vergi mükellefi isen, belli bir sınırın üzerindeki faturalar için vergi dairesinden görebilirsin. b formları ile tek tek bildirildikleri için dökebiliyorlar.

Mesela 2000 TL üzeri elektronik bir cihaz aldım şahıs olarak bunun faturası görünür mü orada?

görünmez. 5.000 tl yi geçmesi gerekiyor. faturanın kesildiğine eminsen git şirketten iste nüshasını, verirler yani.

b formu dökümünü öyle her sorana vermezler.

bir tek adınıza e arşiv fatura düzenlenmiş ise onlar devletin sisteminde kayıtlıdır. toplu olarak sorgulama imkanı yok ama referans numarası ile sistemden görebiliyorsunuz.

Şahıs faturası hiç bir durumda görünmez.
E-fatura sistemine kayıtlı şirketler arası faturaların kaydı olduğundan teknik olarak görüntülenebilir ama böyle bir hizmet hiç duymadım.

e-fatura değil, e-arşiv fatura düzenleyen bir yerden almışsanız adamların (fatura kesen şirketin) sisteminden uygun kriterlerle aratıp çatır çatır görürsünüz. mesela mediamarkt, vatan falan e-arşiv fatura keser ve sistemlerinden sorgulayabilirsiniz.

allah analı babalı büyütsün. ben de heyecanlandım :)

www.pudra.com

liste de herşey var nerdeyse. diş çıkarıcakmış baya zor geçebilir o dönem, dikkat etsinler.

kıyafet çok almasınlar, çabuk büyüyo bebekler.

aklımda direkt burundan sümük çeken alet geldi ama allan'ın listesinde varmış zaten.

dis cikariyor madem, dislik alin. yazik kasiniyordur damaklari. gerci disleri bozuk cikariyor diyenler var ama ne benim ne de kardesimin disleri bozuk. kemirip kemirip gezmisiz oysa.

Tesekkurler iyi dilekler ve oneriler icin. Ancak benim asil sormak istedigim 2 3 gun gibi kisa bir sure icinde en olmazsa olmazlari temin etmek. Bunun gibi listeler var evet ama sonucta zamanla alacaklar. En acilinden bir besik, biberon, belli basli kiyafetler, oto koltugu vs. O burundan sumuk cekme aleti gibi kisa sure icinde en ise yarayacak seyler nelerdir? Su an kendisi sokta oldugu icin dusunemedigi seyler olacaktir.

Calpol surup ve calgel jel. Ateşi çıkar bebisin, ateş düşürücü bulunsun. Calgel de dişlere sürülür

Ilk önce eğer varsa öyle bir şansları annelerinden birini ilk zamanlar Yanlarına çağırsınlar. Hem el alışkanlıkları hem de sakinlikleri var. Yoksa kadınlar çok Telaş yapıyor herşeye.

Ikinci olarak 6 aylık bebek anne sütü alamayacağı için ek gıda alması gerekiyor. Buna göre başta günlük yoğurt tedariği sağlanmalı. Benek için Kaşık kap biberon. Bez, alt Değiştirme bezi, body, banyo malzemeleri (küvet, şampuan, Sünger, havlu vs gibi), kullanıyorsa emzik. Ateş ölçmek için iyi bir alet, Tırnak makası, az da olsa dikkatini çekecek oyuncak.

Ilk aklıma gelenler,

ayy, çok heyecanlı :)) bir bebek daha yuva buldu, ne güzel haber bu.

mama, biberon, bez, çarşaf, pikev eya yaşadığınız yere göre battaniye, yastık, mama önlüğü, su bardağı, elektrik prizlerine koruyucu kapak, derece, pişik kremi, ateş düşürücü, meyve rendesi, ağız silme mendili ilk etapta yeterlii olur.

güle güle büyütsünler.

Süt anne bulsa da çok güzel olur. Ama bebek kurumdaysa emmiyordur muhtemelen. O yüzden formül mama, biberon temizleyici, bebek bezi alt değiştirme( kullan at lar da pratik) en temeli. 6 ayda itibaren tadım günleri başlar 3 er gün buharda pişmiş mevsim Sebzelerinden başlayarak alerji riski olmasın diye tattırabilir.hayatın bebek suyu var, o da ideal. Zaten yemeğini hazırlama, uykuya hazırlama, banyo bide ufak oyunlar olacak uğraşları o kadar.:)

negzel haber oldu o öyle. bence bir duyuru aç bebelerin eskilerinden yağdıralım arkadaşına. sonra zamanla alırlar.

banyo küveti önemli, bebek havlusu/bornozu gibi bişey fena olmaz. burun aspiratörü şart.

termometre, diş kaşıyıcı, bebek yatağı ve çarşaf, taşımak için puset/ana kucağı, bebeğin odası uzaksa telsiz/kamera,

@babilbaligi aklima geldi ama arkadasima bazi seyleri ikincibel alabilirsin dedigimde pek sicak bakmadi, kimin kullandigini bilmeden icime sinmez vs dedi.biraz obsesifligi vardir boyle dusunmesi dogal.
Bir yanit daha vardi, silinmis nasil oyle aniden oluyor haberleri yok muydu diye sormus birisi. Yanlis anlasilmalara mahal vermemek ve illegal bir is oldugu dusunulmesin diye aciklamak istedim. Yuvadakiler cocugu almaya karar verirseniz 6 ay mahkeme surer demisler. Onlar da hep cocuk gelmeden once 6 ay vaktimiz olur hazirlaniriz diye dusunuyorlardi. Görmeye gittiklerinde hemen de alinabilecegini ogrenmisler, bu surecte mahkeme devam edecekmis. Onlar da bebek yuvada kalmasin bir an once ailesine kavussun diye birkac gun icinde almayi dusunuyorlar. Ben bir 15 gun vakit kazanip hazirlanmalarini onerdim, sonucta psikolojik olarak da kendini hazirlanasi lazim ama bebegin oyle bakislari varmis ki, orada kalmasina gonulleri razi degil. Buraya cevap yazan, guzel duygularini paylasanlara cok tesekkurler. Ne guzel insanlar var, hep var olun.

açma-kapama düğmesine bayağı uzun bir süre basılı tutmayı dene (30-60sn sonra çek, biraz bekle, tekrar). bazen arkada işlem gerçekleştiriyor oluyor ve tepki vermede gecikebiliyor telefonlar...

FATURA şart değil servis kabul eder.

@loveinaflipbook: teşekkürler. denedim ama olmadı.

sarj oluyor mu? sarja taktıgında kapalıyken gelen sarj ekranı geliyor mu?
batarya değiştirip deneme imkanın var mı?

@eja; hayır, hiçbir şey gelmiyor. telefonun bataryası sökülmüyor.

teknosa ne garantisi yapıyor önce onu öğrenin. benim gibi kvk'ya gidip geri dönmeyin. (istanbulbilişim'in kendi servisi var)

fatura şart değil. o kağıt parçasını saklamak zorunda değiliz. öyle bile olsa teknosa bulur faturayı.

farklı bir şarj aleti ve şarj kablosuyla da deneyin. telefona güç gelmiyor gibi geldi bana. son çare olarak samsung servisine direkt elden verin. teknosa falan uğraşmayın sakın.

1-nestle
2- kampanya dolayısıyla 4 lira.
3- 2 günde bir.

1-Taşkesti su,Ankara
2-8,5 TL 19 Lt pet damacana
3-1 haftada bitiyor.evde yaşamamıza göre değişebiliyor.

1- saka, istanbul - ataşehir (ilçeler arası bile değişiyormuş fiyat galiba)
2- 10
3- haftada iki damacana falan. yani 0.28571428571 damacana/gün

1 - damacana almıyorum, 10 litrelik alıyorum. ya metrodan çobanpınar marka, ya da bizim marketten assu marka.
2 - 2 lira civarı.
3 - bir hafta kadar gidiyor bu aralar.

Çay demlemek ve yemekte vs kullanmak için damacana. Genelde en ucuzunu alıyorum, şu sıralar Nestle 4 lira.
Onun dışında damacana değil, 1.5 Lt alıyorum Bim/A101 yada toptancıdan.
1,5 LT 0,55 TL , 18 Lt aldığımda (12 adet) 6.6 TL'ye geliyor, bir çok damacanadan ucuz. Şu sıralar bimde Sırma var, ancak özkaynak,nestle,özsu vb. gibi markalarda bölge bölge görülüyor.
Böyle satın alıp direk dolaba atmak hem pratik, hem damacanaya göre daha temiz olarak düşünüyorum.

1,5 litrelik 12li Elmacık su. 10,5 lira. 1 hafta.

erikli kullanıyorum (izmit)
8 tl
2 günde 1 yenisini söylüyorum.

1) erikli - istanbul
2) 10.40 lira
3)sanırım hatfada 1 damacana

İst erikli 10,5 3-4 hafta

1. Nestle
2. 8.5 TL
3. 1 hafta

ankara
nestle
haftada bir
8.5tl

9.5 pardon

amma pahalıya içiyorsunuz ha!
1-madran
2-5.5
3-değişiyor 3-4 günde bir.

istanbul'da erikli'ye 11 lira ödeyen tek enayi ben miyim lan?!
10,40 var 10,50 var; neyin hesabını yapıyor bu ipneler, sorarım ben onlara...
1 hafta gidiyor namıssız.

Hayat su. Konum veremiyorum :(
9,5.
7-10 gun. Hafta ici evde az zaman geciriyoruz.

garajyeri.com ile bunu yapabilirsin geçenlerde oldukça iğrenç bir reklam da yayınladılar hatta bi bak bakalım.

sen kirala hevesini al, 11 yaşında araca 50.000 tl vermeyin yazık günah.

Sen Cabrio aracı al. Hafta içi ben kullanayım hem sevaba gir, hem de aracın olsun. Hafta sonu getirip bırakayım. Nasıl?
Sorarlarsa araç onun dersin. :)

Vazgecirmeye calisamayiz ne yazik ki cunku cok guzeller. Alin bence haftasonu gezersiniz, maddi sikintiya girmeyecekseniz.

Düşük modelli alır, az da kullanırsan masraf çıkarmaz çok fazla.

kirala bin gez. o kadar para bağlamaya gerek var mı?

bir kaç kere kirala gez. Hala istiyorsan eski bir tane al.

Ben bir kaç kere kiraladım, şu anda öyle bir gazım kalmadı.

Yep.

değil ama maalesef ölemiyoruz da. çünkü ölümden sonrasını bilmiyoruz. eger bu bilgi mevcut olsaydı kişiler bu konuda secme hakkına sahip olacaklardı. bende mesela şunu anlayamıyorum bazı insanlar bildiğin sıfır noktasında ama niye intihar etmiyorlar? neyse ben bu boklara ragmen alıskanlıktan mıdır ne yasıyorum yani belki aşık olur hayata tutunurum umudu var ne biliyim yeğenim oldu yine değişen bi ruh durumum yok.

Hayat elimizde olan tek şey. Öldüğun an solucan yemisin.

Hayat beklediğin gibi değilse belki beklentilerin yanlış!?

e yaşama amk, tutan yok.

Sevgilimle seks yaparken hayat guzel diyorum bir de yurt disinda gezerken ya da Turkiye'de akilli insanlarin arasindayken Kadikoy'de Besiktas'ta falan. Yoksa burada yasamak cok kotu.

dediğin şeyler ihtimal dahilinde fakat aksi de mevcut. neden böyle olduğunu düşün önce.

youtu.be

Yaşamak bir savaş, ama hala bir şeyler hissedebilmek güzel.

Ölmediğim için.

adaptasyon insanoğlunun en güzel özelliklerinden. hem fiziki hem de soyut anlamda adapte olabiliyoruz. Hayata da adapte oluyoruz, kesten ölme insiyatifini almak zor bir karar ama karamsarlık sanırım bu yola giden bir şey değil. Kötü şeyler varsayımı üzerinden neden kendimizi öldürelim ki? Bana kalırsa insan hayatta sahip olduğu manaları yitirince; mesela para, aile, özsaygı, haz, heves... gibi gibi belki topyekun mana ifade eden her şey belki tek ama önemli şey. O mana gittiği zaman insan düşünür işte.

Önce sorgularsın; bu mananın geri gelmesi için ne yapabilirim? Peki bu şeyi yapabilir miyim? işte bazen o mananın gelmesi için yapacak hiçbir şey kalmamıştır, bazen de denersin ve bocalarsın. Her iki fail senaryosunda da insanoğlu bir şeylerin altında sıkışıp kalır. Sanırım bu süreç de intihara sürükler.

Varsayımlar hayal edip intihara yönelmek biraz delilik gibi. Rasyonel insan intihar etmeyi göze alır çünkü soyut yönü ağır insan; bugün kabus görebileceği gibi yarın tatlı hayallere de dalabilir. Bu sebeple varsayımsal düşünmek bir etmen değil.

