant.

Hayır adam bir de, "oralardan bir yol geçmesi lazım" demiş. Bu ne özgüven? Biraz kent planlaması çalışanların yolla ilgili yorumlarını oku, siyasetçilerin ya da dolmuşçuların değil. Telefondan girmesem linki atabilirdim ama araştırınca bolca çıkıyor, bir zahmet google.
0
protector
(10.09.17)
@antikadimag, ayni mantikla new york'ta central parki bitirilerdi.

Cok agac dusmani ve beton sevici gorunuyoruz.

Ve su meshur golden gate koprusunun etrafi çayır çimen bildigin...

Abd dogru ornek degil genel olarak ama bu ikisi sahane bence. Izlerken bile içim aciliyor.
0
runagain
(11.09.17)
(5)

Erdoğan?

FeykIM
Mezhepçiyse niye ambargoyu delmek için İran'a yardım ediyor?Amerikancıysa niye ABD ambargosunu deliyor?atayizler göreve.teşekkürler.
Mezhepçiyse niye ambargoyu delmek için İran'a yardım ediyor?

Amerikancıysa niye ABD ambargosunu deliyor?


atayizler göreve.

teşekkürler.
0
FeykIM
(09.09.17)
Adı m ile başlayan iğrenç bir davranış var. O.
0
yaren
(09.09.17)
O dönem İran'dan içi para ve altın dolu tırlar Türkiye'ye gelip kayboluyordu, onunla bir ilgisi olabilir.
0
angelus
(09.09.17)
İyi de söz konusu 'olay' ABD'nin gözünde İran ambargosunun delinmesi iken, İran'ın gözünde devletin dolandırılması (angelus'un dediği gibi İran para ve altınının kaçırılması). Hatta işin içinde olan İranlı Babek Zencani idam cezasına çarptırıldı. Birilerinin İran'a yardım etmesi söz konusu değil.
0
protector
(09.09.17)
@protector o da doğru aga. ama sanki önce bu iş çeşitli vasıtalarla ambargoyu bypass edilmesi için iran rejimi gözetindeyken bu arkadaşlar bal kavanozuna ellerini fazla soktu gibi.
0
🌸FeykIM
(09.09.17)
Adamın derdi ne ambargo ne de ABD. Derdi bozduğu ekonomik dengelerin geçici olarak ayakta durması için piyasa ya sıcak para ve altın girişi sağlamak
0
superjax
(09.09.17)
(9)

gece uyurken mide suyum soluk borumu yakıyor

qazedcsrfvtyhngujmkol
bu neredeyse 1 senedir var nefessiz kalıp uykudan sıçradığım da oldu. yemek yiyip yatmakla da alakalı olduğunu sanmıyorum ama 1 senedir fazla geğirdiğimi farkettim yani midemde gaz var gibi. bağırsak mantarı olduğunu gösteren tükrük testi pozitif çıktı evde yaptım. endoskopi olmak istemediğim için d
bu neredeyse 1 senedir var nefessiz kalıp uykudan sıçradığım da oldu. yemek yiyip yatmakla da alakalı olduğunu sanmıyorum ama 1 senedir fazla geğirdiğimi farkettim yani midemde gaz var gibi. bağırsak mantarı olduğunu gösteren tükrük testi pozitif çıktı evde yaptım. endoskopi olmak istemediğim için doktora gitmiyorum kendi başıma tedavi edebilir miyim.
0
qazedcsrfvtyhngujmkol
(09.09.17)
lütfen doktora git.
0
secrexv2
(09.09.17)
Kronik reflün var ve sebebini öğrenmek istemiyorsun öyle mi? Kendi başına nasıl telafi edeceksin büyülü iksir mi yapacaksın?

Doktora git. Kimse sana zorla endoskopi yapamaz ayrıca, istemezsen yaptırmazsın.
0
Adramelekhh
(09.09.17)
Büyük bir ihtimal endoskopi yapmayacak. Yine çok büyük bir ihtimal bir reflü vakası. Doktora git, muhtemelen stresten uzak dur, kafein ve alkol alma diyecek. Gece yatmadan önce de yemek yememen lazım. 1 aylık basit bir tedavi verecek. Yanında da seni gaviscon denilen ve mide hastalarının hayatını kurtaran çiğneme tableti/şurup ile tanıştıracak. Tarif ettiğin sorunlar, kronik bir mide hastası için oldukça basit.
0
protector
(09.09.17)
endoskopi o kadar da korkulacak bişey değil. Birkaç ay önce babam yaptırdı üstelik kolonoskopiyle birlikte yaptılar. Hiçbir sorun yaşamadı, zorlanmadı çünkü tamamen bayıltıp yaptılar(devlet hastanesi idi). Sonrasında da acı hissetmedi. Doktor gerekli derse yaptırılabilir yani korkmayın bence.
0
megalomaniac
(09.09.17)
aynı problemleri yaşayan bir arkadaşım vardı üniversitede. senin gibi o da doktora gitmemekte ısrar ederdi. üç dört yıl içinde çocuğun ne hallere düştüğünü bizzat izledik. artık uyurken kusup boğulurcasına uyanacak raddeye gelmişti hastalığı. döve döve hastaneye götürdük. hala da çok iyi değil durumu.

niye anlattım bunları. daha fazla ilerlemeden lütfen hastaneye git.
0
olkol
(09.09.17)
Hemen bir gastro hekime git.gastrit ve reflun var.nasil yemek yiyip yatmakla ilgisi oldugunu sanmiyorum diyebiliyorsun anlayamadim. Refluden korkma asil o asidin ses teli felci girtlak kanserine yol acmasindan kork. Bir senedir konusma guclugu cekiyorum ayni nedenlerle.ultrasonla bile teshis konulabiliyor endoskopi sart degil.endoskopi yapilacaksa bile eziyeti en cok iki saat suruyor her sey dahil. Yillarca sikinti cekmenin esigindesin.yuksek yastikla yat.cig domates, nane, mercimek corbasi, sogan ve beyaz ekmek tuketme.uyumadan 3 saat once yeme icme islerini bitir.kbb uzmanindan da larongoskopi iste.1 dakikalik basit bir islem.
0
a r a m i s
(09.09.17)
sakın doktora gitme.
0
doxanikee
(09.09.17)
büyük ihtimal reflü, lansor tarzı ilaç verir hemen endoskopiye yatıracağını sanmıyorum.
yemek yedikten sonra yatmak, antibiyotik kullanımı, içki kullanımı gibi sebepler nedeniyle olabilir.
doktora gitmekten kaçma, dahiliye doktoru bile ilgilenir zaten gaz içinde ultrason ile 10 dakikada anlıyorlar ilaç veya öneri verip yollarlar.
0
kararsızataletfilozofu
(09.09.17)
Aynı sorun geçen yıl bende de vardı. Sigorta olmadığı için çıkamamıştım doktora da. Burada arkadaşların tavsiyeleri doğrultusunda çözmüştüm. Beni en çok korkutan o tıkanıp sıçrama sekanslarıydı. Onu da 2 yastık koyup kafa-vücut eğimini 45 derece yapınca çözüldü. 1 yıldır hiç olmadı. Tabi bu bende böyleydi. O yönteme ek olarak çay, kahve, sigara ve alkol kullanmıyorum, beslenme düzenim de ketojenik beslenmeye çok yakın ek olarak akşam 8 den sonra su dışında hiçbir şey tüketmiyorum.
0
kaledekiyalnizlik
(09.09.17)
(3)

Demokrasi ve Komünizm

neil manke
komünizm demokrasinin çürümüş kokuşmuş bir yöntem olduğunu söylüyor. Demokrasiyle komünizmi ayıran şeyler nelerdir, neden birbirini sevmezler, babam böyle pasta yapmayı nerden öğrendi gibi soruları cevaplayacak insan arıyorum.kaldı ki demokrasi bence de boktan bir yöntem. %51'e %49 gibi bir oy oranı
komünizm demokrasinin çürümüş kokuşmuş bir yöntem olduğunu söylüyor.

Demokrasiyle komünizmi ayıran şeyler nelerdir, neden birbirini sevmezler, babam böyle pasta yapmayı nerden öğrendi gibi soruları cevaplayacak insan arıyorum.

kaldı ki demokrasi bence de boktan bir yöntem. %51'e %49 gibi bir oy oranı olsa da %51'in istediğinin olması çok saçma. iki kişiden biri istemiyor ama birinin dediği oluyor.

ayrıca -okumaktan bahsetmiyorum, herkesin eğitim görme şansı aynı olmayabilir ama kendini geliştirmek apayrı bir şey- onlarca kitap okumuş her konuda mantıklı görüşleri olan biriyle cahilliği tercih etmiş birinin oylarının eşit sayılması da tuhaf bir şey.
0
neil manke
(08.09.17)
demokrasinin ne şekilde kullanıldığı önemlidir. %51'in %49'a karşı zafer ilan etmesi basit bir anlayışın sonucudur. Örnek vermek gerekirse minimum 3/5 gibi bir kural da demokrasidir. Komünizmde de tepende birisi olur. Yada bir parti. Eee? bu partiye karşı durabilmek mümkün mü?
0
silah taciri
(08.09.17)
Bir defa demokrasi anlayisi yanlis.

51'in, 49'a tahakkumu degildir demokrasi.

Sandiktan cikanin istedigi "her seyi" yapabileceği bir sistem de değildir demokrasi.

Gucler ayriligi, baski ve denetim mekanizmalari olmalıdır.

Tr'deki demokrasi degildir. Belki hic olmamistir tam manasiyla ama artik esamisi yok. Sandiktan demokrasi çıkmıyor.
0
runagain
(08.09.17)
Öncelikle komünizm demokrasinin olabilecek tek yönetim biçimi olduğunu söyler ve liberalizmin demokrasiyi askıya almasını eleştirir. Ben komünist literatür içinde bir tane bile demokrasi eleştirisi görmedim. Eğer bahsettiğin liberal demokrasinin temsil, uzmanlık ve [özellikle 19.yy'da] mülkiyet-cinsellik üstünden gerçek demokrasiden uzaklaştırmasının eleştirisi ise bu genel olarak demokrasiyle ilgili değildir.

[ps: burada belli başlı komünist gruplarda (özellikle Leninist), burjuva devletinin bütün işlevlerini yıkmak için proletarya diktatörlüğünü parti aracılığıyla kurma denemesini atlıyorum. Leninist çerçevede bile amaç proleterya diktatörlüğünün, bütün karşı devrimci ve gerici mekanizmalar bertaraf edildikten sonra yerini komünal demokrasiye bırakmasıdır. Ancak tarih bunun yanlış çıkardı.]

Yani komünizm ile demokrasiyi ayıran bir şeyler yoktur. Peki komünizm ile liberal anlamda bir demokrasiyi neler ayırır? İlk olarak temsil meselesi. Hem komünistler hem de anarşistler için yerel, kurul biçiminde karar alma temeli oluşturur. Belirlenmiş bir coğrafi çevrede yaşayan kişiler, o çevre hakkında bütün yaşamsal kararlarda tek söz sahibidir. Seçimle merkezden konuşan herhangi bir temsilci, bu grupların karar alma haklarını elinden alınmaz. Örneğin bu tip bir yerellikte, rant amacıyla Karadeniz ve Akdeniz orman ile derelerinin talanı, yerel grupların karşı çıkmasıyla durdurulabilir. İkinci bir fark liderlik ile konsey farkı. Komünist bir demokraside lider kesinlikle olmaz. Kurullar ve konseyler karar alma mekanizmasının temelinde yer alır. İlk iki komünist denemeye (ilki alman askerleri ikincisi stalinist devletçilik ve rus emperyalizmi altında ezildi) bakarsan konsey karar alır, lider değil (Paris komünü ve sovyet-rusça konsey demek zaten- deneyimi). Son olarak da, aralarında çok fark olabilse de kendini komünist tanıyan biri olarak siyasi seçim ve kararlarda cahilliğin rol oynadığını hiç düşünmüyorum. Bu cahillik meselesi de, liberallerin 19.yy'dan beri genel oy hakkını askıya alma ve uzmanlık adı altında kendi kendilerine yönetme amacıyla dolaşıma soktukları bir söylem. Tam tersine, siyasi kararlar arzular ve duygulanımlar çerçevesinde alınır. Örneğin AKP'nin bu kadar oy almasının sebebi halkın cahilliği değil, halkın belli kesimlerindeki arzu ve duygulanımlara (özellikle yabancı korkusu, küreselleşme karşıtlığı, aile içi patriarşi vb.) AKP'nin eklemlenmesi ile ilgili.

Bu farklar dışında ne liberal demokraside ne de komünist bir demokraside %51'in %49 üstünde egemenliği söz konusudur. Eğer çoğunluğun seçimle istediği her şeyi yaptığı bir rejim arıyorsan o tiranlıktır. Plebisit ve halk oylaması, belli başlı konularda, demokrasinin değil, tiranlığın araçlarıdır.
0
protector
(08.09.17)
(7)

sahi tc de ensest oranı % 40 mı melis alphana göre öyleymiş

yorgunum
sahi tc de ensest oranı % 40 mı melis alphana göre öyleymişMurat Başoğlu’na niye şaşırıyoruz? Türkiye’de ensest oranı yüzde 40!Melis Alphan'ın Hürriyet'te yayınlanan yazısı:TÜRKİYE Kadın Dernekleri Federasyonu’nun (TKDF) 2014’te yayımladığı Türkiye Ensest Atlası Projesi’nin amacı, ülkemizde çok yayg
sahi tc de ensest oranı % 40 mı melis alphana göre öyleymiş

Murat Başoğlu’na niye şaşırıyoruz? Türkiye’de ensest oranı yüzde 40!

Melis Alphan'ın Hürriyet'te yayınlanan yazısı:

TÜRKİYE Kadın Dernekleri Federasyonu’nun (TKDF) 2014’te yayımladığı Türkiye Ensest Atlası Projesi’nin amacı, ülkemizde çok yaygın olmasına rağmen hemen hiç konuşulmayan ensest konusunu konuşulur kılmaktı.

Ne de olsa, ‘ülkemizde ensest, ‘kutsal aile’ mitini korumak için toplumsal bir konsensüs içinde çok sıklıkla görmezden geliniyor.’

Ensest mağduru çocukların hayatları boyunca bu istismarın etkisinden kurtulamadıklarını, bitmeyen bir travma yaşadıklarını herhalde söylemeye gerek yok.

2009’da yapılan ‘Türkiye’de Ensest Sorununu Anlamak’ araştırmasına göre de ensest vakalarında mağdurlar genellikle kız çocukları, saldırgan ise aile içinden bir erkek. Aynı evde birden fazla çocuk istismar edilebiliyor ve mağdur çocuklar büyüdükçe saldırıyı küçük çocuğa yöneltiyor.

Türkiye Ensest Atlası, bir yanılgıyı da düzeltmişti. Uzunca bir zaman ensest, yoksul ailelere ilişkin bir sorun olarak görülmüş ve bu tip olaylara ekonomik durumu iyi ailelerde pek rastlanmadığı vurgulanmıştı. Ancak artık biliniyor ki, ensest her tür sosyoekonomik ve kültürel çevrede yaşanıyor. Yani, ‘gündelik hayatlarına devam etmelerini engelleyen psikolojik sorunları olmayan, doğru ile yanlışı ayırt edebilen, alkolik ya da devamlı işsiz olmayan, eğitim seviyesi yüksek kişiler de ensest faili olabiliyor.’ Üst sosyokültürel çevrede ensest yokmuş gibi görünmesinin sebebi ise bu çevrede ensestin daha iyi saklanması.

TOPLUMUN CİDDİ BİR KISMI ENSESTİ CİNSELLİK OLARAK GÖRÜYOR

Haftalardır kendimi hangi ilde, hangi ortamda, kimlerle bulursam bulayım, Murat Başoğlu’nun yeğeniyle ilişkisi konuşuluyor.

İlginçtir, ensesti konuşmaya asla yanaşmayan biz, mesele magazinsel bir boyut alınca, ensesti ağzımızdan düşüremedik. Bu konuda ikiyüzlüyüz, kabul edelim.

Düşünün, TKDF Türkiye Ensest Atlası’nı hazırlarken sitesi hack’lendi, tehditler aldı, dönemin Diyanet İşleri Başkanı bile TKDF Başkanı Canan Güllü’ye “Çok alenen konuşuyorsunuz Sayın Başkan, biraz halının altına süpürün” dedi.

Öyle ki, TKDF 56 ilde yaptığı araştırmanın sonuçlarını, rakamları açıklayamadı bile. Ama tek bir rakam verdi ve tabloyu görmemiz açısından yeterliydi aslında: Türkiye’de ensest oranı yüzde 40. Yani her 10 kişiden 4’ünde ensest var!

Bu oran ne anlama geliyor biliyor musunuz?

Bu toplumun ciddi bir kısmının ensesti cinsellik olarak gördüğü anlamına geliyor!

Ensest Atlası yayımlandığında Güllü, son yıllarda ensest ilişki oranlarında artış olduğunu söyleyerek bunu sosyal çevreden uzaklaşıp içe kapanan toplumdaki muhafazakârlığa bağlamıştı.

Güllü, kimi yerlerde yargıya yansımış ensest olaylarında, avukatlar mağdurların yaşını büyüttüğü için dosyaların kapatıldığını tespit ettiklerinden söz ediyor.

“Öyle bir il geldi ki karşımıza, ensest ilde gelenek, hatta geçmişten beri gelenek. Şimdi hangi il olduğunu söylesek kıyamet kopar” diyen Güllü tüm ısrarlarıma rağmen ilin adını vermiyor, “Bunu sadece 3 kişi biliyor; ben, danışmanım ve araştırmacı” diyor.

TELEVİZYONLARDAKİ TARTIŞMA PROGRAMLARINDA NEDEN ENSEST KONUŞULMUYOR?

Murat Başoğlu ile yeğeninin ilişkisini konuşmayı bitirdiysek eğer, ülkemizdeki ensest gerçeğini etraflıca konuşmaya başlasak mı artık?

18 yaşını bitirmesine rağmen başka şehirde kazandığı üniversiteye kızını göndermeyen babanın devam eden cinsel istismarını konuşalım mı? Evde silah bulunduran, emekli başçavuş adamın 18 yaşını doldurmuş, beyni ve ruhu güya özgür ama korku içindeki kızını konuşalım mı? Kendini kurtaramayan, korkudan ödü patlayan bu kız ve onun gibilerini konuşalım mı?

Televizyonlardaki tartışma programlarında bir kez olsun memleketteki ensest sorununu konuşalım mı?

Gazetelerde Murat Başoğlu haberleri kadar bile yer bulamayan ensest vakalarını konuşalım mı?

Hazır mısın Türkiye? Kendinle yüzleşmeye hazır mısın?

www.msn.com
0
yorgunum
(02.09.17)
Manyaga bak ensest olayina kimse karismamali diyo. Game of thrones mu lan bu?
0
baldur2
(02.09.17)
Ensest dedigin buyuk ihtimalle cocuk istismarindan olusuyo cunku.
0
baldur2
(02.09.17)
O adam bence sadece unlu diye ceza aldi, Turkiye'de cahil kesimin seks icin tek kaynagi kendi ailesi (hepsi o.cocugu diyecem de orospularin ne gunahi var).

Bu arada neden sasirdiniz? Hic haber okumuyor musunuz? Biz bos yere kadin haklari, cocuk haklari diye yirtinirken bize "duyar kasmayin" diyorsunuz ya. Iste basiniza bu gelir sonra.
0
Traveller
(02.09.17)
Ensest konusunda aklımda sadece sorular var. Herhangi bir cevabım yok. Mesela ensest türün devamı gibi mitik-biyolojik bir kavrama dayanıyorsa, nasıl oluyor da hayvanlar aleminde oldukça yaygın oluyor (yukarıda da insanoğlundan iğreniyorum ensest yüzünden denmiş. Ensest yasağı insana özgü, tam tersi değil)?

İkinci olarak, eğer 20-30'larını geçmiş bir ikilinin ensest ilişkisinde geçmişten gelen bir çocuk istismarı olduğunu iddia edeceksek, aşırı radikal bazı feministlerin (bu kişilerin sayıları gerçekten çok az gerçi) dediği gibi her cinsel ilişki bir tecavüz olmuyor mu (çünkü çoktan yetişkin olmuş kişilerin ilişkisinde, herhangi bir taraf şikayetçi olmadan çocuk istismarı aramak, mağdurun alışkanlığından ötürü bu istismarın farkında olmadığını iddia etmektir. Bu nedenle mağdurun rızasının, kendisi farkında olmasa da, olmadığı söylenir. Keza bahsedilen radikal feministler de, her cinsel ilişkide bir nevi Stockholm Sendromu olduğunu, kadının rızasının tam olarak ölçülemeyeceği, üstelik üreme sonucunda kadının hamilelik ile sakatlanacağını ileri sürerek her cinsel ilişkinin bir tecavüz olduğunu söylerler)?

Dediğim gibi, ensestin yaptırımı ne olmalı, ensest özgürlük mü, doğal olan insana da özgü olmalı mıdır vb. konusunda hiçbir fikrim yok. Sadece yukarıdaki sorular kafamı kurcalıyor.

Ama senin soruna dönersek, ahlak orta sınıf icadıdır. Ahlaki kodlarını alt ve üst sınıflarda bulamazsın. Bu sebeple ensest oranının, sadece Türkiye'de değil, dünyada oldukça yüksek olması beklenir.
0
protector
(02.09.17)
kim taşlayarak öldürmekten bahsetti? okuduğunu anlamakta mı bir problem var yoksa provokatif olmak adına söylenmeyen şeyi mi yansıtmaya çalışıyorsun? eğer, türün sağlıklı devamlılığını tehdit eden bir eylem içinde olursan eleştirilirsin, cezalandırılırsın. ayrıca, sen halanın oğluna atlayacaksın diye bir bireyin tüm hayatını zorluklarla yaşamasına sebep olamazsın. malum hani, ensest ilişkilerde eğer doğum olursa çeşitli engellerle doğuyor bebekler. doğum kontrol yöntemi kullanıldığı sürece BENCE isteyen, istediğini yapsın.

ensest ilişkilerin eğer doğum olursa etkileyeceği kişiler öncelikli olarak bu ilişkiyi yaşayanlar değil; çocuklardır. ahlak bazında da toplum kurallarına bağlı kalmak istemeyenleri hiçbirimiz tutamayız sanırım zaten.
0
i drive the hearse
(02.09.17)
İnsanlığın şuanki evrim sürecine etkisi çok düşük olduğu için önemsiz kalıyor. Fiziksel veya zihinsel engelli insanların evlenmesi /üremesi normal kabul edilirken bu da edilebilir.
Ön görülebilir hastalıklar zaten kontrol ediliyor. Kimseyi yargılamaya halkımız yok. Sadece Kendimizden sorumlu bireyleriz. Fazlasına sahip değiliz.
0
hasmetizm 2046
(02.09.17)
'Türkiye'de ensest oranı yüzde 40' diyen gazeteciye tehdit mesajları

www.mynet.com

Hürriyet yazarı Melis Alphan, Murat Başoğlu'nun öz yeğeniyle yaşadığı ilişki sonrası gündeme gelen ensestle ilgili çarpıcı rakamlara yer veren bir yazı kaleme aldı.

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) Başkanı Canan Güllü ile görüşen Alphan, Türkiye'deki ensest ilişki oranını yüzde 40 oranında olduğunu aktardı.

Sputnik'te yer alan haberde, yazının

ardından Alphan'a Twitter'da tehdit ve hakaret içeren mesajlar yazıldı.

Bazı kullanıcılar Alphan'ın Murat Başoğlu'nu aklamak ve ensest ilişkisini normalleştirmek için tüm Türkiye'yi suçladığını da iddia etti.

Bir grup ise Alphan'a TCK 301'den (Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama) dava açılması gerektiğini iddia etti.

'KENDİNLE YÜZLEŞECEKSİN TÜRKİYE TOPLUMU'

Tepkiler sonrası Twitter hesabından açıklama yapan Alphan, "Yüzde 40 ensest oranına itirazınız var ama kardeş çocuklarının zorla evlendirilmesini onaylıyorsunuz yani, doğru mu anlıyorum? Komik.Kendinle yüzleşeceksin Türkiye toplumu. Er ya da geç. Ne kadar erken, o kadar iyi. Ensest oranını yazdım diye beni TCK 301'den dava edeceklermişmiş. Yüce Türk milletine hakaret ediyormuşum. Yapanlar düşünsün" dedi.

Ensest oranını yazdım diye beni TCK 301'den dava edeceklermişmiş. Yüce Türk milletine hakaret ediyormuşum. Yapanlar düşünsün.

— melis alphan ♀ (@melisalphan) 2 Eylül 2017

Okuyucu Yorumları11 yorum

m.o_cizilmiscizgi
4 saat önce
10 Oy

Isini iyi yapamayan insanlarin gundemde kalma cabalarindan baska birsey degil.Murat Bey icin soyledim.
Sakagin nabzi ise;
Egitimboeani arttikca bizim oularimiz dusen bir iktidar var malesef.
Yani beyinlerin % 70'i ona calisiyor.
Beyni dolu insan kafasini bile tepistiremez.Sunu soyle dusunun bos tenekeyi sokagaxatin tin tin ses cikarir herkes ona bakar.Fakat dolu tenekeye 1 kez vurun bir daha tovbe edersjniz elinizde birkac parmak kirilmistir.
Bir de su soruyu sorun bizim ulkemizde Nobel almus insanlar var.Niye bu insanlarda ensestlik gorulmuyor veya bulunduklari ulke.Reklama ihtiyac yok.
CEVAP VER
dnzl1979 dnzl1979
4 saat önce
122 Oy

Toplumun sinir uclarıyla oynamayın canınız yanar.Bu mevzuyu sulandırmayın bize göre ENSEST ilişki akraba evlilikleri değil.Çekirdek aile içerisinde gerçekleşen lanetlenesi bir durum.Bunu yazan hadsiz bilerek konuyu manipule ediyor.Toplum üzerinde yarattığı olumsuz etki umrunda değil.Zaten nerede yazdığına bakarakta tilliyetini anlayabilirsiniz.
CEVAP VER
tamtamreklam tamtamreklam
4 saat önce
101 Oy

Tehdit edenleri arastirin o larda ay nidir
CEVAP VER
yalvacaksehir yalvacaksehir
5 saat önce
131 Oy

%40 ne demek arkadaş. Neye dayanarak söylüyorlar bunu. Elinizde bilimsel bir veri, araştırma var mı ? Biz de karşıyız ensest ilişkilere ama böyle kafadan oran atıp tutmak da ayıptır. Toplumun %40 ını zan altında bırakmaktır. Ben şimdi yolda 10 kişi görsem bunların 4 ü ensest ilişkici mi diyeceğim çok saçma bir yazı
CEVAP VER
makdas_1974 makdas_1974
5 saat önce
189 Oy

80 milyon nüfusun 32 milyonu ensest demek, o zaman bu yazar 32 milyon tane ensest olay bulsun bize bu oranı neye göre yazmış ispatlasın, eğer bu oranı araştırmadan yazmışsa en ağır şekilde cezalandırılmasını talep ediyorum. çünkü bu ağır bir itham
CEVAP VER
bluoseans bluoseans
6 saat önce
179 Oy

Ahhh Melis Hanım Ahh !! bu toplum insanını yüzleşmeye çağırırsanız,asla gerçekleri kabullenmez,tabiki !sizi ölümle tehdit eder gerçekler acıdır onlar için ,bir diyanet başkanı,bir baba 8 yaşındaki kızından hislenebilir derse10,12 yaşındaki kız için evlenilir derse bunlar sonra inkar edilirse sizide bilinçli olarak doğruları yazdığınızdan tehdit ederler...
CEVAP VER
rustan_olmaz_1994 rustan_olmaz_1994
6 saat önce
199 Oy

ilk önce hakaret edin sonra yüce türk milleti diyin ha bu arada hangi türk ? türkiyede türkmü var herkese sorsan türkler ama ırkını araştırdığınızda başka ırktan çıkıyorlar.
CEVAP VER
alakar alakar
6 saat önce
571 Oy

Nereden biliyorsun % 40 ensest ilişki olduğunu? Herkesi kendin gibi mi sanıyorsun? Bu Türk Milletine hakarettir. Namuslu ve şerefli Türk insanı ensest ilişki yaşamaz. Böyle ilişki yaşayanlar da Türk olamaz.
CEVAP VER
burcu_4667 burcu_4667
7 saat önce
379 Oy

doğru düşün ama sakın doğru olduğunu söyleme : doğruyu söyleyen 9 köyden kovulur sözünü unutmamak lazım
CEVAP VER
fatih_sayiner_1979 fatih_sayiner_1979
7 saat önce
208 Oy

evlilik programları adı altında yapılan programlarla türk toplumunun türk gencinin örfüyle adetiyle oynadılar.şimdi çıkıp biri diyorki türkiyede ensest yüzde 40.yarında biri çıkar derki kadın kadına evlenme olur.erkek erkeğe evlenme olur.böyle böyle toplumu yozlaştırıyorlar
CEVAP VER
sen_baskasin45 sen_baskasin45
7 saat önce
497 Oy

Bu kızımız çok doğru bir konuya parmak basmış. Bir din adamımız kız çocuğu babasının kucağında otururken babanın şehvet duyması caidir derken herkes sus pus. şimdimi akılları başlarına geliyor. Bu kızımızı tehdit edenler büyük ihtimalle ensest ilişki yaşamış yada yaşamaya devam edenler tepkilerini ortaya koyuyorlar ki. toplum içinde yeredinmeye çalışıyorlar.
0
🌸yorgunum
(03.09.17)
(10)

Cinselliğin önemi hakkında

neil manke
okuduğum bir kitapta şöyle yazıyor:"çünkü cinsellik öyle dominant bir alandı ki, cinsel açıdan yetersizlikler/sapmalar/yoksunluklar bireyi nevrotik bir evreye götürerek özünü parçalıyor ve toplumsal açıdan ciddi problemlere neden oluyordu."cinselliğin yokluğunun -özellikle cinselliği tecrübe etmiş b
okuduğum bir kitapta şöyle yazıyor:

"çünkü cinsellik öyle dominant bir alandı ki, cinsel açıdan yetersizlikler/sapmalar/yoksunluklar bireyi nevrotik bir evreye götürerek özünü parçalıyor ve toplumsal açıdan ciddi problemlere neden oluyordu."

cinselliğin yokluğunun -özellikle cinselliği tecrübe etmiş birinde- bireysel olarak nevroza sebep olması, toplumsal bakımdan da günümüz türkiyesine sebep olması bir gerçek. var mı beyan etmek istedikleriniz bu konuda?
0
neil manke
(31.08.17)
valla ben insanlarin yasadigi konsantrasyon, yorgjnluk, mutsuzluk, uyuzluk vs,. gibi seylerin hepsini bozuk cinsel hayata bagliyorum. anamiz, babamiz da dahil. insanlar istedigi kadar segse ocu gibi baksin. bence gercek bu.
0
mayeskuel
(31.08.17)
Cinsellik hiç hafife alınacak bir konu değil. Bi sibel üresin değilim ve olmak da istemem ama gerçekten evliliklerin en önemli konusunun cinsellik olduğuna inanırım. Cinsellik duygusuzluk değildir ve olmamalıdır. Öyle hassas bir konudur ki bana göre, her insan sadece eşinden yatak odasında gereken verimi alabilmek için bile olsa ona güzel davranmalı, yani eşler arasındaki huzuru bağlılığı ve ve sevgiyi sağlayıp devam ettiren bir şey bu. Hani önemli olan boyu değil işlevi cümlesindeki gizli anlam "kullanmayı bilecen"dir ya, cinselliği de kullanmayı bilmek gerek. Ne kadar büyük de olsa cinsellik de bir araç ve evet kullanmayı bilmek gerek. Bence çok önemli çok hassas çok incelikli. Ama yine de araç.
0
yaren
(31.08.17)
Şu yönde katılmıyorum bu açıklamaya. Türkiye'de cinselliğin yokluğundan değil de, aşırı bir cinsellikten kaynaklı bir toplumsal problem var. Her bakış cinsel (özellikle siyasal islamcılar cinsel lens kullanımında başı çekiyor). Kılık kıyafet, namus, eğitim, alkol, ulaşım vb. aklına gelebilecek siyasi, sosyal ve günlük her olay cinsellik üstünden yorumlanıyor. Aslında Michel Foucault'nun Viktoryen Britanya üstüne yorumu bizim için de geçerli: Muhafazakar gözüken toplumumuz cinsellik üstüne o kadar fazla konuşuyor ki, aslında olan şey cinsel yasaklama ve tabu değil; sürekli ve aralıksız bir cinsellik düzenlemesi. İşte Türkiye'deki cinsellik kaynaklı nevrozların sebebini aşırı-cinsellik üstüne kurulu sosyal kodlarımızda buluyorum.
0
protector
(31.08.17)
Ben katılmıyorum buna. Tam tersi sağlam cinselligi sağlam bedenler ve sağlam kafalar yaşayabilir. Kimse mutlu cinsel hayatım yok diye de hasta olmaz, bunalıma girmez. Cinsellik hayatin bir oyunu. Hickimse de bu oyundan mahrum kaldiğı icin kafayi bozmaz. Sanmam. Kaynak yok tabi ama cok mutlu cinsel hayatlari olan insanlarin suruyle cocuklari oluyor adam onlara bakamiyor örneğin hepsini katlediyor kendini de öldürüyor. Öyle olsa böyle olur mu.
0
for day to break
(31.08.17)
@Protector Her şeyin cinsellik üzerinden yorumlanması, aşırı cinsellikten değil de cinselliğin yokluğundan kaynaklanabilir mi? Dolayısıyla aşırı cinsellik de (her şeyin yorumlanması bazında) cinselliğin yokluğundan kaynaklanabilir mi?
0
elitist
(31.08.17)
Nasıl yemeğe açlık hissediyorsak, cinsellik de öyle bence.

