Giriş
(3)

Sosyalist terminolojiden anlayan arkadaşlar?

fakat
" Kapitalist üretim biçiminden doğan kapitalist mülkiyet biçimi, kapitalist özel mülkiyet, bireyin kendi çalışmasına dayanan özel mülkiyetin ilk aşamasıdır. Ne var ki, kapitalist üretim biçimi bir doğa sürecindeki zorunlulukla kendi olumsuzlamasini yaratır, bu da olumsuzlamanin olumsuzlanmasidir" De
" Kapitalist üretim biçiminden doğan kapitalist mülkiyet biçimi, kapitalist özel mülkiyet, bireyin kendi çalışmasına dayanan özel mülkiyetin ilk aşamasıdır. Ne var ki, kapitalist üretim biçimi bir doğa sürecindeki zorunlulukla kendi olumsuzlamasini yaratır, bu da olumsuzlamanin olumsuzlanmasidir"

Ders çalışıyorum arkadaşlar, burada ikinci cümle kısaca nedir acaba? Not burada kesilmis
0
fakat
(28.12.22)
Olumsuzlamanin olumsuzlanmasi tabirini daha önce duymuştum. Bir şeyi elde etmek için bir şeyi yok etmek diyebiliriz sanki.kapitalizmin yeni bir şey elde etmek için sürekli kendini yok etmesi diyebiliriz
0
olaylar olaylar
(29.12.22)
Olumsuzlamanın olumsuzlanması diyalektik yönteme yani tarihsel süreçlerin çelişkiler ile ilerlediğine işaret eden Hegelyen bir kavram ve Marksizme de oradan geçiyor.

Kontrol ettim, alıntı Capital Vol.1 "so-called primitive accumulation" bölümünün son paragraflarında yer alıyor. Bütün bölüm erken modern dönemden 19.yüzyıla İngiltere'de kapitalist ilişkilerin zor kullanarak nasıl mülksüzleştirdiği üzerine kurulu. Bu çerçevede Marx'ın ima etmek istediği, kapitalizmin bu mülksüzleştirme ve proleterleştirme yoluyla kendi olumsuzlanmasını yani kendisini yıkacak çelişkisini üretmesi durumu. Yani olumsuzlamanın olumsuzlanması ile kast ettiği proleterler.
0
protector
(29.12.22)
"Kapitalist üretim biçimi bir "doğa sürecinde" zorunlu olarak kendi olumsuzlamasını yaratır, yani kendi yıkımını yaratır. Bu olumsuzlamanın olumsuzlanması, yani yıkımının yıkımı, kapitalizmin sona ermesi anlamına gelebilir. Bu ifade, Marx'ın kapitalizmin geçici bir sistem olduğu ve yerini sosyalizm veya komünizm gibi daha adil bir sisteme bırakacağını düşündüğünü gösterir." ChatGPT3
0
tahtakafa
(29.12.22)
(1)

Dünya ekonomisi nereye gidiyor?

avatar is back
Şimdi dönüp bakıyorum da geçmişte para politikaları, başta fed o.ü. merkez bankaları aldıkları kararlarla hep paralel olarak borsalar yükselmiş düşmüş, kripto paralar şahlanmış, 2008 kriziden sonraki hamlelerle konut piyasaları ona göre şekillenmiş. yani 10 yıllık plan içinde hep istenilen tutmuş. p
Şimdi dönüp bakıyorum da geçmişte para politikaları, başta fed o.ü. merkez bankaları aldıkları kararlarla hep paralel olarak borsalar yükselmiş düşmüş, kripto paralar şahlanmış, 2008 kriziden sonraki hamlelerle konut piyasaları ona göre şekillenmiş. yani 10 yıllık plan içinde hep istenilen tutmuş. peki şimdiden 10 yıl sonraki şekillenecek dünya ekonomisi planı nedir?

world economic forum'un 2020'deki the great reset'ini inceledim, kapitalizmin güçlendirilmesi, sürdürülebilirlik vs anlatılıyor, genel hatlarıyla pozitif bir öneri gibi duruyor ama refah açısından bir ilerleme görebildiğimi söyleyemem.

bir de diğer taraftan özellikle 2050 ve sonrasında zenginler ve fakirler arasında inanılmaz bir uçurum olacağı, dünya nüfusunda gereksizler diye bir sınıf oluşacağını söyleyenler daha çoğunlukta.

Çok geniş kapsama yaydım ama genel hatlarıyla bir daha 1970-1990 abd ve avrupasındaki gibi (biraz da 2005-2015 tr'si) bir refahın olduğu dünya görmeyecek miyiz acaba?
0
avatar is back
(26.08.22)
Hızlıca ve basitleştirilmiş bir biçimde düşündüklerimi söyleyeyim.

Öncelikle 70-90 arası ABD, Avrupa ve hatta dünya için refah değil, kriz yılları. 70'ler stagflasyon, 80'ler ise borç krizleri içinde geçiyor. Bahsettiğin refah dönemi 50-70 arasındaki dönem (bkz: Trente Glorieuses) (bkz: Wirtschaftswunder) (bkz: Golden Age of Capitalism).

1970'lerde başlayan "neoklasik" (ya da neoliberal) devrimden itibaren dünya ekonomisi sürekli bir kriz ve artan ekonomik kutuplaşma ile ilerlemekte. 70'ler, sermaye birikimindeki artışla beraber refahın paylaşımının eşitsizleştiği bir dönemin eşiğine işaret ediyor. Özellikle Türkiye örneği için bahsettiğin 21. yüzyılda refahı yaratan şey, "wealth effect" dediğimiz borçluluğun yarattığı bir refah. Sürdürülebilir değil ve sürekli krizlere gebe. Bu etkinin sebebi de 2000'ler boyunca gerçekleşen küresel krizlere ABD ve Batı Avrupa'nın daha fazla finansallaşma, borçlanma ve para basma (ABD özelinde) ile cevap vermeleri ve bu sebeple oluşan küresel likidite bolluğu.

Önümüzdeki 10 yıl için büyük bir dönüşüm beklentim yok. Bunun en önemli sebebi, küresel düzeyde bir alternatifin ortaya konamaması ve refah karşıtı politikaların uygulanmaya devam edilmesi. Bu nedenle, aynı son 40 yıldaki gibi, kısa aralıklarla küresel ve bölgesel düzeyde ekonomik krizler sürekli çıkmaya devam edecek diye düşünüyorum. Bahsettiğin zengin-fakir uçurumu da çoktan gerçekleşmiş durumda. Hatta görece daha ana akım kabul edilebilecek bazı ekonomistler (bkz: Thomas Piketty) için bile günümüzdeki eşitsizlik feodalizmle karşılaştırılıyor.

Elbette refah dışında iklim krizini de yaşamaktayız ve WEF, WB, IMF gibi kurumlarda bu konu özelinde de değişim vaat eden politikalar geliştirilmiyor. Refahtan çok daha hayati meselelerin bizi beklediğini düşünüyorum.

Refahın azalması, sermaye tarafından gereksiz görülen nüfusun artışı, reel gelirlerin düşüşü, istihdamın esnekleşmesi gibi olgular bugün dünyanın pek çok kentinde belirgin ayrımların yaratılmasına olanak sağladılar. Kent içi yoksul ve soylulaştırılmış alanlar arasındaki fark çok açık. İklim krizi ile beraber bu mekansal ayrım çok daha keskinleşecektir.

O zaman uçuk bir spekülasyon ile bitirmek istiyorum. Hemen 10 yılda olmayacağını düşünüyorum ama yakın sayılabilecek gelecekte Mad Max tarzı bir wasteland ile yaşanabilecek kaynak ve refaha sahip kurtarılmış bölgelerin ayrışacağını düşünüyorum. En çok önem verilen ve dünya kaynaklarının aktığı hissedar değerleri (shareholder value) ne iklim krizini ne de giderek artan eşitsizliği çözebilir.
0
protector
(26.08.22)
(4)

Ortaçağ temalı filmler

osuran imam
Dönemin gündelik yaşayışını iyi yansıtan filmler olarak hangileri sayılabilir? İçinde gizem filan da olabilir...
Dönemin gündelik yaşayışını iyi yansıtan filmler olarak hangileri sayılabilir? İçinde gizem filan da olabilir...
0
osuran imam
(05.12.20)
her şey
(05.12.20)
çok film yok ama şöyle bi liste oluşturmuştum zamanında. hepsini de izlemedim bu arada istediğin gibi mi bilmiyorum ama bakarsın işte.

mubi.com
0
tepedeki psychedelic adam
(06.12.20)
- Sergei Eisenstein'ın Ivan the Terrible serisi (www.imdb.com) (www.imdb.com) (www.imdb.com) ve Alexander Nevsky (www.imdb.com)

- Marketa Lazarova (www.imdb.com)

- Becket (www.imdb.com)

- Valley of the Bees (www.imdb.com)

- The Return of Martin Guerre (www.imdb.com)

- The Hour of the Pig (www.imdb.com)
0
protector
(06.12.20)
ran (ve birçok başka kurosawa filmi)
jean d'arc
andrei rublev
Det sjunde inseglet
Matka Joanna od Aniołów
monthy python & the holy grail (komedi)
0
filteria
(06.12.20)
(3)

Varolustaki ilk hareket (kafa acmali duyuru)

deveyi diken adamin ta kendisi
Selam.Once şu videoyu izleyin: https://youtu.be/Av07QiqmsoABir kere video cok eglenceli. İzlemesi cok güzel. Buradaki domino etkisini evren kabul edelim. Sebep, sonuc, etki, tepki falan derken bir devinim var iste. Videodaki tek bir limon hareketi yüzlerce harekete sebep oldu ve sonunda limonatayi d
Selam.

Once şu videoyu izleyin: youtu.be

Bir kere video cok eglenceli. İzlemesi cok güzel. Buradaki domino etkisini evren kabul edelim. Sebep, sonuc, etki, tepki falan derken bir devinim var iste.

Videodaki tek bir limon hareketi yüzlerce harekete sebep oldu ve sonunda limonatayi doldurttu. Yani bir ilk hareket var. Kusursuz bir sisteminiz de olsa, ilk hareket sart. Ve bir de son hareket lazim. Musluğu kapatmak icin.

Simdiiiii,
Evren icin de bir ilk hareket gerekliydiyse eğer, bu ilk hareketi kim verdi? Bigbang ise, o patlama icin de gerekli bir sey bu. Tanri ise, tanrinin bile bir ilkligi olmak zorunda degil mi buna gore?

Ayrica birisi o musluğu kapatmazsa, tukenene kadar açık kalacak. Evrendeki kaynaklar da tukenirse hareketlilik durur mu?

Ozetle, ilk hareket varsa son hareket de olacak mi? Kim yapacak?
0
deveyi diken adamin ta kendisi
(04.12.18)
Videoyu izleyemedim. Fiziğin muhtemelen daha maddi cevapları vardır ve olacaktır. Ancak felsefe üstünden düşünürsek (ki bu şekilde fiziğin de belli başlı periyodlarda bazı ön kabulleri olduğu ve teorik fiziğin atılımları sayesinde bunların yıkıldığını da görebiliriz), bir hareket varsa bu hareketin bir faili olduğunu kabul etmemiz günlük hayatımızın her noktasında, farkında olmasak da, Varlık-merkezli bir kavramsal çerçeve içinden düşündüğümüzü gösterir. Çünkü bu kavramsal çerçeve, özne-yüklem birliği çerçevesinde kurulan bir dilsel arkaplan tarafından yaratılır. Bu şekilde yaratılmış bir dilin içinde yaşarken, eğer dilin, Varlığın ve failin kendisini sorgulamazsan; bütün düşünsel haznen bu minvalde kurulur.

Bu nedenle, bir şeyi sorgulayıp anlamaya çalışırken, kullanılan metodolojiyi ve bunun önkabullerini tartışmak yani tartışmada soyutlama seviyesini yukarıya çekmek çok daha değerli. Elbette bu tartışılan konu için çok büyük bir bilgi birikimini gerektiriyor ama eninde sonunda söylenmeye değer bir şey ancak bu şekilde ortaya çıkıyor. O halde sorduğun sorunun, fail dışında hareket eden saf akış (elbette fizikte hangi kavramları kullanıyorlar bilmiyorum. Ancak tanrısız evren tasavvurunun izinden gittiklerine göre, bu çerçevede bir kavramsal hazneleri kesin vardır) üstüne ontolojik ve epistemolojik bir anlamda kurulması ve cevaplanması gerek gibi geliyor.
0
protector
(04.12.18)
İlk hareketin gerekliliği fikri, bizim zaman boyutundan bağımsız düşünemememizin bir sebebi. Uzay-zaman düzleminde yaşıyoruz ve bunun içine -düşünce olarak bile- sıkışmış durumdayız. Bu sebeple her şeyi sebep-sonuç ilişkisi ile açıklama eğilimindeyiz. Son domino taşı, bir önceki domino taşı sayesinde devrildi. Ondan önceki de aynı şekilde, ondan önceki de... Hayatımız boyunca hep bu zinciri tecrübe ediyoruz ve ilk domino taşına geldiğimizde de bunun öncesi olması gerek diye düşünüyoruz.

Ancak uzay - zaman düzleminin bigbang ile oluştuğunu göz önünde bulundurursak ki günümüz bilimi de bunu söylüyor, bu zinciri ancak bigbang sonrası için kurmanın mantıklı olduğu sonucuna varırız. Yani, bigbang öncesinde zaman diye bir boyut yoktu ki sebep-sonuç ilişkisi kuralım.

Tanrı kavramı da aynı şekilde açıklanabilir. Zamandan bağımsız bir varlığın ilki, öncesi neydi sorusu mantık açısından doğru bir soru değil. Çünkü öncesi ve sonrası diye bahsedilebilecek bir boyut yok ortada.
0
estranged
(04.12.18)
eksisozluk.com
Geşmişte yazmıştım bunu
0
bos gezenin bos ustasi
(04.12.18)
(10)

Savaşçı Vikinglerin torunları nasıl bu kadar naifleşti?

gezegen olan pluton
Ben anlamıyorum, zamanında biz Türkler kadar savaşçı milletler olan Danimarka, İsveç, Norveç gibi ülkelerin insanları şimdi olabildiğince sakin, naif. O genler nereye gitti, bizde neden olmadı bu sakinlik?
Ben anlamıyorum, zamanında biz Türkler kadar savaşçı milletler olan Danimarka, İsveç, Norveç gibi ülkelerin insanları şimdi olabildiğince sakin, naif. O genler nereye gitti, bizde neden olmadı bu sakinlik?
0
gezegen olan pluton
(16.11.18)
Çünkü bunun genle hiçbir ilgisi yok, bu çok açık değil mi ki. Yaşam koşulları (doğa-insan ilişkisi) ve sosyo-politik yapılar (insan-insan) sebebiyle belli bir savaşçılık kültürü ediniliyor. Bunlar değişince, o da değişiyor ya da yok oluyor. Türkiye'deki savaşçılık ile göçebe toplumlardaki savaşçılığın da yakından uzaktan hiçbir benzerliği yok. Modern savaşçı ve ilkel savaşçı üzerine yüzlerce sayfa yazılacak kadar büyük sosyal ve kültürel farklar var (giriş için bir kaynak, alandaki en ünlü metinlerden: Pierre Clastres - Vahşi Savaçının Mutsuzluğu). Türkiye neden İskandinavya'dakiler kadar "naifleşmedi" diyorsan da, onu Türkiye'de şu an hakim olan sosyo-politik yapılar üstünden hiç zorlanmadan cevaplarsın.
0
protector
(16.11.18)
bence naiflikten ziyade medeniyet. medeni olmaları naiflik/sakinlik olarak değerlendirilmemeli. şu düşüncen bile (bkz: türklerin kibar insanı ezme huyu) başlığını ve tespitin oğruluyor.

ortadoğu halkları ve müslümanlar medeniyete yatkın değiller. iskandinavlar zamanında savaşçılarmış, şimdi de medeniyetin beşiği. güzel bir evrilme. bu, şu anda savaşamayacakları anlamına gelmiyor. artık savaş kılıçla baltayla da olmuyor.
0
mahone
(16.11.18)
hacı sen bi norveç'li ile iş yap da bak bakalım ne kadar naifler...
0
dedim dedim de kime dedim
(16.11.18)
iskandinav ülkeleri, dogrudan ikinci dünya savasina girmedi ise de, bazen açıktan bazen el altından nazileri desteklediler. şu anda da, iskandinav ülkeleri, sadece balık satmiyor dünyaya, silah satiyor, denizden petrol cikartiyor, kutuplarda hayvan katlediyor.
0
proteus
(16.11.18)
2. Dünya savaşında Norveç, İsveç, Danimarka, Finlandiya'nın (Her ne kadar viking olmasa da) halleri içler acısı idi, aslında savaşçılar ama göstermiyorlar, tezi burada çürür.
0
🌸gezegen olan pluton
(16.11.18)
Biraz gecmise gidelim, 1939 rus fin savasi, meshur kis savasi diye gecer. Finliler yenilmis ama rusyanin burnundan getirmistir. Molotof kokteylini icat edip tanklara atmislardir.

Savasa gelince savasiyorlar da got kadar ulke bunlar sonucta, her iskandinav 10 adam gucunde olsa yine bisey etmiyor.
Viking zamani bu kadar kalabalik ulkeler yokmus demekki. Varsa da su anki ordu kavrami yoktu, cunku ordu besleyecek lojistik kavrami yoktu. Savaslar ufak ufak yapiliyordu.
0
acemi
(16.11.18)
Şu geziye çıkan öğrencileri öldüren eleman Norveçli değil miydi? Denk gelirsen baya psikopatı ırkçısı, bu tip fikirlerini fiiliyata dökeni var, uzaktan güzel temiz insanlar gibiler de o kadar da değiller sanki.
0
angelus
(16.11.18)
genle falan degil kulturle ilgili. kultur de nehir gibidir kendi degisir, gittigi yeri de degistirir.

vikinglere, antik misirlilara kadar gitmeye gerek yok. ingilizlerin isgal edip manda haline cevirmedigi yer yok.
i.redd.it

ama adamlar simdi got kadar bir adaya tikilip kalmis durumdalar. oyleki brexit ile birlikte avrupayada bagli olmak istemiyorlar.

ayni sekilde 500-600 yil once guney amerikayi kolesi haline getiren portekizliler ve ispanyollar ayni kulture ve kafa yapisina sahip degiller.
0
rm
(17.11.18)
Aslinda vikingler doneminde kendi icinde demokratik sayilabilecek bir yapilari varmis, yagmaya gittikleri yerde kadinlara tecavuz ederken kendi kadinlarina buyuk onem vermisler, neredeyse esit saymislar. Hristiyanligin etkisiyle savasci yönleri torpulenmis.

Gecenlerde bir film izledim mesela. 2. Dunya savasinda almanlar tanklarla danimarkaya girerken karsilarina bisikletli birliklerle cikiyorlar. O kadar uzaklasmislar savastan.

Su anda ise ulkelerindeki ekonomik ve sosyal rahatliktan kaynakli olarak sakinler rahatlar. Mucadele edecekleri bir durum yok.

Bu arada Finlilerle ilgili örnekler verilmis de finlilerim vikinglerle ilgisi yok.
0
havada bulut
(17.11.18)
binlerce yılda geliştiler.
0
babilbaligi
(17.11.18)
(4)

ingiliz kraliyet ailesi nasıl değişiyor

iddaaci
yani sormak istediğim şu: şimdiki kraliçe ile ilk ingiliz kralı aynı soydan mı? osmanlılar gibi bir durum mu var yoksa aile değişiyor mu? değişiyorsa neye göre değişiyor?
yani sormak istediğim şu: şimdiki kraliçe ile ilk ingiliz kralı aynı soydan mı? osmanlılar gibi bir durum mu var yoksa aile değişiyor mu? değişiyorsa neye göre değişiyor?
0
iddaaci
(29.10.18)
Hayır değil. Şu anki hanedan windsor hanedanı. Taht oyunları dönüyor işte dizilerdeki gibi. Bir sürü hanedan evlilik olsun entrika olsun tahtta söz sahibi olmaya çalışmış.
0
denizgonen
(29.10.18)
osmanlı gibi değil, hanedanlar değişmiş hep. 1910'dan beri bugünkü hanedan var mesela. evlenilen kadınların da osmanlıdaki gibi değil de soylu olmalarına dikkat edilmiş genelde.
0
tabirimekruh
(29.10.18)
Britanya'da kraliyet ailesi savaşlar, soyluların ittifak arayışları ya da çocuk bırakmadan ölen kraliçeler gibi sebeplerden bolca değişti. Şu anki ailenin kökenleri Hanover hanedanı. Bunlar da Britanya tahtına, son Stuart kraliçesi Anne çocuksuz ölünce geçti (18.yy'da). Kraliçe Victoria'nın eşi sebebiyle 19.yy'da isimleri Saxe-Coburg-Gotha oldu. Bundan sonra 1. Dünya Savaşı sırasında, Almanya karşıtlığı sebebiyle, isimleri Windsor oldu. Son olarak da, 2. Elizabeth'in eşi sebebiyle Mountbatten-Windsor oldular.
0
protector
(29.10.18)
hanedanlar değişiyor ama sonuçta hepsi akraba ve birbirlerinin soyundan geliyor. hanedan değişmesinin sebebi kralın kızından olan çocuğun tahta geçmesi, yani osmanlı selçuklu karamanlı gibi farklı değil.
0
dafuq
(29.10.18)
(4)

Korsanlar ve korsanlık tarihine dair kitap

kaledekiyalnizlik
Önerileri olan varsa buyursun. Uzun süredir araştırma yapıyorum ama Türkçeye çevrilmiş pek bir şey bulamadım.
Önerileri olan varsa buyursun. Uzun süredir araştırma yapıyorum ama Türkçeye çevrilmiş pek bir şey bulamadım.
0
kaledekiyalnizlik
(29.09.18)
Abdullah ziya Kozanoğlu' nun turk korsanları,kizil kadirga ve sencivanoglu adlarinda bir çok öğesi gerceklere dayanan 3 muhtesem romani var. Halikarnas balikcisi' nin da böyle bir kac romani var.
0
a summer day
(29.09.18)
Büyülü gerçeklik roman olarak ihsan oktay anar'ın amat'ı var.
0
gezegen olan pluton
(29.09.18)
Akdeniz korsanları üstüne çalışan bir tarihçi vardı Emrah Safa Gürkan. Ancak baktım da korsanlık hakkındaki yazıları Türkçe değil. Ama istersen ona da sorabilirsin twitter'dan, belki cevap yazar: twitter.com
0
protector
(29.09.18)
Nassau'da korsan müzesi var, söz oraya gidip size bildireceğim. Benden haber bekleyin.
0
burka
(29.09.18)
(5)

Dostoyevski hakkında bi soru

everythingok
Suç ve ceza'yı okuduğum günden beri hastasıyım onun. sonrasında ezilenler'i okuyup adeta orada kendimi buldum. hani bazen bir yazarı okuduktan sonra kendinizi dış dünyadan soyutlayıp onunla yaşarsınız ya, heh işte öyle. eserlerini tam okumak zaten ilk kural olmakla beraber sizce daha fazla ne yapabi
Suç ve ceza'yı okuduğum günden beri hastasıyım onun. sonrasında ezilenler'i okuyup adeta orada kendimi buldum. hani bazen bir yazarı okuduktan sonra kendinizi dış dünyadan soyutlayıp onunla yaşarsınız ya, heh işte öyle.

eserlerini tam okumak zaten ilk kural olmakla beraber sizce daha fazla ne yapabilirim? nasıl onu daha iyi anlayabilirim, nasıl dostoyevski alanında uzmanlaşabilirim?

ah raskolnikov ahh...
0
everythingok
(27.09.18)
Joseph Frank'ın Dostoevsky: A Writer in His Time diye kitabı var, belki işine yarar.
0
acetaminophen
(27.09.18)
Çok bilgim yok ama, kendi okuduklarımdam Dostoyevski üstüne eserler önerebilirim. Hepsinin Türkçesi de mevcutmuş, ne güzel. Ne kadar ağır gelir ve ne kadar sorunlarınla ilgilidir bilemiyorum.

