Avukat mühendis doktor özelden gelsin konusu kalsın. Sonuçta konu aynı ama özelden iletişime geçmek istiyor.

Ben "neden uyumadınız?" ve "napıyorsunuz?"lar bitmeli diyorum.

Bence verdigin ornekler ve o tarzdaki duyurulara mudahale edilmemeli.

hepsi kalsın zaten çok hızlı bir akışı yok sitenin.

nasılsınız vs ler silinebilir

Floydian +1

Flood yapanlar da aslindasilinmemeli bence. Evet sinir bozucular ama cevap yazmayarak toplu tepki verilmeli bence. Diger turlu sansure giriyor gibi geliyor

onlar çok sıkıntı değil de çok rica edeceğim şu duyuru açıp açıp silen troll'lere bir şey yapın. cenkist ve cenkertem midir ne halttır onlar geliyor aklıma mesela ilk olarak. son zamanlarda rastlamadım ama bir ara langurian kardesler mi ne o eleman yapıyordu bunu. troll'lük yaptıkları çok bariz. 2 saat sonra siliyorlar duyuruyu. sonra biz şikayet edince "e bir şey yapmamışlar ki?" oluyor.

"mesaj atın" duyuruları, eğer konu özel değilse silinmeli bence. atıyorum duyuruda detayı paylaşılamayacak bir şey soruyordur, o zaman "mesaj atın" diyebilir duyurucu. bu normal. ama "bi şey sorucam mesaj atın" olayı tamamen saçmalık. bunun olmaması lazım.

kişisel diye bir kategoriye kaydırılabilir o tür duyurular.

sohbet etmeyek isteyen gelsin,
niye uyumadınız,
gününüz nasıl geçti duyuruları da o kategoriye şutlansın.

duyuru olarak açılmasına karşı değilim bu örneklerin ama soru şeklinde açılıp da "x mühendisi varsa soru soracağım" denmesi saçma, çünkü cevap verebiliyoruz zaten o soru altında. soru içermeyen ya da yorum beklemeyen, sadece "içimi döktüm"lü soruların durması da saçma, duyuru olarak yaz yine yazacaksan ya da bi soru ekle, çok zor bi şey değil bu.

Düzen kesinlikle korunmalı. Ol sebepten şimdiye kadar silinen herhangi bir duyuruma ya da mesajıma itirazcı olmadım. Haklı sebeplerdi çünkü :)

Ama avukata bir iş sözleşmesi danışılacaksa, doktora açıktan söylenemeyecek bir şey danışılacaksa da bu tarz duyurular açılabiliyor elbette. Onun sınırı nasıl konulabilir derseniz pek fikrim yok açıkçası.

insanların vakitlerini alan troller tespit edilmeli bence. onun haricinde insanlar burada sözlüğe göre rahatlar. (gerçi sözlüğün de suyu çıktı)

trollerin duyuruları ve soruları ara ara silinmeli bence. rahat rahat at koşturamayacaklarını hissetmeleri bakımından.

@buffy de vampir sayılır, işte o zaman trollün ağına düşüyoruz bir yerde. Bu tipler ilgiden besleniyorlar, insanları uğraştırmanın verdiği zevkten besleniyorlar (ne halt anladıklarını halen çözemedim ama durum böyle) o yüzden bam güm girişmek en iyisi gibi ama, sınırlar net olmalı ki kimse araya kaynamasın.

Bir önerim de "don't feed the troll" meselesi ama, insanız. İlla ki dayanamayıp yazan birileri çıkıyor :)

Bu gönül işleri kategorisi ana sayfanın içine tüküren bi abla vesilesiyle oluşturulmuş ve görünürlüğü kısıtlanmıştı

Boş beleş diye bi kategori oluşturun oraya şutlayın

Cecilia +1

Diger her turlu oneri sansure giriyor hos degil bence.

duyurunun farkı fikir almanın kişiselliğinin derecesindeki esneklik bana kalırsa. dert yanacak, danışacak kimsesi olmayan da kişisel meselesini burada yazdığı zaman burası iş görmemiş değil, görmüş oluyor. keşke zımni ve boku çıkarmayan ortak bir algı olsa ama bu da gülün dikeni gibi geliyor bana. eğer bunlar problemse bence şu ifşa işi daha büyük bir problem. burası bunun için kullanılmamalıydı bence. troller bile açtıkları/cevap verdikleri konularla başta ilgiliymiş gibi yapıyor. insanlar ifşa için eğleniyoruz, ne olacak diyorlar. eğlenmek bir kriterse o zaman da onu bilmek gerekiyor.

son paragrafınıza katılıyorum ne var ki. biraz olsun bilgi verilmesi lazım.

bir tür soru puanlama sistemi olsa ne var ki yanda gördüğümüz başlıklarda ne tür şeylerin olmasını istediğimizi belirlemede ortak katkımız olur.

edit: son cümle yarım kalmış tamamladım.

nasılsınız +1
napıyorsunuz +1
tek bir kişiye hitap eden, özel mesajdan engellenince açılan duyurular +1 (nickini kaybettiği arkadaşını arayanlar ayrı)

"bi şey sorucam msj" diyen arkadaşları şundan eleştiriyorum:

1- aynı cevabı birden fazla insan verebilir. insanların zamanından gereksiz yere çalıyor.
2- soru şeklinde olursa cevap yazmayanlar, sadece okuyanlar da faydalanabilirler.
3- kimse şahit olmadığı için güvenilir olmuyorlar. koca paragraf yazıp gönderseniz bile adam cevap vermeyebiliyor, ortadan kaybolabiliyor. yazılan kimseye yaramıyor. o kadar özel ilgi isteyen gitsin parasıyla adam tutsun, değil mi?

edit:

4- çok özel, herkese anlatmaya utanılan bir şey olabilir. linç edenlerden korkuyor olabilir. ifşa olmaktan, yasalara aykırı bir iş yapmaktan çekinebilir. ikinci ya da feyk nikleri olmayabilir. o zaman daha üstü kapalı anlatsın diyeceğim ama bu aklına gelmeyebilir. bu durumda bari belirtsin durumunu kısaca. bunları kuralla nasıl düzenleyebilirsiniz bilemiyorum :)

edit2:

troller beslenmesin çok iyi niyetli bir görüş. her zaman trolleri besleyen biri çıkıyor. ona göre troll olmayabiliyor. o an adamın dalga geçtiğini anlayamayabiliyor. trollün troll olduğunu bilecek kadar yakın takipçi olmayabiliyor. bunlar suç değil. ayrıca ben eğlenceli, yaratıcı trolleri seviyorum. zararsız olduklarını düşünüyorum. ama bunun ayrımı nasıl yapılır bilemiyorum. kime göre eğlenceli, yaratıcı? her troll her zaman eğlenceli ve yaratıcı olmayabiliyorlar da. troll'e "kendini tekrar etme sileriz" mi denilecek :)))

@godoşu beklerken : Kişisel sorulara, dert yanmalara boynum kıldan ince. Benim de burayı zaman zaman ağlama duvarı olarak kullanasım geliyor, yalan yok. Sorduğum nokta ''pek dertliyim duyuru, canım sıkılıyor.'' veya ''Bok gibi bir gün geçiriyorum.'' diyerek, soru formatında açmayıp, ! formatında açanlar.

Bunlar bir nevi, özele gelin dertleşelim demek benim gözümde, bu noktada da özelden sorayım doktor varsa'dan pek bir farkı yok gibi geliyor.

duyuru formatında açılan her tür yarak kürek duyuru silinmeli bence. mesela, birbirine laf sokmalılar, çok kötüyümler, duyuruyu bırakıyorum gibi amaçsız basın açıklamaları, nalbur varsa özelden mesaj atsınlar, ne halt ettiğini çok merak ediyormuşuz gibi yazanlar vs.
siteyi sosyal medya hesabı gibi kullananlar aslında genel olarak, onun dışında gereksiz gördüklerimi de yazdım zaten.

buraya geldiğimin ilk günleri aynı soruyu sordum, kişisel duyuruları açanlar ne amaçla açıyor diye. derdimi sikmeyenler mi kaldı, burası özgür bi platform isteyen istediğini sorar sana ne diyenler mi. çok kırılmıştım o zaman niye böyle yapıyorsunuz ki demiştim, ama içimden :(

kişisel ya da sohbet, ya da iç dökme; adı ne olursa olsun ayrı bir kategori açılsın ve özellikle görmek isteyenler haricinde görünmesin bence. gün benim günüm dert sikiciler, pis özgürlükçüler; gününüzü görüceksiniz!!!

avukat arayanlar dendiği gibi açık yazamıyor olabilir, içerik ekleme konusunda katılıyorum.

ama en çok yazanlar arasında cecilia'ya katılıyorum. daha normal bir isimle kategori açılabilir.

kalp kırma konusuna gelince, bence kalp kırılmadıkça bunun önü alınmaz. mesela bugün bu gündeme geldi ve silme kararını aldınız; yarın birinin "naber milli irade?" duyurusu silinince demez mi "e hani serbestti?" diye. bence yapacaksanız bir an önce başlayın. zaten tüm işi anket yapmak, hal hatır sormak olan kullanıcılar var. bunların * duyuruya çok bir katma değer verdiğini de düşünmüyorum. olmasalar da olur yani.

yalnız önemli bir noktaya da dikkat etmek gerek. bu duyurularun aldığı cevaplara dikkat ettiniz mi? ben duyuruya bir şey sorduğumda büyük çoğunlukla tatmin olmuyorum. sorularıma işe yarar cevaplar alamıyorum. bu benim sorduğum sorulardan da kaynaklanabilir ama eminim ben gibi başkaları da vardır. farkettiyseniz en çok cevabı, geri dönüşü bu tarz kişisel duyurular alıyor. demek ki milli irade bunu istiyor? karşı gelebilecek misiniz?

@ron dennis
Cevabınıza çok teşekkür ediyorum; ancak son paragrafına dair aynı açıklamayı yapmam gerekecek sanırım. Sorum cevap alan kişisel SORULARA dair değil, altına cevap yazılamayan kişisel DUYURULAR ile alakalı aslında. Duyuru dendiğinde haklı olarak tüm soruları buna dahil edip o şekilde algılıyoruz hepimiz, ama dediğim gibi kişisel bir şey yazılıp bunun bilinçli olarak soru formatında sorulmaması, bir nevi buranın 'oh içimi döktüm.' platformu olarak kullanılması kast ettiğim.

"Naber panpalar?" duyuruları uçmalı.

baskıya dayanamamak patlamak

tag heure saatlerinin sloganı bu arada

Slogandaki gibi, baskılar sizi yıldırmasın diyor.

baskı altında catlamaz da diyebilir o zaman

Baskı altında kendini bırakma" gibi. Örneğin, çok yoğun sınav dönemi olan bir öğrenci bu yoğunluğa dayanamayıp sinir krizimsi şeyler geçirirse "crack under pressure" yapmış olur. Ya da bilgi almak için işkence yapılan biri, bilgiyi itiraf ederse "crack under pressure" olmuş olur.

"crack" burada "çözülmek" anlamında kullanılıyor.

baskıya dayanamamak

bence bu iş ilanı "baskıya dayanabilir/baskı altında çalışabilir" demek istiyor

WoW paketi olması lazım. Warlords of Dreanor'a kadarki tüm paketleri içeren. O ayrı WoD ayrı alacaksın. Sonra legion için legion alacaksın tabii. Legion çıkacağı zaman WoD indirime girer. Legion çıktıktan bir süre sonra da WoD bu bahsettiğim pakete dahil olur. Sistem bu.

13 euroluk falan bi battle chest var
icinde
world of warcraft + burning crusade + lich king + cataclysm + pandaria olan.
bunu bi alacaksin. bunu aldiginda 1 aylık süre veriyor olması lazım.
sonra warlords of draenor u alacaksin. ( battle net en güvenilir yer ama alternatif ucuz yerler var 5-10 usd farkeder )
bu hali ile son versiyonu oynayabilirsin.
bir de aylık 13 euroluk civarı ücret var. subscription ücreti.
blizzard sitesinden aylık da ödeyebilirsin.
baska sitelerden 2 aylık falan paketler de alabilirsin. (3-4 euro ucuza geliyor )

legion u prepurchase etme bence su anda. daha 1 yıla yakın süre var.

wod'a kadar 30 tl lik paket + wod alacaksin, link atacagim az sonra.
oyuna baslayacaksan sana yardimci olabilirim.

No escape filmini yeni izledim. Adamlar yapıyor, daha doğru düzgün bir fetih filmi çekilmedi. Yani sen yapmazsan adam otuzbir çeker izlersin daha bunlar ne ki.

Olmamış. "Yani demek istediğimi"i ekleyince bir önceki cümlede yarım yamalak yazılan deyim ortada kalmış.

Ayrıca amerikan sinemasında sürekli ortaya atılan, sıkıştıkça sunulan 2. dünya savaşı filmleri özgürlük maskesi altında milliyetçilik pompalayan 875bin filmlik konu iken 12 eylül ile ilgili bu politika izlenmediği gibi bu cümleyi kurduracak kqdar film de çekilmedi.

olmamış, dediğine katılmamakla birlikte söylemek istediğin buysa şöyle ifade etmek daha şık olabilir.

" türkiye'de 12 eylül'ü anlatan filmler de amerikan sinemasının vietnam savaşı'nı anlatan filmleri gibi yaratıcılıktan uzak bir tekrarın içine girdiler."

ayrıca memlekette 12 eylül'ün gerçek yüzünü anlatan tek bir bile çekilmedi henüz. hala daha bireylerin dramları üzerinden , 12 eylül'ün kıyısından köşesinden dolaşan senaryolarla filmler yapılıyor. türkiye'de iktidar 12 eylül'le göstermelik bir hesaplaşmaya girdi güya ama bugün hala o politikalarla işlerini yürüttüğü için 12 eylül'e gerçekten dokunmak hala mümkün değil.

yorum olarak hiç katılmıyorum, anlatım olarak ise berbat bir cümle olmuş.

herkes birbirine sallıyor. ikdakiler muhasebe kek diyor finansçılar it ne yapıyor iki program kuruyor diyor pazarlamacılar finansa sallıyor vs.

sebebi ise insanların aslında sistemi bilmemesi ve işleyiş hakkında zerre fikir/bilgi sahibi olmamaları.

Ben direkt üretimdeyim, saydığınız her bölüm benden bi iş istiyır, hepsinin doğrudan benle işi var ama örneğin ik ya da personelin planlamayla işi olmuyor. Yani herkesin yaptığı işi önünde sonunda benle bitiyor. Herkesin işi akşam altı deyince bitiyor, benimki gece gündüz devam eder. Örneğin destek departmanlarda herkes genelde kendi yaprığı işlerden sorumlu olur, ben kırk kişinin yaptığı işten sorumluyum, birinin hatasının hesabını ben veriyorum, kendi işim kadar kitlenen işleri de yapıyorum, böyle durumlar çok oluyor. aslında doğrudan ya da dolaylı olarak değişiyor, karmaşık biraz.

goril hepsini yener

1-) eskiden yapıyordum artık bahane uydurup ya da direkt benim işim olmadığını söyleyip yapmıyorum. işim olmasa bile meşgul görünüyorum. kendi işimi yapıyorum ama o konuda kaytarma yok.

2-) bizim ülkede insanların kendi yaptıkları iş hariç bütün işler kolaydır. komşunun tarafında çimen daha yeşildir hikayesini çok abartıyoruz. bir kıskançlık var bitmeyen. a, b için "b'nin işi çok kolay yeaaa. n'apıyor ki? yan gelip yatıyor" derken, b ya a için ya da c için aynı şeyi söylüyor. c için söylüyorsa, c de gidip a için söylüyor. yani sistem böyle.

en büyük rahatsızlığıma değinmişsin, şimdilerde akademiye kaçsam mı diye kara kara düşünmemin sebebi de bu tam olarak. en azından asıl işimi kendim yaparım diye düşünüyorum.