Aç kalınca davranışlar değişiyor , cinsel açlıkta da öyle.
0
kleider
(31.08.17)
@elitist. Aslında her şeyin cinsellik üstünden yorumlanması şuna işaret eder: Cinsellik problematikleştirilmiştir. Problematik kılmak sosyolojik bir kavram. Bir toplumun belli zamanda, spesifik problemler üstüne dönen tartışmanın toplumu kurması demektir. Türkiye'de mevcut cinsellik üstüne yorumlamaların sebebi, cinselliğin problematik kılınması.

Peki cinsellik neden problematik kılınmıştır? Bunun cevabını emprik bir çalışma yapmadan vermeye çalışmam kafadan atmak olur. O sebeple bunun cevabını vermem imkansız. Mesela Foucault'nun Viktoryen dönem incelemesinde bunun cevabı nüfus kavramının ortaya çıkması, biyopolitika ve burjuva tipi ailenin yönetimi idi. Yani cinsel eksikliğin dışında aramak gerekiyor, çünkü cinsel eksiklik/açlık da cinselliğin problematik kılınmasının ardından ortaya çıkıyor.

İşte bu sebeple aşırı-cinsellik, De Sade'ın eserlerindeki gibi sürekli bir cinsellik ve keşiş eğitim kitaplarındaki gibi cinsel perhiz ikiliğinin ötesine geçer. Mesele ne kadar cinsel ilişkiye girildiğinden önce, cinselliğin problemtikleştirilmesi.
0
protector
(01.09.17)
duyuru sahibinin paylaştığı yazı, + 1

@protector, + 1

bizde bitmez bir açlık var. cinsellik konusunda da, yemek konusunda da; para biriktirme, ev sahibi olma konusunda. doymak bilmez aç, köylü bir toplum. 4 kadınla evli olan da böyle, 30 dairesi olan da, milyon lira parası olan da.

bastırılmış cinsel güdüler evet birçok sosyal/siyasal sorunun kaynağı. ama kuduruk bir cinsellik temelli bakış da bu toplumda yaygın yer bulan bir davranış @protector'un dediği gibi. bu, ikiyüzlü bir toplum olmamızdan kaynaklanıyor.

akşama kadar "garı da garı" muhabbeti yapan, gelen geçenin orasına burasına dalıp çıkan ayı; özgürlükten, eşitlikten, adaletten, haktan, hukuktan bahsedince bir anda bilmemkim hocaefendi oluyor ve hooop dinden çıkarıveriyor seni. çomar kesiminin durumu bu.

bu bastırılmış, ikiyüzlülük cinsellik ve alkolde kendini gösteriyor daha çok. bu yüzden içenlerin çoğu ağzıyla içmeyi bilmez, çünkü yasak olan bir şeyi yapıyor. bir anda dönüp, allah kitap diye hoop dinden çıkarabilir sizi.

ibrahim tatlıses özelinde bir kadın yazar yazmıştı bunu yıllar önce. "arzuladığı kadınlar farklı, evinde olmasını istediği kadın farklı" gibi bir tespiti vardı. "evlenilecek/eğlenilecek kızlar" gibi.
0
runagain
(01.09.17)
Ben cinselliğin yokluğunun hususi olarak tecrübe etmemiş insanlarda çok daha büyük ve olumsuz etkileri olduğunu düşünüyorum.

Cinsellik dominant bir alan, evet. Bizi yönetiyor hatta. Ama varlığından ziyade yokluğuyla. Doymuş olan çok da sallamıyor. Doymamış olanlar tehlike saçıyor.
0
yirmisantim
(01.09.17)
Cinsellik yoksunluğu önemli etkileri olan bir durum ama aynı önemde hatta daha çok önemde olan başka gereksinimlerimiz var. Karnını doyurmak, doyuruyor olacağına güvenmek mesela. Nevrozun varlığında dominant etki olarak cinselliği işaret etmek hata olur.

Öncelikle diğer bütün temel ihtiyaçları karşılanmış bir bireyde cinsellik yoksunluğunun nevroza etkilri ve cinselliği yeterli doyumda yaşayan bir bireyin diğer temel ihtiyaçlarından birinin eksikliğinin nevroza etkileri araştırılmalı.
Bunlar bilinmeden "cinsellik dominant bir alandır yoksunluğu bireyin özününün parçalanmasına ve toplumsal ciddi problemlere neden olur" demek hata olur, hedef saptırmak olabilir, yanlış çözümlere itebilir.

Üzerinde ağır baskı olan bir alan cinsellik. Baskının çok boyutlu nedenleri var. Soy sop takipi etken, din bir etken, nüfus artışı konusu etken... Baskı olan alanda sapmaların, yetersizliklerin, yoksunlukların, taşkınlıkların, yanlışların, travmaların olması gayet normal. Bir nesnenin üzerine ağırlık koyunca ne oluyorsa bunda da aynı oluyor. kimi yer eziliyor kimi yer yanlardan taşıyor, fışkırıyor etrafı pisletiyor vs. Hangi fizyolojik ihtiyacı aynı baskıya maruz bırakırsan aynı sonuçların olacağını söyleyebiliriz. Bu nedenle belirleyici kelime dominant değil baskı olmalı bana göre.
0
hayat aklini konusacak bir filozof uret
(01.09.17)
(4)

film kurtlarına soru - sadece filmin yönetmenlerini övmek

blue eyes white dragon
geçen gün revolver'i izledim. guy ritchie filmi. yorumları okuduğum zaman filmin senaryosuna aşık olan millet hep yönetmeni övmüş. neden senaristler genel olarak göz ardı ediliyor?yönetmen midir mi yani filmin her şeyi?
geçen gün revolver'i izledim. guy ritchie filmi. yorumları okuduğum zaman filmin senaryosuna aşık olan millet hep yönetmeni övmüş. neden senaristler genel olarak göz ardı ediliyor?

yönetmen midir mi yani filmin her şeyi?
0
blue eyes white dragon
(31.08.17)
En çok adı duyulan ve neredeyse her evrede parmağı bulunan kişi olarak yönetmeni övmek doğal. Yönetmenin görevi, grubun ve işin işlemesi anlamında, oldukça temel ve önemli. Ancak ben o kadar bilgili olmasam da, zaten sinema üstüne çalışan bir arkadaşım ünlü yönetmenleri de farklı sanat yönetmenleri ile çalışması üzerinden dönemlendirerek, ikisini beraber övüyor. Ama, biz uzmanlık alanı sinema olmayanlar için, yönetmeni övmekten başka yapacak bir şey yok.
0
protector
(31.08.17)
her seyi elbette degildir ancak guy ritchie gibi adamlar adaptasyon dahi olsa kendileri yazan yönetmenler oldugundan o noktada onlari övmek normal. ha hikayesi cok güzel diye filme bayilip o yüzden mükemmel bi yönetmen demek birine bence sacma.

nolan'da gerceklesiyo bu cok mesela. nolan'in hikayelerini cok begenir insanlar ama kardesi asil hikayeleri yazan senaryoyu yazanken yönetmen oldugundan christopher ön planda olan.
0
isvicre rakisi
(31.08.17)
aynı senaryo veya aynı oyunculuk farklı bir yönetmlenle bambaşka bir sonuç verebilirdi.
yönetmen evet işin en büyük kısmı. senaryo, oyunculuk vs. diğer alanlar önemsiz demek değil ama onların parlamasını sağlayan yönetmenin tarzı, dokunuşu.
0
AlsterWasser
(31.08.17)
Klişe olacak biraz ama bir yönetmen iyi bir senaryodan başyapıt çıkarabilecekken başka bir yönetmen çok boktan bir şey çıkarabilir. Ama kötü bir senaryodan iyi bir şey çıkmaz.

Bu arada Revolver'ın senaristi de Guy Ritchie.
0
new day new life
(31.08.17)
(10)

türkiye kapitalist mi?

black mamba
türkiye'de karma ekonomi var sanırım. bunun kapitalizmden farkı ne? abd'de devlet hangi alanlarda iş yapamıyor? mesela abd'de tüm hastaneler, adliyeler özel sektörde mi?
türkiye'de karma ekonomi var sanırım. bunun kapitalizmden farkı ne? abd'de devlet hangi alanlarda iş yapamıyor? mesela abd'de tüm hastaneler, adliyeler özel sektörde mi?
0
black mamba
(28.08.17)
Turkiye tam olarak kapitalist degil. Devletin ozel sektor uzerinde dogrudan (yasalarla) ve dolayli olarak (soylemlerle) etkisi var. Gercek kapitalizmde iki sirket esit sartlarda ayni urunu daha kaliteli ve daha ekonomik sekilde sunmak uzere yarisir. Turkiye'de ise zamanin yonetimine yakin duran sirket vergilerle ya da kapatilma gibi baska turlu sekillerle rakibinin onune gecer. Kalitesiz mali pahaliya satar ayrica o sirkete devlet guvencesi verilir.
0
Traveller
(28.08.17)
hemen hemen çoğu ülkede karma ekonomi var. olay, bu ülkelerde devletin ekonomiye ne kadar müdahale ettiği.. abd konusunda çok bilgim yok ama adaleti özel sektöre teslim edemezsin. adamların en güvendikleri şeyin başına geliyor ülkelerindeki adalet. mesela amerikada savunma sanayisi özel sektörde. ordu isteklerini belirtiyor, şirketler de bu istekler doğrultusunda silah/mühimmat filan üretip ihaleye katılıyor.

Türkiye'nin tamamen kapitalist olması imkansız. herkes götünü devlete yaslama ihtiyacı duyduğu için öyle yada böyle devlet ekonominin içinde
0
silah taciri
(28.08.17)
Türkiye kağıt üstünde sosyal devlet ama gerçekte amerika kadar kapitalisttir.

Sosyal devlet sana bir çok imkan sağlar ve vergiler yüksektir.

Türkiye'de devlet sana hiçbir sikim sunmaz afedersin ama vergiler yüksektir.

Mesela isveç örnek bir sosyal devlet diyebiliriz. Mesela işsiz isen iş aradığın müddetçe maaş alırsın devletten. Psikolojik sorunların varsa ya da hastaysan, sakatlandıysan sigorta sandığı(försakringskassan) sana maaş bağlar ve oryantasyon sağlaman için seni fasilitelere gönderir.
Okul falan ücretsizdir.

Vergiler muazzam yüksektir bu nedenle(her sene sonu bankanda ne kadar paran varsa ordan vergi düşülür). Ev sahibi olmak zordur(daire değil ev) yakıt pahalıdır, otomobil pahalıdır nispeten. Yol vergileri falan vardır. Bir tek elektrik ucuzdur o da ısınma derdi yüzünden. İsveç'te kömür falan yakmak pek yaygın değil. Nükleer santral+ çevreci çözümlerle elektirik üretilir.

Amerika'da ise özel şirketler dışında sigorta yok diye biliyorum devlet karışmıyor bu işlere.

Üniversite de ücretsiz değil bildiğim kadarıyla.

Vergiler düşük genel olarak(ny hariç) yakıt, emlak ve otomobil ucuz. Kazanç yüksek, işsizlik yok ama sosyal güvencen sıkıntılı. Hastaneler senin sigortana göre sana bakıyor veya bakmıyor.


Türkiye tam bir garabet la düşünüyorum da.
0
bos gezenin bos ustasi
(28.08.17)
ehlileştirilmiş kapitalizm. katıksız kapitalizm diye bir sistem yok dünyada.
0
sporty
(28.08.17)
türkiye tabi ki kapitalist. ekonomi modelleri üretim kaynakları açısından ele alınır. örneğin cumhuriyetin ilk döneminde devletin fabrikalar kurması kapitalizmin varlığına engel değildir. devlet kapitalizmi, kontrollü kapitalizm falan filan diye en fazla nitelendirilebiliriz o dönemi.

kafa karışıklığı, 18-19. yyda yapılan saf liberalizm tanımlamaları sebebiyle oluyor. oysa kapitalizmin özü, artı değere üretim aracı sahiplerinin (burjuvazi) el koymasıdır. bir de böyle düşün ;)

gördüğüm kadarıyla kavramlar baya birbirine girmiş buralarda da.
0
re noreno
(28.08.17)
Evet Türkiye kapitalist. Çünkü diğer kapitalist devletler gibi, devlet özel sektörün artı ürünü çekmesi için gerekli düzenlemeleri yapıyor. Sömürünün devlet korumasıyla özel sektöre aktarıldığı bir ekonomik model kapitalizm. Çıkışının ilk anlarında da böyleydi (gümrük duvarları, bütünleşik pazar, çitleme vb.), neoliberal dönemde de böyle (vergi afları, emek formu üstünde kontrol, iş kanunundaki değişiklikler vb.).

Yani Türkiye ortak alanların (orman arazileri, nehirler, kıyılar, hava vb.) vahşi işgali, özelleştirilmesi ve rant kapısı yapılması ile kapitalist olduğunu açıkça belli ediyor.

Kapitalizmi devlet müdahalesi üstünden ayırmak oldukça büyük bir hata olur. Çünkü kapitalizm devlet müdahalesinin ta kendisidir. Bu sebeple karma ekonominin kapitalizmden farkı sosyal devlet anlayışı üstünden kurularak anlaşılabilir. Yoksa devletin hangi alanlarda iş yaptığından değil.
0
protector
(28.08.17)
o zaman abd'de sanırım sosyal devlet anlayışı yok. bu yüzden eğitim ve sağlık giderleri hep özelde mi? üniversiteler özelde ama lise seviyesinde devlet okulu var mı bilmiyorum.
0
🌸black mamba
(28.08.17)
turkiye kapitalizmin sosyal devlet gibi satildigi bir ulkedir. ornegin kara yolunu karayollari yapar gibi gozukur, ama ozel sirkete ihale eder. ozel sirket yolun sahibi degildir ama tum gelirini toplar. eger ozel sirkete yaptirilmadiysa alicisi ciktiginda ilk firsatta ozellestirilir. Kagit ustunde her yol devletin ama pratikte geliri ozel sirketin olur, ya da alicisi ciktiginda olacaktir. Bu sayede devlet yol yaptigi icin vergi toplayabilecek, hukumet ise oy toplayabilecektir. Ozel sirket ise gecis ucreti. yani vatandas hem yolun yapimina para oder, hem uzerinden gecmeye.

ornegin almanya sosyal devlettir ama ayni zamanda kapitalist bir devlettir. yolun yapimini devlet ozel sirkete ihale eder, sirket yapar. yolun mulk sahibi devlettir, devlet uygun gorurse yolu ucretlendirir ve gelir devlet kasasina kalir. uygun gormezse ucretlendirmez. bu konuda hicbir ozel sirket ile baglayici bir sozlesmesi yoktur. devlet malini yine halkinin hizmetine ucretsiz sundugu kadar sosyal devlet, halkin ozel sirketlerden isterse hizmet alacagi kadar da kapitalisttir. ornegin sosyal sigorta, istersen ozel sigorta yaparsin, devlet guvencesinden cikarsin, istersen de devlet sigortasinda kalirsin. ama turkiyede ozel sigortan varsa bile devlet sigortasindan cikamazsin ikisine de para odersin.

kisacasi turkiye vergi toplarken kapitalizim iceren sosyal devlet. turk bir calisan emeginin yaklasik %40-%50 si gibi kismini vergi olarak odemek zorunda ama universite harci oder, kopru gecis ucreti oder, doktor muayene ucreti oder. alman bir calisan emeginin isterse %40-%50 sini vergi olarak oder bu kalemlere ucret odemez, ama isterse de sitemden cikar ve az vergi oder. abd vatandasi ise sistemin disindadir zaten toplum icin tehtid olma riski olmadigi surece herseyden kendi sorumludur, o oranda da %15-%25 (eyalete gore) gibi vergi oder. Turkiyede ise hizmet sunarken ihale destekli, tekelci kapitalizim. ama hizmeti almak icin abd gibi ucret odemek gerekir, turkiyede sadece bir kisim azinlik ucretsiz hizmetten yararlanabilir(yesil kart sahibi tamamen ucretsiz saglik hizmeti, universite okumak isteyen maksimum %20 gibi azinlik devlet universitesi okuyabilir, ya da devlet resmi arac sahibi otoyol ucreti odemez).

genelde vergi oranlari dusuk ise kapitalist, vergi oranlari yuksek ve sosyal guvence var ise sosyal devlet+kapitalis olur. Ama Turkiyenin sistemi istisna, kendine has cok akilli ve ozel bir sistemdir.
0
emrahday
(28.08.17)
@ black mamba. Evet, abd'de sosyal devlet anlayışı hiç yok. Eğitim, sağlık, emeklilik vb. hep özelde. Devlet kurumu olan bazı üniversitelerde bile oldukça vahşi bir borçlandırma dönüyor. Aslında burada devletin karışmaması söz konusu değil. Tam tersine, devlet karışarak devlet okullarına verilen katkıyı kısıyor. Daha sonra devlet lisesi/mahalle sistemi (aynı mahalli idaredekiler aynı liseye gidiyor) ve gettolaşma aracılığıyla fakir semtlere kötü eğitim verilmesi ve siyahların/meksikalıların kültürel sermayeye erişimini kısıtlanmasını sağlıyor. Aslında, devletin müdahalesi yok gibi gözüken yerde, siyasi, hukuki ve iktisadi bir etki aracılığıyla toplumda sömürü, ucuz iş gücü ve suç (ki suç polis düzeninin varlık nedeni olarak kullanılır) yeniden üretilir. Sanırım abd'deki eğitimin bu işleyişinden başka hiçbir şey neoliberal kapitalizmi daha iyi anlatamaz.
0
protector
(28.08.17)
Türkiye abd'den daha kapitalist çünkü ort. işçi ya da mühendis abd'de ki alım gücünü rüyasında göremez. Abd'de sisteme uyarsan basamak atlamak için daha çok şansın var çünkü para var ülkede. Mesela Türkiye'de sıradan vergisini veren düzgün bir vatandaşın çocuğuysan üst düzey gelir getirecek bir işe girmen için iyi üniversitede okuman lazım, üniversitelerin bir kısmı ücretli ama götünü yırtsan ailenin geliri nedeniyle sana üst düzey okulda okuyacak borç verilmez. Abd'de ise aileden 0$ kalsa bile, yetişkinken borç alarak yıllarca okuyabilirsin ya da üniversite ailenin gelirine göre ücret belirler. Eyalet değiştirerek bir ton yeni şansa ulaşabilirsin vs.

Ayrıca Türkiye'de dolaylı vergi absürd seviyede ve bazı ülkeler vatandaşlık maaşı denerken Tr'de işsizden zorla haraç kesiyorlar :)) bu hangi kapitalist ülkede var bilmiyorum.
0
christopher nolan
(28.08.17)
(7)

Deniz gezmiş ve mahir çayan

freetakilir
Ben bu insanları tanımıyorum hiç, araştırma yapmadım haklarında hiçbir şey bilmiyorum. Sabah celal şengör videoları izliyordum ve şunu söyledi. "mahir çayan israil başkonsolosunu kaçırdı adamı elleri bağlı olarak şakağından vurdu öldürdüler. E yani kusura bakma ama ben bunu yapana eşkiya derim".Bunu
Ben bu insanları tanımıyorum hiç, araştırma yapmadım haklarında hiçbir şey bilmiyorum. Sabah celal şengör videoları izliyordum ve şunu söyledi. "mahir çayan israil başkonsolosunu kaçırdı adamı elleri bağlı olarak şakağından vurdu öldürdüler. E yani kusura bakma ama ben bunu yapana eşkiya derim".

Bunu duyduktan sonra olayı araştırdım ve efraim elrom adında o zamanın israil başkonsolosunu öldürdüklerini öğrendim. Yine biraz daha araştırmayla bu kişilerin türkiye halk kurtuluş ordusu diye bir silahlı örgüt kurduklarını öğrendim.

Şu üstteki davranışlar etik açıdan doğru gelmiyor. Celal şengörün savının doğru çıkmasının ardından ben bu insanlara negatif bakmaya başladım fakat bu insanların aynı zamanda bir çok seveni olduğunu biiyorum.

Bu işi tarafsız açıdan değerlendirir misiniz? Bu insanlar nasıl insanlardı, gerçekten eşkiya mıydılar yoksa kahramanlar mı? Nedir bu işin aslı?
0
freetakilir
(22.08.17)
birinin tarafsız değerlendirmesi yeterli olmayacaktır senin için önemli olan senin bakış açın burada.

ortadoğudaki şiddet sarmalarının x ülkesiyle alakalı olduğunu ve onun tüm bürokratlarının bu açıdan bulundukları ülkede silahlı kuvvetlerle, ülkenin demokratik aygıtlarına müdahale ettiğini ve bu açıdan bulundukları ülkelerde kendi ülkelerinin bir nevi temsilcisi olduğunu düşünüyorsanız ve buna tepki göstermek istiyorsanız ve de x ülkesinin yarattığı katliamlara tepki göstermek istiyorsanız bu eylem bir açıdan mantıklı görünebilir.

öte yandan devletin üstün bir ahlakı olduğunu, onun tüm çalışanlarının o ülke için yüksek bir kutsallığı olduğunu düşünüyorsanız. devlet ne yapmışsa yapmış olsun ve onun temsilcileri devletin yaptığı işlere ne kadar destek olmuşsa olsun onun temsilcilerinin de kutsal olduğunu düşünüyorsanız bu eylem elbette hatalıdır.

bunun dışında eşkıyalık kime göre neye göre? avrupa da siyasal hayat bugüne kadar ulaşırken birbirlerini boğazlıyordu ırklar ama sorsak bu avrupa nın siyasal gelişimiydi. o çocuklar da kendi planlarını gerçekleştirseydi yaptıkları devlet uğruna yapılan onurlu işler sayılacaktı. bu yüzden hangi pencereden bakıldığı önemli.
0
kayipadam
(22.08.17)
Tarihi baglamindan koparip degerlendirirseniz bircok sey boyle yaklasimlara surukler. Bu konuda kimse tarafsiz yorum falan da yapamaz. Sol icinde de tartisma konularindan biridir bu konu, hata mi degil mi diye tartisilir. Ben de hata ya da degil diyemiyorum, donemin kosullari cok baska cunku.

Olayda Deniz Gezmis zaten bulunmuyor, kendisi o sirada ceza evinde, idamini bekliyor. Zaten o nedenle Deniz'in birakilmasi icin bu eylem yapiliyor. Bu olaylari Sengor'den dinlemek buyuk hata, Fransiz Devrimine de felaket diyor mesela.

Sozun ozu donemi ve kosullarini okumak daha iyi bir yere tasiyabilir sizi.

He Deniz'e eskiya diyen adam Kenan Evren'in cenazesine celenk gonderiyor, asil eskiya kendi ideolojisi, haberi yok. Neyse, tartismayi bu boyuta tasimak kilitler ama son cumleyi yazamadan edemedim.
0
evrim halkasi
(22.08.17)
Benzeri bir olayı farklı bir haber üzerinden hatırlatmak isterim. Bakış açısı daha net anlaşılsın.

"2004 yılında Macaristan’da katıldıkları NATO Semineri’nde Gurgen Margaryan isimli Ermeni subayı uykusunda 16 balta darbesiyle katleden Azeri subay Ramil Seferov, ülkesine iade edildikten sonra, Cumhurbaşkanı Aliyev tarafından affedilerek kahraman ilan edildi. Azerbaycan Savunma Bakanlığı tarafından Ramil Seferov'a, sekiz senede birikmiş maaşının yanı sıra bir de ev hediye edildi. Ermenistan’ın Macaristan’la ilişkilerini askıya almasına sebep olan iadenin ardından Seferov binbaşılığa terfi ettirilirken uluslararası kamuoyunda da tepkiler devam ediyor."

Burada da çok benzer bir cinayet işleniyor ve sonuçlarını görüyorsun.
0
norek
(22.08.17)
@evrim halkası +1

Öncelikle bugünün gözlükleriyle tarihsel olayları yorumlamaya kalmak bir hata. Dönemin havası neydi,fikirler neydi olaylar neydi bakmak lazım.

İkinci olarak sırf başka birinin kişisel görüşü üzerinden kamp seçmek bir hata.

Üçüncü olarak büyük saygı duyduğum bir entelektüel olsa da sosyal ve politik konularda Celal Şengör'ün görüşlerine septik yaklaşmayı tercih ediyorum. Size de tavsiye ederim.

Dördüncü olarak ise bu konuda yazılmış çizilmiş çok kitap var deniz gezmişi anlatan çok kitap var. Hiç bulamıyorsanız Erdal Özün kitabına bir bakın. Siz araştırın yani.
0
AlsterWasser
(22.08.17)
Tarafsız değerlendiremezsin ve evrim halkası +1

Celal Şengör tipik bir reaksiyoner. En büyük amacı, doğuştan kültürel ve maddi sermayeye sahip insanların bütün dünyayı yönetmesi ve geri kalan 'kölelerin' hareket etmeden boyun eğmesini sağlayacak bir siyasi düzen (bu amaçla askeriyenin ardına sığınmış ceberrut bir devlet ve millet kavramıyla bir kılınmış yalan bir ideolojinin ardına sığınır). Ondan bu isimleri okumak büyük bir hata. (Gerçi ondan, bu siyasi konumlanışı ve lensi sebebiyle, jeoloji dışında hiçbir şey dinlememek lazım.)

