nasıl bir izin bu?

edit: aranızda hiç öğrencilik hayatında falan bu tarz sokak sahaflarında çalışan oldu mu acaba direkt o kişiyle görüşsem?

olgunlardaki barakalar belediyenin. kirasını ödüyorsun. tahtalar da oradaki esnafın. onun dışında kafana göre kitap sattırmazlar orda. ama konur tarafında yere bi örtü serip üstünde satış yapabilirsin.

çoğu arabanın aksesuar kataloğunda çeki demiri mevcut. dolayısıyla aracı satın alırken çeki demirini de ekletebilirsiniz opsiyon listesine.

ama araç hazırda varsa mecbur sonradan takacaklar zaten. yoksa da fabrikadan çeki demiri ile birlikte çıkartılır mı bilemedim.

çeki demirinin ruhsata da işli olması gerekiyor, dikkat. vizeden de geçmez.

her türlü sonradan takılıyor. orijinal aksesuar olarak geçenleri servis takıyor. takılı gelsin diye bir seçenek yok.

genelde markalar orijinal diye thule üretimi olup kendi logoları bastırılmış çeki demirlerini takıyorlar, servisler de piyasanın 2 katına iteliyor.

Anladım teşekkürler. O şekilde sipariş versek de araç ve demir ayrı gelecek, serviste takılıp ruhsata işlenecek demek.

Çeki demiri, yalnızca çeki demiri olmuyor.

En azından mercedes'te öyle. Çeki demiri opsiyonlu bir arabada motor soğutma sistemi, radyatör filan da değişik oluyor motor/modele göre. Belki frenlerde de farklılıklar olabilir. Şasede ek takviyeler olabilir, ama soğutma kısmından eminim.
Diğer markalarda da olmaması için bir neden göremiyorum.

Yani yalnızca çekme demirini ekletmekle fabrika çıkışlı çekme demirli araba almak iarasında fark var.

Örneğin Mercedes'te de sonradan araçlara kod ile opsiyon ekleyebilirsunuz. Diyelim bu modele çekme demiri ekletmek istediğiniz, yetkili servis sistemden bu opsiyon için eklenmesi gereken parçalar baktığında yalnızca aparatın bağlantı yerini değil, aynı zamanda radyatörü vs. de görüyor.

He korsan olarak araca orjinal olmayan çekme demirini kaynattırırsınız kullanırsınız o ayrı. Sonra karavan çekerken arabanın orası dağılabilir o ayrı.

Gayet mantıklı, iyice araştırmam lazım.

baskomutanimiz bugune kadar kendi cikari disinda bir sey yapmadi, eger basina bir sey dusmediyse tabi ki gelen gideni aratacaktir.

1- mevcut tasfiyeler zaten zamanında kendi doldurdukları adamlar. öyle kadrolaşma falan dışarıdan olacak bişey değil. aldıkları anayasa mahkemesi üyesini oraya getirebilmek için zamanında 40 takla attılar, aldıkları öğretmenleri doldurabilmek için kopya skandalında "tatmin oldu"lar, aldıkları askerleri yükseltebilmek için ergenekon yalanını uydurdular, vs. yeni gelenler de biat yoluyla seçiilecek, hiç şüphen olmasın.

2- bir Türk atasözü der ki, rüzgar eken fırtına biçer.

galiba metris kışlası

nö.

Mümkünatı yok. Normal tekstile gir.

bosnaya böyle bir yer açmanın, yozgata açmaktan bir farkı yok bence

mersin-taşucu falan

Mersin anamur. Gayet de kafa dinlemelik...

el cezire nin nesi var?

türkiyede habercilik yapan en iyi kurumlardan biri

el cezire her tv platformunda çıkan bir kanal değil başta o, ayrıca götüm gibi bir çevirmen var bunlar yeterli nedenler bence.

inanmak inanmamak önemli değil ki. kişinin sakin olduğunu gösteren sözler bunlar bence, doğru ya da yanlış. siyasetçilerin her daim samimi olmalarını beklemek tuhaf olur.

kanal mevzusunu bilemem. değişiklik oldu, iyidir. çevirmen iyi değil tabii, o ayrı.

sebahattin sen yine de el ceziremizi o kadar küçümseme asdfgh :D

bilmiyorum anladığım kadarıyla tv kanalı. olsun iyidir farklı kanallar..

international kanallarda reklam yapmak. daha önce cnn'de röportaj verdi şimdi de el cezire'de.

El cezire katar merkezli ve suudi arabistan'da etkili bir kanal. Turkiye'de ciddi miktarda paralari var. Dolar ziplayinca onlara mesaj veriyor.

Ne dediginin onemi yok. Sarayda konusuyor olmasi yeterli. Yabanci yatirimciya muhatabiniz hala benim diyor ki kacmasin.

Kacip da dolar 5 lira olursa isin rengi degisir cunku.

benim bildiğim kadarıyla el-cezire bu alandaki diğer büyük uluslararası haber kanallarıyla birlikte anılabilecek kadar uluslararası.

Ayrıca direk mr.goodcat +1.

"bakın ben burdayım, gayet sakinim, ropörtaj verebiliyorum, ülke de durumlar normal" imajı.

cnn amerika dan sonra el cezireye verdi-uluslararası meramını anlatma durumu.

öğrenci falan kimsenin umrunda değil, devlet kadrolarını kendi adamları ile doldurmakla meşgulken kimse onunla uğraşmaz.

Bu tür şeyleri aslında kolaylaştıran bir durum ama illa ki olacak, olsa bile bugünden yarına olacak bir şey değil. Hadi oldu diyelim, sizin dönüş tarihine kadar kalkmayacak da değil. Şimdiden endişe etmeye gerek yok.

ya yapmayın allah aşkına ne ohal'i, bir şey olduğu yok.
orduyu milli savunma bakanlığına bağlayacaklar muhtemelen ve de darbecilere yönelik yeni mahkemeler kurulacak/görevlendirilecek.
gelin bir şey olmaz.

fransa'da şu an ohal var ama sınırlar açık. kesin kapanacak diye bir olay yok. ohal'in kendisi bile belli değil zaten..

ohal ilan edilirse dönme zaten, bahane et iltica falan et. beni almıyorlar, siyasi mahmukum ben falan de ne bileyim.

ohal ilan edilirse biletini aldığın havayolu büyük ihtimalle biletini ücretsiz değiştirir veya iade eder.

Ohal vs. yok, akşama açıklanır zaten. Müjdemiz var dediler, Ohal'in neresi müjde?

Ohal yok diyenlere yeterli kapak olmuştur sanirim. Degisim talep edebilirsin gibi bence.

Ohal yok diyenlere değil, herkese kapak oldu bu :p

Ohal öyle bir şey değil. Türkiye'ye gelip geri dönebilirsiniz.

hep sitelerinde tutuyorlar mı bilmiyorum ama 2 yıl geçerli olduğu için göremiyor olabilir misin?

geçerlilik ile ilgili sorunum yok, belge lazım.

iste gecerli olmadigi icin sitelerinden kaldirmis olabilirler mi diyorum ben de.

@kassiopeia; tamam, geçerliliği bitmiş bile olsa o zaman girdiğim sınav sonuç belgesine ihtiyacım var. görmenin bir yolu var mıdır?

bence buraya yaz
Who do I contact if there is a problem with my score report?
Email [email protected] or call ETS at 1-609-771-7100 (outside the United States and Canada) or 1-877-863-3546 (United States and Canada), Monday–Friday, 8 a.m.–8 p.m., U.S. Eastern Time. Phones are busiest on Mondays.

emin olmamakla birlikte galiba göremiyorsun.

elinde gödnerdikleri mektup varsa onu tarataiblirsin.

5 yıldızlı otelleri araştırın ya da spor salonu. masaj salonuna gitmeyin derim.

eğer paranız varsa swiss otel on numara

divan otel spa. fırsat sitelerine bakarsan uygun fiyatlı bulabilirsin.

Dr olan arkadaslarimin kucuk yerlerde en cok yakindiklari sey insanlarin samimiyet nedeniyle sinirlari koyamamasi. Kurallari aksatan samimiyete dayanip hadi be hocam bakiver, hocam bi rapor yaziver diyenler cok olacaktir. Tatli uyarilar yerine, sevimsizlige donusturmeden net ve acik uyarilari tercih edin.

@douchebag karadenizde küçük bir ilçede yaşayacaklarım; istanbulda üniversitede herşeyde yardımcı olan asistanlar varken, aynı işe 3 intörn koşarken drculuk oynamaya benzemeyecek.

ki staj dönemimden de bahsettim neden yardımcı olmayacağını ifade ederek, tekrar okursan görebilirsin belki.

bu dediklerini biliyorsan atanan dr ların kendin dr olunca çok farklı demesini de bilirsin pekala.

mesafeyi daima korumak lazım. altını çiziyorum; soğuk değil ama mesafeli olmak iyidir.

"siz" kalıbını asla elden bırakmamalı kalabalık olan çalışma ortamlarında, abi abla muhabbetine izin verilmemeli. küçücük ofis ortamında illa bir noktadan sonra değişir ama mesela 10'dan fazla çalışan varsa "siz" olmalı bence hep.

şunu şunu yapar mısınız "lütfen". ama o lütfen direkt ve net bir ses tonu ile söylenecek, nezaketten kırılarak değil. emir cümlesinden daha etkilidir.

küçük görünmenizle ilgili kastını aşan ifadeler kullanan kişilere karşı, ne demek istediniz açıklar mısınız sorusunu yöneltin. geri adım atacaklardır.

net ve kendine güvenen bir beden diliniz olsun.

başarılar dilerim.

edit: iş arkadaşları/iş yapılan kişiler kesinlikle sosyal medyadan eklenmeyecek. kesin kuraldır benim için ve her zaman avantajlarını yaşarım.

dr dediğin hekim mi, doktoran başka bir alandan mı? ona göre yanıt değişiyor.

hocam nda çift taraflı hazırlanmışsa, yani anlaşmada her iki taraf birbirlerinin belge/bilgilerini gizli tutacaktır ve sözleşmenin ihlali halinde her iki taraf sorumlu olacaktır diyorsa yani reciprocal ise kendi sözleşmenizi imzalatmanıza gerek yok. ancak şirketlerin sadece tek taraflı gizlilik sözleşmeleri olabiliyor ve sözleşmede diyor ki, benim verdiğim bilgileri gizli tutacaksın. eğer sen de onlara bilgi vereceksen ya kendi sözleşmeni vereceksin ve sen de bunu imzala, benim verdiğim bilgileri gizli tut diyeceksin ya da adamların verdiği sözleşmeyi çift taraflı hale getireceksin. dolayısıyla eğer sözleşme reciprocal değilse ve bu şirketle siz de bilgi belge paylaşacaksanız kendi gizlilik sözleşmenizi imzalatın derim ben.

herkes karşısındakinin nda'sını imzalayıp geri vereccek. böylelikle işler gizli kapaklı yürüyecek.

karşı tarafa nda'sını imzalayıp geri ver, sizin hukuktan gelen nda'yı da karşı şirkete imzalat, sizin hukuk bölümüne geri ver.

genelde danışmanlık vb. hizmet verilmesi sözkonusu değilse, karşılıklı imzalanması normal prosedürdür.

Dostum numarayı kaydetmeyi niye denemiyorsun. Evet biraz karmaşık yorucu günler geçirdik bunun için beynine nefes almalık alanlar yaratabilirsin çok üstüne gitme.

Son durum:

encrypted-tbn0.gstatic.com

hangi kafayı?

hocam internete türk vatandaşlığından nasıl çıkabilirim diye yazdığınızda karşınıza çıkan ilk sitede yazıyor zaten.

www.nvi.gov.tr

başka bir devlet vatandaşıysanız bunu bildirip çıkabiliyorsunuz, mavi kart veriyorlar. bu kadar.

Bir tanıdığım doğma büyüme Hollanda'da yaşıyordu, askerlik mevzuundan her geldiğinde içeri alıyorlardı. Vatandaşlıktan çıktı. Orada yaşadığı için sıkıntı olmuyor. Yazları ziyarete geliyorlar, bir problem olmuyor. Benim bildiğim avrupa ülkelerine vize uygulanmıyor. Ancak yarın ne olacağı bilinmez. Vatandaşlığı bıraktığınız anda size Fransız vatandaşları gibi muamele edilir.

Özel bir nedeni var mı çıkmak istemenizin?

*askerligini yapmis olmak
*baska ulkenin vatandasi olmak
*Tr'de suc islememis olmak.

Bu ucunu de yerine getirmen lazim. Ciktiktan sonra Tr'ye turist olarak girebilirsin.

Mavi kart alirsan oy vermek ve memur olmak disinda siradan bi tc vatandasiyla hemen hemen ayni haklara sahip olarak kaliyorsun.
Yani fransa'dan vize isteniyorsa, ki genelde havalimaninda para odemek seklinde oluyor, mavi kart varsa normal o vizeyi odemeden giris yapabiliyorsunuz.

Diger yabancilar gibi oturum iznine basvurmak zorunda degilsiniz filan.

@kassiopeia okudum zaten sadece aklima takilan su madde oldu:
"Uyrukluğuna geçmek istenilen devlet vatandaşlığının kazanıldığına dair belgenin ya da o ülke vatandaşlığına alınacağına ilişkin teminat belgesinin onaylı Türkçe tercümesi."
sanki yabanci vatandasliga yeni gecmis ya da geciyor olman gerekiyormus da o sekilde basvurursam, "sen zaten dogdugundan beri cifte vatandassin simdi neden cikmak istiyosun?" derler gibi geldi.

@kyu Milletin whatsapplarinin gelisi güzel kontrol edilmeye zorlandigi, tweet yüzünden evden almalarin iyice suyunun ciktigi demokasi senliginin ucu Türk vatandasi olmazsam bana daha az dokunur diye dusunuyorum. Ayrica ülke olur da daha kötüye giderse -ki öyle görünüyor - bu "yeni" Türkiye'nin bir parcasi olmak istemiyorum.

o maddenin nedeni kimsenin vatansız kalmaması için, eğer vatandaşı olduğun başka bir ülke ya da olma ihtimalin olan başka bir ülke yoksa çıkarmıyorlar vatandaşlıktan zira vatansızlık birinci ve ikinci dünya savaşları sırasında ciddi bir sorun teşkil etti. vatansız kalırsan bm sözleşmesine tabi oluyorsun ki o da fazlasıyla fantastik bir durum oluyor.

@pln; yok, o "tamam başka devletin vatandaşısın, ama bizden istediğin zaman çıkabilirsin" demek. ne şekilde ne zaman kazandığının önemi yok.

Bu arada gec oldu ama ekliyim. Vatandasliktan cikma en az 3-3,5 ay suruyormus.
Simdiki durumlarla ne kadar surer, etkiler mi onu bilemem.

@kb su an basvurabilecegimi sanmiyorum maalesef. Onunla ugrasmazlar bence. Ortalik durulduktan sonra bakicam.

onlar tank değil zpt

onu paylaşan sığırların çoğu tankları kullananların suriyeden kaçıp gelen askerler olduğunu bilmiyor. adamlar suriye'de olay oldular, röportajlar falan. yeminle çok beleş milletiz. hiç bilmeyenin bisiklet bile kullanamadığı evrende 5 dakikada iman gücüyle tank kullanmayı öğrenebileceğimizi düşünenler var.