öncelikle 1 için, evet çok oldu. bunun da yegane sebebi elim default olarak excel'e ve içerik üretmeye yatkın olduğu için başkasının sündürdüğü işler aslansın kaplansın diye bana çok kitlendi. bunun sonunda üçüncü yılda yöneticimle performans görüşmesinde alenen "alemin kerizi ben miyim" demiştim. aynı paraya daha fazla iş yapmak batıyor çünkü. o yüzden kurumsalda iş yavaşlatmayı ve sürekli yoğun görünmeyi bilmek çok önemli. ve iğrenç.

2 için de şöyle bir şey var, 3 sene kadar çalıştım. kesinlikle senin ekibin ırgat ve geri kalan tüm birimler bütün gün ense yapan katıksız orospu çocuğu. bi kere bunu kabullenip dillendirmezsen başarılı olmak yok plaza dünyasında. deliriyordum ya bir telefonda naber dediğim yoğunluk falan demesin ya iyiyim desene şikayet etmesene şu siktiğimin yerinde diye bağırasım geliyordu insanlara.

o gördüğün plazalar falan hep düpedüz verimsizlik abidesi. özellikle bankalar falan. rahat 1/4 kişiyle dönebilecek yerler yani, bizzat gördüğüm bu.

Gerçekten çok önemli ve geçerli bir açıklaması yoksa bahsettiğiniz şekilde davranan bir insanla ilişkimi keserim. İnsanlık hali; bir işi çıkar, rahatsızlanır, uyuya kalır ama haber verip şu sebepten dolayı gelemiyorum demek çok da zor olmamalı.

Sevgilim böyle bir şey yapmaz da arkadaşım yaparsa çok uzatmam konuyu ama bir daha böyle bir organizasyon içine girmemeye çalışırım kendisiyle.

eğer önemli bir konu yok ve bir şey olmadı ise ayıp etmiş. cevap yazmışsın sonra da aramışsın ki bunlar normal, olması gereken şeyler. aranır buluşma saatine yaklaşıldığında ve/veya geçildiğinde

Bu şekilde davranan insanları hayatımdan komple attığım için, çevremde böyle bir arkadaşım kalmadı. Şimdi düşünüyorum da uzun senelerdir böyle bişey yaşamamışım ama eğer bir gün yine yaşarsam, bahsettiğin senaryoda asla tekrar aramam. Insanın annesi bile ölmüş olsa "annem öldü" yazabilir. Kolları kopmuş olsa Başkasına yazdırabilir. Telefonu bozulsa başka yerden ulaşabilir. Benim aklım almıyor yani cevap vermemeyi :)

tekrar aramam (basta ararim senin yaptigin gibi), dogru duzgun bir bahanesi yoksa daha da bulusmam.

ben zamanında çok çektim bundan

yok kanka akşam geleyim takılak mı (gelmedi), xyzye in gel oturuyoz orda (oturmuyorlar), vs vs

ben akıllandım. akşam takılak mı dedi, normal işime bakıyorum ne yapacaksam ertelemiyorum. gelirse iniyorum gelmezse devam. geç mi kaldı, cevaplamıyorum başka güne kalıyor.

şuraya gel mi dedi, oraya gidiyorum baktım yok. 2. çayımı içip kalkıp evime gidiyorum.

bana bir şey verecek mesela. ama gittiğimiz yere getirmemiş. aa tamam kanka biraz takılak dönüşte alırız dediğinde başka güne sarkıtıyorum.

uğraşamam, herkes akıllı olsun. baba yorgun çünkü

yuh çok ayıp etmiş.

Böyle bir şey bence ikili ilişkilerde yapılabilecek en ağır şey. Tam olarak affedemem hiçbir zaman. Eskisi gibi de güvenmem. Baktım buluşmaya yakın hiçbir şey yazmamış "buluşmuyor muyuz?" Diye mesaj atarım hayır falan derse zaten birdaha istesede yüzümü göremez veya çok çabalayıp kendini affettirmesi lazım anca öyle. Ama ben genelde gerçekten kırıldığım insanlara "umursamıyor gibi davranırım" bu şekilde sinirlendiğim için diğer buluşmalarına da gitmem çok önemsesem bile takmıyormuş gibi davranır kendi çapımda cezalandırırım. Bağırıp çağırıp daha fazla totişini kaldırmam

İletişimi kesersin, yapılacak bir şey yok.

Evlilik degil de olay bence yasam sekillerinde. Asiri yogun tempolu ve strestli calisma basli basina yeter. Bir de ustune kotu besleniyorlarsa normal bence.

kim lan bunlar biz mi sorduk acaba çok tanıdık geldi.

2 yıllık evliyiz 29/30 farklı yakalarda çalışıp evden 6.30'larda çıkıp 19-20 arası dönüyoruz hatta bazen mesai ile gece yarısı. eve döndüğümde zaten alt üst olmuşum yoldan iş stresi vs geri kalan vakitte efor harcamak yerine yemek hazırlamak dinlenmek ve biraz içki içip bayılmakla geçiyoruz.

evli olsam 2 arada bi derede çabuğundan da olsa (öhem bu kadar ayrıntı yeter) olmazsa benim için sıkıntı olur, adamı darlarım kesin, karakter olarak ben böyleyim başka şeyler eksik kalır, hayat buna göre düzenlenir, adı evlilikse cinsellik eksik kalmaz diye düşünüyorum. ama bekara yorum yapmak kolay :))

ve fakat sabah 6da kalkıp işe giden insana da yazık tabi ki, unutma nedir; e 2 sene olmuş bu yoğunlukla ve uykusuzlukla unutulur, sen hiç sabah okula gelirken eteğini giymeyi unutan kız görmedin mi, neler unutuluyor.

cinsel hayat değildir o , problematik bilgi verilmiş. Duhüldür o duhül.

şaşırtıcı değil. çoğu evli çiftin kayda değer bir cinsel hayatı yok.

386 dx +1

Evlilik "evlenmeden olmaz" diyen ya da toplum baskısı ile birlikte yaşama, sevgili kalma vs. yerine evliliği seçenlerin ya da sadece seks için evlenenlerin 2-3 heveslerini aldıktan sonra kardeş kardeş yaşayıp senede, özel günler + 3 5 defa sevişmesi olayı zaten. Çok da şey yapmasınlar.

cevaplardan sonra evlilikten soğudum :D

evli çiftler sevişmiyor mu şimdi aq ?

386 dx +1

tamam evlilerin allah belasını vermiş de, evli değilken nasıl olm? günde 2 kere mi sevişiyonuz siz? her gün mü günaşırı mı? bi işi ve sosyal hayatı olan bir çift için haftada 1 bence güzel.

--özellikle alışkanlık--, stres, iş, yorgunluk, sigara, başım ağrıdı, kukum sızlıyor, halı saha maçı, valide ziyareti gibi "evlilik rutini" derken haftada 1'e 2'ye kadar iniyor işte olaylar 2-3 senede. onları aynı binada farklı evlerde yaşatsan, o sayı haftada 2-3'e çıkar eminim.

evlilik zaten yapı gereği seks düşmanı bir kavram. çok fularlı oldu ama malesef öyle.

haftada 1 max 2 yıllık evli çift için az. Neden bu kadar az olduğuyla ilgili bir sürü olasılık var.oturup konuşmaları gerekirse erkeğin libidoyla ilgili tıbbi yardım alması lazım.

skor hesabı sadece ergenlerin işidir. insan makine mi bazı hafta 1 bazı günler 2-3 kere

hasta yasamak, insanlara yuk olmak istemem.
o agrilari 20 yil cekmek istemem.
20 sene sadece yasamak icin perisan olmak istemem.
65inde gideyim en iyisi ben.

@chaotic good kadar iyi niyetli degilim. benim 65i tercih etme nedenim kimseye bagimli yasamamak istemem. sürünmektense 65.

zaten bana kalsa dünyanin yarisini katlederim, 65 üstü kalmaz zaten, (bkz: popülasyon dengesi). sansiniza basinizdaki diktatör degilim.

ben 85 yaşıma gelene kadar gençlik formülü filan bulunur, o arızalar giderilir. o yüzden 85. :)

65 çok genç ya.

Yavaş yavaş bozulacaksa 20 yıl daha, ağrılı sancılı olacaksa 65 olsun. Çok ağrılı, acılı olmayacaksa ben sürünmek ve nefes almak istiyorum.

Edit: 65 fazla genç.

75 idealdir bence

Yaşlılık ölümden daha ürkütücü, 65 gayet yeterli.

seks var mı seksten haber ver.

20 yıl seks varsa 85, yoksa 65.

85'e kadar ne olacağına bağlı. Tıp önümüzdeki 50 sene ilerlemeyecekse 55 iyidir. Benim aile, babaanne dede anneanne falan yaşasın elbet de ben değil.

Yaşlılık çok saçma.

canan karatay 75 yaşında hatırlatayım

tam rölativite sorusu :)

duyurunun 30 yaş altı halkı böyle 65 yeter diyebilir, tuzlar kuru.

60 yaş üstü olunca 1 milyonda 1 kişi bile demez "65'te öleyim" diye. direkt 85.

en azından gavat değilsin. o ne lan öye.

Sen haklısın birader.

Kendimi bildim bileli tescilli gavatim bana bile garip geldi.

Saka lan saka nolcak.

doğru olan tipik türk erkeği olman. yanlış olan birlikteliğini sürdürdüğün kız arkadaşın.

bir kadın olarak söylüyorum ki haklısın. sen yapsan aynısını o ne tepki verirdi acaba

hayır normal değil fakat bırak takip etsin arkadaş. çok üzerine gitme, bahanesi o olur. gider aldatır. kadın bu sonuçta. aldatmak istese senin kafanın her köşesinde boynuz çıkarır senin haberin olmaz. arkadaş da biraz sıkıntılı sanırım.

Ben de takip ediyorum. Ama sevgilimi gerçekten seviyorsam etmiceksin dediğinde de etmem yani

cevap kizda sakli arkadasim. kizi tanimadan bir sey diyemem ancak kendime gore cevaplarim. ben eski erkek arkadaslarimi hicbir zaman takip etmedim ya onlar tarafindan ya benim tarafimdan bitmeyen bir seyler oldugu icin goz gormezse gonul unutur diye gorus alanindan ciktim. hos severken herhangi bir sosyal medya hesabindan takibi kesmek hicbir sekilde askinizi azaltmiyor. ben tutmam ama ancak ve ancak bir sey hissetmiyorsam tutuyorum, netekim birkac baslayayazmis iliskimden insanlar hesabimda duruyor cunku bir sey hissedemeden olmayacagi anlasillmis.
baska bir ornek verirsem birkac sene iliski yasayip sonunda kesinkes bitti diyip baska iliskilere yelken acan ama birbirleriyla sosyal medyada irtibati koparmayan bir cift arkadasim aradan gecen 3 senenin ardindan falan su an birbirlerine geri donduler. ne kadar aci aradaki iliskiler icin, reklamlar gibi. neyse ama burda anlattigim kizla cocuk birbirlerini zamaninda cok sevmislerdi ve kiz biraz fazla flörtözdü., arada birini oburuyle aldatirdi ikisini ayni sosyal ortama sokardi kimse cakmazdi durumu, bilen ko nusmazdi falan. oyle bir kizin da eski sevgiliyle ilk bos aninda meyledecegi kesindir benim gozumde. erkek de hala aciksa.

kiza gore degisir yani kardesim. irtibat yok sadece takip ediyorsa benden sonra mutlu oldu mu napiyomus gibi insani bir meraktandir. sen yuzune vurursan kabullenmeyip tipik turk erkeginden cikabilir.

sunu da ekleyeyim kendini bilen bir kizsa yani oyle toplara girmeyecek biriyse sadece takip ediyorsa insanlik namina gecmisine saygidan sen ona karisinca tipikliginden yakinmasi dogaldir/ ben de olsam ben de karismani istemem. ama ciddi anlamda kizla alakali.
ne yazdim arkadas.

neden eski sevgilisini takip eder ki bi kadın ya da erkek hiçbir şey hissetmesen bile çok gereksiz değil mi
sonuçta hayatının bir anında sevgilin olmuş
sevgilim düzgün bir insan ben de 'tipik türk erkeği' tanımından baya uzağım, hatta bazılarına ben de gavatım ama bana sadece iyi niyetli de olsa gereksiz geliyor. Geçmişle hiç ilgilenen biri değilim , görmek isteyen biri de değilim

istemiyosan silsin ya iliskinizden kiymetli mi. tartsin kararini versin.

sen haklısın birader +100000000000000000000000000000000

doğrudan ültimatom ver bence. gavatusları saymazsak bu normal bir adam için hazmedilecek bir olay değil.

ben kesinlikle kabul etmezdim ki kendimde böyle bi şey yapmazdım çünkü haklısın. ama çokta diretirse boşver nolcak.

Çok da önemli bir durum değil bence. Kendisi rahatsızlık duymadan takip ediyorsa bir şeyleri sindirebilmiş gözüyle bakarım ben olaya. Zaten ortada gizli saklı bir durum da yok. Böyle ufak tefek şeylere takılıp üzmeyin birbirinizi.

Şurada "gavatım" yazanlar.. Allah iyiliğinizi versin yarım saattir gülüyorum haha.

Takip etmey kesmek de aksiyondur. Biriyle gerçekten ilişkini koparıyorsan, tamamen sallamazsın. Bir de böyle bak.

Sevgilim instagram'a bikinili resim koysa gurur duyarım ama bu beni bile rahatsız ederdi.

Tipik Türk erkeği olmakta problem yok.

ayrıl.

insanı sinir hastası yaparlar sonra s.ktir olup giderler kardeş,mantıklı hiçbi yanı yok

Sonuçlardan sonra duyuruda bu tarz yazılar çok görülmeye başladı. Nedenini çok merak ediyorum. Cevap olarak 'alameti farika' dediğiniz şeyleri bir gözden geçirip ne kadar yasal, ne kadar kurallara uygun ve ne kadar etik olduğunu tarafsız bir gözle tekrar gözden geçirir iseniz bence öfkenin sebebini anlayabilirsiniz.

Oy verdiğiniz parti ile ilgili yapılan eleştiriler hakkında ne düşünüyorsunuz mesela ?

bu ülkede öfke ve kutuplaşma deyince akla rte ve akp geliyor maalesef. daha bugünden muhalif olan herkesi tehdit etmeye başladılar zaten.

sadece muhalif diye çocuk - kadın - yaşlı ayırt etmeksizin duyulan kin ve nefreti görmek gerekiyor önce. haksız tutuklamalar nedeniyle hapishanede ölenleri ya da bunları hazmedemeyip intihara sürüklenenleri görmek gerekiyor.

hukuk bu denli ayaklar altındayken, sırf kendi saltanatları devam etsin diye muhaliflere zerre kadar merhamet ve hoşgörü beslemeyen kişilere öfkeli olmak değil olmamak tuhaf olan.

klasik bir ortadoğu ülkesi olmamız neticesinde tüm bu sonuçları normal görüyorum.
esas şoku sosyal demokrat bir parti tek başına iktidar olursa yaşarım.

seçmen ve dolayısıyla halk kindar, linççi bir halk. bu halkın karşısına "maqarna kafalılar" falan diye çıkarsanız oy verdiği partiler kendilerini düzse yine inadına oy verirler.

iş yerindeki akpli arkadaşlar "manşetinde beyin resmi paylaşan sözcünün de a.koyacağız" diyor örneğin. haklılar mı? bence haklılar.

alt tarafı okumadım ama öfkemi tahayyül edebildiğinizi sanmıyorum.

10 yaşında yeğenim akşam aziz nesin kim diye soruyor. öğretmeni klişe %60 geyiğini yazmış facebookta. yeğenime akşam verilen cevap bir kenara, bu çocuk büyüdüğünde oyu nasıl alınacak?". halkı aşağılayarak ötekileştirmek bir kesimin yapabildiği sadece bu. bu yüzden o kendini %40da görenler; Akp'nin hedefinde olan seçmeninin partiye bağlanmasını sadec bu gibi olaylar ile hiçbirşey yapmadan başarıyor, aslında %30-%35 bandında olan seçmeni elit geçinen kesim %50 yapıyor.

Ben gittim, geri dönmeyi de düsünmüyorum akp'nin su durumda %50 oy aldigi bir ülkeye.

