sorgu kısmına geç düştüğü için, daha düşmeden beyan ederek ödeme kısmı vardı, yanlış hatırlamıyorsam
bedeli sen giriyorsun vs

@mimo Ama bu durumda ne kadar ödemem gerektiğinden benim emin olmam gerkiyor. %25 indirimli ödemek istiyorum. Kendi kendime hesaplayıp yapmam riskli olur.

Beyanlı ödeme ekranında tutanak seri no/tarih vb. bilgileri girdiğinizde indirimli tutarı kendisi hesaplıyor.

Ben de 2 ocakta ceza yedim. E devlette gorünuyor ama interaktif vergi dairesinde gorunmuyor. Gorunmesini bekliyorum.
Yalniz interaktif vergi dairesinde trafik cezasi sekmesi gorunmuyor son birkac gundur

orient blue +1
indirimi kendi hesaplıyor

zaten e-vergi dairesine yansıdığı andan itibaren 15 gün(atıyorum) içerisinde ödersen indirim yapılıyor diye biliyorum, indirimin geri sayımı ne zaman başlıyor diye arattığımda böyle bi şeyle karşılaşmıştım, emin değilim

ivd.gib.gov.tr > ÖDEME VE BORÇ İŞLEMLERİ > MTV - TPC / Beyanlı TPC Borç Ödeme > BEYANLI TRAFİK PARA CEZASI ÖDEME

Bekle eve tebligat gelsin. 15 gunluk sure tebligden basliyor

İkisinden de fiyat almanız lazım.

Şöyle ki: Geçenlerde annem memlekete bir koli göndermek istedi. Ben de muavine 20-30 lira ateşleriz otobüsle göndeririz kargo pahalıya gelir şimdi dedim. Otogarda çalışan karşı komşu da abi 150-200 liradan aşağı almazlar, ben rica etsem 100 lira en az dedi. Hiç beklemiyordum. Kargolara da zam gelmiştir eminim ama ağırlığına göre kargo daha uygun ve güvenli olabilir. Otobüs her türlü daha hızlıdır ama.

ben de bilet alip otobusle gidebilirim ama.

Öyleyse otobüs tabi, ben kargo olarak göndermekten bahsediyorsunuz sandım ^^

ptt kargpya verdim. ben ucakla gidiyorum. otobus cok yorucu vr riskli olacak cunki. tesekkurler.

Farklı semtlerde ikinci elcilerin olduğu sokaklar oluyor. Üsküdarda üsküdar belediyesinin arkasında mesela. Buzdolabını satıyorsan konuşabiliriz

Arama kelimesi "spotcu"

Bölge ismini ve 2.el spotcu yazarsanız size yakın bu işi yapanları görürsünüz, eşyaların fotoğraflarını çekip atın bi ön fiyat alın. Kafanıza uyarsa çağırırsınız gelir görr pazarlık yapar ve alırlar.

Yanlız alışveriş yaparken biraz dikkatli olun, yalnız olmayın, kadınsanız ev adresi vermeyin.

Topluca bir meslek sahiplerini kötülemeyelim ama aralarında biraz sıkıntılı arkadaşlar da var bu spot işlerinde.

Mümkünse kendiniz satın hocam. Spotçular daha gelmeden değerinin yarısından az fiyat verip almaya geldiklerinde de çingene pazarlığı yapıyorlar. Ben acil elimden çıkarmak için bu işe girmiştim. Eğer vaktiniz varsa satın tek tek.

Letgo üzerinden sattım. Beklemediğim kadar yüksek bir tutara ulaştım (Ikea sağolsun). Birçok insanla da tanışma fırsatım oldu. Bir ara evin içinde 8-10 kişi olduk. Garage sale gibi bir şey oldu. Çok eğlenceli bir deneyimdi.

İlgilisine =)

sanırım burada önemli olan kira sözleşmenizde zam oranına dair ne yazdığı. Örneğin her yıl üfe tüfe oranında arttırılır gibi bir ibare varsa hakkı var diye düşünüyorum.

hukukçu değilim ama sözleşmede ikinizde imzasi var ve siz ve siz tufe oranında artırmaya onay vermiş ve arttırmamissiniz

Bu farkı ödememem gerekecek gibi görünüyor. En az kayıpla kapamak için bir öneriniz olur mu?

Yargıtayın kararları vardı çok önceden aynı durumu okumuştum. Hatta belki burada bile olabilir.
Yani ev sahibinin her sene hadi zam yapalım demesi gerekmiyordu. Sözleşmede yazanı yapmakla yükümlü idiniz. Farkı istemesi yasaldı. Yani sizden alır o parayı.

En az kaybın yolu ev sahibiyle anlaşmanız, yarısını vereyim ya da şu kadar vereyim vs gibi. Yasal bir yolunuz yok başka.

Ödememe ihtimaliniz yok dosya parasıyla birliktke baya yük olur size o.

@artci sarsinti Aradan avukat, icra, mahkeme vb masraflarını çıkarmak için mi, yoksa kira farkını azaltmak için mi ev sahibiyle konuşayım?

Yani, avukat, icra, mahkeme vb. masraflardan kaçınmanın bir yolu var mı?

Belki kendisine ulaşıp, pandemi kriz vs. yardımcı olduğunuzu düşünmüştüm özür dilerim diyip alttan alabilir ve pazarlık edebilirsiniz. Mesela faizden vazgeçmesini rica edebilirsiniz.

Neticede karşı tarafın elinde kapı gibi sözleşme olduğunu unutmayın. Geçmiş olsun.

pazarlık yapılabilir ev sahibiyle

Sözleşmede yazan ifade zaten yasal oranı belirtiyor.

Sözleşme bitiminde taraflar aksini iddia etmediği sürece sözleşme yasal zamla birlikte yenilenir.

Siz sözleşme bitiminden 1 ay önce, ev sahibi 3 ay önce yazılı olarak sözleşmenin yenilenmeyeceğini bildirmediğiniz için sözleşmeniz yasal zamla birlikte (son 12 ayın TÜFE ortalaması) yenilenmiş.

Yasal olarak ev sahibinin bu farkı isteme hakkı var. Dava nasıl sonuçlanır bunu bilemem (hukukçu değilim), ama burada ev sahibi haklı görünüyor. Tek sıkıntı iletişim problemi gibi görünüyor. Ev sahibinizle iletişim kurup orta yol bulmaya çalışın.

Hesap yaptım, talep edilen fark normal görünüyor. Yani bununla ilgili bir sorunum yok. Öderim. Yasal faiz de %9. Hiçbir şey değil.

Avukatlık ücreti (ve varsa diğer masraflar) ne kadar tutacak diye merak ediyorum. Mümkünse bunlardan olabildiğince kurtulmak isterim.

pazarlik dene de, arada avukat varsa, alabilecegini alacaktir.

uyap vatandaştan dosyaya giderek dosya hesabı bölümünde tüm masraflarla birlikte toplam borç miktarını görebilirsiniz.

Sadece sunu yazmaya geldim; bu saçma sapan bir olay değil mi ya? Mantıklı olan sana "hesapladim ve ödemen gereken x lira" demesi ne kadar güzel olurdu?

Abi gavur falan der bizim insanlar da ev sahibim zam zamanı hesaplayip "bu aydan itibaren yasal zamma göre şu kadar oldu" diyor. Resmen su an kusuratli para atiyorum çünkü yasal zam ile 830.30 euro mu ne oldu.
Üstüne aidat bedellerini hesaplayip sizden fazla aidat alındı hesabiniza 35 euro yolladim diyor.
Vallaha ne bicim ev sahibiymis bir mesaj bile yollamadan icraya gitmiş.

Çok kolay gelsin size. Isiniz var böyle insanla.

Faiziyle talep etmek için yapmıştır. Uzlaşacak kişi zaten böyle bir şey yapmaz. Teklif edin yine de.

Anlaşmaya vardık. Dava masrafları kadar bir tutar indirim yapıldı. Aramız da düzelmiş oldu. İki tarafın da memnun kaldığı bir anlaşmaya varılması hoş oldu.

Finansbank o konuda sorunlu. Başka bi şirketten sigorta yaptırın falan deniyor. Ben de müşteri hizmetlerine, "sigortasız kredi veremeyeceğinizi yazılı olarak bildirin." dedim, 10 iş günü içinde cevap yazacaklarmış. Sonrasında tüketici hakem heyetine vereceğim kendilerini...

Bu arada, şöyle bir cevap gelmiş. BEn yine de Türkiye Bankalar Birliği hakemliğine başvuracağım.



Sayın........
Bankamıza ilettiğiniz talebiniz incelenmiş olup, konuya ilişkin açıklamalarımız aşağıda tarafınıza sunulmuştur.
Tarafınızca ------- tarihinde QNB Mobil kanalı ile ----------TL tutarında tüketici kredisi kullanılmış olup, söz konusu
kredinin teminatı kapsamında dijital ortamda onaylamış olduğunuz Kredi Bağlantılı Uzun Süreli Hayat Sigortası Bilgi ve
Talep Formuna istinaden ----------------- dönemini kapsayan Uzun Süreli Kredi Grup Hayat Sigortası Katılım
Sertifikası poliçesi düzenlenmiş ve -------------TL prim tutarı ------------ numaralı hesabınızdan tahsil edilmiştir.
Bankamız, kredi taleplerinin değerlendirilmesi sonucunda, hem kredilerin ödenebilirliğini güvence altına almak hem
de müşterilerimizin maruz kalabilecekleri riskler nedeniyle kendilerinin ve yakınlarının mağdur duruma düşmesini
önlemek amacıyla müşterilerimizden teminat olarak sigorta yaptırılmasını talep edebilmektedir.
Bankamızca yürütülen bireysel kredilerle bağlantılı sigorta işlemlerinde; “Bireysel Kredilerle Bağlantılı Sigortalar
Uygulama Esasları Yönetmeliği”ne uygun hareket edilmesi esas olup, söz konusu poliçenin bankamız aracılığı ile
yaptırılmasına ilişkin hiçbir zorunluluk bulunmamaktadır. Müşterilerimizin farklı bir sigorta şirketi üzerinden aynı
teminatlarla ve doğru biçimde ürettirdiği ve şubemize ibraz ettiği tüm poliçeler / sertifikalar bankamızca kabul
edilmektedir.
Yukarıda bahsi geçen poliçe dijital ortamda onaylamış olduğunuz Kredi Bağlantılı Uzun Süreli Hayat Sigortası Bilgi
ve Talep Formuna istinaden düzenleniş olup, tarafınızca başka bir sigorta şirketinden aynı teminatlarla dain-i
mürtehin QNB Finansbank Kazasker Şubesi olacak şekilde ilgili poliçeyi şubemize teslim etmeniz halinde
bankamızca düzenlenen poliçe iptali sağlanabilecektir.
Talebinizin devam etmesi durumunda, Bankamız yanıt tarihini izleyen altmış gün içinde yazılı iletişim kanallarından ya
da e-Devlet Kapısı uygulaması üzerinden Türkiye Bankalar Birliği hakemliğine başvurabilirsiniz.

Ben çoktan Tüketici Hakem Heyeti'ne başvurmuştum. Bir de Bankalar Birliği'ne başvuracağım.

Tüketici Hakem Heyeti'ne yaptığım başvurudan olumlu sonuç aldım. Kararın ekran görüntüsünü soruya ekliyorum. İnceleyebilirsiniz.

Zaten bir avuç motor ekipmanı satıcısı var ülkede, internette satışta yoksa bu model ülkede yok demektir.

Yurt dışından da rahatça alabilirsiniz ama, çok yapılan bir alışveriş yöntemidir motor aksesuarında.

Amazon da olabilir Almanya'da bir online firma vardı adını unuttum, çok meşhur, ondan da alabilirsiniz.

Teşekkürler. Standart bir yarım kask aldım. Zaten böyle bir dönemde fazla açılmamak daha akıllıca.

Hayırlı olsun, şehir içi sıkışık trafik ve düşük hızlarda eyvallah, ama otoyolda ve yüksek hızlarda yarım kask takmayın lütfen.

Bu arada, havaalanı ve firma Sabiha Gökçen, Pegasus.

Van - Sabiha pegasus uçuşu boyunca boğulurcasına öksürdüm burnum tıkalı nefes alamadığım için de servis başlayınca çay aldım yolun yarısında da onu içtim maskesiz. Yanım boştu zaten uçağı bu covid mi diye indirecek halleri de olmadığı için sağ selamet geldik.
Ateşim yoktu aşılarım tamdı Van havası çarpmıştı bu arada.

Sadece bakiyo insanlar…o da sorun degil

Hiçbir sorun çıkmadı.

youtu.be

valla hiç bu kadar masrafa gerek yok sende kron xc 150 vardı sanırım, lastikleri schwalbe marka uygun ince modelle değiştir yeter, inan şu yukarıdaki bisikletlerden en pahalısını da alsan sürüş anlamında harikalar yaratmayacak

kron, carraro nun fabrika çıkış seleleri de iyi değildi, şehir turu için popona uygun rahat bir sele de seçip değiştir başka da bir şey yapmana gerek yok

@freebird5406_2 Kron XC 500

Bunların arasından 324 al geç. Fazlasıyla işini görür ve attığın linkteki renkleri de çok güzel o renk alırdım ben olsam.

Aradaki fark aktarıcıdan geliyor. Pahalı olanda deore vites seti var, bu da o segmentin ortanın üstüne denk gelir. Ucuz olanda ise giriş seviyesi bir vites seti var.

Sadece şehir içinde ara sıra binmek için ucuz olan model de her türlü işinizi ziyadesiyle görür. Aynakol ruble oranları da yokuşları çıkmak için ideal.

Sizin durumunuzda bisiklet alırken en çok dikkat etmeniz gereken, en önemli konu kadro boyu. Kesinlikle boyunuza uygun bir bisiklet almalısınız. Stokta var diye boyunuza uygun olmayan bir kadro alırsanız o bisiklet size işkence olur. Bel, omuz boyun ağrısından bisikletten soğursunuz.

nerede kullanacaksın, ne için kullanacaksın ? sahilde mi turlayacaksın, işe okula mı gideceksin

sıradan kullanıcı için 30 vites, deore vites takımı vs gereksiz

illa disk fren istersen bu bisikletler hayli hayli iş görür
carrarobisiklet.com
carrarobisiklet.com

Şehirde ortalama hızın en fazla 15 km oluyor, yayalar trafik bozuk yollar vs bu açıdan disk frene de gerek yok bence

Fakat bisikletin görünüşüne de içinin ısınması denen bir olay var doğru, sen bunu beğendim diyorsan öyledir

@freebird5406_2 detaylar geldi =)

Teşekkürler.

O paraya ikinci el bir fitness bak. Tertemiz bisikletler satılıyor. Merida, Specialized, Trek, Giant falan bulursun.