Vladimir Nabokov - Rus Edebiyatı Dersleri
Mikhail Bakhtin - Dostoyevski Poetikasının Sorunları (linguistik ve göstergebilim bilgisi gerektiriyor)
Marshall Berman - Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor (içinde Dostoyevski ve Rus Edebiyatı bölümü var, ben bununla başlamanı öneririm çünkü güzel ve anlaşılır bir toplumsal analize sahip bu konuda)
Walter Kaufmann - Dostoyevski'den Sartre'a Varoluşçuluk (varoluşçuluğun hep görece daha basit olduğunu düşündüğümden, bence bu da rahatça okunabilir) (UYARI: şimdi baktım Türkçe çevirisi kısaltılmış, İngilizce okumanı tavsiye ederim)
0
protector
(27.09.18)
Zweig 'ın 3 Büyük Usta isimli bir biyografi kitabı var. Balzac, Dickens ve Dostoyevski üzerine. Yaklaşık 150 sayfada Dostoyevski hakkında çok güzel bilgi veriyor.
0
maskeli balonun maskesizi
(27.09.18)
andre gide'nin de bir incelemesi var.
0
tabudeviren
(27.09.18)
henüz okumadığım ama okumadığı çok istediğim kitaplar, günlükleri www.idefix.com
0
euteamo
(27.09.18)
(5)

turkiye ekonomik krizi yeni mi basliyor?

Leonardo~Da~Vinci
devlet ve ozel bankalarimiz disaridan 2010'da 175 milyar dolar borc almis. bu yilin ilk ceyreginde de bu borc 375 miyar dolar ve 125 milyar dolar odemeleri gerekiyormus(anladigim kadariyla). https://www.barrons.com/articles/turkeys-crisis-was-years-in-the-making-1534368124yani kriz geliyorum diyormu
devlet ve ozel bankalarimiz disaridan 2010'da 175 milyar dolar borc almis. bu yilin ilk ceyreginde de bu borc 375 miyar dolar ve 125 milyar dolar odemeleri gerekiyormus(anladigim kadariyla). www.barrons.com

yani kriz geliyorum diyormus. aslinda makale cok guzel anlatiyor ama ben tam baglayamadim.

buyuyen ekonomimiz hep borc ile mi buyudu?

siyasi sebeplerden dolayi turkiye kapitaller icin yatirim rotasinda degil.

enerji ihtiyaci artmis, dolar artmis. zamlar mi gelecek?

millet altina abanmis, tl degeri dusmus.

biri bana bunlari anlatabilir mi? bir de su grafikler var. ilki ulkeye giren cikan para, ikincisi? bunlardan ne anlamaliyim?

gunah kecisi abd degil. ruslara yanasiyoruz ama onlarda da bizim ekonomiyi iyilestirecek kadar para yok.

ve bundan sonra ne olacak? yillarca surer mi? daha yeni mi basliyoruz?
0
Leonardo~Da~Vinci
(16.08.18)
''devlet ve ozel bankalarimiz disaridan 2010'da 175 milyar dolar borc almis.''

sorunu bunun üzerine kurmuşsun. iyi güzel ama bana borçsuz bir ülke söyleyebilir misin ( çin sayılmaz)

Şirketler bile çoğu cari hesapla çalışır. Hiç bir zümreye ait bir düşünme yapım yok ama saflığa dayanamıyorum.


Soruna cevap: hiç bir şey olmayacak. Gerçekten Allah'ın izniyle bu ortamdan çıkacağız.
0
binder dandet
(16.08.18)
Anlatması uzun sürer. Sen şunu seyret.

www.youtube.com
0
oguz altun
(16.08.18)
Evet yeni basliyor. Yani yeni baslamiyor da su anda agir cekim, ortalarina yaklasiyoruz (bir kac senedir).

"hic bir sey olmayacak" nedir yahu, olan oldu zaten turk lirasi son 2 senede %90 civarinda deger kaybetti daha ne olsun? Bunun geri donusu var mi? Yok.

Krediyle buyumekte sorun yok normalde. Onemli olan bu krediyi cevirebilecek verimli islere yatirim yapmak.

Mesela sen 50 bin lira kredi cekiyorsun is kurmak icin, bu cektigin kredi sayesinde vadesi dolana kadar faizi + 50 bin kazanip uzerine kar edebileceksen dogru bir sekilde kredi kullanmissin demektir. Bizim yabancilar yield kovalarken sifir faiz ortaminda EM ekonomilerine dagittigi paralarla biz verimli yatirimlar yapmadik. Oyle bir vizyonumuz yoktu.

Bu dunyada 40 yilda bir olacak bir firsatti, kuresel krizler sonrasi risk istahinin bu kadar artip EM ekonomilerinin paraya boguldugu bir donemi bizim yonetim islerin normal isleyisi sandi "eskiler nasil yapamiyormus ya cok kolaymis ulke yonetmek her yerden para akiyor" rehavetine kapildilar. Tecrubesizlik iste. Eskiden 100 milyar dolarlik para girisi "eh islerin normal isleyisi" diye karsilanirken bugun "Katar bize 15 milyar dolar yatirim yapacakmis" diye gazeteler boy boy haber yapiyor. Cunku o donemler (bir dahaki global krize kadar) bitti, riskli EM ulkelerine yapilacak yatirimlar sınırlı artik. Simdi yonetim sinavdan 1 gun once akli basina gelmis ogrenci gibi TL nin çöktüğü gun cikmis 100 gunluk planda katma degerli yatirim goygoyu yapiyor. Akilli olsaydik son 10-15 senelik bollukta endustri devrimini yakalamis fabrikalarimiz, Turkiye'de kalmak icin can atan egitimli zihinlerimiz, Dunya'da isim yapmaya baslamis markalarimiz olurdu, kendimizi cok rahat cevirirdik. Onun yerine sittiriboktan konut projelerimiz var o kadar. Iki kurus deger ureten her seyimizi de sattik. Doktora tezini son hafta sifirdan yetistirmek ne kadar gercekciyse, Turkiye'nin bu kadar battigi bir donemde OVP falan ile "guzel gunler gorecegiz" gazi almak o kadar gercekcidir.

Olacagi geciktiriyoruz sadece, gemi su alali cok oldu. "Bir sey olmaz" algisi medyanin krizi anlatamamasindan ileri geliyor. Butun yatirimi ve dahi gelecek calisma hayatindaki ederi 2 senede %90 çöp olmus kisiler bu sebeple hala gelecek zamanli kiplerde "bir sey olmayacak" gibi cumleler kurabiliyorlar.

Olan coktan oldu, kimisi farkinda, kimisi degil. Arkasi da gelecek. Su anda butun borsa varliklarimizin degeri doviz bazda 2008 krizi seviyesinde. Yani son 10 yilimiz kayip. TL reel degeri gecen hafta bir ara 1994 krizi seviyesine dustu. Oyle diyeyim. Hala "bir sey olmayacak" kafasini bu sebeple anlamak guc. Medya haber olarak veremeyince, televizyonda goremeyince anlamiyor bazisi.

Ortadogu batagina giderek daha derin bir sekilde saplaniyoruz. Iki adim komsumuzda AB ulkelerinde asgari ucretlinin bir maasiyla erisebilecegi seyler icin bizim 1 koca sene calismamiz gerekiyor. Cok fena bir durum. Senin egitimli insaninin 10 saatlik emegi, elin vasifsiz elemaninin 1 saatlik emegine denk. Daha ne olsun?
0
robokot
(16.08.18)
Biri borçsuz bir ülke söyleyebilir misin demiş, onun üstünden savunmaya geçmiş :) (ben de saflığa hiç dayanamam) Zaten borcun ve finansal işlemlerin kapitalizmin işleyişinin temel mekanizması haline geldiği neoliberal dönemde (aşağı yukarı 70lerin başından itibaren) bütün ülkeler borç ile büyüyor. Bu yüzden, abd ve çin dahil, her ülke ve bölgede aşağı yukarı 10-20 yıl arasında (bazen daha sık) bir ekonomik kriz patlıyor.

Ekonomimiz sadece borç ile büyümedi. Kendine özgü bir yol da izlemedi. Bazı ana akım ekonomistlerin iddia ettiklerinin aksine, kapitalizmden hiç sapmadı. Tam tersine, 90lar sonrası kapitalizmin aldığı yeni biçime tamamen entegre oldu: şehir içi rant ile kapitalin değerlendirilmesi ve ev sahipliğinin konut biçiminde ranta dönüştürülmesi. Bu mesele, en geniş anlamda, David Harvey tarafından bolca işleniyor. Onu, onun kaynakçalarını ve ona verilen referansları google scholar'dan karıştırıp genel teorik bilgiyi edinebilirsin.

Türkiye de GYO'ların kuruluşu, mortgage'in yaratılması, kentsel dönüşümün tanıtımı, büyük (çılgın) projelerin yapımı (stadlar, havaalanları, köprüler, gökdelenler vb.) vb. gibi yöntemlerle kapitalizmin bu yeni biçimine ayak uydurmuştu. Kemal Derviş ile AKP arasında doğrudan bir bağlantı ve süreklilik var. İşte bu anlamda sadece borçla büyüdü diyemiyoruz. Ancak söz konusu yatırımlar hep özel sektör borçlanması ve bu borçlanmaya verilen hazine garantisi sebebiyle doğrudan halkı ve ekonominin bütününü ilgilendiriyor. Türkiye'de söz konusu süreci anlayabilmen için Ali Rıza Güngen, Ümit Akçay, Özlem Çelik ve Elif Karaçimen'e bakmanı öneririm.

Bu neoliberal birikim modelinde, yine ana akım bazı iktisatçıların ve siyasilerin söylediği gibi, siyasi otoriterleşme yüzünden yatırım yapılmaması söz konusu değil. Kapitalizmin demokratikleşmeyle hiçbir bağı olmadığı ve tam tersini çoğu zaman tercih ettiği bolca tartışıldı (en ünlü isimler için: faşizmle bağlantı konusunda Nicos Poulantzas ve frankfurt okulunun çalışmaları ve güncel otoriterlik konusunda Ian Bruff ve Mark Neocleous. Hatta marksizmin dışından Foucaultcu postyapısalcılar bile bu konuda örnek verilebilir. Bu durum özellikle Latin Amerika krizleri çerçevesinde de bolca tartışıldı ama ben o literatüre hakim değilim). Zaten Türkiye'ye yabancı yatırımın azalması da politik otoriterleşmeden farklı sebeplerden kaynaklanıyor. Ki yabancı yatırım, borçlu ülkeler için borcu çevirmek için gerekli kredi ve döviz anlamına geliyor. İşte neoliberal birikim modelinde krizler, borcu çevirmenin aşırı masraflı hale gelmesi, uluslararası sermayenin (dövizin) merkez ülkelere geri çekilmesi (FED'in faiz oranları üstünde yaptığı değişiklikler bu yüzden önemli) ve dünyada genel bir likidite sorununun baş göstermesi sonucu oluşuyor. Bunlar da dünyanın her yerinde sürekli patlak veriyor. Sırf Türkiye'nin 1989'da sermaye hareketlerini serbestleştirmesiyle neoliberalizme tam anlamıyla geçiş yapabildiğini söylersek; 1994, 1999, 2000, 2001 ve 2008'de kriz yaşadığını hatırlatmamız lazım. Benzer sıklık diğer ülkelerde de var.

Sorularına az çok, bildiğim kadarıyla cevap vermeye çalıştım. Şimdi iki grafiğe geçersek, ikincisi cari açığın GDP'nin yüzde kaçı olduğunu gösteriyor. İlki ise söz konusu cari açığın kapatılması için hangi kaynakların kullanıldığını gösteriyor. İlkine dikkatli bakarsan, mavinin iki tonunun fazlalığının gösterdiği gibi, cari açık borçla kapatılıyor. Eğer borçlanma gittikçe maliyetli hale gelirse ve hazine bonolarının faizi artarsa, cari açığın durduralamayacak biçimde artacağının altını çiziyor.
0
protector
(17.08.18)
cari açık, cari açık!
hep bu cari açık yüzünden oluyor...
0
pangea
(17.08.18)
(11)

Şunlar olursa dolar kaç olur sizce?

lenin benim amcam olur
*Pastorun salınması. *Katar'ın 15 milyar ateşlemesi. *Faiz artırımı.
*Pastorun salınması.

*Katar'ın 15 milyar ateşlemesi.

*Faiz artırımı.
0
lenin benim amcam olur
(15.08.18)
Bunlar oldu zaten, bi rahip bırakılmadı o da bırakılır yakında.
0
angelus
(15.08.18)
1.86
0
bellbane
(15.08.18)
katar 15 milyar ateşlicem demiş sadece. reelde bir şey yok.

faiz artırımı oldu mu ya
0
🌸lenin benim amcam olur
(15.08.18)
gösterge faizi yükseldi: www.bloomberght.com . Sorunun cevabını bilmiyorum, ama ekonomik problemlerin sadece siyasi otoriterleşme ve abd ile ilgili sorunlardan kaynaklanmadığı açık.
0
protector
(15.08.18)
Umarım dolar dünyadan silinir ve sorunun cevabı 0 olur.
0
binder dandet
(15.08.18)
4,5- 5 lira arasi gider gelir.
0
Leonardo~Da~Vinci
(15.08.18)
Özet: Bunlar belki biraz frenleyebilir, fakat gidişatı tam tersine çevirmez diye düşünüyorum. Şu noktada hâlâ aynı yolun yolcusuyuz. Önceki olaylar yükselterek dalgalandırdı, şu olaylar düşürerek tersine dalgalandırıyor.

Oysa ekonomik göstergeler hâlâ muhteşem değil. O yüzden kısa vadede düşüş biraz daha sürer, fakat radikal bir üretim ve tasarruf ekonomisine dönüşmezsek(ki şu noktada imkânsız görünüyor) bir süre sonra ekonomi eski kötü seyrine döner. Zaten mazota 58 kuruş zam gelmişti. Bir çok mala da hali hazırda (ama az ama çok) zamlar geldi.

Faizlerin daha da artmasını(çünkü piyasada enflasyon 30'un üzerinde hissediliyor ve faiz sadece %28) dolayısıyla enflasyonun da biraz frenlenmesini sağlamaları şart ki orta vadede 5'lerde seyredebilsin.

Şu noktada hükümet anca iç talebi düşürücü taksit sınırlandırmaları vs. getirdi ki bu da daha önce gazladıkları ekonomide vites düşürmek demek. Talep düşürücü önlemleri artırıp, tüketim gazına basmaya devam ederlerse motoru da boğarlar.

Umarım yazdıklarım karışık gelmemiştir.
0
idexo
(15.08.18)
Yarin 5,5 test edilecek,kirilirsa eski yerine gelir.cuma aksam uzun tatil basliyor denebilir faize yonelen cok olacak.5 in altina gelme ihtimali yuksek.kisaca dalgalanmada gaza gelip 7 ye yakin alim yapan arkadaslara gecmis olsun gibi.birde dolar 10 tl olacak diyenler vardi,umarim kendileride inanip alim yapmamislardir.
0
duptıs
(15.08.18)
uzun vadede değil de günü kurtaracak şeyler bunlar.
0
gezegen olan pluton
(15.08.18)
Beş on.
0
[GODDARD]
(15.08.18)
4.5
0
imelih
(16.08.18)
(7)

turkiye neden boyle?

Leonardo~Da~Vinci
hollanda krizinde portakal sikilmasi ve 40 tane hollanda ineginin sinirdisi edilmesi; simdi de abd krizinde dolarla sumuk temizlenmesi, dolarin yakilmasi, iphone kirilmasi... vekiller dahi bunu yapabiliyor. bu amatorluk neden?samsung alin diyorlar, vestel alin. samsungu disaridan rus rublesi ile ith
hollanda krizinde portakal sikilmasi ve 40 tane hollanda ineginin sinirdisi edilmesi; simdi de abd krizinde dolarla sumuk temizlenmesi, dolarin yakilmasi, iphone kirilmasi... vekiller dahi bunu yapabiliyor. bu amatorluk neden?

samsung alin diyorlar, vestel alin. samsungu disaridan rus rublesi ile ithal etmiyoruz ki, dolarla aliyoruz. ayrica abd'nin turkiye'ye elektronik ihraci o kadar da aham saham degil, cerez yani. ayrica su marka telefon alin denilen telefonlarin cipleri, isletim sistemleri abd mali.

sorum su: bu insanlar neden gazla calisiyor? protesto haklarina saygim var ama insan biraz daha akla yatkin protestolar yapar. her ulkede var midir boyle tipler?
0
Leonardo~Da~Vinci
(15.08.18)
köyden kente hızlı göç ve insanların kendini hala köyde zannetmesi der susarım.
0
binder dandet
(15.08.18)
tek kelime ile cehalet.
0
lazpalle
(15.08.18)
Dünyanın her yerinde böyle komik tepkiler var. Özellikle eğitimin oldukça düşük olduğu ve insanların liselerden ve kahvehane muhabbetlerinden siyasi, tarihi ve sosyal görüşlerini şekillendirdikleri ülkelerde. Böyle komik açıklamaları ve tepkileri mesela abd örneğinin içinden o kadar çok gördüm ki. Yani aynı gerçek dışı korkular (komplo teorileri), garip protestolar, akılsız insanlar ve yalan yanlış bilgilerle sosyo-politik görüş oluşturmalar her ülkede var.

Ben bunun köy-kent karşıtlığıyla ilgili olduğunu düşünmüyorum. Eğitim süresindeki öğretmeni, üniversitedeki hocası, aile büyükleri ve kamusal alandaki aktörleri (gazeteciler ve konuşmacıları - en basitinden, günümüzü geçtim, 2001 krizi için bile kamusal alanda herkes yok anayasa kitapçığı, yok yazarkasa fırlatıldı ondan oldu diye konuşuyorlar mesela, bir nesil binlerce benzer çarpıtmalarla büyüyor ve araştırma isteği olmadığı için de bu çarpıtmalar yıllar içinde 'gerçeğe' dönüşüyor) böyle olunca, bu tiplerin nasıl yaratılmamasını beklersin ki?

Bir iki örnek vereyim, bu kişilerin işlevleri üstüne: böyle itaatkar ve 'örnek' bir vatandaş oluyorlar; böyle dolar kuru üstünden köprülere, hastanelere ve otoyollara verilmiş hazine garantisi yerine milletin 1-2 binlik dolarına, iphonuna saldırıp asıl meseleyi ıskalıyorlar ve zaten böyle sorunun dış güçler, güvencesiz göçmenler ve suçlular olduğun sanıp asıl noktayı (kapitalizmin neoliberal formu, eksik istihdam, güvencesizlik, finansallaşma, borçlandırma, krizin neoliberalizm içindeki sıradanlığı) kaçırıyorlar. Kendilerinin devlet mantığı açısından işlevleri çok büyük.
0
protector
(15.08.18)
Birden fazla nedeni var bence. İlk neden, insanların bu eylemleri yaparken milliyetçilikten öte ilgi ve dikkat çekmek gayretinde olması. Biliyoruz ki insanoğlu ego sahibi bir canlıdır. Bir şekilde kalabalıklar içinde kendini göstermek, ön plana çıkarmak ister. Dünyaca ünlü bir ressam bu ihtiyacını, şaheser bir tablo yaparak tatmin edebilir. Ya da birikim sahibi insan, kitap yazarak kendini kalabalıkların beğenisine sunabilir.

Biz Türkiye'de yaşıyoruz. Bilim ya da sanat konusu burada toplumun genelinin ilgisini çekmez. Ama bir şekilde kendimizi göstermek zorundayız. Görünür olmak için hem kolay hem de topluma hitap eden şeyleri tercih ediyoruz. Yapılan şeyin ne kadar salakça, mide bulandıracak kadar ahmakça olması burada hedefe ulaşma yolunda artı bir durum.

İkinci sebep yaranma beklentisi. Kendinden güçlü gördüğün otoriteye yakınlığını ispat edip kabul edilme umudu, bu tür eylemlere itiyor insancıkları. Davaya sahip çıktım, onun önemli neferlerinden biri oldum düşüncesi hasıl oluyor. Böylelikle bir yerlerden menfaat elde etme düşüncesi de olabilir bu insanların kafalarında.

Bir diğer neden, ülke medyasının ilgisini çekmesi. Gazeteler ve haber siteleri bu tür olayları hiç kaçırmıyor ve muhakkak haberleştiriyorlar. Bu adamlar, kendi çektikleri görüntüleri sosyal medyada filan paylaşıyorlar. Medya bu görüntüleri derhal kitlelere yayma eğiliminde. Bunun nedenini çok düşünüyorum. Neden haber oluyor bu garip eylemler acaba? İzleyenlerden de haz duyan mı var? Belki vardır ama ben gördükçe bunları, acayip umutsuzluğa düşüyorum. Eminönü'ndeki baklava izdihamını izlerken hissettiğime benzer duygular hissediyorum.
0
puyule
(15.08.18)
köyluluk +1
0
hot potato
(15.08.18)
bizim insanımız numunelik. liverpool'un futbolcu koridorunda this is anfield yazar. burası da survivor, burada her şey gerçek. burada olmaz denilen işler olur. üçüncü sayfa haberleri bile öyle tuhaftır ki, gulsem mi, ağlasam mı bilemezsin.
0
Neill
(15.08.18)
egitimsizlik, bilgiye bilime felsefeye kisaca beyin kullanimina onem verilmemesi hatta kotu karsilanmasi.
0
cedex
(15.08.18)
(6)

Hıristiyanlık ve Yahudiliğin İslam'a bakışı nedir?

amortisman
İslam'ın diğer İbrahimî dinlere yönelik "resmi" bir söylemi var, biliyorsunuz, Musa ve İsa'yı peygamber kabul etmekle beraber İncil ve Tevrat'ın zaman içinde kötü niyetli insanlar tarafından değiştirildiğini, bu yüzden bu iki dinin bu gün "hak dini" olmadığını ve tüm gayrimüslimler gibi hıristiyan v
İslam'ın diğer İbrahimî dinlere yönelik "resmi" bir söylemi var, biliyorsunuz, Musa ve İsa'yı peygamber kabul etmekle beraber İncil ve Tevrat'ın zaman içinde kötü niyetli insanlar tarafından değiştirildiğini, bu yüzden bu iki dinin bu gün "hak dini" olmadığını ve tüm gayrimüslimler gibi hıristiyan ve yahudilerin de ölünce sonsuza dek cehennemde cezalandırılacağını söylüyor.

Hıristiyan ve Yahudiler İslam için neler söylüyor? Muhammed'e yaklaşımları nasıl, Kuran hakkında ne düşünüyorlar? Bir kaç cümle ile özetleyebilecek olan var mı?

Teşekkür ederim.
0
amortisman
(11.08.18)
Hz Muhammed cevresindeki bir yahudi din adamiyla gorusuyordu o yazdirdi diyen var. Ona kotu cinler yazdirdi diyenler var. Yahudilerin cogu zaten bizden degilse bana ne kafasinda. Bana gore İslam'in yanlis olup Hristiyanlik ve Yahudiligin dogru olma ihtimali 0.
0
000000
(11.08.18)
“Christianity has no official view on Mohammed or the Quran, nor could it because Mohammed and the Quran came about hundreds of years after Christianity.

Christians do have opinions though. To most Christians, Mohammad is no different than any other non-christian who started a religion. They are false prophets and their revelation was a lie from Satan, a delusion, or non-existent.”

özetle hristiyan olmayan diğer tüm peygamberler için ne ise o.
0
cedex
(11.08.18)
hz.muhammed döneminde yaşayan yahudiler okudukları kitaplar ve zamanın yahudi alimleri son peygamberin geleceğini tahmin edip bunun da israiloğulları arasindan çıkmasını umuyorlardı. mekke civarında yaşayan alim yahudiler hz. muhammedi daha çocukken gördüklerinde peygamberlik belirten vasıfları muhammedde görmüşlerdi. ileride peygamber olacağını farkettiler. ve bu kişi israiloğulları arasından çıkmadığı için kıskançlık içindeydiler.peygamber olduğunu bildikleri halde hiçbir zaman hz.muhammed'i kabullenemediler.
0
Neill
(11.08.18)
@000000'ın ve @cedex'in dediği gibi bakıyorlar duruma. Protestan bir arkadaşım vardı. Onunla bu konuda sohbet ederken "Kötü cinler ya da şeytan gibi kötü varlıklarla herkes bir şeyler yazabilir. Muhammed de o şekilde yazmıştır." şeklinde düşüncesini dile getirmişti.
0
m e b
(11.08.18)
Yanlışlıkla buraya yazdığımı editlemişim, yeni bir cevap yerine :)). Neyse daha önce yazdığım Neill'in salladığına ve öbür kişilerin haklı olduğuna ilişkin 1-2 paragraf bir şeydi. Müslümanları Yahudi geleneğine konan paganlar olarak görüyorlar, çünkü son peygamber, yahudiler için Babil Sürgününde ve hıristiyanlar için tanrının oğlunda bitiyor.

