nektar'ların tuşları gayet iyiydi dore müzikte denemiştim bi, aslında en güzeli İstanbuldaysan gidip Tünelde bulabildiklerini kurcalaman.

Mesela Zuhal Müzik de Alesis satıyordu, onun bazı klavyelerinin tuşları piyano gibi bazıları yumuşaktı sanki.

Alesis V serisi kesinlikle kötü değil tuşe ama keçeye basar gibi azcık.
(alesis q serisi leş gibidir mesela)

Keystation 61es fiyatına göre o kadar iyi bi tuşesi var ki hala vazgeçemedim
masamın altında hala durur.

Nektar şöyle 1 akor basmıştım meraktan bişey söyleyemem tuşesi nasıldır.

Keystation Pro Hammer Action tuşesi var synthaction değil bambaşka bişey o.
Hammer action'a göre değerlendirecek olursam fena değil ama piyanist tatmin etmez.

selam, içinde syntisizer sesleri olanlar zaten syhnthzizer/workstation oluyor ve fiyatları 15bin den başlıyor. zamanında bir çok synthsizer ve workstation kullanmama rağmen şu an alıp da kullanayım demiyorum zira sahneye çıkmadıktan sonra bilgisayar desteği ile herşey mümkün ve bu aletlerin de kat kat üstünde şeyler yapabiliyorsun.

sahne için mainstage vb gibi programlar da var.

tuşlar sert olsun piyano tuşesi olsun diyorsan 88 tuşlu alman lazım, onların da hepsi değil, istediğin hammer action ise 88 tuşlu bazı modellerde olur ancak.

keystation pro 88(2009 da ikinci el aldım) kullanmıştım geçmişte. prokeys 88(sene 2003 2004 sıfır almıştım) de kullanmıştım. ikisinin de klavyesi güzeldi hammer action.

ben hiç bir zaman klavye üzerindeki knobları, potansları kullanmadım, hepsini bilgisayardan kullanıyorum. klavye üzerinden bana lazım olan tuşlar, oktav, rec, start, stop,loop bu kadar. bunların dışında modulation pitchbend vs dışında hiç bir şeye muhtemelen senin de ihtiyacın olmayacak.

88 tuşluların bi dez avantajı boyut ve ağırlık. cidden 30 kilolara varan ağırlıklar söz konusu olabiliyor, her masaya her yere koyamıyorsun, midi klavye olması dolayısıyla da bilgisayara da rahat ulaşabilir olman lazım.

benim güzel korg bir midi klavyem var ama 88 tuşa da ihtiyacım oldu geçen, şunu aldım.

urun.n11.com

klavyesi yarı ağır, korg / roland / yamaha gibi ömürlük klavyelere sahip değil ne yazık ki ama 3 sene rahat götürür beni diye düşünüyorum. istediğim fonksiyon tuşlarından fazlası da var. 6 kilo ve ince yapısı sebebiyle bilgisayarla aramı açmıyor, zira macbook pro kullanıyorum 15. inch ekran da bile ufak gelirken bilgisayardan uzaklaşmak hiç işime gelmiyor.

ha nektar, behringer, akai gibi markalarla boy ölçüşür kalite konusunda. tabi diğer boylarının klavyeleri nasıldır bilmiyorum ama fiyat konusunda bundan uygunu yok.

keystation pro çok eski bir alet, sıfırını bulamazsın, temizini de bulamazsın, cme ler de piyasadan kayboldu sahibinden de bulamadım.

piyano tuşe dedikleri hammer action olur ondan sonra yarı ağır tuşlar vardır, ondan sonra normal klavye tuşları vardır, alesis 61 tuş yarı ağır tuşeli alet yapmış, güzele benziyor.

alesis stüdyo ekipmanları yapan oldukça eski bir firmadır ama hiç bir ürününü kullanmadım, m-audiodan daha kaliteli olduğu kesin tabi.

behringer, m-audio, nektar, akai, icon bu markalar orta ve alt kalite üreten firmalardır alesis kalite konusunda çok daha iyi bu markalardan.

İphone 11

Birkaç bin lira ile daha iyi makine alamazsın şu kurda. Ama 11 de 7000 tl şu an.

iphone 11. Eğer sosyal medya için fotoğraf video vs çekiyorsa makinadan çok daha kullanışlı olur.

birkaç bin liraysa olmaz, ama 7000 lira verip iphone veya kamera alıcam dersen oradaki kamera seçeneği şu olabilir:
www.fujifilmshop.com

fakat telefonda editliyor vs. dediğin için, hani z kuşağı falan, iyi kameralı telefon daha mı iyi olur bilemedim. Fotoğraf makinelerini aktarması işlemesi zor bulabilir (laptop, pc vb. bir şey varsa işleyebilir, diğer türlü sanırım bunda da wifi var makineden telefona da aktarır ama yine çok kolay olmuyor)

fotoğraf için tabi ki bir tane giriş dslr.
iphone 11 de gerçekten muazzam fotoğraflar çekiyor ancak asıl işlevi fotoğraf olan bir makinenin yerini tutamaz.

canon xxxD (700D - 800D vs..) serisinden biri olabilir.
lens olarak ilk etapta üzerindeki 18-55mm yeterli olur ancak bir tane de 50mm lens bulursanız tadından yenmez. 50mm lensi ikinci el de alabilirsiniz.

bence de iphone derim. bir yerden sonra o cihazlar kenara atılıyor, ama telefon hep yanında. artı olarak eski bir telefonda o reels'i hazırlamak falan büyük dert.

dslr'de abidik gubidik filtreleri efektleri bulamayacağı için telefon al ona kardeşim. tespitim o dur ki senin ufaklıkta fotoğrafçı kanı değil fenomen kanı akıyor.

xt200 çok tutulan bi makina oldu alan herkes de çok memnun. sebebini çözemesem de öyle işte

@killerbee, ben x-t4 kullanıyorum xt200'ü görmedim ama bunu tavsiye etme sebebim (ve çok tutmasının sebebi) şu: Fuji ötv vb. konuları düşünüp neredeyse Amerika fiyatından ucuz fiyatlama yapıyor. Kit lensleri bile gayet kaliteli. Aynasız olarak bulabileceğin en düzgün ve ucuz makineleri yapıyor. Sensörü ve renk simülasyonları fazlasıyla başarılı, video konusunda yine benzer fiyattaki Canon Sony vb. makineleri fena dövüyor.(onların bu fiyatta aynasızı yok yani zaten, dslr'ları da çok daha eski sensörlü, 1080p video kaydeden makineler)

telefona alışmış bir insan kamerayı bir süre sonra yanında taşımayı bırakabilir. Spesifik olarak böyle bir ilgiden bahsettiyse sony veya fuji aynasız modelleri olabilir. Aksi halde iphone daha mantıklı bir seçim olur.

push 2 alma amacına göre değişir. ben almayı planlıyorum bunun 2 sebebi var

birincisi geleceklte abletona geçmek istemem ve push2'nin ableton veriyor olması
ikincisi de kanal yapılandırma, mix mastering, kayıt kolaylığı gibi işleri.

sıfır abletona ihtiyacın yoksa ikinci el bak. ben bi kaç tane gördüm sahibindende ama çok yıpratılmıştı.

program yanında kullanılan render motorunun da önemi var.

3d studiomax benchmark diye arattığımda bir sürü değişik render motoru çıktı.

hangi motoru kullanacaksanız onunla yapılmış sistem ve ekran kartı testlerini inceleyin. en temiz ve güvenilir sonuca böyle ulaşırsınız.

3060 ve üstü ekran kartlarına baksın.
kasa alıcak ise amd'nin işlemcilerine ve ekran kartlarına bakabilir.
3060 dışındaki ekran kartlarını mutlaka 3060 vs 5500 diye araştırsın
gpu.userbenchmark.com
gibi

ram'de min 16gb. ssd 512 olsun. renderları hdd'de depolar.

hardisk harici olsa da olur.

3060'lık laptoplar 14-15 arası bence iş görür bazen 12'e düşüyor ama şans.

pcnin özelliklerini yazarsan iyi olur öteki türlü zor.

Half life 2 ve ek paketleri, F.e.a.r olabilir. Zamanının en yüksek puan alan oyunları.

kesinlikle deus ex.
oynadığım en derin hikayeye sahip oyun diyebilirim.

Crysis

ne kadar çöp bilmiyorum ama 2010 öncesi oyunu oynayabilirsen:
(bkz: bioshock)
(bkz: bioshock 2)
(bkz: bioshock infinite)

hikayesine atmosferine bayıldığım harika bir oyundur.

mafia
max payne
serious sam
hitman

Bazılarında mümkün değil. Az evvel öyle bi arkadaşın yüzüne kapattım telefonu. Tatlı dille söyledim, hakaret ettim, küfrettim.. hiç işe yaramadı bugüne kadar. Çok konuşana tahammül ederim yine ama araya girmeme dahi müsade etmeyince tansiyonum düşüyor, nefesim kesiliyor.

benim koşarak uzakmışlığım var.

arkadaşın annesi , sever sayarım ama makinalı tüfek gibi.

hüsnü şenlendirici niye iyi klarnetçi? çünkü nefes çevirme tekniğini geliştirdi, klarnete üflerken aynı anda burnundan nefes alabiliyor ve sonsuz bir üfleme yapabiliyor hah işte aynı bizim necla teyze.

can çıkar huy çıkmaz bu yüzden koşarak uzaklaşmak güzel.

bu bir huy degil kisilik ozelligi. nasil sessiz fazla konusmayan birini kalici olarak konuskan biri yapmak mumkun degilse tersi de gecerli. duruma ozel olarak cenesini tutmaya ikna edebilirsin, o gunluk. ama onun disinda yine ozune donecektir dogal olarak.

vazgeçirilemez. bu, onun karakterinin bir parçası. çevremizde bulunacak insanları bize uygun olup olmamalarına göre seçiyoruz, biri size uygun değilse onu kendi isteğinize göre yontmak yerine onunla iletişim halinde olmamayı tercih edebilirsiniz.

can çıkar, huy çıkmaz. rahatsızsanız görüşmeyi azaltın.

silence.mpg

Kimseyi yontmaya falan çalışmıyorum. Çok tatlı ve beni çok seven bir kız ama susmuyor.

tamam iste kalici olarak vazgeciremezsin onu diyoruz.

İnsanları değiştiremezsin bu mümkün değil. Yalancıyı dürüst biri yapamazsın. Dürüst birine yalan söyletemezsin. Az konuşan birini geveze yapamazsın, gevezeyi de susturamazsın. Öyle kabul edeceksin.

eski bir sevgilim öyleydi. şu an kendisini hatırlamak bile istemiyorum gerçekten. hiç çekilmiyor. seni işinden gücünden eder, uzatır da uzatır, kafa şişirir. hiç olmuyor yani. nereden buluyorlar anlamıyorum da bu kadar anlatacak şeyi, aklım hayalim almıyor. kafa ütülemek sadece bu.

Ya birlikte geçireceğiniz zamanı çok kısıtlayacaksınız ya da eeeh yeter be diyip bırakacaksınız...

pilotlardan isteyebiliyorlar.

iyi denizcilik firmaları da ister. hatta sadece kendi anlaşmalı olduğu özel hastanelere checkupa gönderirler.

Bugün şöyle bir habere denk geldim:

t24.com.tr

işine göre isteyebilirsin,
örneğin masa başı bir iş için istersen amacı aşar ve kvkk ya yapılan şikayette 100 bin tl den başlayan cezaya maruz kalırsın.

masa başı bir iş için neden amacı aşıyor onu anlayamadım. plazada esrarkeş, uyuşturucu bağımlısı birilerinin olması risk değil mi? bu plazada amacı aşar olayının hukuki bir dayanağı mı var yoksa sizin yorumunuz mu?

burada riplenme olayı da önemli ve kullanılmış olan codec. teoride 192 ama yine de deneyebiliyorsanız, bir deneme gerçekleştirin.

Her zaman değil . Bir CDden doğrudan mesela 320kbps değerde kayıt yapıldı ise ya da flac gibi bir formattan 320 kbps olarak mp3 e dönüştürüldü ise kalitelidir denebilir.
Ama bazen İstanbul'un bir çok yerinde görülen, meşhur x usta çiğ köftesi gibi 128 kbps sıradan bir dosya da, 320 kbps olarak yeniden kayıt yapılabiliyor ki bunun ise bir manası yok.

Bir de mp3 kaydı için en meşhuru lame codec var muadili ise bladedir.
(Başka yeni codecler çıktı mı bilmiyorum)
Burada kullanıcıların genel kabul gösterdiği lame dir.
Zaten bilgisayara kurulan MP3 converter uygulamalarının klasöründe lame.dll dosyası genelde hazır bulunur.

192'yi kullan teorik olarak da, o aradaki 32 kb'lik farkı kim duyacak, asıl soru bu olmalı.

ama pardon, sözlükteki cengaverler 1 kb'lik farkı bile daha play'e basmadan anlayabiliyordu.

192 kullan derim dostum. kafan daha rahat olur.

burada dert edebileceğin en son şey kbps olayı.

tesisat, tonlama, akustik kbpsye sıra bile gelmez.

genel kanı paralı yolda ceza gelmiyor şeklinde. geçmiş tecrübeler de o yönde. bir nevi teşvik herhalde. "paralı yol radarsız yol"

ceza yiyen bir sürü insan duymuştum daha önce.

otobana giriş ve çıkış saatine bakarak, gidilen mesafe ile ortalama hız hesaplaması yapılıp ceza kesiliyor diye bişeyler duymuştum ama böyle bişey var mı yok mu bilmiyorum.

Her haftasonu kullanıyorum. İstanbul'dan Karacabey çıkışına kadar radar yok. Kesin bilgi.

ortalama hızdan ceza yolluyorlar ama genelde 5-6 ay sonra falan geliyor.

polis olmaz, giriş çıkışa göre ortalamaya bakıp kesiyolar. kesin bilgi :)

Başlarda kontrol yoktu. Artık var. İzmir'den İstanbul yönüne doğru giderken ceza yedim. Osman Gazi köprüsüne yakın durdurdular. Ayrıca dönüş sırasında da Osman Gazi'den geçtikten sonraki ilk tünelin önünde bekleyen radar aracı vardı.

Amerika'ya karsi gecmiste yapilan ayiplarin bedeli odeniyor su anda. Amerika ve ittifak askerlerini cektikten sonra Taliban gelene kadar arada tampon olacagiz. O arada Amerika ile isbirligi yapanlar Talibandan kacmak icin zaman bulacaklar.