"Buradaki önemli nokta ise Amazon’un sözleşmesinde ürünün size ulaştıktan sonra en geç 7 gün sonra yapılacak başvuruları kabul ettiğini belirtmesi"

sözleşmede böyle bir şey gerçekten yazıyor mu?

Amazon 2018'den beri hiçbir şubesinde fiyatı düşen ürün için fiyat farkı iadesi yapmamakta.
Attığınız blog yazısı muhtemelen çok eski.

Amerikayı bilmem ama türkiyede hiçbir firma öyle bir maddeyi satış sözleşmesine eklemez, bunu promo edebilirler, ayrı olarak şirket politikası olarak duyurabilirler.

Yine yazayım şu anda hiçbir amazon şubesi satış sonrası indirimde fiyat farkı iade etmiyor, seyrek olarak bazen rastlanabilir bu %99 müşteri profili ile alakalıdır diye tahmin edilebilir.

Not: Lütfen amazon haziranda temmuzda bize iade yaptı ama diye yazmayın, primeday indirimlerinde alınan ürünlere 2 hafta içinde tekar indirim olduğunda bu fiyatlar daha düşükse aradaki farkı iade etti amazon, bunu kendi otomatik yaptı, müşteri talebi ile değil ve muhtemelen reklamlarda prime dayi süper - yılın en düşük fiyatları ile tanıtmasından kaynaklıydı.

www.amazon.com.tr
Amazon satış sözleşmesinde öyle bir şey yok. Silikonvadisi.co'dan daha güvenilir bir kaynak olduğu kesin.

Diğer ülkeleri bilemem ama bizim ülkede bunu yapıyorsa mantıklı. Eğer fark iadesini yapmazsa direkt ürün iadesi yapıp aynı ürüü düşük fiyattan alabilir, kullandığınız ürünü kullanmaya devam edip yeni gelen ürünü önceki ürünmüş gibi iade edebilirsiniz. Tabii bu durum fatura üzerinde seri no yazmıyor ise geçerli. Yazıyorsa kullandığınızı pakete koyar gönderirsiniz. İnternetten yapılan alışverişlerde 14 gün koşulsuz iade hakkınız var. Bu nedenle amazon da önceki ürünün iadesini alıp yeni ürünü kargolamak yerine direkt fark iadesi yapıyor olabilir. Sözleşmeyi ya da prosedürü bilmiyorum ama mantıklı olan da bu.

Ben geçen hepsiburada'dan telefon aldım. 1 gün sonra farklı renginin fiyatı aldığımdan daha aşağı indi. İlk siparişi teslim almadan iade sürecini başlattım. Para iadesi aynı gün yapıldı ve farklı rengin siparişini geçtim. Aynı rengin fiyatı düşseydi direkt fark iadesi talep ederdim. Amazon, hb, n11 gibi siteler için bence mantıklı olan 14 gün içinde fark iadesini mümkün kılmak.

Şimdi kontrol ettim, ürün ikinci kez ucuzlamış. 890 -> 827 -> 802 TL

Bu durumda himmet dayi'nin dediği gibi yapıcam.

bi çok kez fiyatı düşen üründen bi tane daha ucuz fiyatlı alıp öncekinin faturası ile iade ettim. valla 1-2 hafta içinde ciddi ucuzlamaya gidince insanın içine evlat acısı gibi oturuyor. pişman değilim. :)

Bu arada, aldığım ürün Anker SoundCore Motion+ Bluetooth Hoparlör.
www.amazon.com.tr

Süper ses kalitesi, çok şık görüntü. Tavsiye ederim. 1000 TL'den bu fiyata düştü. Ürün incelemeleri de çok kaliteli olduğun söylüyor.

amazon prime day günlerinde satın alan kişilere daha sonra daha düşük fiyattan sattıysa iade etti. yakın zamanda oldu bu. fakat normal zamanda fiyat düşüşlerinde böyle bir şey yapmıyor.

amazon gun icinde ayni urunun fiyatini 3 kere degistiriyor.
1 tane tv'yi 1 ay takip ettim ondan biliyorum.

Bu yuzden boyle bir maddeyi sozlesmeye koymaz ama arada kiyak olsun diye yapabilir.
Cunku iade edip tekrar alman zarara sokuyor.
Bana .de uzantili olani 500 liralik urunu bedavaya verdi mesela.

Turk siteleri zaten hayatta yapmaz cunku teknik olarak nusteri hizmetlerinin musteriye para verme imkani yok.
En fazla 20 tl hediye ceki verirler.

@divit de'den almanın bir avantajı mı var? yoksa tr'de olmayan ürünler için mi kullanıyorsunuz?

Ben aldigimda com.tr acilmamisti, yine de avantajli urunlere denk geliyorsun bazen.

Tamir takimlarinda falan iyi seyler oluyorm

Cok kotu.

Onun yerine arkadaslarina da ilan actir sen ayri ilan ac.

Bazi urunler ustune para versen yine satmiyor trik yemiyor

piyasadaki fiyatının yarısından fazlasına koymamalısınz zaten? eşyanın ne kadar kullanıldığı önemli değil; etiket söküldüyse/kutusu açıldıysa yarısının da epey altına ilana konulmalı.

ayrıca kimi eşyalar -örneğin koltuk kanepe vs- kolay satılmaz. bu gibi eşyaları satmak isterseniz %10una falan vereceğinizi düşünün. mesela buzdolabı iyi marka ve yeni durumdaysa kolay satılır.

eşyaların muadillerini bulup, gözlem yapın kaç günde satılıyor, ne kadardan gidiyor diye.

sizi tenzih ederek konuşuyorum; türkiyede ikinci el pazarının iyi olmaması veya spotçu mafyasına kalmamasının çok sebebi var ancak biri de ben 1000 lira verdim neden 100'e satayım kafası. e kardeşim satmak isteyen sensin zaten; saklamak taşımak vs daha mı düşük maliyetli olacak hem de para alamamış olacaksın. derrrler.

%2 azaltma fikri bence iyi değil. nasılsa indiriyor diye takip edenler falan daha da bekler.

Satılmıyorsa talep gören bir ürün değildir, bu sene iki ürün koydum aynı anda ilana. Birisi için telefonun bildirim sesi susmadı, gece saatinde bile hemen gelip alalım lütfen diyenler oldu.

Diğeri için aylar oldu hala isteyen yok.

Bende de john bloor'un dediği gibi oldu, iphone x koydum aynı gün gitti, decathlon'dan aldığım bir bisiklet montu var sıfır aylardır duruyor. Talep gören bir ürün değilse ve illa satmak istiyorsanız fiyatını düşeceksiniz, sıfırının yarısının altına bile inecek gerekirse.

1- insanlar ürünün ikinci elini istiyor mu? sıfır yerine ikinci el almanın fiyat farkı çok mu ? marketten 50 liraya sürahi almak yerine sizden 25 liraya ikinci el almak mantıklı değil mesela.

2- kısmet meselesi biraz da. türkiye'de kesinlikle ama kesinlikle kimsenin kullanmadığı bir ürün vardı. ben yurtdışından bir ürün almıştım, yanında eşantiyon vermişlerdi (paket halinde ürünün türkiye fiyatından hala daha ucuza geliyordu) neyse sonra ürünü biz de kullanmadık, satışa koydum, kimse ilgilenmedi 2-3 ay. fiyat da yüksek bu arada. benim komple paketi aldığım fiyat kadar falan (türkiye'de muadil bir ürünün yarı fiyatı olmasına rağmen) neyse, 2-3 ay sonra bir çift geldi. illa alacağız da alacağız. (bir bebek ürünü) ben de bunlara dedim ki, bakın bu ürün kullanılan bir ürün değil, kullanmayacağız ürüne para vermeyin (ben de nasıl enayi satıcıyım) neyse pazarlık bile yapmadan çat diye parayı verdiler aldılar. komple paketin parasını çıkartmıştım.

50 g0n sonra getirip eve koyar mısın diye mesaj atarlar. Üste para bile isterler.

Yorumlar icin tesekkurler ama benim aklimdaki daha baska. Esyanin ne oldugu, artik kullanilmayan bir esya olup olmadigi, hijyenik olup olmadigi vb bir sebep olabilir.

Ama benim farkettigim seylerden biri su: neredeyse herkesin ne fiyat olursa olsun indirim sormasi.

Bazi esyalara bakiyorum, fiyati gercekten iyi. 750 TL'ye satilan bir kamera sehpasini 150-200 TL'ye satamiyorum. Urunde cizikler disinda hicbir sorun yok. Bir iki kullanimda bu cizikler zaten olusacaklar.

300-400 TL'ye satilan bir el supurgesi icin 100 TL istiyorum, daha da indirim istiyorlar, o da satilmiyor.

Ben alir miydim diye soruyorum kendime fiyat belirlerken. Evet diye cevap verecegim tutarlar belirliyorum.

Orta sinifin iyice kuculmesiyle ilgili olabilir mi? Zengin yenisini aliyor, fakir de uc kurusa almak istiyor?

Ürüne göre değişir ama öyle etiketi söküldü %50den ucuza sat ölücülüktür. Çok piyasası yoksa düşersin. Benzerlerine bak, bir fiyat belirle. Pazarlık payı ekle ve çok dusmezlerse sat.

Toplum olarak pazarlık etme inadımız var, ne yazarsan yaz pazarlık edilecek zaten.

Bir önemli detay da çok ucuz yazdıysan "kesin bir şey vardır" diye gerçek alıcılar huylanır, al satcı değilse.

O yüzden normal fiyatını yaz ve pazarlık yapılmasına müsade et.

3m tıkaç? Biz kullanıyoruz, memnunuz.

@elorella
Merhaba. Ses önleme becerisi markaya göre değişiyor mu? 3M diğerlerinden farklı mı?

www.otifleks.com.tr

Yıllardır bundan kullanıyorum. Her gün kullanmıyorum ama dönem dönem kullandığım oldu. 5-6 saat sonra kulağımdan çıkıyor ve her gün temizlemen gerekiyor. Bunlar seni etkilemezse şimdiye kadar kullandığım en iyi tıkaç bu.
Yapısı silikon. Diğer tıkaçlar ya sünger ya da çam tipli olanlar gibi plastik oluyor. Bu baya yumuşak.

Markaya göre değişir tabi ama ben hep 3m kullandım. Bir de tip olarak otiflexse benzer olanlar benim kulağımı acıtıyordu, sünger olanları tercih ediyorum o yüzden ama onlar da gece çıkabiliyor, diğerleri daha sabit gibi. İkisinden de deneyip rahat ettiğini seçebilirsin.

sünger işe yaramıyor demişsin. bende de işe yaramıyor, hemen düşüyordu. o yüzden senelerdir kullandığım ve baya işe yarayan ürünü önereyim.

moos silikon kulak tıkacı. komple kapatıyor, büyüklüğünü kendin ayarlayabiliyorsun.

şu model:

www.dermoeczanem.com

Çok zor durumda kaldığımda ben de 3m'in silikon tıkaçlarından kullanıyorum ama vantilatör açıp kendine üfletmemek veya telefondan white noise (veya brown falan neyse beğendiğiniz) açmak da iş görüyor. Özellikle vacuum cleaner veya fan sesleri iyi oluyor insan gürültüsünü kesmek için. Kulaklık için demiyorum ben hoparlörden açık bırakıyorum

kulak tıkacının zararlı olduğuna dair bilimsel bir veri var mı? doktorlar kullanabilirsiniz diyor çünkü.

soru.doktorsitesi.com

@alperz
Flare Audio güzel görünüyor ama sanırım TR'de yok.

Bende komsu ve yol gurultusunden muzdaribim. Yukarida bahsedildigi gibi fan sesi her turlu sesi kesiyor. Misil misil uyursun. Tikacllar sikintili biraz.

Değil gürültü, nefes sesine bile duyarli biri olarak çok şeyler denedim. 3m tıkaç diğerlerine göre daha kaliteli fakat tıkaçlar sesi tam kesmiyor. Ayrıca uzun süreli kullanımda kulaklara zararlı olduğu bence de doğru. Anc kulaklıklar maliyet sorun değilse işe yarayabilir. Ben kulaklıkla su sesi ile uyuyorum sabaha kadar yıllardır. White noise veya fan sesi de iş görür bence de.

Islak sensor kurumustur.

Temassızlık oluşmuş bile olabilir. Kapat aç mantığı çalışmıştır

bilgisayarları da açıp kapatınca bir dolu problem düzeliyor. aynı mantıkla kartı takıp çıkartınca düzelmiştir.

bu arada makine tamirlerinde "aç kapa" bir yöntemdir. aç kapa derken, cihazı komple sökersiniz, temizlik haricinde hiç bir şey yapmadan (belki conta monta varsa onları değiştirerek) cihazı tekrar toplarsınız. bir dolu problem çözülür.

sizin durumda da sensör düzgün yerine gelmiştir. temassızlık olan bir kablo kendine gelmiştir. kartta (atıyorum) buffer/cache varsa, o boşalmıştır (çamaşır makinesinde var mıdır bilmem)

hocam
istanbuldaysan
tanıdık usta yönlendireyim
uygun yapar

@kingcyrax Neyi yapacak? =]

oğuz abi maşallah yardırıyon :)

ben ulusal ilan olması gerekir diye biliyorum. yerel ilan geçersiz olabilir.

Yerel ilan geçerli diye biliyorum. Yine de okulu arayıp bir sor.

1 evet, 1 de hayır var. Bakalım hangisi. =]

Güncelleme: Kazanan @westblack.

Bir psikolog olarak sadece online değil genel olarak terapist seçerken nerelere dikkat etmeniz gerektiğinden bahsetmek isterim.

Psikologlar için; lisans diplomasının psikoloji olduğundan emin olun. Yüksek lisansı klinik psikoloji olmalı (noropsikoloji, aile danışmanlığı gibi yüksek lisans mezunları da terapi yapıyor bence bir sakınca yok terapi eğitimi aldilarsa, yurtdışında da bu şekilde işliyor sistem ama klinik psikoloji tercih sebebi. Örnek veriyorum endustri psikolojisi yüksek lisans mezunuysa bir durup düşünmek lazım. Yetkinligini sorgulamak lazım. Yasalarımizda sadece klinik psikologlar terapi yapabilir diyor.). Hangi terapi ekolunde psikoterapi eğitimi almış, bunları sorgulayabilirsiniz. Şema terapi yapıyordur ama eğitim geçmişinde hiç bu konuyla ilgili bir şey yoktur. E o zaman nasıl yeterli olacak ki? Supervizyon, eğitim çok önemli terapide. İki saat eğitim alıp 'ben bdt yapıyorum' diyen kişilere de inanmayin. Kaç saat olduğu önemli bir detay. PDR mezunuysa ve sadece terapi eğitimi almışsa o da havada kalıyor. En azından klinik psikoloji yüksek lisansı olmuş olsun. Normal şartlarda PDR mezunu birinin terapist gibi çalışması yasal değil, doğru değil. Diplomalarını, eğitimlerini sorgulamak en doğal hakkınız ki çoğu psikolog buna mahal vermemek adına duvarına asar tüm bu belgeleri.

