Araçta tek başına olmakla emniyet kemerinin bağlantısı nedir ki? Biri aracta tek basiniza iken hizla gelip size vuramaz mi?
Kirmizi ışıkta durmamak da insan haklarina aykiri olsun o zaman. Değişik bir yaklaşım olmuş.
Cevabim hayir ayrkiri degildir.

Şöyle ki kaza anında araçtan fırlayıp başkalarının hayatını da tehlikeye atma durumunuz var, yani düşündüğünüz gibi takmıyorsam kendime takmıyorum değil mesele. Kırmızı ışık vs gibi durumlarda zaten direkt diğer şahısların haklarını ihlal etmiş oluyorsunuz.

sadece kendisine zarari olsa evet.
sigorta sirketlerine, devletin sigortasina devletin saglik sistemine zarariniz var. bu yuzden onlenebilir olmali. ve bu yuzde insanhaklarina aykiri degil.

hangi hakka aykırı olduğunu düşünüyorsunuz?

@a perfect lie, kırmızı ışıkta durmamak bence aykırı zaten.

@but that was just a dream, araçtan fırlayıp başkasına zarar veren bir tane trafik kazası örneği var mıdır? varsa paylaşabilirsen memnun olurum.

@turbo sadık, araç alırken ve araca sahipken, araca konulan yakıtta ve ödenen bilimum vergi ile zaten bedeli ödenmiş bir sigorta varken burada devletin zararı nedir anlamadım. sağlık sistemine zarar hele hiç anlaşılır değil. devlet bu kurumları kendi cebinden fonlamıyor.

@nahtoderfahrung, özgürlük hakkında aykırı olduğunu düşünüyorum. daha doğrusu düşünüyorum demeyeyim, tartışmaya açıp fikir geliştirmeye çalışıyorum diyeyim.

hukuka giriş 101: devlet seni sana karşı da korumakla mükelleftir.

Özgürlük hakkını ve sınırlarını kendi tayin edebilecek kadar IQ’ya sahip olmayabilir insanlar. Kurallar bunun için var.

@ala ne ödemesi yav. 3 kuruş ödeyince sistemin sahibi mi sanıyorsunuz.
ödediğin para kaç para hocam.
trafikte can kaybedince 400.000 civarı para alınıyor. 400.000 liralık para yatırıyor musunuz hayatınız boyunca? :) sizin tek başına ödediğiniz para doktorun basit bir aylık maaşını bile karşılamaz.
eğer bu sağlık sistemi olması çoğu insan iyileşemez. o ameliyatların gerçek değerleri ne kadar tutuyor haberiniz var mı?

sizin muayne olmanız başkasının verdiği ufak ufak ödemeler sayesinde olur.

sistem şöyle işler. örnek veriyorum. 10 kişiyi iyileştirebilirim. optimum değer bu 10 olduğuna kadar verdik. 10 kişinin doktor ilaç ameliyat hastane inşa parası ne kadar. bir kişi ameliyat olsa 50 000 tl mi 10 ile çarp. 500.000 tl'lazım her ay.

100 kişiden 500.000 tl toplamak istersin. sistem der ki kişi başı aylık 100 kişiden 5000 tl toplayın. senin hasta olmayıp başkasının olmasını desteklersin böylece. burada öyle karışık bi matematik yok. bildiğin annelerin gün düzenlemesi gibi bugün sana yarın bana.
sizin gibi düşünen 100 kişi aynı anda ameliyat olmaya kalkarsa o sistem tıkanır. 5000 tl vermişsin 50.000 liralık hizmet istiyorsun.
ha şimdi parasını verdim diye hastanelere gidin bakalım hizmet alabilecek misiniz?
alamazsınız neden? çünkü ödenenden daha fazla hizmet karşılığı var.

@rose parks, hukuk ne diyor diye sormadım, özgürlükler bağlamında insan haklarına aykırı değil mi diye sormuştum. ayrıca devlete ne biçim bir rol biçtiğinizin farkında mısınız? "beni bana karşı koruma" hadisesinin ne gibi kısıtlamalara yol açtığını/açabileceğini hayatınız boyunca 1 sn olsun düşünme zahmetine girdiniz mi? samimi soruyorum tartışma başlatmak için değil.

@pass, kurallar insanlar akılsız olduğu için var ama birileri kural koyabildiğine göre bunların her kararı meşrudur ve tartışılmazdır mı demeliyiz? bir grup akıllının yönettiğini ve geri kalanın akılsız olduğunu mu söylüyorsunuz?

@turbo sadık, ben para pul hesabına girmedim ki siz baştan sigorta dediniz. hadi şöyle sorayım o zaman, 400 bini peşin şekilde hazineye ödedim diyelim. emniyet kemeri takmam çok kıymetli muhteşem devletinizin kasasına 1 kuruş eksiltmeyecek olsun. o zaman özgürlüğümü ihlal ediyor mu?
not: sıradan bir vatandaşın hayat boyu ödediği vergi aşağı yukarı 400 bin ediyordur muhtemelen. ben ödemesem babam ödedi abim ödedi kdv ödedim ötv ödedim kdv nin ötvsini ödedim vs vs diye bu argümanı böyle de çürütebilirim.

farz edelim ki kendi araçlarımızla işe giderken kaza yaptık.

birinci senaryoda emniyet kemeriniz takılı, aracınızda hasar oluşuyor, siz sarsılıyorsunuz belki yaralanıyorsunuz ama sağ çıkıyorsunuz.

ikinci senaryoda emniyet kemeriniz takılı değil, araçtan dışarı fırlıyorsunuz veya araç içinde başınızı bi yere vurup ölüyorsunuz.

ilk senaryoda aracınızın hasarını tazmin ediyorum, yaralanmalı kazaya yol açtığım için (asli kusurlu ben isem) bir de onun cezasını ödüyorum. el sıkışıp hayatlarımıza devam ediyoruz.

ikinci senaryoda siz ölüyorsunuz. ben adam öldürmeyle yargılanıyorum. (hukukçu olmadığım için süresini tam bilmiyorum ama içeri girip çıkıyorum ama sanırım asli kusur bendeyse en az birkaç yıl) çekeceğim vicdan azabını, duruma göre sizin geride bıraktıklarınızla uğraşmayı saymıyorum bile.

umarım şimdi anlayabilmişsinizdir niye insan haklarına aykırı olmadığını. çünkü siz kemer takmayarak benim hayatımı da doğrudan etkiliyorsunuz.

kask filan takmamış, farı yanmayan, ehliyetsiz, nüfusta 15, gerçekte 20 yaşındaki lavuk bir restoran kuryesiyle akşamüzeri loş bi yolda kazaya karıştığım için bu cuma duruşmam var. adamı kendi istememesine rağmen zorla hastaneye götürdüm üstelik. ölseydi hayatım kaymıştı. onun kask/korucu ekipman kullanmaması da insani hakkı mıdır sizce?

Hiç olmazsa evde kalan aileni düşün.
Özgürlük konusunun iyice suyu çıkıyor böyle düşündüğünde .

Araca bindin mi ? Bindin ?
Sorumlulukların ve zorunlulukların var mı ? Var
Arabanın sana ait olması ve içinde tek başına olman değil "trafikte olmakla " yeniden düşünmen gerek bu konuyu .

@ala güzel kardeşim senin ötv kdv nereye gidiyor diyeyim. yola gidiyor kullandığın köprüye gidiyor üstgeçide gidiyor.

hatta çoğu ama birçoğu gereksiz memurlara gidiyor. bu sistemi ayakta tutan şey. parasını ödeyip de kullanmayanlardır.
ne kadar az kişi kullanırsa o kadar iyi.
ve devletin kaynadığı da budur. yani kullanmayan ama vergi ödeyen bireyleri. ve bunları kendi devamlılığı için ayakta tutmak zorunda.

şu an mesela yavaş yavaş çöküyor sistem. en basiti emeklilerin şu an alması gereken aylık 1000 lira. zamanında ödediği paraya göre. ama ortalama 2000 alıyorlar. bu 1000 lik her ay ödemeyi nereden yapıyor devlet?
100 puanlık soru bu soru.

Misal biz trafikte gidiyoruz sen kemerini takmadın kalp krizi geçirdin ne bileyim epilepsi nöbetin tuttu kontrolünü yitirdin karşı yola geçtin kafa kafaya girdik seninle, ben kemer taktım sen takmadın, arabandan fırlayıp benim arabaya girdin o hızla içeride bana çarptın kendinle birlikte beni de öldürdün. Olamaz mı? Olabilir. Bu kuralların cidden olabilecek bu tür sorunları engellemek için değil de insan haklarını ihlal etmek için konulduğunu düşünecek kadar düşük profilli değilsinizdir bence.

@kalifiye balta sapi, olası kaza durumunda ben ölürsem başkasının hapse girebilme ihtimali benim özgürlüğümü kısıtlasın mı yani? benim özgürlüğüm başkasının hapse girme ihtimaline göre mi şekilleniyor?

@Erva, özgürlük konusu benim için değerli. suyu mu çıkıyor neyi çıkıyorsa çıksın.

@turbo sadık, yav ben vergi muhabbeti yapmıyorum ki bana ne vergiden. yok emekliymiş yok bilmem neymiş. maliyeciyim ben bana anlatmanıza gerek yok hangi vergi nereye gidiyor devlet nasıl para basıyor. başka bir şey soruyorum.

@üç gün gündüz, ahaha yani bahsettiğiniz ihtimal beni güldürdü ne yalan söyleyeyim. kaç trilyonda bir ihtimaldir acaba arabadan o şekilde paralel uçup sizi öldürme ihtimalim? hava yastığı filan icad edilmemiş olsa neyse diyeceğim. ayrıca sadece bu kuralın değil konulan herhangi bir kuralın aklı selim çerçevede karar verildiğini düşünmüyorum. ha, evet benim hakkımı ihlal etmek için koymak akıllarına gelmemiştir ama sadece özgürlük kısıtlayıcı mıdır değil midir diye tartışıyorum.

@ala hocam ben anlatamıyorum galiba.
devlet için devlete yük olan her şey yasaktır. ürettiğinden fazlası ona yüktür.
devlet vatandaşını potansiyel bir inek gibi görür. sağılacak bir ineğiz. ve biz ineklerin ölmesini istemez. eğer bir inek boş yere ölürse diğer inekler de ölür yulaf arpa alacak para bulamaz devlet.
bu yüzden devlet kişiyi kendisinden bile korumak zorunda. daha nasıl anlatayım.

Trilyonda bir ihtimal olsa da var, böyle bir ihtimal senin özgürlük alanından daha önemli. Ha sana evde koltuğunda uyuklarken düşebilirsin kendini bi şekilde sabitle kemer falan tak derlerse bu bahsettiğin özgürlük kısıtlanabilir.

İnşaatta baret takmak veya fabrikada iş ayakkabısı takmaya nasıl bakıyorsanız aynı şey.
Bunlar kesinlikle insanlara bıraksan yapılmayacak şeyler, ama o özgürlüğü kısıtlanmış kişinin sakatlanmasını engelleyen ve hayatta kalmasını sağlayan önlemler.

Öte yandan, zehirli maddelerin veya uyuşturucu kolay bulunmaması da aynı şey.

bir yerde sınır olmalı. Kemer konusunu ilk sınıfa sokuyorum. Otorite temel konularda bireyi korumak için önlem alabilir. Bu hem bireyin de faydasınadır.

Bu işin arkasında bilimsel gerçekler var. Bunu atlamıyor olmalısınız. Kemer takmamak daha güvenli diyebilir misiniz? Bundan dolayı insan haklarına aykırı olduğunu düşünmüyorum. Hatta bu zorunluluk sayesinde bir çok araçta kemer var, ve isteyenler takma şansı buluyor. Bundan dolayı insan haklarına aykırı bulmuyorum.

Arkasında bilimsel gerçeklik bulunmayan zorlamalar konusunda bu tartışılabilir.

@ala09

evet, sizin özgürlükleriniz benim hayatıma tesir etmeye başladığı yerde biter. aynı şekilde benim özgürlüğüm de size tesir etmeye başladığında.

şöyle düşünün, şehirden uzak bir yere yapı yönetmeliklerine uygun olmayan, kanunlara aykırı bir binayı diktim, tek başıma oturuyorum. nasılsa tek başıma oturduğum için kanuna uygun yapma zorunluluğum yok sizin düşüncenize göre. şans bu ya, o gün sizin evin önünden geçeceğiniz tuttu, benim de yönetmeliklere aykırı yaptığım balkon kafanıza düştü öldünüz.

ben suçlu değil miyim bu konuda? "nasılsa burdan insan geçme ihtimali çok az, benden başkası da yaşamıyor" diye istediğim şekilde evi yapabilir miyim? öyle bir olayla sevdiğiniz birini öldürsem, kamu davası da açılmasa, beni dava etmez misiniz? ortalığı ayağa kaldırmaz mısınız?

tr.wikisource.org

Öncelikle yukarıda yazılmış bazı argümanlar soruya yanıt oluşturmuyor bence de, kemer takmadığı için uçup zarar verme falan çok zorlama olmuş.
İnsan hakları bildirgesini referans alırsak eğer, devletin bireyi, kendi güvenliği için kısıtlayıcı hareketlere zorlaması, listedeki herhangi bir hakka aykırı değil, en azından ben alakalı birşey bulamadım. Yani devlet, toplumun genel menfaatleri için kişinin kendisine zarar verme riskine karşı özgürlük kısıtlamaları yapabilir. Benim fikrim olduğu için değil, doğal olarak bu sonuç çıkıyor. Mesela kemer kısıtlaması kalksın mı diye anket yapsak, birçok insan çocuklarını, yakınlarını düşünerek hayır der. Birisi çatıya çıkıp atlamak isterse ve başka biri sessizce yaklaşıp adamın üstüne atlayıp engel olsa bu herkes tarafından desteklenir. Yani toplum bireyin kendine zarar verecek hareketlerde bulunmasını, "karışılamaz bir hak" olarak görmüyor denebilir.

Kalifiye balta sapi+1

Senin kendi ozgurlugunu dusundugun kadar diger insanlar da kendilerininkini dusunuyor. Ben tek siz hepiniz gibi cevap vermissin tum yanitlara.

Volvo 3 noktalı emniyet kemerini bulduğunda büyük Amerikan gazeteleri de senin gibi düşünmüş ama o emniyet kemerleri 1 milyon kişinin hayatını kurtarmış.

Şöyle mesela, sen özgürlük olduğu için emniyet kemerini takmıyorsun. Senin takmadığını gören başkaları da takmıyor. Sonra bu IQ fakiri insanlardan biri yolda bir kaza yapıyor ve arabanın camından dışarı fırlıyor. Arkadan gelen arabanın emniyet kemeri takılmış şoförü camdan fırlayan bu kişinin üzerinden geçiyor ve arabadan fırlayan IQ fukarası ölüyor. Sonra bir soruşturma açılıyor ve kemer takan kişi örneğin 1 ay tutuklu yargılanıyor. 1 ay sonra beraat ediyor. Ama 1 ay boyunca nezarette/hapiste kalıyor.

Her kural akıllıcadır veya meşrudur diyemeyiz ama farkında olunan ya da olunmayan kurallara aklımız ermiyorsa akıllıca değildir de diyemeyiz.

Sert fren yaptığınızda kemer sizi tutacak ve kontrolünüz devam edecek. Kemersizken gelip kontrolü kaybedip bana vuracaksiniz. Benim hakkım ne olacak?