Taşeronluk yapıyoruz yani anladım. Benim aklıma halkbank ve s400 ün acısını çıkarıyorlar gibi geldi

Biden Reis'in telefonlarina bile cikmiyordu. Afganistan yuzunden isi dusunce mecburen Nato toplantisinda gorusup bu isi rica etmek zorunda kaldi.

Avrupa da aman gocmenler TRde kalsin diye Reise cok dokunmuyor. Adam sansli kisaca yoksa bunlardan biri bile saglam bastirsa devrilir giderdi.

www.youtube.com 29:30dan sonrasına bakın

kenarlarına yapışkanlı sünger gibi bir şey yapıştırılarak kapının boşluksuz kalması sağlanabilir belki.

Kapının kilit karşılığını yeniden ayarlayarak boşluksuz kapanmasını sağlamak lazım.

Eski bir kapıysa contasızdır, yapışkanlı conta alıp kasaya dönüp, kapının ayarını bu contaya göre tekrar yapmak lazım.

Çünkü yeteri boşluk yoksa kapı kapanmakta zorluk çeker conta montajından sonra. Basit iş aslında, kilit karşılığı tarafından bir foto koy cinsine bakalım.

@John Bloor, evdeki tüm kapılar yeni. 5 yıl bile olmadı. Uygun bir zamanda atacağım fotoğraf. Teşekkür ederim. Kapı ayarından anlamam büyük ihtimalle.

5 yıllık kapıysa kesin contalı/fitilli kasadır. Kilit karşılığını ayarlicaz 3 tane vidası var. Baya basit iş, evde şarjlı vidalama var mı?

Fotoğraflar

www.hizliresim.com

www.hizliresim.com

@John Bloor, şarjlı yok, tornavida var. Conta, fitil falan hiç bilmiyorum. Fotoğraflardaki gibi.

1milyoncularda çift taraflı bant gibi ama esnek körüklü kapı fitilleri satılıyor kapı kapandığı zaman boşluk yapmasın tam otursun diye onlardan alırsan olur

aynı şekilde kapı süngerleri de var yapı market, nalbur veya 1milyoncularda onlardan alsan da olur.

John bloorun yontemi fis cikti sanki. Gorselden sonra yorumunu merak ettim. Olur mu gercekten? Sagda solda karsiligini ayarlayacak alan yok. Hem de yeterince uzaklastirmqzsan vidaların girdigi delik genisleyecek ve daha buyuk sorun olacak. Ama genede ayni mantikla biseyler yapilabilir.

Kasada conta var zaten, diğer yapıştırmalı önerilere gerek yok. Belli ki kapı ayarsız, karşılığın vidaları sökülüp biraz daha contalara yaklaştırmak gerekli, bu sayede kapı kasaya/contaya daha iyi baskı yapacak ve sıkı kapanacak, sallanmayacak.

Üst dile yuva açmamak da ayrı yavşaklık, bazı ustalar yapıyor bunu.

Bu arada karşılığı da ters takmış zaten.

@John Bloor, ters takmış dediğiniz şey kilit yuvası çıkıntısının ters tarafa gelmiş olması mı? Söküp diğer tarafa çevirince contaya mı yaklaştırmak lazım? Öyle yaparsam @Kirmizibavul'un dediği gibi yeterince uzaklaştırmak gerekecek. Yeterli olur mu? Başka bir yöntem bulunamaz mı? Ben üst dil yuvasını sormuştum yapılırken ama o kadar yer dilin takılması için yeterli dedi. O konuda sorun olmuyor çok.

@sevilen progressive türkücü, onda sorun olmuyor çok.

Aynen öyle, ters çevirip doğru takılacak. Ve de biraz fitile doğru geri gitmeli ki kapı sıkı kapansın.

Dil yuvasını açmamak olmaz, şu an demirin et kalınlığı ile dil tutuluyor ama zamanla o demir aşınıp yuvarlanacak, dili tutamayıp bırakacak. Bir maket bıçağı ile bile yavaşça yuva açılır ileride lazım olunca.

Yalnız şarjlı ya da elektrikli vidalama olmadan elle pek olacak iş değil.

abi çok spesifik bi soru geçmişte plotter tecrübem olmuştu ama roland ve başka bir makina daha vardı. yani aynı şehirdeki iki şubede.

kıyaslama imkanı bulamadım. bunu en iyi tabelacılar bilir çünkü tek makinayla saatlerce kesim yapıyolar.

hangisinin servisi sarf malzemesi iyidi, ucuzdurr, hangisi hangi programı kullanıyor

bir de biz mesela kışın soğuk ortamda yazın da klima çalıştırarak kesim yapıyorduk folyo yumuşaamsın kolay kesilsin diye.

Bakanı bilmem ama bütün Batı ülkeleri Biontech oldu.

Bakanı bilmem, aşıların koruyuculuğundan da anlamam ama Sinovac karşıtlığının temel sebebinin Çin karşıtlığı olduğunu bilirim. Doğu-Batı bloğu olayı.

@epitaf cin karsitligi irkci veya ideolokik bir karsitlik degil. regulasyonlarin gevsek, yolsuzlugun yaygin, devlet baskisinin halk ve bilim adamlarina karsi kuvvetli oldugu bir ulkenin asisina guvenmemek dogal. turk'um, turk karsiti degilim ama ayni sebeplerden turk asisina da guvenmem ornegin.

koca dunyada kullanan 3-5 ulke oldugundan bu isi gerekli transparanlikla yapacak ulkeler bu asiyi yeterince inceleyemediler. o yuzden cin'in (devletin) resmi sozune guvenmek zorunda kaliniyor. bu da herkese uymuyor. kuru bir "cin karsitligi" degil yani mesele.

Kesin Biontech tedariginde sorun cikmistir, Sinovac ellerinde kalmsitir. Cunku Biontech tum verilerini halka acarken Sinovacin aksine tum verilerini gizli tutmasi ve sonrasi boyle bi aciklamanin yapilmasi kadar sacma bisi duymadim :)

Iki doz sinova. Oldum. Ucuncu doz olursa yine sinovac olurum. Diger asida yan etki yasamak istemiyorum. Bakanin dedigi dogru olmasa bile illa ki koruyordur bu bile yeterli. Sonucta grip asisi tetanoz asisi vs oldugumuzda su kadar koruyucuymus diye hic kendimize sorduk mu? Hayir

Literature Fahrettin sabiti kavramını ekleyen kişinin sözlerini her zaman kuşkuyla değerlendirmek gerek. O yüzden tavsiyem sadece bakanin sözlerine göre hareket etmemen şeklinde olur.

bir youtube kanalında (muhalif haber kanallarından birisi hatırlayamadım)

sinovac firması üçüncü doz aşı olacaklara biontech öneriyor çünkü sinovac geleneksel aşı, biontech mrna falan diye bişey denmişti.

ingilizce aranırsa bir sonuca ulaşılır sanırım.

3 doz sinovac olanların çoğu yaşlı, emekli vs Zaten evden çıkmıyor bu grup. Babanem 3. aşısını olmadan önce de hastalanmadı. Çünkü hastalanma ihtimali olan hiç bir şeyi zaten yapmıyor.

Yapanlar da zaten hali hazırda müthiş sağlıklı olmadığı için çok dikkatli yapıyor.

Orta yaşlıların baya kısmı ve gençler ise (çoğu biontech olmak durumunda kaldı o dönem sinovac bittiği için ve bionteche erişim daha kolay olduğu için) fıldır fıldır dışarıda, işe gidiyor, tatile gidiyor vs. Karşılaştıkları viral yük çok daha fazla. Bu nedenle bi kısmının pozitif olması doğal bence

3 doz sinovac olanlar ile 3 doz bintech olanlar aynı viral yüke maruz kaldığı durumda bence biontech ezip geçiyordur. çünkü 2 doz snovac ile 2 doz biontech arasında görmezden gelinmeyecek kadar antikor farkı oluşuyordu biontech lehine.. Bu ibrenin 3. dozda tersine dönmesi çok mantıklı gelmiyor bana.

Microsoft office gayet güzel çalışıyor macos altında.
Tabi işiniz için elzem oğlu elzem yazılımların evvela native macos sonra native m1 versiyonları var mı kontrol edin. Kimi yazılımların mac sürümü olmayabiliyor. (Bazı yazılımların win sürümü olmadığı gibi)

256 evet biraz az ben de 16 ram 512 ssd yapmaya çalışırdım onu bütçe olanak veriyorsa. Ama 256 ile idare edilmez diye bişey yok bin liraya inanılmaz hızlı usb 3 type c harici ssd'ler var azcık götünden başından bişey sarkmasını göze alırsanız (ki zaten m1 macbook air demek dongle life demek hali hazırda) depolama çözülebiliniyor.

Not: Depolama bi şekilde harici çözülüyor da ram çözülemiyor uzun ömürlülük adına 16 almayı bi gözden geçirin derim. (Normal şartlar altında mac'ler 10 sene kadar üzüntüsüz hizmet verir)

8 gb ram, 512 gb disk air aldım ama keşke 16 alsaymışım diyorum bazen. hani yavaşladığı, kastığı falan yok gerçi ama activity monitor'de memory pressure'ı görünce şüphe ettim.

dendiği gibi, bağlantı aparatıyla depolama çözülüyor ama ram için çare yok.

gündelik kullanım için çok güçlü bir bilgisayar hani ofis, surf, ufak tefek işlemler, müzik dinleme vb gibi.

13 inç ekran bana çok ufak geldi, airlere baktım onlar da 13 inç. eğer uzun saatler çalışacaksan sıkıntı yaratabilir.

ayrıca böyle bir bilgisayar alacaksan rami kesinlikle 16gb olmalı çünkü taş gibi sağlam macler. olası sorunlarda da firma ürünün arkasında duruyor. 5 6 7 sene sonrasını düşünerek 16 diyorum. benim mac'im 16gb ramli 6. yılını doldrudu ve sorunsuz. maclerden daha sağlam hiç bir makina görmedim ben henüz. m1lerde ramler ssd hepsi lehimli anakart üstüne.

mac ve windows arasında dosya boyutu konusunda şunu farkettim. windowsta 24 gb olan oyun mac de 8 gb olabiliyor. 3 kata varan boyut farkı oluyor.

mac programlarının boyutları da oldukça ufaktır. 40 gb sistem kullansa sana 200 gb temiz kalır, ofis programları da çok yer tutan şeyler değil zaten.

m1 işlemcili macbook pro ile air'in en önemli farklarından biri macbookpro da fan sistemi olması air de olmaması.

macler ısındığı zaman işlemci hızını düşürüyor. bu konu ile ilgili bir sürü inceleme videosu bulabilirsin.

ben bu tür şeylerin canlılarda olduğu gibi natural selection'a maruz kaldığını düşünürüm hep.

demek ki insanlar aldı denedi bir şekilde memnun kalmadılar veya sorunlar yaşadılar ki zaman içinde piyasadan kalktı.

hoverboard u incelemedim ama motorlu kaykay(elektrik motorlu) acayip şahane bi alet, amerikada ünlü bi youtuber kullanıyordu onda görmüştüm.

bahsettiğim youtuber bu ve sanırım kaykayını da kendisi yaptıydı.

www.youtube.com

bu düz yolun oyuncağı, bizim ülkede gitmez. kaymak gibi asfaltın betonun olması lazım, yoksa düşüyorsun üstünden.

Valla toneri rahat doluyor vs. diye geçen gün brother hl 1211w aldık tavsiye edebilirim. En rahat dolum vs. brotherda bildiğim kadarıyla

dakikada kaç sayfa bastığı, bir toner ile kaç sayfa çıktı alabildiği ve toner fiyatına bak mutlaka.

ona göre epson gibi markaların yakın fiyattaki ürünleri ile karşılaştır.

Cihaz iş yapar. Ömürlük kullanırsınız. Muadil tonerler 88-89 lira baktim fiyatına. 1 kutu tonerle 3000 bin civarı sayfa çıktı alırsınız.


Tek sıkıntı şu acaba bu cihazda chipsiz muadil toner kullanılabiliyor mu? Bazılarında, bazı modellerde chipsiz tonere izin vermiyor cihazlar(yani HP)

Eger sorunun cevabı evetse yani çalıştırıyorsa alıp geçin düşünmeyin. Sorunsuz kullanırsınız.

Brother'dan şaşma

Bundan ben de aldım. Gelen orijinal tonerdeki çipi muadil tonere takıp kullanmaya devam edebiliyorsun. Üstünde gelen tonerle 320 civarı sayfa çıkardı. Muadil toner halen basmaya devam ediyor ama onun seviyesini göremiyorum, bitince belli olur.

Haricinde ise wifi bağlantısı, boyutu vs iyi. Bunu almazsan brotherın hl1211w de güzel. Onu da uzun süre kullandım.

HP 1102w kullanıyorum bunun biraz eski modeli, 59 liraya muadil toner alıp 1400 civarı sayfa basıyorum. muadil toneri alışveriş sitelerinden aldım memnun kalmadım (Silik basan, çizgili basan vs.) bunun yerine avansas gibi daha kurumsal kırtasiye firmalarından alıyorum.

Çekirdekle uğraşınca üzüm yemekten hiçbir şey anlamıyorum, zaten ufacık bir şey. O yüzden hiç affetmem yerim. Yine de çekirdeği küçük olan veya çekirdeksiz olan üzümleri tercih ederim.

ben hiç sevmem ya. kekre geliyor bi süre sonra. antioksidan diyolar gerçi. o yüzden çekirdeksiz sultani alırım hep.

uzum cekirdegi zararli oldugunu duymadim, tersine yararli derler.

üzüm çekirdeğinin antioksidan kaynağı olduğunu bilirim eskiden beri ama bilimsel bir temele dayandğını sanmıyorum.

kulaktan kulağa yayılan bir bilgi gibi bişey benim duymam yani.

yiyorum. tadını beğenmediğim için de faydalı olduğunu bahane ediyorum.

Eskiden çekirdeklerini ayıklayıp yerdim ama artık hiç uğraşmadan yiyorum çekirdekleriyle.

Karpuzu bile yiyorum. Ayrıca üzüm çekirdeğinde antioksidan maddeler var, millet tozunu alıp yiyor.

Asla yemem, en ufak çekirdeğini bile ayırırım. O yüzden çekirdekli üzüm pek yemiyorum. Çok canım isterse işte..

Karpuz demişler, onun o küçük cansız beyaz çekirdekleri oluyor ya onları dahi ayırırım. Hatta karpuzu kesip, masaya ben koyacaksın bütün dilimleri çekirdekten arındırırım.