Bence, dönemin koşullarının yanı sıra devrimci şiddet, devlet terörü ve polis kavramı (155 polis değil de, polizeiwissenschaft olarak bahsedilen kavram) üstüne tarihsel, teorik ve sosyolojik okumalar yapılmalı. Neden bazı grupların şiddeti meşru iken (mesela devletler), bazılarının değil? Bir grup neden devrimci şiddete başvurur? Şiddet çıkmazına çıkışta ilk şiddeti hangi grup başlatır? Devlet terörünü eleştirmeden, devrimci şiddeti eleştirmek ne kadar etiktir? İki şiddetten de sıyrılmış bir politik imkan için nasıl konum alınmalıdır? gibi gibi.

ek: bu arada son sorunu yeni gördüm "eşkiya mıydılar yoksa kahramanlar mı" diye. Konuyla ya da günümüzle belki çok ilgisi olmayabilir, ancak bu iki kavram hakkında kısa bir anekdot da tıkandığın yeri açması için verilebilir. Aslında, özellikle 20.yy Avrupa tarih yazımında gelişen bir akım ile, tarih incelemesi yapılara ve halka yönelik olmaya başladı. Tarihte kimin hangi savaşı kazandığından, hangi köşkte oturduğundan daha önemli olan şey o köşkleri yapıp, savaşlarda ölenlerin bıraktığı miras. Bu miras, ilginç biçimde, eşkiyayı (rebel, vagabond, rogue, outcast, nomad vb.) kahraman olarak kodlar. Çünkü eşkiya kralın ve soylunun yönetme hakkını yerinden oynatmaya yönelik bir şiddet gerçekleştirir. Keza, Türk halk edebiyatında da benzer bir eşkiya/kahraman vurgusu vardır. Ancak Anadolu tarihini eşkiya, kaçak ve vurguncunun gözünden yazmaya girişen daha çıkmadı. Muhtemelen 'büyük tarihçilerimizin', aynı 19.yy Avrupasında işçi ve oy hakkı hareketlerini engellemeye çalışan elit tarihçiler gibi, tekelinden kaynaklanıyor.
0
protector
(22.08.17)
halk hareketi her zaman engellenmiş ve itibarsızlaştırılmış bir ülkede ülkesini sevenlere veya sevmeye çalışanlara her zaman bir kominist vs yaftası takılmıştır. yunanistan, ispanya, fransa vb ülkelerde 1950lere hatta 80lere kadar bakıldığında halk hareketleri olmuş hatta Türkiye den daha ağırları yaşanmıştır. Daha 1990lara kadar ispanya bask bölgesinde bu tarz olaylar yaşanmaktaydı.

burda düşünülmesi gereken şey gerçekten bu olayı gerçekleştiren kişiler kendilerini bu halk hareketine adamışlar mıydı? yoksa birilerinin maşaları mıydılar onu değerlendirmek lazım. bu insanlar çıkarı olan insanlar olsalardı bu ülkeden kaçıp yurtdışında kaçak yaşarlardı.
0
mikahakkinen
(22.08.17)
Deniz gezmiş de Mahir Çayan da terröristtir. Ama süslü püslü sözleri olunca devrimci olunuyor bu ülkede. Hatta Deniz geçmişin tecazvü vakaları bile var. İğrenç herif
0
benaslindayohum
(22.08.17)
(9)

Hatalarıyla yüzleşen ülkeler

cemiyetin ünlü siması
Belçika, fransa... varsa diğerleri. Geçmişte yaptıkları insanlık dışı hatalarla kimler yüzleşti? Herkes tarihi ile barışık mı? Geçmişlerinin bu zamanlarına etkileri ne oldu? Biz mesela osmanlı şöyleydi böyleydi diyoruz, bir ingiliz kraliyet için böyle diyor mu?
Belçika, fransa... varsa diğerleri. Geçmişte yaptıkları insanlık dışı hatalarla kimler yüzleşti? Herkes tarihi ile barışık mı? Geçmişlerinin bu zamanlarına etkileri ne oldu? Biz mesela osmanlı şöyleydi böyleydi diyoruz, bir ingiliz kraliyet için böyle diyor mu?
0
cemiyetin ünlü siması
(21.08.17)
Almanya var ilk akla gelen bariz örnek.
0
doxanikee
(21.08.17)
Ciddi olarak tek Almanya kabul etti bildiğim. Tarihteki tüm devletlerin yaptığı kötülükler vardır ama çok da fifi modunda çoğu. Kongo vb. Afrika'daki katliamları Fransa ve belçika tınlamıyor. Amerika yerli katliamı için özür diliyor arada öylesine.
0
glamdr1ng
(21.08.17)
Ülkeleri ve toplumları bütün olarak ele almamak lazım. Her ülkenin ırkçısı, devletçisi ve milliyetçisi var ki katliam ve soykırımları reddediyor. Devletler de, halktan herhangi bir baskı gelmediğinde, reddetme eğilimine giriyorlar. Ancak uzun yıllardır (19.yy'dan beri) akademik, öğrenci, sol ve hatta bazı liberal çevrelerde bu katliam, sömürü ve soykırımların tanınması için çaba gösteriliyor. Batı Avrupa, Amerika, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda'da bu baskı çok daha yüksek. Üstelik bu baskılar iş işten geçtikten sonra oluşan baskılar da değil. Daha 20.yy'ın (dünya savaşları sonrası) sömürgecilik ve katliam örneklerinde (Cezayir, İrlanda, Vietnam, Afganistan, Irak, Filistin ve Suriye) bu ülkelerde dikkate değer bir "katil, sömürgeci ve katliamcı devlet" söylemi gelişti.

Sanırım en ciddi yüzleşen ülkeler Kanada (first nations konusunda), Avustralya (aborjinler konusunda), Yeni Zelanda (Maoriler konusunda) ve Almanya (Afrika ve Nazi deneyimi konusunda). Fransa'da da pek çok katliam (hatta onların bizdeki Dersim'i andıran bir Vendee olayı var, onu bile mecliste katliam olarak kabul ettirdi bu tip bir muhalefet), keza İngiltere'de de devlete kabul ettirildi. Yani İngiliz Kraliyeti'nin ve devletinin katliamlarından bahseden bolca isim var. Herhangi bir kovuşturmaya da uğramıyorlar. Ancak elbette yeterli değil. Gelişmiş ülkelerde verilen bu mücadele, daha büyük bir toplumsal reddetme içindeki gelişmekte olan ülkelere yayılmalı.
0
protector
(21.08.17)
kuzry amerika yerlilerinin (native americans / first nations) durumunu biliyorum onu yazayım:

abd yerlilerden (native americans) 2 kere özür diledi, biri hawaii yerlilerine resmi özür şeklindeydi. öbürüyse içler acısı bir şekilde yapıldı ve geçiştirildi, şöyle ki 2009'da borçlarla ilgili bir kanun paketinin içine 'apology to the native americans' gibi bir madde koyup geçirdiler ama bunu ne ilan ettiler, ne zamanın başkanı obama sesli ifade etti, hiçbir şey olmadı.

kanada ise yerlilerle (first nations) ilişkileri truth and reconciliation committee ile düzeltmeye çalışıyor bir süredir. orada özellikle yerlilerin yatılı okullar aracılığıyla kimliklerinden, dillerinden, ailelerinden koparılmaları gibi sistematik asimilasyon çabaları olmuş. bunun yanında kanada'da çok ciddi bir first nations kökenli kadınların cinayete kurban gitmesi sorunu var ve devletin bunu çözmek için attığı adımlar çok yetersiz. bu komitelerle falan görünüşü kurtarma çabası var yani ama sorunlar aynen duruyor.
0
lily briscoe
(21.08.17)
En son İsviçre köle çocuklar (Verdingkinder) için tazminat ödemeye başladı.
0
gezegen olan pluton
(21.08.17)
Ermeni olaylarini aklamak icin Avrupa'nin ABD'nin ve diger ulkelerin de tarihiyle yuzlesmedigini iddia ediyorlar. Ancak tum gelismis ulkeler hatalarini kabul ediyor. Katliamlar olmustur uzgunuz diyorlar. Cok da zor degil aslinda.
0
Traveller
(21.08.17)
O uygar Medeni insan haklarına saygılı devletlerin hataları ile yüzleştiği falan yok sadece üzgünüz der maddi manevi herhangi bir girişim yok, kuru gürültü. ABD, İngiltere, rusya, Almanya, İtalya, Fransa, Belçika, Hollanda vs hepsinin sömürge ve katliam dolu tarihi var sonuç sadece sivil toplum nezdinde. Avrupa'nın refah seviyesi bu yüzden ve o muhteşem erdemleri ve merhametleri sadece kendi insanına özgü. Cezayir de 1 milyon insan ruanda da Afrika da Fransız sömürgeleri İngilizler ve hep kan ve göz yaşı üzerine medeniyet inşası. Bugün Avrupa'yı Medeni ve uygar sanan ancak aptaldır. İngilizler ve İsviçre'liler Kendi insanlarına tazminat ödemiş olabilirler ancak sömürgelerine değil.
0
Fritz-X
(21.08.17)
Fritz-X + 1

Kanada bizim eskimo tabir ettigimiz insanlarin resmen uzerinden silindir ile gecmis. Sag kalanlarin da %99'u alkolik. Ben sahsen bir baltaya sap olabilmisine pek rastlamadim ki burasi adamlarin ulkesi, resmen bir damla kan akitmadan uzerine cokmusler.

Somurgeci devletler ozur filan dilemez, yalandan bir komite kurar, saga sola anit diker, cikar iki demec verir, 1-2 gun cakma tatil/yas filan ilan eder gecer gider.

Sen gucluysen kimse senin onune soykirim kozunu falan koyamaz. gucsuzsen yok soykirim, yok kibris meselesi falan diye seni dansoz gibi oynatirlar, o arada bir bakmissin zamaninda yuz yuze carpisarak kazandigin bir avuc topragi masa basi oyunlariyla alip gitmisler. korkarim yakin zamanda yasanacak olan bu, umarim yaniliyorumdur.
0
cooperr
(12.09.17)
avustralya aborjinlerden resmi olarak ozur diledi.

onun disinda almanyanin nazi gecmisiyle yuzlesme bicimi takdir edici duzeyde, her ne kadar sonuc olarak somurgeci bir devlet olarak gorulse bile.
0
baldur2
(12.09.17)
(11)

Çocuğu cinsiyet ayrımı gözetmeksizin yetiştirmek ?

AlsterWasser
Merhaba,Türkiye şartlarında sorunun biraz afaki kaldığının farkındayım. Bundan bağımsız olarak fikir bağlamında yaklaşırsanız eğer..Diyelim ki bulunduğunuz yerde gender-neutral kreşler olsa çocuğunuzu gönderir miydiniz?Çocuğunuzu (veya gelecekte olacak olan cocugunuzu) gender-free yetiştirmek sizin
Merhaba,

Türkiye şartlarında sorunun biraz afaki kaldığının farkındayım. Bundan bağımsız olarak fikir bağlamında yaklaşırsanız eğer..Diyelim ki bulunduğunuz yerde gender-neutral kreşler olsa çocuğunuzu gönderir miydiniz?

Çocuğunuzu (veya gelecekte olacak olan cocugunuzu) gender-free yetiştirmek sizin için önemli mi yoksa böyle bir şeye girişmez misiniz?

Bu konu oldukça kişisel bir durum olduğu için hiçbir argumanda bulunmuyorum, aksine görüşlerinizi merak ediyorum bu konular hakkında.

Teşekkür ederim.

edit : soru kreşe odaklanmış gibi gözüküyor. Aksine sadece bir madde olarak oraya ekledim. Aile ortamında veya kreşte gender-free yetiştirme durumunu kastettim genel anlamda.
0
AlsterWasser
(20.08.17)
Elbette benim için önemli. Hayat, herhangi bir kalıbı benimsemek için fazlasıyla hızlı akıyor. Bu sebeple, olabildiğince, belli döneme ait gelip geçici kalıpların farkında yetişmesini isterim. Sanki, ancak o zaman, insan olma potansiyeli ve tutumuna erişebilirmiş gibi geliyor bana. Kreşe gerek yok ki, evde verdiğin eğitim ve çocuğun örnek alacağı hareket biçimleri aracılığıyla gender-neutral bir çocuk yetiştirilebilinir.

PS: umarım gender ve sex'i birbirine karıştıran büyük bir kalabalık yoktur etrafta.
0
protector
(20.08.17)
Bildiğimiz kreşten pratikte ne farkı var? Ben kreşe gideli çok uzun yıllar oldu. Burada sunulanların hepsi vardı. Hep birlikte evcilik oynayabilirdik. Barbie ile oynamak isteyip elinden alınan birini de görmedim. Arabalara zaten bir şey diyen yoktu. Tuvaletimiz ayrı mıydı tam hatırlamıyorum ama tek bir tuvalet bölümü vardı. Muhtemelen ayrı değildi. Bunlar 20. yy. sonlarında Anadolu'nun aşırı gelişmemiş bir ilçesinde oluyor. Pansiyonlu bölge okulu filan var. Türkçe'de eril-dişil kelimeler yok. Öğretmen kızım/oğlum da demesin diyorsanız o kadarını bilemem. Hatta abes bulurum.
0
Lim5
(20.08.17)
İleride çocuğu çelişkide bırakmak için sanırım bundan daha iyi(!) bir maceraya gerilemezdi. Yine İtalyada vegan bir çiftin yeni doğan çocuklarına süt vb. vermeyip çocuğun hastanelik olması anlatılıyordu geçen aylarda. Yani olağan olanı değiştirmek isterken, her şeyin doğal olanına sahip olmak neden istiyoruz ki?
0
1adam
(20.08.17)
Oglumu gender neutral oyuncaklar ile buyutuyoruz, kendisi kepce kamyon jip falan seciyor. Bunun yaninda dis fircasinin pembe olmasini istiyor. Pelus ayisi falan var, arada sevip opuyor. Begendigimiz bi pijama modeli erkek cocuk reyonunda yoktu, kiz reyonundan aldik (kiz cocuklarin kiyafetlerinde bel oyuntusu oluyor genelde bu arada)

Ha ama erkek oldugunu soyleyerek buyutuyoruz, bu ayri bir sey. Biyolojiye karsi gelmeye gerek yok. Toplumsal cinsiyet ayri biyolojik cinsiyet ayri
0
la noix
(20.08.17)
la noix'e katılıyorum.

Büyütürken eğer cinsiyeti kızsa illa bebeklerle oynayacak diye bir şey yok. Ben kendim küçükken bunu da yaptım ama sapanla da, misketle de oynayıp futbol maçı da yaptım. Kimse bu konuda beni engellemedi ama biyolojiye karşı gelmek de doğru değil yani tamamen nötr ya da cinsiyetsizlik oluşturmak bence kimliksizliğe de götürür. o yüzden buna dikkat ederim. umarım anlatabilmişimdir.
0
duyond
(20.08.17)
çocuğumun ileride toplum geneline adapte olamayıp yalnızlık çekmemesi için bu tür bir uygulamaya şu anki koşullar dahilindesıcak bakmam.
0
kayranin kedisi
(20.08.17)
Cocugun ileride bir cinsel kimligi olacagina ve cinsel kimlik cinsiyetten bagimsiz olmadigina gore fikir bazinda dahi katilmiyorum. Insana, genel olarak canlilara, saygili olsun, farkliliklara hosgorulu olsun yeterli.
0
dunal
(20.08.17)
@dunal

cevabınız için ve görüşünüz için teşekkür ederim. :)

Yalnız cinsel kimlik ve cinsiyet ilişkisi o kadar net bir konu değil. Bu konuda J.Butler'ın görüşlerine bir göz atmanızı öneririm.

Edit:Benim biraz bakınmalarıma göre Butler geleneksel feministlerin cinsiyetin biyolojik bir durum ancak "toplumsal ciniyetin" bir tarihsel kültürel durum olduğu konusunda ayrıma gitmesini eleştiriyor hatta kendi perfomatif formülasyonu kanalıyla sexin de gender gibi toplumsal tarihsel bir durum altına kaldığından bahsediyor.
Evet, Ayrıma gitmiyor yalnız daha ötesine gidiyor... cinsiyetin kendisininde gender gibi olduğundan bahsediyor.

J.Butler: Bodies that Matter: On the Discursive Limits of 'Sex'.
0
🌸AlsterWasser
(20.08.17)
Evet, bir miktar asinayim kendisinin fikirlerine. Bildigim kadariyla kendisi de cinsel kimligi cinsiyetten bagimsiz tanimlamaz. Nerede bagimsiz oldugunu soyluyor?
0
dunal
(20.08.17)
Bu gosterdigin pasajdan cinsiyetin kulturel boyutunu tartistigini anliyorum ben. Cinsel kimligin cinsiyetten bagimsizligini anlamadim.
0
dunal
(20.08.17)
Gecenlerde de buna benzer bi duyuru vardi. Gercekten tum ictenligimle bir art niyet tasimadan soruyorum "amaciniz ne?" Ne hedefliyorsunuz ne bekliyorsunuz nihayetinde? Nereden okuyor nereden goruyorsunuz bu tarz fikirleri? Vallahi anlayamiyorum. Hadi diyorum ki; cocuk davar olmasin diye ugrasiyorsunuz karsi cinse saygisi olsun. Bunun yolu bu mu?
Benim annem babam sivasli koylu. Hatta tanisaniz comar dersiniz. Ben cocukken kiz kardesimin oyuncaklari ile oynardim. O benim arabalarla. Ama hic kimse bana sen erkek cocugusun bebekle oynama demedi. Teyzemin oglu 4 5 yaslarinda etek giymek istiyordu. Yakmadik cocugu. Ikimiz de ipne olmadik. Cocuk bu ogreniyor. Hadi velev ki ipne olsun. Cocukken etek giymek istedi diye mi olacakti bu sizin dusuncenizce?
0
allah yazdiysa bozsun
(20.08.17)
(6)

Doktora. Moralim cok bozuk.

durgunfoton
Arkadaslar. Simdi yuksek lisans bitti. Doktoraya devam etmek istiyorum ama benim alanimda turkiyede gelismis degil. Iyi hocalar var ama ben yapabilecegim herseyi yaptim alanimla ilgili. Doktorayi yurt disinda yapmam lazim. Fakat hocam sci ye giren makaleye beni eklememis. Moralim cok bozuk. Yurtdisi
Arkadaslar. Simdi yuksek lisans bitti. Doktoraya devam etmek istiyorum ama benim alanimda turkiyede gelismis degil. Iyi hocalar var ama ben yapabilecegim herseyi yaptim alanimla ilgili.
Doktorayi yurt disinda yapmam lazim. Fakat hocam sci ye giren makaleye beni eklememis. Moralim cok bozuk. Yurtdisindan bi hoca numuneyi hazirladi, ben burada olcumlerini alip, ozeti yazdim. Makaleyi de o hoca grubuyla yazdi.
Dun bi baktim, hocanin web sayfasinda makale var. Benim adim yok.
Cok uzuldum yani ben yurt disina basvuru icin onun cok ise yarayacagini dusunuyordum.
Bildiri falan var onceden yaptigim. Ama benim yurt disi doktora hayallerim suya dusmus gibi hissediyorum..

Ve sinir oldugum tek sey bu degil. 2. Bir bildiri var kongreye gonderdigimiz ona beni ikinci isim yazmis. Ama ogrencilerden biri var torpilli. Onunla yaptigi yayinda o kisi ilk isim. Hic bi emegi olmamasina ragmen.
0
durgunfoton
(20.08.17)
Bu tip adiliklerin yapıldığını daha önce duymuştum. Geçmiş olsun.

Makale yayınlama yurt dışı kabulü için en önemli ilke değil. Açık konuşmak gerekirse, eğer yurt dışından kastın abd ise, yeni neoliberal üniversite a.ş.'lerin baktığı ana şey bu çalışma konusu okula burs ve kaynak sağlar mı sorusu. Bu sebeple başvurudan vazgeçme, özellikle çalışma konunun hangi alanlarda 'para edebileceğini' alttan alta belirt.

Bunun dışında dünyanın sonu değil, daha sonra tekrar başvurabilirsin ya da Türkiye'de çalışma alanına en yakın ve anlayışlı akademisyenlerden birinin altında kendin bu alanı Türkiye'de geliştirebilirsin. Moral bozmaya gerek yok, çabalarından yola çıkarak kendi yolunu çizip açabileceğe benziyorsun.
0
protector
(20.08.17)
welcome to Turkey. Master tezinizden yayin yapmayi deneseniz ssci giren yayinlardan birinde?

yurtdisi doktora programlarina kabul almak icin pek cok kriter var. sadece bir yayin eksik kaldi diye cok kafaniza takmayin bence. calismak istediginiz alanla ilgili calismalar yapan bolumleri, konuyla ilgili hocalari arastirin ve iletisime gecin. doktoranin ucretsiz oldugu ulkeler var; parali olanlarda pek cok burs imkani var.

eger gercekten istiyorsaniz, kararliysaniz bu tarz yildirici seylerin size engel olmasina izin vermeyin. trde kalirsaniz bunun gibi pek cok baska seyle de karsilasacaksiniz bunu unutmayin. yurtdisina cikmaya bakin bir an evvel diyorum.

moralinizi bozmayin. hedefe odaklanin. bol sans.
0
eksi kedi
(20.08.17)
yayınlanmış makalem olmadan yurtdışında doktoraya başladım, ama ben science değil humanities'deyim o yüzden şartlar farklılık gösterir mi bilemiyorum. gitmek için mutlaka her yolu zorlayın çünkü bu yaşadıklarınız türkiye'de standart haline gelmiş yüzsüzlükler. hocanızla aranızı iyi tutmaya bakın, size lazım olanlar: 1. çok sağlam referans mektupları, 2. gelecek vaat eden ve maddi kaynak sağlama ihtimali olan bir proje (veya halihazırdaki bir projeye başvuruyorsanız neden en uygun aday olduğunuza dair sağlam bir niyet mektubu).
0
lily briscoe
(20.08.17)
Yayinlanmis makalem olmadan yurtdisinda doktoraya kabul aldim+1 Bunu moralini bozmaman icin yazdim.

Ben de temel bilimlerdeyim. Malesef Turkiye'de o kadar cok oluyor ki! Gecen benim yapip yarim biraktigim projeyi kalkip gidip - yarim haliyle - sempozyumda sunmuslar, yetmemis makale hazirlamislar, bastan sona benim yaptigim odevler, yazdigim projelerden metinleri birlestirmisler, makale diye sunuyorlar. Bir sekilde elime gecti basilmadan, bunlarin hepsi benim yazilarim diye uyardim. Muhtemelen o haliyle basacaklar, ben taa 3-5 sene once internete koymusum o metinleri, ellerinde patlayacak.

Boyle durumlarda eger oraya mahkum degilseniz ben ifsa edilmesini oneriyorum. Mesela, makalenin basildigi dergiye lab raporlarinizla beraber bir mail atabilirsiniz. Makaleyi yazan yurtdisindaki grupla irtibata gecebilirsiniz, onlar boyle seylere cok onem verir. Yanlarina da kalmamis olur.

Yurtdisi basvurularinizi hic geciktirmeden yapmaya baslayin. Ortalama vs gibi endiseleriniz varsa sadece Almanya, ABD falan degil, kuzey ulkelerine falan da basvurun. Hic ummadiginiz yerlerde harika lablar olabiliyor. Alaninizda yayinlanmis iyi makalelerin yazarlarina mail atin. Umutsuzluk asla yok. Doktora basvurularinda yayin tercih sebebi ama kimse neden yayin yapmadin diye sormuyor.
0
evrim halkasi
(20.08.17)
Diğerlerinin söylediklerine katılıyorum, moraliniz bozulabilir, haklısınız ama geleceğe dair umutsuz olmamalısınız. Yani o makale olmadan da pekala doktora yapabilirsiniz.

Bir akademisyen olarak bunu yapan hocanız adına utandım. Şu an bir proje yazıyoruz bölümdeki hocalarla birlikte ve bir bursiyer de almaya karar verdik yl öğrencimizi. Çok emek veriyor çalışmaya ve biz onca tecrübemize rağmen proje kabul olsun, o para kazanabilsin diye dert edinip uğraşıyoruz. Ne hocalar var... Şaşırdım ve üzüldüm. Umarım bir daha böyleleriyle karşılaşmazsınız.
0
duyond
(20.08.17)
Moralini bozma. Akademik teşvik yüzünden hocalar böyle yapıyor. O öğrenciye de bir bildiride senin adın ilk olur birinde benim yapmıştır. Olayın içinde olduğum için çok rahat bunu söyleyebiliyorum.

Benim hiç yurtdışı yayınım yoktu yl bittiğinde ama özellikle İngiltere'den çok iyi okullardan kabul aldım (King's College gibi). Eğer ülkeye geri dönme planın varsa Ales/YDS'den alabildiğince yüksek puan alıp YLSY kovalayabilirsin, çeşitli diğer burslara bakablirsin.

Şu aşamada kabul için önemli olan tez konunu iyi şekilde belirlemen, o alanda çalışan hocaları tespit etmen, alan okumalarını yapman ve sağlam bir proposal ve statement of purpose hazırlaman. Kimler kimler gidiyor, sen niye gidemeyesin?
0
kayranin kedisi
(20.08.17)
(1)

yapısalcılık ve postyapısalcık üzerine

kant floyd
yapısalcılık ve postyapısalcık üzerine kaynak arıyorum. ingilizce yetkin kitapları paslar mısınız? teşekkür ederim
yapısalcılık ve postyapısalcık üzerine kaynak arıyorum. ingilizce yetkin kitapları paslar mısınız? teşekkür ederim
0
kant floyd
(19.08.17)
yapısalcılık: Jean Piaget - Structuralism; Philip Pettit - Concept of Structuralism; Durkheim - Rules of Sociological Method; De Saussure - Course in General Linguistics

postyapısalcılık: Belsey - Poststructuralism; Todd May - Political Philosophy of Poststructuralist Anarchism; Saul Newman - From Bakunin to Lacan; Madan Sarup - An Introductory Guide to Poststructuralism and Postmodernism

Elimden geldiğince, görece basit kaynakları vermeye çalıştım. Çünkü çok karışık ve dallanıp budaklanmış bir tartışma. Dil (discourse vs. non-discourse), ontoloji (Being vs. becoming), yöntem (structure vs. action), epistemoloji (absence vs. multitude) üstüne vb. gibi bir sürü az çok ilgili ya da ilgisiz ayrım var.
0
protector
(19.08.17)
(5)

İslamiyet Öncesi Türkler Savaşta Zırh Giyer Miydi?

gezegen olan pluton
Türkler ve o dönemdeki savaş stratejilerine dair birkaç sorum olacak:1)Göçebe at üstünde çeviklik ve rahatlık için zırh büyük dezavantaj, Türklerin tüm orduları atlı süvarilerden (hafif süvari) oluştuğu düşünülürse, zırh kullanmadan nasıl bu kadar başarılı olmuşlar?2)Özellikle uzun ucu sivri cirit b
Türkler ve o dönemdeki savaş stratejilerine dair birkaç sorum olacak:

1)Göçebe at üstünde çeviklik ve rahatlık için zırh büyük dezavantaj, Türklerin tüm orduları atlı süvarilerden (hafif süvari) oluştuğu düşünülürse, zırh kullanmadan nasıl bu kadar başarılı olmuşlar?

2)Özellikle uzun ucu sivri cirit benzeri çubuklarla atlıları perişan edebilirsin, Türkler bu dezavantajı nasıl çözmüş?

3)Madem Türkler başarılı olmuş Avrupalılar neden inatla zırh kullanmaya devam etmiş?
0
gezegen olan pluton
(18.08.17)
çok bilgili birisi değilim mantık yürütüyorum.

1- deriden yapılan çok daha hafif zırh kullanıyorlardır muhtemelen. bütün ordunun komple atlı olduğunu sanmıyorum pek mümkün değil.

2- vur kaçlar olsun, menzilli atış olsun (okçu atlılar vardır belki?) bulunmuştur bir şeyler.

3- paralı asker yoğunluklu avrupa askerleri kendisini korumaya düşkün olabilir. bir de avrupada kalelerin kullanımı çok yaygın. kaleyi savunan adamların çok mobiliteye ihtiyacı yoktur bence.
0
tuzumkuru
(18.08.17)
Deri-keçe yapımı zırh kullanırlardı.
Atlara da aynı malzemeden zırh giydirirlerdi.
Gelenek meselesi. Yani yüzlerce yıl bu şekilde savaştıktan sonra Türkler deri kullanıyor biz de kullanalım o zaman dememişler.
0
angelus
(18.08.17)
Ne özel olarak Orta Asya göçebelerini çalıştım ne de savaş teknolojisi. Ama az çok kendi cevaplarımı vereyim.

1) Çünkü atlıların özelliği hızlı mobilize olması. Yani ağır zırhlı orduları yakalanmadan taciz ve yağma ile ekonomik zarar yaratma veya ağır zırhlılardan oluşmamış orduları da göçebeliğin verdiği güçle yenme gibi. Göçebeler asker değillerdir ancak askerden daha iyi savaşırlar. Sebebi için İbn Haldun'dan alınan ve siyasal antropolojide bolca kullanılan asabiyyet kavramına bakılabilir.

2) Tarih boyunca göçebe akınlarını sadece zırh durdurabilmiştir. Çünkü şehir efsaneleri dışında, atlı okçular ağır zırhları delemezler. Örnek olarak Fransız (Arap), Alman-Cermen (Moğol), Leh (Türk), Sassani (Hun) ve hatta Yeni Mısır Krallığı (doğu akdenizdeki göçebe topluluklar) verilebilir. Eğer göçebeler bu ağır zırhlıların beslenmesi için gereken artı değeri yağmalayamazlarsa, göçebelerin ilerlemesi durur.

3) Avrupa'nın neden zırh kullandığının sebebi 2. cevapta yatıyor. Göçebelerin mobilizasyonunu durdurduğunda (ağır atlılar ya da duvarlarla) zaten konfederasyonları çöker.
0
protector
(18.08.17)
1- Savaş kıyafeti şu şekildedir genel hatları ile. masivaturk.com

2- Bahsettiğin taktik cepheden alınan saldırılar için çok elverişli fakat kenarlardan yapılacak ataklara karşı çok zayıf. Türklerin kullandığı hilal taktiği tam da bahsettiğin taktiği mahvetmek üzere yapılan bir strateji.

3- Tahminime göre yine teknolojinin gelişimine bağlıyorum. Daha güçlü oklar daha keskin kılıçlar bunları gerektirdi. Göçebe hayat için uygun olmasa da, yerleşik hayat için gayet uygun geldi.
0
gozu acik sevisen yahudi
(18.08.17)
Avrupalilar, Islamiyet oncesi Turkleri Turk gormuyor. Onlarin kaynaklarini okursan zaten senin soruna da gerek kalmiyor.
0
Traveller
(18.08.17)
(9)

Hiçbir şey anlatmayıp aslında çok şey anlatan filmler ?

qazaqwsx
Merhaba,Başlığı anlayan varsa (ben de pek anlamadım) tavsiyelerine açığım.not: yok olmadı indie filmler olursa o olumlu.
Merhaba,

Başlığı anlayan varsa (ben de pek anlamadım) tavsiyelerine açığım.

not: yok olmadı indie filmler olursa o olumlu.
0
qazaqwsx
(12.08.17)
tree of life (terrence malick)
the naked island (kaneto shindo)
0
lesmiserables
(12.08.17)
Themroc (1973) filmde hiç konuşma yok (sadece inleme, haykırma ve homurdanma var) ama 60'ların ve 70'lerin yapısalcılık eleştirisinin filme vurulmuş hali.

Fear and Loathing in Las Vegas (1998) hiçbir konu örüntüsü yok ama 60'ların uyuşturucu devriminin 90'larda nasıl depolitize edildiğini işliyor.