Yalnız bu kadar insan toplanmis burda onemi her sekilde kanitlanmis kisisel bir guvenlik onleminin onemini anlatmaya calisiyoruz...

sigaranın uyuşturucu kapsamına alınıp yasaklanmadığı bir dünyada yaşıyoruz.
sigara içmek bireysel özgürlükse (ki bence cezası çindeki gibi idam olmalı)
emniyet kemeri takmamak haydi haydi özgürlüktür diye savunanlar çıkacaktır.

zararlı gıda katkı maddelerinin yasaklanmasıda aykırı o zaman. arkasında maddenin adını yaz, isteyen yesin ismeyen yemesin. birbirine tezat yüzlerce örnek verilebilir.
sorun genel olarak insanlığın iq seviyesi çok düşük olması.
devletler organize suç örgütleri.
büyük şirketler insanlık düşmanı vampirler.
böyle bir gezegende emniyet kemerinin insanhaklarına aykırı olmasına kadar yüzlerce daha ciddi sorunumuz var.
en basitinden ailesinin rızkını kumarda yiyip bitiren salakları devlet istese çok kolay engeller. o adamın çocuğunun babasının parası hakkında rızık hakkı yokmudur ? devlet yasaklarsa halk bir şekilde el altından yapar iddiası boş muhabbettir.
devlet ciddi şekilde ve (en önemlisi) istihbarat gücünü kullanarak birşeyi yasaklar ve ceza verirse kusura bakmayın kılınızı kımırdatamazsınız.

çinde uyuşturucu = idam ve her sene binlerce kişi resmi ve gayrıresmi şekilde idam ediliyor. bence idam az, doktor kontrolünde ömür boyu hergün 3 saat işkence gibi yasalarla tanımlanmış işkence cezası verilmesi lazım.
insan sağlığını riske atan her eylemi yapan, satan, yayınlayan, özendiren her eylem değil para, değil hapis, değil idam, kesinlikle doktor kontrolünde ömür boyu hergün işkence ile cezalandırılmalıdır.
burda doktorun fonksiyonu hükümlünün ölmemesini, kalıcı hasar almamasını ve bayılmamasını sağlamak. ayrıca tüm işkence videoları youtube gibi adalaet bakanlığının video servis sitesnde canlı ve arşiv halinde yayınlanmalıdır.
dersenizki yöneticiler, hakimler, polisler dürüst olmayabilir. bu durumda tüm yönetim yapay zekaya devredilmeli ve düzenli işkence yine uygulanmalıdır.

gelecek insan nesillerinin bizimki gibi bok gibi olmayan bir toplumda yaşayabilmesinin tek yolu bu.

@turbo sadık, evet anlatamıyorsunuz çünkü soruyu anladığınıza emin değilim.... ben insan haklarına aykırı mıdır deyip daha devletlerüstü bir durumdan soru çıkarıyorum siz ısrarla "devlet şundan bundan dolayı buna mecbur, para pul vs" diyorsunuz.

@üç gün gündüz, özgürlükten anladığınız şeyin evrensel özgürlük olduğunu düşünmüyorum. yani tartışma başlatıcı içerik saymasın moderatörler ama özgürlük konusundaki fikrinizin ortaokul seviyesinde olduğunu düşünüyorum (yapıcı eleştiri olarak alırsanız sevinirim)

@burfak, inşaatta başkasının alanındayım ve benden sorumlu bir işveren var. devlet benim işverenim değil, benim kendimle ne yapacağıma karar veremez.

@kalifiye balta sapi, özgürlük konusundaki tanımınızı gözden geçirmenizi öneririm. çok ezber bir tanım bu "benim başladığı yerde senin biter" hikayesi. ilkokul 2 seviyesi sayılır. (yapıcı eleştiri olarak alırsanız sevinirim)

@mikro patlama, sadece metine bağlı mı kalacağız? böyle metinlerin statik olduğunu mu kabul etmeliyiz? allah kelamı mıdır bu metinler? ayrıca metinde bulamadınız diye benim tezimin tersinin doğru olduğunu nasıl söyleyebiliyorsunuz? burada kişinin sosyal medya hesabını çalmak da yazmıyor ama bunun "doğası" gereği suç olduğunu biliyoruz. yoruma açık değilse bu hukuk olmuyor ayrıca. esnemesi, değişebilmesi, aktivist olması lazım.

@kalte sterne, bilgilendirme için teşekkürler.


@brkylmz, diyalektik yapıyorum. henüz beni rasyonel argümanla çürütebilen olmadı bu duyuru altında :)

@opitseri, allah razı olsun volvo'dan. bir şey hayat kurtardı diye artık zorbalıkla bireylere mi dayatılmalıdır?

@pass, başka duyuruda da cevapladım. "başkası" denen kavram umrumda değil. birey olmak ayrı bir şey.

@goklerdengelenkarar, güzel cevap oldu bu. buna verecek bir cevabım yok. gerçekten çürüdü sanırım argümanım.

@pass, kurban olam kalem tutan ellere :) kimse beni ikna etmek zorunda değil. diyalektik yapmaya çalışıyorum. zihinimi diri tutuyor bu gibi soyut konularda tartışmak.

@aslindasorunumpsikolojik, yani uzun uzun yazmışsınız sağolun ama çin'de sigara içene idam cezası yazdıktan sonra okumadım, okuyamadım...

yetişirsin. tren istasyonu h.limanının altında.

Oldukça büyük bir havalimanı, uzun yürüyüşlerin olabilir, ancak uçağın inişi gecikmediği sürece 12'deki uçağa rahat yetişirsin. 30-45 dakikadan fazla sürmez tren istasyonuna gidişin.

Helenart'ın yazdığı gibi tren istasyonu, havalimanının içinde (ucunda diyelim). Ayrıca bir vasıtaya binmeyeceksin istasyona gitmek için.

Modemi kendileri vermiyor mu ISS’ler

Eve cat6 kablosu geliyorsa, dışarıda bir yerde fiber/ethernet dönüştürücü vardır. Buna uygun bir modem getirecek superonline veya ttnet. Gelip kurulumu yapıyorlar.

Bunun haricinde ayrıca kendinizin seçtiği modemi kullanmak istiyorsanız, onların verdiği modemi köprü gibi kullanmanız vs gerekiyor ama çok da bu işlere hakim değilseniz, gelen modemi kullanın gitsin. Çok dandik olduğunu da düşünmüyorum verdikleri modemin.

Alabilirsem Turk.net alırım, o da taahhüt ve modem vermiyor.

Şimdi elimde zaten router var, eğer olursa onları da kullanabilirim. Ama modem almadan router iş görecekse iyi bir router alayım diyorum

Mümkünse Turk.net’ten uzak dur derim.

9 ay kadar kullandım, çok memnun kaldım, sadece ilk kurulumda kargonun geç gitmesi dolayısıyla işlemler geç başladı

Ethernet kablosu eve kadar geliyorsa bina girişinde gpon cihazı vardır sanırım, fiber gelen kabloyu ethernet kablosuna dönüştüren küçük bir cihaz.

Bu ethernet kablosunu modem/router ya da router bir cihaza WAN girişinden takıp interneti wi fi olarak dağıtabilirsin, ya da modem/router arkasındaki LAN çıkışlarından kablolu internet alabilirsin.

Elindeki aletin modeli nedir?

Eve Cat6 kablosu geliyor olması seni yanıltmasın, buna router bağlayıp kullanamazsın. Yine arada modem olması gerekiyor.

Şuan elimde linksys x6200 modeli var, bu da router olarak kullanılabiliyormuş, ayrıca torrent özelliği olmasa da dosya paylaşma var, artık idare edeceğiz ya da yeni bir voip ve torrent destekli cihaz almayı düşünüyorum. Ama bu konularda modemler routerlara göre daha az özellikli oluyor sanırım

Evet router özellikliymiş, hem de dual wifi yayın yapabiliyormuş. Bence kullanılır bir sıkıntısı yoksa.

modemin altında veya arkasındaki etikette yazıyordur. ikiside yoksa resetlemek gerekir.

modeminizin marka modeliyle internette kullanma kılavuzunun ya da default password'ün aramasını yapın.

ttec modemimde
user: admin
pass: admin

seklindeydi

eger tum denemeleri yaptiysaniz modemin markasinin sitesine bir bakin, iletisim numarasi vs vardir

Daha önceki kullanıcı tarafından değiştirilmiş olabilir.
Modemin marka modeli ile nasıl reset atıldığını öğrenirseniz bunu yaptığınızda default kullanıcı adı ve şifreye dönecektir.

Büyük ihtimalle reset tuşuna uzun süre basmaktır diye düşünüyorum.

Internet browser'ını yeteri kadar güncelleyebiliyorsanız, netflix'i kendi uygulaması üzerinden değil, internet browser üzerinden açıp izlemeyi deneyebilirsiniz.

Bende en eski iPad 1 var, ondaki netflix uygulaması çalışıyor. Sanırım IPSW olarak en son güncel versiyonu yüklemiştim, app store'dan desteklenmiyor diye yüklemiyordu.

Evrimi kabul eden ilahiyatcilar çok. Youtube a caner taslaman evrim diye yazıp aratabilirsin. Evrim Allah 'ın en büyük mucizesidir.

döngüye karışacaksın çünkü evet, evrim diye bir şey var.

doğduğumdan beri içinde bulunduğum islam kültürüne istinaden de söyleyeyim: evrimi kabul eden yaratılışçılar sırf zırvalıyordur. bilhassa islamda evrim diye bir şey yoktur.

ya evrimi araştırır görürsün ya da ben inançlıyım der bakmaz, görmezden gelirsin. araştıran için internet derya deniz, pek muallakta kalacak bir durum yok. caner taslaman falan da yani ne diyeyim bilemedim, komik olmuş. bence üniversitelerde bilimden önce bilim felsefesi falan öğretmek gerek. zira çok türedi "bilime tasavvuf açısından bakalım, din açısından bakalım, şu açısından bu açısından bakalımcılar"

Bilim bazen durumu öyle açıklar.
Yeni bir şey keşfedilirse onu bırakırlar yenisini dillendirirler bu kez. Zamanla yeniliğe, değişime ihtiyaç duyan şey acizdir zayıftır.

Oysa gerçekte yavaş yavaş dini gerçekleri kabul ettiklerini göstermektedir bu durum. Bir çok kez tasviye olan yerini yenisine bırakan kanunlar vardır. Einstein in zaman, izafiyet vs gibi kavramlar hususunda bilgilerinin tasavvufla benzerlik gösterdiğini bir ara okumuştum .
Hal böyle olunca batıda meşhur bir çok bilimadamının gerçekte bu bilgileri müslümanlardan aldığını da zaten biliyoruz.
Ve yine bilimdallarında Kur'an-ı Kerim kaynak olarak kabul edilir. (Ama pek bilinmez söylenmez )

Ölümden sonraki hayata gelince, insanın dünyada kendi menfaati adına yapıp ettiği her şey yanına kâr kalmayacaktır. Çok kısa zaman sonra neredeyse tanımaz hale gelen mezardan çıkarılan cesetleri bilim azot döngüsünün o bölgedeki hızlılığına bağlayamaz. Yine yüz yıllardır hiç bozulmayan ölüleri de bilim, o bölgede azot döngüsünün hiç olmadığına başlayamaz. Başımıza gelenler yaptıklarımızla ilgilidir sonuçta. Mesele sadece mezarda da bitmiyor. Devamı da var

İnsan, başlı başına maddi bir et yığını kütle değil ve manevi yönü tabiki de var.

Problem anladığım kadarıyla şu hayatta ölerek ve sonra yeniden dirilen bir kimseyle bilim irtibata hala geçemediğinden yapılan onca deney gözlem sonucunda ortaya çıkan şey azot döngüsü olmuştur.

Bilim biraz da popüler konularla ilgilenir arada . Zamanla yer yer okuruz : güneşin enerjisi ne zaman bitecek? diye .
İnananlar buna bakmaz. Çünkü güneş batıdan doğması bu enerjinin olup olmamasından çok çok daha önemlidir.

Kimse bilmiyor ki. Dinler bu boslugu doldurmak icin yaratilmis şeyler. Binlerce yıldır binlerce farklı din buna farklı cevap verdi. Simdi bazılarına göre bunun bazisi yanlis bazısı doğru.
Bilime göre net bir şey yok çünkü bunu kanitlayacak bir insan yok(harbiden ölüp dirilen yok. Near death experiences var) Tek bildigimiz vücudumuzun ölüm sonrasi doğada yok olacak, toprak altındaki milyarlara katılacağız.
Bilimin güzelliği bu, kanıtı olmayan soruya kitapta yazıyo diyip gecmiyor.

Bu arada bir cok bilim adami aslinda imam hatip mezunudur. dünyadaki her sorunun cevabı kuranda vardir. Albert Einstein degil, alper dayıştandir, müslüman bir türktur ama büyük güçler bunu bizden saklar.
Kaynak? Kuran'da yazıyor hepsi iste...

Azot döngüsüne karışmakla, evrim arasında hiçbir bağ yok.

Genlerin taşınması ve evrim ile ilgili daha fazla bilgiye ihtiyacınız var diye düşünüyorum.

(şimdilik) en eski yerleşim 12.000 yıl.
dinlerin ortaya çıkışı en az 5000 yıl.
(gerçek) bilimin ortaya çıkışı 150 yıl.

5000 yıllık hurafelerden kurtulmak için daha yeni yeni soru sormaya başlamışız.:-)

“Evrenin Tanrı’ya İhtiyacı Yok” Hawking
www.bbc.com

tanrının canlıları evrim ile yaratması da mümkün. yani biri varsa diğeri yoktur diyemeyiz.

Bridgestone turanza t005 güzel lastik.

araçta fabrika çıkış bridgestone potenza vardı. bu sene michelin crossclimate taktırdım. bridgestone sert lastiktir ve dayanıklıdır. yol sesi ve çukurlarda zıplama biraz daha fazla olabilir. mesela kaldırama çok sürtüyorsanız veya kötü yollarda kullanıyorsanız aracı tercih edilebilir. michelin daha yumuşak bir lastik, içeri daha az ses ve titreşim alıyor ama daha kolay deforme olabiliyor. ben crossclimate aldım, çünkü kış lastiği özelliği de var ve kullanan arkadaşlar çok memnundu. bir arkadaşım da fiyat performanstan dolayı falken aldı, o da çok memnun.

Lastikler kullanılacağı sezona göre sertlik ve yumuşaklık olarak farklılık gösterir. Kimi kış lastiğini +\-8 derece hava sıcaklığında kullanırsanız asfalta yapışıyormuş gibi sesler verir. Lastik hamuru kış lastiklerinin haliyle daha yumuşaktır.
Malum kış geliyor ben de birdgestone diyeyim model blizzak ice

+\-8 derken hava sıcaklığı yaklaşık olarak +8 gibi demek istedim. Eksi 8 olarak anlaşılmasın

continental diyorum ben, yaklaşık 10 senedir hem yazlık hem kışlık continental kullandım çok memnunum.

kış lastiği (bkz: nokian wr d4). etiket değerlerine bakın. en iyisidir. testlerini inceleyin. memnunum.

Etiket değerlerini inceleyin. Abidik gubidik marka almayın. Gerisi bütçenize kalmış. Lastik öyle ben kullandim çok iyi denilerek kalitesi ölçülecek materyal değil.

lastik kalite sıralaması 2019 da şöyle:
michelin continental goodyear pirelli (iyi)

hankook bridgestone dunlop (orta)

kumho lassa petlas (fp)

değişken çok şehir araç boyut vb.

