daş gibi olmuşun meaşallaa

Hoş. Kilo vermen daha hoş.

Adele işini abartmışsın. Sonuç; Erkek Fatma. Saç da kısa zaten...

çektiğin çileye değmemiş.

çok güzel olmuşsun,fit görünüyorsun. azmine sağlık.

çok güzel tebrikler <3

gayet daş görünüyorsunuz, azminiz için tebrikler :)

vallahi süper olmuşsunuz. çok da sağlıklı görünüyorsunuz. aman kilo verdim diye sporu salmayın :)

Muhteşemsiniz <3

ya truman <3 mükemmel olmuş gözlerime inanamıyorum ya

Ohaa yillar sonra trumanshow'u duyuruda gormek, tebrik ederim.

ulan ben bile cok sevindim. tebrik ederim, harika olmussun. sahane. iste boyle ifsalarla gelin.

50 kilo önceki halini hatırlıyorum ifşalardan.

Süper olmuş, tebrik ediyorum. Zamanında benzer bir serüvenden geçmiş biri olarak muazzam bir başarı. İraden iyiymiş bayağı=)

yuzır +1 süper olmuş truman

Eski halinizi bilmiyorum, ama gene de oha. Bacagim sakat, kosmadan etmeden nasil verebilirim bi 15 kilo?

sporcu vücudu olmuş takdir ettim.

spor yapan herkesi takdir ediyorum bu vesileyle.

herkes hatırlıyorum yazınca ben de hatırladım. tebrik ederim, iyi iş başarmışsınız.

Önceki halini bilmiyorum ama 50-60 kilo vermek harika bi başarı, azmin için kutlarım.

Baldır kısmın biraz abartı olmuş, onun dışında gayet iyi. Alkışşş

baldır düşmanlarına kötü haber, o quadlar biraz daha büyüyecek :) yani inşallah.

Önceki hali bilmiyorum fakat ben özellikle bacaklara bayıldım.
Çok iyi.
Tebrikler.
Darısı başıma diyeyim :)

Trumanshow trumanshow yapmis.hem hosgeldin hem bravo.birde sokak agziyla cevap verirsem 10 numara manita olmus valla tebrikler.

öncesini bilmiyorum ama, 50 kilo vermiş bir insan için çok çok iyi duruyorsunuz, maşallah diyorum, azminiz ve kararlılığınız da çok iyiymiş...

Tebrikler.Eski halini bilmiyorum.Eski hal fotosu da var mı? karşılaştırma daha anlamlı olur

19 kg verdiğiniz zaman demiştim ki sırtınızdan bir damacana eksilttiniz. şimdi ise bir su dükkanı gitmiş. Tebrik ediyorum.

body transformation diye videolar fotoğraflar koyuyorlar ya bence efsanevi bir body transformation işi çıkarmışsınız. ben bu arada erkek sanıyordum sizi ya neden aklımda öyle kalmış bilmiyorum.

50-60 kilo verdiyseniz before-after fotosu koymanız lazım. bence başarılı.

eski halini bilmiyorum ama sırf azminden ötürü bile ayakta alkışlanısı çabanı takdir ettim kendimce, valla helal olsun ne diyeyim

Aslinda soyle demek lazim.

Iyi ki dogdun trumanshow.

Hakikatten bir before after iyi olur bencede.

Tebrikler!
Keşke before - after yapsaydın. Bazı ablalarımıza böyle örnekler lazım..
Quadlar çok iyi ama ben nedense sırtı da merak ettim? :)

Tebrikler efendim :) Kilo veren hayatını değiştiren herkesi kutluyorum :)

tebrik ederim her zaman bu şekilde iradeli biçimde kilo verenlere saygım olmuştur.
Ömür boyu kilolarınızı korumanızı temenni ediyorum. Sağlıklı bir hayat sizinle olsun.

bence hizliresim.com'a falan yükleyin bu şekilde facebook hesabınızı da ifşa etmiş oluyorsunuz

edit: tebrikler bu arada

cok güzel görünüyorsunuz. tebrikler.

Tebrikler. Azminize sağlık.

sorulduğu için yazıyorum;

2 senede verdim bu kadar kiloyu. sadece sağlıklı beslenme ve spor ile verdim.
spor olarak ağırlık çalışıyorum, inşallah kalan hayatımda da bunu yapmaya devam ederim.

öncesi fotoğrafımı koymak hiç içimden gelmiyor. önceden gösterirdim, hoşuma giderdi de ama artık bu beni mutlu etmiyor.

hedeflediğim yerde değilim bu arada. %4-5 kadar bi'yağ oranı düşürmek istiyorum; ama artık olmuyor. psikolojik olarak çok zorlanıyorum.

aynı zamanda da beslenmeden çok kısıtlama yapınca güçten düşüyorum, ağırlıklar artmıyor, o zaman da mutsuz oluyorum.

ara ara yine yağ yakmayı denerim, belki 1 sene sonra tekrar işleri sıkı tutarım, bunu henüz planlamadım.

kilo vermeye karar verdiğimde "fit biri olucam" demiştim.
en zirveyi hedeflemiştim.
oraya yürüdüm, epey yol kat ettim, ama benim için istediğim yer bunun çok daha ilerisinde.

ve yaşadığım sürece, istediğim noktaya gelmek için zamanım var <3

yaa çok iyi bacak çalışmışsın. tebrik ederim.

önceki halini görseydim keşke. ama bu halin taş baya. benim kilomdan daha fazlasını atmışsın vucudundan. tebrikler.

kardiyo şart :)

tebrikler !!!

bende sıkı diyet kasıyorum bu aralar. 88.2'den 82.8'e düştüm 3 haftada. bugün sporada başlıyorum. görünce daha da gaza geldim.

@sarlatan, mutlaka bacak günün olsun :)

gaza gelme durumu++ :)

Oyy, taş olmuşsun. Güle güle kullan! Bir de geri ödndüğüne çok sevindim

@aychovsky, sen herkese destan yaz, bana gelince 2 cümle... oldu mu şimdi hehe

süper, özellikle bacakları çok sevdim.

Güzel. Onemli olan verilen mucadele ve kararlılık.en guzelide bu ikisi.

resmen aşık oldum.

tebrikler.

başarılar.

saygılar.

başlığı görür görmez sen aklıma geldin zaten, şaşırmadım. alkışlıyorum, destekçinim ;)

@tughan, her zaman pozitif baktığını ve takdir ettiğini hissettirdin ve bu beni mutlu etti.
sen de benim tam tersim yollardan ama en nihayetinde kilo alıp vermeli yollardan geçtiğin için, beni en iyi anlayabilecek kişilerden birisin, teşekkür ederim <3

sanki ben seni eski ifşalardan hatırlar gibiyim. yanılıyor muyum acaba. kilon vardı ama 50 60 fazla olacak kadar var mıydı ya.

tebrikler azmin için.

Müthiş olmuşsun <3

Ben on kiloyu veremiyorum, takdir ettim sahiden.

Saçın da çok güzel olmuş bu arada ^^

Tebrik ediyorum , müthişsin bravo valla ben hayatta yapamam heralde. Nasıl bir program uyguladın?

@devilred saçımı sorma, çok sancılı süreçteyim, küte çeviricem şekilsiz kaldı. gerçi sonra yine kısaltırım, bundan sonra hep kısa :)

@old possum, valla her yönünle uğraşıyorsun, sadece diyet spor değil burada olay, kafayı da resetlemek ve baştan yazmak lazım.

spor programı diyorsan, bileşik egzersizleri asiste ederek çalışmayı seviyorum...
diyet diyorsan, abur cubursuz, eppeksiz, şekersiz beslenmeye çalışıyorum. ama ilk 1 sene inanılmaz katıydım, ağzıma meyve bile sürmedim.
şimdi öyle değil ama, o kadar sıkamıyorum.

güzel olmuşsun özellikle yüzün. eski halini pek hatırlamıyorum ama şu tarzın pek bi hoş. azminden bana da ver biraz.

foto pek basarili degil, kisa cikmissin diyim (:

@ubi dubium ibi libertas, kısayım zaten :D

ilk halini bilmiyorum ama 50 60 kilo veren birisi için oldukça fit görünüyorsun.

helal olsun, saygılarr :)))))

edit: bu saç sana iyi gitmiş =)

truman insanları gaza getir de buradan ifşaya yürüsün ve huzur içinde çözülsün bu iş.

Kendi de 50 kilo vermiş biri olarak başarılı buldum; 'öncesi' fotoğrafı olmasa da. Ufak rötuşlar var sadece, bu kadarını yaptığına göre onları da her türlü yaparsın zaten.

@trumanshow, olsun daha guzel olabilirdi :)

@ubi dubium ibi libertas, anlaşıldı; herhalde anlıyorsun bu işlerden.
şehirlerimiz denkleşirse, bir de senin gözünden görürüm kendimi. ;)

büyük azim gerektiren bir iş. tebrikler :) umarım hedefini gerçekleştirirsin.

kilo vermişsin. tebrikler.

Verilen kilo ciddi bir rakam, tebrik ederim ! Boyunun da çok uzun olmadığı düşünülürse nerdeyse 1 insan kütlesi çıkmış vücudundan. Yalnız istediğin kadar fit ol, o erkeksi saç modeliyle hiç hoş durmazsın. Ayrıca ellerinin sabit olması ve yere bakman çok çirkin durmuş. Daha doğal bir poz olmalıydı.

@iwasbornonamountainside hahhaha teşekkürler, değerlendiricem :)

aa geldin mi yine küfürlerinle? Umarım onları da eritebilmişsindir.

erkekfatma+1

Fotoğraf bacak günü sporundan sonra çekildiyse sıkıntı yok. Fakat normal zamanda bacakların bu kadar sıkı olmaları birazcık abartı olabilir, ama güzel tabii. Yalnız alt vücutla üst vücut arasında ufak bir orantısızlık var sanki. Kollar biraz yağlı mı ne? Alt taraf bu kadar fit olunca dikkatimi çekti, yoksa çirkin görünüyor değil aslında...

Tebrikler :)

@long live rock n roll fotoğraf pampsız...

diğer tespitlerin de doğru, yağ yakmam lazım, kollarda ve genel olarak üst vücutta fazlalık var. alt 36 beden, üst 38 beden :) şimdilik buraya kadar gelebildim :)

uzun zaman sonra trumanla yeniden haa! taş olmuşsun haber vermiyorsun diyecektim ama neyse ki haber vermişsin, helal sana, azmin elinden hiçbir şey kurtulmaz

Tüm içtenliğimle tebrik ediyor ve saygı duyuyorum. Bravo.

Eski hâlini hatırlıyorum, bu iradeyi göstermiş olman muhteşem. Şahsen ihtimal vermiyordum, beni yanılttın.

Genç yaşında şişman olan herkes için örneksin.

@limoncello, inat edince mutlaka bir sonuç alıyorsun.

@yirmisantim, kimse ihtimal vermiyordu; hiç kimse. ama ben olmama ihtimalini düşünmemiştim bile. bir saniye bile "acaba olmaz mı" diye düşündüğümü hatırlamıyorum :)

iki defa baktim. bomba gibi olmus. tebrikler. yanimdan gecsen muhtemelen donup arkandan bir daha bakarim.

badim olur musun? çok pis bench başı muhabbeti yaparım. 3 set yapıyorsak 6 setlik geyik yaparım en az.

@khiron hahah en sevmediğim... benchte erkeklerden spot bile isteyemiyorum, çünkü nedense tüm ağırlığı benden alıyorlar tekrar sırasında, "bırak ben zorlanayım" desem de ı-ıh, ben bench press yapacağıma onlar bent over row yapmaya başlıyorlar :D

Destanı sen yazmışsın zaten, benim yazmama gerek yok. :))
Güle güle kullan kalıbı. Tebrikler!

@aychovsky, en sevdiğim yorum bu oldu <3

Ooo bizim kız gelmiş, hoşgelmiş :) Ben ekşiden izliyodum paylaşımlarını, bişeyler bekliyodum da bu kadarını beklemiydum valla. Tebrikler ve komacan öpücük güzel yürekli kız :)

@hayat aklini konusacak bir filozof uret, çok teşekkür ederim ablacım. benim biraz can havli oldu, inşallah daha iyisi de olacak.

oha truman aşırı tebrik ederim. burada olmadığın sürede boş durmamışsın. feyz abidesi olmuşsun kız :)

@bruceandwayne, bir motivasyon cümlesi kurmak gerekirse "asla insanların sizi bıraktığı yerde durmayın" derdim herhalde, her zaman bir yönümüzle de olsa ilerlememiz lazım :)

sübhanallah kardeş ibretlik bir paylaşım !

truyu kadıköy sokaklarında en son gördüğümde şimdikinin 2 katı ebatlarına yakındı. azminin, neciminin ve selaminin önünde saygıyla eğiliyorum :D

kangurucileyşıns !!

Daşş olmuşsun +1
Umarım asabiyetin de erimiştir +1
Kolları ihmal etme +1

@manuel mandalina, artık normal görünümde olduğum için insanların tahrik ve kışkırtmaları ile fazla muhatap olmak durumunda kalmıyorum :) bi' de bu açıdan bakın ;)
kolu ihmal etme derken?

@kuul, kadıköy falan diyince epey bir düşündüm, teşekkür ederim :)

gayet yakisikli bir delikanli olmussun. saka bi' yana da, tebrik ederim.

Kollar gevşek duruyor, alt vücuda kıyasla, onu kastettim.

@manuel mandalina, olacak o kadar :)
i.hizliresim.com
komple çalışıyorum, ihmal yok; ama bu kadar çok kilo almış olmanın bir bedeli olmalıydı :)

edit: bu arada kollar da pampsız :D hiçbir şeyi pampıyla çekmemişim onu fark ettim.

bence çok fazla kaslısın bir kadın için. son fotoğraf özellikle bunu belli ediyor.

ha onun dışında, yani fiziksel görünümün dışında, müthiş bir iş başarmışsın. vakti zamanında 34 kilo vermiş biri olarak yaşadıklarını az çok tahmin edebiliyorum. helal olsun.

