Çok güzel.

fikir çok güzel de videodakileri anlamadım ben. kaşıklanıp mı yenilecek nedir inan çözemedim.

@in pyjamas off cahillik aktı şu an üstümden :D

tekrar cevap vereyim gayet güzel bi hediye.

@elorelia

Şu içinde olduğum sıkıntıda beni güldürdünüz :) siz de hep gülün e mi

Kaşıklanıp yenmeyecek. Brownie ksrışımına yumurta süt koyup karıştıracak, pişirecek. Sıcak çikolata karışımını süte karıştırıp içecek. Hazırlaması benden, pişirmesi ondan

ek yok, fotoğraf koyarsanız daha çok yorum yapabilirim. iki çeşit cam güzeli var da, sizinki şunlardan mı acaba? -> 1.bp.blogspot.com

www.youtube.com

soğukta kalmıştır

@gmzo
Ek koydum sanıyordum. Telefondan duyuruya girince acemilik yaşadım galiba. En kısa zamanda bi fotoğrafını ekleyeceğim bitkimin; ancak o gösterdiğinizden değil benimki.

@kimlanbu
Verdiğiniz linkin altında benim çiçeğimin tipinde bir bitkinin videosu vardı. Meğer benimki yaprak güzeliymiş :) gerçi ihtiyaçları falan aynıymış ama adını öğrenmiş oldum böylelikle.

Bir de dediğiniz gibi soğukta kalmış, rüzgar almış benim çiçeğim. Cam açınca saksıyı o kadar da geriye çekiyorum ama işe yaramamış demek. Daha dikkatli olmam lazım herhalde.

Teşekkür ederim.

çalışanlara sormak mantıklı

plastik boya ise 20 kg yeter artar bile.
10 kg ise az olur.
ama bu devirde plastik boyalı ev kaldı mı? silikonlu boya olmasın?

@etna
Hiç özen gösterilmemiş bir ev. Haliyle plastik boya badana.

the bodyshop kenevir el kremi kullanın. ama daha önemlisi ellerinizi çok sık yıkıyorsanız bu sayıyı düşürmeye çalışın. veya deterjanla haşır neşir oluyorsanız eldiven kullanın. bir de her el yıkamadan sonra krem kullanın.

öf içim ürperdi amk hışır hışır dede eli gibi.
krem al sür bi tane

akşamları elinize krem sürer gibi bir miktar zeytinyağı sürüp bekletirseniz ölü derinin atılması ve yumuşaklık kazanılmasına yardımcı olur

excipial lipo

Bodyshop kenevir +1

*Elinizi çok sık yıkamayın
*Bol Su Tüketin (2 saatte bir bardak)
*Tiroid antikorlarınıza baktırın (Anti TPO)
*E ve D vitamini taksiyesi (Solgar D3 + Evicap 100 IU ya da hepsi için bir multivitamin)
*Eski Ecazacılara gidip eliniz için özel nemlendirici krem yaptırın akşam yatmadan önce elinize sürüp eldiven takın o şekilde uyuyun gündüz elinize çok krem sürmeyin

1 aya kadar elinizin sibellcan gibi olması lazım olmazsa rutin biyokimya testlerini yaptırın.

ellerimi sık yıkarım demişsiniz. vitamin/mineral anlamında sorun yoksa büyük ihtimalle sorun buradan kaynaklanıyor. ellerimizi her yıkadığımızda o su/nem kururken aynı anda bizim tırnaklarımızın nemini de beraberinde alıp götürüyor. bu da tırnakların kurumasına ve elastikiyetlerini kaybetmelerine neden oluyor. eczanelerde satılan n-balsam adında bir merhem var (vazelin gibi bir yapısı var. bayağı kalın). küçük bir tüp, 30tl civarında da fiyatı var. her akşam (boş vaktiniz varsa gündüz de olur tabii) bunu tırnaklarınıza masaj yaparak yedirin. en geç 10 gün içinde toparlanır tırnaklarınız. içinde amino asitler, pretein b5 falan var. tırnağı güzel besler.

Tiroid antikorları da (Anti TPO) dahil olmak üzere doktorunuzdan tüm tiroid testlerinizi isteyin yaptırın önce. TSH'ınız düşük yani tiroidiniz hızlı çalıştığı için olabilir. Hızlı çalışınca cilt incelebiliyor. En ufak bir dbe de soyulma veya yırtılma olabiliyor. Bir de mide bağırsak sorununuz var mı? Gastrit, ülser, düzensiz dışkılama, gaz vb gibi.

4 yasındayken okudugum rivayet edilir.
okulda basarısız sayılmam. yani en azından üniversiteye kadar başarılıydım diyelim.

1. 4-5 yaşında öğrendim sanırım. 5 yaşında okula başladım. ilgim varmış ki öğrenmişim.
2. başarılıydım galiba. sevdiğim konularda daha bir başarılıydım ama.

ekleme: 3-4 yaşlarındayken okula giden arkadaşlarımla okula kaçardım, çok net hatırlıyorum. ilkokula da zorla kaydoldum, müdür "çok küçük bu, bunu alamayız" deyip duyuyordu, bi şeyler yazdırıp okutmuştu da öyle almıştı.

5.
hep normal bir öğrenci oldum.

3,5 yaşında öğrendim(diyolla). ilkokul öğretmeninin şok anını hala hatırlarım ilk gün :)

pek başarılı değildim ama doktoraya kadar geldim :) ya hafif gerizekalıyım ya tembel :)

4-4.5 yaşında öğrendim. susam sokağı etkisiyle daha çok.
okulda başarılıydım anadolu lisesi üni. vs. ama bende yanlış bi durum geliştirdi. elimdeki bana yeter modu. biraz da benden kaynaklı olabilir. ilkokulda herkes okumayı yazmayı çözmeye çalışırken ben laylaylom takıldım çünkü gayet iyiydim. okul öncesinde 1. sınıf matematik kitabı bitirdim vs. g.tüm kalktı tabi, sonrasında da herkes beni geçti :))

4,5 yaşında, annem ilkokula giden abime okuma öğretmeye çalışırken yanlarında otururdum, öyle öğrenmişim. hep iyi bir öğrenci oldum, çok çalışkan değilimdir, az çalışır iyi şeyler yaparım.

1. 4,5 - 5 yasimda ogrendim. surekli kelimelerin hangi harfle baslayip hangi harfle bittigini, yolda gordugum tabelalarda, tvde cikan yazilarda vb ne yazdigini falan sorardim annemlere. sanirim boyle boyle kendiligimden ogreniverdim, annem sok olmustu :)

2. anaokulunda ve birinci sinifta sinifin yildiziydim :) sonraki siniflarda ortalama veya ortalamanin biraz uzerinde basari gosterdim ama cok basarili ogrencilerden olusan siniflarda okudum genelde.

5 yaşında okuma-yazma-4 işlemi öğretti ailem.
ilkokula 2. sınıftan başlattılar. öğretmenim ısrarla bu çocuğu üstün zekalılar okuluna gönderin demişti. maddi imkansızlıklardan gidemedim.
16 yaşında üniversiteye başladım. (sıradan bir üni, sıradan bir bölüm)
20 yaşında kısa dönem askerlik yaptım:)
şu an çok rahat ama asgari ücretli bir işte çalışıyorum.

İlkokula 6 yaşımda başladım o sıralarda öğrendim, zaten onun öncesinde öğrenen/öğretilen tipler sosyal ve iş hayatında sıkıntılı tipler olarak karşımıza çıkıyor. Her şey olması gerektiği yaşta sağlıklı.

Normal.

5 civari. hayal meyal babam abimle okuma pratigi yaparken ben abimden once okuyabildigimi hatirliyorum.
okulda fen-matematik derslerinde bir cok defalar en yuksek not almisligim var ama turkce, tarih gibi sosyal derslerde berbattim.

4,5 yaşında öğrenmişim. başarılı bir öğrenciydim. yıl kaybım hiç olmadı. üniversitede burs filan aldım da bunun okumayı erken öğrenmekle pek alakası yok bence.

1. 5 yaşında öğrendim, okuma seti vardı oyuncak gibi, onunla kendi kendime öğrenmiştim.

2. ortalama üstü bir öğrenciydim ama çok ilgimi çeken konular dışında çalışma hevesi/hırs yoktu.

Bizim hoca 4 yaşında ilkokula başlamış köy yerinde, okumayı kendi kendine söktüğü için, tabii biz şok. Şimdi doç kendisi ve alanının en iyilerinden.

5 yaşında öğrendim. dedem ninem falan öğretmişti.
ama okula 1. sınıftan başladım mal gibi. ne velilerim ne öğretmenlerimin artık aklına mı gelmedi yoksa sınıf atlatmak o zaman yok muydu bilmiyorum ama 3. sınıfa kadar öğretmenin söylediği her şeyi biliyordum zaten. matematik falan. 3. sınıf test kitabı çözmüştüm 1. sınıfta.
ama bir şeye yaramadı dediğim gibi. zaten okula bir sene geç başlamıştım.

başarılıydım ama kötü etkisi var. ilk 3 sene ders çalışmaya gerek duymayınca sonra da çalışmak zor geliyor insana. yani önce başarılı oluyorsun sekize kadar falan ama sonra çalışma alışkanlığı temelde olmadı mı olmuyor.

1- 4 yasinda ogrendim.
2- 5 yasinda okula basladigimda, normal yasinda baslayanlardan once okuma biliyordum. liseye kadar 5'in altinda notum yoktu.

5. Nasıl öğrendiğimi çok bilmiyorum da, okuma bilmeden önce hep gazeteleri, kitapları alıp okuyormuş gibi yapardım.

ilköğretimde çok başarılı, lisede ortalama bir öğrenciydim. üniversite için başarılı diyebilirim. ama başladıktan sonrası için.

1. 4 yaşında
2. hep

1) 4,5 yaşında öğrendim. red kit okuyarak.. (büyük ciltli baskılı olan hani) - ilk resim çizmem de o yaşlara tekabul eder.
2) türk eğitim tarihinin görüp görebileceği en kötü öğrenci olabilirim. ilkokuldayken bile insan "geçersiz" diye not alır mı lan? lisedeyken leman dergisi'nin "en kötü karneye bisiklet" yarışmasına karnemi götürmüştüm, gerçek değil bu deyip diskalifiye etmişlerdi beni asdkjhsf

sonra gsf okudum grafik bölümü. animasyon, illüstrasyon, karikatür gibi dallarda çalıştım hep.

@himmet dayi, aklima su geldi affina siginarak :) www.youtube.com

3,5 yaşındaydım. Öğretmen emeklisi halam harfleri vermiş, kendi kendime öğrenmişim. Zaten ilgiliydim. Meraklıydım. Çok okurdum. Zeka testine götürdüler üstün zekalı çıktım (neye göre kime göre tartışılır tabii). İlkokula da bir sene erken başladım. Hiç çalışmadan başarılı olan tayfadandım. İyi bir liseye ve iyi bir üniversiteye neredeyse yatarak girdim. İnsanların götünü yırtarak edindiği başarıları çok bedavadan kazandım. İstesem atom mühendisi bile olabilirdim. Çevremde zeki ve kültürlü bilinirim, ondan kendime güvenim de yüksektir. Ama bu durumun zararları da var. en kötü şey şu oldu, tembelliğe alıştım. Çalışmayı beceremiyorum. Bir yerden sonra zeka değil çalışkan olmak işe yarıyor. O noktadan sonrası benim gibiler için biraz zor. Ama azmedip çalışkan da olacağım.

1- ben beş yaşındayken abim ilkokula başlamıştı. Onun fişleri için "burada ne yazıyor" diye diye öğrenmiştim okumayı. Sonra kendi kendime yazmaya da başlamıştım.

2- okulda ilk sınıfta sıkıntı çektim. Herkes geri zekalı gibi geliyordu bana. Çünkü ben okuyor yazıyordum, onlar bir bok bilmiyordu. (Gerçi bu durum HALA geçerli. Hala pek çok insan geri zekalı benim için). Ilkokulda iyiydim haliyle. Ilerleyen yıllarda bi sorundan dolayı annem tutup pedagoga götürdü beni. Konuştuk ettik. Bir de zeka testi yapmışlardı orada bana. Yaşıma göre yüksekmiş durum. "Yaşıtlarıyla iyi anlaşamaması ondan. Büyüklerle daha iyi anlaşır" Demişlerdi.

Ortaokulda da fena değildi durum. İyi bir lise de kazanmıştım. Ama hiçbir zaman ders çalışma motivasyonum olmadı. Lisede artık derste gördüklerim meseleyi halletmeme yetmiyordu. Saldım çayıra mevlam kayıra. Notlarım kötüydü. Ilk sene üniversiteyi kazanamadım. Ikinci sene istanbulda fena olmayan bir üniversitenin ortalama bir bölümüne girdim (yıllardır bitmedi daha).

Not: kimseye selam etmiyorum. Olduğu gibi anlattım, ukalalıktan kaçınmaya çalıştım. Madagaskar'da yaşayan katolik eşcinsel bir taş fırın ustasıyım.

