kitap var ama film hatırlayamadım

rocky.

duyguların rengi

(bkz: the help)

www.imdb.com

olabilir mi?

the following- joe carroll (james purefoy) karizmanın ayaklı hali

the soloist - Kesinlikle bu film geldi aklıma.

cevaplari tikledim ama bunlar değil.

The help'i geçen gün izledim o siyah beyaz ayrımcılığını işliyor.
vedat, rocky nere benim sorduğum nere...
the fallowing de film değil diziymiş.

Pleasantville

ben başka başlığa yazmıştım buraya yazmamıştım:s

Colour triloji gibi film vardi mavi beyaz...

pleasantville evet. teşekkürler @calligrapher.

@sta, olur öle :)

benimde 1400 civarı. 1900 üst puanı baz alırsak iyi bir puan.

1700 küsür

findeks'ten bakmadım ama o kadar kötü ki iptal ettiğim kartın yerine yenisini vermiyor adamlar asjfshjks. bilgileri çalınmış güya benim kartın, dediler isterseniz kapatalım farklı numarayla aynı bilgilerle yeni kart basalım. tamam dedim. sistem reddediyormuş işlemi, basmıyormuş kart. borç harç yüzünden herhalde. şimdi yeniden başvuru yapmamı istediler, bu kartın borcunu da şubeden ödeyip kapatacakmışım.

edit: 1460'mış. ulan her dönem borcunu 3 ay geciktiren adamım ben. gerçi pek iyi görünmüyor buradaki rakamlara bakılırsa.

1670

benim de 1532'ydi 1418 olmuş. kafasına göre oynuyor. bir ara 1800 küsürdü.

1450 ve üzeri iyi kategorisindedir.

1488

@sadakatsiz, hiç kredi kartı kullanmamak, kullanıp ödememiş olmaktan daha riskli bir durum çünkü.

kredi ve kredi kartların var, bunların zamanında tamamını ödüyorsan puanın yüksek gelir.

ben en son gecen ay baktımdı. 1100 dü. grafik olarak da orta risklinin, az riskli bölümüne yakın tarafındaydı.

buna bakmak paralımı ya? ben ekimde mi ne bakmıstım hala o tarihteki durumumu gosteriyor sanırım, guncelle falan diyince de para ıstıyor, ben mi beceremedım acaba?

1730 çıktı, ne oluyor ki iyi olunca?

bende; "önce yanmadan eremezsin, bu kapıdan geçmek için önce yanman lazım" gibi bir çağrışım yaptı.

daha büyük çözünürlükte resim yok.

bu kişinin paylaşımlarının büyük bölümü kerbela ve hz Ali'nin şehit edilişi ile ilgili. onunla ilgisi olabilir mi acaba?

büyüğü dea-pride.deviantart.com
bu da açıklaması
en.wikipedia.org

sennheiser cx300 ii

kullanıyorum çok memnunum tavsiye ediyorum. cx300 ii kullanmadım o nedenle bilmiyorum farkını.

senheiser cx 150 al. d&r internette indirimde. ben aldım sporda kullanıyorum aşırı memnunum.

creative ep-630 kullanmıştım geçtiğimiz senelerde, gayet de memnundum.
tavsiye ederim.

neredeyse 10 yıldır 5-6 ayrı spor kulaklığı kullandım, sennheiser adidas cx 680 tek geçerim. cx-300, cx-200 falan bunları kulakta tutmak için dikkatli olmak gerekiyor. cx680 takıyorsun, dünyadan hem fiziksel hem işitsel anlamda kopuyorsun.

bluetooth lu al butcen yeterse, kabloyla ugrasmaktan kurtuluyorsun. Buyuk rahatlik

urbanears kransen alabilirsin. d&r'da 50 TL'ye düşmüş ve nasıl oluyorsa yurt dışı fiyatları bile 30 dolar falan internet sitelerinde. fiyat/performans olarak çok iyi bir raddede şu an.

sennheiser cx 300-ii precision aldım.

cx 680 mantıklı geldi ama hiçbir yerde stokta yoktu. bluetooth da mantıklı ama sadece telefona değil, salondaki aletlere de takıyorum kulaklığı. urbanears tavsiyesini aldıktan sonra gördüm.

hayatının en doğru kararlarından birini vermişsin. hayırlısı olsun...

saglikli besleniyo musun, beslenme saatlerin nasil, yatmadan once yemek kahve sigara gibi aktivitelerin var mi, ruhsal ve/veya bedensel sikintilarin var mi. bunlar hep onemli.

ayrica bu saatte bu duyuruya cevap verecek insanlardan bu konuda tavsiye beklemen de pek dogru degil bence.

"Erken yat hariç öneri alayım" demeyi unutmuşum :)

@lunker, çoğunlukla düzenli beslenmeye çalışıyorum, ara sra sporu da rutine oturtarak devam ettiriyorum hayatımı. Sigara kullanmıyorum, kahve nadir çay tüketiliyor (beni pek etkilemiyor, bardağı bırakıp uyuyabiliyorum da) Ancak o zamanlarda bile durum pek değişmiyor. Genel olarak sıkıntılıyım, bildiniz, huzurlu olunca da değişmiyor :)

aynı sorunu yaşıyorum ve artırıyorum,

her sabah 6.30'da kalkmam gereken bir işim var ve ben her gece 3'ü görmeden uyumuyorum. işten 20:00'de eve ulaşmış oluyorum, hepi topu günlük yaşam alanımın 3-4 saatle sınırlı kalacak olması fikri bile beni uyutmamaya yetiyor.

dolayısıyla her gün 3'e kadar yapmak istediğim şeylerle ilgilenip sabah uyanırken resmen beton gibi yapışıyorum yatağa.

bunun için elektrikle uyandıran bi mekanizma ve telefon aplikasyonu yapmayı düşünüyorum ciddi ciddi ve satacağına da inanıyorum.

Portakal suyu iç. evet. uyanır uyanmaz bir bardak soğuk portakal suyunu dik. 1 dakika içinde uykudan eser kalmaz.

m.youtube.com

Bunu alarm yap asdgghjkkjkh.

uyku öncesi rutini iyi gelebilir. geçen şunu fark ettim; 12 de uyuyup 7 de kalkan biri olarak akşam saat 21-23 arası film izlediğimde uyuma saatim 12'yi geçiyor. yani kafayı o saatlerde boşaltmış olmak gerekiyor gibi geldi bana. üzerinde düşünülecek yeni veri girişi yapmamak lazım belki de :) ayrıca @calligrapher'ın bahsettiği durumu da senelerce yaşadım, mesele sadece iş güç sonrası vakti "günlük yaşam alanı" olarak görmekten kaynaklanıyor. şu an günlük işlerimi yaparken de bu anları yaşam alanımın içinde görmeye başladığımdan akşamına çılgınlar gibi dopdolu geçirmek, uykusuz kalıp bir bira daha içmek , bir film daha izlemek gibi kendimi zora koşmuyorum. işten çıktım , sevdiğim iş için emek harcadığım bir gün yorgunluğumu atmam mı gerekiyor, hop arkadaşlarla biraz deniz havası birer bira yada güzel bir mekanda sohbet çay kahve, eve gelip haberlere bir göz gezdirme, vakit kaldıysa 1 saat kadar konsolda oyun moyun :) gayet yeterli gelmeye başlıyor gün içinde yaptıklarınızı da yaşam alanı olarak görmeye başlarsanız.erken yatmak o kadar koymamaya başlar yani.

Gece metabolizmayı coşturacak aktivitelerden uzak dur. Geç saatte spor, kafein tüketimi, ağır bir öğün gibi.

uyku konusunda ciddi dertli biri olarak yazilanlari ilgiyle okuyorum. her biri ayri ayri haklilar. konunun bir de irade kismi var bence.
demek ki sabah uyaniyorsun aslinda ama yataktan kalkmak istemiyorsun. oncelikle daha iradeli davranip bir sure, ama uzunca bir sure kendini zorlamali ve olusturmak istedigin duzene gore davranmalisin. ben uyku konusunun bir aliskanlik oldugunu dusunuyorum. dolayisiyla aliskanliklari kirmak, degistirmek de senin iradene bagli. olmuyor diye bir sey olmamasi gerek. yeterince denememis olabilirsin anca. bugunku halin atiyorum 20kusur yillik aliskanliklarinin sonucu. o yuzden hayattan nefret de etsen 8de cik yataktan. iradeni kullan.

halk olarak bir miktar zenginliğimiz önceden doğru pozisyon almış iktidar yandaşları tarafından yağmalanıyor. olan bu. her 5-10 senede bir olur bu zaten. bir ritüel

ortalığı yangın yerine verecek bir şey görmüyorum ben henüz. dolar çıkar dolar düşer ancak önemli olan bunların ekonomik faktörleri ne derece etkilediğidir.

1 yıldır pound 2.4den 3.6lara çıktı hala oralarda kimse ekonomik kriz oo voo demedi yani. bunlar kargnın dedği gibi 5-10 senede bir olan seyler.

olm lahmacun 4 lira olmus kriz yok diyeni vururum.

Borsadan yabancı fon çıkıyor. Bugün 1.5 milyar dolar Akbank hissesi satıldı, bunu yurtdışına çıkarmak için dolara çevirmek istediğinde dolar yükseliyor. Yükseliş bu hızda devam etmez. Inişli çıkışlı olur, bu nedenle 2.60'tan alıp 2.55 olunca panik yapıp satmayın. Uzun vadede yükselir dolar.

Doların tüm ülkelerin paralarına göre ABD ekonomisi verileri sonucunda küresel yükselişi ile tl'ye karşı yükselişi iki farklı konu. Biz iki kulvardan ayrı gol yiyoruz. Bazılarının artık bilmediği ve fikir belirtme hakkı olmadığı konularda dayılanmayı bırakması gerekiyor. Dolara karşı kumpas kuramazsın, eyy dolar! diyemezsin, sen istediğin için faiz ve dolar düşmez ama sen konuştuğun için yükselir.

Uzun uzun yazamayacağım, ekşide 2015 ekonomik krizi başlığında şukelada ilk çıkan entrylerdeki yorumlar gibi düşünüyorum.

Kriz var ama saklanıyor an gelecek bomba gibi patlayacak, işte o zaman ben hep 50liralık benzin alıyorum diyen dayı bile duyacak.

Geçen sene bu zamanlar 2.15 lerde seyrediyordu dolar. 2.09 a bile düştü. Şimdilerde 2.60 ı geçen durumdan kriz olup olmadiği net

Yine söylüyorum; doların değeri ile kriz arasında bağlantı kurmak tek kelime ile cahilliktir.
Bir de kriz var ama saklıyorlar diyenler var:))) yav bu nasıl kafa? Krizin nasıl saklanabileceğni düşünebilir ki bir insan?
Sonuç olarak doların yükselişinde iç dinamiklerin etkisi çok az ve olayın kriz ile alakası yok

hazirana kadar bu şekilde doların ani ataklarıyla durum giderek derinleşecektir kuvvetle muhtemel. Sonrasında emlak piyasası gerilime tolerans gösteremez hale gelecek ve şu ana kadar görülmemiş bir şiddetle tüm hayatı ters yüz edecektir. Fakirleşirken köşeyi dönmek isteyenler yıl sonu itibariyle piyasadan emlak toplamaya başlar.

Bu arada özellikle bu günlerde bol gülücüklü yorum yapıp kriz yok diyenler ya durumdan en fazla kar elde edecek olanlar veya besin zincirinin en altında olup akp'yi sırtında taşıyanlar genel olarak.
(kastım buradaki diğer cevap değil, ona bakmadım, aratmaya üşendim)

euro/dolar paritesi 1 veya 1den az olduğu vakit krizin başlayacağına inanıyorum.

Şuan zaten krizin içindeyiz. Ama doların yükselişi daha çok dış kaynaklı gibi geliyor bana. Abd piyasadan para çekiyor. Azalan şey deperleniyor falan filan kara cahil yorumum.

hayır değil, sadece dolar değil tüm diğer döviz kurları aynı eğilimde. Sadece dolar ayrıca da coşuyor.

kesinlikle değilim. bir bok olmaz.

eksisozluk.com

doların bu trendi, yeni normaldir artık tüm dünya için.
yalnız tepeyi görmedi gibi henüz dolar, tepeyi görünce tl ciddi değer kazanmaya başlar.
yani, ortada kriz yok. kriz in k si bile yok bu parametrelerde. adamlar hala kişisel örnekler veriyor. yok kaynımın kocası şöyle iş yapıyordu artık yapamıyor, yok geçen sene şunu alıyordum, bunu alamıyordum. daral geldi bu cahillerdenn..

dün piyasa geneli satış yapan marketten 5-6 portakal, 4 muz, 4 armut aldım. 18 tl ödedim.

ekonomik kriz bu değilse hangisi?

Güzel kardeşim hiç bir şey bilmiyorsak, annelerimiz, eşlerimiz haftada bir pazar yapmaya çıkıyor. Sorun bakalım ne diyecekler?
Reel enflasyon son 5 yıldır %20 ve üzerinde seyrediyor, siz bakmayın devletin verilerine ve yandaşların "oohh memleket nutella" moduna.
Dolar çok arttı evet ama bu tek başına bir kriz göstergesi değil ama üretici/sanayici büyük sıkıntıya girecek bu belli.
Sıkıntılı günler olacak yakın gelecekte, çok büyük krize girmesek dahi.
Sonuç olarak teğet geçer ama biz normal vatandaşın götüne girer.

Not: Dolar son 8 ayda %22 arttı. Bunun sana bana + etkisi yok, sadece parası olana var.

douchebag zaten çok güzelce açıklamış. Ben gelişmekte olan bir ülke miyiz kısmına cevap vereceğim. Hayır, gerilemekte olan bir ülkeyiz. Her kriz bir fırsattır diye bir durum var tabii ama bunu becerebilen insanlardan olmak her zaman çok güzel bir şey değil bence. Geleceğimiz için 4 bir koldan endişelenmeliyiz çünkü doğru ya da doğruya yakın giden tek bir kalem bile yok.

bence newton'un yaptıklarını newton yapmasaydı zamanla başkaları da yapardı.

ama einstain öyle mi?

Bilim alanındaki başarılar sayılarla ölçülemedikleri gibi, sıralanamazlar.

TESLA

tr.instela.com

sorunun iki kişi arasında olması farketmez :)

yahu teslayı da biliyorum ama sorum iki kişi arasında hangisi daha büyük başarılara imza attı? Hangisi en büyük demiyorum, basit bir soru.

tesla demeye gelmiştim demişler. yine de tesla.

edit: sadece ikisi arasındaysa bence newton, newtonun yasaları olmasa einstain'ın yasaları olmayacaktı.
newton değil başkası yapardı yazan olmuş, einstain değil başkası yapardı da denebilir.

Tesla rules

Einstein'in fiziğe kattıkları ve prestiji, manhattan projesini ve atom bombasını tetiklediğinden kendisine hiçbir zaman sempati duyamadım. Bu bir başarıysa, evet einstein.

Newton hem matematikçi hem fizikçiydi.einstein ise sadece fizikçiydi.newton kendi bulduğu fiziksel yapıları anlatabilmek için matematiksel yapılar da kurmuştur (calculus gibi). Bu yüzden newton ile herhangi bir fizikçi ya da matematikçiyi kıyaslasak da hemen hemen aynı şeyleri söylerdim.

teska ikisii de öper.

Nicola Tesla

Hollowlife tesla cevaplarını silse küfür edersiniz yetiş hollowlife

Newton. Sanayi devrimi, makinelesme o bu su oncelikle newton'un yolunu actiklari sayesinde olmus bence. Einstein da az degil ama oncelik newton'un.

Neticede tarihsel olaylardir. Zamanlarina gore degerlendirmek gerekir. Hadi Einstein'in donemini biraz anlayabildik diyelim, Newton'un zamanini tahayyul etmek bizim icin neredeyse mumkun degil.

albert tabıkı de. newton dunyada yolmuzu bulmamızı saglamıstır albert uzaya cıkarmıstır.

Newton bir öncü olmuştur. Sonra sırayla bir sürü buluş, düşünce, yöntem, varsayım öne atılmış ve gelişerek devam etmiştir. Halen daha devam ediyor.
Sanki Einstein bir kaç adım önde gibi, yine de Newton abimizin çalışmaları da öncüllük ve cesaretle konuların üzerine gitme, düşünme, araştırma ve tartışma anlamında büyük önem arzeder.

tesla +1

Einstein bence. Newton klasik fiziği ilerleten adam, çok şey kattı bilime tabii ki, ama Einstein çağının ötesinde bu adam. Çok sağlam teoriler üretti, şuanki gözlemlerimiz bile yarım asır önce ürettiği teorilere uygun bir şekilde gerçekleşiyor.