Keyifli keyifli meyve yiyeceksem, ağzıma gelecek yabancı maddelerle uğraşamam.

@feel +4

Kesinlikle yiyin. Bir yakınım, onkolog tavsiyesiyle gıda takviyesi olarak siyah üzüm çekirdeklerinden elde edilen resveratrol (www.beslenmedestegi.com) kullandı, hatta özellikle çekirdekli kuru siyah üzüm tüketilmesi önerildi.

menemen usülü yapabilirsin böylece buzluğa atmana gerek kalmaz, kavanozda dışarda durur.

Ben de sizin gibi yapıyorum. İlk defa geçen sene rondoda çektikten sonra kaynattım, kıvamı daha güzel oldu.

rondada iyice püre gibi yapma biraz büyük kalsın,

azcık kaynatabilirsin ama domatesin türüne tadına dikkat et, bazı domatesler çok ekşi olabiliyor pişirince.

uzun sanayi tipi domates yerine tarla domatesi öneririm.

eğer tadını seviyorsan kapya biber de ekleyebilirsin. tadını pek hoş bulmamaama rağmen turuncu, beyaz, kırmızı renkleri olduğu için çok güzel görünüyor.

www.e-fidancim.com

sağdakiler kapya biber, normal bibere nazaran çok etli bir yapısı var.

Valla ilk yüze girip mezun olduktan sonra zorlanan da var benim birebir tanıdığım. O biraz bölümü ne kadar sevdiği ve üniversitede ne kadar ders kastığıyla ilgili. Yoksa okuması çok zor bir bölüm değil, kolay bile denebilir hatta.

Piyasada iyi durumda olmak için sürekli kendini geliştirmek ve işi sevmek gerekiyor evet. Ama her bilgisayar mühendisliği mezunu kod yazmıyor. Analizi var, testi var, kod yazması gerekmeyen alanlar da var yani. Onlar o kadar demanding değil. O işleri de yapabilir sonuçta.

@plutongezegendegilmi, kesinlikle haklısınız, bahçeşehir mezunu arkadaşım vardı çok ta çalışkandı ama ben kod yazmayı sevmiyorum diyordu iş analisti olmuştu.

yine de kafam karışık.

Abi ben moruk oldugum icin siralama algim biraz bozuk ama 250binde sayisalci o bolumu nasil bitirecek?
O bolumun hakki 50binler falan maksimum.

Bu bolum her okulda zor. En dandik vakifa da gitsin yine ayni dersler var. Ilk 2 senesi matematikle geciyor neredeyse.

eğer yazılımcı olacaksan diye diyorum, maliyeden tut , üni okumayanlara kadar başarılı ve iyi kazanan bir çok yazılımcı arkadaşım var.

okulun bu konuy ile alakalı ek bir puan kazandıracağını düşünmüyorum bilgisayar mühendisliği okuyarak.

yazılımcılıkta direkt olarak yaptığın işe ve vereceğin referansa bakıyolar gerisi tırı vırı. bu da kendini ne kadar geliştirebildiğine ve popüler ama henüz tam bilinmeyen yeni yazılım dillerini bilmene bağlı. ha bir de türkiye'den bahsediyoruz bilgisayar mühendisliğinde sana neyi ne kadar öğretebilir?

okuyacaksan daha kolay iş bulabileceğin daha garanti bir bölüm varsa onu okumanı öneririm.(hangi bölüm nasıl iş bulur nasıl olur o konuda hiç bir fikrim yok.)

arkadaş adına sormuşsun ama ben sen sormuşsun gibi yanıtladım, daha kahvemi içmedim idare et.

Her bilgisayar mühendisi / yazılımcı orijinal işler yapmıyor. Edebiyat mezunu olup düz kod yazan çalıştığı firmanın işini görüp iyi para kazanan da var. Bankacılık, savunma gibi dikkat gerektiren sektörlerde ciddi kafa patlatan da var. Hani maksat para kazanmaksa yolunu bulursa ODTÜ mezunu da Sütçü İmam mezunu da para kazanabilir.
Ama 2 sene araştırma görevlisi olarak lab. dersi vermiş bir bilgisayar mühendisi olarak 100binin aşağısına mühendis olmayı cidden tavsiye etmiyorum. Kenarlar birer birim artınca alan ne olacak diye formül yazacağız çocuklar paralelkenarın alanını hesaplayamıyordu. İçten içe cinnet geçiriyordum derslerde.. Matematik bilmeyen bu yönde düşünemeyen adamın mühendislik okuması zulüm. Boşuna derslerde zorlanıp meslekten soğuyorlar.
Siz o genç arkadaşımıza tekrar hazırlanmasını tavsiye edin. Bir yıl daha hazırlanıp lise matematiğini halledip öyle tercih yapsın. Lise matematiğini bilmeyen insan bölümde çok zorlanır boşuna 4 sene zulum çeker okuldan soğur.
Bölûmü de kesinlikle İngilizce okusun. Kaynaklar İngilizce olduğu için Türkçe okumak bana mantıklı gelmiyor şahsi fikrim.

Bilgisayar mühendisliği okusun. Benim çevremde çok fazla başarı sıralaması düşük okullardan mezun olup bilgisayar mühendisi var, iyi yerlere geldiler. Bilgisayar mühendisliği okuldan çok öğrencinin kendisini geliştirmesi ile alakalı. Çoğu bilgisayar mühendisi öğrenciyken çalışmaya başlıyor. globalaihub var, bu oluşumdakilerin mezun oldukları okullar bu yazdıklarımı destekliyor. Ek olarak 2 senelik bilgisayar programcılığı okuyup, kendisini geliştirenler bile inanılmaz iyi yerlerde işe giriyorlar, şaşırıyoruz. Bilgisayar mühendisliği, kişinin kendi çalışma azmiyle iyi yerlere gelebileceği bir alan.

Özel üniversitelerdeki endüstri mühendisliği ve işletme eğitimleri çok yetersiz. Devlet okullarındaki öğrenciler özellerdeki öğrencileri yer diyebileceğim bir durum var. Ben nerdeyse hiç endüstri mühendisliğini özelde okuyup iyi bir iş bulan görmedim. bu iki bölüm için aşırı fazla hırslı, girişimci olmak gerekiyor. piyasa kurtlar sofrası gibi.

okumasın ama bilgisayar mühendisliğinden faha kötü bir şey varsa işletme yazıp iibf çukuruna düşmektir. iyi bir üniversiteden mezun olmadıkça yeni mezun mühendisler asla iş bulamıyor lcw'de işe girmek zorunda kalıyorlar. ya da 1-2 senesini kpss'ye verecek ve merkezi atamadan mühendis atanacak bir kuruma. başka çaresi yok pek.

radyoloji, hemşirelik vs düşünsün. tm puanı içinse pdr düşünün.

asla ama asla iibf yazmayın.

bizim sektörde ODTÜ İTÜ Boğaziçi vb belli başlı üniversiteler dışında kimse umursamaz nereden mezun olduğunu. bu marka üniversiteler de ilk iş için önemli bir faktör, iş hayatına sadece 1-0 önde başlatır diyelim, sonrası hangi projede ne yaptığındır. ben meslek lisesi çıkışlıyım, dgs'ye hazırlanmadan girip Beykent unide bilg. muh okudum, bana toplamda 3 yıl kazandırmıştı bu hamle, sonra master da yaptım aynı üniversitede, bugün olsa yine aynı yolu izlerdim. 8 yıldır iyi yerlerde, iyi projelerde çalıştım, şu sıralar bir teklifi kabul ettim, bir ay sonra da yurtdışına taşınıyorum, hele yurtdışında kimse umursamaz hangi üniversite...

zaten bu soruyu sorma amacım buydu.

bundan 20 yıl önce işletmeyi zar zor kazanan sıralama yapanlar şimdi mühendis olma derdinde, ben de dört bes sene sonra pek te bişey ogrenmeden bilgisayar mühendisi olacagına şimdiden gitsin işletme okusun muhasebeci olsun çıksın kafasındayım.

@divit kesinlikle haklısın bence de okumaması lazım.

açıkçası en kötü bir şekilde bilgisayar mühendisliğini bitirse bir sene mba yapsa işletme mezunu ile birebir olacak çünkü işletmede ne ögretiyorlar ki.

yata yata işletme bitirecegine belki biraz kasar da bilgisayarcı olur, ortalama bir işte çalışır en kötü erp'de danışman olur.

Bu yüzden bilgisayar yazmasını istiyorlar. Bu şekilde düşünenler de yanlış mı.

@rca işte sorun burada acaba okulu hakkıyla okuyabilecek mi?

nasıl 250bininci olduğu önemli. çok çalıştığı halde anca bu kadar puan alabilen biriyse sakın gidip okumasın. hiç çalışmayıp yan gelip yatan, bir konu, ders vs için masaya bi oturup 7-8 saatini veremeyen biriyse de gidip okumasın. çok kötü sıralama ile girip iyi mezun çıkan var ama liseden beri gözü açık uyanık fırlama tipler oluyor onlar. adam tak tak hedeflerine koşuyor falan.

@liberasi hakkıyla okumayacaksa ne olduğunun hiç bir önemi yok. mühendis kendinin öğretmeni olmak zorunda, üniversiteden alacağı bilgi ona sadece yol gösterecek, o yoldan kendisi yürümek zorunda. yata yata mezun olursa mezun olduğunda iş başı yapması çok zor, teknik becerilerini bitirme projesiyle göstermesi gerekir. benim karşıma yeni mezun geldiğinde baktığım şey ne projeler yaptığı oluyor, İTÜ veya amcaoğlu üniversitesi mezunu olması bakacağım son kriterlerden doğrusu, öte yandan IT alanında tanıdığım tüm inovatif insanlar, iyi mühendisler genellikle bir üniversiteden mezun değiller gibi bir gerçek de var. o tutku yoksa teknik olmayan alanlara yönelmesi belki de daha mantıklı olur.

Ben bilgisayar mühendisliği bölümüne 2k ile girdim. Şuan bankacılık sektöründeyim, kod yazmayı sevmiyorum ve dataya yöneldim. İş bulma sıkıntım olmuyor. Maddi sıkıntım olmuyor. İşimi sevmiyorum ama yapıyorum. Bankacılık sektöründe 2 şirket gördüm ikisinde de ilk 30k dan insanlar vardı. Yani bunu çok bile söylüyorum diywbilirim.

Özellikle sınavda çok kötü yapmadıysa
200k sıralama yapmış insanın algısı ile 20k sıralamadaki insanın algısı bir değil. Yarışamaz. Okulundaki herkes o derecelerde olacağı için ona göre eğitim göreceği için mezun olabilir çalışıp. Ama köklü şirketlere giremez. Yeni mezunken iş arama dönemi uzayabilir.

Hani ekşide bi geyik var ya yeni mezun mühendisin 3k 4k maaşı beğenmemesi diye, işte bu başlığa konu olur. Bu maaşları beğenmek durumunda kalır.

İşini çok severse, okulda ve sonrasında kendisine hem sosyal hem akademik anlamda güzel yatırımlar yaparsa iyi noktalara gelebilir. Ama onun için de network lazım.

Mülakat şansını yakalamak için ya tanıdık lazım ya da iyi bi üniden mezun olman lazım.

Yani ölmez açlıktan. Ama rahat bi hayat süremez. Çook uğraşırsa ve şansı yaver giderse 20k derece yapan ortalama bi bilgisayarcının elde ettiği şansları elde edebilir.

Dürüst olmak gerekirse para kazanma becerisi okuduğun okulla çok alakalı değil.
Yani hiç bilgisayar mühendisliği bile okumadan, "coding bootcamp" gibi 6 aylık kurslar bitirip, wordpress temaları yaparak milyon dolarlar kazanan insanlar da var:)

Bizzat tanıdığım bir arkadaşım uzaktan öğretim 2 yıllık bilgisayar programcılığı bitirdi. Kendi yazılım şirketini kurdu, oldukça da güzel kazanıyor.

Bence şunu tartışmak lazım: Türkiye'de bir bilgisayar mühendisi ne iş yapar? Türkiye'nin ciddi bir bilgisayar endüstrisi var mıdır? Genelde ülkemizdeki bilgisayar mühendisleri yazılım alanında çalışıyor. Ama ülkedeki yazılım endüstrisi de ne seviyede bir düşünmek lazım. Biz genel anlamda ciddi yazılım ithal ediyoruz. Çoğu sektörel yazılım yurtdışından ithal. Birkaç muhasebe uygulaması, erp, e-ticaret altyapıları vb. üreten şirket dışında ciddi bir yazılım şirketimiz yok. Oyun firmaları var tabii, ama o apayrı bir alan ve ilgi.

Haliyle yazılım alanında çalışan mühendislerimiz, genellikle bankaların, e-ticaret sitelerinin, büyük lojistik firmalarının vs internal sistemleriyle uğraşıyorlar. Bu da ne denli tatmin edici bir iştir?


Şimdi bir de şu var. Dünyada yazılım artık biraz mavi yaka işi olarak kabul görmeye başladı. Elbette bir boeing'in otomatik pilot yazılımı ciddi bir mühendislik altyapısı gerektiriyor. Buraya çok ciddi okullardan mezun insanların alınması normal.

Ama orta ölçek bir işletmeye e-ticaret sitesi ve uygulaması yapmak artık kendi kendini yetiştirmiş ortalama bir insanın da yapabildiği bir şey.

Yani kültür üniversitesinden mezun biri iyi bir mühendis olur mu bu tartışılır, ama iyi para kazanabilir mi konusu tamamen kişiye bağlı.

Eğer bu arkadaşımız yazılım konusuna ilgiliyse, çok iyi fırsatlar yakalayabilir.

Learntocodewith.me gibi yerlere bir baksın bakalım öyle karar versin:)

1. Herkes kömüre takılıyor ama orası bir tesis ve tesis yanarsa içinde yanacak çok şey var. En basit olarak ahşap olan her şey, plastik olan her şey yanacak.

2. Uçaklarla söndürmek mümkün ama çok yoğun bir çalışma gerekiyor.

3. Solunması zararlı gazlar açığa çıkacak. Bunlar direkt atmosfere karışacağı için hava kirliliği oluşacak. Yanardağ patlamaları sonrasında oluşan küller başka yerlere taşınıyor. Burada da benzer bir olay olabilir. Uydudan takip edilir.

kömür yanarsa saatlerce su tutsan da sönmez.

Alçı yeterli olur, kuruduktan sonra tekrar delersin.

bison montage kit ile doldurup yapabilirsin, hatta montage kit ile kornişi direkt yapıştırabilirsin.