Ek: insanların büyük çoğunluğunun mal olduğu hissi bende de çok uzun zamandır var :(

1- 5 yaşımda öğrenmişim kendi kendime
2- okulda ortalama/normal bir öğrenciydim. (ama üniversiteye başlayana kadar aşırı sıkıldığımı hatırlıyorum. erken okumaya başlayıp o hızla devam edince hep yaşıtlarımdan fazla bilip sınavda yazmaya, öğretmene cevap vermeye üşenen öğrenci oldum. onların da yıllar boyunca ortak/genel şikayeti, biliyor ama göstermiyor oldu zaten)

3 yaş 8 ay okuma-yazma. yazdığım 3-5 satır şeylerin arkasına tarih atıp saklamış benimkiler.
okulda iyiydim evet.

merak konusu "erken yaşta okuma öğrenen çok akıllı mı demektir?" ise, üstün zekalılıar üzerine çalışan bir profesörle görüşme imkanım olmuştu ondan öğrendiğim, erken yaşta okuma-yazma öğrenmek, kendi kendine okumayı sökebilmek en tipik üstün zeka belirtisi. bu durum okul başarısına yansıyabilir de yansımayabilir de.

aynı doktorun eğitim konusunda destek verdiği üstün yetenekli bir kız çocuğu vardı (bebek de diyebiliriz) kendisi 22 aylıktı ve okumayı kendi kendine sökmüştü!

1- 5 yaşında öğrendim. gazetelerin spor sayfalarını okuturmuşum bizimkilere, bir süre sonra hiç yanlarına gitmeden gazeteyi alıp kendim takılır olmuşum. şüphelenip test etmişler, öyle ortaya çıkmış.

2- eğitim hayatının her döneminde başarılıydım, ilkokulda sınıf birincilikleri, liselere giriş sınavında tr derecesi, lisede 5.00 ortalama. ama öss'de patladım heyecandan (6bin küsürüncü oldum)

1. 3.5'tun diyor annem. Onun yalancısıyım. Annem köy öğretmeniydi, arada beni okula götürüp sınıfa oturturmuş. Herhalde o ara öğrenmişim. Annem millete tek tek okutup beni pas geçince, tenrffüste yanına gidip eteğini çekiştirerek okumuşum.
2. Okulda başarılıydım. Çalışmayı severdim, severim. İneğim

aşırı başarısız -akademik olarak- bir çocuk biliyorum. okumayı sınıfında ilk öğrenenlerden biriydi -belki de ilkiydi-

1. 4 yaşında öğrendim, kendi kendime öğrenmişim ve hep şımarmamam için ailem tarafından inkar edildi :D
2. Gayet başarılıydım ama çok sıkılırdım, çantayı sırtıma vurup okuldan çıkmaya çalışırdım. 2. sınıfta sınıf atlatalım dediler, babam yine kabullenmedi ve izin vermedi.

Ah anam,babam.

@yesil kod adli mahmut yildirim
merak konusu bu ama etkiliyorsa eger, hangi dilin ne derece etkiledigini de merak etmeye basladim. yahudi cocuklarin 1,5-2 yasinda nerdeyse yurumeyi ogrendigi yasta tevrat okumayi ogrendigini okudum. yahudi arkadasi olan varsa teyit ederse ben de sevinirim, biraz cilginca geldi.
bir de cocuklar sunger gibi her seyi cektigi icin, firsati olursa hepsi ogrenir gibi geliyor bana. fazla zekanin ne zarari olabilir ki? sosyal zekamiz super de bir sey mi oldu sanki.

bir avuc uzumu tek seferde yemek yerine gunun degisik saatlerinde yersen bence sorun ortadan kalkar. Eger ugrasamam onla dersen sana tavsiyem yogurtla karistirip yemen..

@lifeframe
demir almak istiyorum o çekirdeklerden, o nedenle süt ürünleri ile birleştiremem. ama günün farklı saatlerine bölerim. o aklıma gelmemişti. işimin adı ne :) zaten çoğu zamanım yediğimi içtiğimi planlamakla, sporu ne kadar yapacağımı düşünmekle geçiyor bu ara.

teşekkürler :)

Rica ederim bu arada Demir alabileceğin diğer kaynaklara da öğünlerinde yer verip Demir almak uğruna kan şekerini oynatmayabilirsin. Sanılanın aksine kırmızı et dışında tahıllardaki ve bakliyat yüksek oranlarda Demir bulunuyor.

biliyorum bilmez miyim :) ömrümün son 3-4 yılını demir almaya adadım hatta. koyu yeşil yapraklı sebzeler/otlar, bakliyat, yumurta, kırmızı et, c vitamini (emilimi artırmak için), süt ürünleri ve çayı kahveyi dikkatli tüketim vs. hayat tarzım oldu artık. bu konuda çok dikkat ettiğim halde yaşıyorum demir düşüklüğünü. bir tek üzüm-pekmez işine hiç girmemiştim bugüne kadar. bi değişik oldu :)

Sözlükte bu konuyla ilgili bir yazı görmüştüm bir çeşit serum uygulamasından bahsediliyorlardı, bir bak istersen ilgini çekebilir

eksisozluk.com

ben o venofer'i kullandım. bir buçuk ay değil ama on günlük bir kür ben de almıştım. o dönem biraz yukarı kıpırdandı kan değerlerim. hatta burada soru da sormuştum onunla ilgili, hatırlıyorum. daha sonra başka bir şey oldu ve normale döndüm.
ancak şu anda yaşadığım o zamanki kadar ağır bir durum değil anladığım kadarıyla. hemoglobinim hala normal değerler arasında, ferritinim düşük. demir almakta vücut neden sıkıntı yaşıyor bilmiyorum açıkçası (entry'de yazaılan gibi ben de pek çok bölüme gidip kendimi kontrol ettirdim) ama sürekli bunun peşinde koşmak yorucu. hele hele o ferrosanol'u içmek zorunda kalmak dünyanın en berbat şeyi benim için. o nedenle ilaç öncesi henüz hayat kalitesini yerlere düşüren bir sıkıntı yaşamıyorken gıdaları denemenin sakıncası olmaz diye düşündüm (doktorun önerisi o nedenle mantıklı geldi).

zaten doktorlar venofer'i kimi alerjik reaksiyonlara neden olabileceği gerekçesiyle ve hastanın her gün hastaneye gitmesi gerektiği için son tercih olarak görüyorlar. hatta çoğunun aklında öyle bir olasılık yok bile. ferrosanol verip aylarca mide sancılarıyla yaşamamızı on gün hastaneye gitmemizden daha iyi görüyorlar. o tercihi hastaya pek bırakmıyorlar nedense?

hemen şimdi başlayın. ikişer ay arayla 3 seansa gitseniz haziran ayını bulursunuz zaten -ki üçüncü seanstan itibaren tüyler bayağı bir azalıyor, kalın olanlar yumuşuyor falan.

madem yaz-kış için ayrı örtü almak istemiyorsunuz, goblen kumaşlara bakın o zaman. yazın serin tutar, kışın da çok sıcak tutmasa da soğuk da tutmaz pek. kalın olduğu için de üzerine dökülen sıvıyı hemen altına geçirmez.

yine de ben sizin yerinizde olsam kumaşçıya gider koltuk ölçülerimde kış için polar, yaz için pamuklu (şile bezi gibi dokumalar var)kumaş kestirirdim. ilk başta biraz masraflı olur ama yıllarca da kullanılıyorlar.

Polar kıl tüy saç teli toz vs. tutuyor aklınızda olsun. Kimascilarda lerdecilerde filan hazır koltuk kilifları oluyor büzgülü büzgülü, belki onları deneyebilirsiniz.

reflüye etkisini bilemem ama diğerine papatya ve melisa iyi gelir.

direkt reflüye iyi gelecek bitki çayı bilmiyorum. ama hazımsızlığı çözmede, mideyi rahatlatmada rezene çayı birebir. belki o şekilde reflünüze iyi gelebilir. aynı zamanda bedeni de rahatlatır, güzel uyku verir.

hafif baharlı bir tadı var, kokusu da anasonlu. kimileri bunu hiç sevmezken beni rahatsız etmedi hiç, kötü olmadığını düşünüyorum.

naneli şeylerden uzak durman gerektiğini biliyorum.

direkt bu formda ruj bulmak biraz zor. ben kullandığım rujun renginde dudak kalemi alıyorum, rujun üstüne hafif bir şekilde sürüyorum. bu likit olanlar gibi kurutmuyor hem de.

aldığını arkadaşım kullanıyodu baya mat ve güzel duruyordu. kurutmuş gibi de değildi.

mac'i nasıl mat bulmadın? şu ruby woo mesela, bir ruj daha mat nasıl olabilir bilemedim.
encrypted-tbn3.gstatic.com

mac dışında golden rose'un velvet matte serisi de iyidir.

Rimmel london un da mat serisi var kate mosslu ve renkleri harika. Watsonslarda var.

golden rose'un ruj formunda olan mat serisi var; velvet matte adında. kiosklarından ya da rossmann, gratis gibi yerlerde bulabilirsiniz.

nyx'in var yine likit ruj biçiminde: soft matte lip cream. denediklerim içinde dudağı en az kurutan buydu. ama bu serinin de renklerini bulmak zor türkiye'de.

pastel'in likit ruju var, o da çok güzel; daylong lipcolor kisproof. söylendiği kadar da kupkuru yapmıyor dudakları -ki zaten mat ruj yapısı gereği nemsiz ve yağsız olduğu için dudağı kurutan bir ruj türü. kurutmayanı yok bunun.

pastel'in mat ruju ise profashion matte lipstick.

bunları kullanırken yapmanız gereken dudak peelingi veya dudakları diş fırçasıyla hafifçe fırçalamak veya nemli havlu ile dudakları ovalamak suretiyle ölü deriden dudakları arındırmak. sonra bir balm veya lipstickle nemlendirmek. en son iyice nemlenmiş yumuşamış dudaklara mat ruj sürmek. aksi takdirde hem dudaklarınız kupkuru olur hem de yol yol iz olur rujunuz güzel durmaz.

bunu duymak istemiyorsunuzdur belki ama, yıpranmış saçı onarmak mümkün değil maalesef.geride kalanların da püskül gibi görünmesini önlemek için tek yok o yıpranan kısımları kestirmek. yağlar, maskeler yıpranan saç telinin pulcukları arasına girip yerleşirler ve saç tekrar yıkanana kadar parlamasını/yumuşamasını sağlarlar. uçtan onları besleyemezler. o nedenle de kalıcı etkileri yoktur. ama saçınızı kestirip sağlıklı saçı hindistancevizi yağı ile maskelerseniz onun çabuk yıpranmasının önüne geçebilirsiniz mesela.

Cyrene diye bir markanın keratin maskesini aldım ben yakın zamanda. Henüz kullanmaya vaktim olmadı ama okuduğum yorumlar iyiydi. Bugün bi denerim ben de.

Ben de şimdi şunu aldım www.suslusozluk.net bir de bunu deneyeyim bakalım. teşekkürler.

çok yıpranmış saçı düzeltebilecek bir şey yok, @in pyjamas'a katılıyorum.

saçınız için yapabileceğiniz en iyi şey mümkün olduğunca kısa kestirmek ve yine mümkünse saç boyamayı en az bir sene bırakmak.

Iri yari,kavgadan korkmayan bir amca,dayi,abi,arkadas vb.bir yakininla bin metroya aklini alsin elemanin ya da derdi neymis konussun...

Er kişi al bir sabah yanına.

bakışlara suç yok...

Beğenmiş ve iletişim kuramayacak pısırıklıkta biri olabilir mi?
Baktığını ve huzursuz olduğunu farkedip rahatsız etmekten mutlu olan biri mi?

rahatsız olduğunu ve neden her sabah göz hapsinde tutulduğunu sor, utandır pezevengi. ertesi gün bakmaya devam ederse bu sefer herkesin içinde yüksek sesle uyar. hala ısrarla bakmaya devam ediyorsa tekrar bir çaresini düşünelim. ben bile sinir oldum şerefsize. bu itler yüzünden kız kardeşimi yanıma alıp gezemiyorum, yanında ben olmama rağmen yiyecek gibi bakıyorlar 16 yaşındaki kıza.

@lcha
bilemiyorum, poker face bir adam bu. ayrıca 50 yaşlarında, saçlarının eşit rengine bakılacak olursa saçını bıyığını boyayan, uzun boylu bir adam bu. hoşlanma bakışı atacak bir tip değil yani.

gidip konuşmam diyorsanız parmağınıza yüzük takın. bakmaya devam ederse de yanınıza birini alıp gidin.

Ben devamlılık arzettiği için bunun taciz olduğunu düşünüyorum. Etrafta insanlar varken, rencide etmeden kibarca, "beyefendi bakışlarınızdan rahatsız oluyorum. lütfen beni seyretmeyin" demek mantıklı bir çözüm olabilir. sayko değil de sadece awkward bir adamsa kurtulursun. baktın devam ediyor. işin içine bir erkek sokmakta fayda var.

"beyefendi bakışlarınızdan rahatsız oluyorum. lütfen beni seyretmeyin" çok daha kışkırtıcı ve tahrik edici bir cümle. sakın böyle bir şey deme. adamı temiz bir dövdürmen lazım burası türkiye burada böyle. polis molis bulaştırma sakın adam iyice bilenir sana. temiz bir dayak işinin bitirir ama.

kafayla "sen hayırdır" işareti yap. bende işe yarıyor. yaramazsa b planı buluruz :)

@pokerface
onu yaptım, aynı şekilde karşılık verdi.

@reso aga, @douchebag
ne demek istediğinizi anlıyorum fakat durum bu değil şu an. kim olsa rahatsız olurum, şikayet ederim. kişisel sınırlarım konusunda çok hassas bir insanım. bunun kadını erkeği, erkeğin kaslısı yaşlısı yok. ısrarlı şekilde göz hapsinde tutulmak insanı rahatsız eden bir davranış.