Bi de her iki satır okuyan bellemiş tesla. Neyse bişe demiyorum.

ikisi de buyuk isler yapmistir. bu nedenle su daha buyuktur denemez. fakat bence. ewton'un yaptiklari cok daha baska bir duzlemde degerlendirilmelidir.

newton sadece fizik kanunlari bulmakla kalmadi. kopernik, martin luther, galileo, descartes, newton, leibniz, locke, kant..

bu adamlarin dunyaya katkilari lineer bir sekilde ilerlemektedir. kilisenin alasagi edilip, boyundurugundan kurtulunmasi ile birlikte insanlarin aslinda doğanın bir dilinin olduğunu bulmasi, her doga olayinin aslinda bir açıklamasinin olduğunun kesfedilmesi ve sonrasinda gelsin aydinlanma cagi, gelsin sanayi cagi.

kopernik, galileo dunyanin güneş etrafinda döndüğünu ve insanin evrenin merkezi olmadigini kanitliyor (halbuki kiliseye gore evren insan icin yaratilmis, insanin etrafinda dönüyor her sey). luther babanin civeri kapiya cakmasi. descartes'in, newton'in dusunce ve fizige katkilari ile aslinda gokguruldemesinin tanrinin kizginliginin degil, bir doga olayi olduğunun anlasilmasi falan.

kant, locke, Rousseau, fransiz devrimi, sanayi devrimi. bin turlu sey var daha...

newton bu adamlardan biri olduğu icin gozumde yeri ayridir.

şuraya tesla yazanlara çamaşır makinesi mi alayım buzdolabı mı alayım diye sorsan komidin al derler.

şuraya tesla yazanlara karakalem mi yağlı boya mı diye sorsan suluboya diye cevap verir.

şuraya tesla yazanlara izmir mi istanbul mu diye sorsan jüpiter diye cevap verir.

einstein bence de. şuan modern fizik adı altında ne yapıyorsak einstein'ın çalışmaları sayesinde. hatta bildiğim kadarıyla kuantum fiziğinde newton'un kanunları geçerliliğini yitiriyor.

Newton'ın en büyük katkısı calculus'u geliştirmek oldu ancak rakibi de vardı; Leibniz. Newton ve Leibniz integral ve diferansiyel hesabını birbirlerinden bağımsız geliştirdiler (farklı gösterim ve sembollerle ama aynı şey).
Sonunda uzun uzun oturumlar düzenlenip tartışıldı, tarihe bunlar kimin olarak geçecek.
Newton'ın olarak geçti sonuçta ama siyasi gücünün de önemi büyük burada.

Einstein'ın teorileri ise genelde şu an adını hatırlayamadığım hocasının düşüncelerinin üzerine kurulu.

Tek bir kişinin öneminden bahsetmek zor bu nedenle, tüm insanoğlu aslında tek bir makina; birlikte yapmış her şeyi.

abi bence tekerleği bulan adam hepsine koyar ya.

Aglamayi cok istesemde sanirim aglama esigim cok yuksek oldugu icin aglayamiyorum. Benim icin buyuk sikinti doguruyor acikcasi. En son hatirladigim aglamam ise 2012 sanirim, alkolle birlikte duygusal bir patlama yasamistim.

1- canım kardeşim filmini izlerken gözümden yaş gelir gibi oluyor ama ağlamak sayılmaz bence o. çaresizlik, gönül işlerine falan hiç ağlamadım, ağlamam da herhalde. o yapıda biri değilim.

2- hüngür hüngür denebilecek şekilde en son 2006 yılı 15 kasım'da ağlamıştım, çok sevdiğim birini kaybedince.

Caresiz hissettigimde aglarim. En son uzun sure once agladim. Ama sevdicekle tartisirken gururuma yediremedigim ama onun suclu olmadigini bildigim durumlarda icime tas oturuyor, gozlerim doluyor. Hisli bi aglama degil, hatta yuz ifadem degismiyor bile ama gozlerim doluyor asiri sekilde. En son da babamla karsilikli agladik, sikintili durumlardi.

ben psikolojik baskıya maruz kaldığım zaman, özellikle haksız bir şekildeyse ağladığım olmuştu gerek ergenliğimde gerek şimdi. yani benim başımdan geçmedi fakat olaylar bunun gibiydi: örnek veriyorum para yetmediği için işten çıkınca bir işe daha giriyorsun neredeyse 14 saat çalışıyorsun fakat sevdiğin kişi benimle hiç ilgilenmiyorsun deyip sana çok sert şekilde yükleniyor ve ayrılıyor vs.

filmlerde ağlamaklı oluyorum ama gözümden yaşlar boşanmıyor tabiiki.

genel olarak çıkar yolum yokken ağlıyorum yani dayanamayıp, bence bu dertler anlatılamayıp içine atınca ağlama efekti oluyor.

6 ay oncesine kadar cok zor aglayabilen hatta aglayan insanlari zayif goren biriydim. ta ki dönüm noktasi yasayana kadar. Agir bir ayrilik sureci yasadim bu süreçte birak yalnizken aayrıldığıim kisinin karsisinda engel olamadan ağlamaya basladim. bu sebepten aglanilmaz gibi buyuk sözler etmiyorum artık

Sakat hayvan ve gönül işleri ihtisas alanım. Genelde başıma gelene degil de vicdandan ağlarım.

En son gönül mevzusunda vicdan yapıp ağladım. Bardaktan boşanır gibi.

Ruhsuz, duygusuz herifin önde gideniyim. En son lisede gözümden yaş gelecek şekilde ağladım. Hıçkıra hıçkıra ağlamam ise ortaokul dönemlerinde kaldı. Çok sevdiğim ananem rahmetli olunca bile ağlayamadım. Bekliyordum, kafa olarak kendimi hazırlamıştım. Belki ondandır. Kız arkadaşımdan ayrılmaya çalışırken kız çok ağladı. Ben arkamı döndüm ve göz torbalarımı tükürükledim. Ağlıyor numarası yaptım yani. Kız beni kötü adam yapmaya çalışıyordu o gün. Sonradan net bir şekilde ben haklı çıktım ama neyse.

Üniversitede iken son hediye isimli bir kore filmi izlerken ağlamaya ramak kalmıştı ama sahne bitince geçti. Bu kadar odunum valla :)

Herkes mi lisede agladi lan en son alala.

hocam ben hayvan gibi aglarim. Cok da iyi gelir silkelenirim, kendime gelirim aglayinca. Yogun duygular yasayinca yalnizsam basarim aglamayi :) En son otobuste sakat bir cocuk gordum kardesim yaslarinda o zaman aglamistim ama sildim hemen doluydu otobus. Aglayan erkek gorunce yumusak, gucsuz, zayif muamelesi yapilan bir dunyada yasiyoruz, hep guclu olmamiz hep guclu gorunmemiz lazim ya..

Çok eskiden vardı. Çünkü türkiye'ye cep telefonu geldiği zaman, ilk zenginler telefon sahibi olmuşlardı.

Onlarında telefon numaraları 532 2xx xx xx şeklinde ilerliyordu.

Daha sonra 532'li hatlar tamamen tükendi, arzı olmayan talebi çok olan bir olgu oldu.

Bu sayede papüler oldu.

Şimdi her isteyen alabildiğinden bence böyle bir karizması yok.

abi çılgın mısınız ya, kıçı kırık bir hattan bile karizma çıkarmaya çalışıyonuz

Yatagants +1

Bir ara satılıyordu hatta 532'li hat sonra o da geçti. Artık bedava. Yani normal hat parasına turkcell bayiilerden alabiliyorsun. Hepsinde afiş var hala.

E tabii böyle olunca bir karizması yok.

niye ''536'lı hat vardır'' diye afiş yok da 532'li var onu bi düşünmek lazım.

karizması yok ama varmış gibi yapılıyor.

Bilinmeyen bir numara aradığında 556 mı yazsa 532 mi yazsa önemli olduğunu düşünürsün?

Hala var bu numaranın bir olayı. Eskiden adına karizma diyebilirdik, artık sosyal statü belirteci.

kesinlikle var. adına ne dersen de, farketmez 532 daha bir güvenilirlik duygusu yaratıyor. veya kolay numaralarda aynı şekilde kurumsal gözüküyor. 05xx xxx 22 88 gibi gibi.

Çünkü ben kullanıyorum.

Cevap: ilk çıkan hat olduğu için zengin gösteriyor kendisi.

o zaman duyguların tek kaynağının kafamızdaki düşünceler olduğunu söylemiş oluruz, bu da hormonlar, beyindeki sinirsel bağlantılar, vs. fiziksel süreçleri yok saymak olur. bu kadar basit bir bağlantı yok bence, çok daha fazla faktör var.

mutlaka çok daha komplik: duygu-düşünce-hormonlar-davranışlar ve bedenimizdeki olumsuz veya dengeleyici etkiler(psikosomatik) ben en yalın haliyle öğrenmek istiyorum. hormonlarla duyguların ilişkisi bile başlı başına bir konu.
ama en basit haliyle öncesi hangisidir meraktayım. internette okuduklarım hep farklı yorumlar getiriyor..

bununla ilgili bir sürü psikolojik teori var bir kısmı kabul edilmiş bir kısmı hala teori halinde kalmış, birazdan bilgili arkadaşlar daha uzun cevap verirler.
fizyolojik olarak duygularımız ilk planda kalsa da düşünceler ile bunları şekillendirebileceğimizde karar kılınıyordu en son.

Teorinin adını hatırladığımda editleyeceğim.

sallama olacak ama sallayayım;

id > ego > süperego

içgüdüler ve duygular önce oluşur. vardır.

düşünceler, bu duygu ve içgüdüleri hizaya sokmak veya yolundan saptırmak üzere sonradan gelirler.

kanıtlanmış bir şey yok. bunlar hala hipotez seviyesinde.
hayatta iki gerçeklik var, serotonin ve dopamin, gerisi yalan.
bunun haricinde, somatik imleç hipotezini araştırabilirsiniz. derli toplu yakışıklı bir deneme.

okumakta olduğum "iyi hissetmek-david burns" kitabında yazar düşüncelerin duyguları oluşturduğundan bahsetmiş ve düşüncelerimizi kontrol ederek,örneğin daha olumlu bakış açıları geliştirerek duygu durumumuzu düzenleyebileceğimizi söylemiş.bana da mantıklı geldi açıkçası.

merhaba, once duygu diye okudum ben de. Hatta @compadrito bana guzel bir kitap onermisti, beynin isleyisi ile ilgili kisimlari da var kitabin. Merak ettigin konulari ele aliyor.
Adi duygusal zeka

Bilimsel olarak her ikisi de mümkün

başka birini bulmalıyım diye düşünme sakın. bu sefer o başka birine yazık oluyor.

Soguk davranmani onermem. senin bu yogun ilginin farkindaysa ki farkindadir birden soguk davranirsan "tribe" girdi gibi dusunup o da sana birden davranislarinda sert degismeler gosterebilir ki bu durumda sen daha cok kafaya takar ve uzulursun gibi geliyor.


Onunla rutin yasadigin diyaloglara devam et ama cok uzun surmesine izin verme.( is konusmalari disindaki) kisaca olaya bakis acini degistiriceksin kolay degil ama olacak, ayni duygulari hissedecegin cok insan cikacak karsina.

git ve konuş. söyle sevdiğini, olmayacağını bile bile konuş. ucunda ölüm yok. başka türlü içinden bu enerjiyi atamıyorsun. bitki gibi muallakta gezeceksin yoksa emin ol. ama bunu yaptıktan sonra muhabbetinizi kesmen lazım. kesemiyorsan da dead cool olman lazım.

konuşmamış olmanın pişmanlığı ileride hiç mi canını acıtmayacak? eziklenme, sünepe gibi yaşayacaksın yoksa uzun süre. konuştuktan sonra reddedilmenin rahatlığı seni bambaşka bir moda sokuyor.

valla okudum. senin o kızdan uzaklaşma gibi bir şansın yok bi defa. bu yüzden kızı kendinden uzaklaştıracaksın. en iyi yol, gibip açılacan hacı. kız seni reddedecek, kız sana soğuk davranacak. sende hayata küscen. haa geri teper kız seni kabul ederse o zaman orasını bilemem.

kürt değilim, hdp'li değilim, hdp'ye vereceğim.

chp-bdp'den nefret etmeme rağmen bu ikisi arasında gidip geliyorum.

önceki seçimlerde çok düşünmüyordum, hangi partiye oy vereceğim belliydi ama bu seçim için ciddi ciddi ölçtüm tarttım.
vardığım sonuç; halimiz içler acısı. hiç çekincesiz desteklediğim bir parti değil ama en azından kime oy vereceğime karar verdim.

henüz karar verebilmiş değilim. Hangi partinin ne bok yiyeceğini kestirebilsem aklımda biri var ama pek güvenemiyorum.

chp

ben pek takmıyorum seçimleri artık. özellikle 30 mart'ı yaşadıktan sonra insanların seçimler konusunda bu denli beklenti içerisinde olması şaşırtıyor beni. gidip sabahlara kadar sandıkların başında da beklesen sonucunda o ülkenin içişleri bakanı kalkıp da gecenin köründe ysk'ya gidebiliyor ve biz de oturmuş hala saf saf kime oy versek diye düşünüyoruz. yani herkes oyunu versin tabii ancak gerçekçi olursak senin için zorsa işlemler pek değmez o uğraşa.

ekleme: bu arada en azından şu son dönemde artık muhalefet partilerine laf etmekten vazgeçmeliyiz sanki. sabaha kadar insanlar direnmeye çalışıyor mecliste. şu anda muhalefette aksayan bir şeyler varsa bunun sorumlusu vekiller değildir kesinlikle.

oy vermeyecegim. en guzeli su:

www.youtube.com

Mhp

hdp.

hiçbir koşul altında oligarşinin elini güçlendirmeyeceğim, meclis ve içindeki düzen partilerine oy vermeyeceğim, oy verilmesini engellemek için çaba harcayacağım ve yıllardır yaptığım gibi meclis ve burjuva demokrasisi değil silahlı devrim için çaba harcayacağım.

MHP'ye vereceğim <3




edit: hedepe=pekeke

mhp sekuler olsa islamci olmasa mhpye verirdim ama mhp turkculukten cok ummetcilik pesinde. o yuzden kullanmayacagim bu secim.

daha önce oy kullanamadim, yurtdisinda geri zekali bir sekilde yüksek secim kurulu cok erken kapatti ikametgah tasiyip, kaydolma isini. ilk oyum olacak adam gibi, kime verecegimi bilmiyorum.

tek bildigim sistem bu ve kontrol edilemezken, secimin secmekle pek alakasi kalmadigidir. o yüzden siz kime vereceginizi düsünürken, kedileri trafolardan uzak tutmayi atlamamak gerekiyor.

Ülke insanının ideolojisi acayip kaydı son yıllarda, her şey birbirine girdi cemaat ergenekon fuatavni falan derken hiç beklemediğim insanlar beklemediğim partilerden bahsediyor.

Hiç çekincesiz desteklemek istediğim yok, yine de oy kullanacağım ve hangi partiye oy vereceğimi biliyorum.
Niye oy kullanıyorum; çünkü ne istemediğimi çok iyi biliyorum. Oy kullanmaz isem istemediğimi yaşama olasılığım artacak.
Vicdan meselesi değil de üzerime düşenden yapabileceğimi yapmış olmak.
Gerçek olan şu ki; sandık başlarında oyunlar dönecek, oylar değiştirilecek, görenler bilenler olacak ancak korkup sesini çıkaramayacak. Biz de bile bile sonuçları kabul etmek zorunda kalacağız.
"dürüst seçim yapılana dek oy vermiyoruz" denilip sandıklara gidilmez ise o zaman ben de oy kullanmaya gitmem.

biliyorum, bir önceki seçimde hangi partiye verdiysem ona vereceğim.

ülke geneli de bu halde sanırım, oy oranlarında genel bir değişiklik olmasını beklemiyorum.

yalnız bir şey dikkatimi çekti, linç korkusundan şimdiye kadar kimse akp ye oy vereceğim dememiş. bundan sonra da kolay kolay diyebileceğini sanmam.

ne tuhaf di mi?

biliyoruz ki duyurudan da büyük bir kullanıcı kitlesi akp ye oy verecek, ama bunu açıklamaya çekiniyorlar.

irdelersek eğer akp'nin neden fazla oy aldığının sebeplerinden birini bulabiliriz :)

Oyu kime vermiyecegimi biliyorum.

bugüne kadar emep,hdp ve chp ye oy vermişliğim var. içime en çok sinen her zaman emep olmuştur. bu seçimde de akp'nin elini en çok zayıflatacak olana oyumu veririm diye düşünüyorum.

Tkp

alternatifsizlikten aklımca en makul olana oy verme durumu var yıllardır. kendimce birkaç çizgim var. parti ideolojisi benimsemekten ziyade hesap kitap, en mantıklı hangisi geliyorsa. yani belli.
babam seçilmeyeceğini barajı aşamayacağını bile bile partisine oy verir mesela. hangisi daha iyi bilmiyorum.

