www.hepsiburada.com

www.hepsiburada.com

huawei p smart 2019 dan baya memnunum. tavsiye ederim.

Pek ateist değilmiş gibime geldi. Seni yemiş.

şizofreni olabilir

Ne dusunelim, kendi tercihi. Baskasina zarari yok, istedigine inansin.

Umarım bu işten bi çıkarı olmuştur olmadıysa vay haline.

İltica başvurusu falan yaptıysa şayet, belki ileride mahkemede delil olarak kullanmak için eski tarihli konuşmalar (şu an aranızda geçen) kayıtta dursun diye şimdiden böyle muhabbetlere girmiş olabilir. Sorunca gösterir ben ta Kasım 2019'dan beri bu yoldayım zaten falan diye.

Ateist bir adamın Allah'ı Polonya'da bulabileceğini sanmıyorum.

bu arada polonya epey tutucu, pek düşündüğünüz gibi değil. ne bileyim bir şekilde misyonerlere filan denk gelmiştir, olabilir.

Allah yolunu açık etsin.

Ortama ayak uydurma meselesi gibi düşünüyorum.
Buralarda ise daha çok çeşitli sosyal alanlarda mealist takılanların, bir zaman sonra deizme ya da ateizme kaymasıyla ilgili haberler söz konusu.
Medeniyeti ise orta çağ karanlığındaki avrupaya Endülüs emevilerin öğretti. Kilise göz açtırmıyordu o zaman hiç kimseye. Yani Endülüs emevilerinden yıkıldıktan Sonra Avrupa (sözde) medeniyette öncü oldu. Rönesans ve reformun en önemli etkeni Endülüs emevileridir.

Ortama ayak uydurma +1

Yok öyle "şuraya gittim ışığı gördüm" muhabbeti. Arkadaşın biraz kolpa.

Bence Polonya’da zor günler geçirirken bir misyonerle yolları kesişti. O kadar çok var ki Avrupa’da hristiyanlığı yaymaya çalışan, insanları dine çağıran kiliseye davet eden anlayışlı, ılımlı, güleryüzlü, sakin insanlar. Otobüs durağında denk gelmiştim ben, evime de geldiler birkaç kere. Kötü hissettiği bir ana denk gelmiştir, sıcaklık hissetmiştir ve gitmiştir. Aile gibi benimsemiştir.

Ortama ayak uydurmuş biraz. Sonuçta kimseye zararı yoksa kimseye kötülük etmiyorsa çalmıyorsa yalan söylemiyorsa doğru isler yapıyorsa hayırlı olsun.

bi şey düşünmüyorum, adam pekala "aa mantıklı lan" deyip inanmış olabilir.

ben de ateistim ama ortodoksların kültürüne, kilise ortamına, öğretilerine vs. bayılıyorum. inanılmaz çekici geliyor, hoşuma gidiyor. türkiye'de müslüman ve dindar tek bir arkadaşım yok mesela ama slav arkadaşlarımın/tanıdıklarımın önemli bir bölümü dindar sayılmasa bile en azından inancı konusunda gayet net insanlar. içimde bir yaratıcının varlığına dair en ufak bir inanç olsaydı kesinlikle hristiyan olurdum. ben kültür olarak seviyorum ama gerçekliğine inanmıyorum, o yüzden hâlâ ateistim. arkadaş belki fikrini değiştirmiştir, insan her zaman aynı kalmıyor. allah yolunu açık etsin ne diyek.

Bunda sorgulanacak bir şey göremiyorum. Ateisttir diye sorgulamıyor anlamına gelmezdi, kaldı ki arayış içindeymiş. Belki şöyle belki böyle ama bir şekilde şu anki seçimi bu. Özgür iradesi var, kendisi için en iyi seçimi yine kendi yapabilecek yaşta. Bence bunun üzerine kafa yormak anlamsız.

Multecilige basvurur yakinda.

hayırlı olsun. başkasının inancı bize müdahale noktasına gelmediği sürece bizi ilgilendirmez.

inancını paylaşmıyorum, inancına saygı duyuyorum.

kendi tercihiyse diyecek bir şey yok ama boşluktayken dine hızla dalış yapanlarda ayarı tutturamama, kafayı kıracak kadar ileri gitme olaylarına denk geldim. ara ara yoklayıp keyfinin yerinde olup olmadığını anlayın. inancından dolayı eleştirmeyin (hangi din olursa olsun), alaycı konuşmayın.

eğer yeni hayat tarzı dışında garip gelen bir şeyler sezerseniz ve sizin yanında olma şansınız yoksa yakınlarına durumu haber edebilirsiniz. dinle kafası yıkanıp kukla gibi kullanmasınlar adamı. dediğim gibi bir anda hızlı giriş yapanlar her şeyi yapmaya teşne olabiliyorlar.

eğer her şey yolundaysa @megalomaniac+1

Gerçek bir ateist değilmiş evvela bunu söyleyeyim. İçinde hep bir tanrı inancı taşıyormuş. Kendi adıma konuşayım bu saatten sonra hiçbir din beni kendine çekemez. Arkadaşın için konuşursak yarın ben hristiyanlığı da bıraktım diyeceğine adım gibi eminim. Ha yine müslüman oldum da diyebilir yani = )

Bizdeki ateistlerin ekserisi bi islama karşılar zaten. Ona saldırdıkları kadar hiçbir dine ve öğretilerine saldırmazlar. Öyle işine gelmiştir. Çok var böyle.

"neler düşünüyosunuz?"

düşüncemizi söyleyelim de sonra şe'olmasın.

ateist olmaktan iyidir. inşallah islama döner. 20 yıldır insanlar hırsızları, rantçıları, zalimleri, haksızlıkları, iltimasçıları, ve darbecileri görüp bunları islama mal etti. halbuki bunlar Kuran'da açıkça yasaklandığı halde. "savaştayız (bok savaştasınız) o yüzden bize bize mübah, biz cemaatiz Allah bizimle, biz yapmasak kafirler yapıp önümüze geçer" gibi dayanaksız argümanlarla dini manipule edip insanları dinden soğuttular. belki bunun etkisidir.

@mekaniker, kardeş, o ateistler bu ülkede islam dini yüzünden baskılandıkları için olabilir mi acaba? kaldı ki hiçbir avrupa ülkesinde dinin sosyal yaşam üzerindeki etkisi bu kadar büyük değil. burada bağnazlar hükümette söz sahibi. avrupa'da birkaç ülke dışında bağnazı anca sokakta görürsün, "deli" deyip geçersin. orada tarikatlar bakanlıklara sokulmaz, ülkedeki her şey dine göre ayarlanmaz, insanlar nasıl yaşamak ve davranmak istedikleri konusunda büyük ölçüde özgürdür. ayrıca hristiyanların çoğu dini kendi kültürlerine adapte etmiştir; ruslar kendi dillerinde veya eski slavca kullanarak dua edebilir, inancını kendi kültürüne eklemleyebilir. ayrıca modern dünyada hiçbir dinin temsilcileri islam'ınkiler kadar agresif ve kısıtlayıcı değildir; çoğu yerde dindar cemaatler kendi içine kapanıp kendi işine bakarken burada devleti ele geçirmeye çalışır, onu yapamıyorsa otobüsteki kadına sataşır.

şunların arasındaki farkı anlayamıyor musunuz gerçekten?

@der meister beni destekler nitelikte konuşmuşsun zaten ama yine de havaya üflemek isterim. Baskı altında yaşadığın için üzgünüm. Umarım senin için özgürce yaşanılacak günler yakındır.

Anlayamadığım çok şey var haklısın. Kendimi ilerletme konusunda çaba gösteriyorum. Fakat bunların içerisinde kendini nasıl bu kadar bilgisiz bırakabilmiş olman da var. Kusura bakma dostum bunun çabasını senin göstermen gerek. Ülkede yaşanan kirliliğin müsebbibi olarak dini gösteremezsin. Yanlı gözle bakmayı bir kenara bırakmaya karar verirsen sana dünyada zenginliğin ve refahın, masumiyeti doğrulamayacağına dair okumalarda bulunman için yardımcı olabilirim.

kapadokya keyifli olur, ankaraya da daha yakin :) cocukla yapilacaklar seyler de daha cok

hava yağışlı olmazsa kapadokyada gezecek çok yer var

Kapadokya kesinlikle, Büyükada da güzel ama 5 gün çok bence orası için. İyi tatiller şimdiden :)

Buyukada'nin hicbir numarasi yok ki. Tabii ki Kapadokya.

Sadece iki seçenekse Kapadokya ama daha iyi alternatifler var.

@mountain: mesela neresi gibi? Öneriye açığız.

alınır. ben internetten enstrüman almaya daha sıcak bakıyorum. alıyorum, akordunu falan rahat rahat yapıp deniyorum. beğenmezsem iade hakkım zaten saklı olduğu için bir problem olmuyor...

edit: internet satışı olan yerlerde genelde teşhir olmadığından bir sorun yaşamadım şimdiye kadar. yan flüt falan da aldım, bir sıkıntı yok...

ben internetten klasik gitar almıştım. gayet memnun kaldım. kutusunda vs geldi.

bu bahsettiğiniz durum enstrüman değil her ürün için geçerli. kutusu açık ürün almak istemiyoruz. ama bazen araç almak gibi düşünün 100 bin verip aldığınız aracın içine defalarca oturulmuş kapısı da defalarca açılmış oluyor.

müşteri beklentisiyle alakalı biraz ama benim kişisel fikrim ürünün üstünde çizik ve daha önce kullanıldığı falan belli olmuyorsa sıkıntı çıkarmamaktır.

alinir, cogu magaza sifir satiyor ama sorabilirsiniz; n11 hepsiburada filan bakin hangisi ucuzsa alin, net cok daha uygun

davul, flüt vb. enstrümanları bilemeyeceğim ama gitar gibi ağaç enstrümanları eline alıp çalıp denemek lazım. Ha internetten klasik gitar aldığım oldu zamanında, bi sıkıntısı da yok ama aynı ağaç türünde bile sesi değişiyor, klavyesi modelden modele değişiyor uzun yıllar çalacağın bir şeyi bi denemen lazım.

Ben geçenler Tünel'deki Dore müzikten Epiphone Les Paul aldım, oradaki açık olanı aldım çünkü çalıp deneyim onu beğendim. Başka da yoktu tabii kutulu vs. İnternetten alsam depodan mı gelirdi, yoksa yine şube mi paketleyip gönderir emin değilim. Teşhir kategorisinde olmuyor ama. Sen yine her yerine bak bir sıkıntı var mı diye ama, sonuçta senden önce çalanlar olmuştur.

internetten alınca en büyük sorun kargo şirketleri bence. Onların düşürmesi zarar vermesi daha olası geliyor bana. Ayrıca aldığın yere bağlı olarak, sap ayarı bozuk falan olabilir. Mydukkan kontrol edip gönderiyordu diye hatırlıyorum. Müzik alışverişi için müzik mağazalarını kullan ara sor danış bence. Mydukkan genel olarak çok iyiydi -hala öyle mi bilmiyorum-. Dore ve Zuhal'in e-shop'u da iyidir sanırım.

Ben otomobiline göre 2-5 bin arası indirip talep etmeyi uygun buluyorum, 135 binlik arabada 5 bin lira indirim gayet makul bence.

otorapor.com
şuradan arabanın ederine bakın. ona göre pazarlığınızı yaparsınız. adam buna göre 4000 fazla mı demiş. bu arabanın ederi bu. olursa alıyorum olmuyorsa almıyorum bu kadar. pazarlık neymiş.

"Son düşündüğünüz fiyat nedir? Telefonda pek sorulmaz ama yoğun çalışıyorum her baktığım araca gidemiyorum maalesef."

"Peki eyvallah, bizim bütçemiz ancak x kadar çıkıyor. Size bu fiyat uyar mı?"

Biraz önce telefon açtım 76500 tl araca , 73500'e kadar düştü. Bir tanede 78000 den 73000 e düşürdüğüm aracı kaçırdım:) Galerilerin o arabaya kafasında biçtiği bir kar olur , etini kesseniz düşmez istediğiniz fiyatlara (eğer araba gerçekten düzgünse).