ASkerde ogrenmis olanlar olabilir. Sahsen Zpt kullanmayi biliyorum.

yok zpt yok tank bilmem ne, inanma sen bunlara.
16 temmuz sabahı baktım, bizim üst kattaki mevlüt dayı tankı çekmiş bizim apartumanın önüne. teypte müslüm babadan "dünya tersine dönse reyiz senden vazgeçmem" çalıyor,
evin balkonundan sallandırdığı hortumu küçük oğlan tutuyor bu da elinde fırça basmış prili yıkıyor tankı. yandaki apartumanın kapıcısı ibraam emmi mevlüt dayıya " ooo hayırlı olsun mevooo. kaç basıyo la bu? yalnız teskoda sağlammış haaa. sese uyandım piç. " dedi. mevlüt dayı bir yandan oğluna " la kaşmer paletlere de tutsana" diye kızarken bir yandan da ibraam emmiye " bi bomba çakayım la senin apartumana " dedi ve sesli sesli nıhahahaha falan güldüler ikisi birden. sonra askeriyeden tankı almaya bi başçavuş ve 3 asker geldi. mevlüt dayı " bi tur atayım da vererim tankınızı skmedik ya. bi tanka sahip çıkamamışsınız la nasıl askersiniz" diye kızdıktan sonra bir süre askerlik anılarını anlattı, sonra darbecilere küfür etti. tankı teslim etmeden önce teskoyu söktü aldı. tank hareket ederken arkadan bağırdı " o tuğrayı tankın üstünden sökerseniz sizi tek tek skerim la" dedi. bunlar gerçek yalan veya abartma yoktur.

tank dediğin kamyonla iş makinasının karışımı. bu ikisini de kullanmayı biliyorsan beş dakikada çözersin. ntv zor işler programında dilara adlı bir kıza onbeş dakkada atış yaptırdılar, ne kadar zor olabilir sen düşün...

zptler levyeli oluyor, diresiyonlu olanlar gzpt

onlar anca bunu kullanır

3.bp.blogspot.com(3).jpg

askerliği tankçı olarak yapmışlarsa eğer zor olmasa gerek tank mürettabatında bildiğim kadarıyla erlerde oluyor.

tank şöförü uzman onbaşı oluyor, ama genelde kadro yetersizliğinden erleri kullanıyolar

O araclarin arasinda aylar gecirdim. Erler tank, ZPT, ZMA hepsini kullaniyor. Ortalama bir insan icine oturup 5dk icinde nasil kullacagini cozebilir, araci calistirip kullanabilir. Ama duzgun bir kontrol saglamasi mumkun degil.
Sadece obusleri er-erbas kullanamiyor, onlari uzman erbas kullaniyor.

Enpara, Kuveyt Türk

Enpara.

Ben enpara ve garanti ile çalışıyorum. Garanti kartı 12k civarı her ay yarısı boşalır ve dolar kart aidatı istemiyorlar neden bilmiyorum. Garanti vadesiz için de iki adet oto ödeme talimatı verdim sorun yok.

teb

her işlerini beraber yapıyorlardı, kopya skandalında cemaatin arkasını akp kurtarmıştı, burada aktroll arkadaşlar bilmez, "ben tatmin oldum" diyen bizzat erdoğan'dı.

pastayı paylaşamadılar, feto çok güçlendim sandı, erdoğan tayfası ile hesaplaşıp tasfiye etmek istedi, erdoğan da örgütünden gelen gücünü kullandı ve fetoyu tasfiye etti.

zamanında akp'nin kuruluşundan ihale çarklarının kurulmasına kadar fetocuların çok emeği geçti. ama sonra paylaşamadılar sanıyorum pastayı, birbirlerini yemeye başladılar.

yoksa zamanında aralarından su sızmazdı; bizzat feto'ya erdoğan'ın "emirleri var mı sorun" demişliği var 2013 yılında.

Elele verip Tayyip'le beraber yıllarca yapmadıkları hukuksuzluk kalmadı. Ordusundan Milli Eğitimi'ne hak edenler değil bunların adamları yerleşti. Gezi'de bunları polisleriydi bize saldıran. Sonra bir şekilde çıkarlar çatıştı, ayrıldılar. Bugün güçlü kalan Feto tarafı olsaydı muhtemelen aynı soruyu Tayyip için soruyor olabilirdin.

Rus arkadaslarımla konuşuyordum. Feto'yu dinlemişler son olaylardan sonra. Bir tanesi "pek masum bir adam, bunun üzerine mi yıkmaya çalışıyorlar?" dedi. Diğeri "biraz deli sanırım, akli dengesi yerinde mi?" dedi asdfdsa. "İçi seni, dışı beni yakar"ı İngilizce'ye çeviremedim :)

Dinle insanları manipüle ediyorlar. Bunlara bağlı yurtlarda, okullarda zorla videoları seyrettiriliyor sonra dua ediliyor. Acayip din sömürüsü yapan bir abi konuşmaya geliyor. İşte kızı ölmüş trafik kazasında, cenazesine Peygamber gelmiş. Şimdi anlatırken de ortamı gül kokusu sarmış bilmem ne. Sizin de cenazenize gelsin istemez misiniz? Bize katılın temalı şeyler. Hiç sevmem böyle insanları.

bir sürü sebebi var aslında. tayyip kadar, hatta belki ondan daha çok.

bi kere her şeyden önce tayyip her ne olursa olsun göz önünde, daha doğrusu gözümüzün önünde. öyle ya da böyle seçimle alaşağı edebiliriz. ki bir gün edeceğiz de, hiçbir iktidar sonsuza dek sürmez. sandıkla geldi sandıkla gidebilir/gidecek. ama bu böyle değil. yetiştirdiği militanları akp ile ittifak halinde olduğu dönemde devletin her kademesine yerleştirme imkanı buldu. zaten ufak ufak yapıyordu ama bu denli önleri hiçbi zaman açılmamıştı. ve bu adamlar kamufle. ışid'in uyuyan hücreleri gibi, dışarıdan baktığında cemaatten olduğunu bilmiyorsun, bilemezsin de zira alnında yazmıyor. işte yeni gördük, tayyip'in cumbaba olduktan sonra kendi seçtiği yaveri bile darbeci çıktı diye haberler var. diğer bi örnek, normal şartlarda geçen yıl emekli olması gereken hava kuvvetleri komutanı akp'nin isteğiyle görevine devam etmiş, yani akp kalsın diye direttiği adam tarafından darbeye uğruyordu (bu darbe bir tiyatrodur ya da hayır değildir tartışmasından bağımsız konuşuyorum).

özetle; tayyip'in izlerini devletten silmek bir seçime bakar, ama cemaatin izlerini silmek için devleti komple formatlamak ve sıfır kurulum yapmak gerekecek. bu da bir devlet için hiç kolay bir şey değil.

halk tarafından neden sevilmiyor sorusuna cevaben de, "dokunan yanar" diyorum. neredeyse toplumun her kesimine sahte deliller üreterek operasyonlar düzenledi ve özel yetkili mahkemelerde süründürdüler o "süper yetkili savcı"ları ile. bu savcılara bu özel yetkileri veren akp idi tabii. bu davalardan bazıları:

- kemalist kesime ergenekon, balyoz, askeri casusluk gibi davalarla,
- kemalist olmadığı halde sırf muhalif olduğundan sevmedikleri bazı kesimler yine ergenekon davasıyla,
- orduyu seven, devletçi, belki biraz milliyetçi kişileri de rahatsız ettiği oldu, ülkenin genelkurmay başkanı ergenekon kapsamında terör örgütü lideri olarak suçlandığında ve hapse girdiğinde,
- kürtlere kck davasıyla,
- fenerbahçe ve beşiktaş'a şike davasıyla.

hatrıma şu an gelmeyen başka bir sürü böyle paket dava vardır.

yukarıda saydığım davaların hiçbiri temiz değil. yalnız bunu söylerken, bu davalarda suçlanan ve cezalandırılanların hepsi pür-i pak insanlardır, hiç suç işlememişlerdir falan demiyorum. hukuk işletilmedi diyorum. sahte delil üretilmiştir diyorum. misal, balyoz davasında darbeci askerlerin bir word dosyası ile darbe planı yaptıkları açıklandı, delil olarak bu kabul edildi. fakat o word dosyasına bakıldığında, yazılar şu an ismini hatırlamadığım bir font ile yazılmış (diyelim ki Arial fontu olsun), fakat o font darbe planının hazırlandığı iddia edilen tarihte (2003-2004 diye hatırlıyorum) henüz üretilmemiş. microsoft office'in 2006-2007 falan o tarihlerde yayınladığı office'de varmış. dolayısıyla o dosyanın 2003'te darbeciler tarafından hazırlanmış olması imkansız. ama bu özel yetkili mahkemeler bilirkişi raporlarına rağmen bu delili kabul etti.

toplum tarafından "evet lan böyle işler dönüyordu hakkaten, iyi oldu" denen bir case bulundu; misal derin devlet, alakalı/alakasız suçlu/suçsuz herkes bu şekilde paketlenip torbalara dolduruldu ve suçlandı, insani olmayan şartlarda savunma haklarını düzgün kullanamayarak yargılandılar. davalar bittiğinde cezalandırılanların çoğu gerçekten suçsuz gibi görünen insanlardı. fakat toplumun ekseriyeti nezdinde bu suçların işlendiği hissiyatı olduğu için, adamlar suçsuz olsa da kendilerine inanan bulamadılar. sadece canı yananlar isyan ettiler, ettikleriyle kaldılar.

bu davalar görülürken, cemaatin yayın organları da bu insanları sürekli yalan haberlerle itibarsızlaştırdı. daha mahkeme kararını mahkeme salonunda zanlılara okumadan, samanyolu tv son dakika haberi geçiyordu, tutuklanmasına karar verildi falan diye. yarım saat sonra da mahkeme açıkladı. ama bu kişiler tutuklandıklarını hakimden öğrenmediler komik bir şekilde. yani dolayısıyla top-yekün bir saldırıya uğradı cemaatin hedefindekiler; hükümetiyle medyasıyla mahkemeleriyle.

uf ne uzun yazmışım ya. özetle, bu yukarıda saydığım davaların hepsinde akp ile cemaat ortak çalıştı. hatta tayyip ergenekon davası için "ben bu davanın savcısıyım" diye açıklama yaptı. bülent arınç çıkıp "ülke bağırsaklarını temizliyor" gibi şeyler söyledi, bu insanları bağırsaktaki pislik olarak niteleyerek. 17-25 aralık tarihlerine kadar akp tayfası dışında cemaati herkes düşman bellemişti zaten. ne zaman ki akp'ye de dokundu bu davalar, "vay sen benim tayyip'ime nasıl dokunursun" deyip o tayfa da düşman oldu. ittifaklarının bozulduğu tarih de bu oldu, 17 aralık 2013. o tarihten sonra zaten bu özel yetkili savcılar ya da adalet bakanlığı bünyesindeki cemaatçi olduğu tahmin edilenlerin çoğu görevden alındı, bazıları yurtdışına kaçtı falan, dolayısıyla cemaat başka bir operasyon düzenleyemedi. zaten o tarihten sonra da başka böyle büyük bir operasyon olmadı.

böyleyken böyle.

memur gelir piramitinin en altında olanlardan biri olduğu için gayet normal aslında.

memurluğu seçerken düşünmek lazım bunları, memurluğun olağan gidişatı.

Aramızda tüm memurları akp'li sanan dallamalar var.

Ülkede darbe teşebbüsü gibi gayet anormal bir durum söz konusu olduğu için izinlerin iptal olmasını normal karşılıyorum. Sağlıklı günlerden geçmiyoruz. Uçak biletlerinin bu denli pahalı olması da talep ile doğru orantılı olarak normal. Talep yüksek iken fiyatı üşersen talebi karşılayamazsın. Bu nedenle memurların yapması gereken alternatif ulaşım yöntemlerini seçmek. Yurtiçi ise otobüs, yurtdışı ise farklı uçuş firmalar gibi.

thy niye memura güzellik yapıyor yahu? yapıyorsa herkese yapsın.

pahalıysa dönmesin, versin istifayı, defolsun gitsin. çok da tırt.

Eniştem polis, teyzem ve kuzenlerimle en son altı yedi ay önce görüşmüştük. Dört gün önce buraya geldiler, izinlerin iptal edilmesi sebebiyle bu sabah tekrar doğuya gittiler. Hepimizin hevesi yarım kaldı. THY'yi bırakın, otobüs firmaları bile indirim yapmıyor çoğu zaman. Bu adamlar genellikle krizleri fırsatlara çevirmeyi tercih ediyorlar. Herkes şikayetçi ama devletin özel sektöre sınırlama koymasının pek mümkün olacağını sanmıyorum.

birkaç saat önce 4000 tllik amerika biletim 2000 tllik konferans ücretim yanıyor diyen bir duyurucu vardı, bu kadar etkili bir karar alıyorlarsa bir şekilde önceden yapılmış planlar için önlem almaları şarttı kesinlikle.

@babilbaligi
Geri cagirilanlar memurlar oldugu icin onlara guzellik yapsin THY diyor arkadas.

Hayir suc degil. Gunluk hayatimda o kadar cok sey istiyorum ki suc kapsaminda; hele hele yatarken aklima gelenler insanlik sucu. Bunu hak ya da mesru istek olarak gormek suc. Darbeciler basarili olsaydi simdi bas taci edileceklerdi. Bugun vatan hainiler.

darbe istemek suç değil ama darbe istediğini beyan etmen suç. hatta sabah bi savcılık açıklama yaptı bu tür paylaşımlar yapanlar hakkında soruşturma başlatılmıştır diye.

evet suç.

devrim ve ihtilal arasında fark var.

resmi gazetede yayınlanan genelgede açıkça yıllık izinler ifadesi var. seni ilgilendirmez.

çok net ve kesin bilgi veremeyeceğim ama "sağlık" dışındaki bütün izinlerin kaldırıldığı şeklinde okudum diye hatırlıyorum. çalıştığınız kurumu arayıp öğrenin, başınız belaya girmesin.

arkadaşlar teşekkürler. çalıştığım kurumun müdürüyle konuştum, sen karının başında bekle, gelme dedi.

ben de acayip ümitsizim. iç savaşın ne zaman çıkacağını düşünmeye başladım

hayır, değişmedi. yıllardır aynı. herhangi bir fark yok.

benim değişmedi, zaten nefret ediyordum ülkeden ama sinirlerim biraz daha oynadı.
Mutluluk verici şekilde eşim biraz değişti, genelde benim gibi düşünse de yurtdışına yerleşmeye mırın kırın ediyordu, şimdi kendi araştırıyor.

hayatım bitti.