@sen git ben geliyorum, bu kadar kas kazanmasam, bu kadar kilo da veremezdim muhtemelen. en iyimser %24 yağ oranım var ve erkek değilim ve 60'a yakın kilo verdim; kasları bu derece belirginleştirebilmemin diğer adı mucize ve ben onu gerçekleştirdim.
hem de bunu spor hocasız, diyetisyensiz; tamamen kendi çabalarınla yapmak, mucizenin eş anlamlısı...

o nedenle, o kaslar benim canlarım, bebeklerim, gözüm gibi bakıyorum ben onlara :) yine de alışık olmayana çok kaslı görünebilirim, sorun değil hehe

kalp. çok guzel olmussun.

bunu hiç silme oldu mu. kendimi motive ediyorum. benim de 6 kilo alma hedefim var da.

Onceki halinizi bilmiyorum ama cok fit gorunuyosunuz.

4-5 kilo vermeye calisip yillardir debelenen bana da ilham oldunuz :) <3

bravo
go girl!!

valla bravo truman, seni badilerimden takip ediyordum, önceki halini de hatırlıyorum. tam bir azim abidesi olmuşsun, darısı başım(ız)a :)

çok rekabetçi!

vışşş taa ne zamandan hatırlıyorum diyetteydin bi 5 kilo mu 10 kilo mu ne vermiştin de yazmıştın buraya maşallah azmine hırsına.. helal olsun yürü bea

biraz yanlardan daha gitmesi lazım sanki yada tshirtden öyle geldi, ama olmuşsun, 50/60 kilo ney yaw az buz bi rakam değil maşallah.

edit: gaza geldim bana ne oluyosa artık...

çok çok çok güzel! ^_^

yalnız biraz daha kasarsanız taşşaklar çıkabilir :)

@rain when i die, bu cümleyi biraz daha açar mısın? rekabet hissi mi uyandırıyorum yoksa ben mi rekabet ediyorum :)

diğer arkadaşlara da teşekkür ederim <3

@xu, çıkmaz.

"bırak ben zorlanayım desem de ı-ıh, ben bench press yapacağıma onlar bent over row yapmaya başlıyorlar :D"

Önceden haber verilmiş kişi yarı yarıya kurtarılmış kişidir diyorum ve ekliyorum.

Haberin olsun kadın memesinin %70'i yağ rezervidir. Vücut geliştirme ve alt dallarını yapanlar belli bir sürenin sonunda bu yağ dokusunun tamamına yakını kaybederler. Alttaki süt bezleriyle adeleler lif lif sayılmaya başlar. Bir tek üzerinde kıl bitmesi kalır. Hoş steroid kullanınca o da oluyor. Süreç, profesyonel seviyeye yakın çalışan kişilerde standart olduğu üzere gidip sahte sentetik bir silikon parçası taktırtırmayla sonuçlanır. Tabi silikon tamamen çıplak kalmış adelenin üzerine tutturulacağından bitmiş bir elbisenin üstüne (dışına) toplu iğneyle tutturulmuş görüntüsü oluşur.

@xu'nun dediği şey daha çok kişiliğindeki erkekleşme elbette. Hani en son kişinin kendisinin farkedebileceği kategorideki değişimler. O konuya girmiyorum.

Bunlar senin keyfinin bileceği şeyler. Ben sadece kararlarını alırken farkettirebilecek değişkenlerden bir tanesine kısaca değindim.

@neotunc,bahsettiğin ölçüde kas geliştirebileceğimi de yağ oranımı düşürebileceğimi de sanmıyorum.
sıradan, ağırlık çalışmayı seven biriyim o kadar.
dediğin boyutlara ulaşabileceğimi sanmam yani.

@truman resmen "azimde beni geçebilir misiniz?" diye sormuşun etrafa, muscle car gibisin. o yüzden rekabetçi dedim.

@rain when i die, düşündüğümden daha güzel bir şey söylemişsin, teşekkür ederim :)

Bir gün taşak çıkartırsan lütfen ama lütfen, kız arkadaşın ben olmak istiyorum. Nolur squatta power cage kullan, spotter yüreğimi yakar.
Kaydedilen aşamalar çok iyi, hedeflerde ayaklar yere basıyor, yolculuktan zevk alıyorsan, asıl iç gıcıklatan kısmı o zaten.

@dissendium, ben de alternatif kadın olayım :)

vauv!!!!!! disiplin ve kararlılık görüyorum. çok sıkısın dostum!

Bir bayan bence de yuvarlak geçişmeli, ama bir kadın için konuşmak gerekirse, bir kadın tam olarak böyle hatlara sahip olmalı.

@sttc, güzel mesaj çıkartmışsın, teşekkürler.

Cok asiri tebrik ederim. Asabiyet ile laf sokmaya calisan eziklere takilma. 5-6 sene once seninkinin yarisina yakin miktarda kilo veren biri olarak ruh halini ve dis gorunusunun karakterini nasil ele gecirebilecegini biliyorum. Simdi onlardan daha mutlusun eminim, catlayip patlasinlar!

Nasil istiyorsan oyle yasa, bir kadin hicbir sekilde gorunmek zorunda degildir (kisisel estetik anlayisinda bile).

@piremses, aslında o dış görünüş-asabiyet ilişkisi şöyle oluyor;

insanlar dış görünüşüne istinaden sana aşırı acımasız oluyorlar, bu da bir zaman sonra seni sürekli kendini savunmak zorunda olan birine dönüştüyor.

tabi şekilcilik ört bas etmek için de sorun sendeymiş gibi davranıyorlar, sen kendinden şüphe et ve delir ki, onların şekilcilikleri kamufle olsun...

sürekli saldırı altında olan biri, bir süre sonra kendini savunmak için saldırmaya başlar, bu doğanın kanunudur.

ben asabi değildim, insanlar ikiyüzlü ve riyakardı, muhtemelen hala öyleler; ama ben değiştim. başarılı ve iyi olan benim :)

laf sokanları önemsemiyorum, hatta iyi bir şeye değindiler ki, işin bu kısmına uyandığımı açıklayabileceğim fırsat doğdu... :)

tekrar teşekkür ederim, destek ve takdirin için :)

Truman a bak ya :)
2011 i hatırlıyorum da baya geçmiş

İyi bir dinleyiciyim.

Savaşçıyım. Stresli anlarda pes etmem.

iyi dota oynarım.

disiplinliyimdir.

çok uzun süreler çişimi tutabiliyorum.

soğukkanlılığımı korurum. Olaylara, iddialara, verilere karşı her zaman soğukkanlıyımdır.
şüphe ve resmin bütününü görme arzusu benim en büyük sermayem. İnsanlar buna analitik düşünme falan diyorlarmış. Gerçekçi bir insanım. Bir plan veya analiz yaparken bunu felsefeyi, psikolojiyi, sosyolojiyi,zamanı ve matematiği bir araya getirerek yaparım.
Sevmek üzerine kafa yorarım. Sevmek zeka ve emek isteyen bir eylemdir, güdü değildir.
Tanısan sen de çok seversin beni tatlım.
müzik olmazsa olmazımdır. Müziksiz kalınca rahatsız olurum.

Çok güzel susarım, konuşmam manasında yani

İstediğim an uyuyabiliyorum, uyku kaçması gibi şeyler yaşamıyorum.

acayip çakal bi insanım. anında her türlü stratejiyi kurarım, baba oğulu birbirine düşman ederim, listeme giren kimse ciddi zarar görmeden çıkamaz. tam bi beyaz yakalıyım aq

Sabirli ve planliyimdir.

Bir de iyi pes ve guitar hero oynarim :)

el işlerinde iyiyim.

genel olarak tamirat, ıvır zıvır işlerini iyi yaparım. gidip de elektrik tesisatı döşeyemem ama fayans döşerim, duvar örerim, derz doldururum, parke silerim (cam cila yani :), lastik değiştiririm, lastik yamalarım, fren balatası değiştiririm; yani kısaca "handyman" dedikleri insanlar ne yaparsa hepsini yaparım.

hayalimdeki meslek araba tamirciliği veya marangozluk(tu).

şimdi ne yaptığımı sorarsanız, kuantum kimyası ve nanofizik alanında doktora yaptim :D

5 sene içinde kendimi kendi kendine yeten koyunlu, kuzulu, tavşanlı, kedili, köpekli bir çiftlikte yaşarken görüyorum. umarım bu hayalimi gerçekleştirebilirim.

baya tatlı ve samimi bi insanım. yeni tanıstıgım insanlarla yakınlaşmaya başlayınca beni sevip vakit geçirmek istiyorlar. ben de bunu seviyorum.

Sağol canım siz hiç bozmayın yeni övdüm de geldim :))

Güvenilir biriyim. (öyle diyolar)

gitmemekten iyidir. senin beynini senden daha iyi tanıyor sonuçta.

bi doktor arkadaşıma aynısını sordum aynen verdiği cevap:
"oof hiç sorun değil, var ya öyle iyi antidepresanlar var ki artık piyasada, bişiyin kalmaz" oldu.

ilaç tedavisi ve terapi ile çözülüyor.
şu an psikiyatristin kapısına yatmış yalvarıyor değil isen, yeterince basmamış bence. o günler de geliyor malesef.

ulaşırsın, teyzemin bir öğrencisi sokağa bile çıkamıyordu, şimdi tamamen olmasa da öncekine göre çok çok daha iyi durumda. istanbuldaysan pskiyatristin ismini verebilirim, kuzenim de gidiyor, gayet memnun -gerçi ondan ileri seviye okb yok daha çok anksiyete bozukluğu var da- ha bende de okb var, cipram kullanıyorum, annem, kardeşim, kuzenim cipralex kullanıyor, ailecek anksiyeteli ve okb'liyiz -hızlı ve öfkeli gibin- ben hayatımdan "memnunumsu"yum -gerçi bunu diyen insan dün girdiği doktora yeterlilik sınavından geçtiğini öğrenince hocalarının karşısında gözyaşlarına boğuldu, onu da belirteyim aşsldkaikda kaldığını değil geçtiğini XD - neyse, git doktora rahat et. kafana göre ilaç alma, derim naçizane -ha kargn'ın doktor arkadaşı da haklı, ama terapi de görsen beri yandan daha çok işe yarayabilir, doktor değilim.com-

@manuel mandalina etme eyleme gözünü seveyim.

çok ileri olmasa da zorunlu olmadıkça dışarı çıkmıyorum. eskiden böyle değildim ben. son bir yıl içinde ne haltlar olduysa oldu.

eskiden bir özel hastanede gittiğim psikiyatrist vardı ama konuşmasını sevmediğimden ona gitmeyi düşünmüyorum. şimdilik bir devlet hastanesine mi gitsem napsam.

ben de bir 3-4 ay kadar evden çıkmakta zorlandığım günler yaşadım, işte o zaman doktora sürünerek gittim. çünkü o ana kadar bunun bir hastalık olduğundan bihaberdim, zira elin altında internet olmayan yıllardı.

iyi tarafı, her ne kadar imkansız gibi görünse de bunun bir tedavisinin olması. çekmek gerçekten çok anlamsız.

ulaşamazsın sadece çevrendekilere de kafayı yedirmeye başlarsınç bunun çözümü iyi bir eş ve iyi bir iş ama okbliye kimse vermez bunları

ben de lisanstan sonra işsiz kaldığım dönemde bir altı ay kadar evden çıkmamıştım. onu da belirteyim.

ha ben o dönemde ilaç kullanmaya başlamadım, bir şekilde hallettim evden çıkma olayını ve takıntılarımı. ama doktora yeterlilik sınavından bir kere kalınca kullanmaya başladım, anksiyete + panik atak ile sınava girmesi pek hoş olmuyor -ki ona rağmen dün panikten öldüm, düşün yani-

bir de, hasta olduğunu saklama sakın. ben yıllarca etrafımdan sakladım, o zaman hiç iyileşemiyorsun.

bu arada okb ile ilgili şunu diyeyim: kendi kendine tamamen düzeltebileceğin bir rahatsızlık değil. ilaç değilse bile en azından terapi dene derim, ki tedavisi genelde ilaç + terapi ile yürüyen bir hastalık. serotonin nörotransmitterlerinin az salınması ya da düzgün salınsa da yeterli gelmemesi sonucu oluşabiliyor. (serotonin omurilik soğanına yakın bir bölgeden salınıyor.) ayrıca annede ve babada -yani ikisinde birden- okb varsa, çocukta çıkma oranı %30, yani genetik olarak serotonin salınımda sorun oluyor olabilir-miş. ayrıca yeme bozukluklarına da sebep olabiliyor -bu benim görüşüm, genelde bildiğim tüm okbliler normal vücut tipinden bir hayli uzakta, kimisi aşırı kilolu kimisi aşırı zayıf- antidepresanların yaptığı, serotonin geri alımını engellemek -zaten ssri yani selective serotonin reuptake inhibator (seçici serotonin gerialım engelleyici gibi birşey sanırım türkçesi, bakmak gerek) grubu ilaçların yaptığı şey de bu, vücut bu nörotransmitteri geri almasın diye uğraşıyollaa..