Yanlışlıkla yaptığım edit: @Neill sallamanın sebebi bunların sadece islami kaynaklarda, tamamen siyasi meseleler sebebiyle yaratılmış olması.Arap coğrafyasına tamamen yabancı bir geleneğe (Yahudi peygamberleri) yaslanmak için, böyle otorite onayını ima eden hikayelere gerek duyuluyor. Bu hikayeler hıristiyanlar ve yahudiler için bir anlam ifade etmiyor, sadece müslümanlar için ediyor. Soru da, müslümanların (müslüman kaynakların) hıristiyan ve yahudilerin islama bakışı üstüne yorumları değil maalesef.
0
protector
(11.08.18)
@protector hiçte sallamadım islami kaynaklarda var bu rivayetler. ayrıca o hristiyan rahipler nastura ve bahira ile ilgili rivayetler de var. rahip bahira bir görüşmede peygamberin amcası ebu talip'e ticareti yarıda bırakıp muhammed'i mekkeye götürmesini, yahudilerin ona zarar vrrmesinden korktugunu soylemistir.
0
Neill
(11.08.18)
(5)

ILETS'in kabul görmeme sebebi

monogram
Selamlar,Türkiye'de bazı üniversiteler ve bankalar IELTS sertifikasını kabul etmiyorlar. Bunun sebebi nedir? Sınav çok mu kolay? Üniversiteler ile sınavı Türkiye'de düzenleme yetkisine sahip kurumlar mı anlaşamıyorlar? Amerikan İngilizcesi ve British English bu kadar mı fark ediyor? Neden? Asıl sebe
Selamlar,

Türkiye'de bazı üniversiteler ve bankalar IELTS sertifikasını kabul etmiyorlar. Bunun sebebi nedir?

Sınav çok mu kolay? Üniversiteler ile sınavı Türkiye'de düzenleme yetkisine sahip kurumlar mı anlaşamıyorlar? Amerikan İngilizcesi ve British English bu kadar mı fark ediyor? Neden? Asıl sebep nedir?

Aydınlatan olursa sevinirim.

Teşekkürler.
0
monogram
(17.07.18)
aslında çoğu yer kabul ediyor sizin neresi acaba garip.
eskiden şöyle bir şey olmuş tabi bu ielts kurumlarına elden para verilerek bazı puanlar alınmış bu sebeple mesela benim bildiğim bilkent sadece kendi kampüsünde yapılan ielts sınavını kabul ediyor.
0
dedim dedim de kime dedim
(17.07.18)
İlk kaldırıldığında, cemaat ve kopya çekilmesi ile ilgili olarak kaldırıldığı söylenmişti bolca. Uluslararası bir sınav için garip bir neden, anlayamamıştım. Belki daha iyi bilen biri aydınlatır.
0
protector
(17.07.18)
bi ara güvenirliği sorgulanmış.sınava giren hocalar soruları sızdırmış diye duydum.cemaat olayını ben de duymuştum bu arada.
0
high hopes of the sozluk
(17.07.18)
@dedim

Bildiğim İTÜ ve İş Bankası var, IELTS kabul etmiyorlar.
0
🌸monogram
(17.07.18)
Evet, bir "İngiltere" üniversitesi ve Avrupa'nın en iyi üniversitesi olan Cambridge'in İngilizce ölçme sınavı tabii ki YDS'nin yanında güvenilir değildir. YDS, 4 dil becerisini de ölçer, kusursuz ölçer, çok ucuzdur ve dünyanın her yerinde istisnasız geçerlidir.
0
hümanist tabutçu
(17.07.18)
(7)

Ülkenin gerçeklerinden uzak olmak

basubadelmevt
Muhalefet eden kesimden seçim sonuçlarına şaşıranlar olunca genelde karşı argüman olarak ''ülke gerçeklerinden uzaksınız, insanınızı tanımıyorsunuz'' filan diyorlar ya hani. Ben merak ediyorum ne tür gerçekler bunlar. Yani bizim göremediğimiz ama bu insanların gördüğü ne var?Cidden merak ediyorumMuh
Muhalefet eden kesimden seçim sonuçlarına şaşıranlar olunca genelde karşı argüman olarak ''ülke gerçeklerinden uzaksınız, insanınızı tanımıyorsunuz'' filan diyorlar ya hani. Ben merak ediyorum ne tür gerçekler bunlar. Yani bizim göremediğimiz ama bu insanların gördüğü ne var?Cidden merak ediyorum

Muhalefet işciye de,çifçiye de, asgari ücretliye de, atanamayan öğretmene de güzel vaatler verdi. Bunların hiç mi değeri yok? İç anadoluda, güneydoğuda karadenizde yanlış politikalar sonucu gıda ve diğer şeylerin fiyatlarının artmasından hiç mi etkilenmiyor bu insanlar? Körü körüne sadece Erdoğan sevgisinden ve ^tayyup aşkum^ diye dolaşanları hariç tutarak diğer oy veren insanlar bunları göz önünde bulundurmuyor mu? Bu ısrarın sebebi nedir sizce? Ben muhalefetin ürettiği politikaların ülke gerceklerinden uzak olduğunu düşünmüyorum ama adam kafalarına silah dayayacak hali yok bana oy verin diye. Nedir yani göremediğimiz?
0
basubadelmevt
(25.06.18)
Muhalefetin vaatleri ülke gerçeklerinden uzak değil. Sadece, kamusal alanda olsun medyada olsun (dünya çapında), liberal düşünüşün temel saikleri olan özneler rasyonel bir biçimde karar alırlar ve sosyallikten bağımsız bir özleri vardır ve rasyonelliğin temelini bu oluşturur gibi hiçbir tarihsel anda gerçekliği olmayan tezleri o kadar benimsetmiş durumdalar ki; AKP desteğini demokrasi ve hizmet aşkında arama hatasına düşüyor birçok insan. AKP'ye desteğin ne hizmetle ne de sözde eski-Türkiye vesayetinin kırılmasıyla ilgisi var. Bu desteğin saikleri bilgi ve söylem düzleminde yatmıyor. Bu sebeple muhalefetin hizmet ve demokrasi üstüne geliştireceği hiçbir söylem AKP destekçilerinde karşılık bulmuyor. Öncelikle rasyonel şemaları, bilgi/bilgisizlik dahilinde oy verildiğini ve insanların saf/rasyonel çıkarlarıyla hareket ettiğine ilişkin safsataları bir unutmak gerekiyor sanırım. Bence asıl görülemeyen noktalardan yani hatalardan biri, AKP üstüne analiz yaparken, genel olarak dünyada hegemonik olan liberal ve neoliberal tezleri (hem ekonomik, hem ontolojik, hem de epistemolojik olarak) görmezden gelmek.

Muhalefetin, ülke 80'den beri bu kadar sağa çekmişken; devlet, devlet büyükleri, milliyetçilik gibi kavramlara duyulan bağlılık normal ve merkezi kabul edilmişken ve bütün eğitim/medya sistemi bunların yeniden üretimine odaklanmışken; bu politikaları gütmek için elinde halihazırda devletin desteği bulunan AKP'ye karşı alternatif politika üretmesi zor ve üstelik bu politikaya kalabalık kitleleri entegre etmesi daha da zor. O yüzden yapılacak olan, her seçimden sonra umutsuzluğa kapılmak ve komplo teorileri üretmekten ziyade, kamusal alanda siyaseti bütün araçlarla sürdürmeye, örgütlenmeye ve fikir alışverişinde bulunmaya devam etmek.
0
protector
(25.06.18)
muhalefetin yanlışı yıllardır devam ediyor. göremediği çok şey var.
1. mv adayları seçim bölgelerinde hep elitist kesimden ve halktan kopuk. mesela aydın: bülent tezcan aslen samsunlu ancak aydın adayı. 1 kere seçmene gelip hal hatır sormaz. mesela denizli 2. sıra adayı kazım arslan şehirin zenginlerinden avukattır. halktan uzaktır. mesela akp denizli mv şahin tin esnaftır. heran ulaşıp görüşebilirsin.

2.güneydoğuda doğu anadoluda doğru adaylar çıkmıyor. hep o şehirden uzak adaylar seçilip doğudan oy bekleniyor.

3. chp seçmenini korumak yerine iyi partiye hdpye göz kırpıyor. sol seçmenden herşeye tahammül etmesi isteniyor. akp vakıf vakıf oda oda, stk stk geziyor mantıklı hareketler yapıyor chpli vekiller seçmenlere doğru şekilde ulaşamıyor.

yani sorun şu sol kendi kendine oturup genç çözümcü üreten bir yapılanmaya girmeli. partiyi 1000 tane avukatla halktan kopuk insanlarla doldurmak yerine şehrini bilen kişilere yönelmelidir. doğru bir ekonomi politikası olmalı.

karadenizden oy almakla, doğudan oy almak bir değildir. insanları ötekileştirerek de oy kazanılmaz.
0
mikahakkinen
(25.06.18)
hani hep derler ya büyük resim;
www.bbc.com
0
seyduna6687
(25.06.18)
@mika hakkinen

doğru değil tespitlerin. akpnin adayı da berat albayrak tayyibin damadı geçiniz.

@acemi

tespitler çok doğru. 18 milyon kişi sosyal yardım alıyor devletten. şu anda 1600 TL asgari ücret eşiyle birlikte çalıştığı zaman 3200 TL para. ayrıca sosyal yardımlarını koyduğun zaman tamam.

kamuya bağlı çalışanları zaten söylemiyorum. öğretmen dediğin haftada 2 gün okula gitmeyen dallamalar artık jiplerde gezmeye başladı. 20 yaşındaki polislerin aylık maaşı 5 e gelmeye başladı.

burada gittikçe fakirleyen orta direk. hayat standartı yüksek olunca fakirlediğini düşünüyor. benzini mazotu avrasya tünelini dert ediyor vs vs. içkisi pahalandı ona laf ediyor.

bunlar halkın büyük çoğunluğunu ilgilendiren sorunlar değil.

akp müthiş bir az gelirli yönetimi sergilemektedir.
0
dramadi
(25.06.18)
şöyle birşey düşünün.

ben gidiyorum markete, pastırma, sucuk, koyun peyniri, ananas vs gibi şeyler alıyorum.

abi adam gidiyo. nugget alıyo 2 paket. 2 de koca ekmek. bir de kola bitti gitti.

peynir pahalı diyor herkes. ben 35 tl ye alıyorum kilosunu. baktım 8 tl ye de var. gayette yenir.

çeşitlilik yarattı adamlar kim ne derse desin.
0
dramadi
(25.06.18)
bizim göremediğimiz ciddi bir kesim var. bu kesim siyasi olarak sadece akp propagandasına ulaşıyor ve etkileniyor.

aslında bu kadar basit.
0
babilbaligi
(25.06.18)
@dramadi sana 50 tane daha örnek veririm. rtenin illaki kendi takımı olacak ama chp oy yükseltmesi gereken şehirlerde saçma sapan adaylar gösterip seçmenleri soğutuyor. geçen seçimde denizlide ilhan cihaneri gösterdi. ilhan cihanerin denizliyle ne bağı var?

hadi bu olmadı. aydın chp kalesi mv sayısı 3 düştür akp 4 çıkardı. izmirdeki bir çok aday izmirli değil. yani yukardan bakıldığı gibi değil o işler.

geçiniz gidiniz dediğinizden bu haldeyiz.
0
mikahakkinen
(25.06.18)
(6)

Muharrem ince-tehdit

eylul
Arkadaşlar muharrem incenin tehdit edildiğine dair söylentiler var duyuruda ve sözlükte. Membaası var mıdır? Yoksa fısıltı gazetesi midir? İlk nereden çıktı bu söylenti? Amaç nedir? Meraklardayım.
Arkadaşlar muharrem incenin tehdit edildiğine dair söylentiler var duyuruda ve sözlükte. Membaası var mıdır? Yoksa fısıltı gazetesi midir? İlk nereden çıktı bu söylenti? Amaç nedir? Meraklardayım.
0
eylul
(25.06.18)
Öyle saçma şey mi olur? Seçim gecesi ofisinde tehdit edilecek? Ne diye tehdit edilecek peki? Sonuçların kendi sistemlerinde de aynı olduğunu görünce ne yapacağını bilemedi. Sonuçlar belli olmadan şakın sandık kurullarından ayrılmayın diyordu. Yani ben bu kadar saçma komplo teorisi görmedim. Bir de Meral Akrşner in kaçırıldığını söyleyenler var daha da komik. En ufak kargaşayı videoya aldığımız dönemde tehdit olacak kaçırılma olacak biz de bunu bilmeyeceğiz. Hem neyle tehdit etmiş olabilirler? İtirraz etme diyr mi? E chp nin sitesindeki sonuçlar da aa yı doğruluyor. Hani ortada hile de gözükmüyor bazı sandıklar dışında. Bence yavaş yava kabullenmek en iyisi
0
sagin
(25.06.18)
niye tehdit etsinler ince'yi, adam %52 oy almış ince 31, rakibi değil ki. ikinci tura kalsa yine rte kazanacaktı, meral de demirtaş da kendi partilerinden düşük oy aldılar, zaten o kesimden ince'ye oy gelmiş, anca 31 olmuş.

tüm bunlar olmasa bile ince böyle bir tehdit karşısında bu kadar kolay susacak biri değildir, %31 az buz değil, dese şöyle şöyle yaptılar, kanıtlasa rte için büyük sorun. gerek yok tehdit etmelerine, sonuç da belli zaten.
0
Bruce
(25.06.18)
seçim gecesi siyasilerin ofisleri inanılmaz kalabalık olur. o ortamda biri gelip kendisini tehdit etmiş olsa, bugün cenazesi kalkardı, o derece.
0
babilbaligi
(25.06.18)
Her secimde internette dolanir boyle asilsiz iddaalar.
0
stavro
(25.06.18)
“abd ve avrupa tarafından "ince" ayar çekildi.ince ve diğer muhalefet liderlerinin korkunç şekilde ortalıktan kaybolması "abd" nin gücü.

tayyip erdoğan bir şeylerden taviz verdi.belliydi, s-400ler falan.reis abd ve 50 yıllık yapılanması var bu ülkede.izin verirler mi blok değiştirmene?

bilenler bilir , bu geceki seçim için hiç yatırım yapmadı.ramazan vardı onu kullanırdı yapmadı."sonuçtan emindi."
lan yoksa f-35 lerin önce teslim edilmeyip bir kaç saat sonra teslim edilme muhabbeti bunun için miydi?
-"tamam.bunlari verdiğine göre natoya sorun olmayacaksın."

hoppala f-35ler teslim edilir, reis kendinden emindir sanki 100 yıllık seçim değil muhtarlık seçimine girmektedir.bahceli miting dahi yapmamaktadır.

seçim sonuçlar, muhalefet ve iktidar dahil olmak üzere kimseden ses çıkmaz.

ulan aminiza koyim birinci başkan seçildi lan.1000 yıllık seçim oldu fakat iktidar bile sevinmiyor!

allah muhammed aşkı için akp yi bilenler bilmez mi böyle bişi olsa rte konuşma mi erteler? şaşalı kutlamalar mı olmaz! onların hayali lan bu başkanlık.

ama çok garip, sonucu önce belli olan seçim.oyle tavizler var ki artık "ben yonetemeyecegim ki... neden sevineyim" havası var.

muhalefet liderleri 1 saat içerisinde yok oldular hiç birinden haber yok.
rte üzgün.
ak partili gazetecilerden kutlama mesajları yok!

akp ve mhp'nin seçim çalışması === 0

rte sanki secilmemek için çok uğraşti.(fırın, kıraathane, kek, öğretmen atamaları v.s.) (öyle bir görüşme geçmişki nato ile artık secilmemek istiyordu.)

seçimin kazananı 0 miting ve ikiye ayrılmış parti ile %11 alarak tabiatın kanununa aykırı olan mhp idi.
bahçeli'nin sonuç sonrası söylemine bakın !
: " mhp çok kritik noktaya gelmiştir." lolololo.

tayyip erdoğan da hemen şunu söylüyor :
" biz demokrasi dersi verdik bize ders vermeye kalkmayin."

babalar bir kaç ay önce avrupa merkez bankası na "faiz kaldırılsın" diyen adam bu.

onca godaman ve nato , türkiye'nin kendilerinden ayrılıp avrasya bloğuna katılmasını isteyecek kadar mal mıdır?

ne mhp ne akp. dünden biliyorlardı sonucu.bahceli 0 miting ile %11 aldı muhahaha millet komplo teorisi yazıyoruz diyor.

şu açık;

abd,
türkiye'nin natodaki yeri için ayar çekti.
mhp'yi de denetçi olarak seçti. // bahçeli: "mhp çok kritik yerdedir." açıklamasını bu gece dalgasına yapmadı.

muhalefet takımı zaten abd tarafındaydi. tek telefonla ortalıktan dağıldılar.

neyse, şimdi sıra avrasyacilarda.
onlar da bu asrın gecesine bir cevap verirler sanırım.

dünyadaki en zor pozisyon tayyip erdoğandadir.dunyanin en kıymetli askeri coğrafyasına sahip bir ülkeyi, avrasya/nato blokları arasında ezilerek yönetmeye çalışıyor.

kolay gelsin.

not. mhp abd tarafından sovyet tehlikesi için kurulmuş partidir.wiki de bile bu yazar.o dönem abd sömürgelerinde kurulan tüm sovyet karşıtı partilerde "hareket" kelimesi (movement) kullanılmıştır.”
0
market_arabasıyla_terör_estiren_trafik_canava
(25.06.18)
İnsanlar kendi akıllarında yarattıkları gerçeklik sosyal gerçekliğe uymayınca, kendi gerçeklikleri yerine sosyal gerçekliği değiştirmeye girişiyorlar. Artık metodolojik eksiklik mi, cahillik mi yoksa psikolojik bir tepki mi (hınç, üzüntü vb.) bilemiyorum; ama bu değiştirme işlemi komplo teorileri. Bilgi eksiklikleri hızla büyük güçler ve büyük olaylarla doldurulup, ortaya bir güzel büyük resim atılıyor. Önerim bunları boşuna dinlememek.

Ortada hiçbir şey yok. Kral çıplak. Elbette bir sürü gerçekçi senaryo var. IMF ile açıktan ya da akp halk desteği kaybetmesin diye gizliden bir stand by bir de kemer sıkma politikası imzalanacak gibi. Mehmet şimşek ve imf seçim öncesi bu ihtimali bolca çaktırdılar. Üstüne tüsiadın seçim sonu açıklaması da, alttan bunun geldiği mesajını verdi (2., 3., ve 4. Maddeler www.businessht.com.tr). Akp için sıkıcı olan ab ile kötü ilişkiler, uluslararası finans kapitalin gelişmekte olan ülkelerden kaçışı ve 2019 yerel seçimleri öncesi kemer sıkmayı ertelemenin iyice zorlaşması. Bunlara bir de, 2000-2001de IMF programının uygulamasında zorluk çıkartıp, üstüne hükümeti içeriden düşüren Bahçeli ile koalisyon yaparak yine IMF programı uygulama sıkıntısı var. IMF ile imzalanacak anlaşmanın hukuka, insan haklarına ve kürt meselesine ilişkin maddelerine yeni milliyetçi hükümetimiz ve ortağı nasıl tepki verecek göreceğiz.
0
protector
(25.06.18)
(5)

Akademik kariyer

asuturias
Lisansı yeni bitirmedim ama çalışmaya yeni başladım. İş hayatının bana göre olmadığını hissettim ve yükseklisans başvurusunda bulundum. Okumayı, yeni şeyler öğrenmeyi seviyorum. Ancak beni endişelendiren bir nokta var. Akademik kariyer yaparken maddi sıkıntılar yaşayacağımı, hatta bu sıkıntılar yüzü
Lisansı yeni bitirmedim ama çalışmaya yeni başladım. İş hayatının bana göre olmadığını hissettim ve yükseklisans başvurusunda bulundum. Okumayı, yeni şeyler öğrenmeyi seviyorum. Ancak beni endişelendiren bir nokta var. Akademik kariyer yaparken maddi sıkıntılar yaşayacağımı, hatta bu sıkıntılar yüzünden akademik kariyeri bırakacağımı hayal ediyorum. Size sorum, kaygım yerinde bir kaygı mı? (Akademideki suserlerin değerli yorumlarını bekliyorum)
0
asuturias
(24.06.18)
Bölümüne ve kadro bulma imkanına göre değişiyor ancak yerinde bir kaygı. Türkiye'ye özgü bir durum da değil. Üstelik, iyi okullarda bulunmak istiyorsan, buna bir de güvencesiz çalışma koşullarına bolca maruz kalma ekleniyor. Gerçi bu özel sektör için de geçerli. Sonuç olarak, idealist bir istek ve çalışmaya duyulan bir arzu olmadıkça gerçekten zor.
0
protector
(24.06.18)
Dogru.
Ben isi tikir tikir giden, kadro alan arkadaslarima bakinca ya rektore yakin bi hocalarin ogrencisiydiler ya da cok iyi sozu gecen bi hocanin.
Doktorasi biterken arkadasim kadro aldi, hakkiyla. Dusun kac yil bekledi. Bir garantin yok. Is ile ikisini birlikte goturmeyi dene.
0
wishmaythşngs
(24.06.18)
Selam, kaygın yerinde. Masterı dene bir olmazsa işe dönersin doktoraya devam etmek yerine. Hocam "master deneme sürümü gibi hem yoğun tempoya hem de yetişkin olduğun halde parasız öğrenci hayatına ne kadar sabredebileceğini masterda test edeceksin" derdi.
0
kendi kendine yasayan yavrucak
(24.06.18)
Hocam akademi ekonomik olarak iyi ancak kadron olursa. Kadro yoksa surunursun. Ben kadrom oldugu halde biraktim akademiyi cunku ilerlemen/yukselmen senin elinde degil. Sikindirik bir bolum baskaninin bile o kadar yetkisi var ki, istemezse kadroya yerlesemezsin. Daha dekana, rektore cikmadim bile.

O yuzden yilma, calismaya devam et. Baslarda cok zor haklisin, ben de ayni durumdayim ama ilerledikce gececek bunlar. YÖK diye bir kurum var oldukça akademi falan sıkıntı.
0
giovanne
(24.06.18)
herkes+1
ayrıca hakkıyla mobbing uyguluyorlar:)
0
ganbatte
(24.06.18)
(8)

kant okumaya nereden başlamalıyım

not sure if serious
öyle bir okuyayım ki kant'ı kant'tan daha iyi bileyim :)şaka bir yana gerçekten hakkıyla anlayabilmek için kant'ı nasıl bir yol izlemeliyim ya da nereden hangi metinde başlayayım? konu hakkında yardımcı olursanız sevinirim.
öyle bir okuyayım ki kant'ı kant'tan daha iyi bileyim :)

şaka bir yana gerçekten hakkıyla anlayabilmek için kant'ı nasıl bir yol izlemeliyim ya da nereden hangi metinde başlayayım? konu hakkında yardımcı olursanız sevinirim.
0
not sure if serious
(22.06.18)
latsc
(22.06.18)
kant'ı anlayabilmek için felsefe tarihine biraz hakim olmak gerekiyor. alman idealizminin gelişim sürecine bakmak faydalı olabilir.
0
iddaaci
(22.06.18)
bunun için önerebileceğiniz bir kaynak var mıdır?
0
🌸not sure if serious
(22.06.18)
size kitap önerebilecek kadar yetkin olmamakla birlikte felsefe tarihi kitaplarına bakıp daha sonra alman felsefesi kitaplarıyla spesifik adımlar atabilirsiniz.
0
iddaaci
(22.06.18)
alman ideolojisini kavramak açısından macit gökberk'in felsefe tarihi kitabını tavsiye ederim.
0
theseachange
(22.06.18)
www.ayrintiyayinlari.com.tr

www.idefix.com

Bu iki kitap Kant felsefesi için, Türkçe'ye çevrilmiş eserler açısından, önemli. En başta Türkçe Kant öğrenilmez. Çünkü çeviriler ya eksik ya da çok kötü. Türkçe dışında dil yoksa, şimdiden kolay gelsin. Kant'ın eserlerine de gireceksen şu sıralama izlenebilir: 1) what is enlightenment 2) toward perpetual peace 3)ilk kritik(pure reason) 4)prolegomena 5)groundwork 6)ikinci kritik(practical reason) 7)üçüncü kritik(judgment).