Mutsuzduk, ümidimiz azdı, travma üzerine travma yaşadığımız için zaten ülke hakkında iç açıcı düşüncelere ve hislere sahip değildik ancak cuma akşamını unutamıyorum. Sonrasında yaşananları unutamıyorum. Tek yatamıyorum mesela. Ölümden korkmuyorum ama o sesler, o patlamalar, silah sesleri. Doğu'da o çocuklar bu seslerle nasıl yaşamayı başarıyor diye soruyorum kendime. Beyin algılamadığı şeyi garipsiyor. Yanlışlıkla görmek durumunda kaldığım +18'lik görüntüleri silemiyorum aklımdan. Uzun zamandır panik bozukluk tedavimi sonlandırmıştık, artık anksiyete önleyici ilaçlar almıyordum, ruhen inanılmaz dengedeydim ancak cuma akşamı sonrası ruh halinden ziyade beyinde algılar değişti. Dilim çok uyuştu mesela iki günde. Sigara içtim. Ağlama nöbetlerim oldu. Konuşurken toparlayamıyorum mesela ifade etmek istediklerimi. Kopuk kopuk anlattığımı fark ettim. Dün akşam Kadıköy'de alalen tacize uğradım. Yardım çığlığıma kimse tepki vermedi. İnsan olarak nasıl bu kadar kaybettik sorusunu çözümleyemiyor beynim. Kalbim acıyor. Belki bu cevabımı sonrasında silerim. Şu an sadece paylaşmak istedim. Bilmiyorum bu toplumsal travmayı nasıl atlatırız. Zihinlerden o görüntüleri nasıl sileriz.

hemen hemen aynı durumlar.
ülkeyi belirledik şu an gitmek için nasıl bir yol izlenmeli diye düşünüyoruz.
mesele şu ki umudumuzu kaybettik.
pembe tablo çizenlerin bu ülkede kalarak o pembeliği yaşamalarında sakınca görmüyorum.
böyle bozuk bir düzen olamaz.
tarakkürek konuşan kimseye cevap verme hissi ve onların anlattıklarından rahatsız olma hissi artık kayboldu.
şimdi millet; he oralarda sizi bekliyordu diyecekler, ama son yıllarda çevremdeki insanlarda yurtdışına gidenlerin oranı ciddi sayılara geldi. on yıl sonra akrabalarım yurt dışında daha kalabalık olacak bu gidişle.
babam ve annem bile gitmeye hazır.
kimse de ne huzur ne yatırım/çalışma isteği ne de sağlıklı bir psikoloji kalmadı.
bu arada ailece eğitim düzeyi ve geliri iyi, yurtdışını özellikle avrupayı gezmiş görmüş insanlarız. gitmeyi herkes buruk bir şekilde istemekte.
ülkenin şu durumunda fakir olup mutlu olanları anlayamıyorum.

Korkuyorum. Onun dışında olayla ilgili yapılan yorumları okurken kendimi keseck kıvama geldim. Gezide kendimi çok yakın hissettiğim "aydın" kesimin akp'li "çomar" tayfayla beyinsizlikte yarışacak düzeyde olduğunu gördüm. Ülkeyi terk etmeme 2-3 sene var. Bu süre içinde iç savaş çıkmasından korkuyorum.

evimin önünden 3 gün boyunca tekbir getirip silah atarak sabahlara kadar korna çalan tipler tüm yaşam enerjimi sömürdü bitirdi. ek olarak umutsuzluk, korku, karamsarlık ve isteksizlik duyuyorum. bu ülkede gelecek planı yapmalık ortam yok, yurtdışına gitmek için çabalamak ise enerji, umut ve istek gerektiriyor.

Hep bir umudum vardı, kitabı kapatmayalım, hallolacak, düzelecek, güzel günler ileride diyebilecek bir şey bulabiliyordum. Bu iki gün o umut kırıntılarını aldı götürdü. Dipten gelen bir mutsuzluk dahası umutsuzluk içindeyim. Ne yapacağımı bilmiyorum.

keşke değişse, hayatımın değişime o kadar çok ihtiyacı var ki. öyle ki; değişimin nerden nasıl geleceğini bile önemseyesim olmuyor bazen. şaka bir yana bence darbeyi fazla abartıyorlar, biz sıradan insanlara pek bir şey olmaz. bir sosyoloji kitabında okumuştum en büyük dünya savaşlarında bile halkın hayatı rutin devam etmiş, yemiş, içmiş sevişmiş, üremişler. önceden bin türlü zorluklarla baş ederek işten eve evden işe gidiyorduk, yine öyle olacağız.

Benim kafam çok karıştı, hiç güvende hissetmiyorum kendimi.
Belki ben biraz abartıyorum ama ulan sen açıksın, vay bu kıyafet ne diye kuytu bi yere çekilip önce tecavüze uğrayıp sonra öldürüleceğim günler çok uzak değilmiş gibi geliyor.

Ankara'dayım, buradan ayrılmak istiyorum. Kendimi hiç güvende hissetmiyorum. Markete bile giderken tedirginim. Böyle yaşanmaz. Yaşadığım hayatı, yaşadığım yeri, işimi toptan sorgulamaya başladım. Yurt dışına asla gitmek istemeyen biriyim acaba mı demeye başladım.

Onun ötesinde bütün memleketin akıbeti ne olacak endişe içerisindeyim. Dev bir bilinmezlik ortamının içerisindeyiz. Çok korkunç her şey.

Yine de olan bitenden hemen sıyrılıp normal hayatına dönemeyen siz gibi insanların olduğunu görmek beni nedense sevindiriyor.

Şu işidçi tiplerden daha fazla korkmaya başladım. Bu ülkede iyi bir şeyler olabileceğine dair umutlarım tükendi. Daha kötüsünün geleceğini düşünüyorum, bunlar iyi günlerimiz.
Kısa etek giydiğimiz için, sevgilimizin elini tuttuğumuz için, alkol aldığımız için dövüleceğimiz günleri bekliyorum.
Şimdiye kadar 2 kere başka bir ülkede yaşama fırsatım oldu. Cesaret edemedim, buralardan kopamadım. Şimdi çok pişmanım.

bir gecede herşeyin değişebileceğini öğrendik. Cuma gece o uçak ve silah sesleri bomba sesleri çok fenaydı. suriyelilere her zaman karşı olan biriydim ama bir an düşündüm savaş çıksa ne yaparız ? suriye'de herkes dilenci değildi sonuçta işi gücü kariyeri parası eşyaları evi olan insanlardı.
savaş olsa benim işimin paramın eşyalarımın evimin ne kadar anlamsız olacağını düşündüm. neyse ki olmadı herkesin herşeyini kaybetme noktasına yaklaştığı bir gece geçirdik .tanıdığım herkes mutsuz ve bezgin bıkkın. tatil planları konuşmaları yok bugün işyerimde .kolay unutulmaz ve etkisi silinmez gibi geliyor bana .

nefretim ve tepkim bakiydi zaten de kafam çok karıştı. bu kitleye karşı dikbaşlılık yapabiliyordum, düşündüğümü söylüyordum ama artık söyleyemem galiba. askerin kafasını kesen beni keser bir kuytuya atar, nasılsa hiçbir şey olmuyor. adamların cinayet videosu var ya, ötesi yok yani.

bir kez daha akıllara (bkz: türkiye'den siktir olup gitmek) geldi.

biz arkadaşlarım ile dışarıdaydık, darbeler konusunda bilgi sahibi olduğumuzdan saçma gelmişti ilk başta, kısa sürede biteceğini düşündük ama barbar sürüsünü hesaba bile katmamıştık. kolay kolay umudunu kaybeden bir insan değilim, güleçliğimden ödün vermeyeceğim de, ama başta da dediğim gibi sürekli akıllara gelen başıma gelecek galiba, ilk defa bir araştırmaya girdim, ecnebistanda yaşamayı bırak vatandaşı olmak için direkt, önümüzdeki bir kaç yıla aslıma döneceğim gibi duruyor.

kötü görüntülere bakmıyorum, genelde haber okumuyorum, sosyal medya hesabım yok, pervasız bir insan değilim, bu olanlar takmıyor hiç değilim, sadece bana etkilerini minimize ediyorum. (öneririm)

Artık umut olduğunu düşünmüyorum. Türkiye'de ne oluyorsa "iki ucu bokluk değnek" usulü oluyor her şartta bize kötü oluyor. Bundan sonra İslam Cumhuriyeti mi kurulur, bu şekilde devam ederiz ama yabancı ülkelerden boykot mu yeriz(yayınlanacak wikileaks belgeleri), insanlar daha da kutuplaşır ve iç savaş mı çıkar(Allah korusun) bilemiyorum. Yurtdışındaki arkadaşlarıma bakıyorum zaten pek politikayla ilgileri yok, şu an tek dertleri pokemon go ve kültür aktiviteleri vs vs. Biz çok saçma şeylerle hayatımızı mahvediyoruz/geçiriyoruz. Ha tüm bunlar olmasa bile sırf iş bulmak iş hayatı, aşk hayatı evlilik durumları falan yeterince zor onlarda bile çok geriden geliyoruz. İngiltere'de asgari ücretle çalışan bir baristonun alım gücü burada "başlangıç için iyi para ya" dediğin maaştan daha iyi belki de.

Zaten akademik kariyer gibi bir yola girdim, yurtdışını deneyebilirim ki geçen yıl ingiltere'de master yapıp döndüm. Ortam böyle olsaydı belki dönmemek için deli gibi uğraşırım. Orada da aile faktörü işin içine giriyor. Ailemi de yanımda götüremezsem yine aklım burada kalacak. Yavaş yavaş Suriyeli modunda giriyoruz hazır olun tek farkımız dil bilmemiz biraz daha eğitimli olmamız belki.

benim için değişen bir şey olmadı.

hayır değişmedi.

ülkeden %91 tiksiniyosam, artık %93 tiksiniyorum. ufak bi artış oldu yani sadece. ümidimi kaybedeli yıllar olduğu için artık öyle büyük yıkımlar yaşamıyorum, geyiğe vuruyorum hatta.

@buff +1 ben de giyimimden ötürü korkmaya başladım. kalkıp da bikiniyle çıkmıyorum halbuki sokağa. sırf başım açık diye ötekileştirileceğimi düşünüyorum. en çok ağrıma giden de hayatlarında hiçbir başarısı olmayan, bilimi bırak iki satır takvim yaprağı okumamış adamların kendilerini bir halt zannetmesi. bu insanlara baştakilerden daha çok kızıyorum. ama en büyük küfürleri bizi bu hale sokan, bu din bozuntusunu ortaya atan araplara ediyorum. benim de cumadan beri hayatımda çok şey değişti. artık kendi aileme bile tahammül edemediğimi fark ettim.

Evet bazı konulardaki düşüncelerim ve değer yargılarım değişti.

2002 yılından beri vicdani retçiyim, Türkiye'de o dönemde bunu deklare etmiş çok az sayıdaki kadınlardan biriyim,evliyim, anneyim, ateistim, analitik, seküler düşünce tarzına sahip ve başkalarının siyasi ve dini görüşlerine saygısı olan biriyim.

Çocuklarımı herhangi bir dinin öğretilerine göre yetiştirmiyorum, yarın öbür gün biri anne ben Budist oldum, bir diğeri ben gayim derse asla yadırgamam, hayatlarına müdahale etmeden, desteğimi ve sevgimi olabildiğince hissettiririm.

Gel gelelim ayın 15 inden beri bende nelerin değiştiğine, her tür siyasi düşünceden buna Akp liler de dahil olmak üsere pek çok arkadaşım ve eşim dostum vardı (dostum zannettiklerim) ama bu süreçte gördüm ki, ellerine fırsat geçtiğinde, ben benim gibileri bozuk para gibi harcayacak potansiyele sahipler.

Hepsini hayatımdan çıkardım. Eşimle birlikte bir takım radikal kararlar aldık ve iş yaptığımız Akp liler de dahil olmak üzere ve eş dost akraba tanıdık hepsiyle iletişimimizi kestik. Anladık ki bu karakterdeki insanlar, bizim yaşam tarzımıza tahammül ediyorlarmış sadece.

Ohhh be rahatladım.

hayır.
bugüne kadar nasıldılarsa cuma gününden sonra da aynı. bizim gibi düşünmeyen %52 değişmedi. bugüne kadar onlar nasıldıysa cuma akşamından beri de aynılar.
kendilerini bir yalana inandırıp doyasıya eğleniyorlar ve bize de hayatı zehir ediyorlar.

Bir de konuşasım, paylaşasım var :( Sanırım içimdekileri paylaşmak istiyorum ancak herkesin derdi başından aşkın. Omuzlarına yük bindireceğim diye de anlatamıyorum.

hayata bakış açım, hislerim olumsuz yönde etkilendi. pek olumlu biri olmamama rağmen hem de. aklımdan selalar, tekbirler çıkmıyor. bunları dinlerken bu adamlar istese beni kıtır kıtır keser dedim. buna hayatımda ilk defa inandım. inancı ne olursa olsun bugüne dek inandığım güvendiğim herkese karşı artık temkinliyim. artık akşamları sokağa çıkmam mümkün değil, canım ne isterse onu giyiyordum, artık giymem. ortalıkta fikrimi özgürce ifade edemem. bunlar değişti yani. daha doğrudüzgün bilgi yokken etrafta sokağa çıkın dedi tayyip, çıktılar abi. evlerine girin derse bir gün, girerler. kapımı kapayınca huzurum vardı, artık yok.

hayır. o duruma çok evvel gelmiştim. özel hayatım da iyi gitmediğinden devreleri o zaman yaktıydım. daha yanacak devre var da... hayatla "başladın, bitirdim" noktasında uzlaşınca çok şey olmuyor...


beni durumu yorumlayan insanlar ve yorumları bunalttı hep. kendimi asıl onlardan korumaya çalışıyorum

-falan filan olacak
- ahaha komplocu seni gıdıaa
(oluyor tıs yok)

bu durum x 1 milyon

bu ülke kontrol edilmeyen conjecture'lar diyarı. yüz kere yanlış konuşma hakkı var insanların. olacaklar -onlar her ne ise her karar aşamasında yeni patikalar açılıyor veya olasılıklar değişiyor- yine olacak ve bu gerçek -sonsuz yanlış yapma ve hiç dinlememe, umursamama hakkı- sabit olduğu için olacak.

o adamların zaten farkındaydım, anlıyor musun. mayınlar kaldırıldığından beri farkındaydım. etnikçi iyi polislerle bu kötü polisler o zamandan beri vardı, kuklalar hep vardı. hatta 11 eylülden sonra ismi değişeduran aynı terörist örgütlerin, besleme lejyonerlerin, berserkerların farkına varmamak için kör olmak gerekiyordu. bunları bırakalım gömme olduğu kanıtlanmış kanıtla uluorta ömür çürütüp insanları hasta ettiler cezaevlerinde. umursayan var mı? yok. o askerler 1980'dekiler ya, ondan o zaman umursamadı duyarlı millet. o kadar kolay mı? babamızın çiftliği mi? ulan, onu yapabilen bunu neden yapamasın a be kazkafa, ne engelliyor, orada adam ölmedi mi sanıyorsun? ya da o iki kesimin birbirinden farkı mı var sanıyorsun? dünyanın onca yerind ebunlar olurken masal mı sanıyordu insanlar? libya'da kaddafi'yi kazığa oturtanlar? onları da mı görmediniz? kadınların okuyabildiği falan şeriatla alakası olmayan ülkeye "arap baharı" ile neler oldu? havalı havalı herifler sniperlarına susturucu takarlerken pek yakışıklı, öldürüşleri çok estetik, bu mu fark? onlar bu bokları sıçıyorlar biz de o sıçtıklarının pembe olmasını mı bekliyoruz?