Minik bir tüyoda ; 135000 araca 130000 çekebilirsiniz o sizin takdiriniz eğer pazarlık sonucu 2-3 bin aşağısına bırakırsa gidin bakın , yok 130 bin 131 bin tamam olur yaaa tarzında konuşuyorsa bilinki satamamış verip kurtulma derdi , dinlenip dinlenip kaçın :)

bizim esnafımız pazarlık paysız mal satmaz. dna'mıza işlemiş artık. siz 10 yapın az az düşürün beş bini bulduğunuzda diretin.

raconu önce aracın değerini sahibinden bakarak öğrenirsin. sonra pazarlığını edersin ben 135 dedikleri arabayı 128.500 e aldım. arabadan anlamak bu işte etken. fiyat arttıkça şişirme fiyat arttırma oranı da artıyor. ederi 80 olan araca adam 85 yazıyor 81e bırakıyor. ederi 130 olan arabaya adam 140 yazıyor 130 üstüne bıraktığına kar sayıyor.

sen km araç özelliklerini yaz ederini iyi kötü söylerler burada.

sağ arka ve ön kapı/ sağ çamurluk boyalı hasar kayıtsız 15 bin km pejo 2008'e 135 bin lira civarı istemişler 15 bin km de 2019 model...

ben de düşürmek istiyorum bu fiyatı. 130 bin altına alırsam iyi olur çünkü belli ki sağ tarafa bir şeyler olmuş :)....

ne kadar alıcı olduğunuza bağlı. yani uygun bulursam alırım kafasındaysanız, 125'ten ağzınızı açar, yavaş yavaş çıkarsınız. yok beğendiyseniz ama çok da şey değilse 130dan başlarsınız. çok beğendiniz kesin alacaksanız, yap bi güzellik falan diye girer 132 falan derken ne indirsem kardır dersiniz.

130 teklif edilir tabi, iyi bile teklif...

Ben kaporta hasarı takıntılı biri değilim ama sizinki ''çıtır'' hasar kısmını aşmış. Bariyere girmiş olmalı yada sağdan tank vurmuş olmalı boydan boya hasardan bahsediyorsunuz. Direklerde işlem görmüştür , bu arabayı 125'e versede almam kaldı ki piyasasını bilmiyorum bile.

www.sahibinden.com sizin ilan bu ;

Yakın fiyat ve km aralığında daha bir çok araba var orada. Hepsini arayıp 5000 bin altı teklif ederek gidin.

söz konusu araç için nakit alacaksanız, "dediklerinizden farklı bir şey yoksa önce expere ardından notere gidelim; cebimde nakit 127.000 var" diyerek teklif ver.

kabul ederler. en fazla 1-2 bin daha oynanır iş biter.

130 ve altı almak mantıklı ki bence ederi de o. siz peşin teklifinizi yapıp numaranızı bırakın.

işe bağlı gidebilirdim gitmeyebilirim. imkanlar ve ayrıntılar lazım.

giderim.

küçük şehirde hayat kolay. en kötü haftasonumu takılmaya gelirsin.

Para biriktirebileceksem giderim.

tam olarak babilbaligi gibi dusunuyorum fakat hic kucuk sehirde yasamadim, davulun sesi uzaktan hos geliyor da olabilir.

net gidilir. bir süre sonra yeni iş ararsın. iş çalışırken aranır.

gidilebilir neden olmasın. zaten buyuksehirde de hergun ortamlara akmiyorsundur. ayda dort haftasonu su anda yasadigin sehre veya cevredeki guzel sehirlere gidebilirsin.

zaman bos gececegine para kazanirsin.

gidermiydiniz değil gidiyorum :D gidiliyor ekmek neredeyse oraya gidiyorsun. çoluk çocuk varsa işler farklı eğitimini evini vs düşünmek lazım. ben gidiyorum. hepsinde de eğlenerek döndüm.
nufusu 10 000 olan yerlerde de çalıştım. bi kar yağıyordu 1 mt. aha dayıya sor ibb.co
bu vatanın her yeri senin.

attığın taş ürküttüğün kuşa değecek mi? yakınlarda büyükşehir var mı? çok zamanını alacak bir iş mi?

bunların cevabına göre karar veririm.

işsizsen sorman kabahat.
1 > 0 diyerek her yere gidebilmelisin.

ben istanbul'dan daha küçük bir şehire taşındım misal.

giderdim, bir adım atmazsanız bir sonraki adımda ne olacağını bilemezsiniz

Kendi işini de yapacakmışsın. Mutlaka git.

Küçüklük baş tacı da bağnazlık sıkıntı.

Uyum sağlayabilengillerdensen eğer tabii ki git.
En kötü iş>işsizlik.

Allah kimseyi işsizlik buhranı ile sınamasın.

Gidilir tabii niye gidilmesin ama bir süre tahammül edilir büyük şehirde büyümüş biri için benim tahminim. Ömrünün sonuna kadar orada yaşamayı düşünmüyorsan, pılını pırtını toplayıp başka şehirde yaşamaya harcayacağın emeğe değecek kadar kalacaksan orada... matematiğini sen hesapla.

İş çalışırken aranır +1

Para biriktirebileceksem giderim +1. hayir bir de sirf "buyuksehir"de olucam diye bos bos oturulur mu? oturdugun buyuksehir de paris new york falan degil.

Kesin oturup okurum diyorsan al. Anlamadigin terim konsept olursa da internetten bakarsin. Giris seviye ders kitabi gibi geldi bana.

Tabi giris seviye neuroscience ogrenecek internetten baska kaynak (online class vs) de bulabilirsin.

Ted'de bir doktor içinde "nöro" geçen tüm kavramlar pazarlama tuzağı uzak durun diyordu.

alma.

ders kitabı diyor, muhtemelen ağır bir dille yazılmıştır. biyoloji pedagoji için lisans ders kitabıymış. Çok bir şey anlamazsın. Başka kitaplara yönel.

Ders kitabıdır bu. Ağır kaçar. Fiyatı da ağırdır o yüzden. Başka temel kitaplar edinirseniz daha yararlı olur. Bu arada başında nöro- olan bazı kavramların pazarlama tuzağı olduğu doğruysa da bunu diyenlere önce bir neuroscience nedir diye Wikipedia'dan bakmalarını öneririm. Zira bu "İçinde kuantum geçen her şey zırva" deyip (Daha doğrusu bir Ted kobuşmacısı zamanında böyle demişti, deyip) Kuantum Fiziğine Giriş kitabını kötülemeye benziyor.

Everest Everpad DC-1101 almıştım ben. Carrefour fiyatı uygun. Oyun oynamayacağım veya bir şeylere bakmak için bilgisayarı açmaya üşendiğim zamanlarda kullanıyorum. Usb, hafıza kartı gibi girişleri var. Klavye touchpad'i biraz kötü ama aldığımdan beri neredeyse hiç kullanmadım.

Harici diski çevirmek ve okumak için yeterli enerji vereceğini sanmam.

Ama otg desteği olan android tabletlere flash bellek bağlayıp bahsettiğin şekilde kullanabilirsin.

@ganosh

söylediğin ürüne ait yorumlara baktım :( pek hoş şeyler söylenmemiş.

@john bloor usb de kullanabilirim.

hic para harcamayayim, sadece dosya gonderme isini yapayim derseniz soyle bir sey alabilirsiniz:

www.teknostore.com

aradığın cihaz microsoft surface.

Asus t200 ilgini çekerse uygun bir fiyata verebilirim. Fakat 4 aralıktan önce gönderemem.

surface +1

hatta surface go da isini gorur gibi, ancak sarji super degil, idare eder.

alacagin herhangi bir android telefon ile bu istediklerini yapabilirsin. illa iphone kullanacagim diyorsan, android tablet al gec. istersen yanina bir de bluetooth klavye/mouse alirsin, dokunmatik ekrani da kullanmazsin.

Çok öyle sistemli bilgisayar isteyen bir bölüm değil bildiğim kadarıyla.
En az 4-5 sene kullanağı için şık ve modern olmalı bence önemli.
Min 1080p ekranı olmalı ki eziyet olmasın kullanmak.

Msi modern serisi var veya lenovo yine güzel tasarımları var.

Pili uzun gitsin hafif olsun vs.

Min 4000-5000tl harcamak gerek.

www.msi.com
Bu güzel bence. Kullanacağı programların altından kolayca kalkar.

Endüstri mh. için özel bir bilgisayar conf. ihtiyacı yoktur.
İntel i5 işlemcili ssd'li 1080 p ekranlı herhangi bir laptop hatta en ucuzu olabilir.
Bu özelliklerde 3500-4000 altı makine kaldı mı??

endüstri mühendisliği yüksek lisansım bitiyor. tüm işlerimi MacBook Air ile yaptım. 4-5 sene ço rahat kullanır, hem hafif...

özel bir bilgisayara ihtiyacı olmayacak +1

sistem gereksinimi orta ve üstü olması yeter.

Teknik olarak Sökülür ama ruhsata işli ise evrak kürek işleri de olacak.

Maliyeti ne civarlari bulur?

sırf benzinde kullanmak istiyorsanız sistemi söktürmenize gerek yok ki. siz yine benzinden devam edin hayatınıza. zaten bütün lpg sisteminin yüzde 85'i depo, yüzde 15'i geri kalan parçalar. 50 tl gaz atıp sistemi anahtardan kapatın ve unutun...

hem aracı satmaya kalkarken milletin aklında soru işareti uyandırır neden lpg söküldü diye

Sistemi 2. el olarak verirseniz montaj yapan yerler bedavaya bile söker bence.

Neden istemiyorsunuz?

Abi ben arac benzinli olsun istiyorum. Otopark sorunu yasamayayim, ya da ne bileyim stepneyi bagaja koymayayim istiyorum.
Sebebi bu.
Bir de bunun yanisira lpg uyumsuzlugu gibi dertlerim olsun istemiyorum tabii motorda.

yani lpg söktürmenin pek avantajı yok, ama isterseniz lpg servisi 1 saatte söker.

dostum montajdan daha kısa sürede sökerler o sorun değil ama sonra delik deşik bir stepne yuvası ve bir sürü evrak işiyle uğraşırsın. üstte de dediğim gibi eğer düğmesinden kaparsan uyumsuzluk sorunu yaşamazsın zaten. uzun yıllar kullandım lpg'li araçlar, yaşadığım otopark sorunları o kadar azdı ki, hiç aklıma "lanet olsun lpg'nin de böyle dertleri vardı" demek gelmedi. hem sen km'de 25-26 krş yakmaya başladığın zaman anlarsın kıymetini.

sökerler sıkıntı olmaz. evet lpg çok yer kaplıyor ve araca zararlı. lpg sökülse de motora verdiği zarar ileri de çıkabilir.

"bu avukatlarda nasil bir vicdan etik adalet duygusu var da bile bile katili savunuyorlar?"

şimdi katilin savunulacak nesi var? diye düşünürseniz kendiniz de bulabilirsiniz.

1)hafifletici sebepler var mı? kanunda öngörülmüş hafifletici sebepler var. var ise bunlar dikkate alınmalı.

2)eksiği olmasın da fazlası var mı? işlemediği başka suçlar, işlediğinden fazlası, bu kişinin üstüne yıkılıyor mu? yıkılabilir mi? buna engel olunmalı.

3)bir kere sınırlamaya başlarsak (katilleri kimse savunmasın!!!) bunun sınırlarının daraltılması o kadar hızlı olacaktır ki aklınız hayaliniz durur. türkiye'de zaten avukatlar sanki her şeye engelmiş avukatlar olmasa her şey güllük gülistanlıkmış gibi davranılıyor, hakimlere savcılara sorsanız "hep bizi uğraştırıyolar ya" falan diyorlar. onları da biliyoruz.

teknik olarak katili değil katilin adil bir şekilde yargılanma hakkını savunuyorlar. adam öldürdü ama kendini savunmak için mi yoksa keyfi sebeple mi yaptı; öldürme amacı olmadan mı yoksa işkence ede ede mi öldürdü vs vs böyle bir çok duruma göre ceza da değişiyor. hiç ceza almamaktan müebbete kadar yolu var. adamın hakettiği ceza neyse ondan daha fazla almamasını sağlamak amaç. fakat bahsettiğin şule çet vb davalarda genelde medyada yer alma gibi aslında amacı hiç de iyi olmayan avukatlar savunuyor katilleri. en son ceren damar davasındaki prof ünvanlı dallamanın mahkemede yaptığı savunmanın üstüne twitter'dan paylaştığı mesajlar mesela en ufak bir iyi niyetinin olmadığının, tüm amacının adını duyurmak ve ego kasmak olduğunun en büyük kanıtı.

Cevap veren arkadaslardan anladigim cinayet varsa avukat bunu biliyor degil mi?

Dediginiz savunmayi anliyorum ama sule ve benzeri davalarda sanki savunma hakki ya da bahsettikleriniz degil de, karsi tarafi da kötü gösterme pahasina sonuna ladar sucsuzlugu iddia etme var.
(Cagatay‘in suclu oldugunu varsayalim, bu avukat utanmayacak mi dediklerinden, hayati boyunca bununla nasil yasayacak?)

Müvekkil gerçekten bir suç işledi ise bunu vekiline açıkça ifade edebilir de etmeyebilir de. Aslolan elbette doğru savunma yapılabilmesi için vekilden hiçbir hususun gizlenmemeaidir. Ancak vekiline ben bu suçu işlemedim, esasen olay bu şekilde gerçekleşti diye bambaşka bir olay anlatıp vekilinden durumu gizleyen müvekkiller de mutlaka vardır. Her ne olursa olsun vekil, müvekkilinin kendisine anlattığı durum karşısında mevcut delil durumu ve dosya kapsamını dikkate alarak en doğru şekilde işini yapmak durumundadır. Şule Çet davasından bağımsız olarak söylüyorum ki bir davayı alıp almamakta avukat serbesttir. Bazen iyi bir ücret bir davayı alıp almamakta alınacak karara yön verebilir. Ya da bazen belli suçlar için baro zorunlu müdafii olarak avukatı bir dosyaya atayabilir. Bu durumda avukat müvekkilinin menfaatine aykırı hareket edemez. Öte yandan her sanık suçu işlendiği ispat edilinceye kadar masum kabul edilir ve savunma hakkı kutsaldır. Nitekim kararı verecek mercii de mahkemedir. Sormak istediğiniz soruyu anladım ama ben genel bir yanıt vermek istedim. Verdiğimiz örnekteki gibi davalarda sanığın suçu işlediğini bildiği halde davayı kabul eden avukat ahlaki yönden bunu nasıl başarır bilemem ama neticede işini yapar. Ve her zaman her şey bizim düşündüğümüz gibi olmayabilir.

Sormak istediğiniz sanırım avukat müvekkilin katil olduğunu bildiği halde olmadığını nasıl savunur. Ve bunu yapmaya çalışırken maktulü hatalı göstermek için hikaye uyduran, uydurtan avukatlar var, buna ilişkin sanırım sorunuz. Bir katilin avukatı olmak ahlak dışı değil ama evet bunlar ahlak dışı. Avukat her zaman bilemez, ama bildiği halde bu şekilde savunma hazırlıyorsa bu etik dışıdır. Sadece müvekkiline değil adalete de hizmet etmeli. Ben müvekkilin suçu işlediğini biliyorsam işlemediğine dair savunma hazırlamam, o davayı o şekilde almam. Bilmiyorsam, %50 ise işlemiş olma ihtimali elbette alır ona göre savunmamı yaparım. Ötesi meslek ahlakına da aykırı bence. Hele ki şu öldürülen asistan kız davasındaki avukatın attığı iftiraların ne hukukla, ne ahlakla, ne avukatlık mesleği ile bir alakası yok. Hatta müvekkiline de faydası değil zararı olur.

avukat değilim, rahat rahat anlatıyorum.

birincisi, cinayet tek değil. cinayetin türleri var. kazara insan öldürmek ile bilerek isteyerek planlayarak öldürmek farklı suçlar. cezaları da farklı.

ikincisi, katil de olsa, ne olursa olsun insanların hakları var. kendini savunma hakkı, adil yargılanma hakkı ve diğer haklar. ayrıca cezaevi koşulları ile ilgili hakları var. bu hakların etkin bir biçimde kullanılması önemli, çünkü amacımız insanı hapishanede çürütmek değil, vicdanlı bir biçimde yargılayıp topluma kazandırmak.

az çok böyle oluyor.

Savunma hakkı diye bir hak var. Bu hakka göre herkesin yargı önünde kendini savunacak vasıtaları kullanma hakkı vardır. Kimsenin gıyabında yargılama yapılıp, kişiye hiç söz hakkı verilmeden, “sen suçlusun” deyip cezası kesilemez. Mantığa da aykırı değil mi? Bir insana suç isnad ediliyorsa elbette dönüp ona da bunun hakkında söylemek istedikleri nelerdir sorulacak. Dolayısıyla bir katilin de bu hak çerçevesinde avukat tutup kendi hukuki yararlarını koruması kadar doğal bir şey yok. Ancak avukat bir takım etik sınırlamalara tabidir. Mesela bu kişi cinayeti işlemiş, bu kesin. Kişi o cinayeti hiç işlememiş gibi savunma yapamaz avukat. Ya da hafifletici sebeplerden yararlanmak amacıyla hiç olmamış olaylardan olmuş gibi bahsedemez. Örneğin ölen bir kişi kadın ve eşi tarafından öldürülmüşse; maktülün sanığın namusuna veya erkekliğine laf etmesi gibi bir durum hiç olmamışken bu gibi bir hayali bir savunma kurması meslek etiğine aykırı kabul edilir. Mesela Ceren Damar Şenel davasında savunma avukatının beyanları bu açıdan meslek etiğine aykırıdır. Avukat sadece olmuş olaylar çerçevesinde müvekkilinin haklarını en iyi şekilde korumakla mükellef. Avukatın görevi suçlu olan birini ipten almak değil. Ama genelde bazı avukatlar da mesleğe böyle bakıyor maalesef. Avukatlık etiği ile ilgili “Havana kuralları” adında, uluslararası kabul edilmiş etik prensipler var. Bu bahsettiğim etik sınırlar orada mevcut.

savunma hakki cercevesinde katilin avukatligini yapmak baska bir sey, savunma hakki gerektirmedigi halde karsi tarafa suc yuklemeye calismak, hayat tarzini sorgulatmak vs. araciligiyla suc indirimi saglamaya calismak baska bir sey. birincisi muvekkilinize karsi goreviniz, ikincisi tercihiniz. bunu kabul eden avukat var, kabul etmeyen var. etik, ahlak tartismasi burada basliyor. birincisini yapmadiginiz icin sikayet edilebilirsiniz, ikincisini yapmadiginiz icin kimse size bir sey yapamaz.

vekalet ilişkisinde avukat müvekkilin dediğine inanır ve onun dediğine göre savunmasını yapar.avukat yargıç değildir.müvekkilini yargılamaz,karar merci de değildir karar vermez.

sadece müvekkilin adil yargılanmasını sağlar ve anlattıkları doğrultusunda müvekkilini savunur.

ama olmayan şeyleri uydurmaz.en azından bu yaptıkları diğer meslektaşlarımın etik değil.zira mahkemeler de uydurulan şeylere inanmıyor da.

bir hata göremedim. kemoterapinin etkisini artıracak ek hedefleri tespit etmek ana amaçtır diyor.

@kelepir, ... and ... IS A major goal diyor. Yani swimming and running is a sports demek gibi değil mi? ... and ... are major goals olması gerekmiyor mu? neden is kullanmış ben anlamadım.

şöyle düşün... what is a major goal in cancer research?

predicting the response and identifying additional targets that will improve the efficacy of chemotherapy. "what" sorusuna cevap olarak tek bir şey söyleyebilirsin, haliyle "is" kullanmasında sıkıntı yok.

"that" kullanımı garip değil, identifying ile başlayan kısmı bağlıyor o. "kemoterapinin etkinliğini arttıracak ek hedefleri tespit etmek" = identifying additional targets that will improve the efficacy of chemotherapy, bu kısmı bağlayan "that" o.

üzgünüm ama bir şey yok cümlede.

predicting (...)- tahmin etmek
and- ve
identifying (...) - belirlemek
is a major goal in cancer research - kanser araştırmalarında temel bir hedeftir.

are da olabilir ama o zaman bunlar ayrı ayrı, "are major goals" olurlar. demek ki ayrı ayrı değiller, "predicting and identifying" tek bir şey. "evi silmek süpürmek zor bir iş" der gibi türkçe.

ikinci söylediğinizi demek istememiş ve bu cümle her açıdan son derece düzgün.

"Şimdi burada, "response'u tahmin etmek ve kemoterapi verimliliğini artıran additional hedefleri belirlemek, kanser araştırmalarının ana hedefidir" mi diyor? eğer öyle diyorsa neden "is" kullanmış? "are" kullanması gerekmiyor mu?"

cevap: "Predicting the response and identifying additional targets that will improve the efficacy of chemotherapy are two major goals in cancer research." diyebilirdi ve o zaman are olurdu ancak mevcut kurguda is olur.

"Yoksa şunu mu demek istemiş: "response'u tahmin etmek ve additional targetleri belirlemek kemoterapinin verimliliğini artırır ve bu kanser araştırmalarında ana hedeftir"
Böyle dediğini zannetmiyorum ama dediği buysa da bu sefer "that" kullanımı biraz garip değil mi?"

cevap: "response'u tahmin etmek ve kemoterapinin verimliligini arttiracak ek hedefleri belirlemek" buradaki ozne. that'in neresinin garip oldugunu anlamadim da cumlede herhangi bir kotuluk yok, bence oldugu gibi benimse.

bence is kullanmadan önce multiple eylemi that ile tek bir clause haline getiriyor o yüzden is.

_________________________

ama senin dediğin plural kullanımını that'den hemen sonra gelen will'de görebiliriz aslında, will yerine geniş zaman kullanmış olsaydı mesela, improves değil improve diyecekti.

(Predicting the response) AND (identifying additional targets that will improve the efficacy of chemotherapy) (is) (a major goal) (in cancer research).

öğelerine ayırdım, gayet doğru.

www.trendyol.com

Scrikss - Speed Z5
Parafernalia - Divina

Montblanc, p145
Monteverde, Monza

uni-ball imza kalemleri.

Versatil: Pentel Flexfit II (kullanımı en ergonomik kalem benim denediklerim arasında.) Zebra delguard, Tombow Mono Graph

Ballpoint: Faber Castel Conic (üniversite hayatım boyunca sınavlara hep bununla girdim çok rahat), Lamy Safari, Faber Castell n'ice

Jel: Schneider One Business, Uni-Ball Air (Az önce yanlış olmasın diye adına bakacaktım 1 aydır falan kapağı açık muhtemelen, yazıyor)

Dolma Kalem: Burası biraz muamma çünkü dolmakalemler uca göre farklılık gösterebiliyor. Conklin gibi pahalı markalardan verim alamayabilirken ucuz Scrikkslerden veya Lamy'nin Safari, Al gibi serilerinden memnun kalabiliyorsunuz. Faber Castell ve Scrikks üzmüyor genelde.

Palomino blackwing

caran d'ache

hem cok pahali degil hem de ele cok iyi oturuyor.

Tedavülde bulamadığım faber castell iğne uçlu roller. Maşallah dediğim 3 gün yaşamıyor, hayatımın kalemi yapmaya hazırdım halbuki.

modeline bağlı.

nf thermoball var memnunum ama.

www.eksiduyuru.com

Ilginizi ceker belki diye :)

Çok soğuk bi yerde isen imkanın varsa Canada goose yada arcteryx öneririm.

helly hansen

60°N meridyeninin üzerinde yaşamıyorsanız Canada Goose'a pek de gerek yok. Kaldı ki hem gerçek kürk ve kaz tüyü kullanıyorlar hem de fiyatı 1000 CAD üzerinde. Asyalılar Canada Goose giyip altına mini etek giyiyorlar oradan hesaplayın.

Bence de modele bağlı. Benzer segmentlerde çok bariz bir fark yok. Dolayısıyla arada kalmayın, modeli hoşunuza gideni alın.

ben şahsen craghoppers öneririm. özellikle bear grylls serisi bir harika. madem en iyisini arıyorsun...

tam olarak şu arkadaş; urun.gittigidiyor.com

Salomon.

Mammut.

Dogru durust bir modelini alman onemli, Columbia ya da North face degil. Ikisinin de cok tirt montlari var ve hayvan gibi de fiyatlari var. Oyle boyle tirt degil.