"rahatsız oluyorum litfin bakmayın" yerine yüksek sesle "sen hayırdır birader" minvalinde bişey söyleyebiliyosan git söyle. yok söyleyemiyosan durduğun yeri değiştir. hem rahatsız oluyorum diyosun hem adamın bakacağı yerde durmaya devam ediyosun. ben karşıdan tehlikeli tip gelince kaldırım değiştiriyorum, adımlarımı hızlandırıyorum. metroda biri gözleriyle yiyorsa kalkıp başka vagona geçiyorum. çok basit. sen "piç kurusu için durduğum yeri değişemem" diyosan o da "karının teki rahatsız oluyo diye baktığım yeri değişemem" diyecek. büyük şehirde yaşamanın 2 değişmez kuralı:
1)seni rahatsız eden şeyi değiştir
2)değiştiremiyorsan uzaklaş

hayat böyle şeylerle can sıkmak için çok kısa. başka yere geç olsun bitsin.

yok bu bi babayiğit bir arkadaşın, götür iki laf etsin, ya da tokatlasın görsün gününü oç.

bir abin, baban, sevgilin varsa ona bu durumu anlat. metroya onunla bin. sonra sana bakmaya başladığında abin/babam/sevgilin adamın derdinin ne olduğunu öğrensin. 50 yaşında falanmış. kolay dövülür o.

5 dakika erken bin metroya? ilk sefere mi biniyorsun?

@playing star again
sonradan düşünürken o ihtimal benim de aklıma geldi. o nedenle bir şey denemeye karar verdim. ilk başta dediğim lafı geri alıp peronda yerimi değiştireceğim. o kaldığı yerde hala tam karşısını süzmeye devam ederse ben "tamam benimle bi derdi yokmuş" derim. ama yok kaldığı yerden benim olduğum tarafa dönerse veya peşimden o da yerini değiştirirse o zaman yukarıdaki önlemlerden birini almaya mecbur kalacağım.

bence öyle yavşaklarla muhatap olma. saatini değiştir. aynı metroya binme. işe biraz erken git, bir süre başka araçlarla git vs vs

seni korkutmak istemem ama psikolog bi hocam bir hikaye anlatmıştı. sanırım hastalarından birinin hikayesi.
her sabah işe giden bir kadını otobüsüne kadar takip eden bir adam varmış. her sabah ısrarla onun peşinden gelir, otobüsü gelene kadar süzer kadın bindikten sonra geri dönermiş. bir gün kadın durakta bir adamla konuşmaya başlamış, arkadaşı galiba...
takip eden eleman sinirlenmiş, üzülmüş vs . 2.gün de aynı şekilde kadını başka biriyle görünce silahını çıkarıp öldürmüş. adam meğersem şizofreni imiş ve kadını sevgilisi sanıyormuş.

hocam şizofren olan insanlarla asla bu denli ters durumlara girmeyin demişti.

korkmayın o adam öyle birisi değildir ama aklınızda bulunsun. yaşadığımız ülke belli ve bir kadın olarak daha da dikkatli olmak zorundasınız maalesef.

bu yüzden adamla diyaloğa girmeyin. ya da bu bahsettiğim hikayedeki çok çok düşük ihtimali dikkate almayın ve 1-2 gün bir erkekle işe gidin. olmadı saatinizi değiştirin.

kupigometa +1

muhatap olmayın. denk gelmemeye gayret edin. rutininizi değiştirin.

metrodaki güvenliğe şikayet edebilirsin bence.arkadaşların da dedikler de küçük olasılıklar ama haklılar.ülkenin çoğu psikolijik sorunlu valla ne baktın diye millet birbirini öldürüyor.yani bence hiç bireysel birşeye girme.sallamamaya çalış veya direkt sallama :)

çözüldü mü?

peronda yerimi değiştirdim, aynı vagona da binmiyorum. şu an için çözülmüş gibi duruyor.

la roche posay'in effaclar yüz yıkama jelini alın, ihtiyaç hissettikçe (akşamları veya sabah akşam) bununla yıkayın yüzünüzü. bir de yine aynı makanın su bazlı yağlandırmayan nemlendiricisini alın. buradan yağlı cilt için olan ürünlerine bakabilirsiniz: www.laroche-posay.com.tr

yüz yıkandıktan sonra gözenekleri küçülten bir tonik de kullanabilirsinzi. ama gerek de olmayabilir. çok şart bir malzeme değil bu.

haftada iki (belki 3) kere de kil maskesi yaparsınız (dermokil veya başka bir markanınki. pahalı bir şeye gerek yok kesinlikle). garnier'nin ürünü hem maske hem peeling hem de yüz yıkama olarak kullanılan 3ü 1 arada ürünü ise mesela onu kil maskesi olarak kullanmaya devam edebilirsiniz. ama cildinizde pütürler, sivilce lekerleri falan yoksa peeling olarak çok kullanmayın. cildinizi yorar, yüzeyi çizer.

cinsiyet?
transparan pudralar yağlanmayı baya engelliyor gün içinde, ayrıca yağ emici mendil/pad ler satılıyor yine kozmetik amaçlı gün içinde bu mendiller ile fazla yağı alabilirsin.

aşırı yağlıysa cildin bi dermatoloğa görünmende fayda var yemek sistemini değiştirmen gerekebilir.

@in pyjamas evet garnierin ürünü o üçlü olandan.
@eja cinsiyet erkek.

cinsiyet erkekse o zaman yağlı yiyeceklerden uzak durucaksın öncelikle.. bol bol su kuru yağlı cilde önerilen tek çare.. possay iyidir gunde 2 - 3 kere yıkarsan yüzünü belli bir düzene sokar.. özellikle yağlı ciltler için iyidir possay

Ankaray-Tandoğan durağıdır.

yaklaşık olarak 5 dakika dış kapıya 5 dakika merkezine.

en yakın tandoğan diyebilirim. ama o da aslanlı kapı'ya yakın. biliyorsunuzdur belki, aslanlı kapı'dan girince de bayağı bir yol yürümek gerekiyor mozoleye ulaşmak için.

ankaray'ın tandoğan durağında inerseniz tahmini bi on dakika yürümeniz gerekir (aslanlı kapı'ya kadar).

bu sıcakta yürümeyelim derseniz eğer; kızılay istasyonu'nda inip güven park'tan anıttepe, bahçelievler, emek dolmuşlarına binebilirsiniz. diğer kapının tam önünde indirirler sizi.

anıtkabir arazisini "anıtkabir" olarak düşünürseniz tandoğan istasyonu.

ama tandoğan'daki kapıdan girip mozoleye yürümek için içeriden epey mesafe almak gerekiyor. aslanlı yol'un uzunluğu hariç. aslanlı yol girişine kadar bile epey bir yokuş yukarı yürümek lazım.

mozole ziyateri için anıttepe kapısı uygun. oraya metro yok. ama ya kızılay güvenpark'ın karşısından (hosta'nın önü) bahçelievler dolmuşuna, ya da ankaray beşevler istasyonundan çıkıp tam oradaki benzinliklerin önünden geçen cebeci sıhhiye dolmuşuna binip anıttepe kapısında da inebilirsiniz.

görsel: i.imgur.com

bakmıyorum aslında çok. ama zaten ten makyajı çok nadir yapıyorum. yüzüme düzenli sürdüğüm bi güneş kremi var ona baya para verdiğimden atmaya kıyamıyorum bakmadım tarihi de geçmiş mi diye :D

krem parlama yapmasın diye ince bi kat pudra sürüyorum ki tam bir sakarlık abidesi olarak pudraları yere düşürüp 10.000 parçaya ayırmada üstüme yoktur. o yüzden pudralarım zamanı geldikçe yenileniyor bence.

bir de eyeliner ve rimel var. onları her gün kullandığımdan hızlı bitiyorlar. yani süresi dolmadan onlar bitmiş oluyor. eyyorlamalarım bu kadar.

1- çoğu ürünün paketi üzerinde üretim tarihi ve son kullanma tarihi basılıdır. yani ürün açılmamış olsa bile son kullanma tarihini geçirmemek gerekir.

2- içinde mikrop/bakteri üremeye elverişli olanları mutlaka atıyorum (eyeliner, maskara gibi). rujları ise son kullanma tarihinden bağımsız olarak, kokuları ve yapıları değişirse atıyorum. ten makyajı için kulandığım bb kremim var bi tane, aynı şeklide yapısı bozulmadığı, yağı ayrışmadığı için atmadım henüz. biraz da ambalajla alakalı bu durum. sürekli içine parmak daldırılan kavanoz falansa atarım. ama tüpte veya pompalı belki cam şişede paketlenen bir şeyse dış etkenlere daha az maruz kaldığı için atmayabilirim.

3- eğer çok para vereceksem almasam da olur diyorum. ama nispeten ucuz ürünlerde alayım, ne kadarını kullansam kardır diyorum.

1) ben olmuyor diye biliyorum.
2-3) Artik hangi urunu ne kadar surede bitirdigimi kestirebilir hale geldigim icin ne kadar gittigine bakiyorum. Ornegin kocaman fondoten 6m ise biliyorum ki bitmez. O sebeple ufagini aliyorum. Ben devam edip de cildimi riske atmiyorum sahsen. Bitmemis olursa atarim. Yani alirken de bakiyorum.

1. ne zaman açıldığının önemi vardır tabi, 5 yıl önce alınmış pudrayı bugün ilk defa açarsan olması gerektiği gibi bulamayabilirsin. kimyasal şeyler sonuçta en iyi şartlarda muhafaza ediliyor olsa da aynı formda kalamaz yıllar içinde. ambalaj açıldıktan sonra bu süreç kısaldığından dolayı da ortalama bir rakam yazıyorlar üstüne. bu arada yukarıda yazılanın aksine makyaj malzemelerinin üstünde genelde skt yazmıyor.

2. rujlar hariç diğerlerini atıyorum.

3. bakmıyorum çünkü tarihi geçmeden bitiremeyeceğimi zaten biliyorum. bir sene sonra çöpe gideceğini bildiğimden ilk bir yıl içinde maksimum verimi almaya çalışıyorum, ne kadar az kalmışken atarsam o kadar kardır hesabı.

1) Hiç açmasan bile bozuluyorlar, raf ömürleri var. Mesela gıdadan örnek vereyim; sütü açınca 3 gün içinde tüketmen gerekir son tüketim tarihine belki daha aylar olduğu halde ve sütü hiç açmasan bile ancak üzerindeki son tüketim tarihine kadar güvenlidir. Makyaj malzemeleri de öyle. Raf ömrü geçmiş malzemeyi cildine sürersen çok fena alerjilere, zehirlenmelere neden olabiliyor.

2) Atıyorum göz kalemlerini, farları, rimelleri, fondötenleri, pudraları ve sık kullandığım rujlar dışındaki rujları (iddialı rengini çok beğenip alıp da ancak 1-2 kere kullandıklarımı da atıyorum kullanım süresi dolduysa).

3) Diyorum evet. Fondöten ve pudra hiç almam mesela o yüzden, çünkü ten makyajını sadece özel günlerde yaparım.

1. Olmuyor ama olabilir de.
2. Devam ederim kullanmaya ama hepsini değil. Pudrayı, ruju atmam; parfümü, rimeli atarım. Bozulanları at, göz hassas- tarih geçmişse hemen atmalı.
3. Bakmıyorum. Ben sadece rimel ve ruj alıyorum. Rimeli süresi dolunca atıyorum, ruju yok edene kadar kullanıyorum. :)

et yemeklerinin yanına garnitür yapılabilir az tereyağında çevrilip.
ya da direkt bildiğimiz zeytinyağlı veya etli fasulye yemeği yapılabilir.

börülce tarifi diye aratırsan birçok tarif var :)
bazı öneriler:
zeytinyağlısı denmiş
salatası
yoğurtlusu
kızartması
fırında börülceli yumurta
pattisli kıymalı fırında börülce
börülceli tavuk fırında
vs.

Börülce mıdır bu bilmiyorum ki:( ama sağol :)

bu resimdeki kesinlikle börülce. :D
haşla, süz, üstüne de zeytiyağı limon sarımsak, salatasını yap.

ya da yine haşla, süz.

ayrı bir yerde biraz un, yağ, salça kavur, ezdiğin 4-5 diş sarımsağı ekle, sıcak su koy, börülceleri at içine, biraz daha pişir kaynaşsınlar. üstüne biraz da biber kızartıp koyarsan, yemezsin yanında yatarsın.

tabiki de beyzbol sapkasi. her duruma uygun, heryerde kullanabilirsiniz

www.google.co.uk

buff headwear diye arat, yakışana çok yakışıyor kendisi.

ne alırsanız alın koyu renkli olanından almayın. doktor size kafa derisini korumak için önermiş, koyu renkli kumaşlar ışığı güzelce soğurup deriye aktarırlar. açık renkli olanlardan alın.

elmalı kurabiye
elma suyu
kuru elma

elmalı kek

yumurtalarla pandispanya yap. baya yumurta gerekiyor pandispanya için. 5-6 adet gibi... elmaları da bu pandispanyadan yapacağın yaş pastanın iç kısmına dilim dilim diz. güzel bir elmalı yaş pasta olur. hatta elmaları da jöle içine hapsedebilirsen keki yaparken uzun süre de kekin içinde dayanır.

Bol pancake + üstüne elma bal tarçın.