-anti abdci gafa sken komplocu seni.

ulan... ah ulan yemin ederim bıktım. eh dövünsün herkes, hepimiz ne halimiz varsa görelim.

Ben şunu düşünüyorum, evet %52 lik kesim değişmedi, evet perşembenin gelişi çarşambadan belliydi belki ama bu kesim artık şundan iyice emin oldu, biz ve bizim gibileri yarın öbür gün, bir mekanda alkol alırken görünce istediği gibi linç edebilecek bu zaten zındıktı, allahsızdı deyip kesip doğrayabilecek ve karısına kızına bunlar mürted, karısı kızı bize helaldir deyip tacavüz edebilecek o gümbürtüde bizler kim vurduya gideceğiz. Onlara hiç bir şey olamayacak.

Çok mu ütopik ta da distopik mi demeliyim?

Ben yurtdışındayım. Belki fark edenler olmuştur ama şu birkaç gündür daha önce hiç olmadığı kadar sık yazıyorum buraya. Yurtdışında olmak insanı epey etkiliyormuş, onu anladım. İçini dökmek istiyorsun, çevrendekiler haftasonu etkinliklere gitmiş, keyfine bakmış...vs. Acır bir ifadeyle "ne oluyor Türkiye'de" diye sorular geliyor, anlatıyorsun. E çok iyi anlayamıyorlar da ortamı tabii. Hayatlarının hiçbir döneminde Türkiye'deki ortama benzer bir ortamda bulunmamış insanlar bunlar. Bisiklet yolunun geliştirilmesine dair imza toplayan gönüllüler konuşuluyordu düne kadar. Ya da en fazla kira fiyatlarının gün geçtikçe artması gündem oluyor. Böyle bir ortamdasın ama senin içinde ciddi bir öfke var ve bu öfkeni boşaltamıyorsun. Ciddi bir problem bu benim için, daha önce yaşamamıştım. Yani şu anda yurtdışında yaşamamın tek avantajı güvende olmam, onun dışında psikolojik olarak çökmüş durumdayım. Tabii gidişatın varacağı noktayı iki sene önceden görüp bir sene boyunca ülkeden gitmek için çok çabaladım. Bu çabamın boşa olmadığını görmek de üzdü esasında. "Oh iyi ki zamanında gitmişim şu ülkeden" gibi bir tepki veremiyor insan, inan bana. Bundan sonraki süreçte de keşke diyorum tüm sevdiklerim Türkiye'yi terk edebilse. Ha ya da diyorum dönsem mi Türkiye'ye. Çünkü bu şartlarda yurtdışında yaşamanın da pek anlamı yok gibi geliyor bana. Gerçekten bilmiyorum. Yalnızlığı yaşam biçimi olarak görmüş bir insanım ben. Türk insanının Asya soğukluğunu bünyesine almış birisiyim. Ancak bu olanlardan sonra hiç bu kadar yalnız hissetmemiştim kendimi. Tuhaf duygular.

Lütfen dikkatli olun. Karşı karşıya olduğunuz kitle mantıktan, anlayıştan ve insanlıktan nasibini almamış insanları barındırıyor. Şu kökten dinci, baş belası terör örgütünün bu darbe girişimini önleyen islamcılar sizi baş düşman olarak görüyor ve elbette ki sokağa alışmanın verdiği duyguyla sizin başınızı sık sık ağrıtacak.

beni pek etkilemedi açıkçası
bu kalabalığı biliyordum bunlar vardı hala varlar, biraz gaza geldiler ancak yavaş yavaş normal boktanlığa dönmeye başlar hayat.

öküz oturdu içime, 3 gündür çok huzursuzum. cuma günü öncesinde AKP yi istediğim şekilde eleştiriyordum, artık eleştiremem herhalde. Çünkü beni kıtır kıtır kesecek potansiyeli gördüm çok yakın çevremde, daha kötüsü onlarda kendilerini engelleyecek birşey olmadığını gördüler, bugün beni Tayyibe küfür etti bu diye linç etseler hiç bir yaptırımla karşılaşmazlar ve bunu da çok ii biliyorlar artık.

İş dışında şort-tişört-terlikle dolaşırım genelde, hem hava sıcak hem de çok rahatlık.
2 gündür hiç olmadığı şekilde bir sürü laf yedim şakayla karışık, üstelik erkeğim :(

Acayip tırsmış durumdayım ben.
Şu "karıları ganimetimizdir " düşüncesi, askere "kızın var mı" diyen polis, bebekliğini bildiğim akrabamın oğlunun facebook yazıları ( facebook arkadaşlarına ana avrat düz gitmesi, reis emretsin kardeşimi keserim demesi, edepsiz, saygısız lafları...), emniyetin "darbeci" ihbarı yapana prim vereceği söylentisi (gerçek mi bilmiyorum, gerçektir zannımca), silahlanmanın serbest bırakılacak olması...
Kendim için değil, kızlarım için endişeliyim. Bu adamların akılları fikirleri pipilerinde. Kafasının üzerinde helikopter uçuyor adamın ilk aklına gelen pilotun karısına hallenmek.

önleminizi alın notu:
emniyetin darbeci ihbarı için prim şeysi doğruysa kötüye kullanımları olacaktır. 80'de aynı şeyi yapıldı, komşusuna kızan, işyerindeki arkadaşını devre dışı bırakmak isteyen, tarlasında gözü olan vs " bu koministir" diye ihbar etti, adamlar içerde bişey kanıtlayamadı. zira içersi çok kalabalıktı kimsenin de gerçekleri araştırma gibi bi niyeti yoktu, ne kadar çok suçlu o kadar başarı...

yok hepsi olmuyor. geçen ben de arayıp bulamamıştım. kendi şubenden yapabiliyorsun bu işlemi bir o bilgiye ulaşmıştım.

kendi şubem yok. arkadaşın kartına yatıracağım.

Tekli kulubeler degil ama banka subesine bagli olan, kasasi iceride olan büyüklerde döviz yatirabilmistim. Isbankasi, euro. Kalanlarin kontrolü zor oldugundan dövize yer vermisorlar. Ufak subelerdekiler de olmuyor. Ben bunu gözlemledim.

Banka calisanlari döviz yatirilamaz dese dahi makineler gayet döviz kabul edebiliyor. Calisanlarin da sitelerinin de bilgi verecegini beklemeyin, ama yüksek meblaglarla risk de almayin. Sube acik degilse vs ufak bir seyle denemek sart gibi. Aciksa, sorun var vs der yardim talep edersiniz iceriden.

ankara cinnah'da atakule'nin ordaki şubesine yatırılabiliyor.

Antalya. parantez içerisindeki sayı kontenjan falansa ihtimali de arttırıyor hem de güzel şehir.

ben olsam muğla'yı tercih ederdim. bu size göre değişir. neye ihtiyacınız var aile yakınlığına mı, deniz kum güneşi mi, sessizliğe mi, para biriktirmeye mi. iç anadolu'da güzel birikim yapılıyor harcama pek olmuyor. odunsu bir hayatınız da oluyor tabi.

izmir-antalya-muğla-

Çanakkale çıkarsa hayatına muhteşem bir hayat daha katarsın, bilgin olsun. ben de yakında memleketim olan oraya taşınacağım inşallh.

edirne ve çanakkaleyi düşünüyorum ben de. antalya olmaz sıcakta duramam ben.
edirne'den de yunana bulgara giderim diye tercih sebebim.

sırasıyla,

izmir
muğla
antalya
çanakkale
aydın
manisa
edirne
kocaeli

izmir ya da manisa

egeden şaşma..

bence gitme nedenine göre değişir.

@sarlatan, memuriyet için gitme durumu var.

bartın, çanakkale, giresun, muğla, sinop, zonguldak.

bunların her biri şahane.

gittiğin şehre göre maaşın değişiyor mu yoksa sabit mi?

kira durumlarına bak derim öncelikle. kendi sosyal hayatına uygun semtleri araştır bunun için. sonrasında yeme içme durumları ve sosyal hayatını nasıl geçirebileceğine bak. sonuçta izmir ile kars'ı kıyaslayamazsın.

sanmam maaşın değişeceğini. izmir'i de sevmiyorum. 3. tercih istanbul olur. en azından havayolu ile ulaşım seçeneği bol.

listedeki çoğu şehri gezmişliğim var.bence;
Çanakkale
Antalya
Hatay
Muğla
Kocaeli

artık öyle ya hu, güzel bir dona bile bir sürü para sayıyoruz.

mavi'de üçlü boxerlar 25 lira civarı, bir bak derim.

ben boyner.com.tr den alıyorum. Mavi ve t box öneririm.

calvin klein boxer brief ftw

ucuz olsun dersen pazardan alınabilir herhalde. hnm de de nispeten uygun fiyatlı 3ü bir arada boxer satılıyor.

tchibo'ya bakabilirsin.
trendyol'da dagi'ye bakabilirsin.

edit: ohoo, işin kaynağında isen internete ne gerek? eminönü'nde 'kürkçü han' tabisi.

Pazarlarda kaliteli ve ucuz olabiliyor satıcıdan isteyeceksiniz poşetlerden çıkarıp veriyor

Kompedan vs camasircilar da kaliteli donlar 8 tlye mevcut. Kardesime ve esime almistim. Yasadigim yerde oyle kaliteli markalar olmadigi icin a101den de aldigim oluyor camasirlari guzel.

eşinin donunu sen mi almak zorundasın? seninle evlenene kadar da annesi mi alıyordu? normal çamaşır satan yerler var, 5 tl'ye çok güzel ürünler bulabilirsin. çamaşırcı bu, mağaza değil.

mesela lcw'den 3'lü aldım, 15.99 TL verdim. 1 yıla dağıldılar.
avcılar meydan'da bir yer var 5 tl'ye 3 tane don aldım hala sapasağlam giyiniyorum.

tutkuicgiyim.com'dan al. tam aradığın adres.

reklam gibi oldu ama bi bak derim.

uçak otobüs vapur?
hangisi?
dün seyahat ettim aynı idi.
nereden nereye bide yurtdışı mı içi mi?

uçak billetleri ya ? Yurtdısı uçak biletler.

sebebi dolardaki belirsizlik ve tabi ki ülkedeki belirsizlik olayları bence.
artış yüzde kaç oranında bilmiyorum ancak bana en mantıklı gelen bu.

Bu gözler Avrupa'dan tek yön Turkiye'ye dönüs 830 Euro ekonomi koltugu bilet gördü. Diger havayolu sirketleri iptal ediyor ucuslari. THY tek alternatif kalinca para kazanmak icin beyinleri yandi :(

Gectigimiz gunlerde yasananlardan dolayi bir cok ucus iptal edildi.. Bundan dolayi da bileti olan insanlara ya parasini iade edecekler ya da yeni bir ucusa yonlendirecekler, ucuslar doluysa ek sefer koymak zorunda kalacaklar yok dolu degildiyse mevcut ucuslarda yer ayarlayacaklar.. Bir yandan talep de devam etmekte.. Normal zamanda bile talep arttikca fiyat artar boyle bir durumda yukselmesi cok normal.. Ucus iptallerinden dolayi olusan zararlarini da yansitiyorlardir yogunlugun yanisira..
Hepsine ek olarak dora euro kurlarindaki dengesizlik de var.

"kaç kaç kaç" insanları hiç az değil çünkü. imkanı olan rahat yerlere gidiyor.

Umitkoyde bircok dis poliklinikleri var herhangi bir dis poliklinigine anneanne ile birlikte gidin belki olcu alma gerekebilir, ayni gun icinde teslim olmasa da ertesi gune teslim yapacak sekilde tamir ederler.

@neferkitty; teşekkür ederim.

sorunu şöyle çözdüm; bulabildiğim en yakın batıkent'te gimsa'nın yanında karfunun üstünde bir yer var. kendi laboratuvarı da var, yapıp veriyorlar bir saatte.

ümitköy civarında hepsi alıp kızılaya gönderiyor, ertesi gün teslim ediyorlar dolayısıyla.

ihtiyacı olan olursa diye dursun burda.

karaca

Beymen. Outlet mağazalarında üçünü 100 liraya satıyorlardı. Gayet başarılı.

geçen gün marks and spencer çok iyi bu konuda duydum, işime yarayacağımı hiç düşünmezdim ama yaradı :D

paran varsa lacoste. yoksa us polo da idare ediyor.

zara

not: polo giymem

gap. ben çok memnum kaldım bu ara 70tl gibi bir fiyatı var.

spor/gündelik olarak: gap
gap.com.tr

şık/yemeklik olarak: massimo dutti
www.massimodutti.com

USPA

Nautica

Hamamda geline bakıyorlar işte. Damada teslimden önce son kontrol gibi düşün. Genelde temas olmuyor diye biliyorum.

Eğlence amaçlı tamamen, yeme içme, bol bol oynama, gülme, arada bedavacı teyzeler hamama gidip yıkanmış oluyor işte.

ya maksat hamamda tıkınıp göbek yapmak. bakma sen. o işin bahanesi olmuş işte. yani "la bizim böyle bir adetimiz var ama biz bunu niye yapıyoruz" kafasına girer gibi olurken "aman yapalım gitsin, ne kaybederiz" şeysidir. :D

Lisans okuduğun üniversitede yüksek lisans yapmak zorunda değilsin. Hatta aynı ülkede dahi yapmak zorunda değilsin. Sakin ol, puanına göre en iyi okulu seçmeye çalış. Mümkünse git gör karar ver.

iü edebiyat fakültesi inanılmaz saçma bir yer. hiç bulaşma.

Ailenin maddi gücü yoksa sakın bulaşma. Ekmek yok. Detaylıca anlatırım bir ara. Ben de tarihte doktora yapıyorum mesela.

Ayrıca, "tuhafsamak" kelimesini lutfen kullanma.
:)
Sevgiler.

İşsiz kalmak istemiyorsan simdiden kariyer planını çiz. Edebiyat mezunlarının hepi topu yüzde birlik bir kısmı kendi alanına dair bir işte çalışıyordur.

Sadece Arapça Farsça görmeyeceksin. Köktürkçe, Uygurca, Kıpçakça, Harezmce, Çağatayca, Eski Anadolu Türkçesi be Osmanlıca derslerini de göreceksin.

Ben MSGSU mezunuyum. Diğer Istanbul'daki okulları çok iyi bilmediğim için bir kıyaslama yapamıyorum.

Konu hakkında daha çok yazardım ama alan sınavına çalışmam gerek...

