Google Cast kullanıyorum ben, 3-4 yıl önce bi arkadaştan çökmüştüm, hala iş görüyor. AMA browser'dan falan görüntü aktarmak sıkıntı, yani direkt bir ekran paylaşımı yok, Netflix'ten Youtube'dan falan video oynatabiliyorsunuz sadece.

Kablosuz Apple TV, kablolu Apple hdmi adapter.

@pluton bana uygun bu dediğiniz link verebilir misiniz?

Buldum dediğinizi ikisi de oldukça pahalı geldi. Daha uygun tavsiyeleri olan var mı?

ben Apple TV kullanıyorum, gayet başarılı.

yakalarsa sorar, gelir vergisini alır.
ancak sürekli bir gelir yoksa kimse sormaz

daha önce benzerleri konuşuldu. yakalanma ihtimali var özellikle bu tip rakamlarda. farklı isimler ve farklı hesaplar üzerinden risk dağıtabilirsin. ya da parayı yurtdışında bir hesapta tutup o hesabın banka kartı, kredi kartı gibi şeylerle kullanmaya çalışabilirsin. bitcoinde başka bir çözüm. eğer bir kere değil sürekliliği olacaksa şirket kurmak daha iyi bir çözüm.

ilk 1 liraya kadar kimse hesap sormaz. 100k falan para değil maliyenin peşine düşmesi için. 1 liraya kadar korkma. ondan sonra başka yollarını ara.

bir dönem isviçre bankaları popülerdi. bu bankalarda nasıl hesap açılıyor?

yakında varlık barışı geliyor, maliye sana hesap sordu, sen hastayım dedin, uzlaşma mahkeme bilmemde derken ille bir af çıkar yırtarsın.

sıkıntı olmaz.

halide edip, ateşten gömlek
hatıralarım, trikupis (roman değil, ama ilginç)
Allah'ın süngüleri, Atila ilhan
Ankara, Yakup kadri araosmanoğlu
Ayşe kulin, veda
esir şehrin insanları, Kemal tahir
kutsal isyan, hasan izzettin dinamo
Yüzbaşı Selahattin'in Romanı, ilhan selçuk

özellikle ateşten gömlek Istanbul'un düşmesi ve Sakarya meydan muharebesi arasındaki dönemin ruh halini çok iyi yansıtıyor.

yaban, milli savaş hikayeleri, sodom ve gomore - yakup kadri

Tabi ki tarık Buğra- küçük Ağa. 20 defa okudum dizisini 3 defa izledim hala doymadım.

bana öncelikle ingilizce cümle sanki türkçeden çeviri gibi geldi.

bunu türkçeye çevirirken şeklinden çekilmek ifadesini kullanmazdım. "şeklinden çıkmak", yani başka bir şekle dönüşmek anlamında kullanırdım.

Uzayın kendi biçiminin bozulacağını öngörüyordu

(...)uzayın kendisinin şeklinin bozulacağını öngörüyordu.

uzayın kendi şekli değil.

"pulled out of shape" hatalı bir cümle ve hiç kulağa ingilizce gelmiyor @garaib'in de dediği gibi.

"get out of it's shape" daha makul olurdu.

@garaib ve @psycho haksız. kullanım gayet doğru ve yerinde.

buyrun Cambridge sözlüğü; pull out of sth: dictionary.cambridge.orgözlük/ingilizce/pull-sth-off

kullanım yanlış değil, siz cahilsiniz.

"Pull out" herhangi bir şeyi fiziksel olarak çekmek, çıkarmak, çekiştirmek anlamındadır. "Pull yourself together" ise mecaz anlamda bir özdeyiştir.

Verilen örnekteki cümlede bilimsel bir metafor veya jargon kullanılması daha doğru olacaktır.

Millete cahil diyen cahiller keşke dilin kullanımdaki farklılıklarını bilseler de öyle ahkam kesmeye kalkışsalar. İngilizce aşırı zengin bir dil ve sen "çeviri" yaparken sözlükteki ilk kelimeyi kullanıyorsan daha öğrenmen gereken çok şey var demektir.

yetişkin mi 4 kişi çocuklar da var mı? ne kadar süre kalınacak? nerede kalınacak?

www.decathlon.com.tr

www.decathlon.com.tr

bende bu var çok memnunum, benim için dünyanın 9. harikası :p

www.decathlon.com.tr

hocam eğer kış aylarında kullanmayacaksan, ortada satılan büyük çadırlardan al. ben akdenizde kampa gittiğimde bir aile gelmişti 2 tane çadırları vardı. birisi decathlon büyük diğeri de yol üstünde büfeden 100 tl ye aldıkları çadır kesinlikle büfeden aldıkları dandik olan çadır daha geniş daha rahattı. ama dağda bayırda kullanacaksan tabi ki kaliteli olanı al derim.

yıllarca dayansın istiyorsan decathlon alma. özellikle polleri çok dandik, kısa sürede eğiliyorlar. ama kamp bizim için heves işi, üç beş kez gideriz, basit bir şey de yeter diyorsan decathlon al. çünkü fiyatları daha uygun ve her türlü birkaç sene götürür.

decathlon alacaksan zaten gidip görüp seçersin. ben şahsen decathlon'un fresh&black modellerini beğeniyorum, güneş ışığını 30% engelliyor çadırın kumaşı ve böylece aşırı sıcak olmuyor içerisi. ama kimisi de o modellerin içi çok karanlık falan diyor, tercih meselesi.

pop-up denilen 2 saniyede kurulan çadırları tavsiye etmem, çok alçaklar.

decathlon harici önerebileceğim markalar:

loap: bizim çadırın markası. bizimkinin tam adı "loap melbu 3". buradaki 3 kişi sayısını ifade ediyor. genellikle 2 yetişkin kişiyseniz 3 kişilik çadır alınır, 3 yetişkin kişiyseniz 4 kişilik çadır alınır.

bizim loap melbu artık üretilmiyor sanırım ama başka modelleri var. 4 kişilik bulabilir misin bilmiyorum. son zamanlarda önerdiğim kişiler pek bulamadılar türkiye'de. ama bulursan tavsiye ederim, çok kaliteli çadırlar ve kamp malzemeleri üretir loap ve fiyaları aşağıda diğer yazacaklarımdan biraz daha uygun oluyor genelde.

biz bizim çadırı +5 senedir sık aralıklarla kullanıyoruz, henüz hiçbir eğilme-aşınma olmadı. genellikle bahar ve yaz kamplarında kullandığımızı da belirteyim. ama çok rüzgarlı ve yağmurlu havalarda da birkaç kez kullandık, sorun yaşamadık. muhtemelen bir ömür sorunsuz kullanırız bunu.

hannah hover - kendim kullanmadım ama gördüğüm/duyduğum kadarıyla çok güzel çadır.

husky'nin bird, bizam, bizon gibi modelleri - saydıklarım aralarında muhtemelen en pahalısı husky modelleri. ama herkes husky'nin kalitesinin tartışılmaz olduğunu söyler. gene de ben örneğin loap ile husky'nin benzer modelleri arasında çok fiyat farkı varsa, bulabiliyorsan loap alınmasından yanayım çünkü loap'ı kullandığım kadarıyla hiçbir kalite sorunu yaşamadım.

arpenaz 4.1 fresh and black

fırım kurutabilir, onun için çevirme makul göründü bana. hatta biraz da su koysanız fena olmaz.

ben eski teknolojiye para vermeye karşıyım. 6s almayın; min.xr ya da x alın

2) iphone 6s almak mantıksız. 1-2 seneye ona da artık yeni güncelleme gelmez. En az iphone 8 almak mantıklı bence şu an.
Not: bu gerekçeler yüzünden şu an Huawei kullanıyorum.

6S i 4 sene falan kullanamazsınız. 6 yerine 6S hiç mantıklı değil. 8 veya X neyse de.

ben hala iPhone 5s kullanıyorum, bütün işimi de görüyor. yemişim güncellemesini, bana lazım değil. çatır çatır çalışıyor telefon, yazılım sürümünden bana ne?

benimle aynı kafadaysan, alınır. yok ben parasını gömer en güncel halini kullanırım diyorsan alınmaz.

1 - Direk koyma fırın poşedi içinde yap. Mangal sosu diye birşey var onunla sosla.
2-iphone 6s kullanılır. 5s kullanan bile var.

1. kuşbaşı terbiye yaptıysan çok kurumuzaz. fırın poşeti ile fırına vermeni tavsiye ederim.
2. iphone 6'ya bu sene ios güncelleme desteği kesildi. muhtemelen seneye de 6s'e kesilir. bu sebeple almak mantıklı değil. android bir cihaz ya da paraya kıyıp en az iphone 8.

1) Yağlı kağıt kullan
2) Hayır.

ben bunu kullanıyorum, üç bisiklet ile 1500 kilometre yol yapmışlığım da var. bir sıkıntı olmadı.

edit: linki unutmuşum urun.n11.com

açıklamasında 2 bisiklet diyor ama üçüncü de takılabiliyor mu? yani şu anda üçüncü bir bisikletimiz yok ama eğer olursa iki yetişkin (26 jant), bir de çocuk (20 jant) bisikleti de taşır mı diyorsun?

n11 de ucuz model çok. 150 ye falan 3 bisiklet taşıyan, ek kayışlı falan modeller var. incele, araba modeline göre de mağazaya sor uyumlu olup olmadığını. uğraşmazsın.

ben taktım, taşıyor. fakat çocuk bisikleti 4 tekerli ise, yan tekerleri sökmek gerekiyor, o kadar. o da zaten 2-3 dakikalık iş...

O zaman bisiklet al bence. Yatacak motorla hiç uğraşılmaz.

Elektrikli bisiklet al. Benziniyle uğraşmazsın.

elektriklinin şarjıyla püsürüyle uğraşma 50 cc için zaten ehliyet falan da gerekmiyor al bari gitmek istediğin zaman da istediğin yere gidersin şarj bitti bilmem ne oldu demeden. Revolt cup var kolay bozulmaz, iş yapar, mondial 50 revival var daha sevimli bişi istiyorsan.

@malheiros: pazardan sonra 50 kilo oluyor o bisikletin üstünde, çekmiyor.
@himmet dayı: tamam ama hangisi? alıp yarın ince uçlu şarj aleti aramayalım. ya da ne bileyim aküsü meme yapmış değişmesi lazım demesinler.
@rudiger: muayene, akü, yağ, ıvır zıvır olayları nasıl olacak?

merhaba
ben 2 sene önce sym orbit 2 50cc aldım
öneririm ... ehliyet istemiyor-vergi- sigorta yok sadece muayene var.
5lt deposu var 30-35 TL arasına doluyor 150-200 km yol yapıyor
evden işe işten eve gidiyorum arada mahallede kısa mesafelere gidiyorum elimin altında oldugunu bilmek rahatlık veriyor.istediğim zaman istedigim yere gidiyorum

anadolu'dan avrupa'ya gecis zaten bedava.
tersi de su sekilde mumkun : eksiup.com

@brkylmz'ın cevabını görünce aklıma geldi: Anadolu'dan Avrupa'ya otobandan geçip dönüşü Sirkeci'den arabalı vapurla yapınca ne oluyor? Bu döngüyü böyle bedava sürdürebiliyor musun?