Ve bunlar dışında David Lynch'in bütün filmleri.
0
protector
(12.08.17)
torino atı.
0
secrex
(12.08.17)
tepedeki psychedelic adam
(12.08.17)
the neon demon

hiçbir şey anlatmıyor gibi. izlerken "ne izliyorum lan ben" diyorsunuz ama bitince kendince bir şeyler anlattığını fark ediyorsunuz. görüntüler güzel bir de.

işte güzellik kavramına takıntılı olmak, günümüzdeki güzellik algısı, cinsel sapkınlıklar vs.

edit: yuh sevent seal demişler, daha neler!?!??!?
0
dedimmidemedimmi
(12.08.17)
Richard Linklater
Jim Jarmusch filmleri

Olay üzerinde pek durmaz ikisi de, anlatım güçlüdür.
0
landho
(12.08.17)
"hiçbir şey anlatmayıp" kısmına uymuyor ama bu akşam izlediğim güzel bir filmi paylaşmak istedim.

(git:www.imdb.com )

rahatsız edici şeyler elbette var ama klasik dramlar kadar ağır değil. gayet insani duruşu olan bir film.
0
runagain
(13.08.17)
Being John Malkovic
0
sopiro
(13.08.17)
Seventh seal olabilir.
0
owaki
(13.08.17)
(11)

Türkiye'de biralar dandik mi?

iddaaci
Efes, bomonti, tuborg denedim hepsi beni şişirdi gaz yaptı ve yoğunluğu az geldi. Şerbetçiotu kullanımı berbat. Ben Budweiser budvar içtiğimde tam zevki alıyorum. Türkiye'de önerebilecekleriniz neler? Bi de hakkaten dandik değil mi biralar?
Efes, bomonti, tuborg denedim hepsi beni şişirdi gaz yaptı ve yoğunluğu az geldi. Şerbetçiotu kullanımı berbat. Ben Budweiser budvar içtiğimde tam zevki alıyorum. Türkiye'de önerebilecekleriniz neler? Bi de hakkaten dandik değil mi biralar?
0
iddaaci
(09.08.17)
Efes seviyorum ben. Alışkanlıktan da olabilir tabi ki ama bana dandik gelmiyor.
0
norek
(09.08.17)
Efes pastörsüz tam bir efsane
0
Tears of Devil
(09.08.17)
Pek sanmıyorum. Hatta efes iyi bir bira diye tahmin ediyorum. Yurt dışında efes içen gördüm, hem de 2 tanesi çek idi.

Türkiye'de başka hangi biralar içilebilir? Budweiser budvar türkiye'de var, onu içmeye devam edebilirsin. Bira gurmesi sayılmam ama, leffe (buğday birası) ve guinness (ağzımda bala benzer bir tat bırakıyor, ya da ben bala benzetiyorum) de içilebilir.
0
protector
(09.08.17)
Tuborg gold iyidir. Efesi pek tutmam.

Yalniz keyif aldigin bira Budweiser ise ne desem yalan cunku Budweiser bildigin Pisswasser.
0
fortisvita
(09.08.17)
biradan çok anlamam ama türkiye'de içtiğim biraları ben de pek sevmiyorum. ukrayna'da ne içsem efsane geliyor tadı. belki önyargıdan, belki de çok ucuz olduğundan bilmiyorum ama ukrayna'nın en çöp birası bile bizimkilerin en iyisinden daha güzel geliyor bana. bi de çeşit bol, onları gördükten sonra insan 100 alternatif varken tek bi şey içebiliyomuş gibi hissediyo türkiye'de. ha burada da çeşit var, yok değil ama ithal bira içmeye kalksan kutusu 15-16 lira. özbek şair kılışdarov'un da dediği gibi, kesinlikle doğru bulmuyorum, böyle bi şey olabilir mi ya*

hiç öyle adını yazamadığım belçika, alman birasıyla falan da karşılaşmıyorum yani bildiğin ukrayna'da gopniklerin çekirdek çitlerken içtiği, %8 alkol oranlı, plastik şişede satılan sikko biralardan bahsediyorum. onlar bile bizimkilerden çok daha güzel geliyo. bomonti olsun efes olsun tuborg olsun bunları eskisi gibi sevemiyorum şahsen orada içtikten sonra.
0
der meister
(09.08.17)
Binalar diye okuyup geldim ama cevaplayayım "tuborg" diyorum ben. 8-10 çeşit bira tattım ama nedense tuborg'u seviyorum.
0
deadwampir
(09.08.17)
Digerlerine bir sey diyemem efes direkt cop bence.
Carlsberg oneririm sana.
0
stavro
(09.08.17)
evet saydıkların dandik. Türkiye'de var mıdır bilmiyorum ben Türkiye'de içtim ama sınırlı özel olarak getirtmiş olabilirler kendileri için, belhaven scottish ale. onun dışında brewdog punk ipa ve london pride. sıralamam bu şekilde. yalnız çok pahalılar şaka gibi ya.
0
proletarier aller lander vereinigt euch
(09.08.17)
Valla bizim biralar resmen leş. Yurtdışında maes ya da jupiler içiyorum misssss gibi
0
England
(09.08.17)
istsnbuldaysan bomontiadanya git the polulist. burada bira iç sonra bugüne kadar içmemişim dersin
0
oscar
(09.08.17)
vedat milor'a göre dandik.
böyle bir şeyler söylediğini hatırlıyorum yani.
0
attirmayin makedonun kafasini
(09.08.17)
(1)

A World History

mesudiyeli mesut
William H. McNeill'in bu eserini okuyan var mi arkadaslar? Varsa birkac kelam edebilir mi? Almayi dusunuyorum da buraya bir danisayim dedim. Tesekkurler...
William H. McNeill'in bu eserini okuyan var mi arkadaslar? Varsa birkac kelam edebilir mi? Almayi dusunuyorum da buraya bir danisayim dedim. Tesekkurler...
0
mesudiyeli mesut
(08.08.17)
Okudum, danışabilirsin. Siyasi tarihin birkaç kademe üstü bir tarih yazımına başlangıç için en ideal eser.
0
protector
(08.08.17)
(1)

Nietzsche neden delirdi?

neil manke
?
?
0
neil manke
(05.08.17)
Şikayetleri ve raporları üzerinden hangi hastalığın sebep olduğu araştırılabiliniyor. Birden fazla seçenek var ama en çok konuşulan sebebi frengi.
0
protector
(05.08.17)
(12)

dini başlıklara "allah yok" yazan insanın amacı ne?

diffarentiationation
https://eksisozluk.com/alkol-icenin-cennete-gidemeyecegi-gercegi--5426808bu gibi başlıklara sürekli entry giriyor dinle alakası olmayan insanlar. ben bu tür başlıklara tıklamam bile, dindarlar kendi arasında tartışsın derim. niye zamanımı boşa harcayayım ki benim için masal olan şeylere?ama ateist g
eksisozluk.com

bu gibi başlıklara sürekli entry giriyor dinle alakası olmayan insanlar. ben bu tür başlıklara tıklamam bile, dindarlar kendi arasında tartışsın derim. niye zamanımı boşa harcayayım ki benim için masal olan şeylere?
ama ateist girip din yalan yazınca anlam veremiyorum. niye böyle bir şey yapar ki insan?
0
diffarentiationation
(04.08.17)
tanrı yok fikrini paylaşınca ne gelişecek ve anlamlı olması ne demek ki bunun?
0
🌸diffarentiationation
(04.08.17)
Kötü niyetle yapıyorlar çoğunlukla. Zaten dini çevrelerde ateistlere olan tepkinin sebebi bu. Hır çıkarmaya çalıştıkları için.
0
yaren
(04.08.17)
Din başlıklarına yorum yapmak için illa dindar olmaya gerek yok. Birileri nasıl "allah var" diyorsa, başka birileri de gelip "allah yok" diyebilir, aşırı doğal.

Ayrıca yani şu bulunduğumuz ülkede, dindar geçinen kesimin herkesin her şeyine karıştığı, ahkam kestiği ve dindarlık dayattığı şu ülkede, amaç sorgulanacaksa "allah yok" yazanın değil, diğer tarafın amacını sorgulamakta sonsuz faydalar görüyorum.
0
fengari
(04.08.17)
Hakaret edilmedikce, ki her gruplasmada iki tarafta da kufurler hakaretler havada ucusuyor.
Dindari da, ateisti de dinlerim. Dinlemek isterim.
0
runagain
(04.08.17)
Kim niye kotu niyetle yapsin yahu. Bilgi paylastikca cogalir. Inancli kesimin bir yerden sonra argumanlari bitiyor ve asil cirkefe onlar bagliyor. Gozlemim bu yonde.
0
bruceandwayne
(04.08.17)
epeydir ben de bu konu hakkında o tür başlıklardan birine yazmayı düşünüyordum aslında.
bana biraz aptalca geliyor. adamın inançlara bakış açısı masallara bakış açısı gibi, kendisini bağlayan hiçbir görev, vaat, ödül veya ceza yok. yahu hiç inanmadığın varlık ve kurallar bütününü önemseyip misal "en azından tek hatam içki içmek olacak, kıps ;)", "cennet diye bir yer yok zaten xD xD" veya "bana kafir diyorlar :(" triplerine girmek ne diye? burada da var o tiplerden. daha önce sormuştum hatta:
eksiduyu.ru
0
m e b
(04.08.17)
Bence bu tamamen bir tepki. Asıl sorun, bu ülke genelinde konuşursak, islamı, peygamberini ve tanrısını reddedenlerin sürekli gözüne 'cehennem azabının' sokulması. Doğal olarak, takıntı bence farklı bir tarafta aranmalı.

Bunu geçip "niye zamanımı boşa harcayayım ki benim için masal olan şeylere?" kısmına gelelim. Bir şeyin maddi olarak bulunmaması, yalan olması, gerçek olmaması ve hatta masal olması bu şeyin günlük hayatta maddi etkilerinin olmadığı anlamına gelmez. Günlük maddi hayatta, idea olan şeyler, gayet maddi etkiler doğurabiliyor. Bu sebeple bir şeyin gerçek ve materyal dışı olduğunu iddia etmek, onun materyalist bir eleştiri üzerinden ele alınmayacağı anlamına gelmez.
0
protector
(04.08.17)
Asıl cirkef olan inançlı kesim. Onlar cehaletleri gereği ofansif davranıyorlar. Çok cahiller ama ben hoşgörülüyüm mesela. Sokakta kedi görsem oturur ağlarım. Kim inançlılar mi? Onlar çok cirkef ve saygısız. Ne olmuş yani inandığın değerlerle biraz dalga geçmişsem? Inançlar mi? Ya onların hiçbir şeye saygisi yok. Tamam benim gibi düşünmüyor olabilirsin ama azıcık saygı duysan ne olur? (Bu böyle sonsuza kadar gider.)
0
fear factor
(04.08.17)
itici. herkeste bir dawkins bir sam harris havası. zaten şüphede olan kişinin tek ihtiyacı da ekşi sözlük idi. böyle çöp başlıkların açılma amacı heveslileri toplayıp çekişmesini izlemek. zaman kaybı yani.
0
sporty
(04.08.17)
Ben Müslümanım, inanmıyorsan saygı duy falan diyecek kadar da ılık değilim.
Ama gelip de konuyla alakasız bir başlığın altına allah yok diyen net gerizekalıdır. Her tartışmanın bir referans noktası vardır. Türkiye de tartisma kulturunun olmama sebebi de insanların bu referans noktalarindan bihaber şekile saga sola arguman sıçmasıdır. Olay bu. Milleti bilinçlendirecekmiş o zaman çok doğru konu başlığına yazmış bravo ahdhahsjdjc
0
fyodor fyodorovic
(04.08.17)
zihinsel ergenlikten yazıyorlar. zaten şu yazdığım cevap dahil sosyal medyada fikir yarıştırmayı zihinsel ergenlik olarak görüyorum.

kimsenin umurunda olmayan müthiş fikrim ve cevabımla herkesi yendim oh yeah.
0
misterturist
(04.08.17)
@jimmy mcnutty troll sayısı çok arttı hepsi aklımızda kalmıyor.
0
uyusam iyi olur
(04.08.17)
(5)

stalin, kars ve ardahan'ı istedi mi?

runagain
türkiye'nin nato'ya girmesinin sebeplerinden sayılan bu iddia gerçek mi? değilse bu iddianın kaynağı ne/kimdir biliyor muyuz?
türkiye'nin nato'ya girmesinin sebeplerinden sayılan bu iddia gerçek mi?

değilse bu iddianın kaynağı ne/kimdir biliyor muyuz?
0
runagain
(29.07.17)
Gürcüce basılan bir gazetede haber olarak kars, ardahan ve boğazlarda sovyet egemenliğinin artması gerektiği hakkında bir haber çıkıyor sadece. Ancak Stalin'in basın üzerindeki hakimiyeti, ondan ya da onun çevresinden habersiz biçimde bu haberin yayınlanamayacağı fikrine gönderme yapıyor.

Ama şunu unutmamak lazım, Stalin ve Sovyetler'in asıl isteği, savaşın son anlarına kadar Almanya'ya krom ihraç etmeye devam eden Türkiye'nin cezalandırılması idi.
0
protector
(30.07.17)
Twitter'dan verilen link ve Molotov referansı eksik verilmiş (daha doğrusu 'bilinçli' biçimde iki olay karıştırılarak verilmiş). O olay Gürcü gazetesinden (ve Türkiye'nin ABD'ye yanaşmasından) ayrı bir olay. Potsdam konferansı sırasında ve sonrasında, Türkiye Sovyetler Birliği ile olan ittifakını yenilemek istiyor. Bu ittifakın yenilenme koşulu olarak Sovyetler boğaz üsleri ve Gürcü/Ermeni (kars/ardahan) topraklarının iadesini istiyor.

Kaynak: Foreign relations of the United States diplomatic papers, the Conference of Berlin (the Potsdam Conference), 1945 Vol.II
0
protector
(30.07.17)
"türkiye'nin nato'ya girmesinin sebeplerinden sayılan bu iddia gerçek mi?"

nerenizle okuyorsunuz ki?
0
protector
(30.07.17)
Stalin ve Molotov'un toprak istediği olay ile Türkiye'nin Nato'ya girmesi söz konusu değil. Türkiye ittifak anlaşmasının yenilenmesini reddederek bu isteği geri çevirdi. Zaten daha Truman aracılığıyla Yunanistan/Türkiye üstüne özel Amerikan ilgisine daha çok var. Tam tersine, attığım kaynağı edinirsen, Türkiye'ye kesilecek ceza ABD'nin pek umurunda değil. Bu esnada savaşın sonlarındayız.

Savaşın bitiminin ardından Gürcü gazetesindeki söz konusu haber çıkıyor, doğrudan bir talep gelmiyor (ilk talebin sebebinin de Türkiye'nin ittifak anlaşmasının yenilenmesi isteği olduğunu hatırlatmak lazım).
0
protector
(30.07.17)
soruyu açalım madem... zira bu iddia ve tr'nin nato'ya girişi bağıntılı.

toprak isteme iddiası gerçek mi? nato'ya girmemizde etkili olmuş mudur bu olay/iddia?

sscb'nin, tr'den toprak istediği iddiası; benim bildiğim, tr'nin nato'ya girme sebeplerinden. dolayısıyla nato ile ilgili olarak da cevaplar şahane olur.
0
🌸runagain
(30.07.17)
(12)

Politik Doğruculuk ve Kahramanlar

nawar
Politik doğruculuk sebebiyle hemen her hikayedeki (marvel, dc, doctor who vs. aklınıza ne gelirse) beyaz erkekleri, siyahi, kadın, meksikalı vs. şeklinde değiştirme ve lgbtt yönelimler eklenmesine nasıl bakıyorsunuz? Bu karakterlerin hemen hepsi ortalama 60-70 yıl önce yaratılan karakterler. Haliyle
Politik doğruculuk sebebiyle hemen her hikayedeki (marvel, dc, doctor who vs. aklınıza ne gelirse) beyaz erkekleri, siyahi, kadın, meksikalı vs. şeklinde değiştirme ve lgbtt yönelimler eklenmesine nasıl bakıyorsunuz? Bu karakterlerin hemen hepsi ortalama 60-70 yıl önce yaratılan karakterler. Haliyle o zamanki toplum yapısı kaynaklı olarak bu tür ögeler yoktu. Böyle devam etsin demiyorum ama sadece bu sebeple yapılan değişiklikler hakkında ne düşünüyorsunuz? Yani kaliteli oyuncuların, senaryoya uygun olarak değiştirilmesi değil, sırf politik doğruluk olsun diye göze sokulan şeylerden bahsediyorum.

Kadın süper kahramanlar, herhangi bir ırktan veya cinsel yönelimden süper kahramanlar ile ilgili sorunum yok. Hani siyahi Nick Fury, heteroseksüel evli erkekken, lezbiyen olan Hogarth falan çok sorun değil ama tam bir stereotype jock olan Flash Thompson'u Guatemalalı yapmak abartı. Çizgi romanları takip edenler de captain america, iron man, thor, spider man, hawkeye, hulk vs. gibi karakterlerin hepsinin ya cinsiyet ya etnik köken ya da her ikisini değiştirdiğini biliyordur zaten.
0
nawar
(17.07.17)
Roman yazarini "ya senin hikayende neden lgbt karakter yok, homofobik misin sen?" diye elestirdikleri bir donemde yasiyoruz. O yuzden normal karsiliyorum, naapsinlar.
0
stavro
(17.07.17)
Hollywood'un hem eşitsizliğe karşı mücadele ediyormuş gibi göstermesine yarayan hem de yükselişteki politik doğruculuk, LGBT gibi hareketlere (özellikle 'geek'liğin çoğunlukta olduğu kitleler) hitap ederek kar etme amacından öte değil. Maddi ve kültürel temelli ırkçılık ve cinsiyetçilik sorunları çözemediği gibi, nefretini kusmak için hazır bekleyen ırkçı ve cinsiyetçi kitleyi mobilizasyona yarıyor. Ama tabii şu da var, söylemsel bir değişim, eninde sonunda sonraki nesillere normal gelecektir. Yani bu değişiklikler, 1-2 nesil sonra göze batmayacak, olağan akışta olacak ve normalleşecektir. Nasıl kadının politik hakları bugün normalleşti ve kadın halk kahramanları ortaya çıktı, aynısı sonra da olacak.

not: hiç marvel veya dc filmi/çizgi romanı rakip etmedim. O sebeple değişikliklerin 'lore' açısından neye mal olduğu konusunda bir fikrim yok.
0
protector
(17.07.17)
popüler kültür, sanat dünyası yaratıcılık açısından bir tıkanıklık yaşıyor. aynı hikayelerin üzerinden onlarca kez geçiliyor. her türlü malzeme tüketilince batı toplumunun geçirdiği değişimle alakalı eklemeler yapılıyor.

sıfırdan üretilmiş bir hikayedeki lgbt, afro - meksikalı karakter beni hiç rahatsız etmez. ancak halihazırda var olan hikayeye ana karakter üzerinden böyle bir ekleme yapılması beni hikayeden soğutuyor. şekilcilik gibi geliyor.
0
zgrydn
(17.07.17)
Political correctness olayı itici geliyor, şekilcilik muhabbeti de haklı bir eleştiri ama son zamanlarda anti-Political correctness modası çıktı, özellikle ergenler arasında. her Political correctness kötü değil bence, işi abartıp hitler hayranlığına falan götüren tipler türedi. belki geçmişin günah çıkartması bilemiyorum, sinemadaki kısmına abartı tepki göstermek gereksiz geliyor bana.
0
doxanikee
(17.07.17)
Ben seviyorum da, tam böyle değil. Bir süper kahraman yaratılmışsa o odur, değiştirmeye gerek yok. Yeni kahraman yaratır, onu ön plana çıkarırsın Nick cage gibi, mis gibi olur.

Genel olarak da protector + 1

Bu sadece süper kahramanlar ekseninde de yok. Örneğin, Emma Stone'u yarı Çinli bir kadın rolünde oynattılar, o artık çok yuh çekilesi bir hareketti. Geçen gün Alaaddin'de kimler oynayabilir tartışması sonuçlandı ve bayağı bayağı ayaklanma oldu "Alaaddin'i de beyaz birine oynayırsanız, yuh artık" diye ve Mısır kökenli birini seçtiler. Ki, açıkçası buna destek veriyorum. Hiç mi otantik oyuncu kalmadı kardeşim. Brad Pitt'i Alaaddin yapmaları komik olurdu. Bunda para kaygısından öte, o şekilde bir seçim yapmasalardı film daha gişe yapmadan batardı. Dizilerde falan her yerde bir azınlık oluyor mutlaka mesela, ki gerçek hayatta azınlık varsa filmlerde, dizilerde de olmalı. Bunun kör gözüne parmak yapılması garip geliyor ama uzun vadede normalleşexeğine de inanıyorum.

Yeni doktorun kadın olması fikrini sevdim ama.
0
aychovsky
(17.07.17)
aynı durum amerikan dizilerinde pik yaptı son on yılda. her dizide en az bir gey, bir lezbiyen, bir komik aksanlı hintli, bir uzakdoğulu, bir doğruluk timsali zenci ve onun doğru yola evirmeye çalıştığı illegal işler çeviren bir zenci arkadaşı var.
zorlama bir şekilde senaryoya dahil edildikleri bariz oldukları için itici geliyor bana da. bu gibi karakterlerin ekranlardaki varlığı ancak gündelik yaşam akışında çoğunluğun garip görmediği zaman itici durmaz. ama o zaman da yapımcılar dikkat çekici başka şekilci şeyler bulacaktır.
0
yons
(18.07.17)
Politik doğruculuk olayının Marvel çizgi roman satışlarına ciddi anlamda negatif etkisi olduğu açıklamasında bulundu şirket yetkilileri. Bu açıklamaları sebebiyle tabii ki politik doğrucular tarafından topa tutuldu ve sonrasında tam tersi açıklama yaptı. İnandırıcı değil kesinlikle. Hatta bu yeni sistem tutsun diye diğer, hala eski halinde olan, kahramanlar ile birlikte karıştırıp sunulmaya başladı.

Yeni kahramanlar konusunda açığım ben de. Yeniler elbette, kapalı kümeye her yeni eleman eklediğinde karşılaşıldığı gibi kucak açıp karşılanmayacak fakat zamanla alışılcak. küme içinde, insanlar için sembol haline gelmiş, favori edinilmiş karakterleri politik doğruculuk adı altında, başka amaç olmadan bir dayatma ile harcadığınızda elbette nefret oluşacaktır. Bununla birlikte over-correction dünyadaki en aptal hareketlerden biridir ve pc kafası yüzünden beyaz erkekler azınlık hale gelme yolunda. Şu an MCU'daki kahramanlara bakınca öyle gözükmese de.

Bu arada evet, Doctor'un kadın olacak olması zaten bu sezon boyunca gözümüze sokulan bir şeydi. Yadırgamadım. Bence güzel olabilir fakat Doctor zaten rejenere olup, şekil değiştirip duran bir canlı. Yani değişmek onun doğasında var. Beyaz erkek Tony Stark yerine siyahi kadın Riri Williams koyup isimde ufak değişiklikle devam etmek aynı şey değil.
0
🌸nawar
(18.07.17)
radikal değişiklikler yapılmadıkça eyvallahım var. mesela star trek'te sulu karakterini gay yapmak benim için radikaldi. trek evreni dizilerinde lgbti karakterler vardı zaten. ama yan karakterlerdi bunlar. tutup da kaptan kirk ya da sulu gibi ana karakterlere böyle yaklaşırlarsa çok sırıtıyor. yine aynı şekilde val kilmer'ın batman yapılması da saçmaydı. PR meselesi değil bu ama yine de gıcık olmuştum. sarışın bruce wayne mi olur lan, lol. şimdi de asyalı flash yaptılar mesela. o dceu casting elemanını getirin buraya...
0
e a p
(18.07.17)
şu politik doğruculuk kavramından midem bulandı son birkaç gunde. herkes doktorun kadın olması uzerine bunu ve popülere oynama meselesini öne sürüyor. sen de ordan etkilenerek sormuşsun baska karakterlerle süslemiş olsan da konuyu. o yuzden ben de doktor hakkındaki fikrimi söyleyeceğim. zaten diğerlerine aşina da değilim.
izlediğine göre biliyorsun ki doktor bir uzaylı ve cinsiyetler üstü bir kişilik giydirilmiş kendisine. her şey olabilirdi, hangi bedeni seçerse hangi türü seçerse o olabilirdi. bunun uzun yıllar önce yapılmış olması gerekiyordu yapımın en buyuk hatası bu. 40 yıl önce dur bi oturtalım karakteri dediler yapmadılar belki. 30 yıl önce yok ya hiç zamanı değil dediler, 20 yıl önce boşver ya dimyat köşede dursun pilav güzelmiş dediler, 10 yıl önce dur yeniden başlattık şimdi hiç bulandırma suyu dediler. ee.. şimdi olmaz, şimdi zamanı değil, belki başka zamana derken derken derken,
hala mı zamanı değil? ne zaman zamanı olacaktı?
bunu cok cok önceden ikinci veya ucuncu doktorla yapmalılardı ki doktorun bu hususta söyledikleri lafta kalmasın. (insanlarınki gibi cinsiyet algıları olmadıgına dair)
bu konu politik doğruculuktan tamamen ayrı tutulmalı bence o sebeple.
ama derseniz ki moffat ne yaptıysa bundan yaptı ona ben de katılırım.
ama şükür ki artık gitti ve seneler sonra doktor teoride olan ama hiç pratiğe dökülmemiş o gerçeği; değişimin kendisi olan yüzünü bizlere döndü.
çok sevinçliyim açıkçası.
0
river song
(18.07.17)
Bunu dert edinmek yerine her ne isim altında olursan olsun siyah/kadın/lgbti ögelerin öne çıkarılmasına sevinmek gerekiyor zira bunun gerisinde çok ciddi bir mücadele var, öyle kimse kimseye hak/görünürlük lütfetmiyor. Demek ki artık genel olarak böyle bir talep var ve endüstri de buna karşılık veriyor. Olay bundan ibaret. Yoksa endüstri aynı endüstri, aniden çok açık fikirli insanlar gelmedi başlarına, mecbur kaldılar bu taleplere cevap vermeye.
0
fengari
(18.07.17)
@river song

"sen de ordan etkilenerek sormuşsun baska karakterlerle süslemiş olsan da konuyu"

Buna katılmıyorum. Çünkü soruyu sormadan birkaç dakika önce MCU ve DCU karakterlerindeki politik doğruculuk konusunu konuşuyorduk. Bunu onunla ve başka arkadaşlarımla daha önce de konuşmuştum. Doctor'un kadın olması ise bir önceki gün konuştuğumuz bir konu. Eğer o konuyu açmamızdaki asıl sebebi öğrenmek istersen de söyleyeyim. Benim sormamı ve bugün arkadaşımla konuşmamı tetikleyen asıl tetikleyen konu Doctor Who değil Spider-man: Homecoming. Öte yandan Doctor Who ve Doctor'un kadın olması konusunda dediklerine katılıyorum.


@fengari

etnik çeşitlilik/kadın/lgbtt yönelim konusundan ve bunların hikayelerde yer almasını dert edinmiyorum. Politik doğruculuk adı altında over-correction'a gidip bütün karakterlerin değiştirilmesinden bahsediyorum. Kaldı ki tribünlere oynamak, yerel deyişle "benim de Kürt arkadaşlarım var" demeye geliyor bu. Siyahi bir lezbiyen ya da gay bir meksikalı (öznitelikler değişebilir) süper kahraman eklemelerinden bir rahatsızlık duymam.
0
🌸nawar
(18.07.17)
İşte ben de diyorum ki oynanacak bir tribün olduğunu farketmişler/ o tribün sesini çıkara çıkara duyurmuş demek ki. Bu o mücadelelerin başarısıdır, bu açıdan bak olaya.

Bu yazdıklarından homofobik/kadın-siyah düşmanı olduğun sonucu çıkmıyor, öyle bir eleştri getirmiyorum zaten ama bu getirmiş olduğun eleştrileri bir retroperspektifte değerlendirirsen ortada ne kadar büyük bir başarı olduğunu görürsün, görmelisin. Demeye çalıştığım bu.
0
fengari
(18.07.17)
(9)

Hayatın adil olmaması ve girişimcilik yalanları

sorunvar
Hani üniversitelerde hep anlatırlar.Girişimci olun güçlü olun yenilik yaratın .Sonra da zengin çocuklarının kendilerini girişimci gibi tanıttığı etkinlikler falan olur ya .Bunlardan gerçekten nefret ediyorum.Sen en iyi okulu bitirirsin kimi zaman boğaziçi işletme olur kimi zaman ankara hukuk olur k
Hani üniversitelerde hep anlatırlar.Girişimci olun güçlü olun yenilik yaratın .Sonra da zengin çocuklarının kendilerini girişimci gibi tanıttığı etkinlikler falan olur ya .Bunlardan gerçekten nefret ediyorum.Sen en iyi okulu bitirirsin kimi zaman boğaziçi işletme olur kimi zaman ankara hukuk olur kimi zaman da itü inşaat makine falan olur .Sonra bu züppelerde okan üniversitesine ,hasan üniversitesine girer senle aynı bölümü okur .Sonra da baba paralı ile şirketler kurar seni çalıstırır ve patronun olur .Salak salak konuşurlar.Milyon dolarık evlerde yaşar güzel arabalara biner güzel kızlarla sevgili olurlar.Sen ise 5 10 k tl maaşla mutlu olmaya çalışırsın .Asla bir ferrari sahibi olamazsın asla boğaza nazır bir evin olamaz ...Oysa o adamdan çok daha zeki ve çok daha entellektüel bilgi sahibisin ..

Hayat niye böyle adil değil sen 40 yaşına gelirsin o adam 25 yaşında senin patronun olur ... Ah hayat ah ..

Bu nefret karşısında siz napiyorsunuz ?
0
sorunvar
(15.07.17)
Kendi kendinin girişimcisi, kendinin patronu, beşeri sermaye sahibi gibi öznellikler neoliberal politikaların toplumsal ve politik riskleri (işsizlik, yoksulluk, güvencesizlik vb.) bireylere yıkıp, orta sınıfları (özellikle beyaz yakalıları) işçi olmadıklarına ikna etmek için işledikleri mekanizmalar. Girişimcilik ve fırsat eşitliği, veraset yoluyla yeni aristokrasinin sürdürülmesini gizlemek için yürütülen politikalardan ötesi değil. Bu sermayedarların çıkıp girişimcilik dersleri vermelerine de gülüyorum. Asıl vermeleri gereken ders, ortak malların (commons - toprak, orman, deniz, vb.) devlet desteği ile nasıl çitlendiği, kara dönüştürüldüğü ve işçi (hem beyaz hem de mavi yakalı, hem maddi hem de gayrimaddi emek) sömürüsü üzerinden nasıl girişim yapacak sermaye elde ettikleri dersleri olmalı. Mesela Türkiye'den en meşhur örnek Vehbi Koç. Gençler onu girişimcilik örneği olarak değil de, devlet desteğiyle gayrimüslim mallarına konup nasıl sermaye yaratılır üzerinden örnek almalı (!-ironi).