ben bunu şuna benzetiyorum: beynimiz bir olimpik havuz, içi kimyasallar ile dolu. bu havuzdaki kulvar ipleri de düşüncelerin ilerlediği yollar. havuz dolu değilse bu kulvar ipleri bir işine yaramaz, değil mi? zaten yüzemezsin de. havuzda yüzdüğünü düşün, yoruldun, kulvara tutunacaksın, kulvara tutunamadığını düşün? bir uçtan bir uca sürekli gittiğini düşün, duramıyorsun da, işte o uçlar takıntılar gibi bence. çok iyi bir benzetme olmayabilir ama, kulvarlar da düşünce yolların olsun, kulvarları düzgün kurmak gerek. birbiri içinde girift haldelerse gene işine yaramazlar misal. sonuçta sen o havuzda kendine yol açacaksın. bu sefer de bir sürü işe yaramaz düşünceye gene takılırsın. gene bir sürü takıntı çıkar başına. ilaçların yaptığı düşünce yollarını "yeniden düzenlemek" için ortam yaratmak. terapi ise düşünce yollarını yeniden düzenlemeye yarıyor işte. yani sen bir sonuca varacakken saçma sapan takıntılara saplanıyorsun, niye? çünkü belki de hayatının erken bir döneminde bir travma yaşadın ve o travma ile o düşünceye erişmek için "yanlış bir yol" yarattın. halbuki o travmayı yaşamasan, o düşünceye/sonuca rahatça erişebilmek için düzgün bir yol yaratacaktın, tek bir kulvarda ilerleyip düşünceye erişecektin -beyin tabi ki bu kadar basit çalışmıyor, olayı basitleştirmek için böyle anlatıyorum sadece- şimdi ise ya havuzun suyu yetmedi -yani serotonin- ya da yetti ama düşüncelerin çok karmaşık olduğu için kulvarlarda takıldın kaldın -yani sonuçta serotonin, başlangıçta yeterliyken, doğal olmayan saçma sapan bir süreç yüzünden gene yetmedi- ya da kulvar iplerin yok, durup dinlenemiyorsun, seratonin yetse bile seni götürmen gereken yere götürmüyor çünkü bu sefer de sen gidemiyorsun. böyle böyle birşeyler işte.

o yüzden doktora git derim. ama ben kendi kendime de aşarım dersen sen bilirsin. yine de, yıllarca "ben bunu kendim yenerim" deyip çok şey kaçırdım, ilaç kullanmayı zayıflık sandım. şu anda kafam daha rahat, zihnim daha açık. tabi ki bu da tam bir derman değil sen iyileşmeyi istemedikçe. ama gördüğüm kadarıyla istiyorsun, o yüzden bir doktora gitmen senin için daha iyi olur fikrimce. gene de sen bilirsin tabi.

not: yukarıdaki bilgileri okuduğum bazı makalelerden edindim, kaynaklarını veremiyorum ne yazık ki ama hakemli dergilerden okumalar yaparsan bence kendin de güzel bilgiler bulursun. ama netteki herşeye de inanma tabi, kaynak önemli :D

evlenmeye şartlar müsait değildi. evinde huzuru yoktu kendi düzenini kurmak istiyordu. hemen evlenmek istedi. olduramadık. başka bi ilişkiyle.

bir anda bitmedi zaten biteceğini, bitmesi gerektiğini düşünüyordum ama karşı taraf bu olgunluğu gösteremeyince sancılı bir süreç oluyor tabii. ayrılma süreci tamamen bittikten sonra ise en temizi eğlenmek yeni insanlarla tanışmak valla, ben okulun ilk dönemi çok kötü şartlarda yaşadım mesela ayrılık sonrası. bu dönemde sanıyordum ki işte özlem hasret vs. kötü şeyler de gelirdi aklıma ama alakasız yere iyi anılar da gelirdi falan sonra erasmus'a gittim meğer aslında özlediğim için değil de o dönem b/k gibi yaşadığım için arada geliyormuş bunu anladım. şimdi döndüm hala aklıma gelmiyor artık, okulda karşı cinsle flörtleşiyorum eğlenceli oluyor gerçekten insanı mutlu tutuyor kesinlikle tavsiye ederim ancak anlıyorum o ilk ayrılık sonrası şaşkınlığı atmak biraz zaman alıyor böyle ortada ruh gibi, asık suratla, kimseyle konuşmak istemeyerek dolanıyorsun; konuşsan bile mecburiyetten falan oluyor. o dönemlerin geçmesini ya kendi kendine beklersin "comfort zone"'unda ya da biraz kendini iç gücünle veya dış güçlerin yardımıyla itekleyerek kurtarırsın.. zaten bitmişse bitmesi gerektiği içindir büyük ihtimalle ellini sallasan en az birkaç tane.

çünkü devam etmesi için geçerli bi sebep bırakmadı karşı taraf. ilişki ciddiye bindikten sonra iftardan sonra tabağındaki son lokmalar gibi davranmaya başladı. bıraksam devam edecektik ama git sevebileceğin birini bul dedim gönderdim.

hayata dönmenin tam bi tanımı yok. zaten eskisi gibi olamayız asla ikimiz de, ama 'normale' dönemedim henüz. elimde olmayan bir şekilde hemen her gece rüyamda görüyorum, neredeyse istisnasız. bilinçaltımdan çıksa, bilinçüstümü ben hallederim ama olmadı işte.

Mesafe yüzünden uzaklastik. Zaten uzak mesafeydi ama bı sure sonra iyice çekilmez oldu.

Ben bitirmistim zaten doğal olarak sonrasına çoktan alıştırmıştim kendimi. Normal yaşantıma devam ettim. O da aynı şekilde oldu ama, bilmeden onu da alıştırmışım demek ki.

(erkek erkeğe ilişkim için yazıyorum)
2 buçuk yılı aşkın sürdü, benden davranışlarımdan vs hoşlanmamaya başladığını sezmiştim ve o sebeple de bitirdi. birkaç hafta normal konuşmaya devam ettik, sonra bir daha hiç birbirimizden haber almadık.
Ben 5 aydır atlatabilmiş değilim, günde birkaç kez onunla anılarımızı düşünüyorum, ara ara ağlyorum vs. Hayat çok boş ve vahşi geliyor ayrılıktan beri. Yaşama isteğimin minimuma indiği anlar da oluyor ama bir şekilde uzaklaşmaya, bana yaptığı kötülükleri hatırlayarak kendimi dizginlemeye çalışıyorum zihnimde.
Onun umrunda olmadığımı da biliyorum, fakat zaten değer verdiğim ve özlediğim şey o kişi değil, onunla geçmiş anılar ve güzel zamanlar. Fakat işte bunları biliyor olmak duygulara hakim olmaya yetmiyor.
Bir daha kimseyle ilişki yaşayamayacak gibi hissediyorum, kendi hatalarım gözümde büyüyor, aldatılmalarım yalanlar vs kulağımda gözümde beliriyor, kısacası cehennem gibi bir hayat ayrılık sonrası, zamanın geçmesini ve geriye dönüp "ne salakmışım" demeyi bekliyorum merakla.
Cümleten geçmiş olsun hepimize

Ben cok kezbandim bitti. Tamamen benim kezbanligimdan. Su an 8 senelik iliskim var cok mutluyum. Aldatmazsa falan asla ayrilmam

karşılıklı olarak ham tavırlarımız vardı. ilk aşk heyecanına gidebildiği yere kadar gitti. akabinde:
www.youtube.com
hayata dönmem yeni birini tanımamla oldu.. ki bu durum da ayrı bir saçmalık.
onunla da uzadı işler biraz. ben sorumsuzdum ve rahvan gitsin havalarındaydım, o aşırı kontrolcü olmaya çalışırdı her konuda, beni yola getirmeye çalıştı, ben aksileştim, akabinde:
www.youtube.com
bu fasit dairenin bana zerrece faydası olmadığını anlayıp bu işleri bırakarak hayata döndüm.

Araya mesafe girince bitti. 1 yıl alkolizm ve gece yürümeleri sonucu hayata döndüm.

offffff offff...

kasım'da 6.yılımıza girecektik, eylül ayında ayrıldık. hayata döndüm sayılır mı? alıştım sayılır. ama alışmaktan ziyade bu duruma alışmak zorunda kalmak çok üzdü beni. vücudum artık eskisine göre daha fazla direnç göstermeye başladı. bu işin antibiyotiği sadece zaman bana göre. sabah namazlarına gittim, secdede Allah'a yalvardım, Allahım nolur onu bana unuttur dedim, o kadar zor bir dönem geçirdim.
Eylül 18'de oldu. o izmir'de ben istanbul'dayım. artık olmuyor dedi, son zamanlarda çok görüşemez olmuştuk. bir anda telefonu kapattı, beni her yerden engelledi (olayın başka boyutlarına girmek istemiyorum ama emin olduğum birşey başka birisi yok hayatında). bir anda yapayalnız kalmıştım. artık o yoktu, 5 sene boyunca (40 gün haricinde) hayatımdaki herşeyi paylaştığım, bu 5 senenin 3 senesini aynı evde geçirdiğim vs vs. insan artık yoktu. o telefon konuşmasından sonra bırak bana aldığı hediyeleri, beraberken aldığım kıyafetleri bile çöpe attım. cloud'da, flash bellekte orada burada ne varsa hepsini sildim, bana onu hatırlatmasın diye evden taşındım. aradan 1 ay geçti, 26 ekim'de aradım saat 9 gibi müsait misin dedim, hayır dedi. o gün benim için özel bir gündü (annemin ölümünün 20.senesi).bir iki birşey diyeceğim dedim ve akabinde 1.5 saat telefonda konuştuk ardından bir kaç gün mesajlaştık. madem biz seninle herşeyden önce dosttuk, hani birbirimizin en yakınıydık ya, bana dostum olarak, yakınım olarak lütfen yardım et ben kendimi toparlayamıyorum dedim. onu unutmak için onun hiç bilmediği şeyleri içmeye başlamıştım (!), kendimi hiç bir şekilde toparlayamaz olmuştum. içim acıyodu amk ya, bilirsin hani. 25 senelik evlilikler bitiyor 5 senelik ilişkimiz bitmiş çok mu dedi. kafamı sikeyim ki seninle bir ömür geçirmeyi düşünmüşüm dedim. sen zaten bize böyle baktıysan seninle ben hiç biz olamamışız dedim, bu en son dediklerimi wp'ta yazıştık. bu kez mesajları da silmedim, o 2 3 günde bana gönderdiği resimleri de silmedim.

çünkü; yüzleşmeden aklından çıkartamıyorsun. onu hatırlatacak şeylerden kaçmak istiyorum ama, 5 senede o kadar şey paylaşmışız ki, hangi birinden kaçacaksın. bu kez kendimi inzivaya çektim. sosyal medyada hiç bir hesabım kalmadı. hatta sözlük hesabımı bile sattım birine. bana dair haber alabileceği ortak görüştüğümüz hiç kimse yok şu anda. inzivaya çektim kendimi. zaten öyle çok da yakışıklı bir adam değilim, etrafımda çok fazla kız da yok.

peki bunca şeye rağmen ben nasılım ? alışmak zor kardeşim, biz erkekler uzun dönemde kadınlardan daha duygusalız. bak hiçbir kız duyuruya gelip hayata nasıl döndünüz vs. yazmaz ama biz erkekler yazarız. erkek liman gibidir gemisini bekler ama kız gemi gibidir limanını her zaman bulur. bardağa artık dolu tarafından bakmıyorum, geçirdiğimiz güzel günleri değil de, bana 25 senelik evlilikler bitiyor 5 yıllık ilişkimiz bitmiş çok mu deyişini anımsıyorum. geçen çok merak ettim twitter'ina baktım, bana sütlü pilav yapardı o. "şimdi sana kim sütlü pilav yapacak" diye twit atmış geçen Cuma. içimden artık pilav yemeyi bıraktım diyesim geldi. nnihayetinde o da bir insan ve çok kötü günler geçirmeme sebep olan bir insan. o yaşadığım günleri, sabah namazlarında Allah'a yalvarmamı, arkadaşlarımla 11 12 bira içerken, 2 bira içip Akmerkez'in orada arabanın içinde sızıp kalmamı ya amk sebep olduğu şeyleri unutabilir miyim artık ben. sayesinde hiç kimseye güvenmiyorum. değişik, pis bir adam oldum çıktım onun yüzünden. onarılması imkansız yaralar açtı ama
son olarak şunu söylemek istiyorum.
gözümle 3 aydır yaşadığımı gördüm, onsuz da yaşanabileceğini gördüm. belki bir 3 ay daha geçince bunları yazmaya bile tenezzül etmeyeceğim...

okuyanlara da ayrıca teşekkür ederim. hiç kimseye anlatamıyordum bunları, en azından buraya yazdım.

aradaki derz ya da kenardaki supurgeliklerden kaciriyordur. tekrar derzlenmesi lazim gibi.

her sene kışa doğru başımıza geliyor. balkonun büyük kısmını kapalı hale getirdi bizimkiler. alt komşu hep şikayetçi. havadar bi açıklık bıraktılar bizimkiler balkonda. oradan hala sızıntı varmış. membran yapıldı, ben membranın soğuk görünce içeriden deforme olduğunu sanıyorum. izolasyoncular ya cahil ya ahlaksız. 25 senelik evde ilk yılını tamamlayamadan tekrar sızdıran 3 büyük çaplı izolasyon denememiz oldu. değil ömürlük, senelik bir başarı bile görmedik.
benim konuyla ilgili çözüm değil ama teorilerim var. başta ciddi bir izolasyon şirketine işi vermek, verirken şartları bildirmek lazım. izolasyon yapılınca üstü kapanmadan önce en az 10 cm su basılıp sızma var mı diye bakılmalı. kontratlı düzgün işlerde zaten kontrol firmaları yaptırıyor bunu. boyalı su basıyorlar. ödemeyi yapmadan önce bu denemeyi yaptırtmak lazım.
ileri drenaj tekniklerine de girilebilir.
ano ano bölünüp izolasyon bağımsız parçalara ayrılabilir. toptan kırım yapmadan belli bir bölgeyi kırıp tamiri yapılabilir belki bu sayede.

Karin gununu iptal et bence. Diger gunlere yayabilirsin karini. Bacak/omuz gunu cok kalabalik. Max 45 dakika sursun antremanlar. 3x15 barfiks yeni basladiysan cikarman cok zor ayrica.

Tavsiyem 4 gun antreman 3 gun dinlenme yap. Karin gununu diger gunlerle harmanla.
Bacak icin tek bir gun yarat. Cok yorulursun yoksa = Bayarsin.

yaradan sormaz mı reis bu nasıl program diye ?

göğüs ile sırtı aynı güne koymuşsun. ben arka kol basıcan hem ön kol. sonra ki gün spora gittiğinde ön kol ya da arka kol ikisi de yorgun olucak.

duyurum varın dediği gibi 15x3 barfisk çekebiliyorsan başlangıçta bu program sana vız gelir.

şöyle yap;

göğüs-triceps-karın
sırt-biceps-bel
bacak-karın(karın isteğe bağlı olabilir)
omuz-trapez-karın

çöp program. ilk bakışta bunun saçmalık olduğunu anlayamadığın için sen de suçlusun. bu işlere ciddili bir giriş yapmak istiyorsan okuyabileceğin düzgün türkçe kaynak da yok gerçi. ingilizcen, vaktin ve azmin yoksa hiçbir nesnel veriye dayanmayan kerameti kendinden menkul programlara ve terli (nispeten tüysüz) maymunların bench üstünde deli gibi mekik çektiği mantar yuvası havasız salonlara mahkumsun.
vaktin ve azmin varsa, ben birkaç yüz liraya mal ettiğim bench, betonarme barbell vb ekipmanımla homegym tarzı takılıyorum, sana da öneririm.

(bkz: inanma seni sikecek)

kardeşim bakınız küfürlü oldu ama kusura bakma. böyle bir şey mümkün olsa adam kredi çeker paraya para demez.

fikir vermesi için:
eksisozluk.com

yahu o da bişey mi, ben ayda 5000 tl veriyorum, üstüne bi de mercedes veriyorum. bana ver sen elliyi.

Kendisinin bu işten çıkarını da hesaba kattığımızda dehşet bir kar marjı görüyoruz. Bunu becerecek iddiası olan adam senin paranı napsın?

"miras, kira geliri, param var rahatım" temalı yazılarına denk geldikçe "fazlası ağırlık yapmasın" mantığıyla yardım eli uzatmak isteyen bir dolandırıcıdır herhalde.
Bir mesaj da ben mi sallasam benim de gözüm kalmış galiba.

kimse bilmezse belli ettirmezsen ağzını kullanırsan hiçbir şey olmaz.

sektörden sektöre, şirketten şirkete, hatta seni işe alandan alana değişir.

bizde çoğu hoca 5 seneden sonra 6 ay 1 sene kadar izne çıkıyor. ama memur tipliler genelde devam ediyor. 1 sene daha az oluyor nedense, en çok 6 aylık alınıyor, sanırım çok uzaklaşma isteğinde de değiller.

mesela direk bununla ilgili olarak bir keresinde eventte konuşmacı bir ceo çok hoşlaşmadığını filan belirtmişti.

Y kuşağıyım abi de sorarlarsa.

tamamen deneyimlerime ve öngörülerime göre söylüyorum ki, olumsuz bakıyorlar. yani en azından sorgulanıyor. boş takılmak istedim, gezmek istedim diye dürüst davranırsan tembel ya da rahat biri olduğunu düşünecekler muhtemelen.

alanında iyiysen kimse takılmaz.

ehli sünnetten olan, son bir kac haftada olanları da gördükten herkes beddua eder. suriyeden iyi haberler gelmiyor.

Keko olmaları. Klasik sunni şii kavgası. İran esad falan random saldırıyor millet ölüyor diye.

Dönemsel onlar çok takılma. Daimi dualar ve beddualar,
Değişken dualar ve beddualar olmak üzere 4 ayrılıyor.

Malum şahış ve etrafındaki vefakar cefakar fedakar insanlara daimi dua,
Amerika ve israle daimi beddua,
Değişken olarak dua ve beddualar; rusya, iran, ırak, suriye, putin, esad, fethullah vs. olarak tablo haline getirebiliriz.


Dönemsel yani:)

Haberlere göre hastaları halepten türkiyeye taşıyan konvoya şii milisler saldirip yaralı insanları öldürdüler. Muhtemelen iranın desteklediģi gruplardır diye irana saydırıyordur.

İran Türkiye'nin ezeli rakibidir dolayısıyla hemen her konuda çıkarlarımız çakışır.

Gördüğüm kadarıyla AKP'nin gençleri bu konuda CHP'nin gençleri kadar cahil değiller. Onlar gençlerini bu konuda hazırladıkları tarih dersini andıran belgesellerle çatır çatır eğittiler eğitiyorlar. 15 Temmuz tarih konusunda yaptıkları kitlesel eğitimin karşılığını açık seçik aldıkları tarih oldu. Son derece tarafsız yazdım.

En son olarak İran Halep'te Türkiye'nin aracılık ederek sağladığı ateşkesi defalarca bozarak insanları boğazlattı. Ayrıca bu sabah 4-5 yaşlarında bir çocuğa yapılan işkence görüntülerini televizyonlarında yayımladılar. Görüntüler iğrençti Danimarka'da bile insanlar sokaklarda gösteriler yapıyor. Avrupanın dikkatini çeken insanlık dramından da haberiniz yok anlaşılan.

Yani an itibariyle İran'ın işlediği insanlık suçu dünyanın konuştuğu bir boyuta ulaştı. Siyaseti AKP CHP'den ibaret zannedenlerin boş gözlerle seyrettikleri bir konu bu.



Sürekli olarak karşıt fikri savunan medyayı da eşit sürelerle izleyin. Bu başkalarının aklıyla değil kendi aklınızla düşünmenizi sağlar. Aksi taktirde gelişemez güdük kalırsınız.

@Sour'ın dediği doğru. Şii'lere küfreder Akp'nin başındakiler. Çünkü mezhepçiler. İran da Şii egemen bir ülke zaten. Şii milisler Suriye'de Halep'e saldırdı ve Esad'la birlikte sanırım orayı alacaklar. İşte medya tarafında çocukları öldüroyorlar diye lanse ediliyor şu an. O yüzden küfrediyor muhtemelen. Ama diğer arkadaşların da dediği gibi, Atatürk olsun, Edison olsun, Mahatma Handhi olsun, Şehit polisin oğlu olsun... Akp'li yöneticilerden biri herhangi birine yardırıyorsa, Akp'li vatandaş da yardırıyor. Recep Allah'a küfretse bunlar da küfreder.

klasik sünni-şii çatışmasının suriye üzerindeki gerilimi+ rusya'yla ara düzelince rusya'yı eleştirmek yemediği için birikmiş enerjiyi oraya kanalize ettiler.

Elde bir deste kağıttan bize düşen birkaç tane var. Zamanı gelince atıyoruz, işi bitince geri alıyoruz. İşimize gelince müttefik oluyoruz, işimize gelmeyince lanetliyoruz. İran çok rerorero ise burada fetonun saldırısından kurtarıp hapisten çıkardığımız iran asıllı 'işadamlarımız' neden iranın net düşmanı abdye gittiklerinde yargılanıyorlar? İranla yaptığımız ve zamanında işimize gelen, içimizi ferahlatan bir takım ticaretlerimizdendi galiba.

iran suriye'de zafer kazandı. biz hezimete uğradık.

çekemiyorlar.

Yalnız da kalınabileceğini kabul etmek ilk adım, gerisi gelir.

beklentisiz ol. ille de bir ilişkin ve sevgilin olması gerekmiyor. arama yani. rastla sadece.

Ben tanıştıklarımdan hoşlandığım olursa anında not alıyorum kenara, acabalarla vakit kaybetmiyorum, sonra akışına bırakıyorum. Daha verimsiz ama daha az kafa yoran bir sistem ve çoğunlukla yalnızlık getiriyor. Erkek değilsen işin daha kolay zaten.

Oluruna bırak.

@ devilred
yalnız kalmayla alakalı bir sıkıntım yok zaten, yalnız olmak da güzel ama insan bazı durumlarda destek arıyor sanırım.

@matrix
işte o aramama haline geçemiyorum, aklıma bir şekilde geliyor.

böyle durumlarda herkese şunu gönderiyorum: www.youtube.com

arayınca olmuyor, "aramayınca karşına çıkar" da yalan, olmayabilir yani. 3 küsür yıldır yalnızım küçük flörtler oldu, son bir yıldır falan flörte de muhtacım sevgili olmayayım seks meks zaten hayal, sadece muhabbet edip azıcık flörtöz takılalım diyen olsa kabul ederim yani :) :/

"illa sevgilin olması gerekmiyor" diyorlar da, sürekli aklının bir kısmı bir sevgili ihtimali, seks vb. konularda olunca potansiyelinin yarısı boşa gidiyor bence. Aklımın yarısı başka yerde, sevgilim olduğunda, onu geç dediğim gibi bir "ihtimal-flört" olduğunda işime gücüme daha iyi odaklanabiliyorum ben.

soruna cevap olarak da, kelin merhemi olsa... :D

@ rodriguez2
bu video çok depresif, bunun gibi bir duruma düşeceğimi sanmıyorum. biraz pozitif bakmak lazım.

@ kakao
umarım :)

bir kere o girdaba girdiysen biri olana kadar geçmeyecek o durum muhtemelen.

aşık olmayı arıyorsun, böyle bir anda çarpılacağın türden.

Cinselliği aradan çıkarınca o his gider. Ama hep bi acaba sorusu kalacaktır.

Bulunduğum şehirde yoğun programlı bir dil kursuna giderdim.

Yat gitsin abi bir daha 5 ay yatacak bir ara yok.

edit: yatarken de snooker izler uykum gelince yine uyurum. plan tutmuş geliştireyim.

Para ve huzur varsa sokakta yatar kalkardım. İtlik peşinde koşar, baharda qızlara laf atıp kaçardım.

ahuauha yahudi +1. belki çok tırt birisi olduğumdandır bilmiyorum ama insanlardaki bu "gelişmeliyim" merakını hiç anlamıyorum şahsen. sürekli bi hırs, sürekli bi ısrar... ben bi şeyde uzmanlaşmayı ya da iyi olmayı istiyosam 5 aylık boş zaman değil de her gün ona ayırabileceğim 3 saatim olabilsin isterdim mesela. "o ayrı bu ayrı it, 5 ayımız boş diye hiçbi şey yapmayak mı" diyen olacaktır, dediğim gibi herkesin kendi bileceği iş, ben kendi adıma anlamsız buluyorum. ben 5 ay boş vaktim olsa sabah akşam buz hokeyi izlerdim. kitap okumak istiyorum mesela ona çok vakit bulamıyorum, daha çok kitap okurdum ama kendimi geliştircem diye değil. kitap okumayı seviyorum, istiyorum. o yüzden sadece. genel olarak sevdiğim şeyler için daha fazla zaman ayırırdım yani, herhangi bi şey için özellikle gaza gelip efor sarf etmezdim.

Ne uyurum var ya...

Buz hokeyi + 1
Süperspor

Sabah kalkarim 11 de spora giderim bos olur yuzerim bilmem ne sonra cikarim arkadaslarla takilirim dizi film izlerim mis valla

Kitap, çizim, film ve bol yürüyüş.

almanca'ya yoğunlaşır, kitaplara gömülür ve dans/cam sanatları gibi aktivitelere katılırım. nasıl mutlu olurum, nasıl...

zamansızlıktan izleyemediğim ne kadar dizi film varsa internetin anasını ağlatırdım.

Spor, dil kursu ve olabildiğince eğlence

gunde maksimum 12 saat uyursun. kalaninda illa ki bi seyler yapmak istersin.

para varsa kurslara falan git. yoksa kendi bi hobinin uzerine egil. bi dil ogren mesela. hedefler koyarak yap bunlari.

öküz gibi yatardım, o kadar yorgunum ki.

spor, spor, spor, sağlıklı beslenme, değişik tarifler deneme, dil öğrenme. bunlar zaten çok zaman alıyor.

Herhangi bir bilgisayar programinda uzmanlasirdim.

Mesela photoshop, protools, dreamweaver, adobe premiere gibi gibi.

En olmadi office programlarinda kendimi gelistirirdim.

Bir de ingilizce alt yazili dizi ve film izlerdim dilimi gelistirmek icin.

yabancı dilimi geliştirir, kalan vakitlerde de uyurdum.

Göm gitsin

Hiç farkı yok. İç geç.

Bana dokunmadı sımdı ye kadar

içki karıştırmak babalar arasında oluyor. rakı-şarap ya da votka-rakı falan gibi. bira dediğin cila niyetine zaten hep karışıyor.

şarap kendi arasında karışır zaten tat farkı yok gibi. benim gibi midesiz bir adamsan iç gitsin.

Duyurunun büyük bir kısmı dombili ya da patates vücutlu.

iki sene önce 96 kiloydum, 1 yıl az yemek yiyerek ayda 1-2 kilo vererek şu an 77 kg dayım, son 6 aydır hala az yememe rağmen bu kiloda kaldım ama inadım inat hedefim 72
yaş 37 , e

liseden mezun olurken 106 kiloydum. beğendiğim tshirt ve kotların hiçbirini giyemiyordum, kabinlere girdiğim andan itibaren sırılsıklam terliyordum, tshirt ve kot denediysem yerler ter damlalarıyla göl oluyordu ıykk. denediklerim olmayınca sinirden gözlerim doluyordu ve bir gün sonunda canıma tak etti.
tuzu ve şekeri kestim.
her öğünde 1 beyaz ekmek yemek yerine 1 veya 2 dilim tam tahıllı ekmek yedim,tabi ilk başlarda alışma sürecinde sınırı aştığım oldu.
her türlü aburcuburu kestim,tatlı krizlerinde 1-2 küçük dilim bitter çikolata veya kuru meyveler yedim.
öğünleri tam zamanında yedim.
fast food yemiyordum, ev yemeklerini de küçük tabaklarda yemeye başladım.
akşamları 45dk-1 saat yürüyüş yaptım.
dinle dinle,fazla zorlamadan kilo verdim. göbeğimde çatlaklar oluşmadı. 80 kiloya kadar düştüm.

27 erkek

Çok yeni bir süreç sayılmaz ama 3-4 yıl kadar önce 120 kilodan 5-6 ay içinde 95'lere bir süre sonra 88'e düştüm. Bu süreçlerde ortak olarak yaptığım şey kesinlikle şekere taviz vermemekti. O sırada tabi dozajı değişen spor yaptım genellikle koşu ve bisiklet şeklinde ama spor için kendimi çok kasmadım.