Evet arabalı vapur da ücretsiz değil ama köprüye ücret ödememek buradaki ana fikir.

seyahat özgürlüğü dediğiniz böyle bir şey değil ki.

kaldı ki kayık, tekneniz varsa kaşıya geçebilirsiniz diye biliyorum. eğer onu engelliyorlarsa o zaman seyahat özgürlüğün engellenmiş olur.

genel olarak baktığında bu senin söylediğin şey şunun gibi,

çin'e uçakla gidemiyorum çünkü biletler pahalı, bu yüzden thy benim seyahat etme özgürlüğümü engelliyor.

www.tbmm.gov.tr

madde açık, devletin bize bu tür hizmetleri ucuza veya bedavaya sunmamasını elbette tartışabiliriz fakat bunu seyahat özgürlüğünün kısıtlanması başlığı altında değil.

@brkylmz: anadoludan avrupaya geçiş bedava değil.
Muhakkak bir araca (araba, otobüs, vapur, metrobüs vs..).

@chica: paralı oluyor sonuçta :)

@aziz dostum jack: aynı şehirde istediğin yere ulaşamama daha farklı bir konu gibi geliyor bana.

şimdi hatırladım,
bu üsküdar kabata arası yapılacak su altı yaya geçidinin konuşulduğu zamanlar da bu konu ortaya çıkmıştı. zaten seyahat özgürlüğü açısından da olması gerekir filan denmişti.

bu durumda mesela türkiye ve yunanistan gibi ülkelerin küçük büyük bütün adalarına ücretsiz ulaşım sağlıyor olabilmesi lazım.

yanlış anlaşılmak istemem elbette ücretsiz bir yol mutlaka olmalı diye düşünüyorum ben de ama dediğim gibi buna "seyahat engeli" diyemeyiz sadece.

Bence de İstanbul bogazindaki kopruler ücretsiz olmalı ama seyahat özgürlüğü istediğin yere ücretsiz gidebilmek değil, istediğin yere gidebilmek diye dusunuyorum. Anadolu yakasında oturanlar Avrupa yakasına geçemez, veya tam tersi denilse bu özgürlüğe aykırı olurdu bence.

dünyada seyahat özgürlüğü yok. ülkeler istedikleri gibi bir kişinin ülkeye girmesine veya çıkmasına engel olabilir.

@slhmlr:bahsettiğim şey bu değil. bir ülke tabi ki kendi güvenliği açısından giriş çıkışlara müdahele edebilir. ben anayasa'daki seyahat özgürlüğünden bahsediyorum.

değil.

yüzerek geçebilirsin.

@her şeyi söylemek mümkün: teşekkür ederim.

Çünkü başkalarına garanti ücret karşılığı başkalarına yaptırıldı çoğu. Çünkü devlet vergi almasa batar. Çünkü vergiden başka neredeyse hiç gelir kaynağımız yok. Daha çok var da üzülüyorum. Yazmicam.

(bkz: yap islet devret)

çünkü bütçeyi doğrultamıyorlar, adam gibi vergi toplayamıyorlar. 73'te yapılan köprüye bile hala para ödüyoruz.

her ulkenin bir arpasi var. italya'ninki otopar ucretleri, isvicre'ninki evler, turkiye ve diger bir cok ulkeninki de yollar. devletler sirtini boyle birseylere dayiyorlar. savundugumdan degil sadece bize ozgu bisi degil.

Sozum ona insaa maliyetini karsilamak icin. Yap islet devret modeliyle yapilan koprunun bedelini insaati yapan firmaya oduyoruz.

Devlet firmaya diyor ki sen bize kopru yap, ama biz sana oara vermeyecez pesinen. Sen insaati kendi kaynaklarinla yap, kopruye gecis ucreti koyalım oradan cikarirsin parani.
Bu normalde olan hali. Ama bizdeki icler acisi, tam bir felaket. Normalde bir tur kazan-kazan modeli olacak sistem, bizde kopruyu kullanan halk haric herkesin isine geliyor. Kopru sozuk ona halka hizmen icin yapılıyor ama bu isten en zararli cikan yine halk. Geri kalani kaymak yiyor.

çünkü neden olmasın.

çünkü karşısında güçlü bir tepki yok.

Merhabalar diye başlıyorum grup maillerinde. Tek kişi ise merhaba diye başlıyorum.

Merhaba

merhaba.

merhaba diye baslarim

selam, selamlar biraz daha arkadaslar arasi yazismada kullanilacakmis gibi geliyor bana. o yuzden "merhaba" daha uygun bana gore

merhaba

Resmi ortam: Merhaba
Samimi ortam: Melaba

Merhaba derim hep.

Merhaba veya merhaba x diye başlıyorum, selamlar, pati diye bitiriyorum.

Bir keresinde başka birimden bir teknisyen pati selam diye başlayan bir mail atmıştı, söyleyin x'e ben onun asker arkadaşı değilim demiştim mühendislerine. Konuşurken ok ama mail ortamında bir seviyeyi korusun. Mühendisler pati selam yazıyor bazen, o ok.

Gayet samimi olduğum, iş çıkışlarında arada birlikte içtiğimiz fln bir arkadaşım da mesela bana bile mail ararken pati hanım diye başlar, saygılarımla diye bitirir, o herkese öyle yazıyor. Onu da yadırgıyorum.

merhaba tabi ki
selam ne la :D

Yazişmalarda böyle bi selam merhaba farkı olduğunu bilmiyodum. Bana biraz İngilizce özentisi gibi geldi ama. İngilizce'de hi/hello farkı var niye Türkçe'de olmasın gibi. Ben henüz öyle resmi iş maili atacak pozisyonda değilim ama bana göre Türkçe'de selam ve merhaba arasında bi fark yok ciddiyet olarak. İstenilen kullanılabilir bence

x hanın/bey merhaba

Selam yazana da merhaba derim ben yazıyorsam da merhaba derim.

Dagdan indigimi belli etmek istedigim zamanlar selam yazarim.

'Selam' yazida, mektupta sonda kullanilir bu arada, basta degil.

Sozu karsi tarafa biraktiginizi belirtmek icin kullanilir.selametle, selam ile, selamlar..

Bu fahis hata, sizi cok mutena ve kendine has bir is yaptiginiz yanilgisiyla besliyor olabilir,ancak buna ragmen simdiye kadar hic uyarilmamis olmanizi olgun ve kaliteli insanlarla calisiyor olmaniza yorun ve bir sans olarak gorup yanlisinizi duzeltin derim, bunca kisi yaniliyor olamaz, iyi ki sormussunuz.

Selam ile.

Resmi Hello,
Gayrı resmi ya da 2. mailden sonra Hi,
3. mailden sonra isim,
çoklu ortamsa sonuna all getiriyorum.
Soru cevap şeklinde gidiyorsa bir süre sonra isim bile yazılmıyor.

Selam; toplantı odasına pat diye giren, müdürün ergen, hiphop’çı çocuğu edası gibi geliyor.

Merhaba tabi ki.

selamlar, merhabalar, tesekkurler gibi seyler dilimizde yok.

merhaba x diye giriyorum ben.

mail aldığını da varsayıyorum, cevabı orada bulabilirsin. iş hayatı teamülleri "ay bu bana çok kasıntı geliyor, naber qanks" diyeceğimiz şekilde esnek değil, çevreyi gözlemleyin ve uyum sağlayın.

"selma"cıyım ben arada selmalar yzıyorum

Sabah 10’a kadar günaydın yazdığım da olur ama onun dışında hep merhaba x bey/hanım

Merhaba

Genelde merhaba, tatlışlık yaparak iş isteyeceğim ve samimi olduğum biriyse selam X.

müşteri ise merhaba,
samimi müşteri ise merhabalar,
iş arkadaşlarının olduğu bir mail grubu ise selamlar herkese,
ofisten bir kişi ile iş sebebli mailleişyorsam selam,
ofisten birisi ile goy goy yapıyorsam muhtar naptın, hacı abla nassın, ve türevleri.

genel olarak eğilimim bu şekillerde oluyor :)

Her zaman olan: X Bey/Hanım Merhaba
Tek bir iş arkadaşıma spesifik bir şey soracaksam olan: Abi Selam

ismiyle hitap ettiğim birine yazıyorsam x selam şeklinde başlıyorum, hanımlı beyli maillerime merhaba.

merhaba derim hep. selam çok dalaksızca bir sesleniş olarak geliyor mailde bana.

Tek kişi ise bokmühendisi bey/hanım,

Çoklu mail ise, merhabalar.

İyi günler / İyi akşamlar. Bana "merhaba" da "selam" da gayriresmi geliyor. İş ortamında sadece bunlar. Saatine göre ya "iyi günler" ya "iyi akşamlar". Sabah saatlerinde "günaydın" da derim.

ilk akü için biraz kısa bir ömür olmuş ama bitmesi normal. km az olmasa şarj dinamasunda da sorun olabilirdi ama km çok düşük bu km'de genelde öyle bir arıza nadir olur.

normal. özellikle seyrek kullanıyorsanız gayet normal.

benim 2 yılda bitti. inci'ye geçtim şimdi.

giden arabanın aküsü bitmez. hadi bitti diyelim, akü bitti diye giden araba stop etmez. 3 yıl / 32 bin kilometrede akü bitmez(radyo, far vs. açık unutulmadıysa). aracınızın garantisi devam ediyorsa servise götürün yada akünün markası ne ise onunla iletişime geçin bence.

mutanking doğru söylüyo. çalışan araç stop etmez aküden dolayı. muhtemelen şarj dinamosu ile ilgili bi sorun oluştu ki direkt araç stop etti. yeni akü aldığınızda da bi süre sonra başınıza aynı şey gelirse bilinki şarj dinamosu ile ilgili bi sorununuz var.

değil

nesi normal , 2009 focusun aküsü geçen yaz değişti.

eğer araç çalışmıyor halde iken lamba vs. açık bırakmadıysanız bitmemesi gerekir, bitse de şarj ettirerek devam edebilirdiniz.

Motoru çalışan, yürüyen aracın aküsü bitmez öyle bence de fakat araçta start stop sistemi var da motor durduğunda falan mı oldu acaba onlarda mekanizma nasıl tam bilen biri söylese iyi olabilir.

5 yil/100.000km dir bir akunun ortalama omru. sizin aku ya hatali ya da sikinti akude degil...bilen bir ustaya baktirmak lazim

2002 model aracın aküsü 2016 da değişti. ona göre hesap et.

motor çalışınca üretilen güçle aküyü şarj eden alternatör (dinamo) diye bir parça var. onun aküyü şarj etmeye yetecek kadar gerilim üretip üretmediğine bakılması iyi olur. araçtan araca değişiyor ama hatırladığım kadarıyla 13,7 V ile 14,2 V arası bir değer okunması lazım bu parçadan akü kutuplarına gelen kablolarda.

gazlı değil de jel yakıt- reşo ocaklar var, kapağını kapatınca sönüyor. ondan alabilirsin

bir de süt. sütle ısıtmadan kahve yapabilirsin, soğuk da gider zira..

edit: ismini hatırladım:)

poşet filtre kahve var, isviçre almanya tarafında rahatlıkla bulursun. suyun içine at, demle ve iç.

sıcak olursa daha iyi ama ılık suyla da idare ediyor.

eski tüplü tvlerin içinde plastik bi mercek vardı ekran boyu kadar, ismini hatırlayamadım, aşırı acayip psikopat güçlü bişeydi bu, youtube da kesin vardır, siyah geniş bi tava bulursan 10 dakkada kaynar su. buldum fresnel lens diyolar. www.youtube.com oha 10 saniye sürmedi. işin bitince rulo yapar koyarsın çantana rulo olmuyosa bile hazır satılan lensler var ufak onlardan alırsın a4 boyutunda, burada suyun çok hızlı kaynamasının bir sebebi de taşın çok ısınmış olması.

portatif küçük ocaklardan neden kullanmıyorsunuz?

urun.n11.com

başlığı keyfine göre alabilirsin elbette, ben rüzgarda sönmeyen bir model kullanıyorum.
sadece kahve için çok üzün süre gider.

ya da bu manastırda hiç mi ateş yanmıyor, bi demlik semaver bişey götür, çay içmiyor mu bu insanlar?

ilik suyla cokca calkalayarak isi olmadan belki kahveye benzer bir sey elde edilebilir. iyi kol kasi da yaparsin.

chemistry.stackexchange.com

özetle diyor ki basıncı artırırsan 30 derecede de suyu kaynatıp kahve elde edebilirsin :)

cok kahveyi az su ile bir kapta demleyin. bir gece bekletin. sabaha olmus olur.