Elimden geldiğince hem teorik hem de pratik olarak mücadele ediyorum. Kendimi ya da içinde bulunduğum hareketleri tanrısal görmediğim için, bu mücadelenin %100 başarıya ulaşıp ulaşamaması beni ilgilendirmiyor. Sadece mücadeleye devam.
0
protector
(15.07.17)
tam olarak böyle olmasa da 5 ay dayanabildiğim özel sektör maceramda farkettim ben de bir şeylerin oldukça saçma olduğunu. ben şirketin işine değer katabilecekken hem bunun umursanmaması hem de bana bir faydası olmayacağını bilmek gibi. bu nedenle uzak durmaya çalışıyorum, kimsenin işine yaramayacak işlerle uğraşsam da zaman zaman bu saçmalığın bir parçası olmamak bana yetiyor.
0
ron dennis
(15.07.17)
Gerçek bilgi insana kaygı getirir. Hiçbir şey bilmeyen adam umursamaz olduğu için her şeye daha kolay ulaşır. Ben bu insanlardan nefret etmiyorum. Ben üniversiteye başlarken finalde bütün kızlar benim olacak diye saçma bir düşünceye kapılmadım. Yine bir mühendislik öğrencisi olarak mezun olunca bir şirketim olacak diye düşünmedim. Üniversiteye kendime bilgi katmak için girdim ki üniversitenin gerçek amacı budur. Herkesin kendi hayatı. Hayatın adil olduğunu zaten kimse söylemedi. Bir kural ihlali yok.
0
dissendium
(15.07.17)
Yasaminizin merkezine parayi koymamayi deneyebilirsiniz mesela. Yazinizda mutluluk kelimesi bir defa geciyor. 5k maas alan neden mutlu olamasin ki? Mutluluk illa ferrari alacak kadar cok kazanmak midir? Yaziniz neden calismak zorundayiz, bu sistem neden var nasil insa edildi kismini sorgulamadigi icin oraya girmiyorum.
0
kassiopeia
(15.07.17)
kassiopeia'nın açtığı yerden devam edeyim, yaşadığımız tüketim endeksli sistemde insanlara ancak bir şeyler satın aldıklarında mutlu olabilecekleri empoze edildiği için, mutluluk asla yakalanamayan ve sürekli yeni şeyler alınarak yaşanmaya çalışılan bir duyguya dönüşüyor ve asla tatmin olunamıyor çünkü bunun bir sonu yok. Sen 5K maaşla mutsuzsan, 10K veren bir yere geçersin ama bu sefer 15K kazanan insanlar olduğu için yine mutlu olamazsın. Ferrarisi ve boğaza nazır evi olan da hayata buradan bakıyorsa o da mutlu olamıyor çünkü ondan daha zengini de var.

Sürekli sende olmayanın peşine düşerek mutlu olmanın imkanı yok zaten, ister ferrarin olsun, ister 100K maaşın.
0
fengari
(15.07.17)
zamanında bir örnek yazmışım.
şimdi tekrar okudum da. sinirden baya hatalı yazmışım
eksisozluk.com
0
bana her yer cehennem
(15.07.17)
öncelikle nefret beslemiyorum.

birçok şey evet yalan. babasının verdiği 5 milyon tl sermaye ile seven hill'i kuran eleman "yılın girişimcisi" seçilmişti bir ara.

birçoğu yalan ve uyutma amaçlı doğru ama ciddi anlamda sıfırdan gelip yukselenler de var.

her ile üniversite, saçmasapan "apartman üniversiteler" konusu zaten acı bir hikaye.

herkes zengin ya da patro olacak diye bir kural yok ama başka arkadaşlar da değinmiş: 5-10 k ile mutlu olamıyorsan on yüz bin milyon k ile de mutlu olamayabilirsin. ha renault'a binmişsin ha ferrari'ye. günde 3-4 saat ayakta yolculuk yapıp üç kuruş maaşa çalışan insanlar var. belki o insanlar daha çok hak ediyordur birşeyleri. çok çok daha zeki ve entelektüel insanlar borç içinde öldü tarihte, biliyorsun.

5-10 k'yı harcamak için kullandığın sürece zaten bir girişimde bulunamayacaksın. 30 bine kurulan bir işten her ay 5 bin kazanılır mı? evet kazanılır, yapan kazanıyor şu anda. çok da zeki değil muhtemelen ve entelektüel hiç değil.

iş bilenin, kılıç kuşanananın...
0
runagain
(15.07.17)
başlık ve yazarların yazdiklari cok iyi. girişimcilik yalanları hollywood sinemasındaki super kahramanların dunya'yi devamli kurtarmasi ve dünya'nin kurtarilacagi inanci. bircok hayal gerceklesebilir, bircok hayal de insanlara satilabilir. turkiye icin su andaki durumda ise insanlara hayal satilmasi lazim ki ellerindeki son umudu da alsinlar.

tabi burada her girisimci yalan da demiyorum ama bir kismı da senin de belirttigin gibi yalan.
0
evimin paspasi
(15.07.17)
Burada iki sorun var. Birincisi kendinizi Ferrariye layık görmeniz. İkincisi Ferrariye layık olmayan başkalarının Ferrari alabilmesi. Siz birinciyi atlayıp ikinciye odaklanıyorsunuz. Ama bunları söylerken Ferrariye sahip olanların yüzde kaçının Ferrariye layık olduğu konusunda gerçekçi hiçbir fikriniz yok.
0
dunal
(15.07.17)
(14)

Erkekliğe (!) İlk adım

physcos physcos
Biliyorsunuz sünneti bir cok kisi boyle tanimliyor. Bu dilin yanlisligina odaklanirsak, nasıl tanımlayabiliriz? Yani bu sekilde tanimlayan birine seksist mi demeliyiz, ataerkil mi nebileyim cinsiyetci mi? Şu an kafam o kadar yorgun ki kelimelerimi toparlayamıyorum, bir el atsanız ne hora geçecek.
Biliyorsunuz sünneti bir cok kisi boyle tanimliyor. Bu dilin yanlisligina odaklanirsak, nasıl tanımlayabiliriz? Yani bu sekilde tanimlayan birine seksist mi demeliyiz, ataerkil mi nebileyim cinsiyetci mi? Şu an kafam o kadar yorgun ki kelimelerimi toparlayamıyorum, bir el atsanız ne hora geçecek.
0
physcos physcos
(11.07.17)
Vegas, yok işte, tamamen sünnet tanimlamak icin kullanilmis bir yerde, konu tam olarak sünnet yani. Senin dedigin anlamda olsa sıkıntı yok.
0
🌸physcos physcos
(11.07.17)
cinsiyetçi diyebilirsin. çünkü erkek yüceltiliyor.
0
omonia
(11.07.17)
Çocuk bedenine kazınan acı ve sembol, onun erkeklik cemaatine kabulünü müjdeliyor. Bu noktada bedene zarar verme, topluluğun Yasasını sembolik olarak öğretme, çocuğu Yasa altında sınırları belirli bir yola sokma gibi açıklamalar yapılabilir. Ancak ataerkillik ve cinsiyetçilik tanımları şimdilik yetersiz. Çünkü anlamamız gereken "çocuğa kazınan Yasa neyi ima ediyor", "erkeklik cemaatinin toplumdaki konumu ne", "kabul edilmeyi reddetme ya da bu cemaatten ayrılma hangi sosyal yaptırımlara maruz kalır" gibi sorular.

Bu soruların cevabı Türkiye'de az çok belli. Çocuk sünnet ritüeli aracılığıyla ayrıcalıklı bir topluluğa kabul ediliyor. Bu ayrıcalık, erkeklik Yasası aracılığıyla, toplumsal yaşamın her anında tekrar tekrar hatırlatılıyor. Çocuğun "erkek olduktan" sonra bu ayrıcalıktan vazgeçmesi de "mürtet"in kaderine uğramasına yol açıyor.

İşte bu sebeplerden dolayı cinsiyetçi ve ataerkil bir sözce.
0
protector
(11.07.17)
Bence açıkça cinsiyetçi. Erkekliğe ilk adım demek, sünnet olmadan önce erkek değildin, sünnet olunca erkek oldun demek. Erkek olan birine sen erkek değilsin iması yapmak doğrudan cinsiyet konusu kapsamında. İlle işin içinde kadın olmasına gerek yok.
0
dissendium
(11.07.17)
Kesinlikle cinsiyetçidir yukarıda da belirtildiği gibi.

Ayrıca erkekliğe adım atmak değildir aksine erkeğin erkekliğinin bir kısmının elinden alınmasıdır. Sünnetin zararları üzerine internette milyon tane kaynak var, 2-3 tane "yararı" olduğu için 1000 tane zarara katlanmak doğru değildir.

Sünnet olmayın oldurtmayın.
0
faroe adamlari
(11.07.17)
@omonia "erkeğin yüceltilmesi" esas olay değil. kızlar adet görmeye başladığında da aynı bakış var.
0
celeron 300a
(11.07.17)
müslüman bir erkek çocuğu için sünnet erkekliğe ilk adımlardan biridir evet. sünnet, bıyıkların terlemesi, elinin ekmek tutması, baba olması vs. gibi. tek adım değildir yani. kadınlarda da benzer evreler var.
yorumlardan anlıyoruz ki gelecek nesiller bildiğin sünnetsiz olacak... allah ıslah etsin.
0
fyodor fyodorovic
(11.07.17)
Sunnet olmazsa yeterince erkek olamadi diyecekler. Bu nedenle cinsiyetci. Bir de zararli bir sey olsaydi zamanla kaybolurdu. Cuku sunnetli dogan daha hizli urer sunnetsizler zararindan dolayi cogalamayip kaybolurdu. Ama oyle bir sey olmamis. Demek ki kestirmeye gerek yok.
0
Traveller
(11.07.17)
Adi üstünde 'sunnet' ama bircok farzdan bihaber muslimler bunu bos gecmez asla.
Dinden bagimsiz olarak, sekilci, muhafazakar zihniyetin bir ritueline donusmus durumda.
Muslumanligin alameti degil zira yahudilerde de var.
Anxak sunnet olmayan sahis hayati boyunca pek cok sorun yasayabilecektir. Ozellikle de evlilik surecinde.
Tabii ki cinsiyetci ve sexist bir sey bu. Pipisi olani yuceltmek hastalikli bir toplumsal psikoloji.
0
runagain
(12.07.17)
Çocuğu o acıya kolay ikna için erkekliğe ilk adım denir.
Bu durum üzerinden de cinsiyetçilik yorumları yapılabilir ama doğru olmaz. Erkeklik ve acıya dayanıklılık tüm dünyada birlikte anılagelmiştir.
0
3/3
(12.07.17)
kendi nazarımda böyle bir yaklaşımda bulunmam. kendi çocuğum olursa da sünnet edilmesine izin vermem.
0
rain when i die
(12.07.17)
Acıya dayanması için çocuğa verilen gaz sadece.
0
arnold schwarzeneger
(12.07.17)
arnold schwarzeneger +1

arkadaşa katılıyorum. çok da abartmamak lazım.
0
srdr
(12.07.17)
Sünnet ve sünnet düğünleri bu ülkedeki en iğrenç ve bayağı şeylerden birisi. Bir et parçası dinen zorunlu olmadığı halde(Yahudi; Arap kökenli) niçin kesilir. Bu olay niçin yüceltilir ve bunun için insanlar düğün yapar, altın takar, göbek atar anlayabilmiş değilim. Kendimi bütün gelenek ve toplum kabullerinden soyutlayıp olaya uzaktan bakıyorum ve o kadar aptalca ve saçma bir uygulama ki. Böyle bakmasaydım ben de gelenek, din diye kabul edebilirdim.

Sünnet düğünleri toplumdaki aterkilliği ve eril tahhakkümü yüceltme, kutsama töreni. Sonra niye taciz ve tecavüz oluyor, erkekler kadını neden hor görüyor, cinsiyetçi bakıyor diye tartışıyoruz. Sen çocuğa küçüklükten erkekliğin yüce, üstün bir durum olduğunu aşılıyorsun, Pipisi kesildiği için herkes onu yüceltiyor, etrafında dört dönüyor, insanlar onun şerefine oynuyor.

Benim bu törenlerde en acıdığım kişiler ise süslenip, giyinip, kuşanıp göbek atan kadınlar. Hepsi birer zavallı ve ezilmeye mahkum. Kendileri ataerkilliğin kutsanmasını normalleştiriyorlar, bunun bir parçası oluyorlar. Türk kadınlarının çoğu bu zavallılar grubuna giriyor. Sünnet düğünü yapan bunu yüceltenler bana göre varoş ve eğitimsiz.
0
tahin pekmez yoğurt
(12.07.17)
(18)

Anadolu diyince aklınıza ilk gelen simge ya da tarihi eser/kalıntı nedir?

muslugubozukhayrat
sb.
sb.
0
muslugubozukhayrat
(10.07.17)
hitit güneş kursu :(
0
manuel mandalina
(10.07.17)
Divriği- ulu cami
0
megalomaniac
(10.07.17)
cinsi kisi
(10.07.17)
hititler +1
0
sir gawain
(10.07.17)
divriği - ulu cami +1
0
seyduna6687
(10.07.17)
Orhun yazitlari. Aklima ilk gelen simge bu.
0
stavro
(10.07.17)
Bruce
(10.07.17)
güneş kursu ve nemrut heykelleri
0
battal gemalmaz
(10.07.17)
Güneş kursu
0
tociess
(10.07.17)
Hitit güneşi + 1
0
aychovsky
(10.07.17)
Hitit Güneş Kursu +1 ve Efes'teki Celsus Kütüphanesi.
0
protector
(10.07.17)
Benim de aklıma ilk güneş kursu geldi, cevapları görünce şaşırdım.
0
chicha
(10.07.17)
Nemrut Dağı, Kral I. Antiochos heykeli.
tam olarak şu www.bilgimanya.com
0
yaraticinick
(10.07.17)
Hitit güneşi +1
kırmızı çekiç gibi birşey bu da demek ki..
0
betsy
(10.07.17)
Yozgat
0
ugrcn
(10.07.17)
Soyle yine uc bes dakika dusununce benim de aklima ilk hitit gunesi ve sivas divrigi ulu cami geldi.
0
baldur2
(10.07.17)
Cevap verdim saniyomusum, vermemisim :(

Ilk anda hic gormemis olmama ragmen "cifte minareli medrese" aklima geldi. Neden aklima bu geldi hicbir fikrim yok.
0
kuehles blondes
(10.07.17)
nemrut
0
archery
(10.07.17)
(1)

İngilizcede popülizm ve halkçılık

istambul
Aslında dil sorusu değil sosyal bilimler sorusu.Bizde halkçılık ve popülizm net bir şekilde birbirinden ayrılmış, anlamları arasında çok fazla ortaklık olmayan iki kavram. Fakat İngilizcede böyle bir ayrım yok sanırım. Halkçılığın çevirisi popülizm (populism) zâten. Meselâ Narodniklerle Trump'ı aynı
Aslında dil sorusu değil sosyal bilimler sorusu.

Bizde halkçılık ve popülizm net bir şekilde birbirinden ayrılmış, anlamları arasında çok fazla ortaklık olmayan iki kavram. Fakat İngilizcede böyle bir ayrım yok sanırım. Halkçılığın çevirisi popülizm (populism) zâten. Meselâ Narodniklerle Trump'ı aynı başlık (populism) altında görebiliyoruz. Ama Türkçede biz Narodniklere halkçı, Trump'a popülist diyoruz. Benim bilmediğim bir kavram yok değil mi İngilizcede, populism'in farklı anlamlarını öne çıkarmak için üretilmiş?
0
istambul
(07.07.17)
right populism vs. left populism ayrımı var sadece. Olumsuz bir popülizm olarak demagogie kavramı kullanılabiliyor ama.
0
protector
(08.07.17)
(4)

soldan sağa yazmak

nietzschecicocuk
ne oldu da toplumlar sağdan sola yazmayı bırakıp -bence radikal bir kararla- soldan sağa doğru yazmaya başladı? sami yazıları sağdan sola, ilk yunan metinleri de sağdan sola. bu değişimin sebebi ne olabilir?
ne oldu da toplumlar sağdan sola yazmayı bırakıp -bence radikal bir kararla- soldan sağa doğru yazmaya başladı? sami yazıları sağdan sola, ilk yunan metinleri de sağdan sola. bu değişimin sebebi ne olabilir?
0
nietzschecicocuk
(07.07.17)
Kağıt ve mürekkebin keşfinin soldan sağa doğru yazılmasına ön ayak olduğu gibi bir düşünceye sahiptim. Şimdi biraz daha bakındım, genel olarak, tam cevabı bilinmemesine rağmen, bu teoriye yaslanılıyor.

Batı coğrafyası için ilk Yunanlar soldan sağa yazmaya başladılar. Belki doğu emperyal gücüne karşı kültürel bir direniştir, bilemiyorum. Hangi dönemde buna geçtiklerini de bilmiyorum. Ancak şu da bir gerçek ki, en eski Mezopotamya yazılarında sağdan sola ve soldan sağa aynı anda kullanılıyor: ilk satır sağdan sola ise ikinci satır soldan sağa.

Sonuç olarak, bilinen kesin bir cevabı yok.
0
protector
(07.07.17)
yukarıdan aşağıya yazanları niye es geçtin ki?
0
loser blueser
(07.07.17)
çoğunluk sağlak olduğu için sağdan sola yazarsan elin yazının üstünden geçer yazı bozulur. en basit mantığı bu bence.
0
uyusam iyi olur
(07.07.17)
çivi yazısından dolayı sağdan sola yazıyormuş insanlar diye duymuştum. çivi yazısından diğer yöntemlere geçildiğinde soldan sağa geçilmiş olablilir.
0
Fusha
(07.07.17)
(8)

Adalet yürüyüşü olayı

maria puder
Annem bütün gün Halk tv izliyor. Adalet yürüyüşü konusunda baya umutlu. Katılım sayısını söyleyip duruyor, bahsederken gözleri parlıyor filan. Ben de ''hmmm'' havasında dinliyorum genelde onu. Hiç kimse bir şey yapmasın, nasıl olsa bir şey değişmicek hissi değil aslında tam olarak. Ama düşüncem ne d
Annem bütün gün Halk tv izliyor. Adalet yürüyüşü konusunda baya umutlu. Katılım sayısını söyleyip duruyor, bahsederken gözleri parlıyor filan. Ben de ''hmmm'' havasında dinliyorum genelde onu. Hiç kimse bir şey yapmasın, nasıl olsa bir şey değişmicek hissi değil aslında tam olarak. Ama düşüncem ne değişcek bu yürüyüş bitince? Haksız yere fetö damgası yeyip atılan akademisyenler, memurlar geri mi döncek? Enis berberoğlunun davasının seyri mi değişecek? İktidara bağlı yargı organı birden bağımsızlaşacak mı? Siz ne düşünüyorsunuz? Ben Chp'lilerdeki bu yürüyüs coskusunu tam anlayamıyorum pek. Yürüyüş bitecek ve gene haksızlıklar,hukuksuz uygulamalar devam edicek gibi.
0
maria puder
(07.07.17)
tutunacak bir şey arıyor insanlar. bunun ne kadar somut getirileri olabileceğine pek bakmıyorlar, söylenilenlere çok inanma eğilimindeler.

bu da bir başlangıç bence. demokrasilerde, muhalefetler çok daha aksiyonlu protestolar yapmalı ve çok daha fazla sorumluluk almalı. günümüz CHP'si bu konuda baya bebek kalıyor.
0
i drive the hearse
(07.07.17)
Ben bu yürüyüşün Kemal Kılıçdaroğlu'nun karizması ve 'çobanlık' kabiliyetleri (ortadoğu toplumlarında aşırı önemli olan çoban-yönetici figürünün gereklilikleri) açısından çok önemli bir hamle olduğunu düşünüyorum. Kılıçdaroğlu'na yönelik eleştiri beceriksizlikten, 'teröristliğe' döndükçe iki umut doğabilir bu ülke için (doğabilir diyorum, doğar demiyorum). İlki Kürt hareketi ile empati yapma olasılığının güçlenmesi. İkincisi ise, Türkiye için terörist sadece bir boş gösteren. Örneğin Erdoğan devlete karşı hareketleri sebebiyle hapse girdi, bu 10 yıl geçmeden iktidara gelmesine engel olmadı. Yani Kılıçdaroğlu'nun ben beceriksiz değilim, güçlüyüm ve baskılara direnirim vb. verdiği her imaj onun yararına olabilir.

Bahsettiğin gibi bir dönüşümü gerçekleştirmek imkansıza yakın. Küçük adımlar, muhalefetin birleşmesi, iktidara yönelik iç-dış baskıların artması vb. üzerinden strateji geliştirmek lazım. Yoksa kısa dönemde yargı, medya ve akademinin bağımsızlığını beklemek hayal olur. Çünkü, zaman zaman azalıp artsa da, bu sorunların demokrasi tarihimizdeki sürekliliği bir asrı aşıyor.
0
protector
(07.07.17)
Gencleri heyecanlandirmayan bir hareketin basarili olma sansi yok bana sorarsaniz. Adalet "isteyerek" lider olunabilecegi argumanina da katilmiyorum. Soruya kaynak yapacagim. Ana akim medya yuruyusu nasil veriyor acaba ben takip edemiyorum?
0
osssy
(07.07.17)
ben çoğu zaman bu başlıklı haberleri açıp okumuyorum bile. biraz çökmüş, yılmış durumdayız. göz göre göre haksızlıklar; kanuna, aykırılıklar... neler gördük şu devri iktidarlarında...

halkın o kesimi "bozgunculuk" olarak bakıyor. "teröristlerle elele yürüyorlar" diye bakıyor. bir kesimi farkında... iki gündür, bazı yolların özellikle kapatılıp, kılıçdaroğlunun tepki görmesini istediklerinden bahsediyorlar. ki bunu diyenler malum tiyatro oyununun da farkında ve pek çok şeyin de...

ahhh işte o kesim var ya, ne dese "bi'r-ruh bi'd-dem nefdik ya bikbik" diyecek kesim... o kesime laf anlatmanın "hiçbir yolu yok!" ben buna inandım.

kılıçdaroğlu'nu takdir ediyorum. tüm, kişisel yetersizliğine ve benim gibi bir kesimin umutsuzluğuna; tepkilere, saldırılara rağmen bir heyecan yarattı. etkili olacağını sanmıyorum içeride.

beni umudum: derin devletin derin adamı, "cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi" ucubesinin mimarı bahçeli ve de yine aynı kliklerin adamı doğu perinçek... onlar bu garabet sistemi ve bu karanlık iklimi savunuyorlarsa bir bildikleri var, "yakın" geleceğe dair.

şöyle ki:

bu beladan kurtulma ve hesap sorma günleri gelecek diye umut ediyorum. ona bu tuzağı kuranlar, bu sistemi, onun ve "onun milli iradesi" için getirmedi. bir süre oyalanacak ama gidişini ve hesap verişini göreceğiz inşallah. öyle öbür dünyaya falan kalmayacak inşallah...
0
runagain
(07.07.17)
Hicbir halt olacagi yok. Mucize falan olmasi lazim. Hicbir sey yapmamaktan iyidir ama her turlu.
0
stavro
(07.07.17)
ben de hiç umutlu değilim ama pazar günü mitinge gidicem. sanırım biraz gezi olaylarını özledim. o ortamı seviyorum.

bir de hiçbir şey yapmamaktan iyi +1. hep birileri çıksa peşlerine takılsak çoğunluk olsak bir şeyleri değiştirebiliriz diye düşünürdüm. artık buna pek inanmasam da denemedim demem en azından.
0
istanbul kanatlarimin altinda
(07.07.17)
Mesele zaten büyük halk kitlelerini ikna etmek değil, değişim sağlamak için başkanlık seçiminde %50 +1 oy almak yetiyor, bu yürüyüşte de ana amaçlanan hayır ile evet bloğu arasındaki kararsız kitle için sempati ve düşünme sağlayabilmek.

Ekranlarda aksi açıklamaların halkın %50'sine tesir etmediği görülüyor, yani eleştirilerin çok da ciddiye alınmasına gerek yok, sonuç olarak %50 +1 kişiyi ikna ederse zaten başarılı olacak.
0
gezegen olan pluton
(07.07.17)
kemal alemdaroglu gibileri ve hdp li tipleri yanina almamasi gerekirdi

yani chp de degisen bisey yok
0
technicalte
(08.07.17)
(4)

Artık Değer Kavaramı

Mehmet Ersoz
MerhabaArtık değer kuramında işçinin emeğinin patron tarafından gasp edildiği söyleniyor. Tüm karın işçiye ait olması gerektiği söyleniyor.Lakin işçi patronun makinasında çalışarak metayı üreterek ücretini alıyor. Patron işçiden makineyi kullanmak için ücret talep edebilir teoride. Bu durum neden ta
Merhaba

Artık değer kuramında işçinin emeğinin patron tarafından gasp edildiği söyleniyor. Tüm karın işçiye ait olması gerektiği söyleniyor.

Lakin işçi patronun makinasında çalışarak metayı üreterek ücretini alıyor. Patron işçiden makineyi kullanmak için ücret talep edebilir teoride. Bu durum neden tartışma konusu olmuyor da üretim sonrası artık değer tartışılıyor?

Saygılar
0
Mehmet Ersoz
(03.07.17)
Patron işçiden makineyi kullanmak için ücret talep edebilir teoride.

Üretilen malzemeyi işçiye verirsen talep edersin. Vermeden neyini talep ediyorsun?
0
blue eyes white dragon
(03.07.17)
Peki işçinin üretirken makineyi yıpratma payı yok mu?
0
🌸Mehmet Ersoz
(03.07.17)
Oldukça kısa ve sade yazabileceğim ancak. Çünkü el koyma ve gasp etme üretim araçlarının yaratımı (bkz: ilkel birikim) sırasında da gerçekleşiyor. Bu tartışma sonsuz bir zincir ile ifade ediliyor: M-C-M'. Yani para-meta-artı değerli para. Makineyi almaya yarayan paradan önce de bir meta üretimi ve artı değere el koyma söz konusu.
0
protector
(03.07.17)
''Peki işçinin üretirken makineyi yıpratma payı yok mu?''

iktisat teorisi bu sorular üzerine hayatını idame ettiriyorsa vah haline.

var, işçi dediğin makineyi de bozabilir. Bunu yapacağın bir anlaşma ile yazılı hale getirirsin olur. ama işçi dediğin kişiyi, ''kardeşim benim bir makinem var, sen bu makineyi, günün belirli saatlerinde çalıştır ondan bir şeyler üret ve ürettiğini bana ver ben de sana her hafta/ay şu kadar ücret vereyim.'' diye çalıştırırsın.
0
blue eyes white dragon
(03.07.17)
(31)

nuriye ve semih

black mamba
ya bu grevi bir ben mi saçma buluyorum? bu insanlar öğretmendi ve işten atıldı. o kadar fetöcü işten atıldı adamlar başka bir iş yapıyor. mesela bir tane vali avukatlığa başladı benim bildiğim. tamam hakkını ara da başka yollar yok mu? adamlar zaten muhalif herkesi öldürmek istiyor sanki çok umurlar
ya bu grevi bir ben mi saçma buluyorum? bu insanlar öğretmendi ve işten atıldı. o kadar fetöcü işten atıldı adamlar başka bir iş yapıyor. mesela bir tane vali avukatlığa başladı benim bildiğim. tamam hakkını ara da başka yollar yok mu? adamlar zaten muhalif herkesi öldürmek istiyor sanki çok umurlarındaymış gibi açlık grevi yapıyorsun. adamın imkanı olsa kafana sıkacak sen de kalkmış "işimi geri vermezsen öldürürüm kendimi bak" diyorsun. adamın canına minnet zaten.

onun dışında küçüklüğümden beri açlık grevleri olur ve hep pkk/dhkp-c lerle özdeşleştirmişimdir bunu. bu insanlar da öyledir demiyorum pek bilgim yok ama ilişkisi olduğu söyleniyor. en azından adlarının anılmamasına bile şaşırmadım.

yani gerçekten acayip saçma değil mi? yarın bu insanlar ölse sadece destekçilerinin umurlarında olacak. madem hakkını vermiyorlar git başka şekilde duyur sesini. elinin altında internet var. ne kampanyalar dönüyor. sesini en çok duyuracağın zamanda yaşıyorsun kalkmış kimsenin umursamadığı bir yolla kendine zarar veriyorsun.
0
black mamba
(27.06.17)
Aslında seslerini hükümete değil bize duyurmaya çalışıyorlar. Başka şekilde duyursunlar seslerini demişsiniz de bu bile yeterince etkili olmamışken başlatacakları bir change.org kampanyasıyla mı duyuracaklardı seslerini? Ben de istemiyorum gencecik insanların sağlıklarını ve iş oraya varırsa hayatlarını kaybetmelerini. Ama onurlu bir mücadele içindeler ve bence biz onları hayal kırıklığına uğratıyoruz yeterince destek vermeyerek.
0
love my way
(27.06.17)
Dhkp-c li oldukları söyleniyor zaten. Ne kadar doğrudur bilmiyorum. Yine de bence de doğru bir yol değil, yani etkisi olacak bir yol değil. Ölmeseler bile kalıcı hasarlar oluşabilir.
0
giovanne
(27.06.17)
sadece destekçilerinin duymasının yeterli olmadığına neden bu kadar eminsin? bu tür şeyler ufak kıvılcımlardır biri doğru yere doğru anda düşerse çok daha büyük bir şeyin sebebi olma potansiyelini taşır.

ayrıca bir sürü insan hala bir şekilde haklarını aramaya devam ediyorlar sen ana akım medyada sadece bu insanları gördüğün için sadece bu iki insanın hala hak arama mücadelesini sürdürdüğünü sanıyorsun sanırım.
0
proletarier aller lander vereinigt euch
(27.06.17)
bir siz saçma bulmuyorsunuz muhtemelen. bu da durumu daha vahim hale getiriyor aslında.

o kadar fetöcünün işten atılması hukuki süreçlerle mi gerçekleşti sizce? 20 yıl önce fethullah'a yelpaze sallayan adamı bulup hapise tıktılar, "ne istediler de vermedik" diyenler başkan oluyor yakında. adalet mi bu sizce? hukuk, adalet, savunma hakkı, insanlık onuru ayaklar altına alınıyor siz hala gelmiş "başka iş yapsınlar, bak biri avukatlık yapıyor" diyorsunuz. bu sığlıktır.

açlık grevi'ne gelecek olursak, sözlükte başlığını okuyarak bir çok bilgi edinebilirsiniz hakkında aslında ama bu insanlar ellerinde devlete karşı savaşacak, kafa tutacak bir şey kalmadığı için son çare olarak kendi bedenlerini ortaya koyuyorlar. açlık grevi ses getirmiyor da change.org da yapılan kampanyalar filan mı ses getiriyor, nerede yaşıyorsunuz?
0
luchetti
(27.06.17)
bu kişileri ekşi hariç hiçbir yerde duymadım. görmedim de kimdir nedir bilmiyorum. başlığı gördüğümde kötü şartlardaki kedi köpekler için yardım kampanyası falan sandım hatta başlık o kadar başarısız. ülkenin %95'inin de haberinin dahi olmadığını düşünüyorum. sonuç olarak gereksiz.
0
diffarentiationation
(27.06.17)
diffarentin de dediği gibi bu insanları ekşi sözlüğü ve twitter'ı kullanan insanlar dışında kimse bilmiyor. bu da ülkenin %95'i falan. ya bu kadar alakasız bir eylem ki. tamam hakkını arama demiyorum ama devlet benim hakkımı gaspetse en son yapacağım şey açlık grevi. bilmiyorum ne yapabilirdim ama aihm'e git, elinin altında internet var. tv'ler seni haber yapmıyorsa başka şekilde sesini duyur. birçok şey var yapacak. bu insanlar ölünce olacak şeyi söyleyim. akp'liler oh iyi olmuş diyecek. ülkenin büyük kısmının haberi bile olmayacak. ufak bir kısım da üzülecek. siz de gelip burada oh ne devrimci, ne muhalif diye pohpohlayacaksınız.

ayrıca pkk nasıl bombalı eylem yapıyorsa belirli kesim de açlık grevi vs. yapıyor. o yüzden dhkp-c'nin adını duymama şaşırmadım. terörist demiyorum. terörist olsalar sadece kendilerine zarar vermezler. ama grup yorum'la falan aynı kesimden işte.
0
🌸black mamba
(27.06.17)
1. ölüm orucu değil açlık grevi yaptıkları.
2. khk ile işten atılan kişilerin birçoğu başka iş bile yapamıyor. adam hukuk okumuş avukatlık stajı yaptırmıyorlar. yurtdışına çıkış yasağı koyuyorlar.
3. nuriye ve semih'in adli sicilleri tamamen temiz. hiçbir suçtan ne hüküm giymişler ne de dava açılmış haklarında.
4. seslerini kimse duymuyor fikrine gelince, madem seslerini kimse duymuyordu semih ve nuriye'yi neden içeri aldılar? bugün avrupa birliği'nden bile bırakılmaları ve işlerine döndürülmeleri yönünde talep geldi.
0
burya
(27.06.17)
khk ile binlerce insan işten atıldı ama başka işlere yöneldiler. şunu demiyorum. devlet seni işten attıysa kabullen. hakkını tabii ki ara. ama bu şekilde istediklerine de ulaşamayacaklar ki.

sicilleri nasıl bilmiyorum ama dhkp-c ile alakaları olmadığını sanmıyorum. en azından sempatizanları.

devlet bu. en ufak sesi bile bastırmak ister. ama çık dışarı ekşi'yi ve twitter'ı kullanmayan birine sor bu insanları. çoğu kimse adını bile duymamıştır. sadece solcu ufak bir kesim destekliyor.
0
🌸black mamba
(27.06.17)
polis yok hakim yok savcı yok. ee ne yapacaksın ?

asli mesele iş aş değil hak, hukuk. kendinden olmayanı zerre hak vermez bu çoğrafya egemenleri ama her zamanda buna karşı çıkacak ince memedleri karşılarında bulurlar.
0
danton
(27.06.17)
Sadece ufak kesimin desteklemesi yanlış oldukları anlamına gelmiyor?