Elmalı kurabiye

Revani (sadece yumrutalar gider)

bi de: www.tuzubiberi.com (yumurtayı 3e çıkarıp sütü ve unu hafif arttırırsan kek çoğalır)

yumurtalı ekmek yap iki gün kahvaltıda. ?

elmalı turta

yumurtalardan mayonez yap.
elmaları da kızart.

www.tatlitarifleri.co.uk

o kadar geriye gitmeden 50'lere bile dönülse mesela balık etli kadınların daha revaçta olduğu görülüyor. dönem dönem moda olan akımlar vardır. ama bence güzel kadın güzeldir :) yani orta çağda herkes tarafından güzel kabul edilen bir kadın belki bugünkü modaya (modadan kastım vücut ölçüleri, bakım vs. gibi giyim kuşam değil yani) uygun değildir ama sonuçta saf bir güzelliği vardır herkes tarafından beğenilmesini sağlayan ve şu anda da güzel kabul edilir. bence böyle.

news.discovery.com

edit: 60'lar hepsini tokatlıyor sonuç olarak. bravo.

tarih boyunca çekici gelen kadın tipleri: www.youtube.com

ki son yüz yıl boyunca bile çok değişik güzellik algısı: www.youtube.com

çok zayıf olmayan her kadını güzel buluyorlardı. çünkü içgüdüsel olarak kilo demek doğurganlık demekti. hiçbir erkek spermlerini doğurganlığı verimsiz olan bi kadına harcamak istemiyormuş.

şimdilerde bazı erkekler zayıf kadınları beğense de benim kafam geride kalmış olsa gerek ki ben de belirli bir kiloya sahip olmayan kadınları çekici bulamıyorum.

genetik atalarım buna izin vermiyor.

zayıf kadın = çirkin kadın
ortaçağda falan beyazlık önemliydi, aristokrat manasına geliyordu. hatta bu beyazlığı sağlamak için kan veriyorlardı

yukardakilere laf atmak gibi olacak ama onların "belirli bir kilonun üstünde" güzel buldukları kadınlar büyük ihtimal tarih boyunca çirkin bulunan kadınlardı. burda bi kadın soru soruyor 165 boyum var kaç kilo olmalıyım diye, gelen cevapların %95'i 55 altı. 55 diyen bir kaç tane var. bu baya bildiğiniz zayıf demek. 165 boy, 55 kilo bmi'da 20.2'ye denk geliyor. 51 kilo 18.7'ye. o dönemlerde kıvrımlı kadın daha güzeldi. zaten resimlere falan da baktığınızda selülitleri de görebilirsiniz (selülit=östrojen=doğurganlık)

neyse son olarak, direkt yukardakileri hedef alarak cevap vermek istemedim, ama aklıma gelmişken de söylemeden edemedim. belki onlar gerçekten de kıvrımlı kadın seviyordur dedikleri gibi, bilemiyorum :)

bana diyosan benim söylediklerim gerçek kendi adıma.

manitalarımın tiplerini görsen anlardın.

@kosun
direkt sana değil ama senin söylediğinin üzerinden duyurudaki erkeklere söyledim aslında. sorsan hiçbiri bi twigy sevmiyor ama gerçek kadınlar kilo sorunca o tarz cevap veriyorlar

zaten son cümlemi de açık bırakmıştım :)

güzellikle çekicilik farklı kavramlar. bir kadın güzel olduğu halde çekici olmayabilir. bence böyle. o tarz sorulara cevap yazmıyorum ben ama mesela 1.65 boyunda 70 kilo bir kadının herkes tarafından güzel kabul edilmesini sağlayan bir "güzelliği" olabilir ama aynı zamanda pek çok kişi için çekici gelmeyecektir. yani aslında bence çağlar boyunca değişen güzellik değil çekicilik algısı var. çünkü bunda toplumun da etkisi var. şu anda kendi reputasyonunu düşünüp "şişman" bir kadın ya da erkekle birlikte olmamayı bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde tercih eden insanlar vardır eminim. eskiden de zayıflar tercih edilmiyordu belki bu sebeple. aşk, sevgi meselesiyse başka. şimdi zayıf-şişman çift örnekleri vermeyin. burdaki konu dış görünüş ve onun beğenilip beğenilmemesi.

Orta Çağ'daki güzellik standardı şu:
-Dolgun vücut (Obez ile fazla kilolu arasında gidip gelen)
-Beyaz ten
-Selülitler
-Küçük meme
-Kaşsızlık ve kirpiksizlik (Vücut kılı günah sayılıyormuş)
-Gepgeniş bir alın

İşte, o dönemin güzellerinin en ünlülerinden biri
media.irishcentral.com

Bunlar da daha az ünlüleri
i.telegraph.co.uk
p0.storage.canalblog.com
encrypted-tbn3.gstatic.com

Dolayısıyla bulmazdık.

Şundan 150 yıl önce Ömer Seyfettin hikayelerinde güzel kadın şöyle geçiyor.
"Karısı Cevriye Hanım –kocasına inat– gürbüz, şişman, canlı kanlı, genç, dinç bir vücuttu. "
"İkisi de Naciye'ye tereddütlü gözlerle bakıyorlardı. Açlık, sefalet içinde bu renk, bu güzellik, bu vücut nasıl dayanıyor, solmuyordu. Kendileri, zenginler, bol yemeklerle, şırıngalarla, şaraplarla kansızlıktan kurtulamıyorlardı."

ben de aday memurum; ölüm, doğum gibi durumlar izin verilmesi zorunlu haller ama, diğer hallerde amirin takdir yetkisi var, ve genelde aday memura izin vermeme eğilimi var.

4213
Yıllık izin:
Madde 102
–
(Değişik: 31/7/1970
-
1327/4
6 md.)
Devlet memurlarının yıllık izin süresi, hizmeti 1 yıldan on yıla kadar (On yıl dahil) olanlar için yirmi gün, hizmeti on
yıldan fazla olanlar için 30 gündür.

bir yılı doldurduğunuz anda asaletiniz onaylanmasa da izin hakkına kavuşursunuz, geçen bir senede kulanmadıklarınızla beraber 40 gün htta toplamda. ama amirler bu konuda sorumluluk almak istemiyorlar bazen yanlıi bir uygulamaya imza atmamak için, bazen de sırf işgüzarlıktan izin vermeyebiliyorlar.

sağlık bakanlığı adına konuşuyorum. zira bazı bakanlıklarda izin hakkı kısıtlanabiliyor.

657'de izin hakkı için 1 yılı doldurma şartı var, aday memurluğun kalkması şartı yok. Nitekim aday memurken 2 kez yıllık izin kullanmıştım. hiçbir sorun olmadı.

kısacası adaylıkla yıllık iznin alakası yok. 1 yılı doldurduktan sonra 20 gün izin hakkın ortaya çıkıyor. Olay bundan ibaret.

davalı tarafın yüksek yerlerde tanıdığı varsa tehdit edilmiş olabilirler.

büyük kısmı geri kafalı.

ben de bir iki örneğine şahit olana kadar konduramamıştım bu davranışlarını. ama bu tür kararları alanlar özel hayatlarında da böyle düşünüyorlar.

Himmet Dayı, bir değil iki değil! Sürekli böyle saçma sapan kararlar veriyorlar yahu. Problem nerede onu anlamaya çalışıyorum.

bence tehdit ediliyorlar başka açıklaması yok.

Kafalarını duvara sürtüp kıvılcım çıkartamıyoruz da ondan. Daha farklı bir yerden örnek vereceğim: www.radikal.com.tr

Bahadır'ı tanırdım, düzgün, entelektüel, iyi bir insandı. Şerefsizce bir saldırıda öldürüldüdü beş paralık değeri olmayan itler tarafından.

Görüntülerde bir mekan sahibinin elinde bıçakla Bahadır'a yöneldiği açıkça görülüyor. Ortada ölüm var, ancak saldıran 12 kişiden sadece 4'ü tutuklanmış. Hah, ben o adalete kalıp kalıp sıçarım işte.

geri kafalılıkla ne alakası var lan?
geri kafalılar çocuklara tecavüz edilebilir mi diyo?

Ağır Ceza hakimleri pek de yüksek maaşlarla çalışan memurlar değiller.

hakimleri bilmem de devletin (ve kanunların) vatandaşa karşı suç işleyenlere genel bir hoşgörüsü, bir sevecenliği var. devlete karşı bir suç işle bak ne yapıyorlar ?
mesela rahşan affıyla bir çok katil hırsız salındı ama devlete karşı suç işleyenler af kapsamı dışında bırakıldı.

öncelikle memlekette hukuk yok. ama bu kadar basit de anlatmak mümkün değil bu mevzuyu.

diğer ve en önemli nedenlerden biri yasaların çok geri olması. örneğin çocuk diye adlandırdığın bireyin bir suça maruz kaldığında rızasını cezada dikkate almıyor olman lazım, yasa al diyor, hakim de bazen mecburen bazen de kendisi de öyle düşünerek veriyor kararı.

bir diğer konu türkiye'deki yaygın ideolojinin kadına yönelik suçlarda kadını suçlu olarak görmesiyle ilgili. yani kadın taciz ediliyorsa bunun kadından kaynaklı olduğunu düşünüyorlar çoğu zaman. e hakimler de bu zihniyette zaten. o yüzden bu kararları verirken takdir haklarını kadınların aleyhine kullanabiliyorlar.

işin diğer tarafından basının yargı kararlarını özet ve işine gelecek şekilde aktarıyor olması. bu olayda vardır yoktur bilmiyorum ama kararların bir çoğu basında yer aldığı gibi olmuyor. çarpıtma ve dayatma gırla gidiyor.

bizzat gördüğüm bir dosyada, medyanın o haberi nasıl verdiğini görünce ağzım açık kalmıştı. magazinleştiriyorlar özet olarak.

bingölde bir hakim olduğunu düşün senin oturduğun lojmana,adliyede koruman olarak polis veya asker veriyorlar.dava içinde ve dışında muhattap olduğun insanlar hep polis ve asker maalesef bu yüzden hakimler polis ve askere verilecek cezalarda cesaret edip en yükseğinden cezalara hükmetmiyorlar hatta gördüğün gibi ceza bille vermiyorlar

türk yargılamasında, cinsel istismar suçlarında böyle bir yargılama geleneği yerleşmiştir. "evine rıza ile gitmek" ile cinsel istismar suçunun oluşumunu rıza sonucu meydana geldiği değerlendirmesi tamamen bu hatalı ve gelenekçi bakış açısının sonucudur. bir önceki ceza kanununda, bilindiği üzere sanıklardan biri evlenmeyi kabul ettiği takdirde ceza düşüyordu.

mağdure 15 yaşından büyük olduğu için de böyle bir değerlendirme yapılmış olabilir. daha önce n.ç davasında yargıtay maalesef bu şekilde "rıza" yorumuna dayalı haksız, hukuka aykırı bir değerlendirme yaparak bu konuda içtihat oluşturmuştur.

18 yaşından küçük olan her birey çocuk olarak değerlendirilmelidir. ceza kanununu sistematiğinde değerlendirme kıstası 0-12 yaş, 12-15 yaş, 15-18 yaş ve 18 yaş üzeri gibi son derece anlaşılmaz. bu algıyla, mağdurlar açısından da bu sistematiğe bağlı değerlendirme yapılıyor. yüksek yargıçlara, "rıza"nın çok ciddi bir şekilde açıklattırılması gerekiyor. cesur hakimler ve savcılar olmadığı sürece gelenekçi bakış açısıyla bu tarz kararları yadırgamamak lazım.

çocuğun yaşının dışında, kararda en kan dondurucu kısım "genel hayat tecrübesi ile sonucu öngörebilmesi" şeklindeki ifadelerdir. 15 yaşında bir çocuğun genel hayat tecrübesi gibi abuk subuk bir değerlendirme içerisine girilmesi aşırı derecede anlaşılamaz ve ürkütücüdür. bir suça maruz kalmak, hiçbir hayat tecrübesi ile ya da öngörme ile mümkün değildir. isterseniz 40, isterseniz 70 yaşında olun.

sorun islamda.

Şu tarz bir kilit takılır heralde:
www.omerhirdavatmarket.com

Yalnız PVC olduğu için tutturmak sıkıntılı olur. Ben sineklik takacaktım ne raptiyeyle ne de minik cam çivileriyle tutturamadım, içinde demir olduğu için gitmiyor. Ama matkap+vida işi çözer ve tutturursunuz.

hocam şu adamlarla iletişim kurabilirsiniz. pimapen de olsa o pencereye uygun ürünü bulup takıyorlar. mesela sizin pencereniz için şu olabilir diye düşünüyorum: www.abusturkiye.com

sülfatsız şampuan bir de doa kozmetik'te var. birkaç sene önce kullandığımda güzeldi. hala aynı şekilde mi üretiliyor bilmiyorum yalnız.

saçların kuruluğu için de soğuk pres hindistan cevizi yağı alın (bazı organik ürün satan internet sitelerinde veya macrocenter'larda bulunuyor). haftada bir iki kere (y da ne kadar ihtiyacınız varsa artık) banyolaran önce en az yarım saat saçınızda bekletin. bayağı işe yarıyor. yalnız saç diplerinize sürmeyin. saç boylarına yedirin parmaklarınızla. kolay arınan bir yağdır, saçlardan temizleyemem diye korkmayın.