Sadece 6 megapixel özelliğine bakılırsa en azından gündüz yada ışıklı ortamlarda iyi görüntü vermesi ve Bir de video çekim özelliğini de göz ardı etmemek lazım.
Şarj giriş portu akıllı telefonlarınki gibiyse ve ne kadarlık bir güç ile şarj edileceği ile ilgili bilgi bulabilirsen bataryası olmasa da bildiğimiz ona uygun bir telefon şarj aleti ile de örnek çekimler yapabilirsin.

iPhone 4 bu kameradan iyi çeker. o derece.

ikinci eli $15-20 olan bir makinaya 150 lira masraf etme, cop. 15 sene oncesinin makinasi.
bende de boyle birkac makina var insan kiyip cope atamiyor oyle duruyor iste, bunlari tamamen cop olmadan satip yenilemek lazim 2-3 senede bir.

iyi bir fotoğrafçının elinde karton kutu da iş görüyor. (bkz: pinhole) o yüzden gerek yok cebinizdeki telefon muhtemelen aşağı yukarı aynı kaliteyi (hatta daha fazlasını bile) verebilir.

bloke geldiği zaman borcunuzu ödeyene kadar o hesabı kullanamazsınız.

aynen öyle.

hesabımda 3 yıldır duran haciz var, üstüne gelen parayı sorunsuz kullanıyorum.

aynı bankada 2 hesabım var,sonradan açtığıma e-haciz geldi,diğer hesabı kullanıyorum her türlü, tedbir açısından hesapta para tutmuyorum başka bir haciz gelebilir diye. E-devlette hangi hesabında haciz olduğu belli zaten.

bizim binada Tepe var. ben ilgilenmiyorum, ama memnunlar galiba.

mgs
paradox
ikisini de evde kulandim. ikisinde de takipli alarm sistemi var.

hevesinizi kırmak istemiyorum ama takipli makipli boşa para vermeyin. new york mu burası allahaşkına.

takipli dediğin ne yapıyor? alarm çalarken merkeze bildirim atıyor, onlar da polisi arıyor. rıza baba'nın ekibine denk gelmezseniz polis de soygun bitmeden gelip hırsızı mı yakalayacak? hırsız almış götürmüş, polis peşine mi düşecek? para tuzağı hepsi. giden gittikten sonra üzerine bir bardak su için.

banka şubesi veya milyoların döndüğü bir işyeri falan değilseniz sıradan işyerinize sadece cayır cayır ötüp hırsızı altına zıçırtacak siren taktırın, başka da bir şeye gerek yok. siren öterken hırsız "amaan öterse ötsün ben işime bakarım" demez, çalacağını çalamadan topuklar.

pencereye takılan ve açınca cak cak öten 5 liralık alarmla hırsız ikinci kat balkonundan aşağı atlayıp götüne baka baka kaçmış, hiçbir şey alamadan, içeri bile giremeden.

öte yandan polise ayna gibi kamera görüntüsü verdiğimiz hırsızlardan ve çaldıkları 3000 liradan 5 yıldır ses yok.

en az sorun yaşadığım ups.

Ups

kargo firmaları şubeden şubeye çok değişiyor, şu kargo çok kötü bu kargo çok iyi algısı yanlış bir algı o yüzden. ama babilbaligi'in dediği gibi ups bence de bir tık önde.

bence birden fazla kargo ile anlaşma yapabiliyorsanız öyle yapın ve seçimi kullanıcıya bırakın, en azından kafanız biraz daha rahat olur.

Yurtiçi Kargo ama tamamen şube bazlı bir memnuniyet.

bu bölgeye göre cevabı çok değişen bir soru olacak. Bir grup X markasını övecekken diğer grup yerecektir şimdiden hazırlıklı ol.

İstanbul çekmeköy için puanlamalarım şöyle:

PTT Kargo: -9999999
Sakın ama sakın bunlarla iş yapma 1 hafta boyunca kargoyu gezdiriyor şanlıysan 2. hafta kargon geliyor. Aliexpress vs. muhabbetlerine sıkılaştırma geldikten sonra aşırı yavaşladı. Pişmanlık net.

Yurtiçi kargo: 9
Eskiden çok kötüydüler ama toplamaya başladılar. Ankara'da otururken de sorunlar azalmıştı, şimdi çekmeköy şubeleri de gayet iyi. Akarı kokarı olmayan bir şubesi var burası için. Ama hala mükemmel mi değil.

Sürat kargo: 9.5
Bu ekip bir ara çok bozmuştu. ama sonradan iyi topladılar. Dakikler, ellerine kargo gelirse hemen dağıtıyorlar. Sitelerinde bilgiler sürekli doğru güncelleniyor.

Aras: 3
Yeni yurtiçi kargo desem yeridir. Yurtiçi işleri eline yüzüne bulaştırınca bir çok e ticaret şirketi bunlarla çalışmaya başladı. Hepsiburadanın işlerini yaptılar vs. Ama altından kalkamadılar. Sürekli geç teslim var. Sitede yer alan bilgi asla doğru olmuyor. Müşteri darlamasın diye şubeye gelen korgoyu sisteme girmiyorlar. Girilen kargoyu merkezden sıkıştırmasınlar diye müşteri teslim almadı diye işaretliyor 2 gün sonra getiriyor vs. Dediğim gibi çekmeköy de bu yorumum geçerli.

UPS: 9
Hantal ama ne vaat ettiyse onu yapıyor. 1 gün deyip 3 günde getirmiyor. 3 dediyse 3 günde getiriyor. Kargolarla şu ana kadar top oynadıklarını görmedim gayet düzgün teslimler oldu.

Hepsiexpress: 8.5
Piyasanın yeni oyuncusu. Yoğun bölgelerde gömeni çok. Ama çekmeköy de çalıştıkları insanlar gayet düzgün. arada kata çıkarmadan güvenliğe atıp kaçıyorlar. akşam teslim olması büyük kolaylık. insanların çoğu çalışıyor, kargoyu alamıyorlar, alamayınca şubeye gidemiyorlar. Çalıştıkları kişiler sokaktan ahmet mehmet abi olunca güven sorunu yaşanması olası. Ama teslim saat aralıkları büyük avantaj.

MNG: 8.5
Şubesine göre çok değişir. Çekmeköy şubesi gayet stabil. Ne vaat ettiyse onu yapıyor. arada gecikme oluyor ama genelde şubeye gelen kargo gün içinde çıkıyor. online takip süreçleri çok sık olmasada arada bir aksayabiliyor.

ailenizin online alışverişkoliği bildirdi.

Şimdiden hayırlı olsun bu arada

Şube olayına katılmakla birlikte sürat kargo diyorum. Birkaç şubede test ettim memnun kaldım. Mng ve Aras fıtık ediyor insanı. Bu da birkaç şube tecrübemden.

yurtdışından gelen ürünler için PTT'den şuana kadar memnun kaldım. ayda 2 adet siparişim oluyor en az. sadece 1 kere gereksiz yere gümrüğe soktular ancak onun da PTT'nin dağıtım ağıyla tam alakası yok. dağıtımda da bir kere paketi yanlışlıkla Kırıkkale'ye gönderdiler Kocaeli yerine, 1 hafta fazladan bekledim. Tekrar UKIM'e gönderip oradan ulaştırdılar.

DHL, UPS falan yurtdışından sipariş veriyorsan tam uzak durulacak kan emici şirketler. Aramex fena değil.

Diğer bilindik şirketler arasında en memnun kaldığım Yurtiçi. En kötüsü Sürat.

Yurtiçi > Aras > MNG > Sürat olarak sıralayabilirim.

UPS.


Ama Amazon.com.tr kendi kargo şirketini faaliyete sokar sokmaz en yaygın firma olmasa da en iyi hizmeti veren firma olacağını düşünüyorum.

tamamen şubeye göre değişiyor +1000000000

otuz küsur yaşındayım bu sorunun cevabını hala bulamadım.

Varsa UPS yoksa yurtiçi tercih ediyorum. Yurtiçi bulunduğum yere çok yakın şubesi olduğu için. Ups ise yamuk yapmayacağını düşündüğüm için

UPS güzel de pahalı biraz. Acelem varsa UPS, yoksa PTT tercih etmeye çalışıyorum.

eski evimizin orada yurtiçi harika çalışıyordu inanamıyordum şikayetlere. Ancak şubedeki iyi ise iyi kötü ise kötü kargo olayına katılıyorum.

netspeed vardı galiba

netspeed ve milleni

eğer telefon hattı varsa turk.net bağlatabilirsiniz. özel bir altyapısı yok adsl/vdsl olduğu için.

türk.net ile uğraşacağınıza altyapı olan firmanın taahhütsüz paketini bağlatmanızı öneririm.

turk.net ile uğraşmaya kalkarsanız durduk yere sinir sahibi olursunuz. İsterseniz bağlayamadıkları internetin "arıza" kayıtlarını göndereyim. 10'dan fazla telefon görüşmesi ve sayfalarca e-mail duruyor.

Turknet boyle kotu mu? Bilmiyordum. Az once iletisim kurduk, gelip baglayacaklar,

ben memnunum sorun çıkartmadı bana hiç. tabi bu işler şans biraz da.

matbaa.

hazır kek vb. yapmanızı sağlayan toz halindeki ürünler.

ekşi şeyler'de de bir yazı vardı. abd'de 1950'lerde ilk piyasaya sürüldüklerinde ev hanımı kocasının kekini, tatlısını kendi yapmayacaksa ne işe yarar diye yadırganmış. sonra ufak pazarlama kampanyaları ile ancak tutturulabilmiş. günümüzde çorbadan keke, pudingden pastaya hepsinin hazırı var.

hazır bebek bezi.

seyler.eksisozluk.com

şemsiye

tüm buluşlar bu kapsama girer

(bkz: pazar direnci)

Sony'nin icadı bir pilav makinesi vardı.

2016'da ipod'un çıkışının 15'inci yılı sebebiyle çeşitli makaleler yayımlanmıştı, çıktığında internette yapılan yorumlardan derlemeleri görünce inanamamıştım, neredeyse tamamı ne kadar saçma ve işe yaramaz bir şey olduğu, asla kullanılmayacağı ve rafa kaldırılacağıyla alakalıydı.

Kesinlikle Spotify. Weekly çok iyi şarkılar öneriyor. Şuan hiçbir streaming servisi Spotify kadar iyi şarkı öneremiyor. Çünkü Spotify'ın şarkı önerme algoritması gerçekten çok iyi çalışıyor ve her hafta defalarca dinlediğim onlarca şarkı önerisi mevcut.

ikisini de kullanmış biri olarak tartışmaya kapalı şekilde spotify. büyük rahatlık. özellikle apple music'e göre.

ikisini de denedim. spotify.

şarkı önerme algoritması belirli bi süreden sonra sapıtıyor bu arada. başlarda gerçekten başarılı.

yine de spotfy bence de.

apple music'i ilk çıktığında 1-2 sene kullandım. sonra baktım olmayacak yeniden spotify'a geçtim.

tabii ki spotify. neden, samsung smart tv'den de kolayca çalabildiğim için. tasarımı kullanıcı dostu. haftalık önerilerdeki şarkılar her zaman çok iyi değil ama arada 2-3 beğeneceğim şarkı çıkıyor.

Spotify

Bu bıçak hakkında spesifik olarak yorum yapamayacağım ama 184 lira çok para değil, hele hele yıllarca hemen hemen her gün kullanabileceğiniz bir şey için hiç değil. Bir de yemek yapmayı çok seviyorsanız hobinize yatırım yapıyor gibi düşünebilirsiniz.

burada alternatifleri var daha ucuza,

www.hepsiburada.com

ama hosuna gittiyse ve is amacli kullanacaksan, iyi bir bicagin olsun, ha refika'nin bicagi cok mu iyi onu bilmiyorum tabi

alet isler el ovunur

mümkünse elinize alıp hissiyatına bakın derim
tasarımı güzel ancak elinizle olan uyumu daha önemli bence
184 lira verilir bence

İyi bir bıçak için 184 lira neredeyse sudan ucuz anlamına geliyor. Ama yerinde görmekte fayda var. Bir de bu fiyat skalasındaki bıçakların çeliklerinden ömürlük bir kalite beklemeyin.

pirge'nin kendi bıçakları daha ucuzsa onları alın. refika "markasına" boşa para kaptırmayın

hepsini boşverin bulunduğunuz şehirde elbette ki demirciler vardır gidip istediğiniz modeli gösterip dövme bıçak yaptırabilirsiniz ben bundan 4 sene önce 50 cm dövme zıh satır yaptırmıştım bir demirciye 100 tl para vermiştim hala jilet gibi. usta yetenekliyse baya güzel iş çıkarabilir f/p açısından.

dur sakın alma. ikea 365+ serisi var ömürlük. tek parça olduğu için hayatta kopma vs olmaz. hemde harika tasarım. ilki refikanınkinden. ikincisi de 3lü set. bunları al yemek yaparken acayip zevk alıcaksın. :)

www.ikea.com.tr

www.ikea.com.tr

Sivas ve bursadaki üreticilerden almanı tavsiye ederim. Kasaplar buradan alır. En kaliteli bıçak sivas ve bursada üretilir

Yerel üreticiden daha kaliteli bıçak yaptirabilirsin o para o bıçağa verilmez.

geniş yüzeyi ve kabzanın daha yüksekte oluşuyla bu bıçak benimde ilgimi çekmişti açıkcası (videolarda görmüştüm), pratik güzel bir bıçağa benziyor. kesme kalitesi, bileyleme zamanı gibi şeyler var kaliteyi etkileyen ama çok sorunlu olduğunu da düşünmüyorum.

benzer nitelikte başka bıçaklar var ise ve fiyatı daha uygunsa neden olmasın derim ben.