1-2 kamp için gaz kartuşu alacaksın. bir tane mokapot bir tane de msr pocket rocket

Cok yaratici cevaplar geldi, tesekkurler.

Cok eski bir bina oldugu icin yok. Tup ya da ocak kuramam. Trenin gittigi yere kadar gidip oradan 10-12 kmlik dag yolunu bisikletle asacagim. O nedenle tup ya da ocak tasimam zor yanimda.


@hasmetizm, icmiyorlar, cay kulturleri yok katolik nenelerin.

tüp dediğimiz 10-15cmlik ve yarım kiloluk bir şey. ocak dediğiniz de pocket rocket alırsanız 100 gram sadece. sırtımızda taşıyoruz bunları bisikletle nolacak.

tupu ucaga almazlar ama. indigi yerden almasi lazim.

@jimicik, ucaga binmiyorum, trenle 6-7 saat uzagimda bir yer.

@argent dawn, oyle bir ortamda techizat kurmam hos karsilanmaz, o nedenle sorumu bu sekilde sordum. Yer Yuksek-Alpler. Yuk sikintim var bisiklet kullanirken.

aslinda yuruyusculer icin ultralight kamp ocaklari var. agirlik konusunu da gectim, siz tehcizat da istemiyorsunuz. ama neticede kahve demplemek icin bir tehcizat olacak ufak da olsa.

www.kagitpil.com
urun.n11.com

bunlar usbli isitma alternatifleri. usbyi de harici batarya ile sarj edebilirsiniz. harici bataryayi da bisiklet surerken sirtiniza asabileceginiz gunes enerjisiyle dolan panellerle sarj edeblirsiniz.

bir de tealight mum geliyor aklima. sabir isi tabi.

abi su bile ısıtılma imkanı olmayan bir manastırda kahve de içmemek gerekiyor demek ki. yani içilebiliyor olsa bi ocak mocak bişey imkanı olurdu, en azından dışarıdan getirme şansı olurdu. hem kendileri içmiyor, hem dışarıdan portatif ocak getiren hoş karşılanmıyor. e demek ki oradayken de kahve mahve içmemek gerekiyor. yani bu asker ocağında bira içmeye çalışmak gibi bir şey bence.

pet şişe suyun içine filtre kahveyi at, ertesi gün de süzüp iç. buzdolabı olmasa da cold brew gibi olur yine.

bi de kahveyi koyup keyif yapmak değil de, kafein alayım, kahve tadı gelsin yeter gibi bir düşüncen varsa, sallama kahve diye bir şey gördüm. aynı poşet çayın kahvelisi.

maraş otu gibi poşetiyle ağzına atıp emikleyerek biraz tatmin olunabilir mi acaba? daha da aklıma bir şey gelmiyor.

poşet kahveyi musluk suyuna atıp denedim bugün. fena olmadı. Isviçre'de indiğin yerde rahatlıkla bulursun...

seat ibiza 2017 dsg 1.0 ecotsi.
son bakım özel servis 500 tl. yetkilide 1000 üzeriydi sanırım.
ekstra masraf : çıkma boğaz kelebeği . boğaz kelebek yayı kırıldı komple çıkmadan değişti. 1400 tl.

1 yıl önce 2008 model bir toyota yaris aldım. Sadece 300 lira periyodik bakım parası verdim 1 yıl boyunca.

Bugün balatalara baktırmak için tekrar götürdüm, "15-20 bin daha gider bu, niye getirdin" dedi adam bana. Maşallah diyeyim.

Citroën, c-elyessé, 2013, 300 lira.

bu sene akü bitti, masrafı çok arttı. 6 yaşında araba, daha bakımdan başka masrafı yok.

megane, 8 yaşında polen, hava, yağ filtresi ve yağ değişimi 270 tl özel servis.
Periyodik bakımını zamanında yaptırırsan ve arabana güzel bakarsan çok masraf çıkamıyor. Ama ertelediğin görmezden geldiğin her ses, sorun sana yüksek masraf olarak geri dönüyor kesinlikle.

BMW 520d, Periyodik bakımı aşağı yukarı 2500 - 5000TL arası duruma göre, Yakın zamanda ön düzen bakımı yapıldı, salıncaklardan birisi eğildiği için salıncaklar set halinde ve 4 lastik değiştirildi, toplam 15K tuttu. Türkiye'deki delik deşik yollar ve kafalarına göre ölçüsüz/ayarsız yapılmış asfalt hız kesicileri de hesaba kattığınızda sadece periyodik bakımları değil aynı zamanda yürüyen aksam hasarlarını da hesaba katmak gerekiyor maalesef.

bugün yaptırdım 2. bakım A3 1950 TL
yetkili servis

edit: geçen sene 1400'e yapmışlardı, kur farkını siz hesaplayın

renksiz isinizi goruyorsa lazer alin arkaniza bakmayin. oyle sirf keyfine alinacak bissey degil bu renkliler. basa bela.

renkli çıktı lazım olabilir. canon sonradan takma değil kendinden tanklı ise alın geçin.

hız lazımsa lazer yazıcı kesin çözüm. ama yavaş da olsa sıkıntı yoksa bu tipler daha ekonomik.

Ben Epson L3050 kullanıyorum çok memnunum hem tarayıcı özellikli, hem wi-fi hem tanklı ve çok ekonomik

düşünmeyen kalmadı ülkede

düşündüm, düşümden ayrı kaldım...

düşünüyorum, araştırıyorum ama henüz bulamadım. yok sayabileceğim bir sermaye olsa orta - uzun vade de kazançlı işler var aslında.

gecse bile aliyorlar mh yi aradigini zamaan, sorun yok

ben ayakkabıda 15 günü geçirdim. giyilmiş olduğu halde kalitesini beğenmedik dedik, iade aldılar.

rezistansına göre değişir, malı görelim

Relax eryaman ismi @meldaras ,@vladimir dökümov

kaçıncı kat ısınma aidat nasıl. ev kaç artı kaç, eşyalı mı? bu kadar bilgiyle napalım

8. Kat eşyalı 1+1

Aidat 150 lira

eryaman standartlarında bir fiyat. eryamanda daha eski eşyalı evleri belki 800'e falan bulursun o kadar.

Eşyalar yeniyse fiyat uygun. Ben de Eryaman'da benzer bir evde eşyalı 1+1 balkonlu eve 1000 lira veriyorum. Eski kiracı olduğum için az zam yaparak bu fiyata geldim, yeni girecek olsam 1100 liradan aşağı zor gibi. Bu arada benim de aidat 150, o da normal yani. Ama relax'ın konumu biraz uzak, optimum karşısındaki fırat'a bakmanı öneririm, lokasyonu daha iyidir, aynı fiyatlara bulursun.

tek gecelik çok oluyordu oralarda, düzelmişse go on.

Şu anda öyle bir sıkıntı yok güvenlik falan var. @giovanne. Havuzu fitness i falan var. Fırat'i bilmiyorum. @abdurrahman

gayet yüksek.

arkadaşım 3.etapta 500 liraya oturuyor. eşya için ayda 600 lira verilmez.

p.s. zaten o evler 100-150 bin lira. azıcık birikmişin varsa 1500 lira kredi öde ev senin olsun.

Fiyat normal ama ben olsam o paraya daha merkezi bir yer arardım. O paranın bir kısmını relax adına veriyorsun çünkü.

biz ankaralılar eryaman'ı ankara'da saymıyoruz bilginize.

Işyeri güvercinlikte olduğu için burada tutmaya karar verdim. Ama hala tam olarak bilmiyorum yakın uzak mi

Biraz ankara'ya uzak kabuk ediyorum. Ama ev bulamıyorum ya emlakçı var ya da eşyalar eski.

kafalarına göre karttan 3-5 3-5 tırtıklayacaklar

Sacmalamayin, oyle tirtiklama vs bisi olmaz deli misiniz arkadaslar?

Visa ile ortak kampanya yapilmis belli ki, tirtiklama dediginiz sey nitelikli dolandiriciliktir ve onu boyle buyuk sirketler yapmazlae goz gore gore.

Iki sirketin kampanyasi iste ne gibi bir beklentiniz var acaba?

visa ortaklığı ile yapılmış kampanya, bir tür pazarlama stratejisi.

visa'nın düşüncesi şu, ben bu kullanıcının kartını sisteme kaydettirmesini sağlarsam sonraki alışverişinde ödeme sayfasına geldiğinde "aa hazırda kart var başka kart bilgisi girmekle uğraşmayayım şununla alayım der" yine aynı kartla alır. yani visa kart ile almanı garantiliyor.

belki senin tek kredi kartın olabilir haliyle kampanyada hedef kitle sen değilsin ama belli ki visa bunun analizini yapmış ve fayda sağlayabileceğini öngörmüş.

hepsiburada'ya faydasına gelecek olursak,

bu tarz siteler trendyol, hepsiburada modanisa vs. ciddi anlamda kullanıcı analizine para harcıyorlar. bu konu hakkında birkaç konuşmaya dahil olmuştum.

ciddi bir oranda kullanıcının ödeme sayfasında harcadığı vakte göre alışverişten vazgeçme ihtimali olduğu üzerinde duruluyor haliyle kullanıcıların mümkünse birkaç tıkla siparişi vermesini hedefliyor bu online e-ticaret siteleri.

dolayısıyla kart kaydetme olayı da bunu sağlayan araçlardan biri.

ben sanal visa kartımı kaydettim.. 350 tl'ye satılan samsung evo ssd indirim + visa indirimi ile 250 tl'ye geldi.. güzel kampanya kaçırmayın.. 31 temmuz sondu sanırım..

kartınızı hb ödeme altyapısına kaydediyorsunuz.. işiniz kolaylaşıyor.. hb'ya bir faydası yok yani.. sepete ekledikten sonra fatura, adres, kart bilgilerinizi tekrar tekrar girmek yerine tek tuşla alışverişi tamamlamak.. amaç bu.. isterseniz daha sonra kartınızı kaldırabilirsiniz..

Tırtıklama gibi basit bir düşünce yok, Amazon'un uyguladığı gibi tek tıkla alışveriş yapmanı kolaylaştırmak ve para harcattırmak. Verilen indirimi kullanan insanların büyük çoğunluğu kart bilgilerini silmeyeceğinden ileri de alışveriş yaparken size alışverişi kolayca yaptıracaktır.

sen o kartı kaydedersen çatır çatır alışveriş yapacaksın, tek tıkla düşünmeden alacaksın. 50 verip 150 alacak.

bunu dünya üzerinde ilk düşünen siz olamazsınız haliyle. ürünü satarken fatura kesebilecek misiniz? kime satacaksınız? nereden satacaksınız? nasıl nakliye edeceksiniz? ürünün başına yarın bir iş geldiğinde garantisini nasıl sağlayacaksınız?