- Yolsuzluk olmadi mi, kanitlari herkesin gözü önünde sergilenmedi mi?
- Türkiye'nin en güvenli yeri olmasi gereken Ankara'nin göbeginde Isid bomba patlatmadi mi? Bombaci Suruc'taki canli bombanin kardesi cikmadi mi?
- Tüm medya kuruluslari teker teker ele gecirilmedi mi?
- Hukuk, asker vs. kurumlar ele gecirilmedi mi?
- Biz bunlari hukuksuz olarak ele gecirmisiz diye suclarini kabul edip, fetoculari da tasfiye etmediler mi?
- Egitim sistemini felaket bir sekilde sikmediler mi? (En önemlisi de bu)

vs. vs. gidiyor. Mesele milletin gerizekali olmasi degil. AKP secmeninin cogunlugu Ankara'da bomba patladiktan sonra, ölenlere üzülmedim diyen sonra da bombayi PKK patlatmis diyen tipler. Mantikli olup olmamasi önemli degil söylediklerinin, adamlar nefret ediyorlar ülkenin kalan %50'sinden, demokrasi, insan haklari, ekonomik gelisim kimsenin sikinde degil.

Bu ülkeden bi sik olmaz. Ülkenin iyiligi icin calisan insanlar onyillardir pat pat öldürülüyor zaten. Basarilar kalanlara.

işin ilginci bugün buna benzer konuşmaları bi kaç kişiden duyuyorum aslında böle yazarak kendi vicdanınızı rahatlatmaya çalışıyorsunuz.

emri ben verdim diyen adamın günahına ortaksınız! öldürülen insanların günahına ortaksınız! tecavüze uğrayan o gencecik insanların günahına ortaksınız! aklıma gelipte yazamadığım onlarca günaha ortaksınız!

Neden "öfke" kelimesini seçtiğini merak ettim. Olumsuz duygu ve düşünceleri ifade eden onca kelime varken neden "öfke" kelimesi?

Gitmek istemek, beyin resmi, %60 meselesi birer tepkidir. Olana bitene kendince yorum getirmektir. Öfke ise çok güçlü bir duygudur. Öfke kontrolsüz hareketleri doğuran bir duygu türüdür. Öfkeden çok daha güçlü duyguları ifade etmesine karşın nefret daha pasif bir kelimedir mesela. Neden tepki değil de öfke???
----/---


Vay beyinsiz vay koyun diye çırpınılmasının nedenlerine bir örnek: (anlayabilene)
yadi.sk
www.aa.com.tr

2015 yılına ait bilimsel yollarla yapılan bir araştırma bu. Eski değil, yaşadığımız günlere ait.

hiç kimseye öfkem yok. demokrasi denen böyle bir şey. illa kızmak gerekiyorsa demokrasiyi bu coğrafyaya getirene kızmalı. sizin istediğiniz seçilmedi diye kalkıp, sırf sizden olan partiye oy vermiyor diye diğerlerini aptal, salak diye yaftalamak, en hafif tabirle hazımsızlıktır. ülke facebook'lardan, twitter'lerden kurtarılmıyor, seçimler yine sosyal medyadan kazanılmıyor. türkiye istanbul'dan ibaret değil. hoş, istanbul'dan ibaret olsa bile senaryo değişmiyor.

hiçbir akp'liye öfke duymuyorum. ailemden de, arkadaşlarımdan da akp'ye oy veren var.

bu ülke tayyip erdoğan'ı seviyor. bunu anlayın artık. bu değişmeyecek de. değişecek olsa 12 yıldır değişirdi. bilakis, ona olan sevgi artıyor. türkiye'de seçim değil, referandum yapılıyor bir nevi; tayyip ya da onlar.

edit: kerhen de olsa, altı tane oku olan partiye mührü bastım.

Evet bu kadar öfkeliyim. Ülkenin genel durumu rezalet iken kendine dokunmayan yılanları gösterip kafası rahat olan oy verdiği partinin her hatasında dış mihrak ve oyun arayan seçmenin zeka seviyesine laf etmekte beis görmüyorum.

Ülkenin büyük çoğunluğunun yobaz ve cahil olduğunu çok kolay kandırılıp koyun gibi güdüldüğünü düşünüyorum. AKP'ye oy verip, vermemelerinden bağımsız olarak düşünüyorum. AKP'ye oy vermeyenlerin farkı o konuda atılan yemleri yememiş olmaları sadece. Burada asıl konu aşağılayıp oy beklemek değil. Kandırıp oy alamamak. Sonuçta RTE'de "biliyorsunuz alevi" ve "afedersiniz rum" deyip sonra onlardan oy istemiyor mu? O zaman neden sorun yok

Öfkenin yanında korku da var tabii ya da endişe demek daha doğru. Geleceğe yönelik karamsarlık var. Gidişat kötü çünkü. İnsanlar da bu yüzden ya kalıp mücadele etmek ya da kaçmak istiyor.

Ayrıca bu ülkedr öfke ve ötekileştirme konularının kralı RTE'dir. Bu kavgayı ve öfkeyi yaratan da onun politikalarıdır. Suçu başkasında aramamak lazım. Akıl sağlığımızı bozdu hepimizin ve herkesi düşman etti birbirine. %50 kendisine oy veren varsa unutulmamalı ki kalan %50 kendisinden nefret ediyor demek bu.

Bu cümlede uslubumu bozacağım. Sözcü'nün manşeti hoş değil ama o duyarlı arkadaşların siktirip gidip bi yeni akit, takvim veya star'a baksın. Aynı üslup ile aynı sayıda gazete yayın yapsa çoktan hürriyet'e yaptıklarının yüz mislini yapar binayı içindekiler ile ateşe verirlerdi.

Onun dışında yazılmış zaten. Tekrara gerek yok.

Ülkemin bunu haketmediğini düşünüyorum. Aklı başında, dürüst, eğitimli olduğu için güvendiğim ama yine de AKP'ye oy veren tanıdıklarıma öfke duyuyorum. Ama bu öfke tamamen duruma anlam verememekten kaynaklı. Yoksa AKP ile çıkar ilişkisi olduğu bariz olan belirli isimlerin haricinde hemen hemen tüm AKP seçmeninin AKP'ye neden oy verdiğini anlayabiliyorum. İslami değerlerin korunma çabası, eski iktidarların dini yaşantıya saldırıları gibi konulardan, AKP'nin şişine şişine anlattığı ekonomik atılımlara kadar... AKP'nin yolsuzluk vb. konulardaki iddialar bir yana, iç ve dış siyasetinin yanlışlığı, hayata bakışlarının ve halkın bir kısmına yaklaşımlarının kusurları veya doğruluğu ise hiçbir AKP'li ile tartışılmıyor. Laf dolaşıp 'ağababalar'a veya dış mihraklara, şuna buna gelmezse mutlaka dine uğruyor, ve mutlaka da hakarete uğruyorum. Hem annem hem babam AKP'li, bu düşüncede olanlarla benden daha yumuşak konuşan yoktur. Ama ben bile bu muameleye maruz kalıyorum. Gerçekten öfke duyduğum konu budur. Nitekim, iktidarınızı tebrik ederim, ama uzun vade bile değil, kısa ve orta vadede ülkeyi soktuğunuz çukur için size yazıklar olsun. Ülkemi ve miletimi sevmesem ben de 'bunlar ne kadar şirret insanlar' diyip bir yerlere gitmeyi düşünürdüm. Çünkü o kadar yaşanılmaz bir ülke oldu bizler için.

neyse ki yeni akit vb ile sözcü arasında bir fark yok. ikisi de vatanı sevmiyor. daha çok şey söylenir bunların temsil ettikleri hakkında. chaotic+1 diyeyim. gerçi içinde seven bir iki yazar olabilir. duyarlılıkmış, gg'e ek olarak bir de kk biliyorum ama o da kıçımın kenarı oluyor galiba. yiyin ulan birbirinizi ahahahaha.
6 oku koruyan hiçbir parti yok mecliste. "meet the new boss, same as the old boss" diyecektiniz ki olamadı vah vah ahahahahah.

bu kadar insandan bu kadar oy alıyorsa öfkesini kontrol etmesi gereken biz değil o olacak. adam hizmet için orada, bana hizmet için. alttan alması gereken o, iyimser olması gereken o, sempatik olması gereken o, babacan olması gereken o, empati yapması gereken o, sakin olması gereken o, olgunluk göstermesi gereken o; ben değil. ben hizmet alıyorum, müşteriyim; iddiası "ben bu ülkeyi yöneticem" ise, benimle iyi geçinmek zorunda, bana iyi davranmak zorunda, hakkımı gözetmek zorunda.

sorunu yanlış yerde arıyorsun, bir öfke de buna yaz.

Alt kısmı sahiden okumadım, soruya net ve kısa şekilde cevap vereyim:

Sizin öfkenizden bıktım ben asıl.

Hukuksuzluk diyenler de iyi hoş diyo ama cemaatle fink atanları görmezden geliyo ne hikmetse. Hepsi aynı arkadaş içlerinden en az kötüsü de başa geliyo işte.

no

ne fark eder artık? yorulduk. öyle ya da böyle başımızdalar işte, kurtuluş yok. bir an önce hazmetmek hayrımıza olacak.

bir önceki seçim adildi de şimdi mi değil?

hayır. zaten akp kazanana kadar seçimler devam edecekti fakat bu oy oranı inandırıcı değil hiç sıkıntı o. yoksa sonuçlar değil.

Ben inandırıcı bulamadım pek. dün burada birisi d'hondt sistemini sorduğu için, excel'de ankara için sonuçlarla biraz uğraşmıştım (şu şuna oy verse ne olur gibisinden). şimdi bakıyorum ve akp'nin oy artışını açıklayamıyorum. ya da yazın tatilci akp seçmeni oy kullanmamış farkedemedik.

yerel secimlerde cankaya gozumuzun onunde sayilmadi. kimse bir sey yapamadi. oyle olsa bile hicbir sey fark etmeyecek. gercekten bu ulkeden umudu kesmek lazim.

Acı ama gerçek gözüyle bakıyorum ben, Saadet vb. partilere verilen yaklaşık 4 puanlık oy direkt AKP'ye gitmiş, MHP ve HDP'den kaptıkları oyları da gözönüne alınca durum gayet açık gibi.

akp +4.5 milyon fazla oy almış buna karşın mhp -2 milyon, hdp -1 milyon, bbp+sp -0.5 milyon oy kaybetmişler, chp ise +0.5 milyon oy kazanmış, hadi chp'ye bu 0.5 milyon kitle hdp'den geldi diyelim, mhp'nin +2 milyon ve sp+bbp +0.5 milyon, hdp'den 0.5 milyon eklersek akp hiç kayp yaşamasa da +3 milyonluk bir artışı oluyor peki gelelim garip ve ilginç soruya +4.5 milyonluk artışdaki +1.5 milyon nereden geldi?

muhalefetin can korkusundan miting yapamadığı bi ülkede seçimlerin adil olduğunu düşünmüyorum. zaten bu şekilde sonuçlanmasa bile akp iktidar olana kadar tekrar tekrar seçim yapılacağını düşünüyordum. en azından 2 ayda bir sandığa gitmeyeceğiz.

bahçeli'nin tavrı yüzünden mhp'ye büyük bir tepki doğdu. çevremdeki mhp'li kesimden çok fazla "akp'ye verecem" lafını işittim. pek inanasım gelmiyor hile işlerine. yapsalar haziranda yaparlardı. ama vardır yine ufak tefek işler. ancak daha çok mhp'nin politikaları, doğuda islamcı kürt partinin seçimlere girmemesi, milletin "aman ali rıza bey ağzımızın tadı kaçmasın" tavırları filan etki etmiştir bu sonuca.

Bir yandan CNNTürk izliyorum, orada + gelen seçmen için oy kullanımındaki artış ve sandığa giden seçmenin AKP tercihinden bahsedildi, onu da 7 Haziran seçimlerinden sonra yaptırılan bir araştırmaya dayanarak açıkladılar.

Velhasıl hiç beklemediğim bir sonuç bu, baktığım zaman 8,5 puanlık bir artış var 7 Haziran'a göre, bu sonucu aklım kabullenmek istemese de bu kadar müşahidin aktif olduğu, insanların oylarına sahip çıktığı/çıkmaya çalıştığı bir ortamda milyonlarca oya tekabül eden bir hileyi çok mümkün görmüyorum.

Uygulamada evet, adil olduguna inaniyorum. Twitterda vs yapilan goygoylara inanmiyorum. Ancak, oy kullanma oncesinde basini ablukaya alarak muhalefeti susturmak, devletin televizyonunu Akp yayin organi haline getirmek, mitinglerin can guvenligini saglamamak vs... Adil olmayan kisimlar bunlar bence. Genel tabloyu etileyecek buyuklukte hile vs yapildigina inanmiyorum.

Hükümetin kaynaklarıyla finanse edilen AKP seçim kampanyası karşısında kim dayanabilir?

Seçim sonucunu kampanyaya ayrılan para belirler. Amerika'da bu durum aynı şekilde doğru orantılı. Ama orada seçim kampanyası için vatandaşın vergisi kullanılamıyor.

mal onlar ya bırakın dünyayı kurtarsınlar.

mp+1

valla ben 6 yaşımdan beri, ülkemi falan sevmeme rağmen "yaşanılır " bulmadığım için terk etmek istiyorum. buna rağmen bu her seçimden sonra türkiye'den siktir olup gitmek başlığına yazanlardan nefret ediyorum.

kıçımın kenarları, bunun acısını çeken bi onlar sanki. bi de sanki gidebileceklermiş gibi yazıyorlar. e yrrağım 10 yıldan fazla oldu, yeni mi geldi aklına gitmek? e gidebiliyorsan git hadi? sanki iskandinavya, almanya kucağını açmış da bunu bekliyor.

Sen böyle şeyleri düşünme.karı kız düşün.yatağa nasıl atarımlı sorular sor.

İlk sorunun cevabı; muhtemelen hayal kırıklığı ve reaksiyoner kitle tarafından boğulmaktan bıkmanın tepkisi. İkinci sorunun cevabı; dün akp tek başına iktidar değildi. Üçüncü sorunun cevabı; hadi aktivizmi önemsemezsin, neyse sürü işte derim; ancak sıradan insanlara bir şey olmadığını dünya çapında işçi ölümlerinde 3. sırada olan bir ülkenin vatandaşının söylemesi komik.

Direkt gitmek istemiyorum ama sonunda gidesim var.
-Uzun zamandır iktidardı, "Bu sefer biraz daha güçleri düşer" umudum vardı. Özellikle, 7 Haziran'dan sonra. Yavaş yavaş giderler umudum vardı.
-Asıl bizim gibi sıradan insanlara oluyor olan. Hem doğrudan hem dolaylı. Doğrudan, çünkü göz göre göre bir ton yolsuzluk yapıldı. Tapeleri çıktı, millet inanmadı. O paralar senin benim paralarımız. Parayı geçtim, "Kadın mıdır, kız mıdır, bilemem" dedi, "Her kürtaj bir Uludere'dir". Daha fenası, Berkin Elvan, Ethem Sarısülük, vb. hep sıradan insanlardı. Örnekleri milyona çıkarmak mümkün. Dolaylı, çünkü plansız bir şekilde sığınmacı alma politikası ile düzensizce Suriyelileri getirdi ve sokakta dileniyorlar. O dilenci geçen gün çantama asıldı, boynumu zedeledi. Sığınmacıların alınmasına karşı değilim ama bunun plansız, programsız, altyapısız yapılmasına karşıyım. Işid'i beslediler, adamların şu an nerede ne yapacağı belli değil.

(bkz: Bi sttirgit dedirten cenkist zirvalari)

Artik basligini acicam.

Dünyanın en saçma sorusu. Norveç'te yaşayıp AKP'ye oy veren adam benim hayatımı zindan ederken (küfürlü kısmı sildim) benim buradan gitmem/gitmek istemem mi dert?