Denildiği gibi lastikler; ebatlarına, sezonuna, çıkış yılına, üretim yerine göre kaliteleri değişir. Michelin X modeli yaz lastiği 2010-2015 arası listelerde üst sıraları oynamış olabilir ama sonra liderliğini kaptırmış olabilir. Veya Bridgestone turanza t005 çoğu ebatta başarılı olabilir ama sizin ebatınızda continental daha iyidir.

Bunun için son bağımsız araştırmalara ve testlere bakmanız lazım.

Lastik ebatınıza göre sınıf farklarını, puanlarını şu siteden görebilirsiniz.

www.tyrereviews.co.uk

Aynı zamanda son yıllarda yapılmış testlere, sıralamalara yine buradan ulaşabilirsiniz.

Çok anlamıyorum diyorsun, o zaman bilindik markalardan fiyatı sana uygun gelen bir lastik al.
Continental, Michelin, Brigdestone, Pirelli.

Bundan birini taktır. En kötüsü bile seni idare eder. Bahsedilen farkları çok ilgili değilsen anlayamazsın.

bir- senin için en doğrusu önce dikiz sonra da sol ayna. zamanla otomatiğe bağlayacaksın zaten.

iki- pratikleşene kadar işine yarar, kullanmanda fayda var.

en garantisi ani hareketten kaçınıp şerit değiştirmeden önce 4-5 saniye trafiğin akışını süzmek. denyo gibi gelen var mı falan diye kontrol etmek ve şerit değiştirirken mümkünse hızlanmak.

şerit değiştirirken ben önce yan aynalara sonra dikiz aynasına sonra tekrar yan aynaya bakıyorum. tabii hepsi iki saniye içinde oluyor alışınca. yine de ne kadar iyi olursanız olun ani hareketlerden kaçının. şeridi çok yavaş değiştirin ki siz birinin varlığını görmeseniz bile karşıdakinin hamle yapmasına izin vermiş olun.

Türkiye'de araba kullandığınızı düşünerek öncelikle tavsiyem kesinlikle sağ şeridinizi de aynı ciddiyetle kontrol etmeniz olacaktır.
Yine binek araç kullandığınızı varsayıyorum, dikiz aynası fayda sağlar, ancak yan aynalar kritiktir. Yan aynalarınızı arada birkaç saniye geçecek şekilde birkaç defa kontrol etmeniz faydalı olur.

Omuz üstü bakmak önemli, kafanızı döndürmeyi alışkanlık haline getirin.

Şerit değiştirirken omuz olayını ilk kez duyuyorum ve bence tehlikeli bir davranış olur. Dikiz ve sağ / sol aynalar gerekli tüm görüşü verecektir.

Geçen Tv'de sürüş dersi veriyordu bir kadın. Sol aynada gördüğünüz ilk aracı dikiz aynasinda da görmüyorsanız şerit değiştirmeyin diyordu.

Otobanda 110 km/s ile giderken 1 saniyede 30 metre yol alıyorsun, 1 saniye kafanı çevirip arkana baksan önünü görmeden 30 metre gideceksin demektir bu sence ne kadar mantıklı? Arkadaki araçların yan aynadaki konumlarına ve boyutlarına göre çok rahat şerit değiştirirsin, öyle kafamı arkaya çevireyim kör noktaya bakayım gibi maceralara girme, hele acemiyken hiç girme.

1- dikiz aynası + sol ayna yaparsan, dikiz aynasında sola geçmekte (t.ş.a: makas atmakta) olan bir aracı sezebilirsin.

2- omuz üstü bakış bütün sertifikalı eğitim kurumlarında can kurtaran bakışı olarak geçer. ve esselamınaleyküm hareketinden ziyade gözün geniş görüş özelliği kullanılır. bilgisayarın monitörüne bakarken aynı anda mouse'u da görebilirsin.

Turk surucu egitmenine mi bakiyorsun İngiliz mi? Bu omuz ustunden bakma olayi ingilizlerde var cunku. Ha bakma onlar da yapmiyor aslinda ama kurallarina gore yapilmasi gerektigi icin egitmen videolarinds gormen normal bu hareketi

bu dediğiniz hızlı şerit değiştirmede geçerli bence. ben risk almıyorum ve 4-5 saniye arkadaki trafiği izlemek en garanti yöntem. 1 sn de arkadan gelen birisinin hızını kestiremezsiniz.

hem tr'de hem hollanda'da ehliyet aldim. Hollanda'da kural serit degistirirken dikiz aynasi, sol ayna, omuzustu seklinde. hatta yaparken sesli olarak soylemen gerekiyodu, yoksa sinavdan kaliyodun.

omuz ustunden bakmadan kor noktadaki araci (eger uyari isigi veya ekstra ayna yoksa) gormen imkansiz.

Omuz üzerinden bakmak başta garip gelse de sonradan alışıyorsun, bir de ne zaman bakman gerektiğini daha iyi hissediyorsun.

Dikiz aynası bence kritik, sağa/sola kaçmaya başlayan arabaları görüyorsun.

(0312) 395 95 95 numaralı telefondan randevu alıp bir sabah Batıkent-Serhat Mahallesi'ndeki Amatem'e gidin. Karaciğer ölçülerine göre muhtemelen ilaç yazacaklardır. Yazacakları ilaç da muhtemelen nervium olacaktır ve sorunu çözer diye tahmin ediyorum. Bende öyle oldu.

Ha paranız var Amatem kapılarında esrarkeşlerle karşılaşmak istemem, derseniz Boylam'ı arayın. İyi paranızı alırlar ama uzun vadede alkole yatırılan paranın yanında bir şey değil.

Sadece tıbbî değil psikolojik anlamda da yardım alın. Bağımlılıklar durduk yere gelişmiyor ve sadece bir maddenin sağladığı bir şey değil. İnsan bağımlılık yaptığını bile bile o maddeyle bağ kurmaya niçin ihtiyaç duyuyor o önemli. Eğer bunları sıkıca çözebilirseniz asıl geri dönüşsüz çözüm o zaman elde edilmiş olur. Barış Muslu'yu instagram hesabından bi okuyun derim.

Amatemde çip takılıyormuş, belli aralıklarla ilaç salgısı için. Bana fikir korkunç geldi ama çoğu insan işe yaradığını yazmış.

Amatem biraz hardcore galiba. Daha hafif olduğunu düşünüyorsanız farklı yerleri de deneyebilirsiniz.

Yedikule de Balıklı Rum Hastanesi var. Daha yumuşak bir ortamı var, bir yakınım tedavi oldu, çok iyi oldu.

3m'inkini kullanıyorum kalabalık ortamlara girmeden önce, bu ürün: www.hepsiburada.com

Bir kere hastaneye giderken taktım.
Bir tanıdığım vermişti.

Vücudun şeker yakma (ATP) işi akciğerlerde oksijen ile oluyor. Oksijen solunum sistemi için birincil ihtiyaç.

Azotun hiçbir fonksiyonu yok.
Ciğerlere girdiği gibi çıkıyor.

Ciğerlere giren havada normal şartlarda yüzde 21 oksijen var, çıkarken yüzde 4'ü CO2'ye dönüşmüş olarak yüzde 17 oksijen, yüzde 4 CO2 olarak çıkıyor. Azot hep yüzde 79.

Örnek olarak nitrojeni başka bir inert gaz ile değiştirirseniz, örneğin helyum, bu sefer yüzde 79 helyum girer çıkardı.

Azotu kullanabilsek keşke. Ama havadaki Azotu kullanabilen birkaç bakteri var galiba. Onun haricindeki canlılar için fonksiyonu yok

Modeminize gelen WAN ethernet kablosunu uzatarak kendiniz de yapabilirsiniz.

Eğer modeminize fiber kablo geliyorsa (genelde ya kata kadar gelir ya da eve geliyorsa öncesinde bunu ethernet kablosuna çeviren bir çevirici vardır) fiber kabloyu kendiniz uzatamayabilirsiniz. O zaman ben superonline'ı çağırırdım.
Bir fotoğraf eklerseniz yorum yapabiliriz. Özellikle modeme giren kablonun.

eve fiber kablo geliyorsa linkteki kablo o zaman superonline ı çağır derim .
forum.donanimhaber.com

optik bilgim yeterli değil nasıl olduğunu bilmiyorum.
fakat S.Kubrick'in bazı filmlerinde 0.7 lens kullandığın bir yerlerde okumuştum.

0.7 Lens linki: blog.fotografium.com
www.japancamerahunter.com
www.japancamerahunter.com

F:1 değeri aslında insan gözü referans alınarak oluşturulmuş bir değerdir, insan gözü tam açıklıkta, tam ışık alma potansiyeli olduğunda ve maksimum alan derinliğinde 1 değerini verir. daha düşük diyaframlar mümkün ancak @ankarakecisi'nin verdiği ilk linkteki fotoğrafları incelediğinizde, odak aralığı o kadar düşük ki, net bir fotoğraf çekmek neredeyse mümkün görünmüyor. o açıdan -özel bir amaç yoksa- kullanmak pek mantıklı değil günümüzde.

lenslerin diyafram değer hesabı, ne kadar ışığı kestiğine göre hesaplanmıyor.
Diyafram açıklığının (çap), lensin odak uzunluk değerine göre bir formülü var.

Yani lensin odak uzukluk ve diğer özelliklerini sabit bırakıp, ışık giren yüzeyini arttırsanız f değeri de düşecektir.

şnorkelin tipine göre değişir o. ucu tıpalı modellerde girmemesi gerekir ama açık ise girmesi normal. kafada duruş şekli suya göre eğimini kontrol ediniz. belki çok eğik suya yakın kullanıyorsunuzdur.
suyun az girmesinde sakınca yok sert üfleyerek geri itebilirsiniz.

fotoğraf ya da link at bakalım.

sen normal içi boş şnorkelle dalarsan su girecektir tabi. şamandıralı tipse su girmemesi lazım.

"suya batsa bile hava girmemesi gerekmiyor mu?"

Evet suya batsa hava giremez.

Kafanızı suyun altında yere paralel tutmanız gerekiyor. Hafif kafayı yukarı doğru eğerseniz şnorkel suya yaklaşacak su girme olasılığı artacaktır.

tidetrek.com

şnorkelinizin modeli de önemli, ilk baştaki gibi girişinde hiç bir koruma yoksa su girme olasılığı artıyor. ortada ki gibiyse daha az su gelecektir.

galiba benimki yarı kuru denen model. tidetrek.com

ikide bir ağzım tuz olacaksa hiç konforlu değilmiş.

en 'ıslak' tiplerde bile düzgün kullanıldığı sürece su girişi rahatsız etmeyecek kadar azdır. attığınız kulaca ve başınızı nasıl hareket ettirdiğinize dikkat edin.

decathlonda satılan kafaya takılan yüzme maskelerinden al onlar su almıyor sanırım.

www.youtube.com


bunların bedenleri var sanırım, ona göre dikkat ederek al alırsan.

su girsin, bir üflersiniz boşalır.

duyuruda arama yapın, yakın tarihli (benim de yanıt verdiğim) birçok benzer soru göreceksiniz. özet vereyim;

eğer hız ve gecikme önceliğiniz değilse ucuz yollu menzil arttırıcılar (xiaomi de dahil) işinizi görecektir ama gecikme olmasın, kabloyla bağlanmış gibi tam hızı alayım diyorsanız en temizi mesh cihazlar. bütçe sorun değilse 500-600 lira civarına tp-link mesh cihazı tavsiye ederim.

@orient blue, doğru, bu aralar özellikle sık sorulabilecek bir soru olduğu dikkatimden kaçmış :) Teşekkürler.

Ben caddede karşı karşıya bir apartman dairesinden diğerine internet aktarmak için aldım geçen bu cihazlardan. Mesafe 20 25 metre rahat vardır. Modem bir evde camın önünde. Aldığım cihaz da diğer evde camın önünde. 24 mbit çok rahat alıyorum cihaz sayesinde. İnternet hızı gayet yeterli.

www.hepsiburada.com

Bunu aldım. Aşırı memnunum. İsterseniz modemden kablo uzatarak da menzil arttırabilirsiniz. Çok verimli şu ana kadar. Evin içinde ise hayli hayli iş görür.

Tabi ben oyun vs oynamıyorum. Ping vs. Ne olur bilemem.

Yükselticiyi nereye koyduğunuza bağlı. Millet sinyalin zayıf olduğu yere koyunca hızlanacağını düşünüyor internetin. O zaman da bir halta yaramıyor diye yorum yapabiliyorlar.

Daha çok röle mantığıyla çalışıyor bu cihazlar. İnternet sinyalini alıp, tekrar yayınlıyorlar. Yani İnternetin iyi çektiği bir ara noktaya, menzil uzatmak için kullanmanızı öneririm bu cihazları. Asıl wifi sinyalinin zayıf olduğu bir yerde, bu yükselticinin sinyali yüksek gibi görülse bile asıl bağlantı zayıf olacağı için hız düşük olur.

Bizim evde de uzun bir koridor var, modem salonda. Koridorun sonundaki çalışma odasında internet olması için koridorun ortasına Xiaomi sinyal yükseltici yerleştirdik. 100MBps internet, ethernetle 90-95 MBps görüyor, wifi'da yaklaşık 40-45 MBps hızı görüyor, arka odaya da 20-25 MBps hız ulaştırıyor.

westblack +1, doğru bir kurulum yapmış.

Bir de elektrik şebekesinden internet alabileceğiniz powerline sistemleri var: www.hepsiburada.com

İki senedir kullanıyorum gayet memnunum

Bende de bir acess point var iki kat yukari internet yollamaya calisiyorum.Acess point cihazimi universal repeater olarak mi yapilandirmaliyim yoksa erisim noktasi olarak mi yapilandirmaliyim?

Oncelikle universal repeater olarak yapilandirdim.Iphonelar ust kattaki dairenin her tarafindan sorunsuz acess point uzerinden internete baglanabiliyorlar ancak laptoplarda sag alt kosede wifi simgesi uzerinde sari uyari isareti cikiyor bir turlu 2 laptoptan da internete baglanamadim.Cozum erisim noktasi olarak ayarlamakta mi?
YOksa sorunun nedeni laptoplarin hem iki kat alttaki modemi gormesi hem access pointi gormesi mi?

Powerline adapter diye aratıp bir de bu cihazlara bakın. Aynı evin içindeyse elektrik hattı üzerinden internet paylaşımına yarıyor. Kablo boyları çok uzun değilse çok iyi çalışıyorlar. Dilerseniz, wifi özelliklisini alıp doğrudan kablosuz ağı genişletiyorsunuz. Ancak kablo üzerinden olduğu için kaybı olmuyor.

takım elbise her zaman güzel bir ilk izlenim bırakır. casual giyindiklerini bildiğim şirketlere bile takımla görüşmeye giderim.

işe alındıktan sonra da şort terlik.

Ozdek +1,
Hava sıcaklığına bağlı.

Tabii ki ceketi de giymelisin. Yanında götür içeri girerken giyersin.

hangi sektörde çalıştığınıza bağlı. ben inşaat sektöründe olarak bir kere bile takım elbise ile gitmedim iş görüşmesine. ama tabiki doğru düzgün bir pantolon gömlek ile gittim genelde.

annemin anlattığı bir kıssadan hisseyi paylaşayım;
iş arayan bir adam iş görüşmesine gidecek, ancak durumları da kötü olduğundan karısı gömleğinin sadece ön yüzünü ütülüyor, kollar falan hak getire.. nasılsa ceket var diye düşünüyorlar tabi. neyse adam gidiyor görüşmeye hava da sıcak, başka adaylar da var tabi görüşmeye gelen. sıcaktan diğer adaylar ceketlerini çıkarıyorlar, ancak bizim adam ne kadar terlese de çıkaramıyor utancından. ama işi de böylelikle alıyor. işverenler sıcağa rağmen ceketini çıkarmayan adamımızın ne kadar saygılı ve işi isteyen birisi olduğunu düşünüyorlar.

ilk intiba önemlidir. diğer adayların önüne geçmenizi sağlayabilir. bu yüzden takım elbise +1

@improbable, durumlarının kötü olması ile sadece ön yüzünün utulenmesinin ne alakası var?