Senin karakterin sessiz mücadeleyi tercih eder, başka işe girmeyi tercih eder, o içine sindiremiyor haksız yere işten atılmayı. İşinden atılan ve açlık grevine gitmeyen başka akademisyenler de var. Hatta direkt dhkp c'li olup açlık grevi yapmayanlar da var.

Herkesin karakteri ayrı. Şurada yirmi satır bizi açlık grevinin saçmalığına ikna etmeye çalışmak yerine çevrende böyle bir şey yaşasa herkesin tepkisi aynı mı olurdu onu düşün.

Açlık grevi saçma, OLABİLİR?
Çoğu kimse adını bile bilmiyor, OLABİLİR?
İsteklerine ulaşamayacaklar, OLABİLİR?

Yaptıkları eylemle size hiiiçbir zarar vermeyen insanlara saygılı olun, olmuyorsanız da içinizden olmayın lütfen.
0
6 yasimdan beri metal dinliyorum
(27.06.17)
haklarını araması yanlış demedim ki. bu eylemi yapma amacı ne? ilgi çekmek. e insanlar ilgi göstermiyorsa o zaman yanlıştır. yanlış olan yöntem. yoksa farklı bir şekilde ilgi çekmeye çalışsınlar. 90'lardaki solcu kafası bu. romantik bir düşünce. insanlar sadece öldükleriyle kalacaklar. siz de gelip ince memed diye güzelliyorsunuz.
0
🌸black mamba
(27.06.17)
@black mamba
bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaya çalışmanın en güzel örneklerini koyuyorsunuz ortaya.

halkın %95 inin bilip bilmemesi önemli değil, o halkın %95i dediğiniz kitle hala bilmiyorsa bu olayı, bilse de sizin gibi düşünürdü zaten. esas sorun bu.

"dhkpc ile ilgili oldukları söyleniyor" filan gibi safsataları bırakın. aihm'e nasıl gidilir, nedir ne değildir onları da öğrenin.
iki insan yakında açlıktan ölecek, siz burada neler söylüyorsunuz. bu kadar saçmalamak size bile lüks.
0
luchetti
(27.06.17)
yahu nasıl halkın bilip bilmemesi önemli değil? sen sesini duyurmak için yapmyıor musun bu eylemi? duymuyor kimse işte. hükümetin de umrunda değilsin.

dhkp ile ilgili olmasının neresi safsata? en iyi ihtimalle sempatizanı bu insanlar örgütün. konuyu daha ilk duyduğumda açlık grevini öğrenince aklıma dhkp-c geldi. yanılmamışım da.

ben de onu diyorum açlıktan ölmesinler işte. ne yaparlar bilmiyorum ama hala 90'lardaki solcu kafasıyla açlık grevi yapmak kimseye yaramaz.
0
🌸black mamba
(27.06.17)
siz biliyorsunuz da ne oluyor işte? üzerine iki dakika kafa yormadan ezberden konuşuyorsunuz.

sizin başınıza gelirse -umarım gelmez- siz daha çok işe yarayacak şeyler yaparsınız. ve umarım yaptığınız şey karşısında "bunun kime ne faydası var yeeaa :(" diyen denyolarla karşılaşmazsınız.
0
luchetti
(27.06.17)
bak kılıçdaroğlu da eylem yapıyor. onu da sallayan yok. bu tarz direnişler zaten kimseye fayda sağlamaz günümüzde. hadi diyelim pasif direniş yapacaksın. kılıçdaroğlunun yaptığı da direniş. ne bileiym cumartesi anneleri var. pasif direnişin bile çeşitleri var. bu kafayla sadece kendine zarar verdiğinle kalırsın. romantik solcu kafası bu. bu insanlar ölünce "şehitlerimiz :(, yoldaşlarımız, direniş!!!111!1" diye malzeme çıkıyor size de işte.
0
🌸black mamba
(27.06.17)
Saçma ya da değil bir yorum yapmayacağım ama yaklaşık 20000 kişi khk ile işlerinden atıldılar. En yakın arkadaşım, yan masamda oturan kız fetöden atıldı, nuriye ve semihin atılma sebepleri olan boykota katıldılar diye çok sevdiğim bi arkadaşımın ablası ve eşi atıldı. Eee devlet geri almak istemiyor kimseyi, her şey göz önünde açlık grevi yaptılar diye nuriye ve semih'i alsalar diğerleri nolacak? Devletin geri adım atmayacağı bu kadar aşikar olan bir olay için açlık grevi yapmanın sadece kendilerine zarar verdiğini düşünüyorum. Eğer ben zaten yaşamak istemiyorum, öleceksem böyle öleyim diye düşünüp başladılarsa da yine çok üzücü, bu işlerden atılmak onlar için dünyanın sonu olmamalıydı.
0
ekaterina
(27.06.17)
sanırım black mamba'nın istediği insanların dağa çıkıp, ses getirmek için şehirlerde bombalar patlatması. Bimer üzerinden devletimizin savcılarına kendisini ilettim. Orada açıklar derdini.
0
protector
(27.06.17)
bana gayet onurlu, haysiyetli bir direniş olarak geliyor. nasıl direnirse dirensin, hangi yolu seçerse seçsin hepsi değerli insanlar. umarım amaçlarına ulaşırlar.
0
doxanikee
(27.06.17)
@protector ahahha ne kafası yaşıyorsun merak ediyorum. ne demişim ben yukarda? elinin altında internet var, aihm var. sen hala kalkıp 90'lardaki eylemleri yapıyorsan geri kalmışsın demektir. kanallar seni haber yapmıyorsa internetten duyur sesini başka bir şey yap. git kılıçdaroğlu gibi yürü ya da.
0
🌸black mamba
(27.06.17)
kullanıcıadımbuolsun + 1

İki insan dışında konuşayım.

Her gun o kadar çok eylem, o kadar çok direniş hareketi oluyor ki; hiçbirinden haberimiz olmuyor. Eğer her gün bianet, diken gibi siteleri takip etmiyorsanız, Türkiye'nin bir yerindeki direnişlerden haber almanız imkansıza yakın. Kazova Direnişi bilmemkaçıncı ayında ses getirdi, benzer direnişler de uzun sürede kamuoyu desteği gördü. Şöyle söyleyeyim kamuoyu oluşturan direnişler %1'i geçmez. Herhangi bir direniş televizyonda haber olmuyor, sosyal medyaya direnişçilerin ailesi ve arkadaşları dışında düşmüyor. Kılıçdaroğlu'nunki de direniş ama o önemli bir figür. O bir şey yaptığında haliyle haber oluyor. Uslu uslu direndiğinde kimsenin haberi olmuyor, kimse sesini duymuyor. Nuriye ve Semih 10 gün açlık grevi yapsalardı, haberimiz olacak mıydı? Bir iki en fazla 1000 kişinin okuduğu sitede haber olacaklardı, hepsi o. Direnişi abartmadığın sürece haber olmuyorsun, üstelik 'bir iki avuç solcu' damgası ile dalga geçiliyorsun ve kimse ciddiye almıyor, kimse görüşünü sormuyor, kimse 'Derdini anlat' demiyor. İnan bana, normalde kamuoyu oluşturulsa, onu geçtim, iki dakika dinleseler destek verecek insanlar bile kim olduğuna bakmadan 'Başınıza bu geldiyse bir nedeni vardır, gidin kendinize bakın' diyorlar. Sadece 'direniş', 'dayanışma' gibi kelimeler sol tandanslı olduğu için ne olduğuna bakmadan, iki dakika bilgilenmeden, neyin neden olduğunu bilmeden 'Iyyy, yivrançsin' yaftasını yapıştırıyor, yasadışı gözü ile bakıyor çoğu insan. Tabu oynar gibi bu kelimelerden kaçarak derdini anlatman gerekiyor, üstelik tam da bu kelimelerin anlattığını pasif, barışçıl bir yöntemle yaparken.

Açlık grevinin çözüm olacağını sanmıyorum ama gerçekten bir kamuoyu oluşturdular. Seslerini duyurabilmek için canlarını koydular ortaya, çünkü ses gerçekten duyulmuyor. Bir akademisyenin, bir eğitimcinin sesi ise zaten yutulur gider dakikalar içinde. Bir yandan büyük takdir ediyorum, hiç kimsenin yapamayacağı bir iş. Bir yandan 'Ah be, yitip gidecekler' diye üzülüyorum.

İki insana dönecek olursak, mahkemede beraat ettikten sonra, sakin sakin direnişlerine devam ederken, açlık grevi büyük destek ve tepki almaya başladığında birdenbire bir bakanın 'Bunlar DHKP-C'li' dendikten sonra, apar topar mahkeme kurulup tutuklanması bile yeterince ikna edici benim için.
0
aychovsky
(27.06.17)
bir eylemin ne zaman nasil sonuc verecegini tahmin etmek zor. gezi parkini hatirlayin. 10-15 kisiyle basladi, tum ulkeye yayildi. rte ucagina binip ulkeyi terk etti korkusundan.

nuriye ve semih'e gelince, asagida bazi arkadaslarin bahsettigi gibi kyk ile isinden uzaklastirilanlar herhangi bir firma'da is bulamiyorlar. devlet (akp), acik acik tehdit ediyor, firmaya yazi gonderiyor sen bu adami ise alirsan basina is acarim diyor. isten atilanlar, bari yurtdisina gideyim diyor. yok izin vermem diyor devlet, is de vermem (verdirmem) sana..burada acliktan oleceksin diyor. ve sen cikip diyorsun ki bu nuriye uzerine semih uzerine dhkpc suclamasi var falan da var filan da var. herhangi bir yargi karari var mi? cevap, yok. gecenlerde, internette nuriye ve semih'in yakin zamanda alinmis temiz kagidi vardi. haklarinda herhangi bir teror sucu vs yok.

kyklarla uzaklastirilanlarin %90ni akp'nin kendinden olmadigini bildigi tayfa. yani sen onlara yalakalik yapmazsan, seni pkkli dhkpcli ya da fethocu ilan etmemeleri icin bir sebep yok. bak, benim kardesimi kyk ile uzaklastirdilar. eminim burada da onun gibi onlarca, yuzlerce kisi vardir da sesleri cikmiyordur. bizim ailede, dayilardan-teyzelere kadar tut herhangi bir cemaat ya da akp ile baglantisi olan adam yok. biz, ataturkcu'yuzdur, mhpli akrabalarim vardir; ama akpye bir oy bile gitmemistir. nuriye ve semih'in basina gelenlerin kardesimin de basina geldigi icin neler oldugunu cok iyi biliyorum. akpnin nefreti, fethoculara karsi degil; cumhuriyet-demokrasi diyenlere karsi, halifeligi kaldiranlara karsi..

biz ailecek pkk vs turevlerinden nefret eden insanlariz. ama suan, siyasal islamcilardan daha cok nefret ediyoruz.

nuriye ve semih, neden bu aclik grevine basladi: cunku toplumun, kendilerine basina gelenlerini ogrenmesini istiyorlardi. ben, hukumette bir gram vicdan oldugunu dusunmuyorum. zaten olsaydi, hergun gelen sehit haberlerine karsi duyarli olurlardi. hatirlayin, zamanin basbakani-simdinin cumhurbaskani olen askerlerimiz icin "kelle" diyordu. kendileri altin klozetlere sicarken, copten beslenen insanlarin oldugu bir ulkede yasiyoruz biz. tum bunlari yapan, bilin adamlarda vicdan olur mu? semih ve nuriye bize, halka sesleniyor; vicdansiz haramzadelere degil..

elinin altinda internet var diyorsun da, turkiye'de genclerin bir kismi haricinde kim interneti bir seyler ogrenmek icin kullaniyor? internet, halkin geneline inebilseydi, suanki iktidar partisi olmazdi. insanlar, sacma sapan tvleri izlemekten baska bir sey yapmiyor. onlar da zaten, iktidar partisinin propaganda araci. sen, kac tane kanalda nuriye ve semih'in haberini gordun?

aychovsky+
0
ubi dubium ibi libertas
(27.06.17)
öldükleriyle kalacak olan,bit kadar bir kitlenin belli günlerde anmalar düzenleyip sonunda unutulacak olan kişilerdir.
saçma,gereksiz,manasız bir grev.
0
jamswety
(27.06.17)
bence de saçma gereksiz manasız ve bu insanların gerçekten de pkk ve dhkpc ile bağları olduğunu düşünüyorum :d
akp'den de nefret ediyorum ama solculuk adı altında kürtçülük yapanlardan da bi o kadar nefret ediyorum
onlara destek vermeliyiz diyenleri de anlamıyom? napcam ki destek vermek icin, ben de mi yemek yemiyim?
0
the beste
(27.06.17)
the beste +1

akp hükümetinden, çomarlardan, dincilerden ne kadar nefret ediyorsam kürtçülerden ve pkk sempatizanlarından o kadar nefret ediyorum. son zamanlarda sözlükte kürtçülük ve terör seviciliği çok arttı. mesela o kırmızı fularlı teröriste bir ton güzellemeyi okuyunca iyice nefret etmeye başladım.
0
nothing in my way
(27.06.17)
nuriye ve semih'in terorist oldugunu dusunen arkadaslar hangi kaynaga guvenerek oyle dusunduklerini yazabilirler mi? kaynak gtunuz mu? heyallahim ya..

hadi diyelim, bu adamlar uzerine bir suclama vardi. devlet neden bu vakte kadar bekledi? ben ogrencilerine kendi siyasi dusuncesini yansitan hocalarin bulunduklari pozisyonda tutulmalarini dogru bulmuyorum. yalniz bu herkes icin gecerli bir durumdur. siyasal islamcilarin da dusuncesini ogrencilerine empoze ediyorsa, onlarin da orada olmamasini istiyorum. geciniz bunlar, bin yil onceki ilkel kafaniz birakin artik.

bu ulkede akan kana, yapilan yolsuzluklara, haksizliklara karsi cikinca zaten terorist olursun.
0
ubi dubium ibi libertas
(27.06.17)
Nuriye ve Semih arkadaşımdır. Direniş sürecinde tanıştık, ilk gözaltıları yaşadıkları sıralar. Tutuklandıkları zamana kadar yanlarında olmaya çalıştım. Şimdi de eylemlerinin ve taleplerinin destekçisiyim.

Nuriye de, Semih de işinden atıldığının ertesi günü açlık grevine başlamadı. İşe iade davaları açtı, imza topladı, TBMM'ye gitti, fax çekti, insanlara neden işlerinden atıldıklarını anlattı, paneller düzenledi, tüm bunları yaparken ise defalarca kez gözaltına alındı ve polis şiddetine uğradı. Yaklaşık 6 aydır İnsan Hakları Anıtı heykeli önünde onlarla bir kez konuşmayıp "bence yapmamalılardı başka yollar var yani" demenin samimi olduğunu düşünmüyorum.

Tüm bunları görmezden gelmek demek, haksız ama güçlü olanın, yani şu anda devletin yanında saf tutmak demektir.

(bkz: açlık grevi ve ontolojik alçaklık)

Bunun haricinde, burada "ben de mi yemek yemiyim ya bence bağlantıları var yani :d" yazan insan en hafif tabirle ahlaksızdır. Bu insanlar her an geri dönülemeyecek şekilde sağlıklarını, hatta hayatlarını kaybedebilirler, ben göğsüm sıkışmadan, onları düşünmeden uyuyamıyorum, sizse kakara kikiri yapmanın derdindesiniz.

Nuriye'nin bir tek gülüşüne, Semih'in gitarıyla çalıp söylediği bir tek şarkıya kurban olun ulan.
0
sevgikusunkanadinda
(28.06.17)
Cevaplarin bir kismini ve sizin duyurunuzu okuyunca insanligimdan utaniyorum, kalbim paramparca. Biz ne zaman boyle olduk diye sormuyorum, zira bir onemi yok su noktada. Dhkpcli olsa ne olur olmasa ne olur? Kimin adalet hak edip etmedigine kim karar veriyor? kimin hukuk devletinde yasamayi hak edip etmedigine kim karar veriyor?
0
kassiopeia
(28.06.17)
@kassi şu yorumunu okuyan da sevgi kelebeği, hümanist biri sanacak seni. dhkp-c'li olsa ne mi olur? bak bu örgüt terör örgütleri listesinde. insanları öldürüyorlar. ama kalbin paramparça öyle mi? adil olmadığını nerden biliyorsun? dhkp-c'li iseler atılmalarının neresi adaletsiz?
0
🌸black mamba
(28.06.17)
black mamba, bahsettigim baska bir sey. siz diyorsunuz ki, birileri bir listeye insanlarin ismini yazdi, bu insanlar fetocu oldu ve isinden atildi, ok, ve bunlarin bir kismi baska bir is buldu onu yapiyor. onlar da yapsin.
ben diyorum ki, kim olursa olsun, birisi bir listeye bu insanlarin adini yazdi diye - geri donusu olmayacak sekilde ve yargi yolu kapali olarak - isinden atamaz. atamamali. kim olursa olsun. hukuk devletinin gerektirdigi ilkeleri benimsemek sureti ile yargilamani yaparsin, bu insanlarin teror orgutu uyeligini tespit edersin atarsin. ancak yasadiklarimiz bambaska bir sey.

evet ocalan cok kotu, pkk kaka, dhkpc katil, ucuz milliyetcilikten kusmak istiyorum artik. yarin adiniz dhkpcli listesine yazilir isinizden olursaniz adaletin herkes icin gerektigini anlarsiniz. cunku, boyle insanlar var! gercekten hicbir teror orgutu ile alakasi olmadigi halde isinden atilan, hicbir yerde is bulamayan - ve aslinda baska is yapmak zorunda da olmayan - sesini duyuramayan, yasami alt ust olan insanlar var. sadece muduru kendisinden hoslanmadigi icin ve adini o listeye yazma yetkisine sahip oldugu icin isinden atilan, birak teror orgutu uyeligini, survivordan otesini izlemeyen, apolitik insanlar var.
nuriye ve semih dhkpc'li diye aslinda var olan bu insanlara gozunuzu ve kulaginizi kapayarak yasayamayi secmek sizin tercihiniz.
0
kassiopeia
(28.06.17)
yasanan hukuksuzluga bir butun olarak karsi cikanlari populist bir yaklasimla terorist ilan etmek tam da gunumuz turkiyesine uygun. bu nedenle soylediklerinizi ciddiye alamiyorum.
ne onemi var evet. kim karar veriyor evet. idare ne zaman buna karar verir olmus?

Mahkemeler ne gune duruyor? ceza muhakemesi hukuku neden var? hukuk devleti, adil yargilanma, seffaf yargilanma ilkeleri neden benimsenmis? dhkpcli diye bunlari yoksaydik, bunun sonunu kim belirleyecek? kime gelene kadar bu ilkeler yok sayilacak? ne zaman bu ilkelerin yok sayilmasina dur denecek?

nuriye ve semih icin bu ilkeleri yok sayalim teroristler, peki black mamba ya da kassiopeia icin yok saymayalim'in kararini kim verecek? ne zaman ulke 'yeterince' yasanilmaz bir hale gelecek de ya hukuksuzluga dur diyelim diyecegiz?

ayrica, benim ve yasamim hakkinda en ufak bir fikriniz yok, benim humanist olup olmadigimin kararini vermek sizin haddinize degil.
0
kassiopeia
(28.06.17)
birileri "bence terörist yaa:d" demiş. şaka mı bu?

nuriye hoca'yı bizzat tanıyorum. sevecen, güler yüzlü biri. solcu bir kimliği olan biri ama ulu orta haykırıyor da değil. dhkp-c ya da pkk'lı ya da terörist falan olduğuna inanmıyorum! madem bağlantısı vardı ve biliniyordu, kamuoyu oluşturulana dek neden alınmadılar gözaltına?

açlık grevine başlamadan önce 200güne yakın oturma eylemi yaptılar. haberiniz oldu mu? peki neden oturma eylemi yaptılar? çünkü demokratik haklarını kullandıkları için cezalandırılar. berkin elvan protestolarına katılmasıydı nuriye hoca'nın suçu. 3 ay kadar tutuklu yargılandı, beraat etti. öyp'li idi ve tez yazıyordu. hapisteki süresi tez süresine eklenmediği halde zamanında teslim etti. bürokratik gevşekliklerle tezi zamanında kabul edilmedi ve öyp'den ihraç edildi. tazminata mahkum edildi... sonra iade davası açtı, kazandı. işine geri döndü.

kaybetmek hükümete dokunduğu için khk ile atıldı. yine haklar arandı. oturma eylemi yapıldı. sadece oturdular. polis gözaltına aldı. falan filan...

sonra açlık grevine başladılar. 4 ay oldu, insanlar haberdar olup onları desteklemeye başlarken soylu ya da soysuzlar terörist ilan etti kendilerini. bu kadar. tüm olay bu.

başta sorduğum soruyu tekrar soruyorum; madem bunların bağlantıları vardı daha önceden, neden daha önce yargılanmadılar ya da beraat edildiler?

iki kişi kendi işlerini geri almak için açlık grevinde değiller artık, toplumsal bir simge haline geldiler. zaten hükümet de o yüzden bastırmaya çalışıyor onları. önemli iki figür onlar.
0
dahinnotha
(28.06.17)
(7)

Okuma yapmalar bilmem neler üzerine

devilred
Çooook uzun zamandır merak ediyorum, sormak şimdiye nasipmiş. Burada da akademik gruplarda da çok görüyorum, lisansüstü tez yazarken “okuma yapma”lardan, sürekli bir “makale/essay yazma”lardan bahseden bir güruh var. 1. Bunların alanı ne? Sosyal bilimler filan mı?2. Okuma yapmak tam olarak ne demek?
Çooook uzun zamandır merak ediyorum, sormak şimdiye nasipmiş.

Burada da akademik gruplarda da çok görüyorum, lisansüstü tez yazarken “okuma yapma”lardan, sürekli bir “makale/essay yazma”lardan bahseden bir güruh var.

1. Bunların alanı ne? Sosyal bilimler filan mı?
2. Okuma yapmak tam olarak ne demek? Biz de makale, kitap okuyoruz ama bu kadar havalı söyleyemiyoruz.
3. Nasıl sürekli makale yazabiliyor bunlar? Bu makaleler nerede yayımlanıyor? Okul dergisinde mi?
4. İnsan literatür kaynaklarını nasıl karıştırabilir, unutabilir? Gerçekten bu şıkkı hiç aklım almıyor.
5. Bu insanlar literatüre yeni ne katıyor? Onu oku, bunu oku, özetle; eee?

Bir ömür kadar uzun süren yüksek lisans tezi hazırladım, elli sayfayı zor buldu. Dibine kadar da bilim yaptık ama kısmet.
0
devilred
(22.06.17)
1) Anlamadım bu soruyu. Makale sadece sosyal bilimlerde mi yazılıyor yani?
2) Okuma yapmak literatür taraması işte. Havalı bir söz değil ki. Bu senin algından kaynaklanıyor. Burada biz kim peki?
3) Hangi insanlar? Sürekli makale yazmaktan kastın hangi sıklık? İnsanlar makaleler yazıyor. Bazıları okul dergilerinde bazıları hakemli dergilerde yayınlanıyor.
4) Bilmiyorum, tartıştığı literatürün genişliğine bağlı. İnsan bazen, ya ben bunu hangi makalede/kitapta okumuştum acaba diye sorabiliyor.
5) Okuyup mevcut tartışmaları görüyorsun. Yoksa mevcut tartışmaların farkında olmadan hiçbir şey üretemezsin. Bunun ardından yazarak bir şeyler üretiyorsun. Ancak yazı yazman ve makale yayınlaman sürekli yeni bir şey ürettiğin anlamına gelmez tabii ki.

Genel olarak neye parmak basmaya çalıştığını anlamadım bu soruda. Sosyal 'bilimler' eleştirisi mi, yoksa makine gibi yayın yapmaya çalışıp özgünlüğünü kaybeden akademisyenlere mi?
0
protector
(22.06.17)
@protector

Hiçbir eleştirim yok, bir uygulamalı bilimler insanı olaraktan gerçekten bilmediğim bir sistem ve dil var ortada, onu anlamaya çalışıyorum.
0
🌸devilred
(22.06.17)
O zaman şöyle bir toplu cevap yazayım.

Genel olarak sosyal bilimlerde dil ve kullanılan kavramlar çok önemlidir. Kullanılan her kavram, anlamı biliniyor gibi gözüken her sözcük için binlerce sayfalık tartışmalar vardır. Sosyal bilimler için konuşursak, bu sebeple, sürekli okuma yapıp takip etmen gerekiyor. Dilin önemi, ek olarak, daha fazla yazmanı gerekli kılıyor. Tabii, gündelik siyasete ve topluma ilişkin yorum yapabilme ihtimalin de fanzin, gazete, dergi gibi yerlere de yazı yazmanı sağlıyor. Bu sebeple çok yazı yazıp çok yayın yapıyorsun. Ama bunların küçük bir kısmı, en önemli hakemli dergilerde oluyor.
0
protector
(22.06.17)
1) Genellikle Sosyal Bilimler, 'Humanities'in kapsamındaki bölümler oluyor.
2) Zamanında ben de okuma yapmıştım ama okuma yapmak bildiğimiz makale okuma gibi değil. Her hafta ya da gün bir metin oluyor, o okunup tartışılıyor. Her cümlenin üstüne üç milyon saat tartıştığında 'okuma yapma' oluyor. Bazen hoca ile tartışılıyor, bazen grupla ama bir kaynağı tartışmak birkaç işgünü alabiliyor. Çünkü 'Bu cümle hangi felsefik görüş ile çelişiyor, hangisi ile elele kolkola' diye 350 saat yorum yapılabiliyor.
Beni bir feminist mühendisler grubuna davet etmişlerdi ve bir kaynak kitabımız vardı. Örneğin, Freud ve kadın konusunu 4 hafta falan tartışmıştık ama tartışmayı kaynaklarla yapıyorsun.' Bilmemkim ve diğ. 2003 yılında böyle derken hala bu nasıl savunulabilir' gibi. Literatür taramasının önce sözlü ve tartışmalı yapılıp sonra yazılması gibi.
3) Okul dergisi de var, bol bol Sosyal Bilimler ile ilgili dergiler de var.
4) Bunu hep yapıyorum ben. Kaynak sayısı 5-10'u geçince 'Hangisi hangisini yapmıştı, ben kimdim, ben ne yapmıştım, bunların arasındaki fark ne' ya da 'Bunu biri yapmıştı da, kim yapmıştı' oluyorum. Yazar isimlerini aklımda tutamıyorum. Bir de üstünden zaman geçince o çalışma yapılmış mıydı, yapılmamış mıydı, unutuyorum. O yüzden 5 klasörlük makale çıktıları var konulara göre. Seçe seçe onları arada karıştırıyorum. Tez 500 küsur sayfaydı, 400 tane kaynaktan derlemişim. Sonrasında da uygulaması vardı. Kalmıyor ki aklımda hangisi ne yapmıştı. Bu bir özellik değil, arkadaşımınki de 60 sayfaydı. Arkalı önlü ikimizinki de. Her türlü olabiliyor.
5) Derleme, toplama katıyorlar. Örneğin, bir arkadaşım Cumhuriyet Dönemi Kız Ensititüleri'nin topluma katkısı konulu bir tez yazmıştı. O konuda bir derleyici çalışma yok normalde. Yani, 'Kız Enstitülerinin başına ne gelmiş, yararları nelermiş, o dönem neler yapılmış' desen o zamana kadar parça pinçik bilgi var ama tek bir oturup üstünden geçilebilecek kaynak yoktu o tezi yapana kadar ya da özet halinde vardı. Şimdi koskoca bir 30 yılın ayrıntılı araştırması derlenmiş ve toplanmış olarak var. Üstüne yapılan yorumlarla da yeni tartışma alanları açılıyor.
0
aychovsky
(22.06.17)
Buna niye takildin anlamadim ama kendi kismimda olanlari cevaplayayim. (buraya edit: yukarida yazdigini gormeden yazdim bunu, simdi anladim.)