1 ürünün maliyetini sadece hammadde ve işcilik üzerinden hesap etme zevzekliği sadece bizim türklere has maalesef..

bence güzel olur. Yalnız girişim olarak değilde instagram veya sosyal mecralarda bol bol paylaşım yapın yakın çevreden filan iş gelir.

Çevremde ne kadar insan varsa çocuklarına ikinci el bisiklet çocuk arabası,baza filan alıyor. Durumları da baya baya iyi. Böyle şeylere yığınla para vereceğimize bir kenara atalım diyorlar.

Denemekten zarar gelmez. Çizimleri filan paylaşırsınız. İnşallah güzel olur.

@valdimir

cok dogru diyor.

1 e 10a satiyorlar kanka sadece ilk asamasi.

dikim size ait ama bedava calismiyorsunuz normalde, onu yapanlarda bedava calismiyor. vergisi, iadesi, garantisi, ulasimi derken o kadar ucuz degil.

bence deneyin derim. aynı fikir bende de var çünkü:)
önce bulunduğunuz şehire odaklanarak çalışın. şehir dışına kargo olaylarına girmeyin. ayrıca ikea gibi üretip demonte şekilde teslimat yaparsınız.

@black fridayde bos kutuya talim eden adam
@vladimirdökümov

-Fatura kesmeyeceğim
-Eşe, dosta, kim gelirse
-İnternet üzerinden satılan çakma tshirt, ayakkabı, 2. el ne kadar ürün varsa garantisi ne kadarsa o kadar olacak elbette.
-Nakliye kısmı soru işareti
-instagram, letgo, sosyal mecralar

Zaten mevcut bir işim var. Bunu sadece ek bir gelir olarak düşüyorum. Adı üstünde sadece bir girişim. İlerleyen zamanda talebe göre neden fatura kesilmesin ? Taş atıp kolum yorulacak bir durum yok. ölçüler hazır, işleyecek hazır. malzemeciye 2 veya 3 numaradan bir tane daha hazırla demem yeterli. Hatta 2-3 bin masraf yapıp bir kaç alet ile sadece hammadde temini ile bile üretim sağlayabilirim.

zevzeklik demek biraz ağır bir üslup. Adı üstünde, sadece bir soru.


@cemiyetin ünlü siması , ürün demonte olarak tasarlandı. tüm birleştirme noktları ve apartları hazır. gerekli malzeme 1 tornovida, 1 alyan anahtarı

@janavarorion

bence olur her türlü. bizden neden bi ikea çıkmasın:)

muhtemelen maliyet hesabınız yanlış, vergi, sigorta,nakliye, işçilik (maaş, prim, vergi, kıdem+ihbar), yemek, yol vb.), kira, elektrik, su, makina, genel giderler vesaire büyük ihtimalle hesabınızın içerisinde yok.

dolayısıyla 1'e mal ettiğinizi sanıp 2'ye satarsanız orta vadede zarar edip batarsınız.

fatura kesmeden kaçak satış yaparsanız er geç yakalanırsınız. o zaman da ödeyeceğiniz ceza kazandığınızın tamamını alıp götürür.

bunlar ciddi işler. girecekseniz ciddi girin. yoksa öyle ek iş olsun diye yapılacak şeyler değil...

Maliyet Vs mevzusuna girmiyorum ancak olay sadece işçilik değil. Çocuk odası tasarımı ve üretimi yetkin olmadan tasarlanıp/üretilip satılacak şeyler değil. Güvenlik riskleri var. Çocuk yaralanması ve ölümü ile sonuçlanan şeylerden sorumlu olacaksınız hem de fatura kesmeden satış yaparak sorumluluk alacaksınız.

7000 liralık çocuk odası nasıl bir şey? link var mı?

bu dediklerinizi ve daha fazlasını yapan bir meslek grubu var zaten, içmimar diyorlar kendilerine.

bir içmimar olarak uzun uzun yazmaya hiç mecalim yok ama ykyt +1 diyeyim ilk olarak, üniversitede çocuk odası tasarımı diye ayrı bir dersimiz vardı, o derece. son olarak da göründüğü kadar kolay değil bu işler inanın. yakın çevreniz derken onu iyice daraltın çok yakın çevreniz olmalı çünkü komşu, arkadaşınız bile olsa ufacık bir kaç sorundan sonra itin mbadına sokarlar, çevrenizde kötülemeye başlarlar sizi. hep derim akrabayla, arkadaşla iş yapılmaz.

onun dışında mobilyaları yaptıracağınız yer ne kadar titiz ne kadar temiz iş çıkartacak? piyasada yığınla çakal var, örnek, mobilyayı yaptırırsınız 3 hafta sonra bir yerinde sorun çıkar. e siz de garanti verdiniz ya alır götürürsünüz ustaya, adam kullanıcı hatası diyip, ücret talep ederse ne olacak, ne diyeceksiniz yakınınız eş dostunuz olan müşterinize?

daha yığınla örnek veririm de gerek yok. "yaparım yeaaa güzel iş" kafasıyla işe girerseniz batmanız muhtemel. en basitinden içmimarları, mimarları geçtim bir çok şehrin sanayi bölgesindeki, mobilyacılar bu işi sizin yapacağınızdan çok daha profesyonel ve sağlıklı bir şekilde zaten yapıyor.

işin eğitimini almış ve nispeten içinde olmuş biri olarak, çevrenin tavsiyesine, gazına, "yapersin yeaaaa" laflarına pek kulak asmayın diyorum.

ek: uzun yazmaya halim yok dedim ama yazmışım yine :) neyse son olarak şunu diyeyim, yazdıklarım hep sorun çıkması üzerine kurulu farkındayım, çünkü bu işte sorun çıkar. çıkmaz diye bir şey yok, mutlaka çıkar, sorun çıkmaması imkansızdır :)

yapın!

birkaç yıl sonra acaba yapsaydım daha farklı bir hayatım olur muydu diye düşünmektense deneyin. ürünlerinizi diğer büyük mobilya üreticilerinden farklılaştırma yoluna gidin. mesela mobilyalara çocuğun ismini ahşaptan yapıp mobilyaya monte edin. hem talebi hem fiyatı artırabilirsiniz.

ayrıca bol bol reklam yapmaya, ürünlerinizi duyurmaya çalışın facebook ve instagram dan.

bu konuda kesinlikle aklınızdan çıkarmamanız gereken şey sağlığa zararlı malzemeler (kaplama, yapıştırıcı, boya vs.) kullanmamanız ve bunu belgeleyebilmeniz. kimse çocuğunu ne olduğu belirsiz malzemelerden yapılmış bir yatakta yatırmak istemez

@issiz karga aslında bu iş iç mimarın da değil. Endüstri ürünleri tasarımcısının.

@yemrem siz marka yaratmaktan onun belgelendirilmesinden, yeni ürün için arge yapılmasından bahsediyorsunuz. Arkadaş firma bile kurmayacak. Bunları tek başına nasıl yapacak? Konudan biraz uzaksınız sanırım.

@ykyt, şirket kurmaktan bahsetmiyorum, instagramda veya facebook ta reklam yapmak için firma olmaya gerek yok. tse belgeli ürün kullanmak için firma olmaya gerek yok.

firma kurma mevzusunu nerden çıkardınız?

@yemrem firma olmadan nasıl üretim, belgelendirme ve satış yapacak?

@ykyt instagrama bir girip bakın, yüzlerce/binlerce kişi nasıl satış yapıyorsa öyle yapacak

ha legal mi? belli bir tutara kadar legal, ondan sonrasında vergilendirme yapılması gerekiyor.

ancak milyar liralık holdinglerin, lüks içinde yaşayan-yaşatan futbol kulüplerinin vergi borçlarının silindiği yerde o kadar da vergi borcu kutsaldır kafasında değilim şahsen

@yemrem Alakasız şeyler söylüyorsunuz.

babuş şimdi bir mağazadan bir şey alınca sen sadece hammddeye para vermiyorsun,
ulaşılabilirlik,
tanınırlık,
farklı ürünler ile kıyas imkanı,
güven,
garanti,
kısa sürelerde satın alma imkanı,
vb bir çok parametre ye de para veriyorsun 1'e mal edilse 7-8'i bu kalemler zaten.
o sebeple bunlar olmadığı zaman belki eş dost senden alır gerisi almaz.
ama şu olur mesela ben kumaş giydirmede iyiyim dersin millete kalite kumaştan giydirme imkanı sunarsın.

deneyiniz, deneyin efendim, maliyetlerine katlanip urunuzu uretin bos zamaninizda, satacak onlarca mecra var,
yapilan yorumlara kulak asin ama o kadar da degil,

belli ki amator bir girisimden bahsediyorsunuz, millet sanki dev magazalara rakip olmayi planlamissiniz gibi sabit maliyetlerden, pazarlama dagitimdan, firsat maliyetlerinden ve hic tanimadiklari halde zekanizdan bahsetmisler, ayip cidden.
piyasada genelde kaliteli olan ve emek verilen bir sey kendine yer buluyor, bulmasa da batiyorsunuz zaten.
kolayliklar gelsin,

@ykyt o kadar mobilya projesi derslerini boşuna vermişler demek ki okulda bize. teşekkürler bilgilendirme için.

@janavarorion dostum bu işi hobi olarak yapıp çevrenizde beğenen bir kaç kişiye maliyetin biraz üzerine satmak başka şey, ayda bir iki tane de olsa sabit bir üretime geçip inta vs gibi alanlardan satmak başka şeydir. burada yapın edin diyenler farkındaysanız bu işle alakası olmayan dışarıdan yorum yapan kişiler. seçim tabi ki sizin ama mobilya gibi uzun vadede kullanılacak dayanıklı olması beklenen ürünleri üretmek ayrıca bilgi ve deneyim ister. yahu malzemeyi bile bilmiyorsunuz, iş yaptığınız adam size çam diye ıhlamur kakalasa nereden anlayacaksınız? yada 1. sınıf kalite diye 3. sınıf ahşabı verse? bir kaç hafta sonra o mobilya çatlasa patlasa ne diyeceksiniz? 1 tane yapacağınız kötü iş yaptığınız 50 tane iyi işi çöpe atmaya yeter.

bilmediğini bir alanda işe girerken çevrenin gazına gelmeden kararlar almaya çalışın.

bişey olmaz

hiçbir şey olmaz. en fazla tepedeki üfürgeci kapatırsın. uçak yükseklere, soğuklara çıkıyor ama bu soğuk içeriden hissedilmiyor.

ucus uzunsa usursun, mesela bangkok ucuslari filan buz gibi oluyor

Hosterlerden rica edersen bi örtü geririrler, bence zaten üşümezsin.

abi üşüyebilirsin bence ya, tatil öncesi uçakta ayı gibi hasta olmak ve akabinde tatilin zehir olması olasılığının yüksekliğine girmiyorum bile. senin yerinde olsam üzerime ince bir hırka sweatshirt falan öyle bir şey alır öyle binerim, ne olacak en kötü elinde taşırsın.

@megalomaniac easyjet bu arada pos makinesi ile başımda bitip 10-15 euro charge etmesinler örtü, battaniye için?

Üstüne kesin bir şey al, ülke içi bile soğuk oluyor. Ülkeler arasıysa bonus soğuk.