Yanında görür +1 görüşmede giyersin.

Bence kravatsız ceket, ceketsiz de kravat çok kötü duruyor.

kravat takıp, ceket giymeyen adama, pantolon gömlek gelmişten daha kötü bakarım.

İş görüşmesine gidecek olsa mutlaka takım ve kravat giyerdim.
Herkes rahat giyiniyorsa da onlar teklif ederler diye düşünüyorum, ceketinizi çıkartın isterseniz diye.

Pozisyon ve sektöre bağlı. Örneğin CNC operatörü olarak çalışacaksa kravat ve takıma gerek yok. Pozisyonu küçümsemiyorum, işin adabı böyle.

@elorelia hani elektrik faturası denilen bir olay var ya, o bakımdan. fazla elektrik yakmayalım diye. o derece kötü durumları yani, adam işsiz, paraları yok, zor geçiniyorlar hani.

Bilette de görürsün, alandaki dev ekranlarda da görürsün

Belirli bir saat kala kapı no belli olur. Bilet erken basılırsa orada da yazmaz. Ekranlardan takip edin,bazen belirli olduktan sonra kapı no değişebiliyor

Bilete hiçbir zaman güvenme. Son dakika kapı değişir bilete yansımaz. Her zaman check-in sonrası kapıların orada yer alan ekrandan kapı numarasına bak.

Hangi havaalanı acaba? Sabiha gökçen’in uygulaması var, diğer havaalanlarının da vardır eminim. Telefonunuza indirip, uçuş numaranızı yazdığınız zaman kapı numarası değişse dahi saniyesinde bildirim veriyor. Ben çok memnunum tavsiye ederim :)

Bazen check-in sırasında kapı no belli olmuyor, ekranı takip edin vs. gibi bir şey diyorlar.

Hoş, yazsa da kapıyı yine teyit etmen gerekli, arada değişebiliyor. Ekranlarda yazan güncel kapı no bağlayıcı.

1. Kendinizi tanitin
2. Guclu/zayif yonler(bu sorudan sikilan ikcilar artik cevrenizdeki insanlar sizi nasil tanimlar seklinde de sorabiliyor)
3. Karsilastiginiz zorluklar&bu zorluklari nasil cozdunuz
4. Let’s continue in English
5. Neden biz?
6. Tesekkurler, surecle ilgili olumlu olumsuz muhakkak geri donus yapacagiz, biz sizi arariz.

Sizin tek başınıza fark yarattığınız bir olay anlatır mısınız?
Bu soruya "BİZ şöyle yaptıK, BİZ böyle iyiydiK" derseniz olmaz. "BEN bunu yaptıM", "BENİM sayemde şöyle oldu" diyebileceğiniz bir cevabınız olmalı. Böyle bir olay anlatmalısınız.

yaptığınız işle alakalı sorular gelecektir.
en azından ben öyle yapıyorum. İK'nın sorduğu sorular benim için teferruat (IK'cıları karşıma almak istemyorum tabi ki :)).

yapacağınız işle alakalı tecrübeniz varsa size bir işlemin bütün süreçlerini anlattırırlar. A'dan Z'ye bütün detaylarıyla anlatın. zaten detaya boğunca yarısında "yeterli teşekkürler" derler. ayrıca bu işlerle alakalı sıradan süreçler dışında farklı bakış açılarından da görüşlerinizi söyleyin.

kendi sektörümden (gayrimenkul değerleme) çok basite indirgeyerek örnek veriyorum.
örnek 1:
-dükkan değerlemesini nasıl yaparsınız?
+satılık emsal bulup ona göre değer veririm.
-başka?
+eeööö
-biz sizi ararız.

örnek2:
-dükkan değerlemesini nasıl yaparsınız?
+satılık emsal bulup ona göre değer veririm.
-başka?
+aynı bölgedeki kiralık/kiralanmış emsalleri araştırırım ve bölgedeki uygun kapitalizasyon oranına ulaşırım. buna göre de bulduğum değeri kontrol ederim.
-çok güzel....

Ön ödemeyi, araba konfigürasyonunu beğenmediğinizde geri alabiliyor musunuz?

@burfak;

anladığım kadarıyla ön ödeme diye bir şey yok. showroom'da mevcut araç işinize gelirse alıp çıkıyorsunuz...

şehirdışında hybridin yararlarından faydalanılamıyormuş. aklında bulunsun.
bir de ithal edilmiyor galiba. türkiye'de yapılıyor olması lazım.

pandemiden dolayı üretim kapasitesi sınırlı oldugundan muhtemelen.

bu arada, hatchback değil ama sedan versiyonunu bir süre kullandım. sevmiştim. adaptif cruise control çok rahat ettiriyor şehir içinde de dışında da.

@sutlu nescafe;

sedan versiyonu türkiye'de hatchback ingiltere'de üretiliyor.

sanırım sırf ithal araç diye sedan'a göre 40-50 bin lira pahalı. özellikle hatchback olacak demiyorsanız sedan düşünün derim.

1 aydır kullanıyorum. evet şehirlerarası yolda herhangi bir benzinliden yakıt tüketimi olarak çok farkı yok. ankara-bodrum, bodrum-ankara, ankara-ürgüp, ürgüp-ankara şeklindeki şehirlerarası kullanımda, hızlı ve agresif kullanan bir şoför ile 5.3 - 5.5 litre yaktı (güncel benzin fiyatı ile 35-36 kuruş). daha sakin kullanan bir kişi daha az yaktırabilir.

sakin ve yavaş kullanan benim gibi bir uyuz ile ankara içi, dikmen'den sincan osb'ye 32 kilometrelik yolda 2,6 litre yaktı (güncel benzin fiyatı ile 17 kuruş). aynı yolu dönüşte kaza vardı, 1 saate yakın bekledik, aküleri bittiği için benzin motorunu kullandı, 5.2 litre yaktı (güncel benzin fiyatı ile 35 kuruş) dönüşte de aynı yolu (trafikte beklerken motoru hiç kapatmadım).

onun dışında araçtan donanım ve konfor açısından çok memnunum.

aslında derdim araç hakkında genel tavsiye almak değil, ekşi sözlük entarimde derdimi belirtmiştim. (linki soruda mevcut)

demek ki buraya da kopyalamam gerekiyormuş, buyrun;

"bugün gittik bir bayiye mümkünse görelim, koklayalım arabayı diyerekten.

showroom'da yokmuş, eylül başında gelecekmiş. bu kısmı tamam.
velakin öğrendik ki, bu bayiye gelecek olan aracın hangi özelliklerde olacağını kendileri de bilmiyormuş, genel merkez ne gönderirse o imiş.

yani diyor ki, tamam bu aracın 4 farklı paketi, envai çeşit rengi, ön konsol ve jant seçenekleri vs. çeşit çeşit konfigürasyonu var, ama sen bunların içinden istediğini seçemezsin. biz ne getirirsek onu alacaksın.

hayır ben demiyorum stokta her çeşidi mevcut olsun, öyle bir şey mümkün değil zaten; ama istediğim aracı seçebileyim, ona göre ithal edilsin. çok mu şey istiyorum?

bu işler eskiden böyle değildi sanki; yeni moda mı oldu, yoksa toyota'ya özgü bir şey midir bilemedim. bilen varsa yeşillendirsin lütfen.

herşey bir kenara; madem ben sizin bayiye göndereceğiniz araca fit olmak zorundayım, internet sitenizde niye "kendi aracınızı oluşturun" şeklinde bir seçenek var ey toyota?"

toyota'ya özel bir durum değil. skoda ve vw'de de durum aynı.

şimdi yeni araç kıtlığı var. kasım da yeni araçlar geliyor. hem nispeten ucuzlayacak hem de istediğin modeli bulabileceksin. acele etme.

soruyu anladım, ama yine de sedan öneririm. çünkü yerli. adam en azından ne geleceğini biliyor. diyor ki flame x-pack üretimde, haftaya şu tarihte gelecek. dream diyorsun, o yok diyor mesela.

öteki türlü gemiye ne yüklenecek, ne gelecek ta buradan bilemiyor.

söylendiği gibi, kasım'da artış olması bekleniyor.

Hocam benim bildiğim sigortayı hamilelik öncesi başlatmadıysanız işi mümkün değil.

Sundukları sözleşmeyi iyi okuyun, hangi kurumlarla yüzde kaç indirim sağlıyor diye. Örn. Acıbadem'de %50 veriyosa bile göçersin zaten. Kapsamını burda o sigortayı yaptırmamış kişilerin bilmesi biraz zor.

İndirim falan hikaye poliçe satmaya çalışıyor öylesine. Hamilelik öncesi yaptırmadıysanız ödeyeceksiniz maalesef.

Sigortanın ikinci döneminden önce gebelik karşılanmaz.
Şirketler kendi müşterilerine anlaşmalı oldukları hastanelerde %10-15 vs indirim verebiliyor. Büyük bir indirim beklemeyin.

Doğum yapmayı düşündüğünüz hastaneye gidin, doğum bölümünün orada "fiyat verme" gibi bir birim oluyor.

Orada durumunuzu anlatın, fiyat teklifi isteyin (evet böyle yürüyor maalesef).
Sonra da Allianz sigortalıysak ne kadar indirim oluyor diye sorun. Doğum sigortası olmadığını da söyleyin tabii.

Başka türlü kimse bir şey söyleyemez.

Hamilelik durumunda tek bir firma , onun da her acentesi değil belli kişiler yapabiliyor. İsterseniz bakarız seçeceğiniz doktora göre 4000-10000 TL arası çıkıyor.

Bir de kesinlikle hastaneyi seçip paket fiyatı sorun ,bazen sigortadan daha makul olabiliyor.

biz hamilelik oncesi dogum paketi almistik ama hamilelik sirasinda da sigorta yaptigini soyleyen yerler gordugume eminim. ya internette gordum ya hastanede onu hatirlamiyorum. ama oncelikle gitmek istediginiz ozel hastaneleri arayip durumunuzu anlatip fiyat almanizi tavsiye ederim. cesitli paketleri oluyor onlari degerlendirirsiniz hic olmazsa. sigortanin yapacagi police satin aldiktan sonra anlasmali bir fiyat saglamak olabilir ama dogum paketi kadar uyguna gelmeyecektir buyuk ihtimalle.

Normal(dogum olmayan) sigortan varsa hastaneler sigorta indirimi yapiyor, lakin bu indirim her hastaneye/doktora gore degisiyor..

İKcıların büyük çoğunluğu cins. Ara kendini hatırlat, unutmuş bile olabilir.

Benim 1 kardeşimin 1 adet kaçırdığı iş var İKcı hatası yüzünden. Benimki dert değildi de kardeşime büyük gol oldu. Aramayı unutmuş kadın, sonra bizimki başka işe giriyor ve tesadüfe bi ortamda direktörlerden biriyle iletişim kuruyor. Direktör e biz sana teklifte bulunduk niye gelmedin deyince açığa çıktı mevzu :/

bir de sınav ücreti ödenmiş. tabii ki aramak gerekiyor.

adaydan sınav ücreti alınması pek normal değil. arayın sorum derim.

ne guzel is ya, yalandan bir paravan sirket kur, is ilani ver basvuranlari ingilizce sinav yapan 2. sirketine yonlendir, ayda 100 kisiyi sinava soksan 10.000tl yapiyor. Mis gibi..

Bana dolandirilmissin gibi geldi...

Şirket büyük ve bilindik bir marka, bu paraya ihtiyacı olacağını sanmıyorum.

6 iş günü o kadar da uzun bir süre değil bu işler için. Görüşme yapacağınız kişinin programı uygun olmayabilir.

Öte yandan sınav için para almaları bence de çok garip. Bilindik bir firma diyorsunuz, bu firmadan arıyoruz diye sizin ikna etmiş olabilirler mi? Hiç firmanın kendisine gidip görüşme yaptınız mı? En azından bir İK'yı arayıp (firmanın kendi telefonundan) teyit almanızı öneririm bu şekilde bir uygulamaları var mı diye.

var. açık senet misali. malik istediği zaman boşaltacaksın. makbulü "yazılı, sözlü bildirim halinde en geç 3 halinde boşaltacağını kabul eder" şeklinde olsaydı iyi olurdu. ben genelde 6 ay yazıyorum. 8. ayda bildirdim en geç gelecek yılın 2. ayında boşaltır diye. amaç genelde memnun kalmazsanız kiracıdan çıkarmak kolay olsun. bir de elinde böyle bir kağıt olursa kiracı daha dikkatli olur düşüncesi. iyi bir şey midir hayır. ne yazık ki memleketimizin insanı sorunlu. kiracısı da mal sahibi de. herkes kendini bir şekilde sağlama alma derdinde.

Kira başlarken imzalanan tahliye taahhütnamesi geçersiz diye biliyorum hukuken. Tarihi sonra atınca anca bilirkişi incelemesi ile çıkar gerçek diye düşünüyorum.

Bize de imzalatmak istenmişti, imzalamıyoruz, dedik. Herkes imzalıyor, ben de imzaladım işyerim için dedi ev sahibi, "o sizin mallığınız" dedik. Yok tam öyle demedik de ona getirdik. Sonuçta imzalamadan da oluyormuş :) Oturduk evinde bir güzel.

Tam bu değil aslında sormak istediğim. Ben öbür iş için değerlendirilmek istiyorum, zaten aynı firmada iki ilan. Ben davet edildiğime gireceğim ama öbür iş bana daha uygun. Beni bu iş için de göz önüne alabilir misiniz demek istiyorum aslında uygun olur mu emin olamadım.

arayip buraya anlattigin gibi soyle. "ben su pozisyon icin de basvurmustum, tecrubemin ve yeteneklerimin o pozisyon icin daha uygun oldugunu dusunuyorum. oncelikli olarak o pozisyon icin degerlendirirseniz memnun olurum" de.

tabi bunu mulakata gitmeden once soylemelisin. pozsiyonlar icin mulakat yapacak kisiler farkli olacagi icin mulkatta soylersen insanlarin zamani bosa gidecegi icin ters teper

Söylenir, ama üslup çok önemli.

Bu işi istemiyorum, diğerini istiyorum demeyin. "İki pozisyon için ortak görüşme mi yapıyoruz?" diye sorarak konuyu açabilirsin.
İstemediğiniz bir pozisyon için başvurduğunuz havası yaratmayın, karşı tarafa "hem istemiyor hem başvurmuş" dedirtmeyin. bu negatif olur.

bence söylenir. nasıl söylenir? "siz de uygun görürseniz, şu pozisyonda çalışırsam şirketinize daha fazla katkı sağlayabileceğime inanıyorum" gibisinden bir cümle ile ifade edilebilir.

söylersen çağırıldığın işi alamazsın. o pozisyonla ilgili yetkinliklerini say. Onlar pozitifse zaten yönlendirirler. şöyle bir şey var derler. Ya da ik'ya söyle ama teknik mülakat olursa onlara söyleme çünkü düşünceleri şu olacak "bana adam lazımo adam da sen değilsin" ve elindekini de kaçıracaksın.

Biraz fazla detaylı düşünmüşsünüz.