Yaşamak bu kadar bok gibi geliyorsa niye yaşıyorsun ki? Kıyamet dediğin şey senin ölümündür, ben öldükten sonra dönen dünyanın amk.

yaşama içgüdüsü.

sahip olduğumuz tek şey diye cevap verenler olmuş. bir gün mutlaka öleceksin ve o sahip olduğun şey elinden gidecek. intihar etmek sadece o anı öne almak olur bir şey kaybetmiş olmazsın.

bu noktada din kurtarıcı oluyor. yaşamla ölümden sonra arasında bağ kurarak hayatı anlamlı kılıyor.

not: agnostik

Hayatta kalma iç güdüsünün genellikle ağır basması sanırım. Bir de yukarıda biri yazmış: ölümden sonrası da en az yaşamın kendisi kadar belirsizlik içeriyor

bir yerde gördüm bana ait değil

"ınsan oglunun bılıncı cok gelıstı ve dogaya aykırı bı şekılde gelıstı bı kopek veya kedı kendısıne verılen ılk fırsatta uruyor hatta urememek gıbı bı olayı yok bılıncı yok programına sadık bı sekılde ılerlıyor genını gelecek nesıllere aktarıyor bılınç dedıgımız şey kanser gııbı bısey cunku bu programı bozuyor ınsan a genlerını aktarmama seçenegı sunuyor herşeyın saçma oldugunu anlayabılıyorsunuz bu tabıkıde cogu ınsan ıcın geçerlı degıl gunumuzde çogu ınsan ozgur ıradeyle hareket ettıgını sanıp programa uyuyor ama bellı bı bılınce ulaşmıs ınsan adeta matrıx te uyanmıs bı ınsan herşeyın saçmalıgını kavrıyor hatalı bı robot oldugunu bıle anlıyor. ve bu varolusun saçmalıgı onu kemırmeye baslıyor bu noktada dın cıkıyor ortaya ınanarak kurtulmaya çalısıyor ınanamayanlar ıse ışe verıyor kendını veya oyun oynuyor fılm ızlıyor sevışıyor gezıyor tozuyor oyalanmaya calısıyor yasamak dedıgımız şeyde oyalanmaktan ıbarettır bu saçmalıgı kafasından atmaya calısıyor ortada cok buyuk bır saçmalık oldugunun farkında yapabılecegımız en ıyı şey ıse bu saçmalıga yenısı eklememek kendımızle son bulmasını saglamak ve urememek ınsanın en onurlu davranısı bu olabılır."

Erkek arkadaşım dikey geçişle mühendislik fakültesinı bitirmis, ilk universitesindeki arkadaşlarının hepsi tekniker. Şu anda hala en yakın arkadaşları da onlar. Hemen hemen hiçbiri çok iyi ingilizce bilmiyor, is şartları farklı. Eşleri ve kız arkadaşları da benzer statude işlerde çalışıyor. Biz hiç bu durumu sorun etmedik açıkçası.

Arkadaşlarımızı ingilizce bilip bilmemelerine ya da üniversite mezunu olup olmamalarına göre seçmiyoruz. İyi insan ve kafadengi olmalarına bakıyoruz. Normal insanlar da böyle yapmali.

Ayrıca bilmedigi konuda yorum yapma olayı lise mezunlarına mahsus değil; herkes yapıyor maalesef.

kisiye ve duruma gore defgisir. mesela ben dandik bi tic lisesinden mezunum, trnin en saygin unileeinden mezun(itu, bogazici vs) elemanlara egitim veriyorum ve herkes genel kulturumu ovuyor. saniyorum isyerinde egitim duzdyi en dusuk personelim ama bilgisine en cok saygi duyulan da venim. tabi tevazu da onemli bi faktor..

Egitim degil kultur duzeyi onemli yoksa egitimli olup da irkci olan seksist olan ne bileyim hala cahil olan cok kisi var.

Eğer aşırı inatçı değilse benim için hiç sorun değil, 'Google da gördüğüne inanmayacaksın, onlar da yanlış biliyor' derecesinde değilse, kanıtlara açıksa samimi arkadaş olurum. Sonuçta aynı hataya ben de çok büyük bir rahatlıkla düşerim, ne olacak. Arkadaşla anlaşıyorsam anlaşabiliyorum, anlaşamıyorsam anlaşamıyorum ama bunda daha çok muhabbetin birbirine uyması, aynı şeye gülmek, benzer espri anlayışı gibi şeyler etkili oluyor genelde. Yalnız bunları söylerken şöyle bir derdim var; ben 'nerd' şakalarını çok severim. Arkadaş seçerken buna dikkat etmiyorum ama nerd şakası yapan biri ile daha rahat arkadaş olabiliyorum. Doğrudan eğitimle ilgili olmuyor bu da, bana iletişimde kolaylaştırıcı oluyor. Yine de bu arkadaşlık payımın büyük bir kısmını oluşturmuyor. Zaten her arkadaşla konuştuğum şey aşırı farklı olabiliyor.

Öyle bir arkadaş büyük ihtimal çok yakın arkadaşım olmaz, ayrıca zaten bu gibi insanlar her şeyi hep en iyi bilirler ama yapmaya gelince bi halt beceremezler o yüzden he diyip geçerim polemiğe giremem hiç o insana zaten asla onun öyle olmadığına inandıramazsın. Boşver herkesi kafaya taksaydıkkk...

Ben fizik mezunuyum. Gördüğüm üç kişiden biri bana kuantum öğretmeye çalışıyor. Ben nideyim nirelere gideyim.

Çok takılmıyorum. Anlatmaya da kasmıyorum. Asla inatlaşmıyorum.

Arkadaşlık benim gözümde mesleki bişey değil. Kişilik özellikleri düzgünse isterse ilkokul 1 terk olsun sıkıntı yok.

Ne proflar gördüm cahildiler.

"ya bi siktir git amına koyim"

yukarıdaki cümleyi yüzüne rahat rahat söyleyemeyeceğim adamla samimi arkadaş olmam, olamam. yani öncelik eğitimi değil kafa dengi olması.

samimi arkadaş olduğum adam o yazdığın şekilde davranırsa da yukarıdaki cümleyi yüzüne yüzüne yüksek sesle söylerim, yetmez "yunan hukuk tanrısı mısın yarraam" diye de alay ederim.

beraber güleriz konu kapanır.

www.cermodern.org

www.erimtanmuseum.org

ya tam annenle ilgili duyuruna uzun uzun cevap yazdım, silmişsin. gıcık mısın arkadaşım?

nickin dick gibi

kardeş kusura bakma ama sen biraz nevrotiksin galiba, hangi hastaneye atanıyosun söyle biz gelmeyelim. beni korkutmayı başardın.

AAA ne güzel oldu bu duyuru. Ben de bir duyuru için cevap yazmıştım. Duyuruyu açan kişi duyuruyu sildi. Silinmeden kopyalamış bulundum. Buraya yazayım cevabı.. Madem içimizde kalmıyor bugün...

---------------------------------------------
Sorudan çıkardıklarım:
- Evde bir şey tamir edilecek diye çocuğunu arayan anne.
- Beceremeyeceğinden endişe eden bir çocuk.
- Yemek yapan ve yiyen bir anne. Çocuğunu da benzer şekilde besleme çalışan ve disiplinli çocuğu 49 kilo kalmayı başarmış bir anne.
- Kavga ederek "YEME BE KADIN" diyen, aksi halde anlatamadığını düşünen bir çocuk.
- doktor bir ebeveyn...

Bonus: Para pul bir şey değil, çok mutsuzum

Dostum burdan benim anladığım: para pul var, anne biraz aceleci ve üste düşen bir anne. Sen de bi zahmet "anne işim var sakın bulaşma, söz ben onu yarın halledicem" demek yerine, ağlamayı tercih ediyorsun.

Annesi babası olmayan insanlar olabilir,
Ailesinde 5 kuruş para olmadığı için ailesine bakmak zorunda kalan
Ailesi yatalak felç olan ya da ciddi hastalığı olan insanlar olabilir.


Benim annem hayatının son 20 senesini bizimle bile ilgilenemeden anne babasına bakarak geçirdi böyle sızlandığını görmedim. Ki alzheimer olan annesini yeni kaybettik ve son aşamasında tuvaletini bile annem yaptırıyor altını temizliyordu. Yani neler yaşanıyor..

Ama evet yine de istediğin cevabı vereyim yoksa "insan" olarak tanınmamış oluyoruz. "olmaz olsun böyle aile"

-------------------------------

git biraz kafanı dinle, toparlan gel. sen stresini bizim üzerimizden atıyormuşsun gibi geldi.

Burayı biraz fazla mı ciddiye alıyorsun sanki?

Biraz sınırın bozulmuş. Cidden.

Saat 4'ü geçtiğine göre arayabildiğin kadar yeri aramış, sinirin de yatışmıştır sanırım.

annenle ilgili duyuruna cevap yazmıştım, iki beğenmediğin cevap gelince silmişsin. neyse bu soruna cevap veriyorum. tıp okumuşsun anlayacağın dilden olsun:

frontal lobun 3/2 lik kısmının oluşmuş olması gereken yaştasın değil mi?
geç adolesan yaşını geçmişsin yani senden ortalama olarak;
Uygulanabilir gerçekçi meslek seçimleri,
uzlaşmada artış,
sınırlarını belirleme kişilik özellikleri beklenmeli değil mi?
annen vaya baban hekim olarak bunları biliyor ve ona göre davranıyorlar olabilir mi? yüksek zihinsel faaliyetlerinin olgunlaşma sürecine katkıda bulunmak istiyor olabilirler mi?
Bence kendine sorman gereken bir soru var:
Çocuklukta anne ve babanın yapmak durumunda olduğu frontal lob görevini senin 15-16 yaşlarına gelince yani frontal lobun oluşmaya başlayınca aceleci davranıp almak istemen gerekirken, onlar da "du bakalım daha erken" demeleri gerekirken ( biliyorsun ergenlik çatışmasının özü budur) sen 25 yaşında bir genç olarak, "vermeyin bu işi bana, siz de yanımda olun " şeklinde çırpınmanın nedeni ne?

Burda hala senin doktor olduguna inananlar var

@hayat aklini konusacak bir filozof uret, insan hayatı boyunca istemeden neye erken atılırsa ilerde acısı çıkıyor sanırım. insanın ellisinde değişip yırtık kot giymeye başlaması gibi, fırlıyor biryerlerden o istek. patlıyor insan bir gün.
ben o frontal lob işlevini olsa olsa en kötü 13 yaşımda devir aldım. yazdan yaza tatillerde eve gelirdim. işte ben de 25 imde yeter artık ulan hiç yanımda olmadınız demeye başladım. hayat işte garip akıyor kimi zaman kimilerine.

@lcha, sana cevap vermek isterim ancak yüzyüze konuşmak isterim. ben hikaye yarıştırmam, hele burdan.

@la noix, ben aslında tıp okumuyorum. tıpı kazanamadım da, burda okuyormuşcasına davranıyorum sadece, öyle güzel ki anlatamam.

umarım iyi stres atmışsınızdır. kötü duyguları içinde tutmak kötüdür enerjide.

dur ben de dökeyim içimi,
şurda 5 dk üzgünlüğünü paylaşan bir insanı kaldıramadınız (belki çok saçma, basit bir sebepten ama o an ona patlama noktasını da yaşatmış bir olay), boşver daha kötü şeylere de üzülebilirdin, takma diyemediniz ya, daha da bu sözlükte yazmışım yazmamışım, zıkkım umrumda değil.

ben sanki bilmiyorum o an çocukca davrandığımı. sadece bir anlık bir morale ihtiyacım vardı be. bravo buraya.

anlattığın haliyle mevzu bize şımarıkça gözüktü. gösterilen tepkinin sebebi o. ha yaşadığın başka ciddi olaylar vardır, bahsettiklerinle uç uca binince dertlenirsin. ama biz bunları bilmiyoruz? bu ciddi olaylardan bahsetmeden minör sadece dertlerden dem vurmuşsun en başta. eksik anlatmışsın, yani kendini ifade edememişsin. bu ilk sıkıntı.

ikinci sıkıntı ise moral düzeltme konusunda olması gerekenden fazla şey beklemen. tamam burası bir yardımlaşma platformu ama hiçbirimiz senin arkadaşın değiliz. gerçek arkadaşlar bu tip durumlarda daha etkilidir. çünkü seni tanıyorlar.