Kuzenim için araştırmıştık, YTÜ edebiyat çok kötüydü. Ben yine de bunların arasından İstanbul Üniversitesi'ni tercih ederdim. Türk Dili ve Edebiyatı'nın donanımlı olduğunu biliyorum (İÜ mezunuyum.). Ayrıca söylenenler doğru, lisansını okuduğun yerde yüksek yapman gerekmediği gibi bence yapma zaten. Farklı ekolleri görmek önemli. Zaten okul bitene kadar bir sürü fikir değişimine uğruyor insan. Şimdiden bunları düşünmen önemli tabii.

Edit: Hakikaten düşündüm de gang çok haklı. İÜ'de ne kadar islamcı faşist varsa edebiyat ya da tarihten çıkar. Hocaları da öyledir. Sadece bu yüzden bile elenebilir, çok dert etmem diyorsan düşünülebilir.

Eski dil ve edebiyata yönelik ilginiz aşırı derecedeyse Marmara'daki hocalar & müfredat epey uygun. (Hocaların çoğu her anlamda muhafazakar yalnız, pek tavsiye etmem) Diğer türlü benim tavsiyem MSGSÜ. Sürekli etkinliklerin, sempozyumların olduğu bir yer. Daha da güzeli müfredat Marmara'daki denli eski dil ve edebiyata takık değil.

Tuhafsamak kelimesinde fonetik olarak bir yanlış yok ek olarak. Sana hangi kelimeleri kullanıp/ kullanmayacağını hiçbir gerekçe sunmadan ifade edenlere de pek kulak asma. :)

kendine başka bir dil ekleyebilirsen avrupada (uk ve kuzey ülkeleri hariç) az maliyetli bir şekilde master yapıp üniversitelerin türkolog, türkiye veya ortadoğu araştırmaları vs. bölümlerinde falan çalışabilirsin. göçmenlerin olduğu ülkelerde bu tarz bölümlere sıkça rast geliyorum.

iü edebiyat fakültesi aslında bu ülkede edebiyat diyince akla gelen ilk yer. ama son dönemde islamcılık üzerine kurulu akademik yapısı, hükümet yalakası, hatta 'hükümet adamı' görevlileri, akademisyenleri falan kaynayan bir yer. bozulmuş yani kesinlikle. msgü iyidir, farklı bölümlerle çift anadal yapabilirsin oranın felsefe, sosyoloji bölümleri iyi. ayrıca çevresi de sosyal anlamda gelişmiş bir yerdir. iü gibi çomarland değil, bomontiada falan. sadece akademisine bakma bunlar da önemli olan şeyler. sosyal çevre ilgi alanlarını, yöneleceğin şeyleri, ufkunu, vizyonunu belirler. marmara hakkında çok fikrim yok ama güzel sanatlar fakültesinde (yanlış olmasın iletişim değil), sinema okuyan arkadaşım oraların bitmiş olduğunu söylüyordu. ytü belli başlı bölümleriyle ortaya çıkan bir üniversite ve edebiyat bunlardan biri değil diye biliyorum.

benim oyum msgü'den yana. umarım boğaziçini kaçırmazsın.
keşke genel olarak dil ve edebiyata merakın olsaydı, ingilizce falan okumak isteseydin sana bilgi karşılaştırmalı edebiyatı önerecektim. mithiş bir bölüm de.

Tam da düşündüğüm gibi, İÜ'deki İslamcı duruş ürkütüyordu ve bu yüzden uzaktım. MSGSÜ'ye ben de daha yakınım diğerlerine oranla. Yalnız üniversitelerin akademik kadrolarında hiç MSGSÜ mezunu yok, hep İÜ,Marmara,Boun bu beni düşündürüyordu. Eğer dediğiniz gibiyse, saydıklarım arasında puanı/sıralaması en düşük olmasına karşın MSGSÜ yazacak gibiyim. Akademisyen olma yolunda MSGSÜ benden bir şey eksiltmez diyorsanız gerçekten MSGSÜ yazmaya ikna oldum. Öte yandan tuhafsamak konusuna gelince, buraya yazarken çekinmedim, günlük hayatımda çekinmiyorum ve bundan sonra da çekinmeyeceğim. :)

fiyatlarından haberim yok, ama rowenta air force kullanıyoruz, şarjlı olmasına karşın normal süpürge gibi. biraz büyük ama.

Fakir evcil hayvanlarla ilgili reklam homend toz temalı yapmış reklamını ama dediğiniz gibi servis önemli ne olur ne olmaz iki yıl garanti güven verici.
Ben de düşünüyordum, homend'i araştıracağım şimdi sayenizde, piyasada bulunmayan elektroniği almak bile bile mantıklı gelmedi.

buradan hesaplayın: nuclearsecrecy.com

doğrudan etkisini soruyorsan, 3-4 kilometreyi aşmıyor.

ama sonraki serpinti falan ayrı tabi. onlar çok daha geniş bir alanı kapsıyor.

Nükleer serpinti çok sakat. Yüksek olsa da Fiziksel etkisinden dolayı da atılmıyor zaten meret.

Ben denize girenlere şahit oldum. Çocuğu falan alıp uzaklaştım. Öyle bir kültürü görerek büyüsün istemiyorum. Rahatsız edecek herhangi birşey yapmadım, herhangi bir tepki göstermedim.

Şu dönemde şeriatçı uygulamalardan herhangi birine yaptırım uygulayacak mekanın alnını karışlarlar.

öyle bir kültür ne demek ya? nerede hoşgörü? kim ne giymek isterse, nasıl girmek isterse girsin, sağlığa veya diğerlerine engel olmadığı sürece? haşema ile girmek isteyen kişi, başkaları bikini ile girmek istediği zaman rahatsız olmuyorsa, tavır göstermiyorsa, engel olmuyorsa diğerleri de ona olmasın? belki kendini o şekilde rahat hissediyordur, belki vücudunda başkalarının görmesini istemediği bir iz var, vs.

insanların birilerine zararı olmadığı sürece, normal şartlar altında ne giymesi, ne giymemesi, nereye gitmesi veya gitmemesi gerektiğine karışılmaması gerektiğini düşünüyorum. bu "herkes" için geçerli. tabi dediğim gibi normal şartlar altında. diğer durumlarda gerekli tepkiyi halk haklı veya haksız olarak (yanlış bir tabir fakat "iki taraftan birisi") veriyor zaten, o birini istemiyor, diğeri de onu.

benim de görmek hoşuma gitmiyor bazı şeyler, mesela eşim de o şekilde giriyor, ama kalkıp da git bikini giy, denize öyle gir demiyorum, ya da haşema giyeceksin, kimse görmesin de demiyorum, kendini nasıl rahat hissediyorsa öyle girsin, ne diyim? ben kimseye karışmıyorsam, başkaları da gelip bize karışmasın, herkes huzur içinde olsun diye düşünüyorum.

hoşgörü vs diyorsunuz da bazı yerlerde bazı kurallar var. üzerinde fazla ağırlık olacak şekilde denize girmek tehlikeli. kimse kimseye zarar vermediği saygı duyacağı vs diyorsanız bırakın turistlerde camilere şortla mini etekle girebilsinler. tutup da aynı şey değil demesin kimse buna, gayet de aynı şey. madem hesama yla giren bu kadar hassas, vücudu görünsün vs istemiyor gidip haremlik seramlık yerlerde takılabilir.

aslında merak ettiğim,
mesela bir müşteri haşemayla girilmesinden rahatsız oldu ve şikayet etti.
otelin tutumu burda nasıl olur? sonuçta her ikisi de müşteri. nasıl yönetiyorlar bu tarz müşteriler arasındaki sorunları.

ben bu güne kadar deniz kenarında görmedim o bazı kuralları, "üzerinizde fazla ağırlıkla denize girmek tehlikeli" diye, olan yerler vardır, ya da havuzlarda, bilemem. ama söz konusu kıyafetlerin bir çoğu zaten naylondan ve su tutmayan şeylerden yapılıyor, bir dalgıç kıyafeti kadar tutmaz ağırlıkları, ya da ne bilim, kapalı mayodan farkı sadece bir kaç eklenti.

ayrıca o turistler kendi ibadethanelerine o şekilde girebiliyorlarsa, yada ne biliyim, sakallı sarıklı, çarşaflı birisi gezi anında gidip de kiliseye ya da sinagoga girebiliyorsa onlar da girsinler, camide namazını kılacak "gerçek" bir müslüman zaten etrafta olan bitene kendini soyutlar, namazını kılar. ben buna da bir şey demiyorum.

dediğim gibi, teknik detaylar dışında, a veya b kişisi, şu veya bu dinden, benim için hiç fark etmez, kim ne giyerse giysin, nereye girmek istiyorsa girsin, kendi tercihi. ha, ben nasıl ona karışmıyorsam, gelip de bana kimse karışmasın. düşüncem özetle budur.

Yahu isterse paçalı donla girsin, beni ilgilendirmez. Zaten haşema giyeni rahatsız edecek birşey yapmadım, istediği gibi denize falan girdi. Bana ne yahu ağırlığı falan, isterse frak giyip dambılla girsin denize.

Ama ben çevremi seçme hakkına sahibim. Etrafımda şeriat kurallarına göre yaşayan insanlar bulunmasını istemiyorum, olduğu zaman uzaklaşıyorum. Bir kimse isterse çarşaf giyebilir, onu uzaklaştırmak hakkına tecavüzdür, ama benim uzaklaşmam benim hakkım, kimse kusura bakmasın. Aynı şekilde başörtülü vb. olan kişilerin çalıştığı yerlerden alışveriş yapmamak da benim gayet doğal hakkım. Ben nasıl onlara karışmıyorsam, onların da bana karışma hakları yok, keyfim eser giderim; kime ne?

yakında nazizim uygulaması görecek hiçbir görüş hakkında olumlu değilim.

20 yıl sonra bunları savunan herkes, bugün nazileri savunanlar pozisyonuna düşecek. çünkü bunu hakeden bir ideoloji.

şimdi birbirimizi kandırmayalım, kimse haşemayla suya girenin sağlığını canını düşünmüyor.

"üzerinde fazla ağırlıkla suya girmek tehlikeli boğulma tehlikesi oluyor" da tamamen palavra, "amına kodumun örümcek beyinlisi, mantarlı götünü de al siktir git lan burdan pis ortadoğulu" diyemeyenlerin arkasına saklanmak için uydurdurduğu mükemmel bir kural bu.

millet üstü giyinik denize düşüyor bir şey olmuyor, gelinlikle suya atlayıp sevinç gösterisi yapıyor bir şey olmuyor ama haşema ile girince mi hayatı tehlikeye giriyor?

"yıa cınım şimdi haşemayla girersen boğulursun diye bu kural" ılıklığına karşıyım, karşılarına geçip "bu kıyafetle yasak, giremezsiniz" denmeli.

haşema ne ya... bulundukları yere gitmem, olduğum yere gelmelerini de istemem. gitsinler haremlik selamlık yerlerde takılsınlar.

haşemayla değil ama tek parça mayo üstüne altına kısa şortumsu bi şeyler girmeye kalkan bir teyzenin azarlanarak uyarıldığına şahit oldum. Azarlanmak, kabalaşmak doğru değil lakin her yerin ayrı kuralı vardır. Denize, havuza yüzme giysisi olan mayo ya da bikiniyle girilir. O zaman isteyen paçalı donuyla, atletle iç çamaşırıyla giysin öyle rahat ediliyorsa, neden karışılsın değil mi. Ama olmaz her şeyin bir adabı vardır, evet ibadet yerlerine de yarı çıplak gidilmesi doğru değildir. Bu tarz konular genel halk sağlığı olarak güvenlik ve hijyeni de tehdit eder, kaotik bir ortam yaratır. İnsanları da rahatsız eder, bu konularda bu kadar hassas olanlar hiç girmeyebilir havuza (denize zaten giriyorlar), haremlik selamlık türlerine girebilir vs.
Hem karnı doysun hem pastam dursun olmaz. İsviçre'de olan durumu da ve tutumu da doğru buluyorum, zira bugün bunlara tamam desen yarın öbür gün 'cıbıldak karılardan rahatsız oluyorum, irkekler bana bakiyürrr diyip pembe havuz talebinde bulunacaklardır adım gibi eminim.

Helal olsun İsviçre, hiç utandırmadın beni şu ana kadar.

konuda "din" olduğu için asla mantıklı düşünemeyecek bazı insanlar. at gözlüğü sağolsun.

böyle bi durumda yöneticiler kuralları izlemeliler. nasıl camiye girerken kurallar konuluyorsa denize giriş için de belirli kurallar var. bir müşteri hesema ile giriyor diye yönetimi uyarırsa yönetim hesemayla girene gerekli uyarıyı yapar. bi başkası da bikiniyle girdi diye yönetimi uyarıyorsa bu uyarıyı yapana "ee yani?" der.

antitez olarak sunduğunuz her şeyi ben de size aynı şekilde sunup camiye istenildiği elbiseyle girilebilir diyebilirim. cami de deniz de umuma açık yerler ve ikisinin de kullanımı için kuralları var.

son olarak da verdiğiniz tepkileri tekrar okuyun lütfen.
"suda boğarım şerefsizim." gibi tepkiler, mükemmel.

Şahit olmadım, ama olsam ilgililere şikayette bulunurdum. Haşemayla girene izin verilirse ben de çırılçıplak girerim. İkisinin bir farkı yok.

- Denize, havuza yüzme giysisi olan mayo ya da bikiniyle girilir.
+ haşema yüzme için üretilmiş giysidir. kumaşı, kesimi vs ona göredir. sokakta haşema ile gezen birini göremezsiniz.

- o zaman camiye de istediğim kıyafetle girerim
+ hayır, giremezsiniz. halka açık olsa da cami bir ibadethanedir. camiye illa ki sarıkla cübbeyle girilir diye kural yok. müslümanların ibadeti için inşa edilen camiye, o dinin kurallarını ihlal etmeyecek her türlü günlük kıyafetle girebilirsiniz. kimseye kot pantolonla camiye girilmez dendiğini duymadım.

- cami de deniz de umuma açık yerler ve ikisinin de kullanımı için kuralları var.
+ cami ibadethane olduğu için kuralları islam dini belirliyor da denize girmek için bahsettiğiniz kurallar nedir? nerede yazmaktadır? kim tarafından konulur? mesela suudi arabistanda bikini ile denize girmeye çalışsanıza. deniz aynı deniz.

mesela armutlu tatil köyü genelde muhafazakar insanların tercih ettiği bir mekan. ayrı bayan plajı olmasına rağmen karışık plajında da bikini ile denize giren kadınlar var. ben bir tane erkeğin kalkıp da "burada bikini ile giremezsin, bak ilerde kadın plajı var" dediğini duymadım. sorsan onlar çomar, siz medeni. tabi, işinize nasıl gelirse..

whimsical'ın tek cümlelik açıklaması her şeyi süper şekilde açıklıyor. dini işinize gelen şekilde her yerde her koşulda uygulama çabası.

arkadaş bir google haşema yazın aratın çıkan sonuçları gözünüzü seveyim eşofmandan farkı yok, en açığının kıyafeti basketbol oyuncusununkine benziyor. Böyle havuza falan girilmez havuzun da kuralı var, mesela girmeden önce duş falan almak gerekir, ben de istemem böyle umacı gibi giyinmiş biriyle aynı havuza girmek, zaten hiçbir yerine su değmiyor, ne anlamı var girmenin. Zaten bu insanlar hep kendine müslümandır genelde, demokrasi, özgürlük hep kendilerine hizmet etmesi gereken araçlar; insanları dışlayan, öytekileştiren, ahlaksız namussuz kafir ilan edenler genelde kendileridir.