Geçen yaz tam da bu vakitlerde, Londra Girona uçuşu yaptım, hayatımın soğunu yedim, cam kenarındaydım ben, artı rötar da yaptı bir de Ryanair bilmemne hangi şehrin üstünde yarıms aat daire çizdik sadece. Daha önce sorunsuz uçuşlarım da çok oldu, ama o uçuş tam bir Murphy cenabetliğiydi. Havalanı transfer otobüslerinde de ayrı soğuk yedim üstelik, köklemişlerdi klimayı, yanımdaki çevremdeki döndürmeli zımbırtıları kapatsam da fayda etmedi. Sonuç olarak akşam 7-8 den sonra dayanılmaz öksürük, gece hayatsız emekli tatili yaptım.

üzerinize bir şey alın, soğuk oluyor.

hasta olma ihtimaliniz var. şortun üstüne eşofman giyin tuvalette çıkartın?

örtü getirirler rica edersen

ekonomik havayolu ise üstüne mutlaka bişey al. yok kaliteli havayoluysa şal veriyorlar.

Bi sweat alırsın üstüne üşürsen kah bacagına kah omzuna alırsın

Ne soğuk oldu var ya! Mevsimlik bi mont almıştım, gene de üşüdüm ama idare ettik

abd fethullah'ı vermiyor çünkü bir gerekçesi yok. öncelikle darbenin fethullah tarafından yapıldığına dair kesin bir kanıt yok.
sonralıkla ben darbe olduğundan şüpheliyim çünkü darbe dediğimiz olay gece vakti yapılır. havaalanları köprü falan tutulmaz doğrudan birincil nitelikteki siyasiler alelacele derdest edilip bir yere kapatılır. darbe oluyor cb feystaym dan yayın yapıyor. böyle bir olanağının olması saçma.
ordudaki kemalist askerler fetö tarafından ergenekon adı altında hapse atıldı biliyosunuz. böyle bişey yok. ha alt rütbeli astsubay, teğmen falan atatürkçü yok mudur vardır ama bu kişiler için darbenin beyni diyebilir miyiz, hayır.
askeri uçaklar tbmm yi bombalıyor. saçmasapan bir iş. askeri uçak tbmm yi neden bombalasın. dikta arzusu içinde olsalar dahi enerjilerini niye böyle saçmasapan bir iş için harcasınlar. yani ben asker falan değilim ama darbe yapacak olsam o gece olanların hiçbirisini yapmazdım. e tayyibin zaten yanındaki adamlar da fetöcü çıkmış. ama o gece o adamı tutuklamadılar. böyle iş mi olur. hazır marmariste havuzdan çıkmış havuz yorgunluğu üzerindeyken basacaksın kafasına tutuklayacaksın. yani darbe olacaksa böyle olur.

fethullah gülen aynı abdullah öcalan gibi türk istihbaratının elemanıdır.
cia fethullah gülen'i türkiye'ye karşı kullanabileceğini zannetti ama türk istihbaratı örgütü kapatma pahasınada olsa cia'nin operasyonlarını boşa çıkarttı.
cia'in fetö üstüne yaptığı 15-20 senelik yatırımlar bir anda çöp oldu.

vakti gelince pkk'da türk istihbaratı tarafından kapatılır, o vakte kadar muhtemel kontrol dışı kürt örgütlerinin varlığı ihtimali riskine karşı yaşatılır.

yani fetö'yü yıllarca destekleyen bir güç geliyor aklıma ama söyleyince içeri alıyorlar.

Enişte darbesi.

ulan buradakileri okuyunca şöyle hissediyorum;
pbs.twimg.com

in

across da kullanılır sanki

in denir.

across denmez

aşçı pastacı ya da barista

Marangoz. Sirf zeytin merdiveninden ev gecindiren adam biliyorum.

tır şoförlüğü

Kepçe operatörlüğü, çocukluktan beri bayılırım ya. Hani şu hem önü hem arkasında kepçe olanlar.

fayans ve tesisat ustalığı. ev alır yeniler satardım.

fayans ve tesisat ustalığı+1
belki aşçılık.

terzi. paça bükmeden bile 10-15lira alınıyor.

Boyacılık

boya badana ustası.
2-3 günde öğrenirsin.
fantezi fiyatlar çekiyorlar.

Kadın berberi

KOD

kuaförlük ya da terzilik öğrenmek isterdim.

samimi dediğin garsonların yavşak gibi "gel abim güzel abim bi emrin var mı sayın abim, buraya soğan çeeak en güzel şekilde" diye konuşup müşteriyi sürekli yaladığı yerler mi?

başlıktaki "samimi"yi görünce ufak tefek mütevazı mekanlar canlandı gözümde, ama öneri olarak ciğerci bahattin'i görünce kafam karıştı.

ona göre önerelim.

biz geçen akşam manolis'e gittik. Kavaklıdere şili meydanında.

meyhane ama müzikleri bangır bangır değil. meze porsiyonları büyük, ara sıcakları mükemmel. en önemlisi de garsonları ustaları filan hep güler yüzlü. sıcacık, samimi.

rakı da var evet.

@kibritsuyu,sen ver önerilerini ya, insta'ya foto atınca cool durmayacak her mekan benim kabulümdür. güzel esnaf lokantaları da olursa muhteşem olur.

Peçenek döner, iskitler.

Balgatta Vasfi Usta, Öveçlerde Eski Konak Oltu Cağ kebabı, Kızılayda Surkent Cartlak kebabı

Kırık Oklava - Cebeci

İzmir caddesi develi kebap. Kimse bilmez. Pidelerine bayılırım

yatak
kutular
tr pazarında ilk senelerde satılan kanepeler

koçtaşta bile lambaderler 150 lira olmuş ikea lersta 200 liraya çok kullanışlı, şık

mobidyum şef bıçağını 50tl ye almıştım. ikea 365 serisi

şu beyaz aplikler her daim ucuz ve şık

Hasır kutular,
Asılı duran lavabonun altına sığabilen kirli çamaşırlık yaptığım kutular,
Yatak odası abajurları,
Sub ı içine koyup gizlediğimiz dekoratif ahşap bir büyük kutu,sehpamsı,
Balkon için hasır sandalye/koltuk da denebilir
Saklama için cam kavanozlar
.
.
.
İhtiyaçları tespit edip, almış olmak için almadığın zaman f/p hakikaten çok iyi.

Bu saydıklarımdan aradığın bir şey varsa ürünü bulup link atarım. Kategori belirtmediğinden aklıma geleni yazdım.

ektorp kanepe, 3 kişilik olan. bir dönem yalnızca o kanepe üzerinde yaşadığımı söyleyebilirim.

Çin satırı gibi bir bıçak aldım memnunum baya

Sebze soyacağı

Küçük katlanan açacak (zamanla yumuşuyor ama iş görüyor)

Onun dışında bitkiler saksılar vs

metal keson!

kesinlikle bebek ve çocuk mobilyaları.

ham masif mobilya yapıp cilasız boyasız üç kuruşa satıyor. bebek odası alıp 2-3 parça değiştirince çocuk odası oluyor.

rende. gerçekten mutfak hayatımı bu kadar kolaylaştıran başka bir ürün daha yok, tüm yeni eve çıkan arkadaşlarıma bundan götürüyorum sakdljskdsdf.

www.ikea.com.tr

ikea türkiye pazarına girdiğinden beri tam bir ikeafangirl olduğum için keyifle cevaplayacağım :)

soru üzerine ikea sitesinden bizdeki ikea ürünlerine bakayım dedim. birçok f/p ürün önerecektim aslında ama hepsinin fiyatları son bir senede o kadaaar uçmuş ki aşağıda yazdıklarımı artık sadece "performansı iyi" kategorisinde değerlendirebilirsin sanırım :(

@babilbalığı boyasız ve cilasız diyince aklıma geldi. ikea'nın tüm boyasız ve cilasız ürünleri bence çok iyi. hem genel olarak ucuzlar, hem de istediğiniz renge boyayıp çok kaliteli bir görüntü de kazandırabiliyorsunuz. boyanmamış hali de her yere uyum sağlıyor. zamanında (10 seneden fazla oluyor) 20 liraya bir masa almıştım böyle. gerçi galiba fırsat köşesi ürünüydü ama bir hasarı yoktu. bir de gene boyasız ve cilasız bir açık raf almıştım "hejne" model. hepsinden çok memnunum.

-kapı arkasına asılan askılıkları (enudden)

-duşun içine köşeye asmalık şampuanlık - en ufak bir kararma - küflenme vs olmadı. paslanmaz çelikmiş zaten. (brogrund)

-"platsa" gardropları var. derinliği 61 cm olanı alırsan bir rafa arkalı önlü iki sıra kıyafeti katlayıp koyabiliyorsun. yaz gelince kışlıkları arka sıraya koyuyorum, kış gelince yazlıkları. çanta bavul vs bile koydum, her şeyi aldı. eskiden kullanmayacağım kıyafetleri koyacak yer bulamıyordum odada, şimdi bütün kıyafetlerim tek sıra dolaba sığıyor.

-"tjusig" diye bir duvar rafı-askılığı var. bunu da platsa dolabmın yanına astım, bu da asılacak kıyafetlerimi falan toparladı. aslında kapalı dolap alacaktım onlar için ama çok pahalı gelmişti, böyle açık yapayım dedim. hem çok daha ucuz hem de modern oldu.

-bunun dışında koltukları bence çok iyi. kedi tırmalamasına karşı dayanıksız olsalar da :) rahatlık açısından memnunum. bizim koltuğu (karlstad) yıllardır kullanıyoruz, süngerleri hala hiç eskimedi. leke de tutmuyor.

evimde bulunan ve birçoğunu 10+ senedir memnuniyetle kullandığım diğer ürünleri: lack sehpa, mandal karyola, hyllestad yatak, poang koltuk, tv ünitesi, lambader, kutular.

son olarak ikea hakkında şöyle bir şey biliyorum. mobilya ürünleri her zaman olabildiğince uygun fiyatlara satılıyor. çünkü zaten asıl işleri o ve özellikle yassı kutular falan da kullanarak bu ürünlerdeki maliyetleri baya düşürebiliyorlar, böylece sürümden kar ediyorlar. ama tekstil ürünlerinde ve ıvır zıvır aksesuarlarda daha fazla kar marjı uyguluyorlar. halı, yatak örtüsü, koltuk kılıfı, çöp poşeti, bardak tabak, havlu, minder, yastık vs. bunlar normale göre daha pahalıya satılıyor.

halı demişken, gene 10 sene kadar önce fırsat köşesinden denk gelip çok kirli bir yün halı almıştım, "stockholm" model. hem o yıllara göre, hem de öylesine kirli bir fırsat köşesi ürünü olmasına rağmen bence çok pahalıydı ama çok beğeniştim. sonra halı yıkamacıya verdim, tertemiz oldu. 100% yün ve kalın bir halı olduğu için üzerine oturduğunda minder gibi oluyor resmen. halıya ihtiyacın varsa ve fırsat köşesinde böyle bir şeye denk gelirsen aklında olsun.

@istanbul: genel olarak haklısın. fakat bebek mobilyası boyasız oluca fiyatı öyle bir çakıyorlar ki, koşup ikea'yı kuran adama sarılasım geliyor. fiyat inanılmaz fark ediyor (ON KAT filan), dolayısıyla özellikle bebek ve çocuk grubu masifler f/p canavarı oluyor.

yatak, koltuk ve dolaplar bunlar iyi olanlar
mutfak malzemeleri ve kumaş işlerini pek tavsiye etmiyorum.

ikarus tercüme var, ben sürekli iş gönderiyorum bir sıkıntı olmadı.

mesaj attım size bir bakın.

tarımsal üretim olabilir ki belediyeler deneyecekler bunu

New York Times gazetesinin talebi üzerine Başkan Roosevelt'e hitaben yazdığı, 31 Aralık 1933 günü yayınlanan ünlü açık mektupta... "Devlet harcamalarını sakın kısmayın, tam tersine artırın ki insanların malları satın alacak gücü olsun" demişti.