sevgili mobidik,
ben liseyi parasız yatılı öğretmen okulunda okudum yani ben de 15 yaşımda ailemden ayrıldım, sömestir ve yaz tatillerinde ailemi görebildim. benim gibi olan, hala görüştüğüm onlarca arkadaşım var. benden üç yıl önce yani ilkokul sonrası ailesinden ayrılıp yatılı okulda okuyan onlarca arkadaşım da var. birimiz bile o zamana kızgın değiliz, ailemizi ya da başka bir olguyu suçlamıyoruz. neden biliyor musun, çünkü olduğu gibi kabul etmeyi öğrendik. değiştiremeyeceğimiz şeylerin olduğunu daha o yaşlarda farkettik.
biz okulda 300 kişiydik. ben 90 kişilik yatakhanede kalıyordum. 300 ayrı kişilik, 300 farklı hayat/aile/hikaye... biz bayram tatillerinde sömestirde bi heyecanla biletlerimizi alıp eve gitme hazırlıkları yaparken ailesi olmayan arkadaşlarımız bize yardım ederdi. ailesi olduğu halde gitmeyenler, gidemeyenler vardı. babası yaşadığı ilçenin en zengini olan bir arkadaşımızın yol parasını minnakçık diyebileceğim harçlıklarımızdan denkleştirir, annesini görmebilmesine yardımcı olurduk. ayakkabı alamayan terlikle gezen, okuyabilmek için böbreğinin birini satmayı düşünen arkadaşlarımız.. onun yanı sıra her hafta arabasıyla kızını ziyarete gelen sepet sepet yiyecek getiren arkadaşlarımız da vardı.
yetiştirme yurdunda kalan üniversite sınavını kazanamazsa devletin elini çekeceği yani sokakta kalacak olan arkadaşlarımızın sınavı kazanmaları için nasıl çabaladığımızı, biri kazanamayınca evlerimizi açıp nasıl iş aramak için seferber olduğumuzu görmeliydin. biz çok mu iyiyiz, hayır değiliz. mesela benim babam memur, benden küçük üç kardeşim daha var, annem ev hanımı. Okuldan siyasi bir kararla öğretmen olarak çıkamadık, üniversite hem maddi yönden hem ortalık karışık diye hayal. Çalışmam lazım. Diğerleri de üç aşağı beş yukarı ben gibi. Biz arkadaşımıza iş aramak için seferber oluduk. Bulduk da. Çalışırken biriyle tanıştı, evlendi sonra. Biliyor musun bu arkadaşımızın ailesi vardı. Başka kardeşleri vardı. Aile bakamayacağı için yurda vermiş. Kardeşlerinden birini de başka bir yurda vermiş. Ve unutmuş. Bu aile kötü bir aile mi, yanlarında kalan çocuklar için büyük olasılık değil. Benim için de büyük olasılık değil. Cahil ve çaresiz kalmış (aslında bırakılmış) ailelerden biri yalnızca. Yetiştirme yurdunda isimler yeter, dursun, songül.. gider. Allah'a mesaj yolluyor "başka verme bakamıycam" . Çünkü doğum kontrolünü bilmiyor, günah vs.
Bir keresinde okulda halıya basmayı özledim ama öyle böyle değil çok özledim. Tatil oldu eve geldim ayakkabılarımla birlikte çoraplarımı da çıkarıp halının üzerinde bulutun üstündeymiş gibi tad alarak anneme sarılıp başımı göğsüne gömdüm. Nasıl mutluyum anlatamam. Bir anda o arkadaşlarımın daha hiç halıya basmadıklarını, hiç analarının göğsüne başlarını gömmediklerini düşündüm. Onlar bunu özleyemezlerdi çünkü hiç yaşamamışlardı. O an benim hayata karşı tutumun ne olması gerektiğini belirleyeceğim kritik anmış, o zaman farkında değildim tabii, sonradan anladım. Ya onlar için üzülüp kendimi bu taddan mahrum bırakacaktım ya da benim kaftanım bu deyip tadını çıkaracaktım. İkinciyi yaptım. O kısacık anda vicdan ve aklın dengesini deneyimlemiştim. Kendi kaftanımı çıkarıp onun kaftanını giyseydim ben kendime karşı haksızlık yapmış olacaktım. O deneyimden tam 10 yıl sonra annemi kaybettim. İyi ki sarılmaya devam etmişim demi?
Aynı şekilde benim de mahrum olduğum şeyler çoktu. Ben bunu asla yaşayamayacağım dediğim şeyler vardı. Bütüne bakınca hepsini görebiliyorsun ve hayatlar çeşit çeşit malum.
Hepimiz çocukluğumuzda kendi seçimimiz olmayan kaftanlar giyiyoruz. Ama yetişkinlik öyle değil. Kendi istediğimiz kaftanı dikebiliriz, hatta dikmeliyiz. 15-30/40 yaşlar kendi kaftanımızı diktiğimiz yaşlar oluyor. Vaktinde yapmayıp/yapamayıp daha geç yaşlarda yapanlar da oluyor. Bence sakıncası yok, geç de olsa yapmak önemli.

Bunları şundan anlattım; dünkü yazında stres yaşadığın, panik olduğun belliydi. Geçti gitti, ama hala arkasında duruyor gibisin. Buradan öyle görülüyor en azından. Hepimiz ara ara panik oluruz, hepimiz stres yaşıyoruz bu çok doğal. Yönetmeyi öğrenmemiz lazım.. Arkasında durmak hatalı, o zaman bir dahaki benzer durumda yine aynı şeyleri yaşarsın.
Annene neden kızdığını biliyorum. Sevmediğin, önemsemediğin, değer vermediğin için değil, tam aksine ona değer verdiğin, kendine yakın hissettiğin için kızdın. En çok sevdiğine kızar insan ve taş bu nedenle uzaktan gelmez. Benim çocuklar da bana kızarlar zaman zaman. İyiki kızıyorlar. Çünkü gelişme varsa acısı da olacak, bunun kaçarı yok. Yetişkin olanlarla iki taraflı oluyor, artık onlar da benim hatalarımda gereken tavrı gösteriyorlar. Böyle olması çok hoşum gidiyor açıkası. Demek doğru gitmiş, her şey yolunda diyorum. Benim de en basitinden yaşım gereği bilmediğim değişimler oluyor veya o an düşünemiyorum, aklımda başka şeyler oluyor , eskisi kadar hızlı değilim, eskisi kadar hızlı düşünemiyorum vs.
Senin dün yaşadığın olay bizde olsaydı kızlarımın tepkileri büyük olasılık şöyle olurdu:
18 yaşında olan büyük olasılıkla senin yaptığın gibi panik olur bana değil ama kankisine "annem şöle şöle yaptı, canım çok sıkkın kanka akşam üzeri çıkalım bi, yada sen bize gel en iyisi, arayacağım yerler var sen yanımda ol bari" derdi.
30'u nun üzerinde olan diğer kızlarım da şöyle derdi ; "bu gün saat dörde kadar aramam gereken yerler var anne, bekleyebilecek gibiyse dörtten sonra tamir işini birlikte yapabiliriz. Bu arada sen de bana aramam gereken yerler konusunda destek olabilirsen çok iyi olur"
Tekne kazıntıma haksızlık olmasın şimdi, o da artık daha tutarlı tutumlar geliştirmeye başladı. Sakin kalıp durumunu izah ediyor, kendini tanımaya başladığını anladığım kararlar veriyor, gerekçelerini çok güzel anlatıyor. Zamanla daha da iyi olacak.
Son olarak; ilk soruna cevap vermeden önce hakkında biraz da olsa fikir sahibi olmak için önceki duyurularına bakmıştım. Okulun 9 yıl sürmesi vnedeniyle çevrenin olumsuz bakışlarından rahatsız olmamak için yollar aradığını gördüm. Yapma güzel kardeşim.
Kendini olduğun gibi kabul et ve öyle sev.Neysen o'sun. Ne bir eksik ne bir fazla. İyileştirmen gereken yönlerini bil, onları düzeltmek için çabala. Yarışın, hesabın kendinle olsun.
Kendinle barışık olduğunda yolun daha kolay, daha aydınlık daha pürüzsüz olacak inan buna.

@hayat aklini konusacak bir filozof uret, uzun cevabın çok teşekkür ederim, sağol.

şöyle de bir şey var senin 30 yaşındaki kızın "bu gün saat dörde kadar aramam gereken yerler var anne, bekleyebilecek gibiyse dörtten sonra tamir işini birlikte yapabiliriz. Bu arada sen de bana aramam gereken yerler konusunda destek olabilirsen çok iyi olur" dedikten sonra eminim ki annesinden olgun bir tepki görecektir.

ama ben "bu gün saat dörde kadar aramam gereken yerler var, bekle beraber yapalım, şuan ilgilenemem" dedikten sonra hala bana bari fotoğrafını çekiver diyor. yaparken yanında olacam fotoğraf çekecem. vakit ayıramayacağımı söyledim, o an ne derece öenmli bir iş yaptığımı biliyor, kendi fotoğraf çekmesini gayet iyi biliyor, ama ona rağmen halen ona vakit ayırmamı bekliyor. anlatabiliyor muyum? sorun bu zaten. sorun benim olgunca ona cümleler kurmamam değil, onun olgun olmayan halleri karşısında benim bazen patlama noktasına gelmem.

ki kendisi en iyi küsünce anlıyor bir sorun olduğunu. elimize alalım türk kahvelerimizi; salonda düzgünce oturup konuşayım bak bizim şöyle şöyle sorunlarımız var vs vs. yaptım çok yaptım. bir kulağından girip diğerinden çıkıyor. çok yaptım.

ama aynı sorundan ne zaman kavga ediyoruz, tartışıyoruz, bir müddet soğuk oluyor aramız. hah işte ozmn çok iyi anlıyor sorunları.

açıkcası pek öyle olgunlukla çözülecek bir durum değil. şimdiye çoktan çözülürdü öyle olsa. ne zaman ben artık patlıyorum kavge ediyoruz ozmn süper anlıyor ama ben de bir insanım yani. çatlıyor bir yerde.

Bu kötü işte. Senin için kötü. Kavgayla iletişim kurmaya alışma riskin var. Evliliğinde, çocuk yetiştirirken iyi sonuçlara varmayacak bir risk.
Annen artık belli bir yaşa gelmiş. Mutlaka o da böyle davranmasına neden olacak şeyler yaşamıştır. Değişmesi kendi isteğine bağlı ve biraz zor ama senin çok katkın olabilir. O toplara girme, sakin kalmaya devam et. Zorlancaksın, bazı konular çözülmeyecek... olsun varsıın. Sen sakin kalmakta kararlı olursan er veya geç o da o yöne yönelecek. Çünkü kararlılık girdap oluşturuyor ve insan çevresindeki 5 kişinin ortalamasıdır deniyor. (bilimsel bi çalışma mı bilmiyorum ama doğru olduğunu gözlemliyorum.) Üzüm üzüme baka baka kararır sözümüz de var ve boşa söylenmemiş bence.

seat
4 yaş az değil.
hem dizel

bmw fazla yakiyor maalesef,benzin sıkıntı olacaksa üzer bir süre sonra.

ben bmw diyorum.

bir bmw motorunu ortalama 350-400 bin kilometreye kadar kullanırsın. bu yüzden de yaşlandıka arabaların fiyatları düşmez. ama seat'ı 150 binde almak kumardır, risktir. kimse kolay kolay almaz.

dolayısıyla 40bin km fazla olsun bmw olsun.

oncelıkle servıs bakım malıyetlerıne bakmak lazım yag trıger vs

sonrasında ıse acıkcası sekıl semal olarak seat leon daha guzel gorunuyor gozume bmw yı asagıladıgımdan degıl ama gozume daha hos gorunuyor
ayrıca teknık verılere gore seat daha az yakıyor
www.arabalar.com.tr

aynısının 118i var.

ne kadar basarsan o kadar yakıyor. uzun yolda 4.5 lt gördüm. karmam ise 8-9 arası genelde

bu arada ilandaki bmw'de hız sabitleme yok. direksiyondan belli ama sonradan da taktırmış olabilir sormak lazım

116i daha sağlam yakar. Dizel Leon şehir içinde kıvraklıkla daha mutlu edecektir.

seat 2016 model olduğu için bi de yakıt için dizel iyidir

Bayan yatakhanesine neden erkek alsin ki?

aynen mail attım.Olmaz dedi :) Ne yapayım ben :(

airbnb / coachsurfing

Arbnb'den oda bak.

mevsim uygunsa çadır kur.

Beyoglu mac de calisan birisi var mesela, cok takdir etmistim ona boyle bir imkan sunduklari icin

ingiltere
apple'da çalışan bi trans görmüştüm. hatta telefonumun sorununu çözmüştü

www.reddit.com

Burada anlatmışlar. Turkiyede şu oyuncu Rüzgar gibi olan çok var mı? Mesela sex işçisi dediklerimiz ameliyata falan giriyor mu? bazıları direkt üzerine kadın giysisi giymiş gibi.

Irlanda. Bizim sirkette var bir tane, arada asansorde denk geliyoruz.

Kibris sehitlerindeki flormar da trans biri calisiyor.
Yillar once amerikanyapimi bir belgesel izlemistim sex change operation diye ameliyatlari yapan doktor transti.

Biri kafe işletiyor.

Berlin Alexa Kiko'da trans değil ama drag queen gibi makyaj yapan bir gay var. Kibar biriydi. Çalışıyor yanı gayet güzel.