Aralarda gevşetip 99.9 u gördüm ama bir daha hiç 100 olmadım çünkü orası psikolojik sınırdı benim için. Ha fit değilim orası ayrı ama eski fotoğraflarıma baktığımda ben ne yapmışım kendime diyordum. Bir de boyum aynı olmasına rağmen herkes boyumun uzadığını düşünüyordu.

Ben 2 sene önce hatta 3 sene önce 91 kiloydum. prntscr.com buradan da görüleceği üzere daha sonra aynada bir iki kere rahatsız olmamla birlikte artık abur cubur yemekten midem bulanmıştı. Tabi kızlar ile olan iletişim falan sıfıra yakındır artık. Sevgilimden de ayrılmam benim için son nokta oldu. Koşmaya başladım. 6 ay kadar karambole daha sonra bilinçli bir şekilde bir seneye yakın koşular yaptım. Bu sırada yemekten kadayıf tatlısı hariç tüm zararlı öğeleri çıkarttım çok sağlıklı gidiyordum. 82 civarına düştüm bu süreçte ve şöyle oldum. prntscr.com

Yavaş yavaş toparlarken biraz da vücut çalışayım dedim Shaun T. ile Insanity Workout yaptım biraz. O arada buraya kadar toparladı vücudum. prntscr.com

Salona falan yazıldım bir süre de vücut geliştirme ile ilgilendim ve sonuç bu oldu. prntscr.com

Şu anda 76 kiloyum ve tekrar koşulara başladım. 6 kilo verip tekrar kaslanmaya yönelik bir program ile devam etmek istiyorum. Fotolara takılmadan attım zaten herkes tanıyor artık :D Umarım birilerine ilham kaynağı olur. / 25-Erkek

@gözü açık sevişen yahudi

tipsizken yüzünü gösterip kas yığını olunca saklaman da efsaneymiş ha dfghjklşi.

Sene içinde 10 kg oynuyorum lan, 83-93 arasında. Yazın iş yoğunluğu var, sadece ellerim çalışıyor maalesef, fırına pattesli tavuk veriyoruz yiyoruz dükkanda, kilo alıyorum, kışın iş durgun, vakit bol, karda bisiklete bindim gezdim bir saattir, döndüm brokoli+tavuk patlatıcam birazdan, elimde kaju yazdıklarınızı okuyup gülüyorum.
Kilo vermek zor değil lan, kastan kaybetmemek zor. O da ağırlık kaldırıyorsun dinlenmene dikkat edip, oluyor.

Lise sonda yaklasik 5 ayda 108 civari kilodan 79,5 kiloya düştüm. Az ama sik yiyip her gun yaklasik 1 saat yuruyus yaparak basardim bunu. Tabi seker, hamur isi de yoktu tabi. Aksam altidan sonra en fazla yogurt filan yiyordum bir de. Son 5 sene icinde en fazla 90 oldum simdi ise 81 kiloyum. 22E

105ten 79a indim 1 yıla yakın zamanda 2011 2012 döneminde. 185 boyum var. Sonra 85 kg oldum. Şimdi 90 kgyim. Bulk dönemine giriyorum bazen bazen yag yakımı amaçlı çalışıyorum. 2011den beri sporla ic iceyim 2 yıl iş dolayısıyla uzak kaldım sadece. Son bir senedir aksatmadan haftada 4-5 gün salondayım. Günlük 150 gr civari protein alıyorum 3-4 aydır. O sebeple 90 oldum zaten. Su kış biraz daha hacim kazanıp bahara doğru yag yakimina gecmeyi düşünüyorum.

karatay diyeti'yle verdim ben. 82 den 67 ye düşmüştüm şu an 70 civarıyım
cinsiyet: erkek

not: bu diyeti düzgün bir şekilde uygulayan herkes kilo veriyor.

22/e

Saat sekizden sonra yemiyoruz!
Abur cubur yok!
Geri kalanlarla aç kalma, ye.
Spor yap!
Zayıfla, bu kadar.

Şu an 72 kiloyum, zamanında 95-85 çok gördüm.

Bu arada boy bilmeden kilo istemen absürd, bunu bilesin.

Fast food u kestim, pilavı makarnayı unlu mamulleri kestim. Fit olmadım ama çevremdekiler yarın gitti diyorlar

yalnız neden zayıflayanlar hep erkek:/

Kilit noktalar sunlar:

Gunde en az 2 litre su.

Karbonhidrati hayatindan cikar.

Gunde en az 20 dakika yuruyus. En olmadi plank, dambil, squat gibi ev icinde gunde 30 dakikani ayirarak yapabilecegin hareketler.

Ekstra olarak limonlu su, yesil cay gibi seyler de yardimci olur.

şu anda dombili olsam da bir iki yıl önce bayağı sağlam kilo vermiştim, yaklaşık yirmi kilo falan totalde. karbonhidratı şekeri falan kesmemiştim ama sıkı biçimde sınırlandırmıştım. en büyük fark, hayatıma sporu sokmamdı.

cins: erk.

(bkz: lasix) var ama ölürseniz sorumluluk almam.

@doxanikee, kullanıcam sorumluluk almam deyip kurtulamazsın :)

Alkol alman yeterli ama haram dersen ben bilmem.

arkadaşım sabahattin zaim'de araştırma görevlisi hukukta, önermem.

eve en yakın ve en ucuz olanı seç

Kantini de ucuz olsun, uzun vadede masrafı batırır aman.

Neden doğru düzgün bir devlet okulunda yapmıyorsunuz? Kemerburgaz da nedir ?

Agno ve Yds puanım çok kötü.İstanbulda devlette yapmam zor .

ginza lavinya yeni, yola oldukça yakın ve güvenliği iyi görünüyor.tabi kirası yüksek olabilir.

Esenyurt tarafını bilmiyorum ama tavsiye etmiyorum.

Ben Adnan Kahveci Mahallesinde, Kalekent sitesinde oturuyorum. Bölgenin en nezih, en güvenli sitesi diyebilirim. Genelde hep aileler kalıyor. Sitenin içinde hep çocuklarıyla dolaşan tipler görüyorum.

Binalar 7 katlı. Site yaklaşık 1 yıllık falan. Sitenin altı komple otopark. Her dairenin kendine ait bir adet park yeri var. Parkedip direkt otoparktan kata çıkıyorsun asansörle. Sosyal aktivite olayı pek yok. Sadece yüzme havuzu var. Aidatlar da metrekare başına 1,5 TL. Yani brüt 100 m^2 dairenin aidatı 150 lira.

Fiyatları bir tık yüksek tabii ki. O kadar yüksek olmasın dersen Kalekent'in arka tarafında kalan siteler ya da binalara da bakabilirsin. Beylikdüzü'nün en iyi yerleri bence Adnan Kahveci ve Beykent tarafları.

Baya anlattım kalekenti ama detay istersen yeşillendirebilirsin.

edit: bu arada kalekent e-5'e yürüyerek 20 dk. falan. Araçla 5 dk.

Ben de esenyurt tarafını tavsiye etmem. Bazı siteler güzel evet ama dışarıya çıkınca populasyon, site sakinleri vs derken o güzellik gözüne görünmüyor.

Beykent'te kalekent'e biz de bakmıştık ancak hep 1+1 ve 2+1 evler vardı. Onun bir sokak üstündeki yeşilden 3'e taşındık. Yesinkentler beykent'in en büyük sitelerinden. Binalar 9-10 yıllık. Guvenligi, yeşilliği vs tam istediğim gibiydi. Evler de 3+1 ve geniş. Bunlar haricinde parlementerler de var. O sitede havuz da var. Güvenlikleri de gayet iyi. Ben bir önceki evde havuzu hiç kullanmadığım için burda da boşu boşuna havuz için ekstra aidat ödemek istemedim.

Beykent'ı beylikduzune göre daha çok seviyorum ben. İlla beylikduzune derseniz de akşam erkek arkadaşıma sorar editlerim site isimlerini.

Bizimkent diyorum, eski, o açıdan uymuyor belki aklınızdakine ama evleri iyi durumda, yönetimi iyi, komşular nezih, metrobüse yakın, bir sorun var o da otoparkı yetersiz. dört beş sene önce 800 veriyorduk, bilgiler güncel değil maalesef.

merhaba iş arkadaşım o bölgeden ev satın aldı evlenip eşiyle oturmak üzere dairede her türlü tadilatı yaptı özene bezene uğraştı.
hem kendi işyeri hem de eşinin iş yeri uzakta olduğu için hiç oturamadan sıfır evi kiraya verecek .kombili ,görüntülü diafonlu çok temiz .
www.sahibinden.com

Moral bozmak gibi olacak ama geçmiş olsun. 50 lira gibi komik paralara çoktan okutmuşlardır.

Ben onu bulursam güzel okutcam ama. Tutanak tutturdum. Bisikletçilerle de görüşüyorum. 2. el siteleri de takip edicem. Bu aralar çok yaygınmış esnafın söylediğine göre buralarda. O ojeleri çıkarmak ya da üstünü boyamak falan her türlü iz bırakacak işlemler.

Çık gez, bulunma ihtimali var epey. Geçen yaz yakın iki tane bisikleti bulduk 350binlik şehirde. Bisikleti sürüp bırakan bir manyak takımı var.
Ben bisikletçiyim, anahtarı kayıp kilitleri yan keskiyle çıtır çıtır kesiyoruz dükkanda, en fazla bir dakikada. Tavsiyem bisikletlerinizi eve çıkarmanız. 6 şahsi bisikletim var, hepsi kapalı alanda kilitli kapı ardında ve tek anahtarları bende.

Sürekli bakınıyorum dışardayken. Bulursam kafa göz girişmek isteyen birkaç arkadaşım heyecanla benden haber bekliyor stress atmak için. Karakoldakilerle de şirinlikler komiklikler kankito oldum. Fatura falan olmamasına rağmen tutanak tuttular. Delta bisiklete teessüf ediyorum fatura örneğini bulamadığı için ayrıca.

Ben benzerini Bostancı da alakasız bir tipte gördüm gibi. Ama oje moje dikkat etmedim. Bence satamamış olabilirler zevk için çalmıştır ibneler. Bir de kapıcınız var mı? Yöneticiniz kıl mı?

Karakolda da ilk sorulan apartmandan biri olabilir miydi ama hayır apartmandakiler şu an birlik olmuş şekilde zaten tadilatla falan uğraşıyor, düzgün insanlar. Tesisatçı da öyle. Ben restoran kuryelerinden şüphelendim başta ama esnaf çok yaygın bu özellikle son aylarda deyince fikrim değişti aramadım restoranları.

Apartmandakiler çalmaz ama sokağa atar hiç sevmezler bisikleti... bir de benim bisiklet çalındı ben balkonda sigara içiyordum baya adamın biri önümüzden geçti biz de öyle baktık aa benim bisiklete benziyor falan diye sabah bi kalktık bisiklet YÖK:)
Akşam Bostancı starbucks tayım denk gelirsem adamın yüzünü mozaikleyip atarım:) kimseye iftira atmayalım durduk yere:))

Ahahaha kurbağa falan stickerlı bir bisiklet görürsen mozaiklemene bile gerek yok ben komiser kankitolarımla gelirim direkt:)) Apatmandakilerden hayır gerçekten şüphelenmiyorum. Çaya faan çağıran tatlı teyzeler.

Of ya::))) belki de birisi bu ben biçim saçma sticker böyle ivrenç deyip çalmıştır:)

Suluğumu bırakmış o da neon pembeydi ve o da iğrenç olmalı ona göre:D

Geçmiş olsun, umarım en kısa zamanda bulursun. Bisikletini evladı gibi seven biri olarak çalınsa çıldırmış gibi sağa sola koştururdum herhalde.

Neyse baktığın sitelere bisikletforum.com'u da ekle, üyeliğin yoksa bi üyelik açıp aynı duyuruyu orada da aç, bayağı bi geniş ağ var orada ihtimalini artırırsın bayağı.

adam 9'da gidiyor 5'te çıkıyor, ona aydınlık tabii ki :)

şöyle de bir durum var, türkiye'nin doğu batı arası saat farkı 1 saat 15 dakika yaklaşık. bu da senin için karanlık olan saatlerin kayseri'deki biri için aydınlık olması ile sonuçlanıyor.

enerji bakanlığının bu kararı almasındaki en büyük etken de bu araştırma olduğu söylenir. ama bence bakanlık zaten kararını vermişti buna kılıf olsun diye böyle bir "araştırma" hazırlattı.

tam metni de var elimde bunun, fazlasıyla zorlama olmuş bence...

rektörü cb kafasına göre atayınca, "hükümet neylerse güzel eyler" kafası standart geliyor.

yalakalık ve biat artık birinci şart bu ülkede herhangi bir kamu kurumunda yönetici olabilmek için. onun için bana normal geldi. herkes iktidardan yana bir yalaka olduğunu ispat etmek zorunda. ne kadar saçma olsa da.

durun bakalım şikayet artınca bir inceleyeceğiz demişler, bir ümit belki düzelir bu durum.
www.hurriyet.com.tr

ya güneşi sabah zaten kimsenin kullanmadığı / uyuyor veya yolda olduğu saatlerde kaybettik, ancak akşam hava 4te kararmaya başlamıyor, herkesin ofiste / uyanık olduğu saatlerde daha çok gün ışığı var aslında. ha evet biz o saatlerde içeride olduğumuz için pek manası yok ama herkes beyaz yaka değil böyle de bir gerçek var.

sabah karanlıkta işe gitmekten nefret ediyorum ama akşam havanın daha geç kararması da hoşuma gidiyor, içimdeki acele hissini azaltıyor. durum böyle olunca çok şikayet edemiyorum.

ama bu kararın veriliş nedenini hatta verilmesini gözümde mantıklı kılmıyor sadece diğer ülkelerle saat farkını düşünerek.

İTU gibi bir kurumda biat ve "şakşak" nadir bulunur dostlar.

Şaşırtıcı fakat kış saati uygulamasının kaldırılması ile "gerçekten" güneşi daha fazla göreceğiz. Biraz okuyun, çok az araştırın, illa ki anlayacaksınız. Sorularınız olursa bana da sorabilirsiniz. Mesleğim pek alakadar değil yalnız uygulama yürürlüğe girdiğinde biraz okuyup, az da araştırdım.