Ben watsons'ta satılan liveclean marka argan Yağlı şampuan ve kremi birlikte kullanıyorum. 1,5 yıldan daha fazla oldu sanırım, çok memnunum. Benim de saçlarım kuru ve kızıl olduğu için de yıpranıyor. Ama çok memnunum kendisinden.

bence bu yüzük 40 yaş üzerine alınır, genç işi değil. güzel yüzük ama çok çok ağır bir havası var.

bilmiyorum arkadaşın ve kız arkadaşı kaç yaşlarında ama tahmin ediyorum ki gençler, ondan bu kadar emin olamama ve heyecan var; bence tek taş yüzük daha geleneksel ve risksiz olur ve hem de genç işi, modern olur.

mavi taş seviyorsa alınabilir ama ben pek sevmedim.
ille klasik tektaş alınsıncı değilim ama bu da pek güzel bir yüzük değil.

Babam olur niye olmasın ama bi tek taşın yerini tutmaz diyor.

Kendisi bu ürünlerin piri!

kızın beğenilerine göre değişir.
ben olsam zümrüt isterdim misal :P

not: yüzük güzel. hanım hanımcık ve zarif bir bayana göre.

Başıma bir iş gelmeyecekse ben yüzüğü beğendim. Olur yani, böyle bir yüzük alınıp evlenme teklifi edilebilir gayet.

Muhteşem yüzyıl sonrası ortaya çıkan çirkin yüzükler.
Hürrem'e evlenme teklif etmiyorsa almasın bence.

gayet de güzel olur safir yüzük. ancak bu model o yaşlara (35 yaş altı diye tahmin ediyoum) ağır gelir. aynı sitede farklı ve daha modern görünümlü yüzükler de gördüm. arkadaşınız onlara baksın.

www.zenpirlanta.com
www.zenpirlanta.com
www.zenpirlanta.com

kararsızsa bir de yakut yüzüklere baksın. onşar da güxel olur.

Ben kizin yerinde olsam taşlı şeylerin sacma olduğunu beraber Alyans takmanin yeterli olacağını bir şekilde ima ederdim yüzük istesem de zaten yine ima ederdim. Bu mavi her gün takilacak yüzük değil sürekli takilacak bir yuzuk alıyor kraliyet Balosu nisanesi değil.

Uygun değil. zaten gereksiz pahalıdır. Bi tane dandirik yuzuk alıp sembolik bir şey sonra kızı dükkana gotursun

oha ben bunu görmüş ve çok beğenmiştim, niye bu kadar gömdünüz anlamadım :( yaş 26 bu arada. biz alyans bakarken göstermişti zenpırlantacıdakiler.
modelin de zaten anlamı var, lady di'nin alyansının versiyonları bunlar. annesinin yüzüğünü büyük oğlan william da kate yengemize taktıydı da öyle gündeme geldi yine. yıllar sonra zen'in koleksiyonunda olma nedeni bu zaten muhtemelen. ilk gördüğümden beri hayranlıkla bakarım. teklif edilecek kız biliyorsa benzerliği bence çok yerinde olacaktır.


static1.squarespace.com



edit: ayrıca parmakta ince bir tektaştan çook daha görkemli duruyor. taşıyabilecekse hediye edilmeli yoksa kutuda tozlanacaktır. öğrenci işi değil plaza kadını aksesuarı biraz.

çok güzel...

+1 shubulubapshubaptishaluva

Ben de Lady Diana'nın yüzüğü demeye gelmiştim. Niye gömdünüz bu kadar? Ben safir yüzükleri pirlantadan tektaştan daha çok seviyorum ama asıl sorun kız seviyor mu ve tarzına uyar mı?

shubulubapshubaptishaluva'nın açıklamasından sonra bu yüzüğü alırsa romantik olacağını düşündüm ama tabi kızın da kate middleton gibi sürekli topuklu ayakkabı, elbise modunda geziyor olması lazım. bir de aile yadigarı, annesinin yüzüğü diye takmıştır bunu prens, ama ortada böyle bir yüzük olmsa yine gider bu modeli alır mıydı onu bilemeyiz tabi.

kraliyet ailesinden bağımsız olaraksa yüzükle ilgili düşüncelerim halen geçerli. bence 40 yaş üstüne uygun.

lady di'nin diye beğenin demedim gençler. sadece modanın kaynağındaki hikaye bu. ben tamamen bağımsız çok beğendim yalnızca. hatta önce beğendim sonra öğrendim hikayeyi. kaldı ki o yüzüğü takan hatun mutsuz bir kraliyet evliliği sonucu yaşadığı abuk gelişmeler sırasında paparazzilerce kovalanırken hakk-ı rahmetine kavuştu.
dedim ya, yüzük çok güzel bence. ama zaten ben peynirle reçel, turşuyla tulumba tatlısı, zeytinle anne kekini falan da beraber tüketiyorum. zevklerim öyle çok şey sayılmaz :D

Bence çok hoş. Tektaşın yerini tutmaz diye bir şey yok. Misal ben tektaşla evlenme teklifi alsam kabul etmezdim. Benim istediğim yüzük şu misal <3 pinterest.com
Ama daha güzel bir fikir vereyim pırlantalı olmasaydı kesinlikle bunu isterdim ama pırlanta fikrine karşıyım o yüzden üstteki inciliden isterdim. Crysellas beni unutma çiçeğinden çok güzel yüzükler yapmış fiyat da diğer pırlantalara göre makul, ayrıca anlamlı:instagram.com

Bu arada incili olan da satomi kawakita tasarımı 200$ falan fiyatı.

Evlilik teklifini kabul edip etmemek yüzükle alakalı değil, teklifi yapanla alakalı; rahat olun.

@whimsical şöyle de düşünebilirsin:
Birçok sebep yüzünden hiç hoşlanmadığım hatta nefret ettiim pırlanta yüzüklerle evlenme teklifi ediyorsa sevdiğim adam -ki ya konuşulmuştur, ya da zaten biliniyordur öyle ya da böyle- ya beni tanıyamamıştır ya da isteklerimi, hassasiyetlerimi önemsemiyo demektir. Şahsen ben defalarca asla pırlanta istemediğimi, tek taş yüzük istemediğimi sebepleriyle birlikte anlattım. Karşı taraf saygı duyuyosa, beni anlıyosa zaten ona göre davranacaktır. Velhasıl yüzükle de alakalı olabilir. Belki çok komplike düşünüyoruzdur ama sonuç bu bana sorarsan:)

Kıza göre değişir ya ben böyle renkli taşları daha çok seviyorum hatta zümrüt olsa süper olurdu :D

Edit: şmdi baktım vazgeçtim safir daha güzelmiş pırlantası abartılı olmayan zarif bir safir olur çok da güzel olur.

Standart pırlanta ve renksiz taş kesinlikle bu değil

Evlenme teklifi için kullanılacak bir yüüzk değil bu. 15 senedir kuyumculuk sektöründeyim, buna dayanarak söylüyorum. Lady Di' nin böyle bir safir yüzüğünün olması - ki o safir yüzük de kafam kadar, linkte yolladığınızla sadece orta taşın rengi benziyor :) birşey ifade etmez, birincisi örnek veriyorum o yüzüğün safiri 8 ct - 10 ct. gibi düşünün, etrafındaki pırlantalar yine 2-3 ct. civarıdır, demek istediğim boy büyüdükçe işin rengi değişir, evlilik teklifi için kullanılabilir ama bu boy onun için değil, bir ikincisi de Lady Diana' nın evlilik yüzüğü bu diye tektaşı yok mu sanıyorsunuz :) O yüzden Lady Diana' yı alalım, bir kenara koyalım, mevzu bahis dışı bence.

güzel ama pahalı. (kendime bakmıştım yakın zamanda oradan biliyorum) 500-600 civarında yüzükler var. onlara bakılabilir.

Yav kuyumculara sesleniyorum:)
Niye olmasındı? Ne demek evlenme teklifi için kullanılmaz. Sizin literatürde de meslek yemini falan mı var arkadaş bu konuyla ilgili? Belki komik ama adam teklif etse bu yüzükle bal gibi de teklif olur. Yaptım oldu der işte bu kadar. Tektaştan artık midemiz bulanıyor. Çoğu kişi de mahalle baskısından alıyor, takıyor. Anayasaya girerse şaşırmam. Kültür olarak oturdu resmen, yemişim kültürü. Para kazandırmicam size pırlantadan. 2 arkadaşımı daha ikna ettim:))

Paşam Çokoprens'le de evlilik teklifi olur, niye olmasın. Ben kuyumcular para kazansın derdinden ziyade işin nasıl olurunu belirttim kendimce.

Soruya tam cevap degil ama yuz temizleme jelinden önce makyaj temizleme suyuyla silmenizi tavsiye ederim. Jel derinlemesine temizlik icin, makyaji çıkarmak icin degil. Garnier tavsiye ederim, pahali degil ve basarili.

eyeliner konusunda tek yöntem sürekli tekrar. bir de ince fırçalı eyeliner yerine jel eyeliner veya dipliner deneyin. jel eyeliner için maybellene, dipliner için golden rose iyidir. bir de eyeliner çekerken iki dirseğinizi de zemine dayayıp destek alın.

maskarayı tek kat sürün. kirpik diplerinden uçlara doğru sağa sola tarayarak sürün. böylece yapışmalarınıönler daha doğal durmalarını sağlarsınız.

ruju gündelik makyajda dudaklarınıza şöyle bir sürün ve parmaklarınızla pıt pıt yaparak yedirin. fazlasını almış olursnuz böylece.

göz altı kapatıcısını da hafif bir elle uygulayıp nemli bir süngerle yedirin. daha doğal bitiş sğlarsınız. mor göz altları için turunculuk barındıran göz altı kapatıcılarına bakın. garnier'nin göz roll on bb kapatıcısı bence günlük makyaj için çok ideal mesela.

bunun yanında cilt alt tonunuza uygun renklerde fondöten ve kpatıcı seçmeniz lazım. damarlarınız mavi ve morsa soğuk (cool) (pembe), yeşil ve morsa sıcak (warm)(sarı) alt teniniz vardır. bunlara dikkat edin.

cildiniz yağlı ise mat bitişli ürünleri, kuru ise su bazlı ürünleri tercih edin. karma ise t bölgesine pudra uygulayarak kullanın. alacağınız fondöteni çenenizde, boyunla birleştiği bölgede deneyin.

cildiniz karma cilt. sabah akşam yumuşak bir temizleyici ile yıkayarak bunu kontrol edebilirsiniz. la roche posay'in effaclar diye bir temizleyicisi var, tavsiye ederim. yine aynı serinin yağlanma yağmayan kremleri var. eczanelerde sorup öğrenebilirsiniz.

sıralama jel, tonik krem şeklindedir. ama makyjınız varsa önce bir makyaj çıkarıcı ile makyajınızı çıkarmanız gerekir. garnier makyaj temizleme suyu, neutrogena göz makyajı temizleyicisi, bioderma mcillare su falan hep bu iş için. önce makyaj çıkar, sonra temizlme jeli ile yüz yıkanır. sonra tonikardından nemlendirici

eğer maske peeling yapmak istiyorsanız bunları ne seıklıkla yapmanız gerektiğini siz karar vereceksiniz. bunları banyodan sonra buhar ile açılmış gözeneklerle yapmak maksimum fayda sağlar. banyodan sonra jel ile yüzünüzü yıkadıktan sonra peeling yaparsınız. ardından da o beyaz noktalar için kil maskesi. tamamen temizledikten sonra tonik ve nemlendirici.

peeling için çok büyük granüllü şeylere gitmeyin, cildinizi çizer tahriş edersiniz. yüzünüzü ovarken ellerinizi fazla bastırmayın ayrıca. bunun için bioderma hydrabio'nun peeling'i güzeldir. tahriş etmez, kurutmaz. kil maskesi için de çok para vermenize gerek yok, ürünlerin içerikleri aynı çünkü. dermokil güzel mesela.

reklam yapan burada da var. ama yine de sizin gibi sorunları olanların yaptıklarını görebilirsiniz en azından. kullanıcı yorumları ağırlıklı. bi göz atın bence: www.suslusozluk.net

yanaklarındaki ufak beyaz şeyler yağ bezesi, onlar tonikle geçiyor.

kendine güzel bir yüz temizleme jeli al, karma ciltler için olanı. çünkü cildin normal karma bir cilt anladığım kadarıyla. akşam eve gidince ya da sabah kalkınca yüzünü bunla temizlersin. sonra da tonikle silersin. tonik cildi temizlemekten çok sıkıştırmaya yarıyor. makyaj temizleyen tonikler daha kremsi, cildi sıkılaştıran tonikler genelde sıvı gibi oluyor bu arada. ikisi farklı şeyler olabilir.

bunun dışında maske, peeling vs. sürekli kullanılan şeyler değil, haftada bir yapsan yeterli. kreç maskesi misal, karma ciltler için güzeldir. banyodan önce deneyip banyoda ılık suyla komple temizleyebilirsin.
ayrıca cldini sürekli sıcak suyla yıkama, duşta yeterince sıcak suyla gözenekelrin açılıyor.
dayanabildiğin kadar soğuk suyla yıka yüzünü, gözeneklerin kapansın işte.