Beyoglunda bir iki mekanda garsonluk yapanlar gördüm. Her zaman diğer garsonlara göre daha güler yüzlü ve iyi hizmet sunuyorlardı. Keyifleri de yerindeydi.

benim çalıştığım üniversitede trans hiç görmedim ama çok sayıda eşcinsel var. açıklar bu konuda da.

ben türkiye de eşcinsellerin çok ciddi ayrıma maruz kaldıklarını düşünmüyorum(transların durumu elbette daha zor). genelde türk insanı karşılaştırıldığında çok ilginçtir eşcinsellere karşı oldukça hoşgörülü. burada ben karşı olduğum için değil domuz ya da içkiye karşı olan adam eşcinsellere çok hoşgörülü olabiliyor bunu vurguluyorum.

eşcinsel ve oldukça aramızın iyi olduğu bir öğrenciyle sohbet ederken o eski işyerinde çok ciddi mobbinge maruz kaldığını anlatıyordu eşcinsel olduğu için. ek olarak ev bulma, sosyal yaşam, arkadaşlıklarının hepsini etkilediğini söylüyordu, eşcinsel olduğunu açıklamadan önce olan arkadaşlarının çoğu artık arkadaşı değillermiş, o sırada gözleri dolmuştu.

avrupada gayler rahatlar ama onlarında oldukça sorunları var kısaca. Translar konusunda çok rastgelmediğim için bilgim yok.

bbc'de bir belgesel-program izlemiştim, iskoçya'daki birkaç transseksüelin yaşamından kesitler sunuyordu. oradaki kadınlardan biri eski bir askerdi (dönüşüm süreci öncesi) ve otobüs şoförlüğü yapıyordu (dönüşümü süresince):
www.bbc.co.uk

Benim eski aile hekimim transtı.

Malezya'da 2007de trans pasaport polisleri, luks otel resepsiyonistleri vardi.

Avrupa'da tanidigim 2 trans var, ikisi de onay bekleyen multeci statusunde olduklari icin calisamiyolardi. Seks isciligi yapiyolardi onlar da (trden gelmeler)

Biri musterisi tarafindan olduruldu, 4 gun sonra evinde bulundu (ahh hande :// )
Oteki ise azaltti seks isciligini.

eskişehir'de web tasarım yaparak geçinen bi trans vardı haberi yapılmıştı bikaç yıl önce. akıbetini bilmiyorum

Estetik Med M.koy subesinde bir ara gormustum artik gormuyorum.

Param olsa demokratik bir ulkede bir universite kurardim ve tum calisanlari toplum tarafindan dislanmis bireylerden olusurdu.

Sanırım doğuş kolejine bir basketbol koçu vardı. Cinsiyet değiştirdi ve kolej onu istihdam etmeye devam etti. Ancak velilerin yoğun baskılarına dayanamayıp sonunda işten çıkarmışlardı :(

Kolejin ismini hatırlamıyorum . Doğuş diye kalmış. Bulursam kontrol eder, yanlışsa duzeltirim.

Buldum, doğuş değil çavuşoğlu kolejiymis.

m.gazetevatan.com

antalya'da bi müşterimiz vardı, modacıydı-paris hilton'u falan giydirmişliği vardı operasyon öncesinde. birçok falcı var aralarında. birinin de güzellik salonu vardı. nerden tanıyon bu kadarını demeyin patronum da gay'di.

ev aldığımız inşaat şirketinin temizlik için gönderdiği 4 kişiden biri transtı. süper temizlik yapıyordu, sonra da temizlik için onu çağırmak istedim. ama yanlış anlar diye telefonunu isteyemedim.

inşaat sonrası koca evi yarım günde pırıl pırıl etmişti. sesimi duyuyorsa bulsun beni, bütün temizlik işlerimizi o yapsın.

anıt yapsa kendisiyle çelişmiş olur, kendisi ve yaverleri sebep oldu hepsine çünkü. 2- kendi kitlesi şu an geziyi de amerikanın bir oyunu olarak, ülke karşıtı bir hareket olarak görüyor. tepki toplar.

ben olsam yapmazdım. çünkü biliyorum ki ılımlı davransam muhalifler bana "döneğe bak. işte böyle kışla yaptırtmayız adama. sıkıyorsa dene hadi xde xde" diyecek. en iyisi istikrarlı şekilde burunumun dikine giderdim.

kısacası kendisi de böyle düşünür bence.

geziye darbe diyen adam bir başka darbeden sonra bu hamleyi yapmaz. topçu kışlası iptal derse dua et, onu da yapıcam diyordu en son.

Fire verir.

hiçbişey olmaz.

tayyip dese ki, ben solcu ateist bir adamdım, beni kandırdılar. yarın "yaşasın sol, yaşasın ateizm" mitingleri düzenleyecek bir grup var. "1400 yıllık yalan" manşetini çakacak gazeteler var, bunu ciddi ciddi konuşacak anlatacak sözde yorumcuları var.

lan adam daha 3 yıl önce "emirleri var mı sorun" dediği adamı terörist ilan etti. hocaefendi lafını dillerinden düşürmedikleri, bir dediğini iki etmedikleri, yıllardır beraber yürüdükleri adamı sildi, kimse "hacı bunları biz milletvekili yaptık" demedi, diyemedi.

yarın gezi anıtı dikse gene kimse bişey demez.

faşist rejimlerde tek doğru liderin bugün dediğidir. gerisinin bir önemi yoktur.

Bu tarz fotograflar gormeye alisip tepkisizlesmis biri oldugum halde beni de cok etkiledi. Saglik durumu nasil bilmiyorum ama yuzu yaraliydi...

www.cnnturk.com

kendisi iyiymiş. annesi kayıp, haber yok. ailesinin geri kalanı da kurtarılmış.

faturalar patrona/muhasebeye gidiyor, ayrıntılı fatura istemişse özel bir çaba sarf etmeye gerek kalmadan görüyorlar zaten.

hangi numara değil, içerik bakımından

iş telefonu kayıtları tutulmadığı için inceleyemez. ama benzer bir durum olarak iş için kullandığınız maili kontrol edebilir.

o kadar detaylı görünmüyor. mesela 18.08.2016 - 14.22 bilmemkaç megabayt internet kullanımı şeklinde listeleniyor.

gencolar telefonu eline alıp diyorum

no tatlım şahsi telefonun o senin çalışmaya devam ettiğin sürece

eğer internet bağlantın mobil değil de wifi ise şirket senin tüm internet secereni çıkartabilir. aksi halde siteler gözükmez.

yeterince becerikli bir it varsa, şirket bilgisayarından ve telefonundan attığın her adımı görebilir.

hukuki olarak işverenin sağladığı telefon ve bilgisayarı izleyip kayıt altına alabileceği, bu kayıtları kullanabileceği yargıtay kararında vardı.

tek tek siteleri de görür, uygulama çıkışlarını da görür.

mevzuat.meb.gov.tr

Khiron haklı. Hangi hakları devrettiğin sözleşme ile belirlenir.

sözleşmede şöyle bir husus var

-YAYINCI bu sözleşme ile devraldığı mali haklara ilişkin 3.şahıslarla yapacağı lisans ve devir durumu söz konusu olursa yazara yazılı bilgi vermek koşuluyla gelirden yazarında %2 oranında faydalanmasını sağlamakla yükümlüdür.

Bu sizce film dizi haklarına mı girer yoksa farklı bir şey mi vurgulanmış ? Bu madde dışında kitabın haklarıyla ilgili bir şey yok. Daha doğrusu hepsi kitapla alakalı maddeler.

ankara'daysan bi boyacı numarası verebilirim fotoğrafı gönder kaça yapacağını sor benimde selamımı söylersin hallediverir ostim de

@niceguy
istanbul dayım

boya değilde rötuş yaptır.

ay tampona hakaret ediyosun sandım güldüm ajsdakdkş, sanayide 100 liraya filan yeni gibi yaparlar.

Mazotla sil. Sonra da bisey yapma bırak boyle kalsın.

o siyahlar zaten sürttüğün şeyden gelen şeyler. mazot bulamazsan deterjanla bile silsen gider. zaten onlar da gidince gözüne kötü görünmeyecek. boyaya falan gerek yok bence.

Kitap istersen pdf var. Mesaj at yollayayim. Bir de youtube'da notefull diye bir kanal var karıştır biraz.

kullanan arkadaşlarım var çok mennunlar.
ama satışı ağır olabilir.
fakat 5-10 sene demişsin ki uzun bir süre.

4 ileri otomatik biraz fazla yakar, yaktığı kadar da gitmez. süründürmez muhtemelen ama 100.000kmde bir swifti satmak zor olacaktır.

4 ileri eski tip şanzımanıyla haddinden fazla yakar. mitsubishi colt öneririm kullanıcısı olarak. 6 ileri yarı otomatik şanzımanı var. yakıtı şehir dışı 1.3 95 hp olmasına rağmen 20-22 kuruşlarda seyrediyor. şehir içiyse 70-80'le gittiğinde yol bilgisayarında 5.8 - 7 litre aralığında tüketim olduğu yazıyor. sınıfının en geniş arabası honda jazz'la birlikte. kullanıcısını üzmez. ama 51 bin lira demişsiniz ben olsam jazz alırım. jazz colt'tan bir tık daha iyi..

Jazz iyi güzel tamam da 68 bin lira.

Kullanan var mı? Ne kadar yakıyor?

ikinci el bir eski kasa düşünmez misin? 2011 olanlardan filan?
jazz sınıfının en az yakan iki arabasından biri.

Değr git

Telefonumda hava durumu uygulamasına Kuveyt'i ekledim. Hava sıcaklığına bakıp gülüp kapatıyorum sşfskd. 50 dereceyi gördüm.

git. beni de götür.

git bence. değer

acediac +1

bence ülke hakkında çok bir bilginiz yok. Önce bir araştırın derim.

Ülkeyi araştır +1. Tr çok daha tehlikeli. Git.

git kardeşim
sık dişini
biriktir paranı dönersen rahat edersin
burada ne olacak ki??

kuveyt ürdün bahreyn ve katar'a iş için gidilir eğer birikim yapma planınız varsa, araplarla değil expatlarla yaşarsınız; araplar zaten bayılmıyor yabancılara :)

ulke hakkinda bilgi sahibi olmadigim dogru, tek derdim para kazanip birikim yapmak acikcasi

gidilir, çok güzel olur, bol şans dilerim.

Dünyanın en zengin ülkelerinden de bir tanesi hali hazırda (petrol sayesinde).
Ayrıca dünyanin en değerli para birimine sahiptir.
Kaynak:
paratic.com
Gayet güzel, petrol zengini ülke. Urfa'nın daha zengin haline gitmiş gibi olacaksın. Bizim Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde Arap ve Kürt nüfusun çoğunlukta olduğu şehirlerin daha zengin versiyonunu düşün işte.
İlgili görseller;
www.tripadvisor.com.tr
Git bence. Ortadoğu bataklığında petrol sayesinde refah içerisinde yaşayan ender ülkelerden.

algılayamadım ben durumu. aylık maaş 1700, bunun 1000'ine bmw-tier araç alınabiliyor, aynı şekilde ortalama 1000 ile aylık geçinebiliyorsun? öha?

bu arada parantez acayip tek vasfim 3 dil bilmek, vasifsiz bir eleman olarak bu parayi alacagim, muhendis falan muhtemelen daha fazla maas alacaktir, ben bir otelde ceviri-misafir iliskileri gibi islere bakacagim

güle güle git.

Daha bi de soruyor musun? Koş koş koş...

O biriktiririm dediğin parayı burda sittin sene biriktirmen mümkün değil. Git calış kazan gel.

düşünecek bişey olmadıgını sen de biliyorsun. 900 dinara da rahat yaşayacağına, 500-600 dinara kıt kanaat yaşa türkiyede 2-3 daire yap kendine.

Eğer o parayı veriyorlarsa koşa koşa git, 5dil bilen hostes arkadaşım kuveyt havayollarında 800 dinar alıyor yani sana verilen para çok iyi. Körfez ülkelerini görmüş biri olarak vasıfsız işçiye o parayı vermiyorlar, ya sen vasiflisin ya fiyatta bi yanlişlik var :)

arkadaslar simdi gidip gormeden ilk maasi almadan ne desek bos, benimki kasaptaki ete sogan dogramak su an. ama dedigim gibi, vasif sayiliyorsa 3 dil biliyorum, onun disinda bilgisayardan anlarim, piyano falan caliyorum yani bir de, o kadar

ne işi bizede bul

abi git tabi ya ne duruyorsun. hatta varsa bilgisayar mühendisi ihtiyacı ben de arkandan geleyim. türkiyede yaşayıp alacağınız maaş maksimum 4 bin lira olur ki türkiye ile kuveyt güvenlik olarak çok da farklı değil bence. yaşam kaliteniz de artacak tabi. ben yerinizde olsam 4-5 sene orada kalırdım. eğer mutluysam daha uzun yıllar yaşantıma devam ederdim orada.