Ben hakemlik selamlık otelin erkek tarafında Tanga giyip (aynen erkeğim ama denemek için yaparım) yüzebilirsem, onlarda böyle takılabilir bence.

ben de "canlarını tehlikeye atıyorlar" açıklamasını samimi bulmuyorum. denize de havuza da bikiniyle giriyorum. haşemanın dokusu suyu hemen emen cinsten bir şey değil. kadınlar denize donla, elbiseyle girmeye kalksa anlarım da, dincileri sevmememe rağmen haşemada bir sakınca olduğunu düşünmüyorum.

Bm güvenlik konseyinde rusya olduğu sürece öyle bir müdahale falan yok. Bence zaten gerek de yok, Işid her gün geriliyor.

asıl problem suriye falan değil.

asıl problem islam. avrupada en kısa zamanda camilerin ve islami yayınların yasaklanmasını bekliyorum.

pkk terörünün sebebi de mi islam?

@babilbaligi

ışid gerilemiyor geri çekiliyor ve bölgeyi hakimiyeti altına tam olarak almıyor koalisyon uçaklarına kolay hedef olmamak için. Hava kuvvetleri oradan ayrılınca tekrar oralara saldırıp ele geçiriyorlar.

Devletlerin Işid bölgesine kara operasyonu yapması tamamen kendi siyasi çıkarlarına göre şekillenir. Eğer kara operasyonu yapılmasını isteyen halkın sayısı yapılmasını istemeyen halkın sayısını geçerse anında operasyonu başlatırlar. Oy hesabı işte.

Şuan halk ışidin yaptıklarından nefret etse de oraya asker çıkarıp savaş başlatsak bizim çocuklarımız ölüyor elin pis arabı yüzünden. Bizim sorunumuz değil bizene amk modunda olduğu için operasyon taraftarı pek yok ama yavaş yavaş artıyor bu saldırılarla.
Tabi bu saldırıların artması muhafazakar sağcı partilerin iktidara gelmesini de sağlıyor.

pkk ile ışid'i aynı potada eritmeye çalışan gerizekalıdır benim nazarımda. son dönemde moda oldu da yeri gelmişken söyleyeyim dedim.

@Nox; mesela, geri ele geçirdikleri bir şehir, kasaba adı verebilirsen öğrenmiş oluruz.

Işid'in en büyük ticaret ve yardım kapısı olan Türkiye ile bağlantısı kesildiğinden beri iki şey yapmaya tçalışıyor; birincisi ufak da olsa tekrar bağlantı kurmak ve tırların işleyebileceği bir güzergah sağlamak. İkincisi de kendini kuşatma altında yaşayabilen bir örgüt haline getirmek.

Kuşatma altında yaşayan bir örgüt olmak tehlikeli olduğu için el-kaide'nin yıllarca yaptığı şeyi yapıyor; hücrelerini dağıtıyor ve ses getirecek eylemler düzenliyor.

Dolayısıyla sizin Suriye'de Işid'i bitirmeniz güç kaybettirse de yok etmiyor.

Bir de tabi Işid militanlarını açık cezaevinde tutan, bombayla yakalnmasına rağmen tutuksuz yargılayan, üniversite hastanelerinde tedavi ettiren, dergi yayınlamasına göz yuman it köpek sürüsü bitmedikçe Işid gibi bir örgütü bitirmek mümkün değil.

Işid'in fonksiyonu henüz bitmedi. Abd kurduğu örgütü amacı bitmeden yok etmez...

asıl problem ışid'e eleman sağlayan diğer terör örgütlerine batının verdiği destek ve iğrenç vahabi zihniyetin anayurdu arabistan'ın dünyayı tehditlerle (petrol parası) kontrol etmesi. bizimkiler bile suudi tehditinden sonra suriye ile barış esad gitmeden olmaz demeye başladılar. halbuki 3 gün önce suriye ile ilişkilerimiz iyileşecek diyorlardı.

bu saldırılar ışid bölgeden bölgeden atıldığında da devam edecek ne yazık ki. beyni radikal islamla yıkanmış bir nesil bırakacak örgüt arkasında işgal ettiği yerlerde. ayrıca abd'nin ırak savaşında yaşadığı deneyimlerden sonra kimse, aptal değilse, kara harekatı yapmaya yeltenmiyor haklı olarak. kürtlere ve ırak ordusuna destekle bitirilecek ışid planda.

@ne nicki be: IŞİD Kuran'ın "Müşrikleri nerede görürseniz öldürün" ayetini uygulamıyor mu?

Ha pardon dönemin şartlarına göre bu ayet Mekke ve Medine arasındaki siyasi ve askeri çatışmanın olduğu bir ortamda gönderilmişti değil mi? Yani bugün uygulamaya gerek yok.

Peki......

Diğer ayetleri niye dönemine göre değerlendirmiyor da "Kuran bütün insanlığa ve bütün çağlara seslenmiştir, dönemin şartlarına göre değerlendirilemez." diyoruz. Mesela Başörtüsü, Oruç ve Namaz ayetleri..

Kısacası İslam büyük bir reformasyon geçirmedikçe Terörle anılmaya devam edecek. Bu IŞİD'den önce de böyleydi. IŞİD'den sonra da böyle olacak. Çünkü günümüz İslam anlayışı Siyasal İslam denen iğrenç bir paradigma ile iyice saçmalıyor. Din devlet işlerine müdahele edemez. O küfrettiğiniz Laiklik bunu engelliyor işte. Yo, hayır biz dinimizi yaşarız diyorsanız, zaten bugün cihat ilan eden IŞİD de dinini yaşıyor. Hem de tam da ayetlerde yazıldığı gibi.

t24.com.tr

dilipak bile mantıklı bir analiz yapmış bu konuda bakın.

şii terör örgütleri diyerek yine dengelemeye çalışmış gerçi de.

Tüm gün çocuklar gibi, çılgınlar gibi eğlenmek istiyoesanız Fethiye'ye gidin. Türkiye'ninnerdeyse tüm tatil bölgelerine gittim fethiye'yi tek geçerim. Kesin gideceksen neler yapabileceğini yazarım gitmeyeceksen uğraşmayayım boşuna :)

sessiz sakin bir yer arıyorsanız çıralıya gidin. Olimpos yürüme mesafesinde zaten.

sakin sessiz bir yer isterseniz, datça palamutbükünde ada pansiyona gidin. apart tipi odaları var. bütün yarımada bir harika.

adrasan derim.

Ben 2 kez girdim bu işe ilkinde dairemizi aldık 1 e 4 kazandık ikincisi inşaat halinde bekliyoruz
Ama unutma bu iş ticaret düşmez kalkmaz bi Allah tüm paran buysa temkinli ol ama seni batırmayacaksa gir derim
Proje nerede peki kaça kaç kazandıracak

@basond
istanbul sancaktepe. kaça kaç kazandıracağı nasıl bilebilirim ki?

Ha nasıl bilirsin bilemezsin tahmin edersin en fazla o tarzda evlerin fiyatı civarda nedir hesaplayabilirsin

inşaat iznini aldıktan sonra 18 ay mı hocam ona da dikkat edin.

Rahmetli babam bir müteaahhite kat karşılığı bir arsa vermişti. İnşaat izni alındıktan sonra 15 ay içinde gözüküyordu evlerin bitişi.

O bölge revizyona girdi , hala inşaat için açılmadı.

''2 ay içinde iskan işi tamam, hiç merak etmeyin.'' dedi müteahhit, aldık daireyi. 4 senedir iskan alamıyoruz. adam zaten ortada yok arazi. sen bir de topraktan bahsediyorsun... çok anlamam bu işlerden ama ilerde bütçem olur bir daha ev alacak olursam her boku bitmiş hazır tercih ederim. suyumuzu yan binadan alıyoruz...

tanıdıkla iş yapmam, yapana da iyi gözle bakmam. sonra papaz olursun.

Tanıdık diye güvenip, elden para vermeyin. Her şeyi kuralına göre (sözleşmesi, makbuzu vs.) yazılı yaptıktan sonra sıkıntı çıkmaz...

Bu tarz işlerde yapılan en büyük yanlış bu.

Bosch servisi çok çok kaliteli. Tüm beyaz eşyalarım bosch ya da siemens.

Sen simdi bosch aldin cok para verdin ve rahatlamak istiyorsunya, rahatla o zaman:)
Bosch iyidir, bizde de camasiri var, saat gibi... Pisman etmez.. Hayirli olsun, senden sonra ölsün..

güle güle kullan. iyidir bosch.

altus ne ya. aldım mı adam gibi marka al.. iyi yapmıssın bosch.

valla sağolun yoksa valla içime oturdu ya hayat pahalılanmış rezalet ya hala şu an şaşırmış vaziyetteyim yuh ya yuh

Bizim bosch kazanlı ütü düştüğünden çok pahalı parçaları değişti beş kuruş vermedik.

altusla bosch karşılaştırılır mı yaw, iyi etmişsin tabiki

Bosch ürünlerine 7 yıl garanti ve parça desteği sunuyor.

Eski beyaz eşyalar gibi 10larca sene dayanmasını beklemeyin ama piyasadakilere göre en iyilerden biridir.

Herkes çok iyi demiş ama bizim dolabımız 2 yıllık. boschtur iyidir diye aldık ama gece vakti anormal sesler çıkarıyor(buz kırıyormuş) her defasında eve hırsız girdi diye panik oluyoruz. Ayrıca sebzeler çok çabuk pörsüyor.

çok doğru karar vermişsiniz biz çok memnunuz bosch dan servisi kaliteli ürünleri kaliteli doğrusunu yapmışsınız.

Icin rahat olsun bosch makineler, dolaplar vs gayet saglamdir. Biz bi eseklik yapip indesit bulasik makinesi aldik ucuz diye iki yila cortladi. Ailemin evindeki bosch makine 20 senedir calisiyor.

arada o kadar fark olması çok normal, bosch birçok markaya göre pahalıdır.

tr üretimleri ve alman üretimleri var, hangisini aldınız bilmiyorum ama verdiğiniz paranın karşılığını alacağınızı düşünüyorum.

evimde onuncu senesini dolduran buzdolabı markası. gayet iyi bilirim.

bütçe uygunsa de kodlu olanlardan al, yoksa tr üretimleri de hiç kötü değil.

buzdolabı 7/24 çalışan bir alet. bu yüzden kalitelisini ve tasarruflusunu almakta fayda var. sürekli çalışacak bir motor düşün, ne kadar güçlü olursa o kadar seyrek çalışıyor. ne kadar verimli olursa da o kadar az ısınıyor. dolayısıyla ömrü uzun oluyor. üretim yerinden ziyade, kaliteli serilerinden birini al, uzun süre sorunsuz kullanırsın.

Almanya'da da her 30 kişiden biri Türk. Bak bakalım Türkçe tabela görüyor musun?

Entegrasyon diye bişey çıktı, çok süper.

Kürt milliyetçisi değilim ama şöyle bir iki yüzlülük yok mu? Adamlar yıllardır böyle şeyler talep ediyor, arap nüfusunun kaç katı kürt var. Sen onlara bölücü de böyle şeyler yapma, kürtçeyi kullandırtma, şirinlik olsun diye kanal aç anca. Sonra arap seviciliği yapıp arapça tabela koy. Bu ne biçim iş?

Ha bir de belli ki işin ne sağlık sektörü açısından ne demografik açıdan düşünüyorsun. Biraz daha araştır bence.

Savaştan kaçana yardım etmek anlaşılabilir bir şey gerisi değil. Uzun yazarım da işim var şimdi. Zaten niyeti olan her fikri okur onlarca yazı var.

Bi prof konuşması var geçen izledim hayal etmekle alakalı tedx istanbul mu neydi. Onu da bi dinle fena değil.

babilbalığı güzel demiş.

mağduriyetiniz bir bitmedi #€$#€$

kürtçe tabela yapılalı kaç sene oldu.

www.haberler.com

Bence tabela işi çok sıkıntı değil ama entegrasyon işinde çok sıkıntı var. Bu adamlar burada kalmamalı, kalacaksa çok ciddi çalışmalar yapılmalı. Yoksa 2. bir pkk'da bunlar olacak...

@babilbaligi da @bir ileti paylastim da cok guzel demis

Ülkeye milyonlarca Suriyeli girmesinin beş on sene sonraki sonuçlarını göremiyorsun. Bu adamlar yüzde doksan dokuz PKK ile benzer bir oluşum kuracaklar, bir de onlarla uğraşmak durumunda kalacağız.

Edit: kartallar yüksek uçar da aynısını demiş zaten.

Entegrasyon mevzusu benim de kafama takılıyor da altındaki niyet Arap seviciligi falan olsa da çok sevimsiz bi hareket gibi gelmedi bana. Almanlar da Türkler için aynı şeyi yapsa almanliklarindan bi şey kaybetmezlerdi. Bu tarz milliyetçi refleksleri anlamıyorum. Kürt mevzusu apayrı bi tartışma konusu zaten.

insanların hazmedemediği tabela değil bence, bu konunun burada kalmayacağı. zamanla her şey daha kötüye gidecek. yoksa isterse keltçe yazsın, beni ırgalamaz.

Ingilizcesi de yazilmamali, arapcasi hic yazilmamali.
Kurtler nasil turkce biliyorlarsa, araplar da turkce ogrenmek zorunda.

Almanya'da almanca bilmeyen turklere demediginiz kalmiyor (dogal olarak) araplar da burada kalmak istiyorlarsa ogrenmek zorundalar. Baska turlusu olmamali.

Avusturya'da arada beraber yasadigim ailenin evinde multeci var. bir baba-ogulu agirliyorlar ekimden beri. anne ve kizlardesler de gelecek.
Cocuk almancayi ekstra kurs olmadan halletti almancayi. Simdi babasiyla bizim aramizda cevirmenlik yapiyor. Baba yastan oturu yavas ogreniyor. Ama ogreniyor.
Neden buradakilere bu kadar zul geliyor? Ha bu arada baba filan kursa gitmiyor cunk avusturya da bu konuda rezil halde su an. "Oradaki imkanlar reroro" diye gelmeyin. Cocugu da sifir almancayla bi alt siniftan baslattilar. Tek yapilan da bu oldu yani. Kurs murs olmadi.

Nefret kusmakta haklılar; şu anda ben de kusuyorum. Hem bu aslında sığınmacı değil istilacı olan suriyelilere; hem de bizi tam bir arap ülkesi haline getirmeye çalışan, geriye götüren, osmanlı hayranı hükümete.