Online terapi kısmına gelince pandemi dönemiyle birlikte çoğu terapist online terapi yapıyor artık, yetkinlik yeterlilik mevzusu aynı yukarıdaki şartlar gibi bence. Etkililik kısmına gelince, bu süreçte online destek alıp verimli geçtiğini söyleyen çok arkadaşım oldu. Ben online terapi yapmayı da, online terapide danışan olmayı da deneyimlemedim. Ama belirli teknikler için önyargılı olsam da genel süreçte danışan terapist arasındaki bağ kurulduysa gayet olabilir gibi geliyor.

Etik kismindaysa videoların, seslerin kayıt edilip edilmediğini; kaydediliyorsa sizin dosyalarınızın sifrelenip sifrelenmedigini sorgulayabilirsiniz. Sonuç itibariyle bilgisayarın calinmasi ve kaybolması durumunda sizden habersiz danisan-terapist gizliliği zarar görebilir, tüm o süreci başka biri izleyebilir.

Ben pandemiden beri online psikoterapi almaktayım. Vaka sayıları azalıp, aşılandıktan sonra terapistimin kliniğinde de terapi aldım zaman, zaman.
Şu sıralar iş çıkışımın onun programıyla uyuşmadığı için akşamları online terapi alıyorum kendisinden. İmdiii, sorulara geçelim.
Soru 1- Online platformlar hakkında bilgim yok; zira terapistimi kendim buldum şans eseri. Şöyle ki, daha evvelden iki farklı terapisti aramıştım; gel gör ki ikisi de telefonuma cevap vermemişti. Daha sonra başka bir terapisti aramaya karar verdim. Ne bilecektim hayatımda ki en doğru kararlardan birisinin bu olacağını.

Soru 2- ÜFF! Hem de nasıl! Düşünüyorum da terapiye başlamasaydım vay halime! kendime yaptığım en öenmli yatırım diyebilirim.

Soru 3 - Var: Tuğba Kaplanhan.

Soru 4 - burası mühim! bundan yıllar, yıllar önce terapist bozuntusu bir kadına gitmiştim. kadın, bir terapist neler yapmamalıdırın cevabı gibiydi. sürekli kendi inançlarını bana empoze etmek istiyor, dalga geçiyor, kişiliğime saygı duymuyordu. kendisinin gerçek terapist olmadığını da düşünüyorum bu arada. gerçek bir terapist bence danışanına "kız gibisin oğlum!" diye kızmaz ya da danışanının kişisel özellikleri sırf kendi "doğrusuyla" uyuşmuyor diye onu yargılamaz, bu özelliklerini sanki değiştirilmesi gereken kabahatli tutumlar olarak görmez. o zamanlar çok çekingen ve utangaç olduğum için böyle demişti bana mesleğinin yüz karası şahıs.
buradan şu sonuç çıkıyor: terapist, kendinde olanı hastasından/danışanından uzak tutmalı ki danışanı da yargılanma veya küçümsenme korkusu olmadan rahat bir şekilde kendini açabilsin.
Bu meseleyle ilgili dm'den de yazabilirsin. deneyimlerimi seve, seve paylaşırım.

@fraise

Detaylı cevabınız için çok teşekkürler. Söylediklerinizi hem kafamdakileri toparlamak hem de başkalarına faydalı olması için özetliyorum:

Lisans: Psikoloji (PDR de olur, eğer yüksek lisansı klinik psikoloji ise)
Yüksek lisans: Klinik psikoloji (noropsikoloji, aile danışmanlığı vb de olabilir ama klinik psikoloji tercih sebebi)
Terapi ekolu: Eğitim geçmişine bakıp kaç saat eğitim aldığı kontrol edilmeli (yeterli süre eğitim almış olmalı)

Bir de soru eklemek istiyorum:
Güvenilir bulduğum bir online platformda ücretler 160 TL ve sabit. Piyasadaki ücretlerle kıyaslandığında çok düşük kalıyor. Buradan terapinin kalitesiyle ilgili bir çıkarım yapılabilir mi?

@pangea

Çok teşekkürler. Özellikle de soru 2'nin cevabı için. =]

Üniversite adları saçma sapan =]

Herkes mimar sinan güzel sanatlarda bi de

@pantepember: ya hayır, konum kadıköy ya da maltepe ama milletin hepsi de mi yurt dışında okumuş olabilir?

tinder'da her şey yalan dolan. fotoğraflar bile yalan, üniversite adlarının yalan olması şaşırtıcı değil.

Debug edeyim dedim ama zahmetli geldi. O yüzden tahmin yürütüyorum. Duyuru title'ına tıklandığı zaman her seferinde ajax istek yapılmasın diye content bi değişkene atanıyor. innerText yerine innerHtml ile content alındıysa eğer belki br ilk renderda doğru çalışıyorlen, bellekten alınınca html element gibi değil de text gibi render ediliyor olabilir.

Durumu tekrarlamak için:
1- Benimkiler linkini tıkla
2- Herhangi bir başlığın information (i) ikonu üzerine gel (<br> yok)
3- Soru başlığını tıklayarak soruyu genişlet
4- Soru başlığını tıklayarak soruyu daralt
5- Aynı başlığın information (i) ikonu üzerine gel (<br> var)

Anker iyi kablo markası, kulaklıklardaki ses kalitesi oldukça kötü
Fiyatından da belli zaten, muadillerinin yarı fiyatına neredeyse.

bende xb900n var, biraz hayal kırıklığı yarattı açıkcası. gürültü engelleme özelliği de ortalama üstü. wh1000 özellikle gürültü engelleme de üst seviyede, bir çok karşılaştırma videosu izlemiştim. xb900n alma kesinlikle.

Q30 kullanıyordum aylardır, mükemmel. Çok çok çok fazla araştırdım. XM3 ile kıyaslama yapan Avusturyalı bir youtuber tek tek deneyip Q30'un daha iyi ses verdiğini söylüyordu. Sadece noise cancelling özelliği Sony'e göre bir tık kötü. Ama uçak ve otobüste muazzam işe yarıyor. Kesinlikle tavsiye ederim, 800 civarına almıştım ve yaptığım en iyi alışveriş. iPhone 7 plus ve Macbook Air'e aynı anda ve sorunsuz bağlanıyor.

Galiba Sony WH-1000XM3 modelinin fiyatının düşmesini bekleyeceğim.

Teşekkürler.

600 TL'ye Anker SoundCore Life Q20 aldım, gayet memnunum. Ses ve gürültü önleme özellikleri açısından Philips PH805'ten farklı olduğunu söyleyemem. Onca para (1400 TL veya 2000 TL) vermeye değmez diye düşünüyorum.

peer grade gibi bir şey yok mu? yani grup üyeleri birbirini puanlamıyor mu?

bizim okulda projeye hakettiği puan verilir, hiç çalışmayana ise daha az puan verilirdi

@jelly bear

Öyle bir şeyden hiç bahsedilmedi. Muhtemelen yok.

Çok yaşadım bu sorunu. Proje grubundakiler Anadolu'dan gelmiş tarikat yurtlarında kalan tiplerdi. Bir iş yaptırmak imkansızdı.

Malesef kaderine razı olacaksın.

eğer düşük alırsan dilekçeyle maddi itiraz için başvurabilirsin ama oradan bir şey çıkmaz sonuçta genel ödev kötüyse. olmazsa bölüm başkanıyla falan konuşursun da çare olur mu bilmem.

Sonuç:
Hoca itirazıma ilkin epey detaylı bir email ile karşı çıktı. Ama proje çalışmamızda onun eksik olarak gördüğü kısma (proje yönetimi) vurgu yapan bir itiraz daha yazmam halinde yeniden değerlendireceğini belirtti. Ben de dediği gibi yapıp daha resmi, daha dikkatli bir itiraz email'i yazdım. Bir gün sonra hoca notumu bir basamak yükselttiğini bildirdi ki bu da benim için yeterli.

arizayi bilmiyorum da eski tamirciyle niye muhattap oluyorsunuz tekrar? adamin yalanci, duzenbaz oldugu acik degil mi?

@buenosdias
Yok, usta çok temiz, dürüst birine benziyor. Benden ücret de almadı. Keşif yaptı sadece ve kart bulamadığını söyleyip çekildi. Belki işine pek hakim değil diyebiliriz ama düzenbaz değil.

Başka ustaya sormak daha iyi olabilir, evet.

Makina su boşaltmaya çalışıyor, öncelikle resetleme/kalibrasyon işlemini yapın büyük ihtimalle düzelecektir.
Kalibrasyon adımları :
Makinanın fişini çekip 3-5 dk sonra takın
Makinayı power tuşuna basıp açın
Sıcaklık düğmesine 3 saniyeden uzun süre basılı tutun
Tuşu bırakmadan start/pause düğmesine basın
Program seçici saat yönünde dönmeye başlayacak tuşları bırakın
İşlem 2-3 dakika sürer
Ekranda 0 yazdığında işlem tamamdır
Tekrar yıkama yapmayı deneyin su boşaltma işlemi sonlanmış olmalı

@delikedidilimiyedi

Teşekkürler ama işe yaramadı.

- Benim makinemde Start/pause düğmesi yerine Gecikmeli Bitir'e basmak gerekiyor.
- 0, bu tuş kombinasyonunu uygulayınca hemen çıktı. İşlemin bitip makinenin kapanması ise 2-3 dk değil, neredeyse 10 dk sürdü.
- Program seçip başlattım. 29 dk ile başladı, 28 dk'de takılı kaldı (daha önce de böyle oluyordu). Ses hiç kesilmiyor (makineyi kapamadığım sürece).
- Durmadan su alıyor (5 dk'den fazla süre su aldı, kapadım). Su almasına rağmen makinenin içinde su birikmiyor (bir yerden boşalttığını da göremedim). Bu durum bana su seviye sensöründe (de) arıza olabileceğini düşündürdü.
- Koku giderme fonksiyonu çalışıyor (bu işlemde su kullanılmıyor): kazan dönüyor, ekranda kalan süre azalıyor. Gürültü devam ediyor.

O kadar param var zaten, faizde duruyor cok da yuksek bir para degil, 5000 euro ediyor mu?

hiçbir şey. 50 bin tl ile hiçbir şey yapılmaz.

Mevduat'a koyarım, ne emmeye ne gömmeye diye tabi ettiğimiz bir meblağ.

%40 BTC
%40 ETHEREUM
%20 CHAINLINK alıp cüzdanıma çekerim. 6 ay sonra kar almaya başlarım.

Guzel bi tatil.

Olabildiğince borç ödeyip yükümü azaltırım.

Valla bu tür sorular bende garip duygular uyandırıyor. Önceden direkt parayı döviz karşılığına çevirip ona göre cevap verirdim ve "o paraya bişey olmaz", "o da para mı" tarzı olurdu cevaplarım ancak işin bir de diğer yönü var maalesef. Yani maaşları baz alıp düşününce de oldukça büyük bir para gibi geliyor insana bu meblağlar.

Atıyorum ortalama 5 bin maaşı olan biri her ay maaşının yarısını bir kenara atsa bu para 20 aylık bir birikimin sonucu, o yüzden iyi para etmesi gerekir. Ancak pratikte maalesef öyle olmuyor ve bu da cidden üzücü bir durum. O yüzden böyle "o da para mı" tarzı cevaplar bir yerde de sanki küçümseme gibi geliyor. Ne bileyim ben gelip 2 yıl bişeyleri zar zor biriktirip daha sonra da o para eriyip gitmesin diye tavsiye duymak istesem ve biri bana gelip "o para hiçbir sey" dese sinirlenirim. Tamam onu diyen adam da haklı ve o paranın pek bişey ifade etmemesi de onun suçu değil ancak yine de insana o cevabı duymak garip geliyor.

Neyse, sanırım gereğinden fazla uzattım yine. Ben sanırım o parayla döviz alırdım en azından paramin her geçen gün eriyip gitmesini izlemek istemezdim.

%50 btc, %50 eth

Bu parayı bilerek biriktirmedim. Epey zamandır minimal bir hayat yaşıyorum. Eskiden olduğu kadar alışveriş yapmıyorum - giyim, ev eşyası vb. Sanırım biriken bu paranın en büyük nedeni bu. Yaklaşık bu kadar da okul için harcamama rağmen.

Soruyu sorarken detay vermedim, çünki sorunun daha genel olmasını istedim. Herkes kendi sorusuna cevap verebiliyor böyle olunca. =]

Bu arada, yıllar önce 100 TL'lik BTC almıştım. Az önce kontrol ettim, 1400 TL olmuş =0

bütçenize bağlı ama 10 yıllık makine zaten böyle bir arıza verdiyse bir dahaki bozulmasında elinizde patlayacaktır. belli bir yaşı geçmiş beyaz eşyalarda tamir uzun vadeli bir çözüm olmuyor. en kötü ihtimalle kartı serviste tamir ettirin ama bana kalırsa bütçenize göre yeni bir çamaşır makinesi baksanız daha iyi.

Elektronikle aranız nasıl, kart arızasında genelde konu arızalı parçayı bulduktan sonra 5-10 TL’ye halloluyor? Yerinizde olsam kart tamiri yapan elektronikçiye gider tamir ettirirdim. Kart üzerindeki kondansatör patlak görünüyordu 50 kuruşa alıp lehimleyip tamir etmiştim. 400/500 tl tutar bu tür işler için bana fazla pahalı geldi.

Üstteki seçenek geçersiz ise garanti vermeyen yerde yaptırmaz, servisten tamir yerine de yeni makine alırdım. En azından 7 yıl kafam rahat olurdu

omelaslı toprak ağası +1

800tl ye kart tamiri olmaz sizden alıp işi bilen birine 50-100 liraya yaptırıp geri takacaklar. Düzgün elektronik tamiri yapan bir usta bulun, tv tamircisi cep telefonu tamircisi vs de olabilir.

ayrıca yetkisiz servisinde takacağı parçanın tamirli olma olasılığı çok yüksek.

@Omelas'ı Terk Eden Köylü

Aslında ilkin mahalleden bir tamirci çağırdım, inceledi, kart arızalı, değiştirmek lazım dedi ve çekildi. Neden tamir etmedi? Bilmediği için mi? Tamir edebilecek bir usta bulabilir miyim? Çok basit, 5 dk'lik bir işse 400-500'den daha ucuza yapacak birini de bulabilirim diye düşünüyorum.

Kartın durumuna bağlı olarak arızayı görememiş olabilr. çoğu durumda arızalı parça ben burdayım diye bağırırken bazı durumlarda gözle inceleyerek tespit edilemez. ölçerek,test ederek bulmak gerekir. Tabi birde kartın tamir edilemez hale gelmiş olma ihtimali var. Yetkili servis tamir edilir dedi diye %100 tamir edilebilir anlamına gelmiyor onlarda farklı bir çıkma parça alıp takabilir.

En uygun maliyet aradığınız için bence en iyisi kartı alıp gerçekten tamir yapan bir kaç yere göstermek.

Not:Üzerinde x y z tamir edilir yazıp içeride sadece ürün satışı yapılan yerlerden uzak durun. Onlar da sizden aldığı parçayı tamirciye götürüp yaptırıp ne kadar geçirebilirse tarifesinden komisyonlarını alıyorlar.

Belli başlı bölgelerde bu sektör için çalışan yerler var, mesela beyaz eşya kart tamiri için İstanbul'da Tepebaşı bu işin membağı gibi, 2-3 firma vardı yanlış hatırlamıyorsam.

Kartı götürüyorsun, yaygın bir modelse aynısından daha önce tamir edilmiş olanı raftan alıp sana veriyor, sendekini alıp tamir edip rafa koyuyor.

Kartı değiştiririm dersen denemek gerekli.

Ha şu da var;

gelen servis ve usta "kart arızası" demiştir ama kart sağlamdır, sen sağlam kartı söküp tekrar sağlam kart takarsın ama makine çalışmaz.

Emin olmak lazım.

Youtube'da yaptığım kısa bir aramada bulduğum videolardan biri:
www.youtube.com

Takip

aradığın özellik power delivery. kaç farklı şekilde çıkış verebildiği yazar. karşılaştırırsın laptop için kaç watt gerekiyorsa. mah kapasite ne kadar doldurabileceğini gösterir ama o çıkışı veremiyorsa zaten dolduramaz. mesela o kuulaa mıdır nedir imkansız.

65w uyumlu dediğine göre işte v ve a'ları çarp powerbanklerdeki pd olan.

Laptopa usb c den bunu taksan laptop bunu şarj etmeye çalışmaz mı

PD 'li powerbank lazım. kablonunda pd li olması lazım.

Sizin laptopun kendi pili 42 Wh, sitesinde önerdiği powerbank 65 Wh kapasitede, yani kendi pilinizin 1.5 katı kapasitede, kendi piliniz 1.5-2 saat çalıştırıyorsa yeterli olacaktır.

Güncel durum: Elde var sıfır. Hala net bir bilgiye ulaşabilmiş değilim.

"Öncelikle Powerbank'ın PD desteğinin olması gerekiyor. İkinci konu ise bilgisayarın Type C girişinin şarj desteği vermesi gerekiyor. Her Type C girişi şarj için kullanılamıyor ne yazık ki. Bu iki konuyu kontrol edin. Powerbank PD desteği sunmuyorsa zaten olmaz. Ayrıca bilgisayarın Type C girişi de şarja izin vermeli."

böyle bir yorum var. ilgili video da şu:

www.youtube.com

siz uzun araştırın ama kısa bi araştırma yapınca da şöyle bir ilan buldum

www.ebay.com

@jugador teşekkürler.

Şu an itibarıyla en makul çözüm olarak güneş paneli görünüyor. Onları inceliyorum.

Bir güneş paneli, bir de akü benzeri power station ile iyi bir çözüm üretilebilir gibi geliyor.

Güneş paneli örneği:
www.amazon.com

Power Station örneği:
www.amazon.com

Bu konularda bilgim yok. O nedenle verdiğim örnekler yanlış olabilir.

Bir soru daha açacağım. Bu kez de güneş panelleriyle ilgili.

Ne karışık işmiş. Ya da ne kadar az kişi merak etmiş, kullanmış.

Aynı soruyu bende sordum zamanında eksiduyu.ru

maalesef türkiyede seçenekler çok sınırlı hatta yok gibi.

aslında aradığımız alet tam olarak bu (Philips DLP5742AB 40200mAh), 3 ay önce satıştaymış hatta fiyatı 500 TL civarıymış, ama maalesef uzun zamandır stok yok.

www.amazon.com.tr

benim bulabildiğim satışta olan tek seçenek ise bu (Baseus Amblight 65W)

www.amazon.com.tr


philips olan belki tekrar stoğa girer diye baseus u almadım, ama muhtemelen onu alıcam 2 hafta içinde.

@konetsu işin teknik detayını bilmiyorum, son kullanıcıyım ben tak çalıştır tamam.

Philips olanın türkçe incelemeleri var YouTube da, alet bir tek buzdolabı çalıştırmıyor, fişi olan herşeyi çalıştrıyor nerdeyse, tv mınitör laptop vs. Bildiğim yanında elektrik prizi taşıyormuş gibi. Hemde yok pd yok özel kablo vs bunlara da gerek yok. Fişi tak bitti gitii. Bence mükemmel bir alet ama stok yok maalesef

Gördüğüm kadarıyla "zahmetsiz" 2 seçenek var:
1- PD destekleyen bir powerbank (şu an için tek seçenek Baseus'ın bir modeli)
2- Portable power station (TR'de yok ve çok pahalı)

Araştırmaya devam...

Az önce Baseus Amblight 65W siparişi verdim.

www.amazon.com.tr

Baseus Amblight 65W ürününü az önce denedim. Sonuç:

Laptop: DELL Latitude 5290
Laptop Başlangıç Şarj Seviyesi: %9
Powerbank Başlangıç Şarj Seviyesi: %74
Tam Şarj Süresi: 1 sa 52 dk
Powerbank Bitiş Şarj Seviyesi: %33

Önemli not: Laptop'ı sarj sırasında hep açık tuttum ve ekran parlaklık seviyesi %80 civarındaydı. Yani bir yandan kullanıp diğer yandan şarj ettim. Kaba bir hesapla, laptop'ı çalışırken 2.5 kez şarj edebilirim. Kapalıykense belki de 4-5 (çok, değil mi?!). (Laptop'ımın pili kötü durumda. 60-70 dk kadar dayanıyor. Hesabı bunu da dikkate alarak yaptım.)

Ürün çok kaliteli duruyor. Ağır ve kalın (üst üste iki powerbank koyulmuş gibi). Ama kesinlike değer görünüyor.

Bende 20k xiaomi powerbank var 45W lık.

TypeC ile thinkpad i şarj ediyor. Normalde laptop adaptörü 65Watt

Ama zaten harici ekran kartı devreye girince şarj edemiyor.

O yüzden 65W'lik Baseus her türlü iş görür gibi. Bilsem onu alırdım buna da 400 gayme vermiştim :(

Baseus Amblight 65W bende aldım, deneme sonuçları aşağıdaki gibi.

Laptop: DELL Latitude 5491
Laptop Başlangıç Şarj Seviyesi: %6
Powerbank Başlangıç Şarj Seviyesi: %100
Tam Şarj Süresi: 2 saat 10 dk (laptop açık teamste toplantı + excelde çalıştım)
Powerbank Bitiş Şarj Seviyesi: %25
Laptobun pili bayağı iyi durumda yalnız, full şarjla 5 saate yakın gidiyor.

Laptopu sıfırlayıp powerbankta kalan %25 ile doldurmaya çalıştım, laptop %10 arttı, powerbank %15 seviyesinde şarj etmeyi bıraktı. bu arada laptobun orjinal şarj aleti 90W ve laptop uyarı veriyor, orjinal şarj aletini kullanın diye ama gene de şarj oluyor.

Laptop tamamen kapalıyken %5 ten %100 1,5 saatte şarj etti, powerbank ise %100 den %49 a düştü.

Buna göre full dolu powerbank yaklaşık 7 saat extra kullanım sağlıyor bana, evden laptop şarjı full dolu iken çıkarsam toplamda 12 saat priz aramadan kullanabiliyorum, benim için gayet yeterli

İkinci deneyimim:

8:20 7% laptop 32% powerbank
8:47 35% laptop 9% powerbank (daha fazla şarj etmiyor)

Bu deneyim hayal kırıklığı yarattı.

Başka bir sorun da powerbank'in, kendi kablosuyla çok yavaş şarj olması.

İkinci deneyimim:

8:20 7% laptop 32% powerbank
8:47 35% laptop 9% powerbank (daha fazla şarj etmiyor)

Bu deneyim hayal kırıklığı yarattı.

Başka bir sorun da powerbank'in, kendi kablosuyla çok yavaş şarj olması.

15.6.22 - 1 yıl sonraki değerlendirmem:
Çok memnunum, iyi ki almışım.

benzer ürün bende var ve aynı problem paramparça oldu kulaklık pedi.
bende bir sitede çorap taktıklarını gördüm kullanmaya devam.
pedin dışını söküp çorap geciriyorsun sonra ucunu kesiyorsun

@jamswety
=] 1500 TL verip 2 ay kullandığım bir ürüne bunu yapamam. Amazon yardımcı olacaktır diye düşünüyorum.

Başkalarının da faydalanması için buradan bilgi vereceğim.

En kötü şartlarda bu tarz kulaklıkların pad'leri satılıyor, alıp kendin bile değiştirebilirsin. Ben Beats Studio 2'nin sanayi kolduğuna dönen padlerini kendim değiştirdim.

Garanti kapsamına girdiğini bilmiyordum, eğer çantada vs üstüne bir şey baskı yapıp açıldıysa kullanıcı hatası ama standart kullanımda böyle bir sorun oluştuysa peşine düşülmesi gerekir.

herhangi bir siteden almış olsaydın servise göndeririz karar çıkarsa değiştiririz, olmazsa böyle kalır diyeceklerdi. Amazon en azından onlar çözmezse biz iade alırız diyor sanırım.

Ama 2 ayda böyle olması ürünün kötülüğünden. Philips de arkasında durmuyor demek ki. Sony'de benzer şey yaşadım ama 2-3 yıl civarında oldu garantisi dolmuştu, kenarları açıldı ama ben hala gerektiğinde kullanıyorum mesela. Bazı üst düzey kulaklıkların pedleri ayrıca da satılabiliyor ama Philips'te böyle midir bilmiyorum.

aynı üründe aynı durum başıma geldi ve philips teknik servisi 177 TL para istedi değişim için ve dediğiniz gibi sadece 2-3 ay kullanmıştım. kulaklıkta en ufak bir çizik dahi yok, kendi kendine yırtıldı pedi. kabul etmeyip ürünü geri istedim ve teslim aldığım gibi e-devlet üstünden tüketici heyetine başvurdum. karar 1 ay önce çıkmış ama elime tebligat ulaşmadı henüz.

yıllardır sennheiser'dan şaşmam, fp diye gittim bu ürünü aldım 2 bin üstüne çıkmamak için. benzer durum sennheiser'da yaşansa bu çiğliklerin hiçbirini yaşamayacaktım muhtemelen.

son olarak pedlerini de çok araştırdım ama bulamadım hiçbir yerde.

zanaat'i otomasyonla olceklendirirsen zanaat olmaz.

onlarin alicisi da saticisi da oyle yapilmasini istiyor. degeri veren zaten el isciligi.

o ustalar cok muhendisle takilmistir da sen pek gercek zanaatkarlarla muhattap olamamis gibisin. ondan sana oyle "bu salaklar niye bu kadar ugrasiyor" diye gozukuyor.

iyi de neyin zanaati, adam teli matkabin ucuna takip ceviriyor sonucunda bu cikiyor.

www.hepsiburada.com

2 gun ugrassan daha iyi bir yontemle yapabilecegin bir urun.

Hele su tipler direkt cnc uretimi, ama bunu da acayip yavas yapiyorlar.

www.hepsiburada.com

Zanaatlik bir durum yok ki, bosuna ugrasip duruyor.
Ha dokum saglam olmaz kirilir, illa haddecilik,tavlama vs.. lazim diyorsan o baska.

Adam matkabi bile elle tutuyor ona da tezgah yapmamis.

Döküm setler, bilezikler de var bunlar kadar iyi durmuyor, döküm olduğu belli oluyor. Zaten bir takı alıyorsun altının gramı 500 tl ise 100 de işçilik ekleniyor üstüne. Dökümde haliyle işçilik olmadığı için daha ucuz ama görünüm olarak iyi değil.

bir ressami dusun, ciziyor ediyor, orijinalini satiyor.

bir de cizdigi seyi scan edip bin kopyasini sattigini dusun.

fiyatlari ayni olur mu? alan kisi ayni degeri bicer mi?

cerceveletip duvara assan ikisi de ayni gozukur. ama biri el emegi, biri seri uretim kopya.

muhendis kafasinda evet, yap gec gibi geliyor. el yapimi kusurlu olur mesela. makine uretimi daha duzgun. iki urun arasinda bir fark bulamazsin, elle yapan ayni seyi ayni toleranslarla bir daha yapamaz. ama insanlar bu farka deger biciyor iste, ona gore para veriyor.

herhangi bir muzigi studyoda cok net kaydedersin, her enstruman kusursuz calinana kadar tekrar edersin. kusursuz mixlersin, mastering yaparsin. cdye basarsin, cok pahali ses sisteminde dinlersin her tarafini sarar muzik. ama dinleyen yine de konser biletlerine buyuk paralar bayilir. muzisyen(ler) in gelip kisiye ozel bir konser vermesini hayal bile edemezler cok pahali olur. halbuki kayitli muzik daha "guzel". ama o muzigi yapanin zamani cok pahali, gelip sana ozel bir konser vermesini istesen cok pahali yani.

takıcının da tecrubesi, zamanı pahali. urettigi urun ozel ve eşsiz. duygusal bir sey ama insanlar tarih oncesinden beri bu ¨özelliğe¨ deger verdi, vermeye de devam ediyor.

Kalıpla yapılanı da var. Programın ismi jewelcad. 3d modelliyorsun sonra altın gümüş ne istersen dökülüyor ama zanaat diye bir şey var.

Hammadde pahalı olduğu için makineye, otomatizasyona yatırım yapmaya değmiyordur ya, bi de zaten hacim düşük.

Yani günde 10 bin tane bilezik basacak altının yoktur, olsa da yine o kadar satışın yoktur, o zaman ne gerek var.

"Ama zanaat diye bir şey var" bir yanıt değil. Hiçbir şeyi açıklamıyor. Bir şey dışında: bazı insanlar (çoğunluk) ezberlerle, öğretilerle, geleneklerle yaşamayı tercih(!) ediyor.