Ben bir kez gittim bu yıl içinde:
Baktığın her yer çöl. gözünün alabildiğine çöl uzanıyor her yerde.
Dahası, apartmanlar vs. de çöl renginde boyalı.
Devasa bir makine projemiz var kuveyt’te. Onu bile çöl rengine yakın renklere boyamamızı istedi adamlar.
ülkede alkol yasak. gidip bira içebileceğin bir yer yok. Evde alıp içmek de yok. Alabileceğin yer de yok.
Sokakta başı açık kadınlar da var.
Erkekler kadınlarla yanyana yürüyor.
AVM var her yerde. Amerikan firmaları cirit atıyor. Cheesecake factory dışarı çıkabildiğimizde gittiğimiz tek mekan falan diyordu oradaki mühendisler. Belki abartıyolardı emin değilim.
Bana kalırsa yaşanacak yer değil.
Şu an aldığım ücretin 3 katını teklif ettiler orada çalışmam için kabul etmedim. Ama daha çok şu anki işimden memnun olduğumdan gitmek istemedim. Yoksa para epey cazipti.
bence git gör, bir yıl sonra dönersin en kötü. Türkiye'den daha güvenlidir bu aralar.

kuveyt'te her önüne gelene çalışma izni vermiyorlar diye biliyorum. ülkeye giren bile zor giriyor.
eğer böyle bir fırsatın varsa hiç kaçırma.
tek eksiği aşırı sıcağı.

genel yollardan ihbar edilebiliyor. yani özel bir alo burada fetöcü var ihbar hattı yok

(git: )www.sozcu.com.tr

iktidardaki parti fetöcüleri kendi elleriyle yerleştirdiği için ihbar hattına ihtiyaç duymuyor. dolayısıyla yok.

emniyet komple oraya baktığı için gerek duymamışlar :)

data hattin varsa yedek sim kart alman yeterli.

eskisi dediğin ne? kullandığın telefon hattıysa eğer o olmuyor, tabletler için satılan data hatlarından alman lazım..

Vodafone Red abonesiysen, aynı kotayı kullanan datalı ek sim alabilirsin.

Yukarıda markalar arasında yok ama biz evlenmeden önce İşbir'in Zambak modelini aldık. Sıkıntımız yok. Diğer yataklara göre yatay yüksekliği 27 cm. çarşafta biraz sıkıntı yaşıyoruz ama dert değil :)

www.isbiryatak.com

yataş atletik al geç. fazla para vermeye gerek yok.

visco faciasından sonra yataş'ın bin liralık bir yaylı yatağını aldık. modelini hatırlamıyorum ama silverlı bir şeydi. iki yıldır inanılmaz rahat uyuyoruz.

yatas athletic 1.5 tl
isbir zambak 1.1 tl
yatas silver 780 tl
athletic'i de cok tavsiye etmisler.

@teritori visco faciasi nedir?

asla rahat uyuyamadım o yatakta. iyi de para vermiştim ama biz rahat edemedik. yatağın içine gömülmek rahatsı etti bizi.

Bellona refleks yatak. Kampanyası hala devam ediyor hatta.

ben bizzat almadım ama son zamanlarda çevremde kim araştırsa işbiri tavsiye ediyor.

ısbır +1

noterdeki tüm evrakların kopyasını ücretini ödeyerek alabilirsiniz. ancak bir çok kurum belgenin aslını istiyor, o nedenle sorun çıkabilir.

1-evet
2-evet. noterden aslının aynıdır onayı olan belge ile işlem yapmayan memurun adını direk bimer'e yapıştır.

@babilbaligi

hocam emin misiniy acaba?
üniversite kaydi icin orjinalde orjinal diye tutturmus itü.

gecici mezuniyet belgesini de kabul etmemisler hatta direk kayip diploma cikaralim diyince de lise o en az 10 gün sürer demis. abi diploma yahu bu. kaydolamayacak mi bu kiz üniversiteye??

@kakao haklı.

noterden aslı gibidir onaylı belge her yerde her şartta her koşulda aslının yerine geçer.

ben diplomanın kopyasını noterde aslı gibidir diye onaylattırıp onu vermiştim üniversite kaydında.

taşı bence. icann kayıtları var tabi ama, risk almaya gerek yok.

ceza tutarı 50 liranın altında olmalı.

Beynin şu bir kere öğrendikten sonra kolayca yapabiliyor olmasını sağlayan kısımlarına daha bilgiler yazılmamış çocuğun. Bi kere öğrensin, gerisi gelir.

çocuk kendini kasıyor ve suyun üzerinde batırma yönünde çırpınma hareketleri yapıyor olabilir. Suya alıştırmaya çalışın biraz daha.

Havuzda battiysa normal, denizde battiysa da korkul debelendigi icindir.

Formul de der ki, batan cismin hacmi x sivinin yogunlugu x yer cekimi ivmesi

Burda siz daha hacimli oldugunuz icin kaldirma kuvveti size daha cok etki ediyor ama bir yandan daha agir oldugunuz icin de dengeliyor, haylaz da daha az kuvvet ve daha az agirlik var, yine de batmamasi lazim:)

Sirt ustu yatarken de dik durmaya gore batan hacim dusunulunce ayni aslinda ama daha dengeli bir durus var.

bu sene ben de aynısını eşimle yaşadım.
yüzme konusunda aynı senin gibiyim, madalyam filan da var hatta. yüzmediğim dönemi hatırlamıyorum.

eşim de normal yüzer. ekstrası yok ama benim gibi suyun üzerinde kalamıyor. ben de bunu kendisini kasmasına bağlıyorum işin aslı. sonradan denedim kendimi kasınca ben de pek duramıyorum su yüzeyinde.

belki bunla alakalıdır

dediğin gibi hiç bir şey yapmasan duruyorsun zaten suyun üstünde. o panikle çırpınınca batıyor insan..

kolluğu 2 den bire düşürmeyi deneyin ben öyle öğrenmiştim.

ama işte çırpınmıyordu. yani çırpınmasına fırsat bile kalmadan cup diye battı. paniklemeye vakti bile kalmadı.

sonradan kollukları takılıyken önce nefesini tutmayı, sonra nefesini tutup kafasını suya sokmayı öğrettim. hatta kolluklarını çıkarıp ellerini bırakmadan havuzda birlikte nefesimizi tutup bir iki üç hoop diye suya battık falan. daha sonra kolluklarının havasını azaltarak, hatta en sonunda iyice söndürerek yüzdürdüm. elini kolunu oynatıp ayakları çırparak kafayı yukarıda tutmayı başardı ama kolluklar güven mi veriyor neyse artık, kolundan çıkarınca panikleyip çırpınıyor. tamamen sönük bile olsa kolunda takılıyken çabalaya çabalaya yüzebiliyor.

ama tatil bitti, eğitim seneye kaldı. ya da benim gittiğim havuza götürüp kenar kulvarda çalışacaz yine.

çocuğun özgül ağırlığı yüksekmiş demek ki :)

el cevap: çocuk muhtemelen ciğerlerinde hiç hava olmadığı bir zamanda düştü suya.

kendini sık ve düzensiz debelen. çok güzel batarsın,

Batmasının çocuk olmasıyla alakası yok. Muhtemelen ciğerlerindeki nefesi bir anda vermiştir, artı olarak panik de var tabii:) Hemen çıkarmayın bir dahaki sefere, önce bir batıp birkaç saniye sonra dengelenecektir.
Bir de suyun altına alışması lazım, önce nefes antrenmanı yaptırın olmadı.

soruya cevap verdim de bir de cevaplara iki çift kelamım var.

suyun altında kalsın diyenler gerçekten çok cesur ve soğukkanlı arkadaşlarmış takdir ettim. insanın aklı çıkar lan çocuk suyun altında kaldığında. 3-4 saniyeyi geçtim, 3-4 salise bile duramam ben.

bunlar şahsi düşüncemdir, kişileri ve kurumları bağlamaz.

ayrıca bu süreçte çocuğu sudan iyice soğutma ihtimali var.

gümrük firmasının tır başına fiyat istemesi bana garip geldi, başka gümrükçülerle görüştünüz hepsi bu şekilde mi bilgi verdi? ayrıca 2500 lira da uçuk gibi kaldı ki malın ithalat masrafları yok yani bu neyin ücreti? bir yanlışlık var sanki.

nakliyat konusunda da mal gümrüğe kadar gelecekse depo için iç nakliye masrafı var, nakliyecilerden fiyat almak gerek. ha araç direkt depoya gidecekse daha iyi tabi.

merhaba hocam
turkiye de firmanız vardır sanıyorum. yoksa da acin ciddi yapacaksanız bu işi. yardımcı oluruz firmanız yoksa da.

gumruk musavirine vekalet vereceksiniz.

masrafları soyle hesaplayın
mal bedeli + nakliye + gümrük müşavirine mal cinsine göre çıkaracağı kdv ve diğer masraflar + %5 koyun her ihtimale karşı
bu sizin alışınız.
türk firmalara da fiyat verirken xxx lira + kdv vereceksiniz. ve bu vergiler ve masraflar peşin ödenecek.

odemeyi net konusun.
ve ciddi takip etmeniz gerekli odemeleri. cok zor durumda kalabilirsiniz.

yok. gumrükculerden fiyat topla, uygun fiyatlısını bulursun. yoksa mesaj at yönlendireyim.

Yemek alanında dünya ortalamasının üstündeyiz, iyiyiz denilebilir.

kayısı, fındık, incir üretiminde galiba dünyada bir numara. galiba değil gerçi kesin. en çok üreten.

iyi olma anlamında benim bildiğim hiç bir alan yok. bir kaç tarım ürünü sadece fazla üretim ya da dünyada en çok üretim durumu var. ama en iyi olarak bildiğim bir alan yok.

Deri sektöründe iyiyiz. Deri fuarlarında en büyük alan Türk deri firmalarına ayrılır.

Tekstil diyebiliriz

Öyle dünyanın dört bir tarafını gezmedim ama birkaç ülkeden gözlemlediğim kadarı ile bankacılık alanında iyiyiz gibi göründü. Bankamatik kullanımı, mobil uygulamalar vb dikkate alarak yorum yapıyorum.

yogurt?

online bankacilik ve e-devlet

iskembeden sallamiyorum. bircok avrupa ulkesinde bu denli hizmet bulamazsiniz.

kahvaltı :)

bankacılık, yemek, beyaz eşyada en iyi olmasak da beko iyi götürüyor.

@suicides

deride eskidendi. iyi firmalar battı, büyükler ufaldı, deri üretiminin fiyatı arttı, insanlar başka alanlara yöneldi. kısaca sektör bitiyor yavaş yavaş.

italyanlar ve fransızlar niş noktasından büyük pazara geçtiler.

çin dünyanın geri kalanını domine etti.

Saç ektirme. Herkes istanbul'a saç ektirmeye geliyor amk.

Saç ektirme demeye gelmiştim ben de. Ucuzmuş da sanırım Türkiye'de bu işlem ama oldukça da iyiyiz anlaşılan. Sırf Araplar gelmiyor hani, birçok farklı ülkeden de sırf saç ekimi için gelenler var. Tur dahilinde geliyorlar, güzel bir otelde konaklama, saç ekim işlemi, gezme tozma...vs, güzel iş.

En iyi diyemeyiz, ama inşaat alanında hatırı sayılır bir ülkeyiz. Rusya'da olsun, Arap ülkelerinde olsun, güzel işler yapan Türk firmalar var. Son 10 yıla kadar Türkiye'de evlerin çoğu mimari olarak çok sıradandı. Son yıllarda yeni kurulmuş inşaat şirketleri bile tasarıma önem veriyor.

Bir de metal sanayi alanında iyi sayılabilecek bir ülkeyiz. Kardemir gibi büyük fabrikalar sayesinde demir ve çelik üretebiliyoruz. Bu ülke sanayisi için çok önemli. Çünkü otomobil de üretsen, çamaşır makinesi de üretsen ham madde seni öne geçirecek en önemli şey. Bu yaz staj yaptığım çelik fabrikası bir İtalyan şirketin projelerini gerçekleştiriyordu. Brezilya'dan Suudi Arabistan'a kadar birçok ülkeye ürettiklerini yolluyorlardı. Metal sanayisi olan ülkeler, çok önemli ülkeler bana göre.

Yemek kültüründen diğer arkadaşlar bahsetmiş zaten. Ek olarak çay ve çilek üretiminde dünyada üst sıralardayız diye biliyorum.

dissendium dedigi gibi en fazla hurda metal ithal eden ulkeyiz. en cok hurda metal ithal eden 2. ulkeden yaklasik 2-3 kat fazla.

sac ektirmeye ek olarak goz ameliyati diyebilirim. ucuz ve guvenilir.

bir de tip alaninda cok iyiyiz. dubaide yasayan akrabalarim hintli doktordan beceriksiz araplardan bikmis ove ove bitirmedi turk doktorlarini ve turkiyeyi

aburcubur ve market gida konusunda iyiyiz. benim gonderdigim turk urunleri afganistanda kapis kapis gidiyor. fiyati da cok yuksek olamasina ragmen

Sonradan aklıma geldi. UYAP (Ulusal Yargı Ağı Projesi) de ödül almış bir uygulama. Bu şekilde resmi işlemler çok daha hızlı ve güvenli bir şekilde gerçekleştiriliyor. Bunu da devletin bilişimi hayata sokması olarak düşünebiliriz.

savunma sanayii. ar-ge'de de en fazla yatırım bu kola. aselsan, havelsan, roketsan, karsan, vs. bu şirketler dışarıya know-how satıyor. bu açıdan -biraz da savaşçı kültüründen- kaynaklanan bir durum söz konusu.

son yıllarda -özellikle 2001 krizinden sonra- bankacılıkta iyileşme söz konusu. ama tabii ki dünyanın en iyisi değil. bankacılıkta en iyi olduğumuz alan mobil taraf, ödeme sistemleri ayağı. fintech alanında iyi türkiye. yoksa mevduat ve likidite dersen, en iyi olmak için çooook uzun yılları var sektörün.

tekstil ve kağıt

türkiye yeni teknolojilere yatkınlık ve yeni teknolojileri talep konusunda dünyanın hayli üstünde. çeşitli sektörlerde (ör. online bankacılık) başarılı.

inşaat, tekstil ve tıp sektörlerinde hatrı sayılır firmalar var, iyi rakamlarla satış yapıyorlar.

otomotiv yan sanayii, beyaz eşya, küçük ev aletleri, tarım makinaları ve traktör sanayide güçlü olduğumuz konular. ayrıca kaynaklı imalatta ve talaşlı imalatta bir dünya markasıyız (diğeri hindistan). mamlul, yarı mamul, fikstürlü üretim cennetiyiz. komponent, sac plaka, profil, bunların kesilip birleştirilmiş halleri falan derken baya imalatımız var.

tarımda iklime bağlı ürünlerde (çay, muz, çilek, kiraz, zeytin, limon, vb.) gayet iyi. bazı ürünlerde (fındık, vb.) dünya üretim lideri.

genel olarak hizmet sektöründe düşük profilde başarılı; uygun fiyatlı ameliyat, uygun fiyatlı tatil, uygun fiyatlı otel vb.

yolsuzlukla beraber türklerin adam kafalama konusunda üstüne yok (belki brezilya falan kapışır.) ama bir adamdan izin/imza/onay alınması gerekiyorsa ağzından girip burnundan çıkmak konusunda üstümüze yok.

bir de şantiyecilik bizim işimiz. adaptasyon yeteği, haftada 8 gün çalışabilme falan ne gerekirse var.

son olarak, şaşırtıcı ama türkiye inovasyon konusunda gayet başarılı bir ülke; komşu ülkeleri içinde iran'ın ardından ikinci. ürün geliştirme ve ortaya çıkarma konusunda son derece başarılıyız. ürünleri yaşatmak ve satmak konusunda sıkıntımız var, yoksa yaptığımız ürünler (ben son 10 yılı biliyorum) şahane.

kimse de yagli gures dememis.

dostum dünyadanın en iyisini sormamış dikkat edersen, türkiye hangi alanda en iyi diyor soruda. o yüzden söylediğimin arkasındayım. yoksa çin de bizden savunmada daha iyi, abd de daha iyi. türkiye'nin kendi içinde en iyi olduğu alan savunma diyorum bu yüzden.

estetik sanırım

ambargo mu kondu?

onların alternatifi troy mu ne bişey çıkarmaya çalışıyorlar zaten, tüm kartlar değişir ona geçilir, o şirket ihya olur.

ama yurtdışı alışverişlerinde problem olur bir süre. sonuçta mastercard visa neredeyse her yerde geçiyor, troy Türk şirketi, bir anlaşması var mı yok mu belli değil.

visa türk anonim şirketi kurulur, visa europa services gbhm türkiye'den çekilir. aynen devam.

ambargo altında royalty ödemeleri yapıldığı için bir sıkntı olmadan herkes yoluna devam eder.

önceden tanışıklık yoksa herkes başının çaresine bakar. 1+1 de ortak alan olmayacağı için herkes odasında takılır.

Ortak yaşamda misafir en büyük sorundur.

biz üniversitenin ilk senesinde 1+1 evde 2 erkek kalmıştık. normalde ikimizde aynı odayı paylaşıyorduk. diğer odayı salon olarak kullandık. zaten amerikan mutfak vardı ve girişinde hol falan yoktu çok ufak bir daireydi. misafir geldiğinde salonda kalırdı. yemek falan başlarda ortak yaptık sonra saat uyuşmazlığından dolayı herkes kendi kafasına göre takıldı.
edit: ilkokuldan beri arkadaşımdı eve çıktığım kişi.

Bizim evde 2 oda var, biri büyük biri küçük. Arkadaşımın masaüstü bilgisayarı da büyük odada. İkimiz de büyük odada takılıyoruz, erken yatan küçük odaya yatmaya gidiyor. Genelde arkadaşım erken yattığı için büyük odada ben yatıyorum, küçük odada o. Benim eşyalarım da büyük odada. Zor olacak bir durum yok.

Ev küçük olduğundan çok fazla yatılı misafiri kaldıramıyor.

Yemek genelde yapmadık biz dışarıdan söyledik ama yaptığımızda da iki kişilik yapılıp yeniyor.

Biz birbirimizi çok eskiden tanıdığımız için ayrı takılma gibi bir durum olmadı ama yeni tanışacağın biriyle böyle olmaz sanırım.

22 yaşındayken falan 1 sene 1+1 de çok az tanıdığım bir arkadaşımın yanına taşındım, minicik bir evdi ve kocaman bir labrador vardı evde. salondaki iki çekyattan birini köpeğe verip birinde biz oturuyorduk, ev arkadaşım salonda yatıyordu bazen ben ayakucunda otururken uyurdu, erkek arkadaşım gelince aynı çekyatta üç kişi oturuyorduk mesela o derece. benim kaldığım oda minicikti, misafir gelince orda yatıyorduk biz salonda kalıyorduk ama ikiden fazla kalmalı misafir ağırlamıyorduk.

yani olumlu yanı eğer anlaşabildiğin bir insansa arkadaşlık seviyesine +1000 koyuyor. temizlemesi iinanılmaz kolay. kirası diğer evlere göre çok düşük. başka da olumlu bi şey düşünemiyorum. benim için çok tatlı bi seneydi ama evde rutubet olmasa muhtemelen bi süre daha öyle yaşardık, sonra hızımızı alamayıp 3+1 100 metrekareden büyük bi eve çıktık kendisiyle :D şu an 27 yaşında öyle bir işe çok mecbur kalmadıkça girmem kimseyle aynı çekyatta yaşayamam yani.

olumsuz yanları, özel hayatı unut, çok fazla eşyan olamaz, çünkü koyacak yer yok, biri salonda salon settingiyle kalacaksa ok ama odaya çevirecekse koltuksuzluk falan evde yorabilir.

zor oluyor. ben çok yakın bir arkadaşımın evine, intiharın eşiğindeyken taşınmıştım. o yüzden benim için cennet gibiydi o rahatlık, korkunç ortamdan sonra. o zamanları özlemle anıyorum ama yine de çok mu rahattı? değildi.

ikimiz de asosyal olduğumuz için bize misafir gelmezdi. bazen arkadaşın bir tanıdığı gelirse falan sitenin altındaki kafede buluşuyorlardı, ben varken eve onun sevgilisi haricinde kimse gelmedi. ben "getirme" falan da demedim. onun dışında seksli ortam olacağı zaman birimiz dışarı çıkmak zorunda kalırdı çünkü malum kartondan ev, öyle odama kapanayım durumu olmuyor. benim zaten odam da yoktu, evin girişindeki o kapısız yerde takılıyodum fskl.

odada takılma konusunda biz çok samimi olduğumuz için sabah akşam birlikte oturup geyik yapıyoduk. genelde ben onun odasına geçiyodum çünkü benim tarafta hiçbi şey yoktu, hem aciliyetten çıkmıştım hem de uzun süre kalmayı planlamıyodum, o yüzden çamaşırlarımı falan bile yere koyuyodum. arkadaşın odasındaydık genelde. aynı şekilde yemek işini de genelde birlikte hallederdik. sabah akşam makarna döner yiyip joker düşürürsek dışardan söylüyoduk.

olumlu yanı ne dersen, eğer arkadaşınla yakınsan ve düzgün biriyse, maddiyat ve özgürlük anlamında çooook rahat ediyorsun. yalnız yaşamıyorsun ama yalnız gibisin, hani ne istersen o oluyor. sessiz sakin kitap okucam mı diyosun? oku. canın mı sıkıldı? dal odasına KNK NABIYON AMK de. kirayı yarım ver. faturaların yarısını öde. nefis.

olumsuz yanı odalardan birinin kapısının olmaması ve misafir ihtimali. eve birisi gelecekse, özellikle seks olacaksa birinin evden ayrılması gerekiyor. o çok komik bi durum. gerçi benim için iyi oluyodu, bu bahaneyle istanbul'u iyi dolaştım zamanında. kendin bi iş çevireceksen de bu sefer üzülüyosun, yani iki saat segis için adamı tüm gün dışarda takılmaya mahkum ediyosun. belki dota oynamak istiyo o gün? bunlar sıkıntı.

o kapısız odanın kapısı olsa, o ara kapatılsa 1+1 evde iki kişi mükemmel yaşar. ama genelde olmuyo işte, mutfakla bitişik oluyo o saçma oda.

uzun vadede zor oluyor insan boğuluyor

Ben kalmıştım. Herkes kendi odasında takılıyordu. Misafir kime geldiyse onun odasında. Mutfak ve banyo ortak, yemekler mutfakta yeniyordu.

Mutfak bağımsız olursa çok sıkıntı yok. Ama mutfak salondaysa büyük sıkıntı.

Kiradan tasarruf, ısıtma kolaylığı en büyük artılardı.

Polo - Fiesta - Corsa

Bunların sondan bir önceki kasalarına bakabilirsin.

bir kere 150.000 üstü araçlara bakacaksın mecbur. bu yüzden tanıdık olursa iyi olur. fiesta ve corsa nın boyalısı, değişenlisi olabilir.

Fabia var mı o paraya varsa al

Suzuki swift var o paraya. Gayet de güzel.

fiesta al rahat edersin.

E) Hiçbiri

www.hepsiburada.com

www.hepsiburada.com

www.hepsiburada.com

bence işlemci en düşük i5 olmalı.

tablet alıp geçsin. kalemli alırsa not almaya falan da yarar. 800-900e gayet güzel tabletler var.

@himmet dayi tesekkurler arastirayim bunlari da.

@babilbaligi olabilir aslinda bakiyim onlara da. Tesekkurler.

aoç'nin içinde mayasıyla birlikte satılan yoğurtluk sütleri var. inek de var, keçi de var. onlardan deneyin.

Mahalle sütçüsü vardır mutlaka. Semt teyzelerine sorun. En güzel sütün kaynağını mahalle teyzeleri bilir. Bir de Aoç'nin keçi sütünün yoğurdu güzel oluyor.

1

Başlık, o kadar anlamsız bir cümle olmuş ki?

Çalışmanın amacını düşün. Para için mi yoksa iyi bir mevki ve çok bilgi için mi? Ya da her ikisi için mi?
Öncelik eğer paraysa seçim bellidir.

tecrüben 5 yıl üstü değilse, kesinlikle startup. daha çok şeyi, daha kısa zamanda öğrenirsin.

Türkçe hassasiyeti olmayan firmayı tercih et.

2. Yemişim onların aile ortamını. İt gibi calış az para al belesyen fazla mesai yap. Neymiş şort giyecekmişsin.

Ağzı açık su koy odaya birkaç tane. Yüzeyi geniş olsun.

@adramelek soğuk buhar makinesi var zaten

oksijen az derken?

@harzem bildiğin az işte ağacın yeşilliğin olmadığı bi çöl

Oksijen tüpü al açık bırak gece. Oksijen azsa vücut be yapsın?

Vermem.

şu anki sevgilime isterse veririm ama istemedi, ben de onunkini istemedim, istemem de. allah herkese güven sorunları olmayan ilişki nasip etsin.

uzun süreli ilişkideyken hemen herşeyin şifresi vardı birbirimizde. ama hadi facebook şifreni versene gibi bi durum olmadı yani zaten bi şekilde öğreniliyodu. ayrıldık hala da aynıdır şifreler valla, girio bakmıyodur umarım :/

benim şifrelerimi eşim biliyor, bende onunkileri biliyorum ama açıp da nerelerde gezmiş diye kurcalamıyoruz. Sıkıntı yaşamıyoruz bu konularda. telefonlar bilgisayarlar hesaplarımız hep açık ortada.

Telefonumun sifresini bile vermem :p

Bir sey oldugundan ya da olacagindan degil de, yani bilmiyorum sadece ozel alanimin elden gittigini hissederim sanirim. Bilmiyom gerci iki gun sonra biri cikar isterse vermem diyemem zaten :d

Vermem. İsterse zaten güven problemi vardır.

ne münasebet

nö. 10 yıldır beraberiz daha istemedi.

bilgisayar ve tablette kayıtlı. girer bakar isterse. benim için sorun değil.
yani dert edilecek bir şey değil bence.

Vermedim... Herkesin mecrası kendine...

istemem ama bilmek isterim.
vermem.

Komple bilgisayari veriyorum afsggd.

Orada girdigim sitelerin hepsi acik zaten.

vermem. isteyenden de ayrılırım. güvenmiyorsa ne işi var benimle.

Çiğ yemedik ki karnımız ağrısın. Gizlimiz saklımız yok bu tip konularda.

vermem, karşımdaki kişiden de vermesini istemem.

herkesin kendine has bir alanı olmalı bence ilişkilerde, belli sınırlar olmalı.