Ülkeyi terketmenin zamanı çoktan geldi de artık düşünce olmaktan çıkarıp aksiyona dökmek lazım.

madde madde yazayım da yavaşça sindirin:

-Ak Partinin Erdoğan başta olduğu sürece seçimle iktidardan düşme şansı var mı? yok.
-Türkiye'de şu anda 3 milyon suriyeli var.
-Suriyede'ki savaşın bitme ihtimali var mı yakın gelecekte? yok.
-Savaş bitmedikçe Türkiye'nin göçmenleri sokaktan toplayıp sınırdışı etme ihtimali var mı? yok.
-2. jenerasyon Suriyeliler Türkiyede doğup büyüyecekler mi? evet.
-Suriyeliler ucuz iş gücü sağlıyor mu? evet.
-Suriyelilere vatandaşlık verilecek mi? Akp tabanındaki rahatsızlıktan dolayı belirsiz deniyor ama bence verilecek. Rte kararlı gibi.
-iktidar isterse Arapça tabela asabilir mi? asar.

böyle yazmamım sebebi biat kültürüne ait olmamdan değil, Akp'nin şu anda bulunduğu pozisyonla alakalı. rte'nin tek çekincesi kendi tabanını ikna etmek. yoksa muhalefetten, 'geri kalan yüzde elliden istediği kadar ses çıksın', bir şey değişeceğini sanmıyorum.

şurada güzel bir değerlendirme var ayrıca. www.aljazeera.com.tr

@kuehles: ya işte o "madem buraya geldin, dilimizi, kulturumuzu ske ske ogreneceksin" kafası da bana biraz "sey" geliyor. Adam derdini anlatmak, hayatını sürdürmek için kendi ister zaten belli başlı kaideleri öğrenmeyi. Geçen yılki dernekte Türkçe dersi verdim Suriyeli mülteciler. Başta çocuklara ogretiriz diye girisilmis bi işti, sonra o çocukların büyük ablaları hatta anneleri, teyzeleri gelmeye başladı. Bayağı da hevesliydiler. Sürekli konuşmak istiyorlardi, arkadaş olmak istiyorlardı falan. İnsan yani bahsettiğimiz.

Hatta böyle sarisin, yeşil gözlü bi kız vardı, altı yedi yaşlarında. Türkçesi de çok iyiydi. "Ben Suriyeli değilim, türküm!" falan diye hor görüyordu diğer arkadaşlarını:/ Neyse bunlar konudisi tabii de aklıma geldi.

Fake bence bunlar. Şu an Suriyelilerle ilgili bir sürü fake haber var zaten.

Ama ben de tepki gösterirdim Arapça tabelaya. Türkçe ve İngilizce yeterli.

Ayrıca vatandaşlık verilmesine de karşıyım. Gelsinler bizimle birlikte yaşasınlar. Ancak vatandaşlık neden veriliyor anlamıyorum. Türk vatandaşlığı çok matah bir şeymiş, hayatları çok kolaylaşacakmış gibi. Tek amaç daha fazla oy alma, başkanlık sistemi vs bana göre. Suriyeli göçmenleri de, bizi de bu çıkarlar için kullanıyorlar.

@damdanakan

Hayir.
Dil ortak olmayinca beraber yasanmiyor. Yanyana yasaniyor.
Ve hayir, suriyeli doktor, bakkal, market, galerici, boyaci, tesisatci oldukca zorlamadan neden turkce ogrensinler??
Ben viyana'da istersem gercekten de almanca konusmadan yasayabilirim. Eglenmeye cluba da gidebilirim, beyti de yerim. Doktor ziyareti de yaparim. Bunlari yapanlar cok. Oyle olunca normal akan hayata "paralel" bir hayat kulturu olusturuyorsun. Senden baska kimsenin giremedigi. Boyle oldukca da kendi icinde agresiflesip iyice ise yaramaz hale geliyorsun.

Ha fransa'daki faslilar, cezayirliler fransizca biliyor da noluyor dersen.. Onlarin da mahalleleri fena. Kendi aralarinda yoresel fransizcalarini konusuyorlar vb.

Gelen bu insanlar turkceyi hemen ogrenirse dagitabilirsin bu kisileri. Gettolar olusmaz. Ama simdi capa filan getto olmus zaten. Cok gec kalindi. Cok seyler yanlis yapildi.

Kulturumuzu ogreneceksin muhbbeti olmayinca da elle, sozle, gozle taciz edenleri durduramazsin. Nasil davranacagini ogretmelisin. Insan sosyal de olsa bir hayvan neticede. Ha diyebilirsin "turklerden yok mu taciz eden" falan filan. Bu da kulturu ogretmemekten geciyor zaten.

ben beğendim. doğru hareket.

bu bir süreç ise, bu da o süreçte bir durak ise hoş değil açıkcası. durduramazlar sonra. şimdi bunu normalleştirirsek zihinde, yarın daha beteri de bunun gibi "çok da şeyyapmamak" hissi verebilir. kısık ateşte pişirilen kurbağa mevzusu gibi işte.

kucağa alışmıştır. kucağa alışan bebekler iflah olmaz, ağlarlar kucağa alınana kadar. annem hep derdi yeni çocuk sahibi olan annelere: "çocuğunuzu kucağa alıştırmayın." evin içinde bebek salıncağı tarzı bir şey varsa onu deneyin. belki sakinleşir. bir de bebeklerde kulak ağrısı, gaz gibi sorunlar çok fazla oluyor.

edit: anason çayını dene.

@want2die karni tok eminim azicik tosun zaten sutum yetmiyor olabilir mi diye doktora da sordum adam guldu.

Gazini cikarabiliyor kaka durumu da iyi o bolumu de eledik.

Uykusu gunduz sekerleme seklinde ama geceleri iyi zaten olmasi gereken oymus. Bu da elendi.

Daha cok daralmis gibi oglan bilemedim.

@cemallemac galonla rezene cayi iciyorum anasonla ben uyustum resmen gazi eskisi kadar kotu degil ama kucakta da agliyor sikiliyor bir sure sonra ayni yerlerde gezinirken

Birakin aglasin, ilgi gormedigini gorunce susar belki.

Agliyo diye sebeklikler yapiliyo, ondan da agliyo olabilir yani.

dışarı çıkar sen de :) havalar güzelken keyfini çıkarın sonra kışın zor valla yarım saat ancak çıkarıyorsun :) evde balkon varsa orası da olur. kuş, böcek, araba falan diye diye konuş. bizde gangnam style ve bilimum psy şarkıları, stromae falan işe yaramıştı. çocuk şarkılarıyla hala daha pek arası yok.

pişik falan var mı bi de? sadece popoda değil başka yerlerde de?

@kuehles blondes aglamasina dayanamiyorum cok uzuluyorum. Sanirim taviz veriyorum boyle olunca da. Ben ondan cok agliyorum psikolojim fena

aynı şeyi ablam 5 aydır yaşıyor. size bir çözüm öneremeyeceğim yalnızca yalnız değilsiniz demek için geldim. çünkü o da sürekli herkesin çocuğu uyuyor hemen yok ağlamıyor bu kadar bi benimki böyle diye diye diye kendini yedi bitirdi.

@la noix surekli sokaktayiz. O park senin bu bahce benim geziyoruz da tek basima yetisemiyorum. Esim evdeyken nobetlese tasiyoruz :) kucakta 10 saatten sonrasi zor pusete ana kucagina yatmak istemiyor.

Gidida bir miktar pisik var duzenli oksizinc kullaniyorum her gun dus aldiriyorum. Kuvette de yatmiyor artik kucakta yikanirsa no problem yoksa yikanirken de kiyamet kopuyor.

kucağı azaltın yavaş yavaş. ilk güven dönemini geçti, artık maniple edecek dönemlere giriyor. hani direkt brakın almayın değil ama kucak olmadan oyalamaya çalışın.

biz o sıralar ev tipi ana kucağı almıştık, ordan oraya taşıması rahat oluyor evde diye. onla oyalayın. eğer yoksa ucuzundan alın, varsa oraya alıştırın. kucak meselesi sadece kötüye gider çnkü

bu arada ben de öyle bebeklerin ağlatılmasına karşıyım ama gerçek ağlama ile bişeyler yaptırma ağlaması farklı oluyor

hee, ciğeri açılır derler büyükler de heheeh

önemli olan katılma kısmına getirmemek, ağlaması o kadar problem değil yani :)

bizde de ben dayanıyorum da annem dayanamıyor ağlamasına. allahtan kuralları beraber koyduk da birbirimizi ezmiyoruz ve esnetmiyoruz

öncelikle anne değilim, o yüzden tecrübem yok ve bebeğinizin sıkıntısının ne olabileceğini bilemiyorum.

ama özellikle verdiğiniz cevaplarda sizin psikolojinizin daha fena olduğunu, o ağladıkça sizin de ağladığınızı yazmışsınız, bu hususta bir şey demeye geldim. bebekler de, köpekler gibi yanındaki insanın enerjisinden ve psikolojisinden çok etkilenir. örneğin köpek çıldırdığında sahibi de kontrolünü kayberderse köpek zinhar sakinleşmez, yanlışını düzeltmez, hiçbir şey de öğrenemez. yanlış anlamayın tabii ki çocuğunuzu köpeğe benzetmiyorum ama inanın bebeğiniz ağladığında siz de ister istemez kendi pozitif enerjinizi kaybediyor ve negatif enerji yayıyorsanız o bebeğin susacağı varsa da susamaz ki. hayatında en yakın olduğu insan sizsiniz, karnınızda yaklaşık 1 yıl yaşamış bir canlıdan bahsediyoruz, aranızdaki bağın gücü tartışılmaz.

o yüzden diyeceğim şudur ki bebeğinize yardımcı olmak istiyorsanız önce kendinize yardımcı olmalısınız. o durumda tamamıyla sakin kalabilmeniz ve pozitif ve dengeli bir enerji ile bebeğinize yaklaşıp onu da bu şekilde sakinleştirmeyi öğrenmeniz lazım. belki çok ağladığında güzel bir dans şarkısı açar birlikte dans eder siz de rahatlarsınız, ya da pozitif şarkılar söylersiniz, yöntemi bilemiyorum, umarım üstesinden gelebilirsiniz.

bebek konusunu bilmiyorum, ama senelerce yaramaz çocuk olarak görev yaptım. Anne baba sakin olunca sakinleşiliyor. Enerji, entropi filan.

öncelikle selamlar,

3.5 aylık bebeğin artık dış dünya ile ilgilenme vakti gelmiş, o da fazlasıyla ilgileniyor. bebeğiniz gayet güzel gelişiyor, gelişim basamaklarını tırmanmaya başlamış bile!

artık dünyaya alışan, renkleri ve şekilleri seçmeye başlayan bir dönemde. doğum sonrası bulunduğu yere alışmış belli ki.

şimdi aslında sizden iki şey istiyor; güven ve ilgi. bu ikisini gösterirken size aşırı bağlı olmamasını sağlamaya çalışın. kucakta aşırı tutmanız bebeği size aşırı bağlımlı yapabilir. yavaş yavaş azaltmaya çalışın.

bu yaş için oyuncaklar artık var, onlar deneyebilirsiniz. imkanınız varsa baby tv falan izletebilirsiniz. en güzeli, açık havada çimlerin üstüne bırakıp toprağa dokunmasını sağlayabilirsiniz. pusetle gezdirebilirsiniz, ana kucağında zaman geçirmesini sağlayabilirsiniz, oyun halısına bırakabilirsiniz, ... kısacası bebek sizden aktivite istiyor.

artık kural koyma, alışkanlık oluşturma ve sınır çizme zamanınız geliyor, yavaş yavaş başlayın derim.

Son bir haftadır sizde aşırı gaz var mı?
Tuvalet alışkanlığınızın dramatik değişimi vb. kendinizde gaz olmasına yorabileceğiniz belirti var mı?

Üşüttünüz mü?

@turkuaz onemli bir degisiklik olmadi ama usutmus olabilirim havalar cok sicak vantilatorun onundeyim tum gun. Terledim sogudum bir kac kez.

Benim 1 aylık bebekde de anne üşüttüğü için bir haftadır huzursuzluk var ondan sordum ama sizin duruma farklı olabilir

Gazi yok zannediyorsunuzdur ama vardir. Bazi muziklerdeki frekans-bass ayari gazin agrisini hafifletiyor

Kolik bebek diye bakin
Muzik dinletmenin de zarari olmaz

hayır olmaz. şunu da dinletebilirsiniz. www.youtube.com

sizinki gene iyiymiş, ben 4 ay izzet altınmeşe'den düğmeli dinledim. işte bu www.youtube.com

sağ dizi sol dirseğe, sol dizi sağ dirseğe dokundurun. 1-2 aya geçer diye düşünüyorum.

Bizde de gangnam style ruzgari hala esiyor :p gerci gazdan degildi baska turlu bu gazdi ahahaha

eğer ücretli bir uygulama ise apk'sını bulup deneyebilirsin.

hayır. tarama ile oluşan pdf'leri düzgün okumuyor, Türkçe ise zaten doğru düzgün okumuyor.

Şehir belirtseydin daha spesifik cevaplar alırdın. Mesela Ankara ise gel ben 1-2 saatte öğreteyim sana yeniden.

Kullanmaktan başka çaresi yok bu işin. Sakin yerler, sakin saatler bulmaya çalış.

ben de bu gruptanım olur da bir gün araba kullanmaya karar verirsem özel ders veren hocalar var. mesela benim sürücü kursunda tanıdığım hoca ben özelde de veririm demişti. onların pedallı araçları oluyor bence onlarla bir hafta sürsen, birkaç kere de seni kendi arabanda dışarı çıkarsa iki haftada öğrenirsin.

ama onun dışında kendin yalnız başına filan yollara atılma bence şakaya gelecek bir durum değil, bir hafta biraz para ayır adam gibi ders al garanti olsun.

@babil ne kadan iyi kalplisin ama ankara'da değilim.

abartacak bir şey yok.
en fazla 1 hafta sonra tamamdır.

Arabayı tanı önce. Pedallar nerede vites nerede sinyal kolları nerede. 1-2 gün arabada böyle takıl.Vitesleri değiştir durduğun yerde.hangi vites nerede nasıl geçiyor öğren.Bu arada ayağın debriyajın sertliğine alışacak.Sonra biraz dur kalk çalış. Bu alıştırmalardan sonra ehliyet kurslarının direksiyon hocalarını bul (kurs sahibinden değilde öğrencilerden öğren) Ankara için 30-40 tl saat ücretiyle öğretiyorlar bildiğim kadarıyla.Başta anlattıklarımı yaparsan daha fazla kurs ücreti ödemekten kurtulursun.

bu konuda güvenebileceğin bir arkadaşın varsa onunla biraz takıl. yani gerçekten en etkili yöntem bu şekilde sürerek öğrenmek. yoksa kurs falan hikaye yani. hangi şehirde olduğunu söylesen belki yardımcı olmak isteyen birileri çıkar. yani aslında zevkli de bişey.

asus
www.chip.com.tr
bende bundan var, siyak olanından. memnunum.

sony ufak powerbank. çantaya atıyorum gidiyor.

www.google.com

pokemon go'dan sonra şart oldu zaten.

Yedek batarya al.

Daha bugün Gimat'a uğradım toptanda 22 lira. Perakendede 25 normal. Geçen seneyi bilmiyorum.