1- Hayir, fenbilimciler de okuma yapabilir.
2- Ben "okuma yapmak" sozcuk obegini belirli bir konu uzerine yaptigim okumalar icin kullaniyorum. Gunluk literatur takibinin yanisira merak ettigim bir konu uzerine tarihinden bugune onemli kaynaklari okuyorum. Ornek vermek gerekirse "Turkiye'de evrim egitiminin tarihcesi" uzerine meclis tutanaklarindan eski ders kitaplarina Talim ve Terbiye Kurulu kararlarina kadar erisebildigim belgeleri okudum. Oradan kendimce ozetleme yaptim, makale falan olarak basmadim.
3- Makale sureklilik arz eden bir surec zaten. Burada ne demek istedigini anlamadim. Bahsettigin sey SCI dergilerde makale ise onu genelde okuma yaparak degil, calisma yaparak ortaya cikariyoruz fen bilimlerinde. Onun haricinde zaman olursa Turkce dergilerde de derlemeler yapmaya calisiyorum ben, maksat Turkce literature katki olsun.
4- Iyi not tutmayinca oluyor o. Ben hic iyi not tutabilen bir insan degilim, zaman zaman oluyor.
5- Literature katki onu oku bunu oku ile olmuyor. Yaptigin calismayla oluyor. Ek olarak zaman zaman bilgileri derleyip toparliyorsun. Bu da bir katki olmakla beraber, calismalar kadar degil.

Yani durum sosyal bilimlere ozel degil. Fen bilimlerinde ilgini ceken konularda da "okuma" yapabilirsin.
0
evrim halkasi
(22.06.17)
Sosyal bilimler alanında ele alınan araştırma nesneleri, fen bilimlerinde ele alınan nesneler kadar somut değil. Sosyal bilimlerdeki ele alınan kavramlar her bireyin(veya toplumun) algısına, bilgi birikimine, deneyimine, çevresine göre tekrardan kurgulanabilecek kavramlar. Bu yüzden üzerinde yazı yazmak çok daha kapsamlı oluyor. Pratik bir fayda beklerseniz yani "eee?" derseniz zaten bilim kanadından çıkmış (fen için de geçerli) ve politika (teknoloji) kanadına geçmiş olursunuz. CERN'de elde edilen bulgular ne işimize yarayacak demek gibi bir şey olur. Pratik anlamda hiçbir işe yaramayacak fakat evrenin nasıl oluştuğuna ışık tutacak. Kuantumun sade vatandaş için önemi nedir ki? Fakat bu bilimsel bulgulardan kuantum bilgisayarlar üretilirse işte teknoloji ile bilirlikte bilim hayatımıza girmiş olur.
0
elitist
(23.06.17)
@elitist

Pratik kullanıma yönelik bir imada bulunmadım, üstüne eklemekten bahsediyorum. Özetlemek, üstüne eklemek olmuyor. Yeni bir kavram mı atıyorlar ortaya, ne oluyor sonuç olarak?
0
🌸devilred
(23.06.17)
(9)

Ruhsal-psikiyatrik sorunu olanlara bakış açınız nedir?

binder dandet
Stigma denen bir olay var, işaretleme- damga anlamına geliyor. ABD de bunun araştırmaları yapılmış ve Ruhsal-psikiyatrik rahatsızlığa sahip olan insanların dehumanize (insanlıktan uzaklastırma) edildiği görülmüş, sosyal denege unsurlarını kaybeden bu insanlar içinse bu olay oldukça yıkıcı olmuş-oluy
Stigma denen bir olay var, işaretleme- damga anlamına geliyor. ABD de bunun araştırmaları yapılmış ve Ruhsal-psikiyatrik rahatsızlığa sahip olan insanların dehumanize (insanlıktan uzaklastırma) edildiği görülmüş, sosyal denege unsurlarını kaybeden bu insanlar içinse bu olay oldukça yıkıcı olmuş-oluyor.

Türkiye'de de aynı sekilde ruhsal-psikiyatrik rahatsızlıklara sahip insanlar oldukça fazla küçümseniyor- istediği kadar eğitim gormus olsun adı ''deli doktor'' a vs çıkıyor (birinci elden tanıklık edilmiş hikayedir)

Sizin Ruhsal-psikiyatrik rahatsızlığa sahip insanlara bakış açınız nedir?
0
binder dandet
(22.06.17)
tek cümleden fazla kullanmıyorsunuz sanırım, çöp yorum yapacağınıza hiç yazmasanız daha fazla enerji saklayabilirsiniz.
0
🌸binder dandet
(22.06.17)
onlar da insan.
bu konuda yazılacak anlatılacak çok şey var da bu ülkede özellikle değmez açıklamaya.
cevaplara göre çemkireceğim insanlara.
0
passion rules the game
(22.06.17)
Delilik ve psikiyatri üstüne, çalışma alanım sebebiyle, araştırma yapma ve literatür tarama fırsatım az çok oldu. İki konuda ilgimi çekiyorlar. Birincisi rasyonel ve çıkarları doğrultusunda karar veren modern özneyi meşrulaştırmak için 'ikinci sınıf' insan (öteki) statüsüne düşürülüyorlar. İkincisi patolojikleştirme üzerinden bireyin özneleştirilmesi, denetimi ve disiplini için kullanılan mekanizmaların deneği haline getiriliyorlar. Bu sebeplerden dolayı, bu kişilere bakış açım, görece daha olumlu.
0
protector
(22.06.17)
Hasta olduğunu bilen insana canım feda. Bir köşede sessiz sakin takılsın, kimseye sataşmasın, ağzımı açıp "deli la bu" demem. Ama nerede millete saran, sorunlu olduğunu kabul etmeyen manyaklar var, onların toplumdan uzaklaştırılmasını doğru buluyorum. Hele ki Amerika gibi bir ülkede bu çok normal çünkü insanlar sapıtmaya meyilli. Ben mesela hayatımda hiç psikoloğa gitmedim. Antidepresan kullanmadım. Ciddi durumlarda akıl hastalığı olup da ilaç kullanan her insana saygı duyarım ama ota boka antidepresan kullanıp 50 tane ilacın ismini ezbere bilecek kadar ilaç kullanmış insanlar gözümde direkt düşüyor. Aklımda zayıf olarak kalıyorlar.
0
dissendium
(22.06.17)
başlarına gelen herhangi bir hastalıktan farksız. talihsiz kimseler işte.
0
shotgunwoman
(22.06.17)
daha kompleks olduklarını kabul etmekle birlikte sıradan bir vatandaş olarak ruhsal sorunların da fiziksel hastalıklardan farksız olduğunu düşünüyorum, dolayısıyla ciddi bir problemi olmadığı müddetçe hastaymış değilmiş, ilaç kullanıyormuş kullanmıyormuş vs. hiç ayırmam, sonuçta bacağı kırılan birine "geçmiş olsun" diyoruz, "yürüyemiyo da kodumun kertenkelesi" değil. üstelik psikolojik rahatsızlıklarda sınırlar o kadar belirgin değil. fazlasıyla sıradan ve normal görünen biri hasta olabilirken, "deli lan bu" dediğimiz birisi ruhsal olarak son derece sağlıklı olabiliyor. bu açıdan, ruhsal sağlığı olsun veya olmasın, insanları "hasta" veya "sağlıklı" olarak değerlendirmek doğru değil bence. hadi antidepresan kullanan arkadaşımız hasta olsun. biz kendimiz ne kadar sağlıklıyız peki? bizim antidepresan kullanmamamız gerektiğini, bu şekilde iyi olduğumuzu kim söylüyor? yanlış anlaşılmasın, "hepimiz hastayız abi aslında" ergenliği yapıyor değilim. sadece, demek istediğim, mental hastalıklarda fizikseldekilerdeki kadar keskin ve belirli ayrımlar yok. o yüzden ağır bir problem olmadığı ve kişi hastalığının bilincinde olup da bununla mücadele ettiği müddetçe ben hiçbir şekilde olumsuz değerlendirmem.
0
der meister
(22.06.17)
bir de bu hastalıkları ciddiye almayan, küçümseyen yaklaşımlar var.
"çok abartıyorsun herkes böyle şeyler yaşıyor" ya da "ben de depresyona girdim geçen ay şimdi iyiyim çok düşünme geçer" gibi.
0
hesabım silindi kırgınım modlar
(22.06.17)
açıkçası psikiyatrik bir sorunu olup bunun üzerine tedavi gören ya da ilaç kullanan herkese bakış açım, diğer insanlara olandan daha pozitif olabilir.

çünkü bu ülkede yaşayan insanların çok büyük bir kısmında, (henüz tanısı konmamış olsa da) halihazırda psikolojik rahatsızlığı bulunduğuna inanıyorum.

bunu fark edip kendisini olumlu bir yola sokmuş insanlara ise sırf bu sebeple daha çok saygı duyuyorum.

bunu yapmayan gidip bir çorba yüzünden adam vuruyor, ya da çoluk çocuğa musallat oluyor da ne oluyor? deli değil de katil ya da sapık diye anıyoruz kendilerini. ya da en hafif ihtimalde ise psikolojisi bozuk olup arkadaşlarına, ailesine çektiriyor; geçimsiz, huysuz diyip geçiyoruz. neden? çünkü henüz tanısı konmamış.

hepimiz deliyiz, ya da olabiliriz. bunu kabul edip hayatını ona göre idame ettirmeye çalışan ise candır bana göre.
0
treamorg
(22.06.17)
Burada mı yoksa Sözlük'te mi okumuştum geçen gün bilmiyorum. 'İstanbulluların üçte biri acilen hastaneye kapatmalık, üçte biri ilaçla tedavilik, kalan üçte biri de uzun süreli terapiden sonra ancak travmalarını atlatır' diyordu. O yüzden, açıkçası nevrotik olanlara 'Normaaal, herhalde bozuk olacak. Kimin ruhu doğru ki' gözüyle bakıyorum. Hatta, doktora gidecek kadar bilinçli oldukları için ve çaba harcadıkları için de takdir ediyorum. Bunu kınayanları kınıyorum. Kınana kınana hem toplumsal hem bireysel travmalara karşı yardım almayarak manyağa bağladık; dışarıda yüzü gülen insan kalmadı, herkes canavar gibi davranıyor. Nevrotik davranmak delirmek ya da anormal olmak anlamına gelmiyor, stres kaynağı karşısında her insanın gireceği hal bu.

Psikozlara gelince, birkaçını bir anda içeren bir insanın yıllardır yakınıyım. Minör durumda olanları yukarıdaki gibi değerlendiriyorum ama majör olanlarının çok ama çok zor olduğunu biliyorum. Bazen kişinin kendisine de zor, bazen sadece bakana çok zor. Asla çekinmek veya konuşmamak gibi bir durumum olmadı ve olamaz da, o koşullarda birini gördüğümde zorluğunu ve yükünü hissediyorum hemen. Karşıdakinin nasıl yıprandığını düşünebiliyorum sadece.

Amerikalıların bizim gibi stres kaynakları yok çok fazla. İş en büyük stres kaynağı ama iş dışında da streslenecek çok bir şeyleri yok. Bu yüzden psikoloji bozacak çok büyük bir etmen de yok. 11 Eylül travması halen her yerde. Bizim gibi yılda 10 bomba patlamıyor. Trafikte zaman geçirmiyorlar. Kibar kibar davranıyorlar. E haliyle, ortada çok anksiyete yaratıcı şey de yok sıradan vatandaş için. Ama örneğin, bir göçmenin işi için kendini ispatlaması gerekiyor, bir zencinin bir beyaz polis karşısında kendini kollaması gerekiyor, bir Latinin herhangi bir yere girdiğinde alacağı tepkilere hazırlıklı olması gerekiyor. Azınlıklar için anksiyete kaynağı görece daha fazla ama sıradan vatandaş daha rahat.

Bir de Amerikalılar çok korkak. Büyük şehirlerden ve eğitimli insanlardan çok söz etmiyorum ama senin, benim gibi halk her şeyden ürküyor. Hatta bununla ilgili çekilmiş bir belgesel de var. Adını unuttum ama 'Kanadalılar neden cesur, Amerikalılar neden korkak' diye. New York ve bir iki büyük şehir dışında marjinalin m'sine dayanamayan, başkanlarını veya senatörlerini 'Aile hayatı var, mutlu ailesi var' diye seçen insanlar. Geçen sene en büyük korkuları palyaço görmekti. Çünkü geçen yaz kampüslerden birinde palyaço kılığındaki bir kişi kampüste iki kıza saldırmış. Ondan beri kışın bir kısmını 'Palyaço göreceğiz' diye geçirdiler. Troller de insanları korkutmak için palyaço kılığına girip milleti korkuttu. Mesleği palyaçoluk olan birinin arabasını parçaladılar, yolda saldırdılar. Kuzenimin kızı Amerika'da doğdu ve gece evinin kapısının önüne çöp atmaya korkuyordu 'Palyaço saldırırsa' diye. Geçen gün bir şey öğrendim, eğer evde biri intihar etmişse evin fiyatı bayağı düşüyor, çünkü hayaletinin evde olduğuna inanıyorlar ve ev zor satılıyor. O eve gelen insana da anında 'garip bir insan' damgasını yapıştırmaya meyilliler. Aynı şekilde, eski mahkumlardan ve psikoloji rahatsızlığı çekenlerden de rahatsız oluyorlar. Bunun yanında, bir de zaten bireyselliğin had safhada ve çoğu kişinin izole yaşadığı bir memleket. Normal olmayan her şey korkutuyor, aşağılanıyor. Dediğim gibi NY ve büyük şehirler dışında. Zaten dehümanizasyon için bahane arıyorlar, ruh hastalıkları da onlardan biri. En ufak şeyde dehümanizasyon standart zaten. Kahve içmeyince bile minik çapta 'Nasıl yani, sen insan olamazsın o zaman' tribine giren insanların ruh hastalığına tahammül etmesini bekleyemiyorum.
0
aychovsky
(22.06.17)
(3)

ielts sınavı

icim urperiyor
sınava gireceğim. kağıt kalem hiçbir şey getirmeyin demişler mailde. kesin verecekler di mi kağıt kalem? hiçbir elektronik aletle de sınava giremezsiniz demişler. çok kastırıyorlar mı cidden? telefonu evde bıraksam da otobüs kartımı falan almam lazım, onlar da sıkıntı olur mu?su bile vereceğiz demiş
sınava gireceğim. kağıt kalem hiçbir şey getirmeyin demişler mailde. kesin verecekler di mi kağıt kalem? hiçbir elektronik aletle de sınava giremezsiniz demişler. çok kastırıyorlar mı cidden? telefonu evde bıraksam da otobüs kartımı falan almam lazım, onlar da sıkıntı olur mu?

su bile vereceğiz demişler, su bile getirmeyin demek istiyorlar. kpss bu kadar kasmıyor yav.
0
icim urperiyor
(22.06.17)
kpss'den daha çok kasmaları doğal değil mi? Daha ciddi bir sınav. Emanet bırakabiliyorsun. Ama kalem, kağıt, telefon ve hatta suyu içeri alamayacağından emin ol.
0
protector
(22.06.17)
Kalemi biz götürüyorduk sanki ya, değişti mi?
0
voyager 1
(22.06.17)
Kalem goturebiliyorsun, istersen onların verdigi kalemi de kullanabiloyorsun.

Telefon vs goturdum ben, vestiyer hizmeti veriyorlar oraya biraktim her şeyi.
0
stavro
(22.06.17)
(12)

Okuduğunuzu İzlediğinizi Unutuyor Musunuz

Cimhenun
Arkadaşlar, 5 - 6 sene önce okuduğum kitabın yalnızca çok küçük ve belirli yerlerini aklıma getirebiliyorum. Olayın örgüsünün nasıl işlendiği veya karakterlerin nasıl değişimlerden geçtiği gibi önemli hususları pek canlandıramıyorum kafamda. Sıfır değil tabii ama epey az gelir aklıma.Keza filmlerde
Arkadaşlar, 5 - 6 sene önce okuduğum kitabın yalnızca çok küçük ve belirli yerlerini aklıma getirebiliyorum. Olayın örgüsünün nasıl işlendiği veya karakterlerin nasıl değişimlerden geçtiği gibi önemli hususları pek canlandıramıyorum kafamda. Sıfır değil tabii ama epey az gelir aklıma.

Keza filmlerde de öyle.

İzlemenin, okumanın insan hayatına çok fazla şey kattığı düşüncesindeyim. Her okuduğum kitaptan, her izlediğim filmden (nitelikli olanlarından bahsediyorum) bir şey katıyorum benliğime. En azından buna inanıyorum. Böyle olunca boşa giden bir şey varmış hissine kapılıyorum ve epey rahatsızım bundan.

Şimdi sorum şu; bu normal mi?
0
Cimhenun
(22.06.17)
Bu ne kadar üzücü de olsa son derece normal bir durum. Kitap, film, müzik gibi şeyler ufuk açar. Ne kadar unutsan ve hatırlamasan da o ufkunu genişletmiş ve bakış açında gereken etkiyi yaratmıştır. Bu yüzden üzülme. Bazen bir sanat eserinin sende bıraktığı tek bir his bile olabilir, bu bile yeterlidir.

Ama illa da hatırlamak istediğin özel şeyler varsa bunlar üzerine kısa değerlendirme yazıları yazıp saklayabilirsin. Böylece hem eleştiri yazıların olur hem de hafızanda daha çok yer edinirler.
0
fragile lady
(22.06.17)
Aynısını bende yaşıyorum. Bu konu hakkında bilgisi olan arkadaşlar bir el atsın.
0
zencipanda
(22.06.17)
Evet normal. Kitap bir kere okunmaz, film bir sefer izlenmez. Gereksinim duyduğun her an tekrar okur ve izlersin. Her ikisiyle de uğraşırken notlar alınır, üstüne düşünülür ve başka insanlarla tartışılır. Bu sayede unutmayı en aza indirirsin, ancak bu en az bile çoğunu unutmanı engellemez.

Kitaplar ve filmler anlamlarını bildiğin kelimelerin ve sekansların birleşmesinden oluşur. Ama bu kesin olarak anlayabileceğin ve hatırlayacağın anlamına gelmez. Eğer %100 hatırlama ve anlama söz konusu olsaydı, herkes entelektüel bir düşünür olurdu zaten. Okuma ve izleme süreci aşırı emek isteyen bir iş ve arzu ettiğin hatırlama/anlama seviyelerine ulaşmak insanların onlarca yılını alıyor. Bu yüzden rahatsız olmaman lazım, yaşadığın olağan bir zorluk.
0
protector
(22.06.17)
Büyük oranda unutuyorum. Yalnızca çok beğendiklerimi, beni en çok etkileyenleri hatırlıyorum.

Sorunun cevabına gelince, tabii ki normal. Yeni şeyler öğrendikçe beyin daha az önemli gördüğü bilgileri siliyor.
0
i m cool with that
(22.06.17)
Arkadaşlarımın "wikipedia" diye isim takmasını, öğrencilerimin de benden tiksinmesini sağlayacak kadar detaylı hatırlıyorum. "X'in 2015 yılında yayınladığı Y kitabında blah blah blah diye bir söz geçer" falan diye konusurum genelde. Özel bir çaba göstermiyorum. İnsanların söylediklerini de hatırlarım hep. Sizin derdinizi çözmedi bu cevap tabii ama başlığa istinaden yazdım.
0
sopiro
(22.06.17)
Ben ozel bi çaba gostermeden hatirliyorum ya. Hatta sopiro+1 benim arkadaslarim da beni wikipedia olarak çağırıyor :p

Mesela ben de insanlarin yuzlerini hatirlayamiyorum. O konuda baya kötüyüm, olur böyle şeyler herkesin hafızası belli konularda iyi belli konularda kötü
0
nundu
(22.06.17)
umarim normaldir cunku bende de sifir o konu.
0
jimicik
(22.06.17)
Normalde isim, yüz, tarih gibi konularda hafızam cok iyidir ama kitaplarda isimleri unutuyorum. Olayları, konusunu falan unutmam ama isimleri genellikle unutuyorum. Filmleri unutmam kolay kolay.
0
aquarium
(22.06.17)
bende ilginç bi şekilde her ayrıntıyı hatırlayıp sonunu hatırlamıyorum. gerçekten çok kafayı takarsam gidip sonunu bidaha okuyorum. filmi bidaha izliyorum.

bence normal kafa orada sabit kalmıyor ki hep farklı şeylerle meşgul.
0
ferrarimizolaydisatardik
(23.06.17)
bende unutuyorum aynı şekilde. kendimi anormal sanıyordum.
0
soft
(23.06.17)
Eskiden hic unutmaz buyuk oranda hatirlardim ama nedense eskisi gibi degil artik. Buyuk oranda unutuyorum simdilerde.
Ayni sekilde yabanci bir kelimenin anlamina asla 2. kez bakmazdim, bir kez bakar ve ogrenirdim ama simdi 5-6 kez baktigim oluyor her seferinde unutuarak. 2. kez bakmak diye bir sey bilmezdim.
0
stavro
(23.06.17)
hafizanin kisitliligini farkettikten sonra hayata olan ilgimi kaybettim ben de. hersey anlamsiz ve gecici geliyor.

okudugum kitap, koseyazisi, hikaye, entry; izledigim film ve belgesellerin cok az bir kisminin cok azini hatirliyorum.

koy gotune modundayim artik.
0
boyle buyurdum
(23.06.17)
(1)

Fransiz Ihtilali, Rus Devrimi ve Iran Devrimi

muricosta
Bu 3 konu uzerine yazilmis birbirinden bagimsiz 3 kitap onerir misiniz? Tarafsiz bir sekilde olayi inceleyen ve okurken zihnen doyabileceginiz bir kitap olursa sevinirim.
Bu 3 konu uzerine yazilmis birbirinden bagimsiz 3 kitap onerir misiniz? Tarafsiz bir sekilde olayi inceleyen ve okurken zihnen doyabileceginiz bir kitap olursa sevinirim.
0
muricosta
(11.06.17)
Türkçe kaynak istiyorsun sanırım. 1789 Devrimi için Schama'nın Yurttaşlar'ını öneririm. Carr'ın Bolşevik Devrimi üstüne 3 ciltlik serisi var. İran devrimi konusunda ise fikrim yok.
0
protector
(11.06.17)
(6)

sanatsal bir bölüm okuyan ülkede sanatın gelişmeme nedeni

blue eyes white dragon
türkiye'de sanatın gelişmeme nedenleri başlığını görünce daha önce de yazmak isteyip de yazamadığım bir şeyler var da size de sorayım dedim.siz ki sanat dünyasıyla, aslında tüm görüşlere, tüm şeyleri kabul eden zihin dünyanızla - belki de ben yanılıyorumdur bilmiyorum- herhangi bir görüşe sahip olsa
türkiye'de sanatın gelişmeme nedenleri başlığını görünce daha önce de yazmak isteyip de yazamadığım bir şeyler var da size de sorayım dedim.

siz ki sanat dünyasıyla, aslında tüm görüşlere, tüm şeyleri kabul eden zihin dünyanızla - belki de ben yanılıyorumdur bilmiyorum- herhangi bir görüşe sahip olsanız da sizin görüşünüze zıt olan sanatçıları sanatsal olmayan bir şekilde eleştirip, o mu çok bohem diyor musunuz?

örnek vereyim bir de;

sol görüşe sahip birey olsanız, ziya gökalp'i sırf milliyetçi diye eleştirip yazdıklarını okumaz mısınız?
ülkücü olsanız, sırf nazım hikmet solcu diye onu eleştirip yazdıklarını okumaz mısınız?
sırf ateist olsanız, nfk, nuri pakdil veya mehmet akif ersoy'u eleştirip yazdıklarını okumaz mısınız?

buradaki eleştiri, sanat eleştirisi değil. yani nazım hikmet'in bir şiirindeki bir cümlenin ''orada olmasaymış da olurmuş'' değil ''la zaten komünist bu yazdıkları okunmaz'' tarzında eleştiri veya sanatsal olmayan yaşam biçimiyle alakalı eleştiri.

o üniversite sıralarında, kürsülerde bu tipler -bence olmaması gereken- var mı?
0
blue eyes white dragon
(11.06.17)
Benim Türkiye'de karşılaştığım çevrelerde bu şekilde bir davranış kalıbı gözlemlemedim. Ancak, bunun, özellikle üniversite anlamından uzaklaşıp devletin milli 'liselerine' dönüşmüş 'üniversitelerde' çok olduğunu düşünüyorum.

Bir de tabii, başarı sorunu var. Türkiye'de Türk-İslam ağırlıklı yazına hakim değilim. Sadece okuduklarım üzerinden gidersem (ki çok azını okuma fırsatım oldu) Ziya Gökalp, eğer erken 20.yy Türk siyasal düşünceleri tarihi üstüne araştırma yapmıyorsan gereksiz. Çünkü oldukça çiğ. Ya da Nihal Atsız, edebi kabiliyetleri oldukça zayıf. Yani, bazı grupların sarıldıkları isimler yeterince başarılı değil, ancak onlar eleştirilince de Türkçü ya da İslamcı diye eleştirmiş olarak kodlanıyorsunuz. Bu can sıkıcı. Sonuçta oturup Ahmet Hamdi Tanpınar ya da Mehmet Akif Ersoy'u böyle eleştirmiyoruz (yine sadece okuduğum isimlerden örnek verdim).
0
protector
(11.06.17)
ben sanatta her türlü propagandaya karşıyım. herhangi biri sanatıyla sahip olduğu herhangi bir fikri anlatıyorsa benim gözümde o çöp oluyor.

müzik açısından konuşacak olursam, müziğinde "sosyalizmi getireceğiz" diyen adam da, "allah'ın kılıcı bilmemne" diyen adamların hepsi tıraş. işin ilginç yanı bu iki tarzda da işler yaptım. gözlemim şu oldu, sözleri çıkar müzikleri birebir aynı.
0
alperz
(11.06.17)
öncelikle cevap için teşekkür ederim, istediğim türde bir şey olmuş.

sanatla içli dışlı değilim ancak okuduğum kadarım. sanatsal bir çevrem de yok, o kültüre de haiz değilim.

bir sanatçı gözüyle, sanatçı edasına sahip görüşle bir eleştiri yapılması zaten hayatın olağan şeyi. fakat ''o mu peh, pok gibi yazıyor'' diyor ardından da türkiye'de sanat gelişmiyor diye zırlıyor bir kısım insan.. türkiye'de sanat gelişmiyorda dediklerine baksak, sanatçı diyebilirim ama o kültüre sahip birinin küfürle, hakaretle konuşması aslında o kültüre haiz olmadığının kanıtı olsa gerek? şimdi bu adam, gelişmiyor lan işte sanat dediğinde ''kardeşim bi defol git'' desem haksız mı olurum?

Edit: ''erken 20.yy Türk siyasal düşünceleri tarihi üstüne araştırma yapmıyorsan gereksiz'' tabiki bu konuda haklısınız. bu zaten çok farklı bir olay.
0
🌸blue eyes white dragon
(11.06.17)
@vegas, toplum buna hazır değil derken?

hindistan'a gidip beyler inek kutsal değil yiyin gitsin demiyoruz. sanatın var olduğu bir yerde, geleceğin sanatçılarının geliştiği yerde farklı görüşü saklamak abes değil mi?
0
🌸blue eyes white dragon
(11.06.17)
parasızlık. ben mesela tutunamayanları alıcaktım baktım 43 tl vazgeçtim.
0
xu
(11.06.17)
Edebiyat sanatın en ucuz biçimi bana kalırsa. Edebiyat yapmak için uzun yıllar süren eğitimlere gerek yok. Ama bir virtüöz olabilmek için çok uzun yıllar çalışmak gerekiyor. Birkaç tane popüler edebiyatçıya kolayca sanatçı diyebiliyorsak, Leonardo da Vinci'ye başka bir şey demeliyiz. Bir ülkede sanatın gelişmediği söyleniyorsa edebiyattan önce müzik, resim, heykel gibi şeyler kastedilir. Bu alanlarda nitelikli kişiler yetiştirilmesi ve de o kişilerin nitelikli eserler ortaya koyması sonucunda ülkede sanat gelişiyor diyebiliriz. Ben açıkçası bozuk plak gibi sürekli aynı şeyleri tekrar eden kimseyi okumam, dinlemem, takip etmem. Biraz araştırırım. Tarzı bana uygun değilse bir daha bakmam. Ben bir dergide editör değilim ki, her görüşe hakim olmak zorunda kalayım. Eğer bu sanatsa, ben sadece beğendiğim yazarları takip edebilirim.
0
dissendium
(11.06.17)
(6)

Arkeoloji ve Gezi Temalı Youtube Kanalı İçin Tavsiyeler

nomisma
Merhaba Arkadaşlar,Arkeoloğum, gerek işim gerekse hazırladığım raporlardan dolayı bazende arkadaşlarımla yeni yerler keşfetmek için çok fazla gezmek durumunda kalıyorum. Aklıma yaptığım bu gezileri aksiyon kamera ile kaydederek o yerler ile ilgili 10 dakikayı çok geçmeyecek şekilde bilgilendirici vi
Merhaba Arkadaşlar,

Arkeoloğum, gerek işim gerekse hazırladığım raporlardan dolayı bazende arkadaşlarımla yeni yerler keşfetmek için çok fazla gezmek durumunda kalıyorum. Aklıma yaptığım bu gezileri aksiyon kamera ile kaydederek o yerler ile ilgili 10 dakikayı çok geçmeyecek şekilde bilgilendirici videolar hazırlamak ve bu videoları bir youtube kanalına atmak geldi. Bu kanal hem beni daha çok gezmeye teşvik edecek hem de bilgilerimi sürekli olarak taze tutacak hem de yeni gittiğim yerlerde ise araştırma yapmak zorunda bırakacak. Ayrıca oraları gezmek isteyen veya gezdiği halde aklında soru işareti olanlar için kazı çalışmaları, çıkan eserler, mimari detaylar, mitolojik öyküler gibi arkeolojik bilgiler yer alacak. Maddi beklentim yok, sadece hobi amaçlı açtığım bir kanal.