Akp

oy kullanamayacağım büyük ihtimalle. çok istememe rağmen hdp'ye oy atmaktan vazgeçtim.

sebep 1) selo recebi alkışladığında iyi ki bu adama oy atmamışım dedim
sebep 2) iç güvenlik yasasını bu kadar hırsla geçirmeye çalışan bir parti ile 30 yılın sorununu çözmeye çalışıyorlar. tecavüzcü coşkunla aşk filmi çekmek kadar absürd bence

Kime oy vermeyecegim belli. Onlara oy vermedikten sonra da kimenoy verecegim pek de bir sey fark ettirmeyecek o de belli. O piti piti yapabilirim.

chp'ye verecegim hos verecegim oyun bir ise yarayip yaramayacagini bilmiyorum ama en azindan akp karsisinda bir seyler yapmisim gibi hissederim. oy kullanmamayi hic aklimdan gecirmedim zira bu pasif sekilde de olsa akp'ye destek cikmak oluyor keza barajin altinda kalacagindan %100 emin oldugumuz partilere oy vermek de oyle. olcup tartip en mantiklisinin chp'ye oy vermek olduguna inaniyorum her secimde.

gonul isterdi ki %1 bile oy alsa istedigimiz partiye oy verelim, demokrasi soleni yasayalim ama basimizda buyuk bir bela var.

hdp

akp ve hdp'ye vermeyeceğim kesin. ülkenin bunlara kalması, insanların teröristleri ümit olarak görmesi cehape'nin ayıbı ama yine de onlara vercem galiba. büyüyünce de sürekli içki içen, kırmızı yanaklı, tonton atatürkçü amca olcam.

chp'ye veririm herhalde ya. kime verirsem vereyim bir halt olduğu yok zaten. akp'yi sildik. mhp'ye karşı değilim ama yakın da durmuyorum. hdp'li teröristlerle heç işim olmaz, seçim yaklaşıyor ya yine başladılar biz çok tatlıyız akp'ye karşıyız yalanlarına. sırrı abeden öğrenmişler bunu da. meclise girme ihtimali olmayan, zahmet edip kendini anlatma gayretinde bile bulunmayan toplumun skim partisi, vatandaşın yrrak partisi gibi oluşumlara da oy vermek istemiyorum.

o yüzden OYUM SARIGÜL

***

ayrıca "muhalefet gibi muhalefet olsa böyle olmazdı" laflarını da geçiniz lütfen... tamam muhakkak muhalefetin yanlışları oldu, zamanında çok pasif kaldılar falan ama açın meclisteki oturumları izleyin yahu. diktatörlükler muhalefetler beceriksiz olduğu için değil, birileri dikta istediği ve baskıladığı için oluşuyor. cehape ya da mhp muhalefet edemediği için değil. ha ama zamanında etselerdi keşke.

sülalem türk alevi. ateist, türk ve özgürlükçü biri olarak hdp'ye oy vereceğim.

LDP'ye vereceğim ben.

Biliyorum.

osman paşaya atasım var.

Ezra. Esinlenme için (bkz: Ezra Miller)

Ekin olsun. 1 yaklaşık ile eylül-ekim kombosuna da yakınsıyor. Ekim dicektim de daha önce hiç duymadım oyüzden demedim. Gerçi şuan demiş oldum ama. Neyse. 500 days of summer diye bi film vardı. Orda eleman summer dan sonra autumn diye bir kızla tanışıyordu. Kızın adı sonbahar la. Gerçi bizde de Bahar ismi var. Bahar diye manitam vardı. Güzel kızdı. Ekin diye de vardı ordan aklıma geldi zaten. Neyse gideyim ben. Kız çocukları çok tatlı değil mi ya? Keşke günün birinde kızım olsa bitane böyle çipil çipil. Neyse gideyim ben. Gittim hatta. Allah analı babalı büyütsün.

elektrik elektronik koysun

adam olursa mustafa kemal koyun

ekin +1

Ender
Emin

Erdem

Enver

Ekin +1

Egemen
eray
Efkan


Da olabilir

Eren ve Erdem +1

ekin +1

eymen ya da erdem.

erdinç

Erkin

İki kuzenimin adı emir, erdem.

Ben oğluma da erdem adını koymayı planlıyorum. Az planlıyorum ama.

eymen

ersin iyidir

adım ekrem erdal bugüne kadar bir zararını görmedim.

b'yle başlayan isim koysunlar EBE olsun.

Erdem iyidir.

dolar al at kenara.

4-5 bin faiz farkı için elindeki sıcak parayı bankaya vermeye değmez bence.

3 yılda 4-5 binden fazla garanti getirisi olacak bir iş planın yoksa kapat.

arsa almak mantıklı bir yatırım olur mu? ama dediğim gibi yatırım konusunda hiç bilgi sahibi değilim.

enpara faiz aylık 383 lira getiriyor yıllık yaklaşık 4600. gerisini sen düşün.

borcu neden hemen kapatasınız, hazır para var ne güzel. tabi ki arsa mantıklı olur. hatta mevcut şartlarda en mantıklısı olur ticaret yapmıyorsanız. ki anladığım kadarıyla ticarete uygun değil pek sizin yapınız.

1,5 sene önce 25.000 liraya arkadaşıma aldığım bir tarlanın şu anki fiyatı 40.000 lira. 3-4 sene bekleyip imar geçirdiğinde 200.000 olacak. 2 sene önce ağabeyime aldığımız 80.000 liralık hisseye müteahhit şu an 180-190k veriyor. bunun yanında yine abimin 10 sene önce aldığı 10k lık bir arsanın şu anki fiyatı taş çatlasa 30-40k dır halbuki ne umutlarla almıştı. öngörü, bilgi falan önemli bu işte. ama öldüm dese bile toprak asla para kaybetmez. altın düşer, dolar düşer toprak düşmez emin ol.

eğer nereden alacağınızı bilir, emlakçıya falan kendinizi yoldurmazsanız arsa en kazançlı iştir. ince eleyip sık dokuyun, araştırın yeter.

pheno +1

parayı daha iyi şekilde değerlendir(e)meyecekseniz borcu kapatmak en mantıklısı.

pheno + 1
Benim için kapanacak borcun verdiği rahatlık, kullanacağımın getireceği faizin sevinci ile bir yandan da hala borcum olmasının verdiği tedirginliği karşılaştırsam, doğrudan öderdim. Ama kişiden kişiye değişiyor, paradan para yapabileceğinizi düşünüyor ve kendinize güveniyorsanız, yapın bir yatırım.

pheno +1

5 ay sonra ekonomik kriz olmayacağı, sizin elinizde kredi ödemeye devam edebilecek kadar para olacağı, sıcak parayı yatırdığınız yerin fos çıkmayacağı garantisini verebiliyor musunuz?

ben olsam borçlu kalmaz istemezdim. 2 kriz atlatmış babam herkes işyerlerini kapatırken şirketini büyüttüyse borcu olmadığındandır

şöyle hesapla: eğer ki parayı vadeli hesaba yatırıp, kredi borcunu bu hesaptan ödersen karlı mı olursun?

borcunu kapat rahat et.
bir de o paranın stresi ile uğraşma.

Yaa hangisine girer bilmiyorum da, özellikle kumral beylerin teninde one milliona ba-yı-lı-yo-rum! şahsen... O derinden gelen damla sakızı kokusuyla yanımdan geçmişti kaç zaman evvel, orda aşık oldum o kokuya:) sevgilimde olmasını istediğim bi koku kısaca, hangi mevsime uyuyosa sıkıştırmanı tavsiye ederim!

Terre 'd hermes edp. Kış gecelerinin vazgeçilmezidir. Baharda da sculpture kullanıyorum çoğu zaman. Onun dışında tom ford vs klasik ama premium ürünler alırsan herkesle aynı kokmazsın.

Takım elbise kullanıyorsan Hermes ,
yaz için de channel allure

dior homme
gio
cool water
gece gündüz yaz kış bilmem bunlar güzel:)

Burberry
Axe click( mavi) bunu bulabilirsen bana da haber ver.

kışın givenchy pi ve one million

yazın tom ford ve davidoff cool water

gece gündüz diyerek ayırırsan çorbaya döner o iş.

hugo boss - just different

1 ay

24 k
1 ay da gördüm ben değişimi

bu yogunlukla pert olmazsaniz 1 ayda gozle bir seyler gormeye baslarsiniz ama oyle mucize degisim diye bir sey yok. yavas yavas.

ablacım dicektim ama 23lük çıtırsın boy kiloda güzel zayıflamana gerek yok bacım, her türlü giderin var

hedef kilo vermek değil demiş zati. Kilo vermek sportif görünmeye göre daha kolay. Onun için düşük yağ oranı ve sıkı görünüm için de belli bir kas kütlesi gerekiyor. Eğer sporunuzun içinde mekik ve squat tipi hareketler yoksa, ekleyin daha çok verim alırsınız.

Yağ oranınız düşük ve gençsiniz. Biraz da genetiğe bağlı olarak 6 hafta diyorum. Tabi değişim görmek için. 3 aydan itibaren yavaş yavaş sportif kategorisine girersiniz.

@oddyseus: mekik vs.yi yavas yavas ekliyorum. once duzen oturtayim dedim:)

ciddi karın kası cart curt göreyim dersen bu tempoda en az 1 sene, fit vücut için ise 3 ay diyorum yine.

böyle bir programla daha çok beklersin fark için. boy kilo oranın baya iyi. zaten bu tip bir programın seni getirebileceği optimum noktadasındır muhtemelen. değişiklik görmemen çok doğal.

yaptığın ekstra hiçbir şey yok ki vücudunun formunu değiştirecek? vücudunu zorlamadığın için o da bir tepki oluşturmuyor haliyle. olanı korumakla yetiniyor şu an.

hemen squat ve deadlift başla. başlamadan önce fotoğraflarını çek, 4 hafta sonra tekrar bak kendine fotoğraflarda. baya fark göreceksin eğer zorlarsan. ayrıca bunları yaparken 1-2 kilo alsan fena olmaz.

haftada 3 gün kısa süre yüzme, öldürmez süründürür.

haftada 5 gün 1 saat yüzün. farkı göreceksiniz.

kişinin kas genetiğine göre değişiyor bu durum ama beslenmende değişiklik yapmazsan 3 ayda bile göremezsin.

beslenmeni de uygun hale getirirsen 2-3 haftada sıkılaşmayı hissedersin, en az 2-3 ayda da kasların hafiften belirir.
esas tam fit sonucu 6 aydan önce göremezsin.

gördüğüne değil hissettiğine bak sen, aynen devam et gerisi gelir.

mesela en güzel örneği kişisel kondisyonunun artması bir sonuçtur, önceden 3 şınav çekiyorsan 30 şınav çekecek hale gelmen de bir sonuçtur.

Sen görüntüye değil bu kısmına odaklan, kendinle yarış her gün, görüntü de peşinden gelir.

teknik alan dururken pazarlama gibi bir alana asla geçmezdim.

hevesin varsa, yaşın çok uygun. 2 sene iş hayatı tecrübesi ve sonrasında sevdiğin bir pozisyon harika geliyor kulağa.

hevesin yoksa iş değişir tabii, pozisyonun geleceği de önemli.

gelecek vaadi nedir?
iki kurum arasındaki kültür farkına da bakın
eğer çok hiyerarşi yoksa işinize gelebilir

ben yaptım bunu. eski işimi çok sevmeme rağmen stresine katlanamayacak duruma gelmiştim, zaten kaçış için fırsat ararken diğer taraftan teklif geldi. anında yeni işe geçtim. hiç bilmediğim bir alandı ama yapamayacağım bir şey de değildi. yeni işe geçtikten sonra ilk işimin tam zıttı olarak; çok huzurlu 2 sene geçirdim ve o işi de çok sevdim ama günün sonunda hayat beni yine stresli olan ilk işime geri döndürdü (bir sürü sebep var tabi, uzun mesele).

sonuç olarak şu an ilk mesleğimdeyim ama o aradaki 2 senelik değişiklikten de hiç pişman olmadım.
belki aradığınız odur? denemekten korkmayın, baktınız olmuyor, siz de dönüş yaparsınız şimdiki işinize. gençsiniz.

pazarlama gibi riskli bir alan olduğu için hem ücreti hem hakları tabii ki güzel olacak. bu, seni kandırmamalı. pazarlama kanadı çok sosyal ve girişken değilsen seni kısa ve kısa-orta vadede güzel beslese de işi bıraktığında ortada kalmana çok müsait bir alan. üstelik 40 yaşın üstünü de pek göstermezler satış pazarlamacılara.

eğer kendi işini yapma, kendi ürününü satma gibi hayallerin varsa hiç durma git, satış olayını çözersin.

fakat mühendissen, satış mühendisliğine geçiş yaptığında artık mühendislik vasfı diye bir şeyin kalmayacak diyebilirim. gördüğüm çoğu satışçı makine mühendisleri en fazla bir biyolog kadar makine mühendisiydi mesela.

hiççç ama hiç beklemeidğim bir anda yapılanı makbuldür benim için. öyle şatafata gerek yok.

erkek arkadaşlarına "evlenme teklifini şöyle şöyle yapıcaksın" diyen kızlar gördü bu gözler.

füt +1. aklımdan bile geçmeyen bir anda yapılsın, şok olayım yeter. yüzük olmasına bile gerek yok. hatta önceden hissettirecek bir organizasyon da olmasın, normalde gitmediğimiz şık bir yerde yemek falan gibi :D tamamen sürpriz olsun.

Ben daha önce hiç hayal etmedim. Aslına bakılırsa "evlenelim mi? e iyi hadi evlenelim" bile olabilir duruma göre. Sadece öyle ortada kalan şeyleri sevmiyorum. Yani bişey ya "olabildiğince sade" olsun ("evlenelim mi hadi evlenelim, çat, al sana nikah" gibi) ya da özenilmiş olsun. Başbaşa bi yemek eşliğinde yüzüğün çıkarılıp "benimle evlenir misin" diye sorulması, konuyla alakasız adamların zorla gelip keman çalması fikri bana göre değil, çok gergin, çok komik geliyor. Bunun yerine kısa mesajla bile olmasını tercih ederim, yüzüğe zaten gerek yok :D Bu atraksiyona girmek istiyosan zaten evlenme düşünceniz vardır ve senin de tek amacın bu duruma bi anı bırakmak olur. Bunu da zorunluluktan "sırf sormuş olmak için" yapmak çok gereksiz; yüksek bütçeli olması gerektiğini düşünmek de çok şekilci ve samimiyetsiz duruyor. Bu yüzden yapılacaksa maneviyata hitap edilmeli. Bu maneviyat da kişiden kişiye değişir elbet.

Neyse. Hayalim yok da erkek olsaydım kalıcı ve manevi emek içeren bir şey yapmak için çaba sarfederdim sanırım. Yaptığım şeyin karşımdaki insanın duygularına dokunmasını isteyen bir ego girerdi çünkü ortaya.

Tek kural olarak toy ve heyecanlı bir an olduğu için ileride bol bol gülmek, çoluğa çocuğa gösterip eğlenmek için teklif nasıl olursa olsun bi köşeden o anı muhakkak kaydederdim. İçinde deniz olsa, bol bol fotoğraflarımız, içten bir konuşma, "benimle evlenir misin" cümlesinden daha yaratıcı ve samimi bir soru cümlesi, sevdiğimiz bir müzik, güneşin batışı. İşte o kadar yani. Çoğu şeyi doğa sunuyor zaten :) Yüksek maliyetli bir prodüksiyondan ziyade, sevilen şeyleri birleştirerek huzurlu bir atmosfer yaratmak; çok para harcamaktan ziyade ince görmek en önemlisi diye düşünüyorum.

Bunu yazarken yaklaşık 50 lira bütçeli çok süper bi teklif buldum ama paylaşamam çalınmasını istemiyorum kusura bakmayın :( Off allahım acilen erkek olup birisine evlenme teklif etmeliyim sanırım :( :D

Ne guzel kulturumuze isliyorlar kendi adetlerini su batililar. Evlenme teklifi falan yok. Ben yapmadim. Yapmayi dusundum, vazgectim.

Cok ergence ve ezikce geliyor bana. Iki insan evlilik asamasina kadar geldiyse, iliskiye basladiklari gun zaten evlenme teklifi edilen gun sayilir.

Asin bunlari artik bence. Otobanda yol kesip pankart acanlar, diz cokup tovbe isteyenler.

Evlenme teklifi etmezse evlenmem diyenini gordum ben ya.

salak kızlar film gibi evlilik teklifleri hayal edip salak bi çocukla evlenip çile çeker, akıllı kızlar evlilik teklifi için maymun olan adama güler kendi filmini çeker.

mumya diye bi film vardı. ikinci filmiydi galiba, kızçe ile adam böyle piramitlerin nil nehrinin üzerinden doğru gece vakti uçuyorlardı zeplin gibi bir dalgamotorla. yıldız mıldız dravdan da olsa ambiyans güzeldi. o filmi gördüğümden beri aklımda o şekil evlenme teklif etmek var. da oralarda balonla gezi gibi bir atraksiyon var mı onu bilmiyorum :D

erkeğim ve hiçbir plan yapmıyorum. çok sade ve tek özelliği beklemediği bir anda olacak olması. muhtemelen yüzüklerimizi de kendim yapıcam.

evlilik teklifinin şatafatına, genel olarak şatafata ve gösterişe meraklı kadınlardan tiksiniyorum.

Hayalimdeki evlenme teklifi diye bir şey yok ama evlenme teklifinin nasil olmaması gerektiği konusunda yorum yapabilirim. Büyük bir organizasyon sonucunda başka insanların da dahil olduğu, gösterişli şeyler zerre hoşuma gitmez. Boğaz'da ışıklarla ya da ucak showlariyla gökyüzüne benimle evlenir misin yazdirmak fln komik şeyler. Sanki teklif etkileyici olmayınca kabul etmeyeceğiz.

Diz çökmek bile tartışılması gereken ayrı bir mevzu.

ben hep aşağıdaki gibi teklif etmek isterdim, o yüzden bu yaşa kadar bekar kaldım ya :D

www.youtube.com

bana şiir okusun.

en temel içgüdülerden birini beslediğine göre, yani...

yok canım, ne alakası var. bunlar hep göz boyama, insanları seksle uyutuyorlar. aklı başında adam sevişmez.

tabii ki öyle. tatmin edemezsen mutlu olamaz, hep eksik hissedersin. daha ihtiyaçların ilk basamağında, gideremedikçe üst basamaklara geçemezsin.