50 kilo toptan sayılmaz mı :)

Hayır, toptan burada (genelde) ton ile oluyor.

gençken ve profesyonel olarak basketbol oynadığım dönem denemiştim. gerçekten inanılmaz yorucu bir spor. kendinize ait yaklaşık 100 m2 alan içerisinde durmadan koşturuyorsunuz.

diz konusunda ise dizlere çok yük biniyor. koşarken ani duruşlar yapmanız gerekiyor ve bu yük de neredeyse tamamen dize yükleniyor.
www.optimumtennis.net

menisküs sıkıntılı ise hiç bulaşma. dirseklerde ve dizlerde riski artırıyor.

zevkli olduğu doğru, aynı zamanda yorucu. ama dizlere bişey olur.

skoda. skoda kullandığım için direkt ona meylettim.

yeni 1.4 tdi dsg skoda rapid spaceback aldım. hatun baya memnun. ama biraz fazla yakıyor şimdilik. daha 1500 km de.

fabrika verilerine göre şehir içi 4.2 olmalı ama bizde cihazın kendisi 6.4 diyor, yakıt fişleri 6.95 diyor.

skoda rapid de 1.3 motor yok bu arada.

skoda rapid mi allah korusun. 2015 modelini kiraladı bizim şirket ve çok kötü (0 km). alabiliyorsan focus al kafan rahat olsun.

peugeot 308'e yetmiyor mu bütçe? bir bakın derim.

Mümkümse sıfır alırım. Küçük araba uzun vadede sorun demek, skodayı ordan elerim. Fluence kadar dandik bir araba yok. Reno seviyorsam Megane alırım. Bunların içinden Egea alırım.

308 diyen arkadaş haklı onu dinle derim.

Söylediğin arabalar 50-60 bin tl arasında. 2012-13 az km'li Focus 3 bulabilirsin. Otomatik istersen biraz yorgun olur benzinli olur yine bulursun.

skoda küçük derken, motor olarak mı?
1.3 yazmışım ama 1.4 motoru var dizellerinin, benim hatam..

ya 'bu dünyaya çocuk getirmek istemiyoruuueeemmm' kafası pek bana göre değil. yaşamamızın veya evlenmiş olmamızın doğal sonucu çocuk yapmak değil evet ama yine de ben olsam bu kadar düşünmezdim eğer evliliğimde sorun yoksa. daha önemli olan kısım evlililiğin iç dinamiğidir bence.

100 yıl öncesinin Türkiyesinde büyük ihtimal hastalıktan ölürdü

200 yıl öncesinin Türkiyesinde büyük ihtimal savaşlarda ölürdü

300 yıl öncesinin Türkiyesinde isyanlar sebebiyle açlıktan ölürdü


Günümüz Türkiyesi daha iyi sanki

türkiye'de değil herhangi başka bir yerde de olsanız çocuk çok büyük sorumluluk. ruh hastası değilseniz, biraz eğitimle bolca anlayışla iyi ebeveyn olabilirsiniz, iyi ebeveyn olmak zor bir şey değil. yalnız gelecek konusu biraz sıkıntılı. şahsen hayvanlar gibi zengin değilsem, çocuğa kendim bakıp büyütecek vakti ve enerjiyi bulamayacaksam asla düşündüğüm bir şey değil. çocuğa yazık olur çünkü bence. bak bana mesela, ben yazık oldum.

10 aylık bir kızım var. eve gittiğimde dünyanın en mutlu adamı oluyorum.

savaş ortamında değiliz, o yüden günümüz türkiyesi argümanı bana mantıklı gelmiyor.

eğer maddi durumunuz da el veriyorsa bence düşünmeyin. zaten çocuk öyle ha deyince olan bir şey de değil.

Hamilelik döneminde olusan hormon dengesizligiyle anksiyete sorunları tavan yapiyor söliyim. Esinizin sagligi icin bence siz cocuk sahibi olmayin, böyle yasayıp gidin.Çokta matah bisi degil hani.

çocuk yoksa evli kalmaya gerek de yok bence manasız bir şey oluyor çocuksuz ev.bende burun kıvırrıdım çocuğa ama olunca felaket bir duygu mutluluğun en üst seviyesi gibi bir şey.hayata karşı daha bi motive olmanı sağlıyor kendini en azındna işe yarar hissediyorsun..
onun baba anne diye sana koşmasını yaşayınca..

tam olarak karariniza iliskin yorum yapamam, fazlasiyla kisisel bir durum ancak eger cocuk sahibi olmaya karar verirseniz esiniz bakimindan dogum sonrasi depresyon (postpartum) dikkat etmenizi tavsiye edebilirim. zira postpartum elbette herkeste gorulebiliyor ancak anksiyete bozuklugu rahatsizligi olan anneler o donemde ilac alamadiklari/nasil bas etmeleri gerektigini bilemedikleri icin ayri bir etkileniyorlar diye biliyorum. elbette esinize her turlu destekle asilamayacak ustesinden gelinemeyecek bir durum degil ancak siz de ona karsi ekstra dikkatli ve hassas olmayi unutmayin.

Teşekkür ederim yorumlar için.

Ama gerçekten zor bir karar..

Dünyaya getirdiğiniz çocuk hep bebek ve sizi koşulsuz şartsız seven çocuk olarak kalmıyor. Ergenlikle ve hatta daha öncesinde birey haline geliyor ve siz onlar için kusurlu ve pek de matah olmayan ebeveynler oluyorsunuz. Sorunları da çoğalıyor tabi. Bunu yönetebilmek, dengeyi kurabilmek ve iyi ebeveyn olmak gerçekten zor. Özellikle de günümüz Türkiye'sinde herkesin ruh hali bir garipken.

Ayrıca ekonomik v.b. açıdan sizin koşullarınız ne kadar iyi olursa olsun engelleyemeyeceğiniz ve çocuğun maruz kalacağı çevresel koşullar var. Bunların en başında gelen şey okul, yani eğitim. Ülkemizdeki eğitim gittikçe kalitesizleşiyor ve içi boşaltılıyor. İmam hatip liselerinin sayısındaki artış ve çoğu çocuğun oralara gitmek zorunda olması bir ipucu olabilir belki. Ayrıca genel olarak ülkenin ve dünyanın gidişatına bakacak olursak pek çok başka çevresel, politik, sosyal, ekonomik sorun da var. Ben bunların en başına, geri dönüşü neredeyse imkansız olan iklim değişimini koyardım. Çünkü bu durum gelecek nesillerin kuraklık ve susuzlukla savaşmasına neden olacak. Fantastik ama çok da imkansız olmayan bir bakış açısıyla bakıp, yarın bir gün post apokaliptik bir döneme girdiğimizi varsayarsak; kendinizi kurtarmaya çalışmak, her zaman çocuğunuzla birlikte kendinizi kurtarmaya çalışmaktan daha kolay olur ayrıca.

Daha çok şey yazarım ama bir link vereyim; ona da bir bakın isterseniz: (git: hafiye.blogspot.ro )

üç ay öncesinden beslenmenizi, uykunuzu, sigaranızı, alkolünüzü düzene koyun. eşinizde sizde.

sizin çocuk da einstein olmayıversin ne olcak. bu kadar proje gibi bakmayın şu çocuk işine.

sen yapmasan muhakkak yapacak olanlar vardır ama samimiyetle söylüyorum bu ülkede çocuk dünyaya getirmek istemem, Türkiye hiçbir zaman mükemmel bir ülke olmadı ama bizim çocukluğumuzda en azından yaşanılırdı, idare edilirdi, şimdi çekilecek dert. Doğudaki çatışmalar 30 küsür yıl sürerken kendi çocuğumu suriyelilerle başbaşa bir geleceğe, bir arap toplumuna bırakmaya gönlüm el vermez; hele kız çocuğuysa muhtemelen küçük burkaları hazırlamaya başlamak gerekecek galiba. Kızımın ğeçenin altından yiyip içmesini istemem.

Büyük ihtimalle 80'li yıllarda doğdunuz, aileniz de sizin gibi düşünse dünyaya gelmemiş olurdunuz. "Türkiye'nin hali" diye derin derin düşünmeye gerek yok, Türkiye cumhuriyeti kurulduğu günden beri hiçbir zaman güllük gülistanlık cennet vatan olmadı. Siz her şeye rağmen dünyaya gelmiş olmaktan memnunsanız çocuğunuz da öyle olacaktır.

Çocuk hayatınız boyunca yapabileceğiniz en güzel şry. Daha güzeli olması biraz zor. 19 aylık bi kızım var, akşama kadar zor bekliyorum. Onunla oyun oynamak muhtesem!

Bizimki zor bir bebekti; ilk senesinde 12 gece uykusuz bıraktı bizi. Az mı çok mu siz karar verin. Kolik denen hadiseyi dibine kadar yaşadık ve rakam bu.

Doğum oncesi toplam masraf 10 bin civarında oldu. Ozel hastane muayeneleri tahlilleri ozel hastanede dogum mobilyasi esyasi nevresimi herşey dahil. Şimdi krese gidiyor aylık toplam masrafı 1500 lira. Bunlari somut bilgi oldugu icin yaziyorum. Genelde en iyisinden yaptik her seyini, rakamlar bunlar. Dusebildigi gibi artabilir de.

Bu sene 6 kere sehir disina ciktik gezmeye. Gecen sene 2 kere deniz kenarina tatile gittik. Sosyal hayatın öldüğü falan yok istediğin yere yine gidebilirsin.

Aklına takılan bişey varsa sor biliyorsam soyleyeyim.

o da içiliyor ama doğrudan mı içiliyor yoksa içine birşeyler katılıyor mu bilemiyorum

sebze sularını yemek yaparken artan sebze başı kıçı falanla beraber biraz daha kaynatıp süzüp çorba yapabilir, buzluğa atabilir ya da pilava falan koyabilirsiniz. Sırf brokoli aroması zor olabilir.

makarnaya lezzet katar belki.

pilav ya da çorba yaparsan su yerine kullan.

Bitkileri sulamak icin kullanin:)

çorba +1 ama sebzeli çorbada falan kullan :)

yoğurt yiyemezsen kefir hiç içemezsin. ama al bi dene belki seviceksin bilemezsin.

marketten alınan kefirle kendi yaptığınızın arasında gerçekten çok fark oluyor, bence marketten almayın, kendiniz ufak bir kavanozda yapın denemek için.

Marketten alma, eğer bulabilirsen kendi mayalayan birisinin yaptığı kefiri iç. Tadı ayrana çok benziyor, tabii tuzlu değil. Ancak ayrana da tuz atmadan içebilirsin, hazır ayranlar bence de çok tuzlu, evde yapılanda tercih senin hiç tuz atmadan da içebilirsin.

@elikası ayran içeceğime cacık içerim mantığı var bende :D tuzsuz ayran fazla yoğurt oluyor

kefir muhteşem. özellikle ev yapımı ise. her türlü içersin.

Ben sade icemiyorum kesinlikle. Yarım çay bardağı kefirin üstüne şu ekleyip seyreltiriyorum. Üstüne biraz nane, biraz da fesleğen ekliyorum. Cacigin salataliksiz haline benziyor böyle :) öteki turlu çok eksi ayran oluyor, sevmiyorum.

Ha tabii ben hazır almıyorum. Annemin kefirini getirdim, onu çoğalttım.

Atatürk Orman Çiftlği'nin kefiri çok güzel, ayran gibi tuzlu değil, daha tatlımsı bir tadı var, diğer kefirler bana çok ekşi geliyor ama bunu severek içiyorum. Küçük boyunu deneyebilirsiniz.

ayranla sütü karıştır onun gibi bi şey tat olarak da görüntü olarak da sevmem ben kefir

ilk başlarda midemi bulandıracak kadar nefret ediyordum. sonraları doktorun günde yarım bardak içmek zorundasın demesiyle içmeye başladım. şimdi ayranı sevmiyorum, bunu seviyorum.

bence nefret ettiğiniz yararlı şeylerden anında vazgeçmeyin, tat alma duyularının alışması zaman alabiliyor. ya da en azından bende öyle oluyor.

daha önce peynir, ıspanak, balkabağı, bakla ve enginardan da nefret ederdim.

ben sade süt içmiyorum, ayran içerim. kefir sade ayranın sodayla hafif tatlandırılmış, sertleştirilmiş hali gibi ama daha yoğun dolu dolu böyle. ben de aman aman bayılmazdım ama bugün beni en iyi hissettiren şey öğle arası bi gazla aldığım 1lt kefirin yarısını lıkır lıkır içmek oldu.

Ayran gibi tuzlu değil, yoğurt kadar da yoğunluğu yok. 1 litre almaktansa şöyle ufak olanlardan alıp (meyveliler değil ama, sade olandan) deneyebilirsiniz. Severseniz eğer 1 tl'lik AOÇ'lerle devam etmenizi tavsiye ederim, piyasadaki en iyi ürünlerden birisi o.

annem evde yapıyor ama kendim uğraşamadığım için ben hazırını da içiyorum.tadı öyle anormal değil bence ya insanlar çok abartıyor.

biraz ayran ekşi ayran gibi oluyor. annemin evde yaptığı daha yoğun oluyor akışkanlığı daha az oluyor ama ekşilik vs olmuyor.

bence denemelisin.

ama tarihlerine dikkat et kefirlerin. ilk içişinde nefret etmeni istemem.

opet, shell, bp vb aynı farketmez. diğer merdiven altı istasyonlar başka şeyler katabilir tankı pistir araca zararı olabilir.

Ben deneyerek buldum. Buradaki bir po istasyonundan alıyorum. Tek tek hepsini km bazında denedim. Yani firmadan firmaya değil istasyondan istasyona değişiyor.

büyük firmalar arasında tp ile lukoil'i yer değiştirmek gerekir, lukoil tp'den daha büyük olmalı.

shell. kendi işlettiği istasyonlardan şaşma. yoksa, düzgün bayilerinden alınan yakıt çok fark ediyor.

Opet ten bikac kez sikinti yasadiktan sonra shell e degistirdik. Cok memnunuz simdilik.

tp benim getz in mazot pompasını dağıtmıştı. opet total shell ve bp de sorun çıkmayacağını zannetiyorum. petrol ofisi kullanan ve çok beğenen dizel araç sahibi tanıdıklarım var. ancak tp den kesinlikle uzak durun.

50 -60 araçlık bir filo yönetiyorum,daha önce PO dan yakıt alımı yaparken lüks araçlar dahil hiç bir araçta pompa arızası tekleme gibi sorunlar olmadı.
Farklı sebeplerden dolayı 2 yıldır Shell ile çalışıyoruz.Araçların sesleri kötüleşti,2 araçta yakıt sistemi arızası oldu.
Şahsi fikrim PO

Ben Aytemiz'den alıyorum. Arkadaşların söylediği gibi bayiden bayiye değişiyor yakıt kalitesi. Ben çevremdeki BP, Shell, Opet, PO, Total'i denedim. Hepsinde aynı performası alınca da niye daha fazla para vereyim ki diyerek Aytemiz'e geçtim. Benzinli aracıma 2 senedir Aytemiz'den yakıt alıyoruö.
Bazı günler kampanya yapıyor 4,4TL benzini 4,20TL'ye alabiliyorum.