İkinci ve üçüncü soruna da tek seferde cevap vereyim, benim gibi sıradan insana ne yapacağını anlarsın (bak Ankara patlaması falan yazmayacağım, iyi oku). 2 sene önce Gezi olayları Kadıköy'de yaşanırken Süreyya Sinemasının yanındaki kat otoparkındaki arabama gidiyordum eşimle. Kadıköy'lüyüm ben doğduğumdan beri. Bir anda polis saldırdı, eşimden aldığım eşarbı ağzıma kaapattım gaz yememek için. Moda Sahnesi'nin olduğu pasaja sığınmışken polis aldı bizi 20 kişi ile birlikte. Eve gidiyorum dediğimde eşarbı gösterip "poşu bu, sen teröristsin" dedi. 20 yaşında 2 ay önce polis olmuş adam bana terörist dedi. Gece 3'e kadar merkezde süründük, hakaret ettiler. Tarih 11 Eylül'ü 12 Eylül'e bağlayan geceydi (ironik değil mi?).

AKP benim gibi sıradan insanlara her şeyi yapıyor zaten. Olay senin "ne yapacak ki?" eşiğinin düşük olması.

açıkçası hiç gitmek istemiyorum, gitme fikri aklımda bile yok ama artık buraya da dayanamıyorum. gittikçe muhafazakarlaşan ülke bana zarar değil de kime zarar? giydiğime, sürdüğüme, içtiğime, yediğime, gittiğime, okuduğuma, izlediğime, dinlediğime nefretle bakan insanlar görmekten yoruldum.

kimse onları almıyo ki gidebilsinler. üç günlük ab gezisi için bile vize kuyruklarında heba oluyorlar, abd bana 1 ay vize verdi diye havalara uçuyorlar.

ek olarak akp'nin sıradan insanların hayatları üzerinde etkisi var tabii. ama tam tersi durumunda da yine bir kesime özgürlük olucakken diğer kesime eziyet olucaktı. bir şey fark etmiyor bence.

alım gücü inanılmaz düşük, her yerde sansür var, her şeyin vergisi var ve yüksek haliyle elde avuçta kalan 3-5 kuruş da oraya gidiyor, insanların hayatlarına karışılıyor (sunni müslüman akp'liler hissetmiyor tabii) akp sıradan insanlara daha ne yapsın?

ben ülkeden kaçmak isteyenleri anlıyorum ama gelin gerçekçi olalım. gitmek isteyen her 20 kişiden 1'i anca gidebilecek. böyle bir ülkeden neden vatandaş almak istesinler? sen suriye'den, ırak'tan vatandaş almak istiyor musun? aynısı işte.

tek derdi tinderdan hatun düşürüp ..mek olan sıradan insanlar olmadığımız için olabilir mi?

lan daha ne yapsın. üzüm gibi eziliyoruz.

şehirlerimiz bok gibi, vergilerimiz yüksek, çevremizde bombalar patlıyor, ülkede cehalet körükleniyor her gün, onlara benzemeyenler hapislere atılıyor, devlet kurumları felç olmuş.

kendimiz için bir şey istediğimizi mi sanıyorsunuz?

sıradan insanlar derken ?

Hükümetin her politikası sokaktaki insanı etkiler, yukarda demiş, et yiyememene kadar etkiler. Ama özellikle kadınlar için tehlikeli bir ülke oldu burası.
Başka bir hükümet görmediğiniz, için bir zamanlar nefesimizi özgürce aldığımızın bile farkında değilsiniz.
Ben artık böyle öleceğimi kanıksadım. Hani kürek mahkumusunuzdur esir gemisinde ve esaretiniz bitmeden ölürsünüz o şekilde. onun gibi...

Arkadaşlar dedikleriniz akp olmadan önce de vardı.Ben de ülkenin iyi yere gelmesini istiyorum ama tüm yöneticilkerimiz chp mhp de dahil sıkıntılı ..

bence asıl sıkıntılı olan sensin. sen o güzel beynini böyle küçük meseleler için yorma istersen.

@devilred bence sıkıntılı olan sensin baskalarının nasıl düsünceğine sen karar vermezsin.Faşist diye itham ettiğin parti gibi davranıyorsun.Kendine demokrat şey seni...

Artık insanların; "bundan önce de böyleydi, hep böyle olacak" sloganlarına kanmayacak kadar büyümeleri gerektiğini düşünüyorum. Sırf bu söylemler sebebiyle dünya 2 soykırıma şahit oldu(rwanda ve bosna)(çünkü geç müdahale edildi). Yani hareketsizlik, böyle gelmiş gidercilik zaten kölevari bir söz.

Hayır efendim başka bir seçenekte böyle olmayacak. Akp'nin dahil olduğu neo-muhafazakar ve reaksiyoner partiler hep egemendi zaten. Hangi farklı denemeye izin verdi bu toplum şimdiye kadar? Sanki 80'lerde 90'larda sosyalist ya da liberal bir hükümet(yani dışlanmış kesimlerin sözü olmaya çalışan) kurulmuş da hepsi aynı diyorsunuz. Bugüne kadar hangi liberal, özgürlükçü bir atatürkçü ya da radikal sol görüş iktidara geldi? Nasıl diğerleri de gelse böyle olacaktı diyorsunuz?

@protector dsp iktidarı 2002 den önce vardı.Geçmiş hükümetlere bakarsan ecevitn de bir çok başbakan olduğunu görebilirsin.
Ama ilk paragrafına katılyıorum.

99'da dsp'nin lideri olduğu koalisyon sol ya da liberal bir hükümet mi? Lafı çevirmeye gerek yok, aynı hattın üyesiydi(akp'ye uzanan hat). Bir hükümetin niteliği partilerin isminde yer alan ifadelerle belirlenmez. Evet Ecevit'in oldukça kısa süren 70'li yıllardaki iktidarları özgürlükçü bir hükümet ihtimali taşıyordu. Ancak düzlem çok farklı ve onun hakkında konuşmak konuyu saptıracak.

Patron gecen ay maaslari gec odemisti. bu ay gec odemesine neden itiraz ediyorum.

Elektrikler gecen ay kesintiye ugradi. So bu ay da ugrayabilir. Sasirmamaliyim.

Haksiz yere park cezasi yemistim. Tekrarlanmasi gayet normal karsilanmali.

Babam beni kucukken doverdi. Simdi neden karsi cikayim.

...

Gitmek isteyen ittirsin gitsin yahu. nedir bu havalar avrupada amerikada it mualemesi görünce anlarlar dünya kaç bucakmış.

madem memnun degılsın elini tasın altına koy, kim sosyal sorumluluk ustlenır, kim gonullu iş yapar devlet icin, anca söyensinler

ben siktir olup gittim, kimseden it muamelesi görmedim, tam aksini yaşadım, türkiye'dekinden çok daha fazla saygı görüyorum. bu tip söylemlerde bulunanlar kim bilir nasıl insanlarsa it muamelesi görmüşler sanırım. herkes aynı değildir dostlar.

sözlüğe yazanlarsa yardımlaşma açısından da yazıyor. birisi oraya yazar, bir başkası mesajla ulaşır, nedir ne değildir öğrenir. imkanı varsa koyulur işe, imkanı yoksa imkan yaratmaya çalışır, sorar sorgular. en azından milletin ne yazdığına kafa yormak yerine kendi hayatına odaklanır.

ben gitmek istiyorum ama akp'den dolayı falan değil, ülke insanı yüzünden. $imdi gelip "sen sanki parizyen misin?" diyecekler için pe$inen söylüyorum, parizyeni s..eyim sana bi$ey olmasın. milletimiz duyarsız, insanlığımızı artık çıkarıp attık. bir ingiliz'den çok daha sömürgeci olduk. akp'lisi chp'lisi herkes bi kontrol delisi hâline gelmi$. biri öbürüne anadolu çomarı diyor, öteki berikine plaza ka$arı diyor ama gerçek $u ki parti farketmeksizin herkes birbirinin aynısı. maalesef bu ülkede en doğru, en dürüst partiler yüzde 0,25'lerde geziniyorlar.

o kadar yıpratıldım ki artık normal bi insan olmanın, hatta insan olmanın ne demek olduğunu unuttum, gidebilsem bile bilmiyorum adapte olabilir miyim.

geri dönüşü olmayacak derecede büyük hasar aldım ben bu ülkede yaşama suçunu işleyerek.

neden umrumda olasınız ki?

@soso

bekle zaman geçsin sende yaşarsın.
insan kendi vatanı dısında hor gorulmeden yaşayamaz. en sevdıgın dostlarından biri gün gelir göçmen muamelesi yapar

@want2die +10000000000000000

baskı var kanzim hissetmiyo musun? hülya avşar gibi sürekli ekranda görünmelerinden sıkıldık. bu ülkede köprü ve üstgeçit açılışları yapan egoistleri görmek istemiyorum. komplekslerini görünce moralim bozuluyo lan.

bunlar en basit şeyler. derinlere girmiyorum. @want girmiş zaten.

ahaha adam sorduğu soruya cevap verenlere ve soruyu yönelttiği kişilerin cevaplarına tik vermemiş, hala partizanlık peşinde. biz de mal gibi adamı ciddiye alıp, gerçekten bir şey öğrenmek istediğini sanıp cevap veriyoruz.

hiç memnun değilim bu ülkeden ama.

bu ülkede benim gibi düşünen benzer endişe ve kaygıdaki insanlar var. onları bırakıp gitmek doğru olmaz. hep beraber bu islamofaşistlere direnmek gerek.

@cenkist: daha önceki duyurularına falan da baktım. ya aşırı iyi bir trolsün ya da henüz hayata atılmamış, bir şey yaşamamış bir adamsın. evime giderken başıma gelenleri anlatıyorum, hala "onlar akp'den önce de vardı" diyorsun. yaşın akp öncesine ne kadar yetiyor da bundan bu kadar emin konuşuyorsun? bu ülkede hep istikrarsızlık vardı, ama ben hiçbir zaman "acaba bugün metrobüste ölür müyüm lan" korkusu yaşamadım. bombasından değil, kadrolaşma adına aldıkları, ehliyetinin olup olmadığı bile şüpheli metrobüs şöförleri yüzünden.

ülkeden gitmek isteyenleri de mal olarak değerlendirip "zaten kimse almazki onları" diyenlerin zaten bir boktan haberi yok. oturup insan gibi araştırsan en az 10 farklı yol bulursun ülkeden gidebilmek adına.

senin duymak istediğin ülkeden gitmek isteyenlerin mal olduğu. tiklediğin cevaplar da bunu doğruluyor zaten. ama sen burada ülkeden gidenleri mal beyanı olarak nitelerken Belçika'da Gent'de yaşayıp metrobüs öven adam Belçika'dan sınır dışı edilmemek adına orada sola oy verirken Türkiye'de AKP'ye oy atıp senin hayatını yönlendiriyor. evet gitmek isteyenler mal, ama bugüne kadar gitmedikleri için.

yahu ben yanlış biliyorsam aydınlatın lütfen ama benim bildiğim şudur.

solculuğun ruhunda direniş vardır. hani direnmeniz. bunların müsebbibi hep o memoli mi ne zıkkımdır o çocuk işte. geziden sonra iki soruşturma yiyince kaçıp gitti memleketten. şimdi alayı kaçmak istiyor. eğer ki akp karşıtı insanlarsanız direnmeyi öğrenin güzel yavrularım. direnemiyorsanız da kendinize solcuyum falan demeyin hakketten gidiniz.

edit: @polifonik osuruk nickli arkadaşımızı incitmiş olduğumdan dolayı hakaret ettiğim yeri sildim, kendisinden tekrar özür dilerim.

@jesues: sen hakaret etmişsin, ama ben hakaret etmeden yazmaya çalışacağım. senin karşında "gözünüzü sileceğim" dese eyvallah diyip oyunu verecek 40% var. kendi ülkemde azınlığım ben. kaldı ki hayatımda kendimi solcu olarak nitelendirmedim. oy verdiğim parti sebebi ile sen beni solcu olarak nitelendirip ondan sonra "hadi git" diyebilecek hakka sahipsen o ayrı hikaye. AKP'yi özgürlük kısıtlıyor diye eleştirip, kendi hayatını başka yerde sürdürmek isteyen adamlara hadi git demek AKP kafasından farklı değil. sen kimsin benim kararımı eleştiriyorsun? Hollanda'dan 73% AKP oyu çıkınca bunu Ekşi Sözlük'e yazmak mı marifet? ya da senin hayatın boyunca hayalini bile kuramayacağın ülkeyi terk etmek konusunu düşünenlere hadi git demek mi? ülkede kalıp eskaza bir bomba patlaması ile öleceğime giderim, Hollanda'daki 27% olurum; kimseyi de ilgilendirmez.

25 yaşındaki hayalperestlerin ona buna "hadi git", "zaten dal onlar", "hepsi kavşak" demelerinden de gına geldi.

edit: yumuşadı.

@polifonik osuruk: öncelikle hakaretramis söz için özürlerimi kabul etmeni istiyorum. hakaret kastım kati'yen yok. bunu sinir anında yazılmış bir kelime olarak atfetmeni ve özrümü kabul etmeni isterim.

öncelikle, yorumum kesinlikle seninle ilgili değildi genel olarak bunu söyleyen kesime atıfta bulundum. senin yorumunu okumamıştım bile. bu yüzden seni solcu veya sağcı diye gruplandırmadım. zira böyle bir gruplandırma bile yanlış ancak bu başka bir tartışma konusu.

dostum sorun şu; bu ülkede kalıp bir bomba patlamasında ölmek meselesine değinmek istiyorum. egemenlerin çıkarttığı bir savaşta 30 yıldır ölen 40000 insan var, bomba patladı ve 100 kişi öldü.
zinhar benim görüşüm şudur; bu kadar ölen insanın anısına, saygısına hürmeten burada kalıp birşeylerin değişmesine engel olmak. gitmek işin kolay kısmı geliyor bana. bakıyorum yılmaz odabaşı bile gitmiş. gidince neyi değişteribileceğin konusunda bir alternatifin var mı bunu gerçekten merak ediyorum. eğer stabil bir hayat yaşamayı düşünüyorsan zaten bomba atılan bir eyleme katılmayıp burada da ölmeyebilirsin.

ancak direnme noktasında noksanız bunu söylemek isterim. dediğim gibi özür dilerim tekrar hakaretramis sözüm için.

her çıkıp konuştuklarında midem bulanıyor.

kadın düşmanı, doğa düşmanı, insan düşmanı, din düşmanı, hukuk düşmanı, para aşığı adamların yönettiği ülkede, onların kurallarına göre yaşamak istemiyorum. fırsatım olsa 1 saniye durmam bu ülkede.

sinir kötü bir şey. o çok net.

ortak payda bulamadığımız nokta şu, direnmek için burada olmana gerek yok. ben 32 yaşındayım. bir gün çocuğum olsun isterim. ama bu ülkede değil. çocuk yapıp hangi imam hatip'e göndersem diye düşünmeyeceğim, sokağa çıktığında üzerinden tesisatlı bir şahin'in geçmeyeceğini bileceğim, yarın öbür gün kendi kararı ile bir şekilde "allah'a inanmıyorum" derse linç edilmeyeceği, hatta en basidinden saçma sapan adamların kendi çıkarları için patlatacağı bombalara kurban gitme ihtimalini düşünmeyeceğim bir ülkeye gitmek en büyük hakkım bence. gidip orada oyumu verdikten sonra da kimse bana direnmedin diyemez.

tekrar söylüyorum, Gent'de yaşayıp ülkesinde sola, Türkiye'de AKP'ye oy veren adam benim geleceğimde söz sahibiyken ben bundan kaçabiliyorsam neden kaçmayayım? direnmek illa ki sokak demek değil. kaldı ki artık -kendi adıma konuşuyorum- benim gibi evli, kendisi dışında düşünmek zorunda olduğu kişilere sahip olanlar için hiç değil. ben artık sokakta direnemem. çünkü ben çıkarsam eşim de çıkar. ben orada kendi ideallerim için başkasının canını tehlikeye atamam. daha önce yazdım, ben kendi mahallemde evime gitmek üzere arabama giderken tutuklandım. 20 yaşındaki çeviğin tek gerekçesi attığı gazı solumamak için eşimden aldığım eşarptı. sürekli yurt dışına gidip geliyoruz, oradaki hayatı görüyoruz. özenmek değil bu, imkan sahibi olmak. global bir mesleğim varsa giderim. umut sarıkaya karikatürü gibi sürekli "aslında gitmek lazım, ama iyi gittik" diyen adamları koy bir kenara. onlar hafta sonu bursa'ya iskender yemeye bile gitmeye üşenen kesim. herkesi kendiniz gibi sanmayın, herkesin hayatları farklı, herkesin şartları farklı.

bak insanlar gidecek sebepleri yazmış yukarıda; alım gücü, sansür, baskı demiş. millet bunlarla dalga geçmiş aklınca, bunları geçtim; gerçekten 6,5 milyar yıllık zaman diliminde AKP'ye denk gelmiş bir Y neslinden bahsediyorum. avrupalıların 40'larda yaşadıklarını biz şimdi yaşıyoruz. geçen hafta nat geo'da izlediğim nazi belgeselini ben neden yaşayayım?

tekrar yazıyorum; gidebilmek için en az 10 farklı program var. "gidebilecek gibi yazmak" değil bu; araştırmamak, bilmemek.

son söz olarak "ilk 3 ay ben de direndim ama..."; artık olmuyor hacım. gandalf da değiliz, her zaman umut olmuyor.

sakin ol toparlar diğer partiler

Benim anlamadigim nasil bu kadar hizli yuzde 50ye geldiler. Ayrica zaten ilk sandiklar dogudan geliyor. E haliyle ordan da bahceli cikacak degildi. Manipulasyon yapiyorlar mhpye oynuyorlar bu sefer.

yüzde 50 si açılmadı. anadolu ajansının haberi o. cihan'a göre yüzde 40 falan. gerçi bu bile çabuk.
ama mv sayısına bakılırsa şuan 314 akp, kolay kolay düşmez diye düşünmeye başladım.

SAcmalamayin, neyi toparliyorlar? Sonuclar ortada arkadaslar, mucize beklemesin kimse.

ne toparlamasın lan! adamlar tek başına geldi. sosyal medyayı tüm türkiye ye genellersek olacağı budur. twitter da seçim yapılmıyor. böyle sonuçlara çok şaşırırız daha.

yani şurada manipülasyonlara boğulmaktansa sandıklara gidin bence arkadaşlar. zaten siz evinizde medyanın başından umutsuzca takip edin ve olası hilelere müdahale etmeyin diye açıklanan ilk oranlar böyle oluyo. haziran seçiminde de böyle yaptılar. hadi bakıyım. kapatıyosunuz ekranı, gidiyosunuz oy sayımı yapılan yerlere.

önce köyler ve doğu illeri açılıyor. İlla ki toparlar. İlk %50 ile son %50 arasında hep fark olur.

biraz daha oylar dengelenecek tabii de akp'nin oyunu yükselteceği belliydi zaten bu seçimde. tek başına olabilecek mi olamayacak mı, o belli değil daha. daha büyükşehirlerde doğru düzgün sandık açılmadı.

twitter.com

'ilk doğu illerden geldiği için böyle' iddianız doğru olsa hdp bu kadar aşağıda olmazdı.

yalnız son dakika komplo teorisi atayım ortaya, heyecanlanın; akp mhp ile anlaşmış ve mhp'yi baraj altı bırakarak tek parti olarak çıkmayı planlamış olabilir.

akp lileri bu kadar aşağılamaya devam ettikçe oylar da yükselecek gibi duruyor.

yahu ne biçim üslup bu. kendinize gelin. yok domalalım, yok içimizden geçti, yok soktu sikti bilmem ne. şerefsizler her zamanki goygoylarını yapıyor işte. birkaç saate daha normal seviyelere gelir rakamlar. ha tek başına iktidar olamaz demiyorum, muhtemelen olacak ama bu kadar da ümitsiz ve teslimiyetçi olmayın.

@aklimdakisorular dolar ve euro uçuyor, alım gücü düşüyor, iç ve dış borçlar artıyor, hane halkının bankalara borcu artıyor, açlık sınırı ve yoksulluk sınırının altındakiler artıyor, basın özgürlüğü azalıyor, çevremizde sorunlu olmadığımız ülke kalmadı vb. diye devam ediyor, adam gelmiş türkiye süper, dünya lideri, ülke iyiye gidiyor, ekonomi uçuyor diyor. şimdi ben bu kafadaki cahili aşağılamayım de ne yapayım? yalan mı söyleyeyim?

@indescribable 2008 sonrası bir önceki döneme göre nasıl gözleri döndüyse, bu seçimlerden sonra da bir o kadar daha saldırganlaşacaklar, bir sonraki iktidarı kaybetme korkularına kadar.

açılan sandık %83 oldu? hdp baraj altında, oylar 2 seçim öncesinde olduğu gibi.

Partiler farklı diyo haber kanalları %100 yaptı daha çuvallar yeni getirenler var.

Hangisine inanacağız?

ysk'ya gitmesi %100 kesinlik için. bu açıklanan sonuçlar sandıklardan alınan tutanaklar doğrultusunda açıklanıyor.

olması gerekti. geçmiş olsun.

ama baktım hiçbiri mühürlü değildi?

zarfta 3, pusulada 1 adet.

ee sandıktaki tüm oylar geçersiz mi şimdi?
ne yapılabilir?

mühürlü pusulalar ile değişim yapılacaktır

iyi de bu dediğim sandıkta 200 kişi kullanmıyor oy, burası küçük bir ilçe ve öyle hile yapılacak kadar çekişmeli bir yer değil

olmadığına emin misiniz? bizim sandıktada annem yok benimkinde dedi babam bende vardı dedi. bir saat sonra kardeşimle birlikte ben gittim, uzaktan mühür görünmüyordu sorduk mühür yok mu diye görevli gösterdi. hepsinde var ama çok silik dikkat etmeyince görünüyor.
ben kadın eliyle burada diyince aa mühür varmış oldum.

Sabah acele acele mühürlendiği için çok silik çıkabiliyor. Muhtemelen vardır ama sayım esnasında birçok sandık kurulu arkasındaki mühüre falan bakmıyor. mühür yoksa da farkedilme ihtimali çok yüksek değil, müşahitler çok titiz olursa ancak.

(git: 1010452)

Pusulada Sandık Kurulu mührü ve YSK filigranı olması lazım.

zarf kutuya girdikten sonra önemi yok. sadece zarfı çok sıkı kapatırsan akşam sayım esnasında malın biri zarfı yırtar açıcam derken oyun heba olur.

acik-kapali fark etmez. kapali olunca bazen pusula da yapisiyor ve acarken yırtılma sorunu oluyor. tabi bir de sayim suresi uzuyor.

nebiliyim abi şüphelendim yani kalem soksan açılır o zarf malum ortam hileye gelmeyelim

Ben yaladım söylemesi ayıptır.

bazı yerlerde zarfı kapatmayın açması zor oluyor diye rica etmişler

valla ben her seçimde dilini içeri koyuyorum, şimdiye kadar hiç yalamadım herhalde.

milletin yaladığı, yalamadığı yiyiştiği zarflar oluyor. midemiz bulanıyor açıkçası, bir de işin hijyen boyutu var tabii. bunun dışında hafif ıslatarak yapıştırınca zarf açılırken pusulanın zarar görme riski var. sen zarfı içeri doğru kapat ver sıkıntı yok.

oyunuzun geçerliliğini etkileyen bir şey değil yani.

bugüne kadar hiç yalamadım +1
nerden kalem sokup açacaksın o zarfı? zarfı illegal açacak adam yapışmış olanı açamaz mı sanıyorsun ayrıca?

yasak değil ama sakıncası var. malın teki sayım sırasında yırtarak açarken pusulanı da yırtarsa, yırtık pusula gerekçesiyle oyunu geçersiz sayabilirler. 2004'te genç partili mal sandık üyemiz 3 oy yırtmıştı böyle. 3.sünde fark ettik yırtıkların hep ondan geldiğini. "arap, sen yırtma, bokunu çıkarıyorsun" deyip kenara aldık arkadaşı.

Oy zayimi eanasinda zarflarin rahat acilmasi icin boyle demistir. Bir an once bitirmek istiyor insanlar bu sureci.

Birçok kez müşahitlik yaptım; gerçekten de yalanarak kapatılan zarfların açılması zor oluyor; açarken hasar görme riski de fazla. Bi de sandık başkanları genelde özensiz abiler. En garanti yöntem zarfın dilini içeri sokarak atmak. O zarf kapalı biçimde sandığa girdikten sonra nasıl kapamış olduğunuzun başka bir ehemmiyeti yok.

salvarliysa kesin bi sikinti var tabi

ben de hiç kapatmam acaba kapatılıyor mu diye düşünürdüm hatta bir seçimde pusula zarftan çıkacak gibi olmuştu sandığa atınca

açarken/açtıktan sonra yırtılınca oy geçersiz oluyorsa, adamlar kendi partisi olmayan her oyu yanlışlıkla yırtmış gibi yapar.

bi de o zarfı yalayanlar mı varmış yahu:)

ben o dışarda kalan üçgen biçimindeki hareket ettirebildiğimiz kısmı, içeri tıkıştırıyorum kutuya atarken içindeki pusula düşmesin diye.

mühür bulaşmasın diye aslında o uyarı. sıkıntı olacağını sanmıyorum.

mührü senin oy vereceğin parti için ayrılan alana bastığın sürece sıkıntı yok.

karşim üzgünüm sana kötü bir haberim var senin vücudun simetrik değil. sen bitkileri, et ve et ürünleri kadar sindiremiyorsun, büyük ve küçükbaş hayvanlar bir sebepten (kuş gribi, deli dana vs.) yok olursa soyun tükeniyor. savunma mekanizman alet kullanabilmen, aletin yoksa aslanlar gelir si*er ebeni. sonra bundan 20 bin yıl sonra biri gelir. "tiplere bak bitki sindiremiyorlarmış güya. nerede lan fosilleri?" der. o sırada kemiklerin fosilleşmişse seni görür. olaylar gelişir.

onun dışında: goo.gl

(rica ederim)

cavaplarınızı araştırmalarda ve kitaplarda değil, ekşi duyuruda arıyorsanı kimse size yardımcı olamaz.
karnında gözü olacak şekilde bir insanın evrimleşmesi için yüzbinlerce yıl geçmesi gerekir, bu nasıl bir avantaj sağlamış da bu tür varolmuş. saçma sapan noktalardan hareket ediyorsunuz. harun yahya fosilleri, hiç gerçek olmadı zaten.

@nawar: kardeş tam simetrik değiliz de tek gözlü adamlar niye yok mesela? onlar hiç simetrik değil? soyu tükenmiş canlıların bu kadar bariz dezavantajları yok?

tek gözlü olmadı da kısa çüklü oldu. o da olumlu.

@alice: e onu sorma bunu sorma, ne sorak? her soru için "burada cevap arama." denilebilir.

@alice practice +1 ayrıca;

www.evrimagaci.org

@ya ben lan neyse bu seferlik bendensin.

burada cevap arama deyip cevap veren arkadaşlar... paradoks değil mi bu?

cevaplarını gerizekalı varsayımlar üzerinden arıyorsun. kaç tane memelinin karnında gözü var? bunun nasıl bir avantajı olabilir? böyle bir evrim aşamasını popondan çıkarırsan aynı şekilde, memeleri dillerle kaplı insan neden yoktu? diye sorarlar. çünkü olması evrimsel açıdan mantıklı değil. çünkü bir avantajı yok.

şu an soyu tükenmiş binlerce tür fosili mevcut. işte bunlar bazı nedenlerden dolayı çevreye uyum sağlayamamış ve soyları tükenmiş.
senin aradığı şey ensesinde gözü olan, ayağında siki olan canlı ise öyle birşey bulmak çok zor değil mi kanki

@alice: lan gerizekalı varsayımlar üreten sensin. o çok ekstrem bir örnek. mına koyim dezavantajlı olduğu için soyu tükenen canlılarla ilgili soru soruyorum işte çarpıtma. mutasyonlar rastgeleyse bu kadar nokta atışı niye.

sana sormadım sen daha cevaplama amk.

insanlar seninle geçerli argümanların olduğu için değil, genel olarak tartışılmaya değmeyecek biri olduğun için tartışmıyorlar.

Sakin olun, sakin cevap yazıyorum. Bir dakikaya editleyecem burayı cevapla.

Öncelikle, bulunan fosiller, yaşamış canlıların milyarda biri falan. Mesela afrikaya git, evrim'i siktiret, bildiğimiz aslan kaplan fil falan düşünelim. En az yüzbinlerce yıldır var bunlar. Evrimleşmediler varsayıyoruz. Evrimleşmiş olsalar başka canlılar vardı sonuçta yüzbinlerce yıldır. Evrim diye bişey olmasa, o zaman da aslan kaplan vardı sonuçta. Her durumda yüzbinlerce yıldır, hatta milyonlarca yıldır canlılar var afrikada.

1950 yılında 400,000 aslan olduğu tahmin ediliyor. Şu anda 20,000 civarı. 1800'lü yıllarda ve öncesinde aynı anda yaşayan en az 1,000,000 aslan vardı.

Bir aslanın üreme ömrü 10 yılı aşmıyor. 15 yaşında falan da ölüyorlar. Bu demek ki, 10-15 yılda bir aslan nesli komple yenileniyor. Yani her 15 yılda bir milyon aslan ölüsü/cesedi çıkıyor ortaya.

100 yılda 6,600,000 ceset demek. Bir milyon yılda 66 MİLYAR aslan demek bu.

Afrikanın yüz ölçümü 30 milyon kilometre kare. Çöller falan dahil buna. Yani afrikayı kazsan, her kilometrekarede 2000 aslan fosili bulman gerekir.

her kilometrekarede 2000 aslan, 2000 fil, 2000 zürafa, 2000 zebra, 2000 sırtlan, 2000 orangutan, 2000 şempanze... Dünyada BEŞ BİN ÇEŞİT memeli hayvan var. Yap hesabını.

Daha kuşlar var. Şu anda afrikada 20,000 canlı aslan var diyoruz ya, Kuş sayısı aslan sayısının en az bin katı. Tüm dünyada yüz milyardan fazla kuş var şu anda canlı. Kuşların ortalama ömrü daha da kısa. On yıla kalmadan tüm bu kuşlar ölüyor, hepsinin yerine yenileri geliyor.

Afrikadaki omurgalı hayvan çeşidi, kuşlar, kabuklular, sürüngenler... Evet daha bitmedi, timsahlar yılanlar var on binlerce. Bir milyon yılda BİN TRİLYON kadar ceset/fosil demek bu.

Biz afrikayı kazıyınca ne buluyoruz? En üst yüzeyde yakın zamanda ölmüş hayvanları buluyoruz. Aşağılara indikçe, cesetler çürümüş, toprağa karışmış oluyorlar. Eğer kemikler falan çürümeselerdi, afrikada toprak örtüsü yerine kemik örtüsü olurdu. 30 milyon kilometrekare şununla kaplı olurdu: trauma.blog.yorku.ca

"Biz ara form bulamıyoruz" diye saçmalıyor ya evrim karşıtları, asıl sorun biz hiç bir form bulamıyoruz neredeyse. BİN TRİLYON fosil arasından yüz tane bulursak seviniyoruz. Doğradaki çürüme çok başarılı bir süreç.

Bulduğumuz az sayıda fosil içinde bir sürü ara form var. Sen inanma ara form yok dendiğine. Tüm canlılar ara form zaten. Bir bulduğumuz fosil diğeriyle aynı değil.

Mutasyona uğradığı için yaşayamayan hayvanlar, yaşayabilenlere göre çok az. Yaşayanlar soylarını devam ettiriyor binlerce yıl. Yaşayamayanlar bir nesil sonra ölüyorlar.

Özetleyecek olursak:
1. Çok sayıda ara form bulundu. Aksini iddia edenler zaten sadece evrim karşıtları.
2. "Evrim teorisi", "evrin gerçeği"ni açıklayan sistemdir. Yerçekimi teorisi'nin, yerçekiminin nasıl çalıştığını açıklaması gibi.
3. Biyolojideki hiç bir şey mantıklı değil, evrimin ışığı olmasa.
Bunlara mitoz mayoz bölünme, üreme, dolaşım, sinir sistemleri, vs vs her şey dahil. en.wikipedia.org

EVRİM TEORİSİ; einstein'ın görelilik teorisi, kuantum teorisi, yerçekimi teorisi, enerjinin korunumu teorisi kadar kendi alanında yerleşmiş, kabul gören, sürekli yeni bulgularla ispatlanan, yeni ortaya çıkarılan süreçlerle geliştirilen, su götürmez bir gerçek olan canlıların evrimini açıklayan bir teoridir.

Evrim teorisini reddeden hiç bir bijolojik araştırmacı bilim adamı yoktur. Evrim karşıtlarının tamamı farklı alandadır, ya da bilim adamı değildir.

Tavsiyem, araştırmalarını yaparken evrimin var olduğu gerçeğini göz ardı etmeyen kaynakları okuman. Yoksa yer çekimi teorisini araştırırken "yer çekimi gerçekte var mıdır?" diyen bir adama ne kadar güvenirsen, evrin var mıdır diye soran adama da o kadar güvenmen gerekir.

Eğer bu yazdıklarım, dini duyularını incitiyorsa diye şunu da ekliyorum:

Evrim teorisi, canlılığın nasıl OLUŞTUĞUNU araştırmaz. Nasıl DEĞİŞTİĞİNİ araştırır. İlk canlılığı oluşturan şey Tanrı olabilir, meteor olabilir, uzaylılar olabilir. Evrim teorisinin ilgi alanı değildir bu. Canlıların değişimi ile ilgilenir.

İlk canlılığın oluşumunu araştıran dal ABIOGENESIS'tir, ve çok zayıf durumdaki bir teoridir. Oraya Tanrı'yı da sıkıştırabilirsin, uzaylıları da. Keyfine bak çünkü bilim adamları da henüz çözemedi o kısmını.

Çözemedikleri yeri de atıp tutmuyorlar. Abiogenesis'i iyi biliyoruz demiyorlar. Bilmedikleri zaman bilmiyoruz diyorlar.

Evrim ise bilim dünyasında tartışmaya bile gerek olmayacak kadar kesin bir şey. Nasıl olduğu, işleyişi falan da evrim teorisi ile açıklanıyor, bu teori sürekli gelişiyor ve detaylanıyor. Ancak evrimin kendisi, nefes aldığın hava kadar gerçek ve inanılmaz sayıda kanıtı var.

orijinal soruya geri dönersek: soyu tükenen canlılar, soyu tükenmeyene göre zaten milyon kat daha az fosil bırakıyorlar. Ölen hayvanların da milyarda biri falan fosil oluyor, gerisi çürüyor. Çürümeseydi afrika iskeletten oluşan bir kıta olurdu. O yüzden evrimsel olarak dezavantajlı fosil bulmak iyice zor.

Tek gozlu insan icin: patau sendromu

Ingilizcen varsa richard dawkins'in christmas lecture'i var youtube'da. Gayet basit dille evrimi anlatiyor. Mobilde ve yatmak uzereyken yazasim gelmedi pek uzun uzun

@alice: 1000 tane duyurum var lan. hepsini okudun mu da bu kanıya vardın? gayet güzel cevaplar gelmiş buna da.

sen en iyisi git biraz evril neandartel yavrusu.

senin sorduğun tuhaf ve saçma sorular yerine, sana temel evrim dinamiklerini öğretmeye çalıştıklarının farkındasın değil mi? gözü karnında olan insanları aslanlar yemedi.

ne güzel işte. temel evrim dinamiklerini öğreniyom. hea.

gozu karninda olan insanlar varmis derken kaynak olarak nereyi kullandiniz acaba merak ettim.

ekstrem durumlarin olmasi muhtemel, ama bunlar mutasyonlar sonucu olusan devam ettirilemeyecek ozellikler. ama karinda goz cikmasi kadar da ekstrem bir durum yok. belli bir gelisme kodlanmis ona gore ufak problemler olabilir yalnizca dogumda. bu da kalitsal olarak bir sonraki nesle aktarilmaz.

bazi canlilar yok olmus olabilir ortama ayak uyduramayip. bunlarin da fosilleri var. kaldi ki gunumuzde bile yeni kesfedilen fosiller varken...


edit: alttaki yanitlari simdi okudum. zaten yavas yavas gelisen bir durum oldugu icin evrim, ancak kesin degisimler sonucu soyu tukenebilir yasadiklari habitatta.

bu da ya bolge baska bir avci tarafindan istila edilmisse, ya meteor dusmusse, ya o bolgedeki hava kosullari 180 derece degismisse falan gerceklesebilir. penisi kisa diye bir soy yok olmaz. cunku zaten birden penisler yari boyuna dusmez. bu degisiklikler kolektif olarak degil bireysel olur ancak. penis boyu kisalacaksa bu o ture avantaj sagladigi icin olur.

yani her soy tukenmesinin nedeni bir dis etkendir denebilir. bu da topluca etkilenme yoluyla gerceklesir.

www.iflscience.com

bu dediklerinin hiçbirisi olmuyor.

karnında gözü olan insan hiç olmadı, çünkü çevre şartları gereği gözü, standart bir gözden daha aşağıda olan insanlar zaten genelde ya hayatta kalamadı ya da daha kısa süre hayatta kaldığı için daha az çiftleşti ve genlerini fazla aktaramadı.

Saygı göster bana amına kodumun çocuğu diyebilirsiniz.

psikiyatr'a git önce sonra cevap vermeyi denersin.

şarkı ritmini değiştir ishal olursan farklı kabız olursan farklı şarkılar seç

playlisti birlikte oluşturup orta yolu bulun.

tuvalette pusup sarki soylememi mi bekliyosun amin oglu, siktir git isine bak de.

Polise şikayet et, benim tuvalette şarkı söyleme özgürlüğüme müdahale ediyor dersin. Bu aralar çok popüler bu.

cok bagiriyorsan sesini kis sen de ama en ufak sarkiya da vuruyosa der meisterin dedigini yap. o neymis oyle be

sikerim öyle komsuyu.

www.izlesene.com

belki söyledigin şarkıları begenmemiştir ?

kucukken ben de soylerdim biraktim. artik air drum takiliyorum daha eglenceli

tuvaletten çıkan ses tuvaletten duyulur yine, ben tuvaletteyken yukarıda sifon çekilirse duyuyorum ama onun dışında diğer odalardayken duymuyorum. bu eleman tuvalette mi yaşıyor yoksa sen haykırıyor musun yoksa ses yalıtımı mı hak getire bilmiyorum ama bir gariplik var...

Ben çocukken karşı dairede oturan arkadaşım da söylerdi, o zamanlar Emrah arabeskçiydi, onun şarkılarını söylerdi. Biz de Erhan tuvalete girmiş der gülerdik. Ne eski günler kaldı, ne eski komşuluklar, o yüzden söyleme, belki psikopattır, çeker vurur seni tüfengiylen.

Neseranni gibi düşünüyorum. Eğer sürece yardımcı olmak için o güçle bağırmıyorsan şarkıyı beğenmemiştir. Ya banyodayken neyse de tuvalette şarkı söylemek nedir cidden?

Rahatsız oluyormuş işte, niye ısrarla devam ediyorsun? O da dekorasyonu sevse mesela, gun boyu eşyaları ordan oraya gaaarç guurç sürüse, -ki üstte oturan komşuların verdiği rahatsızlıkla başedemezsin- sen de tepki verirdin.

Apartman hayatı birbirini idare ettiğin değil, birbirine saygı gösterdiğin bir hayattır. Maalesef çoğu insanın tabiatına aykırı bir durum bu. Müstakil yaşaman lazım o yüzden. Taşın, rahatsızlık veren villasinda istediği gibi ses yapabilir, kimse de karışamaz.

ben aldım geçen yarım litresini 10 liraya. boğma rakı diyorlar. tadı da süper. :)

not: henüz ölmedim.

ne yapsın vatandaş iki kadeh içmek istiyor. ne adam gibi ruhsatlı mekan var, ne evde içecek ucuzluk. bu hale düşürenler, içkiyi bu denli marjinalleştirip fiyatını şişirenler utansın.

ölsünler amk.

@siradisi00, abi çok tehlikeli :)

biraz cehalet. gecmiste de oldu bu vakalar. kolonya ic daha iyi. 5 tl'ye onu yapip kar eden adam icine ne koyabilir?

en iyi yine ucuz sarap icmek.

ah bi bilsen alkol bagımlılığını. ben biliyorum, görüyorum da anlıyorum o yüzden. yazık.

Sahte olarak ya da kampanya sanıp aldıklarını sanmam. Kaçak bu falan demişlerdir. O yüzden ucuz denmiştir.

Sen alkol fiyatlarını bu kadar yükseltirsen tabii ki sahteciler kendilerine daha çok şans bulacaklar. Moonshine konusu gibi. Aynı şekilde bonzai gibi ürünler de.

Yalnız 5 lira da bambaşka kafa. Hayatta almazdım ben. Cidden kolonya iç daha iyi.

Android'te Godus diye bir oyun var.

telefon dokunmatiği arızalı biraz. bilgisayarda varsa güzel olur.

tanrı oyunlarının kralı black&white'tır.
ama browserdan oynayamazsın o ayrı.

armorgames.com

bağımlısı olacaksın ^^

haa bak evet ya doodle god. telefonda da oynanıyor. ayrıca farklı varyasyonları da var.

ümit var, düzgün hızlanan doğrusal hareket ile mutlu sona kavuşabilirsiniz.

Veriyim artık bileklikleri birilerine bende durunca kopuyor alsana diyip verdi baya saçma umut yok bence :(

hoşlanıyo bence. "bende durunca kopuyo" diye birine bileklik vermek çok saçma çünkü. çok giyince kirleniyo diye çıkarıp tişörtünü de versin o zaman. hoşlandığı için vermiştir bence, bende durunca kopuyo da bahanesi işte. amatörü eğlendirir. lezzetsiz çipetpet.

eskiden hatunlar mendil verirdi, şimdi erkekler bileklik verir olmuş. vay devran vayyy!

bu bant halinde biri sarı, biri lacivert bilekliklerim vardı. öyle maç zamanı falan taktığım. bir tane arkadaşım (kadın) bilekliğe ilgi gösterdi, istedi yarım yamalak verdim ben de. biri bende biri onda şimdi. hoşlanma falan yok, öyle hediye verdim. zaten artık takmıyorum da o bilekliği. tabii yakın arkadaşım olmasa fenerium'a yönlendirirdim :D

bana küpesini vermişti zamanında, hoşlanıyordu. ucu baya açık bi konu, amaaan al senin olsun dediyse bilemeyeceğim. :D çok ümitlenme yine.

Hic umut yok. Ama hic. Sıfır.

Bazı girişlerde manyetik kapılardan oluyor, sanırım AVM bağlantılı istasyonlarda oluyor o. Onun dışında arama yapabilen güvenlik görevlileri var ama onlar da şüpheli durumlarda arama yapıyorlar sanırım. Şüpheli durum tam olarak nedir diye sorarsan bilmiyorum.

o kapılar avm'ye girişte oluyor sadece.

her gün en az iki kez metro kullanıyorum ve arama yapıldığını görmedim henüz. güvenlikler oldukları yerde durup etrafı gözlüyorlar sadece.

ankara'da güvenlikçiler ellerinde metal dedektörleriyle çantalara falan bakıyor ama göstermelik sadece. ne o dedektör bombayı tesbit eder ne o güvenlik patlatacak adamı durdurabilir.

2 hafta önce girişlerde sırt çantalarını torbaları dedektörle arıyorlardı ama şimdi arama yok. pek de korkmuyorum. istanbul'da her an bir tehlikeyle karşı karşıyayız, sürekli korksam yaşayamazdım.

e ama o bakmıyor, bu bakmıyorsa, bir dedektör, x ışını cihazı yoksa nasıl güvenip de bineceğiz biz? metro da bir seferde uçak kadar yolcu taşıyor, hatta gün içinde uçaktan kat be kat fazla yolcu taşıyor; etrafta ışidciler cirit atarken neden uçaklardaki o güvenlik önlemlerinden teki bile metroda yok?

metro yerine alternatif yollar arıyorum ve buluyorum ben artık, kalbim dayanmayacak yoksa.

güvenlik görevlilerindeki metal detektörleri hariç bir önlem yok. onlar da herkesi aramıyorlar. arada bazı kişileri kontrol ediyorlar o kadar.

geçtiğimiz ayda kozyatağı metro durağında 2 defa şüpheli cisim sebebi ile giriş çevresi kapatıldı, bomba imha timi beklendi, haftada en az bir kere polis aracı oluyor orada bir sebepten. ben metroya binmeye devam ediyorum. metrobüse işim düşmüyor artık. düşse binerim ama o konularda bir korkum yok. avm'lerde de aynı şekilde.

henüz öyle rastgele patlamalar olan bir durumda değil türkiye. öyle korkmaya gerek olduğunu sanmıyorum.

al işte:

(bkz: 4 mart 2016 göztepe metrosunda yaşadıklarım)

bana denk gelse kesin ölüp kalırdım orada panikten.

Abi ne bok yerse yesin akepe ye oy atmasın benim tek isteğim bu.

içki içen türbanlı , sevgilisiyle elele tutuşan türbanlı, öpüşen türbanlı tarzı başlıkların "türbanlı" diye adlandırdığımız o kesim kadınları aşağıladığını ve bu nedenle muhafazalarkaştırdığını düşünüyorum.

türban takan birinin içki içmesi vs vs inancına aykırı bir şey yapmasıyla inançlı olduğunu söyleyen erkek bir müslamanın içki içmesi arasında bir fark yok.

her türlü kadın aşağılaması, erkek şiddetidir benim gözümde.

Günahkarlıkla dinsizliği karıştırmak yanlış. Tayyip'in dediği gibi insan başkalarını rahatsız etmiyorsa günahkar olma hakkına sahip. türbanlı birinin türbansız birinin namaz kılan erkeğin namaz kılmayan erkeğin içki içmesi arasında en ufak bir fark yok. ne zaman bunu öğreniriz, insanlara türbanlı vs diye ayrıştırıcı gözle bakmayı bırakırız, o zaman akp gider.

bakış açım: isteyen istediğini giyer, istediğini içer.

aslında düşününce arada bir dinin "yasaklarına" karşı gelebilir. lisede okulda arada disiplin suçu işlediğinizi düşünün, ama bir kere yasağa karşı geldiniz diye hobaa bütün kuralları yıkıyorum okulu yıkacağım hatta demiyorsunuz. ertesi gün kaldığınız yerden devam ediyorsunuz.

başka bir açıdan baktığınızda da ikiyüzlülük. çünkü türbanı kullanış tarzları, yaptıkları duygu sömürüleri hoşgörüyü gerektirmiyor. bir de liberallerin türbanlılara gösterdiği hoşgörüyü ASLA onlar liberallere göstermiyor öyle de bir şey var.

abi cevaplara bak;

-müslümanların çoğu dalyarak
-akp'ye oy atmasın ne bok yerse yesin

bunu yazanlar insan diye niteliyor kendini.

soruya gelirsek, türban sadece başı kapatmak olsa da tesettür sadece türbandan ibaret değil. o kızlar belki aile zoruyla başını kapatıyor, belki başka nedeni var bilmiyorum. ama diğer aklı başında cevaplarda söylendiği gibi bir günah işlemek dinin diğer bütün emirlerine karşı çıkmak anlamına gelmiyor.
Kim zerre kadar hayır işlemişse karşılığını görecek, kim de zerre kadar şer işlemişse onun karşılığını görecek.

herkesin hayatına kimse karışamaz.

sen de her iki kızı da yargılamamalısın. bırak istediği gibi içsin, istediği gibi giyinsin.