Çok büyük bir ihtiyaç değil bence. İzlenilen, okunulan şeyler ile besleniyor, büyütülüyor. Güzel bir evlilik içerisinde eğlence gibi geliyor bana ihtiyaçtan ziyade.

"İşemek gibi, tuttuğunla, canın nerede çekerse" noktasına gelmiş değilim ama tabii ki ihtiyaç. Doyurmayınca rahatlayaman; önce kıvrım kıvrım kıvrandırır, Saldıray Abi gibi "Üzerindekileri çıkar, dediğin anlaşılmıyor" noktasına getirir. Peşinden de çok fena sinire keser insan; anlayış ve mantığı bloklar. Gözünün feri gider valla. Kediyi bile kendine gelsin diye kısırlaştırıyoruz, kısırlaştırmadığında poposuna iki şaplak atınca ayarları kendine geliyor. İlla başka bir kişi ile giderilecek diye bir kaide yok tabii, giderilsin de.

Tabii ki ihtiyaç giderildikten sonra gerisi eğlence veya ritüel artık. Hangi anlamı verirsen o.

Zaten o ihtiyacını doyuramadığı için bir ton tacizci, tecavüzcü ortalıkta değil mi? Daha doğrusu ortalıkta olma nedenlerinden biri de bu değil mi?

Aseksüellik bunların dışındadır.

bence değil. zevk için yapılan bir şey.

ihtiyaç kesinlikle
ihtiyaci karsiladiktan sonra zevk işi

Bence ihtiyac. Uzun sure bu ihtiyacini gideremeyenlerin halini goruyoruz.

hayır gerekli değil bana göre benim için hiç bir şey ifade etmiyor.Ama tabi alışmış olan biri için gerekli.İnsanların biraz yetişme tarzına bağlı

"sence"si yok ki bunun;

convene.com

Aa yok canım daha neler. Neresi ihtiyaç, düpedüz itlik serserilik.

yemek içmek gibi birşey hatta daha da ötesi.
yemek yemezzsen zayıflarsın falan ama bu ihtiyacı vücud kendisi gideriyor.
(bkz: kamyon devirmek)

ne olacaktı başka?

Kadinlar yuzunden cinsellikten sogudum. Artik benim icin seks bir ihtiyactan ote bir eziyete donustu.

İmkanim olsa escinsel olurdum. Onu da olamadim. Dolayisiyla aseksuel olmaya karar verdim. Otuzbir dahi cekmiyorum.

neferkitty +1

duygusal anlamda bir şey hissetmiyorsam benim için hiç ihtiyaç falan değil. sevdiğim bi kadın yoksa, ömür boyu sevişmeden yaşayabilirim biraz zorlasam(nasırlar...)

ama sevdiğim kadına karşı da ekmekten yemekten daha fazla ihtiyacım oluyor o durumda. sanırım doğal bi denge var bu şekilde.

kısacası, bence sadece çocuk doğurmak istediğin kişi ve zamanda seks bir ihtiyaç. gerisi dejavu.

insanın yaşam enerjisini de yükselten, hayat damarlarından biridir bence. önemli, ihtiyaç olmaktan çok daha farklı.

boş zamanları değerlendirmek adına güzel bir aktivite diye düşünüyorum.

Moslow un ihtiyaclar hiyerarsisinde bile var, tabi ki ihtiyac, biz bosuna mi bi sevisse rahatlicak kanka geyiklerini donduruyoruz

Damdanakan +1

irdelemeye gerek yok. yüzeysellik iyidir.
cevap: evet.

ben bu gibi durumlarda üzerinden zaman geçtiyse ve alabileceğime inanmıyorsam üstüne çizik atıp unutuyorum.

böylece her hatırladığımda moralimi de bozmuyorum, zırt pırt adamları arayıp kavga da etmiyorum.

son bir kez ikisine de ulaş açıkca sor, verecek misiniz vermeyecek misiniz? vermeyecekseniz söyleyin ben de bileyim de.

vermiyecem derse de kafan rahat olur bundan sonra.

150 euro için kavgaya gürültüye değmez, ufacık meseleler için insanlar birbirini vuruyor unutmayın.

iki ucu boklu olan bir değnek yok. adamı arayın açmıyorsa size aracı olan adama gidip durumu olduğu gibi anlatın. kendisine ulaşmaya çalıştığınızı ama ısrarla telefonunu açmadığını ve dönüş de yapmadığını belirtin. aracı olması nedeniyle mahçup olduğunuzu ama paraya ihtiyacınız olduğunu söyleyin.

bunları yapamam ben diyorsanız da unutun o parayı gitsin.

kardeşim paraya ihtiyacın olmasa ne olacak yahu? neden enayi yerine koyuyorsun kendini?

aracıyı arayıp durumu anlatacaksın, sen onu ararken mahcup olarak arıcaksın tamam ama o telefon kapandığında mahçup olan artık aracı kişi olacak. bırak biraz da o düşünsün bakalım seni. saygı duyman gereken biriyse zaten çözer işini. yok sallamıyorsa da bence saygı duymayı bırak.

benim için artıdır şu kendini batılı hipster sanan işidden halllice esmer erkeklerden tiksiniyorum. temiz traşlı bir adam her zaman artı puanla başlar bence.

sırf sakalın yok diye eksi puanla başlaman mümkün değil acaba tipte mi bir sıkıntı var?

sakal olsun/olmasın diye bir kaide yok genel konsepte bakılıyor genelde.

ben severim saç-sakal-bıyık üçlüsünü. güzeldir sakal, çekici.

Haha yok sukurler olsun tipimiz fena sayilmaz ama. Uzun sureli bir iliskiden ciktim. Bayadir bu olaylara girmemistim. Hatta iliskim devam ederken bile kiz arakadasim sakal birakmami istiyordu. Kendimi
Bir sakal bulutunun icinde buldum. Kimle konussam "abi sakal" diyor. Birakmayi da denedim ama o kirli sakal gecisi hic yakismiyor diye yine sifirladim

bol sakallı az saçlısı mümkünse keli en makbul olan.

hayır.
kıl tüy işte. yakışana yakışıyor, çoğu kişiye yakışmıyor.

sakal bana çok yakışıyor ama sakalsız da idare eder.

herkese yakışır diye bir şey yok aslında. sakalı bırakıp 3. kişilerin görüşlerini almalısın (sevgili, aile, yakın arkadaş görüşü alma, onlar seni kırmamak için çok yağuşuğlu oldun diyecekler elbette)

bir de, sakalın her döneminde soruştur. belki kirli sakal senin olayındır. belki de işidçi sakalı. who knows?

Gerçi kızlara sormuşsun ama ben sakallı olarak cevap vereyim; dünya üstünde milyarlarca kadın var. Bunların içinde seveni de oluyor sevmeyeni de oluyor. Ki verilen cevaplar da bunun minik bir özeti. Öyle çok spesifik bir durum yok yani. Son 4 yılımda sakalımı hiç kesmedim, sırf bu nedenle hiçbir kadın üstüme atlamadı. Sırf sakalım var diye kaçan da olmadı. Fakat yemek yerken biraz zor olabiliyor, asıl mesele o bence.

Kirli sakal severim ama erkek arkadaşıma yakışmıyor mesela. Yani her yakisikli insan illa kirli sakallı olacak diye bi'şey yok.

sevenine de sevmeyenine de denk geldim ama bi erkek olarak diyeceğim;

sakalsızlığın güzel durduğu tek bir yüz tipi vardır. jilet gibi keskin suratı olan, çeneli bi arkadaşsa ve bakımlıysa sakalsızlık şekilli durur. ağabeyimden biliyorum, beton heykel gibi duruyor öyle yüzler. ama allah adama çene, elmacık kemiği vermiş, bacağım kadar.

geri kalan tüm modeller için sakal iyidir. hatta fikrimce sakal, kemikli ve katı bir yüze sahip olmayan erkeklerin maço görünme ihtiyacını karşılıyor.

Elmacık kemiği+1
Kemik yapın güzelse sakalsızlık da yakışır. Ama insanların çoğunun kemik yapısı güzel olmadığı için sakalla biraz kontrast yaratılması işe yarıyor. Onun dışında elmacık kemiklerin ve çenen güzelse sakalsız da giderin olur. Hatta gideri bırak, bayağı yakışıklısın demektir. Yani kadınların zevkine göre değil de, erkeğin yüzüne göre değişiyor bu işler. Yoksa çoğu kadından 'ayyy sakal hiç sevmem ama bu adama çok yakışmış' ya da 'aslında sakalsız erkek pek sevmem ama adam resmen taş' duyabilirsin. Adamına göre artık.

Yakışıp yakışmamaktan değil de öperken/öpüşürken yüzümüzü tahriş ediyor (yumuşak bir de sakal). O yüzden ben sevmem, bir çekim unsuru değil.

Sakalsız erkegı tercıh ederım genelde.Bence kadında etek stıletto ne kadar cekıcı ayırt edıcı unsursa erkekte de klasık gıyım odur.klasık gıyımde sakal kaldırmaz ama bu sakal ısı yuz yapısıyla alakalı bıraz kendınıze yakısanı bulun derım.

ya abi yok amk internette bu sakal fetişisti gibi görünenlerin %90'ı erkek. yok efendim sakalı olmayan erkeğe kadın denirmiş bilmem ne böyle abuk sabuk laflar, sürekli bi' sakal güzellemeleri falan. bu şeyi sadece sakal için yapmıyorlar. kedi de böyle. amk 5 sene önce hayvandı kedi şimdi herkeste bir kedi manyaklığı. moda oldu resmen. hep bu sözlükçü, 9gag'ci düdüklerin işleri. salak salak şeylere tapınıp duruyorlar.

ha sakal çekici gelebilir ona bi şey demiyorum, sakallı erkek seven kız yok mu var, bayağı var hatta. ne bileyim adam sakalsızken de çok çekicidir mesela ama sakal bırakınca daha bi hoş görünür. ama sakal herkese yakışıyor ya da herkes sakal seviyor diye bi şey yok. böyle saçmasapan şeyler hep interlekçi çocukların abartması.

"hııı köse kıskanıyo" diye düşünmeyin benim gayet güzel sakalım çıkar hatta şimdi de var sırf kesmeye üşendiğim için. sevmiyorum ben şahsen sakal. mağara adamı gibi gösteriyo beni.

Kıskanma la adamı. Esprileri komikse gul degilse gulme.

ses tonu değil olay, her an vır vır konuşan, kişisel egolarını toplum içerisinde gidermeye çalışan bir insandan rahatsız olunması anormal mi? ortam dediğim de üniversite ortamı. yani nadiren bir arada olmayacağız. en az 4 ay bilfiil günde 3-4 saat bir arada olacağız. zorunda mıyım

akorbit; sen de kişiliği oturmayangillerdensin dostum heraldi. zeka içeren espirileri keşke herkes yapsa da biz de gülsek günlerimiz daha güzel geçse. sen olayı kavrayamamışsın

anlattığın tipler -genellikle- pısırık veya pısırıklığa yatkın insan olurlar. üstüne oyna, döverek veya söverek değil, baskı kurarak onu uzaklaştırabilirsin. uzaklaşmasa da ortamda sesi daha yüksek çıkmayacaktır.

dışlayın arkadaş. yanınızda dolaşmasın. herkesi yontmakla hayat mı geçer ya. kendinize göre olanlarla takılın, gidip milleti düzeltmekle uğraşmayın.

Bu tipler asosyal miknatisidir. o yuzden kolay kolay yalniz kalmazlar prodeq. Anca sindirmek gerekiyor

kişiler her ortamda her yerde değişken rollere bürünüyor. alfa beta omega. yeri geliyor şu an bu örnekte küfür ettiğimiz kişi biz olabiliyoruz bi başkasına göre. ben kendimi dominant olmadığım yerde nadiren de olsa huzursuz hissediyorum mesela, kontrol bende olsun istiyorum ama meşru yollarla dominant olamayacağımız yerdeysek de kuyruğumuzu kıstırıp "siklemiyorum" diyip geçiyoruz. halbuki bu acizlik sadece. yeterince zeki veya donanımlı veya güçlü olsan orayı domine edeceğinin farkındasın ama böyle meziyetlere sahip olmayınca "siklemiyorum mode on" oluyor ister istemez. bu bir kaçış sadece. neden kaçıyorsun? o dingilin çenesine, zekasına, gücüne, bilgisine, kültürüne, bişiyine yetişemeyip rezil olmaktan korkuyorsun.

herkes içten içe dominant olmak ister. bazen yapamaz, bazen ortamı beğenmez, bazen modunda değildir. eğer ortamda böyle sürekli espri kasan, yırtınan bir eleman varsa ve dominantsa, dominattır zaten. onu tahtından indirmek için ya başka bir özelliğinle öne çıkacaksın ya da bunu yapamayacağını farkedip bu davranışa "siklememek" adını koyacaksın. yanındaki beta erkeği ve çevresindeki 3-4 omegasıyla sikko muhabbetine devam edecekler. sen de paşalar gibi ya yalnız kurt olacaksın ya da kendine onun gibi 3-4 yalaka sünepe bulacaksın.

eğer o dingilden rahatsızsan ve onu indirmenin bir yolunu bilmiyorsan kendine alfa olduğun başka bir ortam kuracaksın. yukarıdaki arkadaşın dediği bu anlamda biraz doğru, şu an buraya bunu yazmanın tek nedeni onun sürü lideri seninse sürü liderine darbe planlayan omega erkeği olman. şans seninle olsun kardeşim.

bu arada hadi sana tüyo;

grupça gidilecek yerleri, sinema falan organizasyonları, akşam yapılacak işleri falan sen organize et, hadi şuraya gidelim falan filan de grubun diğer üyelerine, birisini ikna et ve ikna ettiğin kişi senin beta erkeğin olmalı, sağ kolun olacak o, ayak işlerini yapacak senin ileride. sonra ikiniz takılınca grubun diğer üyelerini ikna edersiniz, sonra o dingil sike sike senin belirlediğin ortama gelecek. bir süre sonra onu kontrol etmeye başlayacaksın bu şekilde. bunlar en temel sosyal içgüdüler, kullanırsan siker atarsın o dingili.

yok abi ben bunlarla uğraşamam dersen, üzgünüm o ibne hep espri kasacak yüksek sesle.

Calligrapher, cok guzel deginmissin ince noktalara cok tesekkur ederim Oncelikle.

alfa, beta, omega. Bunlar insanlarin yarattigi sunni kavramlar. tabi ki her grubun one cikanlari vardir her zaman. ben de dominant olmadigim zaman bir ortamda icgudusel olarak inanilmaz huzursuz olurum. Ve o ortam sureklilik gerektiren bir ortamsa, en kotu o ortamin baskiniyla ortaklik kurmaya calisirim.

ki bu durumlar cok nadirdir. Uzun sureli gruplarda, anaokulu, ilkokul, lise, askerlik, universitede hep, senin deyiminle, ya alfa oldum, ya alfalar arasinda.

Is ortaminda ise cok uzun sureli deneyimlerimin olmadigi yerlerde, alt planlarda olmayi kabullendim. O da dedigin gibi yalnız takilarak. Siramin gelmesini bekleyerek.

Duyurudaki kisma donecek olursak. Bu benim 2. Universitem. yasim 27. bir ton sorumlulugun arasinda 19-20 yasindakilerle sidik yaristiramam. tutup da buralarin lideri ben olacagim diye kendimi ispat cabasi icinde bulunmam. O bir espiri yapiyorsa ben iki yapicam diyemem. cunku o surecleri gecirdim zaten. daha da onemlisi bu islerin "ben alfa erkek olacam" diye degil de dogallikla ilerlemesi gerektigine inanmam. kendi yasadigim o sureclerin hicbirinde "aman on planda olayim da kizlari gotureyim" diye dusunmedim hic bir zaman. sadece irrite edici bir yapaylik ve ilgi cekme cabasinin zekayla, sempatiklikle veya kavgayla degil de boyle ucuz ve bilincsizce olmasi rahatsiz etmis olabilir beni.

umarim anlatabilmisimdir.
Saygilar

@calligraphe abi şu sosyal zekaları düşük, empati yoksunu kekolara "alfa" demekten ne zaman vazgeçeceksiniz? yapmayın gözünüzü seveyim. ortam şebeği adam, sürekli gevezelik yapıp kendi rezil ediyor "alfa" diyorsunuz.

@elimde parcalanmis bir hayat var aslinda

A-benim ortamımda da böyle tipler çok oldu. politik yollarla hepsini def ettim. sosyal dışlama, mekana çağırmama yolunu seçtim.

B- Zeki ve aklı başında kızlar bunlara prim vermez. Nefret eder. Az saf, cahilse hoşlarına gider. Esprili biri olmakla, ortam şebeği olmak arasında fark var. Eğer dominant bir alfa olsaydı sende esprilerine güler severdin onu emin ol.

matarana su ko :)

nası bişey ki mataran?

matara ağzından içeri girebilecek tarzda çubuk gibi bir şey olur hatta örgü şişi bile olur, onla tarçını parçalamayı deneyip öyle çıkarmayı deneyin bi.

ya da matarıyı ters çevirip ağzına tarçın gelince cımbız gibi işlev görecek bir şeyle yakalayıp çekin parçalanır her seferinde.

en son çare diş depolarında presel adı altında bir 5-6 liralık bir alet satılır bu iş için 10 numara iş görür :)

www.oncudental.com

douche, mataram şöyle: urun.gittigidiyor.com

matara ağzı atıyorum 3 santim ise, açılan tarçın 7 - 8 santim oldu içinde. çok da sert, o yüzden dediğin yöntemlerle çeksem bile fark etmeyecek gibi geliyor, neferkitty. ama şişle zedelemeyi deneyeceğim.

en son çare dediğim presel iyi çeker onun ağız açıklığı için 2-3 cm yeter bile ama onu alasıya kadar yeni matara da alırsın tabi , yine de aklında bulunsun :D

maket bıçağıyla iki üç parçaya böldükten sonra rahatça çıkarılabilir gibi geldi. tabii o arada mataraya zarar vermemeyi nasıl başaracaksın orasını düşündüm düşündüm de bir yöntem bulamadım.

(bkz: kargaburun)

körelmesi senin için sıkıntı olmayacak bir makasla kessen? knight of cydonia'nın maket bıçağı önerisini okuyunca aklıma geldi, hem mataraya zarar verme riski daha az olur gibi.

lavabo açıcı döküp üstüne kaynar su dökersen tarçını eritir parçalar o. ama plastiği de sıçırtabilir.

ay yok, lavabo açıcı sürdüğüm bir şeyden su içemem, mazallah patlamayalım :) ama tüm bunları teker teker deneyeceğim arkadaşlar.

lavabo açıcı sabun denen şeyin özü:) deterjanla temizlemekten daha temiz olur emin ol.

Suyla açılıyorsa kuruyunca da küçülecektir, kurumasını bekle sonrada çıkar.

karbonat ve sirke karisimi da lavabo acici islevi goruyor.
kopipeyst
Yarım bardak karbonatı lavabo deliğinden içeriye serpin, üzerine yarım
bardak sirke dökün. Fokurdaması normal, bir kimyasal reaksiyon oluyor, bu
lavabonuzun açılmasına yardımcı olacaktır. 15 dakika bekleyin, sonra üzerine
1 lt sıcak su dökün. Tıkanıklık geçecektir.


biraz daha suyun icinde bekletsen yumusar belki.

matara plastik olmasaydı fırında düşük ısıda uzun süre pişirerek tarçını kurutabilirsin diyecektim ben de, cevat diyince diyeyim dedim. fırına girebilen bir plastik matara olasılığı çok düşük olsa da eğer varsa öyle bir özelliği en rahat yöntem o olacaktır.

işe yaradı mı yöntemler noldu sorunun akıbeti?

akşam misafirim vardı, ilgilenemedim. bu akşam tek tek deneyeceğim :) haber vericem mutlaka.

Bilgi vereyim istedim. Bir iki ilgilenememiştim bu konuyla yoğunluktan. Matara öylece duruyordu. Dün bi bakayım dedim, mutfaktayken kurumuş tabii, içi hafif nemliydi tarçının ama esnek hale gelmiş. Pıt diye çıktı :) Ben mutlu, matara mutlu, tarçın mutlu. Herkese teşekkürler.

vay arkadaş ne tarçınmışş :))

Tüm bunlara ek olarak ayak bakım merkezlerinde özel pedikür de yaptırabilirsin

Edit: akşam o pembe renkli eski ucuz vazelini bolca sür üstüne çorap giy

nasır bantı alıcaksın. 2 gün sonra derisi direk yumuşayıp soyuluyor. denendi onaylandı.

Hatun kişi ile mi, er kişi ile mi müferref olduğumu bilemedim.

Her türlü ayakkabının kalitesi çok önemli. Abimin ayağındaki nasır nala yaklaşmıştı yıllar önce, düzgün ayakkabılara geçti geçeli hiç böyle sorun olmadı.

İnsanlar ponza kullanıyor ama ben bir işe yaratamadım onu. Elektronik ayak törpüleri çok daha güzel. Gerçi bağımlılık yaptı ama bağımlı bağımlı geçinip gidiyoruz.
i.ytimg.com

Yatmadan önce ayağına ilaç veya krem sürdükten sonra ayak kremlerini hapseden çoraplar var şöyle, onlardan giyince de süper oluyor.
www.tvshop.com.tr

küçüklüğümden beri azimle büyüyen, nihayet doktora gittiğimde "cerrahi müdahale olursa boşluk kalır" denen bir nasırım vardı.
artık yok.
bi vakit vardı, bi ara baktım yok olmuş. arada ekstra olarak tek yaptığım şey şehir dışına gezmeye gittiğim için kas gevşetici krem sürmemdi (voltaren). henüz rahat ayakkabı keşfetmemiştim.
bi dene sen de, hatta tutarsa yaz da be de ondan olduğunu bileyim, yoksa bu mis gibi deri nasıl geldi diye mucizeye bağlayayım.

evet bende hergün duş alıyorum normalde esmerim ama işte hergün yıkandığım için beyaz oldum çıktım fazlada çitilenmem bi sabunlanıp çıkarım ama deri nem kaybediyo ve krem bağımlısı oldum sürmediğim zaman çatlıyorum hemen

en iyisi soğuk suyla doğal sabun ya da dalin felan kullanarak 5 dakka suyun altına girip çıkmak

her gün duş alıp sürekli deodorant, roll-on kullanınca daha çabuk kokmaya başladığımızı düşünüyorum ben. her gün duş alan biriyim ben de ve bir gün banyoya girmesem leş gibi koktuğumu hissediyorum. eskiden bu kadar sık duşa girmezdim ama bu kadar çabuk da kokmazdım. bunun dışında olumsuz bir etkisi olmadı bana.

Her gun dus almak en basitinden saclar icin iyi degil. Saclar cabuk yaglaniyor-yağlandigi icin her gun yikiyorsun. Donguye giriyor. 2 günde bir banyo iyidir. Ayrica banyo yapilan gun deodorant kullanilmamasi gerektigini okumustum. Bi sebebi vardi baya da mantikliydi ama unuttum.

24 saat icinde fena kokuyosaniz baska sikintilariniz vardir. Ciddi sikintilar.

tenden tene fark edebilir ancak normal 1 insanın 1 günde fena kokabileceğini düşünmüyorum. eğer böyle bir durum varsa, yediğiniz içtiğiniz bir şeyden dolayı olabilir, ağır bir işte çalışıyor olabilirsiniz ya da organik bir sebebi olabilir. eğer altında yatan bir sebep yoksa mecburen hergün duşa yöneleceksiniz.

ben 2 günde 1 yıkanırım ki yıkanmasam da yıkanmam aslında ama artık standart gibi oldu 2 günde 1. hem saçlarım daha iyi oluyor, hem tenim. hiç roll-on, deodorant falan da kullanmıyorum.

tabi ki yanlış yapıyorsun. insanların kendilerine has kokuları olmalı, sadece koltuk altın kokuyorsa deodorant var, kullanmıyorsan sabunlu bezle silersin evden çıkmadan. kiloluysan, çok terliyorsan bilmiyorum ama nedir yani her gün duşun mantığı? ciddi ciddi ben böyle arkadaşlarımdan tırsıyorum, 3 gün duş almasa yanında durulamaz demek ki teke gibi kokacak diye geçiyor içimden. ya da ben hiç terlemiyorum, kokmuyorum emin değilim.

2 günde 1 duş alan bir insan kokuyorsa hormonal problemleri vardır. yazıda yazıldığı gibi keseli lifli banyo haftada 1, duş haftada 2-3 kereden fazla yapılmayacak bişiy bence. 1-2 ayda bir de hamama gitti mi kralsın. bu kadar kasma.

anlamıyorum, sevgiliniz size hiç mi kızmıyor her gün duş alma diye?

kokuyorsanız başka sağlık sorunlarınız olabilir. ayrıca "içki sigara veya benzeri maddeler (tütün çiğnemek, nargile vs) vücudunuzda her zaman istemdiğniz koku yapabilir.
ayrıca mantar hastalıkları vb gibi sorunlar cilte veya kokabilecek kısımlarındızda daha çok ve çabuk kokuya neden olaiblir.
son olarak en güzel gece (eve gelince diyelim) duş almaktır. sokağa çıkarken duş aldığınızda vücudun koruma kalkanını ortadan kaldırıyorsunuz. yani yağı.

Yazın ben de her gün duş alıyorum, ama saçlarımı yıkamadan, yarım metre saçı her gün yıkayıp o sıcakta kurutup, yapmak işkence çünkü. Kışın 2 günde 1. Kişisel bakımını düzgün yapan ve roll-on/deodorant kullanan birisi değil her gün 1-2 gün bile yıkanmasa kokmaz. Kokuyorsanız başka nedenler olmalı, mesela soğan sarımsak gibi kokulu yiyecekleri çok tüketmek gibi, bir hastalığınız olabilir.

Saçın yağı saçı besliyor. Her gün duş alırsanız o saçın doğal yağını yok ediyormuşsunuz. 2 güne bir alınması en doğrusu.3 bile normal sadece saç için tabi vücudunuzu her gün yikayabilirsiniz. Çok yağ da saçı döker bu arada ama o yağı yok etmemek de gerekir benim dinlediğim tüm doktorlar bunu soyluyor

lağım faresinin kuyruğu pembemsi olur yalnız yanlış değilsem. tuz ruhu amonyak vesaire gibi bişeyler varsa onu dökün. ama üzerine çiş yapmayın zehirlenirsiniz :D

@hailto, klozette normalde rastlanan seylerden olmadigina eminim :D sabit durmuyordu hem saliniyordu. Fare olmasa da bir yaratik yani. Tuz ruhu ile neyi karistirmamak lazimdi? Yarin alayim hemen. Ama ozel
Olarak bu is icin hazirlanmis zehir varsa onceligim o olur?

Birazdan burası "Klozette salınan, uzun, kahverengi bir şey" fobisine sahip insanlar tarafından işgal edilir, iyi ki sadece tarif etmişsin. Görsel paylaşsaydın olay olurdu.

defalarca sifonu çekmen bir işe yaramaz. işe yarıyor olsa zaten hiç çıkmazdı. ki fareler suda yüzebilir. tekrar içeri gittiğinden eminsen kapağı kapalı tutup üzerine ağırlık koymak mantıklı, doğru yapmışsın.

seni korkutmak istemem ama başka bir gece klozetin kapağını kaldırdığında suda fare ile karşılaşma olasılığın olabilir. kapağı açmadan önce korkutup kaçıracak şekilde kapağa vur, ne bileyim gürültü yap vs.

böcekler ile karıncalar yazın çıkacak.

sana tavsiyem evini değiştir.

@angelus, buraya yazarken yaa keske resim cekmeyi akil etseydim dedim ama o seyi banyoda goz hapsimden cikarip oturma odasina gidemezdim herhalde.

@neferkitty, Allah askina :(((((

asitle bazı karıştırmamak gerekir galiba :D yani tuz ruhu ile amonyağı bir arada dökmeyin. ev kaçıncı kat?

@mahone, anlasma yaptim 1 yillik :(
O ihtimal benim de aklima geldi, bol gurultu yapicam. Sifonu cekince herhalde baska bir seyin varligini hissedip kendi gitti diye dusundum.

Yok mu zehir onerisi :(

@hailto, bir acidan bakinca 2. Bir acidan bakinca 3. Kat.

birazcık zorlama bir çözüm önerisi olacak ama şöyle bir şey düşündüm:

raid'in pembe bir fare zehiri var. tam adını sabah editle yazarım. ben onu kullandım hayvan 6 7 saat içinde mefta oldu etkili bir şey baya. 1 cm uzunluğunda silindirler düşün öyle bir şey tipi de. ama büyük ihtimal suda çözünecektir yada etkisini yitirebilir. oyüzden şu kapsül ilaçlar oluyor ya içinde toz olan. hani iki tarafından çekince açılıyor. öyle bir ilaç bul, içini boşalt, sonra bu zehiri onun içine koyup kapağı kapat. klozete at bikaç tane sabahtan. öğleye doğru bi kontrol et hala duruyorlar mı. yemişse zaten ölür. yememişse o gördüğün fare değildir. hiç olmamıştır. sdfsdads.

Acaba benim evde de var mı diye az önce gidip uzun uzun klozete baktım, sifonu falan çektim bakalım sersemleyip çıkacak mı diye fakat bir hareket olmadı. Yok galiba. Çok saçma bir 3 dakikaydı.

teşekkürler bu duyuru için. şimdi gece gece tuvalete nasıl gideceğiz?

pasamed olabilir :s

(bkz: saadettin teksoy)
(bkz: pasamed)

Yaa siz en azindan paranoya yapiyorum dersiniz, benim oyle bi luksum bile yok :(
Klozetin ustune bi 5lt daha sasal koysam mi? Ama banyoya girmeye korkuyorum :(

Ya o değil de, eskiden korcan kararın sunduğu hızar diye bir program vardı. Böyle yalandan abzürd haberler yaparlardı. hatırlayan varsa poposu sargı bezli insanlar gösteriyordu, haber klozet canavarıydı :(

Lütfen birisi beni rahatlatsın, benim oturduğum bina 3 yıllık, ben de 6. katta oturuyorum. Olmaz öyle şey he mi? Olmaz dimi?

sen de apartman yönetimi ile konuşacaksın bu durumu borular yenilencek tek çare bu sanırım, sende çıkıyorsa başkasında da çıkar.

kedi al.

bu kadar panik yapmaya gerek yok bence. emin olun o fare, sizin ondan korktuğunuzdan kat kat fazla sizden korkuyordur. evin içine girmesini engellemek adına klozet kapağının üstüne bir şey koymak durumunda kalacaksınız her zaman, böyle bir angaryanız olacak artık hayatta. onun dışında sıkıntı yok, dert etmeyin... hayvanı da öldürmeyin, belki de siz onun yaşam alanını işgal etmişsinizdir?

Nane – amonyak –fesleğen – kekik kokusundan nefret ederler. Bu kokular kesinlikle Fareleri uzak tutacaktır. Ayrıca fareler Soğandan ve soğan kokusundan da nefret ederler. Eğer ki bahçeniz varsa, Bahçenize Fareleri uzak tutmak için soğan ekebilirsiniz.

Bunu buldum

hiç uğraşma, profesyonel yardım al, gelsinler çeşit çeşit zehirle müdahale etsinler. fare tek bir lokasyona odaklanarak yok edilebilir bir canlı değil. klozet olmasa başka bir yerden çıkar yarın, kimyasal savaş en etkin yol.

Wcye gitmeye korkuyorum şu an.

Apartman yonetimi diye bir sey mevcut degil, eskiden aile apartmaniymis simdi genellikle kocasi/karisi vefat etmis yaslilarla (kendileri yillardir burada yasiyor) ogrenciler var, yan komsum da benim gibi calisan. Haftada bir, birisi gelip merdivenleri yikiyordu artik onu da duymuyorum. Yan komsumun kapisini tiklatip soyleyeyim bari :(
Bir de pro hasere avcisi bakinayim. Tesekkurler!

özel mesajlara binaen: i.imgur.com şu ilacı aldım zirai ilaç satan dükkandan. önce telefonla aradım konuştum, durumu anlatınca hemen bunu önerdiler. önce yarısını, bir hafta sonra tekrar yarısını klozete boşaltacağım. ilacı kullandıktan sonra 12 saat kadar tuvaleti kullanmamak lazımmış. inşallah malum şahısla bir daha hiç karşılaşmayız.

2 çaydanlık su kaynat, olduğu gibi klozete dök. geldiği yere anında gidecektir.

hatta lavabo açıcı varsa ilk önce onu dök, sonra üstüne sıcak su. 150-200 dereceyi gördüğünde götüne baka baka lağıma geri döner.

@neferkitty, dün zehrin kalan yarısını boşalttım, şahıstan haber yok, kanalizasyonda ölmüştür diye umuyorum.
ama hala klozetin üstüne su dolu şişe koyuyorum :(

İşte bunların hepsi senin seçimlerin, senin hayatın. Kadar de denebilir. Her seferinde değişmiyor olmalı.

tek bir tane kaderin var. ve su an bilemezsin. olumune birkac saniye kala geriye baktiginda yasadigin hayat senin kaderindi.

hacı bak sana ne dicem, kader mader falan yok ya. şansına yaşayıp gidiyoruz işte.

ne kaderi olm ya kendin çizersin yolunu dönüp arkana baktığında geçtiğin yollar şuan bulunduğun yere getiren o başka bir şey değil.

Kaderin tamamen onceden yazilmis bi senaryo degil. Senin iradenle tercihlerinle sekilleniyor. Kaderin onceden yaradan tarafindan bilinmesi senin yazilani oynayan bi piyon oldugun anlamina gelmiyor. Sadece yaradanin yol ayriminda kulun secimini zaten ezelden bilmesi manasini tasiyor.x ile yolunun kesismesi kaderdi. Onunla gonul iliskisi yasamak da senin tercihindi. Cok kafana takma dilersen alo fetva hattini ara muftulukle sohbet edebilirsin bu konuda.

kader yok. keder var.