Sizlerden istediğim ise videolar hakkında bana olumlu, olumsuz eleştirilerinizi bildirmeniz. Videolar anlaşılır mı? Çok fazla arkeolojik terim ve akademik bilgi vermemeye çalışıyorum. Başka ne yapabilirim? Dediğim gibi önerilerinizi bekliyorum. Videoların hepsi 1080p olacak ve vaktim oldukça İngilizce altyazılarını da ekleyeceğim. Sarsıntı probleminin farkındayım kafa bandına yerleştirilmiş kamera ile çekimler yapıyorum ve genellikle tek çekim oluyor, onun için çözümler arıyorum. Bulduğum çözümlerde ise extra aparatlar lazım ve onun içinde bir miktar birikim yapmam gerekiyor çünkü o tarz aparat fiyatları kameradan bile pahalı ama bir şekilde almayı düşünüyorum.

www.youtube.com
0
nomisma
(09.06.17)
Bence çok güzel bir fikir. Şu an işim olduğundan dolayı hızlıca baktım. Aklımdaki önerileri söyleyeyim. Kafamdaki önerilerin çoğuna yukarıda cevap vermişsin ama yine de yazayım.

1) İlk birkaç video kısa ve konuşmasızdı. Anlatman ve ilginç bilgiler vermen lazım diyecektim ki, sonrakilerde başlamışsın.

2) Kamera çok mu hareket ediyor? Benim için hiç rahatsız edici değil bu arada. Ama rahatsız edici bulan olabilir diye dedim.

3) Yavaş takipçi gelişmesine kafayı takma. Sadece kendime mi anlatıyorum diye üzülme. İstikrarlı biçimde video yüklemeye devam et.

4) Likya yolunu yürürken yapılacak bir vlog ilginç olabilir.

5) İngilizce altyazı (ve başlık) işine kesin giriş, Akademik kavramları, anlamlarını vermek şartıyla, bolca kullan.

6) Bir kazıda görev aldığında, kazı süreci ile ilgili vereceğin teknik bilgiler de çok ilgi çekecektir.
0
protector
(09.06.17)
Ben beğendim ama müzik seçimleri yanlış. Tarihten bahsederken arkada Disneyland müziği gibi şeyler çalması iyi olmamış. Daha kaliteli müzikler bulabilirsiniz. Hatta müziğin video boyunca sürmesine gerek yok. Böyle müzikler izleyiciyi sıkıyor bir süre sonra. Intro güzel değil. Fille kaplanın? çatışması, fil sesi vs. alakasız konuyla. Ama fikir güzel. İzlemeyi düşünüyorum hepsini.
0
dissendium
(09.06.17)
abone oldum. çok güzel, takipteyim. böyle bir kanala ihtiyaç duyduğumu fark ettim. yalnız uzun videolar yapmak yerine kısım kısım yaparsan izlemesi daha kolay oluyor. uzun videoya girmekten kaçınıyor insanlar. bir de anlatım yaparken fondaki şarkılar sinir bozucu ve dikkat dağıtıcı olabiliyor. bir önerim yok ancak dikkate alınabilir.
0
durbikonusucaz
(09.06.17)
merhaba,

konsept, çaba ve ürün çok güzel ellerinize sağlık. ancak aklıma gelenleri aşağıda özetleyeceğim.

1- müzik genel duruma uymuyor, copyright vs problemleri sebebi ile böyle bir müzik seçmişsinizdir tahminimce ancak daha uygun bir müzik seçilebilir.

2- video başlamadan önce bir harita ile genel bilgi verilebilir. mekanlar çok güzel ancak benim gibi cahiller nereden olduğunu bilmeyebilir ve ilave google araması yapmak durumunda kalabilir.

3- teknik açıklamalara yer verilebilir, mesela videonuzun 2. dakikasına yakın yerlerinde tuğla ve mermer yapılar bir arada görülüyor. bunlar neden farklı teknoloji ile nasıl yapılmış gibi ilgi çekici bilgiler izleyiciyi bağlayacaktır.

ellerinize sağlık, umarım daha çok izleyiciye ulaşır ve işinizi tutku ile devam ettirirsiniz.
0
tukenmez adam
(09.06.17)
Herkese cevaplar için teşekkür ederim. Telif hakları yüzünden dolayı bu tarz müziklere yönelmiştim ama bundan sonra kullanmamaya dikkat ederim. İlk 3 video aslında bu kanal için hazırlanmadı, gezilerden sonra baktım görüntüler hoş duruyor, renderlayıp attım ve aklıma bu kanal konsepti geldi :) O yüzden alakasız yerlerde kesintiler var ve neredeyse hiç konuşma olmadığı için müzik ile doldurdum. Tavsiyeleriniz doğrultusunda hatalarımı düzeltip yeni videolara yansıtmamaya çalışacağım.
0
🌸nomisma
(09.06.17)
müzikleri tekrar gözden geçir bence. bunlar pek olmamış.
0
füt
(10.06.17)
(1)

Bu sahne hangi filimden?

mrthany
https://twitter.com/FilmGalerisi/status/845130681986396160
0
mrthany
(23.05.17)
protector
(23.05.17)
(13)

dünya tarihi kitap tavsiyesi

dont judge me mom
merhaba. dünyanın oluşumu, ilk insanların ve onların hikayelerinin de bir miktar ele alındığı, oradan günümüze kadar uzanan ve ana hatlarıyla dünyanın tarihini anlatmaya çalışan bir kitap arıyorum.bunu haritalarla kronolojisine göre yer alan olaylar diziniyle kombine ediyorsa şahane olur. dünya tari
merhaba. dünyanın oluşumu, ilk insanların ve onların hikayelerinin de bir miktar ele alındığı, oradan günümüze kadar uzanan ve ana hatlarıyla dünyanın tarihini anlatmaya çalışan bir kitap arıyorum.

bunu haritalarla kronolojisine göre yer alan olaylar diziniyle kombine ediyorsa şahane olur. dünya tarihi demek tabi ki belki bir ömür bitmeyecek bir deniz ama giriş aşamasında nereye yöneleceğime karar veremedim. şu ana kadar dikaktimi çekenler şöyle;

www.kitapyurdu.com

bu kitap anladığım kadarıyla bir çeşit olaylar sıralaması gibi

www.kitapyurdu.com&filter_name=kemirgenlerden

bu biraz daha kapsamlı ve teknik duruyor.

bu aşamadan sonra dinler tarihi, siyasal tarih, osmanlı tarihi(türk-kürt-arap tarihi) gibi konulara da gireceğim.
0
dont judge me mom
(19.05.17)
Alaeddin Şenel uygarlık tarihi konusunda oldukça başarılı bir derlemecidir. Bu sebeple daha önemli kaynaklara ulaşmak için bu eseri okunabilir. Belki McNeill'in Dünya Tarihi ve Harman'dan halkların dünya tarihi de okunabilir.

Dinler tarihi konusunda önerim Mircea Eliade. Ek olarak uygarlık tarihi okumalarından sonra siyasal tarihe dönmene gerek olacağını sanmıyorum.
0
protector
(19.05.17)
Alaeddin Şenel'in dilinin ağır ve zor anlaşılır olduğuna yönelik eleştiriler okudum. katılır mısın buna? bir de harita konusunda ne önerirsin. bu tür kitaplarda toplumların göçleri, işgalleri ve bahsedilen olayların geçtiği coğrafyalardaki değişikleri takip edebilmek için... günümüzde yaşayan toplumlarla bağlantı kurabilmek amacıyla harita takibiyle gelmek gerektiğini tavsiye diyor bir tarihçi arkadaş.
0
🌸dont judge me mom
(19.05.17)
Evet coğrafyaya oldukça hakim olmak gerekir, anlayabilmek için. Bunun için okurken kafada canlanmayan coğrafyayı internetten arayıp incelemeyi önerebilirim. Bildiğim iyi bir atlas yok maalesef.

Alaeddin Şenel'in dilinin ağır ve zor olduğunu sanmıyorum. Siyasal'da çalıştığı sıralarda öztürkçeye dönme hareketi meşhur idi okulda. Bu hareketin yazılarında anlaşılması güç çok kelime oluyor. O da hareketin içinde miydi bilemiyorum. Kitaplarını da okuyalı uzun süre oldu. Ama bu hareketin örneği olarak aklıma gelmediğine göre, aşırı öztürkçe anlaşılmaz kelimeler takıntısı yoktu gibi geliyor.
0
protector
(19.05.17)
Bunun icin kitaplardan ziyade birtakim illustrasyonlar vs iceren makaleler okumani tavsiye ederim. Insanin tarihi konusunda son yillarda buyuk ilerlemeler oldu. Ozellikle genetik olarak goc yollarinin belirlenmeye baslamasi bircok bilineni de degistirdi. Dolayisiyla 10 yil once yazilmis kitabi okurken guncellenen bilgileri bilemeyeceksin. Son birkac yilda yazilmis kitap bulursan oradan da yuruyebilirsin. Ama benim tavsiyem eger Ingilizcen varsa makaleler veya onlarin populer hallerini okuman. Nature News'te falan bir suru var.

Not1: Soylediklerim yakin tarih ve dunyanin olusumu kismini kapsamiyor tabii ki. Insanlik tarihinden bahsediyorum.
Not2: Harari kitaplarini ovenler cikacak, aldirma.
0
evrim halkasi
(19.05.17)
www.nadirkitap.com

Ernst Gombrich'in bu kitabı başlangıç için iyi olabilir. Hikaye gibi hiçbir şekilde sıkılmadan anlatıyor.

Daha akademik bir şey için Server Tanilli'nin Uygarlık Tarihi'ni tavsiye edebilirim. Her bölüm sonunda okuma parçası ve konu hakimiyeti değerlendirmek açısından sorular var.
0
masumiyetmuzesibekcisi
(19.05.17)
www.kitapyurdu.com&filter_name=dünya%20tarihi

tam olarak aradığın şey bu diyebilirim.

idefix'te daha ucuz bu arada;

www.idefix.com
0
oldtimer
(19.05.17)
Alaeddin Şenel'in kitabı güncel ve doğru seçim gibi görünüyor.

www.kitapyurdu.com

oldtimer'in önerdiği bu kitap için ne dersiniz? gerçekten aradığım şey bu gibi görünüyor. içinde oldukça fazla harita barındırdığı söyleniyor. internetten destekleyerek giriş için bu da ideal görünüyor. insan gelişimine evrimsel açıdan bakıyordur diye tahmin ediyorum. açıkçası evrim ve din arasında tereddüt içerisinde kalmış bir yayın okumak istemiyorum. ayrıca bu kitap ntv yayınlarının dünya tarihine de bir alternatif gibi duruyor.

harari kitapları konusunda aynı uyarıyı aldım daha önce :)
0
🌸dont judge me mom
(19.05.17)
bu arada www.kitapyurdu.com bu kitabı yayınlayan alfa yayınlarının akp'ye yakın olduğu söyleniyor. kitabın içeriği ile ilgili problem olabilir mi? yani çevirisinde veya içeriğinde bilim dışı veya dini konularda üzeri örtülen kısımlar?
0
🌸dont judge me mom
(19.05.17)
Alfa AKP'ye yakin mi bilmiyorum ama gayet guzel bilim kitaplari basti yillarca. Hatta bilim serisinin basinda Kerem Cankocak vardi, bence sorun olmaz. Kitabi bilmiyorum ama.
0
evrim halkasi
(19.05.17)
evet bilim kitaplarıyla ilgili yorumlar güzel. bu kitabı alayım başlayayım bakalım.
0
🌸dont judge me mom
(19.05.17)
alfa'nın akp ile alakası yok, bundan emin olabilirsin. bende pek çok bilim kitabı var ve özellikle de şu kitap;

www.kitapyurdu.com&filter_name=tanrı%20beyni

yayınevinin evrim ve dinlere bakış açısı hakkında bir fikir verir.
0
oldtimer
(19.05.17)
tavsiye ettiğiniz kitabı aldım hocam çok teşekkür ederim. bu umarım iyi bir başlangıç olur. ardından farklı kaynaklara yönelebilirim. tekrar teşekkür ediyorum.
0
🌸dont judge me mom
(19.05.17)
rica ederim, umarım işine yarar.
0
oldtimer
(20.05.17)
(1)

makalede "...'dan akt." yazan kısımlar

theconqueror
nasıl çevriliyor?
nasıl çevriliyor?
0
theconqueror
(19.05.17)
ben "apud" kullanıyorum ama aşırı formal mı kaçıyor emin değilim.
0
protector
(19.05.17)
(1)

Academia'yı blog gibi kullanmak

istambul
Academia.edu sitesine makale bulup okumak, listelemek için üye oldum. 5 yıldır kullandığım, siyaset tarih falan yazdığım bi blog sitem var. Oradaki yazıları (ve bundan sonra yazacağım yazıları) Academia'ya koysam saçma mı olur? (Akademisyen doktora yüksek lisans öğrencisi vs. değilim.)
Academia.edu sitesine makale bulup okumak, listelemek için üye oldum. 5 yıldır kullandığım, siyaset tarih falan yazdığım bi blog sitem var. Oradaki yazıları (ve bundan sonra yazacağım yazıları) Academia'ya koysam saçma mı olur? (Akademisyen doktora yüksek lisans öğrencisi vs. değilim.)
0
istambul
(18.05.17)
Paper olarak koyabilirsin, yöntemli bir yazı olmasa bile garip kaçmaz. Yazdıkları ödevleri koyanları gördüm bolca. Akademisyen ya da yüksek lisans öğrencisi olmak zorunda değilsin. Independent researcher diye bir şey var sonuçta.

Ama bana soracak olursan, eğer tanıtım yazısı değilse, 5-10 sayfadan az ve herhangi bir sorunsalı olmayan yazıları eklemek gereksiz. Blog yazısı demişsin, bu niteliğe ilişkin büyük bir önyargı yaratıyor (özellikle tarih konusunda), elimden geldiğince ondan sıyrılarak yazmaya çalıştım. Ama bu not da bir köşede dursun.
0
protector
(18.05.17)
(7)

Kitap tavsiyesi- hangisini okuyayım?

voyager 1
Hayvanlardan Tanrılara Sapiens'i okudum ve çok beğendim. Özellikle tarım devrimi ve öncesine kadar olan kısmı. Bu konuda biraz daha okumak istiyorum, bir iki tane buldum ama size de sorayım istedim. Tüfek, Mikrop ve Çelik nasıl? Bir de Homo Deus? Tarım devrimi öncesine daha çok ilgi duyduğumu düşünü
Hayvanlardan Tanrılara Sapiens'i okudum ve çok beğendim. Özellikle tarım devrimi ve öncesine kadar olan kısmı. Bu konuda biraz daha okumak istiyorum, bir iki tane buldum ama size de sorayım istedim. Tüfek, Mikrop ve Çelik nasıl? Bir de Homo Deus? Tarım devrimi öncesine daha çok ilgi duyduğumu düşünürsek hangisini okuyayım? Bunlar harici de tavsiyelere açığım, teşekkürler.
0
voyager 1
(17.05.17)
Tarım devrimi öncesi hakkında Marshall Sahlins'in Taş Devri Ekonomisi kitabı çok iyidir. Bir de Gordon Childe okunabilir bu konuyla ilgili.

Tüfek, Mikrop ve Çelik de okunabilir elbette (Hayvanlardan Tanrılara Sapiens'i okumasam da, aynı seviyede olduklarını düşünüyorum). Homo Deus'u okumadım, bilmiyorum.
0
protector
(17.05.17)
Tarım devrimi öncesi dediğin için kesinlikle Tüfek Mikrop ve Çelik. Tekrara düşecek kadar fazla yazmış o konular hakkında.
0
cinsi kisi
(17.05.17)
Yani homo deus olmaz. Tüfek, Mikrop ve Çelik daha makul iki seçenek arasından lakin onun da argümanları çok sağlam değil diyorlardı bilmiyorum.
0
kljgslsdkjsd
(17.05.17)
Tüfek, Mikrop ve Çelik güzel ve düşündürücü bir kitap ancak kitap kimi bilimsel çevrelerce pek tavsiye edilmiyor . Bilginize...
0
minduser
(17.05.17)
benim bu konuda kitap dışında okuma yöntemiyle ilgili bir önerim var, tamam hayvanlardan tanrılara sapiens güzel kitap fakat yine de içindeki bilgileri hap gibi alıp doğrudan kabul etmemek gerek, @kljgslsdkjsd dediği gibi tüfek, mikrop ve çelik de önemli bir kitap fakat bu kitaplara yapılan karşı eleştirileri de okumak daha zengin bir öğrenme yaratır, özellikle bu tarz kitaplarda böyle bir yöntem izlemekte fayda var diye düşünüyorum :)
0
freebird5406_2
(17.05.17)
kaset
(18.05.17)
Tüfek Mikrop ve Çelik, Hayvanlardan Tanrılara Sapiens'ten çok daha yoğun ve güzel bi kitap bence.
0
tepedeki psychedelic adam
(18.05.17)
(3)

Siyasal Düşünceler Tarihi

minduser
Merhaba. İlgi duyduğum Siyasal Düşünceler Tarihi için konuyu genel hatlarıyla anlatan bir kitaba ihtiyaç duyuyorum. Konu hakkında biraz araştırma yaptığımda Aleaddin Şenel'in kitabının ön plana çıktığını gördüm. Söz konusu kitabı önerir misiniz? Konuyla ilgili diğer kitap önerileriniz nelerdir? Ceva
Merhaba. İlgi duyduğum Siyasal Düşünceler Tarihi için konuyu genel hatlarıyla anlatan bir kitaba ihtiyaç duyuyorum. Konu hakkında biraz araştırma yaptığımda Aleaddin Şenel'in kitabının ön plana çıktığını gördüm. Söz konusu kitabı önerir misiniz? Konuyla ilgili diğer kitap önerileriniz nelerdir? Cevaplar için teşekkürler.
0
minduser
(17.05.17)
Larry Arnhart'ın "Platon'dan Rawls'a Siyasi Düşünce Tarihi" diye bir kitabı var. Bence başarılı bir kitap. Yalnız genel hatlarıyla öğretmekten fazlasını yapıyor o yüzden bir giriş kitabı olarak nitelemek yanlış olur herhalde. İyi bir giriş kitabından sonra faydalı olacaktır diye tahmin ediyorum.

Aleaddin Şenel'in kitabı genelde tavsiye edilir okunması için ve iyi yorumlar duydum bugüne kadar ama hiç okumadım. Sanırım öğretici bir kitap ama dediğim gibi okumadığımdan farazi konuşuyorum.
0
dartdevil
(17.05.17)
Mehmet Ali Ağaoğulları'nın ister 6 ciltlik İmge Kitabevi'nden çıkan serisini okuyabilirsin istersen de Sokrates'ten Jakobenlere Batı'da Siyasal Düşünceler isimli editörlüğünü yaptığı kitabı. Aleaddin Şenel'in siyasal düşünceler tarihi ile ilgili olan kitabı ders notlarının derlemesi. Bence bu sebeple doyurucu bir eser değil.
0
protector
(17.05.17)
ayferi göze siyasal düşünceler ve yönetimler.
0
ganbatte
(17.05.17)
(6)

takip edilesi youtube kanalları

turkce konusan uzayli
her tür olabilir, zaman geçirmelik ne önerirsiniz?
her tür olabilir, zaman geçirmelik ne önerirsiniz?
0
turkce konusan uzayli
(10.05.17)
barış özcan
0
orange coffee
(10.05.17)
ilker gümüşoluk'un "apartman sohbetleri" serisi var.
0
orange coffee
(10.05.17)
Zaman gecirmelikten kastin eğlenceli olsun ise

Epic rap battles of history
Dude perfect
Nigahiga şu an aklıma gelenler


Eğitici olarak
Wonder why
Cgp grey
Geography now
Real life lore
Life noggin
Crash course
Ted ve ted-ed
Lemmino

Türk olarak takip ettigim sadece stolk ve yorekok var
0
nundu
(10.05.17)
az video ekliyor ama, en azından birkaç saatini ilgi çekici biçimde doldurur: www.youtube.com
0
protector
(10.05.17)
Primitive Technology
0
tahin pekmez yoğurt
(10.05.17)
ben hep bu barış özcan'ı kim izliyor acaba diyordum. irkildim yemin ediyorum. ekşisözlükte olsa çoktan engelle başlıklarını engelleye basmıştım orange coffee'nin. bazı önyargılarım var sanırım.

kuran talebesi diye bir kanal var, onun meksika sınırı kafa dengi gibi programları verdiği playlistler eğlenceli oluyor. fonda da çalabilir sen çalışırken.
cem yılmazın kendi kanalı var
bi' kafalar vardı hala devam ediyor mu bilmiyorum

bu kadar.
0
mete kudur
(11.05.17)
(2)

Ortaçağ Tarihi Hakkında Kaynak

oradaydik ve simdi buradayiz
Kaynak kitap önerebilecek var mı Türkçe olmak şartıyla. Yüksek lisans bölümlerinde okutulan, üniversitelerde okutulan kitaplar neler? Bana onlar lazım ama dediğim gibi Ortaçağ özelinde olmalı bu eserler.
Kaynak kitap önerebilecek var mı Türkçe olmak şartıyla. Yüksek lisans bölümlerinde okutulan, üniversitelerde okutulan kitaplar neler? Bana onlar lazım ama dediğim gibi Ortaçağ özelinde olmalı bu eserler.
0
oradaydik ve simdi buradayiz
(10.05.17)
Büyük ihtimal incelemişsinizdir ama Umberto Eco'nun dört ciltlik Ortaçağ'ı muazzamdır.
0
aioniotita
(10.05.17)
Marc Bloch Feodal Toplum'u en başa koymak lazım. Sonrasının sırasını söylememekle beraber şunları verebiliriz: Duby Ortaçağ İnsanları ve Kültürü; Le Goff Ortaçağ Batı Uygarlığı; Le Goff Ortaçağ Kahramanları; Pirenne Muhammed ve Charlemagne; Lambert Ortaçağda Dinsel Sapkınlıklar (bunu okumaya daha fırsatım olmadı); ve yukarıda da söylenen Eco'ya +1.

Kontrol edip sadece Türkçe'ye çevrilmiş olanları verdim. Başka aklıma gelmedi.
0
protector
(10.05.17)
(4)

Sol gazetesinin kuzey koreye bakış açısı

Haldamir
http://haber.sol.org.tr/sol-ceviri/pyongyangdan-bakis-kdhcnin-nukleer-programi-kore-yarimadasinda-barisin-garantisidirSol bu haberde ciddi ciddi kuzey koreyi mi savunuyor yoksa sadece amerikan karşılığından dolayı mı böyle yazıyorlar?
haber.sol.org.tr

Sol bu haberde ciddi ciddi kuzey koreyi mi savunuyor yoksa sadece amerikan karşılığından dolayı mı böyle yazıyorlar?
0
Haldamir
(19.04.17)
kuzey kore'yi solcu-sosyalist bir ulke saniyorlar.
0
baldur2
(19.04.17)
Bu arada yazı sol gazetesine ait değil, Kuzey Kore gazetesindeki bir makaleyi çevirerek, tırmanan gerginliğin Kuzey Kore cephesinden nasıl görüldüğünü göstermeye çalışmışlar. Sol gazetesinin Kuzey Kore'ye destek verecek kadar 'tankie'leştiğini sanmıyorum.
0
protector
(19.04.17)
kimi solcular, çoğu vakit hayal aleminde yaşadıklarından olsa gerek, kuzey kore'yi pis emperyalistlere karşı mücadele eden ve halkın iradesini hep ön planda tutan dahası propaganda mağduru harikülade bir ülke sanıyorlar.
benzer durum sol gazetesinde de görülüyor.
0
pangea
(19.04.17)
sol haber tkp (bölünme sonrası kp) yayın organıdır. kp kuzey kore'yi emparyalizme karşı bir cephe olarak görür ve kendi deyimleriyle tüm eksiklerine rağmen destekler.
0
yeraltindan potlar
(19.04.17)
(2)

Başkanlık seçimi çok turlu mu olacak?

chavezding
Fransadaki gibi çok turlu bir seçim mi olacak? Öyle olmayacaksa muhalefet adayı nasıl belirlenecek? muhalefet bir adayda anlaşamazsa ne olacak?
Fransadaki gibi çok turlu bir seçim mi olacak? Öyle olmayacaksa muhalefet adayı nasıl belirlenecek? muhalefet bir adayda anlaşamazsa ne olacak?
0
chavezding
(17.04.17)
Seçim, çoğunluk sağlanamazsa 2 tur oluyor. Muhalefet hiçbir şekilde bir adayda anlaşamaz. Kürt nefreti ve korkusunun sebep olduğu reaksiyonlar (bu seçimden sonra bile görülüyor) bu anlaşmayı tamamen imkansız kılıyor. Eğer Kürt-sol bloğu bir aday çıkarırsa cumhurbaşkanlığı seçimleri gibi olacak. Çıkarmazsa da bu kesimin katılımı düşük olacaktır.
0
protector
(17.04.17)
birinci tur tüm adaylar
ikinci tur; en çok oy alan iki aday

ikinci tur öncesi adaylardan birisi seçime giremezse diğer aday için referandum yapılır.
0
blue eyes white dragon
(17.04.17)
(2)

Sokrates intihar etti?

Cursed Chico
baldıran içip intihar ettiği söyleniyor ama zaten idam edielcek. idam edilirken baldıran zorla mı içiriliyor?İdamını beklemeden gece içtiğini de okudum bir yerde.sukunet içinde içtiği söyleniyor ama baldıran öyle viski gibi değil ki içesin.Bana hep felsefe kahramanı oalrak görmüştü, söylediklerinden
baldıran içip intihar ettiği söyleniyor ama zaten idam edielcek. idam edilirken baldıran zorla mı içiriliyor?

İdamını beklemeden gece içtiğini de okudum bir yerde.

sukunet içinde içtiği söyleniyor ama baldıran öyle viski gibi değil ki içesin.

Bana hep felsefe kahramanı oalrak görmüştü, söylediklerinden vazgeçmedi galileo ve ölüme gitti. Baldıranı içmiş içirilmiş pek bir şey değişemyecek ama bilmek iyi olur.
0
Cursed Chico
(16.04.17)
İdam cezası baldıran zehri içmesi. Ama kendi isteğiyle içiyor. Çünkü öğrencileri arasında siyasi ve maddi açıdan oldukça güçlü isimler var. Kendisini kaçırma teklifi yapıyorlar; ancak o reddediyor. Reddetme sebebi siyasi konumlanışı ile ilgili: polisin dışında birey yoktur.
0
protector
(16.04.17)
Şu kitabın önsözünde konu detaylı anlatılmıştır.
www.iskultur.com.tr
0
oguz altun
(16.04.17)
(3)

aa ankarayı kadıköyü falan hayır diye gösteriyor ama chp

condom kurşunu
manipülasyon var diyor. şimdi bu hayırlarda evete dönmesin ya en azından kılpayı diye sevinseydik.
manipülasyon var diyor. şimdi bu hayırlarda evete dönmesin ya en azından kılpayı diye sevinseydik.
0
condom kurşunu
(16.04.17)
chp'nin her zamanki hali. bişey çıkmayacak zaten. chp iki gün konuşur 3. gün unutur.
0
her name was hexadecimale
(16.04.17)
Oylamayı geçelim, seçimde devlet kaynaklarının kullanımı seçim manipülasyonu, daha doğru bir ifade ile seçim hilesidir. Eğer 2012'den itibaren AB ilerleme raporlarındaki seçim kısımlarını okursanız, Türkiye seçimleri şaibelidir. Oylama esnasında neler olduğu konusunda hiçbir fikrim yok. Onu tespit etmek imkansız.

Bu seçimlerde oylama konusunda soru işaretlerini doğuran, YSK'nın mühürsüz oyların kabul edileceğine ilişkin hukuksuz açıklaması. Ama nereye itiraz edeceksin? Aynı mecralara. Bu sebeple "3. gün" yargı ve medyayı elinde tutan birileri bunları unutturacaktır.

Son olarak sandık ne siyasetin tek mekanı ne de mutlak bir demokrasi mekanıdır. Türk sağının sandık fetişizmi biraz da devlet kaynaklarını kullanım imkanından kaynaklanıyor.

Cevabını söylersek, şaibe zaten genel olarak her seçimde var ama Türkiye'de kimse (chp dahil) umursamıyor. Bu seçimde ise oylamanın içinde büyük bir soru işareti var. Umarım bir şeyler çıkar.
0
protector
(16.04.17)
Kardes muhursuz oylar sayildi deniyor dogruysa bildigin hile. Burda atip tutcagina git yskaya sahip cik.
0
duyurumvar
(16.04.17)
(2)

sciencedirect makale

postmodern rh
2 makaleyi gonderebilirseniz cok sevinirim. http://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S0223523415302798http://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S0223523414009477
2 makaleyi gonderebilirseniz cok sevinirim.

www.sciencedirect.com

www.sciencedirect.com
0
postmodern rh
(16.04.17)
www.sciencedirect.com.sci-hub.io

www.sciencedirect.com.sci-hub.io

sci-hub.io'yu kullanarak daha sonra farklı makaleleri de indirebilirsin.
0
protector
(16.04.17)
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler basond, compumaster, fraise, kibritsuyu, rakicandir
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır.