myanimelist.net

niye kimsenin yazmaması :(

Her hareketi, eve gidiş-dönüş saatleri, güler yüzlü olması bile ''bu kadın aranıyor'' denmesine sebep oluyor. Benim gördüğüm en yobaz şeyler bu ve sanırım en çok zorlandıkları da.

çocuğu varsa sarpa sarılabiliyor bir şekilde. ama boşanma olayında tabii ki kötü bir şey yok, benim annem de genç yaşta boşanmıştı. yine de kalmadı öyle eski tarz sert şeyler. her insan bir şekilde yolunda yürüyor. kötü gözle bakıldığını görmedim. büyüdüğüm yer trakya'ydı. diğer yerlerde durum nasıl bilmiyorum.

sadece dediğim gibi, çocuk varsa ilerisi için zor olabiliyor kadında.

aklıma; evlenmiş ve sonra eşi ile anlaşamadığı için evliliğini sonlandırmış insan geliyor. boşanman gerekiyorsa boşan. zaten bu düşünce kurt gibi aklına bi düştümü kemirmeye başlar yiyip bitirene kadar.

seneler önce bi sohbet sırasında öğrendiğim bişey vardı. çok eskinin sözde rüya tabircisi saçmasapan bi herifin yazdığı kitapta; rüyada "açık kapı" görmek dul kadına işaret diye yazıyormuş.

toplumun bakış açısını ve sapıkların bilinçaltını güzel açıklayan bir tanımlama "açık kapı". tıklatmadan girersin, destur yoktur. rahatça kafanı uzatır bakarsın, nasılsa "açıktır". hırsız girse, ortalığı yakıp yıksalar herkes "kapıyı açık bırakana" kızar, çünkü "haketmiştir."

boşanan kadın en çok hangi açıda zorlanıyor? hmm. toplum içinde yapılan herşeyde zorlanıyorlar. bir süredir takip ettiğim bir blog var, boşanmış ve çocuğunu tek başına yetiştiren bir anne yazıyor. şu yazısını izni olmadan kopyalayacağım buraya. sorsan kendisini çok aydın adedecek insanlar bile neler yapıyor bu kadınlara, görün istiyorum.
superbekaranne.blogspot.com.tr

Diyelim ki Maslak'ta bir plazada işe yeni başlamışsın. Boşanma davan yeni bitmiş, karar yeni açıklanmış, nüfus cüzdanında kendi soyadının yanında durmasını istemediğin eski soyadının silinmesi için uğraşıyorsun haliyle bunu ik'ya bildiriyorsun. Boşandığından haberdar olsun böylelikle Maslak Plazası.

Sonra bir gün rapor istesinler senden , yönetim kuruluna sunman üzere. Kurul toplantısına 6 gün kala piyasada ani/beklenmedik değişiklik olsun. Bitirmiş olduğun , müdürüne de teslim ettiğin rapora bu değişikliği eklemen gerektiğiyle ilgili konuşmak için müdürünün odasına gir mesela.
De ki: böyle böyle böyle olduğundan revize edicem, 3 günde tamamlarım .
O da sana, daha önceden teslim etmiş olduğun raporu uzaratak;
-"Al bunu da ikinci çeyizine koyarsın o zaman" desin...
......................................................................................

Bu andan sonraki , o odadaki 5-10 yada 20 bilemiyorum dakikan kayıp olsun. O raporu eline alır almaz adamın suratına fırlatmanla başlayan. Bulunduğun kattan ayrılıp, ik katına giderek, çok ama çok büyük puntolarla istifa mektubu yaz mesela, 5 sayfa sürsün. İk'cı anlattıkların, hallerin,mektubub karşısında, pek mikemmel olan kurumsallıklarına ait olmayan bu hareketin kendilerini bağlamayacağını anlatmaya çalışsın.. Çık odadan . Eşşek kadar binada, iki tane göt kadar asansör olan binadan 8. kattan merdivenlerle in aşağıya. Çık binadan. Sakinleşmek için hemen köşedeki, pastaneye otur. Çay iste.
Ağlayarak içtiğin çay, gözyaşlarınla dolsun. Garson sana alman pastası ısmarlasın , abla nolur ağlama diye...
Ara eski kocanı, hayatında duymadığın taşşaklı küfürü , kendilerine et.

Sonra sarıl garsona, teşekkür et. 50 TL bahşiş bırak. Vapura bin...

toplumu bilmiyorum ama ben bir bakış açısı ile bakmıyorum evlenmiş anlaşamamış boşanmış bence bu kadar.

ben şahsen dengeyi kaybettiklerini düşünüyorum bazılarının. amasadece boşama süreci atlatmakla olmaz, başka kanıtlarla desteklenirse böyle düşünürüm. yani gelişine böyle düşünmem.
mesela eski eşimin iş arkadaşları evliydi boşandılar. ona çok dedim mesafeyi koru bu boşanma patlarsa herkesin üzerine sıçrar dedim. sıçradı da. boşanmayı kadın istemiyordu ve biraz manyadı. işyerindeki bazı bekar kızlar sıradan teröre maruz kaldılar.

ha mesela bizimki beni terk ettiğinde çok net, tıkır tıkır boşanma süreci başladı. 2 ayda bitti her şey. bizimki çok dengeli olduğundan değil gerçi, o sıra antidepresan alıyordu. ondan öyle cellat gibi sinirleri alınmıştı. vuruyor parçalıyor.

bence kadınlarımız manyak. boşanma biraz eksterem bir durum oldupundan bu manyama iyice ortaya çıkıyor. o açıdan bi tehlike görüyorum sadece.

bi de askerde çok muhabbet etttiğim bi arkadaşım demişti, ninja sen rahat adamsın, askerden dönünce bul bi dul kadın, evlenmeden takıl falan demişti ama bu tavsiyeyi verecek kadar neyimi gördü, bu tavsiyedeki püf noktası neydi hala anlamak istemiyorum. bu da bi anekdotum.

kadın zaten cinsel obje, dul kadın ise cinsel obje ötesi. kadının dul olduğunu bilen her kişi ilk bu gözle bakacak. burası türkiye.

"bacağını kaldıran kadın bir daha indirmez". kadının düşmanı kadındır.

www.youtube.com

hülya koçyiğit'in kurbağalar filmi çok açıklayıcı bu konuda. 85 yapımı ve hala da bugünü yansıtıyor. büyükşehir falan fark etmez, mahalle kavramının olduğu her yerde veya apartmandaysanız apartmanda gözler üstünüzdedir, her hareketiniz, ajandanz gözlenir, takip edilir, dedikoduların tamamı sizin üzerinize şekillenir.

yine burda entellik taslıcaklar ama toplumda boşanmış kadın rahat ve kolay seks demektir. sanki farklı ülkelerde yaşıyoz amk.

ben ayrıyım , erkek ağırlıklı bir piyasada çalışıyorum. önceki bekar ya da evli halimden bir farkı yok durumun . evlilik nasıl sorusunun yerini arıyo mu adam kızıyla ilgileniyor mu , işte çocuğu için para veriyor mu gibi normal sorular alıyor . espriler değişiyor karşılıklı samimiyet derecesine göre, ama zararsız , negatif bir yönünü görmedim

bekar ve maddi durumu orta halli bir erkeksiniz tek gecelik bir iliski ariyorsunuz aksam bara gittiniz arkadas ortaminizda daha önce tanimadiginiz 3 hatun var, birisi 22 yasinda bekar ögrenci, digeri 25 yasinda erkek arkadasi olan bir tezgahtar, digeri ayni yaslarda bosanmis bir abla. hangi hatuna asilirsiniz ?

ayni soruyu söyle sorayim tek gecelik degilde ciddi evlilik olabilecek bir hatun bakiniyorsunuz aksam bara gittiniz, ve 3 hatun yine orda hangisine asilirsiniz ?

kandirmayalim birbirimizi beyler, turkiyede yasiyoruz.

@ivet sana cevap geldi

superbekaranne.blogspot.com.tr

zahmet etmeyin kopyalayıyım da dul kadın rahatlığı! arayan bir taraflarınız yorulmasın.

"dul kadın" la ilgili yorumlardan birinde demişki ,

"Şimdi kabul edin beyler, barda 3 kadın var biri dul, kime sarkarsınız, dürüst olun."

Birçoğunda da benzer şeyler yazmış.

Anlayacağınız şekilde yazayım;

Sizin dürüstlüğünüzü sikeyim.

"Dul" kadın, sanıyorsun ki bacaklarını açmış senin yolunu gözlüyor , aç memleketin , küçük pipilileri.

"Dul" kadın barda 2 bekar arkadaşı ile içecek. "Dul" kadın dışarıda kahve içerken bile 7 kere düşünüyor angut herif.

Evlenmek için kızlık zarı tam karı arayacaksın, o kızı bulana kadar cinsel açlığını gidermek için bu memlekette bekar kadınlara yalvarmak zorunda kalacaksın ama hani dul kadın alışmış ya , dedenden kalan laflar çok ahlaklı ya ,yemini sen vereceksin ha haysiyetsiz pezevenk..... Hani olur ya kazara yatacak birini buldun, kadın sana salça olmasın isteyeceksin, sana binbir naz yapan kızın "sıkı" diye peşinden koşacaksın.

Yaşamasını da sevişmesini de sevmesini de bilmiyorsunuz yeminle...

Oğlum var lan benim . Senin gibi ikiyüzlü bir göt olarak büyütmeyeceğim onu. Zarı yok diye , bir kıza değer vermekten vazgeçmeyecek. Kendine güvenen, oğlumu seven , bir genç kadın...Bu kadar. Ben , hayatta sadece oğlu olan ben, oğluma eş için tasvir edebileceğim kadın bu...
Senin anan , büyürken ne kadar abarttı seni... Pipini amcalara gösterip, günlere gelen teyzeleri gözetlemekle büyürken cinsel sağlığın çok mu yerinde?
Haydar Dümen'e mastürbasyonla ilgili soru dışında sorabileceğiniz bir deneyimin sanmıyorum olsun...

Okuyun biraz, gezin. Yurtdışına gidin. Biraz sevişip rahatlayın, bu işi gözünüzde büyütmekten vazgeçin. Yaşam mücadelesi veren kadınları , aptal ve sapık dedenin laflarıyla, çüklü beyninde hatırlayacağına , ya aşağını ya yukarını değiştir.

Ha kadınlara da yazayım ;

Siz de iki yüzlüsünüz. Zengin koca bulma güdünüzün tavan yaptığı bu yıllarda aslında az bile yapıyorsunuz bu itlere belki de... Yapın ...En azından aç kalmazsınız.


Şimde nerde kız nerde kadın yazdım , sen otur o yanlışları düşün , göt!

Çevremde çok sayıda boşanmış kadın var, haliyle çevrem olmayan kısımda da çok boşanmış kadın var. Bir kısmı yeniden evleniyor, bir kısmı evlenmek istemiyor, bir kısmı ise yeniden evleneceği günü bekliyor.

Geçen gün birine "Hiç rahatsız eden oldu mu, sıkıntı oldu mu" diye sorduğumda "Evet, şimdi sen rahatsız ettin. Onun dışında olmadı" diyen de oldu. Ama bir tanesi de "Esnaf çok sarkıyor" dedi. Dolayısıyla biraz da bulunulan ortama bağlı gibi. Okuyup da bir yerlere gelip eşekliği baki kalanları saymıyoruz tabii ki burada.

aliexpress
dx.com

başbaşa bi yemek yiyin rakı için. misss

vizyondaki filmler arasında iyi bir film var aslında. onu izleyin,

(bkz: interstellar)

interstellar a gidin?
unutursam fısılda da güzelmiş diyolla.

tiyatro konusunu bu aralar malesef pek takip edemiyorum.