Kibrit copu kurdan falan sikistirabilirsin eger 2-3 tanesi kurtariyorsa

kama yapmalisin alci pek ise yaramayabilir.
kalemden daha kalin tahta sikistir ya da delik kalinliginda 2 ya da 3 tane dubel sikistir ya da buyuk dubelin icine ufak dubel bas.
bir suru yontem var hepsi tutar.

Bende de aynı durum vardı ben deliğe biraz tamir macunu ile doldurdum, biraz da dübelin çevresini sardım sonra dübeli deliğe bastırdım, macunun kuruması için o pozisyonda tutarak bekledim, işe yaradı.

www.hepsiburada.com

Tahta cakmak en rahatı, turbo+1

kapatıp delmene gerek yok. zaten alçı dayanıksızdır, beton ile kapatsan ıslatman etmen uğraşman lazım yine normal betona kaynamayabilir.

bu tür durumlarda biz değile uygun ufak bir tahta parçasını çakıp, üstüne dübel olmadan vida atarız.

hatta tahta bulamazsak kurşun kalem çakarız. zaten korniş altında kalacağı için gözükmez

o delik muhtemelen demire denk gelmiş o yüzden büyümüştür.

ikinci seçenek ise, deliğe uygun dübel çakıp, dübelin içine tahta/kurşun kalem çakıp vidalamaktır.

tabi tahta derken beton gibi sağlam olan kayın ağacı gibi ağaçlardan bahsetmiyorum. çam falan olur

tinyurl.com

Bu ne ya, afrika kitasi tamamen yaniyor mu?

İtalya'dan bahsediliyor ama ukrayna'dan hic bahsedilmiyor, ukrayna kipkirmizi gozukuyor. Kucuk kucuk yanginlar mi ki acaba? Haritaya bakinca ulkemizdeki durum makul gibi gorunuyor, niye boyle gozukuyor? :)

bu nasa'nin uydudan aldigi verilerden gordugu yanginlar. bir yerde ates yaniyorsa bu uydulardaki ozel enstrumanlar goruyor ozetle. zoom yaparsan nokta atisi ates noktalarini gorursun. bir de default olarak son 24 saat toplu gosteriyordu sanirim. cok uzaktan bakinca kirmizi noktalar buyuk oldugu icin ful yaniyor gozukuyor. evet kucuk kucuk yanginlar. bizdeki yanginlar cok alisilageldik degil ama sartlara gore normal.

Nasa sitesindeki yangınlar doğru maalesef. Sibirya sürekli yanıyor ve rusya'nın yapabileceği bir şey yok. Sıcak fırtınalardan oluyormuş, insanları kurtariyorlar sadece.

Aynı şekilde Amazonlar da yanıyor:/ bu daha durdurulabilir ama Brezilyanın Tayyip'i sagolsun yanmaya devam ediyor.

nasanın online yangın haritası

firms.modaps.eosdis.nasa.gov

@alperz: Nasil ya? "Fire" yaziyor sayfa basliginda. Fabrikayi yangin olarak mi algiliyor?

@birseysorcaktim: siteyi bulamadim.

daw diye geçiyor, digital audio workstation

bu programların basit olanını görmedim, hepsi aynı mantıkla çalışıyor ama basit diyemem yani.

ayrıca midi kayıt mı yapacaksın, audio kayıt mı?

latency vb problem yaşamamak için asio 2.0 destekleyen ses kartı lazım.

bazı aletler, gitar bas processorlerinin / bazı dijital mixerlerin ses kartı özelliği de var. belki senin roland davulun da böyle bir özelliği vardır.

onun dışında bi kanala indirdiğin mp3 atıp, diğer kanala da senin davulu girersen kayıt yaparsın da audio kayısa dediğim gibi ses kartı lazım olabilir.

midi kaydedeceksen eğer, yine vst davul falan atayacaksan kanala yine asio 2.0lı kart lazım.

Reaper sonsuza kadar evaluate edebileceğiniz (yani beleş diyebileceğimiz) bir yazılımdır.

Bi track atayım midi kayıt yapayım ihtiyacınızı güzelce karşılar.

Presonus Studio One'un da bi kaç segment tier'leri var ve giriş seviyesi ücretsiz audio ve midi sınırsız kanal kullandırıyor ve midi edit yaptırıyor, audio export yaptırıyor işinizi görür.

Davulun sesini mi kaydetmek istiyorsunuz yoksa çaldığım midiye daw'dan bir davul atayım mı diyorsunuz bu arada tabi. En kötü ihtimal sizin davulu line in'den olabilecek en basit şekilde kaydedeceğimizi düşünelim. Windows'da ses kartı olmadığı için gecikme yaşayacaksınız parçaya eşlik ederken daw üzerinden değil direkt olarak davul üzerinden kendinizi monitör etmek isteyeceksiniz daha sonra kaydettiğiniz midi datayı tekrar davula çaldırarak onu kaydetmeniz gerekecek.

Davulun kendi ses modülünü midi sequancer ile kullanmak için de davulun menüsünden "local off" seçeneğini aktif etmeniz gerekecek bu arada her şey flam ile gelince delirmeyin.

Studio one büyük ölçüde keser ihtiyacınızı ama beleş sürümü 3. parti plugin desteklemiyor, davulu sample daw'dan atayım uğraşmadan diyecek olursanız satın almanız ya da terbiyesiz versiyonunu bulmanız gerekir.

Bi de latency'den delirip eninde sonunda bi harici ses kartı istemeniz çok olası zaten yoksa.

~Killerbee iyi bir noktaya değinmiş roland ses modülünde audio interface özelliği varsa tadından yenmez bakmak lazım.

~
Mesaj attım uzunca, fakat işin özü ihtiyacın var ama henüz bilmiyorsun :)

ses kartı lazımsa elimde güzel bir presonus var. ssl'e geçtiğim için artık kullanmıyorum ortalama 2 ay kadar kullandım kutusunda duruyor, senkoptan almıştım faturalı

www.hepsiburada.com

Killerbee, su an buna ihtiyaç duymaya çok uzağım sanırım.

Cevaplar için çok teşekkürler.

@hedep, davulun sesini kaydetmek istiyorum aslında.

aslında ihtiyacın var ama farkında değilsin :)

:)))
Fark etmeye uzağım diyeyim o zaman:)
Demek istediğini anladım, inanıyorum da ama eksikliği görmeden tamamlarsam ne olduğunu anlayamam bir türlü

bana kalırsa her ne olursa olsun daw dünyasına girin ve öğrenmeye başlayın.
benden midi klavye de almıştınız diye hatırlıyorum. yavaş yavaş tüm ekipmanları toparlarsınız.

davulla yaptığınız işlerden daha çok zevk alırsınız böylelikle.

burada killerbee, alperz, hedep, hem şişko hem deli, jeanluc, (bazen ben) gibi isimler bu konularda genel olarak yazan, cevaplayan insanlar. aklınızda olsun.

@la traviata, doğru almıştım.

Önce nasıl bir şeyler olduğunu öğreneyim peşine ihtiyacım olduğuna karar verirsem elbette girmek isterim ama mevcut durumda ilk olarak enstrümanı gelistirmem incelikli.

Çok teşekkürler

aaal

Valla bence hic mantikli degil.

Istanbulda ve yalnızsan bu bütçeyle mantıksız.
Zam artış oranın da mantıksız.
Maaş kesin 9-10 k olsun, biraz peşinat da varsa o zaman bakarsınız.

4.3 geri ödeme bence iyi. Ama tek başınaysanız ve başka geliriniz de yoksa çok çok zor.

maaş artmadan ev borcuna girerseniz 2-2,5k arası artış yapmazlar. düzgün zammı paraya ihtiyacı olmayana yapıyorlar. kim muhtaçsa en az zammı alır. ben olsam böyle bir riske girmezdim. maaş kesin olarak 9 olacaksa o zaman düşünülebilir.

6.5'dan 9'a artis olmaz, ona bel baglama.

Ev temel bir ihtiyac. Hayatin her alanini etkiliyor. Ihtiyac duyuyorsan almalisin.

Ben Turkiye'de olmadigim icin belki yabanciyim mevzuya ama 6500 geliri olan birine bankanin 4300 lira odemesi olacak kadar kredi vermemesi lazim.

Artış kesin arkadaşlar buna göre yorum yaparsanız sevinirim.

Al abicim al, durduk yere ev sahibi olmuş olacaksın. yatırım için alıyor olsaydın alma derdim.
Yalnız krediler çok yüksek. krediyi öyle bir çek ki, faizler düştüğünde tekrar yapılandırabilesin.

@hot potato aylık gelirin %70'i taksitli kredi çekebiliyorsunuz.


cevaba gelelim:
başka borcun yoksa, minimum 2-3 sene de çok bir tatil vs. yapmam. harcamlarımı daha düzenli yaparım dersen mantıklı. 2-3 sene dişini sıkman gerekecektir ama.


gerçi bu enflasyonla 1 sene bile olabilir :)


direkt cevabımı vereyim: mantıksız değil.

şeftalinin 19 , salatalığın 10 lira olduğu bir ülkede yaşıyoruz.

ekonominin marmara denizi gibi dalgalı, işinin pamuk ipliğine bağlıolduğu bir ülkede.

bu şartlarda herşey risktir, işsiz kalabilirsin veya maaşın kuş kadar kalabilir.

icralık olup ödediğin miktarı bile kaybedebilrisin.

bu soruyu 2 3 sene önce sorsan, al , iki sene sıkıntı çekersin sonra kredi enflasyon vb sayesinde daha da kolay ödenecek hale gelir derdim.

ytd.

2 sene once bi arkadas benzer oranlarda krediyle ev alinca millet beynini utuledi, "bu maasla 4000 nasi odiycen, oldun bittin sen" diye.

Simdi ayni ekip kendi ev kiralari 4000 oldu diye agliyor. Ev alan arkadas da gulerek izliyor.

abi bence de mantıklı da kimse vadesini sormamış. ne kadar süre ödeyeceksin?

10 yıl

tüm kötü senaryoları düşünmek gerek, işsiz kalsanız iş bulamazsanız (olmaz demeyin, burası türkiye) taksitleri iş bulana kadar ödeyebilecek birikiminiz var mı? öyle bir birikim olmadan ben olsam girmezdim riske.

milletin gazına gelme. aynısını arkadaş yaptı sonra arkadaşların kirası 4000 olunca hepsine güldü tarzı ev fetişiti insanları dinleme. bi de o arkadaşa sormak lazım 10 yıl kredi öderken neler çekti. kesin alma demiyorum; ama herkesin durumu farklı. oturup planlamanı yaparsın. ordan kısarsın falan filan derken belki oluru vardır. yaparsın. am şu haliyle çok büyük ihtiyacı yoksa akıllı bir insan bu riske girmez.

maaş 6500 ise size 2200 lira kalacak. kira ödemeyeceksiniz. o yüzden alın.

Maaşın yarısını krediye veriyorum 7 aydır. Yetişemedim, ihtiyaç kredisi de çektim. Yine de yetişemiyorum. Annem destek çıkıyor, ona güvendim. Ama yine de zor. Harcamaları kısma olayı yalan oluyor, her şeyin fiyatı uçmuş durumda.
Olumsuz yazdım, ama yine olsa yine alırım. İnsanın kendi evi gibisi yok. Birkaç yıla kira ile denk olacak kredi tutarı.

2200 lira ile 1 ay boyunca geçinmek çok zor olur. olmayacak iş değil ama yaşamak bu değil dedirtir size.

Bence gir.

Ben benzer rakamlarda girmedim hata ettim. Seneye o para kusa doner.

Hiç mantıklı değil. Bir gün evlenirsin, eşin de katkıda bulunur, zorlanmadan alırsınız. Tek başına 10 yıl boyunca maaşının yarısından fazlasını krediye vermen hayat kaliteni düşürür. Madem her ay 4300 ödeyebileceğine inanıyorsun, birkaç ay 4300'e dokunmamayı dene.

Hele ki maaş yükselecekse hayda hayda al tabi ki, şimdi alamadığın her gün biraz daha uzaklaşıyorsun. Eğer bir anda voleyi falan vurmayacaksan, maaşa talim ediyorsan ya da ufak ufak birikimle ilerliyorsan ev almadığın her gün zarar. Sık dişini al evini, gerekirse üç ay soğan ekmek ye ama emin ol her gün şükredeceksin.

Ev alıp da lanet olsun bu evi aldığım güne diyecek olanı sanmıyorum, en kötü sıkıntı olursa satarsın. Yarının ne olacağını hiç kimse bilemez, sürekli sonunu düşünen de kahraman olamaz. Hesap kitap yapılır, ödenebilecek miktar bulununca o ev alınır.

Ayrıca o kadar parayla, şu kadar parayla geçinilemez lafını çok duyuyorum ama valla para akıyor olsaydı 5 binle de 10 binle de geçinilemez ama gerektiğinde asgari ücretle de gayet geçinilebiliyor mecbur. Ayağını yorganına göre uzat tabiri bunun için söylenmiş. Bir de ağustos böceği ile karınca hikayesi var. Ayrıca atalarımız ev alana Allah yardım eder demişler, inançlı olup olmamak önemli değil, bu dünyanın kuralı böyle; çalışan, gayret eden kazanır.

Edit: İş durumunda risk konusuna değinmemişim. Yani sallantıda bir iş varsa ona göre değerlendirme yapılır. Ama sizin sorunuzda öyle bir riskten bahsedilmediği için cevabı ona göre verdim.

A101’den karides almıştım çok memnun kaldım bir sıkıntı yaşamadım sindirim konusunda da.

Biz hep uskumru alıyoruz bimden. Sebzeli fırına veriyoruz. Çok güzel oluyor. Karadeniz somonundan daha lezzetli bana göre.

a101 den mezgit denedim. fırında tadını beğendim.

A101inkileri denedim hep, karides, hamsi, levrek, somon denedim, hala yasiyorum :D Tadi taze balik gibi kesssinlikle degil tabii ki ama gideri var :)

Somon değil onlar, hormonlu alabalık.

Metro marketlerde satılan paketli uskumru güzeldi. Yakında varsa alın derim.

uskumru yeniyor da hamsiler çok ufak boyutlu oluyor.

bir de hamsilerde bazen tadı normalken bazen acı olabilyor. biber gibi değil böyle ağza acıbi tat bırakıyor bazen.

www.youtube.com

Arsa 350 bin lira ise evet aynı paraya gelir öyle bir villa. İnşaatı müteahhit yapacak ama ceremesi yine olacak. Bu işlerden bunalan biri değilseniz kendiniz yapmanız daha iyi olur. Ama yapılana kadar, belki 4-5 ay yapım süreci olacak.