Rahmetli Prof. Demir Demirgil, ekonomiye giriş dersinde bu fikri şöyle örneklemişti: "İnsanlara çukur kazdırıp ücret ödeyin ki alışveriş yapabilsinler. Sonra da başkalarını çağırıp çukuru örtün..."

valla öyle bir durumda en mantıklısı, şimdi spoiler olmasın isim vermiyim ama birkaç filmdeki gibi milleti birbirine kırdırtmak olur. zenginler izlemeye, bahse, adam satın almaya, vs para saçar. işsizler aralarında kapışır, güçlü olanlar sağ kalır. hem sayı azalmış olur hem de gen havuzumuz iyileşmiş olur. 1500 sene önce arenada kaplan boğan erkeği iş, eş, aş üçgeninde kuzuya çevirdiler zaten. bir an evvel özümüze dönmemiz lazım \_-_/

Bunun benzerleri yapılıyor zaten. Kilit diye tabir edilen kaldırım taşlarını sadece kaldırımlara değil sokaklara bile döşüyorlar. Bunları döşeyebilen makineler var ama işçiler tarafından yapılması istihdam sağlıyor. Ayrıca pamuk toplayan makineler abd'de 1950lerde yaygınlaştı. Bizde ise 2005'e kadar bu makinelerin ithalatına izin verilmedi. 10 yıl içinde beklenen oldu ve şuan elle toplama çok azaldı. Pamuktan bir örnek daha vereyim. Türkiye'dek çırçır ve prese fabrikalarının çoğu henüz otomasyona geçmedi. Biraz vizyonsuzluk biraz parasızlık diyelim. Ama otomasyona geçen her fabrikada onlarca kişi işinden oluyor. Sezonluk işçi olsalar da sonuçta gelirleri azalıyor. Hepsi de dar gelirli insanlar.

Sonuçta şöyle bir sorun ortaya çıkıyor. Teknoloji insanları işinden etmeye devam edecek. Aynı hızda iş yaratmak mümkün mü? Modern dünyanın önemli bir sorunu bu.

devlet şu an yeteri kadar boş insana maaş veriyor zaten, hem de çukur kazmadan.
aslında şahsi düşüncem mutlaka işe yarar ama bizde yaramaz, zaten devletin inanılmaz bir kamburu var, çukur adamları daha da arttırır bunu.
- bu arada şu beleşçiler devletin sırtından bir düşse işsizlerin yarısına asgari ücret verilir.

Bu uygulanıyor ki zaten. Yazın yolculuk yaparken yolların kenarında sürü halinde gezen fosforlu yelek giymiş kadınlar görmüyor musunuz hiç? Ot yolluyorlar, çiçek suçluyorlar, çöp topluyorlar. 6 aylık geçici işçi gibi bir proje midir öyle bir şey olması lazım. Ekip liderleri var, güneşin altında birkaç saat çalışıp birkaç saat de gölgede oturuyorlar, bundan ala çukur kazma projesi mi olur?

devlete ve belediyelere alınan yüzbinlerce boş beleş memurlar, işçiler..
olm bunlardan daha âlâ çukur kazıcısı mı olur.

birincisi bu yöntemle devlete doldurulan ülkenin kamburu yüzbinler var.

ikinci çukur aç/doldur yöntemi de inşaat ve mega projeler.
kanal istanbul falan bunlar hep keynesin güncel versiyonları

olması gereken hollanda, almanya gibi tarımsal ya da teknolojik üretim yapmak

e zaten sürekli "çukur kazdırma" elemanı alıp duruyorlar. bekçi, işkur uzmanı, yüksek danışma kurulu üyesi, imam falan gibi bir bok üretmeyen binlerce, milyonlarca insanı devlet istihdam ediyor.

birçok ilde vergi dairesi personel sayısı mali müşavir sayısından fazla. mali müşavirler faturaları tek tek giriyorlar, ticaret sicilden sgk'ya kadar bin tane kurumla muhataplar ve yetişiyorlar. ama kamu bir halt etmediği halde "çalışan" insanlarla dolu.

çalışıp para kazanmanın temelinde değer üretmek yatar. yani sen bir iş yapıp bir malın/hizmetin fiyatını artıracaksın ki, artırdığın değerin bir kısmı da senin olsun. bir değer üretmeden maaş almak sürdürülebilir bir hamle değil.

hele bizim gibi tüketiminin ciddi bir kısmı ithalata dayanan ülkelerde, hiç değil.

cukur kazdirmak yerine savas cikarmak daha mantikli. cukur kazan isciler yerine askerlerle degistirebilirz. ayni zamanda da medya teror korkusu yayar tum halka, boylece askerlerin maaslari vergi veren halk tarafindan gonullu bir sekilde karsilanir. boylece hem halk kendini guvende hisseder, devletine bagli hale gelir, hem issiz kalan halk asker olur para kazanir, hem de yan is alanlari acilir, silah sanayi gelisir. bir de buna ek olarak teror korkusunu kullanarak isgal edilen topraklarin kaynaklarina erisilirse bunun yaninda bonus olur.

abd, irak, libya, misir, suriye, afganistana bakinca birileri zaten cukur kaziyor, birileri o cukurun kazilmasinin ne kadar onemli oldugunu televizyonlardan bas bas bagiriyor, birileri kosa kosa o cukur kazan insanlarin maasini oduyor, birleri o cukuru kazmak icin gerekli malzemenin tedarigini yapiyor. birileri de o cukuru ortuyor. sonunda da o cukurdan petrol cikar ise ekonomi canlaniyor. cikmazsa yine canlaniyor, her turlu kazandiriyor.

yani o fikir ise yarar, yariyor da.

"kapitalizim, en aşağılık insanların, en kötü şeyleri, herkesin ortak iyiliği için yapacağına dair şaşırtıcı bir inançtır", kapitalist keynest den realist bir yaklasim. itiraf degil, gerceklesen ve modelledigi dunyayi tabir etmis.

(bkz: toplum yararına çalışma programı)
(bkz: sosyal çalışma programı)

2 bayram sonrası

bana soracak olursan sürekli takipte olup uygununu hemen almak en mantıklısı. yoksa herkes hep aynı dönemleri bekliyor. fiyatlar piyasa hareketlenince şişiyor.

zaten burası türkiye. bazan adam 1 hafta önce bi şey almış oluyor %50 kara geçiyor bazan da %50 zarar ediyor. bunu kabullenmek lazım. neyin ne olduğu belli değil ülkemizde.

Simdi enflasyonun durmadigi ulkedeyiz.
Diger degiskenler sabit iken kisin dusuk olur fiyatlar ikinci elde.
Ama simdi kis gelsin diye beklersen enflasyon etkisi girecek isin icine, yazdan daha pahalı olacak.
Araba fiyatlari son birkac yildir hic durdumuyor. Bekledigin surece artacak.

kasım-nisan arası iyidir.

15

dedem 25 ananem 15, ananemin dayısı dedemin asker arkadaşıymış

Dedem 25, babannemi bilmiyorum.

23-25. ananem ve dedem.

60 yasin üstündeyken dedem, 30 yasinda anneannem ile evlenmis.

dedem 23
anneannem 18

Dedem 17 anneannem 13. Evlendikten hemen sonra dedem askere gidiyor. Tam 4 sene askerlik yapıyor. Askerliğinin sonlarına doğru adam evlendiğini unutmuş.

Dedem 20'li yaşlarının başıbaymış. Ninem de 15-16 yaşlarındaymış.

Babaannem 14 yaşında babamı doğurmuş... yani 13 yaşında falan evlendi sanırım. Dedemle aralarında 12 13 yaş var diye biliyorum.

bi hafta oluyor, iki parmakla tutup yediğim soğumuş zeytinyağlı biber dolmaları güzeldi

yaptığım meyve şarabını içmekten.
tek başıma konsere gidip güzelce içip bütün gece dans etmekten.
kızımla yağmur başlayınca havuza atlayıp sarılıp yüzmekten.
meyhaneye gidip eşimle içip muhabbet etmekten
üç deha ile aynı anda sohbet etmek gibi olan bir kitap okumaktan. (GEB)

evet biraz sefa pezevengiyim.

Evde ilk defa pizza yaptim gecenlerde. Dehşet bir şey oldu. Her ısırığı ayri zevkti cidden.

Masaj abi.

aklıma cinsellikten başka bir şey gelmiyor

Motosiklet sürmek.

Üç kitap bitirdim, sayfa sayısının az olması bir etken olabilir, ama haz aldım sonuçta. Hedef koyup ulaşınca alınan bir haz benimkisi.
Yaşamak, yaşıyor olmak ve hayatınızda olan olmayan güzel şeyleri düşünmek de yeterli haz almak için.
Önemli olan bakış açısı.

Ormanda 10 km koşup iç organlarımın zıpladığını hissettiğimde büyük haz duydum 2 gün önce.
1 ay önce de küçük kardeşime hayatındaki ilkleri yaşatırken en büyük manevi hazzı duydum.

gecen hafta orta sahadan gol attim. millet pek umursamadi ama ben bir hafta onu dusundum :D

bir is gorusmesi icin assignment (ev odevi gibi bir sey) verdiler. bir haftalik isi iki gunde bitirdim. cok super hissettim. ama geri donus yapmadilar daha :P

oyku denemelerimden biride bana inanilmaz bir haz verdi. ama onu da pek kimse okumadi :) yine de iyi hissettiriyor

Motosiklet kullanmak+1

Arkadaşlarımla 3-4 günlük tatile gittim. gittiğim yer, orada bulunan diğer tatilciler, mekan çalışanları, her şey mükemmeldi. Büyük bir haz duyduğum bir tatil oldu.

Daha önce denemedoginiz bir şey olsun. Birbirinizi tanımış olursunuz.

olimpos olabilir. araba varsa çadır kampı ile 5 günde birkaç güzel güney sahili görülebilir. datça falan.

@RENARCHY araba yok kanka

sakin mi, eğlenceli mi, aktivite tatili mi ne istiyorsunuz? ona göre bir yer önerelim.

@babilbaligi hiç farketmez kardeşim :)

Ege kiyilarina gidin, deniz tatili yaparsiniz mis gibi.

İzmir Özdere gökkuşağı koyu, sakin ve temiz. Tavsiye ederim.