Herkes maaşlı köle degil

yani 8.5 milyon, onun da en fazla 6 milyonu güneş göremeyen köle.

11 yıl çalıştım, birkaç ay önce istifa ettim.

Nasıl ki eski Türkiye ve yeni Türkiye varsa, eski İTÜ ve yeni İTÜ de var. 2012'de atanarak başa geçen rektör, kendi döneminde 200'den fazla kişiyi attı ve toplamda 200'den fazla kişiyi aldı. Bu arada toplam 1000 küsur akademisyenden bahsediyoruz. Atılmalar önce asistanlardan başladı, bir kısmı gerekçe gösterilerek ama çoğunluğu gerekçe gösterilmeden atıldı. Kadro alanlar da kendi tanıdıkları oldu. Aynı şekilde, 'Inbreeding'i önlemek için Stanford, Yale gibi üniversitelerden akademisyen getirileceği açıklanırken; Fatih Üniversitesi'ndekileri kadroya aldı. Birçok Öğretim Görevlisi, Yardımcı Doçent ve Doçent'e asla yükseltilmeyecekleri söylendi. Okulda Doçentlik sınavını geçmiş araştırma görevlisi kadrosunda insanlar var ve 'Siz o kadroyu boşuna beklemeyin' deniyor. Bu yüzden istifa edip başka yerlere giden akademisyen sayısı da az değil.

Örneğin, şu yeni İTÜ'nün bir icraatıdır.
eksisozluk.com

Rektöründen dekanına kadrolaştılar artık. Örneğin, çalıştığım fakültenin dekanına cemaatin ileri gelenlerinden birinin oğlu kılıfına uydurularak getirildi, profesör kadrosuna atandı ve her zaman seçimle gelen Bölüm Başkanlığı makamına, sıfır oya (ya da yalan olmasın, bir iki oy olabilir) rağmen atanarak Bölüm Başkanı oldu. 15 Temmuz'dan sonra hepse girer sanmıştık, başına bir iş gelmedi. Farklı cemaattenmiş ama babası Türkiye'de çok kişinin isminin bildiği merhum bir yandaş. Bölüm için Yardımcı Doçentlik ilanları adrese teslim çıkıyor; 17 kelimelik 5 başlıkta ilan açılıyor ve Google'dan arattığında dünyada o konuyu bir kişinin çalıştığını anlamak çok zor olmuyor. Kadronun kimin, hangi yancısı için açıldığını anlamak 10 saniye alıyor.

Bölüm Kurullarında çoğunluğun aldığı kararlar yanlı bölüm başkanları nedeniyle dekanlığa bile ulaşmadan yok oluyor. Kurullar boşuna toplanıyor, yönetimde kim varsa onun kararı geçerli ve ezici çoğunluğun kararı gün yüzü bile görmüyor.

Bu yazı da yeni İTÜ yönetiminin elinden çıkmadır. Çalışanların çoğunluğu bu görüşle aynı fikirde değil tabii ki ama bu tarz açıklamalar sürekli yapılıyor, ilki değil bu. Yılda en az 3-5 kere bu tarz açıklamalar yapılır. Herkesin siniri yerinden oynar ve 'Ben buna katılmıyorum' dersin ama ancak Facebook'taki arkadaşların bilir.

İTÜ'de biat kültürüne gelince; yönetimin her kademesi yandaşla sarılı olduğu için biat etmeyenlerin sesi çok zor çıkıyor. 2012'de her şey daha yeniyken bu iş Asistan Dayanışması ile başladı. Çok destek aldı ama bir o kadar da destek vermediler. Çünkü kısmen haklı gerekçeleri de vardı. Bir hikaye vardı ya 'Önce şunlar için geldiler, şunlardan olmadığım için sesimi çıkarmadım. Sonra bunlar için geldiler, bunlardan da olmadığım için sesimi çıkarmadım. Benim için geldiklerinde ses çıkaracak kimse kalmamıştı' diye, İTÜ'de de tastamam böyle oldu. Asistan Dayanışması'nın zayıflatılması, üyelerin tek tek atılarak başka işlerde çalışmaya başlaması ve o arada destek çıkılmaması sonucu İTÜ artık bitiyor. Ses çıkaranlar var ama bireysel sesler çıkıyor genelde. Öğretim Üyeleri Derneği'nden ara ara bir iki karar çıkıyor ama genelde o da 'Kınıyoruz' seviyesinde kalıyor. Mobbing'deki yükselme sağlam.

İTÜ'de çalışmak nasıl? Eski İTÜ cennetti. Kaç gece okulda kalarak çalıştığımı ve bundan çok zevk aldığımı bilirim. Ki okula gidip gelebilmek için 4 saat yol yapardım her gün, saat değişikliği olayından önce sabah ezanından öne çıkardım. Şimdi olsa zannediyorum sabah ezanından 1.5 saat önce yola çıkmam gerekecekti. Her neyse, İTÜ'de herkes birbirinin ailesi gibidir ve asla yalnız hissetmezsin. Hani insanlar iş arkadaşlarını sevmez ya, iş arkadaşlarım ailemdi benim. Yeni İTÜ'de bile kalan bir avuç insan birbirine sahip çıkıyor. Şu an sıralamalarda İTÜ'den kat kat daha iyi görünen bir üniversitede çalışıyorum ama ne oradaki gibi bir işbirliği ruhu var, ne kimse kimsenin arkadaşı, ne de o derece iş birliği var. İTÜ, Türkiye'den soyutlanamaz; Türkiye'de bilimin ne derece ilerlemesine izin veriliyorsa İTÜ ancak onun suyunu sıkabiliyor. Proje yapıyorsun enerji ile ilgili, bütçe ezan okuyan robota veriliyor. Ayrıca, Türkiye'ye hala girmemiş birçok teknoloji olduğunu buraya gelince anladım. Bu teknolojilerden Türk akademisyenlerin haberi yok henüz ve bu yüzden çalışmaya başlamamışlar. Başlasalar bile elinde somut örnekle deney yapamadıkça sonuç alamazlar ve bunlara da bütçe verilmez. O yüzden, Türkiye bu konuları çalışmaya başlayınca zaten atı alan Üsküdar'ı geçmiş olacak. Belki Türk akademisyenler de belki geç kaldıklarını bilip o konuya hiç bulaşmayacaklar ve bu alanda Türkiye ilerlemeyecek. Ondan sonra da 'Türk tipi akademisyen', 'bir şey üretmiyor ki' olacak.

İTÜ'ye geri dönelim; şartlar böyle olmasa, Türkiye'de bilime yatırım yapılsa ve deseler ki 'Sabahın 5'inde işe geleceksin ve 20 saat kalacaksın', gıkımı çıkarmam, koşa koşa gelirim. Şu an kendimi geliştirebileceğim ve gerçekten geliştirebildiğim bir yerdeyimi ama yeni İTÜ'nün bile beşte biri kadar mutlu değilim iş yerinde. Tabii ki işe eğlenmek için gitmiyoruz, o yüzden şikayet edemem ama insanı işine bağlayan şeyler vardır; burada onları özenle aramak gerekiyor. İTÜ'de onlar gözünün önündeydi.

İtü sistem karşıtı değildi ama bilim taraftarıydı eskiden :(

Twitter adresinde sozlukten bi entry paylasti, sozlugu okudugu anlasilinca da sözlük yikildi tabi..

Cok guzel olmasini ve sert bir micazinin olup cok yakismasini saymiyorum

sözlükten bağımsız olarak tarzını, duruşunu seviyorum.

ülkede entelektüel eksikligi var azizim, az bi durusu ve gideri olan herkesi oldugu x10 goruyor bizim ergenler. yapcak bişiy yok.

Melis alphan fanı olduğumdan bu tür hanımlara immünitem var çok şükür. Melis bunu okuyorsan <3

Bişeye tapmayı seviyor türk halkı. Bu dinden bağımsız olunca normal karşılanıyor gençler arasında. Biraz yüceltsinler, kız popi olsun iyice yakında bok atmaya başlarlar. Kız kim bilmiyorum. Tipini görmedim. Genel yorum yaptım.

bi ara da banu güven vardı. boş adamlık bunu gerektiriyor sanırım..

eksisozluk.com

lan ben bunu siyasetçi falan sanıyordum. siyaset goygoyu yapılan başlıklara da girmediğim için varlığından şimdi haberim oldu. meğer düz kadınmış. artık ülkenin gençleri nasıl bir yokluk içindeyse.

Azalarak bitmesi dilegiyle bu gereksiz goygoyun. Cevap verenlere teşekkürlerimi sunuyorum.

Bu da gidiyor. Çıkış yaparsan bir daha bu hesapla geri gelemeyeceksin. Kendine iyi bak.

Sen artık yoğsun. Ama bişi değişmiyor, benim sözlük nickim burada engelli mesela, yardırmama mani olmadı hiç.

Ben bununla ilgili zorunlu olmazdan evvelinde araştırma yaptım, vardığım sonuçlardan en önemlisi belli bir yaştan öncesi için hiçbir avantajı olmadığı. Sistem zaten emeklilik değil. Ölene kadar aldığın bir maaş yok. Senin için biriktirip bir süre sonra peşin ya da taksitle ödedikleri bir birikim hesabı aslında. Eğer birikimlerini portföy takibi yaparak kıymetlendirmek fikri aklını çeliyorsa, saçların birkaç yıl daha erken dökülür, zira türkiye gibi yerde fondu tahvildi altındı dövizdi, bunlar manipülasyona ne kadar dirençsiz gördük daha geçenlerde. Sıraladığım şeyleri ben de bilmiyorum gerçi, tahvil ne bono ne hisse senedi nerden kıymet kazanıyor vs. Devlet desteği konusu da sakat, başta tüz veriyordun, devlet anında iade mi ediyordu, hesabına mı ekliyordu unuttum, ama sonra o avantajı uzun vadede gelecek bir eklemeye çevirdiler, pratikte avantajı azaldı.
Ha bir de şöyle, zamanında zorunlu tasarruf denemelerinde devlet halkı çok defa üttü, nema ve key sanırsam, babam zamanının üçkağıtları, millet ondan hareketle bes'e karşı mesafeliydi. Bunlar iki sene önceki tespitlerim. Burada birkaç defa ağız dalaşına girdiğim tipler de oldu, bu sistemi savunan, paraları mı var bes simsarı mıdırlar bilmem ama inşalla yine denk gelmem bu yorum yüzünden.

Düzeltme
'devlet desteği konusu da sakat, başta tüz veriyordun, devlet anında iade mi ediyordu, hesabına mı ekliyordu unuttum'

Cümlesi
Devlet desteği konusu da sakat, başta yüz veriyordun, devlet anında yirmisini iade mi ediyordu, artı yirmibeşi hesabına mı ekliyordu unuttum,

Şeklinde olacak.

özetle devletin senin adına para biriktirmesidir diyebiliriz. yalnız bu sistemde parayı toplayanlar özel bes fonları olacak. atıyorum maaşın garanti'ye yatıyorsa bes hesabın da garanti bankasında olacak gibi.

işin katkı kısmına gelirsek, sizden kesilen tutara ek olarak devletin %25 katkısı olacak. ayrıca ilk defa katılanlara özel bir defaya mahsus 1000 TL eklenecek. yalnız tüm bunların geçerli olabilmesi için 46 yaş, 10 yıl boyunca sistemde bulunmanız gerekmektedir. eğer bundan önce sistemden çıkarsanız da yıl bazında kesintilere uğrayacaksınız.

birkac hafta icinde 25 oluyorum. su son iki senede cok sey cok hizli degisti. bu hizda devam ederse marsta da olabilir bi kosede dilenebilirim de.gonul marsi istiyor.

Güzeldi 27 yaşım. Sevdicekle evlenmiştim mesela. Sonra hep istediğim iş olmuştu. O sayede başka bir kıtada doğmuş en diğer yarım insanla tanışmıştım. Düşününce en güzel senem de o olmuş galiba.

10 gun kaldi 27'nin bitmesine, simdikinden farkli olacagini sanmiyorum.

90lilarin 27 olacagina inanamiyorum, benim daha 3-4 senem falan var ve hala ayni olabilirim gibi geliyor her yonden

Tam 27 yaşındayım ve panik içindeyim 30 oluyorum diye. Hiçbir yaşımdan farkı olmayan salak saçma bir yaştı. İstediğim, beklediğim hiçbir şey gerçekleşmedi. Aksine arka arkaya pek çok şey yıkıldı, dağıldı.

Yine de belki 28 güzel olur. Her işte bir hayır vardır diye düşünüyorum, umudu kesemiyorum.

çok farklı şeyler isterdim de hala olduğum yerde olucam bence.

27'ye girmeme 6 ay var. evvela senin de 90lı olduğunu öğrenmek biraz burukluk yarattı. zira takiplerime göre skillerin ve özgüvenin var. yani yaşının adamı gibi duruyosun, helal.

25'ten beri aynı şeyleri hissediyorum. ve 27 bir yaş grubunun sonu. 20 yaşındaki kıza yazmaya çekinirsin heralde.. (evet henüz pek çekinmiyorum zira çevrem 25li yaşlarda..) 28den daha kötü olmalı bence, yani okulda en büyük sınıf olmak gibi bişey.

seneye istanbulda olurum gene muhtemelen. olumsuz manada bişey beklenmez zaten ama düşünürken bi endişelenmiyo değilim. neyse soru o değildi.
okulumun falan olduğunu düşünürsek seneye istanbulda iken maddi imkanlarımın biraz daha iyileşmesini, araba falan alabilmeyi umuyorum.
her sene giderek daha önemsiz hedefler edindiğimi de şu an farkettim.

Tr saatine gore 3 gun sonra 27 oluyorum.

Hayatim cok degisti, bircok konuda ipler artik benim elimde olacak 27yasimi yasarken. Umarim daha iyi degerlendiririm. "Sen kuehles blondessin, aptallik etme!" diyorum kendime.

ben de bir ay önce 27 oldum. şimdilik pek bir şey yok gibi. 27. yaşıma reislandda girmemek çok güzeldi ama.