Almam vermem de kişisel alan meselesi

Hiç istemedi ama zamanla hepsini öğrendi ben de aynı şekilde. Dünyanın en sıkıcı profillerine sahip o yüzden genelde benimkilerde takılıyoruz asdfssgsh

onun bütün sosyal medya hesapları benim telefonumda açık. benimkiler de sadece bende açık. :)

ben istedim, o istemedi. napıcam senin taşak kokan feybukunu dedi :(

Telefonumu da veriyorum laptop'ımı da ama şifre vermek antipatik geliyor.

vermem, verene de "ıyy ezik" derim.

ekşi sözlük te arama kısmına gelip yeni başlayanlar dedikten sonra güzelinden olsun ve dolu dolu seçeneğine tıkla ara. sol frame de çıkan başlıklarda ilgini çekeni aç ve şukela modunda oku.

Bu cevap duyuru sahibinin işine yaramadığı için silinmiştir.

bence bu dünyada bilinebilir bir sürü şey var, neye ilgi duyuyorsanız onu bilerek gelişiyorsunuz zaten; şunları bilsem iyi olur diye bir şey öğrenilmez. öğrenilse de hiçbiri bir ağaç yetiştirmeyi, bir kuzuya bakmayı bilmek kadar değerli olamaz. ben biraz duygusalım bu konuda, affınıza sığınarak çekiliyorum.

Türev ve integral öğren.

Tarih öğrenirsen dünyada olan bitene anlam vermen kolaylaşır.

Edebiyatla ilgilenirsen dili daha düzgün kullanmaya başlarsın.

diferansiyel denklemler,
özel ve genel görelilik,
topoloji,

bu üçünden en az birini ögren bence...

p.s. bunlar senin için giriş seviyesiyse ne diyeceğimi bilemiyorum. saygılar.

ben psikoloji, felsefe ve sosyolojiye giriş diyorum. özellikle psikoloji ve sosyoloji hayatın daha içinden alanlar oldukları için okudukça "aa hakkaten öyle ya" diyip daha bi şevk ve ilgiyle okuyorsunuz.

İlk sıralarda mutlaka bir enstrüman çalmayı bilmek gerek.
Bir yabancı dil ve bir sporu (bence yüzme) çok iyi bilmek de ilk 5'te yer alır.

Bilim bilmeye "entropi"den başla, şüphesiz ki entropi ilk kanundur.

Atom'dan gir. Atom iyidir.

Gelen cevaplar icin tesekkurler. Ancak cogu bilime giris 101 niteliginde olmus, genellikle zaten ilgi duydugum konular. Belli ki ben yanlis ifade etmisim kendimi. Yeni baslayacak biri icin degil, belli bir duzeye gelmis daha fazla gelismek isteyen biri icin oldugunu belirtmem gerekirdi ama boyle yazinca bile bilgisiyle kibirlenen biriymisim gibi geldi bana. Temel fen ve sosyal bilimler hakkinda zaten bilgi sahibiyim. Muzikle ilgiliyim, enstruman caliyorum. Gorsel sanatlarin da biraz icindeyim. Alan olarak degil de konu olarak sorsam daha uygun olurmus. Cevap verenlere yine de cok tesekkurler.
@evde liyakat kalmamis hassasiyetinizi ifade sekliniz cok hosuma gitti ama acikcasi nedenini anlamadim. Yanlis mi anlamisim, yoksa cok bos bir insan gibi mi gostermisim kendimi bilemedim. Tabi ki asil yasantilar cok daha degerli, ama ogrenmeye karsi da buyuk bir acligim var. Kaldi ki agac yetistirmeyi, bir kuzuya bakmayi bilmeyen insan zaten bahsettigimiz tarzda bilgiye de ihtiyac duymaz ki, hayati bostur onun. Yanlis anladiysam kusuruma bakmayin.

@nrmnm b eyliyetimiş.

yeni yönetmelikte b1 mi ne sadece otomatik kullanabilecek.
e5'e çıkman sana bağlı. kendini ne zaman iyi hissedersen araba konusunda, o zaman çıkarsın. kimi için 1 gündür kimi için 1 hafta.

1 haftada her türlü halledersin. Otomatik arabayla sınava götüren sürücü kursu buldun mu senin iş tamam.

Elde araç varsa kasko sigorta kontrol et, ikisi de tamamsa yardır gitsin.

Bir hafta

Birinci sanayi, ikinci sanayi ve ucuncu sanayi devrimleri

Hbr'ın bir sayısı endüstri4.0 uzerineydi. Bi de galiba tüsiad'ın haxirladığı güzel bi rapor vardı ama kitap gibi rapor. O ikisini okusan kaparsın bence.

benim zamanımda(2012) 2 senede geçemezsen ingilizce hazırlık okuma hakkını kaybediyodun. dışarıdan kendin çalışarak sınava girmen gerekiyodu. bi arkadaşım hatta dışarıdan kursa yazılmıştı sınavı geçti bölüme geçti

sanki direk atıyolardı ya

evet atıyorlar. yani Türkçe eğitim veren bir devlet üniversitesine geçiriyorlar...

avea da pek iyi çekmiyor aslında ama denemekten zarar gelmez bir de çevrendeki avealılara sor bakalım çekme problemi var mı yok mu

Çok şaşırdım. Böyle bir sorunla hiç karşılaşmadım. Üstelik sınıra yakın yerde memleketim, orada bile internet ve hat 7/24 çalışıyor. Hatta bi ara buradan Tcell'den Vodafone'a geçenler bir başlık altında yorum yapmıştı, hepsi Tcell'e kıyasla çok memnundu. Şu yüzden söylüyorum, Ankara ve Bursa merkezlerinde çalışmıyor olmasında bile başka bir sıkıntı olabilir. Müşteri hizmetlerini aradınız mı? Telefonunuzda bir sorun olabilir mi? Hızlı ve etkin bir şekilde yardım ediyorlar.

Ben eski adıyla avea kullanıyorum. Birçok şehir gezdim, geziyorum. Pek şebeke sorunu yaşamadım. Sadece gebze çayırova tarafında aeada cortluyor o kdr.

yıllardır vodafone kullanıyorum, hiç öyle bi sıkıntı yaşamadım. interneti gayet iyi çekiyor. hatta ankara-bodrum karayolunda neredeyse hiç kopmadı.
rock n coke'da turkcell çöktü mesela, vodafone gayet iyi çekti..
telefonda sorun olmasın..

gurur yapma hocam, geç turkcelle kurtul.

Telefonda sorun yok, annemin turkcell, kardesimin avea hattini takinca calisiyor lte sorunsuz. En buyuk problem internetin sehirlerarasi -yukarida belirttigim- cekmiyor olmasi. Ozellikle Eksehir-Ankara hizli treninde hicbir sekilde internete erisemiyorum lte-3g ile

vodafone la alakalı olduğundan emin misin, ben de vodafone kullanıyorum ve çok memnunum. belki telefondan ötürüdür? :/

Ankara'da da istanbul'da da hicbir zaman hicbir problem yasamadim. Cogu zaman arkadaslaeimin telekom hatlarinin kot1 de dahi cekmedigine sahit oldum. Ama hicbir turkcellli ya da vodafone lu arkadasimdan cekmiyor kelimesini duymadim. Yillardir ilk kez telefon cekmemesini kocaeli de ormanlik alanda bi koyda yasadim. Tek ceken telefon benimkiydi kesintili de olsa. Vodafone kullaniyorum. Bilemiyorum madene filan mi iniyorsunuz?

avea kullanıyorum. daha iki hafta önce ankara eskisehir arası trende kesintisiz müzik dinledim. daha ne ceksin amk...

1999 yılından beri bursa'da telsim / vodafone kullanıyorum. Bir kere çekmediğine denk gelmedim. Vodafone babamın şirketi değil, tarifemde yaptıkları bi yamuktan dolayı uyuzum hatta ama hakikatten çok merak ediyorum şu "çekmiyor abi" muhabbeti nerelerde geçerli? bir ay önce bursa'dan antalya'ya giderken eskişehir yolu üzerindeki mezitler denen bölgede de çatır çatır konuşuyordum.

ps: serserilik (bekarlık) zamanlarımda uludağ'ın en sote noktalarından sahildeki kuytu köşe koylarda bile sıkıntı yaşamadım bursa'da hiç.

Sadece yerlesimin olmadigi dag vs yerlerdeyken turkcellin cekip vodafoneun cekmedigini gordum birkac kez. Onun disinda vodafone heryerde cekiyor. Ama benim telefonum dandik samsung win iken 3g kullanamiyordum ve bazen tek cizgi cektigi oluyordu. Telefon alicisiyla ilgili olmasin?

ara çağrı merkezini loglarına baksınlar. kesinti yaşadığın saat dilimini ve lokasyonu söylersen kontrol edebiliyorlar. kendilerinden kaynaklı bir durum ise iade bile yapıyorlar.

Allah bağışlasın. ben de bir baba olarak çocuklarımı ne kadar sevsem de onlarla oyun oynama, sohbet etme konusunda çok kötüyüm :D gerçi siz annesiniz ama gelecek tavsiyeler baba olarak benim de işime yarar belki.

Allah bağışlasın öncelikle.
Sohbetten ziyade monolog oluyordur sizinki :) Ben olsam (eşime de öyle yaptıracağım) gün içinde yaşadıklarımı, düşündüklerimi, okuduklarımı sesli olarak anlatırım.
Maksat sesine aşina olsun, politikayla ilgilenmesini beklemiyoruz neticede.

Yumuşak bir ses tonu ile olduğu sürece ne anlattığının önemi yok kanımca. İcabında gazeteyi al, eğlenceli şeyler varmışçasına oku.

Bebeklerle dalga geçilir genelde. Konuşmayı yeni öğrenen bir bebek hep anlamsız şeyler söyler ya, ben de onlar konuşurken "yapma ya, gerçekten öyle miymiş, eee sonra noolmuş?" gibi şeyler söylüyorum, direkt gülüyorlar. Yüz ifadelerini yorumlamayı öğrenin. Örneğin yemek yediğinde istekliyse "hmmm, iyiymiş," falan diyebilirsiniz. Kucağınıza alıp gezdirin. Kuşları, kedileri gösterin. Biraz büyüyünce havaya atın, tutmayı unutmayın. Ağzını burnunu sıkın vs. Ben baba değilim ama kuzenlerim sayesinde bayağı bir tecrübe edindim. Bir de bebekler sakallı biri görünce bile baba der. Onların kafaları biraz düz mantık. O yüzden başkalarına anne deme şansı biraz var ama sizi kokunuzdan, yüzünüzden tanır. Baba olma vaktim gelmiş benim bu arada. Bu kadar şeyi nereden biliyorum lan ben?

Büyüdükçe konuşursun merak etme. Zaten bir aylık bebek ancak senin mimiklerinden yüzünde telaş olup olmadığını anlar.

Onerim, olan biten ne varsa anlat. Bir yere gideceği zaman gideceği yeri, orada kimler olacağını falan büyüğe anlatır gibi anlat. Gün içinde olanları, onu ne kadar sevdiğini, vb. anlatabilirsin. Onun dışında masal, hikaye falan da anlatabilirsin.

Sütü senden aldığı surece anneyi karıştırmaz, rahat ol :) ama konuşmanın bebeğin kendini ifade etmesine baya faydası oluyor.

Eneee ben teyze olmuşum :)) analı babalı büyüsün bebelak :)

Bence geçer, zaten pek bi sorun değil bence, sevgini gösteriyosan sarılıp öpüyosan bağınız diğerlerininkine benzemez.

Oyuncak olsun elinde salla falan güleryüzlü ol sesini hep duyur şarkı ninni söyle tıkanınca :)

bence de olay ses aşinalığı ve ona karşı yaklaşımınız. çünkü bebekler gerçekten onlarla ilgilenip ilgilenmediğinizi anlayabiliyorlar, erkek arkadaşım inanılmaz bebek oyalayabilen birisi, en yaramaz çocuğu anında etkisi altına alıp saatlerce oyalayabiliyor, gözlemlediğim şey ise bebeklere büyük insan muamelesi yapması, konuşuyor onlarla gün içerisinde yaptıklarını falan anlatıyor, o an ortamda olan kişileri tanıtıyor vs. yani ne söylediğinizin önemi yok aslında çocuk onunla iletişim kurduğunuzu anlasın yeter, sonrasında başkalarıyla konuşmalarınıza bile ağzı açık bakıp gülecektir :)

sta seni ifşadan hatırlıyorum ben ya çok tatlış bi hamileydin :) ne mutlu sağlıkla almışsın kucağına, güzel günlerde, huzurla, sağlıkla, mutlulukla büyüt inşallah.

benim de yeğenlerden tecrübemle söylüyorum şarkı söyleyebilirsin, masal anlatabilirsin, aaa kuş varmış bak abi geçmiş hanimiş köpecik falan derken insan bi zaman sonra alışıyo bebekle konuşmaya :) ilk yeğende ben de tıkanıyodum şimdikilerde çeneme vurdu bi alıyorum yanıma hanimiş ayağı hanimiş parmakları diye bi başlıyorum şarkılar türküler derken anası zor alıyo elimden yeter özledim çocuğumu geri ver diye :)

bir de babanesi bizle kalıyor gazı oldukça fln ona veriyorum çıkartsın diye ya da oyalasın diye. kolaya kaçıyorum biraz da. o yüzden pek bir bağ oluşamamış gibi hissediyorum:( ama çok yoruluyorum da bir yandan uykusuz kalıyorum bazen 2-3 saat memede kalmak istiyor çünkü. sanırım başbaşa kalmamız lazım biraz da..

gözünüz aydın! anne değilim, bu aralar konuya ilişkin fazla okuyorum ve gördüğüm samimi olan bütün annelerin söyledikleri özellikle ilk aylarda uyumanızın çok önemli olduğu, uyudukça sütünüzün arttığı ve fırsat buldukça uyumak gerektiği. ayrıca bu 'bağ' olayı da siz de çocuk da kendini biraz toparlayınca 2-3 aydan sonra oluşuyormuş, ki zaten sevgi neydi sevgi emekti dolayısıyla emek verdikçe ilişkiniz de gelişecek. bu nedenle çok uyuyun bence de, siz dinlendikçe daha dingin, daha az stresli, daha sağlıklı olacaksınız, moraliniz iyi olacak ki bebeğinize de iyi geleceksiniz. kendinizi yıpratmayın.

