Stepneyi taşımayıp ne taşıcayacaksınız ? Lastik yarılırsa araca göre çekici-yol yardım fiyatları değişir. Bunu göz önünde bulundurun :)

Teker yarılmasına karşı bir çareniz yoksa taşırdım / taşıyın.

stepne yerine koyacak daha iyi bir yükünüz yoksa taşıyın. ama lig kiti falan girdiyse, lastikçi çağırır halledersiniz.

Dediğim gibi kompresör ve tamir spreyi var. hava basınca 40-50 km götürüyor zaten, sadece yarık problem. Bagaj zaten küçük o yüzden taşımak istemiyorum çok, lpg var stepne yerinde.

Uzun yola çıktığımda mutlaka taşırım stepneyi ama.

kaskonda eğer çekici hizmeti varsa aradığında yarım saate geliyorlar. taşımasan da olur yani.

yer sıkıntısı varsa mini stepne alın: www.hepsiburada.com

Her zaman tamir edilecek hasarlar oluşmuyor ki lastikte. Gecen ay kaldırıma yanaşırken sürttüm ve lastik kocaman delindi tamirle falan olacak şey değildi. Kaldırımda sivri biryer falan vardı herhalde, 10 km hızla nasıl 5 cm delik açıldı anlamadım.

Yol çalışmasında kesilip doldurulmuş asfalta biraz hızlıca girince lastikte küçük bir yarık oluştu, arka arkaya iki adet sprey fayda etmeyince stepneyi kullandım. Ama 5 senede bir kez oldu bu. Altyapı çalışması az bulunur bir şey değil, araç kullandığınız muhite göre risk hesabı yapmak lazım.

ben stepne taşımıyorum. çünkü aracımda stepne yok :) yeni araçlarda genellikle (en azından bazı marka ve modellerde) stepne olmuyor zaten. tamir kiti oluyor.

Aynı durumdayım, sadece kompressor kullanıyorum.

Cocujlugumu iyi hatirlarim. Evet tatlari berbat geliyor. Kendi adima konusursam acliktan kivransam da kalkip pirasa, patlican, dolma vs yemezdim.
Gerci 31 yasindayim hala da yemem.

Yemek seçmeye alışırsa ilerde kötü olur. Küçük yaşta her yemeğe çocuğun alışması lazım. Aç kalırlarsa o yemekleri yemek zorunda kalırlar, alternatif sunulmazsa. Düzensiz beslenmek de iyi değil tabi.

nedeni türk aileleri bence. çocuklara çok ısrar edildiği ve daha da kötüsü kandırılarak; uçak geliyormuş, kuş geçiyormuş vs gibi yalan dolan cümlelerle yemek yedirildiği için böyle oluyor. çocuktur anlamaz sanıyorlar ama anlıyor işte ve bunu reddediyor. başından beri kendi haline bıraksalardı, yemek yemeyi bu kadar büyük bir olay haline getirmeselerdi bugün her şeyi yerdi.

yabancılarda genelde gördüğüm şey, yemek ye bile demiyorlar çocuklarına. çocuk oynuyor, koşuyor, yoruluyor, gelip acıktım diyor, ne verirlerse yiyip gidiyor. hatta yabancı çocuklar bu saydığınız türk yemeklerine özellikle bayılıyorlar. ablamın da çocuğu var ve o da böyle örneğin. annem geldiğinde çocuğun ağzına köfteler tıkmaya çalışır hep. oysa bıraktığında zaten her yemekten kendi istediği kadar yiyen bir çocuk. gayet de sağlıklı, hatta biraz tombik. ama annem onun yediğini hep az buluyor.

bence çocuğa her canı istediğinde cips mips almazsan, iki günde bir sırf onu seviyor diye köfte patates yapmazsan, sofraya sağlıklı yemekler koyarsan çocuk her türlü buna alışır ve yer o dolmaları ıspanakları.

çocuk o yemeği yemek istemiyor, çünkü yemediği zaman ilgi göreceğini biliyor. yemiyor, ilgi odağı oluyor.

yemezse bir halt olmaz. akşama kadar aç kalır, akşam it gibi yer. ben şahsen kendi çocuğumu yemediği bir gün masadan kaldırıp akşama kadar yemek vermedim, o gün bu gündür "ye" demedim. 3 sene geçti, hala hatırlar o günü.

önemli olan çocuğun yemek seçmemesi, yemek düzenine alışması, kendi yemesi, bunu sorumluluk olarak taşıması. yiyip yememesi hiç önemli değil.

bu kadar ısrar edilmesinin tek sebebi var, manyaklık.

Olması gereken: peki, acıkınca yersin.
Bizde olan: yavrum ye, gözünü seveyim ne olur ye. Peki, başka şey yapayım sana. Canın ne ister?

alıştırılmadığından yemeyen de var da
bizim tat alma duyumuz bozulmuş. çocuklar daha hassas bu konuda; kötü, lezzetsiz yemeği ayırt edebiliyorlar

@ cemallamec: hayır. olması gereken "bir sonraki yemek akşam, akşama kadar başka yemek yok. sen bilirsin." demek ve akşama kadar bir tek lokma yemek olmaması.

Genelde asiri tuz-asiri seker ve yag, hazir gida ile yemek aliskanliklari bozuluyor cocuklarin. Yemek yemezse, cikolata, dondurma, borek vs. yemesinde sorun gorulmuyor. Cocuk biraz cilizsa, daha da kotu besleniyor, ac kalmasin diye bir ton sacma sey konuluyor onune.

Evet tatlari kotu geliyor, sagliksiz alternatiflerin yaninda cok da cekici bir sey gibi gelmiyor. Ben topraktan cikan her yesili, sebze ve meyveyi cok severek yiyen bir insanim, veganim senelerdir. Kucuklugumde makarna-pilav, bol ketcapli doner ve birkac meyve disinda cok sey yememisimdir. Hic sebze yedigimi hatirlamiyorum kucukken. Duzelir yani, o kadar israra gerek yok.

Bizde ne arar disiplin? Ama israri severiz, taciz etmeyi, orasi ayri.

@babilbaligi nin dediklerini dogumdan sonra her anne babanin eline bir zarf icinde vermek gerekir.

ozellikle 2 yasindan sonra cocuklarda cok guclu bir sekilde kendi iradesini ortaya koyma hissi oluyor. kendini kabul ettirmek icin otoriteye karsi cikma, ya da tehlikeli birsey varsa israrla yapmaya calisma, inat etme seklinde oluyor. cocuk aslinda acikiyor, yemek yemek istiyor, ama yemek ye denilince bu otoriteye karsi koyma hissi galip geliyor ve tam tersini yapmaya calisiyor. Israr ettikce de bu iyice pekisiyor ve aliskanlik haline geliyor.

bu durumda da aileler bunu birkac sekilde cozuyor, bazilari siddetle baskilayarak, kizarak cocugu sindiriyorlar. bu cocuk ilerde ozguven problemi yasar. bazilari da mukafatlandirarak asmaya calisiyorlar, yemegini yersen bu oyuncagi alirim diyerek. bu durumda da cocuk ilerde kendi iradesi ile birsey yapmaz, hep mukafat bekler, simarik bir cocuk olur.

ideal olan kendi haline birakmak, yemek yemeyince sofrayi kaldirip bir sonraki ogunu beklemek. cocuk acligi tatsin, aclik nedir bilsin ki bir sonraki ogunde yemegin tatini iyi alsin, damak tadinin ne oldugunu bilsin. elbette cocuklar devamli ac birakilmasin ama aclik nedir bilen bir cocuk o disiplini edinmis olur, yemek yemenin otorite koyma, iradeye karsi durma gostergesi degil de kendisinin bir ihtiyaci oldugunu bilmeli. zaten aclik ic gudusel birsey, acliga karsi koymak zor. ama cocuklardaki irade koyma hirsi bunun onune geciyor.

o nedenle cocuklari direktiflerle, emirlerle egitmek yerine, bazi seyleri iyi kotu hayatlarini riske atmayacak sekilde deneyimleyerek ogretmek cok daha iyi bir yontem. biz bile bu yaslarda sirf biri bize emrettigi icin once yapmak istesek bile sirf emredildigi icin veya zorunlu oldugu icin yapmadigimiz seyler oluyor.

gerçekten acıksalar dolma da yerler, ıspanak da yerler. canlıdan bahsediyoruz sonuçta. acıktığında hayatta kalmak için kakasını bile yer.

çocuğum olsa muhtemelen nazi gibi yetiştiririm. yemeği yemezse peki der tabağını kaldırırım, bir sonraki öğüne kadar da bir lokma ekmek vermem. herhalde birkaç güne ne yapası gerektiğini öğrenir. kedi/köpek bile öğreniyor.

Ben olsam bu yemekleri yemiyorsa ısrar etmem belki yeterince acıkmamıştır diye. Sonra yine yemezse bu yemekler var başka yemek yok derdim. Çocukların sevmedikleri sebzeler farklı şekillerde de çocuklara sunulabilir aslında mesela ıspanak yemeği değil de ıspanaklı börek şeklinde yapılabilir ya da ilgisini çekmek için sebzelerden figürler yapılabilir.

çocuğum yok ama yakın çevremde gözlemlediğim şöyle bir durum var; çocuk bu ıspanak, kereviz vesaire zaten sevmez ki diyerek her şeyi birbiri ile karıştırıp blenderdan geçirip yediriyorlar çocuklara, sonra ilkokula başlamaya yakın sadece ıspanak yedirmeye çalışıyorlar, o zamanda çocuğa tadı çok farklı ve tuhaf geliyor. çocuğa sakatat yedirmek için kakaolu ev pudingi yapıp içine sakatatı karıştıran ebeveynler var. ya da 8. sınıftaki çocuğa meyveyi soyup, dilimleyip çatalla yedirenler var. çocuklarda bir yemek yeme kültürü / alışkanlığı gelişemiyor. sadece bunlardır demiyorum ama bunlarında bir sebep olabileceğini düşünüyorum.

bir de en yakın arkadaşım okuduğu bir şeylerden yola çıkarak evet hayır sorusu sormuyordu çocuğa, yani ıspanak/yemek yer misin değil, ıspanak ve tarhana çorbası var, hangisini istiyorsun şu anda şeklinde soruyordu.

Bizim oğlan 4 yaşında ciddi bir yeme sıkıntısı yok ama biz de yemeğe oturttuğumuz zaman yemez ise ısrar edip uğraşıyoruz çünkü öğünü kaçırırsa özellikle dışarıda enerjisi düşüyor, bazen hırçınlaşabiliyor, daha kötüsü az biraz üşürse veya kreşten kaptığı bir bakteri veya virüsle mücadele halinde ise hasta olabiliyor. Akşam eve döndüğümüzde ona uygun bir yemek hazır olmayabiliyor. Yemek masasında oturup önündekileri yeme alışkanlığı kazanmasını ve herkes ile birlikte yemesinin doğru olduğunu düşünüyoruz. Ne yazık ki çocuk söz konusu olduğunda biraz ısrar gerekli oluyor çoğu zaman.

Bilim insanı gibi işte, gender neutral terimler iyidir.

iş adamı-iş kadını demek yerine iş insanı diyoruz. cinsiyet tarafsız terimleri ufak ufak yerleştiriyoruz ki kafamız da böyle çalışmasın.

vodafone kırmızı çizgi uygulması hürriyet ile başlayalı bir hayli zaman oldu diye biliyorum. vodafone'nun geliştirdiği yapay zekâ teknolojisi kullanılıyor bu kampanya için ve cinsiyetçi ifadeler/dil kullanılmıyor.

Bilim insanı ilk kullanılmaya başlandığında, bir kadın olarak yine de çok garipsemiştim. Şimdi çok normal geliyor; bilim adamı görünce rahatsız oluyorum hatta. Ama bu sefer de iş insanı kulağımı tırmalıyor alışacağız işte böyle böyle. Yeni nesilin kullanımında hiç böyle ayrımlar olmayacak diye umuyorum.

bilim adamı dile iyice yerleşmişti. bilim kadını denmiyordu pek, o yüzden bilim insanı ile kökten çözüldü.

ama türkçede iş kadını gayet kullanılıyordu. iş insanı tanımlamasını oldukça gereksiz buluyorum, cinsiyetçilik ile uzaktan yakından alakası yok. oldukça aptalca.

insanlar kendileri düşünmek yerine, ortaya atılan bir savı direkt kabul etmeye meyilli oldukları için kabul görüyor.

Gereksiz. Gender neutral terimler gereksizdir.

fiorino arka süspansiyonları çok sert arka koltukları konforsuz.

fiorino 2 kişi için mükemmel bir tercih, yayla gibi araç oluyor.

ama çocuk ile eziyet olabilir. bence girmeyin. hafif ticari yerine station araba bakmaya çalışın ya da biraz daha kaliteli bir hafif ticari bakın.

fiorino size o corolla'yı aratır.

herkes seninle aynı hayatı yaşamıyor o sebeple, hayatın güzelliklerinin farkında olanlar takılıyor diğer ezik ekipte etmeyi düşünüyor ama eyleme dökemiyor

tek bir tane hayatım olduğu için keyif alabilmek adına elimden geleni yapıyorum. söylediğin gibi, baktığın zaman çoğumuz saçmasapan hayatlar yaşıyoruz ama olsun. ben hala bazen akşamüstü oturup da çay içince veya gece yatağıma uzanıp "hehehehe şimdi 8 saat uyuycam lan, negzel her yer de karanlık, tam uyku havası mmm" deyince mutlu oluyorum. aslında tam bir yıkığım. hayatımda doğru giden neredeyse hiçbir şey yok. anksiyete aldı başını yürüdü. ama iç huzur mu denir artık, küçük mutluluklar mı denir bilmiyorum, bi' şekilde tutunuyorum. tutunmak bile denmez aslında. seviyorum çünkü yaşamayı. bana da zor geliyor, ben de çok güzel olduğunu düşünmüyorum ama var olmak güzel yani benim için. bazen saçım dökülünce bile ilginç geliyor, hoşuma gidiyor. olumsuz anlamda bile olsa yeni bir gelişme, farklı bir şey... hiç olmasaydım, yaşanmazdı. o açıdan var olmayı seviyorum ben. bir gün gelecek ve hiçbirimizden geriye hiçbir şey kalmayacak.

o yüzden ölmek istemiyorum. zaten öleceğim. intihar etmek isteyen birisi için bu cümleler çok anlamsız, biliyorum, 5 yıl önce teşebbüs etmiştim. o zaman bana böyle saçmasapan laflar etseler gülüp geçerdim ama şu an kendi adıma ölmek istemiyorum yani, açıkçası sen sorana kadar da niye böyle olduğunu pek düşünmemiştim.

Denerdim ama becerememek de var.

Acıve dert çekmekten zevk alıyorum

tanışacak çok insan, öğrenecek çok bilgi, gezecek çok yer, tadacak çok zevk var. hiçbirine ömür yetmez.

Spontane yaşamak daha güzel olduğundan. Ölümün de plansızı güzel gelir insana.

Hayat her şeye rağmen güzel olduğu için benim gözümde intihar eden kim olursa olsun geri zekalıdır. Hele hele hayat çok sıkıcı diyerek intihar eden 9x gerizekalıdır. Şu hayatta zevk almaya bakacaksın.

Ben niye etmiyorum? kafama bir şey takmıyorum, çalışmıyorum, sıkılmıyorum, geziyorum, istanbul'un ara sokaklarına kadar giriyorum, sahilde bisikler sürüyorum bu bile keyif veriyor. Hatta arkadaşlarımın gelesi olmadığı zamanlar sözlükten bile bir adam bulup kafayı güzel yapıp geyik yapabiliyorum.

Kendinizi mutlu etmeye bakın.

Benim sebebim din.

Ha din dediysem müslüman değilim. Tanrıya da şu an yüzde yüz inanmıyorum. Ama bir gün suphesiz inanacagimi düşünüyorum.
Intihar mi dedin? Ben daha dün intihar edecektim ya la. :) ama etmedim. Şu an aranızdayım.

Eğer intihar edersem vazgeçmiş olacağım. Ben şu an zaten yaşadığımı düşünmüyorum. Ölüyüm ben. Yaşamak için çabalamalıyım. Vazgeçersem yaşama kavuşma ihtimalim de yok olur.

umarım acınası hale geldiğimde bunu yapacak bilincim olur. yaşlanınca ederim gibi geliyor.

intihar yolları zahmetli. kendini yakmak, asmak, suda boğmak, metronun önüne atmak, balkondan atlamak hepsi çok korkunç geliyor. ilaçla etmek de zor dozajı ve ilacı iyi ayarlaman lazım mide yıkatıp rezil olduğunla da kalabilirsin yanlış bi şey içersen çok korkunç bi şekilde de can verebilirsin. kafaya sıkmak nispeten rahat gibi geliyor ama onda da hem silah temin etmek kolay değil hem de kendini öldüremezsen deforme bi kafayla pipettten beslenerek yaşamaya devam edersin (var öyle örnekler). ötanazi olsa güzel olurdu.

edit: bilekleri kesme ve gazla zehirlemeyi unutmuşum. şahsen kesmenin düşüncesi bile acayip yapıyor içimi çok rahatsız edici benim için. gaz en iyisi olabilir ama iyice dolunca uykuya dalıyosun falan deniyor öyleyse çok iyi ama boğuluyor gibi can çekişerek ölürsek o da epey kötü. tabii tek yaşaman lazım ve gazın odayı doldurması uzun sürer iyi kapatmak lazım camı kapıyı vs. harbiden hepsi çok zor ya.

Sen niye etmiyorsun? Benimki de dinden ötürü.

Canım kardeşim kiyiya vuran dildolar

Çalışan sabah kalkıyor, çalışmayan sıkılıyor falan demiş o yüzden o örneği verdim. Şu sitede satalışacak son kişi benim, etliye sütlüye karışmam, kendi halimde takılırım. Hiç sataşma bana. İntihar edenlere saygı duymuyorum, bana aptallık geliyor. Napim yalan mı söyleyeyim.

Çünkü hayatta bu kadar küçük pencereden bakmıyorum :) çok mu para kazanıyorum? Hayır, resmen karın tokluguna çalışıp günü kapatıyorum. Çok mu istediğim yerdeyim? Hayır ama sahip olduklarımla mutluyum şu an için. Çok mu sağlıklıyim? Hayır, ama çoğu kişiye göre evet, en azından ölümcül birşeylerim yok. Gibi gibi..

Bence her sabah doğru düzgün canın acimadan desteksiz vs nefes alabiliyorsan, az çok başkalarına ihtiyaç duymadan yaşayabiliyorsan devam etmeye sebep hep.

Chuck Palahniuk Fight club’ta ne diyor: “Nefret ettiğimiz işlerde çalışıp gereksiz şeyler alıyoruz. Bizler tarihin ortanca çocuklarıyız. Bir amacımız ya da yerimiz yok, ne büyük savaşı yaşadık ne de büyük buhranı. Bizim savaşımız ruhani bir savaş, en büyük buhranımız hayatlarımız.” En başta bunu kabullenmek lazım sanırım.

İzledigin guzel bir film, yedigin guzel bir yemek, hoş bir sohbet bile yasamaya deger, hiçlikten iyidir.

Modern insanin yalnizligi, kapitalmizin koleligi falan geyik geliyor bana. O yuzden mehmet piskin’i alkislayan tayfadan da degilim.

Belki yarın güzel bi gün umudu,

çünkü beceriksizim ve kolay bir intihar yöntemi yok. en popüler yöntem kendini asma mesela günlerce evde nereye asılacak ki bu kodumun şeyi diye yer aradım bulamadım. bu intihar edenler nereye asıyor onu da anlamadım. ip de yok gerçi gidip almaya kalksam ne dicem bana ordan bi intihar ipi ver mi dicem. evden çıkmıyorum ki onu almaya gideyim. aldım diyelim bağlamayı da beceremem muhakkak. diğer yöntemlerin de hepsi çok zahmetli ve illa ki bir kurtulma ya da ölmeyip sakat kalma ihtimali var. en çok korktuğum şey kurtulup sakat kalmak ki bu beceriksizlikle her şeyi daha da bok edeceğimden eminim nerdeyse. yani kısaca zor. keşke kolay bi yolu olsaydı.

Öncelikle din inancımdan dolayı intihara kalkışmıyorum.
Kafama silahla sıkacak ya da kendini asıp ölmeyi bekleyecek bir insan değilim. Hap içip ölmeye kalkışsam 112'yi arar ambulans çağırırım. Tabi bunların en büyük sebebi, "Ulan niye yaşıyorum ki?" deyip ölmenin daha faydalı olacağı bir hayatımın olmaması.

İsmet Özel şöyle demis, "40 yaşıma kadar intiharı düşündüm. İntihar geride kalanlara yönelik ağır bir suçlamadır. Hayatımda o tiynette bir insan olmadığı için vazgeçtim."

Kimse kendi için intihar etmez. Birilerinin bundan sorumlu hissetmesini istediği için eder. Düşünsene sevgilin senden ayrılıyor, iki gün sonra intihar haberini duyuyor. İçi sızlamaz mı? Benim yüzünden mi diye düşünmez mi? Bütün intiharların sebebi bu bence. İnsanların hayatında istediği yeri edinememiş kişilerin sonsuza kadar sürmesini diledikleri bir sorumluluk ve suçluluk duygusu bırakmak. Bana kalırsa çok bir etkisi yok. Varsa ailen üzülür hayatı boyunca. Geride kalan kişilerin cok büyük bir kismi bir sure sonra hayatına devam eder, aklına bile gelmez. İntihar notu yazıp açık açık suçlasan bile.

İntiharı bir yere bağlamayıp, hayatın tekdüzeliği ve bir yere bağlanıp bağlanmaması sorusu üzerine After Life dizisini tavsiye ederim. Orada geçen ana fikir kısaca şu, hayatın güzelliği tek bir kere yaşanmasından geliyor zaten. Bir filmi yarısında kapatıp sonra devam etme şansımız ya da onlarca kez izleme şansımız var. Ama hayatın yok. Bizim seçmediğimiz bir yerde başladı hayat ve intihar haricinde bizim seçmediğimiz bir yerde bitecek. Bütün heyecanı burada. Hayatı güzelleştirmek de bizim elimizde, klişe ama öyle. Oturup sürekli intiharı ya da varlığın sebeplerini düşünmek buhrana yol açar. Hayata biraz hareket katmak lazım. Her şeye rağmen hayat yaşanılmaya değer bence.

Ben de bilmiyorum. Veren de yok zaten.

tolstoy "itiraflarım" kitabını okuyabilirsin bakmadıysan

dini yönü ağır basıyor. bide ölümden korkuyorum ben ya. gömülme düşüncesi falan. bide bebeğim olacak şimdi kimbilir belki herşey daha güzel olur.

2 yaşında kızım var. 1,5 ay sonra oğlum olacak. tabi ki yaşayacağım. rezil bir hayatım olsa da fedakarlık yapacağım. he isteyen gitsin ölsün. bana ne?

edit : hayatım şahane değil ama yaşamayı seviyorum. kızımla geçirdiğim vakitlere bayılıyorum. yeni hobiler ediniyorum. zevk almaya çalışıyorum.

hayat işte çok yorulunduğu için, ya da işi olmayan için de boş boş oturup canı sıkılındığı için katlanılmaz ve çekilmez ise verebileceğim tavsiye sırtına çantanı ve var olan tüm maddi birikimini, yoksa da ordan burdan bulunacak belli bir parayı alarak kendi çapında bir dünya turuna çıkmak olurdu. eldeki parayla yola çıkıp belli yerler gezildikten sonra gidilen yerlerde yapılacak ufa tefek işlerle gezi sürekli hale getirilebilir. benzer şekilde can sıkıntısı ya da hayattaki problemlerden bunalıp yola çıkan kişilerin yazıları okunarak hem motivasyon kazanılabilir, hem alternatif rota ve planlar oluşturulabilir.

normalde insanları böyle bir tura çıkmaktan alıkoyan şey sahip olunan sorumluluklar veya hayat konforunu bozma endişesi yüzünden halihazırdaki işi bırakıp cesaret edememek oluyor ancak intiharı düşünecek kadar her şeyi boş vermiş birinin bu tip bir engeli olmaması gerekir mantıken.

bi saat önce uzun bir yürüyüşten geldim. saatlerce bunu düşündüm, etmeli miyim edersem hangi yolla ederim diye. şimdi böyle bi başlıkla karşılaşmak garip oldu. cevabı bulursam editlerim burayı :)

Temel içgüdüler üremeyi ve bunu başarabilmek/sürdürebilmek için de hayatta kalmayı hedefliyor. İntihar edebilen, bu kararla ölebilme becerisi olanlar; haliyle genlerini günümüze aktaramadılar.

intihar edersem çekilecek filmleri izleyemem
bu beni çok motive ediyor mesela

çünkü var olmak yok olmaktan her zaman için daha iyidir. hayatı bouynca çok acı şeyler yaşamış kişileri dışında tutarsam bütün bu varoşuş sancıları, anlam bulma çabaları falan çok boş geliyor bana. yanlış olmasın 20 li yaşlarımda dibine kadar yaşadım bu boku o günlerime istinaden söylüyorum. şimdiki aklım olsa aldığım tek nefesi bile boşa geçirmez tadını çıkatırdım.

neyse konuyu bir kısım okuyucuya komik gelmeyecek bir fıkra ile sonlandıralım:

+18, argo içerir

geçmiş dönem; şehrin kadısının önüne iki suçlu getirilir, biri cinayetten diğeri de zina dan suçlanmakta. önce cinayet işleyen getirilir, kadı tarafları dinler eder, kararını verir:

- tiz kellesi vurula!

ardından zina eden getirilir, kadı yine dinler eder, kararını verir:

- tiz götü siküle!

yeniçeriler iki suçluyu da alıp cezalarını infaz etmek üzere dışarıya çıkarırlarken zinacı eleman yeniçerilere seslenir:

- agalar karıştırmayın sakın, götü sikilecek olan benim ha!


+18, argo içerir

intihar etmeyi ciddi olarak hiç düşünmedim. ama düşünseydim ve yapmış olsaydım, ya da bir şekilde ölseydim şu yaşıma kadar yaşadığım güzel anıların hiçbirini tadamayacaktım. bence çok üzücü.

hayatın çok eksileri var tabi ama bazen tek bir artısı oluyor, bütün eksileri unutturuyor. bırak 365 günün 10 günü müthiş, 355 günü kötü geçsin. müthiş günlerimzin şerefine yaşayalım.

e zaten ölüm bize geliyor, bizim ona gitmemize gerek var mı? her şey zamanla düzelir, ölüm şu hayatta düzelmeyen tek şey...

sevdiceğin gülcemalini bir kez daha görüp; onunla bir gün daha birlikte olmak, "neden intihar etmiyorsun?" sorusuna vereceğim ilk yanıt olurdu.
ikinci yanıtımsa, tereyağlı 1,5 iskender.
bu ikisi, benim için yaşamak için yeterli sebep.

gb başına maliyet ve rekabet faktörü. insanlar talep etti paketler büyüdü.

mobil internet paketleri az değil, sen az para vermek istiyorsun.

15 gb paket kullanıyorum, bir sıkıntı yok.

Birim maliyetleri bilmiyorum ama ben bunun hep turk telekomun isine comak sokmamak icin oldugunu dusunmusumdur cunku paket iceriklerine toplu baktiginda internetin o kadar pahali olmadigini gorurken ayri baktiginda diger tarafa gore sirf interneti almani mantiksiz yapacak hep o kritik seviyede gozukur. Buyuk resmi dogru gorduysem ustten dogrudan uyarili veya gentlemen's agreement olsun piyasayi oldurmeyelim gibi bir sey olabilir.