İçinde bulunduğu teorik çerçeveyi anlamak için de, Alman idealizminden yola çıkılmasa olur. Çünkü zaten Alman idealizminin erken isimlerinden. Herder, Fichte, Schelling ve Hegel gibi isimlerden daha yaşlı. Bu Alman idealizminin isimleri, Kant üzerinden hareket ediyor, tam tersi değil. Bu yüzden iki hattın altı çizilebilir, Kant'ın öncesi için. Bir yandan Hume ve Britanya empirisistlerine karşıtlığı, öbür yandan Leibniz (ve belki de Descartes) gibi rasyonalistlere getirdiği eleştiriler ve etkileşimleri. Bu iki hattın üzerinden olan tartışmalarını anlamadan transcendental idealism zor anlaşılır gibi geliyor.
0
protector
(22.06.18)
anladım. peki öncelikle kant ile ilgili okuma mı yapmamı önerirsiniz yoksa kant'ın kendi eserlerini mi?

aslında daha doğrusu önce descartes ve adalı filozoflar ile ilgili okuma yapacağım (solmaz zelyüt 4 adalı kitabını çok öneriyorlar) ondan sonra kant'a geçeyim diye düşünüyorum.

işte bu noktada önce kant ile ilgili bir okuma mı daha iyi olur yoksa doğrudan kant'ın kendi eserlerinden başlamak mı?
0
🌸not sure if serious
(23.06.18)
Ben genelde, bu tip durumlarda, önce onun hakkında yazılmış eserleri okurum. Bu tip bir yöntemi eleştiren çok var, o yorumların çerçevesinde ana metne girmeye başlıyorsun diye. Ama bana daha kolay ve anlaşılır geliyor, birinin yolu açmış olması. Zaten yazarak, not alarak oku bol bol. Sürekli metinler arasında dolaşırsın, geriye dönüp.
0
protector
(24.06.18)
(3)

GRE sınavı için kaynak ve tavsiye arıyorum

insaniz iste
Merhabalar,Ağustos sonrası GRE sınavına girmeyi planlıyorum. Elinde online kaynak olan veya kitapçıdan alabileceğim kitap önerisi olan varsa ve benimle paylaşabilirse çok mutlu olurum. Sınav zor diye anlatıldığı için endişeliyim, girenler varsa fikriniz nedir? Toefl sonucum 112/120, sizce toefl ile
Merhabalar,

Ağustos sonrası GRE sınavına girmeyi planlıyorum.

Elinde online kaynak olan veya kitapçıdan alabileceğim kitap önerisi olan varsa ve benimle paylaşabilirse çok mutlu olurum.

Sınav zor diye anlatıldığı için endişeliyim, girenler varsa fikriniz nedir? Toefl sonucum 112/120, sizce toefl ile bir korelasyonu var mıdır GRE puanlarının? 3 ay çalışmak yeterli midir?

Teşekkürler şimdiden
0
insaniz iste
(25.05.18)
Benzer bir toefl puanım vardı, çok az çalışarak (1-2 hafta) GRE'e girdim. Verbal kısmı 149/170 gelmişti. Aşırı düşük :) Çok zor bir sınav. Ekşideki GRE başlığında hem site hem de kaynak önerileri çok iyi. Orayı tara ve kaynakları libgenden indir. Quantitative kısmında hızlıca bütün konuların üstünden geçip, zaten bildiğin terim ve problemlerin ingilizce kalıplarını öğrensen yeter. Fulle yakın alırsın (benim 169/170 idi quantitative). Verbal için ise haftalarca kelime ezberlemeye çalışmaktan başka bir kurtuluş yolun yok. Writing kısmı da zordu. Şu aklından çıkmasın, ne kadar az bilinen kelime ve kalıp kullanırsan, o kadar puan alırsın. İstersen hatasız yaz, basit kelimeler olunca deli gibi puan kırıyorlar. Şimdiden kolay gelsin.
0
protector
(25.05.18)
@protector çoook teşekkür ederim hocam, çok faydalı oldu verdiğiniz bilgiler!
0
🌸insaniz iste
(26.05.18)
güncelleme: eksisozluk.com

sınav hakkında şuanki düşüncelerim: 6 ay minimum gerekli bence
kaynak olarak da magoosh, barron, quizlet gibi online kaynakların kelimeleri yeterli
ets ücretsiz denemeleri ve sınav öncesi ücretsiz rehberi kesinlikle çözülmeli
paragraf okuma soruları için en az 2-3 ing.ce kitap bitirilmeli ve 100-200 civarı paragraf sorusu çözülerek hazırlık yapılmalı
0
🌸insaniz iste
(11.02.20)
(25)

yasal olsaydı, belli bir yaştan sonra ötenazi düşünür müydünüz?

Transa
sb.
sb.
0
Transa
(20.05.18)
evet. ihtiyaçlarımı kendim göremediğim anda fişimi çeksinler.
0
lazpalle
(20.05.18)
bazi ulkelerde yasal, benim yasliligima iyice yayginlasacagini dusunuyorum. yas ile alakali degil ama saglik sebepli hayat kalitem cok duserse (tedavisi artik olmayacak bir sekilde) imkan varsa tabii ki yaparim.
0
robokot
(20.05.18)
Evet düşünüyorum. Kendi kendime yaşamı idame edemiyorsam, yaşamak keyiften çok acı vermeye başladıysa bu acıyı dindirmek mantıklı görünüyor. Yasal olup olmaması da umrumda değil. Bir sürü acısız, zahmetsiz intihar yöntemi var.
0
amortisman
(20.05.18)
bildiğim kadarıyla isviçre'de dignitas diye bir oluşum yapıyor bunu. tabii ki akıl sağlığının yerinde olduğunu ve geri dönüşü olmayan bir hastalıktan veya ultra yaşlılıktan mustarip olduğunu falan belgelemen lazım, öleyim diyeni öldürmüyorlar hemen.

soruya cevap olarak evet düşünürdüm ama muhtemelen o noktaya gelmeden ölürdüm zaten çünkü artık gerçekten hiç ama hiçbir şeyden keyif alamayacağım, sadece başkalarına yük olup yaşamaktan nefret edeceğim bir noktada isterdim bunu. oraya kadar gelebilirsem isterim tabii, tak jileti dudağına öp beni şah damarımdan derim.
0
der meister
(20.05.18)
Kesinlikle.
Yaşla sınırlandırmak istemiyorum da fiziksel olarak güçten düştüğüm bir duruma geldiğimde intihar gibi bir niyetim var zaten.
0
mutekebbir
(20.05.18)
Yaşlılığımda huzurevine, bakıcılara muhtaç kalmaktansa evet ben de ötenazi tercih ederdim.
0
bir fincan kahve ile film izlemek
(20.05.18)
@mutekebbir +1
0
apdulera
(20.05.18)
sanirim. bunu maalesef aci cekerek olen bir sevdigimin yatagi basinda gecirdigim anlari gozeterek yaziyorum. kisisel bir tercih oldugunu dusunuyor ve sayet akli melekelerim yerinde ise yapacagimi dusunuyorum. Olaya istatiksel acidan bakarsak kanada nin quebec eyaletinde 'medical aid in dying' seklinde gecen bu yasa ile belli sartlarda olan kisilere devlet boyle bir yardim veriyor , yardim diyoruz cunku isin icinde caresizlik var. herhangi depresyona girmis veya varossal cikmazlar icinde olan birinin merkeze gidip, benim olesim geldi bir el atarmisiniz demesi soz konusu degil, asagida alinti yaptigim sartlari karsilamasi gerekiyor,

" patients must be legal adults, capable of giving consent. They must suffer from a serious and incurable illness, and already be near the end of their natural lives."

yani hastalarin eriskin ve buna onay verecek durumda olmasi isteniyor. ayrica tedavi edielmeyecek ciddi bir hastalikla mucadele ediyor ve dogal yasamlarinin sonuna gelmis olmalari isteniyor.

yasa ciktiktan sonra Haziran-Aralik 2016 aylari arasinda 253 hasta basvuruyor bu yardima ve 166 sinin talebi gerceklestiriliyor.

en buyuk ikilemim cocugumu gormek , dokunmak ve duymak olurdu. onun hayatini iskenceye cevirdigimi anladigim an bu talebi gerceklestirecegimi dusunuyorum, emin degilim tabi.
0
tresrichesheures
(20.05.18)
Can tatlı.
0
[GODDARD]
(20.05.18)
der meister +1 evet isviçrede dignitasta öyle bir hak var tabi özel koşullar şartıyla. Bir de Hollanda'da da yasalmış eskiden ama hatırladığım kadarıyla milletin tepkisiyle 90lı yıllarda kapatılmış. Ötenazi deyince aklıma, me before you kitabı geldi.
0
noeldayın
(20.05.18)
Ben zaten isviçre üzerinden düşündüm ve hala düşünürüm. Ama can sıkıcı olan iğneyi kendine yapman gerekiyor. Umarım teknoloji benim yaşlılık zamanıma kadar gelişir. O iğneyi batırana kadar intihar da edilir yani.
0
protector
(20.05.18)
Evet
0
poncikkurabiye
(21.05.18)
Hayir.
0
stavro
(21.05.18)
evet araştırdım bile her hak gibi bu da bizde yasal değil illa gidip hollanda'da falan ölecez.
0
camene87
(21.05.18)
Hayır.
0
iwasbornonamountainside
(21.05.18)
www.imdb.com

Bu filmi izleyin, başroldeki oyuncu filmin çekildiği sene 91 yaşında vefat ediyor ve film de yaşlılık-ölümle ilgili. Eğer bu adam gibi bir yaşlılığım olacaksa hayır düşünmem, kötü bir yaşlılıksa düşünürüm.
0
i was made for you
(21.05.18)
iflah olmaz bir gamsızım.Polyanna ekolündenim.Burnuma kadar boka batsam burnum bokta değil diye sevinirim.Hayat çok güzel.Önemli olan güzelliklerini görebilmek
0
turkuaz
(21.05.18)
geçen seneye kadar "isviçre'dekinin şartsız versiyonu olsa da gitsem kurtulsam" diyordum. şu an sıkıntılarım katlanılır seviyede ve intihar ancak yalnız kalmam halinde raftan indirilecek bir seçeneğe dönüştü. dolayısıyla bundan 40-50 sene sonra nasıl düşüneceğimi ya da nasıl biri olacağımı kestiremiyorum. belki yastığının altına baklava saklayan ya da gece çöp tenekelerinden eşya toplayan bir yaşlı olurum, kim bilir.

ek: bir de işin ekonomik tarafı var tabii. bbc'de simon's choice diye bir belgesel-film seyretmiştim. isviçre'de bunu yapan yer 7 bin küsur pound istiyordu yanlış hatırlamıyorsam. bu parayı hayvanlara yardım amaçlı kullanmayı tercih edip eski dostum jilete yönelebilmem de söz konusu.
0
misterturist
(21.05.18)
Hayır.
0
hayirsiz
(21.05.18)
Yaşı da beklemem şu an isterim.
0
fatih baker
(21.05.18)
isvicre ve kolombiya'da var bir tek.
igne yapmiyorsun, once uyutan sonra olduren bir sivi iciyorsun. ne oldugunu bilmiyorum.
otanazi diye gecmiyor ayrica, assisted suicide diye geciyor. farki bilmiyorum, belki sadece otanazi yerine baska bir isim olsun diye oyle bir isim koymuslardir. ayni mantik sonucta.
0
baldur2
(21.05.18)
Sadece büyük acılar içindeysem. Onun dışında elden ayaktan düşsem bile istemem, muhtaç kalmayı ve kimse yoksa kendi b.kumda boğulmayı tercih ederim.
0
aychovsky
(21.05.18)
@konusma
sagol haci, bilmiyordum ogrenmis oldum. arastirmaya usenmistim :D
0
baldur2
(21.05.18)
Düşünmezdim. Belli bir yaş benim için bir kıstas değil.

Bir video izlemiştim. Adam ötenaziyi seçmiş. Görevliler eşliğinde yapıyor bunu. Biliyor, her şeyin farkında. İlacı içiyor, teşekkür ediyor oradakilere. Benim için bir onurdu falan diyor. Sakin. İlacı içtikten, belli bir süre sonra su içmemesi gerekiyor. Ama o suya uzanışı ve çıkardığı ses... Acı çekmediğini söylüyorlar tabii ama hiç öyle durmuyordu adam.

Bunu gördükten sonra, böyle bol keseden konuşmalara gülüyorum. Tabii samimi olanlar da vardır böyle konuşanlar arasında. Belki 1-2 tane.
0
windowsguvenlikduvari
(21.05.18)
ötenaziyi ancak acılar içinde ölmeyi bekleyip ölemediğim bir hastalık durumunda düşünürdüm. onun dışında hayır.
0
aquarium
(21.05.18)
(1)

ibid referesii hangi kaynağa yönlendiriyor

kozmosta bir nokta
http://www.iosrjournals.org/iosr-jhss/papers/Vol20-issue8/Version-4/E020843042.pdfŞu makalede sayfa sayfa 33'teki 9 numaralı dipnotun yönlendirdiği kaynağın ne olduğunu anlayamadım. İbid referesine hiç aşina değilim. Bir yardım edebilen olursa çok sevineceğim.
www.iosrjournals.org

Şu makalede sayfa sayfa 33'teki 9 numaralı dipnotun yönlendirdiği kaynağın ne olduğunu anlayamadım. İbid referesine hiç aşina değilim. Bir yardım edebilen olursa çok sevineceğim.
0
kozmosta bir nokta
(14.05.18)
8 numaralı dipnottaki kaynağa yönlendiriyor.
0
protector
(15.05.18)
(1)

linguistics yüksek lisans

necron
Sizce Türkiye'de yapmaya değer mi yoksa zaman kaybı mı olur? Boğaziçi'ne başvurdum her şey iyi geçmişti iyi bir sample da sunmuştum ama kabul edilmedim. Ankara ve Dokuz Eylül'de dilbilim yükseği yapmış veya bilgisi olan birisi varsa bölüm hakkında bilgi verebilirse çok makbule geçer. Ben biraz araşt
Sizce Türkiye'de yapmaya değer mi yoksa zaman kaybı mı olur? Boğaziçi'ne başvurdum her şey iyi geçmişti iyi bir sample da sunmuştum ama kabul edilmedim. Ankara ve Dokuz Eylül'de dilbilim yükseği yapmış veya bilgisi olan birisi varsa bölüm hakkında bilgi verebilirse çok makbule geçer. Ben biraz araştırdım ama yeterli göremedim. İkisinde de birkaç iyi hoca var ama genel olarak bölüm derslerini gözüm tutmadı. Yurtdışı için de Almanya ve Norveç fena gözükmüyor ama oralara gidebilme şansım muhtemelen baya düşük. Tavsiye verebilecek arkadaşlara çok teşekkür ederim şimdiden.
0
necron
(13.05.18)
Türkiye'de bu konuda çalışan ve yazanlar konusunda çok büyük bir eksik olduğunu geçen haftalarda bazı arkadaşlarla konuşmuştuk. Bence denenip çalışılabilir, hele seviyorsan gayet güzel. Evet ama akademik kariyerin güvencesiz ve stresli iş koşullarına da alışık olmak gerekiyor. Ve kesinlikle doğrudan eğitim olarak ya da değişim programlarıyla birkaç sene yurtdışında kalmak gerekir.
0
protector
(13.05.18)
(2)

2008 krizi

black mamba
inside job belgeselini izledim. kriz tam olarak şöyle oldu değil mi? bankalar önüne gelene kredi verdi. sonra ödenmeyen bu kredileri yatırım bankalarına sattı. yatırım bankaları da bunları yatırımcılara sattı. krediler ödenmeyince de olan yatırımcıya oldu ama bankalar paralarını yine kazandı. bu nit
inside job belgeselini izledim. kriz tam olarak şöyle oldu değil mi? bankalar önüne gelene kredi verdi. sonra ödenmeyen bu kredileri yatırım bankalarına sattı. yatırım bankaları da bunları yatırımcılara sattı. krediler ödenmeyince de olan yatırımcıya oldu ama bankalar paralarını yine kazandı. bu nitelikli dolandırıcılık değil midir? jordan belfort'ın da yaptığı şey de benzer değil miydi? beş para etmez hisseleri insanlara satmıştı. 2008 krizi için de bankalar beş para etmez kredi borçlarını aaa puanı aldırıp satmış insanlara. aşağı yukarı aynı şeyi yapmamışlar mı?

ikincisi mood's, standard and poor's gibi şirketler baya baya yalan söylemiş. açık açık batacak kredilere aaa vermişler. yani en yüksek derece. buna rağmen bu şirketler nasıl hala ayakta? daha 10 yıl geçmişken bu dolandırıcılığın üzerinden insanlar nasıl güvenebiliyor?
0
black mamba
(04.05.18)
birincisi için türev ürünler ve mantığına bakabilirsin. pat diye açık açık satmadı aslında. diğeri için para ve politik gücü olan batmıyor kısaca. isterse dolandırıcı bir derecelendirme kuruluşu olsun.
0
passion rules the game
(04.05.18)
İlk paragrafta anlattığın securitization işlemi. Evet nitelikli dolandırıcılık. Ancak kapitalizmin işleyişine aykırı değil, üstelik kapitalizmi 70 ve 80'lerde vuran karlılık oranı krizinden çıkmakta temel oynayan finansallaşma sürecinin en önemli parçası. Bu yüzden vazgeçilemez ve krizin sonrasında aynı önemli rolü oynamaya devam ediyor. Aynı sürecin bir de, verilen krediyi kesin olarak ödeyemeyecek ve bu sebeple hacize kesinlikle uğrayacak insanlar üstünde de uygulanması söz konusu (subprime credits). Bu kesinlikle ödenmeyecek krediler, bir 'altın oran' aracılığıyla ödenme ihtimali olan kredilerle birleştirilip paket halinde satılıyor ve risk böylelikle dağıtılıyor.

Bir de @passion rules the game'in söylediği türev ürünler piyasası (derivatives) var. Bu da ürün fiyatları üstüne bahis oynamak gibi bir şey. Elbette bahsi kazanmak için temel ihtiyaç ürünleri üstünde oynanma yapılıyor: örneğin 2000'lerin ilk on yılının sonunda pirinç fiyatının doğaya aykırı biçimde yükselmesinde, bu piyasa için oynanan oyunlar önemliydi.

İkinci paragrafına geçersek, söz konusu kuruluşların (Bretton-Woods kuruluşlarıyla beraber) amacı belli bir paradigmayı insanlara ve ülkelere kabul ettirebilmek. Bu amaçla her türlü istatistiki ve söylemsel malzemeyi ellerinden geldiğince kullanıyorlar. Söz konusu paradigma (günümüz için neoliberalizm) çökmedikçe, sürekli güvenmek zorunda olduğun vurgulanacak. Hiçbir kapital ya da devlet sistemden ve yalanlardan şikayetçi değil. Tam tersine finansallaşma, sürekli bir kriz haline sebep olsa da (ilk uygulanmaya başladığından beri hem çevre hem merkez ülkelerde 5-10 yılda bir kriz çıkıyor), toplumu disipline etmede ve üst sınıf pratiklerini performe ediyormuş gibi gösterip tatmin etmede (borçla tüketim) çok önemli bir rol oynuyor. Bu yüzden hala ayakta.
0
protector
(04.05.18)
(11)

İyi Parti

oekuklu
Gençler, özellikle daha önceden CHP'ye oy verenler, neden iyi partiye oy veriyorsunuz? Aklım mantığım almıyor, Meral Akşener de sağcı ve muhafazakar biri. Kadın olduğu için mi handikap sağlıyorsunuz? Hangi partiye oy verelimciler, CHP'den İYİ'ye kayma nedeniniz nedir?
Gençler, özellikle daha önceden CHP'ye oy verenler, neden iyi partiye oy veriyorsunuz? Aklım mantığım almıyor, Meral Akşener de sağcı ve muhafazakar biri. Kadın olduğu için mi handikap sağlıyorsunuz? Hangi partiye oy verelimciler, CHP'den İYİ'ye kayma nedeniniz nedir?
0
oekuklu
(22.04.18)
Önemli olan RTE'nin seçilmemesi, CHP kendi iç dinamikleri nedeniyle başarıya ulaşamıyor, insanlar da kim gelirse gelsin bundan daha kötü olmaz diye en olabilecek ihtimalleri değerlendiriyor. Ha seçilmeyecek mi? Yine seçilecek tabii ama ne kadar güç kaybederse o kadar iyi diye bakılıyor. Ayrıca sağ görüşlü ya da muhafazakar olmak da kötü değil, yani görüşler ırkçılığa faşizma ya da ne bileyim muhafazakarlığı "Şeriat gereceğiz" boyutuna kaymıyorsa niye olmasın ki.
0
angelus
(22.04.18)
iyi partiye vermiyeceğim ama chpden daha alternatif duruyor. chp ulusalcılardan kurtulamadığı sürece böyle devam eder.
0
mikahakkinen
(22.04.18)
CHP içinde sayıca fazla bir sağ kanat var, ulusalcılar. Söz konusu kanat ekşide de çok kalabalık. Bu grup sol ya da sosyal demokrat değil, düşünüş olarak (üstüne yapılmış bir sürü söylem analizi ve istatistiki çalışma mevcut) sağın içerisinde yer alıyorlar, kendilerini öyle tanımlamasalar da. İşte bu grup İYİ Partiye kayıyor. Akla mantığa alınmayacak gibi değil ki, gayet normal.
0
protector
(22.04.18)
23 yaşındayım, tüm seçimlerde (yerel ve genel) CHP'ye veya CHP adaylarına oy verdim fakat bu seçimlerde chp'den yana ümidim yok ve gerçek bir muhalefet alternatifi gördüğüm için iyi'ye oy vermeyi düşünüyorum. meral akşener isim olarak ayılıp bayıldığım birisi değil ve geçmişi de CHP seçmeninin şöyle bir durup düşünmesine neden olur, doğru; ama şu aşamada AKP'den daha kötü olmayacağına ve avrupa'yla aramızı düzelteceğine (en azından bu yönde adımlar atacağına) inandığım için ona oy vermeyi düşünüyorum.

sağcı ve muhafazakar olması benim için sorun değil; sağcı ve muhafazakar olup solcunun haklarını savunmak mümkün. ülkeyi düzgün yönetsin, baskılarla ve dayatmalarla insanların hayatını zindan etmesin, yeter. kendisinin ne olduğundan bana ne. ayrıca türkiye'de sağcı-solcu ayrımı da biraz garip. meral akşener sağcı da chp sol parti mi şimdi? ben bunu hiçbir zaman anlamadım, yani chp nasıl solcu oluyor?

uzun lafın kısası ben yıllar sonra ilk kez "burada farklı bir şey var" diyebildiğim için iyi parti'ye oy vereceğim. gerçi onlar da natocu falan ama ne yapalım olacak artık o kadar.
0
der meister
(22.04.18)
yanlış anlaşılmasın, ben de bu iki partiden birine vermeyi düşünmüyorum oyumu genel seçimlerde.

benim takıldığım nokta, genel seçimin mantığı görüşlerini yansıtan insanların meclise girmesi değil mi @der meister? bizi yöneteni mi seçiyoruz yoksa fikrimizin (veya fikrimize en yakın fikrin) temsil edilmesini mi?
0
🌸oekuklu
(22.04.18)
evet de meclise giren chp'lilerin bugüne kadar benim görüşlerimle ilgili pek bir şey yaptığına şahit olmadım açıkçası. iyi parti'nin mevcut üyeleri de benim çizgimden çok uzak değil genel anlamda. siyasi partilerin hiçbirinin herhangi birine tam anlamıyla hitap edebileceğini düşünmüyorum. zaten seçildikten sonra nasıl değişebildiklerini de biliyoruz. o yüzden benim yaptığım şey biraz da "destekli sallamak" oluyor - meclise girdiklerinde ne yapacaklarını bilemem çünkü. şu an kadrosu olsun, getirdiği yeni soluk olsun ben iyi'nin makul bir seçim olduğunu düşünüyorum. benim için daha iyi bir alternatif yok. şu aşamada ışık gördüğüm, görüşleri benimle taban tabana zıt olmayan herhangi bir adaya/partiye oy vermeye razıyım zaten. önce bi' şunlardan kurtulalım da gerisine bakarız.
0
der meister
(22.04.18)
İki parti de milliyetçi ve seküler, o yüzden her kim ondan buna geçerse çok şaşırmayacaktır. Sadece, ulus-devlet kuran ideolojiyi benimsemiş bir parti olan CHP destekçileri "solcu LARPı" yapıyorlar. Bence İYİ partide kedilerini buldular.
0
idonthaveatvset
(22.04.18)
normal şartlar altında insanlar kendilerine en yakın buldukları partilere oy verirler, bu partiler de düşük oranlarla bile olsa meclise girip seslerini bir şekilde çıkarıp sizi temsil ederler.

türkiye'de ise %10'luk bi baraj var, yani mecliste inanılmaz mucizevi bir seçim olsa 9 parti bulunabilir en fazla.

onu geçtim meclisteki hiçbir milletvekili aha bu durum temsil ettiğim insan kitlesi için iyi/kötü şuna oy vereyim de demiyor, senin değil her halükarda partisinin çıkarlarını gözetecek şekilde temsil hakkını kullanıyor.

hali hazırda çok sesliliğin kötü bir şey olduğuna inandırılmış insanlar, koalisyon tu kaka hiçbi iş yürümez böyle diye alıp yürüyolar. bu kafayla zaten yakında başkanlık sistemine geçip tek partinin tek adamına bırakacağız her boku.

bütün bu sebeplerden dolayı zaten kimse gerçekten istediği partiye oy veremiyor. kafada mantık hesaplaması yapıp barajı geçecek partilerden en stratejik bulduğuna oyunu atıyor.

demokrasi falan yalan yani iddia oynar gibi rey atıyoruz.
0
yuto
(22.04.18)
Dönem sağ sol dönemi değildir, dönem vatan yahut silistre dönemidir. Onları başımızdan atalım öncelikle, sistemi onaralım, önlemler alalım, ondan sonra sağı solu tartışılır
0
siyah giyen adam
(22.04.18)
çünkü, bu başkanlık seçimi. ki öyle sembolik yetkileri filan olmayacak.

dolayısıyla parlementoda 5 fazla 3 eksik milletvekili çıkmış bir önemi yok.