Kimseyi ilgilendirecek bir durum değil de, hep dediğim gibi memlekette en ağır özgüven problemini modern gibi olmak isteyen kesim yaşadığından bu konular çeneye vuruyor.

baskı sebebiyle kapanmış ancak kapanmanın gereklerini yerine getiremeyen kişiler bunlar. dünyayı keşfetmeye başlayınca böyle kişilik çatışması yaşıyorlar. iran gibi yoğun baskı altındaki toplumlarda bunlar çok yaşanıyor.

ben de birkaç kez görmüştüm. bence hiçbir sıkıntı yok bu olayda, isteyen istediğini yapar. ön yargı ile yaklaşmak çok yanlış.

başında türban, kıçında daracık pantolon.

sabah kan verdim. hemen okula yetismem lazim, lisedeyim, nerden baksan en az 5 sene evvel. elimde sandvic var, ramazan dönemi iste. kimseye caktirmadan, montumun icine saklayarak kahvalti etmeye calisip, bir yandan da metrobüse yetismeye calisiyorum. kolum sizliyor, muhtemelen moraracak.

kimseye caktirmiyorum cünkü canlari cekmesin. sanki benim icin oruc tutuyorlar ya, ben de saf gibi onlarin iyiligini düsünüyorum. köprüden gecene kadar 10 kisi ya gördüm ya görmedim, 2 kisi cikcikladi, 1 dilenci "oruc mu yiyon sen" gibisinden birseyler geveledi. bir kisi kolumdan tuttu, o anlik seyle seker hastasiyim gibi bir sey geveledim de birakti.

ben koyayim diyorum. kimse bana isteyen istedigini giyer demesin. bu yasadigim gördügüm yüzlerce seyden biri.

Ahahahahahaha. Inanma seni yiyecek

3.bp.blogspot.com

sosyal ilişki içerisine girmediğim sürece beni ilgilendirmez. aksi durumda iki yüzlü olduğu bildiğim birine nasıl davranıyorsam öyle davranırım.

Akp müslümanlığı+gelenek görenek+falanca ne der düşüncesi. Bu ülkedeki müslümanların önemli kısmının İslam'la alakası yok. Kimlik müslümanları. Namusluyu oynamayan fahişeler bende daha çok saygı uyandırıyor.

kesinlikle kimseyi ilgilendiren bir şey değil valla.

türban takmak demek günahsız olmak değildir.

Ayni senin gibi bakiyorum olaya.
Kalkip da bunlar nasil musluman tarzi yorum yapmak cok aptalca bir sey. Hic kimse %100 musluman olmak zorunda degil, musluman olmak zorunda da degil. "Beni oruc yiyorum diye kinadilar, o yuzden isteyen istedigini yapar diyemem" tarzi bir bakis acisi da uzerine yorum bile yapilamayacak cinsten.

Bana da hic denk gelmez boyle seyler nedense. Hicbir ramazanda oruc tutmam, heryerde de catir catir yer icerim, Istanbul@da da cesitli anadolu illerinde de insanlarin icinde ramazanda catir catir yedim ictim, bu zamana kadar tek bir kisi sesini cikartmadi bana. Isteyen inanir, isteyen inanmaz. Insanlar bazi seyleri abartiyor. Neymis, oruc tutmuyor diye adami tekme tokat dovmusler. Koca tr'de kac kisi oruc tutmadigi icin dayak yedi allahaskina? Bunlar bu ulkede olabicek seyler, kasinin ustunde gozu var diye dayak yiyen insan sayisi daha fazladir.

Turbanli kadin hayatini striptiz yaparak da kazansa kalkip tek kelime yorum yapmam. Cikip da ben cok muslumanim falan demeye kalkarsa anca o zaman konusurum. Bu tarz elestirileri yapanlar bir de ateyiz olunca daha da komik oluyor. Asil atayizin karismamasi lazim.

müslümanım. oruç tutarım, cumaları kaçırmamaya özen gösteririm (iş saati sıkıntı olsa da), dini yükümlülükleri elimden geldiği kadar yerine getirmeye özen gösteririm.

alkolü gün aşırı kullanıyorum. bunun dışında yasak olan şeyleri de yaptığım sabittir. kimseye bir zararım yok. yapttığım şey, şeyler tanrıyla benim aramda.

hayır akp'li ya da sağcı değilim. solcu hiç değilim.

Belli ki kızın türban takması kendi tercihi değil.Aile zoruyla türban takıyor diye düşünürüm.

simgesi olan adamların yaptıkları da aynı şekilde tepki görüyor.
geçen yaz bir taziyeye gittim, ilk gecesiydi, okuma yapıldı. camiden erkek bir hoca çağırmışlar hoca gözlerini kadınlardan alamadı. evde bakımlı kadınlar vardı, günlük yaşamları öyle. yazın en sıcak günleri, olabildiğince kapalı giyinmişler işte. hepimiz başlarımıza örtü aldık, salon salamanje bir yerdeyiz. hanımlar bir tarafta erkekler diğer tarafta. adamı dinleyemedim sinirlerim bozuldu, böyle fıldır göz görmedim arkadaş.

içki içenler, parklarda çimlerde öpüşüp koklaşanlar olduğu gibi başı örtülü kalça oynatarak yürüyenler de çokça var. dikkat çekiyor haliyle. başı örtülü olmayıp kalça kıvırarak yürüyenden farklı şekilde dikkat çekiyor bu kızlar. islam dini kapanmayı o zamanın hayat kadınlarından müslüman olanları ayırmak için getirilen bir uygulama. hayat kadını ise enstrumanı vücudu olan dolayısıyla enstrumanının niteliğini açıkça ortaya koyacak davranışlarda olan bir meslek erbabı. salına salına doloşacak, kırıtacak, bol makyaj yapacak yani vitrine ben buyum tabelası asacak. doğru yanlış demiyorum, algılarımız bu şekilde oluştu diyorum.
e şimdi al o imajı, "ben buna karşıyım, benim yolum bunlarla zinhar kesişmez" diyen birinde gör. insan gerçekten hayretle izliyor. ben bunlara karşıyım diyor ama onu yapıyor, saçmalığın dik alası.

bu olayların altında bastırılmışlık, cahillik, çıkar, iki yüzlülük var. onun için kızıyoruz. çünkü doğru değil, sağlıklı değil.
yoksa bana sorarsan isteyen istediğini içsin, istediği gibi gezsin başkasının alanına girmemek koşuluyla tabii.

genelde turbanli genc kizlarimiz secerek ya da isteyerek kapanmiyor, en azindan benim lisedeki arkadaslarim oyleydi.
aile baskisi, yetistme tarzi yuzunden turban default geliyor, e istemese de karsi cikamiyor ki kolay mi?

o yuzden birakin istediklerini yapsinlar, genc onlar, haklari.
isteyen herkes "gunah" isleyebilir sonucta :)
gelip de iki yuzluluk yapmadiklari surece (inancsizlara baski uygulanmasi vs) ben umursamiyorum.

Kiz gunahkardir bunu bu kadar abartmanin manası yok.sonuçta türbanlı dediginiz kişide insan nefsi var günah islemesi dinden çıkarmaz.
inancsizlikla günahkar olmak farkli şeyler.

Türban çok göze batan dini bir simge. O yüzden yadırganıyor görülünce. Ben bazı güruhlar gibi mağara adamı değilim. Gidip "örrroaaargh burası türkiye burada içki içemezsin" diyen yaratıklar ile aynı safta olmamak lazım. Aynı şekilde insanların hayatındaki her şeye kendi inançları doğrultusunda karışıp engel koyup, "kimsenin yaşam tarzına karışmadık" diyenlerle de aynı safta olmamak lazım. Eğer düşüncenizden şüphe ediyorsanız bu iki grup sizi tekrar medeniyete dönmeniz için

Yalnız türban takıp makyaj yapan ya da dar pantolon, etek falan giyene yönelik bakış açısı ile karıştırmamak lazım. Çünkü türbanda asıl konu tanrı huzurunda kapanmak kadar erkeklerin uçkuruna sahip çıkamayan hayvanlar olduğu önkabulünü barındırıyor olması. O yüzden erkeğe insan olmayı öğretmek yerine "daha kolay" yol olan kadının daha az dikkat çekmek için kapanması seçilmiş. Hal böyle olunca dikkat çekici hareketler, giyim ve makyaj türbanın doğasına ve mantığına ters oluyor.

Mantığa ters olan bu hareketi devam ettirme sebepleri; mantığını anlamamak, türbanın siyasi simge olması, şekilcilik vb. sebeplerden biri oluyor. Haliyle de insanlar buna takılıyor. Yoksa namaz ve alkol birbiri mantık olarak değil, dini olarak çeliştiğinden bu kadar dikkat çekmiyor.

Ben de galata koprusundeki balikcilarda goruyorum sik sik.

Varos olduklarini dusunuyorum.

2 kedim ve 1 köpeğim var ve diyebilirim ki kedilerim benim diyen insandan daha temizler ve mis gibi kokuyorlar, hayvanın ağzı bile çok güzel kokuyor gidip gidip öpüyorum dudağından :f Ve kediler, köpeğime kıyasla resmen hiç tüy dökmüyor ancak tüy tutan kıyafet giyersem "aa bunlar da tüy döküyormuş" diyorum.

Özetle, kediler kokmaz ve temizlerdir, nispeten az tüy dökerler. Ama köpek evet resmen kokuyor, beni de kokutuyor ona bir şey diyemeyeceğim.

çocukluğumda, yengemlerin evine sık sık giderdik. beyle kocaman villaları vardı. üç katlıydı. bahçesi mahçesi o biçim. 3-4 tane kedileri vardı ve ev kokuyordu. ağır veya çirkin bir koku değildi ama farklıydı, net bir şekilde kedi kokuyordu. "hayvan olan ev pistir" demek doğru değil. hayvan temiz olduktan, sağa sola affedersin sıçmadıktan sonra niye kötü koksun? ama o ev hangar gibi olmasına ve yengem de gayet titiz/temiz birisi olmasına rağmen kedi kokuyordu bildiğin.

ikinci olarak, bir sene boyunca, üçüncü ev arkadaşı olarak üç kedili bir evde kaldım. o evde de kedilerin takıldığı, arkadaşın odası kokuyordu. dediğim gibi bu çiş, kaka, pislik türü bir koku değildi ama odaya girdiğinde ortamın daha farklı olduğunu fark ediyordun yani.

üstelik ben kendim sağa sola işeyip sıçan biriyim, buna rağmen ben o kokuyu duyabiliyorsam kedi kokutuyordur.

doğrudur, kedili ev kokar.

bakimi yapilmayan, kumu temizlenmeyen kedili ev kokar.
kisirlastirilmamis erkek kediler de kokutuyo evi.
onun disinda kokmaz.

ne aglamasi kizim sacmalama yahu.
millete laf ettirmesene sen de :D

Herkes kokar deyince acaba ben mi alıştım da almıyorum dedim de bundan 1 sene öncesine kadar kedim yoktu ve arkadaşımın kedisi vardı bir tane tekir, resmen o ev dünyanın en temiz eviydi, koku falan yoktu.

Herhangi bir sağlık problemi yoksa kedi kokmaz, çok eminim. chaotic good +1

gittiğim kedili evler gayet dağınıktılar hep. kedi dağıtır etrafı onun dağınıklığı kadar sahiplerinin de dağınıklıkları var. her tarafa tüy bırakır evet doğru. ayrıca kedinin kumunu değiştirmezsen, kedinin maması konusuna dikkat etmezsen kokar tabii. gaz çıkarması, ağzının kokması vs. de var.

yalnız bunlar neden moralini bozsun ki? bunları bilerek al kediyi. o dağıttıkça arkasından toplayacaksan, kumuna yemine dikkat edeceksen, rulosu vs. ile de tüyleri toplayacaksan moralin bozulmasın.

chaotic + 1

kedinin kumunu temizlemezler, su kabını her gün yıkamazlar kediyi de habire tek odaya kapatıp odayı havalandırmazlar, evde temizlikten eser yoktur ama sonra da kedili ev kokar diye ağlarlar genelde.

benim kedi teras katında full balkonda geziniyor, kapılar hep açık. açamıyorsan sineklike taktırabilirsin.

evin kokması bakan kişinin pisliğinden kaynaklanıyor diyebiliriz.

beğendiğiniz yavru benden güzel kokuyor. ha dersen "kaka" diye, evet, herhangi birimizin kakası yasemin veya leylak kokmadığına göre onlara da anlayış göstermek gerekir.

sevgilin en akıllısını seçmiş bu arada, tebrik ediyorum.

Kedi kokmaz ama kedi boku ve kumu fena kokar. Kedi dışkısını bıraktığı an alman gerek kumundan. Diğer türlü oluşacak kokuları az çok tahmin edersin. Kediler minik sevimli hayvanlar ama bir malzeme bırakıyorlar aklın çıkacak :)

Kedisi ishal olup kumu hariç her yere bok bulaştıran bakıcısı bildirdi.

ek olarak 'cahillik' faktörünü de eklemek istiyorum.

'hayvan giren eve melek girmez' , 'hayvan dokunursa abdest tutmaz' , birde üçüncüsü olacaktı günaha girmekle ilgili de onu tam hatırlayamadım. bu ve buna benzer şeylerde o algıyı yaratıyor.

iyi bir kum kabı, iyi kum, kakaları her gün atıp, kumu havalandırmak önemli. güzel de bir oda spreyi
he bir de bazı mamaların kokusu ağır, ona da dikkat edilebilir. onun dışında kedinin kendisi kokmaz eve de koku bırakmaz. geğirmeye de koptum yani ajhdskaj

tüy meselesi de kedinin cinsine göre değişiyor tabii ama aşırı sıkıntılı bir durum değil bence.

evimizde farklı dönemlerde hasta kediler baktığımız oldu. hiç koku problemi yaşamadık. her gün havalandırıp kumunu temizliyorduk.

nasıl pis insanın evi pisse kedili pis insanın evi de pis oluyor. benim evimde kedi yok ama kedisi olan arkadaşlarım var evleri çiçek, temizlik malzemesi, oda parfümü kokuyor.(kediden öncede öyleydi)
çok tüy doktüğü doğru onuniçin sık sık kediyi tarıyorlar, yapışkanlı temizlik şeyleriyle tuylu eşyaları sürekli temizliyorlar. etrafta kedi tüyü olmuyor.

kedi kumu demişler evet o çok önemli temizlemezsen pis kokar.

kedim var ve evet kokuyor. kullanmadığımız bir banyoyu kullanıyor ve iyi ki orası var yoksa çekilmez olurmuş. feci de tüy döküyor, taradığım halde koyu renkli her şeyin üzerinde tüyleri var.

eşimin ailesinin 2 kedisi var, 2si de erkek. onlar bizimkinden daha kötü kokuyor. kedilerin tuvaletlerini koydukları yere yakınlaşmak bile istemiorum ama sanırım onlar o kokuyu almıyorlar çünkü hiç rahatsız olmuyorlar. ayıp olmaması için belli etmemeye çalışarak nefesimi tutup geçiyorum oradan.

edit: kendileri pistir diyenler gelmiş yine. evimiz sık sık düzenli temizleniyor ve kedinin bakımını ihmal etmiyorum. yine de ko-ku-yor. o tüy temizleme bantlarını kullanıyorum yine her yer tüy. her şeyi ısırıyorlar ve tırmıklıyorlar ayrıca, kitaplarımın kenarları, halıların köşeleri hep kedimizden izlerle dolu. kedi alıcaksan bunu düşünerek al.

kokuyor. tuvaletini hemen temizleriz buna rağmen kokusu yerleşti özellike çok zaman geçirdiği odaya

hayvanların da bizim ten kokumuz gibi kokuları kendilerine has ama bu ev kokutacak kadar değil. cevapları okudum, titiz ev sahiplerinin kokan hayvanlarından bahsedilmiş. titiz insanların hayvanları daha çok kokuyor, özellikle köpekleri. çünkü hayvanı sürekli şampuanla yıkayıp, pudralayıp (kuru şampuan), parfümlüyorlar. hayvanın derisini mahvediyorlar. evime geçici bir sürü kedi gelip gidiyor. parazit ilacı verilen ve düzenli beslenen kedinin kakası ve ağzı pis kokmuyor. iç paraziti olan bir kedinin tırnak kadar kakası büyük bir odayı kokutma gücüne sahip. kapalı tuvalet ve topaklanan kum kullandığınızda sağlıklı kedinin kötü kokusu olmaz.

kazağınızda, koltuğunuzda elbet tüy bulacaksınız. bizim saçımız gibi düşünün, onlardaki tüy miktarıyla kıyaslayın. tüy toplayıcı yapışkanlı rulolarla bunu da özersiniz. evde kucakta mırlayan, ayak altında dolaşan bir kediden vazgeçmeyi gerektirecek şeyler değil bunlar.