Bunların bir kapasite hesabı var, otoban gibi düşünebilirsin. Kablolu kapasite, teknoloji olarak zaten kablosuza göre çok daha geniş, dolayısıyla kablolu yöntemleri kullanarak çok daha yüksek sayıda kişiye yüksek çıkışta hat sağlayabiliyorsun. Kablosuz yöntemlerde işin doğası gereği kapasite çok daha düşük, dolayısıyla verici başına düşen kişi sayısı ve toplam çıkış daha düşük oluyor. Üstelik aynı bölgeye daha çok verici takarak bu sorunu verimli olarak çözemiyorsun çünkü takılan tüm vericiler aynı frekans aralığını kullanıyor.

Artı olarak, kablosuz vericilerin bakımı ve konumlandırılması çok daha maliyetli. Çok basitçe bu sebeplerden ötürü bunlar o seviyede daha zor.

ben yerinizde olsam devlet okuluna gönderirim. o esnada koleje vereceğim parayı da biriktirir, üniversiteye yurtdışına gönderirim. hiç kolej olayına bulaşmam.

kolejlerde genelde (belki ilk 5 ayrı) bir numara yok. zaten parası olan gidiyor. e Bilkent'i paralı kazanmakta da bir numara yok. e o zaman ne halt etmeye ödedik biz bu paraları?

iyi bir devlet okulu en iyi seçenek gibi görünüyor...

Koleji bilmem ama devlet okulları çok fena bir halde maalesef

Mahalleniz iyiyse (cankaya filan gibi) iyi de bir ogretmen buluyorsaniz devlete verin.

bahçeşehirde bilingual eğitim var, bi gözden geçirin derim..

Çocuğum olsa kesinlikle ted ankara koleji'ne yollardım.

kolejlerde universite kazananlarin daha cok ozel universiteye gitmesinin sebebi zaten daha cok boyle yonlendirilmeleri, yoksa Tifil'da okuyup devlet universitesini kazanamayacak kadar kotu egitim gormek diye bir sey yok. ozel okulun tek artisi iyi okula girebilme ihtimali de degil bu arada, ne olursa olsun dil egitimi daha iyi (duzgun ozel okullarin), hocalari daha iyi, cocuk ortalama devlet okulundan ciktigi gibi cikmiyor bence kesinlikle, daha iyi bir egitimi var.
ama turkiye'de iyi ozel okullarin fiyatlari inanilmaz bir seviyede, iki cocugunuz var, iki cocugu iyi bir ozel okulda okutmak icin gercekten cok zorluk cekersiniz, dusunun ki bir sene iki sene degil en az 10 sene inanilmaz paralar, cok zor bir sey. dolayisiyla bence turkiye'de ozel okula verilen paralar dikkate alindiginda, ozellikle ilk okulda ogretmen cok onemli, iyi bir ogretmenin oldugu devlet okuluna/sinifa verin, arttirabildiginiz kadar parayi arttirarak biriktirirseniz ve bence hatta dovize yatirim yaparsaniz dediginiz gibi o paralarla ilerde yurticinde hatta yurtdisinda bile okutursunuz. ancak dil egitimini ihmal etmeyin kesinlikle, yasi geldiginde yazlari yurtdisina yaz kamplarina vs. de gonderebilirsiniz.

bence önemli olan sınıf öğretmeni. devlet okulundaki öğretmenleri araştırın, veliler memnun muymuş. memnun değillerse iyi bir sınıf öğretmeni olan okulu seçin. öğretmenleri iyiyse devlet okulu olmasının bir dezavantaj yaratacağını düşünmüyorum.

Çocuğun mayasında okumak varsa kümeste eğitim görse okur anlar idealinin peşinde koşar. Devlet okuluna verin derim, özel okul denilince halkımız bebelerin üzerine bilgi tozu serpiştirilip yoğuruluyor ve aha sizin bebe bir mark , bir elon efenime söyliyeyim bill olacak zannediyor :)
Tespitiniz çok doğru kolejlerde okutuluyorlar başarı listeleri binalara asılıyor dişe dokunur kaç üniversite var 15-20 , geri kalanı ?
Çocuğunuza zaten bale, yakın dövüş eğitimi gibi ona bir şeyler katacak aktivitelere başlamışsınız bu akıl ve yolda devam edin.
İlçede 6 lise (2'si meslek) 2 çoookk methedilen özel lise var, geçen yılın başarı ortalamaları istatistiki olarak elimizde. Devlet lisesi %91 başarı ( %8 özel üniversite geriye kalanı devlet üniversiteleri ) , 2 özel lise başarı oranı %93 (%13 devlet üniversitesi geri kalanı özel üniversite).
Burada asıl soru şu olmalı o okul benim kızımın okuması gereken devlet okulu mu ?
Not: MEB çalışanıyım

Benim ozel okulla ilgili dusuncem, eger gercekten cocuga ekstra verebilecegi bir sey varsa o masrafa deger, yoksa bir cok ebeveyn gibi "Cocuk herkesle ayni okulda okumasin" derdindeyseniz bence o masrafa degmez zira o yolun sonu ya cocuk bir lise kazanincaya, olmadi universiteye ya da egitim hayatinin sonuna kadar gidiyor.

Esim ogretmen oldugu icin oldukca yakindan biliyorum: Ozel okullarin onemli bir kismi (Baya baya isim yapmis olanlar da) "Her sey dahil tatil koyu" gibi, disardan cok guzel gozukuyorlar. Aktiviteler, etkinlikler, kaliteli bir egitim vaadi vb. ama sonra goruyorsunuz ki egitim o kadar kaliteli degil (Zira oradaki ogretmenler uc kurusa calisan ve hemen hepsi devlette calisma hayali kuran insanlar), aktiviteler o kadar abartilacak seyler degil ve cogunlukla ekstra maliyet yaratiyorlar, okulun ekipmanlari ve imkanlari 40 yilda bir ogrencinin kullanimina sunuldugu icin bir ayricalik yaratmiyor vb.

TED kolej vb. gibi yerlerde bu denklem tersine donuyor cunku bu okullar her seyden ote cocuga kiymetli bir sosyal cevre ve karakter kazandiriyor.

Acizane tavsiyem, yakindaki devlet okulu herhangi bir sebepten dolayi adi ozel olarak kotuye cikmamis bir okulsa bence ona gonderin. Ozel okula gonderecekseniz de gercekten iyi bir ozel okula gonderin.

Tevfik Fikret´e eger cocugun Fransizca ogrenmesinin sizin icin bir esprisi yoksa ya da Fransa´da okutma ihtimalini hic dusunmezseniz, gondermeyin. Hocalari iyidir, hepsi iyi üniversitelerden gelirler, o kismi ayri. Benim universite hocamin dahi ovdugu bir okuldu.

Ortalama bir ozel okula gidecegine, iyi bir muhitte devlet okuluna gondermek mantikli bence. Guvenlik ve temizlik disinda sagladigi cok ekstradan seyler yok Doga Koleji capindakilerin. Yegenlerim Ankara´daki subelerine gidiyorlar Doga´nin, ama gercekten yalnizca bu iki nedenden dolayi.

O kadar parayi gercekten her ay kenara koymazsiniz, cok utopik bir yaklasim bence. Ama hesap acip, her ay bir miktar bunun icin yatirim yapmaniz harika bir fikir.

Belki liseye gecerken yine dusunmeniz gereken bir ikilem, cünkü sosyal cevre-networking derseniz, o is cok koklu kurumlarda lise yillarinda basliyor.

Güneş samanyolu'nun etrafinda dönüyor. Kendi ekseninde Sabit durmasi imkansiz değil mi böyle olunca?

Belli bir yörüngede hareket başka bi şey kendisinin dönmesi başka bi şey diye düşünüyorum

evet, kendi eksenleri etrafında da dönüyorlar.

www.scientificamerican.com

phys.org

kutup yıldızının sabit oluşu ile alakalı da şu bilgiyi bırakayım:
dünyamızın yörünge aksı ve kuzey kabul ettiğimiz doğrultusuna göre tam üstümüzde bulunuyor bu yıldız. dolayısıyla biz yörüngede döndükçe kutup yıldızını hep aynı yerde, kuzey yönünde üstümüzde görüyoruz. esasında çok minik de olsa dairesel bir hareketi var. gökyüzünde gördüğünüz diğer tüm yıldızlar bu kutup yıldızı merkezli bir daire çizerler sene boyunca.
yani elbette yıldızlar bu anlamda bir daire çizmezler, biz yörünge hareketimizden dolayı onları o şekilde görürüz.

tüm bunlar bir tarafa bırakılırsa, yıldızların eksenlerinde dönüş hareketi yaptığı biliniyor.

1- null
2- koltuk no oluyor.

1- %1 ihtimal
2- evet

ayrica tecrube eden arkadaslara sormus olayim, yukaridaki amacla tawsiye edebileceginiz bir yolculuk mudur? kulakta 1000 sarkilik playlistle uzaklara yolculuk icin elverisli bir tercih midir, ne dersiniz?

4 saatlik bir yolculuk ayrıca on kere filan duruyor. Pek bahsettiğin türden bir yolculuk değil.

Hafta ici gün ortası saatlerde bence bilet bulabilirsin.

Cam kenarı alirsin istersen yer varsa. Koltuk no var tabi ki.

yht'nin açılımı yavaş hızlı tren. hız ortalaması 60 km/sa falandır. çok büyük bir beklentin olmasın ama sırf değişiklik olsun, bi gezeyim falan diyorsan bin tabi.

(git:ebilet.tcddtasimacilik.gov.tr ) adresinden yer bulabilirsen bilet al. istasyona gidip alayım dersen yer bulma ihtimalin düşük. bilet alırken cam kenarını seçebilirsin. internetle uğraşamam dersen telefonla da alabilirsin.

1- hayır. zaten Halkalı'dan kalkan 2 tren var, denk gelmen neredeyse imkansız.
2- koltuk no oluyor. denk getirirsen business al, arada çay falan veriyorlar.

Kullanılır da o şise sebilin üzerinde durmaz.
Düşmeyecek şekilde sabitlersen kullanılır.

şişenin ağzının tam oturabilmesi için tutma aparatını keskiyle kesmeniz gerekiyor. o da zor oluyor.

ondan daha önemlisi 5 litrelik şişeler yumuşak plastikten yapıldığı için içindeki suyu aldıkça şişe büzülüyor basınçtan. damacananın plastiği sert olduğundan şekli değişmiyor, buna aldanmayın.
su doldurdukça bir yerden hava alıp basıncını eşitleyemediği için gittikçe büzülüyor ve iyice büzülünce ya düşüyor veya basınçtan şekli bozulan pet şişeden su akışı kısıtlanıyor. tam anlatamadım ama kullanmayı denedim ordan biliyorum.

hayır. damacananın sert plastikten olmasının sebebi var, yumuşak plastikten yapılma şişe kullanılamıyor maalesef.

tek sorun basinctan buzusmesiyse yukardan delik delinip hava aldirilsa olmaz mi?

wd40 zımpara

mazot zımpara

ha diskleri ve kaliperleriı mazotlama(wd40lama) sakın fren tutmaz, tutana kadar çoktan bi yere girmiş olursun.

madem yapıcan sök jantları öyle yap.

cocacola da pas söküyor ama uzun süre maruz bırakman lazım.

en iyisi foto at sen, şimdi diskleri falan diyor olursun onun çaresi başka.

jantları sök, avuç taşlamaya telli zımpara tak, mis gibi temizle. sonra da istediğin renge boya. mis gibi olur.

wd40 falan sıkma, fren disklerine bulaşırsa ki bulaşır fren tutmaz kaza yaparsın.

Pamukkale, kamil koç

Bayramda tren bileti bulamayınca Pamukkale'yle İstanbul-Eskişehir yaptım, gayet rahat ve iyiydi. Ankara seferi de var.

pamukkale olan her yere pamukkale

Efe tur da çok iyidir. Özellikle molasız express seferleri 4,5 saatte varıyor.

devlet hastanesine sorun.

bir de engelli yolcu beyanı ile alanda tekerlekli sandalye hizmetinden faydalanabilirsiniz.

daha önce alcali ayakla almanyadan türkiyeye uctum. öyle bir rapordan haberim yoktu. bir sorun da cikmadi.
kardesiniz nerde? kac saatlik bir ucus bu? uzun ucuslarda tromboz riski olabiliyor ama 1-2 saatlik bir ucusta sorun olmamasi gerekiyor. doktoru ucacagini biliyorsa ve sakinca belirtmemisse sorun teskil etmemeli.

merhaba,
kaç kutu olduğunu, kutuların ebatlarını bilmeden sığıp sığmayacağına dair nasıl yorum yapacak acaba duyuru sakinleri?

Sedan arabalar bile, arkaya yolcu almadığın zaman dünyanın eşyasını alıyorlar. 2 gün öne Hyundai Accent ile 6 irili ufaklı koli, 2 amfi, bir sırt çantası ve hardcase'le gitar taşıdım. Daha zorlasam birkaç parça alacaktı.

soruya yanıt olmamakla birlikte, bulunduğunuz yerde K yetki belgesi uygulaması varsa ve polis çevirip size belgesiz nakliyecilik yapıyor muamelesi yaparsa epey yüksek cezaları var, bilginize.

sığarsın. Doblo hayvan gibi eşya alıyor, öyle böyle değil.

en fazla iki kere git gel yapman gerekir. her türlü taşımacı olaylarından daha ucuza gelir.

Taşınmama daha var biraz o yüzden kaç kutu olur onu bilmiyorum zaten. Tek başına yaşayan bir kişinin ev eşyaları işte, biraz kıyafet, çarşaflar ve mutfak gereçleri yani.

O yüzden kabaca böyle bir yük sığar mı onu demek istemiştim.Tecrübesi olanlar var mıdır diye. Yoksa kasanın ölçüleri internette var, kutunun ölçüleriyle hesaplamasını yapardım.

mekana bağlı otobüste falan fullemiyorum ama sokakta yürürken açıyorum

Son ses. Düşük ses dinleyemiyorum, şarkıyı yakalayamıyormuşum gibi oluyor sanki. Bluetooth hoparlör, bilgisayar, kulaklık falan ne olursa olsun son ses dinlerim. Sadece toplu taşıma içinde kısarım millete ayıp olmasın diye.

Toplu taşimada full ses dinleyince yandakiler duyuyor mu? Ben birkaç defa test etmiştim yanımda oturan arkadaşima falan sorup, genelde duyulmuyo demişlerdi. Özellikle toplu taşımada sesi artiriyorum ben çünkü etraf çok gürültülü oluyo ve duymak istemiyorum.

belki saçma gelecek ama dışarıda gelen ses ile kapalı alanda gelen ses fark ediyor
kapalı alanda fulldeğimde rahatsız edici düzeyde sese maruz kalıyorum ama aynı kulaklıkla aynı şarkıyı dışarıda fullemeden yakalayamıyorum.

ben son ses dinlemeyi sevmiyorum, genelde 3/4 ya da 1/2 oluyor.

Kalıcı işitme hasarı yapar ve yavaş yavaş yaparki farkında bile olmazsın. Zamanla denilenleri duymamaya ve tekrar ettirmeye başlarsın falan öyle idare edersin. Sonrasında iyice belirginleşince doktora gittiğinde ya da yeni işe gireceğinde işitme testi yaptıklarında ortaya çıkar.
Tedavisi ise yoktur.

Son seste asla dinleyemiyorum, rahatsız oluyor kulaklarım. Genelde orta seviye benim dinlediğim. Bu arada otobüste yanına oturduğum insanın dinlediği müziği son ses açarak bana da dinletmeye çalışması kadar saygısız ve bencilce bir şey daha yok.

Full'e ortanın ortası ancak bazı kulaklıklarda son ses dinliyorum.

ortanın biraz üstü.
dışarıdan gelen sesleri mutlaka duymam lazım. aksi takdirde kendimi çok güvensiz hissediyorum.

Nadiren son ses dinliyorum. Onun dışında sondan birkaç seviye aşağıda.

Mutlaka doktora gidin. Buradan kim tespit edebilir ki? Koah da olabilir, başka bir şey de. Anlık bir şey de olabilir. Bunu doktor tespit edip, söyleyecektir.

Yaş 30 üzeri ve kilo var ise , buna ek kondisyonsuz bir yaşam tarzınız mevcutsa muhakkak bir kardiyolojiye gözükün. Ciğerler ilgili sorun olmasa bile kalple ilgili sorunlarda da nefes darlığı belirtileri gözükebilir

kan değerleini ölçtür mutlaka kansızlık olma ihtimali de var babam birebir bu sıkıntıyı yaşadı

Koah ?

korkacak bir şey yok, doktor sizde olanı teşhis edip tedaviye yönlendirir. nefes darlığı ciddi bir şikayet, hemen gidin.

nefes açlığı tabir ettikleri bir durum var, anksiyete göstergesi kabul ediliyor sizin anlattığınız durum da tıpatıp buna benziyor. lütfen önce bir doktora görünün, ciğerlerinize ve kalbinize baktırın, fiziksel bir anormallik görmezlerse muhtemelen atarax gibi hafif bir yatıştırıcı verecekler ve sıkıntınız sona erecek.

Bu ve bütün sağlık sorularında; "kan değerlerini ölçtür."
"Akciğer filmi çektir."
"Falanca hormon bende düşük çıkmıştı ona baktır."
Tarzı öneriler yanlıştır. Öncelikle doktorunuz sizin istediğiniz testleri işaretleyen bir sekreter değildir. Şikayet-öykü-muayene-tetkik-tanı sıralamasına uymaya çalışır mümkün olduğunca.
Misal kan testi yaptırmak istiyorum dedin doktor da uğraşmamak için yaptırdı bişey çıkmadı sağlıklı olduğuna mı karar vereceksin?
Neyse soruya cevap:
Göğüs hastalıkları uzmanına gidin. Sigara kullandığınızı da söyleyin. Şikayetleriniz ciddi bir şeye benzemiyor ama alerjik bir durum olabilir ya da hiçbir şey olmayabilir.

Astım

Bende dört beş senedir var, yaş 28. Röntgen, MR, kan testi, ne varsa hepsinden yaptılar, hiç sorun çıkmadı. Ara ara gidip geliyor, şimdi de var mesela. Astım teşhisi koydular, bir hapım var, nefes darlığı oldukça ondan içiyorum.

Bisiklet sürerim, koşarım, hiç sorun yok ama sandalyede otururken nefesim daralıyor bazen.

Seninki de kesin böyledir diyemem ama belki benimki gibidir, benimki stresten.

Psikolojik dedi. Film çekti. Dinledi. Boğazıma baktı. Bişe yok dedi. Thx :)

exit deniyor bu olaya. sadece türkiyeye özgü bir sistem değil. türkiyedeki sıkıntı alıcıların hep yabancı sermayederler olması. amerikada da esasen benzer şeyler oluyor, şirket belli bir değere alıcı bulunduğunda satılıyor ama orada yatırımcı yine amerika iç piyasasından olan yatırımcılar oluyor. sadece bu işi yapan ve gelecek gördüğü şirketleri satın alıp zenginliğine zenginlik katan insanlar var.


ve evet yeni bir oluşum kurguladığınızda en büyük amaçlardan biri exit'dir. kurucu ortaklar başlangıçta farazi olarak aralarında konuşur hatta şu kadar bir teklif gelirse yaparız diye. tabi teklif beklentisi işin büyüme hızına göre değişir.


nedeni ise çok basit: risk. bu insanlar bir risk alıp az olan paralarını ve zamanlarını bu işe ayırdılar. şirket belli bir büyüklüğe ulaştı ama büyümeye devam edeceğinin bir garantisi de yok. onlar da bu riski ardlarında bırakıp hayatlarını da değiştirecek bu parayı alarak başka bir şeye yelken açıyorlar. kimisi dediğiniz gibi ceo olarak kalmaya devam ediyor. yemeksepetinde de durum aynı mesela. yarın bir gün istifa edip başka bir projeye atılabilirler veya yan gelip yatıp hayatları boyunca bu parayla yaşayabilirler.

kısacası exit olayı onca zamanlık çalışmanın karşılığı bir para ile yapılırsa iyi bir şeydir kurucular için. projenin büyüdüğünü, kendilerinin bunu başardığını gördüler. kendi hayatlarını da fazla fazla kurtardılar. şu an önlerinde başka yatırımlar yapmak, yan gelip yatmak veya bu hayallerini sürdürmek gibi bir çok seçenek var.


bir insanın 500 milyar doları olmasıyla 1 milyar doları olması arasında pratikte neredeyse hiç bir fark yoktur çünkü.

girişimi satmayıp ne yappacaksın olayı mantığı bu zaten.
startup kur, büyüt geliştir birilerini tehdit eder hale getir, tehdit ettiğine veya onun rakibine sat aldığın parayla başa dön.
doğru yerde exit yapmazsan elinde patlar.

Hiç öyle duygusallık yapılacak bir şey değil. Belki iyzico kurucuları "Biz bunu büyütür sonra satarız" diye çıkmamışlardır yola ama bir şirketle birleşme konusunda iki temel husus var:
1 - Satmamanın fırsat maliyeti ne?
Bu aslında basit matematik; sahip olduğum kapital, bulunduğum pazar ve iş planlarım itibariyle şirketimin ederini biliyorum. Eğer bir şirket bunun üzerinde bir para teklif ediyorsa satmamak anlamsız, zira senin o parayı kazanman mümkün değil. Rasyonel olmak lazım.

2 - Ben satmazsam bu adamlar ne yapacak?
Bu da işin diğer kısmı; bazı şirketler katalog yatırım yapıyor, amaç o pazara girmek değil sahip olunan fonu en iyi şekilde değerlendirmek. Böyle bir fona şirketini satmasan bu adamlar gidip alakasız bir ülkede alakasız bir şirkete yatırım yapabilir. Ama senin teknik olarak rakibin seni satın almaya çalışıyorsa ve sen satmıyorsan
a) Kendileri o pazara girip sana rakip olabilirler; daha çok sermayeleri ve risk iştahları varsa seni batırana kadar pazarda kalıp sonra bütün pazarı kapatabilir
b) Gidip o pazarda senden bir sonraki şirketi satın alıp büyütebilir; sen de idealizmin peşinden koşarken batabilirsin.

Yemeksepeti konusu -bence- biraz daha dramatik bir senaryo. Yemeksepeti, onu satın alan Delivery Hero adlı şirketten bir on küsür sene önce kurulan bir şirket. Normalde Yemeksepeti'nin dünyaya yayılmasını, asya, avrupa falan derken bir dev haline gelmesini beklersin ama olmamış.

Parasi olan iyi gordugu sirketi aliyor ve parasi olan yurt disinda.
Para kuruculara gidiyor. Yani ulkede kaliyor zaten. (Tabii kurucular parayi istedigi yere cikarabilir.)
Kurucular yonetici olarak devam ediyor cunku alanlar bunu belirli sure icin sart kosuyor.

iyi para veriyorlar.

ömür boyu bitmeyecek parayı bana teklif etseler ben de bir dakika durmam.

gitme

Tek de olsan git bence. İleride hatırlayacağın anlar olur, fotoğrafını çekecek illa ki bir arkadaşın vardır. Ya da birlikte çekilirsiniz. Ben olsam inadına giderdim, gururla hem de.

Arkadaslarin falan da mi yok? Onlarla git. Yoksa bile tek git. Nolcak sanki? Sıkılirsan ayrilirsin

gitme boşver. amelelik resmen. saatlerce bekliyosun falan.

Elbette gitmelisin yalnız olman anılar edinmeni engellemeyecek ki, doğal olarak yalnız hissedebilirsin ama mutlaka gitmelisin çünkü hayatında başına gelebilecek tek seferlik bir şey. Tek seferlik durumlar bana göre çok değerlidir.

Aileniz için mi okudunuz kendiniz için mi?

İnsan başarılarıyla önce kendisi için övünür. Mezuniyete gidin ve tadını çıkarın. Bu hayatta ailesi olmayan olsa da destek olmayan pek çok insan var bir siz değilsiniz. Ama hayat sizin. Ne yaparsanız kendiniz için yapacaksınız. Yaptığınız ve yapamadığınız şeylere (aileniz bile olsa) üçüncü kişiler için bahane bulmayın.

Tebrik ederim. İyi eğlenceler dilerim...

İstanbuldaysa mezuniyet eşimle ben geleyim

Git tabiki. Kendi basina bir bireysim.seneler sonra annem babam yuzunden mezuniyetime gidememistim diyecegine kimse gelmedi pasalar gibi gittim dersin. Hem herkesin anasi babasi gelmiyor ki illa tek olanlar da oluyor.

Arkadaşların yok mu? Git bence.

ben de ''geleyim'' yazacaktım ama İstanbulda değilmişsiniz.
Benim mezuniyetimde de ailem yanımda yoktu.Hatta yakın arkadaşlarım ''mezuniyeti uzatma,şehir dışında olma vs.'' bahaneleriyle gelmedi.ama yine de gittim.hiç pişman değilim.
sizin yerinizde olsam istediğim gibi giyinir giderdim.

gidin, size eşlik edebilecek arkadaşlarınız kesin vardır; onları çağırın. yoksa da okuldan arkadaşlarınız vardır onlarla takılırsınız. güzel bir fotoğraf çektirin ve tek başınıza da ayakta kalabildiğiniz için kendinizle gurur duyun.
en kötü ihtimalle ortamda kimseyle takılmaz ve sıkılırsanız erkenden kaçarsınız.

bu soruyu sorduğunuz için gitmek istediğinizi varsayarak bu cevabı verdim bu arada. yoksa ben kendi mezuniyetime gitmedim mesela. son anda vazgeçip gitmezseniz de çok bir şey kaybedeceğinizi düşünmüyorum yani. içinizden nasıl geliyorsa...

denhia, nax +1

git

Git.

Ben de mezuniyetime kendi yaşadığım şehirde olmasına ve ailemin kızmasına rağmen "5 dakika için şu sıcakta ne gerek var?" diye gelmesini istemedim ailemin. Açıkçası çok da bayılarak gitmedim. Ama şu durumda ben olsam ailemin inadına giderdim.

Bu arada giyim kuşamdan bahsettiğiniz için kadın olduğunuzu tahmin ediyorum. Bunun için merak ettim, mezuniyet elbisesinde utanılacak ne var anlamadım? Gayet hoş bir elbise giyip gidersiniz. Şort giyip gidecek değilsiniz ya!

Git git git... birinden rica et resmini cekerler... kendin icin git..

Ankaradaysan ben anadolun kasasina yukleyeyim bizim cavolari gelelim. Havaya bile atariz seni.

git git, üniyi söyle kahveden adam toplayıp gelelim.

Git boşver.

Git tabi

git kesinlikle.

bölümü iyi bir derece ile bitirdiğini belirttiğin icin bence gitmelisin. ya da gitmek istediğin icin gitmelisin.

mutlaka git.

o senin günün, seninle paylaşmak isteyen gelir istemeyen gelmez. sen git, arkadaşlarınla takıl, sonra gidip eğlenin bir yerde.

Ankara'da ise ben gelirim.

Tek de olsan git.

Daha önce söylenmiş ama yine de söyleyeyim GİT.
İçinde ukte kalacapına ilerde anı olur. Kimin ne dediğini kafana takma, hem bak iyi bir derece ile bitriyormuşsun sana emek veren hocaların görmek ister.
İllaki arkadaşın dostun vs vardır orada. Tek gitmem diyorsan da yardımcı oluruz, şehiri söyle oradan kimse çıkmaz ise İstanbuldan kalkar gelirim, geliriz, Sıkıntı olmaz

Git kesinlinke. Bu senin özel günün, bölüm ya da fakültr arkadaşlarından illa sevdiğin insanlar vardır. Onlarla güzel bir gün geçirmiş olursun. Fotoğrafını da çekerler :)

Mezuniyetini kutlarım.

Durum şöyle, Ankara’da çöpler ayrı toplanmıyor. Bunun yerine hepsi karışık toplanıyor ve toplama merkezinde ayrıştırılıyor.

Dolayısıyla ayrı ayrı çöp toplayan yok.

Bunun iki istisnası var, birincisi çevko kendi araçları ile ambalaj atığı topluyor, ikincisi de el arabası ile çöpten kağıt toplayanlar. Çöpten toplayanlar aslında plastik ve metal de topluyorlar.

Ben bu yolu tercih ediyorum.

hocam üniversitelerde bile bu olay yok. koskoca odtü'de, hacettepe'de hepsi bir yere gidiyor. bunun sebebini gittim sordum "hocam herkes kafasına göre atıyor" dediler.

@point gündüz gidiyorum ve terlememek mümkün değil ayrıca bol yokuşlu. o mesafeyi emekleyerek de gitsem koşsam da aynı işlemleri uygulayacağım.

yüzey gerilimi, buhar basıncı ve atmosferik basınç kaynama üzerinde etkileri olan parametreler. pürüzlü yüzeylerde su yüzeye daha zor tutunduğundan dolayı yüzeyle olan bağ yapısının kopması daha kolay. bu yüzden mesela kolayı bardağa döktüğünde veya bira olsun örnek, yükselen baloncuklar aynı noktadan devam ediyor. değişmiyor. bu kusurlu pürüzlü noktalar cezvede de var. hareket ettirilmediğinde su bu noktalardan (önce) kaynamaya başlıyor. ama sen cezveyi hareket ettirdiğinde yüzeydeki katmana türbülans eklemiş oluyorsun. ısı transferi de akışkan dinamiği de değişiyor. sistemin etropisini artırıp homojenize de etmiş oluyorsun. ayrıca cezveyi alev üzerinde gezdirdiğin için cezve daha az ısınıyor, çünkü alttan aynı noktaya ısı iletilmiyor. alev cezve üzerinde gezdirilmiş oluyor.

1- araba ile gidince yıkanma sıklığını bilmen lazım. Sonra bu ikisi arasındaki farkı alıp yıkanma maliyeti ile çarpman lazım.
Sonra da arabanın yıllık toplam masrafını hesaplayıp kıyaslamalısın. Muhtemelen yürümek daha ucuz olur.
2- ısı iletimini kesip yüzey alanını genişletip soğuttuğun için.

@sttc
ya ben tavsiye icin degilde, bu arkadas detayli sekilde ifade etmis. muhtesem. iste duyuru da gormek istedigimiz hareketler.
bilgine ve degerli yorumuna saglik.

kısa mesafeyi yürümek daha karlıdır, çünkü sağlıklıdır.

yiyip içip yattım

hareketsizim

kemiklerim kalın, vücudum çok su tutuya, gazım var.

yarın yokmuş gibi yedim.

hazır yemek hızlı ve ucuz çünkü

İlaç kullanımı ve bu yüzden boğazımı tutamıyorum

3 ay once spor salonunda sakatlandigimdan beri soor yapmiyorum.

bu sürede gobek yapmak icin de bayagi uğraştım, her gun deli gibi borek ya da tatli yedim. 3 ayda 6-7 kg aldim boylelikle.bu gobek bir sey icin gerekecek, o yuzden aldim denilebilir.

keşke şişman olsam. kilo vermek,benim için kilo almaktan çok daha kolay.

karbonhidrat bağımlısıyım. i'm a carbiegirl in a carbie world saşfdkjdsaf.

hazır yemek, alkol, az hareket.

starbucks büyük boy latte'de 300 kalori varmış, ben sağlıklı nasıl olsa diye hemen hemen her spordan sonra içiyordum. nereden baksan 4 ayda 3 kilo vermeyi kaçırdım :(

Subeye git direkt yarin cumartesi. Cogu kargo calisiyor oglene kadar. pazartesiye kalmasin.

Ugrasma hepsiburada ugrassin. N11’de ayni sey basima geldi direkt n11’i aradim ben kargoyla ugrasmak istemiyorum urun bana gelmedi baska semte gitmis ister iade edin ister urunun bana gelmesini saglayin dedim; kargo gitmis kargoyu geri almis sonra bana geri getirdiler.

daha sakin bir zamanda hepsiburada müşteri hizmetlerine ulaş, onlar halleder.

sen hiç muhatap olma kargoyla filan.

(bkz: gazete kaplı pencere)

bir şey takmak zorunda değilsiniz, camları kaplamak kanuni zorunluluk değil.

jaluzi olabilir mesela ille kapatacaksanız.

al bende de o kadar.yıkaması,asması başa bela.

ben bir insanı uzman olduğu konunun dışında her şeyi bilmeye zorlamanın aptalca olduğunu düşünüyorum. dil öğrenimi için ideal yaşı pedagog bilir, psikolog bilir, psikiyatr bilir, çocuk gelişimci bilir, en olmadı öğretmen bilir.

sen gidip tarihçiden öğrenmekte ısrar edersen, böyle saçma genellemeler yapar, ne yapsın...

tarihte 30'dan sonra dil öğrenip o dilde eser veren insanlar var. onlar ne olacak?

ilber de her seyi cok iyi biliyor, ogrenilir, ha kucukken cok daha rahat ogrenilir ama ogrenilmez diye bir sey yok.klasik ilber tavri

ben de insanların önüne eften püften bariyer koyan çomarları hiç ciddiye almıyorum ama işte ülkenin en profu bile bu kafada.

şöyle derse anlarım: dil çocuk evresinde daha iyi öğrenilir ama 15 yaşından sonra cık, zinhar diyenin nasıl zihin işleyişi var anlamak güç.

İlber Hocayı dinlerseniz her şeye geç kaldığınızı düşünür bunalıma girersiniz o öyle olmaz, bu böyle olmaz. İyi tarihçi, zeki, bilgili vs vs ama kendisi hayata 5-0 önde başlamanın avantajlarını çok iyi kullanmış, tabii mantıklı olan da o ama ortalama bir ailede doğup büyüseydi yine aynı konuma geldiğinde bu kadar rahat konuşabilir miydi? O yüzden onun için ahkam kesmek kolay, hocaya guru muamelesi yapılmasına da kendisini guru sanmasına da gıcık olmaya başladım

yersiz,mesnetsiz bir açıklama.ilber hoca'ya yakışmadı.

ingilizce haric 15'imden sonra 4 dil ogrendim (ogreniyorum). kitap yazamam ama hayatimi idame ettiririm. kusura bakmiyorum ama ilber hoca sacmalamis.

burada biraz popülistlik yapmış.
kendisi hepimizden çok iyi bilir ki; halil inalcık almanca'yı 20 yaşında öğrenip akıcılığı ve düzgünlüğü ile paul wittek'i şaşırtmış, farsça'yı doçent iken öğrenmiş, o ağır metinleri hep okuyup, çözmüş. keza ceneviz metinlerini de çözümlemek için 50 sinden sonra italyanca'sını da ilerletmiş.

popüler kültür öyle bir şişirdi ki bunu, aklınıza gelebilecek her konuyla ilgili ahkam kesmeye başladı.

Kendisini severim ve alanında bilgili olduğunu düşünüyorum. Fakat kendisinin bu halden anlamaz kesin yargılarını da sevmiyorum. Bir kitabında da tüyü bitmemiş çocuklara romayı falan gezin diyordu.

bir nebze doğru, 15 yaşından sonra anadil seviyesinde olmaz hiçbir dil, elbette anlayıp, yazıp, konuşabilirsin ama demek istenen "iyi" manası bu şekilde.

uygun fiyatlı migros gibi yerlerde olan, hem rahatsız hem de dayanıksız modeller var.

rahat ve kaliteli istiyorsan decathlona bak, fiyatı yüksektir ama migros gibi yerlerde satılanlara benzemez tabii ki, hem rahartlık hem sağlamlık açısından

kollu ahşap olanlar nasıl ? onlar daha rahat gibi gözüküyor?

Onları sırtında tasiyamazsin. Araç lazım. Katlanmiyorlar ve ağırlar diğerine göre

uygun fiyat= çöp, bel ve sırt ağrısı, pişmanlık, küfür ve beddua.

alınması gereken: decathlonda 75 tl ye satılan en makulu.

hocam dechatlon'dan şaşmayın.

en kolay tasiyabileceginiz bu tipler, aliexpreste de var. ama ayi gibi oturursaniz kirilir. kibar kullanmak gerek.

www.hepsiburada.com


daha saglam ama daha agirlari icin de decathlon.

para son kriter olsun. o migros bim tipi katlanirlar bir yaz anca saglam kaliyor.

dekatlondakiler de ağır geldi bana. şunlar hafif gibi. rahatlıkları nasıl bilemiyorum bunu da.

www.hepsiburada.com

bunlar standart migros bim tipi katlanir sandalye. iki tanesi 110 tl diyor. yine 55e geliyor tanesi. belki birazcik daha kalitelidir.

55 verip onu alip bir yaz kullanacagina 75e bunu al, hep kullan

www.hepsiburada.com

benim adi ve rahatsız, migroslarda satılıyor dediğim modelin linkini paylaşmışsın.

migrosta satılanların ömrü sık kullanacaksan yaklaşık 2 sene. ayda bir iki kullanacaksan daha da uzun gider. decathlondakilere ise hiçbir şey olduğunu görmedim.

rahatlık açısından decathlondakiler daha önde tabi. ama migrostakiler de gayet idare ediyor. sonuçta saatlerce oturduğun zaman her ikisi de belli bir süreden sonra rahatsızlık vermeye başlıyor zaten. tam rahatlık için biraz paraya kıymak lazım. ben mesela amazondan bir kamp sandalyesi aldım 2 sene önce, evimdeki koltuğumdan rahat. şuraya linkini de bırakayım.
www.amazon.com

taşıma kolaylığına gelirsek, bence migros ve decathlondakilerin arasında ağırlık bakımından bir fark yok. ama decathlonu taşıması daha kolay. sandlyenin üzerinde entegre, sağlam bir taşıma ipi var omuzuna asmak için. migrostakilerin ise sandalyeden ayrı bir taşıma çantası oluyor, sandalyeyi onun içine koyup omuza asıyorsun. ama o çanta yırtılıyor birkaç kullanımda. o olmadan da omzuna asamazsın, katlayıp elinde taşıman gerekir.

hepsiburada'da linkini gönderdiğin sandalye de migrosnkilere benziyor ama eğer bu tip alacaksan o hepsiburadadakini alma, gene migrostan al derim. migrostakiler gene belli bir kalitede oluyorlar. internetten alınca aynısını aldım sanıyorsun ama gelen ürün baya kalitesiz oluyor.

iri yarı ya da uzun biri kullanacaksa kesinlikle decathlon'dan aşağısını almamak lazım yalnız. biraz hızlı oturdukları zaman migrosunkileri kırıyorlar :)

bir de decathlonda iki tip sandalye var, birinin bardak koyma yeri yok. tam bir fail. bardak koyma yeri olsun mutlaka.

Gerçekten yaa.

Türkiye'nin en önemli sorunu bu olması gerekirken, niye gerekli ihtimam gösterilmiyor?

Çok kırgınım bu konuda.

tvar tabi ekşide. ayyipin inkar ettiği ses kaydı için yok bilmem kaç yıllık ses mühendisi tanıdığım analiz etti kesinlikle montaj değil diye gtünü yırtanlar şimdi tam tersi için gtünü yırtıyor. tipik ekşici yavşaklığı işte, ülke işte böyle akpli, chpli çomarlarla dolu iki tarafta aynı bok.

not: parti desteklemiyorum, yanlışa tahamülüm yok.

Demiş abi. Napacaksınız? Akpnin bunca hakaretvari tavrına rağmen adamın artık dellenmesi normal değil mi? Oy vermekten vazgeçecekseniz vermeyin zaten.

Ben anlamıyorum ya, adam göte göt demiş ne var bunda?

adam demis ki... cikip net bir sekilde "demedim, bunlar iftira" demedi, yuvarlak konustu. yalanlayamadi yani. benim icin sayet, diyip dememesi bir sey farkettirmiyor. goruntulerin montaj olup olmamasi de onemli degil. kendisine zorluk cikaran bir kisi icin insanin sinir aninda boyle bir ifade kullanmasi gayet dogal...

ben ekrem imamoglunu istanbul icin bir kurtulus, bir care olarak gormeyen birisiyim. akp'den ve uygulamalarindan biktigim icin bir taraftan kazanmasini istiyorum icten ice. secimde de oy kullanmayacagim. olaya tarafsiz bir acidan bakiyorum yani. ekrem imamoglu'nun kendilerine bir nevi tuzak kurup zor durumda birakan vali icin "itlik yapti" deyip dememesi benim gozumde kendisinin istanbul'u layikiyla yonetip yonetemeyecegi yahut kendisinin makbul bir insan olup olmayacagi hususunda belirleyici bir sey degil...

demiş yaptığı yanlış diyoruz. muhalif kesim hemen kızıyor siz daha beterine layıksınız diyor, desin ağzına sağlık diyoruz, dik durmuyorsunuz adamına göre muamele yapmışsınız deniyor.

benim anlayamadığım şu binali için demiyorum ne kadar muhafazakar kesim varsa alayına diyorum. yıllardır millete itten daha ağır laflar edip yüzlerine baka baka soyuyorlar bunlar problem olmuyor, bir adayın it demesi neden bu kadar problem oluyor demeyeceğim zaten problemli bir milletiz.

it görüntülerine gelince demiş gibi geliyor. ancak it demeden önce seste bir kırılma var ama işin ehli olmadığım için bir şey diyemiyorum.kimseye körü körüne inanmam imamoğluna da o kadar inanmıyorum ancak bu ülkenin yumuşak genç siyasetçilere ihtiyacı var.

demiş amk. hatta milletin amına koyacaz demiş, kadın mıdır kız mıdır bilemem demiş, hassiktir demiş, demiş de demiş.

siz kim köpeksiniz lan size soracak? vali de itlik yapmasaymış, valiyse valiliğini bilsin...