23 yaşındayım. 4 yıl sonra 27 oluyorum. Okulum 2018'de biterse ve hemen çalışmaya başlarsam para kazanan bir insan olarak hayatımı gezmek ve görmek üzerine planlamayı düşünüyorum. Bence her şey daha yeni başlıyor. Şu ana kadar vaktimi hep iyi bir gelecek kazanmak için çalışarak geçirdim. Lise olsun, üniversite sınavına hazırlanmak olsun, en güzel yaşlarım maalesef hep daha sonrası için harcandı. Boş yaşayan bir insan değilim. Bu vakte kız arkadaş da sığdırdım, normal arkadaş da sığdırdım, spor da sığdırdım, eğitim de sığdırdım, ama bundan sonrasının daha güzel ve dolu olmasını istiyorum. Bugün A101'de çalışan kız bana abi deyince biraz şok olmadım değil. Lise sona giden bir öğrenciden 5 yaş büyükmüşüm. Az değil, kabul ediyorum. Ama yine de yaşlandım diyebilecek kadar isteksiz görmüyorum kendimi. Bu, ruhla doğrudan ilişkili. Bir insanın aklı ve ruhu genç olmalı. O zaman bu yaş olayları hiçbir şey ifade etmiyor.

33 yaşındayım ve herhangi bir yaşa giriş çıkış tamamen şöyle oldu.
encrypted-tbn3.gstatic.com

İnsan zaman içinde değişiyor ve gelişiyor. Tabii ki hiçbir gün dününü aynısı olmuyor ama bu nokta devrim, atılım gibi olmuyor pek. Azar azar artıyor. Başımıza gelen devrimsel nitelikte olaylar var; yeni ilişki, yeni işe başlama ya da birini kaybetmek gibi büyük kırılımlar ve olaylar yaşıyoruz ama bunlar yaşa bağlı olarak gelişen şeyler değil; herhangi bir yaşa denk gelen şeyler. Bir iki yıl öncesine de, sonrasına da denk gelebilirdi, o yıla denk geldi.

Her yaşa girerken o yaş için hedeflerin olması güzel tabii ki ama bunu bir beklenti olarak düşünmek çok da anlamlı değil. Bununla ilgili benzetme yapayım. Hep 'Sevişince kadın olunur' denirdi, ben de ilk sevişip yataktan kalktığımda üstüme bir olgunluk çökecek, ne bileyim, topuklu ayakkabı ile yürüyeceğim sandım. Hiç öyle olmadı, hayat kaldığı yerden ve ilk anda biraz garip bir şekilde devam etti. Topuklu ayakkabıya zaman içinde kısmen alıştım. 'X yaşında böyle şeyler olacak' da benzer bir yaklaşım. O yaşlara geldiğinde birden sihirli bir el değmiyor; neysen o olmaya devam ediyorsun. 'Zamanın değirmeni yavaş işler' derler; o hesap. Yıllar boyunca bir şeye benziyorsun ama başına 'Şunu kaybettikten sonra olgunlaştım', 'Yeni işimde çok şey öğrendim', 'Eski sevgilimden ayrıldığım gün kalpsizleştim' gibi kırılma noktaları olmadıkça tıngır mıngır gidiyorsun. Eğer bir kırılma istiyor ve bekliyorsan, o yönde çalışmadığın sürece o kırılmalar olmayacak. Büyümek ise yine zamanın hem becerdiği hem beceremediği bir şey. Herkesin bir yanı çocuk kalıyor illa ki. Her zaman akranlarına göre çılgınlık sayılacak şeyler yapabiliyor insan ama o da bir günde ya da bir yılda gelmiyor.

28 yaşındayım, 27 yaş civarları kurduğum hayallerin ve belirlediğim hedeflerin %200 falan ilerisindeyim. neden böyle oldu diye sorunca, "lan çok çalıştım" diyorum kendi kendime. hala da ipini koparmış köpek gibi çalışıyorum çünkü işime bayılıyorum. mutlu olmak için birşeyler yapıyorum ve ayın son günü birsürü para yatırıyorlar hesabıma. daha ne olsun :)

27 oldum sayılır, olmak istediğim yerde değilim, istediklerimin çoğunu yapamadım. yirmili yaşlarımı boşa geçirdiğim için pişman hissediyorum sadece.

27 yaşımda tekrardan başka bir ülkede lisansa başlıyor olacağım. (yaklaşık 1.5 sene sonra) o ülkenin dilini öğreniyor ve tamamen yeni bir başlangıcı çok sakat bir yaşa mı getirdik (27 yaş krizi) diye düşünüp korkuyorum.

Altı sene öncesi benim için. Hmm, askerden dönmüşüm, bütün gün incide 4chanda takılıyorum, iş aramıyorum, sexploit sinema, b movie, dandik bilimkurgu vs ne varsa arşiv yapmaya başlıyorum. Birkaç ay içinde eski sevgili evleniyorum ben diye mesaj atacak, depresyona gireceğim, hemen akabinde ailem beni evden kovacak aynı gün bir kızla tanışmama vesile olacak bu olaylar, eski sevgilinin evlendiği gün o tanıştığım kızı ayartıp sevgilisinden ayırmış olacağım, ohoo daha yapılacak çok iş var.
Çok yoğun bir yıldı 2010, deli maceralıydı.

27den bildiriyorum, erken orta yaş krizi. evde izansız bi kedi var koşarken kafasını kapılara çarpıyor ona benzetiyorum kendimi.

90 ekim ben de. yaklaşık 10 ay var 27'ye.

- yüksek lisans tezimi bitirip, teslim etmiş olacağım.
- evlenmiş olacağım.
- artık bir kadro bulabilirsem doktoraya başlamış olacağım. ama bu konuda umudum yok olmak üzere, büyük ihtimalle kadro bulamadığım için doktoraya filan başlayamayacağım ve özel sektörde ofiste çürüyeceğim.

aslında yapı olarak umutlu bir insandım hep, dünyayı filan değiştirecektim. hala ara ara deli cesareti filan geliyor ama 2016 o kadar yıkıcıydı ki birçok açıdan, olumlu düşünmekte zorlanıyorum.

Şu anda 39. 2004 yılıydı, demek askerden dönmüşüz (2003, 297 KD). Bel fıtığı illetine yakalanmam ve ilk düzenli iş bulmam bu döneme rastlar. Çok uzun sürmemişti ama. Bu iş bulabilme durumum muhtemelen yaşımdan ziyade askerliğin tamamlanması ile alakalı. Sonrası uzun işsizlik dönemleri arası en uzunu 1 yıl, diğerleri birkaç ay süren iş bulmalar, 30'ların başında şimdiki işim. Oradan da çıkmak üzereyim, seneye yokum, baydım çünkü.

mutlu. o yastan sonra hersey ters gitmeye basladi bende. o yuzden arada dusunurum 27 yasinda olmek gercekten lanet mi ki acaba?

Askere gitmeden hemen önceki halim. Yaşama sevincim o yaşta kaldı.

Benim hayatimin donum noktalarindan birisi oldu 27 yas, bulundugum sehri, ortami, istemedigim her seyi degistirma firsatim olup kotu olan her seyin iyi olan seylere evrildigi bir yas oldu. O yuzden cok guzel hatirlayacagim hep. Hayatimda gozum kapali guvenebilecegim ve ailemle tanistirabilecegim kisi ile tanistigim yas oldu. Ailemle tanistirmayi birakin hic sevgilim oldugunu bile paylasmadim bu zamana kadar. Ama hala cocuk gibi hissediyorum oyle bir yaslanma/buyume olmuyor. Su an 28'im XD

o yuzden bayagi donum noktasi oldu diyebilirim :)

29 yaşındayım. 27de hiçbir şey olmadı, bir şey değişmedi. Ben büyüdüm moduna da girmedim. Ona 30da gireceğim sanırım.

tam 27 yasindayim. 2 ay once girdim daha dogrusu.
sanki artik genc gibi hissetmek zorlasiyor gibi geliyor bana. ve ozellikle bu 19-20 yasindan sonra cok cabuk gecmis gibi geliyor. okumusum, calismisim, sinavlara girmisim turlu turlu, yine calismisim, farkli farkli islerde calismisim derken 30a merdiven dayanmanin buruklugu sanki hicbir sey yasamamisimcasina katlaniyor. belki hayatimin donum noktalarindan biri ama bir yanda backpacker gibi yasa bir sure, diger yanda isini gucunu oturt bos zamanlarindan ne yapiyorsan yap diye dusunuyorum. bu kararsizlik beni yiyor cunku zaman geciyor bir yandan.

Bunu epeydir söyleyen biri de mahfi eğilmez. Kişisel blogunda yazıyor mevzuyu sıkça.

Ornek. Sosyal güvenlik sisteminin düzeltilmesi.
Vergilendirme rejiminin rekabeti engellemeyecek duzelde tutulmasi.
Ticaret kanununun şirket itilaflarini kısa sürede çözecek noktaya getirilmesi.
Ekonomi yönetiminin merkez bankasına siyasi mudahelesinin kesin önune geçilmesi.
Devletin düzenleme yetkisi dışında piyasa mudehale etmemesinin sağlanması.
En temel yapısal reform kafada. İstediğin düzenlemeyi yapabilirsin önemli olan bunu uygulayabilecek dirayete sahip yönetici bulabilmektir. Siyasi otorite yapısal reformların yapmak çok yapmak istemez. Çünkü statüko durum yasa yapicilarin işine gelebilir. Yapılan cogu reform kısa vadede oy kaybına neden olur bu nedenle bundan olabildiğince kaçınırlar.

Ben yaşamazdım ama yaşayan gördüm. Onlar mutluysa 'sağlıklı' sıfatını kullanmak bize düşer mi bilmiyorum.

sağlıklı olup olmadığına karar vermek için yeterli veri yok bence.

müslüm gürses-muhterem nur aşkına bakınız :) tam 21 yaş varmış onların da arasında.
yani her iki taraf da halinden memnun ise, kimseye bir zararları yoksa sağlıklı olup olmadığı hakkında ileri geri konuşmak kimsenin haddine değil.
erkek 30 yaş da büyük olsa bu kadar tatava olmuyor, kimse sağlıklı mı değil mi demiyor, kadın büyük olunca yargılamalar başlıyor.
4 yıldır devam ediyorsa, gayet de sağlıklı ilerliyordur. allah daha çok mutlu etsin.

4 yıldır devam ediyormuş daha ne sağlık sıhhati

yaş farkına istinaden mi söylüyorsun? küçük olanın yaşına bakarsak çok küçük sayılmaz 26, sadece yaş farkına bakarak sağlıksız diyemeyiz, 4 yıllık ilişkiyse sadece cinsellik değil belli ki, onlar mutluysa sıkıntı yok

4 yıl devam ediyorsa normaldir. Belki evlilik düşünüyorlarsa evlilik sonrası problemler çıkabilir ama

Shameless'ta vardı böyle bişy ama kısa sürdü 4 sene falan değil, çünkü kadının bi çeşit psikolojik rahatsızlığı vardı genç erkeklerle ilgili.
4 sene ciddi bir zaman, ilişkinin nasıl ilerlediğini bilmiyoruz tabi ama paylaşılan güzel şeyler vardır, sadece seks değildir diye düşünüyorum.
Ama erkek 40 yaşına gelip orta yaş bunalımına girdiğinde ne olur bilemeyiz:/

sexe dayalı ise bi ihtimal sağlıklı olabilir sanki. düşünsene deli dolu akan bir kan ve tecrübe kokan bir dişilik. mmss

olmaz 20 sene sonra kadın annesi gibi durur yanında. Benim annem 49 yaşında ben 25 yaşındayım olm o ney.

Sadede yaş ve meslekten çıkarım yapmak doğru olmasa da taş farkı feci :/

Değil; yaşamazdım.

Anlayış, saygı ve elbette sevgi varsa neden olmasın. Yaşardım.

aşırı yaş farkı var. sağlıklı görmüyorum, yaşamazdım.

Bir ilişkinin sağlıklı olup olmadığı yaşla alakalı olamaz. Benim bu ilişki hakkında tek sorum var. birlikte sosyalleşebiliyorlar mı?

bu ilişki ciddi olmaz...

lan 4 yıl olmuş ciddi olmaz diyen var.

bu bana 25 yaşındaki ticaretle uğraşan hz. Muhammed'in 40 yaşındaki Hz. Hatice ile evlenmesini hatırlattı ister istemez.

saglikli

İşi ciddiye bindirip, kendilerine sorumluluk yükleyecek evlilik benzeri işlere girmezlerse takılırlar.

sağlıklı değil diyenlere gülüyorum. ne hikmetse herkes genelde kendisini ve herkesi kar tanesi gibi görür. kendini de epey bir özel ve farklı hisseder. ama şu konular olduğunda niyeyyyse artık sanki böyle uyulması gereken bir kitap varmış gibi, çok sık örneğini görmüyor diye şak diye "sağlıksız" diye damgalıyorlar. birbiriyle yaşıt, sözde pıtırcık modeli aşk yaşayan insanların, yeri geldiğinde birbirlerini 1 kaşık suda boğacak kadar ego, trip, bla bla yaptığını da görüyoruz. etraf aşk acısı ve nefret bildirimlerinden geçilmiyor. herkes ağlıyor. ve ağlaması yetmiyormuş gibi "böğürerek ağlatacak filmler, müzikler" önerisi istiyor. vs vs...

ortada bir bağ varsa o bağın hangi güdüyle oluştuğunun bir önemi yok. emin ol ki şurada sağlıksız diyen insanların epey sağlıksız yönleri vardır iç dünyalarında. yani merhemi olmayan kellere itibar etme...