çok makyaj yaan biri olmadığımdan sana güneş koruma faktörlü bir bb krem almanı öneririm, hem pudra hem fondoten erini tutuyor. yüzüne uygulayabilrisin ya da sadece göz altı için de kullanabilirsin. yüzüne bunu sürmek istemezsen göz altın için bir şey alabilrisin.
ben ce makyaj için tam siyah olmayan koyu gri gibi bir kalem ya da rahat kullanılan kalem eye-liner kullanabilirsin.
ruj yerine de lip stick kullanabilirsin.
allık seviyorsan hafif bir şey bulaiblirsin.

cilt olayları genelde genetik, illa şunu şunu kullan diye kendini şartlama.
sadece temiz bırakman yeterli.

yüzüne makyaj yapıyorsan akşam eve gelince yüz temizleme jeliyle temizle mesela, bu yeterli.
bir de, 25 yaşından sonra nemlendirici kullanman senin iyiliğin için, çok hoşlanmıyorsan banyodan sonra kullansan da yeter. yine cilt tipine ya da sevdiğin markaya göre bir şey alabilirsin.
temizleme jeliyle nemlendirici ve tonik aynı markanın seti de olur, set olunca daha ucuz oluyor.
gençler genelde avon ya da nivea kullanıyor.

bir de, annenin yüzünü incele. mesela benim annemin göz altı kırışıklığı problemi var, yaşı 60a yakın ama göz altından fire vermiş misal. o nedenle uzun srüedir göz altı kremi kullanıyorum. bu geleceğe yatırımdır aslıdna.
sen de böyl bir gözlem yap. işte mesela annenin çok ince ve derin çizgileri bir arada mı? o zaman cildi kuru vs. nemlendirici kullanman yararına demek.
vs. vs.

cilt temizliği için dermokozmetik ürünleri tercih edebilirsiniz.
cildiniz karma sanırım.benim cildim yağlı,o yüzden la roche posay'ın effeclar ve bioderma'nın sebum serilerini kullanıyorum.t bölgeniz haricinde bu ürünler kuruluk yapabilir belki, o yüzden bu markaların karma cilt tipi için önerdiği ürünleri inceleyebilirsiniz.
haftada bir maske ve haftada 2 kere peeling uygulanabilir bence.bir de güneş kremi önemli.leke sorununuz varsa(sivilce lekesi vs) çok daha önemli.
(hamilton every day face spf 50 kullanıyorum.)

makyaj için youtube'daki makyaj videolarını izleyebilirsiniz.
günlük makyajdan gece makyajına kadar hem ürün tavsiyeleri hem de uygulamaları detaylıca oluyor.
ben "gökçeslife" ve "merve özkaynak" ın videolarını takip ediyorum örneğin.

kendi kullandığım makyaj markaları da yazayım;
fondöten: make up forever hd
pudra: the balm sexy mama
bb krem: Maybelline pure bb krem
kapatıcı: mac studio finish concealer
allık: Mac ürünleri
eyeliner: cok sık değiştirsem de su aralar urban decay ink for eyes
rimel: mac ürünleri
far paleti: urban decay naked 2
Ruj : mac ve revlon ürünleri

amerikadaki mağazalarda var.

@protrek
abd'de herşey var. tr'de bildiğiniz yer var mı?

o renk geçişine degrade deniyor. degrade gömlek diye ararsanız google'da çıkıyor bazı sonuçlar.

renk geçişli gömlek olarak da aranabilir.

mavide gördüm sanırım

www.lcwaikiki.com

daha dün koton özdilekte gördüm

Missha bbyi önerebilirim her şeye rağmen:) çok hafif gerçekten. Ben bazen sephoranın pudrasını kullanıyorum. Düzgün bi fırçayla fena değil diyebilirim. Ben de mat bitiş sevmiyorum ama sephora fena değil.:)

Pudra kullanmadığım için sağlıklı bir cevap veremeyebilirim fakat açık mavi/açık yeşil renkte bb kremler de var, kireç gibi düm düz yapıyor yüzü: www.musingsofamuse.com

en hafif pudralar loose powder da denen toz pudralar. bunların transparan olanları (beyaz ya da beyaza çok yakın renkte olurlar) yazın sizi kurtarır. eğer altına cc veya bb krem kullanıyorsanız zaten üzerine ikinci bir kalın katmana gerek yok. bu konuda da ulaşabileceğiniz en uygun fiyatlı ama performansı güzel pudra şu: www.flormar.com.tr

yağlı bir cildim olduğu için bb krem de kullansam renkli güneş kremi de kullansam üstüne pudra geçiyorum parlama oluyor diye.
ben balm'ın sexy mama pudrasından pek memnunum.
www.suslusozluk.net:1

dün de hamilton everyday face güneş kremi aldım,normalde güneş kremleri çok parlatıyor cildimi ama bunun için mat görünümlü fln diye çok duydum ve okudum.hem hafif renkli oldugu için de rengimi eşitler diye düşünüyorum.deneyip göriciz:)
www.dermoeczanem.com

evet mat görünümlü/ farklı problemlere çözüm üreten bb kremler de var artık doğru, önerilen pudralarla birlikte onlara da tekrar baksam iyi olur sanırım, teşekkürler tekrar :)

bordo-siyah'in cevirilerine genelde kotu diyorlar, ucuz olmasinin sebebi odur diye tahmin ediyorum.. remzi ya da ilya cevirileri konusunda pek bi fikrim yok ama

ilk sıradaki e-kitap olduğu için ucuz.

ikinci ve üçüncü sıradakiler yayınevinden kaynaklanan farklar. ben olsam remzi'ninkini alırdım herhalde. antik bir kitap, çevirisinde çok büyük farklar olacağını düşünmüyorum, ama remzi'ye bu felsefe serilerinde güvendiğim onu seçerdim.

o zaman tercih ederken en pahalısını tercih etsem mantıksız olmaz değil mi? (Zaten pek bir fiyat farkı yok)

yanlışlıkla özel mesaj atmışım sorumu buradan da sorayım.

pahalı kitapta daha iyi redaksiyon ve çeviri hizmeti almış olacağımızı varsayarsak evet, pahalısını almak mantıksız değil.

bu versiyonundan bahsetmisler sozlukte: www.dr.com.tr

eksisozluk.com

tekstil olması lazım.
www.saatvesaat.com.tr

floş ipten (parlak ve kaygan bir ibrişim türü) örülüyor o kayışlar. bildiğim kadarıyla da örgü kayış deniyor bunlara zaten.

swatch direkt kumaş diye geçmiş

beyaz olma zorunda değil ama ergen metalcilerin hayali siyah gelinlik de pek hoş olmuyor. şampanya, fildişi, kırık beyaz olur neden olmasın.

edit: resimdeki elbise çok hoş.

beyaz, ekru, şampanya rengi olur genelde. ama son zamanlarda çok hafif nil yeşilleri, maviler, pembevemorlar ekleniyor tüllere veya etekteki çiçeklere/dantellere. onları da düşünebilirsiniz.

olur bu renkler de ya. bembeyaz olmak zorunda değil çok aşırı farklı bir renk olmadıktan sonra.

kumaşıyla, modeliyle, dikimiyle basit durmuyorsa bu renk abiye olabilir. ama biraz daha açığı olsa daha iyi olurmuş.

Pes diyorum, @maleficent'in linkindeki muhteşem bir şey. Belindeki kısmı at şahane bir gelinlik olur.

Cevap veriyorum; İlla beyaz olmasa da absürt renkler marjinal olmaya çalışan tipler gibi duruyor, öyle olmasa da.

Ucuza kaliteli mal yok.
kadinlar o konuda şanslı

erkeklerde o yok.

low cost ?

Erkekte o yok. Kadınlar ucuzundan bir tayt da giyse kendisine baktıracak fiziği varsa o tayt üstlerinde güzel durur.
Bizde o yok. Hatta az al ama kaliteli al diyebilirim.

benim bildiklerim kadınların ucuza aldıkları yerlerle aynı:
lcw
h&m
c&a
colins
mango (indirim dönemlerinde)
koton (indirim dönemlerinde) gibi mağazalar.

ama 5 liraya tişört bulmak falan zor bence. bulsanız da kalitesi sorgulanmalı bence.

bit pazarı ve kıyıda köşede kalmış dükkanlar.

Erkekte de tip ve fit vücut varsa basic bir tshirt ve kotla gayet şık olunabiliyor.
ne giyse yakışıyor denilen durum.

lcw, hm ve colins gibi yerlerde bulursun da, giydiğin şeyi daha sonra 50 kişinin üstünde görürsün.

outlet veya indirim dönemlerini kovalamak lazım fiyat düşürmek için. Erkek giyim pahalı genelde.

Contraxtubex olabilir bence ya. Yanık izinde denemedim ama.

Çok geçmiş olsun :(

Sudocrem.

Kocakarı ilaçları işe yarıyor. Adını bilmiyorum ama pis kokan bi karışım var yanık için, bu işlerden az çok anlayan teyzeler falan bilir. Arkadaşımın 2,5 yaşındaki çocuğunun kasından aşağı kaynar kahve dökülmüştü, yüzünün bir tarafı ve omzu baya yanmış su toplamış yara olmuştu, bu karışımdan sürdük yüzüne geçene kadar. Omzu kıyafet altında kalıyor bulaşıyor diye oraya sürmedik çoğunlukla, işe yarayacağını da pek ummuyorduk açıkçası. Yüzünde en ufak bir iz bile kalmadı, omzunda yanık izleri var hala belirgin şekilde. Iki yanık yere de ayrıca doktorun verdiği merhemlerden kremlerden sürdük, tek fark o karışımdı, onu sürdüğümüz yerde iz kalmadı. Yanlış hatırlamıyorsam büyük bi kuş tüyü vermişlerdi yanında bununla sür demişlerdi, tarif etmeye kalkarsan yardımcı olabilir.

Çok geçmiş olsun.

Kantaron yağı yanık izlerini gecirmek için kullanılıyor diye biliyorum.

silverdin ve madecassol

Doktora gıttım bana ozon ve hyraluronıc asıt karışımı bı ılac verdı canımı cok yakıyor . Hıc geçmeyecek gibi gelıyor su an :(

silverdin ve kantaron yağı iyileşme sürecinde cidden işe yarıyor. contractubex kullanabilmeniz için bölgenin tamamen iyileşip izlerin oluşması lazım.

önce yanığı geçirmek lazım. silverdin, madecassol (eğer çok acıyorsa anestol) karıştırıp yanığı tedavi edin. derinin kurumasına izin vermeden bu karışımı gün içinde tekrarlayın.

madecassol zaten iz kalmadan yanık geçirmede bayağı başarılı ama yanık geçtikten sonra kalan iz için de contraxtubex kullanabilirsiniz. kantaron yağı olabilir, bir de elma (elmanın kabuğunu soyup o kabuğu izin üzerine sürüyorsunuz).

geçmiş olsun.

Cok geçmiş olsun..aloe vera izlere iyi geliyor diye biliyorum.

doktora degil iz, tedavi icin bile gitmeyeceginiz varsayimiyla yaziyorum:

yaniklar mikrop kapmasin diye fucidin merhem ve acisi azalsin diye anestol ust uste surulur, gazli bezle hafifce ustu ortulur, yanigi olmayan saglam deriye denk gelen bezin kenarlari bantlanir. gunde 1-2 defa bu hareketi yapin.

iz icin ise ilaclari yazmislar zaten. antibiyotikli merheminiz emildikten sonra 2.ye surene kadar da iz icin olanlari surebilirsiniz. Alternatif olarak tahini cok duydum. gecmis olsun

Enfeksiyon kaptırmayın ama bişeyler sürüp. Önce iyileşsin. Benim bildiğim enn etkilisi yumurtayı saatlerce pişirip bişe yapıyolar. Vardır nette nasıl olduğu. Biraz uzun sürüyormuş ama çok işe yarıyormuş. Bi de has zeytinyağında beyaz klasik mumu eritip merhem yapın. Onu güneş yanığı için denedim acısını dindirdi yanığı iyileştirdi.

Çok geçmiş olsun. Şu yöntemi de uygulayabilirsin.

Aynısafa (portakal nergisi (Calendula officinalis)) kompres veya merhem biçiminde kullanılabilir. aynısafa merhemi şöyle yapılır. iki-üç avuç aynı safa çiçeği sap ve yapraklarıyla birlikte güzelce kıyılır. yarım kilo tereyağı veya margarin tencerede eritilir. kızartma sıcaklığına kadar kızdırılır. kıyılmış aynı safa tencereye atılır ve karıştırılır. bir kaç dakika sonra ocaktan indirilir. kapağı kapatılarak demlemeye bıraklır. gece boyunca serin bir yerde bekletilir. ertesi gün yağ akışkan hale gelinceye kadar ısıtılır. üstüne tülbent serilmiş bir süzgeçten geçirilerek süzülür. posalar sıkılmaz. sıcak merhem kapaklı küçük cam veya porselen kaplara aktarılır. soğuduktan sonra kapakları kapatılarak buz dolabında saklanır. bu merhem isveç şurubu ile sık sık değişimli olarak kullanılırsa ağrı diner. iltihaplanma olmaz ve yanan deri genellikle ölmez.

Bunların haricinde sarı sabır (Aloe vera) bitkisi edin bir adet.Ben Bauhouse'dan almıştım. Onun da yapraklarını kopar kpar içindeki jeli sür her gün.

Yumurta yağı diye birşey duymuştum hiç bilmiyorum ama internette inanılmaz iç açıcı yorumlar vardı. Yanık yumurta yağı diye ararsanız bulabilirsiniz sanırım. Kendim bir sağlıkçı olmama rağmen kocakarı ilaçları herzaman daha etkili geliyor bana. Bir de yaparsanız yumurtaların gerçek organik olmasını tercih edin. Flotty migroslarda bulunan bir marka ve nadir gerçek organik yumurtası markasından biri. Geçmiş olsun inşallah kısa zamanda eskisi gibi olur.

ciltyaniklari.blogspot.com.tr Burada tarifi var. Ciddi anlamda yanığı olan ve geçen insanlardan duymuştuk. Geçmiş olsun. Yumurta sarısının yağını çıkarmak gerekiyormuş. Apartmanda yapmayın diyolar.