Seramik için zamanında araştırma yapmıştım. Gidemedim ama şunlar vardı:
bedam.baskent.edu.tr
www.mustafaayazmuzesi.com
www.altiartibir.com

Eryaman'dan ulaşımı pek bilmiyorum :/

seramik kursu Yenimahalle belediyesinin meydan avm içindeki yerinde oluyor. kayıt tarihlerini yakalarsanız iyi diyorlar.

ebru da var galiba, ama nasıl olduğunu bilemiyorum.

metroyla 15 dakika.

ikincisi

Ikincisi +1

En büyük başarısı saçmalamamak olan adam. Hiçbir yapısal sorunu çözdüğünü hatırlamıyorum.

evet başarılıydı. en büyük başarısı diğer ekonomi bürokratları ile birlikte kamuda israfı önlemesi oldu.

zaten o ekip gidince kamu harcamaları öyle bir arttı ki, anlatamam.

ama yapısal düzenleme yapıp sorun çözdüğünü hatırlamıyorum. sadece ikna edip harcamaları sınırlaması bile bence büyük bir başarı.

borçla, özelleştirmeyle ekonomi döndürüyordu. dayın tarlaları, evleri satsa. yengenin bilezikleri bozdursa. yetmese bir de üstüne evi ipoteklese arada tefeciye de bulaşsa ama zenci götünde koko çekmeli hayat yaşasa borçlar da senin kuzenlere kalsa dayın için iyi bir babaydı, ticaret erbabıydı diyebilir misin?

bu adamlara oy verecek millete acıyorum.

ulan başımızdaki olan bütün olaylar bunların eseri. kopan partililer yeni bir parti kuruyor. laik olmayan adamların başımıza açtığı işleri başka laik olmayan din simsarlarının (ki eski partililer) temizleyebileceğini mi sanıyorsunuz.

ortadoğu kafası. bu coğrafyada yaşayan insanlar neden gerizekalı olmak zorunda?

Yukten kastiniz ne bilmiyorum. Babamin hesabindaki yuklu paranin tamamini kendi hesabima aktardim. Yapi kredinin umurunda olmadi. Sabah akbank'tan yuklu paranin tamamini cekmek istedim. Akbank aradi. Parayi siz mi cekiyorsunuz. Iyi misiniz nerdesiniz diye.

bişey olmaz. işlem limitine takılabilirsin belki. bazı bankalarda internet bankacılığından bazılarında da telefonla limiti yükseltebilirsin.

büyük dediğin ne kadar büyük? 1 milyon ve üstüyse şubeye önceden bir haber ver. sana bir takım güzellikleri olabilir. taşımaktan daha karlı çıkabilirsin.

yoksa 5-10 milyon eft bir sıkıntı yatamaz. zaten kendi hesapların arasında, sormazlar bile.

(bkz: science citation index)
Akademik bir hedefiniz yoksa size bir faydası olmaz. Doktora ve sonrasında doçentliğe, profesörlüğe hak kazanmak için SCI dergilerde makale yayımlayıp puan toplamanız gerekir.

hocan seni asistan olarak kullanıp maaşını ödememek derdinde. kendi işini de size yaptırıyor. kurtulmaya bakın.

yukarıdaki yorumlar yanlış değil ama bir de şu bakış açısından bakılabilir. Siz daha önceki birçok çalışmadan yararlanarak bir bilimsel çalışma yaptınız. Elde ettiğiniz sonuçları sizden sonrakiler için bilimsel literatür ile paylaşmanız gerekiyor. bunun da en iyi yolu bu alanda geniş bir okuyucu kitlesine sahip kaliteli dergilerde konunuz ile ilgili makale(ler) yazmanız. bu kaliteli dergilerin toplandığı indeks SCI olarak tanımlanıyor. ek bilgi olarak bu indeks içindeki dergiler de kendi aralarında düşük ve yüksek kaliteli şeklinde puanlanıyor.

ilk defa duydum. her 1000 km'de değilde her 8000-10000 km'de rot balans baktırın derler.

bijon sıkıştırcan ama tork anahtarı lazım.

diyelim ki lastikçiye götürdün, adam çırağa 'sık lan şunları' deyip geçip kenara oturucak. ne tork ne bişey allah ne verdiyse çata çata çata sıkabildiği kadar sıkacak havalı tabancayla, hatta belki uzatacak saplamaları

abi ben bu havalı lokmayla ki darbeli oluyor onlar, bijonu kopartıp bir de laf yemesin diye kimseye söylemeden yerine japonla yapıştıran çırak gördüm.

o yüzden yazıyodur torku orada, al bi tork anahtarı torkla gitsin.

lastiği yeniden taksaydın önce karşılıklı sık iki tur, sonra da saat yönünde 2 tur torkla derdim ama yerinden çıkmayan lastik için saat yönünde tüm bijonları tork anahtarıyla 2 tur dönsen olur.

tork anahtarları da ayarlıdır, yani hepsini o ayarladığın sıkılıkta sıkar fazla basınca çıt diye atar ki anlarsın.

bişi olmaz ya 6 ayda bir yaz kış lastiği taktıracaksanız zaten yeterince sıkışıyor. aksi durum varsa yıllık kontrolde baktırın geçin. 200 bin km yol yapmışımdır daha bir kere bijon sıkıştırmadım. şansa yaşıyoruz haa.

palavra

ben 4 senede bir lastik değiştiriyorum, 50-60 bin kilometre bijona da lastiğe de dokunmadan gidiyorum. şimdiye kadar bir sıkıntı olmadı (10 senedir).

arabayı o kadar ellemeyin, bırakın çalışsın.

vakit varsa şu nasıl?

www.aliexpress.com

www.karspor.com.tr

bütçeye göre değişir.

kendi boardu varsa snowboard kilidi alın,
www.deepup.com

daha ucuzları da vardır ama mekanizması böyle olan.

veya bandana alın
www.deepup.com

birkaç kişi birleşin dragon goggle alın sizi sonsuza kadar sevsin.

şu iki siteye bakın siz bütçenize uygun bir şeyler bulursunuz

www.deepup.com
www.freedom.com.tr

o kadar soru sormuşumdur burada ama hiç bu kadar aradığım cevaba rastlamamıştım :) önerilerinizi gerçekten çok beğendim, teşekkür ederim :)

mahallenin en mutlu bebeği

öncelikle sağlıkla kucağınıza alın.

"Bebeğinizin İlk Yılında Sizi Neler Bekler?"
"Çocuğunuz Büyürken Sizi Neler Bekler?"

36. aya kadar adım adım kullanma kılavuzu yazmışlar.

arionkitap.com

aldığım ve verdiğim en güzel bebek hediyesiydi, tavsiye ederim :)

www.dr.com.tr

www.eganba.com

bu belki daha ileriki dönemde faydalı olur ama psikolog arkadaşım önermişti

www.idefix.com

Mahallenin en mutlu bebeği
Bütün beyinli çocuk

çok tatlısınız :) sağlıkla kucağınıza alın inşallah..
çok kitap var ama "harika haftalar"dan çok yararlanmıştım ilk çocuğumda.. her hafta nasıl gelişme gösteriyor onu anlatıyordu, bebeğimdeki değişimleri anlamlandırmamda çok işe yaramıştı.

"bilinçli bebek" de daha çok psikoloji, anne-bebek bağlanması ile ilgili bir kitap ve o da çok iyi.

www.dr.com.tr

Otuz milyon kelime.
Ufuk açıcı

böyle bir izin yok diye biliyorum.

www.resmigazete.gov.tr

edit: durum karışık, okuyunuz.

657 madde 104 - B fıkrası
Memura, eşinin doğum yapması hâlinde, isteği üzerine on gün babalık izni; kendisinin
veya çocuğunun evlenmesi ya da eşinin, çocuğunun, kendisinin veya eşinin ana, baba ve kardeşinin ölümü hâllerinde isteği üzerine yedi gün izin verilir.

7 gün izin verilir diye anladım ben

Yazıdan anladığım kadarıyla anneye analık izni veriliyor. Ama baba için herhangi bir madde yok. Vermezler muhtemelen.

var, 4 katlı yerine 16 katlı yapınca yazın kıçın pişer güzel insan

yüksek katlı yapılaşma tabi ki usulüne uygun yaparsan dert değil.
ama bizde 4 katlı apartman yapılması gereken arsaya 16 katlı apartman dikiliyor ve dolayısı ile betonlaşma artıyor.

şöyle hesaplayalım,

10.000 m2'lik bir yapı adası düşün.

burada her 1000 metrekareye 4 katlı apartman dikersen ne ala, ne güzel.
ama bizde her 1000 metrekareye 16 katlı apartmanı çakıyorlar.

ha diyeceksin ki "peki bu kadar insan nereye sığacak" o da işte ucu sonsuza giden bir tartışma ve eleştiri konusu.

Tek bina'yı arsanın ortasına dikersin sağını solunu önünü otopark veya kullanışsız yeşil alan yaparsın.
4 bina yaparsan binaları köşelere koyarsın ortaya havuz , halı saha , basket sahası, tenis kortu , kullanışlı yeşil alan , çardak gibi şeylerden bir tane veya arsaya göre bir kaçını birden koyarsın.

@teritori
ben de diyorum ki her 1000 metrekareye 4 katlı dikmeyelim 20 katlı dikelim. yeşilliği, otoparkı daha fazla olsun.
hatta tarım arazilerinde nasıl 5 dönüm altına bölünemiyorsa arsalar da öyle olsun. 3-5 arsa sahibi bir araya gelsin, koca araziye diksinler 25 katlı binayı, etrafı çayır çimen, havuz, park falan olsun.
devlet müteahhitlere desin ki, siz arsa sahiplerini ikna edin 5 kat fazla alın. arsaları birleştirin. havuzlu, parklı, ağaçlık alanlı güzel bi sosyal alan yapın desin.

uygulamada 4 katlı 4 apartman yapılacağına 16 katlı 4 apartman yapıldığı için herkes karşı.

yoksa prensip olarak haklısın.

Eğer dediğiniz gibi 4 bina yerine tek bina dikilse sorun yok. Yani var da minik şeyler.

Sorun 4 katlı 4 bina yerine 16 katlı 4 bina dikiyoruz. Dolayısıyla şehrin içinde ay öldüm pişiyorum bu nasıl sıcak diye geziyoruz Mersin’de adamlar sahile bayağı Çin Seddi gibi yazlıklar yapmışlar. Ebesininki kadar yüksek Yanyana çirkin çirkin binalar. Gariban rüzgar yol bulup da şehre gelemiyor.


4 katlı 4 bina yerine 16 katlı 4 bina yaptığımız için ayrıca yollar da yetersiz kalıyor.

ama tv'lerde olsun gazetelerde olsun, olayı bu yönüyle eleştiren yok. herkes estetik olmadığından bahsediyor. o bakımdan bende estetik kısmına dikkat çekmiştim.
ve evet, imar ile ilgili usülsüzlükler var tabi.
bir de bizim memleketimizde düz alanlar yok ki sıra sıra küçük evleri dizelim. ayrıca bu olay; şehirlerin, merkezlerin boşuna genişlemesine de neden oluyordur bence.

Estetik ile ilgili eleştirenler de haksız değil. Ataköy sahilde yapılan kocaman binalara bakabilirsiniz. Denizin 50 m yakınında olmanıza rağmen deniz falan görünmüyor. Estetik eleştirileri yapının yerine göre haklı olabilir.

Aynı şekilde şehrin artık sembolü olmuş bir kısım yapıların arkasına devasa binalar dikerseniz yine şehrin sembolünü bozmuş olursunuz.

Ben daha jenerik bir cevap vermeye çalıştım. Yoksa estetik eleştirisi boş değil.


Mühendislikte 3 tane e var.

Emniyet
Ekonomi
Estetik

Bunlardan emniyeti zaten deprem şartnameleri ile asgari düzeyde de olsa sağlıyorsunuz.

Ekonomi kısmı şirket için zaten vazgeçilmez. Her şekilde ucuza getirmeye çalışıyor.

Estetik kısmını kimse sallamıyor. Çünkü şirkete bir getirisi yok. Eğer şartnameler olmada emniyeti de sağlamazlar. Çünkü onun da maddi getirisi yok.

ana konu nazım imar planı
berlin potsdamer gbi olacaksa eyvallah. manhattan gibi olacaksa silüet zaten kabul etmiş. maslak da fena değil ama zorlu ya da süzer plaza


altyapı olarak katkısı vardır, iyidir

planlı yüksek yapı iyidir, plansız kötdür

ekolojik olarak hesaplama yapılmalıdır, gölgeleme katsayısı vs.

yüksek yapılarsa statik olarak sağlamlaştırılması adına çok fazla güçlendirme önlemi vardır

binaların içleri kullanıcısına dışları şehre hitabedet

bana olarak yazdığın cevabın açıklaması son kelimelerimde vardı.
ucu sonsuza giden bir tartışma konusu. ucu taaa çevre düzeni planına gider, oradan da ülke politikasına kadar uzar falan filan. tarihsel gelişim ve sosyoloji konuşulur.

ben sana katılıyorum. sık sık 4 katlı apartman yapılacağına boşluklarla 16 katlı az apartman yapılsın. böylece yeşillik de çok olur yollar da geniş olur.

deniz kenarına tabi yapılmasın. örneğin deniz kenarına 5 katlı, biraz içeriye 10 katlı, daha içeriye 15 katlı, daha içeriye 25 katlı yapılsın. araları da açık olunca herkes deniz görür.

ataköy ilk yapılırken bu şekilde yapılmıştı zaten. ama deniz kenarına upuzun apartman dikmek yanlış elbette.

mali müşavir değilim ama toptancı haklı.

Satarken satış fiyatı üzerinden, sattığınız ürünün gram değerini düşüp kalanı üzerinden KDV Hesaplayacaksınız. Mesela 10 gramlık bir ürünü 100 TL’ye sattıysanız ve 10 gram gümüşün külçe değeri o gün 20 tl ise aradaki fark olan 80 tl üzerinden yüzde 18 olan 14 tl fatura keseceksiniz . Muhasebecinin size söylediği ise sizin aleyhinize. Çünkü alırken tamamını sıfır yazarsanız hangi KDV’yi indireceksiniz 14 TL’den

Devam edeyim . Yukarıdaki örnekte ki 10 gram gümüşü toptancıdan KDV hariç 60 TL’ye aldıysanız o size yine 20 tl gümüşün külçe bedelini düşüp 40 tl üzerinden KDV hesaplayacak yani 7 TL. Sizde KDV beyan ederken satışta hesapladığınız 14 TL’den alıştaki 7 TL’yi indirip 7 TL KDV ödeyeceksiniz . Bunların hepsinin sebebi külçe gümüşün KDV’den istisna olması .

toptancı haklı.

senin mali müşavir bir satır eksik yazmak için seni dev gibi zarara uğratmak istiyor. derhal değiştirmeni öneririm.

mali müşavir hatalı, onda hemfikiriz. babilbaligi'nin dediği gibi bir satır eksik yazmak için usulsüz iş yaptırıyor.

ama üstatlarım cahilliğimi bağışlayın, daha önce bu tip bir iş yapmadığım için soruyorum.

külçe gümüş kdv'den istisna. fakat gümüşün külçe olarak girip mamul olarak çıktığı durumda, mamulü satarken içeriğini farklı kdv oranlarına göre ayırıp mı satacağız?

adam pastaneci. un alıyor %1, şeker alıyor %8, çilek alıyor %1. bunları karıştırıyor, pasta %8 diye satıyor. yok bunun yarısı un, dörtte biri şeker diye ayırıp ayırıp kesmiyor ki.

yani gümüş takı imalatçısı külçe gümüş alırken istisna tamam. satarken niye "gümüş takı %18" diye satmıyor da ayırıp kesiyor faturayı? kuyuma ziynete özel bir durum mu bu?

@kibritsuyu: çünkü pastadan tekrar un ya da şeker yapmak mümkün değil, ama yüzükten tekrar külçe gümüş dökmek mümkün. bu yüzden yaptığın kıyas doğru değil.

konunun detayları şurada anlatılmış;

www.gib.gov.tr

hiç bakan tanıdığım yok. ama emniyet müdürü tanıdığım var dediklerinizin birebiri oluyor. beraber geziyolar.

benim tanıdığım biri var. hem şöförlüğünü hem korumalığını yapan sivil polis tarzı bir polis var. emekli maaşı veriyorlar giderlerini oradan karşılıyor.

Ahmet Necdet Sezer'in bir tane koruması var bi kaç yıl önce görmüştüm. Emekli vekile yoktur sanıyorum. Bundan başka, emekli vali akrabamızın koruması yoktu mesela.

emekli vekilin koruması yok.
mevcut bakanların eşleri, çocuklarına tek tek ayrı araç tahsis ediliyor ve 2 polis (sivil)
birisi aracı kullanıyor, diğeri yanda oturuyor

Soyle oluyor. Doguda gorev yapan bazi generallere fln da koruma veriliyor. Mesela kayseriye gitti, kendi korumalari gitmiyor, kayseri emniyetinden koruma veriliyor. Aynen disarda arabada bekliyorlar. ama mesela abdullah gul kayseriye gidince kendi cekirdek koruma ekibiyle gidiyor. Koruma mudurleri oluyor onlar ve cekirdek ekip, gittigi sehrin emniyet mudurlugu de takviye sagliyor.

işsizlik böyle böyle düşüyor işte

orgenerallerin boyle korumalari var ve ozel kuvvetten bir sekilde geri hizmete alinmis personelden olusuyor. onun disinda onemli gorevde bulunmus generallere de verilebiliyor, orn osman pamukoglu'nun da zorunlu olarak vardir diye tahmin ediyorum. 7/24 beraberler, tatile de beraber giderler. alisverisini vb de yaparlar. gecmiste yoktu boyle birsey ama suikastle birkac general olduruldukten sonra bu tur bir onlem alindi.

adam israfi olarak bakilabilir ancak gerekli.

yurtiçinde yakın koruma verilir. genelde önemli bir kişi değilse, güvenlik riski yoksa iki koruma polisi verirler. beraber takılır. kapı önünde bırakılmaz, bakan evinin bir odası koruma polislerine tahsis edilir. ihtiyaç varsa kapı önüne klübe konur.

valiyi falan kimse fazla sallamaz, emniyet genel müdürlüğünden emekli bir kişi için de benzer prosedür uygulanır.

bakan, genel müdür, milletvekili, cumhurbaşkanı gibi unvanlar görev bittiğinde kaybedilmez, böyle yapılmazsa terör örgütlerine operasyon yapan içişleri bakanı 'lan emekli olunca götümü keserler mi' diye düşüneceği için yapılıyor. mesela emekli bir genelkurmay başkanı binbir yerden tehdit alabilir, korunması devlet geleneği açısından şarttır.

yurtdışında ciddi bir durum yoksa buradaki koruma götürülmez, konsolosluktan koruma istenir. ya konsolosluk verir, genelde de karşı devletin polisi kullanılır.

olmaz ve olmasın zaten.

Bizim hastanede bütün nöbetleri 9 gün tatil olacakmış gibi ayarladı yönetim. Bir bildikleri vardır diye düşünüp 9 güne inanmak istiyorum ben. :(

Olur

Olması lazım. Sadece iki iş günü için bozmamalari gerekir.

17 senelik bu hükümetin dini bayramları tatil etmediği çok nadirdir.

Turizm muhabbetine yaparlar.

9 gün tatil kesin gibi ama resmi değil idari tatil olur.

resmi tatil olmaz, idari izin olur.

Gittim hem de çok kere. Ama eller havaya holaa konserleri değil, koltuk numaralı salon konseri.
Hareketli parçalarda tempo tuttum romantik olanlarda yandaki çiftlere kıl oldum ama arkadaşlarla tabi ki daha eğlenceli

gittim, hissetmedim. git bence, niye kaçırasın ki? zaten yanında biri de olsa onunla değil konserle ilgileneceksin çoğunlukla. git tadını çıkar.

gerçi ben çoğu şeyi tek başıma yapmaya alışkın olduğum için eksiklik hissetmemiş olabilirim.

gitme boşver, sap sap konser hiç çekilmiyor

Yine de çok istediğiniz bi konseri size keyif vermeyecek bi arkadaşla dinlemek yerine tek dinleyin. Tat almadığım insanlarla da gittim ve çok daha berbattı keşke tek olsam demiştim

Bana da bilet alirsan gelirim. :-) Ben olsam giderdim. Hayatini baskalarina bagimli kilarsan her zaman tutsak olursun işte na böyle. Cok sevdigin halde konsere bile gitmek istemezsin.

Ben de bu konser iicn aynı soruyu kendime sordum :)
Sonra gitmeye karar verdim. Ancak bir mani çıkabilir, salı ya da çarşamba netleşecek. Sonuçta engel çıkmazsa gideceğim.

ben hiç gitmedim, gitmem de muhtemelen. sinema tiyatroya bile tek gidemiyorum zevk vermiyor.

salon konseriyse gidilebilir.

insan belki konser öncesi sonrası vakit geçirmek için iyi olur, konser sırasında kendini glenn hughes'a bırakırsın bu konsere tek gidilir

Gittim, çok da eğlendim.
Sadece konser başlamadan önceki bir 15-20 dk biraz boş oluyor. İyi yerden dinlemek gibi bir derdiniz yoksa tam başladığında gidebilir veya öncesinde barda takılabilirsiniz.
Sırf yanımda biri yok diye bir daha ne zaman yapılacağı belli olmayan etkinlikleri kaçıramam.

Hatirladiklarim hep cok guzel.

18 yasinda ilk kez tek basima gitmistim, hatta o konserden sonra (festival dahilinde bir konserdi) gidip arkadaslarimla bulusup baska bir konsere gitmistim ama sohbet-muhabbet nedeniyle oyle konsantre olamamis, uzulmustum.

Simdi muzik zevkim farkli oldugu icin cevremle, yine tek basima konsere gittigim oluyor. Konsere muzik dinlemek icin gidiyorum, baskasiyla bulusmak icin degil. Festival ise ama, arkadas ortamiyla cok daha eglenceli oluyor.

Gittim çok da eğlendim

bu hafta gideceğim konserleri de sayarsam son 1 ay içinde tek gittiğim konser sayısı 8 olacak. bir kere başladınız mı tek konser acayip keyifli olay, şiddetle tavsiye ederim. Sevdiğiniz sanatçıları boş yere kaçırmayın.

Türkiye maalesef coğrafik ve ekonomik olarak etkinlik zengini bir ülke değil artık. Bu sene nispeten konser sayısı fazlalaştı ama bu demek değil ki bundan sonra da böyle olacak. O sebepten bir gelenin bir daha gelme ihtimali çok çok düşük olan birtakım sanatçı ve grupları gidip görmekte fayda var.

Ben Mark Knopfler'a gitmiştim tek başıma. Tabii ki arkadaş ile vereceği keyfi vermeyebilir öyle alıştıysanız ama müziğin atmosferine kapılınca etrafınızdakilerin varlığı çok da belli olmuyor.

Gidin, görün, pişman olmayın :)

@kiyiya vuran dildolar

Haber ver salı günü beraber gidelim. Yalnız bırakmayayım seni ;)

Motorhead konserine tek gitmistim. Bir daha da tr ye gelmediler ve adam öldü.
Iyi ki gitmisim lan.

Travis'e gittim, iyi ki de gitmişim :)

öğlen 12 gece 12, 3 günlük festivale tek başıma gitmiştim. Evet biraz yavan oluyor ama hala daha iyi ki gitmişim diyorum.

Gittim, çok da keyif aldım

judas priest konserine gitmiştim. sıkıldım tek başıma.

çok gittim.

en sevdiğim şey tek başıma konsere ya da tiyatroya gitmek.