neden evde hayvan beslemem? sırf şu tüyleri uçuyor yiyeceğin, içeceğinin içine giriyor ya o yeterli. geçen arkadaşlarda oturuyoruz evde 2 kedi var, şarabın içinden tüy ayıklıyordum.

zaten söylemişler kokmuyor diye. benim kızım kokuyor ama miiisslerr gibi kokuyor zira nerde yeni yıkanmış çamaşır, çarşaf havlu vs varsa gider üstüne yatar, o yüzden hayvan mütemadiyen yumuşatıcı kokuyor, bizimki de böyle bir cins yani.

yalnız kedinin kokmaması için 2 etken var, yukarda da belirtmişler, parazit ve mama. kaliteli mama kullanırsanız, kedinizin pisliği de kokmaz. he ne kadar kokmaz tabi her gün kumunu temizleyeceksiniz, o zaman kokmaz. topaklanan kumlardan alırsınız, kedi onun üzerine yaptığı zaman, yaptığı yer kalıp gibi kalır, kürekle atarsınız biter gider. mama değişimi yaparsanız da bir dönem felaket koku olabiliyor ama yine alıp attığınızda sıkıntı olmaz. kötü mamalar kullanan arkadaşlarım var, kedilerine el süremiyorum elimden o koku geçmiyor diye. yani kaliteli mama önemli.

tüy konusunda haklılar yalnız. bizimki o kadar iyi besleniyor, ilgileniliyor, taranıyor ediliyor ama her yerimiz tüy. beyaz bir de, siyah kıyafetlerimiz felaket. tabi bunda yeni yıkanır yıkanmaz gidip bizimkinin üstüne yatmasının da etkisi var. hele de mevsim geçişlerinde tüy değişimi de olduğundan o zamanlar ekstra bir döküyor. he napıyoruz, çamaşır kurutma makinesi aldık, o filtresinde bütün tüyleri topluyor. elektrik süpürgemiz turbo başlıklı, ucunda gırgır gibi bişey var döne döne evdeki tüyleri de topluyoruz. bir de kadife eldivenimiz var o eldivenle de koltuktur sandalyedir onları topluyoruz. öyle "tüy içinde" yaşamıyoruz, ama hayatımızda bir miktar tüy var yani. en kötü koli bandını elinize terstan sararsınız, cırt cırt temizleyiverirsiniz tüy olan yerleri, çok zor değil.

perdelerin anasını ağlattı yalnız bizim kız tırnaklaya tırnaklaya, onu belirteyim. koltuklarda da çeşitli denemeleri var. feda olsun kuzumm benim, onun ömrü benden hızlı geçiyor diye üzülüyorum.

kedi uğur getirir derlerdi de çok sallamazdım. benim kedimin eve gelişiyle hayatım değişti gerçekten, inanılmaz birşey. ya da bütün stresimi mi aldı ondan ben pozitif olunc mı birşeyler değişti bilemiyorum. hele de yavru kedi, allahım, keşke benimki de arada yavruluğa dönse.

hiç üzülmeyin ayrıca, gelmek istemeyen de gelmesin evinize.

Kedi pislik demek ne demek yahu, bunu kedi cahili biri söyler ancak. Kedi zımpara gibi diliyle kendini devamlı olarak temizliyor; fabrika ayarları öyle yani, sen öğretmiyorsun. :) Benim evim kokmuyor. Kum kabı kapalı, her gün de temizliyorum. Maması suyu da hep taze.

Tüy oluyor sadece, o olmasın diye de her gün taramak gerekiyor. Ha yine de oluyor bazen. Evi süpürme sıklığını arttırınca o sorun da çözülüyor. Kedi bakılması en zahmetsiz hayvan. Günün çoğunda uyuyor. Kakasını, çişini kuma yapıyor bir sağlık problemi yoksa. Duygusal ihtiyaçları bakımından sorumluluğu yüksek, o da olsun zaten, oyuncak değil ki; arkadaş, çocuk, bazen de battaniye. :)

Küçük çocuğun bezine, lazımlığa kaka yapınca temizlemezsen o da kokar mesela; o zaman çocuklu ev kokar da diyebiliriz. :) Olur mu böyle saçmalık.

hayvanı kendi yediğin yemeklerle besler ve kum temizliğine de dikkat etmezsen doğrudur, çok pis kokar. ancak güzel bir kuru mamayla besler, koku tutma özelliği yüksek kaliteli bir kum kullanırsan büyük ölçüde koku işinin üstesinden gelirsin. ha buna rağmen yine de kediye has bir koku vardır ve o eve siner, buna bir çözüm yok. sen rahatlıkla alışırsın o kokuya ama dışarıdan gelenleri ilk etapta rahatsız edebilir.

Cilde temasla etki eden zehirler var.

Neler mesela?

ısırgan otu gibi düşün. deri ile temasta etki ediyor. tabii ısırgan değil ölümcül bir versiyonunu düşün. kayabalığı ya da denizanası gibi hayvansal da olabilir, bitkisel de.

annemin yıllar önce suratına sürdüğü özel sivilce ilacı birden kalp çarpıntısı yapmıştı taşıkardi olduğu için.
düşün artık cilde sürülen ufacık krem bile vücuda deriden nüfuz edince nasıl etkili oluyor.

ediyorum ama içlerinden bazıları biribiryle aynı renkte

sondan 2. ve 3. aynı görüyorum diğerleri farklı görünüyor.

böyle bakinca fark var da dudakta fark eder miyim bilmem.

ediyorum.

Evet. En güzeli de soldan 7.

kaptan maydanoz +1

SOldan ilk 3 tanesi birbirine cok yakin olsada farkediyorum.

fark etim

4-5 e kırmızı (aynı değil ve sağdaki daha koyu gibi), sonuncuya mor derim geri kalan hepsi pembe tonları. aralarında fark var ama ton olarak tabii.

evet. hepsinin de tonu baya farklı

Evet, hepsi de farklı. Kalibrasyonu yapılmış iyi bir ekranda görme bozukluğu olmayan herkes fark edebilir.

Aynı olan yok hepsi farklı.

evet. soldan 7 çok güzelmiş ya.

Kesinlikle.

Tırnak dediğin nedir ki? Ölü hücre. Ama gel gör ki, insanoğlu bunu bile çekici gösterebilmiş. Hatta o derece ki, bakımlı tırnaklar bir insanın el güzelliğini bile etkiliyor. Soruna cevap, +1 floydian: kesinlikle!

uzun tırnakları çekici ve seksi bulan bir tane erkek görmedim şu zamana kadar kendi etrafımda. bir erkek olarak benim midemi kaldırıyor uzun tırnak.

bir yere kadar evet, bir yerden sonra sevimsizleşiyor benim için. az bir uzunluksa bahsettiğin, evet cevabım.

ben beğeniyorum adabında bi uzunluksa eğer onun haricinde ben hiç uzatamadım 24/f

iğrenç bence.

bahsettiğim şu uzunlukta falan. bugün bir kızın, tırnağı kırıldığı ve kısa kullanmak zorunda kalacağı için aşırı üzüldüğüne tanık oldum da. aralarında böyle tırnaksız seksapelim azalıyor falan dediler.
www.ruyatabirleri.net.tr

ben sevmem uzun tırnak, hatta insanların ellerini kollarını da sevmem nedensiz bi şekilde bakınca iğreniyorum.

Evet ama bokunu çıkartmamak lazım. Çıkartınca kökleri kalınlaşıyor kalkıyor süper iğrenç bir şey oluyor.

kadınların, kadınlara attıkları bir kazık daha :)

daha iğrenç gösterir :/

çok pis ya :( öğ. oje ne kadar pis olduğunu da gizliyo. ne çok kısa ne uzun, ojesiz ama düzgün tırnaklar en güzeli.

Uzun tirnak 90larda kalmadi mi?

O degil de bakimli elleri olan kadinlara hep ozenmisimdir :) ojeleri duzgun surulu, eti meti kalkmamis falan. Kac kere gaza gelip yapayim dedim max 2 hafta dayanabildim. Sanirim tirnaktan daha onemli seyler var hayatimda :)

fallshairandbeauty.co.uk

Benim uzun tırnaktan anladığım buydu yalnız. Anlaşıyor muyuz?

hayır. hoşlanmam.

Pornocu gibi oluyorlar.

tırnaklarını her daim dibinden kısacık kesip tertemiz gezen bir kızı asla arzulayamıyorum.

o gonderdigin fotodaki igrenc tek kelime ile.
tirnaklarin cok az uzun olmasi ve ellerin bakimli olmasi eli duzgun gosteriyor.

cdncms.zaman.com.tr

şu tırnağın çekici hiçbir yanı yok. uzunu daha iyi.

www.resimvar.com

şu tırnağın da çekici hiçbir yanı yok. daha kısası daha iyi.

www.diyetliyasam.com

şu iyi mesela.

bonus: img84.imageshack.us

tam tersi, uzun tırnak bence itici bişey

Tırnağın boyu değil de bakımlı olması, evet. Eller narin değilse hiçbirinin faydası yok tabi.

Tümüyle tiksinti verici.

Evet
@nawar +1

Link vermeye üşeniyordum, nawar açıklamış.

Nawar +1

yüksek lisanstan atılma kalktığı için askeriye 3 yıl 3 ay süre veriyor.. 3 yıl 3 ay süre sonunda yüksek lisansı bitiremezseniz askere gidersiniz.

yarıda bırakma diye bir şey olmuyor bu durumda yani, 3 yıl 3 ay boyunca sürüyor bu. tabi arada atılma gelirse bilmem veya kaydınızı silerseniz askere gidersiniz.

tezinizi verip bitirdiğinizde de isterseniz 5 yıl boyunca kaçmış olun, 1 yıl tecil hakkınız var..

yüksek lisansa başladığın anda tecilin bitiyor. öğrenci durumuna girdiğin için 3 yıl tecil ediliyor. yüksek lisans bittiğinde ya da okulu bıraktığında tecilin bozuluyor. okulu bırakırsan askerlik yolu gözüküyor. okulu bitirirsen de 1 sene tecil hakkın oluyor yüksek lisans sonrası

Basvuru tarihinin bitmesine az kaldi ise her gun cok sira olur. Biz kpss basvurusu icin gitmistik saat 13 gibi, 4 saat beklemistik. O yuzden siz yarin sabahtan gidin, cunku yarin oglen daha fazla sira beklersiniz muhtemelen, ondan sonraki sabah daha da cok, ondan sonraki sabahin ogleni daha da cok.

Ozet: Gorece az olur.

yarın son gün. tabii ki çok sıra olur.

gittim ve 1 dk. bile beklemedim. hatta kimliğimi unutmuşum ona rağmen yaptırabildim ahah. saat 11 gibiydi.

Biftek soslu degilse. Domates soslu bisiler?

gerek yok bence. eğer bu kadar şey yapmasaydın patates püresi derdim ama daha ne? :)

Daha ne, yanında beni yapmamışsın sadece. Ama sos da fena olmaz hani.

yok yok böyle çok iyi, ben de gelirken fırından ekmek alayım madem.

yiyene bağlı, illa doyacam deniliyorsa spaghetti

patatesli bir şeyler de olabilir. ama çeşit sayısı yeterli. yani brokoliyi veya kabağı çıkarıp yerine patates falan düşünülebilir. hem brokoli hem kabak iki çeşit sebze haşlaması yerine sütlü tereyağlı püre olur, patates salatası olur. ya da en sevdiğim, küp küp doğrayıp az yağda kimyon ve kırmızı biberle sote olur.

ardına cevizli kaymaklı kabak tatlısı olsa da yesek (iyi bir balkabağının kendi şekeri yeterli olur)

Haşlanmış küçük patatesler güzel oluyor.

yok ama patates püresi süper giderdi yanına. :(

yapmışsın yeterince. kabak yerine patates haşlayabilirsin.

kırmızı et ürünleri yanında süt ürünleri pek tavsiye edilmez. besin kalitesini ve emilimi etkilediği için. ratatouille gördüm birkaç defa. olabilir aslında haşlanmış sebze yerine. o saydığın sebzeler de haşlamak yerine buharda falan daha iyi olur sanki.

iskender ve yanındaki yoğurt ile sarma beyti ve ortasındaki yoğurda itirazım olmadığı gibi yoğurdu da severim. ben bilgimi vereyim gideyim diye dedim :)

Giymiyorum. BU konuda herhangi bir tavsiye duymadim veya dinlemedim, atleti anlamsiz buldugum icin giymiyorum.

Sanirim 15-16 yil oldu atleti birakali. Kisin sadece kazak vb triko seyler giyerken kasindirmasin diye icine tshirt giyiyorum. Onun haricinde yok.

atlet yerine fanila giyerim, koltuk altı kapalı olacak yani.

kışın falan arada giderim siyah atlet. yazın giymem hiç.

Giyiyorum ben, ama mecburiyetten. Yazın köpek gibi terliyorum, gömleği, tshirtü falan sırılsıklam giymem gerekiyor ki çalışan bir insan için mümkün değil o şekilde dolaşmak. Kışın giymiyorum ben, genelde t-shirt ve kazak kombosu yapıyorum. Şu epilasyonu falan yaptırayım atletlerin hepsini yakacam muhtemelen.

en son on dört - on beş yaşında falan giymiştim beyaz atlet.

Kışın giyiyorum siyah ve Slim atlet

Atletsiz ciplak hissediyorum kendimi.

siyah +1

Gymiyorum

İşe giderken giyiyorum yazın hep, terliyorum çünkü. Normal dışarı çıkarken giymiyorum pek. Beyaz da siyah da giyiyorum ama beyazları niye toz bezi yapayım ki... Ne var yani beyaz atletin bi kötülüğünü görmedim.

Giyiyorum. Kolsuz atletin beyaz gömlek altinda gozukmesinden rahatsizim ama konforundan vazgecilmiyor.

senelerdir yaz-kis giymiyorum, kis dahi olsa boguyor beni atlet.

olum atletsiz kazak vs. yünlü şeyleri nasıl giyiyorsunuz koltuk altınız pişik olmuyor mu?

sadece kışın, fanila türü olanlarından giyerim ben. giymeden de çıkmam dışarı. sokarım pantolonun içine soğuk da almam içeri. oh rahat.

ben giyiyorum. kisin atlet giymeyince usuyorum. ayrica terin direkt gomlege gecmesini engelliyor. ama kolsuz degil sundan giyiyorum.

3.bp.blogspot.com

fanila diye geciyor

yazın giymiyorum, kışın siyah atlet.

yaz-kış giyiyorum. beyaz şeylerin altına giymiyorum gerçi o kadar da değil. özel aracım olsa veya okulum yakında olsa giymem ama.

Gömlek altına gri tişört giyiyorum atlet yerine.

yazın giymiyorum. kışın kolsuz atlet giyiyorum. gerekirse içlik bile giyerim. sikerler sağlığım daha önemli. özentiliğe gerek yok

kendimi bildim bileli giymem fakat 28 yaşına geldim, ilk defa geçen kış çok üşüdüm ve 4 tane atlet aldım, sonra da giydim işte üşümem geçti. spor yaparım sağlıklı beslenirim ama insan yaşlanınca üşüyomuş hakkaten :) atleti de rahat edemediğim için giymiyorum, içerde rahatsız ediyo hareket kabiliyetini kısıtlıyo, katlanıyo toplanıyo falan öyle şeyler oluyo diye giymiyorum, yazın hala giymiyorum ama kış gelince göreceğiz bakalım.

10 yıldır giymiyorum.

çocukluk bittiği anda bıraktım atleti, fanilayı falan.

kışın giymeye başlayacağım 15 yıl sonra.

yaz kış giyerim

giymiyorum

giyerim. kışın atlet giymezsem üşürüm. yazın da teri emiyor tişörtlerimizi sulu göstermiyor. hem yazın atleti değiştiriveriyorsun. tişörtleri değiştirmek zorunda kalmıyorum. her gün bir tişört değiştirsem kıyafete yetişemem...

ilkokulu bitirdiğimden beri o beyaz askılı atleti giymiyorum. gömlek, kazak vb. şeylerin içine t-shirt giyiyorum.