İslam inancında kader

Sünni Kelâm âlimlerince kader, ezelden ebede kadar hayır ve şer meydana gelecek bütün hadiselerin Allah katında bilinmesi ve takdir edilmesi şeklinde tanımlanır. Ehli Sünnet itikâdına göre kadere iman imanın şartlarındandır ve amentünün bir parçasıdır.[1]

İslâm ilâhiyatında kader, determinizm, insanın iradesi ve sorumluluğu gibi konular geniş tartışmaların konusu olmuştur. Tartışmaların ana ekseni "Eğer istek, irade ve fiillerimiz dahil her şey ilahi bir kader ve takdirin ürünü ise, insan yaptıklarından dolayı niçin sorumlu tutulsun?" problemi ile ilgilidir.
İslam'da kader tartışmaları

Bazı ilâhiyatçı yazarlara göre "kadere iman" İslam âkaidinde bir Emevî doktrinidir.[2] İlâhiyatçı yazar İhsan Eliaçık'a göre Kur'anda ölçü ya da kapasite anlamında bir kader ibâresi bulunmakta, ancak İslam'da kadere iman diye bir Kur'an hükmü bulunmamaktadır.[3]

Kader'in varlığına ilişkin bazı kanıtlar ileri sürülür. Buna göre gelecekten haber veren peygamber mucizeleri, kehanetler kaderin varlığını ispatlayan olgulardır. Ancak bu mucizelerin sonradan uydurulmuş hadislerle oluşturulduğu[4] kehanet kaynağı olan ifadelerin, sonradan yapılan yorum ve katkılarla gelecekten haber veren sansasyonel dörtlüklere dönüştürüldüğü bazı şüphecilerin ortaya koyduğu bulgulardandır.[5]

kader diyemezsin sen kendin ettin
her seçiş bir vazgeçiştir.
özgür olmadan mutlu , cesur olmadan özgür olamazsınız.
...
...
insanoğlu hep düşünmüş işte böyle
yalnız söylenme kronolojileri yazdığım sıralamanın tersi.
ne varsa antik yunanda varmış ya!

kader evrende ezelden beridir var olan matematik ve fizik kurallarının bir sonucudur. geriye kalan herşey bizim seçimlerimizle olur. söylediğin şey kader değil.

m.youtube.com

Kader kavramı, İslam dini için soruyorsan..

yaptığın ve yapmadığın tüm seçimlerle birlikte oluşan, dallanıp budaklanan o büyük ağaç senin kaderin.

yani kaderimi değiştirdim gibi bir şey yok. bir dala doğru uzanmak varken diğer dala uzanıyorsun ama senin kaderin zaten tüm dalları içinde barındıran o ağaç.

tavsiyem, direkt olarak bu tür siteler üzerinden başvurudan ziyade, ilgili şirketin insan kaynakları mail adresini bularak direkt olarak mail atmak. girişken olduğunuz yönünde bir görüş uyandıracağını düşünüyorum.

6,000 çalışanı bulunan bir şirketin genel müdürüne direkt olarak mail atarak şirkette çalışmak istediğini belirten bir kişinin genel müdür tarafından doğrudan insan kaynakları'na yönlendirildiğini ve kurumda çalışmaya başladığını biliyorum.

hatta linkedin üzerinden şirkette insan kaynaklarında çalıştığını tespit ettiğiniz kişiye mail atabilirsiniz. genel olarak adreslerin [email protected]/tr olduğunu düşünecek olursak bu ihtimal de oldukça olası.

özetle girişken olun.

tavsiyem bu.

+1 gogu delen adam aynı anda yazmıs bunları yazmaya üsenmistim. kovalarsan bulursun, tek önemli kriter dikkat çekmek, dikkat çek de nasıl çekersen çek.

cv yi biraz daha doldur göstermelik bilgilerle.

ben 100 başvurudan 2-3 tane kabul almıştım, askerliği yapmış gibi gösterince bikaç şey daha ekleyince 10 yere yakın görüşme ayarladım. biraz salla, şişir yani cv'yi, önemli olan görüşmeyi kapmak, görüşürken rahatsan bağlarsın zaten.

evet kesinlikle girişken ol ve diğer adaylardan sıyrıl.
Sektöründeki çalışmak istediğin firmaları bul ve internet sitelerindeki insan kaynakları mailine cv ni mail at.
atarken de kısa bir yazı yaz kendini tanıtan. 2-3 cümle kadar. (şurda okudum, şuralarda şu poziyonlarda şu kadar sene tecrübem var gibi)
elbet bulursun

abi ne gerek var ik ya mail at bilmem ne. ik ya mail atsa da yüksek ihtimal kariyer sitesinden başvuru yapmaya yönlendirilecek zaten.

birden fazla kariyer sitesine üye olup sağlam bir cv oluştur derim. bu cv in de görünür olmalı tabi. eğitiminden faaliyetlerine, sertifikalarından deneyimlerine herşeyden bahset. hiç dönmemeleri normal değil, görüşüp bir daha aramasalar uygun bulmadılar diyeceğim. mutlaka bu ilk adım (cv) / başvurulan pozisyonun uygunluğu noktasında bir sıkıntı yaşıyorsun.

Böyle bir durumda olan birinin telefonunu cv'ye yanlış yazdığına şahit olmuştum, bir kontrol edin derim, ne olur ne olmaz.

kariyer sitelerinden eleme yoluyla cv'ler görüntülebiliyor, belirtilen yaşın üstünde olabilirsiniz, ya da yeni mezun birilerini arayabilirler vb.

şirketlerin ik departmanı yerine kariyer sayfaları üzerinden başvuru yapabilirsiniz. önyazınızda niye iş değiştirmek istediğinizi ve şirkete nasıl fayda sağlayacağınızı belirtmeniz iyi olacaktır.

girişken olun + 1

bir arkadaşım yazılım geliştiricisi pozisyonu için kariyer.net'ten bir ilanı gözüne kestirip şirketin telefonunu arayıp ik'yı istiyor. ilk karşısına çıkana "beni arıyormuşsunuz." diye söze girip, karşı tarafı afallatıp. sonra ilandan bulduğunu tatlı ve esprili bir sesle söyleyip kaç defa görüşme koparmışlığı var. tabi bu kadar çılgın olmaya gerek yok ama en azından ik'ye mail atılabilir.

foya derken?

Sadece 9.5 milyon üyesi var akpnin. Tayyibe bir şey olmadıkça oy moy düşmez umut etmeyin.

AKP yi eleştireceğimize, elimizdeki en iyi alternatifin AKP olduğu gerçeğini eleştirmeliyiz bence.

İnsanlar yanlışları, eksikleri, eksi yönleri olduğu halde neden hala AKP yi tercih ediyor, ya da edecek?

AKPnin oylarının ciddi şekilde düşeceğini sanmışsan polyannaymışsın :)

Akp'nin %40-45 arasında bir oy alacagina kendini hazırla yeterli.

En iyi yalayanlar simdi sekerlerini bekliyor iste. Zaten yaladiklari icin o pozisyondaydilar. Eger bekledikleri sekerleri alamazlarsa homurdanmaya baslayacaklar, seker aldiklari surece yalamaya devam edecekler. Akp tipi organizasyon semasi iste. Bir nevi saadet zinciri. Eger ki odul sistemi bozulursa seri bir cokus olacak, yani umut kaybedecek bir sey yok. Henuz daha bunlar aday adayliklari, ortada kesin bir sey yok.

Ek olarak bazilari "bak istedin pislik yaptik, simdi dokunulmazlik ver" diyor olabilir.

hala akp'nin en iyi alternatif olduğunu düşünmeliyiz diyen adamlar var, al işte aq burdan yak. akp alternatifsizlikten dolayı falan iktidar değil. insanlar salak. ses kaydına montaj diyen, faturalar ikiye katlanmışken ve her şeye vergiler binmeye devam ederken hala "ama müslüman ://" deyip oy vermeye devam eden insanlar salak.

bakın komşuda "ulan bir de bunu deneyelim" diyerek insanlar çat diye gitti sol koalisyona oy verdi. bunlardan bir cacık olmazsa bir sonraki seçimde emin olun aşırı sağcılara yönelecekler. çünkü adamlar parti tutmuyor. bu olmadıysa diğerini deneyelim diyorlar.

türkiye'de böyle bir anlayış yok. biat ve itlik kültürüyle yetişmiş, özgüvensiz, birey olamamış mıymıylardan oluşan bir toplumuz. bu toplum başında böyle höyhöy yapan, vurup kıran ve "metro yapan" birisi varken kolay kolay değiştirmez oy vereceği partiyi. hele ki allah kitap edebiyatı da yapılıyorsa...

türkiye'de alternatif yok değil. en basitinden, chp'nin oy için sağa kayma yavşaklığından ben de hiç hoşlanmıyorum ama normal bir ülkede "lan şunlara oy verelim" deyip de chp'yi seçen insanların oranı en az %8-10 olurdu. çünkü iktidar hırsız, soyguncu, tüm ülkelerle ilişkimizi bozduğu yetmezmiş gibi ülke içinde de kutuplaştıran mafyatik bir güç halini almış durumda.

böyle bir iktidar varken alternatife ihtiyacınız yoktur zaten. ama bu yazdıklarım normal ülkelerde geçerli tabii, böyle sikik yerlerde işlemiyor. burada insanlar allah kitap deyip tasmalarından tutacak birine tapmaya bayılıyorlar.

sonra bazıları da çıkıp "neden hala akp'nin bu kadar oy aldığını düşünmeliyiz :))" diyor. oy çaldıkları, din sömürüsü yaptıkları, halkı cahil ve kültürsüz bıraktıkları için olabilir mi?

ulan şu memleketin dünya devi olduğuna inanmak için gerzek olmak lazım ama halkın en az %30-40'ı inanıyor işte, türkiye'yi bir bok zannediyor. keşke olsa lan. keşke türkiye dünya devi olsa da helal olsun tayyip desek. ulan her gün onlarca kadının öldürüldüğü, solcuların ve ateistlerin "onlar da insan" tavrına maruz kaldığı ülke dünya devi mi olur? olsa ne yazar?

ama alternatif yok yeaaa :/

su anda kriz patlamasin diye ugrasiyorlar deli gibi. secimden once kriz vurursa (ki kapida su an) biraz dengeler degisebilir. Ama tabi bir cacik olmaz Turkiye'den, ben 3 yil once terk ettim iste.

Yunanistandaki o hava buraya da sıçrayacaktır. Kilit nokta HDP. Farklı olacaktır bu sefer.

evet kardeşim kilit nokta hdp ahaha. ulan syriza'dan kendine pay çıkarıyor ya bu hewaller çok gülüyorum. birader çipras nere demirtaş nere. birisi sol KOALİSYON, diğeri etnik siyaset yapan kürtçü ve ırkçı bir oluşum. he he, buraya da sıçrayacak hdp yardıracak.

sevgili @der meister;

insanlar salak filan değil, anadolu insanının geneli, o köylü eğitimsiz vs dediğimiz insanların bir çoğu, bizi sulu götürür susuz getirir.

emin ol halkın ve seçmenin bir çoğu o birilerinin bir şeyler indiregandi yaptığını tahmin ediyor, ses kayıtlarının da çoğunun doğru olduğunu olduğunu biliyor ama umursamıyor.

peki neden? salak mı bunlar?

hayır, aksine daha akıllılar. önüne alıp tartıyor, eksikliklere ve yanlışlara bakıyor. birde yapılanlara, yapılmaya devam edenlere ve yapılacaklara. çıkarına ve karına uyduğu için oy vermeye devam ediyor.

çünkü bunlara kızıp başka partiye oy verse, iktidar yapsa onların da çalacağına inanıyor. çünkü kendinden biliyor işi :)

madem herkes çalacak (o öyle düşünüyor) o zaman bari iş yapan devam etsin diye oy veriyor.

komşuyu örnek vermişsin, solu iktidar yaptı demişsin, bizde biat kültürü var demişsin. canım kardeşim (samimiyim bu hitabımda), demirel'i, özal'ı, erbakan'ı, ecevit'i iktidar yapan halk bu halk değil mi?

memnun olmadıkca oyunun yönünü değiştirmiş işte, hatta dindar bir başbakan varken sol bir partiyi iktidara getirmiş.

yani memnun olmazsa anında değiştirir bu halk sevdiği lideri, partiyi başbakanı vs.

sen akp ye alternatif diye chp yi gösterirsen bu halkı tanımadığını anlarım ben, bak dedim ya bu halk sola oy verdi zamanında. iktidar da yaptı, ecevit başbakan olmadı mı?

ama şu an akp ye oy veren adamın chp ye oy vermesi çok zor, belki de imkansız.

bu gün akp çatırdasa, devran dönse ve halk artık akp ye oy vermeyecek olsa;

büyük oranda ya mhp ye oy verir, ya da yine milli görüş geleneğinden gelen birilerine.

ya da bir ihtimal sosyalist ama adı chp olmayan bir partiye.

siyaset uzmanı değilim, bu söylediklerim gördüklerim ve gözlemlediklerimdir.

ve evet halk değişim istiyor, aslında bu halk devrimci bile sayılır.

hala başörtüsünün tekrar yasaklanabileceği korkusunu taşıyan insanlar var, ne komik değil mi? baş örtüsü taktığım için okula gidemem korkusu yaşanır mı ya hu? sene 2015 olmuş!

velhasılı kelam, halk cahil bırakıldığı için, din sömürüsü yapıldığı için oy veriyor argümanı çok doğru değil.

tahsil oranı yıldan yıla gelişme gösteriyordur eminim ki. 10 yıl önceki nufusa oranlı üniversite okuyan sayısı ile şimdiki farklıdır.

her ilde bir üniversite açtılar neredeyse, ya da neredeyse değildir belki de her ilde üniversite vardır. nitelikli olmayabilir ama insanların okula gitmesi eğitim almasına engel bir durum yok benim bildiğim.

din sömürüsü filan da çok eski terane. tamam halkın çoğu dindar ama ekonomik kalkınmayı, istikrarı, cebine giren parayı, aldığı arabayı evi vs iktidarın/liderin dindar olmasından daha önemli görür.

teravide hangi imam hızlı kıldırıyorsa o camiye giden halk kardeşim bu, cumada kapıya yakın kılıp farzdan hemen sonra kirişi kıran halk.

rahmetli ecevit mesela, ne kadar muhafazakar adam tanıyorsam hepsi emindir ve ağzıyla söyler ecevit'in dürüst bir adam olduğunu. asla bir şey çalmadığını ve çalmayacağına emin olduğunu.

ama devamında da ülke yönetmeyi beceremediğini, etrafındaki adamların neler çevirdiğini, adama yazık ettiklerini söyleyerek uzaklara bakar.

ecevit hükümeti kalkınma ve gelişme gösterebilse, insanlara umut verebilse idi sürekli bir şekilde gelişen ve büyüyen, gözle görülen bir şeyler yapılsa idi belki de hala sol bir parti iktidarda idi.

ez cümle, halk aptal ve salak filan değil. halk doğal olarak çıkarcı, çıkarını düşünüyor. aldığı arabayı, kredisini ödediği evi düşünüyor. başka hiç bir şey umurunda değil.

böyle de olmak zorunda, çünkü tuzu kuru değil. daha yeni yeni biti kanlanmaya başladı, edindiklerini kaybetmekten korkuyor.

ve evet, bu halk asla kendini aşağılayanlara veya kendini aşağılayanlarla aynı görüşe/partiye oy vermeyecektir.

büyük ihtimal ile okunmayacak ve gerilerde kalan bu duyuruya neden bu kadar uzun uzun yazdım onu da Allah bilir :)

Valla okudum da okumaz olaydim. Ayni metinde halkin din somurusu ile oy vermedigi ve basortusunun yasaklanmasindan korktugu icin chp'ye oy vermeyeceginden bahsetmissin.

Daha da bir sey demiyorum.

@f_d ben okumadım ama öyle dediyse doğru demiş :)

evet halk salak değil. salak oldugunu düşünenler tanımıyor bu halkı. tanımadığı ve anlamadıgı için salak zannediyor.

edit: okudum ve çok doğru yazmış cokilgincvesesgetirecekbirnickarayanadam

hdp'nin kilit olduğunu söyleyen arkadaş doğru söylüyor. restorasyon sol liberalizm ile sağlanmaya çalışılıyor. yunanistan bunun bir yansıması ve türkiye'de bu söylemleri tutturan (en azından tutturmaya yakın ve buna oynayan) hdp var.

şunu okuyabilirsiniz; haber.sol.org.tr

hayir, cok dogru yazmamis. cok dogru yazdigi yerler var, hic dogru yazmadigi yerler var. az once bariz celiskilerden birini soyledim. Basortusunun yasaklanacak olmasi korkusu tamamen propagandadir, din somurusudur.

bir digeri su mesela: "halk asla kendini aşağılayanlara veya kendini aşağılayanlarla aynı görüşe/partiye oy vermeyecektir." halki akp'den daha cok asagilayan parti yok bu bir. ikincisi halkin kendini asagilayanlarla ayni gorus diye bir sey yok. tamamen desteksiz algi oyunu. bir tane "karsi" cephe var. halki asagilayanlar hep o cephede. olabilir mi boyle bir sey yahu?

halki tanimiyorsunuz geyigine de ayri kilim. bunu diyenler iki cumle sonra ustten bakiyorsun da derler. esasen karsindakine halki tanimiyorsun demenin ustten bakmak oldugunu farkina bile varmazlar. bir siz taniyorsunuz zaten halki aq.

cokilgincvesesgetirecekbirnickarayanadam baştan sona doğru bir yazı yazmış. fd, sizin çelişkili bulduğunuz kısımlar kendi yorumunuz. örnek "halki akp'den daha cok asagilayan parti yok bu bir." kendi seçmenini yani halkın çoğunluğunu aşağıladıkları falan yok bu tamamen sizin kişisel yorumunuz. gerçeği yansıtmıyor

Eger oraya takildiysaniz soyledigimin o kismini tartisabiliriz. Elbette bir miktar kendi yorumumu icerecektir ancak soylediklerim genel hatlariyla ispatlamasi kolay seyler.