Muhtemelen denemişsinizdir ama tam zili kapatacak şekilde "ÇOCUK UYUYOR ZİLİ ÇALMAYIN, KAPIYI TIKLAYIN" diye not koymayı denediniz mi? Sipariş notuna yazılanlar veya telefonda söylenenler atlanır ama kargoyu getiren tastamam gerizekalı değilse bunu atlayamaz.

Tabii ki, bu not kapının üstünde büyük harflerle var. Ancak zil iki şekilde çalıyor. Birincisi güvenlikten ve dış kapıdan, ikincisi de iç kapıdan. Biz notu iç kapımıza koyabiliyoruz. Güvenlikten veya dış kapıdan gelen aramalara-zil çalmalara karşı not bırakma şansımız yok. Bu sebeple bu yöntemi düşünüyorum.

bahsettiğiniz zil mekanizması ile, ışık yakmak istediğiniz oda arasında ne tip bir bağlantı var? ikisinin arasında fiziki bir kablo çekebilir misiniz mesela? Yoksa mutlaka kablosuz mu olmak zorunda?
Kablosuzdan kasıt mesela, her iki alan da aynı WLAN içerisinde mi? değilse mesafesi ne kadar?

tinyurl.com

zildeki kablolara gelen sinyal kaç V bilmiyorum ama zili şu linkteki cihazın ziline bağlayabilirseniz hazır. alıcı kısmında da buzzer ı sökün. sadece LED kalsın. veya buzzer ın üzerine bant vs yapıştırın (dışardan değil, içini açıp), sesi olabildiğince düşük hale getirin.

@burfak: İki alan arasında herhangi bir bağlantı yok. İki alan da ev içinde, aynı wifi sistemindeler. Arduino bağlamayı düşündüm ama onlar da iyice pahalılaşmış vazgeçtim. Elimde basit bir wifi board olsa telefonda notification göndermeyi dahi planladım ama dediğim gibi maliyet.
@sttc: Bu harikaymış, Türkiye'de arayıp bulabilirsem direk kullanabilirim. Çok teşekkürler.

O görüntülü sistemlerin ses kapananları var onla değiştirebilirsiniz ama aç kapa sorunu bitmez.

Gecekondu çözümü olarak zile giden devreye bir switch takarsınız bu switchin diğer ucuna çocuğun oyuncak ayısını titreten vibrasyon kutusunu veya alacağınız bir titreşim motoruna bağlarsınız.bu üniteyi zilin yanına takacağınız basit bir tanta ünite üzerine koyarsınız.titrediğinde size duyurur ama çocuğu uyandırmaz.

Bunun bir üstü sizinde istediğiniz arduinoyla mümkün ama teknik bilgi olmadan zor.

@duptıs: Arduino üzerinde yazılımı geliştirip parçaları da bağlayabilirim. Teknik bilgim mevcut. (Konuya hakim değilim derken, parçaların isimlerini bilmem diyerek yazmıştım)
Ama dediğim gibi maliyeti en altta tutmayı planlıyorum.
Biraz evvel şu aletin siparişini verdim: www.hepsiburada.com
Bununla çözerim muhtemelen.

Ben olsam switch off yapınca kırmızı led yakan bir devre eklerdim. Aurdino/wifi falan gerek yok. Kırmızı ışığı da görünce fark edersiniz hala kapalı olduğunu.

sana tavsiyem evin zilini değiştir ve mekanik zil tak. Zilin çalmasını istemediğin zaman iki metalin birbirine çarptığı yere kağıt sıkıştır. Çok hafif bir ses çıkıyor ve hayat kurtarıyor.

mekanik zil:
www.okulstore.com

mantık olarak zilin sesini size veren bir hoparlör vardır. Buna gelen +/- iki adet kablo vardır. kablolardan birinin önüne anahtar koymanız sesi açıp kapatmanızı sağlar. bu anahtar öncesine de paralel bağlayacağınız her ışık (led), zil, tetikleyici devresi işinizi görecektir.

Bu satın aldığın kablosuz zilin tuşuna bir adet telekom tipi minik röle takıp bu röleyi tetikleyerek zili çaldırabilirsin.

Fakat burada sorun tetiği nereden alacağınla alakalı, daire kapısının hemen dışındaki zil butonundan içerideki üniteye gelen kablolada enerji yok. O kablolar sadece devre üzerinde kısadevre oluşturuyor.

Yani ünitenin arkasına bakıp bu iki girişi tespit ettiğinde kabloları söküp girişi kısa devre yaparsan zil çalar. Bu söktüğün kabloları da sonradan kurduğun sistem için kullanabilirsin, çelik kapının yanından zile basınca eski zil değil de yeni modifiye ettiğin zil çalar.

Gelelim asıl probleme; bina girişinden ya da güvenlikten arandığında çalan zilin nereden voltaj aldığını bulman lazım, yani iç üniteye giren kablolarla çözemezsin, devrenin içinden çözmek gerekli.

O kablolar tüm sistemle beraber bağlantılı, görüntü/ses/enerji/data kablolarıdır temel olarak, ekstredan bir de yukarıda bahsettiğim kapı önü kısa devre buton girişi.

Yani bina girişinden ya da güvenlikten sen arandığında o kablolarla herhangi bir enerji gelmiyor, sistem sürekli enerji altında besleniyor ve tüm aboneler ana üniteye bağlı, hangi abone tuşlanırsa ana ünite o abone ile iletişim kuruyor.

Zil çaldığında ses çıkaran hoparlör/buzzer'a gelen enerji ile çözülebilir belki, voltaja uygun bir röle ile hal olabilir.

Adobe indesign öneririm.

LaTeX kullandım ben tezlerimde. Bir araştırın isterseniz. Tek başına bir program değil, ama öğrendikçe zor da değil.

trafik cezası ve hgs cezası var ise ödenmeden muayneye almıyorlar. Park cezasını ise hiç duymadım.

Öyle bir sorgulama yok. Vergilerin ve trafik cezalarının ödenmesi yeterli.

Muayenede değil ama 2. el eksperciler sorguluyor.

Ben arabayı baktırmaya götürdüğümüzde önceki sahibinin olan borcu çıkmıştı.

1 fincan için duruma göre 1,5 ya da 2 yemek kaşığı.

250-300ml fincan için 1,5 ölçü.

klasik kupa bardak için; french press te dolu dolu 2 tatlı kaşığı , kahve makinesinde 3 tatlı kaşığı koyuyorum.

@janavarorion +1
Ben de klasik kupa için iki tatlı kaşığı koyuyorum, ideal geliyor bana.

30 gr kahve cekirdegi - 500 ml su

v60 boyle demleniyor bizde.

bir kupa için dolu 3 tatlı kaşığı, eğer 350ml'lik french press'in tamamını dolduracaksam 3 tatlı kaşığı.

suyu koy, 2 dakika bekle, karıştır, 3 dakika daha bekle. Bas ve dök.

regülatörlere ağızlık takan gördüm tek kullanımlık (ya da direk ucunu değiştiriyorlar), sipsi gibi.

kıyafetleri de dezenfekte ediyorlarsa günlük pek bir risk yok bence. misal kaşta dezenfekte eden yerler var.

edit: galiba direk mapsi değiştiriyorlar.

ben olsam riske girmem şu dönemde. sadece regülatörle de bitmiyor sonuçta.

kabul edilen bazı önlemler var. Regülatörleri dezenfekte edip poşetliyorlar. Ekipmanları kişiler arası değiştirmiyorlar vs.

Çok ikna edici mi bilemiyorum.

evet trafik sigortası, sizin üzerinize yapılan sigorta üzerinden deneyim puanlamasına tabi tutuluyor.

deneyim puanlaması saçma bir yorum oldu biraz ama ilk defa yaptırıyorsanız güncel fiyatlar üzerinden, kazasız bir şekilde devam ettikçe de fiyatta indirim alarak devam edeceksiniz.

Trafik sigortası kişisel özelliklere göre (hangi araba olduğu fark etmiyor), Kasko ise arabanın değerine göre ve kapsamına göre belirleniyor.

Her ikisinde de hasarsızlık indirimi gibi etkenler oluyor.

trafik sigortası; bulunduğunuz şehir, yaşa bakıyor (bulunduğunuz şehir için taban ve tavan fiyat vardır.

Kasko ; yukarıdaki kriterlere ek olarak , araç fiyatı, donanım(tüp, hybrid) ve sizin belirleyebileceğiniz teminatlara göre fiyatlandırılır.

(git: www.eksiduyuru.com)

Yılda 25-30 uçuş yapıyordan, ayda 6-8 bin TL harcıyorsan olabilir..

bence normalde kredi kartı alışkanlığınız veya kullanımınız yoksa hiç bulaşmayın.
Mil/puan kazanmak çekici ama bunun için kredi kartı rutinine girmeye gerek yok.

Ben iş sebebiyle senede 2 uçuş yapıyorum ve denizaşırı seyahat ediyorum. Uçak biletlerimi şirketim karşılıyor. Dedim madem gidip geliyorum bir shop & miles kart alayım bari miller biriksin. Onun haricinde kartı hiç kullanmıyorum. Belki harici başka avantajları vardır ama 2-3 senede bana kazandırdığı yegane şey biriktirdiğim miller ile 1 adet filtre kahve makinası ve rondo almak oldu :)

Okuduğum ve araştırdığım kadarıyla belirli bir harcama hacminiz yoksa, spesifik kampanyaları filan da kovalamıyorsanız öyle gökten mil yağmıyor. Zaten kişisel görüşüm bu tür şeylerin harcama ve tüketimi daha da artırdığı yönünde.

Otopsiçocuğu haklı. Çok uçuyorsan, çok harcıyorsan (8-10 bin üzeri), kazanacağın puanları da gezmek için kullanacaksan mantıklı. Yoksa kart ücretleri gerçekten astronomik (neredeyse aylık 20 lira falandı en son)

Evden eve neredeyse 500 metre için daha bugün 3300 lira fiyat aldık, onu bile fazla bulduk. Tabii eşya miktarına, hafta içi/hafta sonu durumuna göre falan da değişiyormuş fiyatlar.

Daha önce de kullandığımız ve memnun olduğumuz bir firma (Uygun nakliyat), burada da önerdiğim ve kullanıp memnun kalan bir arkadaş vardı. İsterseniz numaralarını iletebilirim mesajla.

Korkmaz nakliyat iyidir. Hem biz hem cevremiz memnunuz. Gecen sene 1650'ye tasimisti. Bu sene biraz daha fazla olur.

Yukarida soylenen fiyatlar cok fazla.

(Esyalari kalin patpatlara, battaniyelere sararak tasiyorlar). Lamba, gardrop vs sokuyorlar. Gidilen yerde mobilyalari kuruyorlar. (Lambalari takmiyorlar)

bu paralar çok değil mi ya? eşya çok değilse kasalı bir araç kiralayın. 2 arkadaşınıza günlük 1000 lira verin hatta 500 verseniz de gelcek çok kişi olur halledersiniz. yanılıyor muyum? hiç ev taşımadım da.

hocam istanbulda yaka değiştirmiyorsanız mesafe fiyatı etkilemiyor, cünkü esas olan size çalışacak elemanların ücreti ve kamyonu size rezerve etme ücretidir. yani 30-40km için yakacağı 50tlnin bir önemi yok.

tavsiyeye gelince ergo nakliyatı tavsiye ederim.

fiyatlar istanbulda uçmuş sanırım. 18 ay önce ekim sonunda toplaması şirkete ait şekilde evimi 2.2km öteye 900liraya taşıtmıştım. perşembe günü yine taşınıyorum. bu sefer 22 km uzağa 1.kattan 2.kata taşınacağım. farklı bir şirketi aradım 1100lira fiyat verdi. eski taşıttığım firmayla görüştüm 1500 dedi önce düz 1000 yap dedim sen eski müşterimizsin tamam dedi. toplaması sizden olsa fiyat kaç olur dedim yaz dönemi olduğu için vaktimiz yok toplama yapamıyoruz dedi. bir kez daha istanbulda yaşamadığıma şükrettim resmen. lokasyon: bursa.

edit: eşyanızın azlığı çokluğu, hangi kattan kaçıncı kata taşınacağı da nakliye ücretini önemli derecede etkileyen hususlar.

Bana kalırsa mobilyacıların montaj elemanlarına ulaşmaya çalış, hem usta eller olur hem de uygun olur. Ben bugüne kadar hep öyle yaptım.

Hayrioğlu'ndan memnun kaldık bir kaç kere.

enakliyat.com kullanabilirsin ben memnun kalmıştım şahsen.

Uygun Nakliyat doluymuş, 2 hafta sonraya gün verdi.
Korkmaz'ı da google'lauınca 3-4 firma çıktı. Hangisi olduğunu acilen öğrenebilir miyim? @brkylmz

Hem başka arayanlar olursa diye, hem de kendime hatırlatma olarak kalsın diye:
Hayrioğlu ile taşındık nihayetinde.
Çok memnun kaldık. Herşey itinayla sarıldı, tüm beyaz eşyalar (tesisatı vs) bağlandı.
444 04 05
hayrioglu.com.tr

selamlar,

eksisozluk.com

Bordrolu çalışan olarak ülkeyi sırtımda taşıdığımı, belimin büküldüğünü; kayrılmış, semirmiş iktidar yanlılarını taşıdığımı düşünüyorum.
Sırf bu sebepten ötürü gidiyorum zaten.

Her ulkede farkli tabi, Avrupa tek bir ulke degil ama Irlanda icin asagidaki gibi (benzer olmasi acisindan gene yillik brut 78.000 girdim. Ek olarak rakamlar evli olup olmamaniza, cocuk durumuna gore degisiyor, evliyseniz daha az vergi oduyorsunuz). Asagidaki rakamlar bekar ve cocuksuz birisi icin. Turkiye'de 78000 birimden ele gecen 52000 birim iken Irlanda'da 78000 birimden ele gecen 51000 birim (tabi dedigim gibi evlilik ve cocuk durumuna gore ele gecen miktar artiyor)

Total Income...................€78,000.00
Your Income...................€78,000.00
Loan BIK......................€0.00
Vehicle BIK (1)................€0.00
Health Insurance BIK...........€0.00
Qualifying Pension Deduction...(€0.00)
Carer Allowance ..............(€0.00)
Tax @ Lower Rate (20%).........€7,060.00
Tax @ Higher Rate (40%)........€17,080.00
Tax Credits...................(€3,300.00)
Net Tax.......................(€20,840.00)
PRSI........................(€3,120.00)
Universal Social Charge.......(€3,111.00)
Annual Net Income............€50,929.00
Monthly Net Income............€4,244.00

Avrupada benzer sanıyorum, ama mesela Fransada yaşayan arkadaşım ayda 180 euro mu ne "kira yardımı" alıyordu devletten. Covid döneminde işsiz olduğu için de aylık bir miktar para aldı.

Devleti sana bu tür durumlarda yardım ederken görebiliyorsun yani, bizdeki gibi iban atmıyor o yüzden millet vergisini vermeye devam ediyor. (Ki orada bile tartışmalar var)

Gelişmiş ülke gibi vergi ödüyoruz ama gelişmemiş ülkeyiz :)

Aslında mesele vergi iadeleri bir yandan da, yani ben gelir vergisi ödeyerek kazandığım parayla kira ödüyorum ve o paradan da ev sahibi gelir vergisi ödüyor, bana en saçma gelen kısım böyle şeyler, bazı temel harcamaları gider olarak gösterebilmeliyiz diye düşünüyorum ama Türkiye'de bunun karşılığı AGİ oluyor sanırım.