Bence değmez. Sokağımda bir tane ev yapılıyor. Kıştan beri bitmedi. 6 ay olacak neredeyse. Ev yaptıracağın zaman sık sık takip etmen lazım. Ben al geç derim.

150 metrekareymiş ev. En kralını 300 bin liraya yaptırırsınız. Ben arsa aldım böyle, bir senedir falan araştırıyorum, genelde metrekare başına 1000-1500 lira arası teklif veriyor inşaatçılar.

Not: rakam kaba inşaat için. İçini nasıl yaptırdığınız ve eşyalar konusunda bir sınır yok tabi :)

Uğraşmaya değip değmeyeceği size bağlı. Yani bence ev önemli bir şey, hayatımın geri kalanını geçireceğim bir yer diye bakıyorum, o yüzden mutfağından bahçesine her karışının düşünülmüş ve belli bir amaca göre tasarlanmış olması önemli. Ama çoğu insan gibi "içine girip otursam yeter, bi de güzel görünsün" diyorsanız değmez muhtemelen.

daha pahalıya mâl olup olmaması tamamen size bağlı bence.
kendi yaptıracağınız evde kullanacağınız malzeme bence daha kaliteli olacaktır.
bu da belki toplamda fiyatı biraz daha yükseltir ama "evin ederi" açısından bence daha ucuza mâl olur.

bunu daha önce mimar bir arkadaşımla konuşmuştum, o da aynı şeyi söylemişti.
evi inşaatçılara bırakırsanız dedikleri gibi aylarca uzar, bitmez.
en iyisi bir mimarla çalışmak.

edit:
eve sonradan baktım, çok kötü bence.
bu evin aynısı kesinlikle çok daha ucuza gelir.
800 bini gözden çıkartırsanız, çok daha güzel ve kaliteli bir ev yaparsınız.

Attığın linkteki kadar çirkin çok az “villa (!)” gördüm. Dediğin gibi 450bini bu beton yığınına vereceksin.

150m2 2 katlı bir evi 200-250 kağıda yaptırabilirsin. Doğru dürüst bir mimar ve inşaat şirketi bulman lazım.

www.instagram.com 450bine şuradaki evi + peyzajı + çok sağlam iç dizayn yaparsınız. Attığım küçük ya da sana hitap etmiyor olabilir ama 450 civarına yapamayacağın güzel ev yok gibi. Linkteki gibi evlere milyon lira vermeye cidden gerek var mı bilmiyorum

Bu arada attığım evin çirkinliği konusunda size kesinlikle katılıyorum. 20 yıldır mesleğim olduğu için tasarımla iç içeyim, link'teki "mimari" dünyalar bana çok uzak ama inşaat konusunda da tecrübesiz ve ağzı yanmış biri olarak korkuluyum açıkçası. Tek istediğim istanbul'un güney taraflarında yaşanabilir bir ev. Genel olarak yapılar maliyetten bağımsız olarak işlev ve estetik anlamında çok yetersiz.

(bkz: müstakil ev maliyeti)

okuyamam dersen:
(bkz: müstakil ev maliyeti/@late viper)

Arkadaşlar maliyetleri çok ucuz sanıyorlar galiba inşaat işinden anlamiyorsaniz bu işe girmeyin geçen seneden beri maliyetler çok degisti piyasa sizi üzer. Kabaca M2 si 3000 lira olarak hesaplayabilirsin ama

eğer inşaat konusunda geniş çevren yoksa, almak her zaman ucuza gelir.

mantıken, arsayı alacaksın, proje çizilecek ya da hazır projeyse temin edip yine para vereceksin, ruhsatı inşaat izni bilmemnesi var bürokratik işler hep zaman.

temel kazılack atılack sonra kat çıkılcak edilcek, oldu olmadı, sıvası boyası kapı pencere fayans, parke derken 2 katını da geçer 3 katını da.

zaman ve yorgunluk da cabası

Ilandaki villa yada mustakil ev için yazıyorum oldukça eski sonradan kat ilave edilmiş, yapım teknigi 80 lerden kalma. Saplama kirişler tam facia.

En temiz ve karlısı sizin begeneceginiz yaşam gereksinimlerinize göre olan yeni yapılmış evdir.

Yazlık evin en önemli gereksinimi öncelikle bahçe aksamları oturmak için veranda yada terastır.

Ikinci önemli husus ısı yalıtımı illa soguktan degil sıcaktan dahi korur tabi evin kuzey guney denklemi önemli. Uygun cehpeye agaçlar dogal olarak 3-5 derece saha serin tutar.

Yazlik yerlerde ev tadilatı icin usta bulamazsınız bulsaniz bile cok paraya mal olur yeni ev candır.

Ev yaptırırken dikkat edilecek hususlar ihtiyac neyse ona göre plan olusturun. Evde 5 kisi 2 hafta kalacaksa ayrı 2 ay kalacaksa ayrı ev planı gerekiyor.

Genelde bu işleri kalfa diye tabir edilen adamlar yapar siz kafanızdaki planı söylersiniz size maliyet çıkarır başka yerlerden de teklif alıp varsa yapılan işlere göre yazılı anlaşma kesin şart.

Hangi marka malzeme kalem kalem yazılmalı anahtar teslim demek herseyi bitmiş demektir belediye harcı tapu harcı vs vs iskan harcı.

Para ödeme takvimine göre 2-3 parça son ödeme ise anahtarı teslim almadan asla verilmemeli.

Isten anlamiyorsanız bilen biri daima olsun.

Zor iş ev yaptırmak biz kalfa ile cok tartistik parayı ödemeyiz diyince pasa pasa eksiklikleri yerine getirdi cünkü elimizde yazıli anlasma vardı

Türkiye gibi sektörel standartdizasyonların zayıf olduğu ülkelerde kendi evini yaptırmak çok yorucu bir süreç.

Maliyetine girmiyorum bile.

bir de inşaattan anlamadığınızı anladığı anda her müteahhit sizi kandırmanın yolunu arayacak. Kalitesiz malzeme kullanacak, projede fark etmediğiniz maliyeti düşürecek ama uzun vadede size tadilat olarak dönecek değişiklikler yapacak vs...

Adam a malzemesi yerine b malzemesi kullanacağım çünkü bu daha iyi dese aksini iddia edebilecek misiniz?

Bu arada honka türkiye, woodlife gibi şirketlere de bir bakabilirsiniz. En azından defalarca uygulanmış projelerden birini satın alır ihtiyacınıza uygun çözümlere çevirirsiniz.

Çok aydınlatıcı yanıtlar geldi, hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim (kalp)

Yakın zamanda m1 air aldım. Performans anlamında eski air'lerden çok çok farklı fakat açık alanda koyu zeminli tasarım çalışmalarında ekran aydınlatması yetersiz kalıyor maalesef, ekranda kendi yansımama baka baka çalışıyorum. Eğer ben dağda bayırda parkta açıp koyu zeminli tasarım çalışmaları yapıcam diyorsanız pro daha mantıklı bi alternatif. Onun haricinde touchbar ve ses sistemindeki farklılıklar haricinde kaydadeğer bi durum yok bence. Ha bir de fanlı soğutma var pro'da ama m1 işlemcide henüz ısınmaya dair bir durum yaşamadım. Isınmadan tertemiz çalışıyor.

aleti is icin kullanacaksaniz kesinlikle pro, normal internet kullanicisi iseniz air gayet yeterli gelecektir.

ağırlığın önemli yoksa her zaman içian pro iyidir

ikisi de aynı şekidle hızlı bile olsa air in soğutmasında fan olmadığı için performans gerektiren herhangi bir işte işlemci hızını düşürecektir kendini soğutamadığı için.

render gibi performans gerektiren şeylerde pro da kendini soğutamayıp işlemci hızını düşürüyor.

bir sürü video bulabilirsin böyle. aynı iki model pro'nun değişik ortam sıcaklıklarında yaptığı işem ve süresi vb vb.

dışarıya göre istenilenler yapılırsa tahminim 7 bandında ama yine dışarının da çıkarlarına göre hareket edilmezse, tutamayız. 10 tl bandını rahat görür hatta geçebilir. zaten en son araştırmada sonbahar için 9.12 deniyor.

rte gitti diye bir anda dövizin düşeceğini sanmıyorum. Tam aksine ekstra bir bilinmezlik sürecine girileceği için aksine yükselme olabilir. Gerekli olan güven ve istikrar sağlanmadığı sürece önemli oranlarda düşüş zor. Bu da vakit gerektirir.

Rte giderse yükseledebilir ama sağlam bir ekonomi ekibi gelirse iyi düşer. Ülke bu haldeyken bile naci ağbal 8,50’lerden 1 ayda 7,20’lere çekti. Güven veren sağlam bir ekiple 6 ayda 5,50-6,20 diyorum ben. Şu an anlamsız yüksek, çok yüksek

Valla sıkıntı şu ki ben dahil buraya yazanlarin büyük çoğunluğu ekonomiden anlamıyor. Bu da anlaşılabilir ancak 2 sene sonraki ekonomik durumu sadece bir kişinin gideceği bilgisine göre yorumlayıp rakam vermek öyle böyle bir yanılgı değil.

Tahmin edilen tek şey RTE nin gidecek olması, iyi de o gittikten sonra kim gelecek? O zaman ülkenin durumu ne halde olacak, göçmen olayı ne şekilde gelişecek, Corona olaylarına ne olacak, eski sisteme bir geçiş olayı olacak mı, eğer muhalefet kazanırsa AKP sessiz sedasız bunu tanıyacak mi, geçmişe yönelik bir inceleme başlatılacak mi, medya ne halde olacak? Daha şimdiden bile bu kadar soru ve bilinmezlik varken herhangi bir tahmin yapmak oldukça güç.

rte gittiğinde yeni gelenler enkaz ve bir sürü uluslararası kriz devralacağı için hiç umutlu değilim türkiyenin ekonomisi ve döviz konusunda.

en basitinden mültecilerin gönderilmesi, sbk olayı, yunanistan'ın çöktüğü adalarımız, arasak böyle 1000 tane orta ve büyük çaplı uluslararası kriz bujluruz

çok sert müdahele edip kırıp geçirdiler. aradan kaçan varsa vardır, diğerleri toplama merkezlerine alınıp 'eziyet' edilip türkiyeye postalanmıştır.

eziyet edilmesinin sebebi milletin gözünü korkutup hem tekrar gelmelerini engellemek, hem de onların diğer insanlara anlatmasını sağlamak.

sadece yunan sınırı diye düşünme, ülke içlerine kadar nerede gördülerse almışlardır ve o ara yunanistan'da iyice yükselen bir milliyetçilik ve mültecilere karşı hareket başlamıştı.

Tek başına İki ülke ya da Uluslararası bir mesele değil ki Yunanlılar her ne kadar sevmese de onların da insan kaçakcıları bu işten yolunu bulan kendi vatandaşları vardır. Onların Almanya'ya geçmelerine yardımcı olmuşlardır.
Evet mültecilerden dayak yiyenler, soyulanlar oldu. Bu da tamamen İslam karşıtlığından kaynaklanan bir durum. Yoksa mülteci/sığınmacı ya da göçmen olmak zaten suç değil.
Yunanistan, Avrupanın güvenliği için bekçi hükmünde bir yer sadece.

Bu konudan ayrı olarak kesin olarak Türkiye'den Suriye'ye geri dönen suriyeler de var ve halen geri dönüşleri devam ediyor.

Siniri gecemediler oldugu gibi postalandilar.
Yunan almanyaya itelesin almanya yunanistanin icinden gecer, butun para kaynagi almanya su an.

Gordugum kadariyla fonlama olaylari en kucuk sitelere bile gelmis.

youtube da bolca olay var böyle mesela dağcılar ve mağara keşifçilerinde çok oluyor, bazen de şu uçak gibi elbise giyip paraşütle atlayanlarda.

everestte 1900lü yıllarda ölmüş iki dağcının geçtiğimiz yıllarda cesedi bulundu mesela.

adrenalin bağımlılığı zamanla çok çok artıyor ve bu insanlar iyice uç noktalara doğru gittikleri için kendilerine yetişecek, riske girecek arkadaş bulamamaya başlıyor sanırım. o yüzden tek başına da böyle şeyler yapıp ölebiliyolar.

mesela defineciler, bunlardan bulunamayan binlerce vardır türkiyede. tuzaklı defineler var, mesela adam incecik bi sütun yapmış tonlarca toprağın altına dokunduğun anda komple çöküyor.

diğer tuzaklar kum ve suyla yapılıyor. mesela incecik bi dehlize girdin tilki deliğinin insan bedeni geçecek gibi olanını düşün, kazmayı vurduğun anda kum boşalıyor orada kalıyorsun.

bu tür şeyler hep ilgimi çekmiştir ve tuzaklı defineler üzerine de çok şey var youtube da, ilgimi çeken şey define değil tuzaklı defineler, kaç yüzyıl bin yıl önce adamlar ne tuzaklar kurmuş hala duruyor.

Tam örnek olmasa da 127 Saat filmi buna en yakın iyi bir örnek. Kolu kayaya sıkışan bir insanın hayatta kalma macerası anlatılıyor.

var tabii, boyle islere kalkisip bir daha asla haber alinamayan sayisiz kisi var.

emin. bir miktar pahalıdır, ama en iyisidir.

darbuka mı istiyorsunuz djembe mi?

darbuka ahşap olmaz, djembe ahşap olur ikisi de birbirinden çok farklı şeyler.

bu bilgiler ışığında size bunu öneriyorum.

dinleal.com

hem ahşap hem keskin sesli

Dananın neresi olduğuna, pişirme ve marinasyon yöntemine göre değişir. Demeyebileceğiz basit yöntem; eti pişirmeden 1 gün önce önce eti kaplayacak kadar zeytinyağı/yoğurt karışımına yatırın, dolapta beklesin. Pişirmeden önce de oda ısısına gelsin, sonra pişirin.

Bende de düdüklü yok. Dana kusbasili yemek yaparken 3 kere su ekleyip 1 saat eti pisiriyorum. Sonra yarim saatte yemekle pisiyor ve yumusacik oluyor.

O televizyonlarda yapildigi gibi 5 dk tavada , tencerede cevirerek yapilanlar eminim ki pismemistir.

Ama bonfile alip kusbasi dograrsan o kisa surede yumusacik oluyor. Bonfileden kesilen 1 cm lokum eti tavada 6 dk. Pisirebiliyorum.