@erty_ksk yemek zaten yiyeceğiz, sonrası için bi aktivite istiyoruz. alkol kullanmıyoruz :)

@tendra ve @safepassage abi o filmi gördüm ama 2 saat 49 dk yazıyo, çok uzun değil mi yaw :)

teşekkürler btw

SAkıp Sabancı Müzesinde Miro sergisi var. Çarşambaları ücretsiz ve saat 20:00 de kapanıyor müze.

Sergiyi gezip sonra müzenin kafesinde ya da boğazda başka bir yerde güzel bir yemek yiyebilirsiniz.

@animalman nasıl geçtiğini anlamıyormuşsun. Ben de en kısa zamanda gidicem.

gözdağı sosyal tesisi. ortadağ sosyal tesisi. biz ailecek buralardayız efenim. tavsiye ederim.

Moda sahnesinin oyun atölyesinin falan oyunlarına gidin bugün varsa. Ya da şehir tiyatrolarına. Mybilet.com 'dan bakabilirsiniz

Hanımefendinin tercihini bilmem gerçi ama fikir vereceğim. Bebeğe bakacak birini bulsanız (anneanneye ya da babaanneye bıraksanız örneğin, içinin rahat edeceği birine yani), güzel bir yemek hazırlasanız ya da sipariş etseniz, en sevdiği mezeler ve içkiler ile diyecektim ama tercih etmiyormuşsunuz, o yüzden içecek ve çerez/abur-cubur ile bildiğiniz masa kursanız tam tv nin karşısına. Işığı, perdeyi falan full kapatıp, hoşuna gidebilecek bir kaç film indirip beğendiğini tv aracılığı ile izleseniz, güzel güzel sıcacık evinizde sarılıp film keyfi yapsanız daha çok hoşuna gider sanki? Hem dinlenmiş olur göğsünüzde, yorgundur bebek yüzünden. Bir de hoşuna gidecek küçük bir hediye sıkıştırın araya paranız artarsa, sıkı sıkı da sarılın. Daha güzel bir plan sanki.

@stormborn hocam çok güzel söylediğin şeyler de kadıncağız evden dışarı haftalardır çıkmadığı için bi hava almak istiyor. tavsiyeni de inşallah başka bir müsait günde mutlaka hayata geçireceğim. teşekkürler.

interstellar iyi de, ben bu şartlar altında sinemaya gitmeyi tercih etmezdim. istiklalde, bağdat caddesinde falan boş boş yürüyün mesela.

yetişebilirseniz 20.30'da moda sahnesi'nde roberto zucco var. tavsiye ederim.

otoparkı beleştir
dükkanları daha çeşitlidir
yemek katı daha güzeldir
daha bir bebek dostudur (merdiveni azdır, kapıları geniştir pusetle kastırmaz)
vs..

en önemlisi içerisinin tasarımı.
Bazı AVM'ler ferah ve içeride oryantasyonu kolay. Ne nerede ve neredeyim hemen bulabiliyorken bazıları çok karışık. Zorlu AVM mesela. Fazlaca basık, daraltıyor.

Arabam olsaydı otoparkında kolay yer bulmak ve ulaşımı sayabilirdim.

Bazen de seçerken daha sakin ve tenha AVM'leri seçiyorum. Galleria mesela.

AVM'ye gidiyorsam bir şey alacağım ve çıkacağım demektir. Alıştığım bir mağazanın o AVM'de olmasına göre gidiyorum. Örneğin, yakınımda koskocaman bir AVM'de genelde giyindiğim mağaza yok (ama çok daha büyük), ona gitmiyorum da küçük olana gidiyorum. O mağaza en yakınımdakine varsa, en yakınımdakinde girip çıkıp alıyorum.

Mesela vestiyeri var diye tercih ettigim zamanlar oldu
(bkz. Cepa)
Icinde bulunan kitapciyi (bkz. Arkadas kitapevi) daha cok sevdigim icin tercih ettigim oluyor
(Bkz. Kentpark)

Ikisi yanyana ve esyalarimi cepaya biraktiktan sonra kentpark a geciyorum

herhangi bir avm'ye tişört almak için giderim. bir de çok sıkışmışsam tuvaletine girerim.

Avm'lerden nefret eden bir insanlar olarak, eğer almak istediğim bir şeyi hemen edinmek istiyor ve çevremde bir dükkan bulamıyorsam bunu alabilmek için alternatif olarak öncelikle bana en yakında bulunanını tercih ediyorum. Yoksa hiç birine gitmem.

tercih ettiğim birkaç avm var. ilk neden sık kullandığım mağazaların bir arada oluşu. ikinci neden supermarket de olması. üçüncü neden (eğer diğer ikisi sağlanıyorsa) yakın oluşu.

edit: özellikli bir şey alacaksam (mesela anadolu yakasında decathlon yok), nereye gittiğimin çok da bi önemi kalmıyor. gerçi mall of istanbul'u hem avm olarak beğenmedim hem de decathlon'ununu beğenmedim.

tchibo kıyafet getirdiği zaman deneyerek almak için gidiyorum. işim düşmezse gitmem.

Eczaneleri garanti açık oluyor

mecbur kalırsam tuvalet için.

Oncelikle yakin olmasi. Hangisi yakinsa ona giderim. Butun avmler ayni zaten.
sonra sirasiyla sinema
alisveris yaptigim magazanin orda bulunmasi, diger subelere gore daha çok cesit getirmesi vs

Bir de aceleye gelmişse bi yere gitmek icin hazırlanmaya cok kullanisli. Atmden parani cek. Magazadan alisverisini yap. Ustunu degis. Yemeğini ye. Wc ye git makyajini yap. Kolaylik.

Alışveriş yapacağım marka sadece o AVM'de vardır o yüzden ona giderim.
Koltuğunu beğendiğim (rahat, geniş ya da sevgili koltuğu vb.) sinema salonu vardır o yüzden oraya giderim.
İçerisi tıklım tıklım değildir, o yüzden bu AVMye giderim
Otopark sorunu yoktur o yüzden o AVMye giderim.
Yeri trafik olmayan bir yerdedir o yüzden bu AVMye giderim
Buz pisti, bowling gibi oyunlar vardır o yüzden bu AVMye giderim.
Sevdiğim kitapevi buradadır o yüzden bu AVMye giderim.

tüm şartlar eşitse o zaman en rahat trafiğe takılmadan yakın olan AVMye giderim.

Mağaza çeşitliliği çok olsun, tıklım tıklım olmasın, havadar olsun, sinema olsun hatta izmir'e imax açsınlar, terası olsun, yakın olsun. Kriterlerim bunlar.

- temizdir. (tuvaleti, yerler gıcır gıcırdır. ayanız çamur olmaz. toz olmaz. sıvı sabun haznesine çoğalsın diye su doldurmuş esnaf lokantısı gördüm.)
- kışın sıcak, yazın serindir.
- profesyonellik vardır. ürün iadesinde, değişimde vs. haklarınız vardır.
- dükkancıyla muhatap olmazsınız.
- pahalıysa herkese pahalı, ucuzsa herkese ucuzdur.
- otoparkı vardır ya da ulaşımı kolaydır.

not: küçük esnafı hiç sevmem.

mimari olarak güzel olması
mağaza ve yemek çeşitlerinin bana uygunluğu

bir çok mağazanın olması,
fiyatlarından,
ferah ve sakin avm ler benimde tercihim.
birde hacı şimdi ayakkabı alırsam adidas, kot levi ya da lee, iç çamaşırı alırsam m%s gibi markalara sarmışız gayrı, normal tükkanda bulamam ki bunları.
mecbur avm ye gidiyorum.

beylikdüzü'ndeyken tuvaletini çok sevdiğim için marmara park'a gidiyodum. çiş dışında ürün çeşitliliği için gidebilirim. işte yemek yiyeceksem mesela 300 tane firmanın şubesi var. market alışverişi yapacaksam devasa bir real ya da carrefour vs. var. takım elbise alacaksam 8438439 firma var dip dibe. ürün çeşitliliği için giderim. başka neden gideyim. ne işim var.

genel olarak kıyafet alışverişim dışında gitmeyi pek sevmem. avm karşılaştırılmasına gelince de; düzgün markaların olduğu avmleri tercih ederim. istediği kadar fevkalade bir avm olsun, düzgün markalar yoksa pek işime yaramaz. arada bir de yemek yemeye giderim eğer sadece fastfood restoranlardan oluşmuyorsa

beyaz.

apple'ın ve bilim kurgu filmlerindeki uzak araçlarının etkisi büyük bunda.

gri

gümüş

bence turuncu
teknosadan bilinç altıma işledi sanırsam

benim için hep yeşil olmuştur
www.pcbss.com
www.codechewing.com
fc01.deviantart.net
www.vinegeek.com

tasarımdan bahsediyorsak iş değişir tabii ki.

metaliktir. hani nikelaj mı dersiniz, kromaj mı dersiniz, odur.

yıllardan beri yapılan gelecek tasvirlerinde geleceğe dair bütün imgeler (robot, uçan araba, kılık kıyafet vs) hep metalik canlandırılmıştır.

gri-mavi arası açık bişi.

Metalik mavi

Eğer renkse, Siyahtır

Parlak gri, gümüş.

siyah

mavi

içimden bir ses herkes telefonunun rengini söylüyor diyor

Gri.

Not: Telefon siyah.

Açık gri aklıma gelen ilk renk oldu.

beyaz +1

bilisim olarak mavi. facebook,twitter,tumblr,yahoo, yeni windows.

metalik gri

yeşil

mavi

www.google.com.tr

blue bey noktayı koymuş :p

Aklıma hemen mavi geldi. Niye bilmiyorum.

teknoloji, elektrikten dolayı mavi
yeşil daha çok organik çağrışımı yapıyor, bitkilerden dolayı
sıcak tonlar ve siyah beyaz daha çok nostalji
gümüş gibi soğuk tonlar geleceği çağrıştırmakta

Hic dusunmeden net cevap veriyorum, metalik gri, yani gumus. Bence teknolojini rengi suphesiz bu.

teknoloji karşısında mavi ekran verdiğim için bence mavidir.

(bkz: futurama)

ama anime... :( çok şey kaçırıyorsunuz.

edit: tsubasa bu işin yüz karasıdır. no.

spongebob squarepants

bir de adventure time ve regular show çok pöpüler bu aralar. yeni aklıma geldi, the penguins of madagascar

rocko's modern life

fosters home imaginary friends, Kung fu panda

Çizgi film değil de dizi, once upon a time.

www.imdb.com

pokemon anime degil mi?

adventure time ve regular show'a ek olarak the amazing world of gumball da muhtesemdir. dunyanin en sevimli cizgi film karakterleri gumball'da.

• nils ve uçan kaz
• ninja kaplumlar
• şirinler
• he-man

bu dördünün hastasıyım.

1- southpark (ilkokul yaşlarındaki birkaç arkadaşın komik maceraları. ama gerçekten komik. ilk sezondan başla. belli bir konusu yok ama bazı olaylar öncekileri refere ediyor)

2- American Dad (bu da southpark gibi komik çizgi dizi)

3- Family Guy

4- Team America (southpark yapımcılarının çektiği kuklalı bir animasyon filmi. yerlere yattım gülmekten. Amerikanın Irak'a saldırısını konu ediyor. Komik Teröristler, Aptal Amerikan Askerleri falan var)

5- Spirited Away (Ruhların kaçışı) ve bilimum miyazaki filmi

Miyazaki filmleri +1

herrrrkese cok tesekkurler. naruto bleach death notr falan sevemedim. o yuzden belirttim. rocko's modern life fikri iyi geldi su an.

avatar the last airbender
kung fu panda

rick and morty abi. hayatımda daha komik bir şey izlemedim... dizi sitelerinde var torrent kastıramam dersen.

tamam.

i.hizliresim.com

gidip kızın evinde yapıp yakalanmak da ayrı bir olaymış. insan riske atar mı lan böyle şeyleri. yapıyorsan yakalanmayacağın şekilde yapacaksın.

gerçekten çok malız.

ayy bu hiç aklıma gelmemişti saol cnm.

barkın'a o konuda ben de kırgınım

yakalanmadığın sürece sorun yok kanka serin!