Bu ezberlerin biri "insan bambaşka bir varlıktır, diğer her şeyden farklıdır, ne yapsa değerlidir" inancıdır. Diğeri de, buna bezner şekilde, "doğal olan iyidir, değerlidir" inancı. (Doğalın sınırları da belirsizdir bu arada.)

Soruyu soran kişinin değindiği noktayı anlıyor ve katılıyorum.

Ziynet eşyası değer katılmış olmalıdır, var olma sebebi budur. el işçiliği olan bir ziynet kalıptan çıkandan değerlidir ve tercih edilir. Söylendiği gibi kalıptan çıkanı da var, uzaktan bakan belki anlamaz ama takan bunu bilerek takmak ister.

Abi derdimi niye anlatamiyorum acaba.

Verdigim 2 ornek bilezik, zaten iscilik sifir makine uretimi diye satilan 2 model.
Kimse ona zanaat diye para vermiyor tam tersi isciligi sifir olandan ver diyorsun onu veriyor. Makine uretimi diye satiyorlar.
Boylece satarken az para kaybediyorsun.


Ama yapilisini izleyince esek gibi isciligi var yani insanlar onu makine uretimi diye aliyor ama adam 1 tane bilezik icin 2 saat tonla is yapiyormus, ama musteri bunu bilmiyor. Umrunda da degil.


Ha diyorum ki acaba dokum olmamasi esneklik mi katiyor, ya da dokumu gectim adamin yontemiyle cekerek uretirsin ama yine de daha hizli uretebilirsin.

tornacida yaptiracagi dandik bir kalipla bile ayni isi 100 kat hizlandirabilir.
Onun yerine tonla altin talasi cikariyor, alevler asitler derken hem kendine hem cevreye zarar veriyor.
Sonra o talaslari da toplayip eriticem diye yine asitler alevler.

En basitinden torna etrafina talas toplayan mekanizma bile yapmamis.

Döküm olursa da ince işçiliği yapılıyor bu arada. Dökümden pırıl pırıl çıkmıyor. Çapak temizleme & cilası da uzun iş. Ayrıca altın değerli olduğu için temizleme esnasında çok fazla altın tozu çıkıyor. Ha bir de döküm makineleri pahalı, makineye cad çizimi yapacak kişiye maaş verilecek vs.. küçücük atölyede yapılıyor adamların böyle bir yatırım yapcak kapsiteleri yok.
Her altın da el işçiliği ile yapılmıyor yani hepsi öyle mi yapılıyor sanıyorsunuz?

sana katılıyorum ve burada "zanaat, el emeği, öyle daha değerli vs" diye boş felsefe yapanların soruyu anlamadığın ve tamamen saçma duygusal bakış açısına sahip olduğunu düşünüyorum. Herhangi bir sanatsal değeri olsun diye alınmayan, düz yatırımlık bilezik için bu kadar uğraşılması bence de saçma. Ha bence her şekilde makineden çıkan ürün el yapımı üründen daha değerlidir burada yazanların aksine. Ayrıca stüdyo kaydı da konserlerden daha iyidir bence :)

Muhtemelen satış hacmi, makine ile üretimde kara geçirmeyip üstüne zarara düşürüyor olabilir. Haliyle fiziksel bir artıdan ziyade maliyetlerle ilgili olabilir. Ayrıca ülkemizde işçilik ücretleri küçük üretici patron için otomasyon sistemlerinden daha avantajlı.
Amerika ve avrupadaki makineleşme zaten işçi ücretlerinin yüksekliğinden ve üretim hacminin işçi sayısı nedeniyle kısıtından dolayıdır. @plutongezegenmi+1

Ha geleneği yaşatalım kafası da var tabi.

pc ya da tv bluetooth 5 destekliyor mu?

@ahoy kaptan
PC'nin desteklemesinden Bluetooh 5 driver'ının veya codec'inin yüklü olmasını anlamalıyız sanırım.

Az önce Network Troubleshooter'ı Bluetooth için çalıştırdım ve bir sorun çözdüğünü söyledi (radio status gibi bir şeydi). Şimdi sesteki gecikme çok daha az gibi görünüyor.

Buraya bir not bırakmam gerektiğini düşünüyorum. Benzer bir sorun yaşayanlar için faydalı olabilir:
Kulaklığı test ederken Sound kısmından Hands-Free değil Stereo'nun seçili olduğundan emin olun. Sanırım şu ana kadarki testlerimde bu hataya düşüp denediğim kulaklıkların ses kalitesinin düşük olduğuna inandım.

ben yoga with adrien ile başladım. power yoga-weight loss serileri güzel bence. bir mat alsanız yeter.

5 yıldır yoga yapıyor olmama dayanarak birkaç tavsiye vereyim.

"do it yourself" önermem. maddi olarak zorlamayacaksa mutlaka kursa git. en azından ilk birkaç ay. youtube videolarıyla da olurmuş gibi olur, ama tam olmaz. yani biraz hareket etmiş olursun ama öğrenemezsin, ilerleyemezsin. ayrıca, hem videolarda nasıl yapmışlar diye ekrana bakıp hem de hareketleri yapmaya çalışmak sadece boyun ağrısına sebep olur. bir de motivasyonun gider. yogada "akış" halinde olmak çok önemli. habire kafanı kaldırıp bakacaksan dikkatini vücudunda toplayamaz ve harketleri düzgün yapamazsın. o yüzden özellikle başlangıçta hareketlere alışana kadar bir kursla beraber çalışmanı öneririm.

diğer yandan, bu aralar çoğu kurs online'a geçti. stüdyoda çok az sayıda ders veriyorlar. yeni başlayan biri için ise online kurs pek faydalı olmayacaktır. youtube videosundan pek farkı olmaz. mesela cihangir yoga müthiştir, ama derslerinde 50 kişi giriyor. online'da hoca asla senin hatanı görüp de düzeltemez. daha butik kurslar, hatta mümkünse ilk ay özel bir hocayla başlamak seni hızla ilerletir. 1-2 ay alışma sürecinden sonra hiç bitmeyen bir öğrenme sürecine giriyorsun, o noktada da kendin ne yapmak istediğine karar verebilirsin.

fiziksel olarak gidebileceğin dersleri olan kurslar da var. onlardan bulursan onları tavsiye ederim. hangi kurs olduğu pek de önemli değil, önemli olan karşında senin hatalarını düzeltebilecek birinin olması.

ilk başlayanlar hep hareketleri izleyip yapmaya kalkıyor. bu yanlış. hocanın hareketleri göstermek yerine sadece sözle anlatıyor olması lazım. sen de hareketi yaparken sadece hocayı dinleyeceksin. kafan omurganın bir uzantısı olarak omurgan doğrultusunda uzanmalı. örneğin aşağı eğilmişken kafanı kaldırıp hoca napıyor diye bakmaman lazım. (gene boyun ağrısı.) bakmadığın sürece de elbette hataların olacak. o sırada bunları fark edip seni uyaran bir hoca olmalı yanında.

fiziksel olarak gideceğin kursun eve çok yakın olması kursa gitme motivasyonu açısından çok iyi. ben bu yüzden cihangir yogayı bırakıp arka sokağıma açılan nuve yoga'ya başladım ve o zamandan beri o kadar sık gittim ki derslere, birden çok hızlı ilerledim. yoga yapma sıklığı çok önemli. en az haftada 2, mümkünse 3 kere yapmalısın birer gün aralıklarla. vücudu buna alıştırdıktan sonra hep isteyecek zaten.

genelde "hatha yoga" ve "yin yoga" dersleri verir kurslar. ikisine de eşit seviyede katılmaya çalış. hatha yoga hareketlidir, sıkılaştırır, kol ve karın kası yaparsın vs. yin yogada da bol bol esnersin kaslarını açarsın. ama değişik türlere de her zaman açık ol. bu iki yoganın yanında mesela aerial yoga (hamak yogası) kursu bulup da yaparsan muhteşem bir ilerleme kaydedersin. çünkü şu anda yapamayacağın birçok hareketi hamak sayesinde çok rahat yapabiliyor olacaksın ve vücut o hareketleri yapmanın nasıl bir şey olduğunu öğrenecek. hamakta handstand yapa yapa durduk yere handstand öğrendim ben mesela.

yoga hayatıma çook güzel hisler kattı. bir hareketi denerken yapamayıp, ertesi gün yapabiliyor olmak, buna şaşırırken bir taraftan hayatta da karşılaştığımız sorunları düşünmek ve "bugün olmuyor ama yarın olur" diyebilmeyi öğrenmek çok huzur veriyor. bunun gibi çıkarımlar çok yapıyorum. dersler sonunda o masajdan çıkmışsın hissi de çok güzel. kısa vadede böyle, uzun vadede ise 98 yaşına da gelsen oram buram ağrıyor demeyeceksin. yaşlanmayacaksın. bundan daha güzel şey mi var. yogada bir laf vardır, "omurgan ne kadar esnekse o kadar gençsin" diye. bu gerçekten doğru.

ya da işte bana böyle şeyler hissettiriyor ama başkalarına sorsan kesin bambaşka güzel şeyler anlatırlar. mutlaka başla, ilk ay sıkı devam et, gerisini vücudun kendiliğinden isteyecek, "hadi imnotsureabout, yogaya götür beni" diye dürtecek seni :)

Birkaç kez yoga sınıflarına katılmayı öneririm. Eğitmen pozları düzeltecektir. Veya Youtube'da başlangıç seviyesi eğitimleri izlemekle de doğru pozlar öğrenilebilir diye düşünüyorum.

Yıllardır kullandığım uygulama: www.downdogapp.com

Not: Kendi kendime amatör şekilde yapıyorum.

Çetin Çetintaş'ın "Başlangıç Seviye Yoga Dersleri" listesindeki videolara bakabilirsiniz.

www.youtube.com

youtube daki incelemelerde bu konuda bir şey denmiş mi?

@freebird5406_2
Hayır, hiçbir şey bulamadım. Yorumları daha önce de incelemiştim.

Muffled sound (boğuk ses) şeklinde arama yaptım, paylaşılmış bir sorun görmedim.

aynı kulaklığı kullanıyorum, hiç öyle bir sorun yaşamadım. hatta ses kalitesini ciddi anlamda beğeniyorum kulaklığın. kesinlikle iade edin, sorun kulaklıkta çünkü.

Hatta şu an bir şarkıda tiz seslerde cızırtılar duymaya başladım. Spotify'da About Love - Original Mix by Simon Le Grec şarkısında.

Kulaklık muhtemelen arızalı. Başka şarkılar da deneyeceğim.

Başka bir ürüne mi yönelsem artık?

Buraya bir not bırakmam gerektiğini düşünüyorum. Benzer bir sorun yaşayanlar için faydalı olabilir:
Kulaklığı test ederken Sound kısmından Hands-Free değil Stereo'nun seçili olduğundan emin olun. Sanırım şu ana kadarki testlerimde bu hataya düşüp denediğim kulaklıkların ses kalitesinin düşük olduğuna inandım.

Hayatımda zeytinyağından başka yağ yok. En az sağlıksız (en sağlıklı olarak da düşünülebilir) yağ zeytinyağı (dendiği) için.

Salatada kullanacaksam sızma, yemekte kullanacaksam riviera.

Ve ikisini de az miktarda. (Muhtemelen ülke ortalamasının çok altında kullanıyorum.)

Hayatımda zeytinyağı dışında yağlar da var. Menemen ve yumurta için tereyağı. Eğer tereyağı yoksa ayçiçek yağı. Pilavlarda tarzım farklı. Pirinçte direkt haşlayıp altını kapatmadan önce tereyağı atıp çeviriyorum. Bulgur pilavında en başında ayçiçek yağı ile kavuruyorum. Kahvaltılık, soğuk meze, salata, etsiz sebze yemeklerinde zeytinyağı. Eğer yemeği kavurmak gerekecekse ayçiçek ve zeytinyağı karıştırıyorum. Vok yemeklerinde susam ya da fındık yağı favorim ama bu ara fiyatları uçuk. O yüzden ayçiçek kullanıyorum.

bilinenin aksine zeytinyağı yüksek ısıya en dayanıklı yağdır. ayçiçek, kanola vb yağlar kalitesiz olduğundan ve tabi ki katı yağları da doymuş yağ oranı yüksek olduğundan tercih etmiyorum.

ama lezzet açısından soruyorsanız; bence gerçek tereyağı ile zeytinyağı karışınca çok daha güzel oluyor. tereyağı çok çabuk yandığı için ısıdan korumak ve yanmasını önlemek adına önce zeytinyağı konulur sonra tereyağı miktarı zevkinize göre ayarlarsınız. mesela yumurta, pilav bu şekilde boyut atlıyor bence

windy +1
ben de tam olarak böyle kullanıyorum. zeytinyağı ve tereyağı bir arada, tavada yumurta yaparken de, pilav yaparken de, çorba yaparken de, etli ev yemeklerinden yaparken de, ya da nohut fasülye, aklınıza gelebilecek birçok yemekte yani. bir tek "zeytinyağlı" tabir edilen yemeklere eklemiyorum tereyağını (zeyniyağlı fasülyedir kabaktır gibi yemeklerde). bir de diğer yaptıklarım da daha hafif olsun istediğimde sadece zeytinyağıyla yapıyorum.

Çok nadiren kızartma için ayçiçek ya da fındık yağı kullandığım oluyor ama çok nadir, o da pek kızartma yapmadığımdan.

windy, bilinenin aksine derken?

ben kac kez denedim, et pisirirken zeytinyagi cok daha erken karariyor. aycicekle karsilastirinca.

zeytinyağı yıllarca çok çabuk yanar diye söylendiği için belirtmek istedim. ancak gerçekle bir ilgisi yok tabi ki ileri okuma makale inceleyebilirsiniz. yani bilimsel açıdan doğrulanmış bir şey değil.
ayçiçek yağı da yüksek ısıya dayanıklıdır.

ayrıca her zeytinyağı da kızartmaya uygun değildir.

Riviera tipi zeytinyağı kullanıyorsan erken yanar o dandik bir yağ türüdür, soğuk sıkım ve asit derecesi düşük zeytinyağları kolay kolay yanmaz.

Ben her şeyde zeytinyağı kullanıyorum.

esimin ailesinin zeytin bahcesi var ama bu demek degilki herseye zeytinyagi basiyoruz. tereyagi, hindistan cevizi yagi, aycicek ya da rapeseed tarife gore acik olmak lazim. eger hint yemegi ya da thai yemegi yapiyorsan zeytinyagi cok baskin oluyor

face grubu, KampTurkey e bir bakın isterseniz.

@ankara06
Baktım ama o grup sadece kamp ile ilgili. Spor (hareket) içermiyor.
Teşekkürler yine de.

kız alternatif üretmeyince oğlan bozulmuş, kızın "aa görüşmek istemiyo"dan sonraki çıkışı da gereksiz geldi bana

Mansplaining böyle bir şey değil ki yahu, bu sadece cıvık erkek şakası. Benim pek hoşlandığım bir erkek tipi değil ama arada hoşlantı varsa bence tolere edilebilirdi.

oğlan tipten kaybetmiş, net.