Kantaron yağı denenmiştir

geçmiş olsun, domuz yağı çok etkili diye biliyorum izler için.

Bizimkiler leğene su dolduruyor ve icine sebzeleri atıp yıkıyor.

ben şu içinde dönen tambur plastik süzgeç olan salata kurutma zamazingosunu yıkama için de kullanıyorum. ( iyi kurutunca buzdolabında saklama süresi artıyor) www.sanalmarket.com.tr

eksiduyu.ru

benim de bununla ilgili bir duyurum vardı ama kim bilir nerede kaldı...

ben şöyle yapıyorum:
çok açmıyorum çeşmeyi, sebzeleri yıkıyorum hızlıca, gözle görünür çamur vs varsa.
sonra plastik bir kaba koyuyor, tuz ekliyorum. varsa karbonat. kaptaki suda yıkıyorum.

önce sebzeleri yıkıyorum az bir suyla, sonra bir kaba koyup suyu sebzelerin üstüne çıkacak kadar ekliyorum, üstüne de biraz sirke döküp on dakika bekletiyorum.

derince kaplarda yıkamak.
bir el kaba çamur toz neyini atarsınız. sonra biraz suda bekletirsiniz. suya biraz sirke eklerseniz iyi olur. sirke istenmeyen toprak canlılarını, yumurtalarını temizler. suda bekletirken topraklar dibe çöker. sonra bir el daha yıkadınız mı olur. malzeme çok çamurlu değilse tabii. çamurluysa temizlenene kadar yıkarsınız.

bu soru quora'lık :)

biraz da sirke dökün.

derince bir kapta suyun içinde bekletmek. eğer maydanoz, marul, kıvırcık gibi yeşillikler yıkanacaksa sirke eklenir suya.
ama ıspanak, semizotu gibi topraklı/çamurlu sebzeler yıkanacaksa leğene (sirkeli) su konur, içine yapraklar atılır. onun da üzerine bolca tuz serpilir. tuzun ağırlığı ile ıspranaktaki kumlar kolayca dibe çöker. bu şekilde çamurdan arınana kadar yıkanır (ama sadece suda bekletmeye tuz serpince göre daha çabuk sonuç alırsınız)

evde biz bu şekilde yıkıyoruz otları.

not: eğer evde leğençe (leğenin küçüğü, mutfakta kullanılanı işte) yoksa pazardan alabilirsiniz. ama yine de yoksa evyeyi iyice temizledikten sonra gider yerini alüminyum folyo veya gider tıkacı ile kapatıp ufak bir havuz elde edebilirsiniz. o da iş görür.

tüy alma makineleri var: www.google.com.tr

Tüy alma makinesiyle ilk günkü gibi olur gömleğin. Tüyü çekerek değil keserek alıyor. Kaliteli bir marka al, ucuz markaların bataryası bozuluyor hemen.

alırlar, merak etmeyin. kumaşın yüzeyine çk yakın çalışıyor o aletler. betsy'nin de dediği gibi çekmeden o yakın mesafeden kesiyorlar tüyleri. erkeklerin traş makinesi ile aynı mantık.

kullan at ya da 3 bıçaklı jiletler de iş görür. yalnız baya gergin tutmanız gerekiyor zarar vermemek için.
yün hırkamı 3 bıçaklıyla temizlemiştim ilk günkü gibi oldu.

Hiç uğraşmaya değmez. 25-30 lira arası 1 nolu pasta alsan yeterli olur. Hem riske gitmemiş olursun.

tam olarak pasta değil ama bunlar benim tariflerim, işine yararsa daha anlatırım

www.ekmeksizyiyin.com
www.ekmeksizyiyin.com

kendin yap ne olursa olsun, satın alma

@try again fail again fail better, ben bunları bu hafta sonu arkadaşımla kendimize yaparım herhalde. hele çilekli olanda gözüm kaldı resmen :) ama bizim hatunlar için biraz daha gönyesi biçimi yerinde bir şey olması lazım.

Ağlayan pasta ister misiniz?

@ekaterina, ağlayan pasta içinden veya üzerinden krema falan akan pasta değil mi? olabilir.

En kolay tarif veriyorum: marketten hazir pastaban al( ekmek reyonunda satiliyor) kakaolu olani tercih et!! Once pastanin katlarini bi ayir, ara katina ve en ust katina bir bardak soguk sutu kasikla dagit ki pasta biraz ıslanain, dikkat et cok cuvik yapma pastayi!! Sonra Bir paket krem santi tozunu paket ustunde yazdigi sekliyle hazirla sonra icine yarim paket labne peyniri ve 5-6 corba kasigi pudra sekeri ekle ( seker miktari sana kalmis)!!! Bu kremayi pastanin arasina ve ustune iyice guzelce sür.. En ustune mevsimi oldugu icin tavsiye ediyorum bolca , kesilmis cilek ile susle.. En n uste de dr. Oetker in cikolata soslarindan hazirla ve bir catan yardimi ile pastanin ustune gezdir..

en kolay krema tarifi ganaj bence; 200 gr kremayi isitin, kaynamadan kapatip icine 200 gr bitter ya da sutlu cikolata kirip eritin.
biraz soguyunca yaptiginiz kekin arasina ve ustune surun.

belkoair aşti ve kızılay'dan otobüs kaldırıyor aynı havataş'ınkiler gbi

www.belkoair.com

15 liraydı iyi olmuş kaldırıldığı. 8 lira verip belkoair'e esenboga'dan bineceksiniz. aşti'de inip ankaray ile gara geçebilirsiniz ya da ankamall'de inip yürüyün ama çok yürürsünüz.

belko tren garına kadar gider. inip başka bir şeye binmenize gerek yok.

o çatlaklar ilk oluştuklarında pembeyken müdahale edilebiliyor. beyazlaştıktan sonra çaresi yok.

forumlarda lazer; çeşitli krem ve merhem karışımları; dermaroller; bio oil gibi şeylerle geçirildiklerinden bahsediliyor. ama deneyen, gerçekten geçiren var mı bilmiyorum.

oluşmasını önlemek için de cildi bolca nemlendirmek (yağlarla hatta) ve sık kilo alıp vermekten korunmak gerekiyor. oluşurken tatlı tatlı kaşınır çatlaklar. farkına ancak öyle varabilirsiniz. bir de bu tamamen cildin yapısı, genetikle alakalı bir durum. kimisi hiçbir önlem almaz yine de çatlaksız bir cildi olur, kimisi de ne yaparsa yapsın bundan kaçamaz. yine de işte nemlendiricilerle bir nebze önüne geçilmeye çalışılıyor.

Asla geçmez

Phytolastil ampul 8 hafta + phytolastil jel

Kullan ilk 8 hafta sadece ampul sonra ampulü bırak jel kullan

En kötü inceltır ve pembe çatlaklrda etkisini test ettim ise yaradı. Öneriyorum

hava alsın diyedir. ayrıca fazla su oradan akıp gider....

Fazla su varsa aksın gitsin kökleri çürümesin diye.

-doğada bitkiler kapalı kaplarda yetişmiyorlar. yağmur yağdığında topraktan gerekli suyu bitkiler emiyor, bir kusmını toprak tutuyor kalanı derinlere sızarak yeraltı sularını oluşturuyorlar. yani elinizdeki bitki akarsularda bataklıklarda yetişen bir tür değilse sürekli sulu çamurlu toprakta büyüyemez. saksılar da bu mantıkla alttan delinirler.
-bazı çiçeklerin toprağı sulanmaz, direkt tabağa su dökülür, kökler o suyu emer alttan.
-toprağı sulanan bitkilere su verildiğinde eğer altta suyun akacağı delik yoksa fazla su nedeniyle kökler çürür.
o nedenle altlık gerekli bir şey. eğer ilinizde saksının kendi altlığı yoksa, kullanmadığınız hafif çukur bir tabak da aynı işi görür.

cezayirli olup farsça şarkı söyleyen souad massi var benim bildiğim. ama klibi bile olmuyor onun genelde, konser kayıtları falan...

adı indila

halıyı hiç kullanmıyoruz, kaldırmaya da gerek kalmıyor :)

hayır kaldırmıyorum. halısız ev çıplak gibi geliyor

la noix, bende de bir tek salonda var zaten, onu kaldirmak istiyorum :)

halılı ev o kadar gereksiz geliyorki bana. halısiz mis gibi.arada bir süpür bitti gitti.çok istenirse bir kaç yolluk atılır o kadar.

mersinde yazın nem çok olduğundan zemin sıcacık oluyor, halı fazlalık. günde 5 kez duş aldığımı ve fayda etmediğini hatırlıyorum. halıyı bırak evdeki tüm eşyalar yapışıyor üzerine.

küçük halılar var onlardan koyabilirsin bence, tamamen kaldırmaktansa.

www.google.com.tr

mersin, adana tarafında sıcaktan kaldırılıyor diye biliyorum. bizde izmir'de halıları minimize ediyoruz. hatta bir çok oda da sıfırlıyoruz. kafana göre takıl ama halıları kaldırma sebebi sıcaklar.

anneniz hava sıcak olduğu için kaldırıyordu. havası sıcak memleketlerde önemli bir rutindir halı kaldırmak. siz de şimdi istanbul'da eğer yazın halıya basmak size sıcak gelecekse kaldırın gitsin. bakmayın milletin ne dediğine. ben mesela kendi odamdaki halıyı kaldırıyorum, ama annem halısız ev çıplak kalıyor diye diğer odalara dokunmuyor bile. aynı evde farklı anlayışlar yani. halısız ev de olur, mis gibi hem de.

ya halısız ev mi olur allasen türkiye burası, halısız ev kuyruksuz kediye benzer diye düşünüyordum ki yurtdışına gidip evlerin halısız daha ferah olduğunu görüp evdeki bütün halıları kaldırmaya karar verdim. anne başta itiraz etti ama sonradan çok hoşuna gitti. havalar ısınınca bizde kaldırıyoruz artık.

edit: yalnız bazı evler halısız gerçekten çok çirkin oluyor, o durumda sembolik de olsa küçük bir kilim bile koymak denişik hava katıyor.

ben kaldırıyorum valla. ama ev sıcaklığı kayboluyor sanki, alışmışız. eve getirdiğim bir hatun, "kiralık evler gibi" demişti. (hehe bi daa görüşmedim tabi)

Halı denen şeyi hiç sevmiyorum. Holdekileri ve kendi odamdakileri kaldırdım bile. Bi tek salonda masanın altında beyaz bi halı var, o duruyor, onu da kaldırmak için fırsat kolluyorum. Ayrıca evde terliksiz gezmem. Öyle işte.

Mersin'de yaşarken biz de kaldırırdık, hatta hasır denilen bir şey serilirdi :)

şimdi Antalya'da yaşamamıza rağmen (daha sıcak) kaldırmıyoruz niyeyse.

ay bayılıyorum herkesin her konuda ahkam kesmesine. Kaldırmak istiyorsanız kaldırın, halısız ev mi olur diyenler kendi evlerinde kaldırmasınlar. Hatta tedi'de falan pek güzel halı hurçları var eğer sizde yoksa. Ben de kaldırırım yazın, evi ekstradan ısıtıyor resmen.

diğer eşyaların şekli şemali, rengi, badanası boyası uyumlu ise neden olmasın. biz halısız da yaşadık, mis gibi oluyor. temizliği de çok kolay. ama çok az eşyamız olduğundan yankı yapıyor diye sadece salona ufak bi halı atıverdik.

ister kaldırırsınız ister kaldırmazsınız. kim karışır. nasıl rahat ediyorsanız nasıl alıştıysanız oyle yapın. bi de üstelik alerji çok kötü bişey yaşamayan bilmez. halı da çok etkiliyor alerjiyi.
biz normalde hiç kaldırmıyoruz istanbulda halıyı ancak silip yıkayıp temizlediğimiz zaman bir günlük bi boşlk oluyor.
fakat antalyada mesela hiç halı kullanmayız bitek salondaki sehpanın altına kilimimiz olur. çıplak geliyo hakkaten. alışkanlık ama olmayadabilirdi.

bizim evde de pek halı yok, yazın da muhtemelen komple kaldıracağım :/
Sıcağa gelemiyorum..

Halısız ev olmaz +1

ürün muhtemelen budur www.n11.com


ayrıca lmgtfy.com

kadın erkek için fark etmiyordur bence. ama watsons'da kendime maske alırken yanlışlıkla üzerinde for men yazan bir tane maske almışım dediğiniz tarzda. bir iki kullanımlık poşet maske. eğer ankara'daysanız size verebilirim (değiştirmeye gitmeye, gidip mağazadakilere derdimi anlatmaya üşendiğim için kaldı elimde. çevremde bunu kullanan erkek de yok).

bu tarz manskeleri watsons graits ve rossman'larda kolayca bulabilirsiniz. bir de missha'nın siyah bir maskesi var. o da çok güzeldir: missha.com.tr

www.evrimmemili.com

makyaj olayında üstüne tanımıyorum bu hatunun. instagram hesabından (instagram.com) inceleyebilirsin işlerini.

kendisi ankarada ama iletişime geçersen istanbul için de iyi bir yerler önerebileceğini düşünüyorum.

evrim kendi stüdyosunda 500 liraya yapıyodu en son yazın konuştuğumuzda. dışarda, şehir dışında falan daha fazla oluyor tabi rakam.

bana 1000 lira demişlerdi kına+düğün için. ben de makyözü mü alıyorum demiştim oha. en güzeli kuaförlerin kampanyaları oluyo, düğün paketi zart paketi zurt paketi diye. o şekil saç baş makyaj ağda manikür pedikür 375'e yaptırmıştım. ya da kuaföre gideceksin, hiç nişanım var demeden arkadaşın düğününe gitcem diye makyaj yaptıracaksın.