Yaşla alakalı herhalde. Bir kere çift işsiz olmamalı. İşsizlik başka bela. İşi olmayan sevgiliye sarar.
Ayrıca işi olmayan evi de basar, döver, söver,...
Geri kalan yakalanmama mevzusu yetenek ile alakalı.
Seviyorsanız aldatmayın...

sıcağına yazmasaydın keşke. sağlam dayak olmuş.

salak olmayın basılmayacağınız bir yer bulun :))

Bence tutmaz. Tarihçi olmayan biri böylesine zor (zor olduğunu duymuştum) bir dili öğrenmek için para basmaz. İnsanlar günümüzde mesleki hayatını etkileyebilecek diller öğrenmeye çalışıyor. Ya da benim gibi İspanyol kültürünü sevip de İspanyolca öğrenenler gibi. Günümüzde artık kullanılmayan bir dilin para getireceğini sanmıyorum. Tarihçiler de zaten okullarda öğreniyor diye tahmin ediyorum.

ismeklerde gayet iyi öğrendiklerini söylüyor insanlar. osmanlıcanın meraklısı çok, sizin kursun özel bir şeyler yapması lazım ki insanlar oraya gelsin. ismek olmasaydı parayı kırardınız ama, yukardaki arkadaşa katılmıyorum o açıdan.

normalde tutardı ama ismek&hayrat vakfı ücretsiz veriyor. belki orada temel alanlara ileri osmanlıca, öğretmenlere ya da tarihçilere yönelik (ya da hedef kitle kimse) daha (affınıza sığınarak) "exclusive" bir hizmet verirseniz olabilir.

sonuçta ücretsiz vakıflar sizin pazarınızı büyütmüş oluyor fark yaratarak bunu bir avantaja çevirmiş olursunuz.

oralarda hep vardır. anadolu yakasını denesen üsküdar civarı?

ayrıca milliyetçi, osmanlıcı, çok dini bütün bir birey olmayan ben zamanım olsa giderim kursa. benim gibi insanlar da gelebilir.

şimdi orda entryler arasında güzel bir örnek var.

adam telefon kılığı almak istemiş 15 tl denilmiş ve sebep olarak da yüksek dükkan kirası vs denilmiş.

Sona 10 tl ye başka bir yerde görmüş.

sonra çin'den 1,5 dolara getirtilebileceğeni öğrenmiş.

şimdi adamın aradığı çok basit bir telefon kılıfı ve kalitesi fark etmez diyorken ne kadar bu kadar ucuza bulabileceği bir opsiyon yok ve 10-15 tl lik ürünler var, yoksa aynı kalite ürün 10-15 tl ye mi satılıyor?
telefon kılıfı gibi ufak tefek şeylerde kalite aramıyorsak ve ''dükkan kirası'' diye pahalıya almak istemiyorsak elbette gider internetten alırız.

internetten alınmayacak kalite aranacak şeyler de var elbet ama dükkanın kirasını çıkarmak için de 5 kat fazladan para ödemeyelim bi zahmet.

internetten alışveriş yapmanın en büyük avantajı : OPSİYON

1-patatesi pazardan alırım.
2-esnafın da öyle bi garantisi yok.
3-güvenilir bi yer değilse arar sorarım.

esnafın yüzde 10'u adam gibi esnafsa yüzde 90'ı çakal.

şimdi neferkitty kardeş çok teşekkür ederim katılımınçin. gerçekten cep telefonu, bilgisayar ve aksesuarları gibi malları barındıran esnaflar çılgın ve şerefsiz, evet. 2'ye alıp 10'a satmaları meşhur, lakin bu sektörde marka yok, "sektör" yeni, bir bulduğun marka 1 sene sonra yok, haliyle bilgi ve birikim bu sektörde hizmete pek bir kıymet katmıyor. haliyle sirkülasyon böylesi hızlı olunca piyasada vurguncu da çok. ayrıca tüketici bu ürünün satışını yapan esnaftan daha bilgili falan ben burada birkaç noktadan dem vurdum ama türevleri, farklı sebepleri de mevcut.

fakat bana iyi kalite bir kurbağacıkta bulunması gereken özellikleri şıpçanak söyleyebilir misin? internette sorabilirsin, doğruluğunu şıp diye teyit edebilir misin? kim ucuza satar, kimin elinde stok var, üretici fiyatı ne söyleyebilir misin? zor.

@delineron yaş 20'lerde sanırım.

esnafın böylesi bir garantisi var kardeşim, açar faturasını gösterir, çat. telefon; yine yüzyüze görmediğin birisi, yine "sanal", kimbilir hangi apartmanın hangi dairesine tabelası asılı firmalar çok kardeşim.

ama adam orda çok basit bir şey demiş ''altı üstü telefon kılıfı'' tamam onların da kalite kalite farkı var elbette hatta aldığı şey kansorejen bile olabilir ama onun aradığı kalite değil.
Telefon aksesuarlarında ben 10 tl den aşağı hiçbir şey görmedim bu anlamda adam ucuzu arıyor , sen 1,5 dolara değil 2 dolara satsan zaten gelip senden alacak misal.
sonuçta az bir fark için çin'den gelmesini bekleyecek hali kalmıyor ki ucuz bir şey için.
ama arada devasa fark olunca direkt internete yöneliyorsun haliyle.

geçende teknosa'dan bir şey alacaktım, o mağazada yokmuş. getirtme olanağı olur mu dedim, isterseniz internetten alın 10-15 tl fark ediyor dedi görevli.
yani, aynı kalite mal, internet sisteminde daha düşük fiyattan satılabiliyor. üstelik de evime gelecek. ben taşımak zorunda kalmayacağım. tercih nedeni.

ben internetten alışveriş yapmayı sevmiyorum o ayrı. giderim, bakarım alırım.
getirecekler diye bekleyeceğim, sağım solum belli değil dışarı çıkarım onlar gelir bulamaz, ürün ayıplı çıkarsa uğraşacağım, ara telesekretele muhatap ol, gelsinler alsınlar, yenisini getirsinler... bir tomar sıkıntı.
tabi benim alışveriş için vaktim var, çalışan insan için masa başından alışveriş yapmak büyük kolaylık.

hayalini gerçekleştirmeni dilerim. dürüst esnafla diğeri en fazla bir yanılma payıyla ayrılıyor zaten. temiz iş çıkarırsan elamdülülülere devam edersin.

1. eğer akıllı bir tüketiciyse marka kıyaslayarak alır, ve biraz araştırınca mutlaka esnaftan daha ucuza buluyorum. ayrıca yasaya göre bir hafta koşulsuz iade hakkı var küçük esnafa ürün iade edene kadar göbeğim çatlıyor.
2. direkt üreici değil ama ara basamak azalıyor diyelim bu konuya karşı çıkamayacağım.
3. esnaf genelde istersen getirtiriz diyor ama iade veya cayma hakkını vermiyor genelde parayı peşin almaya çalışıyor. internetten alınca 7 hafta koşulsuz iade + cayma hakkı.
4. esnaf defolu mal kakalayıp sonra sizin hatanız diye çamura yatıyor. satış yapabilmek için dezenformasyon yapıyor.
ben bir ürün alacaksam önce internet + büyük mağazaları incelerim onlarda varsa uygun olanından alırım yoksa gelmesini beklerim. eğer çok acilse küçük esnafa bakarım.

esnaf ağabey gel bakayım şöyle.

koltuk almak istedim eve, kolçaklı olanından, ofis koltuğu gibi. internete bakmadım, direkt gittim kadıköy'de bir esnafa girdim. adam 5 tane koltuk gösterdi, bunlardan başka yok dedi, başka da bulamazsın zaten dedi.

sonra üreticiden alıyorum, benden daha ucuzu da olmaz dedi. bin bir türlü laf söyledi, nereliymişim, okuyor muymuşum, çok genç gösteriyormuşum...

derken koltuğun markasını ve modelini aldım. bana 320'den başlayıp 280'e kadar düşmüştü. sonra almaya yeltendiğimde fatura istersen kdv de eklerim ama dedi. (ne ala memleket) tamam dedim, yanımda nakit yok, çekip geleyim. çıktım mağazadan, koltuklara internetten baktım. aynı marka ve model koltuklar 140 lira. hatta internette en pahalısı bile 180'e kadar.

bunu açıkla lütfen. 140-180 liraya satılan bir malın aynısını 280-320 liraya satmak nasıl bir oç'liktir?

dur devamı da var. alırsam eve de getirmiyor amk evladı. şuradan taksi çevireyim sana abicim, 10-15 lira yazar diyor :)

Pet shop'lardan kazıklanmayı seviyor milletimiz. (kendi işim için konusuyorum :)))

internetten satış yapan adam esnaf olamıyor mu?

hocam esnaflığın dönemi geçti. internetteki çeşitliği dükkanda oluşturmaya ne alan yeter, ne de paran yeter. ikisi de yetse, internetteki, sürümden kazanacağından maliyetten kaybedersin.

Senelerce tanıdık diye güvendiğimiz esnaf tarafından kazıklana kazıklana böyle olduk. Kişisel algılamayın da, oh olsun. Yaş 20lerin sonu, beni de küçümseyecekseniz yaşımı doğru bilin istedim. Yukarda douchebagin verdiği örneği de çoğumuz yaşadık, hepsi mi münferit olaylardı?

bi de asıl anlamadığım, niye esnafı savunayım ki?
esnaf üretici midir? değildir. esnaf tüccardır. bir yerden alır, başkasına satar. araya dükkan kirası, elektrik, çalışan masrafları gibi etkenleri de koyar.

ben yine bir yerden alıp araya depo masrafı vs. eklemeden evime kadar getiren internetten ticareti tercih ediyorum. esnaf bir değer üretmiyor kısaca. zanaatkar değilsiniz bişi değilsiniz.

adam internette; üreticiden 10 liraya alıyorsa bana 11 liraya veriyor.
esnaf 10 liraya alıyorsa 20 liraya veriyor. bahanesi de; dükkan kirası, çalışan masrafı, taşıma parası. iyi de bunlardan bana ne amk? dükkanın kirası, kargonun parası umurumda mı? aynı şeyi internetteki adam kargosuyla beraber 11 liraya yolluyor.

esnaf kendini upgrade etsin modern dünyaya.
tüketici aynı ürüne daha az para vermeyi sever. kendin bir ürün üretiyorsan zaten esnaf değil, üreticisindir. esnafsan da, bir değer üretmediğin için yenilmeye mahkumsun.

Hepsiburada'da 45 liraya satılan kapalı tuvalet kabini petshop 80 liraya satıyor.

5 tanesi 1 dolar olan ekran filmlerinin tanesini 20 liraya satıyor. (Sattıkları da aynı kalitede.)

Ebay'den ucuz takı toka getirtip 20-30 lira etiket koyuyor. 10 dolarlık çantaları 70-80 liradan satıyor. Hediyelikler, şekilli flash belleklerinde falan hep aynı. Bunlar küçük esnafın cakalliklari.

Kitaptan, elektroniğe her şey internette daha ucuz. D&R'da kitap 24 lira, kendi internet sitesinde 12-16 lira. Teknosa'nın internet sitesi ile mağaza arasında fiyat farkı var. İnternet ayrı bir mağaza gibi çalışıyor, entegre değil. Daha ucuz.

Geçen gittik masa sorduk aynı douchebag gibi. 1000 lira daha ucuza bulamazsınız zaten kendi satmıyor falan dedi. Gittik başka yerden 600'e aldık.