Ben alıyorum karşıma kendime rakı ona da süt koyuyorum, memleketin durumundan girip futbola ordan karı-kız muhabbetine, her şeyi anlatıyorum valla. Geçenlerde bu darbe olayının iç yüzünü, bunun nasıl ülkemize karşı kurulmuş olan bir komplo olduğunu falan anlattım, bebe korkudan altına sıçmış valla.

emzirirken bile bebeğinizle kimsenin kuramayacağı bir bağ kurmuş olursunuz merak etmeyin sizden başka birini annesi sanmaz. bebeklerle nasıl oyun oynanacağını izleyebileceğiniz videolar mevcut youtube'da onlara bakabilirsiniz. instagramda yine bu konuda birsürü paylaşım var. en basitinden ben çocuk fizyoterapisti olarak bu tarz paylaşımlar ufak bilgilendirme postları hazırlıyorum. ziyaret etmek isterseniz instagramda; www.instagram.com bir sürü çocuk gelişimci ya da anne bu tarz paylaşımlar yapıyor. aralarında mutlaka sizin de keyif alarak yapacağınız öneriler çıkacaktır.

@avonkatalogu baktım zaten instagramda bu hesabı takip ediyormuşum. sizin hesabınız mı bu?
evet sanırım dediğiniz gibi zamanla oluşacak şeyler bunlar ama işte şu anda bir bağ olmayınca kendimi suçlu hissetmeye başladım. hafif de olsa sanırım bir doğum sonrası depresyonu yaşıyorum tam emin değilim.

@bobinhoo: sesli güldüm. işte modern anne-baba olmak budur!

bu arada basit hareketleri olan basitleştirilmiş çocuk sarkıları acayip işe yarıyor. kırmızı balik, miniminnacık örümcek falan yardırsan olur ;)

tavsiye ettiğiniz şarkı, masal vs varsa tavsiyelerinizi alabilirim :) her türlü çocuk oyalayıcı şeye açığım m

4 aylık anneyim. Bütün hayatım boyunca gordugum ve kucagima aldigim en minik bebek 6 aylikti. Hemen annesine geri verdim zaten. Çocuk bebek iletisimim sıfır!!!

20 gunlukten beri bebegime tek bakiyorum. Ben artık zorlamaktan vazgeçtim.oldugu kadar muhabbet ediyorum. Ama uzakta da olsam beni tanıyor. Girunce gülümsüyor. Sesine tepki veriyor :)

--yalan söylemiyorum--

geçenlerde eski sevgilimin evlenmesi üzerine eşimin abisinin çocuğunu aldım kucağıma, gezdirirken anlattım da anlattım eskilerden. garibim de dinliyor napsın, içimi döktüm rahatladım.

ben de anne değilim ama annem anlatır hep, mutfakta iş yaparken seni koyardım sandalyene aklıma gelen her şeyi anlatırdım diye. bence de çok mantıklı. çocukla hebele hübele ay ciciş tatlış diye konuşmaktansa, belki de çok kasvetli olmamasına özen göstererek normal konular konuşmak hem algılarının genişlemesine hem senin sesine alışmasına hem de bağ kurmanıza yardımcı olur. ne anlatıcam deme özellikle yalnızken ben ortaokuldayken bakkaldan şunu alırdımdan, havalar neden böyleden tutup, şarkı açıp eşlik etmeye sonsuza uzanır yani, şu an kaç yaşındaysan o kadar yıllık bilgi var paylaşacak.

Annenin çok konuşmasına gerek yok. Çocuk hareketlerinizden anlar durumu.

Ancak bu durum sizi rahatsız ediyorsa, gözlem yapıp taklit edeceksiniz. Anneanne/babaanne kucağına alıp, yarım saat ne konuşuyorsa dinleyip kendinize uyarlayacaksınız. Bir süre sonra aranızda muhabbet oluşur zaten.


.

duyuruyu silme olur mu. şimdi değil ama ilerisi için instagramdan oyuncu anneyi takip etmeni öneririm. mümkün olsa evlatlık çocuğu olmak isterdim o kadar yani.

Konuşmazsan dil öğrenemez. Konuşması yaşıtlarından geri kalır. Hiçbir şey yapamıyorsan çocuk kitabı al onu oku. Bak kuzucuk gelmiş yemeğini yemiş falan uydur işte.

en yakın arkadaşım doğduğu günden bu yana kitap okuyor. sadece çocuk kitaplarıda değil üstelik, mesela bebekken beşiğindeyken kendi okuduğu romanı eline alıp hem kendine okuyordu hem bebeğe. şu an 2,5 yaşında, saatlerce kitap okusak sıkılmıyor ve müthiş şekilde kendi kendine zaman geçiriyor çocuk. tabii ki her çocuğun kendi karakteride var, gözlemlemeniz lazım.

kendinizi suçlu hissetme konusuna odaklanmamaya çalışın. öğretilmiş, dayatılmış, ezberletilmiş annelerden olmak zorunda değilsiniz. mutlaka kendinize özel, size özel bir bağ kuruyorsunuzdur siz. ama o kadar şey empoze ediliyor ki, onların etkisiyle "acaba" diyorsunuz bence. bırakın bunları bir kenara, kendinizi dinleyin, bebeğinizi gözlemleyin ve içinizden nasıl geliyorsa öyle ilerleyin...

ayrıca tebrikler, gözünüz aydın :).

geçmez.
bilgi mahiyetindedir o.

ama bu yeni yazar kasalardan ise ki oldur; onlar hem kredi kartı slipi hem de normal fiş -fatura yerine geçer.

Belki e-fatura sistemine geçmişlerdir, telefon numaranızı sordular mı ?

Simdi bu bana verdikleri fisin ustundeki cogu sey silinmis, neye gore islem yapiliyor, tarih ve fis numarasina gore mi?

ya bu adamlar yardim etmemek icin ellerinden geleni yapacak tipte adamlar, dolayisi ile burasi okunmuyor diye bahane de uretebilirler. fiste nelerin okunmasi gerekiyor

kredi kartı slipi hiçbir şekilde fatura yerine geçmez. e-fatura sisteminde de talep etmeniz durumunda size e-fatura sorgu numarasını içeren bir bilgilendirme fişi/yazısı/belgesi vermek ya da e-faturayı e-posta adresinize göndermek zorundalar.

Sliple birlikte fatura da vermeleri gerekiyor, bazı pos makinaları direkt olarak fiş veriyor ama levis'ta ayrı fatura düzenleniyor.

Kaybetme dedikleri fatura, sliplere diyorlarsa s. gitsinler.

ya ben geçenlerde pull&beardan bir şey aldım, sadece slip verdiler bana da. iki gün sonra değiştirmem gerekti, gittim, ya dedim böyle böyle fatura yok bende "sıkıntı yok artık slip fatura yerine geçiyor zaten" dediler, değiştirdim. enteresandı

Bazı makinelerde fiş + skip birlikte çıkıyor.

Bilgisayar sana yılda ilave 5bin kazandırıyorsa elbette mantıklı. Yılda 2bin ve altı kazandırıyorsa değil. Aradaki işler için tartışmalı.

kolay kazanmadığın parayı bu macbook sayesinde mi kazanıyorsun? eğer öyleyse, 3-4 yılda daha çoğunu kazanacaksan al geç.

Diğer türlü, macbook ısrarı niye? Taşınabilirlik, batarya vs diyorsan eve performans için pc + taşımak için macbook air (eylülde yeni retinalısı çıkar belki) alınabilir bence.

Hayir para kazanmayacagim macbook sayesinde ama belli de olmaz swift'e falan baslayacagim

eğer hayatını bilgisayardan kazanıyorsan ve iyi bir bilgisayara ihtiyacın varsa mantıklı. hiç düşünme bile. ama sırf "iyi bilgisayarım olsun sorun çıkmasın" diyorsan gereksiz. ortalama bir macbook da sorunsuz çalışıyor yıllarca.

high-end lazim, muzik produksiyonu yapilacak, su anki mac mini zorlaniyor mevcut sistemlerde.

tanıdığım kadınlar hep 30'dan 32'ye atlıyodu.

Gülen olursa direk gözünün içine bakıp ciddi bir şekilde 'niye gülüyorsun, açıklasana' diyin bence.

x'liyim dedim ben valla:))
şu an 32'yim gerçekten sevindim 32'ye girerken 31 bitti diye. (31. yaş bitti diye yani) olmuyor işte görüyorsun :)

Bu şekilde düşünen ergen irileri varsa onlarla iletişimi kesmekle başlayabilirsin bence. Yirmi yaşını geçmiş birinin gündelik hayattaki 31 ile ilgili herhangi bir şeye gülmesi pek normal değil.

Sen neden böyle düşünüyorsun ki, gülüyorlar mı, ima falan mı oluyor acaba?

otuz artı bir dersin
ben yaşını sorduğum biri 31 derse oo altın çağındaymışsın diyorum. komiklikler şakalar

32'ye geçene kadar 30 sonrasında 32'ye geçti benim hanım, sana da tavsiye ederim.

niye bunlara takılıyorsunuz arkadaşlar? 69 yaşınıza geldiğinizde napıcaksınız peki? utançtan ağzınızdan takma dişlerinizi/damaklarınızı düşürürsünüz sonra, sonra daha beter imalar, al başına belayı.

31 yaşındayken gayet söylüyordum, kim kendini rezil etmek isterse de gülsün. 31 sayısı yaş olarak söylense dahi direkt tek bir şey mi çağırıştırıyor sizlere?

62 de olmayı düşünemiyorum bile :P

ben 31 değilim ama etrafımda 31inde olan kadın erkeklere baktıgımda böyle bir algı operasyonu görmüyorum acıkcası. dogum yılını söyle kimse oturup onun hesaplamasını yapmıyor anında. hadi hesap yapsa sonrasında oluyor ondan sonra dönüp bunun muhabbetini acmaz coook yakın arkadas değilseniz

30 de

30 de geç
kimlik kontrolümü yapacaklar.
olmadı 32 dersin.

31 yaşında bu espiriye maruz kaldığın bir çevren varsa yazık lan sana. Ben direk soylüyorum, 31 espirisi yapan olursa sktiri çekiyorum

İnsan 30'unu geçtiyse artık o tarz mizah yapılan ortamlarda pek takılmaz.

tersten düşün; onların senin isifa ettiğine dair kanıtları yok. yerinde olsam sessiz sessiz gider, sonra kıdemin peşine düşerdim...

İş arama izni günde 2 saattir. Toplu olarak kullanılabilir. Yasal ihbar süreniz 8 hafta ise günde 2 saatten toplam 80 saat yapar. O da aşağı yukarı 10 iş gününe denk gelir. iş arama izninizi hiç kullanmazsanız 6 hafta sonra ihbar süreniz biter.

ben bir konuyu anlamadim, yardimci olmak isteyen arkadaslara da yardimci olacaktir. siz istifa dilekcesi verdiniz mi vermediniz mi? (kagit ogutucuye atilani kast etmiyorum, ortada kabul edilen bir istifa dilekcesi var mi?) ve bu dilekcenin tarihi nedir?

@kassiopeia Ben 1 tane dilekçe verdim. O da 1 Ağustos'ta verdiğim, kağıt öğütücüye atılan. Bu arada o kabul edilmedi, istifa etmemi istemediler gibi bir durum yok. Sadece o dilekçede yazdığım tarihin doğru olmadığını o yüzden IK'nin müdürüme bi tarih vereceği, o tarihin son günüm olacağını söylediler. Bunun üzerine de öğütücüye atıldı o kağıt :)

Ancak IK (her şirkette böyle mi bilmiyorum, ama bizde ultra goygoy yapmaları ve her işi geç halletmeleriyle bilinir) 10 gün sonra tarih için dönebildi. Dilekçeme 9 Eylül yazmamı, ve o gün şirketten gitmemi söylediler.

Ben de şimdi diyorum ki, 9 Eylül şirketteki son tarihim olacaksa, dilekçeye 10 iş günü ekleyip (arada bayram olduğu için) 29 Eylül tarihini yazmam mı gerekiyor?