önemli olan rte'nin başkan olmaması.

türkiye'de zaten sağcı ve muhafazakar olmayan bir lider, yüzde 50 ve üzeri oy alamaz.

chp seçmeninin azımsanmayacak bir kısmı da zaten şöyle veya böyle milliyetçiliğe karşı değil. iyi parti hem seküler-ulusalcı, hem de muhalif milliyetçi kesimin rahatsız olmayacağı bir parti.

chp parlemento'da mv sayısı olarak ikinci ama geçirebildiği bir tek yasa var mı? veya mümkün mü? 3-5-10-15 her neyse milletvekili sayısı az olmuş çok olmuş önemli değil, rte'nin başkan olup olmaması fiiliyat da bir anlam ifade ediyor.

potansiyel olarak da rte'yi gecebilecek aday iyi partinin adayıdır. o adayda birleşmek de en mantıklı harekettir.

başkanlık değil de standart mv seçimi olsaydı, chp liler gene chp ye oy verirdi diye düşünüyorum.

soruya, 2-3 seçimdir muhalefette en çok oy alacak partiye oy vereyim diye chp ye oy vermiş ama siyasi görüş olarak olağan iyi parti seçmeni olarak cevap verdim.
0
wilhelmwasmuss
(22.04.18)
Chpden biktigim icin, ogrenci halimle masraf yapip, gelip oy verdim. Ona bile sahip cikamadilar.
Kadin oldugu icin.
Kilicdaroglu, devlet bahceli v2 gibi
0
wishmaythşngs
(23.04.18)
(2)

Sosyal Bilimler Master - Fransa

yesilcorap
Merhaba,Sosyal bilimlere ilgi duyan bir mühendisim. Sosyal bilimler alanında kendi çapımda yaptığım birkaç araştırmayı Fransa'da bazı hocalarla paylaştım. Olumlu dönüşler alınca da resmî başvurumu yaptım.Bordeaux Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Karşılaştırmalı Sosyoloji Bölümüne kabul aldım. Benzer b
Merhaba,

Sosyal bilimlere ilgi duyan bir mühendisim. Sosyal bilimler alanında kendi çapımda yaptığım birkaç araştırmayı Fransa'da bazı hocalarla paylaştım. Olumlu dönüşler alınca da resmî başvurumu yaptım.

Bordeaux Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Karşılaştırmalı Sosyoloji Bölümüne kabul aldım. Benzer bir sonucu Strasbourg Üniversitesi Türkoloji (études turques) Bölümü için de muhtemelen alacağım. Bu bölümde iletişim kurduğum hoca, benim çalışmak istediğim alanda akla gelen ilk isimlerden biri.

Bu kadar özetten sonra sorularıma geçiyorum :

Türkolog olmak gibi bir hedefim yok. Ama Türkiye'yle ilgili bir konu çalışmak ve akademisyen olmak istiyorum. Sizce Türkoloji okumak ileride, belki başka bir konu ilgimi çekerse, kısıtlayıcı bir faktör olur mu? Bordeaux Üniversitesi'ndeki bölüm bana daha çekici geliyor açıkçası. Sizce böyle bir tercih yaparken hoca mı seçilmeli yoksa bölüm mü?

Şehirler ve üniversiteler arasında bariz farklar (ekonomi,eğitim kalitesi vs) var mı?

Genellikle bu tip sorulardan sonra ilk dönüş, Fransızca seviyemle ilgili oluyor. DALF C2 belge var.

Teşekkürler.
0
yesilcorap
(16.04.18)
YÖK'ün Türkoloji için hangi denklikleri verdiğine baktın mı? Belki spesifik bir bölüm seçersen Türkiye'ye dönmek durumunda kalırsan açıkta kalabilirsin. Ben de zamanında doktora başvuruları yaparken Romance Studies bölümü ilgimi çekmişti ama YÖK'ün denkliği çok kısıtlıydı, vazgeçmiştim. Eğer bu konuda sıkıntı yoksa, Fransa'da lisansüstünde ders olmadığını da varsayarsak, bölümü değil hocayı seçmen daha mantıklı duruyor.
0
protector
(16.04.18)
Başarılar dilerim, yolunuz açık olsun.
Bölüm seçmelisiniz hocadan ziyade zira akademi düşünüyorsunuz ve hayatınız boyunca uğraşmayı göze alacağınız alan önemli olmalı. Bordeaux biraz daha pahalıdır Strasbourg'a göre.
0
but that was just a dream
(16.04.18)
(12)

J.J.R Toplum sözleşmesi

nihilist at
Bu kitabı okuyorum iş bankası yayınlarından, 35. sayfadayım ama her şeyi tam olarak anlayamıyorum, üniversitedeyken 1.sınıfta okuyun diye önermişlerdi okumamıştım, aradan 8 sene geçti şimdi okuyayım dedim anlayamıyorum.. Bu tip siyaset hukuk felsefe karışık kitapları tam olarak anlamak için ne yapm
Bu kitabı okuyorum iş bankası yayınlarından, 35. sayfadayım ama her şeyi tam olarak anlayamıyorum, üniversitedeyken 1.sınıfta okuyun diye önermişlerdi okumamıştım, aradan 8 sene geçti şimdi okuyayım dedim anlayamıyorum.. Bu tip siyaset hukuk felsefe karışık kitapları tam olarak anlamak için ne yapmalıyım??
0
nihilist at
(16.04.18)
Neyi anlamiyorsun mesela? Hangi kavramlari anlamadigini yazabilir misin?
0
ykyt
(16.04.18)
Kavramları anlamıyor değilim, bütünü anlamakta sıkıntı çekiyorum

Yine de birkaç kavram sorduğunuz için yazayım:
Ortak benlik
Politik bütün
Genel istem

Yani mesela şu ne demek(kitaptan alıntı yapıyorum):

“Toplumların ilk günlerinde cumhuriyetin başları kurumları kurar, sonra da kurumlar başları yetiştirir.”
ya da
“Adam öldürünce ölmeye katlanmamız bir katilin kurbanı olmamak içindir.”

Bu paragrafları okurken beynimdeki imbikten geçirip altında yatan düşünceyi özümsemem gerekiyor ama yapamıyorum
0
🌸nihilist at
(16.04.18)
Tercüme kötü olabilir. İngilizce bilginiz iyiyse o dilde okuyun.
0
ovungec zeus
(16.04.18)
Yani okurum bunu anladığımı sanarım muhtemelen de bir şeyler anlat diyen birine 2-3 cümleden fazla bahsedemem..
0
🌸nihilist at
(16.04.18)
vedat günyol fransızca aslından çevirmiş

Hasan ali yücel klasikler dizisinden bu kitap tercüme sıkıntılı değil bence bende problem var..
0
🌸nihilist at
(16.04.18)
Yanlış değerlendirme ama eğer bu iki cümleyi anlayamıyorsan bence soyutlama becerin çok yüksek değil. O konuya eğilmelisin. Zira paylaştığın iki cümle de anlaşılması çok kolay cümleler. Öyle eserler var ki, bir sayfa boyunca tek bir cümleyi anlayabilmek mümkün değil. Örneğin Hegel'in eserleri.
0
kitap gibi sessiz
(16.04.18)
Hegel’in anlaşılabilir bi tarafı yok ki Hegeli örnek vermişsin, anlamış gibi yapılabilir tabi o kısım ayrı.. JJR ile Hegel karşılaştırması yapmak elmayla hindistan cevizi yağını karşılaştrmak gibi bişey..

Soyutlama becerimi nasıl geliştirebilirim o zaman?
0
🌸nihilist at
(16.04.18)
Hadi ilk cümleyi anladım..
İkinci ne demek istemiş??

“Adam öldürünce ölmeye katlanmamız bir katilin kurbanı olmamak içindir”

bir de bağlamı bilmeden nasıl kolay diyebiliyorsunuz bu cümleye anlamadım..
0
🌸nihilist at
(16.04.18)
Soyutlama düzeyi ve tartışmayı derinleştirme açısından Rousseau basit düşünürler arasında yer alır. Bundan dolayı en başta okunması için önerilen isimlerden.

İkinci sorduğun sözü anlamamışsın, sözleşmeye işaret eden bir söz değil mi? Gerçi tam geçtiği bağlamı okumak gerekir, sonuçta aforizma çıkartmıyoruz. Toplumsal sözleşme ile kurulan 3. tarafın (devlet ya da genel istemin temsilcisi) üzerimizde sözleşmeyi ihlal nedeni olan "adam öldürmeyi" uygulamasına izin veriyoruz. Çünkü onu uygulamasa, sözleşme bozulacak ve hepimiz doğal duruma geri döneceğiz. Gerçi bu çok Hobbesçu bir doğal durum ve güvenlik okuması gibi oldu. Dediğim gibi bağlamında değerlendirmek gerekir.

Yukarıdaki yorumlardan @kitap gibi sessiz'e katılıyorum. Soyutlama kabiliyetini yükseltmek için bolca nitelikli eser okuman, üstüne düşünmen ve notlar alman gerekir. Uzun süren ve zahmetli bir iş ama başka bir yolu yok ki.

Canını çok da sıkma tabii, bu tip okumalar birikimle ilerler. Mesela daha sonra daha fazla birikimle bu metinlere dönüldüğünde "aa burada Locke'a üstü kapalı cevap vermiş" ya da "bunu söyleme sebebi muhtemelen kendisi ile Hobbes arasına bir mesafe koymak" vb. diyebiliyor oluyorsun. Metin gizli bir şekilde tartışma halinde olduğu diğer düşünürlerle daha iyi anlaşılmış oluyor.
0
protector
(16.04.18)
"Canilere verilen ölüm cezası da aşağı yukarı aynı açıdan ele alınabilir: adam öldürünce ölmeye katlanmamız, bir katilin kurbanı olmamak içindir."

İnternette şu sekilde buldum gerisindeki cumleyi. Boyle ise, birini oldurunce kisas olarak idam edilmeyi kabul etmemiz, kendimizi korumak icindir. Yani idam/olum cezasinin varligi caydirici bir seydir. Bu ceza oldugu icin onun kurbani olmaktan kurtulabiliriz. Ama tabii onunu arkasini tamamiyle okumak lazim paragrafi. Baglamindan koptugu icin yanlis da olabilir yorumlamam.
0
ykyt
(16.04.18)
>bir de bağlamı bilmeden nasıl kolay diyebiliyorsunuz bu cümleye anlamadım..

bahsettigin kitap nedir konusu nedir ve baglam konusunda bir fikrim yok ama benim ilk aklima gelen, toplumla falan ilgili bir konuysa: idam cezasina ok diyorsak, bu kendimizi koruyacagini dusundugumuz icindir. yani adam olduren oldurulsun diyoruz boylece biri bir gun beni veya bir sevdigimi oldurmek isterse onun icin caydirici olabilecegini dusunuyoruz. (istatistiklere baktigimizda caydirici olmuyor gerci ama o ayri bir mesele)

bunun negatif yani da devlete seni yargilayip oldurme yetkisi vermek. bir yerde ben idami destekliiuyorum dersen devlete ve devletin adaletine canimi ortaya koyacak kadar guveniyorum demis oluyorsun bir yerde.
0
robokot
(16.04.18)
Bağlamından bağımsız "“Adam öldürünce ölmeye katlanmamız bir katilin kurbanı olmamak içindir”" cümlesinden anladığımı söyleyeyim:

Toplumla bir sözleşme yaparız. "Ben sizi öldürmeyeceğim, siz de beni öldürmeyin. Ben, sizin beni öldürmemeniz için, kimseyi öldürmeyeceğim. Böylelikle kimse de beni öldürmesin" Bu toplumla yaptığım bir gizli/açık bir sözleşmedir. Eğer ben birini öldürürsem, birinin de beni öldürmesine dolaylı olarak izin vermiş olurum. Bu toplumda anarşi yaratır ve herkes sözleşmeyi bozduğu için ortalık katillerle dolu olur. Oysa ben "devlet eliyle öldürülme" cezasına katlanarak toplumdaki bu düzenin bozulmamasına katkı sağlıyorum. Devlet öldürmezse, bunu katil yapar. Herkes kendi hukukunu kendi işletirse düzen ortadan kalkar. O nedenle devlet dediğimiz bir "toplum sözleşmesi" yapmalıyız. Bu bir gün bir katilin kurbanı olmamamız için gereklidir. Birini öldürürsem, devlet eliyle öldürüleceğimi bilmem, dolaylı olarak beni katilerden korur. Bu korku ile benim kimseyi öldürmeyecek olmam da, başka birilerini benim maktulüm olmaktan korur. Özetle; devlet/toplumsal sözleşme bireysel empatinin toplum tarafından örgütlenerek içimizdeki hayvanı dizginlemenin bir metodudur.
0
kitap gibi sessiz
(19.04.18)
(3)

Hegel neden bilim çevrelerince dalga geçiliyor?

gezegen olan pluton
SB.
SB.
0
gezegen olan pluton
(08.04.18)
Kim lan o cevreler, kaynak veriniz
0
her giriste sifresini unutan adam
(08.04.18)
Kast edilen eleştiri değil de dalga geçmek ise, Celal Şengör dışında yok benim rast geldiğim. Elbet vardır tabii de, hem pozitivist epistemolojiye bağlı olup hem de faşist bir duygulanım çerçevesinde toplum mühendisliğine gönül vermiş olmak lazım bunun için. O kişileri de kendi uzmanlık alanları dışında (mesela Hegel felsefesi konusunda) takmamak lazım gelir.
0
protector
(08.04.18)
parerga ile paralipomena'da schopenhauer'ın ilk 40 sayfa boyunca hegel'e saydırdığını görünce merak edip birşeyler okumuştum. schopenhauer hegel'i anlaşılmaz olmakla, laf kalabalığı yapmakla suçluyor. çiziktirmeleri eczanelerde kusturucu olarak satılmalı diyecek kadar ileri gidiyor ama onu sallayan yok. hegel çok popüler, herkesi arkasına almış, ne dese saygı uyandırıyor. uzun vadede ise durum tersine dönmüş, şopi saygınlığı kazanmış.
0
zihuatanejo
(08.04.18)
(6)

Bu büyüme neyin büyümesi?

Mehmet Ersoz
MerhabaÜlke %7.2 büyümüş. Peki bu büyüme tam olarak nedir? Ne büyüyor büyürken?Ülke büyürken neden halk bu büyümeden istifade etmiyor? Ülkenin, insanın, altyapının da gelişmesi gerekmez mi? Benim gördüğüm yıllardır aynı ülke.Ya da bu büyüme neden vatandaşa yansımıyor?Goygoy değil teknik cevap verirs
Merhaba

Ülke %7.2 büyümüş. Peki bu büyüme tam olarak nedir? Ne büyüyor büyürken?

Ülke büyürken neden halk bu büyümeden istifade etmiyor? Ülkenin, insanın, altyapının da gelişmesi gerekmez mi? Benim gördüğüm yıllardır aynı ülke.

Ya da bu büyüme neden vatandaşa yansımıyor?

Goygoy değil teknik cevap verirseniz sevinirim.

Saygılar
0
Mehmet Ersoz
(05.04.18)
tahmin yürütüyorum evet ülke belki büyümüş olabilir ama bu büyüme zengini daha zengin yapmıştır halk kaldığı yerde sayıyor olabilir. gerçekçi bir veri olmayabilir.
0
basond
(05.04.18)
al sana teknigimsi bir aciklama: tr.wikipedia.org
0
hot potato
(05.04.18)
dedim dedim de kime dedim
(05.04.18)
İktisat bile makro ve mikro kısımlara ayrılıyor. Ülkenin büyümesini de kendi çevremizdeki mikro hesaplarla kıyaslamamak lazım.
0
1adam
(05.04.18)
Geçen Aralık ayında da benzer bir tartışma dönmüştü. Şuraya bakarsan 2 farklı hatta (ilk ikisi daha benzer soruna işaret ediyor) 3 farklı cevap var: www.gazeteduvar.com.tr

İlk iki cevap baz etkisi sebebiyle (kendi hesaplarıyla sene sonunda ilan edilen %11,1'lik büyümenin bu etkiden arındırıldığında %1,2 olduğunu hesaplıyorlar), üçüncüsü ise TÜİK'in istatistiki hesap yöntemini değiştirmesiyle açıklıyor. Ali Rıza Güngen'in cevabı yukarıda yetersiz verilmiş, orjinali burada: www.politikyol.com

Bütün cevaplarda göze çarpan istatistiki oynamalar. Bu Türkiye'ye özgü değil, günümüzün en önemli neoliberal safsataları istatistiki yalanlarla sürdürülüyor. Eurozone ve 2008 krizlerinde mevcut kurumsallaşmaya getirilen eleştirilerden biri buydu. Ki dünya çapında değişen bir şey olmadı. İkinci göze çarpan ortaklık ise Türkiye'de gelir eşitsizliğinin giderek artması ve büyüme üstüne kurulan hayallerle bunun görmezden gelinmesi. Bu da Türkiye'ye özgü değil gerçi.
0
protector
(05.04.18)
@want2die ve @acemi + 1

asgari ücretle ay sonunu getiremeyen de bununla gurur duyuyor!
0
runagain
(06.04.18)
(1)

Özal siyasi yasağa rağmen nasıl parti kurdu

nihilanth
82 anayasası ile özal yasaklandıysa 83 de nasıl parti kurulup seçim oldu? Kafama takıldı bulamadım google da
82 anayasası ile özal yasaklandıysa 83 de nasıl parti kurulup seçim oldu? Kafama takıldı bulamadım google da
0
nihilanth
(23.03.18)
83 seçimlerine hazırlıktan önce siyasi parti kurma yasağı kaldırıldı. Sadece eski siyasilerin yasağı devam ediyordu ve Özal eski siyasilerden biri değil (darbenin hemen öncesinde milletvekili ya da siyasi parti lideri değil, yani yasaklı değil). 83 seçimlerine askeri hükümetin kurduğu bir kurulun onayından geçen her parti kurulup katılabildi. ANAP da bunlardan biri.
0
protector
(23.03.18)
(5)

istanbul'un fethi'nin çağ kapatıp açması

diffarentiationation
biz ilkokuldayken bu olay çağ kapatıp açtı deniyordu. şimdi bulamadım bu çağları. yeni çağ, yakın çağ falan vardı. ingilizce olarak nereden bulurum?bu olayın çağ değiştirdiği doğru değil mi?
biz ilkokuldayken bu olay çağ kapatıp açtı deniyordu. şimdi bulamadım bu çağları. yeni çağ, yakın çağ falan vardı. ingilizce olarak nereden bulurum?
bu olayın çağ değiştirdiği doğru değil mi?
0
diffarentiationation
(10.03.18)
istanbul'un fethi bir dönüm noktasıdır ancak çağ atlatacak asıl değişiklik 1455'teki matbaanın icadıdır. "istanbul'dan kaçanlar rönesansı başlattı"dan daha elle tutulur bir gelişme neticede.

edit: dar açıdan cevap vermişim, aslında protector ve elitist'in yazdıklarına tamamen katılıyorum.
0
Bruce
(10.03.18)
Akademik anlamda çağların bu şekilde ayrılması 19.yy'a ait. Günümüzde (ve hatta 20.yy'da) yazılmış hiçbir nitelikli eserde bunlara denk gelemezsin. Wikipedia'da hala böyle bir tasnif vardır diye tahmin ediyordum, şimdi baktım wikipedia bile "neredeyse" terk etmiş ilk çağ-orta çağ-yeni çağ-yakın çağ ayrımını. Bence gayet güzel bir gelişme olmuş. Google'dan arama yapabilirsin, belki bazı bloglarda kalmıştır hala.

Ancak ilkokul eğitiminde, muhtemelen her ülke, tarihsel devamsızlıkları öğretebilmek için bu tip olaylara referans veriyorlar. Genelde her ülke, bir dereceye kadar, kendi değerlerini çocuğa empoze edebilmek için hangi olayın çağ değitirdiğine kendileri karar veriyorlar. İstanbul'un Türkler tarafından ele geçirilmesi, sadece Türkiye eğitim sistemi içinde bir çağ açıp kapatıyor. Genelde, Avrupa eğitim sisteminde, üstte de dendiği gibi matbaa ve rönesans bir çağ değişimine işaret ediyor.

Sonuç olarak tek bir olayın (eğer olayı 20.yy tarih felsefesindeki gibi süreç olarak anlamıyorsak tabii ki) bir çağ değiştirmesi meselesi hiçbir koşulda doğru değil, ve bu boş bir basitleştirmeden ibaret.
0
protector
(10.03.18)
Hem doğru hem de değil. Bu durum nereden baktığınıza göre değişir. Her millet bazı olayları kendi tarihiyle bağdaştırır. Yeni Çağ için Batı'da Amerika'nın keşfi yani 1492 referans alınır. Bizim için pek bir anlam ifade etmediğinden bizde İstanbul'un Fethi yani 1453 referans alınır. Yakın Çağ, yani içerisinde bulunduğumuz çağ, ise Fransız İhtilali ile başlar. Çin, Şili veya Kamboçya için Fransız İhtilali'nin bir anlamı yoktur. Dolayısıyla bu çağları evrensel olarak düşünmemeniz gerekiyor. Orta Çağ dönemine bakmak belirleyici olabilir. Kilise baskısından ötürü bu döneme Karanlık Çağ denilmiştir. Buna karşın bizde bu dönem İslam'ın Altın Çağı'dır.

Edit: @protector ile benzer yazmışız.
0
elitist
(10.03.18)
yurtdışında bunun karşılığı yok. kendi kendimize yaptığımız birşey.
0
eindaclub
(11.03.18)
(3)

GRE öğrenmek moda mı oldu?

nigeo
selamlar,çevremdeki herkes neden GRE çalışıyor? neden moda oldu bu şimdi?mersi.
selamlar,

çevremdeki herkes neden GRE çalışıyor? neden moda oldu bu şimdi?

mersi.
0
nigeo
(25.02.18)
Amerika'da (ve bazı Kanada üniversitelerinde) yüksek lisans yapmak istiyorsan bu sınav zorunlu. Modadan ziyade, yurt dışına eğitim amaçlı çıkmaya çalışanların saysının artmasından kaynaklı muhtemelen.
0
protector
(25.02.18)
ahaaaa, tam aradığım cevap olsa gerek @protector
Teşekkürler.

e büssürü abd'de yüksek yapan arkadaşım Grekçe bilmiyor ki diyecektim ama şu anda baktım ki GRE çalışmak Grekçe çalışmak değilmiş.