Eve klozet alacaktik, 700 dediler. 500e aldık. Banyo dolabı lavabo dedik mağazalar 300 dedi 150'ye aldık. TV sehpası alacaktik, buralarda 200-250 dediler 110'a aldık. Niye internetten almayalım?

1. Kacak, sahte, refurbished diye dürüst esnaf söylüyor. Büyük firmalardan alırsan zaten öyle bir sıkıntı olmaz.

2. Fabrika çıkış maliyetini bilmem gerekmiyor. Birebir aynı mali alırken neden senin dükkan kiranı vereyim? Tefalin internette 70 lira olan tartisi az asagimizda 180 liraya satılıyor.

3. İntenetteki adam da elinde patlamasın diye riskli şeyleri özel getirtiyor. Onda da uzun süre bekliyorsun. Bir fark yok o açıdan.

yahu benim amcam istanbul'da o herkesin çakal dediği esnaflardan biri. adam direk diyor hiçbir esnafa güvenmeyeceksin diye.

@ateyist esnaf abicim bu baskın tavırlara millet artık tav olmuyor demekki bak burada da o role soyunmuşsun. yaş 23 bu arada.

Noryoku shikenle çakışıyor şikayetçiyim ben de :/ ama 6-7 aralık eminim okudum bir yerde.

aof.anadolu.edu.tr

burada var ama olmasa da olurmuş..

www.eksiduyuru.com

Kusura bakmayin mobilde git butonu yok.

Bu da bonus olsun:

www.eksiduyuru.com

"Yasal olarak böyle bir zorunluluk yoktur."

www.emlakdanismanlari.com

kanunen yok. olsa bilirdim^^

Kiracının yararına olacağı için alınıyor üstüne. Önceden kalma borç varsa çıkıyor ortaya hem.

neden arayıp sorulmuyor neredesin diye?

okulda/işte olabilir mi?

akşama kadar çıkmazsa elveda de.

ara sor niye sorulmuyormuş?
hastaneye falan gitmiştir ya da özel bi işi vardır belki.

faceye baska kizla sarmas dolas fotonu koy iki eli kanda olsa ortaya cikar

asdafags @mayeskuel

metrodadır. telefon çekmiyor bazen.

nereye koyduysan ordadır

hakkaten niye aramıyorsun?

hem ev, hem de yurtta kalıyorsa, bir üçüncü ihtimal neden olmasın? oraya bak...

numarasını ver, meyve sıkacağı satmaya çalışan pazarlamacı numarası yapalım.

Valla şaka maka ölmüş de olabilir.

sevgilimi bulamıyorum, hiçbir yerde yok deyip sonra da muhabbet etmek için duyuru açmanı şaşkınlıkla karşıladım. pek merak etmiş gibi bir halin yok, neyse arar belki o seni.

hiç olmadı ki

abi uzerinde ne vardi belediyeden anons yaptiralim basina bi is gelmesin rabbim beladan korusun. ......

helva tariflerini alalım

montun cebine bak, benim anahtarlar falan hep ordan çıkıyor.

başka numaradan whatsaptan bişiler yaz mavi tik okuduğunu gösteriyor, mavi tik varsa ölmemiştir.

buldun heralde poliçe satışına geçmişsin :)

ahahah yok ya :), hatunu bulmak mümkün değil :)

sorumsuz sevgili hep tehlikelidir.

hala yok mu ortada?

yoksa terk mi etti ki

dönerse senindir :)

dönerse tehlike !

tavuk dönerse daha da tehlike !!

ehi mehe böhü :/

Ya eski sevgilimi kaybettim. Soru oydu arkadaşlar :/

amputasyon mu geçirdin? geçmiş olsun :\

6 senede GM yardımcısı olmak yabana atılacak bir başarı değil. Hayatında iyi giden şeylere odaklan biraz da.

mavi yakanın yanına gitme. mümkün olduğunca mavi yakanın yanında kal. beyaz yakadan uzak dur. mavi yakaya saygını göster ve onların saygılarını kazan. şu an eminim kaygılarının en yoğun olduğu yer budur. abi, gözünü seveyim sen o yarrak gibi adamlardan biri olma. lütfen. git demli şekersiz çay iç. katran gibi böyle. ve erkek olduğunu ispatla. iş çevrende kendi yaşam alanını kurduğunda uzmanı olduğun konularda her türlü ahkam kesecek hale geldiğinde sorunun bir ayağı çözülmüş olacak.

sizinki evhamdan başka bir şey değil. ben 20li yaşlarımın başında benzer şeyler yaşamıştım, aile ve sülale tarafından oldukça kullanılma ve aşağılanma mevzusu vardı. normalde kendime güvenim vardır höt höt cevap veririm fakat okulumun uzadığı bir döneme gelmişti ve sürekli bu yanımdan vurulduğum için ruhen çok ama çok zayıf düşmüştüm. çok severek okuduğum okula gitmek bile gelmiyordu içimden, eve tıkılmıştım. sizin gibi ileriki yaşlara doğru ilerlemesinden korkup psikiyatra gitmiştim. Devlete, o zamanki adatepe kızılaya gitmiştim. 1 saate yakın konuşmuştu benimle psikiyatr, okuduğum okulun iyi bir okul olduğunu ve başarısız bir insanın bunları yapamayacağını söylemişti ama öyle iyi ifade etmişti ki şu an ben kuramıyorum o cümleleri. aynı şeyi annem de diyordu ama doktor bu işin püf noktalarını bildiği için tam canalıcı kelimelerle konuşmuştu bana. ilaç vermiyodu yalvar yakar cipralex yazdırdıydım o da placebo gibi bişi zaten. o konuşmayı genel hatlarıyla hiç bir zaman unutmadım nerdeyse 10 sene olcak her ihtiyacım olduğunda oturup hatırlarım. beni o gün o konuşma kurtardı o girdaptan.

uzun oldu affedin. yaşayıp aşabilen var mı aranızda dediğiniz için uzun anlattım. işin özü iyi bir psikiyatre gitmenizi tavsiye edeceğim. iyi telkinlere ve yaptığınız başardığınız iyi şeylerin doğru kelimelerle telkin edilmesine ihtiyacınız var. psikolog da belki olur ona hiç gitmedim.

mükemmeliyetçi ebeveynlerin çocuklarına mirasıdır bu hastalık. elbette yaşayan çok ve tedavisi de var. hiç yardım almayı düşündünüz mü?

Özgüven sorunu olan biri ne evlenebilir ne de genel mud yardimcisi olabilir. Basarilariniz size yetmiyor gibi. Bence buna odaklanın.

hmm


hayatında bir kadın var, evlenecek kadar güvenmiş,

bir şirkette genel müdür yardımcısı olacak kadar yükselmişsin,

kafa mı buluyon insanlarla arkadaş. anksiyete olabilir ama herkese olur o arada sırada. insan olmanın getirdiği bir şey, kafaya takılacak bir şey değil.

Yan yatır.

panik atak yaşamıyorsun. panik atak çok ciddi bir olay. nefes alamazsın, öleceğini sanırsın, kalp krizi geçirir gibi olursun, ter dökersin.

anksiyete yaşıyor olabilirsin ama kim yaşamıyor ki? hepimizin zor dönemleri oluyor.

bir süre tatile çıkma imkanın varsa tatile çık. huzurlu bir yere git, sadece dinlen. gezme, dolaşma, sadece temiz hava alıp dinlen. iyi geleceğine eminim.

geçmişten bugüne taşıdığınız hissettiğiniz her şey normal. belki minik dozda ilaç bu kaygınızı giderebilir. kulağa çok zor gibi görünse de bence bir psikiyatra uğrayın. çalışma performansınızı etkilemeyecek bir düzenleyici yazacaktır size.

Yapabiliyorsanız kendinize bi asistan bulup onu eğitin. Yüzdeyüz çalışıyor.

-Öncelikle mavi yaka ile her işi yaptım, katran gibi çay da içtim, sabahlara kadar da çalıştım. Hatta onların yapmadığı iş olarak atıkları karıştırıp fazladan harcanan malzemeleri tespit ettiğim de olmuştur. Genelde aram iyidir ama galiba aramız kötü olursa bana zarar vereceklerinden korkuyorum :)
-yardım almayı düşünüyorum ama psikiyatr mı yoksa psikolog mu tam karar veremedim. Bir de 1 saat konuşup gaza gelip iki gün sonra aynı şeyleri yine hissetmekten korkuyorum. Özellikle tekrar başarısız olmaktan ölesiye korkuyorum.
-İyi şeylere odaklanabilmeyi çok isterdim, beceremiyorum. Şöyle örnek vereyim, babam ilkokulda 4 alınca neden 5 almadın derdi, annem de 5 aldığımda neden yıldızlı olmadığını sorardı.

katrandan zevk aldığın gün iş bitmiştir aslında ya sorun ne anlamadım. ait olduğun sınıf mavi yakanınkiyle aynı. onlardan biriysen onlardan korkmana gerek kalmaz. bi üretim ilişkisinde anlamlı bir rolün varsa zaten hayatın anlamlı demektir. yani ne bilem yakında olsam gel iki bira alıp otanob kenarına gidelim diycem. seni o paklar. senin kendi kafanda olan ve hayatı umursamayı bırakmış hafif entel hafif fırlama adamlarla arkadaş olma gibi bir ihtiyacın olabilir. çok fazla olmak fiilini kullandım idare et.

İşkoliksin başka açıklaması yok :) ama ne bileyim bu tarz sorulara her gün olamadığın yapamadığın şeyleri söylersin.

Ayrıca herkes de aynı olmak zorun değil.

uuu satınalmacı genç, koş bi kosova yap gel madem (kosovamıydı la o, geçmiş duyurusuna bakamıcam şimdi)

(bkz: patronun sözlük nick'inden haberdar olması) :P

çorba yapma makinası nedir bilmiyorum ilk defa duyuyorum hatta lakin evde düdüklü tencere ve el robotu varsa gereksiz fazlalık olur.
el robotu opsiyonel sonuçta süzgeçten vs geçirerek de anında ezilir zaten düdüklüde püre olmuş olacak malzemeler.

ek: şimdi ne olduğuna da baktım, bence gereksiz gibi duruyor açıkçası. mutfakta fazlalık. bunun yerine eğer yoksa el robotu almayı tercih ederdim ben, en azından tek bir şey için değil çok amaçlı kullanılabilir.

vestelinkini almayın. yıkaması zor ve çok hömbülü. şimdiki aklım olsa filipsinkini alırdım.

@nwnd; blender olarak da kullanılıyor bu.

Kalıplara uymak zorunda değilsin, içinden geldiği gibi davran. Sen ağlayamazsın, yok güçlü olacaksın falan toplumun baskısı. Sevgilin sana ağlama güçlü diye aldık ağlak çıktı demez. Bak türk kızları koreli erkeklere bayılıyor. Neden? Çünkü duygularını gösteriyorlar. Maço isteyeni de var tabi, zevkler tartışılmaz.

Bir de o kız yan masanızda otursa obez deyip yüzüne bakmazsiniz.

@lim5 al bak sen de beni kalıba soktun mesela şimdi. nerden biliyorsun bakmayacağımı? bunlar hep bir erkek hakkında oluşturduğun önyargılardan dolayı kurduğun cümleler. Bu kızı fiziksel olarak itici bulmuyorum.

ayrıca kalıplara kendimizi kendimiz sokmuyoruz. @ok by'ın dediği gibi seçimlerle de ilgisi yok. etrafımda bizi kalıplara girmeyi reddettiğimiz halde kabul edecek kimse olmadığı için yalnızız sonuçta, çevremdize "erkek dediğin de biraz şey olcak cnm..." kafasında olmayan kız vardı da biz mi seçmedik :(

fikir iyi de yatarken sütyen takmış olması inandırıcılığı yok etmiş. yani hem kurgu hem de kötü bir kurgu üzgünüm.