@synthetic a priori'ye katılıyorum, çok para değil kısmı kime göre neye göre diye değişebilen bir şey ancak uzun yıllar kullanabileceğin ve sevdiğin şeyle uğraşırken kullanacağın şeylere harcadığın para asla ve asla boşa giden para değildir. (kaliteli ürünler için konuşuyorum elbette)

Ben de sapsız, tek parça olan bi şey almanızı öneririm. Hijyen ve sağlamlık açısından. Tabi elinizde tutmanız lazım almadan, dengeli olmalı. İkea olabilir. Bu refikadan ın bıçağı da güzelmiş ama.

Öğrenciysen alma kardeşim, okul bitsin set alırsın.

Ben ikeadan aldım çin kasap bıçağı tarrzında, zaten tek model var o şekilde, 10€ gibi bişeydi yani türkiye'de varsa 80-90 liradır heralde. Sadece onu kullanıyorum. Bir de 50 tl'ye büyük çift taraflı ıslak bileme taşır alırsın, yıllarca kullanırsın. İkea'da başka bıçaklar da var fransız chef bıçakları falan, bir tane komple paslanmaz model vardı hoşuma gitmişti ama elime almadım belki çok komforlu olmayabilir. Ne alırsan al bileme taşı mutlaka olsun düzenli biledikten sonra her bıçağı bir şekilde kullanırsın, parası çok koymayacağı noktada da gerçekten güzel bi bucaj alırsın

www.hepsiburada.com

dövme çelik sürmene bıçağı.

olmadı tefal zen seramik bıçak.

baya ünlü şefler de bile 15 liralık bıçak gördüm en favori aletleri olarak, gaza gelme ileride bakarsın al ortlama bişe iş görsün yeter, hiç biri lazerle kesmiyor.

refika'nin bicagini ben de bayagidir istiyordum. guzel sik bir bicak. bu bicak konusunu anlattigi bir de videosu olmasi lazim. izlemeni oneririm. o bicaga o para verilir bence. ucuk bir rakam degil.

ama gorerek al+1. cunku bicak biraz kisiye ozel. kadinsan daha hafif bir sey isteyebilirsin. elin kucukse eline uygun bir kabza isteyebilirsin. bir gormekte fayda var almadan.

Ben de aynı durumdayım. Çok profesyonel bir şey istemiyorsan Godaddy üzerinden yapabilirsin, ben de açıp "yapım aşamasında" olarak bıraktım ancak oldukça kolay görünüyordu. Zaman ayırabilirsem bitiricem umarım. :)

Wordpress kurup temayı içinden seçersen 15 dakikada olur.

Wordpress kurmalısın, tabii bunun için bilmeden bilgisayara wordpresin son sürümünü indirip sonra veritabanında kullanıcı adı vb oluşturmak ugraştırıcı ama hosting panelinde otomatik wordpress kurulumun varsa ki çogunda oluyor artık 5 dakikada kurarsın.
Blogun asıl zevki kendin bir yerlerini değiştirmek, temalara bakıp vakit geçirmek vb.

evet. tek önemli yetenek çevre edinebilmektir. senin kim olduğun, ne olduğun değil, kimi tanıdığın ve kime sözünü geçirebildiğin önemli.

geri kalan tüm yeteneklerin çevrenle sınırlı.

Aslında siz de haklısınız. Pek çok genç üniversiteyi bitirinceye kadar aslında sosyal bir yaşam formu olduğundan habersiz bir bireysellikte yetişiyor. Sınavlarımız, okullarımız artık hep bireysel performans başarılarının ölçüldüğü yerler. Sonra bir de bakıyorsunuz ki "takım çalışması" diye bir şey varmış. Hiç geçinemediğiniz insanlarla birlikte bile olsanız onlarla oturup bir sonuç elde etmeniz lazımmış. Gerçek hayata hoş geldiniz. Bu arada sosyallik iyidir korkmayınız. Ki ben çok sosyal bir insan değilim ama kendimi geliştiriyorum.

sosyalleşmeyi de bilmiyoruz ki. ofis ortamları veya çalışma ortamlarında hep adam tutmaca vardır. kafaya takmaya gerek yok.

sosyal olma kararı alsan da bunu mevcut iş yerinde uygulamak seni tuhaf hissettirecek.

@kan ne gibi?

aynı anlattığın gibiyim. iş hayatına yakın zamanda girmiş biri olarak kimsenin yaptığın işin ne kadar iyi olduğuna baktıkları yok diyebilirim. Bunları nasıl olsa başkası da yapar bana yalakalık lazım, işime geldiği gibi davranırım. diye düşünüyorlar bence. Kimse senin gerçekten kim olduğunla da ilgilenmiyor. Onlara güleryüz göster, yalakalık yap yeter. Sonra istersen arkalarından konuş, ister dünyanın en iğrenç insanı ol fark etmez.

Bu biraz ortamdaki kişilerle enerjinin tutması ile de ilgili.
Bigün başka bi işyerine geçersin, orada kafa dengin arkadaşların olur, aynı masada kahvaltı yaparsınız olur biter.

Bunu o kadar çoook yaşadım ki.. hatta cinnet yeri halindeki işyerinde gıcık iki kişi gidip, yerlerine iyi anlaşılabilir kişiler gelince şahane iş ortamı yakalamışlığım var 1ay içinde. Bu işler hiç belli olmuyor cidden, birden değişebiliyor her şey.

Bir de işyerinde be bileyim güzel müzikler dinle bi taraftan, yolda uykusuz vs komikli şeyler oku. Modunu yükselt. Sen iyi hissedince gözüne batmıyor eskisi kadar hiçbir şey..

Hepsi tecrübeyle sabit :)

inditex grubundan alabilirsin, kalitesi fena değil fiyatlar uygun
pull and bear, zara, berskha'da modeller var.

trendyol morhipo hepsiburada tarzı siteler çok eski sezonları satıyor.
adidas sitesinde indirimde olan ürünlere bakabilirsin yeni modeller için.

flo ya bakacan. kinetix, mp falan filan

black friday'i bekle ve web sayfalarını o tarihte kontrol et.

harbi 50 dolarlik ayakkabi turkiye'de 1000 lira. inanilmaz bir durum

Decathlon

adidas ayakkabıyı trendyol'dan 200 liraya aldım. daha bugün geldi. bir bak istersen.

gagasını kesmeseydiniz daha mı iyiydi bilemedim ama fotoğraflarını çekip atarsanız patibuldular'a vs yükleyebiliriz, muhtemelen kaçmıştır, sahibi de onu arıyordur.

Kaçmamış da olabilir. Erenköy-Göztepe civarında papağanlar gördüm ben. Gözümle görmesem inanmazdım.

Manavgat'da bir tane muhabbet kuşu kaybolmuş. Orada yaşıyorsanız olabilir belki.

Sahibini arama bulman zor olur.

Petshopdan muhabbet kuşu için yemlerden al, suluk al bir de kemirmesi için taş.

Başlangıç için bunlar yeterli. Sonra ben buna bakmaya kararlıyım dersen detay verebilirim.

yakın zamanda kaçmıştır. muhabbet kuşları çok narin dışarıda hayatta kalmaları neredeyse imkansız diye biliyorum. hangisi hatırlamıyorum bir belediye instagramda paylaşıyordu kayıp hayvanları, belediyeye ya da matilda'nın bahsettiği hesaba falan yollayın. belki bulunur sahibi.

il bulduğunuz yeri etiketleyerek bir twit atın isterseniz.

kaybeden belki bakar.

avm'de veya yakin cevrede pet shop var miydi? varsa belki o gun kus almis birisi tasirken kacirmistir. kus yavru mu? yavruysa pet shoptan yeni alinmis olma ihtimali daha fazla.

yetiskinse belki bir ilan hazirlayip yakin cevrede agaca vs. asabilirsiniz. kusunu kaciran eger gercekten duskunse bir sure cevrede gezip arayacaktir hayvani.

arkadaşlar hepinize teşekkür ederim. hayvan yem yiyemediği ve su içemediği için işyerinde arkadaşlarla seferber olduk. yemini kahve değirmeninde çektik, sulandırıp şırınga ile verdik. hemen kendine geldi. tırnak makası ile gagasını kestik, çekilmiş yemden yemeye başladı. şimdi (4. saat) normal yem yemeye başlıyor. ötmeye hareket etmeye falan başladı, gözlerinin feri geldi hayvanın...

@ matilda: gagasını kapatamadığı için yem yiyemiyordu. zaten aç kalmıştı, yiyebilmesi için mecburen biraz kestik. akşam veterinere götürüp tekrar kestireceğim.
@ SiyamkedisiZorro: hayvan baya kötü durumdaydı. pek yaşam alanında gibi değildi.
@ Sonsuzluk: Manavgat burdan 600 kilometre.
@ kablelvuku: aldım. bilgi verirsen iyi olur.
@ petekpare: zaten hayvanın mecali kalmamıştı, kaçamadı bile...
@ dedim: tivit attım.
@ jimicik: avm kapısında buldum zaten, petşopa sordum yok dediler.

1- çok
2- hayır
3- uçacak
Başlık- saadet zinciri değil.

saadet zinciri değil. çok riskli bir yatırım aracı o kadar

Çiftlik bank batana ya da kurucusu cukka yapana kadar çok riskli bir yatırım aracıydı.

Sonra saadet zinciri oldu.

Sistemlerin daha karmaşıklaşması, işin içine devletlerin ve bankaların girmesi bu sistemi yatırım aracı haline getirmiyor. Public ne düşünüyor bu konuda o önemli. Schrödinger in kedisi gibi aslında. Ama daha kolektif bir mevzu. Eğer yatırım aracı olduğuna inanırsak yatırım aracı, saadet zinciri olduğuna inanırsak saadet zinciri...

Devletin bazı uygulamaları bile saadet zinciri aslında :)

+ 1 gunes evi

1- birçok paradan daha güvenli.
2- hayır.
3- parlak görüyorum.

Bu parayı kullanmak için edinmediğimize, sahip olurken oncelik kaygimizin 'değer kazanması' olduğuna göre bu bir para birimi değil, emtia.

Fiziki olarak göremediğimiz, dokunamadigimiz, dijital rakamlardan ibaret bir 'emtia'

Varın güvenilirliğini siz düşünün.

Ve bu arkadaşın geleceği hakkında öngörüler yapılırken henüz "göreceksin olm bütün dünya gelecekte bu parayı kullancak"tan daha bilimsel bir yaklaşıma rast gelmedim henüz. Varsa böyle bir yaklaşım bennde bilgilenmek isterim.

Bildiğim kadarıyla bir iş üzerinde çalışmaktaysanız work on demelisiniz. Sizin durumunuzda da bir projede çalıştığınız içim eotrk on oluyor. Work for ise biri adına çalıştığınız anlamına gelir.

Ben yazışmalarımda bir şahıs ya da stüdyo vs. için çalıştığımı belirteceksem:

"Work for"

O esnada üzerinde çalıştığım şeyi ya da temayı belirtmek istiyorsam da

"Work on"

derim.

Work for company/işveren için kullanılıyor, hatta geçen introducing yourself konulu 200k takipçili bir native İngilizce öğretmenin kanalında gördüydüm.

I work for Eczacıbaşı, Ziraat Bankası.
Hangi sektörde çalıştığını belirtirken de work in: I work in fashion/advertising/education.

Work on kullanımından bahsetmedi, kusura bakma:)

work on - tv commercials
work for- tv producers.

küçük araba istiyorsanız Audi, büyük istiyorsanız kuga.

audi alın en azından piyasası var satarken çok uğraşmazsınız

Biri suv biri hatchback.
Neye göre cevap verelim?

Uçak mı alayım gemi mi demek gibi bir şey. Biri minibüs gibi araba, diğeri nispeten daha ufak. İhtiyacınıza göre seçin. Yine de ikisine de 200 bin vermem şu anda.

Sınıfları farklı soru garip olmuş ama ikisi arasından kuga derdim. 1.0 Audi istemezdim performans iyi ama yinede hayır.

Kuga kullandım, çok çok çok yakıyor
ama titanium çok rahat paket, uzun yolda falan baya yorulmadan gidip geliyorsunuz
yakıt masrafı çok önemli değil diyorsan kuga

ben olsam kuga alırdım. a3 un iç kısmı insanın nefesini kesiyor (kötü anlamda) çok dar.

ben kuga derim

Yılda 20.000 km üzeri yapıyorsan değer.

nö.

al iste vw bu yuzden kil oluyorum hem sorunlu mal uretiyorlar. hem de utanmadan para istiyorlar.
neyse ki bu tiranlik cokecek psa gelecek. ben olsam hayatta yaptirmam. 6600 ne yav.
onun yerine dsg kullanim detaylarini okuyun.
atiyorum once el freni sonra park. isiklarda boşa alma vs vs vs. yagina da bakin.