Allah benim belamı versin ya. Ben herkes Grekçe çalışıyor sandım.
0
🌸nigeo
(25.02.18)
yurtdışına yüksek lisans için gitmeyi planlıyorlardır.
0
eindaclub
(26.02.18)
(4)

Ne zamandan beri meslek isimlerinden utanılır oldu?

m e b
Tamam, sosyal medya kullanımı arttıktan sonra etiketlere çok daha fazla takılmaya başladık da iş ilanları bile buna ayak uydurmuş sanki. Ota boka "uzmanı", "temsilcisi", "sorumlusu" ifadesi eklenmiş vaziyette. Bulaşıkçı, sekreter, temizlikçi, tezgahtar, kasiyer, pazaelamacı vs. kelimeleri niye tabu
Tamam, sosyal medya kullanımı arttıktan sonra etiketlere çok daha fazla takılmaya başladık da iş ilanları bile buna ayak uydurmuş sanki. Ota boka "uzmanı", "temsilcisi", "sorumlusu" ifadesi eklenmiş vaziyette. Bulaşıkçı, sekreter, temizlikçi, tezgahtar, kasiyer, pazaelamacı vs. kelimeleri niye tabu oldu ki? Bu hem haddinden fazla politik doğruculuğun hem de "Modern köleler kendilerini daha önemli hissetsin de üç kuruş verdiğimiz için isyan etmesinler." zihniyetin sebep olduğu pembe gözlüklerden mi kaynaklı?

Bir de bayağı anlam kargaşasına yol açmıyor mu bu? Her şeye "uzman" etiketini yapıştırıyoruz, tamam da gerçek uzmanlara ne deniyor piyasada?

Yoksa gerçek anlamda anlam farklılığı olduğu için mi bunların anlamı değişti?
0
m e b
(20.02.18)
Politik doğruculuktan ziyade; beyaz yakalıların işçi olmadığına ilişkin illüzyonu pompalama amaçlı ve neoliberalizmin "kendi kendinin girişimcisi" olarak pompaladığı özneleşmeye uygun, etiketler aracılığıyla statü yaratan bir uygulama. Bu yeni kavramlar, değişen ekonomi-politik söylemler çerçevesinde yaratılıyor. Utanmadan çok yönetimsellik anlayışında bir değişim var. Yani ortada eskiye oranla bir anlam ya da yapılan işin niteliği çerçevesinde fark yok; sadece gösterenler değişiyor.
0
protector
(20.02.18)
protector +1, bilmem ne bilmem ne müdürü şeklinde unvanın olup 10 bin lira maaş alınca patronun 2 milyar dolar serveti olmasını dert etmiyorsun, şirket kendinin sanıyorsun hatta.
0
i was made for you
(20.02.18)
bizimkilerin boşanmak üzere olduğu zamanlardı. kendimce anneme destek olmak için iş aramaya çıkmıştım, mağazaların camında hep "satış danışmanı aranıyor" yazıyordu. alala o ne ola ki diyordum, girip konuşmaya çekiniyordum bilmediğim değişik bir iş diye. sanki bildiğim iş olsa alacaklarmış gibi, yaş on bir. halbuki bildiğimiz tezgahtar idi işte ama ben anlamamıştım. sene 2006-2007 filandı. yani o zamandan beri olan bir şey bu, belki çok daha da eskilere dayanıyordur bilemiyorum.
0
who cares wins
(20.02.18)
işveren kısmından "size önem veriyoruz, bizim için bir tezgahtar denilenden öte bir şey olucaksınız, ama verdiğimiz önemin karşılığına da talep ederiz" mesajı olması kısmı da düşünülebilir. ya da kurumsallık söylemi diyelim işte de; türkiye'de bu düzeyde "hadi alt mesaj verelim söylemlerimizle şunlara" diye düşünülüyo olması bana pek inandırıcı gelmiyo.

mesela birisi o işi yapmaya mecbur durumda kaldığından bu danışmanlık temsilcilik uzmanlık diye zikredilen işlerde çalışıyosa; içindeki kırgınlığı böyle telafi etmeye mahal veriyor olması da mümkün; bu da mevzubahis ünvanları tercih edilir ve sahiplenilir kılıyor.
0
dafaisss
(21.02.18)
(1)

Tanıl Bora yazıları?

Amaranta ursula
Merhaba Yazarın kitapları hariç, geçmişten günümüze değin tüm köşe yazılarına ve makalelerine topluca ulaşabileceğim bir arşiv var mı?Cevaplar için teşekkür ederim şimdiden.
Merhaba

Yazarın kitapları hariç, geçmişten günümüze değin tüm köşe yazılarına ve makalelerine topluca ulaşabileceğim bir arşiv var mı?

Cevaplar için teşekkür ederim şimdiden.
0
Amaranta ursula
(20.02.18)
www.birikimdergisi.com

burada bolca yazısı var. Onun dışında şu en son çıkan kitabı (Yeni Türkiye'nin Siyasi Dili) da, köşe yazılarının toplanmasından oluşuyordu sanırım. Son olarak da, kitap olarak da oldukça üretken birisi, asıl olarak kitaplarına girişmeni tavsiye ederim.
0
protector
(20.02.18)
(3)

20 & 21. yüzyıl Türk ve Dünya Siyaset Tarihi

femme vitale strikes back
Konusunda kitap, makale, belgesel önerilerinize açığım. Bu konuda epey bir eksiğim olduğunu düşünüyorum.Teşekkürler.
Konusunda kitap, makale, belgesel önerilerinize açığım. Bu konuda epey bir eksiğim olduğunu düşünüyorum.

Teşekkürler.
0
femme vitale strikes back
(20.02.18)
Oral sander-siyasi tarih
Tanil bora -cereyanlar
0
Amaranta ursula
(20.02.18)
20.yy'da Dünya siyasi tarihi için, Marksist/eleştirel bir bakış açısı da bulunsun: Eric Hobsbawm - Aşırılıklar Çağı.
0
protector
(20.02.18)
Ataturk, Founder of a Modern State - Ali Kazancigil, Ergun Ozbudun (1981)
Yanlis Cumhuriyet: Ataturk ve Kemalizm Uzerine 51 Soru - Sevan Nisanyan (2008)
0
common of demons
(20.02.18)
(13)

nevşin mengü'nün süt yorumu

demirr
aşağıdaki linkte uzun uzun anlatıyor. özetle tam vegan olmadan önce süt ve süt ürünlerini tüketiyormuş. sonra yaptığı araştırmada memelilerin her zaman süt üretmediğini, sadece hamile kaldığında yavrusuna vermek için süt ürettiğini öğrenmiş. diyor ki; "o hayvanlara zorla tecavüz ediliyor,hamile bıra
aşağıdaki linkte uzun uzun anlatıyor. özetle tam vegan olmadan önce süt ve süt ürünlerini tüketiyormuş. sonra yaptığı araştırmada memelilerin her zaman süt üretmediğini, sadece hamile kaldığında yavrusuna vermek için süt ürettiğini öğrenmiş. diyor ki; "o hayvanlara zorla tecavüz ediliyor,hamile bırakılıyor ve yavrusundan ayırılıyor. ürettiği sütü de insanlar içiyor" bu gerçeği öğrendikten sonra süt ürünü tüketememiş ve tam vegan olmuş. soruya gelirsek;

inekler her zaman süt üretmez mi yahu? yanlış mı biliyoruz? 2-3 yıl doğum yapmayan inek de sağılıp sütü alınıyor diye biliyorum.

ne diyorsunuz?

video: www.youtube.com
0
demirr
(09.02.18)
Hayvanın doğum yapması lazım süt vermesi için. Nasıl ki insanlar da doğumdan 2-3 yıl sonra dahi süt veriyorsa aynı şey inekler için de geçerli. Düzenli ve sistematik olarak inekler tecavüze uğruyor ve bebekleri kendilerinden uzaklaştırılıp sütleri insanlar için sağılıyor. Bu doğru.
0
bos gezenin bos ustasi
(09.02.18)
yanlış biliyorsunuz
bebeği olmayınca sütleri olmuyor
yalnız "tecavüze" uğramak da biraz fazla değil mi? kedi köpek nasıl kızışıyorsa inekler de kızışıyor, bizim tabirimizle "boğasıyor".
0
niye ama
(09.02.18)
bu veganlar bir garip. hayatlarında hiç inek görmedikleri ortada.

Boğalar normalde birbirlerine bile hallenecek kadar azgın hayvanlar. İnekler sanki bir çocuk yapıp kariyer kasacakmış da insanlar onları hamile bırakacakmış gibi hikayeler uydurmuşlar kendi küçük dünyalarında.
0
catch the arrow
(10.02.18)
teknik olarak tecavüz sayılabilir çünkü, büyük tesislerde bu birleşme işini ineklerin ve boğaların keyfine bırakmıyorlar. belli bir takvim içerisinde, spermi boğadan (zorla) alıp ineğe (zorla) enjekte ediyorlar diye biliyorum. inekler, ellerine boğa eli değmeden hamile bıraktırılıyorlar. bunlar için özel cihazlar da var.

hayvancılığı çok bilen arkadaşlara duyurulur :)
0
herhaltibiliyoring
(10.02.18)
/Mermize
Sanırım çiftlik hayvanlarının dışarıda otlayan çok mutlu inekler olduğunu düşünüyorsun. Neyse bir üstteki yazar cevaplamış.

Hayvancılık endüstrisinde çalışmış, sonunda vegan olmuş biri olarak tavuk, koyun, inek farketmez bir entegre tesis görmeni tavsiye ederim intansif üretim neymiş görürsün. İmkanın yoksa buyur burdan bak; m.youtube.com

Bizim köyde bu yok yaklaşımı doğru değil eğer öyle bir düşünce içindeysen çünkü 80 milyon insanı ekstansif(seyrek doğala yakın üretim) hayvancılık ile beslemek imkansız. Türkiye'nin tamamı mera olsa bile zor ki zaten değil.

Görüntüleri izleyin, kapatmayın. İzledikten sonra gidin süt et yumurta gömün. Ama izleyin önce.
0
bos gezenin bos ustasi
(10.02.18)
Yemek düzenim ve alışkanlıklarım sebebiyle vegan olmaya ne çabaladım ne de öyle bir umudum var. Ama şu "hayvancılıktan anlayan" arkadaşlar ne kadar "zeki". Hiç mi endüstriyel hayvancılıktan haberiniz yok, hiç mi kapitalist üretim/nisbi artı değer üretimi üzerine bir şeyle karşılaşmadınız, hiç mi üst düzey endüstriyel fabrikadan, sabit sermayeden bir bilginiz yok? Evet zaten kar içinde yüzen endüstriyel hayvancılık sektörü senin anneannenin yöntemlerini izliyor. Anneannenin ahırından insanlığın süt ihtiyacı karşılanıyor. Millet veganlığa duyduğu nefreti saçmak için göz göre göre aptallaşıyor.
0
protector
(10.02.18)
tecavüz videosu izlemek isteyenler tık tık: www.youtube.com
0
nugre tias
(10.02.18)
Doğada kendi halinde yetişmesi gereken bitkileri endüstriyel üretim tesislerinde istekleri dışında, sıkış tıkış ve mevsimine uygun olmadan üretmek de tecavüzdür. Bitkilerin yaşama haklarına saygılı olmalıyız. Veganların bitkilere tecavüzü artık son bulmalı.
0
catch the arrow
(10.02.18)
Komik tezlere devam mı yani? Evet, endüstriyel tarım üretiminin de tatlı su kaynaklarını, tropik ormanları, tarım yapılabilir arazileri ve sonuçta bütün ekosistemi nasıl bozduğu da ortada. Ben yalnız herhangi bir veganın endüstriyel tarıma önem verilsin dediğini görmedim.

Muhteşem bir "tez", 10/10. Başarılarının devamını dilerim. Bayılıyorum reaksiyoner tepki verirken salaklaşmayı izlemeye.
0
protector
(10.02.18)
Bunun için sütü tamamen reddetmek mi gerekiyor? Eski usül çiftlikler var, oradan getirtebilir. Yeni doğan dana bir süre zaten anne sütü emiyor, o ineğin sütü sağılmıyor. Dana ek gıdaya geçince de sütünü insan almaya başlıyor. Bu şekilde elde edilen süte de mi karşı veganlık?
0
uepuey
(10.02.18)
/Uepuey
Veganlık bir din veya sabit bir düşünce değil. Kimi veganlar bal yer kimisi reddeder. Kimi veganlar köy tavuğu yumurtasını yer kimisi yemez. Mesele şudur genellikle; ben doğaya ve hayvanlara zarar vermeden veya en az zararla nasıl yaşarım?

Ayrıca vegan olmanın farklı motivasyonları da var. Etik kaygılar umrunda olmadan sırf sağlıklı olduğunu düşündüğü için vegan olanlar da var. Ki buna vegan diyet diyorlar. Kimisi tamamen çevresel kaygılarla vegan olur(karbon ayak izi, küresel ısınma, kaynakların yanlış kullanımı vb) kimisi de hayvan sömürüsüne karşı olduğu için vegan olur. Veya birkaç nedenden ötürü.
0
bos gezenin bos ustasi
(10.02.18)
Konuyu ta vegan olacaksiniz ya da hayvanlar olsun diye anlayan embesiller olmasa keske! Konu endustriyel hayvanciligin hayvanlara yaptigi iskenceler. Insanlar da buna tepki gosterip vegan oluyor.

Sizden bir sey istenmiyor! Insanlar protesto ediyor ve bunda haklilik paylari cok yuksek.

Eger protesto eden haklarini arayan insanlar olmasaydi birakin vegan sutu icecek inek sutunu bile bulamazdiniz.
0
Traveller
(10.02.18)
Dolabınızdaki süt, fabrikadan geliyor ve büyük ihtimalle tecavüzün sonucu www.youtube.com

buna kayıp gönderge deniyor. İçtiğiniz sütün aslında o boy boy reklamlarda gösterilen mutlu ineklerle dolu çiftlikten -hatta ineğin iyiliği için süt sağılıyor , sağılmasa hasta olacak- geldiğini düşünüyorsunuz. Ama öyle değil.

www.youtube.com

böyle küçücük kutulara hapsediliyor inekler.

O ineğin orda olmasının sebebi zaten sizin sürekli süt alıp o sisteme destek olmanız. Ben süt almasm, ineğin sütleri sağılmayacak hasta olacak diye bir şey yok. Almasan o inek orda olmayacak belki.

Kırsal yaşamındaki gibi elle sağım da olsa özgürce de dolaşsa, inek bir eşya olarak kaynak olarak görüldüğünden, biz bunu etik bulmuyoruz. İneğin vücut bütünlüğüne bir müdahale, onun malını çalmak olarak görüyoruz.
0
Cursed Chico
(12.03.18)
(3)

Tarih sorusu

karamuratbenim
İyi akşamlarTarih ile ilgili bir soru soracağım ama aslında sorduğum sorunun gerçekliğinden de pek emin değilim. Roma İmparatorluğunda imparatora karşı ayaklanma çıkıyordu ve imparator da kapısına kadar gelmiş isyancıların isyanını bastırmak için Papayı çağırıyor ve ona kendi tacını takarak siyasi h
İyi akşamlar
Tarih ile ilgili bir soru soracağım ama aslında sorduğum sorunun gerçekliğinden de pek emin değilim.

Roma İmparatorluğunda imparatora karşı ayaklanma çıkıyordu ve imparator da kapısına kadar gelmiş isyancıların isyanını bastırmak için Papayı çağırıyor ve ona kendi tacını takarak siyasi hamle yapıyordu, papalığın ilk siyasi simge haline gelmesine sebep olan olay bu oluyordu...

Uzun zaman önce okumuştum da isimler aklımda kalmadı, tarihi olay da bu şekilde cereyan etmişti. Soruda eksiklik varsa da düzeltirseniz memnun olurum.

Buradaki imparator ve papanın adı neydi?
0
karamuratbenim
(06.02.18)
Bilmiyorum; ama Roma veya Bizans Imparatoru olmadigi kesin. Kutsal Roma Germen doneminde olmus olabilir?... Gene de sekuler ve dini iktidar arasi catisma hic durmuyor gibi bir sey.
0
common of demons
(06.02.18)
Ben de böyle bir olaya hiç rastlamadım. Ancak aklında yanlış kaldığını düşünüyorsan, Konstantin Bağışı hikayesine benziyor. Papalar iktidarlarına kaynak bulmak için, 8-9.yy gibi İmparator Konstantin'e ait bir metni öne sürmeye başlamışlardı. Metne kaynaklık eden hikayeye göre, Konstantin papanın (I. silvester) iyileştirici gücünü (ortaçağ Avrupası için kralın otoritesinin sembolü) gördükten sonra ona taç vermek istiyor. Ancak bunun yerine papaya hem otorite hem de konut sağlayıp karşılığında da Hıristiyan oluyor. Ancak Konstantin Bağışı denen belgenin sahte olduğu 13.-14. yy'dan beri biliniyor. Acaba bu anlatıyla karıştırmış olabilir misin?
0
protector
(06.02.18)
@protector olabilir fakat imparatorun isyancıları bastırmak için papalık gücünü almak istemesini net olarak hatırlıyorum
belki 2 farklı olayı tek bir olay sanıyor olabilirim.
0
🌸karamuratbenim
(06.02.18)
(7)

Muharrem İnce'nin Efsane Konuşması Hakkında Düşünceleriniz ?

Aşk Adamı
benim şahsen tüylerim diken diken oldu. 46 delegenin oyunun geçersiz sayılmasından ötürü Muharrem İnce yeterli oy toplayamadığı için aday olamadı.. bunun üzerine Kılıçdaroğlu "o oyları sizin adınıza sayalım aday olun" diyerek kendi çapında lütuf gösterisinden bulundu..Halbuki yarısını size, yarısını
benim şahsen tüylerim diken diken oldu. 46 delegenin oyunun geçersiz sayılmasından ötürü Muharrem İnce yeterli oy toplayamadığı için aday olamadı.. bunun üzerine Kılıçdaroğlu "o oyları sizin adınıza sayalım aday olun" diyerek kendi çapında lütuf gösterisinden bulundu..

Halbuki yarısını size, yarısını bana sayalım dese Muharrem İnce'nin adaylığı kabul edilmiş olacaktı.

Bunun üzerine İnce lütuf kabul etmiyorum, o delegelerin oylarının geçersiz olduğuna da inanmıyorum bana oy veren delege sayısından çok bana mesaj geliyor oyumuz senindir diyen delege sayısı bana oy verenlerden fazla ve benim Kılıçdaroğlu gibi delegeler üzerinden baskı kurma şansım yok şeklinde.. Tabi ki ben yazımda İnce gibi vurgu yapamadım çok daha güzel kelimeler seçti eğer dinlemediyseniz dinlemeniz tavsiyedir.

İşin özü bence çok güzel bir konuşma yaptı. Kılıçdaroğlunun bu saatten sonra parti içinde bir saygınlığı kalacağını düşünmüyorum sizlerin yorumları nelerdir.
0
Aşk Adamı
(03.02.18)
Bu saatten sonra mı? Kılıçdaroğlu benim gözümde biteli baya oldu çoğu destekçisinden de gözünden düşeli baya oldu. Parti içinde saygınlığını yitireli de baya oldu bence.
Muharrem ince ağzı daha iyi laf yapan bir siyasetçi ama güçlü destekçisi az bu sebeple yol alamıyor.
0
basond
(03.02.18)
eksisozluk.com

Durumu her halde açıklıyor.
0
1adam
(03.02.18)
Tabandan (özellikle ekşide de gözüktüğü gibi) çok ırkçı ve otoriter eğilimli bir destek gelmesine rağmen, konuşmasında türkiyenin %80ine sinmiş bu damara yaslanmaması olumluydu. Ancak değişime duyulan ihtiyaç, kılıçdaroğlunun sinik politik duruşu ve chp'nin sosyal demokrasi kanadına nefret duyan çoğunluğun varlığı, sanki muharrem ınce efsane geliyormuş gibi bir hayal yaratıyor. Halbuki akp'nin güncel hegemonik liderliğinde, aynı diğer tarihsel örneklerdeki gibi konuşma ve söylemler hiçbir işe yaramaz. By sebeple chp seçmeni her seçimde ya da yeni liderde büyük heyecan duyup sonra çöküntü yaşıyorlar. Ne tarihsel, ne empirik ne de teorik olarak türkiye ve dünya siyasetine ilgi duymamaktan, tam tersine akp'ninde dayandığı yerli ve milli eğitimden analiz yaparak, kuralları akp'nin dizdiği gibi oynamaktan kaynaklanıyor. Herhangi bir hegemonya, oyunun kuralları (mevcut siyasetin formel sınırları) değiştirilmeden yıkılamaz. Bu sebeple lider değişiminden ve yeni kandan ziyade, devletin ideolojik aygıtı olan eğitimden edinilmiş tarihi ve siyasi bilgilerin unutulması, cnn türk ntv gibi ana akım (akp'nin hegemonik iktidarını yeniden üretmede başat konumda olan medya aygıtları) (oralarda sürekli gördüğümüz 'muhalif' gazeteci kılıfındakiler dahil) medya aygıtlarından uzaklaşılması lazım. Atatürkçülüğün yurttaşlık etiği, devlet anlayışı, tarihsel anlatısı Osmanlıdan miras. Kendisi geliştiremedi. Farklı 'burjuva' devrimlerinden farkı da bu konularda bir yenilik getirememesi. Bu sebeple DP de buna yaşlanabilmişti. Keza Akp de kendi hegemonik gücü için bunlara yaslanıyor. Yani bu sebeplerden chp'nin muhtemel yeni liderinin vaat edebileceği bir şey yok.

Not: telefondan yazdım, düşük cümleleri, tek blok paragrafı ve yazım hatalarını görmezden gelebilirsin.
0
protector
(03.02.18)
çok coşkulu konuştu ama bir şey anlatmadı her zaman olduğu gibi.
boş teneke çok ses çıkarır aynı öyle, bağırıp çağırıp konuşmak haklı olmak anlamına gelmez. burası chp, akp değil. değil muharrem ince onun gibi 50 tane adam olsa da mevcut şartlarda iktidar olamaz.

ülkenin % 65-70'i sağcı, chp'yi din düşmanı olarak görüyor. kimse kendini kandırmasın o gelirse iktidar olur bu gelirse başkan olur diye. kemal kılıçdaroğlu bu ülkeye 50 gömlek fazla bir siyasetçi.
0
ada meltemi
(03.02.18)
Atarli giderli bi abi olduğu için ince chp başına gelsin istiyorum bir tarafta RTE bir tarafta ince acayip süper şeyler olabilir.

Not:bjk
0
zugas
(03.02.18)
+111 ada meltemi

Uzun uzun kafa yormaya gerek yok.

Basit bir ornek ,Akpden nefret eden, aksenere fetocu diyen ataturkcu mhpli arkadasim bahcelinin de akpye yanasmasindan dolayi bos oy atacagini söylüyor. Bunlar chpye tamamen dinsiz bir parti olarak Bakiyolar. Sen bu adamlardan kim gelirse gelsin oy alamazsin o yuzden ha kk ha ince farketmez.
0
sen nasıl bir insansın
(04.02.18)
koltuğa oturan yapışıyor. kılıçdaroğlu ilk başa geldiğinde ciddi heyecan yarattı, sadece chp seçmeninde değil. ama yalpaladı, net olamadı, dik duramadı ve harcadı resmen o krediyi. taa o zaman bitmişti. partiyi geç, ülkesinin geleceğini düşünen, kendisinden daha iyi yapacağına inandığı birine bırakır yerini.

baykal da zamanında yerini sarıgül'e bıraksa akp bu kadar ileri gidemezdi. sarıgül de çok masum değil ama akp'ye karşı bir şansı vardı. kullandırtmadılar.

dinlemedim/izlemedim o konuşmayı. dinleyesim de yok açıkçası. daha önceki efsane konuşmalarını biliyorum. ve tahmin edebiliyorum. o duyguyu yaşamak istemiyorum.

chp veya başka bir partinin/liderin şansı olduğuna inanıyorum. meral abla, o mahkeme cambazlıkları olmasa, şimdi mhp'nin başındaydı ve akp'ye ciddi alternatifti. hala da öyle.

ben de bezginim, yıldım ama umutsuz da değilim hepten. akp'nin baskısı ve chp'nin şu hali (mehapeyi hiç saymıyorum), iyi parti'ye yarar bence. iyi parti mıknatıs olacak. medyanın canı cehenneme!
0
runagain
(04.02.18)
(13)

Almanlarin Turklere yaptigi irkcilikla, Turklerin Pakistanlilara Araplara..