Kisacasi eti soteleme kismini uzun tutuyorum.

küp küp doğramayın, közlemelik şekilde doğrayın. tavaya atıp orta ateşte kızartın. az önce yaptım, 4-5 dakika sürdü, lokum gibiydi.

kurbanın neresi olursa olsun, istediğin kadar marinasyona yatır, terbiye et, sıfır... taş gibi mübarek. beklemeden, etmeden et bildiğin taş oluyor.

kurbanı bir yahni yaparsan olur, bir de hayvandan kıyma çektirirsen. ben yıllar sonra pes ettim, hayvanın bu iki dediğim şeyden harici ne varsa mort oluyor. hele hele düdüklü yoksa. düdüklü varsa haşlama falan yapılabiliyor ama yoksa, kasma kıyma çektir.

ben kavurmayi kisik ateste uzun süre pisiriyorum 2 saati buluyor. yumusak oluyor.

güzel bir düdüklü tencerem var, aynı sorun dolayısıyla aldım düdüklüyü. özellikle tarif ettiğiniz dana eti gibi, evet 2 saat kaynatıyorum, pişiyor mu pişiyor ama 10 sene önceki gibi pare pare dağılmıyor yine o sertliği az da olsa kalıyor.

normal tencerede pişene göre tabii yenecek halde ve yumuşak oluyor ama eskisi gibi değil.

sanırım son zamanlarda kullanılan sığır(inek öküz neyse artık hani angus mangus bilmemne) cinsi ve et yapsın diye kullanılan milyon tane suni yem, vitamin, hormon vb şeylerden kaynaklı.

trenbolone diye bir steroid var, bu et hayvanları için üretilmiş ama sporcular da kullanıyor düşün sen artık durumun vahametini.

Dana kuşbaşı için önce kavururken kendi suyunu çektiriyorum sonra da bittikçe üç bardak su ekliyorum birer birer. Sonrasında da sotelik malzemelerle pişiriyorum. Hep yumuşak oluyor. Kurban etinde de kasap etinde de aynı durum geçerli.
Aslında filinta +1 diyebilirim

Bu tamamen etin kalitesi/yaş ve cins ve kullanılan bölgesiyle ilgili, hiç ilginiz yoksa amasya etten yağsız kuş başı yada stragonof alıp 30-45 dk pişirin, lokum gibi olsun.

dana eti, kup kup dograndiginda suyunu kaybediyor. onemli olan icindeki suyu akitmadan disini hafifce izgarada ya da tavada kavurmak. bu sekilde piserken icindeki organizmalari oldurup, tadini ve seklini koruyor et. disi karamelize oldugu icin de pismis et aromasini veriyor.

su teknikleri bir dene istersen.

ekipmansiz => (bkz: reverse searing)
ekipmanli => (bkz: sous vide)

Ben media markt dan Beurer almıştım

Pompalı Manuel alacaksanız bende bir tane Erka Perfect Anaroid var. Fiyatı konuşabiliriz.

Puanlaması düzgün bir satıcı olmak kaydıyla n11 veya Gittigidiyor'dan alabilirsiniz.

eczanelerde de var. e bebekte de vardi bi ara

bende omron'un şuna benzer bir modeli var, tam bu muydu hatırlayamadım ve bakamadım ama memnunum. bilekten ölçenlerden verim alamadığımdan bundan almıştım.

www.hepsiburada.com

manuel eski tip pompalı tansiyon aletleri çok sağlam oluyor dedemin 20 sene günde 3 defa kullandığı tansiyon aleti halen faal, tanıdık eczacınız varsa ondan alabilirsiniz.

bi kaç tane kendi şişen otomatik aldım ben ama pek uzun ömürlü olmadı ve pek kullanılmadı da. biri omron öteki de çok bilinen bir markaydı aile hekiminde görüp almıştım aynısını.

fatih'de karagül çarşısı var. oraya bakardım. ayrıca oradan aldık seneler önce. hala kullanıyorum.

omron aldım trendyoldan sahte çıkmadı. bende elektronikte titizim amazondan alırım ama bu mereti bulamadım.

Tuğla ya denk gelince boşa düşer zaten. images.app.goo.gl

komşulardan çok ses gelir, senden de çok ses gider.

ne konuşuralrsa duyarsın, ne izliyolarsa duyarsın.

eğer sadece dandik tuğla duvar yaptılarsa, ama başka bir yalıtım sistemi varsa ses gelmez ama dediğine göre zannetmiyorum.

bir çok ihtimal var, tuğlanın boşluğuna gelmiş olabilir. duvarlar tuğla değil bims olsa bile alçıyla kapatılmış bir noktaya gelmiş olabilirsiniz. bu bir problem değil.

ayrıca tablolar için çivi kullanmayın, matkapla delip dübel ve vida kullanın.

yenilenebilir enerjiden aldığınız elektriği depolamanız lazım.
depoladığınız akü yada pillerinde büyük ihtimalle 2-3 sene ömürleri olacak.
2-3 senede bir aynı masrafı yeniden yapacaksınız.

Adaş eğer illa su kenarı diyorsan Kayalı barajı taraflarını öneririm, eğer illa deniz olacak macır diyorsan Trakya'da o şekil bi yer yok. Yazın nefret edersin bağından da bahçenden de.

senin hayaller de maaşallah 40 dönüm falan

benim arkadaşın enez taraflarında(enez tarafında bi köy) sahil kenarında ufak bi arazi üstüne(1dönümden az) 50 yıllık yıkık dökük bir yerevi var. yarısı tuğla yarısı kerpiç 4 5 milyonlar havada uçuşuyo satılık falan deyince. kaldı ki ücra bi yer bayağı bildiğin köy

sen 5 dönüm arazi alcaksın, yeri güzel olsun istiyosun. sonra imarlı olcak, sonra proje çizdircen, inşaat falan derken. seni yanlıtmak istemem ama o bana sorarsan 3 4 milyondan aza çıkmaz. enez diyorsun yani. en kıytırık yeri bile deli para.

sahile yakın her yer deli para çünkü istanbul haftasonu buralara (şarköy, uçmakdere, enez. yayla, hoşköy , erikli, sultaniçe ,daha ne kadar sahil şeridi varsa) akıyor, diğer bir kısmı da iğneada, kıyıköy taraına akıyor.

sahibinden de istediğin özelliklerde olan arazili ev fiyatlarına bi bak her zaman için bu şekilde almak daha ucuza gelir

@aslindasorunumpsikolojik,

oranı biraz düşürerek de olsa yenilenebilir enerjiden de faydalanmak istiyorum.

@paramolacak,

Teşekkür ederim. Fiyat olarak daha uygundur ama deniz yok işte... Yine de su kıyısı, değerlendirebilirim belki. Daha Kayalı'ya hiç gitmedim, orayı da gezeceğim.

@killerbee,

Ben de o civarlarda çıkar diye düşünmüştüm.

Arazili ev fiyatlarına da bakayım.

Mobilden yazdim, imla hatalari icin kusura bakmayin lütfen.

Zor değil tabi ki öğrenirsiniz kısa zamanda.

Kurs da alacaksanız endişelenmek için bir sebep yok gibi... Ben kendi kendime kurcalayarak, youtube videoları izleyerek vs orta seviye kullanır hale geldim...

tasarim isleri oyle yurumuyor. 2 gunde photoshop ogretirim; ama asil olay o bilgilerle ortaya ozgun birseyler cikarmak.

Valla bence zor. Ayrıca olay photoshop (veya x programını) kullanabilmek de değil, görsel bir şeyler tasarlamak bir meslek, niye "bunu herkes yapar yeaa" diye yaklaşılıyor anlamıyorum.

Konuyla alakası olmayan insanlar yapınca, doğal olarak, çok çirkin şeyler çıkıyor ortaya. Yapmaya başlayınca görürsünüz. Tabi sonuç çok farketmeyebilir, bedava sirke baldan tatlıdır diyip geçebilirler de.

Yani istiyorsanız gidin eğitimini alın, çalışın kendinizi geliştirin vs. "Ama bunu bende yaparım ya" muhtemelen gerçekleşemeyecek bir şey kısa vadede.

buenosdias haklı. önemli olan programı öğrenmek değil tasarımı öğrenmek. program bir araç. ancak programı kullanmayı internetten bile öğrenebilirsiniz. hatta türkiye'deki dandik kurslardan ziyade internetteki kaynaklar daha verimli olabilir.

ancak devlete iş yapılıyorsa sanırım o yapılan işi herkes yapabilir diye düşünüyorum. malum kamudan alınan işler çok üst düzey bir kalitede yapılmıyor.

Kurumda fotograflari ben cekiyorum, o fotograflara metni ben yazıyorum zaten. Yani dedigim gibi ilgili firmadan zaten temel seyler istiyoruz.

"Bunu ben de yaparim ya" deme sebebim, 10 paylasimdan 5i kolaj fotograf - aralara slogan şeklinde. Isi kucumsedigim icin degil, biz zaten kucuk is istiyoruz, yaptiriyoruz.

proaktif olman iyi; ama 2 nokta var gozden kacirdigin.

-kamuda ben bunu yaparim dedigin her ekstra is yarin sana yol + yemek ve su olarak geri donebilir (kotu anlamda)
-yapilan isler kucuk de olsa buyuk bir kurumu temsil ediyorsun. ben bir tasarimci olarak amator bir tasarim gorsem o kuruma yonelik onyargim olusur. cunku yaptigin is kismen kurum kimligi ve marka kalitesine zarar verebilecek bir sey.

fotosopu bir gunde bir kac saatlik bir youtube tutorialinden hepsini ogrenirsin. tasarim yapmasini ogrenmek vakit alacak olan.

Çok güzel olur.
Ben de çalıştığımız yerde bir ara format atayım dedim başka bir bilgisayara ama sadece bir kişinin işine gelmedi. Çünkü az bir zaman orada çalışma sırası kendisine gelecekti.
Belki bir kaç hafta sonrasına kadar format atılıncaya kadar kendisine başka iş çıkmaması istediğini üstü kapalı ve biraz gerilimli olarak ifade etti.
Ben de ona, asıl meselenin format atmak olmadığını iş anlayışımızın farklı olduğunu söyledim.

Neyse, kamu kaynakları hakkındaki tutumluluğunu ve işine karşı özverini unutmayacağız @dimi..

hocam ben de kamudayım, böyle diye diye her iş sana kitlenir haberin olsun. bu pastadan nemalananlar ayrıca uyuz olur.

yapıp yapmamak sana kalmış tabii.

Normalde kolay öğrenilmez ama kamunun tasarımları bi stok foto üstüne saçma bi slogan alta kurum logoları mantığındaki olduğu için bırak fotoşopu canvada bile yaparsın, hatta müdüründen de ( görsel konularda bunlar sıfıra yakın zekalı oldukları için ) ''vay be sende ne yetenekler varmış'' gibi geri dönüşler alırsın.

Öte yandan geçmiş olsun arkadaşım, bundan sonra başın beladan kurtulmaz, Senin müdür amirler toplantısında '' bizim dimi bütün işi kendi yapıyor valla hiç dışardan hizmet almıyoruz'' diye hava atar diğer kurum amirlerine ve kendi yöneticisine, onlarda e o zaman verde bizde kullanalım derler, sana toprak mahsüllerinden, valilikten, kaymaklımlıktan, özel idareden alakasız alakasız kurumlardan mail gelir şu işi şu zamana kadar yap diye, sonra beğenmezler revize isterler, cc ye de özel kalemi eklerler sabahlara kadar afiş çalışırsın, ilerde afişlerle ilgili bi sıkıntı çıkar seni haşlarlar '' iyide benim işim bu değil'' diyemezsin.

Ne diyelim geçmiş olsun kardeşim, allah kolaylık versin bundan sonraki hayatında

youtube da çok kaynak var

ayrıca freepik gibi free bir sürü içerik barındıran siteler var.

paralı veya parasız psd template , vektör var.

bunları da kullanırsan hiç bir zorluğu kalmıyor.

bu bana biraz işgüzarlık gibi geldi. becerebilirsin veya beceremezsin o neyse de, neden yapasın ki? senin kurumda yaptığın iş bellidir, maaşını da ona karşılık alırsın. diğer tarafta ajansın yaptığı iş de bellidir, aldığı para da. yapılan işe kamu kurumunda çalışan biri olarak kendinizce değer biçmeniz ve taşın altına elinizi koymanız bence anlamsız. altın bilezik konusuna da katılmıyorum maalesef. o bilezik için insanlar yıllarını harcıyor. bence iş özelinde photoshop'tan uzak durun, şahsi olarak ise açın kurcalayın.

ben de basta konuya olumsuz yaklastim; ama gelen asiri tepkilerin de anlamsiz oldugunu dusunuyorum. burada kac tane memur duyurusu cevapladim haddi hesabi yok. cogu de kamuda sikildim, hayatim cok rutin tarzi seyler. diyecegim o ki, eger uzerine gideceksiniz sirf o ataleti kirmak icin bile deger. mesai arkadaslariniz aksama kadar rutin isler yapip gozleri mesai saatinde hayatlarini heyecansiz sekilde idame ettirirken siz surekli ovgu, eser yaratma tatmini seklinde gecireceksiniz. belli mi olur belki yeni kapilar acilir. sadece.

Valla ben de cok merak ediyorum uykularimi kaciriyor bu konu gordugun gibi hatta. Bence bi isler var mantikli gelmiyor bu sebep bana.

bu video çekememe olayını bir çok defa açıkladılar siz denk gelmemişsiniz.

uluslararası bir kanun varmış siyasi sığınmayla alakalı bu kanun da koruma/sığınma (veya sedat peker'in durumu her neyse) kapsamına giren şahsın hiç bir şekilde provakatif hareket yapmamasını eğer yaparsa bütün koruma kurallarının kaldıralacağı gibi.

bunu bi çok yerde madde madde gördüm ama şimdi aradığımda bulamıyorum çünkü çok bilgi kirliliği var.

yani sedat peker hangi ülkedeyse oradakiler diyor ki video çekip de bizi türkiye ile kötü duruma sokma, sokarsan burada kalamazsın. bunda da o kanunları öne sürüyolar.

o yüzden 15 gün daha video yayınlayamazsam başka ülkeye geçeceğim falan diyordu.

@killerbee tweet atması da aynı şey değil mi?