Seni kişisel olarak sokmadim, genel olarak duyuruda yapılan bir anket vardı. Şişman kızla arkadaş bile olmam demişti büyük çoğunluk. Ondan hareketle söylüyorum. Senin cevabını hatırlamıyorum.

Erkek dediğin biraz şey olacak canım kafasında olmayan çevremden 10 kız sayarım. Anaclik default geliyor cogumuzda. İyi bak, kesin oralarda da vardır.


Edit: Senin cevabın www.eksiduyuru.com

Şişman kızlar fiziksel olarak hiçbi şekilde çekici gelmiyor.

Karakter tabii ki önemli, hatta dış görünüşten daha önemli ama fiziksel çekimin de olması lazım mutlaka. Hiç sanmıyorum o yüzden.

Şefkat görmeyi istersen görürsün abi, kadınlar "hep bizi sevin okşayın biz muhtacız size gerek yok" diyen varlıklar değiller ki. Tam tersine annelik içgüdüleri falan var, sen kötü hissediyorken derdini söyleyip(en azından moralim çok bozuk desen bile kafi)dizine yatsan veya bana sarıl desen o an sarılmayacak kadın yok gibidir, hele ki seni seviyorsa. He varsa da ben o kadar odun biriyle birlikte olmamışım demek ki. Ağlamışlığım da çok olmuştur ama bu seni onların gözünde güçsüz yapmaz, erkekliğinden olmazsın. Aksine duygularını açtığın için mutlu olurlar.

Tabi sadece üzüntülü olduğunda değil normalde de yapmalı kadın ki beni birlikte olduğum kadınlar yaptı. Hep erkekten bekliyorsa aşık değildir, sadece kendi götünü kaldırıyordur bence.

abi videoyu izlemedim de haklısın serzenişinde. bir kadın olarak oldukça hak veriyorum. ve bu algıyı oluşturan kadınlara çok kizginim.

ruh +1 ayrıca.

memintolar güzel olunca daha etkili oluyor sanırım, hemen aşık olmuşsun:)

ok by ve r_u_h'a katılıyorum.

bu cevap hoşuna gitmiyor ama: o kalıplara kendin giriyorsun futbolcu. şefkatten kaçıyorsunuz aksine. dışarıdan böyle görünüyor yani. oysa bilmiyor muyuz, herkesin ihtiyacı var elbette.

yahu esas erkeğin şefkate ihtiyacı var ben hep diyorum :D

bak şurda en az 80 kiloluk adama elleri üşümüş diye bebek muamelesi yapan kadına:

www.youtube.com

erkeklerin ne kadar naif varlıklar olduğunu sevilmiş/aşık olunmuş/hoşlanılmış her kadın bilir. bu dediklerinin aksine kızlara yürümek için çocukken aldığı yaraları anlatan erkekler biliyorum. ayrıca ana kuzusu erkeklerin en çok otlandığı diyardayız. özetle öyle dediğin bir kalıp yok. ı-ıh bu duyuru olmamış.

ayrıca, duyuru badakları arasında bir meriç sensin bagdf. pescador fransız delikanlı gibi loserlıklarını taşıyorlar duygu sömürüsü yapmıyorlar, sense böyle edebiyat ne bilim ajitasyon mudur nedir ondan yapıyorsun. sevmiyorum seni.

bu günler hemen gelmez. umutsuzum. droid teknolojisinin gelişmesini bekliyorum. böyle blade runner gibi. o günler gelene kadar da:
ohn1.slausworks.netdna-cdn.com

@emirkulu badak olduğumu nerden çıkardın şimdi :) yalnızım dedim diye kadınlarla konuşamayan biri olduğumu, ve zaten yalnızlığın ve mutsuzluğun tek sebebinin kadınlardan ilgi görmemek olabileceğini düşünmen içi boş bir feminizm egosunun ürünü. İnsan çevresinde kadınlar varken de yalnız hissedebiliyor kendini, sizin o büyülü parmaklarınız dokunuşuyla her şeyi düzeltmiyor yani. Beni sevmiyorsan sevme de, söylediklerimden "duygu sömürüsü" manası çıkarman kendi ukalalığını gösteriyor sadece. Senin acımana ihtiyacım yok benim, fikirlerimi paylaşıyorum ben sadece.

hala aynı şeyi yapıyosun büyülü parmak falan. sevmiyorum işte meriç seni.

Ahah yazdığım şeyi anlamamış ki. Ok cnm sevme sen beni, eksik olsun.

Ha bak, Cameron House'a neden yazıyordu? Yaralı olduğu için. Cameron ilk sevgilisiyle neden evlenmişti? Kanser olduğu için. House ne demişti? Sen hep iyilestirecek insanlar arıyorsun. Özeti bu. Herkesin içinde biraz Cameron'lık var.

oha amk aldatılıyorum.

Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın.

atın ölümü arpadan olsun.

Benim kafam rahat

''Onların beyinleriyle sevişmeyi seviyorum' nedir layn.

(bkz: https://eksisozluk.com/sapyoseksuel--2714158)

Biz de libidomuz var diye geziyoruz. Yeni nesle bak gümbür gümbür valla.

Hele ilkini bulsunlarda sonra bu sorunla uğraşırlar

Çok fazla ama demiş. Yalan söylüyor.

yaş: 36-45

kadayıf ninjası sana diyolla

düello yapsınlar izleyelim ^^

torun sanırım :) bir de sağlık

kendisinden mi, benden mi?

kendisi için en çok emekli maaşına kavuşabilmek istiyor.
benim için ise ne olursa olsun, ne şartlarda olursa olsun mutluluğum.

kendi evi (galiba)
yarın bi sorayım merak ettim

şu ara umre lafı çok geçiyor.

maddi olarak kıyafet ve tablet:D manevi olarak ne bilemiyorum. sanırım sevgili olabilir.

mutfak işine döndüğünden beri keyfi yerinde. şimdilik pek bir şey istemiyor. sorsam klasik cevaplar verir sanırım. şu an için belli bir hedefi ya da hayali yok.

henüz 40 yaşında olmasına rağmen "koy götüne be çocuğum geçti bizden, takılıyoz işte allah sağlık versin yuvarlanmaya devam aq" diyor. yalnız çok ilginç ya. ben annem 40 yaşında deyince şaşırırlardı hep. şimdi kimse şaşırmadan ben kendim şaşırdım. yaşıtlarımın anneleri 60-70 hep. benim peder bey yeşil yanmadan çıkmış, beni gömcekler.

Uludağ'a gitmek. Gençken hep orda hayatının aşkıyla karşılaşcağını düşünürmüş. 52 yaşında, hâlâ gidememiş...

benim evlenmem (evet, kendisi için, benim için değil).
diğer maddi isteklerini zaten söylüyor, karşılayabilirsek yapıyoruz (yapıyorum).

Ben de sormadım.

Ayrıca, ne güzel soru bu:)

şu an en çok istediği şey floryaya gidip (gerçi o gitmedi oraya) uçakların inişini kalkışını izlemek. gideceğiz inşallah, bakalım..

Umre. Ama benim vergi borçlarımı temizlediği için, bir başka zamana erteledi umre hayalini :(

babannemin ölmesi. long story bro.

Adam gercekten akp yi sevmiyor yani tarzini falan. En basitinden ataturk karsiti olduklarini bile herkes biliyor ve bu bile akpli degilim demelerine yetiyor ama cahilliklerini kurtarmiyor cunku gelismislik algisi ozellestirmeler ile dis borclar odenirken ic borcun yakinda taklalar attiracak olmasi onemli degil ya da bindigi ufacik motorlu 300.000 km deki arabasina ragmen duble yollar yapildi diye gelistik kabul ediyor. Cok sacma cumleler kurdum farkindayim ama ana fikir anlasilmistir

akpartililer, sosyal kültürel ve ekonomik açıdan düşük seviyede gibi bir yafta var. Bu yaftayı yememek için.

ayrıca akpartinin chp mhp gibi bir kemik kitlesi yok. bugün rte bıraksa akparti biter başka bir partiye verirler. aynı kişiler dün dp anap dyp sp vs verdi.

akpli değilim ama senin dediğine denk gelmedim. yani saklayan falan. ama şöyle bir şey var akp'nin yaptığı herhangi kötü bir şeyi söyleyince böyle böyle yaptı diye iki tür var; ya sessizliğe gömülüyorlar. kimse cevap vermiyor. ya da müslüman adamdan zarar gelmez muhabbetine giriyorlar. ortası yok. yani ben görmedim.

birde akp'lilerin ekonomik açıdan düşük olduklarına katılmıyorum. ama sosyo-kültürel açıdan olabilir. etraf ilkokul mezunu müteahhit kaynıyor.

aslında demek istediği şu; akp'yi sevmiyorum, ama diğerlerini daha çok sevmiyorum.

her chpli olmayana akpli damgası yapıştıranlar yüzünden ekstra açıklama yapmak zorunda kalıyorlar. ben de hayatımda chpye oy vermedim, hemen akpli yapıyorlar hiç bir şeyini savunmamama rağmen. görünüşten biraz da önyargı oluyo. yaftacı tosbağalar.

utaniyorlar biraderler.

aimdi bu adamlar paranin anasini aglatiyor caliyor dinime vatanami kufrediyor ben onlari destekliyorum demesi kolay mi.
degil tabi.
onun yerine ya akp kotu ama chp mhp daha kotu diyorlar.

he yavrum he canim.

'huzur veren bi güzelliğin var, yanılıyor muyum?' bu nasıl bir cümle yav :))
hadi huzur veren bir güzellik dedin tamam ama o sonda ki yanılıyor muyum nedir?

yeaa dublaj ingilizcesi işte. napam kız yabancı?
bu arada rus kızlarını dezenformatif tanıtan götoşlara buradan çok selam. iyi sıkmmışsınız. haddimi bileyim diye en orta halli kıza yazdım, göd oldum.

hangi site yahu xD

1-bayan çirkin bir kelime.
2-huzur veren güzellik nedir arkadaş, ayder yaylası'na mı iltifat ediyorsunuz? iltifatsa hakkını verin, kibar olmak için böyle anlamsız cümleler kurmayın.
3-yanılıyor muyum da çok anlamsız olmuş. onay bekler gibi..

love.mail.ru
znakomstva.
ve evet hayat bana güzel. 2 yıldır yaban ellerde yalnızım lan biriniz sordunuz mu ninja bi ihtiyacın var mı diye? hafta sonu soçide bi akşamım geçsin, sahilde yürüyelim istedim çok mu? 2 yıl diyoum hüoo..

yanlış kadınlara güzel diyorsun. bana de :)
(ben ikidir sana yürüyorum ama nedenini unuttum)

hacı sen yakışıklı adamsın ortamlara gir öyle şansını dene.
2 mınagoyyim az değil, la adamın eli ayağı titrer la. millet seni parkinson sanar la hacı.

www.reactiongifs.com

tipini bilmem de kayahanlık da var galiba biraz :)

"huzur veriyor ılık nefesin
bu gece sen daha güzelsin"

daha çok selami şahinlik var bende.

@yesilimtrak www.google.com.tr

orijinal metni yazsanıza ne dediniz tam olarak? :)

kadayıf nincası asjdgasasdg
çirkinsin işte çirkin. bide heryere işiyosun kim napsın seni.

(sheridans bu sefer kıskançlık yapmıcam, sen belanı arıyosun bacım buyur senin olsun)

"hi daria, i saw a pure restful beauty when i looked at you" demişim karşim. sonunda da "am i wrong" demişim sıvamışım. o da bloklamış. daha deşecek misiniz yaramı?

rs1img.memecdn.com

hay senin ingilizcene o ne lan. restful ne lan. böyle bi kelime var mı ki? peaceful falan daha oturaklı sallayaydın keşke, direkt sözlüğe huzur veren yazıp karşısındaki kelimeyi yabıştırmışsın. am i wrong ahahahah

bu memi kaçırmışım, anlamadım.

karşımdakinin native anglofon speaker olmadığını arz ederim.
sadede gelelim, gramer ve vocabulary hariç hatam yok işte.