6600 mü? yok tabi ki.

benim garanti bitti uzattırmadım. iyi niyet garantisinden yürüyorum. sadece işçilik falan alıyorlarmış. bu dsg tedirginliği yüzünden arabayı satacağım.

sipariş iptalinde para aynı gün hesabıma geçmişti. iade olunca da ya aynı gün ya ertesi gün geçiyor.

edit: cuma kargoya verdiğim iade bugün ellerine ulaşmış. saat 11'de para karta iade olmuştu.

15 gün içinde geliyor para. öyle 3-5 güne gelmez bekleme.

Benim 2-3 günde geldiği de oldu; 10 günde geldiği de. Ama hiç daha fazla gecikmiyor.

kredi kartında süre biraz daha uzar 7-8 gün muhtemelen. zaten yasal hak 15 iş günü.

işlem provizyondayken iptal ettiysen daha hızlı iade gerçekleşebilir. trendyoldan alışveriş yapmadım ama amazon ve hepsiburadan yapıp aynı gün vazgeçip iptal ettiğim siparişlerde en geç ertesi gün kartıma iade yapıldı, işlemler henüz provizyonda olarak gözüküyordu.

normal led ampul ortalama 5w ceker. ampullerin 150 tl ye aman aman bir etkisi olmaz. buzdolabi camasir makinesi gibi beyaz esyalar, utu vs harcar.

ampulün farkettireceği ayda 1 tldir.

ampül dedikleri gibi çok etkilemez. halojen veya spot varsa o etkiler. termosifon,buzdolabı,klima ısıtıcı daha fazla etkendir.

"Tasarruflu" olarak yok ama led olarak var.

www.hepsiburada.com

Fotoğraf verdiğin ampül 40 watt olsa, tüm gün açık kalsa günde 960 watt harcar. Yani günde ortalama 50-60 kuruş yakar ancak.

LED olanları alırsan tasarruflusu olur, neden olmasın?

Ampulden degil o fatura, ampulden olsa duramazsin.
En zalım ampulu takip 7/24 acik bıraksan faturaya cok ciddi etkisi olmaz. Baska bir sey faturayi arttiran.

şu değil mi?

urun.gittigidiyor.com

kadınlar yapı itibariyle daha kırılgan oldukları için istemsizce güvenecekleri bir yer ararlar. o yüzden sığınma anlamında allaha yönelirler.

duydugum en sacma genelleme.

soruya cevap olsun: kadınlara daha cok dini egitim verilmiyor.

toplumun çarpık ahlak anlayışı kadın cinselliğinin kısıtlanması üzerine kurulu.
içinden dindar olmak gelmese de dindar görünmek birçok kadın için daha ahlaklı görünmek, daha tercih edilebilir olmak, daha az tacize uğramak anlamlarına gelebilir.

maalesef çoğunluk olarak erkekler kadar yoğun düşünebilen varlıklar değiller. kendi iradeleriyle tanrının varlığı veya yokluğu hakkında bir karar verebilmeleri mucize gibi bir şey. düşünmeden en yakınları ne diyorsa onu kabul ediyorlar. düşünmek zor geliyor.

@sinek kral +1

Ailelerinin, toplumun onayını almak daha kolay.
Dindar olunca daha doğrusu "dindar gözükünce", bazı insanlar tarafından "bacımız" gibi kabul gördükleri için daha az tacize uğruyorlar.

Mesele bu kadar basit değil. Kur'an kursları 30-40 yaş üstü manevi tatmin arayan kadınlarla dolu. Niçin 30-40 yaş üstü erkekler Kur'an kursuna gitmezken, kadınların böyle bir ihtiyacı ve yönelimi var? İndirgemeci bir bakış bu soruya geçerli bir cevabı zor verir.

dindar biriyim, kimsenin baskısı yok üzerimde. kimse beni beni beğensin az taciz etsin diye de dindar değilim ki, dindar kadınları sevmeyip tercih etmeyen de bir o kadar erkek var toplumda o yüzden bu görüşe katılmıyorum. kaldı ki eşim hiç istemiyor böyle olmamı.

sadece en zor zamanlarımda zor süreçlerimde hep ALLAh'tan yardım istediğimi farkettim. o yüzden onu anlamaya çalışıyorum, bize emrettiği şeylerin dışına taşmamaya dikkat ediyorum. değişik bir huzur, bence herkes tatmalı bunu. tamamen gönlümden geliyor. ailemde hemen herkes söylemek istemiyorum ama yani öyle. inşALLAH ALLAH hepimizi affeder.

din güzel kokular aldığım bir bahçe gibi geliyor bana. içinden çıkmak istemiyorum.

Garip bir cevap olacak belki ama erkekler daha çok şeylerinin pesinde ya afedersiniz ondan da olabilir. İnançlı olmak demek bi kere uçkuruna sahip çık demek çünkü zina büyük günahlardan. Evlilik dışı cinsellik yaşama diyen bir din ve dindarlik tabiki çoğu genç erkeğin işine gelmiyor. alkol tüketimi de kızlar erkekler kadar içmez içen çevresi olmaz. Erkek arkadaş çevreleri kız çevrelerinden daha bozuktur genelde ve birbirini dindarlığa doğru değil de tam tersine etkileme daha çok vardır. Dini ve aileden gelen hassasiyetler ile bazı şeylerden uzak durani aşağılama kınama vs. O yüzden muhafazakar dindar ailelerin bile kızları oğullarından daha dindardır genellikle ve genelde ailenin oğlunun dışarıdaki yaşantısından çok haberi yoktur.

Daha duygusal oldukları içindir.

Ama ben sahsen kadınların daha dindar oldugunu sanmiyorum.

cevap çok basit: çünkü hangisi olursa olsun dinler her daim en çok kadına kısıtlama koyar, en çok kadını korkutur, en çok kadına görev yükler, en çok kadına günah yazar. hangi din olursa olsun o dinin kurallarına göre yaşamak her daim kadın için daha zordur. hal böyle olunca tarih boyunca kadın daha fazla korkutuduğu için ya da kadına daha fazla görev verildiği için doğal olarak daha çok iç içe olmuştur kadınlar.

sahi tanrı ya da allah ya da hakk, yaratıcı deyince cinsiyetini ne olarak canlandırıyoruz gözümüzde? cevabı hepimiz biliyoruz. bundan dolayı kadınlar daha dindar olmak zorunda

Dindar olduğunu nasıl anlıyorsunuz peki?

Yukarıda bir arkadaşın dediği gibi türban ya da baş örtüsü taktığı için mi? Kıyafetiyle mi dindar olduğunu anlıyorsunuz?

Erkeklerde kıyafet ile bu durumu anlamak çok zor +1

Ofis dışında olduğum zamanlarda vakit namazlarını camide kılmaya denk getiririm, küçük ilçe ve semtlerde değil de özellikle kalabalık ve merkezi yerlerdeki camilerde sıradan kıyafetle, spor veya iş için giyilmiş takım elbiseyle erkeklerin namaz kıldığını görebilirsiniz.

Hatta ve hatta top sakallı, küpeli, nadir de olsa dövmeli bile denk geliyor sık sık.

Bence de mantıklı bir genelleme değil.

bu soruya neden tepki verildiğini anlayamıyorum.
benim de gözlemim kadınlar spiritüel şeylere daha ilgili.
fal, burç, kişisel gelişim vs olaylarına kadınlar daha ilgili.
yapıları gereği böyle sanırım.

genellikle ev hanımları böyle çünkü hayatın gerçekleri ile daha az karşılaşıyorlar. dinin baskın olduğu daha kapalı bir çevrede yaşıyorlar.

sorun baştan hatalı. kadınlar daha dindar ya da daha dine düşkün değil.

Sene 2020 olmuş, hala kadınlar erkekler kadın yoğun düşünemiyor vs diyen saçmasapan fikir üreticisi insanların olduğu bir toplumda yaşanıldığı için sabır, irade, koruma gibi alanlarda yüce bir varlığa sığınma ihtiyacı hissediyor olabilirler.

Datanızın nerden geldiğini bilmek gerek bence önce. Sizin kişisel gözleminiz mi bu? Belki hayat tarzınız bunu çoğunlukta görmenize sebep oluyordur. Benim etrafımda tek bir dindar insan yok mesela, benim genellemem de "bu kadar çok ateist varken dinlerin hala ayakta kalması nasıl mümkün?" vs olabilirdi bu durumda.
Eğer bunu gösteren bir araştırma falan varsa ona göre konuşalım.
Ama Gretchen McCulloch "Because Internet" kitabında bir bilgiden bahsediyor; twitter'da yapılan bölgeler arası, uzun süreli bir çalışma kadınların "internette popüler olan kalıplar/cümleler/kelimeleri" daha çabuk kapıp yayıyorlarmış. Bunun gibi istatistiksel bir veriyse (dini kurslara katılanlar, ilahiyat okuyanlar, bir formu X din mensubu olarak dolduranlar vs) bilemiyorum.

kadınlar daha dindardan ziyade dindar kadınlar daha uçlarda yaşıyorlar dini diyebilirim ama uç örnek olabilir.
genellemene katılmıyorum kadınlar pek dindar değil benim gözümde çevre ile alakalı olabilir

doğumla ilgili çoğu şeyi sigorta karşılayamıyor doğum paketlerinde bile.

içeriklere dikkatli bakarak araştırın. karar kılınan son rakamı da hastaneyle karşılaştırın. doğum öncesi sonrası vs. bi paket sunabilir hastane de size pazarlık edin.

hamilelik "permanent condition" sayılıyor bazı sağlık sigortalarında, süreçle ilgili bir çok detay karşılanmayabiliyor. İyice araştırın demeye geldim ben, çocuğum yok.

Doğumu da karşılayan şekilde fiyat talep edin. ya da hamileyken yapılabilen bir türü olması lazım öyle duymuştum. İyice bi araştırın isterseniz. Sonradan çıkabilecek tüm masrafların dahil olacağı bir paket alırsanız sigorta tavsiye ederim. Tahmin edemeyeceğiniz çok değişik masraflar çıkabiliyor.

simdi kesin konusmayayim ama %99 sigortalar hamileligi kapsamiyor. hamilelik önlenebilir ya da önceden bilinebilir bir sey.

Doğum teminatı ek ücretle alınıyor ama gebelik olmaması lazım sigorta alınırken. Kiminin 3 ay, kiminin 6, kiminin de 1 yıl bekleme süresi var da. Ek teminatlı sigortalar 11, 13 bini buluyor. Acıbademde doğum masrafı zaten o fiyatta.
Değer mi ki onu kararlaştıramıyorum.
Sigorta alırsak iki yılda zaten 20 bin küsür ödenecek. Risksiz gebelik ve doğum sürecinde zaten o fiyatta a sınıfı hastanede doğurursun...

eğer gideceğiniz doktoru belirlediyseniz ve o doktorda geçerli doğum teminatlı bir sigorta paketini önceden alırsanız mantıklı bence sağlık sigortası. ortalama bir uzman doktor muayenesi 450tl çünkü, 1000e kadar da çıkıyor. gebelik de çok değişken bir şey, sadece doğum sonrası değil gebelik sürecinde de çok sorun da yaşayıp doktora gitmek zorunda kalabilirsiniz.

çocuğum yok, kardeşim bebek bekliyor. keşke sigorta yaptırsaydık diyorlar.

normal sgk var ise tamamlayıcı sağlık sigortası yaptırın. çok daha uygun. ancak sigorta yaptırıldıktan sonra 6 ay veya 1 yıl hamile kalmama şartı var. daha uyguna gelir kesinlikle. ama gideceğiniz hastaneyi belirleyin ve o sigortanın o hastane ile anlaşması var mı öğrenin. özellikle kadın doğum branşını sorun çünkü sigorta şirketleri branş branş anlaşma yapıyorlar hastaneler ile. tüm branşları kapsamıyo olabilir.

biz zamanında hesaplayıp yaptırmadık. çünkü gitmek istediğimiz özel hastane 2 yıllık sigortadan daha ucuza geliyordu.

geçtiğimiz 5 yıl içinde eşim açık beyin ameliyatı oldu, özel hastanede cebimizden ödedik. yine de sigortaya vereceğimiz para kadar sağlık harcamamız olmadı.

bütün bunların üstüne bir de sigortayı peşin peşin ödeyip her defasında provizyon bilmemen uğraşmak var.

dolayısıyla önermiyorum.

Tamamlayıcı sigorta yaptırmak daha mantıklı. Tabi SGK geçmeyen, üst sınıf hastanelere gitme şansınız kalmıyor. Zaten gerek de yok.