Imamoglu'na oy veren kesim zaten demisse agzina saglik iyi demis seklinde dusunuyor. Tayyip'e oy verenler de asagilama ve hakarete aliskin tipler zaten.AKP cok daha fazlasini yapiyor.Bu konu neden bu kadar gundem oldu anlamadim

twitter.com

Akp li birçok üst düzeylinin ettiği lafların yanında it lafı iltifat kalır. Bu ayrı ama burada da yorumlarda zaten dedi aha denilen görüntü montaj arkadaşlar.. Onun için sordum soruyu..

demiş mi bilmiyorum ama deme ihtimali bile bana oyumu değiştirtir.
o yüzden gidip hırsız arapçılara vereceğim oyumu.

en kötü 2 senede bir düğün yapar takı taktılar diyebilirsin

reza sen misin?

abi para aklama sistemi skeçlemişsin aman diyeyim :/

breaking bad stili dusunursek git striptiz klubu masaj salonu falan al. mihi

"maaşımı Dubai'de bir hesaba yatırtsam, ara ara gidip fiziksel olarak çeksem." parayı fiziksel olarak çeksen bile ülkeye nasıl sokucaksın? bununda belli bir miktarı var. parayı nerden buldun diye bişey uygulanmıyor tr'de. önemli olan o parayı ülkeye sokmak. çözüm mü bilmiyorum ama en azından düşük meblağlar için dubai'deki hesabının banka kartını tr'de kullansan işe yaramaz mı?

bkz: bitcoin nedir, nasil kullanilir. biri sorarsa da mining yaptim dersin

en legali bir şahıs işletmesi kurup yurtdışına vergisiz danışmanlık faturası kesmek. ayda bir kesersiniz, gelir vergisi ödersiniz. masrafları falan da şirkete gösterip bir kısmını düşersiniz. vergi dönemlerinde arabayı değiştirirsiniz. ne güzel.

Maaşlı çalışan gibi değil de fatura kessen diye düşündüm. Nihayetinde bilgi işlem benzeri işleri dünyanın her yanına satabilirsiniz ve bunun karşılığında çıkartmış olduğunuz faturanızın ödemesini banka aracılığıyla tahsil etmiş olursunuz. Tabi ki bu gelen paranın vergisini paşa paşa ödersiniz.
Vergi vermek istemiyorsanız bulduğunuz her yol yasadışı olacaktır. Nakit olarak 10.000 USD den fazlasını TR'ye sokmak yasal değildi. 15 Nisan'daki bir genelgeyle beyan zorunluluğunu kaldırdılar sağ olsunlar. Ama beyan etmediğiniz tesbit edilirse MASAK çöküyor.

1- bitcoin denmiş bunu aynen düşün
2- gittiğin ülkede mümkünde ab ülkesinde bir bankadan kredi kartı çıkart, belirli harcamalarını onunla yap, gidip gelmekten daha az maliyet ile belirli bir bir miktara kadar işini görebilirsin.

parayı nereden buldun diye sormuyorlar +1

öyle olsa metresleri hep içeri alırlardı asdfg adamın/ kadının hiçbir vasfı yok, bir işte çalışmışlığı yok ama üzerine evler, villalar, son model arabalar var.

gerisi için @kveldulv +1

onun haricinde cebinde sokabileceğinin bir miktarı var, o miktar yeterse anlattığın gibi takılabilirsin.

Hocam bu durumda iki yolun var;

Birincisi payoneer. İngiltere hesabına yatıyor, kredi kartından çatır çatır harcıyorsun. Artık araba mı alırsın, kredi kartıyla ev mi alırsın sana kalmış.

İkincisi de şahıs şirketi ile yurtdışına fatura kesmek. KDV yok, gelir vergisinin de yarısını ödüyorsun. O da kabaca %10-15 civarına gelir.

Zaten iki üç yılda bir varlık barışı çıkıyor, bir şey olmaz. Kimse kimseye nereden buldun diye sormuyor, rahat ol. Sorarlarsa aldıkları ruşvet ne olacak!?

Arkadaşlar cevaplar için teşekkür ederim. Amacım gelir vergisinden kurtulmak, dolayısıyla şirket kurmak tamamen manasız oluyor bu durumda.

nasıl işler yapıyorsunuz, ne kadar özel ve spesifik insanlarsınız ki böyle gelirler elde ediyorsunuz, yabancı firmalar sizlerle çalışıyor anlatın olm feyz alalım biraz ya aşsdladşasöl

@dadasalon +1

Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır

Şirketin bulunduğu yere bağlı olarak resmi olarak beyan ettiğinde dahi sana şahsen vergi çıkmayabilir, yurtdışına yapılan hizmetlerin bir ayrıcalığı vardı ama hatırlamıyorum. Düzgün bir para alacaksan tavsiyem bir vergi uzmanı bulup tavsiye alman.

Türkiye'de nereden buldun vergisi zaten yok, neden olmadığını tahmin edebilirsin. Vergici bu konuda sana zaten bilgi verir. Zaten 5-10 senede bir vergi barışı veya affı çıkar bu ülkede, bu şekilde yapanlar affa girip geçiyor.

Sonuçta bugün baba parasıyla yaşayan binlerce insan var. Birisi gelse sorsa diyecekleri belli, babamdan / x kişiden 'borç' aldım.

Düğün takılarının makul olanın üstündeki kısımları dahi vergiye tabi, böyle bir şey demeni tavsiye etmem.

@Dadasalon, bilişim sektöründe çalışıyorum. Remote pozisyonlar çok yaygın, uzaktan çalışıyorsan da firma genel merkezi neredeyse oranın koşullarda ya da ona yakını ile maaş verebiliyor. Atıyorum Amerikan şirketi Amerika'daki ortalama yazılımcı maaşı 120 bin dolar brüt'e yazılımcı çalıştırabilir uzaktan. Orası için normal bir para ama burası için müthiş bir rakam. Bu şekilde çalışan çok tanıdığım var, dolayısıyla bizim sektörde bu yöntem oldukça yaygın.

Merhabalar,


Aynı olay benim de başıma gelecek. Şirket İrlanda da? Türkiye'de yüzde 40 vergi alıyorlar. El insaf. İnsan o kadar uğraşsın didinsin biri gelip maaşının yüzde 40'ına çöksün. Valla yurtdışından hesap açarım yine vermem o parayı. Sonuçta nefes aldığımız sürece vergi veriyoruz.

Siz ne yaptınız bu durumda?

@jayhun parayı hangi şartlarda aldığını bilmiyoruz, önce bunu belirtmen lazım. Sana brüt ücret ödeyecekler ve sen fatura mı keseceksin? Ya da vergilerini İrlanda da ödeyip, sana personel olarak net ücret mi yatıracaklar.
Ayrıca verginin İrlanda'da ödenmesi durumunda, Türkiye ile İrlanda arasındaki çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmasına bakabilirsin.
www.verginet.net
Yalnız İrlanda'da verginin düşük olacağını sanmıyorum.
Ya da Fatura kesecek isen, TR dışında bir ülkede bir işletme açarak resmi olarak fatura kesmen ve bu sefer de o ülkede vergi ödemen gerekecek. Başının ağrımaması için yine TR ile çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması olan bir yer olursa daha iyi olur.

Size yaptıkları ödeme karşılığı bir belge de istemiyorlar ise de Bitcoin üzerinden ilerleyin.

50.000 TL sermaye koyabiliyorsan ve başka işler de yaparım diyorsan AŞ candır.

yerinde olsam şirkete dönerim. sırf ihracat desteklerinden faydalanmak için bile değer.

kolaydestek.gov.tr adresine bir bak.

Mantık güzel ama pratikte sistem öyle işlemiyor. A.ş.’ler kobi tanımına uyacak ve direkt exim’den kredi kullanacaksanız tamam. Fakat faaliyetinizi kobi dışı olarak sürdürecek ve sevk öncesi ihracat kredisi kullanacaksanız bir bankayı aracı olarak kullanmak zorundasınız. Hal böyle olunca da exim limitinden değil **banka nezdindeki kredi limitinden** faydalanırsınız. Aş’ler ile danışmanlık firmanızın ilişkili olduğunu tespit etmek kolay olur. Haliyle size de bir ilişki tanımı yapılır. İlişki tanımı yapılınca da bahsettiğiniz tüm şirketlerinizin limiti ortak olur. Yani tek şirketiniz de olsa limitiniz aynı olur, 4 şirketiniz olsa da.

@irene,
yani ihracat bankası bakıyor dddkd üzerine tek ortaklı 4 firma var 2 limited 1 aş 1 şahıs, banka diyor ki çakall her işe ayrı firma kurup hepsini ayrı ayrı borçlandıramazsın ben sana ortak bir kredi puanı vereyim onunla işini gör sen. böyle mi oluyor?

o sebeple sadece kredi özelinde düşünürsek 4-5 firma kurmanın mantığı yok zaten hepsi bir potada değerlendiriliyor.

Evet, ortak bir limit vereyim size. Siz zaten aynı kişisiniz. Geliriniz bir gideriniz bir neredeyse. Biriniz batsa diğerini de etkiler. Ben bunu yemem diyor :)
Sonra da bir grup limiti tanımlıyor. 5 şirket de kursan limitin firma sayısına bağlı olarak artmıyor.
Kredi özelinde şirket sayısını arttırmak mantıklı değil o sebeple.

genellikle yabancı dilden dilimize girmiş sözcüklerin yanlış yazılış ve söylenişiyle ilgili olan sözcüklerdir. Türkçe kökenli sözcüklerin yanlış yazılan ve söylenilenleriyle pek çok karşılaşmazsınız.
bkz: ihracat
bilvio.com

elektrik maliyetli

Doğal gaz daha ucuza geliyor

elektrik daha ucuz değil

doğal gazın daha ucuz olduğu fikir birliğine varılmış. Bana da nedense daha fazla yandığı için gaz sanki daha maliyetli gibi geliyor.

Abi elektrikle ısıtmanın birim maliyeti daha ucuz olsa evleri elektrikle ısıtmaz mıydık yoksa ben mi yamuluyorum

çay suyunu elektrik ile ısıtmak bence daha ucuz. Doğalgaz birim maliyetleri hesaplanırken en önemli değişken (ısıtma verimi) gözden kaçıyor. doğalgaz ocaklarının yaktığı gaz miktarına göre ısıtma verimi epey düşük. buna karşılık katıl veya indüksiyon ocakları çok daha verimli olduğu için daha ucuz.

ama 100 litre suyu kombi ile ısıtmak daha ucuz, kombide ısı kaçağı yok ya da çok az çünkü.

elektrigin cogunu dogalgazla uretiyoruz.

Alkole erisimi kolaylastiriyor ve ozendiriyor muhtemelen. Bu da istenen bir sey degil mevcut politikalarda.

fiyatları daha düşük ve ulaşılabilir bahanesiyle gençleri koruduklarını söylüyorlardı bir ara.
mantığa bak hahah

Sorsan hepsi sağlık için alkolsüz bira bile yasak ülkede fıkra gibi

cep votkası, kanyağıda yasaklandı, cebe sığmayacak sanırsam, bende büyük şişe alıp, bende sarhoş olmamak için küçük şişe alıyordum

ufak ufak yasaklıyorlar işte, bir anda alkol yasak derlerse çok tepki alacakları için ufak ufak geliyorlar. yok boyuttu, yok saatti yok bilmemleydi gibi yürüyorlar. mantısı bu, üzgünüm.

neden yasak satışı bilmiyorum ama hiç de öyle alkolü falan yasaklama gibi bir durumları yok. memleketim olan ilçe de tüm köylüler şaraplık üzüm dikiyor, bir sürü firma ilçeden üzüm alıyor. piyasanın kralı mey eskiden bizim orlara yanaşmazdı şimdi bizim üzüm piyasasına girdi. ilçemizde şarap fabrikası var antalya otellere şarap yetiştiremiyor.

(bkz: ali kuşçu)

edit:

(bkz: mustafa inan)
(bkz: cahit arf)

ali kuşçu var.

(bkz: hulusi behçet)

(bkz: BEHRAM KURŞUNOĞLU)

üstekilere ek olarak;

(bkz: oktay sinanoğlu)
(bkz: türkan saylan)
(bkz: mete atatüre)
(bkz: Naşide Gözde Durmuş)

aklıma gelenler bu kadar

Müslümanlar dünyaya çivi çakmamış mı? :) Biraz 7-12. yy. bilim tarihi okursanız bu konuda ufkunuz açılır diye düşünüyorum.

Mimar Sinan'ın Ermeni asıllı olduğu söyleniyor. Rum olduğunu söyleyenler de var.

Modern zamanlarda tabi ki önemli Türk bilim adamları var ama muhtemelen bizim nüfusumuzda ve ekonomimizde olan bir ülke için sayısı oldukça düşük sayıda maalesef.

Geçmiş açısından Müslümanların bilim ve teknolojide önde olduğu bir devir vardı Orta Çağ'da ama o zaman bile aslında Antik Yunan metinlerini çevirmenin üzerine pek bi şey eklememişler.

@levent kendinden çok eminsin fakat müslüman diye sayacağın farsi bilim adamları deist. Sadece islam coğrafyasında yaşamışlar.

@nundu evet emeviler ve abbasiler zamanında. İmamı gazaliye kadar sürdü.

Çok var. Türkiye'den kurtulup medeni ülkelere gidenler roketleyip büyük bilim insanı olabiliyorlar. Mesela Aziz Sancar. Örnekleri çok...

Ama Türkiye'de yetişmiş son 500 yılda çok insan yok maalesef. Olmasını da beklemiyorum.

edit: bu konudaki düzeyi şuradan anlayabilirsin; daha Türk kimdir, her Müslüman Türk müdür konularını işliyoruz. Bilimde de düzeyimiz yaklaşık bu. Kalvenist Macar İbrahim Müteferrika'yı Türk diye bize yutturmaya çalışan anlayışın durumu bu, maalesef...

Aslına bakarsanız bu sayılanlar hep cumhuriyet dönemi, 50 senelik bir zaman dilimi belki de (bir ikisi hariç).

Sonuçta Türk ırkı cumhuriyetle başlamadı.

el cezeri ilk otonomu yapan kisi olarak biliniyor.

Türkan Saylan'da son zamanlarda biraz fazla gündemde olsa da
Cüzzam hastalığı ile ilgili dünyada sayılı kişilerden

Şu "Kanıt" dizisinin yüzü bir kadın var
Sevil Atasoy
onun için şu an yaşayan en iyi adli tıp ve olay yeri inceleme uzmanı diyorlar

Musluman probogandasi yapmak derdinde degilim ama yaniliyorsun, levent bilgen hakli.