Ancak gercegi yansitmiyor gibi iddialarda bulunacaksak, once akp secmeninin halkin cogunlugunu olusturmadigi gercegini ve halk dedigimizin de sadece iktidara oy veren kesim olmadigi gercegini ozumsememiz, algilarimizi acmamiz lazim.

@f_d anladığım kadarı ile iki eleştirin var. cevap vermeye çalışayım

1. başı kapalı olan muhafazakar kesimde eski yasakların geri geleceği endişe hala var. akp eski yasakların geri gelmeyeceğinin güvencesini veriyorsa bu kesim elbette akpyi destekler ne olursa olsun. bu din sömürüsü değildir. kazanılan ve olması gereken bir hakkı garanti eden bir partiye verilen destektir. hiçbir başörtülü chp'ye oy vermez, çünkü başörtüsü yasağını şiddetle savunan kişileri barındırıyor, geçmişte yapılanlar da cabası.

2. halkı aşağılayan parti akpdir demişsin, ama halka koyun diyen, her seçimden sonra makarna yorumları yapan, oylar çalındı diyenler chp seçmenleri. ayrıca başörtüsü giyen kesimin akp karşıtlarının büyük çoğunlugu tarafından aşağılandığı da ortada. bu aşağılanma mevzusu sanırım biraz sen-ben olayı gibi. bir kesim diğerini, diğer kesim de öbürünü aşağılıyor veya öyle hissediliyor.

ispatlaması kolay şey demişsiniz ama maalesef yine tam tersi halkı aşağılamak ispatlanabilir bir durum değil bak mesela dafuq'da chp nin halkı aşağılamasına örnekler vermiş. ben de size asıl chp halkı aşağılıyor diyebilirim ama bunu ispatlayamam. bu da benim yorumum olur. siz bu farkı anlamayıp bir de üstüne ispatı kolay diyorsunuz bunlar tamamen öznel yorumlar. yani ispat peşinde olduğunuz şey sizin yanlış bir düşüncenizden ve kişisel yorumunuzdan ibaret, ve evet tekrar etmek gerekirse gerçeği de yansıtmıyor. bu konuyu tam olarak anlamadıysanız zaten bu konuşmaya devam etmek de mantıklı olmaz..

akp ye alternatif olarak geçtim mhp'yi, chp'yi gösterenleri gördükçe bu adamların niye %50 oy aldığını daha iyi anlıyorum.

önce çarşaflılara rozet takıp ertesi günü memlekete medeniyet getiriyoruz diye meydanlarda çarşaf yırtan, ne yapsam da biraz daha oy koparsam yüzsüzü parti mi alternatif (chp)?

aslında faili belli olan faili meçhul cinayetlerinin katillerini kahramanlaştıran, sözde vatan uğruna işlenmiş cinayetleri yücelten, şimdiki gençlik yapılanmalarının bile küçük birer mafya örgütü gibi çalıştığı parti mi alternatif (mhp)?

dağdaki teröristten bağımsız konuşmaya bile korkan, iki yüzlü, elinde yetki yokken doğru konuşup (misal demirtaşın cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi beyanları) eline yetki geçince işine geldiği gibi davranan (özellikle güneydoğudaki belediyelerin icraatları),tek bir adamın isteklerini (apo) temsil ettiklerini iddia ettikleri kesimin istekleriymiş gibi lanse eden parti (hdp) mi alternatif?

yoksa ülke yönetecek kadrolara sahip olmayı geçtim özgün fikir üretmekten aciz diğer partiler mi alternatif?

tüm bu alternatifsizlik içinde ....................(onca şeyi yazmaya ne mecalim ne zamanım var) yapan ve bunu yüzsüzce yapmaya devam eden, düzeltme namına hiçbir girişimde de bulunmaya akp mi ana seçenek?

akp'ye oy vermeye vicdanım razı değil, diğerlerine oy veremeye aklım razı değil.

ben ne bok yiyem?

akp nin oylarının düşmesi için akp nin oylarının gideceği bi parti olması lazım. öyle de bir parti yok.
ayrıca akp demek rte demek. çok ekstrem bi sevgi var akp seçmeninde rte ye karşı. şimdiki seçimde aslında kimse davutoğlu na oy vermeyecek, rte ye verecek.
ama chp, mhp, hdp de partideki liderin önemi yok. kim gelirse gelsin aynı oyu alır o partiler.

bakın dün bir taksiciyle konuştuklarımda geçenler.

- abi %98'i müslüman olan ülke, tabii ki ak parti'ye oy verecek.
- açık kadın çarşaflı ablama ninja derken iyi, çarşaflı ablam açık kadına orospu diyince kötü.
- her gelen hükümet kendi yedi, bununla en azından birlikte yiyoruz.

ayrıca bazı arkadaşlar basortusunun yasaklanmasindan korktugu icin chp'ye oy vermeyecek seçmenlerin varlığının saçmalığından bahsetmiş, buna inanmamış.

en yakınlarında bu travmayı yaşamamış insanların bunu anlaması tabi ki çok zor ama somut örneklerle anlatmaya çalışayım:

başörtüsüyle üniversite okurken bir gece çıkan kararla artık başındaki o "şey" ile okula gelemezsin denen bir ablam var. hep söylerler ya aile baskısıyla, koca baskısıyla türban takıyorlar diye (aslında bunu söylerken kadını nasıl aşağıladıklarının farkında bile değiller, neyse), bir ay boyunca babam başını açacaksın, ablam açmayacam diye direndi. sonunda baba baskısıyla başını açtı, okuluna devam edebildi, sonuçta daha mezun olmadan evlendi ve mezun olduktan sonra devletin militarize ettiği ablam çarşafa girdi. şimdi bu ablam kızının başörtüsüyle eğitimine devam edemeyeceği korkusunu taşıyor.

başka bir akrabam başörtüsüyle çalışırken, devlet kurumundaki yöneticilerin baskıları ve mobingleri sonucu başını açmak zorunda kaldı.

arkadaşlarımın üniversitenin girişinde başörtülerini çıkarıp utanarak peruk taktıklarını gördükçe ben onlardan daha çok utandım.

türkiyenin önde gelen hocalarından birinin üniversitede başörtülü bir öğrenci görürsem onu buradan kovarım, defol diye okulu inletirim diye gururla anfide modernlik nutuğu attığını da gördüm.

bunlardan bağımsız olarak, kutlu doğum haftasında okulda gül dağıttıkları için (bildiğin saplı, dikensiz, kırmızı, tek gül) uzaklaştırma alıp dönem uzatan arkadaşları da gördüm.

bu travmaları ve buna neden olan chp, dsp, mhp, anap, dyp vs. partileri görmeden "bu herifler din sömürüsü yapıyor, bu gerzek halk da bunu yiyor" demek, "walla balıklar suyun içinde nasıl boğulmuyor akıl alacak iş değil" diyen kafadan daha moron daha aptaldır.

@douchebag :) süper. bizim chplilere sorsan bu taksiciye cahil derler, ama adam çok net konuşmuş.

+1 cokilgincvesesgetirecekbirnickarayanadam

katılmadığım yerler olsa da genel olarak çok doğru şeyler. aslında bu halk salak falan değil, sosyal demokrat ailede, amcaları akrabaları azılı sosyalist, çevresi milli görüşçü, köydeki akrabaları dinci, olabildiğince tuhaf bir çevrede büyüdüm. siyaset üzerine düşünen biri değilim ama hepsini gayet iyi gözlemleme şansım oldu. seküler bir ülke isterdim ama azılı bir romantik değil, realist bakış açısıyla bakıyorum ve ortadoğunun bağrındaki bir ülke için fazla şey istediğimi farkedip hemen uyanıyorum uykumdan. bu ülkenin 15-16 sene önceki halini dün gibi hatırlıyorum bir de.

bu ülkede özellikle cemaat-akp-abd ayrışmasının başladığı andan itibaren (2009-2010) müthiş bir rte diktatör algısı yükseldi. bir rte fanı olmasam da dış basının üzerine bu kadar gittiği adama ister istemez sempati beslemeye başladım son 3-4 yılda. çünkü iyi biliyorum o dış basının neyi sevip neyi sevmediğini. ayrıca gezi eyleminin bir goygoydan, serseri gençliğin oyun arayışından ibaret olduğunu düşünenlerdenim.

atatürk'ü eleştirenin hapse atıldığı bir ülkede rte diktatör demek ikiyüzlülük gibi geliyor bana, bu adam sesi travesti gibi çıkıp sahnede konuşurken ülke muhalefeti içten içe taşak geçti, benim orada gördüğüm şey samimiyetti, çabaydı. kim jong il'in kuzey koresi değil burası ama koluna k. atatürk dövmesi yaptıran adamların olduğu bir ülkeyiz şaka gibi, öyle bir hükümdar olmak ki 100 sene sonra bile vücutlara kazınmak. bu adamlar hüloğcuları eleştiriyor ve ben gülüyorum. komik değil mi? 2 tarafa da bakıp bakıp gülüyorum. sözlük ortamında o kadar anti-rte var ki, farklı bi görüş olsun diye o açıdan yaklaşıyorum şu an. zaten siyaseti hiç siklemediğim için kendimce acayip de objektif olduğuma inanıyorum. kimseden nefret edecek kadar siklememenin dayanılmaz hafifliği var üstümde.

sevgili kardeşlerim, siz rte'yi sevmiyorsunuz, ben de sevmiyordum ama benim nedenlerim bambaşkaydı. siz, diktatör olduğu için sevmiyorsunuz. ama asıl sevmeme nedeniniz diktatör olması değil, "sizin diktatörünüz" olmamasıydı. çünkü düşünceleriniz o kadar faşizan ki, başa geçseniz ülkedeki tüm dincileri gömecek gibisiniz.

bu ülke kürt lafını, alevi lafını ağzına alanların öcü gibi karşılandığı bir ülkeydi. bu ülke çok değil 15-16 sene önce kaldırımların kamusal alan ilan edilip türbanlılara kaldırımda yürümenin bile yasaklanmaya çalışıldığı bir ülkeydi(30 yaş ve üstü çok net hatırlar bunları). neyin özgürlüğünden bahsediyorsunuz siz?

özgürlük bir tek sosyal demokratlara veya kürtlere veya kapitalistlere özgürlük değil, özgürlükse herkese özgürlük. işte anadolu'daki senin salak dediğin çiftçi, rte denen diktatöre tam da senin diktatörüne aşık olduğun gibi aşık. o kadar sığ ve o kadar faşistçe. ondan bir kitap fazla okumuş olman seni müthiş özgürlükçü bir aydın yapmıyor. temelde aynı kafa yapısı. hatta kitap okuyup, mürekkep yalayıp bu kafada olmak bence daha aşağılayıcı.

rte'yi şu an bu kadar güçlü yapan 2 şey var: cumhuriyetten 15-20 sene öncesine kadar alttan alttan darbeleyen sol faşizmi, türban sorunu, ülkede tek bir gerçek sol liberal partinin olmayışı. o kadar sıkıldım ki bu ülkeden. sanki tepemde sağcı ve solcu filler tepişiyor, ezilen ben oluyormuşum gibi hissediyorum. ülkenin sosyal demokratlarına bıraksak şimdi 56k modemle internete giriyor olurduk. her yeri devletleştirelim, kpss'den 50 puan alan kadın gitsin kurumda akşama kadar solitare oynasın. aldığı maaşı beğenmeyip cıyak cıyak sendika eylemleri yapsın vs. vs. uyuşuk kardeşim bu ülkenin solu. sol iktidarda olsa biz nah görürdük hızlı treni, ucuz uçak biletini, kaliteli bir sürü hizmeti. sol uyuşuk. iş bilmez. kendi ailemden biliyorum ben bunları. sırrı süreyya da bunları söyledi diye adamı itin götüne soktular. iki günde yalayıcı oldu adam. halbuki sapından köküne kadar haklıydı gören göz için.

keşke şu ülkede özgürlüğün ne olduğunu bilen, kimsenin dinini, başörtüsünü, mini eteğini siklemeyen ve otu boku devletleştirmeyecek, ekonomiden anlayan bir sol partisi iktidar olsaydı ama keşke çalışkan da olsaydı. yemesinde gözüm yok benim, ülkesine kazandırsın, ne yiyorsa yesin. ecevit gibi fazla dürüst olmasın, fırlama olsun az, eli iş tutsun. bizimkinin sol anlayışı ülke sağcısından oy almak için ekmeleddini aday göstermek. ekmeleddini samimiyetsizce aday gösterdiğinde değil, travesti sesiyle gırtlağını yırtarcasına insanlara hitap ettiğin zaman, fedakarlık yaptığın zaman %50 oy alırsın. sonra çalsan da çırpsan da kimsenin gözüne gelmez. hakkıdır yesin koçum çalışıyor derler. bu yazdıklarım romantik bakış açılarıyla değil dünya gerçekleriyle alakalı. dünyada gerçekten herhangi bir başbakanın yemeden, çalmadan, karanlık işlere bulaşmadan süper işler çıkaracağına inanıyorsanız, gerçekten ağır romantiksiniz. ya da dünya sikine minare götüne, ufak bir iskandinav ülkesinin vatandaşısınız. burası kan gölü ortadoğu biraderim, hatırlatayım. bu topraklarda ecevit gibi temiz, dürüst adamlar değil, iş bitirecek pisikopatlar prim yapar.

amacım fütursuzca tartışmak değil, siyasi ideolojilerini hayatının hiçbir alanına yansıtmayan biriyim. herhangi bir sebepten kalp kırıntısı varsa özür dilerim. dediğim gibi, siyasete çok uzak ve kendince gayet tarafsız olmayı başarmış bir insanın türk soluna, kemalistine eleştirisidir bunlar.

ayrıca yeme olayında da şöyle bir algı var ve haksız da değiller:
adamlar yedi, yiyor ama tamam da hizmet de ediyor. peki, 80 yıldır kim neler yedide biz adam gibi hizmet görmedik?

yalandan da olsa umut verdiğinde halktan sana geri dönüş oluyor. demirtaş'ın cb seçimlerinde yükselttiği oya da, cem uzan'ın birkaç ayda aldığı %7 küsürlük oya da, komşuya da baktığımızda bunu görebiliyoruz. olayın solu, sağı yok pek. belli kesimin ihtiyacı olan o umudu en doğru biçimde aşılaman gerekiyor. ecevit de bunu yaptı, rte de. rte daha da ileriye giderek zamanla seçmeninin birer yol arkadaşı, kendisininse onların davalarına ortak sıradan bir kasımpaşalı olduğuna ikna etti insanları. dolayısıyla "ecevit nasıl oy aldıysa chp de pekala alabilir" gibi bir cümle sarf etmek biraz mantık dışı oluyor. rte'nin seçmeni gözündeki itibarı bu şekilde ekstra bir konumda olmasaydı kalkıp suçu muhalefete rahatlıkla atabilirdik ama durum öyle değil pek. ha bence de gerek yerel seçimlerde gerekse cb seçimlerinde oldukça beceriksizlerdi, orası ayrı fakat şu saatten sonra ne olursa olsun rte'nin işaret ettiği parti dışında hiçbir partinin şansı yok. buna ister cehalet deyin, ister korku ya da bağlılık, fark etmez.

HDP ve MHP'nin alacakları oy kritik. Eğer bu partiler oylarını arttırabilirlerse, AKP'nin tek başına iktidar olması bile riske girebilir. Kürtler bu ülkenin ağırlığı giderek artan ve artacak olan en kritik grubu, onları görmezden gelerek hiçbir parti başarılı olamaz.

CHP ise Kemal Kılıçdaroğlu'nun onca çabasına rağmen özellikle sünni muhafazakar kesimden zor oy alır ki bu kesim ülkenin en aşağı yarısını oluşturuyor. Kılıçdaroğlu gerçekten çok çaba sarfediyor partinin söylemini daha kapsayıcı hale getirmek için, milletvekilleri neredeyse AKP'lilerden daha çok dini söylem kullanıyor ama olmuyor.

@dafuq,
Aslinda ikiden fazla katilmadigim nokta var yazida, ancak konu dagilmasin diye hepsini soylemedim.

Konustugumuz konudan devam edeyim.

1) Din somurusu olmadigini iddia etmen cok komik. Hicbir basortulunun chp'ye oy vermeyecegini iddia etmen ayri komik. Bunu soyleyebilen kisi olarak karsindakini halki tanimamakla itham etmen bambaska komik. Chp'ye oy veren ve hayatlarinda basortusu olan sayisiz aile var. Sirf chp orgutlerinde hayatlarinda basortusu (ya da turban) olan sayisiz aile var. Ayrica ayni seyler Mhp'nin de hem oy tabani hem orgutu icin de gecerli. Aslinda bu tam da benim soyledigim noktayi gosteriyor: "karsi" tarafta yaratilan dusman algisi ve agir din somurusu. (argumanin devami icin @yemrem'e yazdiklarimla devam edebilirsin.) Akp'nin "onlar" dusman "onlar"dan cacik olmaz algisi yonetiminden baska bir sey degil.