önceden gidip bi prova da yaptır ama :)

o civarlarda mac veya artdeco mağazası varsa gözünüz kapalı gidebilirsiniz, her ikisinin de makyözleri iy iş çıkarıyorlar. fiyatları net bilmiyorum, geçen seneden beri makyaj yaptırmadım. ama mac'in fiyatına hem prova dahil hem de ödediğiniz ücret tutarında makyaj malzemesi hediye ediyorlardı.

ben 2 yıl önce saç ve makyajı 700 tl ye yaptırmıştım. maçka tarafında eve gelmişlerdi. set makyözü ve kuaförü 2 kişilik bir ekip. gülben erhen'in reklam setinin arasında gelip 2 saat sürmeden olayı bitirip gitmişlerdi ve çok memnun kalmıştım.

Of of of :D @yesilimtrak, gerçekten ben de vazgeçicem az kaldı :D

Mac'i B planı olarak cepte tutuyorum öyleyse ama bu sefer nasıl olacak Mac'te makyajdan çıkıp başka bir yere kuaföre mi gideceğim? Önce kuaför sonra makyaj mı yapacağım? Vay arkadaş.

önce makyaj sonra kuaför yapılır yoksa makyaj sırasında saçın bozulur

daha güzelini söyleyim o zaman. önce kuaför, orada saçların basic şekil vermesi yapılır, saçlarda bigudilerle mac'e gidilir. makyajdan sonra kuaföre geri dönülüp saç tamamlanır. yani eğer alengirli bir topuz yaptıracaksanız ve kuaförünüz yaptığı saçın 1500 desibellik davullu halayda zıplarken bile dağılmamasını istiyorsa böyle oluyor sıralama.

daha pratik kuaförler la noix'nın dediği gibi yapıyor. saçınızın nasıl yapılacağını önce kuaförünüzle konuşun, ona göre bir eylem planı yaparsınız zaten.

aafrodizyak özelliği var onu biliyom ben :)

keçiboynuzu pekmezi kan yapıcı olarak günde en fazla iki çorba kaşığı öneriliyor, yani ne kadar çok içersem o kadar faydalı olur hızlı kan yapar diye bir durum yok, o yüzden kilo yapmaz iştah açar mı bilemem, bende açmıyor :)

demir eksikligi anemin varsa ilac kullanmalisin 6 ay. bu tarz seylere bel baglama

sabah aç karnına değil de gün içinde alırsanız kan şekeriniz hoplayıp zıplamaz, yeme isteğiniz de coşmaz böylece. gün içinde herhangi bir öğünden sonra, içine bir iki damla limon sıkarak tüketin.

kırmızı et yemekleri, yumurta, koyu yeşil yapraklı sebzeler tüketin. bunların yanındada bol c vitamini alın (turunçgiller, çilek, maydonoz, yeşil biber gibi). süt, yoğurt, ayran, çay ve kahveyi de yemeklerin yanında değil, yemeklerden 1-2 saat sonra tüketin.

ama ille kansız kaldım diyorsanız doktora başvurun. yemeklerden alacağınız demir, ilaçlardan alacağınız demir kadar kısa sürede ve yoğun tedavi sağlamaz.

Anemim filan yok yahu. Bi senedir çok sık kan vermekten kanım azaldı sadece. Kan değerlerimle ilgili bir sorun yok.

Günlük harcadığınız kalorinin üzerine çıkaracak her besin kilo aldırır, dolayısıyla aldırır :) kanı bilemiyciim.

İştahını açar.

shotgunwoman +1
Demiri hayvansal kaynaklardan almalısın. bol kırmızı et ve yanında portakal suyu. Süt ve süt ürünleriyle yersen demir emilmez. Asidik gıdalarla birlikte yemelisin eti.
Pekmez, Kuru üzüm, ıspanak falan hikaye.Bu tarz bitkisel ürünlerde demir olduğuna inanmıyorum. Varsa bile çok azdır 10 kilo yemen gerekir.

Doktorlar ne der bilmem ama bir iki gün ferrosanol duedonal alsanız daha mantıklı. Kan vermek kan bağışı mı bilmiyorum ama normal tahliller için kan vermekse en kansız zamanlarımda bile çok da fark etmiyordu.

kullananlar yazmış: www.suslusozluk.net

ben her tür sivilce ilacını, sabununu bokunu püsürünü kullanmış biri olarak çözümü en son çare roaccuutanda buldum. eğer senin de canına tak ettiyse git cildiyeye yazdır. 3 ay sonra yüzün bebek gibi olur. yağlanma diye bişi olmaz. saçlarının bile yağlanması gecikir. o derece. ama bir çok yan etkisi oluyo ilacın.

bi arkadasim onlardan kurtulmak icin bikac kasik yogurda bal ve sirke karistirip her aksam burnuna suruyordu bikac ay sonra siyah noktalar azaldi ama burnu da buyumeye basladi en son ahmedinejad'a benziyodu sonra daha da buyudu mu bilmiyorum

altı üstü siyah nokta için roaccutane kullanılmaz, doktor da vermez zaten.

yüzünüzü her gün bir kere yıkayın, su bazlı hafif kremler kullanın, haftada bir iki kere de kil maskesi kullanın burnunuza. o noktalar tamamen kaybolmuyorlar ama küçülüyorlar.

2- çok rahatsız olacaksanız sally hansen veya bebak'ın bacak fondötenleri var. onları deneyebilirsiniz.

sally hansen +1 muhteşemler , ten rengine göre al kullan çorap devri kapandı resmen :)

eğer beyaz kalmak gibi bir takıntınız yok ise öncesinde bir solaryum'a gitseniz olmaz mı?

@selam, beyaz kalmak gibi bir takıntım yok ama solaryuma hiç sıcak bakamadım, riskleri daha çok gibi faydalarından. :)

@in pyjamas ve neferkitty, o spreyleri ben de eczanede görmüştüm ama şimdi hiç aklıma gelmemişti. çok iyi fikir, çok teşekkür ederim!

1 için outletlere bakman lazım
ama artık mevsimler arasında tekstil açısından pek fark yok

Güneşli starcity avm

gideceğiniz ülke çok sıcaksa oradaki iş kadınları da çorapsız takılıyordur, sırıtmazsınız arada.
asya ülkesiyse zaten kadınlar beyazlık manyağı olduğu için artı puan bile olur :)

bu arada saçlara dikkat, aşırı nem varsa saçlar çok fena oluyor, arada saçınızı kontrol edin, tarayın.

asırı sıcak bi ulkeyse o sally hansen terden dalga dalga olur kıyafetlerin de batar yaban ellerde aman diyeyim.
solaryum yap bi iki seans daha iyi.
ya da bosver ole memlekette corap adeti yoktur.
Kapalı burun kapalı topuk ayakkabı yeter artar.

kolsuz kalsik elbiselerden edinip, kısa kollu ceketlerle bu süreci rahat rahat atlatabilirsin kanımca.

Sigara içiyorsan içme.

sigara hiç içmedim.
alkolde sosyal içiciyim.
diyabet, insülin direnci vs yok.

ketojenik diyet değil bu, glisemik indeksi düşük olan karbonhidratları tüketebiliyorum (sınırsız değil elbette)

Yağ olarak tereyağı da kullanabilirsin, doymuş yağlar hdl artışı sağlıyor. Ayrıca sütü ve yoğurdu light olarak tüketmeyin; yağından arındırılmış bu tip ürünlerin bir faydası olmuyor.

Fiziksel aktiviteyi arttırmalısın.

4. sıradaki

bence de 4.

bağcıksız ayakkabı biraz klasik geliyor bana.
4 dışındaki bağcıklıların da modellerini sevmedim. bu daha modern bence.

4 ün rengine ısınamadım
2-3 benim için emekli amca modeli
1 yada 5 derim.

5 patron nubuk deri hem canlandırıcı sıkılabilir ara sıra.
ayakkabı hazır taban. iç kısmın alt tarafı olduğu gibi deri.

bu ayakkabıları da alan varmış demek

ben de çekemiyorum. kuyruksuz bırakıyorum öyle bokum gibi.

boşver, eyelinersız geziver :/

ama ise giderken iyi oluyo, fara ve kaleme gerek kalmiyo..makyajsiz da olmuyo.aslinda yok umrumda da degil ama yapsam mutlu olucam.

Ne 100 lirasi yahu. Lorealin jel eyelineri var bende mis gibi, oncesinde maybelline kullandim o da guzeldi. Firca da essence açılı eyeliner fircasi. Gayet memnunum ikisinden de. Fircayi 5 tlye aldim. Eyelineri hatirlamiyorum Maybelline 20 kusurdu. El aliskanligi lazim. Evde surup surup silin iste. Kimse direkt harikalar yaratmiyor ki. Jel daha kolay suruluyor likitten bu arada.

öncelikle kesinlikle gözünün en iç kısmından başlama. her zaman ortadan başla ve incecik çek. ikisini de ince çek sonra yavaş yavaş kalınlaştır. kuyruğu da bi tarafı çekip diğerine geçme bi tarafta gideceği açıyı gösteren bi leke bırak sonra diğerine de aynısını yap, sonra öncekini incelterek uzat sonra da ötekini. adım adım foto yollayabilirim :D

ne zamandır makyaj yapıyorsun? video izlemekle olacak şey değil bence, ne kadar pratik o kadar iyi oluyor.

yeniyim makyajda :( ve ise basladim…en pratik sey eyeliner gibime geliyor..arada ali gurdeki kiza 5 cektiriyorum gina geldi, para dayanmaz :( simdi yine deniyorum bi yandan yazip bi yandan denedim lkitle. olmadi yine :((( annem de yanimda dalga geciyo.

eyeliner çekerken ellerinizi sabitleyin. nasıl? makyaj aynanızı masaya koyun, siz de başına oturun ve kollarınızı masaya dayayıp destek alın. aynı zamanda küçük parmağınızı yanağa koyarak da elinizi sabitleyebilirsiniz. eldeki titremeyi azaltmanın başka yolu yok maalesef.

jel eyeliner kolay çekilir. ama en kolayı dipliner denen şey. golden rose'un diplinerını alın. eliniz alışana kadar onunla çalışın. sonra jel eyeliner en son likit olana geçersiniz.

eyeliner çekerken önce gözün dış kenarına bi üçgen çizin (gözün alt kapak çizgisini takip ederek yukarı doğru), onun içini doldurun. ondan sonra gözün üst kapağına (kirpik diplerine) doğru üçgeninn kenarını uzatın. kuyruk çizmenin en kolay yolu bu.

maybelline'in jel eyeliner'ını al fırçası da yanında geliyor. göz kapağının ortasından başla, dışa doğru kesik kesik çizgi çek. sonra onları birleştir. sonra iç kısmı yap. en son da fırçayı tekrar batırmadan dış kısımdaki boyayı hafifçe dışarı çek, hemen kuyruk yapmaya girişme önce elin alışsın.

kalemle başlasan daha iyi olur o zaman bence. ya da, adını bilmiyorum ama, şu keçeli gibi olan kalemler var ya eyeliner etkisi veriyor onlardan alabilirsin.

d1x2mvoa55n2jd.cloudfront.net bak böyle bir fırça var. ben nascita diye bir türk markasının aynı modeline denk geldim ve 10 tl ye aldım. jane iredale ve sephorada da bunlardan var ancak daha pahalı. neyse ben tüm diğer eyeliner fırçalarıyla jel eyelinerları denemiş biri olarak bu fırçanın işi acayip kolaylaştırdığını söyleyebilirim. önce kuyruğu yap sonra daha dikkatli bir biçimde kirpik diplerine gel istiyorsan göz pınarına kadar in ama en fazla burada dikkatli ol. mac blacktrack iyidir jel eyeliner olarakta.

bant tekniğini denedin mi bilmiyorum ama işe yarıyor. ablam da kendisi çekemeyip bana çektiriyordu sürekli. bu teknik ile kurtuldum kendisinden.

www.youtube.com

Ben siyah göz kalemiyle kirpik diplerine ince bir çizgi çekiyordum en başlarda. Onun üzerinden de flormar'ın diplinerıyla geçiyordum.

Kuyruğuysa yapa boza öğrendim. Onunla ilgili bir ipucu veremiyorum maalesef :(

Artık sadece diplinerla düzgünce çekebiliyorum. Tamamen pratik meselesi. Evde zamanınız oldukça deneyin en güzeli.

tek hamlede çekerim.
teknik tecrübe bunlar hep.

Bende bundan var: www.flormar.com.tr

Maybelline de loreal de kullandım, sürmesi en rahat bu. Eyeliner'ın kıvamı da çok iyi, fırçası da gayet rahat. Fiyat olarak da bayaa uygun, kesnlikle öneririm.

Kalem olanını likit olanını bilmem ne hepsini denedim, en rahatları jel bence. Jeller içinde de en rahatı bu diyorum ben.

hepinize teşekkür ederim kızlar.tüm önerilerinizi denemeye çalışacağım,boşuna yazmadığınıza emin olun!