"işveren tarafına da vergi yükü biniyor", "işveren de vergi ödüyor" bakış açısı bence tamamen yanlış.

işverenin ödediği vergiyi de aslında çalışan ödüyor.

işveren ve çalışan ücret üzerinde anlaşırken;

işveren çalışanın toplam maliyetini;
çalışan ise eline geçecek net kazancı düşünüyor.

bu durumda vergiyi gerçekte kimin ödediği baya açık.

dunyanin hicbir yerinde 10 bin lira brut maasin 7 bin lirasi dogrudan ve dolayli vergilerle devlete gitmiyor.

işveren olsam çalışanlarıma bu hesaplamayı veririrm demişsiniz ama çalışanın bu hesabı biliyor olması lazım zaten :)

ben yıllardır diyorum eğer çalışan bu vergiyi kendisi vermek zorunda olsaydı bazı şeylerin çok daha farkında olabilirdi, çoğu çalışan asla bilmiyor, hele net ücretten çalışanların hiç haberi yok.

körfez ülkelerinde vergi yok, devletin ihtiyacı yok çünkü, bizde milyon çeşit vergi var, daha 3-5 yıl önce Dubai ye kdv geldi, alt tarafı kdv yi anlayana kadar canları çıktı :)

Maaştaki kesintilerin daha yüksek ve daha düşük olduğu ülkeler var. Bizde maaşlı çalışanın vergisi "kaynağında" kesilir. Yani sizin elinize daha geçmeden. Dahası bu tutarı devlete ödemekle yükümlü olan patron bu işi savsaklarsa, yalan beyanda bulunursa (SGK gibi) kaynağında kesildiği halde vergini (yasal olarak yapman gereken ödemeyi) yapmamış olursun, bunun için emekliliğini alamazsın vs.
Elbette benim de içim acıyor, 18 yaşımdan beri çalışarak kaynağından vergi ödüyorum ancak bu vergiler bana ne sağlık ne de eğitim olarak geri gelmedi. Vergimin üzerine özel sağlık sigortası, vergimin üzerine çocuğumun özel okul masrafı ve yine vergimin ve SGK kesintimin üzerine özel emeklilik sigortası yaptırıyorum. Çünkü devlet hastanelerinde tanıdığın olmazsa aylarca bir ultrason için beklersin, devlet okullarının kaliyesini görüyorum ve özel emeklilik sigortası yaptırmazsam emekli olduğumda şimdiki sosyal olanaklarımın 5'te birini bile karşılayamam. Bütün bu kalemler diğer pek çok ülkede çalışanın vergi yükünü azaltıcı kalemlerdir. Masraf gösterip vergiden düşme imkanınız vardır. Burada mahdumları ve zevceleri ve dahi diğer zevatı besliyoruz...

Fransa; brüt maasimin %78'i elime geçiyor. Üstüne normalde maaşına göre gelir vergisi var. Yalniz sirf bu taraftan bakarsan eksik olur.

-esim calismadigi için normalde aylik 250 euro olan gelir vergim 30 euroya düşüyor. Cocugum olsa daha da az olurdu.
-gelirin azsa kira yardimi alıyorsun.
-cocuk varsa cocuk yardımı aliyorsun.
-su an 2011den once piyasaya sürülmüş dizel araban varsa misal ornek; renault cliom var 2006 dizel. Gidip suzuki swift hybrid alirsam 12bin euro fiyati, devlet bana arabamı hurda/geri donusume vermek sartiyla 3bin euro veriyor. Arabayi satsam 1.5-2bin anca eder.
-yeni yapilan 300bin euro değerinde ev alirsam devlet vergi iadesi olarak 6-7 yilda totalde 56bin euro vergi iadesi veriyor.
-ev is arasinda harcadigin benzini bile vergi iadesi diye gösteriyorsun.
-belli yatirim araclari kullanirsan devlet verginden düşüyor.
-normalde evin vergisi vardi, bu sene son kalkiyor artık. Hayatimda Türkiye'de kalkan vergi görmedim. Az para da değil, senelik 600-700 oduyor millet.

Bunlarin haricinde 3 yila kadar işsizlik maaşı alabilirim, pandemi sürecinde kisa sureli issizlik olursa %100 maas aliyorum. Buyuk sirket oldugu icin isten cikarma olursa ilk sene %100 maas aliyorum. Bu sure bitmeden is bulursam prim veriyorlar.

Kısacası en azından fransa icin sirf bordroya bakarsan yanilirsin çünkü onu etkileyen cok sey var. Ama evet %78i her türlü gidiyor. Ama bir dakika bile durup bunlar nereye gidiyor demedim. Çünkü vergilerimin ise yaradigini görüyorum.

ben işinizi merak ettim. aylık 55 bin mi alıyorsunuz?

@banacevaplazım ve @catch the arrow sanırım eksik bilgi vermişim ama sorunun gidişatından bu ücretlerin senelik olarak yazıldığı anlaşılabiliyor diye düşünüyorum, 2020 yıllık maaşım oluyor bu hesap.

soruda bu tutarın yıllık olduğu anlaşılıyor, zaten agi tutarı kümüle olarak yazılmış.

Brüt ve net arasindaki fark cok fazla, Türkiye ile karsilastirilamaz derecede. Ben devlet calisaniyim, cok yuksek vergi oduyoruz, ülke Almanya. (Boyle yazinca soylendigim, dert yandigim dusunulmesin. Bence dogru olani da bu, bursundan ekmeginden suyundan yararlandim ve sosyal duzeninden yararlanmaya devam edecegim issiz kalirsam vs...)

Örnegin brüt neredeyse 6 bin iken,net 3700 ile 3100 arasinda degisiyor bulunulan vergi klasmanina gore!

Vergi vermeye karşı değilim, yalnızca alınan verginin doğru harcanmadığını düşündüğüm için kendimi kötü hissediyorum.

Yoksa Avrupa'da da oranlar doğrudan vergilerde benzer.

Dolaylı vergilerde çok daha düşük ama (ÖTV, alkol vs.)

makinenizin rezistans problemi vardır. kireç dolmuştur eğer eskiyse.

makina eski değil yeni ama ben 2. el aldım

anladım. o zaman hangi marka çamaşır makinesiyse onun teknik servisini arayın ve durumu anlatın.

bu arada buzdolabı tamiri için gelen arkadaşlar haklı olabilir. şöyle bir kaynak buldum neden çamaşır makinesinin gürültü çıkarttığına dair:

removeandreplace.com
maalesef ingilizce

www.youtube.com


şu videoda adam nasıl değiştirdiğini göstermiş uğraşsam kendim bile yaparmışım aslında :D

amortisörü de 25 liraya satıyolar
www.uygunparca.com

önce ayaklarını kontrol edin. Yere her biri sağlam basıyor mu? havada olan varsa onu ayarlayın tekrar deneyin.
Sonrasında amortisör olayına girersiniz.

@burfak ayakları sağlam sallanmıyor

Biraz uğraştırabilir ama alırsınız diye düşünüyorum. İade'ye yollamadan önce çalışmayan özelliklerini ve bozuk olan aksesuarları fotoğraflayıp video kaydına alın bence. Ne olur ne olmaz, kanıt olarak sunarsınız aksi bir durumda.

Cayma hakkınızı kullanarak iade edin. Arıza vs gibi durumlardan bahsederseni, servise gönderilecek.

cayma hakkınızı kullanırsanız, sağlam olarak geri göndermenizi beklerler.

Arızalı olduğunu belirtin mutlaka, cayacaksanız da bunu belirtip cayın.

plaka sahipleri geçen sene 775 TL ödüyormuş, evet.
twitter.com

22.000 liraya kadar vergi dilimi %15, yani 20.000 kazanan biri 3.000 vergi öder.

Fakat bizim devletimiz vergiyi dolaylı yoldan toplayan bir devlet, yani devlet de biliyor kim ne kadar kazanıyor ve ne kadar vergi ödüyor diye.

Ama nasılsa aracı satarken ve her akaryakıt alışında yeteri kadar vergisini alıyor.

Maalesef doğru. Plaka sahiplerinden beyan ettikleri gelire göre vergi alınıyor. Misal, bir havalimanı taksi plakası sahibi senelik 22.000 TL gelir beyan edebilir. Devletimiz de bu kadar az kazanan, senelik asgari ücretten bile az kazanan plaka sahibi vatandaşlarımıza, plaka tahdidine devam ederek ve Uber gibi alternatifleri yasaklayarak gereken desteği göstermektedir!

Korsan taksiler de yasaktır. Çünkü onlar devlete senede 3.000 TL vergi ödemekten kaçınmaktadırlar. Devlet korsan taksiler nedeniyle vergi kaybına uğramaktadır!

Beyaz yakalı biri aylık 20.000 TL Brüt kazanıyorsa, yıllık 52.470TL gelir vergisi veriyor.

teorik olarak Almanya ile kurallarımız aynı.

pratikte çok farklı olduğu için uygulama yapılsa da kimsenin işine yaramaz.
Türkiye'de yolda öğrenmek zorundasın.

Buna katılmıyorum. Teorisi en iyi şekilde verilse ve iş baştan sıkı tutulsa daha iyi olmaz mı? Neyse ben teori/pratik ya da onlar/biz karşılaştırmasından ziyade bu işin teorisini öğreten bir program olup olmadığını merak ediyorum.

Geçiş üstünlüğü tabelaları ve bisiklet yolları aynı kurallarla Türkiye'de de var. Sadece pratikte dikkat kullanmıyor kimse.

Teorisi en iyi şekilde verilse ve iş en baştan sıkıcı tutulsa daha iyi olmaz mı? Olmaz olur mu, tabii ki olması gereken bu. Ben bunun aksini savunmuyorum, sadece hem Türkiye'de, sonrasında Almanya'da ehliyet almış ve her ikisinde de aktif olarak araba kullanmış biri olarak pratik gerçeklerden bahsettim.

İşimin yakınında sürücü kurslarının araba kullanmayı öğrettiği bir alan var. Ne zaman buradan geçsem, dönel kavşağın içinde bekleyip duran sürücü kursu arabaları görüyorum. Sen şimdi bu adama bir yandan, "geçiş hakkı senin" diyorsun, bir yandan da "bekle" diyorsun.

İşin teorisini öğrenmek istiyorsan, fahren lernen dediğin app'ler Türkiye için de farklı değil. Pratiğini öğrenmek istiyorsan, yolda öğrenmen gerekli, çünkü bir yerde yazmıyor. Türkiye için de app yapılsa orada "normalde dönel kavşağın içindeki aracın geçiş üstünlüğü vardır, veya kontrolsüz kavşaklarda sağdan gelen aracın geçiş hakkı vardır ama siz yine de yol verin" yazmayacak.

Olan olmuş. bundan sonraki olmasını beklediğin gelişmelere göre karar vermen gerekli.

Yakın zamanda dolar düşer, senin evin yeniden dolar cinsinden 60.000 dolar eder mi, yoksa ev TL bazında değer kazanır (dolar aynı kaldığı durumda), yine dolar olarak aynı seviyeye gelir mi?

Dolar artar, benim ev TL olarak yerinde sayar diyorsan sat, dolar al.

satma 40 bin dolara düşünce satarsın.

dolar bazında %20 zarar etmişsin işte ne diyelim? paraya ihtiyacın varsa sat tabi hayırlı olsun.

Ev tamamen yatırım için mi?
Evi şu an sen mi kullanıyorsun, yani sattığın durumda başka bir ev mi bakacaksın?
Sattıktan sonraki planın ne?

Bunları bilmeden cevaplanamaz bu soru.

Ev yatırım icindi. Düzenli kira geliri elde etmek için. Ancak kira geliri şuan oldukça düşük.

Mevcut düşük faizler ile parayı TL olarak bankaya koysam çok daha yüksek gelir elde ederim.

Ancak 5 yıl sonra TL yine bu kadar değer kaybeder mi ?

İşte asıl mesele bu

TL için beş yıllık süre bence çok uzun ve tahmin etmesi zor. aman aman bir şey değişmese bile etkileyecek şeyler var; 5 yıla hükümet değişir mi, cb değişir mi, dünyadaki güven ortamı ne olur, sıcak para girer mi tekrar vs..
önümüzdeki kısa süreçte net cevapları var bunların.

Beklersen dolar olarak değeri 70bini de görebilir, 30bini de.. Şuanki değeri belliyse satıp dolar yapsan daha mantıklı bence. cash is king

Evi oturmak için aldıysan sorun yok ta evi yatırım için aldıysan ticaretten veya başka bir şeyden anlamıyorsun demektir, sakın yanlış anlama ben ve milyonlar bu şekilde, vs vs.

Ben olsam satmam neden?
Uzun vadeli düşündüğünde büyüklerin ile konuş diyecekleri şey şu. Biz bu evi 20 bin dolara aldık, 50bin dolara aldık. o evler dolar bazında bile kaç katı arttı.

Bu yüzden paranı daha da degerlendiremeyeceksen satma.

şimdi satsan 2 sene sonra dolar çıktı diyelim, belki bir zararın olacak ama 15-20 yıllık zamana baktıgın zaman kazanman daha olası değil mi?

satıp parayı tl'de tutacaksanız değerini daha da kaybedebilir. ama başka bir yatırım düşüncesi varsa veya parayı tl'de değil de dolar, altın, euro'da tutacaksanız mantıklı.

bence doların bu kadar fazla arttığı bir dönemde gayet az bir zarar olmuş.

ayrıca bu evin 5 yıllık kira getirisi yok mu? onu niye hesaplamıyorsunuz.

bi tanıdık 7 sene önce 115bin dolara aldığı evi şu an satsa 50bin dolar anca ediyor. arada toplam 20bin dolar kira almıştır, zararı sen hesapla..

Aynı durumdayım zarar 20.000 dolara yakın. Başımı duvarlara vuruyorum tövbe ettim ev almaya. Acil değilse satmayın. İlerde belki değişir durum.

Yatırım için ev alınmamasının kanıtı gibi olmuş. Oturmayacaksanız ev almak baya saçma. Bugün 50 bin dolara satmazsanız muhtemelen yarın 40 bine satarsınız. Okutun gitsin.

tekrar sözlüyorum, bu örnek aslında iyi ve kazanclı sayilabilecek bir yatırım. yani buradaki rakamlara bakıp ev almak kötü bir yatırım diyemezsiniz.

2015-2020 arasında dolar kur tam 2,5 katı arttı. her zaman bu şekilde dolar artmaz. yani bence bu ortamda gayet iyi değerini korumuş. ev almasaydınız dolara mı yatıracaktınız hepsini?

Nuisance
Muhtemelen yarı yarıya TL dolar mevduat hesabında dururdu

Evi satıp diğer birikimim ile minibüs hattı veya ilçeden taksi plakası almayı düşünüyorum
(İstanbul'da değilim)

Nuisance +1,
5 yılda da kira geliri iyi kötü geldiyse. Bir daha da
20 yol geri d. Süresinden ,
Aylık Kira 250 usd*60 =15.000 usd ,
Sanırım 5 yıl önce aldığınızıda pahalı almışsınız veya lokasyon muhit hiç değerlenmemiş .

Dunyatuhaf
Aylık ortalama 250 dolar değil 100 dolar bile kira getirmedi.

1. güç ayarlarına girip herşeyi üst seviyeye çıkart. (En iyi performans)
2. Genel olarak adaptör ile kullan
3. SSD kullanıyorsan Superfetch özelliğini kapat.

Hard disk yüzünden olabiliyor.

ssd kullanıyorum. ssd yeni ama nasıl kontrol ederim ?

SSDyi farklı bir sata slotuna takın, ssd'de dram yoksa ondan da olabiliyor bazen modeli nedir?