Aynı şey değil bence. Bütün videolarında izledim ama tweetlerini takip etmiyorum bir süredir.

video çekmemesini birleşik arap emirlikleri istedi. ülkede kalmak istiyorsanız video çekmeyin yeriniz belli olur diye. herkes bizim gibi ülkesinde suudi katlettirtmiyor. bir ülke için bu tarz şeyler çok önemlidir.

görsellik, kendinin söylemesi daha etkili bir durum. neden a haber halen izleniyor ve insanlar inanıyor. görsellik daha etkileyici.

mobil klimalar gürültülü, verimsiz, pahalı.
sulu klima/soğutucu ucuz, verimsiz ve ortamı nemlendiriyor.

portatif klimalar tekerlekli falan ama onun borusunu camdan çıkartmak için özel bi aparatı oluyor.

elektrikli soba gibi bi odadan alıp diğer odaya götürüp fişini takıp çalıştıramazsın.

camdaki aparatı sökmen lazım, borusunu sökmen lazım, hepsini başka odaya taşıman lazım, sonra montajını yapman lazım.

yani 1 kere taşırsın 2 kere taşırsın üçüncüye başlarım böyle işe dersin.

Portatif soğutucular hakkında gereksiz detaylı şöyle bir video var bakmak isteyebilirsiniz, nedir ne değildir anlatıyor.

Swamp Cooler denilen kutu gibi masa üzeri zımbırtılar var bir de. Ama onlar yoklar bence.

www.youtube.com

Bizim ev büyük ve tek odada var sizin gibi. Kapıları kapayıp klimalı odanın kapısına vantilatör koyuyoruz kademeli olarak soğutuyoruz evi. Klimanın havasını aşağı doğru vurduruyoruz kullandığımız vantilatör de yer tipi. 2-3 saatte bütün ev serinlemiş oluyor.

Bana da pahalı geldi, bir iki yerden daha fiyat alın bence. pazarlık da yapın derim.

pis iş olduğu için biraz fazla alıyorlar işçiliği
eskisini filan sökecekse 300 normal

sifon derken iç takım mı değişecek, yoksa sifonun tamamımı? Yani genel olarak şikayetiniz ne?
Sifon kısmı plastik mi, seramik mi?

İc takim su akitiyor. Problem de soyle, yari bosaltan ufak dugmeye basinca sorun yok ama ne zaman tam bosaltma dugmesine bassam su geldigi gibi klozete akiyor. Rezervuarin icini acip elle bosaltma takimini iki minciklayinca duzeliyor. İc kisim plastik bosaltma ve doldurma takimi.

bu modelde iç takımın komple değişebilmesi için klozetin sökülmesi lazım.

klozet sökülürse lağıma giden bağlantı kısmı olayı da var olay pisleşiyor.

klozeti sökecek, etrafına çekilmiş silikonları temizliycek, tamir takımını takıp tekrar yerine takıp tekrar silikon çekicek. eskisine göre 2 kat iş

sifon tamir takımları 2 çeşit tek basmalı olanlar 30 35 lira

yarım ve tam basmalı olanlar 100 liradan başlıyor.(2 tane düğmesi var birine basınca klozetteki suyun yarısını boşlatıyor ötekien basınca hepsini)

heh bak çift basmalı diye demişsin, ben kendi nalburuma gittim 100 lira deyince boşver onu tek basmalı takalım 35 lira deyip verdi ben taktım memnunum bi sıkıntı çıkarmadı.

eğer sifon takımının parasını da kendisi verecekse ona göre hesapla işte

koçtaş ustabilir uygulaması var. tavsiye ederim gidip bir bakının. ustayı iyi seçmek gerek.

@killerbee, butun klozet yerinden kalkmadan sifon takimi degisebiliyor mu ki? Mesele o iste aslinda, tek cift basmasinda degilim hic, keske idare edecek ucuz ve kolay bi cozum olsa.

Usta iyiyse fiyat notmal,3-5 e bakmayın,sonra hep sıkıntı çıkarır.Bu en sıkıntılı klozet şekli.Bizde de var ve de her yıl 400₺ usta masrafı var bunun.İyi usta iyi para.250₺ yaptırdım bir kere 1 ay sonra yine bozuldu.Zaten içinde değişen parça para değil asıl işçilik para.O klozeti düzgün oturtulması ve bir süre kullanılmaması gerekiyor.
Evsahibimizr bunu söküp normal klozet almayı önerdik(600-700₺) ancak kabul etmedi.Her yıl aidat gibi klozet mastafı ödüyoruz.Evsahibi olsam 5 dk düşünmem eski tip yani hortumları vs dıştan değişen klozet taktırırdım.

www.youtube.com

bak bu videodaki gibi olacak yani sökülecek.

Evdeki suyun kalitesi yüzünden 2 yılda bir falan sifon iç takım değiştiriyoruz. en son 250 lira vermiştik sanırım ama her şeye zam geldiği için belki de normaldir.

Geçen sene 360’a yaptırmıştım.

Gömme rezervuar su kaçırıyordu ayrıca klozet duvarla birleşim yerinden sızıntı yapmaya başladı ustalar çok para istedi garantide veremeyince kimse kendim malzemeleri alıp yaptım. Kendim yapabildiğim şeyler için ustaya para vermem.

Bahsettiğiniz arıza için komple değişime ihtiyaç da olmayabilir, önce arızayı doğru anlayalım;

Normalde su kaçırma yok, tasarruflu tuşa basınca da yok, ama büyük tuşa basıp komple boşalttıktan sonra klape tam kapanmıyor ve su kaçırmaya devam ediyor.

Eğer böyleyse komple değişmeyin, günah. Tuşa bastığımızda gider ağzını açan bir klape var, su bitince de yerine oturan yuvarlak contalı bir kapak.

Bu zamanla şekil değiştiriyor basınçtan, sudaki kirden yağdan etkileniyor. Önce bir görsel bulayım;

st1.myideasoft.com

böyle bir zımpırtı klape dediğim şey.

Bunu kırmadan yandaki geçme tırankalrını esnetip çıkarın, tırnaklı kolları hafif çapraz esnetince çıakr zaten.

Sonra üstündeki contayı çıkarıp ters takın, o da esneyerek çıkar. Takmadan önce de bi yıkayıp silin, yerine takın dikkatlice.

Büyük ihtimal ile sorun çözülecek.

problem zaten fotoğraflarda çok net görünüyor. Her tarafı buz tutmuş, soğutma kanalları tıkanmış. mutlaka temizlenmesi gerekir. hatta içerde kalan soğutucu da buz tutmuştur. mümkünse 48 saat boyunca fişini çekip kapakları açık şekilde bekletin. ardından tekrar çalıştırın.

Buzluğun kapağı tam kapanmıyor da olabilir dikkat edin.

Büyük ihtimalle derin dondurucu ve no frost değil, sağlam bir temizlik ihtiyacı var ve fitillerden veya kapağın tam kapanmaması nedeni ile hava alıyor.

bu hale gelene kadar beklemen büyük hata.
himmet dayi +1

Fişi çekin, buzlar tamamen eridikten sonra dolabın içini iyice kurulayın. Aman buzları kazımaya çalışmayın, çizilir-catlarsa dolap daha kötü olur

kendi tecrübelerim doğrultusunda buzluğun bu kadar buz yapması yaklaşık 3 yıl 9 ay 12 gün kadar sürmüştür.

mezuniyete az kalmış olmalı.

hahah abi hic gulecegim yoktu :)
Mahvetmissiniz dolabi ahaha ureten muhendis gorse gelip elinizden alir :)

O buzlar yuzunden su an dehset elektrik yakiyordur.
Cikar fisini 3 gun falan elleme bi kendine gelsin.
Altindaki tepsi de kesin su doludur.

asdada cevaplar için sağolun arkadaşlar. öğrencilik dönemim biteli yıllar oluyor malesef. çalışıyorum. en iyisi fişi çekmek galiba. teşekkürler.

Fişi çektikten 1 saat içinde çözünmeye başlar. Dolabı su götürmeden kendiniz hafif hafif kazıyarak ama çizmeden buzları temizleyin. Öylece fişi çekip bırakmayın.
Aile evinde buzluğunuza hiç dikkat etmediniz mi hocam ya :) neyse ki buraya sormuşsunuz, yoksa dolap dile gelecekmiş.

hocam şu görüntü sana normal geliyor soğutmaması mı sorunlu geliyor.

sıfır kar olması lazım. ara ara buzları çözdürmen lazım.

buzdolabında iceberg besleyen adam diye başlık açsam debeye girer bu.

@killerbee
sadsadada açabilirsin hocam izin var.

kazımak lazım önce. tamirciye götürün bence.

zor ve masraflı olur siz yapamazsınız

sprey boyalar ile alıp boyarsın ama tırnağını sürdüğün zaman boya kalkar sprey boyalar çok yumuşak oluyor

bisikletlerin üstüne ya toz boya atılıp fırınlanır ya da araba boyar gibi önce zımpara - yüzey temizliği- astar, sonra tekrar zımpara - yüzey temizliği - boya atılır ve yine fırınlanır.

ha gönlü olsun da nasıl olursa olsun diyorsan, sprey boya al 2 3 kutu bir de ona uygun tiner al, güzelce zımparalayıp boyayı çiz ki yeni boya tutunabilsin, sonra tinerle güzelce temizle bas spreyi geç.

sprey boyalar çok uçucudur, çok küçük partiküller ile uçup sağa sola bulaşır, farkedemezsin baştan ama etrafı batırman çok olası,, rüzgarsız bi havada açık arazide yapılır. otoparka inip de boyıyayım deme arabaları batırırsın :)

bunun dışında endüstriyel boya alıp boyayabilirsin. endüstriyel boyaları yapmak kolaydır, sürdükten yarım saat sonra katılaşır 1 gün sonra kemikleşir. rulo ve fırça ile olur

hatta istersen hammertone alıp çekiç izi gibi iz de verebilirsin(boyayı yaptıktan sonra öyle iz oluyor kendi özelliği)

bunların hepsini ben yapabilriim mesleğimin bir parçası da hiç alakan yoksa zorlayacak ve iyi netice vermeyecektir.

son ve kolay olan önerim araç kaplama folyosu alıp kaplamak olur.

maket bıçağı, saç kurutma makinası , folyoya su püskürtmek için milyoncularda satılan fısfıslar, cetvel olarak kullanabileceğin uzun bir şey ve tiner yeterli.
,
tiner temizlik için

hangi yolu seçersen seç bisikletin parçalarını sökmek için anahtar alyan falan gerekecektir.

amatör bir kişinin basitçe yapabileceği bir iş değil. ben bir kere girdim, siz girmeyin. yeni bir bisiklet almak bile daha mantıklı olur. yoksa çooook uğraştırıcı.

Eğer kadroyu tamamen söküp geri birleştirebilirim derseniz ve pas falan yoksa kadroda araç filmi kaplayın en temizi hem çok dayanıklı olur hem çok çılgın bi kadro şekli yoksa uygulaması boyadan daha basit olur sanki.

Matkabınız varsa www.hepsiburada.com bunu alın. Mevcut boyayı kazıyın, oto sanayinde boya bastırın sprey (kızınız hangi renk isterse) bir kutuda vernik bastırın, çok rüzgar almayan bir yerde bir pazar günü halledersiniz. Çocuk bisikleti bu ,ne kadar büyük ve meşakkatli olacak ki, hem çocuklarınızla aktivite olur. Gözünüz korkmasın :)

Ceza infaz kurumları tek tip değildir. Bildiğim kadarıyla genel olarak açık,yarı açık, kaza, kapalı, yüksek güvenlikli diye sınıflandırılıyorlar. Aynı ceza infaz kurumundaki mahkumların suçlarından dolayı durumlarıda birbirinden farklı olabiliyor. Açık yada yarı açıkta hatta bildiğim kadarıyla trafik kazası yapmış kişilerin bulunduğu yerlerde dışarıdan yiyecek vb getirilebiliyor.

Ama izlediğiniz dizide muhtemelen ağır cezayı gerektiren bir suç işlenip kapalı ceza infaz kurumlarından birine atılan mahkumların dışarıdan yiyecek içecek söylemesi mümkün değil. Ailelerinin görüş sırasında getirmesi dahi mümkün değil. Eskiden rüşvetle vs bu işler yasak olmasına rağmen halledilebiliyordu ama artık adım başı kamera olan yerde kimsenin dominos siparişini içeri sokabileceğini sanmıyorum.

Yemeği ancak kantinden alabilir orda da en fazla bimde olan önceden pişirilip paketlenmiş gıdalar vardır.

bu sana fikir verebilir.

www.sozcu.com.tr

kuralı var. cezaevinden bildiriyorum. cezaevine dışarıdan yemek girmez. sadece kantindeki malzemeler dahilinde yapabilirsin. bir de yönetmelik dahilinde ödüller var. yemek ödülü kurumca kabul edilirse ödülü kazanan mahkuma ödül olarak dışarıdan yemek veriliyor ancak bunun uygulandığını sanmıyorum. bazı cezaevlerinde dışardan tatlı siparişi vb. olabiliyor. bu durum çok istisna. ama sp mehmet ağar gibi biriyse istediğini sokar.

Cif ya da ozon katkılı çamaşır suyu ile :)

@himmet dayı, çok da titizmişsin gece gece güldürdün.

bende retro aldım dataservis netten. 6 ayı geçti orjinalinden çok daha iyi ve sorunsuz olarak kullanıyorum. başta pil kalibrasyonu yapmadığın için böyle oldu muhtemelen.
hatta bir arkadaşımıa da tavsiye ettim o da aldı, o da çok memnun.

Benim de aklıma geldi. Sonradan öğrendim. Ama batarya döngüsüne bakınca 36000 gibi uçuk bir sayi gördüm. Ondan tekrar almak istemedim. Bu neden olmuş olabilir?

*yazım hatalarının nedeni mobil olmam.

benim dataservis'ten retro diye aldığım pil bu. belki seninkinin markası retro'dur.

eksiup.com

fotoğrafı kendim çektim daha olmadı seninki bundan değilse data servis nete bunun fotosunu gönderip markasını yazıp sorabilirsin.

Soruya cevap;

Vergisini bayıldıktan sonra geçer neden geçmesin. Kanunsuz veya yasaklı ürün sokmuyorsun. Fakat o vergiyi ne kadar ayarlarlar orası muamma.

mesele gümrük değil, kargolama süreci. uluslararası transportta batarya taşıma konusu problem. kuralları ben de bilmiyorum ama ben olsam hiç girmezdim o topa.

İnsan profili Kocaeli'den daha iyi. Tekirdağ merkez, ilçelerine göre daha az dış göçe maruz kalmış o açıdan da iyi. Onun dışında şehir olarak büyükşehir gibi büyük bir beklentin olmasın avm falan var, üniversitenin getirdiği ortamlar var, deniz kıyısında yürürsün, yakınında denize girilecek fena olmayan yerler de var.