çok zor, çevreden gelen tepkiler bile etkiler

Kadın diva erkek top model olmalı. Sizinki meslekten kaybediyor.

valla kadınınki pek sağlıklı değil. 41 yaşındayken 22 yaşında çocuğa sarkmış resmen.

okuduğum şeyler için her ne olursa olsun sonuna kadar okumaya çalışıyorum her şey anlamasam da. daha sonra merak ettiğim yerlerini araştırıp tekrardan okuyorum, soru işareti kalmıyor pek böyle.

neyi nasıl düşüneceğini sen seçersin, düşünmekten kastın nedir mesela?

sanmıyorum düşünsel beceri elde edilecek bir şey olsun. konu hakkında en ufak bir uzmanlığım olmasa da daha önce karşılaştığımız şeyleri kullanarak yeni fikirler oluşturabiliyoruzdur diye düşünüyorum.

ayrıca sahip olduğun problemi bir başkası farkedip duyuru açmadıysa, bu cümleleri sen kurduysan sen zaten düşünebiliyorsun.

Geçmişte aldığım ayarlar var. Muhtelif konularda. Onları hatırımda tutarak yaklaşıyorum yeni konulara. Safsataya düşmemek için de şu tip kaynakları kullanıyorum:
nodrylight.wordpress.com

a-aa düşünsel beceri sorusu sorulmuş ve kimse matematik dememiş.

matematik. çünkü analitik düşünme becerisini geliştirir. bu yüzden matematikten 1 net fen de 1 netten çok daha önemlidir (hala böyle mi bunun katsayıları?)

kendi sırrım ise (sır denebilirse eğer) aristotales okudum lisede ve üniversitede, hayatım değişti. bir konuyu ele alırken konuyu bölünebilecek en küçük detaylara bölüp ele alıyor ve bu detaylardan genelleme yaparak sonuç çıkarmaya çalışıyor (tümden gelim-tüme varım).
akranlarım ile aramda en büyük farkı aristotales okumak yaratmıştır. he tabi işi abartıp detay manyağı oluyor insna. her konuda küçük detaylara odaklanmak insanı bazen ufak zevklerden mahrum ediyor ama olsun.

Critical thinking

Yolu var, klasik felsefe okuyun, platon mesela, çok faydasını görürsünüz.
"Bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir" sözü dalgasına söylenmiş bir söz değil. Bazı konularda hiçbir fikir yürütememeniz çok iyi ve de olması gereken birşey aslında, çok kısıtlı bilgiyle yanlış fikir sahibi olmaktansa bilmediğini, anlamadığını kabul etmek daha iyidir, bu şekilde doğruya daha yakın olursunuz.

zeqam sayesinde dusunuyorum.

Genelde erkek önce aktifleşir, dışarıdan koku alması yeterli erkek için. O yüzden altı ayken falan kısırlaştırıyorum ben. Aynı durum başımda şu an, iki ay içinde erkeği yılı geçmeden dişiyi kısırlaştırıcam, daha önceki tecrübelerim hep acı çünkü.

1- yavru kedilerin en az 2 ay anne sütü emmesi gerekir, yoksa hem gelişim açısından sıkıntı olur hem de böyle davranış sorunları olur. yazık yavrularım anneden çok erken kopmanın travmasını yaşıyor :(

2- kedilerde kardeş kavramı yok, 5-6 aylık civarı çiftleşmeye başlarlar. ayrıca annelik/babalık kavramı da yok. daha fazla yavru istemiyorsanız kızgınlığa girdiklerinde ayrı odalara alacaksınız, ya da dişi kediyi 6 aylık civarı kısırlaştıracaksınız (Gerçi biraz erken ama kısırlaştırılıyor, en iyisini veteriner bilir)

bizim büyük kedi de yapardı o emme işini. bi zararı olmadı. sonra bıraktı.

hatırladığım 6 aya doğru başlıyor. kısırlaştırın çiftleştirmeyin. yavruları sahiplendirmek dert. bakamayacak olan insanlara denk gelebiliyor. "o duyguyu bir kez tatmalı" çok insana has bi kafa. gerek yok.

1. E 1 aylıkken ayırmanız kötü olmuş tabi ki, çok erken. En az 1buçuk 2 ay daha emmesi lazımdı o hayvanların. Emme meselesi bununla bağlantılıdır muhtemelen ama sıkıntı yaratacak bir davranış değil iki taraf için de.

2. Tabi ki kısırlaştırın. Acımasızlık falan değil, çiftleşmek hayvanlar için bize ifade ettiği anlamı ifade etmiyor. 15-20 saniyelik iş. Ayrıca dişi kediler için de can yakıcı. Yavruları sahiplendirmeyi denersiniz bi sürü yavru olursa yuva bulamazsınız, onu da söyleyeyim. Sahiplendirme işi o kadar kolay değil. Buna ek olarak zaten yuva arayan binlerce onbinlerce kedi var, bunlara birkaç tane daha eklenmesine hiç gerek yok. 6 aylık olduktan sonra veterinerle görüşün kısırlaştırma işini. Erken diyebilir, zamanı gelmiş de diyebilir. Uygun bir zaman belirler operasyonu yaptırırsınız ona göre.

Ha bir de birini kısırlaştıralım yeter gibi bi düşünce oluyor genelde iki kedi bakanlarda. O da çok yanlış. Bir taraf rahatken diğer taraf kızgınlığa girince epey ıstırap çekiyor ve diğer kediyi çiftleşmek için zorlayabiliyor. Dolayısıyla kesinlikle kısırlaştırın, kesinlikle ikisini birden kısırlaştırın.

benim iki dişi kedim var anne-kız. hiç ayrılmadılar. küçük olan 4 yaşına girdi, hala ara sıra annesinin memesini emiyor. yani biz de inanamıyoruz ve gerçekten komik duruyorlar ama refleks bu sanırım, kendinizi üzmeyin annesinden erken ayrdık diye.

Pratik peynircilik diye bir kitap var ufak ama konsantre. Edinerek başlayabilirsin.

Ustası derken üretim babında mı evde yapmalık mı? Büyük ölçek için süt ürünleri yüksek okulu falan var ama en iyisi yurt dışında eğitim almak olur.

Derhal git hacı her saat aciller bu iş için hazır. Yalnız her yer yapmıyor, sor gitmeden.

Ha bi de, iki defa lazım oldu, biri 12-13 sene önce, İstinyeden hasekiye sevk edildim, gece olmuştum ilk aşıyı, kalanı için okmeydanında oldum, mesai saatleri içinde.

Diğeri de 4-5 sene oldu, büyükçekmece devlet hastanesinde yine geceye yakın, acilde. Aynı yerin acilinde tamamladım kalan aşıları.

Her hastanede bulunmuyor kuduz aşısı. Önce ona bakın nerelerde var diye; sonrasinda gidersen yaparlar dıye tahmin ediyorum.

Bir de acilde pasif bekleme, kuduz öncelikli, yetkili kimse söyle, çok bekletmesinler, ısırık ya da çiziğe göre ve temasın üzerinden geçen süreye göre serum enjekte ettikleri oluyor, sakın bakma aklın çıkar, parmaklar bilhassa bir anda iki katına çıkıyor, ereksiyon gibi.

arac kenara birakilir, bisiklet kiralayip sarköy ve ucmakdere'ye gidilir, gezilir.

Virajlara dikkat edilir zaaa.

Evli değilim ancak 4 yıldır beraber yaşıyoruz evli gibiyiz artık.
Ve öyle bir şey yok.
Hatta genel olarak öyle bir şey yok. O dediğin annesini erken yaşta kaybetmiş kişiler için geçerli olabilir belki ancak erkeklerin genelde hoşlandığı belli bi tip olur hayatına giren tüm kadınlar da bi şekilde o tipe yakındır. Bu tipin belirlenmesi de çok küçük yaşlarda başlar, daha 5 yaşındayken sana çok cici davranan komşu abla mesela, bi şekilde onu andıran birini seçebilirsin. Ay çok karışık bu mevzular.

Alakaları yok.

@for day to break Haaha guldum :D

Sıfır benzerlik. En basitinden annem 175 boyunda, eşim 163.

Bizim açımızdan doğru değil. Görsel olarak alakamız yok.

doğru.

alakası bile yok

Tam tersi doğru.

alakamız yok kayınvalideyle.

çok alakasız. Annem ve eşim tamamen zıt karakterli ve zıt görünüşte insanlar :)

hayır. annem ve doğal olarak ben sarışın kumral arası tipleriz. ben ise eskiden beri esmer hayranıyımdır. eşim de esmer tabi :) ilkokul öğretmeni kadın ise daha çok benzerlik kurulabilir.

Degil.

tamamen yanlış ya da tamamen doğru olabilecek bir önerme.
bana göre yanlış tabi. arada nesil farkı var, aynı olmaları çok zor.

değil.

sıfır alaka. annesi esmer, ben kumral renkli gözlü bir göçmenim

benim durumda korelasyon sıfır.

asla doğru değil. en azından kendim için. evli değilim ama bugüne kadar hoşlandığım, beğendiğim hiç bir tip annemi (gençliğini vs) andırmıyor. onu geçtim asla annem gibi biriyle de evlenmem zaten. :) göktengri yazdıysa bozsun. ha süper yemek yapıyor, öyle özellikleri uyuşursa yok demem. ama annem fazla evhamlı, kurgulu çemberlerde haddinden fazla debelenen, manipuleye fazla açık bir insan. acı çemberleri olan kadınlar benden uzak dursun...

sıfır korelasyon. Negatif değil sıfır. Bi daha evlenirsem ya da benzer bir ilişkim olursa yine sıfır olacak.

mallık

popülizme devam...

ölenlerin ailesine ne faydası var?

o anki şart, durum ve konum ile soylenmis gayet normal bir cumle. burada sakin kafayla tartisarak elestirmek ne kadar hataysa o kadar hata bence.

Sıfır özveri gerektiren aksiyon.

ben en çok liverpool'dan aldığı puanı şehit ailelerine hediye eden west ham'ı ve biliç'in kafasını merak ediyorum. saolallarazıolsun denir heralde buna ne denir ki?

Milletçe kafayı yedik. Menderes Türel'in kafasında bir huni düşünün. Yiğit Özgür karikatürü gibi.

Analist. Herhangi bir olayın arka planını incelemek ve anlamaya çalışmak doğal davranışım. Espri yapayım da herkes beni çok komik zannetsin diye düşünmüyorum hiç. Her şeyi tüm çıplaklığıyla görmeye çalışıyorum. Çünkü bazen kullanıcıların kolaylıkla göremediği şeyler küçük analizlerle bir anda ortaya çıkıyor.

çok takmıyorum eğlenceme bakıyorum, çok kafa yoracak bir şey değilse ve bildiğim bir şeyse yardımcı olmaya çalışıyorum.

Olmak istediğim cannibal troll. Olabildiğim, orta yaşlı, orta sınıf, ortalama zekada bir shitposter.

sagopa kajmer'in dediği gibi:
-olduğum gibiyim hem, göründüğüm gibiyim hem...

Deli olmayın.

Bana doktor "uzak dur" demişti.

kendiniz evde shake yapın o kadar zor olmasa gerek. her gün yağsız tuzsuz tavuk pilav makarnayı dayayın eline kuruyemiş verin kuruyemişle gezsin bakın nasıl kilo alıyor.

kilo almak özen, irade, para istiyor. ayrıca sadece kilo almak isteyen kişinin özeni değil aile bireyleri hatta özellikle annenin özenini istiyor.

Oha. Bir hastalığı, hormon bozukluğu, ruhsal sorunu var mı diye araştırmanız lazım evvela. Sonra çözüm ararsınız ama şaibeli network satış ürünlerine gelene kadar tıbbi büssürü seçenek olduğu gerçeğini gözeterek.

şu herbalife'ları kullanmayın artık. para tuzağı, sağlıksız, içinde ne olduğu belli olmayan bir şey.

bunun yerine balık yağı ya da eczanelerde satılan saf proteinler var onlardan kullansa daha mantıklı olur. tamamen para tuzağı ve sağlıksız. benim arkadaşım söylediğim yöntemle uzun vadede ama 10 kilo falan almıştı. biraz sabırlı olursanız daha sağlıklı yöntemlerle sağlayabilirsiniz.

Herbalife, usulüne uydurulmuş dolandırıcılık.

newton

Bertrand russell

Edgar Allan Poe.

charles darwin

Sokrates.

Bu tür sorulara gelişine Carl sagan diyesim gelse de ahmak ve cahil insanlardan müteşekkil toplumda carl sagan uzaydan düşmüş gibi kalıyor. Pratik karşılığı yok.

Edmund rostand cyranosuyla etkilemiştir beni en çok. Gaskon beylerinin en bi gururlusu cyrano. Şair silahşor fizikçi.

jean-jacques rousseau.

Ayn Rand

Asimov

Jose Saramago

ilk aklıma gelen
ümit yaşar oğuzcan

Cesare pavese

proust

jean paul sartre

Newton'a çok saygı duyarım. Bana göre tarihteki en zeki bilim adamı.

Ahmet altan

Elbette Gauss. Adam dünyaya gelmemiş olsa fizik 2 yıllık MYO bölümü, mühendislikler de gıda ve inşaat kalır, onlar da yarım yamalak...

Muzaffer İzgü. Çocukken çok okurdum, hayata karşı bakışımı o belirledi.

Fernando Pessoa

öyle çok etkileyen biri yok, genelde okuyup araştırdıklarımın iyi yönlerini dikkate almayı tercih ederim. en çok kimin dediklerini kendime yakın bulduğumu düşünürsek; alexander pope. henüz taze dimağlı bir üniversite öğrencisiyken derslerde görüp de "ulan ben de aynen böyle düşünüyorum!!" diye şaşırıp sevinmiştim. okumaya devam ettikçe temel düşünüş biçimlerime git gide daha fazla katkıda bulunmaya başladı.

hatta bu soruya paralel; hayranlıkla takip edip hayatıma derin etkisi olmuş birinin olmamasını da yine kendi sözüyle açıklayabilirim.
"Fools admire but men of sense approve"

bana da ediyorlar çünkü

insanlara bir yardımımım dokunsun diye.

Mutlu edince mutlu oluyorum. Kendimi gerçekleştirme şeklim bu evet. Bu şekilde kendimi kıymetli hissediyorum.