Valla ayağını alıştırmayı hedefliyorsan mekana ve hızlı servis bekliyorsan 3-5 ateşlersin :)

bizim kültürde bahsis vermek yok bence.

ben birkac senedir aliskanlik edindim, bir sorun cikmadiysa 10-15% veriyorum her yedigim ictigim yerde.

Bizim kültürde düzgün hizmet anlayışı olmadığı için, hizmete karşılık bahşiş kültürü olmadığına inanıyorum.

Adam fark yaratıyorsa, işini iyi yapıyorsa bahşişi de fazlaca hak ediyordur diye düşünüyorum.

Bu sebeple, özellikle de problemlerde çözüm yaratmış, güleryüzlü ve mekana/işe artı bir değer katan çalışanlara fazlaca bahşiş vermeye çalışıyorum. %20'lere kadar çıkıyorum.

barmen iyiyse verirsin elbette, memnun kaldigim her yerde bahsis'i veririm mutlaka

idefix.com

www.kitabinabak.com
ben önce buradan fiyat karşılaştırması yapıp sonra diğer sitelerden sipariş veriyorum.

eganba.com kullanıyorum ben hep.

istanbulkitapcisi.com

İstanbul büyükşehir belediyesinin kurduğu bi kitapçı.

Ben kidega'dan alıyorum son 2 3 seferdir; memnunum bayağı.

istanbulkitapcisi.com
amazon.com.tr

amazon gönderimleri çok hızlı, ibb kitapçıcısından pazartesi sipariş verdim bir gün sonra kargoya verdiler, o da iyi. ikisini de tavsiye ederim

Kitapyurdunda sorun yasamadim hic. Amazonun indirimleri cok iyi. Kidega kullanan cok insan duyuyorum benim de aklimda.

İlk çıktığından beri Idefix kullanırdım. Sonra D&R’a geçti. O dönem berbat bir hal aldı. Bir de üstüne D&R TveK’ya satılınca hepten rezil bir hale büründü. O zamandan beri Eganba’yı kullanıyorum. Sözlük’te hakkındaki yorumlara bakarsanız insanların memnun olduğunu görecekseniz. Bir de Babil var ki aynı şirketin aslında. Nasıl ki şu anda D&R ile Idefix kardeş siteyse Eganba ile Babil de öyle.

idefix ten uzak dur, 15 kitap aldım, 3 ayrı kargoyla gönderdiler:/ ve yaklasık 20 gün sonra

keske kitapyurdunu tercih etseydim demiştim, biraz gec gönderse de dr da iyidir

-7, -5,5'te organik de çok hafif olmayacaktır zaten. Ben olsa organikten devam ederim.

daha yuvarlak ve daha küçük camlı gözlük tipleri daha rahat olacaktır.

Hocam çizilmesi problem aslında. Simdikileri alalı bir yıl olmadı ama çizik dolu. Biraz hunharca kullanıyorum sanırım :)

çalışanın deli gibi hakları olan bir ülkede çalışıyorum.

şirket bana yarın ofise geleceksin dese hayır diyemem çünkü social distancing vs uyduktan ve başbakan da bunu söyledikten sonra sorgulamak bana düşmez. tek itirazım toplu taşıma kullanımı olabilir onu da pik saatleri es geçerek bir şekilde çözersin diyebilirler. ama bu durumda işe 11 da geliyorsan 20 de çıkman gerekir vs diyebilirler.

yönetici olmak zor zanaat ve bu adımları atmadan önce mutlaka hr business partner vs varsa onlarla konuş. ileride gelebilecek davaları önler ve kafanın rahat olmasını sağlar.

ama şu şirket çalışmıyor ben de çalışmayalım istiyorum geçerli bir argüman değil. yemez.

öncelikle işinizde başarılar. sizi anlayamam, yönetici olmadım hiç ama "özellikle çalışanın deli gibi haklari olan ülkede hic degilmis" burada kastettiğiniz "deli gibi haklar nedir merak ettim gerçekten?

Yönetme noktasında zor olan insan yönetmek gerçekten. Ben bir ara kreşte miyim napıyorum diye düşünüyordum.

O benden bunu istedi, bu bana bunu dedi, istediğim işte yardımcı olmadı, az çalışıp çok kazanıyo, terfim gelmedi, zammım az geldi vs. Her işlerinde otur konuş bak. Bir de dış ekiplerden gelip benim ekibimdekilere atar yapan oluyor, onlara ayar ver ekibi koru. Yetmiyor, bu sefer ekipteki biri saçma bir mail atıyor, onu uyar. Firma koruma kısmında da şöyle oluyor: Mesela pandemi döneminde bizim şirket çok iyi davrandı. Gerçekten çok destek çıktılar bizi korumayı amaçladılar çok belli. Ama tüm bayramlarda da kalan zamanı bağlayıp izin yazdık. 1 haftalık iznimiz yandı. Şimdi benim ekip bunu dert etti, yazmasak, çalışsak vs. Orda firmayı koruyorsun mecburen.
Hep bir denge hali ve yoruyor insanı. 3 senedir bu durumdayım. Arada bi kanunları açıp davalara bakıyorum mesela, kimsenin hakkı yenmesin diye. Eğer adil olmaya çalışıyorsan işler çok karışabiliyor.
Arada küsüyorlar sana bir de o çok çılgın..

Neyse ama iyi performans gösterene sürpriz hediye gönderiyorum ben, x2 çalışmaya başlıyorlar bu sefer. Onu görmek sevindirici oluyor. Böyle böyle geçiyor zaman..

Çok garip bir iş, içimi dökme fırsatı oldu bu başlık bana resmen.

sizi iyi anlıyorum.

ekşi sözlük benzeri bir sözlük projem var.
orada bile yönetici olmak o kadar zor ki. herkes her şeyi kendisine en uygun şekilde istiyor. bir kişinin istediği olmayınca hemen adaletsiz olduğunuzdan dem vuruyor. biri birinden şikayet ederken kendisinin şikayet edilecek eylemlerinin farkına bile varmıyor.

yöneticilik, birinin mızmızlanmaları görmezden gelirken, arkadan konuşup şirkettekileri de isyana getirmemesini sağlayıp, şikayetlenilen durumu ortadan kaldırırken hem çalışana "sen ne istersen yaparım" mesajını vermeyip, hem de "elbette arkandayız" iletisini ortaya koyarak, motivasyon-şımarma-önemsememe dengesini korumak demek.

artık kafam yandı gördüğünüz gibi. sizi o kadar iyi anlıyorum ki :)

@ozdek bizde de maske takmak zorunlu degil ulkede ama firma;
Girişte derece olcuyorsun, ellerini jel ile temizliyorsun.
Herkese maske dagitildi, ofislerde klima kapatildi, 2mden yakin en azindan 1 ay boyunca yasak, sabah ve aksam masani silmen için set var vs. Toplu tasima kullanan yok herkeste araba var zaten. Olay neden geliyoruz degil de millet gitmiyo biz niye gidiyoruz.

@meiyisi örnek verirsem; bir çalışanın isi değişti çünkü eski isi artik yok gibi. Ama bu yeni iste başarısız oldu baya kötüydü yani. Neyse burnoutt dedi 1.5 ay calismadi. Sonra isten ayrılacağım ama ayrilma sebebim sizsiniz verdiğiniz is icin iyi eğitilmedim vs dedi ve fransa'da yasalar calisan tarafli. Firma dava acmasin diye anlasarak bitti. Ya da ben mudur olunca bir calisma arkadasim bu konu icin aciklama istedi calisan sendikasina gitti, onlar da hr ve müdürlerle sadece calisana "neden logistics mudur de baskasi degil vs" diye aciklama yaptilar. Gene baska bir calisa' burnout dedi ve isten tazminat ile ayrildi sebebi de onceden iki kisilermi tek kişiye dusmusler onun işi cok fazlaymis bu sebepten burnout olmus, haliyle firma dava ile ugrasmamak icin tazminat veriyor. Ya da bir dönem bu burnouttlar cikinca çalışan sendikasina gidildi, sendika sorusturma baslatti aylarca yok egitimler, anketler falan en az 4-5 ay müdürler bunla ugrasti. Bunlar kötü demiyorum ama bir müdürün isini zorlastiran şeyler.


@icha zamaninda yakin oldugum biri mudurum olunca bana "müdür hayati cok yalniz bir şey, önceden arkadaslarin simdi calisanin oluyor" demişti. Harbiden öyle. Ne kadar calistigim ofisin mudurlugu arkadaslik gibi olsa da her zaman bu durum var. Yani simdi calisana gidip 'haklisin lanet firma neden getiriyor bizi" diyemem yani ama calisan olsam tam tersini derdim belkide.
O hediye olayi var bizde sistemde, cok ciddi olaylarda puan veriyorsun sistemden hediye alabiliyorlar (bende su an kamera telefon falan alacak puan var) ya da sadece yaptiklari isi ovmek için yolluyorsun puan degil ama sistemde bütün herkes gorebiliyor.
Ya misal dün müdür dediki herkes su excele istedigi tatilleri girsin simulasyon yapicaz nedir nasildir bakicaz diye. Bir eleman da noel doneminz girmis ki noel donemini oturup konusuruz. Neyse baskasi bunu almis beni ve benim müdürüm koyup "bize HIC sormadi bile bile, nasil bunu alabilir" falan diye yardirmis cunku saniyormuski bunlar kesin onaylanmis tatil. Yani bize yazmadan arkadasina sorsa çözülecek ama nerde...
Ya da biri var tam ikiyüzlü; misal tatile gitsin sen backup yap. Donunce senin basladigin isi senin bitirmeni bekliyo. Ama o birine backup yapsin, donunce direkt veriyo isleri. Sikinti olunca "e sen dondun senin sorumlulugun" diyo :)

Çalıştığım çokuluslu firmada senelerce uzmandım. Son birkaç senedir (basamak olarak 3-4 level birden yükselerek) yönetici oldum. Birkaç sıkıntılı durum haricinde yöneticilik işini iyi idare ettiğimi düşünüyorum. Bana bağlı takım arkadaşlarımın ve yöneticilerimin görüşü de bu yönde. Hatta yabancı yöneticim ilk senemin sonunda "Zorro, yöneticiliğe doğal bir yeteneğin varmış, beni pozitif olarak şaşırttın" demişti. Her kurumun kültürü ayrı, dolayısıyla benim örneğim size tam uymayabilir ama ne yapıyorum anlatayım.

Öncelikle ben de eleman olarak senelerce çalıştım. kendi yapmayacağım, kendime mantıklı gelmeyen bir şeyi şahsi olarak istemiyorum kimseden. Ama malum bir de "göklerden gelen bir güç vardır". Merkezi yönetim istemişse bunun çok da fazla tartışılacak bir durumu yok. Yöneticiler toplantısında zaten bunu konuşuyoruz, elemanlara "örneğin Corona sonrası işe dönme konusunda" ortak bir açıklama üzerinde fikir birliğine varıyoruz. İletişim bire bir olabilir ama verilen bilginin ve mesajın hep aynı olması lazım.
İkinci olarak kuralları koyup açıklamayı yaptıktan sonra çok özel bir durum yoksa durum üzerinde inatla tartışmak, pazarlık yapmak isteyen tipleri nazik ama kesin bir dille susturuyorum. Bunu TR'de yapmak daha kolay biliyorum ama Fransa'daki meslektaşım da aynı durumda. Dediğim gibi ortak kararlardan bahsediyoruz.
Üçüncü olarak çalışan bazen sendika ile ya da (yerse) dava açmakla tehdit ediyor. Burada çok dikkatli olmak lazım. Bu yolları her zaman kullanma yetkisi var ve saygı duyulacak bir şey. Eğer kararımız zaten burada uygulanan hukuka aykırı değilse kesinlikle pısmadan "hodri meydan" diyebilmek lazım. İlk burnout örneğinizde belki yapılması gereken ilk fonksiyon değişiminde tercihin çalışana verilmesiydi. Eğer zaten çalışan bu tercihi yapıp sonra nitelikleri uygun gelmemişse geçmiş olsun. Bundan sonrasını ben değil hukuk halleder. Ya da firma parasını öder, elemanı gönderir. Burada elemana tazminat ödemek / ödememek sizin şahsi başarı ya da başarısızlığınız değildir, sakın kendinizi o duyguya kaptırmayın. Hayat bu.

@xportant hocam neden bahsettiginizi anlamadim vallaha. Biriyle mi karistiriyorsunuz acaba çünkü is arkadaslarimdan emekliligi yaklasan yok (en az 20-25 yil), is arkadaslarimdan benim yaptigim isi yapmis hic kimse yok ne de ivir zivir is yapıyorum.Bana biriyle karistiriyorsunuz gibi geldi.

İnsanın dünyaya bakışı değişiyor. Daha önceden eski yöneticilerim bana ne demek istemiş, ben onlara neler yapmışım, nerede iyi elemanmışım, nerede kötü elemanmışım hepsinde aydınlanma yaşadım yemin ederim ilk ayımda.

En zoru da, en yorgun ve yoğun döneminde bile yanına gelen her çalışana her zamanki gibi davranman gerektiği. O anda onun dünyası bambaşka ve senin en rahat olduğun günündeki gibi zannediyor seni.

@burfak katiliyorum. Allahtan cok iyi mentor gibi mudurlerim var da bana hep nerede nasil ne yapilir, neye dikkat edilir, hangi durumda nasil davranilir soyluyorlar hep.
Yani misal pandemi dönemi her yer kapaliyken biri izin almis haliyle izni evde gecirmis. Başkasının da izni varmis ama iznini tam en sona otelemis. Digeri diyorki ben otelemesini istemiyorum ben evde kullandim o niye kullanmiyo. Yani açıkçası su muhabbetler bana basit geliyor bilemiyorum ama tabiki o kadar sorun varken bunu basa aliyorsun vs...

Misal simdi gitmis başka departmanlara sormus ise donuyorlar mi diye onlar yok demiş, bana diyorlarki onlar donmuyo biz niye dönüyoruz. Haklilar ama en ust yonetimler bu kararlari veriyorken ben ancak arada elçiyim :)

yoneticilik zor degil.Zorluk, buna karakter olarak uygun olmayanlarin yonetici yapilmasiyla ortaya cikiyor.Yoneticilik karakteri farkli bir olay.Isi bilmekle isi iyi yapmakla cok az ilgisi var

@turkuaz cok iyi yoneticiler gordum ve cok iyi yoneticilerim var ama islerine asla kolay demem. Hem calisani mutlu edip (ozellikle fransa'da cok zor) hem sirketi mutlu etmek kolay degil.
En basit ornegi; proje ertelendi ve normalde proje phase donemi tatil almıyorsun. Otelenince amerika "o doneem tatili olanlar otelesin" diyor ama kadin ailesiyle tatil planlamis. O an psikolojisi nasil denk geldiyse aglamaya başladı nasil yapicam edicem diye. Aha bunu yonetmesi gereken kişi yönetici ve ben bu ise kolay asla diyemem.

Bu arada bir is kolay olsaydi bu kadar para vermezlerdi :)

@logisticsmanager, cok kolay demiyorum zorluklari elbette vard ancak gotunden ter aka aka santiye vs. ortamlarda beden gucuyle uc kurusa calisanlar varken yoneticilik zor demem.Yonetici oncelikle sirket kulturunun uygulayicisidir.Calisanlarin izinlerinin son dakikada degistirilmesi sirket kulturunde varsa maglesef elinden cok az sey gelir ancak bunun da careleri var.Kritik adamlarin izin planlamasini ona gore yapmak, disaridan birilerinin izin planlamasina karismamasini saglamak vb.