2) Partiyle secmeni birbirine karistirma. Secmen cok genis, her turlu seyi diyen cikar. Akp tarafinda her turlu seyi diyen, karsisindakini asagilayan cikiyor. Ancak akp bunu parti olarak yapar, chp (ya da mhp) yapmaz. Fark bu. Cok onemli bir fark. Devlet yonetiminde hic olmamasi gereken bir sey.

@ssyumusakg,
Kisisel bakis acisi oldugunu iddia ettigin bir konuda ayni zamanda kendi gorusunun gercegi yansittigini iddia etmen celiski degil de nedir? Biraz oz elestiri lutfen, senden gelen her arguman faullu.

@yemrem
Yasadiginiz zorluklari goz ardi etmiyorum; tam tersine bu konular kullanilarak insanlarin somuruldugunu soyluyorum. Akp'nin yaptigi ve onemli gordugum seylerden biridir, sizin gibi haksizlik gorenlerin haksizligini gidermesi. Ancak bunu duzgun ve hakkaniyetli sekilde yapmadigini ve (belki senin icin kisisel oldugu icin anlayamayacaksin ama) bu konunun turkiye genelinde sandigin kadar onemli bir konu olmadigini gormen lazim, eger o kadar iddiali konusacaksan. Once kendini somurtmeyeceksin ki baskalarina bir sey derken yuzun olsun.

O yasaklarin darbe donemiyle iliskisi oldugunu, akp'nin bu yasagi neden cok degil 1-2 sene once kaldirdigini, niye bu konuyu hemen cozmek yerine iktidar oldugu yillar boyu surekli kasidigini, niye bu yasagi halka oldugu gibi (universite ve kamu kurumlari ile ilgili olarak) anlatmak yerine gunluk hayatta basindaki ortuye karisiyormus gibi anlattigini, niye chp'nin dinsiz ilan edildigini, chp ya da mhp'nin bu yasaklarda somut hangi noktada baglantisinin oldugu bunlari hep dusunmen lazim. Bunlari dusunurken de turkiye'de universite okuma oraninin %11 civarlarinda oldugunu, memuriyet oraninin da bunun yarisindan az oldugunu unutmaman lazim ki sorunun ulke capinda onemini objektif olarak kavrayabil (yani max %5). Bu, demek degil bahsi gecen sorunlar onemsizdi. Hayir cok onemliydi. Sorunlarla karsilasanlarin hayattaki onceliginin ornegin universitede basortusu olabilecegini anlayabilirim. Ancak bu tarz bir ozgurluk icin diger pek cok ozgurlugu, hirsizliklari, asagilamalari, baski ve kisitlari kabul edip tum vicdanini kapatip akp'ye oy veren buyuk cogunluk hakkinda daha tatmin edici aciklamalar yapmalisiniz.

din somuru ve başörtüsü konusuna takilan arkadaslar olmus.

başörtüsü korkusu varsa bu o kişinin dini ile ilgili somuruldugu anlamina mi gelir.

yoksa eskiden yasak olan birşeyi, kendisi ile ayni dunya gorusune sahip birilerinin kaldirmasindan dolayi duyulan minnet midir?

akp beni secmezseniz başörtüsünu yasaklarim dese neyse, boyle bir sey yok. aksine halk akp (ya da sp, bbp vs) yani kendi gibi muhafazakar bir iktidar olmadığında uzerine baski olacagindan korkuyor.

isterseniz basortusu diyin, isterseniz ana dilde konusma vs.

peki halk neden boyle düşünüyor?sizofren mi bu halk?

ya boyle olursa diye paranoya mi yapıyor?

yoksa daha once başına geldiği için biliyor mu?

yazdigim gozlemi okuyunca akp li oldugumu sanan arkadaslar olmus.

hatta okumus akp lilerin bile ne kadar bos ve sacma dusundugunu yazmis, yazarken cok edebi ve anlaşılır bir dil kullanmış.

yazisini tekrar tekrar okuduğumda insanların neden akp ye oy verdiğini anlar.

ben en son oyumu saadettin tantanin yurt partisi ne atmistim. ergenler bilmeyebilir. oy atacak parti bulamamis, eli sopali en psikopat olarak sadettin beyi gorup belki memleketi duzeltir demistim :)

adettendir; ailemde de annemden baska bas ortusu takan yok, 3 tane de ablam var.

fakat bu haksızlığa karsi cikmayacagim anlamina gelmez.

son bir not;

bu tur fikir alışverişlerinde seviyeyi kimlerin dusurdugune, kimlerin hakaret hatta kufur edip dalga gectigine iyi bakin. işte o zaman bu halk ile daha iyi empati yaparsiniz.

belki beni hala akp li olarak suclayanlar olur. son bir not daha,is yaptığım bolge akp belediyesi. gecen secim chp kazansin diye cok dua ettim, çünkü iliskilerim cok kuvvetli. ama yine akp kazandi.

akp degil de chp kazansa idi istediğim gibi almayi umdugum imar durumlari ile normalden 8 daire daha fazla uretebilecektim :)

mobilim, sporda bisiklet ustundeyim. yanlısim olduysa kusura bakmayin.

fd, konuyu iki kişinin tartışmasına dönüştürmemek için size daha fazla cevap vermemeyi seçiyorum zaten belli ki aynı dili konuşamıyoruz. sevgiler

Aslı AYDINTAŞBAŞ'ın 30 mart seçimleri öncesi yazdığı bir yazı var. Lütfen okuyun. Tam tartıştığınız konuyu özetliyor.

www.milliyet.com.tr

SEÇMEN İLKESİZ AMA RASYONEL

Geçenlerde kamuoyun araştırmacısı Adil Gür’le sohbet ederken, vatandaşın yolsuzluklardan çok ‘ekonomik istikrarı’ önemsediğini söylediğinde, şaşırmıştım.
Ertesi gün gazetelerde KONDA’nın da benzer bulgular içeren araştırmasından söz ediliyordu. Buna göre, vatandaşın % 77’si 17 Aralık sürecinde yolsuzluk olduğu kanaatinde; ancak % 47’si Ak Parti’ye oy vermeyi düşünüyor.
Bunu nasıl yorumlayalım? Haftalardır sayfa sayfa yolsuzluk operasyonunun detaylarını, internette devlet imkânlarıyla yapılan olmadık işlerin telefon tapelerini okuyoruz. Konuşulan rakamlar, çoğumuzun hayal bile edemeyeceği uçuklukta. Standart bir Batı demokrasisinde bu iddiaların onda birinin 77 kere iktidarı alaşağı edeceğini biliyoruz. (Bırakın saati ya da işadamlarından gelen kişisel kıyakları, Almanya’da siyasetçi Cem Özdemir, iş için aldığı uçak biletlerinden kazandığı ödül millerle kendine tatil bileti aldığı için istifa etmek zorunda kalmıştı.)
Peki, Türkler farklı mı? Tayland’da, İngiltere’de, Japonya ya da ABD’de skandal sayılan işler, burada neden ”Adamlar çalıyor ama iş de yapıyor” refleksini doğuruyor?
Bana sorarsanız şeçmen, ilkesiz de olsa, kendi açısından rasyonel seçimler yapıyor. Bakın anlatayım...

İSTİKRARIN BÜYÜSÜ: Adil Gür, seçmenin yüzde 80’inin şu ya da bu şekilde ‘borçlu’ olduğunu (kredi, banka, vergi, araba taksiti vs) ve bu yüzden de her şeyden çok ekonomik gidişatı önemsediğini söyledi. Vatandaş, günlük hayatla ilgili şikâyetleri olsa da cebine giren paranın azalması ihtimalinden tedirgin. Bu anlamda muhalefet partileri ekonomi yönetiminde başarılı olabileceklerine dair güçlü bir vizyon ya da kadro sunmuyor. Ak Parti’nin 2011’den beri kullandığı ”İstikrar sürsün, Türkiye büyüsün” sloganı da işte tam bu yüzden seçmen nezdinde etkili. Ekonomi kötüye giderse, sandıkta bunun hesabını soracak. Ancak ekonomi hâlâ iyi kötü dengedeyse, o zaman maceraya girmek istemiyor.

ERDOĞAN’IN STRATEJİSİ: Başbakan’ın çok etkili bir hatip olduğunu söylemeye gerek yok. Yolsuzluk iddialarını külliyen reddediyor. Bunu yaparken de tartışmayı ‘yolsuzluk’ boyutundan ‘devletin bekasını tehdit eden paralel devlet’ konusuna yönlendirmeyi başardı.

‘ADAMLAR İŞ DE YAPIYOR!’: Medyada tanıdığım herkes Melih Gökçek’in Ankara’ya Boğaz getiren(!), dinozor parkından tutun da her türlü fantastik öğe içeren seçim kampanyası tanıtım toplantısıyla alay ediyor. Gel gör ki, insanlar medyanın alay ettiği o ‘proje’ işine bayılıyor! Çünkü hayatlarını olumlu etkiliyor. Kanal İstanbul’dan tutun da Gökçek’in ‘kitchistan’ projelerine kadar vatandaşın önüne koyduğunuz görsel, cafcaflı ve mevcut gri varoş hayatını renklendiren, çeşitlendiren her atraksiyonun seçmen açısından belli bir cazibesi var. Üstelik Ak Parti’nin ‘atmadığını’, iktidarda olduğu bazı illerde başarılı bir yerel yönetim sergilediğini de biliyor. Hal böyleyken insanlar ‘şikâyet’ sunan muhalefet yerine ‘güzel hayaller’ resmeden iktidara meyledebiliyor.

İDDİALARI DUYMUYORLAR Kİ: Medyanın bir başka hatası, sokaktaki insanın da gazeteciler gibi her gün internetteki tape ve yolsuzluk haberini okuduğunu sanmak. Fakat durum böyle değil. Türkiye’de 16 milyon IP numarası var ama bilgisayar başındaki vatandaş bundan daha az olmalı. Unutmayın, 17 Aralık operasyonu hükümetin hukuka el koymasıyla fiili olarak durduruldu. Yapılamayan 2. ve sonraki operasyonlar hakkında yayın yasağı var. Memleketin birçok yerinde insanlar ne ‘medya havuzu’ ne de ‘villa’ gibi meseleleri duymuş değil.

RAKAMLAR FAZLA UÇUK: Bir de unutmayın, seçmen açısından günlük hayatta rüşvet ve yolsuzluk yok. Bürokratik işlemler büyük ölçüde kompüterize. Haliyle herhangi bir devlet dairesinde işinizi çözmek zarf içinde memura 50 TL uzatma gibi bir zorunluluğunuz yok. İddia edilen yolsuzluk, çok daha yüksek rakamlı ve rakımlı yerlerde, insanların günlük işleyişinde göremedikleri bir dünyada cereyan ediyor. 100 milyon dolar gibi rakamları algılamamız bile pek mümkün değil. İnsana masal gibi geliyor. Seçmenin haberde okuduğu bu uçuk meblağları ‘kendinden çalınmış gibi’ görmesini sağlama işi, muhalefete ait. Ancak muhalefet de somut olarak seçmene bunu anlatabilmiş değil.
Haliyle seçmen açısından yolsuzluk, kendi hayatını etkilemeyen, çok uzaklarda, iş yapan bir iktidarın katlanılması gereken ‘dikeni’ olarak görünüyor. Yukarıda saydığım parametreler (söylem, ekonomi, muhalefetin etkisi) değişmedikçe de yerel seçimde büyük sürpriz beklememek lazım.

@sesgetireceknick,

O konunun niye somuru oldugunu yukarida acikladim. Temelsiz korku ve kutuplastirma politikasi var ve din buna alet ediliyor. Dinini sevenin bunu fark ettiginde buna karsi cikmasi lazim.

yav ben de öyle olacam sanırım. denetim firmasında işe girdim başımızdaki kadına atar falan yapıcam nerdeyse. yarım saatte bir sigaraya iniyo. otur çalış ulan diyesim geliyo bazen.

asla agresif değilim tam tersi dışarda nasılsam işte de öyleyim. agresifliği, huzursuzluğu, gereksiz baskıyı ve stresi sevmem. he ama kuralcıyım ve ödün vermem, mümkün olduğunca maaşımın hakkını vermeye çalışırım.

he ama tam senin tarif ettiğin gibi biri var başımda. iş yerindeyken acayip sert hatta sinirli ve 2.müdüre bile gereksiz bağırıp tartışacak kadar kendinden geçen bi kadın kendisi. ama dışarda pamuk gibi olduğunu, aslında iyi bir insan olduğunu söylerler.

en çok olmak istediğim karakter ama en sevmediğim çalışma arkadaşı tipidir.

ben de tam tersine koşulları hep içinde bulunduğu duruma göre değerlendirerek karar alırım. gerekirse 3 kişiye hiç şeker vermem, diğer 3 kişiye 4'er şeker veririm.

en olmak istediğim karakter mevzusu da şöyle ki, astlarıma karşı vicdansız olamıyorum, hata yaptıklarında agresif olamıyorum sırf astım diye gururunu ezmeyeyim diye düşünüyorum. üstüm olunca kavga ediyorum direk.

değişiyor. agresif değilim ama kurallarım var.

özel hayatımda ve iş hatımda yumuşak anlayışlı biriyim. tahammül edemediğim tek şey "vurdumduymazlık"

ben iş hayatında da aynı özel hayattaki gibiyim. hiç rol yapamıyorum yaw.

türkiye gibi bir yerde çok zararlı bir davranış bu. kuralcı olmaktan ziyade mümkün olduğunca esnek olmakta fayda var. ben de böyleydim, tam alman tarzıydı, ama fark ettim ki bu trde böyle olmuyor.

Pamuk gibi insanımdır ama ciddi insanımdır. İş arkadaşlarım zaten en yakın arkadaşlarım olduğundan dışarıda da bol bol görüşür, tatillere birlikte gideriz ara ara. İş ortamının kültürü kendinle yarıştırmacı ama başkaları ile işbirlikçi güzel bir ortam. Birlikte yaptığınız her şeyden puan alıyorsun ve kişisel olarak her yıl belli bir puan tutturmak zorundasın. O yüzden pamuk gibi kalabiliyorum.

Birkaç kere yarışmam gerekti bu 10 yıl içinde. Bunlardan bir kısmı kendi iş arkadaşlarımla idi. Gayet medeni bir şekilde "İyi olan kazansın" dedik, o zaman da yine kendimizle yarışa giriyoruz. Böyle şartlarda çılgınca agresifim ama yine başkalarına karşı değil. Başkaları ile bu konuyu konuşmam ama kendi canımı çıkarırım. Başkasının ne yaptığını gözüm görmez; eğer performansımın bana yakışmadığını düşünürsem kendimi cezalandırırım zaten. Benim çıtamsa işyerinin çıtasına göre yüksektir, minimumlarla yetinmem, minimumları aşağılarım. İşim kalitemdir, kendi adına konuşsun isterim ve düşük kalite toleransım yoktur. İlk 1-2 senede oldukça dandik işlerim var ama onları da geride bırakalı çok oluyor.

Onun dışında işimle arama giren veya göz diken biri olursa, benim seviyemde ise böcek gibi ezerim, acımam. Üst seviyelerde biri ise zaten gelsin buyursun, ben ona koltuğumu vereyim. Burada kastım "Bir mola ver de kahve içelim" değil; "Kapışın, kazanan alır" durumu. Bu durum, dışarıdan gelen bir yandaşa karşı oldu, ezdim, pişman değilim. Can yakarım, bunun karşılığında canımın yanmasını göze alırım. Öyle zamanlarda gladyatörümsü yaklaşırım olaya: Öl veya öldür.

Son paragrafta anlattığının öğrenciliği bitip işe başlamış haliyim. Kötü veya iyi, buyum ben.

@dafuq rol değil aslında bu ya.

@roket iş sektörüne göre değişir tabi, haklısın ama.

lif diye aratınca da aynı terane:
www.google.com.tr

www.eylulkozmetik.net

lif diye hep bunlara dedim ben.

sabun bezini ilk defa duydum.

Entel bi ailem yok ama hep lif dendi bizde de.

Sanirim bahsettiginiz seye sabun bezi diyen az sayida ailedeniz... Evde buna lif desem ev ahalisi garipser. Ayrica bence ilk cevaptaki link ve sizin yolladiginiz linkteki seyler "sabun bezi"; canercuxy'nin linkindeki ise "lif".

ilk kez senden duydum hep lif derim.

Biz de sabun bezi diyoruz. Lif dedigimiz de oluyor tabii. Ayrica sabun bezini ilk kez duyanlara cok sasirdim.

lif dediğinizin tam adı, banyo lifidir. doğal ve yapay olanları vardır.

doğal olanı;

www.google.com.tr

yapay olanı;

www.eylulkozmetik.net

banyo süngerlerinin de, doğal ve yapay olanı vardır. banyo fırçaları vardır. bunların da doğal ve yapay olanları bulunur.

arkadaşların gösterdikleri ise, hani örgülü olanlar, lif değildir. olsa olsa sabunlanma şeysidir(bezi denebilir de, bez değildir).nesidir, bilmiyorum. örme veya örgü sabun bezi deniyor sanırım. bence doğrusu budur.

www.google.com.tr

Sizin sabun bezi dediğiniz şey lif değildir elbette ama toplumun büyük çoğunluğu lif dediği için lif denmesinde sakınca yoktur.
(bkz: galat-ı meşhur lugat-ı fasihten evladır )

Bilmiyorum.

Kaba etinden element uyduruyorsun gibime geldi.