Tam olarak başlıktaki insan ben oluyorum. Ama tekirdağ merkeze mi yerleşiyorsunuz yoksa başka bir ilçesine mi, tabii kocaeli nin neresinde yaşıyordunuz bu da önemli. Bu cevaplara göre isabetli bir şey yazarım ben.

Kocaeli- izmit/yahya kaptan.
Tekirdağ için daha net bir şey yok hocam olursa eğer herhangibir ilçe olabilir

İnsan Profili Kocaeline sanırım bi 750 bin falan basar
Eğer Çorlu'ya yerleşecekseniz İnsan faktörüde, çevre faktörüde aynı, hiç yabancılık çekmezsiniz.
Merkez ve diğer ilçeler ise hayat standartınız her anlamda 2 ye katlar
Madden ve Vize konusunda sıkıntı yaşamazsanız mesela biz her hafta sonu Bulgar ve Yunandayız o artısı var

tekirdağ marmara fayına çok yakın o yüzden dandik bina ev falan tutmayın maazallah.

ben de izmit yahyakaptanda oturuyorum
tekirdağ ile çok bir farkının olduğunu sanmıyorum ikisi de birbirinden kötü, küçük şehir işte.
not: büyükşehir sever birisiyim.

Tekirdağ da insanlar daha tatlı evet trakyada insanı genel olarak çok iyi insanlar ancak yerlisine denk gelmek de iş için göç almış bi çok ilçesinde çok zor. yani yine her türlü insanla muhattap oluyorsunuz. Çorlu Çerkezköy için konuşuyorum bence imkanları yok denecek kadar az. Kocaeli o açıdan çok daha iyidir. Ya da ben Kocaeli yi biraz daha iyi bildiğimden böyle geliyor.
Doğası güzel Tekirdağ ın, deniz de var. Kocaeli den farklı olarak şarap bağları çok var. Yerli çeşit çeşit şaraplar deneyebilirsiniz. Alkol konusunda da genel olarak rahat insanlar,

Benim işim istanbulda. çok alışkınım gidip gelmeye. Pandemi öncesinde de haftanın yarısı istanbulda yarısı tekirdağda geçiyordu. Konsere, tiyatroya, film izlemeye istanbula gidiyordum. Böyle olmasaydı uzun vadede iğrenç olurdu maalesef.

Ama sizin nasıl bir hayat istediğinizle de ilgili biraz.

ben izmit'te çalistim bi cephanigin orada bir de golcukte kaldigim otel ise yahyakaptanda idi. buradaki santiyeler bitince de tekirdag'a tasindik. denize sifir villa buldum. kirasi 2400 idi. inanilmaz ucuz ev kiralari, cami aciyorsun direkt dalga sesi iceride vs. camdan yuvarlansan sahile dusersin, bahcen var kopegini besle tavugunu besle.

izmitte boyle bi ortam yok, bir de izmit sanayi bolgesi hocam hava kalitesi kotu insan profilleri de dusuk, tekirdag oyle degil.
ha izmitten bazi konularda 1 tik pahali, insaat anlaminda mesela pahali. sanayi konusunda da izmit kadar basarili degil araba tamirinde iyi degiller tirt.

tekirdagda mi yasarsin izmitte mi sorusuna izmit demem asla. denmez de. allah carpar.

Kullanım amacı ne olacak,çakı çok geniş bir tabir

Dağda bayırda can sıkıntısına dalları ağaçları soymak diyelim.

Her gün yanında taşıyacak mısın, cepte mi gezecek çantada mı? Kargo paketi mi kesecek sadece yoksa ahşap, metal gibi daha sert yüzeylerle işi olacak mı? Sadece bıçak mı olsun yoksa tornavida, şişe açacağı, tirbüşon gibi şeyler de olsun mu? Klasik bir görüntü mü yoksa daha maceracı mı bir model mi? Su ile etkileşime girecek mi, ıslak bırakacak veya düzenli bakım yapacak mısınız?

Her gün yanımda taşımayacağım. Sadece kırsal kesimlerde gezmede olduğum zamanlarda hobi amaçlı kullanmak için arıyorum. Düzenli bakım yapıcam. Ağaç ve ağaç gibi malzemeler üzerinde kullanıcam. Çok amaçlı çakı istemiyorum.

Kaliteli model dediğinize göre Buck öneririm. 9210 modeli iyidir başlangıç için.

klasik isviçre çakısı victornox'tur, yeni çıkardıkları evogrip serisi gayet güzel. aşırı fazla fonksiyonu olan çakılar kullanışlı değil.ağaç dediğin için ekteki gibi ağaç testeresi olan bir model alman daha doğru olur.

www.hepsiburada.com

www.leatherman.com.tr

türkiyeden alacaksan, yetkili av bayiileri dışından e ticaret sitelerinden alma çok fazla sahtesi var.

orjinal foto koyup, fiyatı neredeyse aynı, yarı yarıya bazen üç katı ucuz olarak ilan açıp sahte yollayıp geçiyolar.

çok marka var, sog, victorinox, crkt, buck, cold steel, wenger, gerber, böker, extrema ratio, opinel ama dediğim gibi türkiyede zor.

türk markalarından alabilirsin ama mogan ve bora, yabancı markalar gibi sahtesi pek yoktur.

ayrıca çok kaliteli az kaliteli diye olan şey tamamen tasarım ve kullanılan çelik. zaten bu tür çakı ve bıçaklarda kullanılacak çelik tamamen standardize edilmiştir.

mesela 4416 veya aus8 çelik gibi

kanunu nizamı da iyi araştır başına bela almayasın.

swiss çakılarında ben wenger'i daha çok beğenirim victorinoxtan çok daha kalitelidir.

Bahsedilen hobiyi ahşap oyma veya küçük dalları kesip biçme olarak anladığımdan rahatlıkla Opinel diyorum. Elinizin boyutuna göre (ortalama no.8'dir, küçük veya büyükse 7 veya 9 alın) herhangi bir inox modeli işinizi görür. Inox paslanmaz çelik demek, bakımı daha kolay oluyor. Markanın özellikle outdoor olan renkli modelleri var, hem bıçağın bir kısmı da testere gibi oluyor onlarda. Kalın dallarla çalışmayacaksınız şart değil yine de. Önereceğim klasik tasarımı olan traditional modelleri de aynı işi yapar, hem de doğa dışında da taşınabilir. Kanun kısmına değinmiş birisi, gerçekten önemli. Ama Opinel için söylüyorum, hiçbir yasağı çiğnemiyor zira otomatik açılmıyor ve dediğim boylardaki bıçakları yasak sınırını geçmeyen uzunlukta. Diğer sayılan bütün markalar da sonuna kadar doğru tercihler ama çoğunu siz de görmüşsünüzdür bakarken, ben hazır siz çok hakim değilken daha doğrusal yönlendireyim dedim. Orjinallik ve güvenilir satıcı konusunda alacağınız siteye veya lokasyona göre doğrudan isim verebilirim, karar verirseniz mesaj atarsınız.

ben fransaya gittiğimde opinelin 1 den 13e kadar tüm serilerini almıştım.

geleneksel olan seri kayın ağacından yapılıyor ağacın özelliği çok sağlam olması ve kesinlikle su çekmemesi.

bir çok ağaçtan yapılıyor ama en çok bulacağın kayın ağacıdır aşağıdaki linkteki gibi

www.hepsiburada.com

bunun dışında arkadaşın dediği plastik saplı olanlardan da aldım, normalde boyuna göre değişmekle birlikte 12-20 euro arası oluyor ahşaplar bu plastik 25 euroydu ben normal opinel kalitesini bulamadım, çeliği normal victorinox tarzındaki bir çelikti benim pek hoşuam gitmedi. aşağıda linktekiyle aynı hemen hemen

www.conrad.com

bu çakının et kalınlığı ve formu dolayısıyla çok bişey kesmeye müsait değil et kalınlığı yüksek , normal opineller gibi keyifli değil.

Aman diyim @killerbee! İleride duyuruya denk gelip okuyanlar korkunç yanlış bir bilgi almasın diye yazıyorum: Tüm ahşap saplı Opinel'ler (kayın, meşe, zeytin fark etmeksizin) suya karşı korumasızdır. Dış yüzeyleri günlük kullanımda zarar görmesin diye ince cilalıdır lakin bıçağın kapalıyken oturduğu yuva tamamen çıplak ağaçtır. Birkaç su damlası bile bu cilasız alan tarafından emilirse küçük şişmeler yapar, bıçağı açıp kapatırken problem olur. Doğrudan suyun altına tutarsanız veya makineye atarsanız hepten piç olur. Hepsi için çözüm de güneş altında veya kalorifer üstünde bekletmektir, hatta ciddi şişmelerde fırına atanlar da var. O yüzden temizlik içim bıçak ve sapı hafif nemli bir bezle silmek kafidir genelde, kurumuş ciddi bir leke varsa da bahsettiğim bıçak yuvasına su gelmemesine dikkat ederek temizlenmeli. Tüm bu dediklerim nehre düşse gık demeyecek olan plastik outdoor serisi için geçerli değildir.

Dekupaj testere daha uygun olur.

Yalnızca kontrplak falan deseydiniz dremel'in çeşitli uçlarıyla da iyi kötü halledilir derdim ama masif girince işin içine verem olmamanız için dekupe testere.

~Bosch olmasa da black+decker'den aşağıya inmeyin bence de.

Dekupaj +1
ama yine de bosch marka falan alın, profesyonel seriden olmasa bile kaliteli olsun.

ufak ince el işi motif vb tarzında şeyler keseceksen kıl testere tezgahları var. onlar ince işler için.

www.youtube.com

büyük şeyler keseceksen el tipi dekupajlar var.

Bir amfinin tonlarını pedala aktarmak (her ne kadar öyle olmasa da) mümkün profiling ile mesela (bkz: kemper)

Ama o amfiye onu yapmaya kalkarsak komik olur zira kendisi dijital modelleme bir amfi. Hangi pedalları çöpe fırlatasınız var acaba? Tek tek analog pedal denediyseniz belki canınız sıkılmıştır yine o amfi gibi amfi simülasyonu yapan bir yer ünitesi sizi tatmin edecektir gibi geliyor bana.

Misal Zoom G3N tarzı güncel yazılımlı giriş fiyatlı.
Bütçe daha kopası gelirse yine bütçe model sayılan Mooer'in Ge250 Ge 300 çok güzel it gibi aletler.

O cihazı sahnede kullanmanın yolu yok gibi gözüküyor zira ne footswitch girişi var ne simulated output çıkışı var.

Bu amfiye preset değişimi için daha doğrusu editördeki patchleri tümüyle kendi yaptığı pedaldan değiştiren biri vardı youtube'da, satıyordu hatta o dönem ama efektler için öyle bir seçenek yok diye biliyorum.

kemper profilerden hariç ir teknolojisi olan farklı bir cihaz alabilirsin. zira kempre ir teknolojisinin yanında başka teknolojiler de kullanıyor ve fiyatı biraz yüksek.

ir teknolojisi kemperin de kullandığı impulse response.

çok bilinen kaliteli karakteristik bir amfi değilse muhtemelen ulaşamazsın ama amfi ve kabin simülasyonu olarak çok daha iyileri ve processörün de içinde bulundurduğu efektleri kullanırsın.

bi kaç ürün var, birincisi boss ir200, headrush pedalboard ve line6 hx stomp(ir var mı bilmiyorum da ayrıca preset paketi satılıyor ve piyasanın en tutulan kabin sim ve processörü)

amfinin modelini celestion ir den araştır.

fena değil, edit programı kullanıyorsan ses ayarlarından da biraz kurcalarsın ambiance ayarları falan. tabi müzik kulağın da varsa mikrofon alabilirsin, özellikle açık alanda da video kaydı yapacaksan.

yaka mikrofonuyla hangi marka olursa olsun çok bir performans alamazsın.

eğer ses kartı + condenser mikrofon vb para vermek istemiyorsan.

usb condenser mikrofonlara göz at.

yine de en kaliteli mikrofonu ses kartını da kullansan, temel bazı efektler ve parametreler ile oynamadan tam iste4diğin neticeye ulaşamazsın, compressör, limiter, akustik düzenleme, noise gate vb gibi
,
o yüzden usb condenser mikrofonda da aşırı pahalıya kaçma

Teşekkür ederim, her türlü pahalı olacak sanırım.

zoom'un kayıt cihazları var eğer hem taşınabilir olsun hem de güzel kayıt alsın diyorsan alabilirsin.

arkadaşlarım kullanıyor oldukça memnunlar. özellikle dış çekim falan yapacaksan bu makul bi çözüm tabi her model değil.

h4n ve h4npro bakabilirsin.

Yani eh işte.. oyun için önemli olan upload hızın ve söylediğin gibi pingin. Ping süresi ile hız arasında da doğrudan bir bağ yok aslında. 4K film izlerim (stream yani) dersen tıkanabilir. Mümkünse 35mbit falan tavsiye ederim. Tahayyüt değil de taahhüttür o.

analog kablo tv paket içinde, onu her halukarda verip parasını alıyolar, onun dışında yılda en fazla 2 defa kesilir. çok stabildir bağlantısı.

ücretsiz 3 ay dondurma, taşındığın zaman eğer orada alt yapı yoksa tahhaüt falan ödemeden iptal ettirme gibi özellikleri de var.

10 yıldan fazla kullandım en memnun olduğum servis sağlıyıcıdır kendisi , fiyat olarak da öyle hizmet olarak da.

Kablonet altyapi varsa cok iyi. En yükseğinden al gec. 16mbit yetersiz. Telefon interneti bile 50mbitlerde geziyor 4g bağlantıyla.

internetten kablonetin verdiği güncel modemleri araştır.

ben netmaster netmaster kullandım 2 ayrı model 10 sene içinde 4 portlu ve çok iyiydi.

bazen zyxel falan bile olsa dandik modem veriyolar. ona göre onun bilgisini kesin al.

kablonet ne kadar stabil bir bağlantı sunuyor bilmiyorum hiç kullanmadım ama günümüz dünyasında 16 mbit pek yeterli değil. ağda başka biri telefondan youtube izlese bile oyun deneyimini etkiler. ping oluşturur. video streaming olayı çok gelişti, hayvan gibi veri çekebiliyoruz artık youtube'da netflixte vs.


varsa altyapı ve imkanın daha üst paketlerden birine girmeni tavsiye ederim. en kötü 30-35 olmalı, mümkünse 100mbit olmalı. netflix içeriğinden en yüksek kalitede faydalanman için en az 20mbit öneriyor mesela. sadece netflix bu.