Hayalimdeki nincanın resmi o mem.

Restful ölümü çağrıştırıyo, seni satsnik sanmış olabilir. Caps ver bakalım bi sebebini anlarız

Ek: Türk olduğunu yazmışsan kız ondan kaçmıştır, bide kimbilir yaşı ne kadar küçüktü kızın dede öldiiiii diyerek blokladı seni asdgsfssf

nerede aradığın önemli. imkansız değil ama internetten manitamı olur la

boşver ya kim o bağyanın aklından neler geçti de öyle bi şey yaptı. bazı bağyanları anlamak gerçekten imkansız boşuna kasma yukarıdaki link'in aksine bence bağyanlar da bağyanları anlayamıyor. en azından bu örnekteki gibi garip bağyanları.

bana agresif veya egoist gelmedi. daha çok hayallerinin peşinden giden gibi bir imaj yarattı.

you dream we design daha anlamlı olmaz mı?

@you dream we design
ama öyle değil biz düşlüyoruz biz tasarlıyoruz işte..yani işler öyle..

türkçesi de düşünüyoruz..tasarlıyoruz.. olsa ingilizcedeki kadar vurucu olmuyor işte..biraz daha düşüneyim..

Niye Türkçe bi slogan bulmamış eşekler derim maalesef.

whoosie'ye de katılıyorum, slogan işi tanımlamak için koyulmaz ki, pazarlamak içindir daha çok.

edit: hep beraber bulalım :)

her yıl ödüllerle ofisi dolduran bir şirket değilseniz çok ama çok iddialı ve irrite edici.
''hadi leen'' dedirten bir slogan..

we can dream... we can design... gibi yumuşatabilirsiniz

"we embody dreams" nasıl? hem "yaparız ulan!" gibi süper iddialı değil, hem de hayal kuranın kim olduğundan bağımsız.

mimarlık ofisi olsanız anlarım da mühendislikle dream design ne alaka.

we design what we dreamed

we engineer we chicks dont dig

kişiden kişiye etkisi farklı oalbiliyor, ben olsam haftaiçi almazdım

kaldı ki antihistaminik ilaçların da doktor kontrolünde alınmasında fayda var

kullanma

benim babam her akşam yatmadan önce alır, rutinidir. bigün sizin gibi stresliydim ben de attım bi tane uyuyamıyorum diye, abartmıyorum 3 gün sersem gezdim lanet ettim.

Onun yetine pasiflora tarzi bir sey icseniz? Hem sakinlestirir, uyutur hem de daha hafif.

Ama bence bir doktora danisin once.

içiyorum arada 1 tam içtim mi sabah aptal gibi geziyorum, 25liğin yarımı tam denk geliyor bende. bitkisel bişey olmaz alışkanlık yapmaz derler ataraxa.

hiç umrumda olmaz. insanlık hali kafası dalgındır, bi şey düşünüyodur filan bi an sifonu çekmiştir ama kalıntı kontrolü yapmamıştır. kokuysa, abi bazen kokar hayatın gerçekleri..

ben bazen tuvaletten çıktıktan sonra koşarak geri dönüp sifonu çekiyorum. (gerçi yalnızım amk niye koşuyosam ama gerçekten seri biçimde dönüyorum)

edit: ben sevdiğim insan diyince sevgili algıladım ona göre cevap verdim.

Ben girerim. Sadece biraz havalansın diye bekler öyle girerim evdeysem. Ama işyerinde mecburen zart diye girmek zorunda kalıyorsun. 4 Senedir çalışıyorum, insanlar tuvalete hayvanoğlu hayvan gibi giriyorlar. İçeriyi uğraşsan öyle yapamazsın yani.

Cevap: nefesimi tutar girerim. Kötü bir halde bıraktıysa da yuh ayı der geçerim.

bende hemen girmem hatta sabah herkesten önce uyanır tuvalete girerim ki evden çıkmadan tuvalete girebileyim diye

Genelde bir 5 dakika o radyoaktif sızıntının geçmesini bekliyorum, insandan iğrenirim diye değil de, o koku ile bir odada tıkılı kalarak mantıklı tepki vereceğimi garanti edemem.

Ama kokusuzsa girer, benden öncekini bile temizlerim.

pis bıraktıysa hiç acımam, gider arkasından söylerim. 3-4 defa yaptım düzeldi öküzler.

babamdan sonra giremiyom ya böff.
seneler önce ulusözlükte bi kız başlık açmıştı "babadan sonra tuvalete girmek" diye, uzun uzun tanımlamıştı böyle, dakkalarca anırarak gülmüştüm sonra kız linç olmuş silmişlerdi entryi :(
dediğin gibi bi durum olsa ben de beklerim ya. bazı erkekler çok acaip sıçıyo sanki başka şeylerle besleniyo gibi. soğumaktan korkup hemen girmem evet.

bunun bi de tuvalete girdikten sonra elini yıkamayan versiyonu var. korkunçlu.

biri çıktıktan hemen sonra tuvalete girmemek bir görgü kuralıymış, 5 dakika beklemek lazımmış (bkz: bülent ersoydan öğrenilen görgü kuralları :)

gayet güzel olur. sıkıntı yok.

Olur niye olmasın, aklı başında şeker gibi insanlarsınız neticede.

neye göre, kime göre?

Olgun insanlarsaniz olur.

olmaz tabii ki. düşünsene sen 21 yaşındasın o 24. görülmüş şey mi?

Genelde hatunlar iki üç yaş daha küçük oluyor, normaldir yani.

cinsiyet farketmeksizin 3 yastan bir sıkıntı olacagını sanmıyorum

Kadınsan normali o zaten, erkeksen olmaz.

kendim şahsen erkekim. Cevaplardaki yüzdeye bakılırsa 3 yaş büyük kimseye abla demek boynumuzun borcu oluyor:/

erkeksen de olur.

olur. burada, abd de evli tanıdıklarımın çoğu yaşıt, bildiğim en büyük fark ise 4 yaş. kadın ile erkek arasında fazla yaş farkı olmalı düşüncesi sanırım araplardan bize geçmiş bir düşünce. 3 yaş çok iyi.

edit; sen erkek olanmışsın. olur.

olmaz diyenler niye olmadığını açıklasın da toplumsal aydınlanma yaşayalım, hayata yeni bir açıdan bakalım amk

abi seviyorsan evlen bence.

3 yaş dediğin nedir ki ya, cidden bu soruyu sormamış ol.

sen bu soruyu gelip buraya soruyorsan olmaz. koyver gitsin.

olur olur

olmaz amq nüfus kütüğünden gidip aynı gün doğduklarına bakacan.

ya hakkaten buna takılıyorsan bence de olmasın. ben kadınım ve kendimden küçüğü sorun etmem mesela. ama böyle etraftan etkilenip bütün ilişkiyi sıfırlayıp olayı sadece "yaş" haline getiren adam da olgun olmuyor işte.

bir kadın bi yerde ilişki zırvası yapıyorsa güvenilmez hacı. seven kadın hata yapmaz.

i.imgur.com
i.imgur.com

karmaşık görünüyor olabilir ama hepsini dinleyince;

basın sansürü
rant - ihaleye fesat karıştırma
kaçakçılık
rüşvet
baskı ve tehditle yaptırılan usulsüzlükler
yargıya müdahale
fuhuş
kamu kaynaklarının kişisel işler için kullanılması (hırsızlık)

açıkça görünüyor. hepsini aynı kişi yapmıyor tabi, ama aynı kişiler hepsini yapıyor.

bankadan, bakkaldan vs para calma goruntuleri tarzi bisey mi somut delil diye bekledigin?

ulkenin basindaki adamin evine o kadar cok para nasil, nerden gelmis olabilir? evlere baskinlar yapilinca bu adam neden panikle evindeki paralarin gozden kaybedilmesini istiyor?
sonra is adamlarinin konusmalari cikti, bu adam tam bir acimasiz orgut lideri gibi etrafa korku salmis ve harac topluyor nerdeyse.

lölö yapma bono. lölö yapıyorsun.
eğer, (paralel ya da değil), gizleyecek bir şeyin yoksa, seni dinleyenleri komploculukla suçlamaz, bağımsız yargıya güvenir, adli sürece türlü türlü montelerle müdahale etmezsin.
ha adalet onların elinde dersen, 12 senedi iktidarsın amk. böyle acizsen yönetme zaten ülkeyi.

Birazcık sabretseydiniz uzunca bir cevap yazıp göndere bastım ama duyuruyu silmiştiniz.

Bakın güzel kardeşim, etik denen bir olgu var. Hiç hırsızlık falan gibi şeyleri düşünmeden, diğer kayıtları göz önüne almadan, önce buna bakalm.

Bir bürokratın evinden yüklü miktarda nakit para çıkması (isterse helal kazanmış olsun) etik değildir. En basit devlet memuru bile periyodik olarak mal varlığı beyanı yapar. Eğer beyanının ötesinde bir para hareketi olursa soruşturma geçirir.

Rte'nin şu ya da bu yolla o kadar parası olabilir. Birisi kaşını gözünü sevdiği için bile vermiş olabilir. Ama bunu mal varlığı beyanı ile belgelemesi gerekmektedir. Bunu yapmadığında haklı olarak bir soruşturma geçirmesi gerekir. Devlet, 'kardeşim sen bu parayı nereden buldun, de bakayım' diyebilir. İş o noktaya gelse bile çıkıp paranın kaynağını açıklar ve biz de deriz ki ha demek buradan bu parayı kazanmış.

Halbuki iş bu şekilde ilerlemek yerine bu iddiaları öğrendiğimiz kayıtların montaj olduğunu söylemek ile geçiştiriliyor.

Montaj mı peki? Olabilir (aslında olamaz da biz yine hüsn'ü zan edelim). Bunu anlamanın da yolu var. Bir forensic audio kuruluşu kayıtları inceler ve bir rapor tutar. Bu rapor der ki 'biz şu şu şu yöntemlerle ilgili kayıtları inceledik ve şu gibi bulgular tespit ettik'.

Halbuki bunların ne şekilde montajlandığına dair en ufak bir rapor yayınlanmıyor, bir bakan diyor ki 'tübitak inceledi sı-fır-la diye heceler birleştirilmiş'. İyi de Tübitak zaten başbakana bağlı bu bir, bir ikincisi de öyle ise bile bir rapor yaz da görelim nasıl montajlanmış. Tüm bunlar olurken bir yandan süren kovuşturmalar da hukuka aykırı yöntemlerle sonlandırılıyor.

Sadece şu kadarı bile aslında yeterli ama bu sizi tatmin etmiyorsa diğer kayıtlara ve kayıtlar karşısında takınılan tavırlara bakabilirsiniz.

Önceki duyuruyu yazarken sildiğin için çok pis gıcık oldum buraya da bunu yazmaya geldim.

önceki duyuruyu sildigim icin herkesden af diliyorum. silmemin nedeni soruya cevaptan cok sahsima yönelik subjektif yorumlardi.

3 yılda bir kutlamalarla beraber yapıyoruz biz.

yaş 27. birazdan yaparsam 27 yılda bir olacak.

istatistik hacı.

sevgiliden sevgiliye aslında. o yüzden net bir zaman olmuyor.sevgilin olduğunda da ne zaman olacağı belli olmuyor tabi.

bir de f.buddy tarzında bi tane var. uzun zamandır denk gelemiyoruz. o yüzden o da belli olmuyor.

spontane yani.

Dün gece yapmış olsaydım 21 yılda 1 olacaktı mesela benim.