@turkuaz agree to disagree diyelim.

Hocam bende de var bir suru. Malesef durum boyle, arada sıkıyorum ama zamanla tekrar oluyo.
Bu metal olan parcalarda yok ama normal mobilyalarda vs var ozellikle sandalye masa gibi.

Bu tip demonte ürünlerin çoğu ekstra güçlendirici elemanlara ihtiyaç duyuyor. ayrıca tutkal olur, ekstra köşebent olur...

Ahşap tutkal ile beton gibi olur :)
Arkada kontrplak varsa onu da düzgünce çakmış olmanız lazım. Tutjaldan sonra bir daha sokulmez bu arada

duran şeyleri güzel yapıyolar da (konsol, tv ünitesi, dolap...), koltuk, yatak gibi şeyler beş para etmez

en hafif çekmede itmede hafifçe öne doğru düşer gibi olmasından bahsetmiyorsunuz di mi? çünkü sorduğunuz şey buysa gayet doğal ölçü ve ağırlığıyla ilgili bir durum ama mesela yan panellerden sağa veya sola doğru hafifçe ittiğinizde yaylanması ise bahsettiğiniz durum evet tutkal yardımcı olur. arkasına çivilenen 3 mm'lik bi mdf plaka da olması lazım onu da minimum bombe ile bol bol çivilerseniz o da çok iyi bir direnç sağlıyor. duvara monte ile uğraşmayın çocuk falan yoksa süpürgeliği kesmeden çok uğraştırır.

masa hangisi bu arada? çünkü sallanması fıtratında olan hemnes de var sallanmaması gereken de. şifonyerin de pek sallanmaması lazım aslında ama bu ürünler sunta o yüzden her sök takta ömürleri kısalır o delikler yalama olur mukavemeti azalır panellerin bağlantı noktalarının.

@logisticsmanager: ben de arada sıkıyordum, sonra sıka sıka poang koltuğum kırıldı... o yüzden sıkmaya da çekiniyorum gevşemişse sıkıyorum anca, sallanınca ellemiyorum.

@Unde bach canim mdf olsa korkmayacağım da masif ahşap olunca ona da korkuyorum. çatlamaya çok yatkın gibiler çünkü :/ sanırım en sağlıklısı tutkal olacak...

@kisa: bir daha sökmeyi düşünmüyorum, ev içindeki yerini belirledikten sonra duvara da sabitlemeyi düşünüyorum kullanma kitapçığında belirttikleri gibi. nihai konumlarına son bir defa yerleştireceğim, fakat vidalama yerlerinden değil de birleşme yerlerinden yapıştırsam zorlasam da ayrılmaz mı ki?

@proletarier aller lander vereinigt euch şifonyer net bir şekilde yaylanıyor, sanki yıkılır gibi oluyor sonra geri toparlıyor,arka mdf plakası sağlam olmayabilir, sökerken gevşek gelmişti, hoş 3-4 yerden vidalanıyordu sadece, sanırım bol bol ufak çivi ile çivilemek gerekli belirttiklerinin aksine.
masa da hemnes, sallanmasını şöyle tarif edeyim masaya dayanmış ayağı çok hafif bir şekilde sallasam bile monitör sallanmaya başlıyor hemen, halbuki masada bol bol eşya da var, ağırlık var üstünde. ayaklarını kontrol ettim, zemini kontrol ettim düzgün basıyor da masa :/ ilk defa söktüm, yıllarca sinir oldum bu durumlarına o yüzden kurarken düzgün kurup bu işi bitirmek istiyorum. duvara monteyi de deprem güvenliği ve biraz daha sağlam durur diye istiyordum.

@biber: koltuklarında ne sıkıntıları var ki? bana güzel göründüler, türk tipi yaylı koltuklardansa minderli koltuk tercih etmeleri hoşuma gidiyor, almayı da düşünüyordum kanepe ikeadan.

Ben normal kullanımda hiç yaşamadım.

Aşırı yüklediğim bazı dolaplarda zamanla yanlara açma başladı. Yapı marketlerde satılan küçük L tutuculardan vidaladım.

Siz de alıp yapabilirsiniz. Çok sağlam olur.

kendileri kurdugu zaman sorun olmuyor ama biz kurunca dedigin durum oluyor. ahsap tutkali is gorecektir mutlaka ama sokerken sikinti olur sanki o da.

Ayrılmaz :)
Tutkal gerçekten iyi bir yapıştırıcı ve sunta da birazını emdiği için içine işliyor

Acikcasi sallanmamasi lazim.
Malm, brimnes ve hemnes sifonyerlerim, ayakkabi dolabim var,yatagim malm’in bazali modeli hatta 5-6 yildir. hepsi demonte/tekrar monte oldular tasininca.
Hicbir sey hicbir sekilde sallanmiyor.
Hepsini kendim arkadaslarimla kurdum.
Sifonyerlerin arkasindaki mdf icin bi suru ufak civi cikiyor, onlari belki umursamayip eksik cakmissinizdir.

Bizdeki ikea ürünleri cok zorlamadikca sallanmiyor ayaklarinda ayarları oluyir bazilarinin onu atlamış olabilirmisin? Yada ayari yoksa bile kurulumda bir noktada once ayaklari guzelce bas ondan sonra bu vidalari sık falan diyor belki o kisim atlanmistir ha hepsini yaptım hala sallanıyor diyorsan duvara sabitlemek kesin çözüm depremde de devrilmez

ikea malindan masif mobilya performansi beklemek hata olur.

bu kadar kişi memnunken benim bu sorunları yaşamamın kötü kurulum yapmaktan başka açıklaması yok sanırım.

bir daha kurarken daha dikkatli kuracağım ve arkasındaki mdf suntaya bol bol çivi çakacağım. kitaplığın ayak yükseklik ayarı olsa bile sallanıyor, demek ki bir şeyleri yanlış yapıyorum...

Sizden bir ön ödeme aldı mı? Aldıysa geri vermemek için önüne gelen her evi gösteriyor olabilir, satılsın veya satılmasın.

Ha yok sizden herhangi bir ödeme almadıysa tek yaptığı müşteriyi kaçırmamak, gösterdiği evler sadece onun portföyünde olan evler değildir, diğer emlakcılar satmış olabilir.

Herhangi bir ödeme, kapora vermediğiniz sürece sizden aldığı tek şey zamanınız.

Siz başka evlere de, başka emlakcılara da bakın, bir tek bu adamdan haber beklemeyin.

@John Bloor kapora vermedik dediğin gibi başka emlakçıların da evlerini satıyor söylemişti muhtemelen haberi olmuyor satılan evlerden bize de satılmış demiyor da az önce sattım diyor muhtemelen.

Büyük ihtimalle başka emlakçının sattığından haberi olmuyor, siz ciddi yaklaşınca arayıp soruyor, bir bakmış satılmış +1

Siz beğendiniz diye evi alıp tadil ettirip fazla fiyata satmak emlakçı açısında gereksiz fazla risk. Bu ihtimal çok gerçekçi gelmedi.

evi internetten mi bulup görüştünüz emlakçıyla?

Biraz benzeyen bir durum yakında yaşadık
Bir emlakçı ile dört beş tane yazlık gezdik bir de arsa. İstanbula döndük. Arsa için aradık iki gûn sonra pazarlık yapabilir misin bize diye. Abi satıldı dedi.
Ertesi hafta tekrar gittik. Başka emlakçının sattığı eve bakmaya. Bunların bir evde gözü kalmış annemin tekrar aradık bunları evlerin hepsi! satıldı ben size çok daha güzelini göstereceğim dedi. Eve baktık düşünelim dedik vedalaştık bunla.
Sonra satılan bir evin sahibi ile hemşeri idik hayırlı olsun diyelim dedik ne olsa beğenirsin? Ev satılmamış. Pekii bizi götürdûğü evin ne özelliği varmış? O adam yeter ki sat 10bin de benden demiş.
Nerden para kazanacaksa müşterileri oraya yönlendiriyordu bizimki. Belki sizin de öyledir.

Unlost Superbox kullanıyor çok memnunum dedi geçen izlediğim bir videosunda.

alternatifiniz varsa ve karavan hayati yasamiyorsaniz uzak durun elbette.

5g gelmeden mantikli ping sureleri cok zor.

oyun derken facebook'dan canak okeyi kastediyorsaniz alin tabi.

@ozdek yok hocam, ps4 tarzı, zaten bir umudumuz elon musk. :)

başka alternatif yok ise olabilir, çünkü ping'i o kadar iyi değil. Aksiyon oyunlarında sıkıntı olabilir.

diğer alternatifler varsa zaten almayın, daha pahalı olacaktır.

Anladım, ben de öyle olduğunu gördüm 1-2 yerde , yine bir danışayım dedim. Sağolun.

ben küçük french press için 20 gr kahveyi ölçü kaşığı ile koyuyorum. bunu sen belirle, ben 20gr koyduğum kahveyi başkasına ikram edince 'ağır olmuş' dediğini biliyorum.

damak zevkinize göre değişir. yemek kaşığının net gramını bilemeyiz. hacim sabit ama kahvenin yoğunluğuna göre kütlesi değişebilir.

bir kaç deneme yanılma ile damak zevkinize uygun tadı bulun. 2 kaşık ile deneyin, 3 kaşık ile deneyin. 15 gram yazıyor diye hep 15 gram koyarsınız, ama belki de 10 gram koyunca daha çok zevk alacaksınız.

Orta boyutta french prese iki tatlı kaşığı kahve ile en üste kadar su koyup büyük kupa kahve çıkartıyorum.
Kahvem Tchibo guatemale grande ( orta sertlikte)

1 porsiyon espresso 7 gr yani bir tatlı kaşığı dolu doluya kadardır.
aynı ölçeği her kahve için kullanabilirsiniz.
yemek kaşığı koymayın fazla gelir bir fincana.

çok ince formülasyona gerek var mı bilmiyorum, ben uğraşamam.

bir büyükçe fincana bir yemek kaşığı, benim için ideal lezzeti veriyor, ha bazen koyma şeklime göre üç beş gram oynarsa da oynar.

bence daha önemlisi kaynar su dökerek kahveyi yakmamak (fokurdamasının bitmesini beklemek), evvelden fincanı ve pressi sıcak suyla ısıtmak (zaten kaynamayan su ve üzerine soğuk kaplar ile iyice soğuyor 4 dakika sonra, ve bence kahve konduktan sonra uzun uzun karıştırmak kahveyi özdeşleştirmek güzel sonuç veriyor.

Tchibo'nun pakedinde, 125ml kahve için bir dolu yemek kaşığı şeklinde tarif var.

ben 350ml'lik french press'i doldurmak için 2,5 tatlı kaşığı koyuyorum (tarife göre yemek kaşığı koymam gerekirdi). ilk başta gözüme yine de çok gelmişti ama bence tadı normal oluyor.

Önemli olan koyarken ölçmek ve bilmek. 2-3 sefer sonra idealini buluyorsun. Kahveye göre de değişiyor bir miktar bence.

Benim pişirme yöntemim şöyle: sıcak suyla french press'i doldur ve ısıt, sonra bunu fincan'a aktar, o da ısınsın.
Kahveyi french press'e yok, üzerine yavaş yavaş sıcak suyu koy. Karıştırma, 2 dk. bekle.
2 dakika sonra karıştır, 3 dakika daha bekle.
Bas ve fincana boşalt.

Daha fazla bekletince daha acı ve tatsız oluyor. Çok bekletmek iyi değil. O yüzden fazla yapayım, iki seferde içerim deme.

Kendin temizleyeceksen varsa hali yikama makinasiyla tertemiz olur ve kokmaz.kurutursan harita gibi iz kalir ve sicakta kokmaya devam eder.

Gerekli temizlikten sonra uzun süre olabildiğince camlar açık kalsın. Özellikle havaların ısınması içerideki olumsuz koku yayılımını arttırabilir

Zamanında bagajına birazcık süt dökülen bir arabamız vardı, kokusu ne yaptıysak kaldı.

Bu durumda hızlı davranmak önemli. Hiç vakit kaybetmeden oto kuaför tarzında yerlere götürün ve koltukları yıkatın. Kendiniz uğraşmayın, ne kadar uğraşsanız da yıkaması, kuruması aynı olmayacak.

Ozonla iç döşemeyi temizleyen yerler var. Bi bak istersen.

koltukları yıkatacaksın araç 1 gün kalacak.

Çok dökülmediyse sorun yok. Ama koltukların altlarına gittiyse koltukları aökü tabanı da yıkamaları lazım.

En yakın olarak açıp içini boşaltıp filtre kahve gibi yapabilirsin, ama tadı çok farklı ve beklentilerinin çok altında olacaktır.

Kapsüllerin içindeki kahve, espresso gibi çekilmiş oluyor ve 13 bar (Nespresso için konuşmak gerekirse) buhar ile çekiliyor. Bunu evde yapmak pek mümkün değil.

salt espressodan ziyade espresso ile yapilan cesitlemeler yapip zarari minumuma indirebilirsin. hatta yeni seyler denemek icin challange olur.

affogato
soya sutlu latte
badem sutlu capuccino
muzlu frappe
bitterli mocha

vs..

ya evet, basınç olayını biliyorum :(
düdüklü tencerede yapacak halim yok tabi de nebilim işte french press gibi yapayım mı o zaman? böf.

elinde mokapot varsa olur.

Biz doktoru aradık, 5 ay kontrolü için getirmeyin, bu ayki aşılar ötelenebilir dedi.
Yakın zamanda 6. ay kontrolü var. Hem sağlık ocağına hem de hastaneye gideceğiz.

TV'ye çıkan doktorlardan net bir şekilde ilk seneki aşıların önemli olduğunu ve yaptırılması gerektiğini söylüyorlar.

biz 2.gün hastaneden çıktıktan sonra 7.gün kontrolünü yaptırtık. haftaya ilk ay kontrolü var, beraberinde de aşıları aradan çıkartırız sanırım. ondan sonra da kalça ultrasonuna dek hastanenin önünden bile geçmeyi düşünmüyorum (Allah herkesin evladını hastalıktan korusun)

Bebeğim 3 aylık. Geçen ay 2. ay aşıları için götürdüm. 10 gün önce rota için götürdüm. Coronadan korkarak verem, ishal, difteri vs. gibi elzem aşıları pas geçemezdim.

Rutin kontrolü boşverin onlar elzem değil. Bebeğinizdw bir sorun görmüyorsanız gerek yok. Zaten hemşire boya kiloya bakıyor. Her yerde arabada vurmuyorlar yalnız. Biz izmirde bizden önce dezenfekte edilmiş bebek odasında yaptırdık.

Bende bu hafta başında 4.ay aşısı için götürdüm. Sağlık ocağının camından sadece çocuğu alıp yaptılar aşıyı kilosuna baktılar boyunu bile ölçmediler fazla temas olmasın diye. şuan için bi sıkıntısı olmadığından rutin kontrole götürmedim. 6.ayda ek gıdaya geçişte götürürüm diye planlıyorum. Bence aşıları ihmal etmeyin. Sizin bağlı olduğunuz aile hekiminin ebesini arayarak Bilgi alın bence ertelenebilir bi aşı mı diye.

Dizi escobar’ın uyuşturucu işini girmeden öncesi - girdikten sonrası ve öldükten sonrası diye gidiyor. 3 sezona paylaşımı tam olarak böyle değil ancak genel olarak durum bu.

4 yok. 3. sezonda kali karteli var o da izlenesi.

---Spoiler---

İkinci sezon sonunda veya sonuna doğru ölüyor.