Saglik sigortaniz olunca hastaneler sigorta limitiniz olmasa dahi buyuk indirimler yapiyor. Anadolu saglik kullaniyorduk, tup bebek tedavisi yaptirdik maslak acibadem de. Tuo bebek de sigortw gecmedigi halde, gerekli testler normalde 800 tl ise 400 tl aliyorlardi sigortali oldugunuz icin ( sigorta gecmedigi halde ) dr randevusu 600 ise, 400 aliyorlar mesela.

Ben kesinlikle yaptirin derim

değiller. aynı yaşta yakın özelliklerde bir arabaya binmek için vermek gereken paranın sürekli arttığını düşünecek kafa bu gruba yok.

iyi araba, değerini koruyor diyorlar.

bugün bu muhabbeti yaptık, iş yerinden birisi yaptı 120 ye aldı sıfır araç 1 sene önce şimdi 145 e sattı ve o paraya gitti ev aldı ev geçen sene de aynı fiyattı şimdi de aynı fiyat ben paramı değerlendirmiş oldum diyor kendince haklı ancak araba alsaydı zaten zararda olacaktı.

bunun dışında sana ve diğerlerine katılıyorum malca davranan çok.

alım gücünü yitirdiğinin farkında ama parasının değerinin azalmadığına da seviniyor. araba kullandıkça yıpranan bir gereç, normal şartlarda kullandığın şeyin eskiyip değer kaybetmesi lazım ve araba haricinde bu ülkede kullandıkça değer kaybetmeyen bir araç gereç yok.

Sacma bir karsilastirma degil tam olarak.

Cunku eskiden enflasyonun varligi mevcutken, yani 2 sene öncesini 100 lirasına bugunun 100 lirasi arasinda bariz alim gucu farki varken 40 bine aldığın arabayo 45bine satamiyordun. Ciddi kaybın oluyordu.
Simdi net kara bakarsan belki karin yok ama en azindan arabaya bağladığın paranın degerini koruyorsun diyebiliriz kabaca.
Eski yillardaki durumla kiyaslarsak kardasin.

Yani sacma bir karsilastirma degil, bir mantik var. Eskiden cok deger kaybediyordu araba.

Kaldı ki 100e alip 150ye satma durumu 0km arac alanlar icin bile gecerli. Hic kullanilmamis araxi alip 2 sene kullaniyorsun, bir tüketim yapıyorsun. 2 yil arac kiralasan dunya para odersin. 0km araci kullanip deger kaybetmeden satiyorsan nispeten kardasindir.

7 yasinda arac aliyorsun eski kasa, aradan 3 sene geciyor 10 yasina geliyor, atscin da bir yeni kasasi daha cikiyor o arada, satmaya karar verdiginde hala cok iyi para ediyor. Aracin yasi artmis, km'si artmis, bir yeni nesil kasasi daha cikmis, normalde piyasasi olmesi lazim iyice.

kamera ile insan sayan firmalar var.

bunu benim elle yapmam gerekiyor ne yazık ki

zikirmatiği cebine sok, kimse görmez.

@cureforlove, tespih ihtimal dışı:)

ana kriterim zikirmatik gibi görünmeyecek bir şey olması.

peki telefonun kulaklığındaki ses açma/kapama veya yanıt verme tuşuyla çalışan bir uygulama var mıdır?

tusu bozarsın
zikirmatik sasma

Elini cebe ya da torbaya sok +1

Ayrıca o şekilde gözükseniz ne olur ki?

su tarz bisey alip boynunuza asarsaniz, bir de asortmanlari da cekerseniz, zikirci degil de yolunu kaybetmis antrenor taklidi yapabilirsiniz belki.

www.amazon.com

www.amazon.com

play.google.com

gel gelelim kullandığın herhangi bir app'in bir şekilde sıçacağını düşünüyorum. arama gelir sıfırlanır, tıkladığını sanırsın ana ekrana dönmüştür, cebine koyarsın fazla tıklama yapar vs.vs.

dijital olmayan zikirmatik en makul çözüm.

aslında zikirmatik diye bir şey yok. o aletin asıl amacı senin yapmak istediğin şekilde sayı saymak. başkaları zikir için kullanıyor diye sen amacı dahilinde kulanamayacak mısın yani? hem zkir çektiğini düşünseler ne olacak? kimin umurunda?

zikirmatigi cebine sokarak cebinin icinde bas dugmeye.

Hocam şunu bir araştırsana sıva ses yalıtımı

Yeni eve taşınıp ev sahibiyle uğraşmaktansa ses yalitim seceneklerini degerlendirin bence.

Aspiratör borusunun baca girişinde boşlukların olmaması çok önemli. Bir de şu alet epey işe yarıyor.

www.youtube.com

www.thermolock.com

www.isonem.com.tr

alışmak zorunda değil kimse, paranızla rezil olmayın + sinir sahibi hiç yaşamayın. kiraya verin gidin geçmiş olsun..

Kiraya vermek en temiz seçenek bence.

Bu verilen linkteki sıvaları deneyen oldu mu? Sesi kesiyor mu? Bir de ne kadara mal oldu?

Ya ekran dedikleri şey multimedya ekranı işte. Olunca daha teknolojik oluyor. Ama ekrandan ekrana da fark var. Telefon ekranlarını düşünün. Düşük bütçe ile araç aranıyorsa multimedya ekranı olup olmamasına takılmayın derim.

100 bin tl verdiği bir ürünün içinde iyi hissetmek istiyor insan.
telefona 6-7 bin tl verip iphone 5 kullanmak ister miydin? onun gibi düşünebilirisn. multimedya özellikleri daha güncel gösteriyor arabayı sevdiriyor vs.

sürüş konforu olarak da araca direk bluetoothla bağlanmak veya bazı kontrolleri ordan yapmakta kolaylık tabi ki.

bence pek önemli değil. ha araba sürmekten pek anlamıyorsanız büyük kolaylık. yani çok büyük dertler çok büyük paralar ödenecek şeyler değil. eskiden epey bi fark ödeniyor. mesela benim için anahtarsız çalıştırma da çok fuzuli. boşuna cebimden para çıkıyor gibi hissediyorum 100 tl dahi olsa. fakir miyim neyim ben jhasbdjahs.

zaten japon grubu ekranı pek beceremezdi şimdi şimdi yavaş yavaş yapabiliyor.
navigasyon telefondan yaparsın. bazılarında film falan izleniyor. onu da yapabilirsin. illa gerigörüş dersen 130 liraya kamerali aparatlar var.

bence çok ederi olan bir şey değil. 5000 lira fark eden daha hatta daha fazla fark eden ekranlar vardı hala var mı bilmem. hayatta ödemem. fuzuli. mesela opel'in meşhur agr onaylı koltukları var 11000 tl fazla ödersen alınıyor. 5000-8000 tl arası ekrana ödemem içim cız eder ama 11000 tl agr onaylı koltuklarına öderim. araba sürerken zerre yorulmuyorsun. full ortopedik.

bu biraz kişisellik barındırıyor. park ederken. zorlanırsın adam ister yani adamın gırtlağına mı basacağız. ya da kendiliğinden navigasyonu olsun arabaya bakmak istiyorum ya da head up display istiyorum telefon istemiyorum der adam.

Evet, ekranlı araba alıyorlar ve sonra gidip oraya buraya gömüyorlar arabaları o sığırlar.

Araba alırken sizi ne kadar sürede bir servise götürteceğine, ne kadar yaktığına, kronik sıkıntıları olup olmamasına vs bakın. Ekranı ne yapacaksınız yani tamam varsa vardır yoksa yoktur. Müzik vs akıllı telefonun bluetooth bağlantısı, usb gani gani yeter.

Ne yalan söyleyeyim 2012 ekransız Audi yerine 2013 kasasını seçme sebebim olurdu.

Ekran orjinal olunca menülere ulaşmak vs daha kolay oluyor. Misal bmw'de lastik basınçlarına kadar ekrandan görebiliyorsun, hata varsa detaylı gösteriyor.

Multimedya kullanımı daha kolay oluyor, misal yüzlerce şarkının olduğu klasördeki şarkıların 10-20 tanesini ekranda görebiliyorsun.

Ama navigasyon için alınacaksa bir bka yaramaz. Haritalar yandex, google gibi güncel olmuyor, kullanımı kolay değil.

Gene de herkesin bir araçtan beklentisi farklıdır. Benim beklentim performans. Bastın mı gitsin, virajda güven versin, frene bastın mı zınk diye dursun. Ekranı olmasa da olur.

beyaz yaka konfor ister, konforlu araçlarda donanım olarak ekstra fiyattır. benim için çok önemli bir değişken değildir. aracın motoru ve görünüşü daha önemli.

o ekran bir halta yaramıyor. zaten yolda video izleyemiyorsun. navigasyonda telefon her türlü daha başarılı olduğu için tercih ediyorsun. o ekran da öyle radyo kanalarını falan gösteren saçma sapan bir şeye dönüşüyor.

ha sen Tesla alacaksındır, hayvan gibi ekranda istediğin uygulamayı açacaksındır, o ayrı. benim kastettiğim 7-8 inç dandik vw ekranı falan.

arabayı aldıktan sonra eksikliğini hissedersen 1000 liraya mis gibi ekranlı teyp taktırırsın, çocuğa lazım dersen ekranlı kafalık taktırırsın falan.

hiç takılma ekran olayına, salla gitsin...

Benim pilot tipi samsonite su geçirmiyor ama laptop çantası bilmiyorum.

benzer bi model kullanıyorum. havuza vs. düşme deneyimim olmadı ama yağmur altında su geçirmedi hiç. sürekli yağmur yağan bir yerdeyseniz altından yağmurluk çıkan modellere bakabilirsiniz. daha garanti olur.

kısa yağmurlarda geçirmez. ama yoğun ve uzun yağış altında kalacaksanız şöyle bir şey almanızda fayda var.

www.decathlon.com.tr

Samsonite bunlar icin su gecirmez demiyor. Ama dis yuzeyi bu cantalarin yagmur suyunu akitacagi sekilde yapmislar. Bir de disi karbon oldugu icin zor gecirir suyu. Yine de saganak yagislar icin cantaya yagmurluk alin, ya da siz pelerin seklinde yagmurluk alin, ustune gecirin kendinizle birlikte.

O kadar pahali labtop da samsonitela tanisinir bence cunku yere dustugunde canta vs bilgisayari sabit tutuyor, ezilmesine, darbe almasina izin vermiyor.

Bir de bilgisayarin yaninda su gecirmez kiliflar var bilgisayar icin, onu da dusunebilirsiniz. Nasilsa bilgisayar cikacak ve masaya konmayacak mi? kilif da sart.

thule çantalara bakın. su geçirmez özelliği test edildi, onayladı tarafımdan :)

Her zaman olan sey. Liste fiyatı 140 diye 140dan aliyor degil millet.

Yılsonu geliyor bayiler hedef satışları tutturmak istiyordur. Araba ne?

Polo 1.0

comfort polo 8 inç ekran ve dijital klima 110bine satıldı. Fiyatına göre alınacak en iyi sıfır araba.
Satılıyor yani. liste fiyatına satılan araç yok türkiyede hepsinde indirim var.

Geçen sene sıfır araba almak için bayileri gezerken karşılaştığım durum şuydu:

Fiat: Aşağı yukarı liste fiyatına verebiliyor.
Renault: Liste fiyatından daha yukarı fiyat çekiyor bayide.
Opel: Liste fiyatından biraz inebiliyor.
VW: Liste fiyatından bayağı inebiliyor. Liste fiyatı 165 bine gelen araba için bana 127 bin fiyat vermişlerdi.

Aralık ayında daha da düşebilirler, daha da derken neredeyse bayi giriş fiyatına verebilirler yılbaşı gelmeden.

liste fiyatından araba alan mı kaldı!? zaten her gelene indirim yapıyorlar.

o opsiyonda tek kalmıştır ya da bayii hedefi vardır. ben ege bölgesinde 3 farklı şehirden aynı arabaya farklı fiyatlar almıştım arayıp.

Yıldırma (mobbing), itibarsızlaştırma gibi şeylere hazır ol. Baştaki orman çocuğunu hal ve hareketlerinden tespit edersin zaten. Çok açık verme ama çok da mesafeli olup düşman gibi de görünme. Selam ver al işine bak.

Ekleme: Aynı durumdayım senle, geçenlerde kurumdan bir tane orman çocuğu diyor ki, senin bu kadroya girmen tamamen şans, hiç tanıdığın falan yok vs. Kendisinin nasıl girdiğini herkes biliyor. Kurumun da yarısından çoğunun kimlerin selamlarıyla girdiğini öğrendim zaman içinde. Sürekli kinliyim ama hareketlerime yansıtmıyorum. Zamanı gelince kullanmak için kenara at yakaladığın şeyleri.

yaratır. hırsızlar, yolsuzlar çevrelerinde düzgün çalışan insan olmasına tahammül edemez. sürekli ispiyonlanacakları korkusu yaşar, tedirgin olurlar. ya seni kendilerine benzetmek ya da aralarından atmak isterler.