Cinsel olmayanı nasıl oluyor merak ettim yav onun için geldim buraya

İstatistikte kara delik yarattınız amk.

istisnalar olabilir fakat çoğunlukla ve bu ülkenin şartlarına göre biri olunca biri olmuyor (zaman, mekan, partner, para vsvs) o yüzden ben dahil çoğumuz buldukça...

haftada 2-3 bazen
ha yaş. 24 yaş.

@emirkulu mesela: akaryakıt doğalgaz zamları olabilir

@erdemkayhan o vakit seneye haziranda hep beraber olcaz ondan

bu ne lan herkes 20 yılda bir falan yazmıs. bir tek benim mi cevrem sevişiyor?

cevap: bende 22.5 yılda bir kere yaptım onuda saymıyorum yarım yamalak bişidi bir bok anlmadım. ama çevrem tavsanlar gibi yapıyor valla :P

Fransız aylardır 22.5 yazıyon 23 olmadın mı hala

@emirkulu hayır daha 4 ay var. battı mı?

cinsel sex nedir?

cinsel seks, cinlerle yapılan sekstir.

He battı. Daha doymazsan beni ye ergen seni

benim kafam karıştı, başlıkta periyot sorulmuş ama soru metninde frekans. o yüzden yorum yapamayacağım...

hiç yapmadım :P yas 24

yaş 40 cinsel münasebet 30 senede 1.

caniniz cekmesin ama elinizin artigi daha yeni osbir cektim.

seks ne la?

o durumdayım :)

edit: yaş 28

Ülkede dönen paranın %70 i İstanbuldaymış hacı. Geçen bir haberde gördüm. Göt göt üstüne işte bu yüzden sanırım.

bunu az cok gecinebilen kisilere degil de, anadoludan gocup asgari ucret alan insanlara sormak lazim bence. bunu ben de cok merak ediyorum.
burada dogup buyuyen bir muhendis olarak ben bile gelecekte burada yasayabilecegimi dusunmuyorum. insanlar bir duzenleri varken gocup geliyor. anlamasi guc.

burada doğdum büyüdüm, ailem de yaklaşık 50 yıldır burada yaşıyor, ondan sanırım :(

bir de ben şehir içinde yaşamıyorum, dağın başında ve karadenize yakın bir kıyıda yaşıyorum, şehir içine -misal taksim- gidince deliriyorum. yoksa cidden yaşanacak gibi değil.

ha, ailemin yaşadığı semt şehir içi olmasına rağmen nispeten yeşillik ve sakin denilebilecek bir yer, bir de kardeşimin de benim de okullarımız burada, annemin babamın da işleri burada, tüm akraba ve arkadaşlarımız da burada. memleketteki insanların çoğu buraya göçtüler küçük yerde iş bulamadıkları için. aslında artık kimse istemiyor göçmeyi büyük şehirlere, çok duyuyorum ama iş yok küçük yerlerde de, sanayi zaten yoktu, tarımı ve hayvancılığı da bitirdiler, ne yapsın bu insanlar aç mı kalsınlar? yoksa inan kimse evini bırakmak istemiyor artık, bizim memlekette kalan çok az bir akraba buraya geldiklerinde "s..erim istanbulunu da şehrini de!" diyerek ziyareti kısa kesip geri dönüyorlar, artık zevk veren bir tarafı da kalmadı yani. -ha s&m desek o da değil, bıkkıntı veriyor, acı da değil :( -

Benim için en iyi ücret ve imkanı istanbul'da veriyorlar mesela ama ben bin lira az alıp istanbul harici yerlerde yaşamayı tercih ederim kesinlikle. Ayda yılda bir gidiyorum kafayı yememek elde değil. Ankara'da büyüdüğüm halde bunu diyorum, İstanbul'da yaşamak gönüllü olarak hayat standartlarını düşürmek bence. Ne bileyim, eskişehir, bursa, antalya bir yığın güzel büyükşehir var. Kültürel etkinlik, eğlence vs her şeyi buluyorsun üzerine yayla gibi evlerde 400-600 liraya oturuyorsun falan. geçen biri ekşi sözlük'te 1500 lira alıyorum ve hayvan gibi mutluyum para bile birikiyo demişti gaziantep'te. 400 lira kira yazmıştı yapılı evi için ki normal, istanbullu pek çok kişi yalan ya 400 lira kira mı olur bu devirde demişti.

Arkadaşın dediği gibi asgari ücretle hele İstanbul'da yaşayanları hiç aklım almıyor zaten.

Başka yere gitmek için sebebim yok. Olsa giderim. İstanbul dışı kısmetlere göz kırpıyorum burdan kıps kıps

Gitmiyoruz zira burada doğduk büyüdük, işimizi gücümüzü burada kurduk. Bir de mutluyuz burada olmaktan. Onun dışında, bu tür şikayetleri olan insanlar genelde üniversiteyi kazanıp son birkaç senesini İstanbul'da geçiren, ömrünün ondan önceki kısmını birkaç bin nüfuslu köyünde geçirmiş olan insanlar oluyor genelde. Bu kişiler genelde İstanbul'un trafiğinden havasından suyundan şikayet edip o şirin sahil kasabasına gitmekten bahsederler ancak ekseriyetle hala oturduğu mahallesine en yakın mezarlığa gömülürler. Yani gidemezler bir türlü. Halbuki bi gitseler o şikayet ettikleri kalabalık hiç olmayacak, biz kalanlar da rahat yaşayacağız ama olmuyor bir türlü. Olamıyor.

İstanbul benim kardeş, sülalem rahat burda :D

Mesleğimi İstanbul'dan başka bir şehirde yapma şansım yok, mesleğimi değiştirmeye de hiç niyetim yok. Gerçi şansım olsaydı gider miydim ondan da emin değilim. Seviyorum İstanbul'u, yorucu evet ama 'öldürücü' gelmiyor bana.

istanbulu çok seviyorum nalet girsin ki.
ha ne kadar görüyorum istanbul'u? valla çok az; ev-iş genelde. bağımlıyım galiba ühühüh

buradan bir iş teklifi aldım. şehrin haşmeti cazip geldi. koşullarından bağımsız, sadece şehir dolayısı ile kabul ettim işi. hızlı yaşam, hareket, "enerji" özlemim vardı bir süredir. 2 ay olmak üzere ve memnunum geldiğime. ömür geçer mi? geçmez galiba.

Ben sıvı yer temizleyicisinden döküyorum biraz kokuyu alıyor. 40 senelik bina olduğundan sürekli temiz tutmak yeterli gelmiyor illa akarı kokarı oluyor.

tuz ruhu dök. bilhassa alaturka tuvalet ise. sonrasında da sifon kısmının içine sıvı bulaşık deterjanı veya özellikle o kısma atabileceğin tabletlerden koy.

O giderle S diye bir kıvrım vardır.
O kıvrım sayesinde sistemden koku gelmez.
Koku geliyorsa da son yaptığınız hamleler onlar. Bol su gönderin o kadar. İçerisine asit felan dökmeyin öyle, delersiniz S'i. Bir ton iş çıkar başınıza.

sifona falan koku koysanıza ama tuvalet gideri dediğin şey, yerde olan banyodaki suyun gitmesini sağladığın şey falan mı? o ise kuru kalmaması gerekiyor oraların

NaOH dökmek olur lavabo aç'i n içinde de ondan vardır, tıkanıklık varsa eritir ya da bulaşık deterjani. Bunu döküp üzerine soğuk su dökersen o boru temizlenir. İlik veya sıcak olmasın, ekzotermik reaksiyon oluyor, o zaman delersin. Asit de dökme. Cilalari kaldirir, sonra her icraatin klozet duvarına yapışır. Başarılar.

tuz ruhu dökme, her ne kadar suyla seyrelecek olsa da hem tuvalete zararlı hem de su kaynaklarına ve canlılara. biz laboratuvarda kullanıyoruz onu! -tabi bizimki temizlik amaçlı seyreltilmiş olanından değil ama olsun, kullanma sakın!-

lim5'in dediği gibi lavabo aç olabilir ya da tuvalet açıcı maddeler var onlar olabilir de benim şahsi fikrim tuvaletten değil banyodaki başka bir yerden geldiğine dair. banyoda yer gideri varsa oradan da gelebiliyor. yoksa genelde tıkanmadığı sürece tuvaletten koku gelmez ki tıkansa anlarsın zaten :(

evde tuz ruhu olmadığı için zaten ihtimal dışıydı :)

önerileriniz doğrultusunda tuvalete ve yer giderine mr muscle'ı boca ettim. düzelmezse tesisatçı çağırıcam

comptrol +1

yerin dibine girmem diyorsan dene şansını bir şey olmaz.

Bunun belli bir rutini yok mu, bilet ya sorulur ya sorulmaz.. Benim öğrenmek istediğim de bu İstinye Park'ta kontrol yapılmıyor mu acaba, yapılmıyorsa gideceğim.

Bilet sorarlarsa Suriyeli taklidi yap

rutini yok.

@proletarier Çalışanlar arada sırada hobi olarak mı kontrol yapıyor? :)

kardeşim zibilyon tane farklı şehirde zibilyon farklı sinemaya gittim ve emin ol bir günleri bir günlerini tutmuyor evet. herkesin işini ciddiye alış seviyesi farklı kimi ciddiye alır kimi almaz senin de kime denk geldiğine göre değişir durumun.

@proletarier Ben de İstanbul'daki bütün sinemalara gitmişimdir neredeyse, bu kontrol etmeme durumu ilk defa dikkatimi çekti. İstinye Park'ta da ilk defa sinemaya gittim ve orada belki kontrol yoktur diye soruyorum.

Hep aynı seanstaki filmlere gidersen bilet sorulmama şansını artırmış olabilirsin.

Salon çok boş olduğunda bileti satan ve kontrol eden görevliler zaten aşağı yukarı salona kaç kişinin gireceğini ve neye benzediklerini biliyor. Dolayısıyla uzaktan bi anormallik var mı diye göz ucuyla baksalar yetiyor. Eğer bilet almadığınızı hatırlarlarsa gelip biletinizi görebilir miyim diye sorarlar.

Salon kalabalık olunca mecburen bilet kontrolü yapıyorlar.

elinde bilet falan gördüyse sormamıştır.

Geliyo. Dua etcen başka yol bilmiyorum. Bende işe yaradı, büyük ölçüde diyeyim.

- canını kim sıktıysa bunu ona açıkca söyle "benim canımı sıkıyorsun" diyerek
- hangi gereksiz konuyu eveleyip geveleyip duruyorsa "bunu söylemekte ki amacın neydi" diye sor
- bu yalaka tutuma devam edeni topluluk içinde tiye al "aferim şampiyon, 100 puan kazandın bravo" şeklinde
- kendinden emin ol diğer bir deyişle cesur ol gerçek anlamda cesur ol sinme pusma. çünkü tartışmak gerek kimi denyolarla başka türlü zararlı çıkıyorsun
- tartışmak gereksiz polimiğe dönüşecek diye çekinme uzun vadede karlı çıkacaksın çünkü bilecekler ki x şahıs gıyabında laf sokulunca ağzımıza sıçıyor aman aman ağzımızı açmayalım diyecekler. merak etme bu imajını zedelemez aksine bütün potansiyel tehditleri caydırır.

benim çok sık geliyor, sürekli görmezden gelmeye çalışıyorum ama nereye kadar bilmiyorum. en son mesela, ofiste ortak kullanılan bir bilgisayar var, 3 boyut projelerini filan onda hazırlıyoruz genelde. ben dahil 3 kişinin acil işi vardı, ben çalışırken biri geldi "benim daha acil geçebilir miyim?" diye sordu ben de peki diyerek buna verdim. bir yarım saat çalıştı sonra gitti, abartmıyorum 1 saat boyunca gelmedi yerine. ben de sinirlendim tekrar geçtim bilgisayara, 15 dk filan sonra gelince beni tekrar kaldırdı tabii. ben de "biraz hızlı ol yalnız lütfen, iki kişi seni bekliyoruz bizim de acil" dedim. bana hiçbir şey demedi, ofisten iki dakika çıktım arkamdan demediğini bırakmamış, ne terbiyesizliğim kalmış ve kavgacılığım. ofistekilerden biri de "gelsin yüzüne söyleyin ne çemkiriyorsunuz arkasından" deyince iyice kavga çıkmış :D

insanlar acayip yapacak bir şey yok, her iş yerinde bu tür tipler var maalesef. görmezden gelmeni, bu tipleri çok kafana takmamanı tavsiye ederim.