Mansplaining bu değil. Mobbing gibi yerli yersiz kullanılan bir kavram haline geldi bu da.

Kızda zekâ geriliği olabilir.

1. "Mansplaining" denen saçmalık buradaki diyalogda bulunmuyor,
2. "Mansplaining" kelimesini kullananların alayı cinsiyetçi.

Erkek yatsın kalksın dua etsin böyle bir tipten kurtulduğuna.

playing star again +1

Kız kezban. Oğlancağız Allah'ın sevgili kuluymuş.

Ekşi sözlükten tanisilmis, bir şekilde numaralarını vermişler birbirlerine. Oğlanın sofistike ve komik görünme çabası kızı en baştan sogutmus. Whatsapp a geçtikten sonra günlerce, saatlerce durmadan mesajlasilmis gibi oğlan durup dururken buluşalım demiş, yine komik olmaya çalışırken irrite ederek. Kız karşı karşıya kaldığı cringe saganagi karşısında sağlam duramamis ve en son öğrendiği kelimeyi cümle içinde kullanmış. Oğlan bu kızı bir iki defa daha yoklar, kız da çaresiz bir anında cevap verirse tatsız bir iki sevişmeden sonra olay tamamen kapanır.

Kiz kendi kendini yukseltmis finalde de sacmalamis. Komik.

Diyalog bu kadariyla cok manasiz, daha once konustuklarinizda nem kapmis olmali.

evet elemanın etkileyiciliği yeterli değil bence de. iki taraf için de hayırlı olan olmuş. saçma sapan bir diyalog, ama özellikle kız acayip itici.

kadın tarafı muhtemelen fotoğrafı beğenmedi ve bulduğu ilk fırsatta erkekle muhabbeti kesmeye çalışmış. Olayı mansplaining e bağlamasının zeka geriliği olduğuna ben de katılıyorum. bu zeka geriliğine sahip kadınla olmaması erkek için daha iyi olmuş.

Mansplaining'i belki yanlis anlamis olabilir, muhtemelen biraz hassas bir insan, ama ben ne demek istedigini anladim. Daha 100 kelime muhabbet ettigin insana "aa görüsmek istemiyor" diyerek negatifi vermissin, satir arasinda "iste kendini mesgul gösterip görüsmekten yan cizen kadin profili" imasi yapmissin. Mansplaining olarak tanimladigi sey bu, tam karsilik gelmese de.

Özellikle bu ilk muhabbetler pozitif bir havada gecmeli. Kiz persembe dogumgünüm demis, direkt pas vermis, cok daha pozitif bir seyler söyleyebilirdin. En basiti "O zaman sen bir gün teklif et" diyebilirdin. "Aa dogumgününse görüstügümüzde birer dilim pasta yiyelim" diyip kizi görüsmeye daha da heveslendirebilirdin. Bi tane mum götürür üfletirdin, hosuna giderdi. Negatife düserek hata etmissin.

dating uygulamasından en az 21983012309 kişi yazıyordur kıza. Kızlar genelde ulan bu daha iyi, şu daha iyi derken böyle bir anda kestirip atma prosu oldular. Muhtemel başka alternatiflere yönelmiş, neler neler vardır kim bilir. Takma kafana başka insanlarla konuş.

kızın abarttıgına ve mansplainingi duyup kelimeyi kullanmaktan kendini alamadığına katılıyorum ama ayrıca da;

polopan +1

şu "aa görüşmek istemiyor" tepkisi gerçekten çok itici, zorla kadını seninle görüşmek istediği konusunda ikna etmesi için baskı altına sokmuş oluyorsun. belki gerçekten başka bir şeyden soğudu ve görüşmek istemiyor ama kibarca bahane uyduruyor; bu durumda zorla söyletecek kadar boğuyor bu tepki. ya da belki tam tersi söyledikleri bahane değil, ve gerçekten görüşmek istiyor; bu durumda da yoktan yere böyle bir tepki verince "seni ikna etmek için mi uğraşacağım" deyip asıl kadın erkeği kezban olarak görüyor. ben olsam boğulurdum yani sırf o tepkide bile.

Bir sayfalık Whatsapp yazışmasından erkek tarafının manslaining yapıp yapmadığını anlamak mümkün değil ama kıza perşembe, cuma uymayınca erkek tarafının "görüşmek istemiyor" şeklinde bütün günahı kıza yüklemesi de önceki bir takım (bizim bilmediğimiz) dialoglarla birlikte kızın hassaslaşmasına sebebiyet vermiş olabilir.
"Mansplaining mi yaptım şimdi" sorusuna odaklanmaktan ziyade sonraki ilişkilerde nasıl yaklaşmak gerektiği üzerinde kafa yormak daha yerinde olur. Hele hele daha tanışma turlarındayken tarafların (her iki kişinin de) daha yumuşak ve sevecen olmaları gerektiğini düşünüyorum. Olmuyorsa da olmuyor, ileriye bakmak lazım.

Mansplaning diyen kadınlar Türkiye’de ağırlıkla hippi Kezban kitleden oluyor. Tartışmalarda hitler ölçeği diye bir şey vardı eskiden, ilk kim karşı tarafı faşist bir nazi olmakla suçluyorsa o zayıf ve haksız olan taraftır diye. Bı da öyle bir şey.

mansplaining böyle bir şey değil +1

Erkek tamam cıvık da kız da çok malmış, ayar olurdum ben olsam, hatta küfür eder al sana mansplaining der engellerdim.

Kadınım.

"aa görüşmek istemiyoo" da cringe oldum. yani buna nasıl cevap verilir ki? "ayyy çok görüşmek istiyorum valla ondan değil :((" falan diye yalvarmasını mı bekledi acaba bilemedim. diğer mevzuda hanım abla manipülasyon ile mansplainingi karıştırmış olsa gerek eheh.

Evet, şimdi ben kendi yorumumu yazayım:

- Burada bu soruyu sormamın birincil nedeni gerçekten "mansplaining" (veya herhangi kötü) bir şey yapıp yapmadığımı anlamaktı. Kendimi epey kötü hissettim ve hatta bu kelimenin anlamını Google'da aradım (yarım yamalak biliyormuşum).

İkincil neden de, büyük ihtimalle yanlış bir şey yapmadığımı ve bana haksızlık yapıldığını düşünerek, ezberci olarak gördüğüm bu zihniyeti başkalarının da görmesini istememdi.

- Muhabbet ettiğim kişiyle iletişimime göre o "cıvıklığı" yapıyorum. Nedenini tam bilmiyorum. Belki karşımdakini tartmak için: "acaba ne kadar istiyor?".

- Karşımdaki kişi en başından beri çok ilgiliydi. Fiziksel olarak çok etkilenmemiş olsam da, cana yakınlığı, uzun boylu ve kıvırcık saçlı oluşu ve profilinde "hookup" seçeneğini de seçmiş olması (buna takılmazsınız umarım) nedeniyle kendime yakın hissetmiştim. Bunların verdiği rahatlıkla bazılarının cıvıklık dediği şakayı / espriyi (her ne ise) yaptım. Beklentim "çok isterdim ama bu hafta zor görünüyor" veya "dur bir şekilde ayarlayalım" gibi bir cevaptı.

- Önemli bir ayrıntı(!) da bu kişinin "psikoterapist" olması (en azından öyle söylemesi).

- Yaşadığım bu olayı feminizme, "kadının beyanı esastır" gibi görüşlere bağlayabilirim ama burada bunu yaparsam günümün nasıl berbat olacağını da kestirebiliyorum. Canımın sıkılmasını istemiyorum ve yapılacak da çok iş var. O yüzden bu sözlerim okuyan kişinin yorumuna kalsın (zaten aşağı yukarı anlaşılmıştır).

Kimlik tanımında erkeklik olmayan, hayatında hiç "bir erkek olarak" dememiş, "biz erkekler/kadınlar" lafını saçma, hatta uzak durulması gereken sözler olarak gören, toplumsal cinsiyet rollerini reddeden bir "erkeğin" erkekliğini kullanarak baskı kurmak ve tepeden bakmakla suçlanması bence düşünülmesi gereken bir durum (suçlayan için de, suçlanan için de).

Yaşları da vereyim: İki kişi de yaklaşık 40 yaşında.

Ufak makyaj çantaları kullanıyorum ben öyle işler için. Bölmeleri olmuyor ama iki tane küçük (ve yumuşak kumaş olacak, kalıp gibi sert duranlardan değil) makyaj çantası işimi görüyor.

Alternatif olarak şöyle düzenleyiciler var: images.app.goo.gl

@kobuzchu kiz
Önerilerde çıkan şu ürün güzel göründü:
www.kaizenmarket.net

Daha uygun fiyatlı başka bir ürün:
www.gratis.com

Çanta içinde çantayı keşfettiğimde çok sevinmiştim.

Fermuarlı kumaş kalem kutusu ve ufak ince tablet sleeve kılıflar çok yatkın bu işe. Tabi estetik beklentim çok aşağılarda olduğu için saçma gelebilir size.

Ben bu iş için bir adet mikrofon yanında gelen çanta, 1 adet 7" tablet çantası, bir de motor kaskı ile gelen ağzı büzgülü kumaş torba kullanıyorum.

@hedep
Evet, kalem kutusu (yemin ederim!) benim de aklıma gelmişti. Onu da değerlendireyim.

www.decathlon.com.tr minicik hale getirilebiliyor. içinde ayrı fermuarlı gözü de vardı bendekinin, birebir bu model olmayabilir ama bulamadım şimdi.

Ben seneleer önce aliexpressten şunun aynısını almıştım: www.trendyol.com

Özellikle sırt çantası dik olacağı için daha avantajlı olur diye düşünüyorum.

Şöyle modeller de var renkleri daha hoş ama ilkinin fermuarlı gözlerinin de olması avantaj bence
www.trendyol.com
www.trendyol.com

@cinsi kisi
www.decathlon.com.tr

Sony WH-1000XM3 amzn.to

fiyat farki var ama butce yetiyorsa siddetle tavsiye. bende M2 versiyonu var 3 yili askin suredir kullaniyorum. cok memnunum. M4'u de var bu aletin ama fiyat biraz daha cikiyor. (M4'un saticisi amazon degil. takibe alinabilir.)

anker soundcore q30 fiyat performans olarak gayet iyi, anc özelliği de var

Youtube dan yerli yabancı incelemelerine bir bakın, görünüşü de malzemesi de güzel 800 lira civarı

youtu.be

11.20 de sony xm4 ile de kısaca karşılaştırıyor

@freebird5406_2
Anker Soundcore Life Q30'un iki olumsuz yanı var benim için:
- ses kalitesi biraz düşük kalmış -> versus.com
- kaba bir görüntüsü var

Bunun dışında gayet iyi görünüyor.

Philips PH805 aldım.

Ve kulak pedleri yırtıldığı için iade ettim.

600 TL'ye Anker SoundCore Life Q20 aldım, gayet memnunum. Ses ve gürültü önleme özellikleri açısından Philips PH805'ten farklı olduğunu söyleyemem. Onca para (1400 TL) vermeye değmez diye düşünüyorum.

Var zaten böyle bir uygulama;

play.google.com

Siz farklı bir şey mi yapmak istiyorsunuz, hatırladığım kadarıyla yazdıklarınızı karşılıyor bu uygulama.

Ben kullanırdım. Bu yasağın delinmesinden ölümüne nefret ediyorum. Devlet dairelerinde bile içiliyor bazı yerlerde. Hakim-savcı kendi odasında içiyot mesela kokusu koridora gelince anlıyoruz ama bişey yapamıyoruz. Kuralsa kural arkadaş herkes uyacak. Ben zehir solumak zorunda değilim beyefendiler dışarıda üşümesinler diye.

@John Bloor Yanlış hatırlamıyorsam bu uygulamayı denemiştim. Hiçbir bildirim, geri dönüş vb. alamayınca, yani hiçbir işe yaramadığını düşününce bir daha kullanmamış ve silmiştim.

Yeşil Dedektör uygulamasının sahibi derneğin devletle bir bağı olabilir. Ben tüm kurumlardan bağımsız bir uygulama hayal ediyorum. Hiçbir yere eyvallahı olmayan. Açık, şeffaf, güvenilir.

Devlete şikayet etmekten fazlası olacak. Devlet görevini yapmazsa, bu işletmeler vatandaşa şikayet edileek, imajları zedelenecek (tabii her işletme bunu önemsemez).

Ben kullanırdım.

Aynı şekilde yeşilay'ın uygulamasında hayır görmediğim için silmiştim.

Gerçekten işe yarıyorsa kullanırdım ama rüşvet yiyen zabıta/polis konusunu da çözmesi lazım. Bir de fotoğraflı/videolu bildirim konusu çok riskli. Millet sigara içerken onun videosunu çekmeye çalıştığı için dayak yiyenlerle dolacak kullanıcıları. Başka bir açıdan bakarsak da o kadar sigara içen arasında sadece fotoğrafı çekilen kişi cezalandırılmış olacak.

ben kesin kullanirdim. nefret ediyorum birilerinin sigara dumanini solumaktan.

ülkemizde bu tür sosyal sorumluluk projelerinin tutacağını sanmıyorum.
çok çok az insan kullanacağı için bir etki oluşturmayacaktır.
ben kullanmazdım. zamanında içilen yerleri polise ihbar eden biriydim,
artık damardan uyuşturucu alsalar umursamam.

Afişe etme fikri güzelmiş, ben fikrinizi "bildirim yapalım kolluk gelsin ceza kessin" olarak anlamıştım.

Ama herkese açık bir uygulamada sigara yasaklarını hangi mekanın umursadığını hangisinin umursamadığını afişe etmek bir fikir olabilir.

Bu programı sadece sigara içmeyenler kullanır, gitmek istediği mekanın yorumlarına ve fotoğraflarına bakar yasak olduğu halde insanlar sigara içiyor mu diye.

Gittiği bir mekanda da kural çiğneniyorsa programa bildirim ve fotoğraf yükler, olabilir aslında.

yeşilay uygulamasında da siz söylüyorsunuz, ilgili ekip sizi ifşa etmeden oradakilerin biletini kesiyor(muş) denemedim ama dediklerine göre öyleymiş.

anneanne silah zoruyla yapmadıysa
hiçbir şey yapamazsınız.

Demans raporu alabilirsiniz anneanneye.

+65 yaş sonrası için doktor raporu gibi bir şey var. internetten bir bakın derim.

Bundan sonra için, evet, bir rapor (demans raporu sanırım) alınabilir.
Öncesi için, anladığım kadarıyla, bir şey yapılamıyor.

Güneş lekelerini geçirmek çok zor. Bence bu konudaki en mantıklı çözüm ya cilt aydınlatıcı ürünler ya da ciltte böyle kullandıktan sonra blur etkisi bırakan serum, maske kullanmak. Son yıllarda piyasada lekeler için çok işe yarar, cildi soymadan lekeleri yatıştıran ürünler mevcut. Cildi soymak çok tehlikeli.
Cilt hastalığı için ne olduğunu yazmamışsınız buna bi önerim yok.
Yüzdeki yağ bezeleri, kullanılan ürünlerden dolayı oluşuyor. Bunlar zamanla kendi kendine gidiyor. Ayrıca bir ürün kullanmaya gerek yok.

Tca gibi ağır ürünlerin kullanılmasını doğru bulmuyorum. Ciltte güneş lekeleri varsa, cilt zaten hassaslaşmış bir haldedir, böyle bir kimyasalla daha hassas bir hale gelir. İleride yine ciltte lekeler oluşur, hatta cilt daha hassas olduğu için bu lekeler ciltte daha yaygın noktalarda oluşabilir. Tca işlemini yaptırırsanız sonrasında cildiniz için çok daha dikkatli olmak zorunda kalırsınız.

@GoodMorningTeacher çok teşekür ederim. Dikkate alacağım.

Merhaba, tca kullanmanızı tavsiye etmem ben evde kendime düşğk konsantrasyonda uygulamıştım. Cildi hızlı bir şekilde soyduğu için cilt gneş ışınlarına direk maruz kalıyor. Bunun yerine aha, bha içeren serumları tercih edebilirsiniz. Bunlarda da güneş kremi kullanmak gerekir fakat tca kadar hızlı cildi soymadığı için daha güvenli. Geçen sene cildimde güneş lekeleri var mıydı farkında değilim ben aydınlatma etkisi ve gözeneklerim için almıştım. Şimdi tekrar almayı düşünüyorum. Abtira garden marka kullanıp memnun kalmıştım fakat lekelerimdeki etkisinin farkında değilim. Lekeler için evde kullanabileceğiniz bha aha pha serumşarı, calendula aynısafa içeren kremleri, c vitamini serumları öneriyorlar. Bende bu aralar deniyorum. 3 aufır c vitaminli serum kullanıyorum bir faydasını görmedim. Expigment önerende var fakat bazı ülkelerde reçetesiz satılmıyormuş sanırım bazı yan etkilerinden dolayı. Birdr retinol tavsiye ediyorlar fakat retinol cildi çok hassaslaştırıyor ben aha bha serumu daha çok beğenmiştim. Güneş kremini ihmal etmemek gerekiyormuş. Hergün sürüyorum ama neden oldu bu lekeler anlamıyorum

www.allianz.com.tr bu linkten civardaki hastanelere bakabilirsiniz ancak ücretsiz olmayabilir, bazıları 15-20 tl gibi ücret talep edebiliyor.

@amugochi O uygulamayı biliyorum. Orayı çok kullandım. çok zaman alıcı. Bu yüzden tavsiyenin yerini tutmuyor.
Teşekkürler.

karton geri dönüşümlü ve doğada çözünebildiği için daha çevre dostu gibi geliyor.

Yemeklerde kullanılan kartonlar lamine oluyor ve geri dönüşemiyor. Ayrıca yağlı ürünler kağıtlar da geri dönüşemiyor bildiğim kadarıyla, mesela pizza kutularının yalnızca yağsız üst kapakları dönüşebiliyor. En son incelediğimde böyleydi. Ama yağlı kartonu kompost yapabilirsiniz. tabii lamineyse zor.

edit: Bir de öneri olarak, thermos'tan güzel bir yemek termosu alarak ve çorba pişirerek çevre konusunda daha büyük bir adım atılabilir. Akıl vermek gibi değil de opsiyon olarak yazayım dedim.

@jelly bear Kartonların içinde plastik var ama.

@whoosie evet, yağlanmış kağıt dönüştürülemiyor sanırım.

Yemek aldığım kişi telefonda (yanlış anlamadıysam) dönüştürülebilir plastik kullandığını söyledi. veya ben öyle anladım (plastik tabaklarımız mikrodalga fırında kullanılabiliyor dedi).

Plastik kapların altında bir numara olması lazım tek haneli, ona bakıp dönüştürülme durumuna göre temizleyip dönüşüm noktalarına bırakabilirsiniz.
Misal: theperilsofplastic.files.wordpress.com

Chrome Settings ​​--> Advanced --> Accessibility.

"Navigate pages with a text cursor" (Bu özellik aktifse kapatır mısın?)

Süper! İşe yaradı =]
Teşekkürler JK.

Chrome ayarları şirket tarafından yapılıyor. Muhtemelen onların müdahalesiyle oldu çünki benim böyle bir ayardan haberim bile yoktu.

yeni kaybettiyseniz e-nabıza geçildikten sonraki süreçteki kayıtları şifresini de biliyorsanız e-devletten falan görebilirsiniz belki. hoş nüfustan düşünce e-devlet girişleri de iptal ediliyor olabilir. onun dışında legal bir yol olduğunu sanmıyorum kvkk nedeniyle.

düzenli takip edildiği bir merkez varsa doktorundan rica ederek veya arşivciye 3-5 bir şey atıp kafalayarak ulaşabilirsiniz belki alternatif yol olarak.

5 yıl oldu. E-nabızı hiç kullanmamıştı.

O yüzden sanırım Sağlık Bakanlığı İst. Müdürlüğüne başvurmam gerekecek.

kaybedecek bir şey yok tabi başvurabilirsiniz ama dediğim gibi resmi yollardan bir şey elde etmeniz mümkün değil. o veriler babanıza ait ve normal şartlar altında sizin erişmeniz yasak. adli süreç vb. olsa bile bilirkişiler inceler karar verir siz yine göremezsiniz.

Apple olsa ara hemen iade etsinler derdim ama Google'i bilmiyorum.

surada bazi yonergeler var ama: support.google.com

bankaya da harcama itirazinda bulunabilirsiniz. banka ismi harcama itirazi diye ararsaniz google'da bir sonuc bulacaginiza inaniyorum

@yoggi Kredi kartı bilgilerimi Google Play üzerinden değil, uygulamanın sitesinden vermiştim.
Teşekkürler.

o zaman chargeback yapacaksınız. yabancı bir bankada çalışıyorum ve her gün bir sürü insan bu gibi satın almalar için bağlanıyor. genelde iade alınıyor, uzun sürse de.

Türkiye'deki prosedür nasıldır net bir fikrim yok.

chargeback için kredi kartını kullandığınız bankadan harcama itirazı yapacaksınız. biraz sürer ama iade olur

Teşekkür ederim cevaplar için.

Bakalım nasıl sonuçlanacak. Sonucu burada paylaşırım.

Aslında her hizmet için olması gereken basitçe şu: Otomatik ödemeyi kullanıcıya opsiyonel olarak sunmak. Bitti.

Talebim banka tarafından 29.12.2020'de OLUMLU cevaplandı:

Bilgi:444327 numarali harcama itiraziniz olumlu sonuclanmistir. Ilgili tutarlarin kredi kartiniza iade edildigini ya da edilecegini bilgilerinize sunariz. B001

www.bimcell.com.tr

BİMcell'i seçiyorum yine.

Ayakkabıcı halleder bunu. Benim spor ayakkabılarim da böyle. Ama üç ay erken bir süre.

Ayakkabiyi cekecekle giyiyorsaniz oluyor, kullanici hatasi.

Ve ayakkabiyi elbette her gun giymemek lazim, bazi noktalar digerlerinden daha hassas sonucta.

Benim ayakkabılarımın ilk gittiği yer. Ama benimki biraz daha iç alt kısımda kalıyor. Bir ayakkabı satıcısı bağlarını sıkı bağlamıyorsan ayakkabı büyük geliyorsa oluyordur tipi şeyler söylemişti.

Ne yapıyorum kısmına gelirsem bir tamircim var, ona götürüyorum, o kısmı en belli olmayacak şekilde bir ince deriyle falan kaplayıp hallediyor, çünkü benimkilerde artık süngerler falan dışarı çıkmış oluyor. Yani harika olmuyor ama yine de yıpranmış halinden biraz daha iyi oluyor. Ve ilginçtir onun yaptıklarında aynı durum oluşmuyor, şu an fark ettim.

çekecekle giymediğiniz için oluyor +1.
eşim parmakla kancalayıp giyer, ben çekecekle/keratayla giyerim. onun ayakkabıları 2 ayda bu hale gelir, benimkiler yılarca sapasağlam durur.

Çekecekle giyince de oluyor.

Ayakkabının kalıbı sana uygun değil ve biraz büyük olduğu için bu olur

Freebird haklı, benimkiler de biraz büyük oluyor, ama bir ufağı da ayağıma olmuyor. Büyük geldiği için sürtünmeyle aşınıyor herhalde.

Sol ayağım diğerine göre daha hacimli diye düşünüyorum (küçük bir sakatlanmadan dolayı). Bu yüzden de sol ayakkabı daha az aşınmış olabilir (ayakkabı daha sıkı olduğu için).

Bu arada, geçen hafta yürüyüş analizi yaptırdım (uzman tavsiyesi sonrası) ve sol ayağıma daha çok yüklendiğim ve bazı basış sorunlarım olduğu ortaya çıktı. Tabanlık önerildi ve birkaç gün içinde kullanmaya başlayacağım. "Şimdilik" size de test yaptırmanızı ve tabanlık kullanmayı öneriyorum.

Önlemler artırılır ama ben artık ilk dönemdeki gibi etkili önlem alınacağını sanmıyorum. Ölen öldüğü ile kalacak. Ekonomiye verdiği tahribat nedeniyle önleme yanaşmıyor yetkililer.

Resmi dairelerde (mesela belediye binaları, adliyeler) memurların bir kısmı maskesiz çalışıyor.

İnsanlar "yiyorum/içiyorum ben ya" diye düşünerek açık-kapalı her yerde maskesiz takılabiliyor. Yemekleri bitenler 15 dk. çay molası verip laklak yapıyor.

Hele o sigara içenler yok mu? Ne desem az kalır.

Sigara tamamen yasaklanmalı. Bkz. İsveç ve Finlandiya'nın yaklaşımları. İsveç 2025, Finlandiya ise 2030-2040 yılında tamamen sigarasız ülkeler olmayı hedefliyor.

www.dw.com
savutonsuomi.fi

dün beni partiye çağırdılar. ingiliz bir kızın doğum günü partisiymiş. hello, corona?? dedim ama ben gitmesem de parti yapıldı. aşı gelecek 2021 Mart gibi. o zamana kadar önlem alınacak ekonomi kalmadı. insanlar da artık umursamıyor.

büyük ihtimalle artirilmayacak, ekonomi nanay çünkü.

önlem alırmış gibi görünen önlemler alınacaktır. sigara yasağı, 65 yaş yasağı gibi.

ilk dönemlerde değil sokağa, apartmandan çıkmaya korkar, marketten aldığımız şeyleri silerdik. şimdi hiçbir şey yapmıyoruz. saldı millet.

Devlet neyi nereye kadar yasaklayabilir? Insanlarda bilinc ve sorumluluk da olmali bu konuyla alakali ve bundan yola cikarak nasil davranmalari gerektigini bilmeliler.

Turkiye’de yasayanlarin cogunda bu yok. Yasaklanana kadar ya da ceza kesilene kadar herkes saldim cayira, mevlam kayira modunda. Kimse yokken cogunlugun yola cöp atmasi gibi.

Birey olma bilincinin eksik olmasiyla da alakali.
Bu arada ben de cok sert kurallar destekleyicisi degilim, surekli izolasyon halinin cok kotu olacagini dusunuyorum. Ya da dukkanlarin kapanmasi, sokaga cikma yasaklari vs benim gozumde asiri onlemler. Lakin kimse kendiliginden hicbir sey yapmadigi icin turkiye’de (yanlis oldugunu bildikleri halde yanlis olabi yapmaya devam ediyorlar) devlet bir sey yapmayinca fena saliyor millet.

Mesela her dukkan maske kuralini ve max musteri kuralini uygulasin, garsonlar maskelerini duzgun taksinlar vs, insanlar toplu tasimada, kapali alanlarda sorumlu davransin, boyle sacma parti marti zaten olmaz.

Ne faydası var?
Eninde sonunda virüsü kapacağız.
Maske takan da kapıyor, takmayan da. Hatta takanlar daha çok kapıyor nedense.
Neyse sonuçta yaşa hayatını. boşver.
Şunu da unutma: maske takmadığın için de, takmayı histeri derecesinde savunduğun için de çok akıllı veya zeki olmuyorsun. Maske takmayanları asalım keselim diyen takıntılı tiplerden olma. Beyne oksijen gitmeli. Gerekli çünkü.
Ana akım medya veya sosyal medya ile güdülmeyen insanların olduğu, bol oksijenli, paranoyasız, sağlıklı bir ortamda güzel bir yaşam dilerim.

Bkz. bir üstteki yorum.

Böyle bir durumda maske takmayan (veya benzer şekilde risk yaratan) kişilerin ağır şekilde cezalandırılması gerekiyor (para veya hapis cezası).

sabah soruldu aynisi eksiduyu.ru

ibb’nin deprem raporlarında da binaların yapım periyodu yazıyor. kesin yıl yok maalesef ama kabaca bilgi edinebilirsiniz.

Henüz elde var sıfır. Aramaya devam ediyorum. Bir yol bulursam burada paylaşacağım.

Ev sahibi ve yöneticiye sormak istemiyorsanız biraz uzun olacak ama şöyle yapabilirsiniz;
Eğer ada ve parsel bilgilerini biliyorsanız bulunduğunuz ilçe belediyesinin yapı kontrol müdürlüğünü arayın, yeni yapı ruhsat tarihini öğrenmek istediğinizi söyleyin.

Ada/Parseli bilmiyorsanız;

parselsorgu.tkgm.gov.tr

Üstte paylaştığım linke girin, orda sağ üst kısımda "diğer" diye bir sekme var ona girin, il-ilçe-mahalle-sokak-cadde ve bina no bilgilerini yazıp aratın. Çıkan haritada bina numaranızı bulun, sol üstte "i" ye tıklayın sonra binanızın üstüne gelip tıklayın, ada/parsel bilgileri çıkar. Sonra belediyenin yapı kontrol bölümünü arayıp ada parsel bilgilerini verin, ne zaman yeni yapı ruhsatı alınmış öğrenebilirsiniz.
Takılırsanız özelden yazın, ada/parseli bulurum.
Edit: Belediyede görevli kişi bilgi vermek istemezse eksperim, dosyasında bulamadın diyebilirsiniz. Paylaşılan bilgi gizli bir bilgi değil, söylemesi lazım.