Ben zamanında tam böyle bir işe torpilsiz girdim. Üstte yazanların tam aksine içerde herkes birbirinden korkuyordu. Müdür bile kimseye sert çıkış yapamıyordu çünkü kimin kimden torpilli olduğu belli değildi. Bu yüzden çok rahat bir ortam vardı :)

Torpilsiz girdiğini anlarlarsa bütün kurum üstünden geçer, buna hazır ol. Çünkü o dakika itibariyle kurumdaki x kişisinin köyden annesinin dayioglunun güzel kız kardeşi olan oğlunun yerini işgal ediyor olacaksin.

Torpil imalı sorulara kaçamak cevaplar ver, "var işte bir yerlerden karıştırmayalim neresi olduğunu başımız ağrımasın" gibi hem gizemli hem aba altı sopa tarzı.

Cok korkuyorlar bu tarz hareketlerden o tip insanlar.
Ama öğrenirlerse vay haline :))

"torpilin yoksa giremezsin" demişler ama girmişsin.
"seni fena yıldıracaklar, her yer yolsuz dolu olacak" diyorlar ve bence bununla karşılaşmama ihtimalin de büyük. internet sitelerinde yazmak için okuma yazma bilmek yeterli sonuçta. takma. kazanmışsın, girmişsin, demek ki kurumun sana ihtiyacı var. kimse kimseyi yemiyor.

çalışıp sivrilmez, içeridekilere tehlike olmazsan çok sorun olmaz.

benim başıma geldi, sorun yaratıyor. bu yüzden katiyen "torpilim yok" demeyin. insanlar "torpili var, ama kim bilir kimden" diye düşünecektir. Böyle düşünmeleri sizin için iyidir. bu tarz konuları katiyen açmayın, konuşmayın, politik olun.

bu şirketler olabilecek en berbat çalışma ortamlarıdır. bilginiz olsun.

diğer bir seçenek: her yerde yazılan şey belki de doğru değildir. belki orası da (kısmen) profesyonel yönetilen bir yerdir. onu da zaman içinde öğrenirsiniz.

Turkcell Superbox şu an en iyisi bu. Araştırın iyidir. Ayrıca kablolu wifi bir arada.

vodafone red tarifesinde 20-30gb paketler vardı yaklasık 100 tl

yakın zamanda tcell superbox diye birşey yaptı
Superbox 50 GB 4.5G İnternet 50 GB 139,9 TL
Superbox 100 GB 4.5G İnternet 100 GB 159,9 TL
Superbox 200 GB 4.5G İnternet 200 GB 269 TL

karavanda yaşamanın iki hali var, biri karavan park halinde sabir bir noktada, diğeri ise gezer vaziyette.

hem karavan ile yolculuk yaıp hem çalışamazsınız ya çalışacaksınız yada yol yapacaksınız (çiftseniz durum değişebilir)

avrupa veya türkiyede kimi şehirlerde belediyelerin ücretsiz wifi hizmeti var, öte yandan kafelerin wifi'ları var. yurt dışında ise gittiğiniz ülkeye göre mobil bir hat alıp kullanabilirsiniz gayet, örn: ukraynada sınırfız internet paketi ile bin dakika konuşma 20tl gibi bir fiyata geliyor, kimlik ikametgah gibi evraklara da ihtiyacınız yok, ekmek alır gibi alıp telefonunuza takıyorsunuz, kullanıyorsunuz. bu şekilde olabilen bir çok ülke var.

@Superbox 50 GB neye yetecek ki? 4-5 film izlese bitecek bir gb o.

ömrünü karavanda geçirecek yaşam tarzına sahip bir insanın ekran bağımlısı insanlar gibi netflix'e gömüleceğini falan mı zannediyorsunuz sdsfghjk

para kazanmak için internetten yapması gereken işleri hallebilmek için yeter de artar bile 50 gb. dizi, film izlemek için de depolama gibi bir alternatif var.

karavanın olayı ömrünü netflix izleyerek içerde geçirmek değil. karavancı insan sosyaldir, doğayla içiçe olmayı sever. o yüzden kapalı alanda fazla takılmaz.

karavan bir alternatif ev değil. çadır yerine daha sağlam daha kalıcı bir çözüm sadece. yani karavanla da evsizsiniz.

ayrıca karavan hayatından internetden çok daha ciddi zorluklar var.

@nrmnm dışarda kar yağıyor 1 metre kar varmış. gece 12 uyku tutmuyomus ne yapsın bu insanlar? netflix/youtube asosyal bir aktivite mi?

geçen arayıp Turkcell superbox sınırsız 129 lira dediler. bence çok mantıklı.

2015 yılına kadar onlara güvenim tamdı. En saçma sorunumda bile çok yardımcı olmuşlardı. Bu yıl karakola gidip ağlamadığım kaldı. İlgilenmediler. Artık ölsem de aramayı düşünmüyorum.

aracımın plakası çalındı. emniyette iki gün uğraştıktan sonra yeni bir plaka verdiler.

hayatımda üç kere karakola gittim. üçünde de gittiğime pişman oldum.

bir iki kere lazım oldu telefonu (155) bile açmadılar.

olmadı.

çözüm yolu olarak polis aklıma bile gelmiyor. kavga dövüş hırsızlık falan olsa karakola gitmek aklımın ucundan geçmez.

Anneannemin evini soydular. İç avludaki camı kırıp girmişler. Kaykayım vardı onu almışlar. Bir kaç az değerli maden kap kacağı almışlar. Dolaptaki maden suyunu içmişler. Polis çağırdık. Cam kırıklarında ve şişede parmak izleri çıktı. Daha önceki kayıtlarından yakalandılar. Mahkeme oldu. Bizi de çağırdılar. Perişan vaziyette olduğu için şikayet etmedik fakat hakim yine de ceza verdi. Olan benim kaykaya oldu. Manevi değeri vardı. :(

hayır çözülmedi başlarından savdılar

üniversitedeyken eve çıkmıştık istanbul aksaray'da, bir gün hırsızlar eve gelip masaüstü bilgisayarımızı falan çaldılar, kapılardan birisine evdeki bıçağı saplayıp gittiler. polisi çağırdık "burada niye ev tuttunuz ki" demişlerdi

o işler bitti artık. türkiyede kullanmak için pasaport kaydı yapacaksınız. vergisi 1500 tl. asıl önemli nokta pasaport kaydını kimin pasaportuna yaparsanız ona ait hatlar ile telefon sinyal alabilecek aksi taktirde alamayacak. arkadaşınızın pasaportuna kaydederseniz onun üzerine olan hatla telefonu kullanabilirsiniz. sizin pasaportunuza kaydetmeniz için de sizin yurtdışına çıkmış ve giriş yapmış olmanız gerekiyor (son 120 gün içinde)

Pasaport şart değil, Kıbrıs'a kimlikle girip çıkış yapsanız da telefonu üzerinize alabilirsiniz.

Her türlü ucuza gelecek. Tavsiye ederim.

1500 lira ödeyip kaydettireceksin.

avantajı; vergi iadesi alacaksın, almasan bile 3500 lira daha ucuz olacak.

dezavantajı: garantisi sorun olacak, şarj aleti uymayacak.

Şarap şişede yıllandırılır, viskinin aksine. Fıçıda olgunlaştırılabilir ama yıllanması şişede olur.
Onun dışında isimleri cisimleri renkleri bile bilinmeden fikir vermek zor.

edit: O gürcü üretim şeklinin adı qvevri bu arada, bayağı da özel bir şeydir.

şarap şişede yıllanır. fıçıda olan yıllanma değil, olgunlaşma.

şu ana kadar nasıl geldiğini bilmiyorsanız risk almayın, tüketin.

yıllanmaya uygun olduğundan emin değilseniz, için gitsin. diğer türlü o kadar bekledikten sonra sonu hüsran olabilir.

acikcasi su durumda yillanmis sarapla yillanmamis sarap arasindaki farki anlayamayacaksiniz, cogu uzman gecinen anlamiyor zaten.

bu sarap isi biraz geyik yani.

www.theguardian.com

saraplarin bazilarinin uzerinde "yillanmaya uygundur" anlaminda bir sey yazar. O kadar sarapperver degilseniz, bence yillanmanin etkisini fark etme olasiliginiz cok dusuk. Sonucta icin, ikram edin gitsin derim.

Alternatif bir yol olarak Vivino adlı uygulamayı indirip (www.vivino.com) şarapların etiketlerini okutarak şarap hakkında bilgi alabilirsin. Bazen yorumlarda dahi yıllandırın vs. yazabiliiyor.

eğer ilgimi çeken bir örneklendirmeyse "yok bilmiyorum" diyorum, açıyoruz izliyoruz o videoyu, ama mevzuyu anlatan kişi ya da konu ilgimi çekmiyorsa, videoyu açıp izletmesin diye yalandan gülüp "aa evet biliyorum tabi ahahaha" diye yalandan gülüyorum.

ben bu konularda Erdener Abi oluyorum.

- mantar olmusum abi ya sorma
+ kihaaakihkih sopnanin dibi buzuşmuş. kihakihkihakih
biliyon di mi o video'yu?
- Hayır.
+ Achayım izlerim.
- Açma.

Karikatür konusunda benim. Diğer konularda bilmiyorum, türk filmi ve dizisi izlemediğim için pek örnek vermiyorum sanırım ama veriyo da olabilirim xd

Bu arada karikatür bilgisi az olan insanlarla muhabbet kurmayı hiç sevmiyorum :( yiğit özgür ve umut sarıkaya'nın muhteşem tespitlerini tam yeri geldiğinde söylüyorum ama boş boş bakıyor karşimdaki. Öyle olunca gösteresim gelmiyor. Video olarak da çooook sevdiğim bi şey değilse kimseye zorla video izletmem.

duruma göre güzel olabiliyor ama sürekli olmasi sinir bozucu bir sey bence.

Bilmiyorsan bilmiyorum de, niye bu kadar kasiyorsun. Karsindaki aciklar ya da acar videoyu izletir.

normalde sucuk yaparken ısıtma falan yok. baharatları koyuyorsun, et kimyasal pişim dediğimiz teknikle fermente olarak pişiyor. fakat et et değilse ya da aşırı hızlı bir işlem isteniyorsa fırına konuyor.

yediğin şeyin et olma ihtimali düşük, sucuk olma ihtimali ise neredeyse yok. genelde tavuk, hindi gibi ucuz etlerin artıklarından yapılan şeylere ısıl işlem görmüş sucuk deniyor. artık dediğim de kemikten makinanın sıyırdığı et parçaları, yağ, sinir ve benzeri...

okurken tiksindim yaw.
teşekkür ederim bilgi için. eve sokmam daha bu zıkkımı.

Sucuk yaparken, eti dolduruyorlar. İçindeki su miktarının belli bir orana inmesi (kuruması) lazım. Bunun içinde 2 yöntem var.

1. Fırında kurutuyorlar. Buna ısıl işlem görmüş sucuk diyorlar.

2. Kapalı bir ortama koyup, hiçbir müdahalede bulunmayıp, eski üsul kurumasını bekliyorlar. Bu işlem tabii ki, daha uzun sürüyor. Buna da fermente sucuk diyorlar.


.

ısıl işlem görmüş ile, karışık et ayrı şeyler.
%100 dana ama ısıl işlem görmüş de olabiliyor.

Gerçek sucuk üstteki arkadaşın da bahsettiği gibi
yapılıp, asılarak, kurutulan, fermente olan sucuk
ama bu da zamanla olan bir işlem (kasapta asılan sucukları düşün)

ışıl işlem = fırına sokuyorum öyle kurutuyorum, fermente etmeye vaktim yok
böylece daha kısa zamanda daha çok sucuk üretiyorum vs vs

bu arada eklemek gerekirse her ne kadar igrenc bir goruntu cizse de anlatimi makinadan artan parcalar, hatta kikirdak doku, ibibik, yag su bu o kadar da sagliksiz degil. onemli olan saglik kontrollerinden gecen guvenli fabrikalarda yapilmalari. ucuz besin olduklari icin bence gayet yenebilir seyler. sosisleri ozellikle cok seviyorum bu yuzden. ama sosis yapimini izleseniz o seyi agziniza koymayi birak eve sokmazsiniz.

@tanaka
Çok da yememek lazım. Dünya Sağlık Örgütü işlenmiş etlerin, deliller ve çalışmalara dayanarak, kanserle direk bağlantısı olduğunu söylüyor.

www.who.int

who ya göre sigara kadar zararlı.