Traveller
Hindistanlilara yaptigi irkcilik ayni degil mi? Irkci Avrupali ve Amerikalilara gore Turkler, Pakistanlilar, Araplar, Faslilar falan ayni iken; Turkiye'de bir Turk'un kendini Ingiliz kraliyet ailesinden sanip Pakistanlilara, Araplara, Faslilara irkcilik yapmasi ironik degil mi? Irkcilik yaparak irk
Hindistanlilara yaptigi irkcilik ayni degil mi? Irkci Avrupali ve Amerikalilara gore Turkler, Pakistanlilar, Araplar, Faslilar falan ayni iken; Turkiye'de bir Turk'un kendini Ingiliz kraliyet ailesinden sanip Pakistanlilara, Araplara, Faslilara irkcilik yapmasi ironik degil mi? Irkcilik yaparak irkciligi yuceltip aslinda dogrudan kendi milletine zarar vermiyor mu? Cunku irkciliktan en cok zarar goren milletlerden biri de Turkler.

Ayni sekilde Turkiye'de kilise, sinagog, tapinak kurulmasina karsi olduklarinda Filistin'de, Cin'de Muslumanlarin ezilmesi zihniyetine dolayli olarak destek vermiyorlar mi?
0
Traveller
(29.01.18)
Ilk soruya cevap, ayni.

Ikinci soruya cevap, ironik.

Ucuncu soruya cevap, veriyor.

Son soruya cevap, veriyorlar.
0
lamira
(29.01.18)
1 aynı.
2 amerikalılara göre türkler pakistanlılarla vs. aynı değil de, evet araplarla benzer olduğunu düşünen var. ama benzeriz de. daha da garibi doğu avrupa ülkesi sanan var. biraz öyle de sayılır ama wtf.
3 ironik
4 & 5 veriyor.
0
çaykovski
(29.01.18)
bütün sorularında haklısın. ırkçılık bu yüzden akıl hastalığıdır.
0
lesemajeste
(29.01.18)
aynı değil. biri almanların türklere yaptığı ırkçılık, öteki türklerin araplara yaptığı ırkçılık.
0
doxanikee
(29.01.18)
Ben pakistanlilara ya da faslilara irkcilik yaptigimizi gormedim. Bana denk gelmedi belki.
Bence ayni degil. Araplara yapilan tarihten geliyomus gibi geliyo bana. Ya da sanki onlar olmak istemedigimiz kulturun insanlari gibi. tanistigim iranlilarda sevmiyordu araplari. Zaten araplarda turkleri sevmez. Hatta nefret ederler. Neyse.
0
durgunfoton
(29.01.18)
Bence aynı, hiçbir farkı yok. savaş vs olmaksızın para için yıllardır almanya veya başka ülkelere yerleşip sonra da gördükleri muameleden yakındıkları halde kendileri aynı ırkçılığı yapmaları ayrı ironik.
0
mslny
(29.01.18)
Avrupalıların Türk kelimesinden anladığı müslümanlıktır. Sonuçta islamı en iyi temsil eden bu millettir. Türk ve İslam onlar için birbirinden farklı değil.
Türkiyede de her Türk aynı değil ki bu ayrımcılık konusunda. Her yönüyle batıya taraftar bir türkün araplar vb. için yaptığı ayrımcılıkla, batı taraftarı olmayan müslüman bir türkün onları ötekileştirmesi arasında fark var. Herkes ırk olarak aynı olsa da ortak değerler konusunda farklı düşünme söz konusu.
Macarlar da türk ama onlar için ülkücülük ya da turancılığın herhalde bir anlamı yok.

Müslüman türkün arap için yaptığı ayrımcılık ümmet kelimesini tam anlayamamış olmasına ve bazı temelsiz ön yargılarına bağlanabilir.
0
1adam
(29.01.18)
@1adam +1 adsadjhgf
0
doxanikee
(29.01.18)
"Macarlar türk", "Avrupalılar için islam=türk", hadi bu cahili anladık ve bol bol gördük. Onun 2018 yılında bu tezlerine cevap vermek 'zor'. Ama ben soruda "ırkçılıktan en çok zarar gören milletlerden biri de türkler" ifadesini tarihsel bilgimde konumlandıramadım. Afrika'da, Avrupa'da ve Amerika'da sayısız kölelik ve soykırım örnekleri aklıma gelirken, nasıl türkler bir anda en mazlum halka oynamaya başladı anlamadım.

Onun dışında sorduğun soruda haklısın. Aynı biçimde ırkçılık. Mesela Frantz Fanon'un Siyah Deri Beyaz Maske (ki en önemli kolonyalizm metinlerinden biridir) çok güzel bir ırkçılık skalası yaratılır. Beyaz adama boyun eğen bazı siyahilerin nasıl da Senegallilere (Senegal skalanın en altındaydı, bir o kalmış aklımda bütün hiyerarşiden) ırkçılık yaptığını gösteriyordu. Irkçılık Avrupa'ya özgü değil. Elbette sömürge deneyimi yaşamış toplumlar da; ya da Türkiye gibi yarı-sömürgeleşmiş olanlar da bolca ırkçılığa başvuruyor; hatta ırkçılıktan en muzdarip halklar bile.

Bu şu anlamda ironik değil, çünkü dünya halkları ırkçılığa maruz kalanlar vs. ırkçılar olarak ayrılmıyor. Aynı Fanon'un fark ettiği gibi, halklar kendi güçlerinin verdiği hiyerarşiye uyarak alta doğru ırkçılığı performe ediyorlar.
0
protector
(29.01.18)
dışla bağlantısı olmayan, farklı kültürlerle ilişkisi bulunmayan topluluklarda ırkçılık olur. türkler arasında da ırkçılar vardır, avrupalılar, afrikalılar, amerikalılar...vs arasında da, hiçbir farkı yok. etrafını gezen, gören ya da belli bir süre yabancıların yoğun olduğu yerde aktif olarak hayatını sürdüren, yabancılarla bir şekilde birlikte yaşamış kişilerden ırkçı pek olmaz, çok nadirdir herhalde. öte yandan mesela almanya'da afd'nin en fazla destek bulduğu, pegida'nın çıkış noktası olan dresden'de bir avuç yabancı var. insanlar göçmenlerle yaşamın ne olduğunu bilmiyor ama göçmen düşmanı olabiliyor. yani karşındakiyle hiçbir şekilde iletişim kurmadan ona karşı nefret duyuyorsun. bu nefretin ana kaynağıysa genelde medya olur, siyasiler olur, farklı metinler, teoriler olabilir ama pek ikili ilişkiler kaynaklı doğmazlar.

bu arada 1adam yine coşmuş :) türk milletinin ümmet kelimesini anlamaması türk milletinin en büyük şansıdır diyelim gitsin. atatürk güzel eleştiriyor bu ümmet kafasını.

"türk’ler arap’ların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. arap dinini kabul ettikten sonra, bu din, ne arapların, ne aynı dinde bulunan acemlerin ve ne de mısırlıların vesairenin türk’lerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir şekilde tesir etmedi. bilakis, türk milletinin milli rabıtalarını gevşetti, milli hislerini, milli heyecanını uyuşturdu. bu pek tabii idi. çünkü muhammed’in kurduğu dinin gayesi, bütün milliyetlerin fevkinde şamil bir arap milliyeti siyasetine müncer oluyordu. bu arap fikri ümmet kelimesi ile ifade olundu."
0
soso
(29.01.18)
@ protector
yabancı yazarların (gayri müslim batılı yazarların) kendi kitaplarında bu var. Yine iyi araştırırsan Müslümanların dinlerinin değiştirmesinin çok zor ve hatta imkansız olduğunu yine onlar yazıyor.
Böyle hemen kolaya kaçarak alay edip, etiketleme huyunu bırakın.
0
1adam
(29.01.18)
Irkçılık aynı ama ironik değil. Avrupalının bir Türkle bir Suriyeliyi aynı görmesi, o Türkün de kendini o Suriyeliyle aynı görmesi için bir sebep değil. Herkes diğer grupta kendinde olan bazı şeylerin olmadığını düşünerek diğerini aşağılıypr/dışlıyor/istemiyor vb

Şahsi fikrim, Avrupa’da Türklere bakışın da Türkiye’de Suriyelilerle bakışın “tamamen haksız” olmadığı yönünde. Haklı sebepleri var insanların. Bu gerçekleri reddetmeyi hayalcilik olarak görüyorum.

Benzeri bir hayalciliği; “Paris’te bomba patlayınca olay oluyor ama Bağdat’ta (misal) her gün bomba patlıyor kimse ona ses etmiyor” benzeri yorumlarda da görüyorum. Ortadoğu’da zaten her gün bir yerler patlıyor, insanlar (dışarıdan bakan gözler) buna alışıyor, şaşırmıyor. Paris’te olunca sürpriz olması çok normal. Paris’teki patlamanın dehşet yaratmasına rağmen orta doğudakinin olağan karşılanması gayet normal insan refleksi.

Anlatmaya çalıştığım tamamen insanların algılama biçimiyle ilgili şeyler. Beğenmediği grupların kafalarını kesmek gibi bir şey değil “tamamen haksız değil” dediğim. Doğrudan şiddeti yorumlamadım.
0
lazor
(30.01.18)
Alt paragraftaki soruyu da ozellikle ekledim cunku dinci kesim ki belki de Araplarin irkciliga ugramasina karsilarken bir Israillinin oldurulmesini destekliyorlar. Turkiye'de 20 kusaktir Hristiyan ailelerin kiliselerine gitmelerinin engellenmesini istiyorlar.

Bir de bu dinci kesimi asagilayip kendini yukarida soz ettigim asil sanan modern(?) kesim var. Dincilerle modernler birbirlerinden nefret ediyor ama ayni sacmaliga hizmet ediyorlar.
0
🌸Traveller
(30.01.18)
(2)

japonya'nin borc durumu

sparkle kiddle
nasil olsutugunu neden olustugunuozetleyebilecek olan var midir acaba?son iki yilda (eger devam ederse) duraklamave inise gecmeye baslamiş gibi amatarigini merak ediyorum.
nasil olsutugunu neden olustugunu
ozetleyebilecek olan var midir acaba?
son iki yilda (eger devam ederse) duraklama
ve inise gecmeye baslamiş gibi ama
tarigini merak ediyorum.
0
sparkle kiddle
(28.01.18)
2007 Amerika krizinin ilk gösterimi, 1990'larda Japonya'da yaşandı (elbette Japonya'nın ABD tarzı dünya ekonomisin temel direği olmuş bir harcama ve hazine bonosu gerçekliği olmadığından 90'larda durum dünya krizine dönüşmemişti). Kriz, Washington Konsensus (IMF, Dünya Bankası, WTO) programlarının yani finansallaşmanın, ekonomik liberalizmin doğrudan sonucuydu. Yükselen finansal kağıt değerlerinin yarattığı balon (bu finansal kağıtların securitization ve derivatives denilen, özel sektör borçlarının yatırım aracına dönüştürülmesi ve fiyat değişimleri üstüne bahis oynanması gibi, araçlardan oluştuğunu unutmamak lazım) patlayıp bütün bankacılık sisteminin çökmesine yol açıyor. Söz konusu bankacılık sistemini kurtarma politikaları da devlet borcunun aşırı yükselişine eşlik ediyor (kapitalizmin temel düsturudur: kârı özelleştir, zararı toplumsallaştır).

Kaba hatlarıyla 80 sonrası krizlerin ve borçlanmanın artışının sebepleriyle aynı. Yani google scholar'dan Japonya'da 90'lar krizini ve finansallaşma ile ilgili makale arayarak daha ayrıntılı bir inceleme yapabilirsin.
0
protector
(28.01.18)
Faizler uzun yıllardır çok düşük. Para politikası ile büyüme sağlayamıyorlar. Bu nedenle sürekli QE yapıyorlar. FEd'den çok çok önce başladılar buna. Çok borçlu gözüküyorlar ama bu ülkenin batacağı anlamına gelmiyor çünkü:

1. %240 GDP gibi gözüken borcun ciddi kısmı devlet idareleri arası. NET borç %140 civarında.

2. %140 olan iç borcun da büyük kısmı yerleşiklere olan borç. Yani yerli bireylere ve şirketlere... Dış borç az.

3. Cari açık yok, üstüne bir de cari fazla veriyorlar. Son yıllarda azalsa da 40 yıldır böyle. bu sayede Japonya'nın dış varlıklarıyla, yabancıların Japonyadaki varlıkları arasındaki fark, yani net uluslararası yatırım pozisyonu, (Japonlar lehine) 3 trilyon dolar artıda.

özetle: Japonya dış dünyaya karşı kesinlikle borçlu değil; alacaklı. İÇeride ise geleneksel göçmen düşmanlıgı nedeniyle sürekli yavaşlayan ve yaşlanan ekonomiyi yıllardır mali desteklerle büyütmeye çalışıyorlar. bu da devletin, kendi halkına olan borcunu arttırıyor. ama bu sayede halkın ortalama geliri düşmüyor.

Kendi kurdukları bir düzen bu. Ne Yunanistan ne ABD ekonomisi gibi batıracak özellikler yok. Ha nedir, Kore gibi hızla büyüyemezler. Şu anki refahlarını korurlar, hepsi bu.
0
507
(28.01.18)
(3)

LOTR Fellowship of the Ring hakkında

deligine yuvarlanmis tavsan
SPOLIERMerhaba dostlar, az önce baştan izliyeyim dedim kafama takıldı. Frodo ve arkadaşları karlı dağlardan madene girdiklerinde Gimli akrabalarının öldüğünü görüyor. Peki o ölenler hangi zamanda öldü yani ne sebeb oldu. Gimli öldüklerini bilmiyor gibiydi. Tam anlayamadım açıkçası.SPOLIER
SPOLIER

Merhaba dostlar, az önce baştan izliyeyim dedim kafama takıldı. Frodo ve arkadaşları karlı dağlardan madene girdiklerinde Gimli akrabalarının öldüğünü görüyor. Peki o ölenler hangi zamanda öldü yani ne sebeb oldu. Gimli öldüklerini bilmiyor gibiydi. Tam anlayamadım açıkçası.

SPOLIER
0
deligine yuvarlanmis tavsan
(27.01.18)
hatırladığım kadarıyla cüceler çok derinlere kadar kazıyor dağı. sebebi de daha çok mithril elde edebilmek için ve eski bir yaratık olan balrogu uyandırıyorlar. onun gibi bişey. balrog bunların sonunu getiriyor. orklar da olaya dahil olunca paket oluyorlar.
0
tolgan
(28.01.18)
Kitapta orası daha detaylıydı sanki. Moira'ya girerken Gimli orada kuzenlerini bulacaklarını, mağaradan rahatlıkla geçeceklerini bekliyordu diye hatırlıyorum. Orada cücelerin yaşadığı biliniyor ama hepsinin @tolgan'ın anlattığı şekilde öldüğünü bilmiyorlardı.
0
kobuzchu kiz
(28.01.18)
Moria uzun yıllar önce, Balrog'u uyandırdıkları için cüceler tarafından terk ediliyor (LOTR lore'u hakkında okuma yaptığım yılların üstünde 10 sene falan geçti, o sebeple hangi LOTR yılında olduğunu hatırlamıyorum 'swh'). Ancak Hobbit hikayesinde yer alan cücelerden bazıları (Gimli'nin babasının arkadaşları) Moria'yı yeniden kolonize etmeye çalışıyorlar, Hobbit'teki hikayenin ardından. Gimli, uzun süredir haber alınmasa da (zaten en fazla on yıllık çaba gibi bir şey onların ki), onların hala yaşadığını düşünüyor ya da umuyor. Ancak gittiklerinde öldüklerini görüyor. Oraya yerleşmiş goblinler ve orklar tarafından öldürülmüşler (orada bir günlük gibi bir şey okuduklarını hatırlıyorum).
0
protector
(28.01.18)
(5)

yeni oluşan yönetici sınıfına ne ad verilmişti? patron işçi ezberini bozup

sparta_küs
patrondan da zengin olan. ya hani işte fabrika sahiplerinden daha çok kazanarak emek değer teorisini yaralayan yeni sınıf. bunların bi adı vardı arkadaş aklıma gelmiyor bi türlü.
patrondan da zengin olan.
ya hani işte fabrika sahiplerinden daha çok kazanarak emek değer teorisini yaralayan yeni sınıf. bunların bi adı vardı arkadaş aklıma gelmiyor bi türlü.
0
sparta_küs
(15.01.18)
Bahsettiğin "manager"lar ama, patrondan daha zengin değiller. Buna ek olarak birçok bakış açısından patron-işçi soyutlamasını bozmuyorlar. Keza immaterial labor çerçevesinde Marksist emek-değer yorumunu da. Kendilerinin literatürde genellikle altı çizilen noktaları: sermaye sahipliği-sermaye kontrolü ayrımını yaratmaları ve kol emeği-zihin emeği suni ayrımını derinleştirmeleri.
0
protector
(15.01.18)
C-level?
0
passion rules the game
(15.01.18)
yok o değil cevaplar arkadaşlar...
0
🌸sparta_küs
(15.01.18)
ceo tayfası vb.
0
🌸sparta_küs
(15.01.18)
eğer dediklerin bunlarsa:

chief accounting officer
chief administrative officer
chief analytics officer
chief branding officer
chief business development officer
chief channel officer
chief commercial officer
chief communications officer
chief compliance officer
chief content officer
chief creative officer
chief credit officer
chief customer officer
chief data officer
chief executive officer
chief financial officer
chief human resources officer
chief ınformation officer
chief ınformation security officer
chief ınnovation officer
chief ınvestment officer
chief knowledge officer
chief learning officer
chief legal officer
chief listening officer
chief logistic officer
chief marketing officer
chief medical officer
chief merging and acquisitions officer
chief networking officer
chief operating officer
chief performance officer
chief procurement officer
chief product officer
chief quality officer
chief research officer
chief risk officer
chief sales officer
chief science officer
chief security officer
chief strategy officer
chief technical officer
chief value officer
chief visionary officer
chief web officer

c-level
0
passion rules the game
(16.01.18)
(6)

Şamanizm hakkında kitap

desdenova34
Merhaba arkadaşlar,Örnek olarak Şamanizm diye girdim ama öncelik o olsun. Bu tip inanışları anlatan en objektif ve en güncel kitaplar hangileri? Hangi yayınevleri bu konuda daha olumlu izlenim verdi? Tavsiye edebilecek kaynaklarınızı belirtebilirseniz çok sevinirim. Teşekkürler.
Merhaba arkadaşlar,

Örnek olarak Şamanizm diye girdim ama öncelik o olsun. Bu tip inanışları anlatan en objektif ve en güncel kitaplar hangileri? Hangi yayınevleri bu konuda daha olumlu izlenim verdi? Tavsiye edebilecek kaynaklarınızı belirtebilirseniz çok sevinirim.

Teşekkürler.
0
desdenova34
(09.01.18)
simderun
(09.01.18)
binder dandet
(09.01.18)
"Oktan keleş" onun yazdığı her şeyi okuyun katıldığı her programı izleyen. Bu ülkede bu konu hakkında konuşan yegane insandır.
Bir de öteki gündem programının "hıdrellez" bölümünü youtube de bulup mutlaka ama mutlaka seyredin. Dikkat cansu canan'ın sunumu olacak. Bir de buket uzuner'in su ve toprağı var ama fazla sığ.
0
kirmizipilotkalem
(09.01.18)
Mircea eliade'ye kesinlikle +1 tabii ki.

Onun dışında sadece türkçe aradığını varsayarsak michel perrin - şamanizm, ümit hassan - eski türk toplumu üzerine incelemeler.

Özellikle eliade ve ümit hassan'ın akademik anlamda aşırı doyurucu olduklarını düşünüyorum. Hurafe 'araştırmacılara' aman dikkat!

Genel olarak dinler hakkında da bir soru sormuşsun. İlk akla gelen yine eliade ve dinsel inançlar ve düşünceler tarihi (3 cilt).
0
protector
(09.01.18)
joseph campbell'ın tanrının maskeleri serisi yeniden basıldı edinmeni tavsiye ederim.
ilkel mitoloji, doğu mitolojisi, batı mitolojisi ve yaratıcı mitoloji baslıklarıyla yazmış.
şamanizm özelinde ise prof.dr. fuzuli bayat'ın çalısmaları oldugunu biliyorum. şu an türk kültüründe kadın şaman kitabına bakıyorum bayağı iyi.
bir de tabii bahaddin ögel-türk mitolojisi'ne bakmalısın.
mircea eliade'ın yeni basılmış kitapları var dergah ve alfa yayınları'ndan onları da incelemek gerek henuz bakamadım.
0
river song
(09.01.18)
Şamanizme giriş - hasan çördük
0
[GODDARD]
(10.01.18)
(4)

Kayı boyu kokusu

binder dandet
Bi firmanın reklamı dönüyor facebook'ta reklam olmasın diye yazmıcam.. Aynı zamanda reis kokusu ve son osmanlı kokusu da satıyorlar..Ulan kapitalizm harika bişi di mi?bi de kayı boyu nası kokar lan???????
Bi firmanın reklamı dönüyor facebook'ta reklam olmasın diye yazmıcam.. Aynı zamanda reis kokusu ve son osmanlı kokusu da satıyorlar..

Ulan kapitalizm harika bişi di mi?


bi de kayı boyu nası kokar lan???????
0
binder dandet
(24.12.17)
Zamanında üç kıtada bir kaç gün değil yüzyıllar süren etkisi hissedilmedi mi? Tarih kitaplarına bak istersen.
0
1adam
(24.12.17)
Aramızda hala Osmanlıların Kayı boyundan geldiğini sanan var 'swh' ("tarih kitaplarına bak", trajikomik). Bu söylenti, bütün dünyada meşhur (pre-modern dönemde krala öğütler olarak gözüken) olan yöneticiye yaranma niyetindeki şair/yazarların ortaya attığı övgülerden birinin örneği. Örneğin ilk defa, bu şair/yazarlardan Yazıcıoğlu Ali’nin "Tevârih-i Âl-i Selçuk" (1423) eserinde geçer, öncesinde kimsenin haberi bile yoktur. Yok hiç öyle devletçi ideolojiden arınmış 20.yy alternatif tarih okumalarından örnek vermeyeceğim. Türk sağının medar-ı iftiharı Fuad Köprülü (kötü bir tarihçi değildir, yanlış anlaşılmasın) de "Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluşu ve Osmanlı İmparatorluğu’nun Etnik Menşei Mes’eleleri"eserinde Osmanlılar ile Kayı boyu arasında bir bağ kurulmasının imkansızlığından bahseder.