Belediyeye telefon ettim. İmar bölümünden bir mühendisle görüşmemi önerdiler. Mühendis arşive giderek belgeleri buldu ve bana da gösterdi. Binanın 1997 yılında yapıldığını öğrendim.

Ayrıca binanın iskan izni olmadığını da öğrenmiş oldum!

Nasıl bir ülkede yaşıyoruz arkadaş! Her şey kaçak, her şey yalan dolan, göstermelik!

ilk once sen de birseyden sikayet et aynen onun tarziyla, seni gecistiriyor mu? teselli mi ediyor?
ona göre iyi veya kotu sekilde konusursun.

uzaklaşmak insanliga sigmaz, tek bir şartla: tükendiysen kaç.

Çok yakındığı için kendisinden sürekli kaçılan biri olduğunu düşünen biri olarak önerim düşüncelerini onla açıkça paylaşman (değişmesi için sorunu fark etmesi gerek).

Yoksa bu sorudaki arkadaş ben miyim? :O

başta yapıcı davranırım ilk olarak senin yaptığın gibi sonra amaan uğraşamam senle der geri çekilirim.

Bizim arkadaş grubumuzda da olabiliyor böyle. Yeter ne şikayet ettin belki de sorun sendedir dediğimiz de oldu destek olduğumuz da. İlişkinize bağlı tamamen.

Çok yakın değilsem sürekli negatiflik yayanlardan kaçıyorum ama. 250mb beynim var yer kalmadı artık.

Sürekli benzer sorundan bahsediyorsa ya da olmadık şeyleri sorun olarak görüp çözümü için çaba sarf etmiyorsa bence bunu açık açık konuş. Senin açık konusmana karşılık olarak bu kadar sert tepki vermeni eleştirip anlayış beklemeni istiyorsa uzak dur. Bir de arkadaşın hayatında iyi şeyler olduğunda seninle paylaşıyor mu ona bir bak bakalım. Hayatında iyi olduğu dönemde seninle az görüşüp sorun olduğunda seni arıyorsa kaç kaç kaç...

Benimle negatifi paylaşıp pozitifi paylaşmayan insanları hayatımdan bir bir çıkarıyorum hiçbir açıklama yapmadan çünkü sadece negatif olduklarında ilgi istediklerinde iletişimde olmaları dost olmadıklarını kanıtlıyor.

intermediate seviye biriyle bile birlikte olmam.

Etkilerdi. Filmleri İngilizce izliyoruz. Bazen konuşma pratiği yapıyoruz. Bazen Gif atıyoruz. Çok önemli şeyler değil belki ama çeşitlilik oluşturan şeyler.

Yanında bir de Fransızcası yoksa yanına yaklaşmam

Ben de aynı durumdan muzdaripdim. Ama sorun değil bu. Yazıyı çevirip paylaş, anlatarak paylaş. Etkilenecek bir durum yok. Büyütmemelisin.

ben iki yabancı dil arıyorum koşul olarak. ayrıca en az 1 yıl tecrübe, kimseye baştan her şeyi öğretemem.

etkilerdi.

Etkilerdi, soğurdum

etkilerdi ama paylas arada yollayip cevirebilirsin. o fazla tepki vermiyor ve ogrenmeye aciksa cok etkilenmemelisin aksi durumda kotu bir sey.

İngilizce kırmızı çizgim

Etkisi üzülürdüm.

Keşke bilse diye hayıflanırdım. Güvenlebileceğim, birlikte olmaktan mutlu olacağım birini buldum da, İngilizcesi kaldı.

İngilizce bilmiyor ile az biliyor ama hevesli ve çabalıyor farklı şeyler bence, gerçekten çok az bilen ve hevesi olmayan biri , dünya görüşü ve kişiliği ile alakalı az çok negatif ipuçları veriyor bence. Çok iyi ingilizce bilen biri ile hiç hevesi olmayan biri zaten birlikte olamaz, ha nasıl olur, lisede misede zoraki öğrenmiştir iş gereğide pekiştirmiş ve onunla beraber büyümüş bir ingilizce olabilir, oteller su gibi ingilizce bilen turizm mezunu şeriatçılarla dolu mesela.

Üniversitedeki sevgilime dair en unutamadığım birkaç şeyden biri “have” ile “has” arasındaki farkın “have”in daha bir sahiplenme anlamı taşıdığını söylemeseydi. “Has” aynı etkiyi vermiyormuş ajsjx. Doğrusunu anlatmaya çalışınca da “bence böyle, ben buna inanıyorum” gibi bir şeyler söylemişti. Tabii ki başka sebeplerle ayrıldık ama bu tür şeyler benim yavaş yavaş soğumama neden olmuştu zamanında.

Üstte dalga geçilmiş ama o kadar da önemsiz değil bence. Tabii ki yabancı bir dili mükemmel seviyede bilmeyebilir herkes ki ben de mükemmel bilmiyorum zaten ama en azından karşındakinin öğrenmeye açık olması bile önemli yani bu zamanda İngilizce konusunda.

cinsiyet belirterek yazsak daha doğru olabilir :)

bir erkek olarak, zerre kadar etkilemez diyorum.

Ben IELTS sonucu görmeden date bile yapmıyorum.

Hiç İngilizce bilmeyen insanla aynı ortamda bulunmadım yaşıtım olarak. Benim de çok iyi değildir bu arada İngilizcem. Ama az çok bilmek de gerek bu çağın dilini. Özellikle bu internet çağında genç bir insanın az buçuk da olsa İngilizce bilmemesi beni dumura uğratır,

başka batan şeyler varsa her şey gibi bu da bal gibi etkileyebilir. ama fazla detay olmadığı için her şey ideal bir model kurup düşünelim, yabancı bir sevgiliniz/eşiniz var, ikiniz de farklı dillerle doğup büyüdünüz. yıllardır bildiğiniz alıştığınız dilde belki de sizi siz yapan mizahı, argoları, çok daha sofistike hilarious kalıpları, sözlerine gülüp ağladığınız şarkıları sevdiceğinizle paylaşamıyorsunuz :( buna rağmen, diğer her şey yolundaysa, birbirini seven ve ingilizce gayet iyi anlaşan bireyler olan size bu soru soruluyor. büyük olasılıkla "haha amk bunun için ara bozulur mu" diyerek el ele uzaklaşıyorsunuz. şimdi voilà anı, yukarıdaki metinde "ingilizce" kelimesini "türkçe" ile değiştirin

Dilin kendisi önemli değil, ancak ingilizce biliyor olmanın önemli olduğu o kadar çok şey var ki hayatta eğer bir insan belli bir yaşta hala bu dili öğrenmek zorunda kalmamışsa direkt hüküm vermesem de şöyle bir göz ucuyla bakarım hayatına. Kendine yeten, düzgün bir hayatı varsa, örneğin birkaç meme paylaşamıyor olmam çok da sorun olmaz benim için.

internetteki neredeyse her düzgün kaynak ingilizce, günümüzde ingilizce bilmeyen biri gerçek manada kendini geliştiremez, geliştirse bile bir yerde tıkanır; entelektüel olamaz. entelektüelite meraklısı olmayan biriyle en baştan sevgili olamam.
denedim, olmadı. güldüğüm bir meme'i bile paylaşamadım, napıyım öyle ilişkiyi.

3 dil bilmeyen insana selam bile vermiyorum şahsen ben. Ne flörtü, ne sevgilisi?

yani genel olarak yillar icinda asla asla dememeyi ogrendim o yuzden kesin konusamam. bir insanin bu yasa gelip nasil ingilizce ogrenmemeyi becerebildigini sorgularim garipserim ama dedigim gibi hayat, ozellike gonul isi, belli olmuyor.

Ben ingilizce bilmeyen tüm insanları gördüğümde dövüyorum otobüse falan almıyorum aynı havayı solumuyorum lflfkvögög

Şaka bir yana İngilizce çok aman aman bir sorun oluşturmaz ama belli bir seviyede bilgi birikim şart paylaşım için.

İng bilmemesinin olumsuz etkisi olmaz, bilmesinin olumlu etkisi olur. Sevgilim yok gerçi ama şöyle örnek vereyim; bazen bi story’i birine tam atacak oluyorum, sonra ingilizce olduğu için vazgeçiyorum ya da bi başkasına atıyorum.

Esim internet memelerini benim kadar takip etmedigi icin bile paylasamayip uzuldugum seyler var. Ingilizce bilmemesini dusunemiyorum.

Ingilizce bilmeyen veya az bilen biri buyuk ihtimalle benim zihinsel dunyama yakin degildir. Belli kosullarda anlasilirsa hala iliski yasanir ama cok zor.

bunu 1-2 kere yaşadım, olmuyor.
sorun ingilizce değil aslında, paylaşımın kısıtlı kalması sanırım.
çok güldüğüm, çok sevdiğim birçok şeyi paylaşamamak kötü oluyor.

sevdiğin şarkılar bile aynı olamıyor.
olsa da, sende yarattığı duyguyu yaratmadığını biliyorsun.
tatsız.
bütünleşemiyorsun, aynı dili konuşamıyorsun sanki öyle olduğunda.

İngiliz olmadığım için etkilemez.

sabahlari vocabulary aksamlari perfekt tense calisacaksa bilmeyebilir onemli degil.

etkiliyor, ön yargılı olduğumu düşünüp ve denedim birkaç kere, olmadı. zira ilave bir dil biliyor olmak, başka bir dildeki kaynaklara da ulaşabilmek, daha çok araştırma yapabilmek, daha çok bilgiye ulaşabilmek, dolayısıyla da kendini daha çok geliştirebilmek demek. ha ingilizce bilir ama yine de bunları yapmayabilir. o zaman zaten oluru yok. ayrıca özellikle internet ile birlikte daha da global bir dünya ile haşır neşir olmanın gereği olan bir konuya zaman ve enerji harcamamış olması da beni olumsuz etkiliyor.

muhakkak iki kişi arasında bir makas yaratıyor, özellikle belli bir yaştan sonra yaşamsal birikmişliklerin, bilgi birikiminin paralel/benzer seviyelerde olmaması ilişkiyi imkansız hale getiriyor.

(bkz: mürsel ve anna) başka söze gerek yok. :)))

Sanırım yapamazdım.
Aynı dili konuşamayan iki insanın bir arada yaşaması gibi. Aynı esprilere gülememek gibi. Farklı kültürlerde yetişmiş olup temel konularda anlaşamamak gibi.
Bunun dışında, eğer başka bir yabancı dil de bilmiyorsa, bu, dünyasının çok dar olmasını getirir.
Öğrenmeye çalışıyorsa durum değişir tabii. Destekleyebilirdim.

Sorun İngilizce değil +1. Üniversite mezunu olmayan biriyle de birlikte olmam mesela. Şaka gibi gelmesin, Bayrampaşa'daki Nişantaşı üniversitesinden mezun olmuş biriyle de birlikte olmam. Genelleme olacak ama bunlar insanların nasıl bir hayat görüşü edinerek büyüdüğünü o kadar iyi anlatıyor ki; belki tanısam bambaşka biridir ama insan bir yerden sonra uğraşmak istemiyor. Etiketlere bakıp çıkarımda bulunmak zorunda kalıyorsun. Çok etkiler beni.

Ses kartınızın sürücüsüne ait yazılımı indirirseniz eğer gelişmiş ayarlar yapabilirsiniz. Sesin çıkış yaptığı cihazı özellikle seçmeniz gerekiyor olabilir. bunun için özel yazılımlar da var. ses kartınız realtek ise realtek audio manager deneyebilirsiniz.

@anathemamen666 teşekkürler, ama önerini denemedim, ürünü iade ettim.

Hangi ülkeden bahsettiğinize bağlı. Genelde toplu yaşamın getirdiği kuralları bilmemekten veya bilip de görmezden gelmekten kaynaklanır. Sabahın 7’sinde düşmana vurur gibi kapıyı göçertiyorsa adam isterse yağdanlıkla gezse nafile.

kapı kol çevrilerek kapanmak zorunda değil. o kapının dili eğimli üretildiğine göre iterek kapatılabilmesi için yapılmış. kapılar eskiyse onu bilemem.

abi sen benim komşum musun yoksa tam az önce bu konuyla ilgili bir duyuru açtım sdfgsdfgs

Pasif agresif tepkilere alıştığı için. Çocuklar ebeveynlerine, kadınlar kocalarına, kocaları herkese karşı pasif agresif tepkiler gösterdiğinden kapı çarpma, dan dun hareket ederek rahatsız etme gibi aksiyonlara girerler.

Zamanında bir apartman yöneticisi panoya "kapıları yavaş çarpın" diye yazı asmıştı :)
Kafaya bakın yani. Çarpmak o kadar doğal ki yavaş olacakmış.

@xportant Birkaç Avrupa şehrinde evlerde misafir olarak kaldım. Hiç böyle bir şeye rastlamadım (tabii ki bir nedenle fark etmemiş de olabilirim). Mesela Malmö, Viyana, Hamburg, Sofya, Brugge.

Bu ülke insanının gürültücü olduğunu düşünüyorum.

Olur olmaz korna çalmak da bir başka gösterge. Kornayla tanıdık selamlamak, kornayla seslenmek, kornayla otopark kapısı açtırmak...

@hay sikfuck Hiç uyarılmamak da başka bir etken.

@roket adam Düşünmeye değer.

Kapının kapandigindan emin olmak için. :) Hızlı çarpılırsa daha iyi kapanır.
Muslukları da böyle kapatırlar sıkı sıkı. Ama ne kadar çok sikarlarsa o kadar daha çabuk bozulur musluklar. Arabanın kilitleme tuşuna 2 kere basarlar filan.

bende anlam veremiyorum neden bu şekilde bir davranış sergiliyor insanlarımız.

Dusuncesizlik. Kapiyi itmek kolaylarina geliyor ve bu hareketin sonucunda gurultu cikacagi ve bundan birilerinin rahatsiz olabilecegini dusunmuyorlar. Farkinda olmamak tamamen. Bazisi nazik uyarilari dikkate alip farkindalik gelistiriyor, bazisi "ne var canim kapi kapatiyoruz alt tarafi" diyip defansa geciyor. Defansa gecen haksiz oldugunu fark etse bile sonrasinda sirf tukurdugunu yalamamak icin tavrini degistirmiyor. Bazisi da nazikce uyarmak yerine 'kapiyi yavas kapat lan hayvan' diye giriyor lafa mesela, onlar zaten bastan 5-0 geride basliyorlar sorunu cozmeye. Insanin dikkat edesi varsa bile muhattabini dikkate deger bulmuyor boyle olunca.