"Müslümanlar dünyaya çivi çakmamış..." "türk ırkına mensup, tarihe geçmiş önemli katkıları bulunmuş bilim adamları var mı?" Ne analitik tez ama. Kitaplar dolusu kütüphaneler taradın, tezler okudun, bilmem kaç dilde kataloglar taradın ve bu çıkarımları yaptın da masumane bize de soruyorsun... Vah vah... Kardeş bu faslı uzatırsam kötü şeyler yazıcam. Bu klişe aşağılama dilin çok rahatsız edici. Bu konuda bir şeyler öğrenme isteğinde samimiysen bir kaç şey önereyim sana. Prof. Dr. Fuat Sezgin´in dünyaca ünlü, 18 ciltlik Arap-İslam Bilimleri Tarihi adlı eseri. Türkçe'ye tercümesi henüz bitmedi. Ama araştırmacı kimliğinden tahminle söylüyorum Almancan vardır senin. O kitaba bir göz atıver. Okumaktan, araştırmaktan sıkılan biri olduğundan tahminle de Gülhane Parkındaki İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi'ni öneriyorum. İçeride dolaşmak bile bu konuda bir kanaat sahibi olmana yetecektir. Hıristiyan Oryantalistler kadar bile olamadınız ya kendi coğrafyanıza karşı... Yazık, çok yazık...

(bkz: bilge adam reis)

Baklava

creme brulee

Bisküvi lokum

bayat tulumba

beleş sever onlara tulumba yakışır.

+1 elorelia.

baklavadan şaşma

sanki insanlara değil de ayrı bir türe götürecekmişsin gibi bahsetmişsin :)
canın hangisini istiyorsa, bütçene hangisi uygunsa..

üst kademe (partide aktif görev alan) kişilerse baklava, alt kademe ise tulumba alıp geçin bence. alt kademe kanaatkardır, bunu bulduğuna şükretsin.

Akpartililer ne ya hahahhahahaah
Baklavayı çoğu insan seviyordur:)

bol fıstıklı baklava, baklava kutsunun iç yüzeyine ise içinde adam başı 1000tl olan zarf yapıştırılmış olmasına da ayrıca dikkat edin

youtu.be

ercu cozer+1

ek olarak ciddi olarak dile getirildiğinde bu tarz söylemler akpye yarayacaktır. ortamlarda gülüp eğlenmeye devam. bugüne kadar hep böyle söylemlerin kime kazandırdığı çok açık değil mi?
sırf bu sebeple bile binali yıldırım taraftarları daha da kenetleniyor günden güne.

'la bi insanın çevresinde nasıl akpli olmaz :ss

lokum yapıştır gitsin.

Baklava al ama ejder meyveleriyle süslenmiş olsun.

baklava aldım, çok güzel oldu, işim rast gitti. sağolun.

tam tatlı değil ama maklube götür maklube.

pilavlı muhabbetlerde çok yediler, özlemişlerdir.

ada tanımına göre değişir. mesela Kardak gibi kayalıkları ada sayarsan 6000, belli bir boyutun üstünü ya da toprak olan parçaları ada sayarsan 1200, su çıkan yeri ada sayarsan daha da az ada oluyor.

ne istediğin ile ilgili.

Değil, insan yaşamayan, sınıra uzak adacıkların sayısının ne önemi var? Turkiyenin de var öyle.

Bazı adalar muhtemelen gel git nedeniyle bir görünüp bir yok oluyor. o yüzden kesin sayı olması mantıklı değil. kardak da aslında bir avuç kaya parçası ama 95 yılında bir türk gemisi karaya oturunca bir anda kriz patladı ve vatan toprağı muamelesi gördü.

1- randevunuzu alın, bunu iData'ya sorarsınız. Bana sorarsanız ziyaret, çünkü davetiye açık açık müşteri ziyareti diyor.
2- hayır.
3- davet mektubunuz konaklama bilgisi vermiş, ama adres vesaire vermemiş. bu durumu sormanızda fayda var. ben olsam konaklama belgesi de sunardım. Uçak bileti kesinlikle sunmalısınız.

Bir süre sonra herkes baston bebek arabasına dönüyor. Travel sistem'ler biraz hantal ve çok yer kaplıyor sanırım. 6 aylıktan sonra bebek etrafı görmek istediği için de travel'lerde durmuyorlar.

Biz Casual Vista aldık.Puseti arabaya monte edilebildiği için travel gibi de kullanılıyor. Boyutu biraz büyük. Arabanın bagaj geniş olmalı. 500 lt. bagajı olan araca 2 tekerleği çıkartarak diklemesine koyabiliyoruz.Diğer eşyalara da yer kalıyor böylece. Kullanımı rahat. 3-4 yaşına kadar çok çok rahat idare eder.

Yakın zamanda bu keşmekeşin içine düşmüş birisi olarak tavsiye vermeye geldim.

Öncelikle travel sistem dedikleri olay kocaman bir bebek arabası o sebeple benden sana tavsiye travel sistem dedikleri arabaya çok para verme. Bebek arabası için en önemli kriter kolayca katlanması, kolayca taşınması ve az yer kaplamasıdır. Ancak travel sistemler ne yazık ki bu 3 unsuru da barındırmıyorlar. Travel sistemler arabanın bagajlarında da sığmıyorlar. Zaten 3-4 aydan itibaren baston dedikleri bebek arabasına geçiyorsun. Bu bastonlar küçük, portatif her yere sığan cinslerden. Bastonlar kolay sürülüyor, kolay kapanıyor, kolay taşınıyor ve her yere sığıyorlar. Baston bebek arabası ucuz sanma en iyi ihtimalle 600-700 tl falan verirsin.

Ama çocuğu taşıman için ilk zamanlar bir adet pusete ihtiyacın olacak. Bu puseti ilk zamanlarda araba koltuğu yerine de kullanacaksın. Çocuk 6-8 aydan sonra sığmayacağı için araba büyük bir araba koltuğu almak zorunda kalacaksın.

Bana çevremde tecrübeli herkes travel sistem alma gerek yok diyordu ancak ben aldım, ama ikinci el aldım(casual cadillac trona). Normal fiyatının 1/3 üne ve neredeyse sıfır gibi idi. Aldığım aile de zaten daha doğru düzgün kullanmadan bastona geçtiklerini söyledi. Geçen haftasonu 50 gün sonunda ilk defa arabayı kullandık. Arabamın bagajı 400 litreye yakın ve bizim travel sistemi koyunca bagajın büyük bir kısmını kapladı. Gerçekten hantal ve gereksiz büyük olduğunu gördüm.

İlla alacağım diyorsan Casual Cadillac air falan iyidir ama biraz pahalıdır, onun dışında piyasada çok fazla marka var. Bazı modeller birbirinin aynısı sadece marka bandrolü farklı. Onun dışında bebek mağazalarını gezmeni öneririm orada.

Daha sonra baston bebek arabası alacaksın onun içinde sana kanz check-in modeli var onu öneriririm.

Bu sırada instagramda "mühendisinoglu" hesabı var, mühendisinoglu adında bir web sitesi de var. güzel bilgiler içeriyor incelemeni tavsiye ederim. Şimdiden kolay gelsin.

oto koltuğu ile ana kucağını birbirine karıştırmayın.
ana kucağı dediğimiz şey aşağıdaki gibidir ve takriben 1 yaşına kadar kullanılır. bunlar bebek arabalarına takılabilen koltuklardır (birleşme noktaları için adaptör gerekebilir modeline göre).

www.google.com

belirttiğiniz mamaspapas modeli güzel ancak daha basiti de işinizi görür. aşağıdaki modele bir de ana kucağı almanız durumunda bir senelik süreci halletmiş olursunuz. 1. senenin sonunda da arabada sabit tutacağınız oto koltuğu ile ana kucağından kurtulursunuz. çocuk arabada oto koltuğunda oturur, bebek arabasına ile herhangi bri ana kucağı olmadan direkt oturur.

www.e-bebek.com

Evocati'ye katılıyorum. Ufaklık 1 yaşına geldi ve bebek arabasına hanım burun kıvırıyor. Taşıması zor ve görece hantal geldiği için baston bebek arabası bakıyor. Düzgün olanların fiyatı da bebek arabasından aşağı değil.

Ana kucağına bir süre sonra sığmıyor çocuk, haliyle diğer katlanabilir taşıma zımbırtısına dönüyorsun (artık terim ezberlemekten canım çıktı). O da çok kullanışlı olmuyor.

Oto koltuğu alacaksan ve devamlı sök/tak yapman gerekiyorsa mutlaka isofix bağlantılı al, kemerle bağlantı yaparken adamın g..den ter akıyor.

bebek arabasında marka/modele çok takılma, nasıl olsa hayalini kurduğun kadar uzun seneler kullanmayacaksın.

Umarım silinmez ben de bu başlığı takip etmek istiyorum. Travel sistemleri çok tavsiye etmiyorlar diye duyduğumu da yazayım da silinmesin.

Bebek arabasında durum şu; 3-4 sene kullanma imkanınız yok. Çünkü ilk sene bebek genelde uyuyor ve odağımız onu rahat ettirmek. Sonrasında ise yürüyor ve odağımız onu hareketli tutmak.

Dolayısıyla ilk sene mümkün olduğu kadar içinde uyuyacağı bir ortam lazım. Bu da travel system bebek arabası. Ana kucağı denen muhteşem icat ile arabadan al-pusete koy, pusetten al-arabaya koy ikilisi sizi rahatlatır. Bu arada çocuk 9-10 kilo oluyor zaten.

İlk seneden sonra yürüyen bir arkadaş olacağı için zamanla bebek arabası ihtiyacı ortadan kalkıyor. Benim sıpa 4.5 yaşında, en son ne zaman bebek arabası taşıdığımı hatırlamıyorum. Bu dönem yoğun olarak oto koltuğu kullanmanın mantıklı olacağı dönem. Artık çocuk olacak, oturabilecek ve kendi koltuğunda seyahat etmesi daha mantıklı olacak.

Size ilk senede lazım olan bir travel system set. Ben isofix sebebiyle kraft tercih etmiştim. Arabaya bağlamak çok kolay ve güvenli.

Oto koltuğu için daha sonra vaktiniz olacak, ana kucağı devri bitince alırsınız. İkisini aynı anda alıp kendinize yük etmenize gerek yok.

ben de uzun arastirma sonucunda Mamas&Papas almaya karar verdim (bkz: http://eksiduyu.ru/1238594), travel system almistik, ama denildigi gibi bi sure sonra araba cok hantal geliyor baston bebek arabasina geciyor cogu anne-baba.

Mamas&Papas tan son derece memnunum, city idi galiba modelin adi, sehir yasami icin tasarlanmis, az yer kapliyor ve agirligi cok hafif. ayrica tek elle katlanabiliyor, tek elle katlanabiliyor olmasi cok pratik, cunku bi kolunuzda bebek tutarken diger elinizle isinizi yapabiliyorsunuz. Ben bazen tank gibi buyuk bebek arabalari goruyorum, buyuk sehirde yasiyorsaniz bu tarz iri bebek arabalarini onermiyorum. Asansore bile zor sigiyor, tekrar sirada beklemek zorunda kaliyorsunuz, kaldirimlarda bazi yerleden gecemiyorsunuz bile. minnacik bebek icin o denli genis ve iri bebek arabasi alinmasi cok mantikli gelmedi bize.

bu bahsettigim mamaspapas modeli kucuk oldugu icin cok islevsel oldu kalabalik yerlerde bile.

Su an bebek 17 aylik, halen kullaniyoruz, ama benim de bastona gecesim var, lakin cidden cok yer kapliyor artik, anakucagi seti ile beraber satmayi dusunuyoruz. bastona geceriz.

Arabaniz varsa sabit otokoltugu almanizi oneririm, tak cikar yapinca kan ter icinde kaliyorsunuz.

Fiyat olarak 2K ustu bence fuzuli, yine de siz bilirsiniz, herkesin kesesine gore sonucta.

Bebek saglikla gelsin :)

doğumdan önce şunu aldık: Inglesina Trilogy City Travel

biz gayet memnunuz. ufaklık şu anda 1 yaşında ve hala kullanmakta. Buradan ebat olarak ne kadar bir şey söylesek de yine en iyisi gidip kendin görmelisin, incelemelisin. Oto koltuğu için çok acele etmene gerek yok. Zaten söyledikleri gibi yeni doğmuş bebek oto koltuğu kullanamaz. Biz yakın zamanda Besafe İzi Comfort X3 Isofix aldık. Ufaklık kusuyordu arabada, pek sevmiyordu arabayı ama artık bununla seyahat ettiği için gayet memnun. İki ürünün de maliyeti biraz yüksek ama bence gidip doğrudan mağazalarda inceleyin

faize kar payı diye isim takınca dine uygun olduğunu sanan tayfayı pohpohlamak için bunları kurdular.

üretim tesisi açacak halleri yok ya, bankacık kurdular.

Faiz ve çesitli finansal entrumanlar haram oldugu icin ancak gunumuz sartlarinda banka ve bankacilik faliyetleri kacinilmaz oldugu icin katilim bankalari sektorun islami yonunu olusturuyor.

Fikih kurullari olur ve meseleleri islama uyacak sekle getirirler.(en azindan yapabildikleri kadar)
Mesela kar payi, mudarebe ortakligi vs.

Elestiri de alirlar bir ton.

Bir cok katilim bankasi var. Kuveyt turk, albaraka turk, turkiye finans bunlar bildigim kadariyle sadece katilim.

Bir de normal banka olup musluman musterilern gonlunu hos tutmak isteyenler var sanirim.

-benim parayı haram işlerde kullanmıyonuz di mi?
+yok abi katılım bankasıyız biz
-ha iyi o zmn sakın almayın efes hissesi falan
+tamam hacı sen parayı at biz hallederiz

ev almak istiyorsun diyelim.
normal banka sana diyor ki sana 100k borç verip 150k alırım 10 yılda.
katılım bankası diyor ki ben bu evi 100k'ya alırım, sana 150k'ya satarım. sen de bana 10 yılda peyderpey ödersin.
böylece faiz olmamış oluyor.
katılım bankaları ilk açıldığında bu işlemler ciddi ciddi yapılıyormuş, çünkü çok az müşterileri varmış. ama şu an çok müşterileri var ve hepsi için bu alıp satma mevzuları yalan dolan.

lacivert yaklaşımları,takiyeler vesaireler...

Dinci kandırma tool'u.

Faiz yerine fiaz deyip aynı parayı satıyorlar işte.

Fiazı ben uydurdum.

Kullanan akrabalar var.
Bunlar da faizle çalışıyor, aynı şey, ehi ehi diyorum. Orasını bilmeyiz bize faizsiz çalışıyoruz diyorlar günahları onların boynuna, diyorlar. Akıllarınca sorumluluğu bankaya yüklüyorlar.

Sanmıyorum. Gerçekten yorulmuş olsa bile belli etmez.

"Heyecanımız var, gençliğimiz var." olayından sonra o imajı yerle bir etmesine imkan yok.

Yorulmadı. Çok manipülasyon var cevap vermemek daha iyi seçim önü, bir çok troll var açık arıyor. İmamoğlunu destekleyenleri halen daha rahatsız edecek bir gafı yok. sadece keskin akp kanadını kandırabilecek videolar var onlarda sadece o kanadı kandırır.
bence karadeniz turuna gerek yoktu. muharrem ince de seçimden 1 gün önce izmire gidip bu iş tamam dedi patladı. inşallah muharrem gibi gaza gelip patlamaz.

Yahu arkadaşlar gaza gelip patlaması gibi bir durum yok ki zaten, bu adam anasının ak sütü gibi helal bir şekilde seçimi kazanmış olmasına rağmen başkanlığını çaldılar. Bu saatten sonra seçimde kaybetmiş olsa dahi (ki nşa da mümkün değil) kazanan imamoğludur.

yorulduğu kanısında değilim. programı sürekli dolu, sürekli mesajlar veriyor.

en önemlisi, kendisini sürekli konuşulan, gündemi belirleyip sürükleyen konumda tutuyor. polemiklere fazlaca girmeyip seçmene doğrudan mesaj vermeye yönelmiş görünüyor. bence de en mantıklısını yapıyor.

Bayram seyran kosturdu ailesiyle 3 gun tatil yapmis adam.bence de iyi yapmis dinlenmeye ihtiyqci vardi. Dun itibariyle tekrae xalismaya dondu. Bugun de yine esenlerde halkin arasinda olacakmis.

ODTÜ hazırlığı 6.0 alacak kıvama getirir anca, çok başarılı değil, ben önermem şahsen. Yaşınız kaç bilmiyorum ama 24 yaşında biri olarak ben o çoluk çocuk tayfasını çekemezdim. Bilkent'te okurken 35 yaşında inşaat mühendisi bir abimiz ingilizce öğrenmek için gelmişti adam 3 ay sonra sıkılıp bıraktı.

Hazırlıkta bildiğin oyun oynatıyorlar, derste telefonla uğraşmak yasak, devam zorunluluğu %90, lise 5 gibi.

1- c1-c2 düzeyine getirirsin.

2- ielts 7 çok rahat alırsın.

3- o iş bulunduğun kura göre değişiyor, sınavdan sonra belli olacak. ama genellikle 5 gün de ders olur.

arkadaşlar insanlar burada öğrendikleri dil ile doktoraya gidiyorlar, sizce b1 seviyesi ile gidiyor olabilirler mi? biraz makul olalım, rica ediyorum.

@soru icin geldim: ankara ve üniversiteleri leş demek neyin kafası? Türkiye’deki en iyi ingilizce eğitimi veren yer açık ara bilkent. İTÜ'nün hazırlık eğitimi de leş. Bunların sınavları ingilizce'yi değil test çözme tekniğini ölçüyor.

C2 buradaki ziyaların bildiği kadar kolay bir seviye değil, Türkiye’de bu seviyeye gelmek imkansız çünkü native speaker demek. c1 çoğu yabancının ulaşabileceği en üst seviye.

ODTÜ dediğim gibi 6.0 seviyesine getirir. 6.0 ile 7.0 arasında uçurum var.

Peki hazirlik egitimiyle ingilizce ogrenme cabasi mantikli mi?
Kurs yerine. Calistigim icin yurtdisi dil okuluna gitme olanagim yok.

mantikli bence. kurstan daha iyi bir egitim alacaksin. ogretmenin ve sinif arkadaslarin kurstakilerden daha iyi olacak bu da senin seviyeni ve motivasyonunu uzun vadede iyi etkiler. ancak kur belirleme sinavina calisarak girip gorece olarak iyi bir kura yerles ki gunde 4 saat olan kurlardan birine girebil. yoksa dusuk kura seclilip tum gun hazirlik okursan calisamaya zaman kalmaz pek.

Hocam cok tesekkur ediyorum. B1 bu amac icin ideal midir

kadıların kafa ölçüsü standart değil, maalesef bilemeyiz.

Açık kask almayın :/
Benim kaskım M, deneme imkanınız yoksa kafa ölçüsü (alından kafanın arkasında en geniş yere kadar) alın bir mezurayla, iple falan ama deneyerek alsanız daha iyi olur.

sevdiklerinizin açık kask takmasına engel olun.
sadece kafanın çevresine değil ayrıca şekline göre de değişir, oval kafa yuvarlak kafa vs. en iyisi mağazadan bakmak. bi de saçın kabarığı sönüğü var söz konusu kadınlar olunca...(cinsiyetçilik hadshadhahdahfada)

çarşamba zaten?

salı arefe olduğu için.

Bu Ramazan meselesine hep bir ihtilaf oluyor sanırım bizim diyanet ile diğer Müslüman ülkelerin hesaplarında şöyle bir haber buldum belki alakalıdır

www.msn.com

Arefe günü bugün ve yarın bayramın 1.günü. Android takviminde bir sorun var sanırım benimki de bayramı 4 gün gösteriyor. 28 ekimi de cumhuriyet bayramı arefesi olarak etiketlemiş :)

xiaomi kullanıyorum takvim doğru gösteriyor, bugün arefe yarın 1. gün.
prntscr.com

Yusuf İzzet Çaldemir mi?

En yakın Yusuf İzzet Çaldemir, istiklal harbi zamanında Albay.

30k

@just don't give'in söylediği yaşamak değil, hayatta kalmak

15k

istanbul'un neresinde yaşamaktan bahsediyoruz?

iki kisi 15bin kazaniyorduk ama o rahat ya da ozgur dedigin hayat olmuyor. ne kadar kazanirsan kazan, her taksiye bindiginde bir problem/taciz, en pahali markete bile gitsen ya otoparkcisi ya birilerinden rahatsizlik, yemege gitsen garsonu taciz eder, bakar. yapamadik biz istanbul'da 15 ile, biraktik, tasindik

Bence para biriktirme derdi olmayan yalnız bi insan için 7k gayet uygun.

@sutlu nescafe

herkes için değişen bir konu bu lokasyon, o yüzden belirtmedim.

Kisinin ozelliklerini bilmeden cevaplamasi zor, ne bileyim geceleri cikmayi sever mi? ya da konsere, tiyatroya vs gitme alisklanligi var midir mesela ilk aklima gelenler..

evli olup olmadığına, eğer evliyse çocuğu olup olmadığına göre değişir. Ama bekar biri eğer arabası yoksa 4000 TL, arabası varsa 6000 TL ile çok rahat yaşar.

en az 20

İstanbul'da ne kazanırsanız kazanın rahat ve özgür yaşayamazsınız. Kastettiğiniz şey maddi anlamda zorlanmamak ise, o da tamamen kişinin karakterine bağlı.

@grgn+1000. özgürlük parayla satın alınabilecek olsaydı memleketten binlerce milyoner kaçmazdı.

ben 8k aliyorum

bana yetiyor da artiyor ama benim için özgürlük kaziklanacagimi bilsem bile umrumda olmadan o seyleri yapmak. o yüzden 20k diyorum.

kişisel gelir 15
hane geliri 25

kusura bakma hocam cevap değil ama merak ettim. neden 10-20 lt?

@bonanz, hard cider yapacağım.

Konsantre'nin ne sakıncası var ki? teorik olarak aynısının su oranı azaltılmışı değil mi? Piyasayadaki yüzde yüz meyve sularını da konsantreden yapıyorlar çoğunlukla.

@prizmatik elma konsantresinin tadı yok. konsantre meyve suları sulandırıldıktan sonra aromalar ilave ediliyor ve çeşitli koruyucular ekleniyor. litrelik şişeler halinde satılan paztörize elma suları var ama her yerde bulunmuyor. mesela torku taze bahçem.

pastorize edilmiş olması şart değilse makine alıp evde sıkmak daha ucuza gelir sanıyorum.

@kamile necaset elma memleketinde elmanın kilosu olmuş 4 lira 5 lira. Hallerde de fiyat aynı. Litrelik şişe almak daha ucuza geliyor ve elma suyunu dezenfekte etmeme gerek kalmıyor.

torku tam olarak dediğinizi yapıyor. elmayı sıkıp suyunu filtreden geçirip pastörize edip satıyor. ama iki sorun var;

1- içinde çekirdek de olduğu için, cider yaparken tadı bozulabilir.

2- toplu halde nereden bulursunuz bilmem.

bir ara vinomarket apple cider kiti satıyordu. ben yapmıştım, gayet de güzel olmuştu. sanırım ithal konsantre gibi bir şeydi.

edit: şurada da elma şarabı yapımı için önerilmiş.

Yatırım tavsiyesi değildir ama param olsa alırdım ben.

önümüzdeki 1-2 aylık süreçle ilgili beklentinize göre hareket edebilirsiniz tabii ama doların 5.88 oluşuyla devletin "dolar vergisinden yürürüm" düşüncesi ne alaka onu anlamadım ben.

"devlet düşürdü, şimdi dolar alanların vergilerinden kazanacak" gibi bir şey kastediyorsanız, biraz yanlış anlamışsınız olayları.

''devlet dolar vergisinden yürürüm diye mi düşünüyor?''
cümlesi ironi içerir.

5,95'ten aldım en son. şu an param olsa kesin alırdım.

alıyoruz zaten, deli gibi dolar alıyoruz.

şimdi bayram falan derken biraz gevşer, bak ay sonu nerede kapanıyor bu işin sonu...

sebebi icin bir suru mantikli aciklama var hangisi dogru bilmiyorum ama genelde bayram onceleri dolar biraz duser. bayrami takiben iki hafta icinde kaldigi yere gelir.

Evet gerekiyor. Ytd.

150 bin liraya 2017 model dizel otomatik bmw var mı öncelikle? :)

baktım şimdi 1 serisi varmış sadece.

masraflara gelince, 2017 model bir araba alacağına göre servis garantisi devam edecek ve yıllık bakımlar için mecburen borusan'a gideceksin. onlar da adamı ayıklıyorlar.

ilk arabansa kasko en az 3.000. trafik sigortası ortalama 500 desek, yıllık mtv 1800, yıllık bakım da 2.000 desek, bunun içine olası ekstra lastik değişimi, haftada bir yıkaması falan eklenince, ve üstüne yakıt masrafı, otopark ücretleri falan. çok masraflı araba ya.

Nisan ayında kampanya vardı, 153e nissan qasqai aldık evin 2.arabası olarak. başta ön yargılıydım ama kullandıkça seviyorum keratayı. dizel-otomatik şerit takip vs. baya dolu.

o fiyatlara alacağınız bmw sizi bakım tarafında üzebilir, zira parça ve işçilik ücretleri ciddi anlamda yüksek

2017 dizel BMW o paraya anca 1 serisi alirsiniz. Yukaridaki arkadas da demis zaten. Biliyorsunuzdur muhtemeln de yine de soyleyeyim dedim:)
Birkac yil duserseniz ust serilere bakabilirsniz, 2017 olmaz.
10bin bakimina serviste 4-5k verirsiniz kafadan.

o fiyatlara alacağın aracın kasko sigortası 3600 tlden aşağı olmaz. 2017 model dedikleri gibi 116d olur. o bantta en yeni 116 olur. model düşürürsen mercedes a180 a200 daha da yıl düşürürsen w204 fullerini alabilirsin.

sırf merso bmw audi olsun diye boşline arabaya binmeyin bence.
www.sahibinden.com

2013 model bmw 320d bak bence temiz bulursan yapıştır.

İl kaskon mu olacak? 3-5 bin verirsin öyleyse.

Periyodik bakımı 2.000 tutuyor, 1000 tl ye de yaptırdığım oldu.

Yetkiliye gidersen çok daha fazla.

Mtv 1000 civarı

Dolu fransız alacağıma almam.

yıllık 10 bini geçer.

3000 kasko tutar, 1000 trafik, 1800 mtv, 200 muayene, bakım 3000 kadar tutar, lastik ve diğer sarflar da 1000 lirayı bulur.

yakıt, otopark, yol geçiş ücretleri hariç.

150'ye en alacağı dizel otomatik 2017 model bmw, 116d nin en baz donanımlısı yani donanımsızı olur.

Yaklaşık benzer fiyatlarda bir aracım var 2017 model ve Audi A3. 3000 kasko, 1000 trafik sigortası, 1800 mtv, 1800-2000 civarı bakım ödüyorum. Bu rakamlardan kısma şansın yok çünkü kısınca kendini riske atıyorsun (0'a yakın arabayı özel servise de götüremezsin sonuçta) Aşağı yukarı aylık 500 liraya denk gelen bir masrafın oluyor.

Savcılığa şikayet et. Trafikte taciz önemli bir suç. Cam kırma gibi saçma bir hareket yapma.

direkt savcılığa git bence. güzergahta mobese kameraları varsa onların kayıtlarını iste.

sizin yerinizde olsam edilebilecek ne kadar yer varsa şikayet ederdim. tek bir yerle kalmazdım. savcılık, odaları varsa oda vs. yasal sınırlar içinde ne kadar zorluk varsa çıkarın karşısına. kendi başınıza bir iş yapmayın. (cam kırma, lastik bilmem ne yapma vs.)