Film izlemeyip kitap okuyabilirsiniz; ya da film izledikten sonra 2 dakika nette takılmayıp kitap okuyabilirsiniz. İsterseniz birçok fırsat yaratabilirsiniz. Günde 20 saat çalışmıyorsanız bunlar bahane değil.

Edit: Soruya cevap vermemişim: Tuvalette bile okuyabiliyorum. Ayrıca ofiste işleri yetiştirmişsek her türlü aktivite serbest. Oyun da oynayabiliyoruz kitap da okuyabiliyoruz.

Gece yatmadan önce ve akşamları eve gelince yemek ve spor arası, tuvalette. İlk ikisi her zaman değil de genelde oluyor. Bir de servisle gidip geliyorum, yolum gidiş-dönüş 4 saat. Sesli kitaplar çok iş görüyor.

yatmadan önce bi yarım saat falan olabilir alışkanlık haline getirmek lazım tabi ben de başaramadım ama :)
bir de ben wc de çok kalan bi insan olduğum için orada da okuyorum :)

toplu taşıma kullanıyorum gidiş geliş 3 saat sürüyor yol. haftada 1-2 kitap bitiyor.

sabahları uyandığımda bi yarım saat okuyorum.
işe gidip gelirken metroda ve ring otobüsünde okuyorum. (2 saat)
öğlen 1 saat yemek molam var. 10 dk yemeğimi yiyorum. çıkıyorum parka, parkta okuyorum.
yatmadan önce okuyabildiğim kadar okuyorum.

yannız bu ebook reader baya güzel bi olaymış. 700 sayfa kitabı poşetle elimde taşıyordum amele gibi. şimdi bu kindleı cebimde taşıyorum. hem çok konforlu. hem de okumaya teşvik ediyor.

bahane bulmaya gerek yok. film izlemezsin, kısa bir film seçersin, internette daha az vakit geçirirsin, sabah daha erken kalkarsın.

gece yarısından sonra (anca uyku vakti), uyumadan önce yatakta okumak dinlendiriyor beni. son yarım saat, kırkbeş dakika öyle geçiyor.

Yolda, öğle arasında. Yatmadan önce de yirmi dakka.

ben hiç kitap okumuyorum 3 4 yıldır.
mutlaka okumam gerektiğini dusundugum kitapları, kurgu veya değil, okudum.
merak ettiğim konuları ki çok sık olur wikipedia'dan araştırırım veya internetten baska makalelerle falan ogrenirim.
belli başlı eserler dısında bir romana onlarca saat harcamak hiç içimden gelmiyor.

Secilmis uye doğru söylemiş fikrimce.
Ben yolda okuyorum, ders aralarında, sporda (bisiklette), akşam yatmadan...
Yani gün 24 saat.

Yolda okuyanlara hastayım ya, ben beş dakika okusam midem ağzıma geliyor. O kadar çok ısrarla okumaya çalıştım ki anlatamam, telefona bakarken bile çok fena olurum yolda. Bunun bir yöntemi mi var yoksa sizin hiç mideniz bulanmıyor mu??

genelde yolda ev iş arası yolda geçen zamanlarda daha çok okuma fırsatı buluyorum. ya da senin eşşek gibi yatayım, internet, film dediğin zamanlarda da okuyorum. yani kitap okumanın diğer başka aktivitelerden daha çekici geldiği zamanlar oluyor. bu da zaten okumayı sevmeyen insanda görülen bir şey değil.

@emirkulu , zaman zaman hâlâ bulanıyor aslında. Ama sanırım bu otobüsün içindeki havaya ve yola bağlı biraz. Mesela metroda hiç bulanmıyor benim. Otobüste de alıştıktan sonra pek bulanmıyor ama ara ara işte dediğim gibi. Nefesi olabildiğince ciğerden değil diyaframdan ayarlamak lazım :/

@emirkulu, o ne yazık ki yapısal. kulak içindeki sıvıyla alakalı. ben de metroda, vapurda, uçakta, tramvayda, trende okuyorum ama harekete eden kara taşıtında hayatta okuyamıyorum.

Ben öğrenciyken haftada bir bitirirdim ama çalışmaya başlayınca anca günde yarım saat vakit buluyorum. O da yatakta yorgunluktan uyuklarken maalesef. Yolda okumak gibi bi durumum yok. Çünkü hem mesafe çok uzun değil hem de metrobüste olmuyo hiç.

vakit yarattığım oluyor. gerçi evle iş mesafem 10 dakika gibi bir şey. baya bir zamanım kalıyor. her gün okuyabiliyorum böylelikle. yolda okuyan adamlardan değilim, hele ki metrobüs ya da diğer toplu taşımada. e-kitap da ona keza. klasik yöntem.

dediğim gibi, zaman ayırıyorum. hatta kız arkadaşım bendeyse ikimizin de yan yana okuduğu çok oluyor. oldukça çok.

doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar zaten :D bu arada yolda okunması mantıklı falan değil. konsantrasyonun çok yüksek olması lazım. yani mesleğin pilotluk ya da bomba imha uzmanlığıysa ya da santrançta kasparov'um diyorsan yolda oku ama aksi halde bir bok anlamazsın ;)

"Yolda bi bok anlamazsın" biraz fazla genelleme olmamış mı? Siz anlamıyor olabilirsiniz, herkeste böyle diye bir şey yok. Mantıklı olup olmamasına tek başınıza karar verebilmeniz ilginç.

@secilmis uye Ben yolda okuyamam, tutar ama yolda sınavlara çalışabilen, rahatlıkla kitap okuyabilen, hatta kitap okumazsa çok sıkılan birçok insan var.

@aychovsky okuyamaz demedim ki ben, doğru düzgün bir şekilde anlayamaz dedim. :)

sadakatsiz +1 Cidden okumak isteseniz okursunuz ;) Buraya sormanıza bile gerek kalmaz. Ha sorduktan sonra da umarım uygularsınız. Öyle olsaydı buradaki herkesin bir tane 30 bin tl lik dizel otomobili, bir çiğköfteci dükkanı, bir hobisi, bir de ilgilendiği spor olurdu :D

@secilmis uye, yolda aristo'nun etik'ini okusan anlamazsın tabi ama roman okumak için gayet ideal.

Biz buna burokrasi diyoruz.senin istedigin cevap hic bir zaman gelmeyecek.

Bimer, valilik. Onlar da ibbye yönlendirecekler yalnız, bastırıp vazgeçmezseniz düzgün yanıt verebilirler. Ben açıkçası konuyu merak ettim :")

Kabin 1/3 u kadar sut koyuyorum ben. Cubugu en dibe kadar sokunca kopuruyor

Onlar işe yaramıyo. Tchibonun elle süt köpürtme makinasını aldım en sonunda kriz geçirmekten kurtuldum.

@animal ne kadar su.

once sutun havasini alman lazim. sutun ust yuzeyine yakin bi yere dogru kopurtmeye calis. kagit koparma sesi cikicak. oyle biraz kopurt sonra dibe indir. ilk basta dipteyken kopurmez. yuksek rahatsiz edici bi ses cikar. ama dedigimi yaparsan problem kalmaz.

edit: ben buhar basincli kopurtme aleti var sandim. pardon. digeriyle ilgili hicbir fikrim yok.

Makineyi bilmem ama french press'e sütü koyup filtresini indirip kaldırarak süt köpürtebilirsiniz.

Eğer limon kokusu seni rahatsız etmezse limon ile ovabilirsin ellerini..

Metal kasikla da ovabilirsin.

anama bundan aldım burdaki arkadaşların tavsiyesiyle, balık soğan moğan hiçbişi kalmıyo

www.hepsiburada.com

kokuyu geçirme yöntemlerinden ziyade kokmaması için soğan sarımsak vs dogramadan önce parmaklarını ya da elini zeytin yağı ile ufaktan yağla. Hiçbir koku eline bulaşmaz.

body shop'ın susuz kullanılan bi temizleme jeli var ben çok memnunum. bayağı da etkili koku giderici olarak. 15 lira dolaylarında idi yanlış hatırlamıyorsam.
www.thebodyshop.com.tr

hiçbir şeye gerek yok; metal bir şey al eline (kaşık, çatal her neyse) suyun altında 10-15 sn ov kaşığı. koku geçiyor.

metal sabuna ayrıca para verme. biz kaşıkla yıkıyoruz. aynı böyle elini sabunlar gibi kaşığı ovala, evir, çevir, parmaklarının arasını karıştır. metal koku moleküllerine yapıştığı için mis gibi kokar.

not: mis gibi kokmasının bakterilere etkisi yoktur yalnız:) onun için yine bildiğin sabun lazım.

ayni kokuya ben de dayanamiyorum. dogradiktan hemen sonra eline bir iki damla bulasik deterjani damlat biraz ov ve yika. hicbirsey kalmiyor. hemen yikaman lazim ama

kuru kahveyle ovala

aynısını yaşıyorum. okuduğum hiçbir kitabın özellikle sonunu hatırlamıyorum. filmleri de 2. kez izlediğimde sanki baştan izliyormuşum gibi oluyor genelde.

aynen ben de öyleyim.

Bazı filmleri hiç izlememişim, bazı kitapları hiç okumamışım gibi bende de durum.

Sadece aklımda kalan sahneler, olaylar oluyor ama o kadar. Niye böyle bilmiyorum. Tabi yakın zamanda izlediğim filmler/okuduğum kitaplar olmuyor bunlar.

Filmi izleyip izlemediğimi hatırlama sorunum yok da, filmde ne olduğunu/senaryoyu hatırlama sorunum var.

bende de ayni durum var.hatta ders calisirken bile aklimda kalmiyormus gibi hissediyorum

E o zaman biz cidden boşuna mı okuyor ve izliyoruz? wtf?

+1

filmleri aynı heyecanla tekrar izleme özelliğine sahibim

abi film ve roman teknikleri normal hayattaki gibi veri akışı sağlamıyor ki. biz olayları sindire sindire yaşıyoruz, kafamız buna alışık. filmlerde kitaplarda çok kosantre geliyor bilgi. anlamamak normal.
zaten filmleri tekrar izleyip dikkatten kaçan ayrıntıları didikleyelim diye kasten karman çorman yapıyor inbeler.
ben de hatırlamıyorum ama dert etmiyorum. bu tür şeylerde akılda kalan şeylerle yetinmek lazım. zaten kültür ve fikir sahibi olmak için yapıyorsanız eski ve bilge bi hocamın dediği gibi "mefhumu anladın bu yeter, geçelim".

filmleri ve kitaplari satır satır hatirlayan insanlari garipsiyorum. asıl mesele her satırı hatirlamak, satirların altini cizerek hayat dersleri cikarmak degil. yemek yemek gibi düsün, yemek yedikten sonra sana kac gr protein kac gr karbonhidrat katacagini degil, yemek yedigin anda sana verdigi keyfin ne kadar anlık ve ne kadar vazgecilmez olduguna yogunlas. cileği ilk ısırışında yaydıgı koku gibi, her satırı okudugun anda kapilar aciliyor senin icin. o kapilarin keyfini cikar.