Neyse bu küçük, en ufak araştırmayla bile görülebilecek, anekdottan sonra soruya cevap verebiliriz. Diriliş Ertuğrul dizisinin çekilmesi ile Kayı Boyu Kokusu'nun piyasaya sürülmesi arasında büyük bir fark göremiyorum. Maksat, belli kitlelerin alıcısı oldukları bir malı satmak. Bana ilginç gelmiyor, yani kapitalizm eleştirisinin çıkacağı en önemli nokta olarak bunu görmüyorum.
0
protector
(24.12.17)
Ahaha at falan kokuyor herhalde :)
İade de yoktur, temiz para.
0
kayranin kedisi
(24.12.17)
üst notalar sandal ağacı
orta portakal çiçeği
alt notalar ise zafer çığlığı

yürüyün erler yiğitler!!!
0
mungojerry
(25.12.17)
(4)

Popüler bilim kitapları

simderun
Merhaba güzel insanlar. Popüler bilim kitapları ilginizi çekiyor mu? Cevabınız evetse, neden; hayırsa neden? Cevaplar için teşekkürler.
Merhaba güzel insanlar. Popüler bilim kitapları ilginizi çekiyor mu? Cevabınız evetse, neden; hayırsa neden? Cevaplar için teşekkürler.
0
simderun
(20.12.17)
Çekiyor. Çünkü bilmeyi seviyorum, anlamama yardımcı oluyor doğayı.
0
bos gezenin bos ustasi
(20.12.17)
Evren'le alakalı kitapları çok seviyorum. Beyin yakıyor resmen.
0
Kusursuz dostlarin dort ayagi vardir
(20.12.17)
bilim seviyorum
0
Traveller
(20.12.17)
Hayır. Çünkü bilgi edinme sürecini basitleştiriyor (ne literatür taraması ne araştırma ne de okuma olmadan bilgi edinme süreci sürekli tartışmadan kaçmaya, basit nedenselliklere ve küçümsemeye giden bir yola çıkıyor), alandaki en önemli tartışmaları görmezden geliyor, başarısız bir referans sistemi ile konuyu basitleştirip bulandırıyor ve daha sonra dincilerden hallice pozitivist çılgınları sosyal bilimlere sardırtıyor 'swh'.
0
protector
(20.12.17)
(6)

Felsefe çeviren küçük veya orta boy yayınevleri

illuminatinin basindaki adam
Merhaba arkadaşlar ben illuminatinin basindaki adam youtube kanalıma hoş geldiniz. şimdi şöyle bir sorum var, çağdaş analitik felsefe yazınının birçoğu çevrilmemiş halde duruyor, özellikle ahlak felsefesi alanında. şimdi, bu tür çeviri önerisi yapabileceğim ve dahası çevirmen olmak için en azından b
Merhaba arkadaşlar ben illuminatinin basindaki adam youtube kanalıma hoş geldiniz. şimdi şöyle bir sorum var, çağdaş analitik felsefe yazınının birçoğu çevrilmemiş halde duruyor, özellikle ahlak felsefesi alanında. şimdi, bu tür çeviri önerisi yapabileceğim ve dahası çevirmen olmak için en azından başvurabileceğim yayınevleri var mı? çok bir beklentim yok çeviri için beni seçeceklerinden ama denemeye değer diye düşünüyorum, daha önce kitap çevirmişliğim var ufak bir yayınevi için, tamamen tecrübesiz de sayılmam, bölümüm de (ingilizce öğretmenliği/son sınıf) müsait. litera'yı düşündüm searle ve kripke çevirdikleri için ama ne kadar ilgilenirler meçhul. başka nereler var şansımı deneyebileceğim hem çevrilecek kitap hem de çevirmenlik için?
0
illuminatinin basindaki adam
(19.12.17)
MonoKL felsefe basıyor. Herhangi bir yayınevine çeviri önerisi yapmak mantıklı değil ama çevirmen olarak şansınızı deneyin tabii.
0
kobuzchu kiz
(19.12.17)
@kobuzchu kiz

Şimdi şey var, Türkiye'de dediğim felsefe geleneğine ilgi gösteren fakat eserler çevrilmediği için okuyamayan, okumuşların anlatımlarıyla yetinmeye çalışan bir kitle var. Biri bizden kitap önerisi isteyince bocalıyoruz eğer İngilizce bilmiyorlarsa, bunun yayınevleri için de bir fırsat olduğunu düşünüyorum. ki bu kitaplar kıyıda köşede kalmış kitaplar da değil, gayet bilinen ve birçoğu referans/kaynak kitap. O yüzden bir tüketici olarak böyle bir talepte bulunmak çok da absürd gibi gelmedi bana.
0
🌸illuminatinin basindaki adam
(19.12.17)
çevirmenliği bilemiyorum ama çevrilecek kitapla birsürü yayınevine gittim ben. hatta somut olmak adına çeviriyi yapıp öyle gitmiştim, olmadı en kötü arkadaşlara gönderirim okurlar diye de düşünerekten; alexander brener - the art of destruction kitabın ismi. birinde yüzyüze görüşebilecek muhatap bulabildim, mail ya da feysbuk hesabından yazılanlara zaten cevap veren olmadı. telefonla aradığımda da o yayınevinin bu şekilde iş yapmadığı minvalinde şeyler söylüyolar. velhasılıkelam bu işlerin içine çevirisiyle girdiğim kitabın felsefe kategorisine sokulup sokulmadığından emin değilim, türkiye için. belki sanat felsefesi denebilir. gerekçeli bir hayır cevabı da alamadığım için niye ilgilenilmediğine dair kendi tahminlerim dışında edindiğim bir veri olmadı; ama kitap da ikinci baskısı türkiyede çıksa mucize olur diye düşünüyorum ben, bir ihtimal kim la bu herif diye düşündürdüğü için de olabilir. ya da rusça aslından değil de ingilizcesinden çevirdiğim için olabilir. tabi bunları attığım çeviri örneği içeren mailleri okuduklarını varsayarak söylüyorum.

çeviri örnekleri ile (diyelim çevirmeyi düşündüğün kitabın ilk 10 sayfası, giriş kısmı, önsözü...) üzerinde konuşabileceğin malzeme olur elinde.
0
dafaisss
(19.12.17)
@dafaisss

ben çevrilecek kitapları alacak epey insan bulurum, satılmayacağını düşünsem hiç bulaşmam, o konuda da sıkıntı yok ama yayınevlerinin benim gibi amatörleri çok ciddiye almayacağını düşündüğüm için umutsuzum. emaillere cevap verseler yine iyi. ben birkaç kitabın ilk kısımlarını çevireyim biraz, umarım ilgilenen çıkar. hangi yayınevlerini denemeliyim peki?
0
🌸illuminatinin basindaki adam
(19.12.17)
Kıta avrupası görece daha çok çevriliyor (yine de o kadar temel eser eksiği var ki). Bunun sebebi atölye, dergi ve oradan da küçük yayınevi projeleri daha yaygın (mesela yukarıda zikredilen monokl bunlardan biri, ama küçük yayınevi ve bir yayın stratejisi var analitik felsefe basacaklarını sanmam). Yani adım adım, kolektif çabayla oluyor gördüğüm örnekler kadarıyla. Pek yakın olmadığım için analitik camiada böyle bir çaba var mı bilmiyorum. O sebeple doğrudan yayınevi adı veremem ama bir iki şey önerebilirim (asıl önerim kolektif bir atölye kurulmasını sağlaman olur ama eğer ona üşenirsen diye diğerlerine geçeyim).

İlk olarak önemli gördüğün isimlerin makalelerini hangi dergilerde çevirdiklerini kontrol et. Hem çeviren kişiyle hem de dergiyle projelerin için iletişime geç. O da olmazsa, türkiye'de analitik felsefe eğitimi hiç de az değil. Üniversitelerde bu alanda ders veren hocalarla iletişime geç. O da olmazsa makale çevirerek işe başla, 1-2 felsefe alanında dergiyle konuş, onlara makale çevir. Belki oradan ulaşan olur.

Yayın ve çeviri işi oldukça referansla dönen bir sistem. Bu sebeple bir yerden dalı tutmak için literatürü karıştırıp birileriyle iletişime geçmek gerekiyor.

Ama lütfen metni asıl olarak hangi dilde yazıldıysa o dilden çevir. Genelde iyi yayınevleri buna dikkat eder ama eğer olur da atlanırsa diye bunu da not düşeyim istedim.
0
protector
(19.12.17)
Bunu geçenlerde benzer bir şey isteyen bir arkadaşa da anlattım. Bir yayınevi siz "ben bu kitabı çevirdim, bassanıza," diye giderseniz sizi sallamaz ve bunun birden fazla nedeni var. Birincisi, eğer telifi düşmüş bir eser değilse o kitabın yayın hakkını satın almaları gerekir ki doların da yükselmesiyle epey para ödeniyor bu yayın haklarına. Sonra çeviri ücreti var, kapak tasarımı, kâğıdı, matbaası var. Basacağı kitabın kâr etmesini geçelim, kendi maliyetini çıkaracak kadar satması gerekir en azından. Sizin "satın alacak epey insan bulurum" demenizin yayınevinde bir karşılığı/anlamı yok.

Öte yandan, ben tanımadığım çevirmenlerle çalışacaksam referans görmek istiyorum, deneme metni gönderiyorum ve benim verdiğim kitabı çevirmesini bekliyorum. Başta bahsettiğim gibi, çevirmen bir kitap önerebilir ama yayınevi o kitabı almak istemez. Ya da başka bir ihtimal, basılmasa bile o kitabın yayın hakkı satın alınmış olabilir; hatta yazar ya da yabancı yayıncı kitabı satmaya yanaşmayabilir (oluyor böyle şeyler). Yani, sizin gittiğiniz yayınevlerinin hem kitapla ilgilenmeleri, yayın programlarına uygun bulmaları, hem de yukarıda saydığım her koşulla uğraşmaları gerekir. Bütün bu nedenlerle, yayınevlerine böyle bir öneriyle giderseniz olumlu cevap almayı pek beklemeyin.

Edit: Ha bir de, kitabı çevirip arkadaşlarınıza göndermeye, internette dağıtmaya kalkışmayın. Yazarın/orijinal yayımcının Türkiye'de temsilcisi bir ajans varsa önce onlarla, sonra esas yayımcıyla yasal mecrada karşılaşabilirsiniz telif ihlalinden.
0
kobuzchu kiz
(19.12.17)
(5)

Kudus'un baskent kabul edilmesi ne anlama geliyor?

voyager 1
Pek bir sey bilmiyormusum bu konuda onu anladim. Mevcut durumda Kudus'un tartismali bir pozisyonu var sanirim. Kisaca anlatabilecek olan var mi?
Pek bir sey bilmiyormusum bu konuda onu anladim. Mevcut durumda Kudus'un tartismali bir pozisyonu var sanirim. Kisaca anlatabilecek olan var mi?
0
voyager 1
(06.12.17)
kudüs her 3 din için de kutsal bir yer. bm kararlarına göre kudüs ün doğusu filistinlililere ait. ama şu durumda şehrin tamamı israil başkenti şeklinde kabul edilecek.
0
ketum herif
(06.12.17)
ayrıca zaten doğu kudüs filistinin başkenti. filistin devletinin bittiği anlamına geliyor bu da.
0
kljgslsdkjsd
(06.12.17)
Kudüs zaten pratikte İsrail'in başkenti ama bunu sadece İsrailliler kabul ediyor, diğer ülkeler konsolosluklarını vs Tel Aviv'de açıyordu başkent olarak kabul etmiyordu, ABD Kudüs'e açacağız diyor başkonsolosluğu, yani İsrail'le birlikte ABD de Kudüs'ün başkent olduğunu tanımış oluyor. Bu ne değiştirir dersen, bir şey değiştirmez. Dediğim gibi, İsrail'e göre Kudüs zaten başkent, şu ana kadar nasıl bir politika yapılıyorsa aynı şekilde devam eder.
0
angelus
(06.12.17)
bir sey degistirmez olur mu? dunyadaki 200 ulke keyifleri istedigi icin kudus yerine tel aviv'i baskent olarak gormuyorlar, israil'i kuduste isgalci olarak gordukleri icin tel aviv'i baskent olarak taniyorlar.
0
baldur2
(06.12.17)
Filistin başkenti ramallah, öncelikle. İkinci olarak pratikte zaten kudüs'ün israil başkenti olduğu kabul ediliyor. Zımni kabulü türkiye bile yaptı (mobile.twitter.com). Bu yaygara niye bilemiyorum. Hele constantinople gibi bir örneği bizzat deneyimlemişken.
0
protector
(06.12.17)
(6)

"tanrı misafiri"

ahm1
yaa bir yerde okudum mu, yoksa dinlediğim bir yerde mi denk geldim, bilmiyorum, aradım ve bulamadım.aşağı-yukarı şöyle bir şey geçiyordu (parantez içini salladım biraz): "(tek başına uzun yolculuğa çıkanlar bazen gece dışarıda yatmak durumunda kalırlardı), türkler ise bu kişileri evlerinde misafir e
yaa bir yerde okudum mu, yoksa dinlediğim bir yerde mi denk geldim, bilmiyorum, aradım ve bulamadım.

aşağı-yukarı şöyle bir şey geçiyordu (parantez içini salladım biraz): "(tek başına uzun yolculuğa çıkanlar bazen gece dışarıda yatmak durumunda kalırlardı), türkler ise bu kişileri evlerinde misafir eder, yedirip içirip yatırır. ertesi sabah da yolcu ederdi. bu bir gelenek haline gelmişti. 'tanrı misafiri' kavramı buradan gelmektedir." dedikten sonra neden "allah misaifiri" değil de "tanrı misafiri" dendiğini üstü kapalı açıklıyordu ama bir an dayanaksız geldi, "uyduruyor olabilir" dedim ve öyle geçtim ama şimdi merak edip araştırasım geldi.

var mı bir yazıda böyle bir ifadeye denk gelen veya "tanrı misafiri" kavramını açıklayan bir yazı bilen?
0
ahm1
(26.11.17)
Bu kavram, ilkokuldaki Sosyal Bilgler kitabımızda vardı. Nasreddin Hoca fıkralarında ve Dede Korkut masallarında da geçiyor bolca ama nden Allah değil de, Tanrı kısmını bilmiyorum. Belki de İslamiyeti kabulden çok öncesine dayandığı içindir.
0
aychovsky
(26.11.17)
Neden allah değil de tanrı deniyor anlamak için, doğrudan arşiv taramasına dayanan ve İstanbul'un gözünden değil Anadolu'da mekan, coğrafya, anlatı, adet ve edebiyat incelenerek yazılmış bir Anadolu tarihi okunmalı. Yani tarih metodu içinden konuşursak Anadolu'nun siyasi tarihi değil de, kültürel tarihi çerçevesinde yazılmış eserler okunmalı.

Tanrının yerine allah; yalavaç mustafa yerine hz muhammed vb. gibi değişimler 16.-17.yy sonrası Osmanlı'nın anadoluyu sünnileştirme çabaları sonrası gözüküyor. Bu sünnileştirme 20.yy'a kadar devam eden bir çaba. Bu sebeple eski deyim ve atasözlerinde tanrının kullanılması garip değil.

Tanrının misafiri ifadesini çok açıklayamam. Sadece tanrının kullanılması bana normal geliyor, onun sebebi de tanrının anadolu türkçesinde bolca kullanılması. Tek bir uyarı yapabilirim, tanrı misafiri ifadesi türklere ve hatta anadoluya özgü değil elbet.
0
protector
(26.11.17)
Şunu da ekleyeyim. İstanbul'un ilk lokantası Hacı Abdullah'tır ve kurulalı 150 yıl olmamıştır. Bundan önce birtakım küçük seyyar satıcıların olduğu biliniyormuş. Yolda gidenler için ise hanlar var zaten. İlk lokantanın bu kadar geç kurulma nedeni de 'Tanrı misafiri' kavramı.

Osmanlı'nın gerileme döneminde fetih yapamadıkça ve toprak, dolayısıyla da vergi kaybettikçe, bir yandan da saray harcamaları arttığından ve padişahları sömüren saray ağalarının ekonomiyi daha da batırması nedeniyle o dönemde halk iyice fakirleşmiş. Dolayısıyla, 'Tanrı misafiri' artmış ve o misafirlere bakacak kişi sayısı azalmış. Haliyle, millet de 'Kaç misafire bakacağım, dışarıda millet birikti. Daha kendime zor bakıyorum' demeye başlamış. Ayrıca, saraydaki yozlaşma halkta da karşılık bulmuş ve millet de Tanrı misafirliği kavramını 'Oh, beleşe yemek' diye sömürmeye başlamış. Tanrı misafirliği de bu kültürel ve ekonomik nedenlerle azalarak bitmiş. Peşinden de 'Paran varsa ye kardeşim, milletin yediği anca kendine göre zaten' dönemi başlamış.
0
aychovsky
(27.11.17)
ayço +1 islamiyet öncesine dayanıyor. misafirperverlik de zaten tengriism'den geliyor.

ve bunun muhtemel sebebi göçer hayatın zorluklarının bozkır topluluklarında yarattığı bir tür empati kültürü.
0
godoşu beklerken
(27.11.17)
Yakın tarihte bu tanımlamanın değişmemiş olması gayrımüslim misafirlere dayanıyor diye biliyorum.
0
insomnia
(27.11.17)
Kaynak verebilecek olan var mi? Kaynaktan detayli okuma yapmayi seviyorum da.
0
🌸ahm1
(29.11.17)
(3)

Nietzsche

rahip janick
Putların Alacakaranlığında'yı okuyorum şimdi. Şöyle bir yer var:"Eğer hayatın "niçinine" sahip olursak, "nasılını" hiçbir zaman öğrenemeyiz. İnsan yalnızca mutluluğun peşinden koşuşturup durmaz. Bunu bir İngiliz yapabilir yalnızca."Okuyunca güldürdü son cümleyle ama neden böyle bir şey demiş ki?
Putların Alacakaranlığında'yı okuyorum şimdi. Şöyle bir yer var:

"Eğer hayatın "niçinine" sahip olursak, "nasılını" hiçbir zaman öğrenemeyiz. İnsan yalnızca mutluluğun peşinden koşuşturup durmaz. Bunu bir İngiliz yapabilir yalnızca."

Okuyunca güldürdü son cümleyle ama neden böyle bir şey demiş ki?
0
rahip janick
(11.10.17)
Sefa pezevengidir ingilizler ondan.


Nasıl ki alamanlar disipliniyle ünlü,isveçliler depresyonu ile, ingilizler de o iğrenç aksanları ve hiçbir şeyi dert etmeden hayatın tadını çıkartmaları ile ünlüler.

Aksan bi süre sonra boğmaya başlıyor başta tatlı gelse de katlanılır bir şey değil.
0
bos gezenin bos ustasi
(11.10.17)
Bunun İngiliz kültürü ya da İngilizler ile hiçbir ilgisi yok. Birçok yerde yaptığı gibi, Nietzsche, Bentham/Mill gibi İngiliz faydacılarına laf atıyor.
0
protector
(11.10.17)
protector +1
bos gezenin bos ustasi, herhalde ingiliz nefretinden olacak, hatalı bir çıkarım yapmış.
0
Bruce
(11.10.17)
(5)

Hiç

douglas
kafanız güzelken matrix izlediniz mi? yani yüksekken işte.. nasıl bir deneyim tavsiye eder misiniz?
kafanız güzelken matrix izlediniz mi? yani yüksekken işte.. nasıl bir deneyim tavsiye eder misiniz?
0
douglas
(23.09.17)
İzlemedim ama keyifli olacağı şüphesiz
0
gazozailacatmauzmani
(23.09.17)
Matrix'i bu mesele için özel kılan nedir ki? Onu anlamadım. Bence bu deneyimde önemli olacak olan ses-görüntü kesişiminin hızlı bir biçimde akması olacaktır. Bu sebeple belki 2001: A Space Odyssey'in son kısmındaki akış veya Ron Fricke ile Godfrey Reggio gibi isimlerin belgeselleri ilginç olabilir.
0
protector
(23.09.17)
oha, hiç aklıma gelmemişti. müzik dinlemiştim ben sadece. matrix harika olur.

ayrıca deneyimle sabit ki interstate 60 ve what if (yunan filmi) de çok iyi gidiyor.
0
rahip janick
(23.09.17)
matrix'i tekrar izlemeye ikna edilmem için zaten kafamın güzel olması gerekir.

(içki veya başka madde kullanmıyorum maalesef. Matrix'i ilk defa geçen sene izledim. O zamanki erkek arkadaşım çok ısrar etmişti. Nusaybin Nusaybin olalı böyle eziyet görmedi diyebilirim.)
0
sopiro
(23.09.17)
evet. ayıkkenki aynı etkiyi yaptı. zaten matrix'i izlerken kafam güzel oluyor benim.
0
washe
(23.09.17)
(10)

Sinemada Şiddet

anti-kahraman
Merhaba,Böyle bir makale konusu var aklımda. Bir yönetmenin filmleri üzerinden gitmeyi planlıyordum. Hangisi uygun düşer sizce?
Merhaba,

Böyle bir makale konusu var aklımda. Bir yönetmenin filmleri üzerinden gitmeyi planlıyordum. Hangisi uygun düşer sizce?
0
anti-kahraman
(22.09.17)
tarantino, guy ritchie ilk aklıma gelenler. türk sineması için yeşilçam sinemasında şiddet gibi biraz daha genel bir başlık olabilir belki...
0
rahip janick
(22.09.17)
veysel ataman'ın "şiddetin mitolojisi" isimli bir kitabı vardı. 6 yönetmeni (segio leone, martin scorcese, oliver stone, s. kubrick, d. lynch, q. tarantino) filmlerindeki şiddet öğesi üzerinden inceliyordu. bu yönetmenlerden biri olabilir ama yazmadan önce bir oku derim.
0
lesmiserables
(22.09.17)
Siddetin krali sam peckinpahtir.
0
a r a m i s
(22.09.17)
aradığınız kişi pasolini.
0
nice tnetennba
(22.09.17)
Tarantinonun filmlerinin yanı sıra kill bill gibi filmleri yaparken ilham aldığı bazı filmler de incelenebilir.

Scorsese raging bull'daki dövüş sahnesini hangi yönetmeni seçerseniz seçin incelemenizi öneririm
0
EasyTiger
(22.09.17)
akira kurosawa da olabilir bak, şimdi aklıma geldi.
0
rahip janick
(22.09.17)
Çok hakim değilim ama lars von trier de olabilir.
0
yirmisantim
(22.09.17)
lars von trier +1

ayrıca:

takashi miike
0
sir gawain
(22.09.17)
Gaspar Noe ve Lars von Trier şiddet denince hemen akla geliyor. Ancak ben olsam (yukarıda nice tnetennba'ya katılarak) pasolini'ye bakarım. Çünkü kendisinin güncel felsefe ve siyasi mücadele konusunda çok önemli kitapları da var. Bu sebeple konu sinemada şiddetten yapısalcılık eleştirisi ve devrimci şiddete kayabilir ve ne güzel olur.
0
protector
(22.09.17)
alejandro amenabar'ın "tesis" filmini izlemelisin mutlaka, hatta film de sinemada şiddetin en ileri boyutu olan snuff filmler hakkında tez yazan bir sinema-televizyon öğrencisi ile ilgili.
0
feykalade
(22.09.17)
(1)

Deleuze ve eco kaynak

snape i başından beri tanırım
Üzerime deleuze ve Umberto eco ile ilgili kısa ve öz kaynak, makale vs. atabilecek olan var mı? Ben iyi biliyorum diyen kısa bi anlatım da yapabilir gelip, kahve ısmarlarım.
Üzerime deleuze ve Umberto eco ile ilgili kısa ve öz kaynak, makale vs. atabilecek olan var mı? Ben iyi biliyorum diyen kısa bi anlatım da yapabilir gelip, kahve ısmarlarım.
0
snape i başından beri tanırım
(11.09.17)
Eco'ya pek hakim değilim ama Deleuze [ve Guattari] doktora tez çalışmamın kavramsal arkaplanını oluşturuyor. Yani az çok hakim olduğumu düşünüyorum.

Kısa bir kaynak atmak biraz zorladı aslında. Düşünüyorum ama aklıma gelenler hep uzun. Belki belli başlı kitap bölümleri önerilebilir kısa bir giriş için. Mesela "Bakunin'den Lacan'a" ve "Postmodern Teori" kitaplarındaki Deleuze ile ilgili bölümler. Ancak bence bunlar aşırı basit girişler. Ben olsam, eğer Deleuze üstüne daha geniş bir giriş yapmak istesem, onun Spinoza ve Nietzsche üstüne olan kitabı ve Müzakerelerini okurdum. Bunların yanı sıra Todd May'in An Introduction Gilles Deleuze; Ian Buchanan'ın Deleuze ile ilgili kitapları ve Michael Hardt'ın Gilles Deleuze Felsefe'de Bir Çıraklık kitaplarını okurdum.

Doğrudan bir konu anlatımı değil de, yine eğer Deleuze'le doğrudan ilgilenmeyi düşünüyorsan, Deleuzyen kavramlar üstünde güncel Türkiye siyaseti (faşizm, aile vb.) ve dünyadaki gelişmeler (azınlık ve göçmen sorunları) üstüne fikir alışverişinde bulunmayı isterim.
0
protector
(11.09.17)
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler basond, compumaster, fraise, kibritsuyu, rakicandir
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır.