zaten online işlemler uygulamasından takip edebiliyorsun. hiç gerek yok.

kaskodan yapılmazsa hayır.

kaskodan yapılırsa, sonraki sene aynı firmadan kasko yaptırmazsanız tramer kaydı olarak gözükür.

alıcının office sürümü farklı olabilir. pdf olarak kaydedip atsan?

word dosyası olarak isteniyor malesef.

böyle bir şeyi görmedim daha önce. sayfa düzeni düzgün bir şekilde değilken kaydetmiş olabilirsin bir ihtimal.
rar'layıp at bakalım bir de ne oluyor.

sanırım sadece önizlemede oluyor. dosyayı indirip açınca gayet düzgün.

onizlemede bazi bicimlemeler gorunmuyor evet. dosyanin acilmasi lazim.

dosya biçimini değiştir. word 95 formatında kaydet bakalım ne olacak...

belki fontu yoktur. senin kullandigin ozel bir fontsa ve onda yokjsa kendi sistem fontuyla degistirir. bu da sayfayi bozabilir.

(bkz: ankara sanat tiyatrosu)

Sadece ucundaki koni şeklindeki modül döndü. Atmosfere girdi, bir süre sonra paraşütle indi.
Bir sürü vidyo var hem de. Youtuba a yazarsanız çıkar.

www.youtube.com

Kamyon şoförü müydü intihar eden?
Her meslek her iş kendine göre zordur da tahminim işin kendi zorluğundan ziyade az kazanması, arkada bıraktıkları vs olabilir

youtube üzerinde bir sürü kamyoncu videoları var. kolay değil.

zor çünkü gece de çalışmak gerektiren işlerden biri. uyku düzeninin bozulması işi zorlaştırdığı gibi psikolojiyi de altüst ediyor.

Aile yok. Aile varsa bile yok gibi. Düzen yok. Haliyle zor meslek

isveçte yaşıyor ve orada çalışıyor.
www.youtube.com
türkiye içi çalışıyor.
www.youtube.com
yurtdışında çalışıyor. bazen türkiye'de.
www.youtube.com
en çok abonesi olan bu arkadaş. ford bile yeni çekicisinin testi için bu arkadaşı seçti.
www.youtube.com

ve bunun gibi onlarcası var. yalnızlık, çalışma ortamlarının zorluğu, iş bulamama ihtimali, arıza halinde tek başına tamir etmek vs. zor. koca tırın lastiğini değiştirmek kolay değil. hele hele dilini bile konuşamadığın bir memlekette...
ets'deki gibi değil yani. bunu ben değil, onlar söylüyor.

çok zor iş lan.

bir kere günler boyu yoldasın. ben şuradan otobüsle 10 saat yol gidince kafam beynim kayıyor, bu arkadaşlar kim bilir kaç saat ne yollar yapıyorlar... kamyonun bakımı, onarımı, yolda binbir çeşit insan, üç kuruş maaş, karısı evde yalnız, çocuğu baba yüzü görmez, hastalığı sağlığı var, yeri gelir kendi anasını babasını bile gömemez.

kar, yağmur, güneş, sıcak, soğuk, tipi, ne ararsan bu şöförlerin üzerinde. polisi ayrı dert, bilmemne...

hakikaten çok zor iş...

1841 yılında üretime başlamış bir markaymış tchaika, rusya st. petersburg da üretiliyormuş.

sanırım halen üretimi sürmüyor, bazı internet postlarında 'acayip bir piyano aynen rus arabaları gibi' diye yazmışlar.

youtube da bi kaç video buldum, normal bir duvar piyanosu işte.

rus ve çek enstrumanları sağlam olur gene yapı itibari ile, eğer dediğin gibi büyük bir sorunu yoksa, nakliye + akort varsa kopan bi kaç tel değiştirelecekse olabilir.

şimdi öte yandan benim böyle bir piyanom olsaydı gürültü olacağından dolayı çalamazdım mesela. yüksek sesli ensturmanlar apartman dairesinde zorlar biraz.

marka olarak tutulmadığı kesin çünkü bir post daha gördüm, tchaika baby grand ki yarım kuyruklu piyano demek, adam 5000 usd den koymuş, sonra 3000 usd ye indirmiş sonra 1500usd ye indirmiş ve satamamış.

marka olarak tutulmuyor olması kötü olduğu anlamına gelmez, çin malı falan olmadığı sürece piyanolar yüzlerce yıl dayanabiliyor. aşırı nem falan olmazsa.

piyano akortlayan çok bir yer yok, istersen bi senkop müziği ara sora, nedense senkop müzik ve dore müziğin piyano nakliye ve akort hizmedi olduğu aklımda kalmış.

tabi kaç kilo nasıl nakledilecek, nereden taşınacak, yoksa taşınamayacak asansör sistemiyle mi gircek eve bunlarda önemli.

hani daracık giriş yapmışlardır sığmaz etmez, kapılardan geçmez falan, metre ile ölç her şeyi değerlendir sonra sokağın ortasında kalmasın.

piyano nakliyesi yapan insanlar var, öncelikle onlardan lazım size. piyano iki hamal tutup taşınmaz, ekipmanı bişeyleri var.

akort çok pahalı bir iş değil. çok sorunlu değilse 300 lira bandına halledersiniz.

çalabilecekseniz, mutlaka alın derim. yeriniz varsa, çıkardığı ses sizin için sorun olmayacaksa alın.

ama lütfen kullanmayacaksanız alıp evinizde çürütmeyin. alırsanız ve kullanmazsanız da ne olur piyanoya yazık etmeyin, en azından satın birine.

Rus piyanolari iyidir. Ne kadar samimisiniz bilmiyorum ama buyuk ihtimal satamamistir tanidiginiz, piyano nakliyesi de pahali bir olay, evden cikarmask lazim bu sekilde bedava veriyor olabilir:)

Duvar piyanolari baya baya ses yapar, ses kesme pedali vardir belki ama yine de cok ses yapar, apartmanda kullanacaginiza emin olun.

Nakliyesi pahalidir, kacinci kattan inecek kacinci kata cikacak bunlar onemli. Ama 600 tl ile 1000 tl gozden cikarin minimum. Ben 3 kere tasittim, istda iseniz benim piyanomu tasiyanlarin numarasini veririm,.

Akord cok sorun degil yani tasininca bir kere yaptirirsiniz, 300 tl fln olur.

Apartmaniniza tasinirken sigacak mi ona dikkat edin, donerli kapi merdiven fln var ise sigmayabilir, onceden gidip olcun bicin hesaplayin.

Ama oglunuz eger sever ise calar ise cok cok keyiflidir

yani olan olmus ama dediginiz gibi fiyatini arastirmadigin bir seyi aldiysan donup fiyatina bakmiycan, can acitiyor :D

usta da ciragin maasi senden cikarmis ayip etmis. ben olsam bi daha gitmem ona.

bujinin markasina bagli, boschlarin fiyatina baktim $20 civari, dolayisiyla adamin tl hesabi tutuyor. duzenli gittigin adamin sana kazik atmaya calisacagini zannetmiyorum, isciligi de uygun almis zaten.

40 lira işçilikle dükkan dönmez. her meslek ürüne kar koyar. kendin degistiremiyorsan üzülmek manasız. böyle şeylerin fiyatı baştan sorulur ayrıca. üstümde çok yok ne tutar tahmini dersin ona göre bakarsin. adam 500 çekse onu da verecektin baştan fiyat almadığın için. zarardan kar ettin say

aracın marka ve modelini ve bujilerin markasını söylerseniz konu netleşir bence.

kesin kazık yedim demek için erken çünkü yeni nesil motorların buji fiyatları farklı. örneğin atmosferik golfün 1 bujisi 30 lirayken tsi golf'ün bujisi 130 liralarda.

@laragofret

haklısınız.. o detayı atlamışım.. araç 2008 model SUZUKI GRAND VITARA 1.6..
takılan bujiler BOSCH IRIDYUM..
internette 150 ile 200 lira arasında satan yerler var ama hepsi istanbul satıcısı tabi..
ben izmirdeyim..
fiyatlar mutlaka farklı olacaktır ama bana çok gibi geldi..

neyse hayat devam ediyor :)

haklısın biraz fazla almış gibi duruyo. buji değişimi dediğin eğer sağlam bi ustaya gidersen yarım saat bile sürmez. kötü dediğin ustanın da bir saatini alır ve hatta eline anahtar takımını alsan belki kendin bile yapabilirsin bir saatte. yani demek istediğim hani ustalık ücreti diyebileceğimiz pek bi durum yok bu işte.

durum buyken bence gittiğin ustayı değiştirmenin zamanı gelmiş diyebilirim. çünkü bu senin veya benim anlayıp çok diyebileceğimiz türden bi iş. yarın elektronik bi sorun çıktığında anlamayacaksın ve belki adam senden 1 sigorta için 500 lira talep edecek ve sen de anlamadığın için vermek zorunda kalacaksın. bence ustanın ruhunda ince bi kazıkçılık var gibi ve hazır bunu anlayabiliyoken ve aracın sağlamken farklı bi usta arayışına gir ki acil durumlarda ağlatmasın.

kıyaslamak gerekirse de istanbul'da yaşıyorum ve bujileri veya bu tip ufak şeyleri kendim temin edip gittiğimde ustama bu tip işler için istemediği halde zorla veriyorum.

250-300 ödemeniz lazımdı.

işte o bujiler, 200 lira.

urun.n11.com

ben oyumu fiesta'dan yana kullanırım. en diri duranı o.

ben oyumu siyah pejo'dan yana kullanırdım. hem multimedyalı hem bluetoothlu ve hem de geri görüş kamerası var. park ederken rahat edersiniz.
o olmadı fiesta olabilir. arkadaşın söylediği gibi içlerinde en diri olan o.

sırasıyla

fiesta
yaris
almam
almam

Linkleri koydum.

yaris, japon arabaları daha az sorun çıkarır diye biliyorum. (sol altta ezik var).
fiesta komple boyalı, sebebini iyi araştırmanız lazım.

fiesta full boyalı takla atmış olabilir.çok iyi
yaris olabilir ama o da full boyalı sayılır, bunun kazalarını da iyice baktırmak lazım.
3. ve 4. arabada çakmak bile yok diyorlardı, konforsuz araçlar.
bu fiyatlara punto bakabilirsiniz.

fiesta - bu renkte ve bu yaşta bi araç renk sorunu yaşamaz. büyük ihtimalle başına iyi şeyler gelmemiş bi araba. hasar kaydına aldanıp araba bakma çünkü kaskosu olmayan herkes kaza yapınca hepsini cebinden karşılamak zorunda kalıyo. ancak yakıt konusunda bu araçlar gayet makul. daha önce kullanan biri olarak benzinde bile üzmez desem yeridir.

yaris - araç önden ve arkadan dahil kazaya karışmış olabilir veya kadın kullanmış olması dolayısıyla acemiliğini atmış diyebiliriz lakin bu aracı alırsan satarken biraz zorlanabilirsin ama sağlam mı dersen herkesin bildiği üzere japon kalitesi diye bi durum cidden var. bakımlısına denk gelirsen sanayi yüzü göstermez.

206+ - fransız araçlarından uzak dur. en üst segmentte olan araçlarında bile kronik sorunları vardır. bu ister citroen olsun ister renault veya peugeot. fransız araçları için en anlamlı söz kervan yolda düzülür'dür heralde. parçaları çok ucuzdur lakin insanı kanser ederler. hadi bunun için de olumlu bişey söyleyeyim. normalde diğer araçlar şekil ve donanım olarak vereceğin rakamlara bu araçların daha dolusunu ve hoşuna gidenini alabilirsin. daha önce renault megane kullanmış biri olarak fransız arabası adamı usta yapar diyorum. bunlar sıfır alınıp en geç 80-90 binde satılması gereken araçlar. sonrası karanlık...

siyah 206 - takasa açık ilanlara kesinlikle güvenmeyin çünkü sağlam arabanın mutlaka alıcısı bulunurken pert arabanın satıcısı ne olursa olsun da artık elimden çıkarayım düşüncesindedir ve istanbul içerisinde koyu renkte araba alman aracın çok hızlı solmasına sebep olur daha kötüsüyse yazın aracı güneşin altında bırakmak zorunda kalırsan içine girilmez bi halde bulabilirsin.

aşağıdaki araca bi göz atmanı öneririm. öncelikle bu aracın piyasası bu değil. tavanına saksı düşmüş ve adam da fotoğrafını çekip koymuş zaten. ön ve arkadan da darbesi yok ki bu büyük bi kazaya karışmadığı anlamına gelir. diğer bi avantajıysa ne usta konusunda ne de parça konusunda hyundai kullanıcısını üzmez. ayrıca vergisi gayet makul olur ve hatta yakıt konusunda da belki benzinde bile kullanabilirsin.
dezavantajlarıysa söylediğim gibi tavanında boya var ve sen satarken alıcıların bi bölümü bu yüzden bu araçtan uzak durmak isteyebilir. alırsan ilandaki fotoğrafı da alıp saklamayı kesinlikle unutma. diğer bi dezavantajıysa şekli biraz fatiha'yı tersten okumuş gibi lakin bu kişiden kişiye göre değişkenlik gösterebilir.

www.sahibinden.com


not:her ne araç alırsan al aracı otorapor, eft oto ekspertiz türü kurumsal bi yerde ekspertize sokmayı ihmal etme. birde bi bilenle git. ekspertize soksan bile adam sana teknik bi dille durumu anlatacak ve aracı al veya alma demeyecek. buna karar vermesi gereken kişi sen olacaksın. bilmediğin bi konuyuda yorumlayamayacağından sorunlu araç olsa bile anlayamayabilir ve başına büyük ihaleler alabilirsin.

yerinizde olsam gri pejoyu alırdım. kilometresi düşük, bşaına bir iş gelmemiş, boyası az.

diğerleri epey hasar almış araçlar.

Bosch. balata, disk, buji ve benzeri grupta Bosch. hatta Bosch yapıyorsa kesin Bosch. diğerleri bazen kötü olmayabilir.

bir kere bu işleri serviste yaptırırsan başın dertten kurtulmaz. iyi bir usta bul, ona götür arabayı.

fren hidrolik yağı için okuduğun yorumlar doğru, daha aşağıda kavraması normal değil.

sanayide parçacılar olur, en güveniliri onlardır. ben uzun süredir n11 üzerinden alıyorum, bir sıkıntı yaşamadım.

trw balata kullanıyorum. bence çok iyi. disk değişimi sırasında trw disk balata ile değişim yapmayı düşünüyorum.

Valeo fransız markası megane orjinali bile valeo olabilir. ayrıca fredo da iyidir.

metin kutusunun ölçülerini değiştirirsen düzelmesi gerekir.

önce notepad'a, oradan powerpoint'e alabilirsiniz. muhtemelen aldığınız yerdeki metinde bir takım sıkıntılar var.

maalesef metin kutusunun ölçüleri ya da notpad seçenekleri sorunu çözmedi. Hecelemeyle ilgili bir durum olduğunu düşündüm başka bir bilgisayarda açtım fakat durum değişmedi. Dil ayarlarıyla ilgili olabileceğini düşünüp düzenlemeler yaptım ve fakat nafile... sunum dosyasının geniş ekran için tasarlanmış olduğundan şüpheleniyorum ama sunumun farklı formatını bulup doğrulayamadım tezimi..

Bahcesehir, Doga, Izmir'de bulunan buyuk kolejlere bak. Hemen yuksek lisansa baslarsan iki yil sonra universitelere girmeye hak kazanirsin.

çok iyi bir maaş alamazsın geçinmek zor olur. iyi bir evde otursan giderleriyle 1500.

evet geçinmek mümkün. binlerce insan özel okullarda öğretmenlik yaparak geçiniyor.

maaşlar çok tatminkar değil, özel ders ile destekleyip yürürsen temiz para bırakıyor.

ITK'nın maaşları iyi diye biliyorum.
Lokasyonu da çok güzel.

Bana PM at her şeyi anlatayım.

Tohum satilan yerlerde rafta duruyor oyle. Bence en kotu ihtimalle aylarca dayanir.

Bitki çeşidine göre değişir. Uygun nem ve sıcaklık tohum ömrünü doğrudan etkiler. İlaçlı olup olmadığına göre de değişir.

türe göre değişiyor bir de son kullanma tarihi geçince çimlenme oranı düşüyor.

mesela soğan tohumunun ömrü maksimum 2 sene ve çok iyi saklanmalı aynı şekilde soğandan tohum almak da dehşet zor bir iş.

atıyorum yüzde 98 çimlenme oranına sahip bir tohum son kullanma tarihi geçince yüzde 80 e düşüyor daha eskiyince yüzde 60 a düşüyor

mesela 2008 den kalma tohumlarım vardı cherry domates tohumlarında hiç sıkıntı olmadan çimlendi fide oldu şuan

yüzlerce biber tohumu ekmeme rağmen hiç birisi çimlenmedi

aynı şekilde markalı tohumları da paket olarak ektim ki binlerce tohum demek bu, içinden 3 5 tane çimlendi, onları da büyütüp tohumluk olarak kullanıcam.

saklama koşulları da çok önemli diye duydum.

Soruyu neden sordun bilmiyorum ama, 50 yıl üzeri de saklamak mümkün. Gerekli şartları sağlamak önemli ve internette bir yerlerde anlatılıyordur.

Bi arkadaşımın babası hala 20 sene evvel köyden getirdiği tohumları kullanıyormuş.

nem yoksa karanlık ve serin bir yerde duruyorsa 50 yıl kadar rahatlıkla saklanabilir. 100 yıl önceden kalan tohumları ekince çıkıyor, o derece.

modülün ücretini niye siz ödeyesiniz ki aşırı saçma bir iş olur. o senin işin bana ne yani istersen tek tek elle gir her veriyi. ayrıca o modülü sadece sizin için mi kullanacak ya da yarın bi şey olsa değiştirmeye kalksanız muhasebecinizi alın bu da lisansınız mı diyecek.

olur mu öyle saçmalık.
excel to xml deneyin

Luca kullanıyor ise Excel den alabilir. Sizi yemiş biraz.

muhasebeciyi değiştirmek.

o muhasebeciden koşarak kaçın diycem, ama kaçacağınız yer de çok farklı olmayacak.

excel falan vermeyin, çıktısını alıp kağıt olarak verin. sistem bozuldu, export edemiyoruz dersiniz. tek tek işlesin.

metro yok gölbaşı dolmuşlarına bincen.

@kablelvuku nesini doğru düzgün sorayım? sen doğru düzgün cevap ver. nesini anlamadın? oraya metro gidiyor mu? neye binmem gerek diye soruyorum.

@mikaha beytepe'den gidicem. oradan nasıl gidebilirim? hangi dolmuşa binmem gerek? kızılay güvenpark'tan oraya dolmuş kalkıyor mu?

aha işte sihirli cümleyi kurdun "beytepeden gidicem"

pardon o zaman. demek istediğini tam anlamamışım.

Metro ile Kızılay'a geç, Güvenpark'ta Gölbaşı dolmuşları da var otobüsleri de var. Ama hangisi tam senin istediğin güzergahtan geçiyor bilmiyorum, dolmuşçulara sorarak dolmuş-otobüs kararını verirsin.

gölbaşı devlet hastanesine gidebilmen için; metroyla - koru metrosu -milli kütüphane durağında in, 105-2 hattına binebilirsin
goo.gl

alternatiflerin:

1. beytepe'den gelirken söğütözü durağında in. ufuk hastanesi önünden geçen gölbaşı dolmuşuna bin.
2. beytepe'den kzıılaya gel. güvenpark'tan dolmuş var. ya da oradan bulvara çıkarsan otobüs var.

konya'dan ankara otobüsüne binerseniz yolda indirirler.

beytepeden konya yolu kavşağında inip karşıya geçip gölbaşı dolmuşlarına bin.

hayır, veremiyorsun.
öyle olsa herkes verirdi muhasebeciler de tarihe karışırdı.

@alt4y: herkes kendi davasını açabiliyor, ama avukatlar tarihe karışmıyor.

ben karşıyım saçma buluyorum zaten ama öyle.

kısmen haklısın kısmen haksızsın
nasıl dersen 2-3 km lik yere de tek vasıta ile falan gidiliyorsa bırak gitsinler ama anadolu yakasından avrupa yakasına falan tabi sen götür o ayrı.

e çocuğun kolu alçılı falan ise zorlanabilirler eyvallah böyle durumlarda teklif et tamam derse eşin zaten götürürsün yoksa çok darlanabilir. Kafasına göre geliş gidiş saati belirlemek istiyorlar belki seni düşündükleri için saat kısıtlamasına giriyor olabilir buluşmadan tat alamıyor olabilir.

edit: toplamda haksızlığın biraz daha fazla

Haksızsınız. Her yerde her şey olabilir ama bu sizi haklı çıkarmaz. Ayrıca eşinize de kızınıza da haksızlık olduğunu düşünüyorum. Örneğin kızınız ileride kendini korumayı, yolda dikkatli olmayı nasıl öğrenecek? Tabi ki kimse sağlığıyla, canıyla öğrensin istemiyoruz ama bunlar da dışarıda öğreniliyor, korunaklı alanlarda değil.

Cok haklisin yemin ediyorum senin gibiyim. Yok abi kayinvalideni falan dinleme. Ama her dakika da boyle yapamazsin. Takip cihazi falan koy bir araba al esine. Mumkunse celik volvolardan airbagli. Icin rahat etsin. Otobusler falan sapik dolu amk siktir et.

haksızsın , hiç eşi olmayanlar var onlar ne yapsın ?
arabası olmayanlar , babası abisi vs kimsesi olmadan çocuk büyütenler var.
geçen gün 2 genç gördüm kadıköy de otobüsten indiler o karmakarışık duraklarda arkadan otobüsler yanaşıyordu ellerinde bastonla yavaş yavaş yürüyorlardı kaldırıma çıkmalarına yardım ettim teşekkür ettiler yola devam ettiler.
hayat bazıları için çok zor ama yine de bir şekilde her duruma alışıyor insanlar ve yolunu buluyorlar.
çok titizlenme , sakınan göze çöp batar diye içindeki sesi sustur .

haksızsın.

bırak çocuk küçüklüğünden itibaren toplu taşıma ile yolculuk etmeyi, oranın kurallarını öğrensin. bu kadar el üstünde tutma. otobüse metroya vapura binsin. bu da hayatın bir rengi, korumaya çalışırken çocuğunu bu renkten mahrum bırakma.

ülke güvensiz ve bu konuda haklısın. fakat sadece toplu taşıma değil, senin araban da güvensiz. bir fark yok.

kayınvalideni dinle.

kendini suçlayacak bir şey de yok. sakin.

haksızsın. bu takıntının boyutu ilerlerse eşin neyse de çocuğunun iyiliğini isterken ona kötülük edebilirsin.

Haksızsın demek sana haksızlık olur ama abartıyorsun. Gerek yok biraz relax ol. Onlar senin eşin ve çocuğun, götürmeni isteseler senden çekinecek değiller söylerler. Sen teklif edince de ısrar beklemezler, istiyolarsa zaten hemen kabul ederler. İstemiyolarsa da senin ısrarın bunaltır, devamlı ısrar edersen ve pimpirikli davranırsan hastaneye, acil durumlarda gitmeleri gereken yerlere giderken bile söylemeye çekinir hale gelirler.
Yapma şimdi farketmişsin işte, burdan itibaren yapma artık dur. Teklif et ve sonra sorma artık.

haksızsınız. kayınvalideniz güzel özetlemiş.

eşiniz kaç yaşında kadın, evden kendi başına çıkamıyorsa iyi dayanmış.

felaket senaryolarının gerçekleşme olasılığı ne? gerçekleşse bunda sizin sorumluluğunuz ne kadar?

kendi gücümüzü abartıp ("her felaketi engelleyebilirim") çevreyi güvensiz gördükçe ("dünya güvensiz bir yer") ve bu şekilde davrandıkça hayatınız çok zora girecek. siz sürekli götürdükçe, refakat ettikçe de bu obsesyon azalmayacak. çünkü sizin düşünce sisteminize göre siz götürdünüz diye başlarına bir şey gelmedi... pekişiyor bu düşünce.

BDT(Bilişsel davranışçı terapi) gitme olanağınız var mı?

ek not: Bu olayların içinde kızınıza da dünyanın güvensiz bir yer olduğunu aşılıyorsunuz. olaya bir de bu açıdan bakmanızı öneririm.

Çevrenizde gördüğünüz bağımlı, ozguveni düşük kişilerin çoğunun ebeveyni baktığınız zaman sizin gibi asiri koruyucu tavır sergileyen ebeveynler oluyor genelde. Kizinizin ilerde boyle olmasini ister misiniz? Eşinizı de sürekli bu şekilde davranarak sıkıyor olabilirsiniz, kayinvalideniz belki bu yüzden uyarmak istemiştir. Kendisini sürekli kontrol altında hissediyor olabilir. Üstelik sürekli bu şekilde en kötüyü düşünürek en çok kendinizi yipratirsiniz. Söylediği gibi sizin yanınızda iken de başlarına her şey gelebilir. Her şeyi her an kontrol edemezsiniz.

Bazı durumlarda tabii ki siz bırakabilirsiniz, alabilirsiniz, endiselenebilirsiniz; bunlar gayet doğal şeyler ama abartmamak gerekiyor. Bence bir yere gitmeden önce eşinize sorun, bırakmanızı isterse siz götürürsünuz yoksa kendileri gider. O da çocuk değil sonuçta, sürekli birinin yanında olmasına ihtiyaci yok.

normalde haksız ama bu ülke şartlarında haklısın. ama her şeyi kontrol edemezsin, üzgünüm. başlarına bir şey geleceği varsa her durumda gelir. seni de çevirip bıçaklayabilirler, şoför senken her şey güllük gülistanlık değil. bence biraz rahatlamaya çalışın, eşiniz patlamaya hazır gibi bu konuda.

haklı ya da haksız olmakla ilgili bir durum değil, bu senin kaygın. başlarına kötü bir şey gelme düşüncesine katlanamadığın için oluyor. onların yanında olursam en azından durumu kontrol edebilirim ya da kötü bir şey olursa ben de yanlarında olayım diye düşünüyorsun. terk edilme korkun var aslında, temel sebep bu. ne kadar koruyucu tavır sergilersen onların da gelişimine engel oluyorsun o da ayrı bi konu. terapiye gitme durumun varsa güzel olur. başkalarının rahat ol vs demesi bir işe yaramaz. hatta daha da sinir eder. kontrol edebileceğin bir şey değil çünkü.

bende de var, ordan biliyorum :)

ben benzer sebeplerle eşime zorla araba kullanmayı öğrettim. bensiz bir yere gideceklerinde arabayı ona bırakıyorum.

bu şekilde onları hayatla mücadele konusunda deneyimsiz bırakıyorsun. ve daha da güçsüz hale getiriyorsun. yaptığın düpedüz kötülük. ve bunu iyi niyetle yaptığını zannediyorsun. ben açıkcası acıdım onlara.
çok özür dilerim ama şunu belirtmem lazım. maddi durumum kızıma araba tahsis edip özel şoför tutacak halde. ama yıllardır verdim kentkartı otobüsle gidip geliyor. bazen annesi bırakıyor nadiren de taksi kullanıyor. 18 yaşında ve sokağa çıkmaktan korkuyordu bir zamanlar. bu eğitimi ona benim vermem gerekiyor. pamuklara sararak kimseden koruyamazsın. yarın bir gün evlendiği adam onu her türlü kullanır. böyle olmaması için güçlü bir birey olması için bu şekilde yetiştiriyorum.

Durum açıkça takıntı, hiçbir takıntı iyi değildir. Çoğu takıntının kötü sonuçları olur.

Sizin senaryonuzda bu özellikle çocuğunuzun kendi hayatı üzerinde yetkin bir birey olarak yetişmesine bir engel. Dahası çocuğunuz bu yaptığınızı kanıksarsa onun için daha çok endişelenmeniz gerekmeli. Hala size karşı çıkabilmesine sevinin. Birgün karşı çıkmaktan vazgeçerse bundan korkmanız gerektiğini anlamaya çalışın, gerçekten kötü bir durum çünkü.

bir arkadaşımdan örnek vereyim arkadaşın durumu iyi okul hayatını servisle okula gidip gelmekle geçirmiş üniversite dahil. bir yere gitmek isterse babası kapıdan alıp kapıya bırakmış şimdi kız tek başına asla toplu taşımaya binemiyor. binse ne yapacağını şaşırıyor. akbile dıtdıt diyordu en son. yapma bence bırak hayatı öğrensin.

Endiselenmekte haklisin ama bu onlara kötülükten baska birsey getirmiyor.

Birak toplu tasima kullansinlar, milyonlar kullaniyor. Insanlar doktora otobüsle gidiyor, ne var bunda.

el bebek gül bebek etmek bu değil ayrıca.
neden otobüsle gidiyorlar? uberle, vip taksiyle falan gitsinler?
takıntın obsesifliği geçmiş; yalnız takıntın ailenin konforu üzerine değil, senin onlara fazla müdahil olman üzerine.

takıntı kötüdür takıntı. kaynananı dinle.

ayrıca çok sıkıcı bir durum, eşiniz haklı.

Haksızsınız. Kayınvalideniz sonuna kadar haklı. Zaten neyi engelleyebilirsiniz ki siz götürünce? Kendinizi de fazla abartmayın. Otobüste, toplu taşımada olabilecek her şeyin başka türlüsü sizinle arabada da olabilir. Eşiniz de kocaman insan ayrıca. Sizin öngörebileceğiniz her şeyi o da öngörebilir ve duruma göre hareket edebilir.

Nerede yaziyo bu?

bir oyun yapımı programını öğreten video eğitim setinde

"Oyunumuzda olmasını istediğimiz kurallar" diyor işte. Sonda verdiğin örnek gibi aynen. "Olma"sını sağlamak gibi bir mantık.

bir çeşit ettirgen eylem. make happen anlamında kullanılmış. "we want to make these rules happen" gibi düşünebilirsin.

sir gawain +1

olsun istiyoruz demek. biz de aynı kalıbı kullanıyoruz.

spora gittiğim zamanlarda nike'ın içinde kendi taytı olan şortunu kullanıyordum. Ama direkt taytla "kaptan solda iyi mi" modunda oldukça iğrenç bir görüntü olur.

Fiyatı da gayet düzgün, şortları bile iki katı fiyata.

Bence etkek ustune sort giymeli. Kisisel dusuncem.
F/p baya iyi duruyor bu arada.

Erkeklerin sadece tayt giymemesi gerektiği konusuna katılmıyorum, bence bu durum direkt ya da gizli homofobi.

bu modeller gayet iyi, spor salonlarında çok insanda görüyorum.

tayt giyince kadınların vajinası, erkeklerin de penisi belli olur. ve biz 13-14 yaşlarında değilsek takılmayız, rahat olun.

Son derece tiskinça

tam hakim değilim, ama mahkeme yürütmeyi durdurma kararını normal tebligat yoluyla ilettiyse zaten o tebligat gelene kadar işlem bitmiş olur. "tamam durduk" derler.

hacı üniler dışarıdan adam alır ki teknoparklarına alır ama öyle hellö diye gelen adamı almazlar. rektörün tanıdığı olma şartı aranır.

senin dediğin olay devlet üniversitesi teknoparkında m2'sine 100tl ödersen olur.

hayır, başlatamazlar. bunun bir ton prosedürü var. hele öyle "projem var" diye gidersen muhtemelen kovarlar.

teknokent'te bulunan şirket çalışanlarını üniversite personeli sananlara itibar etmeyiniz.

bence bir değişiklik çıkmayacak. ortada ciddiye alınacak bir iddia filan yok.

bir de seçim yenilenirse ciddi fark yiyeceklerinin farkındalar, o yüzden hiç ses etmeyecekler.

Ederler. Yenilenince de sıkı tutarlar işi bir şekilde kendilerine kazandırtırlar. Ben halen Kuzey Kore stayla bir %99 oran vermemiş olmalarına şaşıyorum zaten.

ekrem abi ile devam diğer türlü olsaydı erdoğan bu kadar sakin konuşmazdı. kendi seçmenine bir tür güç gösterisi yapıyorlar işte.

Iptal etmezler de tabana "yenilmedik, oy caldilar" fikrini iyice yerlestirene kadar sundururler

kaybettiklerinin farkındalar, sebepleri gereksiz geçersiz. ama burası türkiye ysk çıkar seçim iptal der ondan sonra gör kaosu.

Hele sukur anladiniz ya.

O baskani. Ama esasta cogunluk akp nin oldugu icin bir kayiplari yok. Tencere takirdisi bos.

Meclisin pek yetkisi yok.

işi zor
kamuoyuna doğru anlatması gerekiyor bu sorunu
yoksa gündelik işlerde aksama yaşanmaz, onlar devam ediyor

eskişehir'de büyükerşen hiç meclis çoğunluğu yakalayamadı. ne kadar çalışabileceğini oradan düşün işte...

Ne gerekiyorsa yap hocam. Önce karşı taraf başlatmış.

tutumunu cok sakin buldum, kusura bakma ama aglamayana meme vermiyorlar. hakkin olan sey icin cirkeflesmek en nefret ettigim sey ama bu soysuzlar baska dilden anlamiyor malesef.

o yuzden "kahve mi icsem" degil de "karsisina mi dikilsem" demen lazim. kahve mahveyi bosver. direkt bodoslama dal neredeyse ofisine (kesinlikle fiziksel bir mudehalede bulunma, ki yapmazsin zaten :).

karsilikli diyaloga da girme bence. parami en kisa zamanda vermezsen elimden geleni ardima koymam de. 3 gun sonra tekrar gelecegim de cik git.

3 gun sonra gittiginde paran hazir.

kahve icersen, kahve parasini da sana kitler o adam para mara da alamazsin haberin olsun.

ya pardon tabi backstoryi anlatmadım,
ben sadece paramı istemeye 2 kez gittim zaten oslo'ya ikisinde de nasihat ve vaatler ile döndüm,

çünkü adam norveç'te olduğu sürece bir yaptırımım yok 60 yaşında norveçli oda boş adam değil benim ne yapabileceğimi ne yapamayacağımı biliyor.

bunun tek yumuşak karnı shareholder ve investorların buna bir döküman vs sorması. ben mal gibi tüm dosyaların dijital kopyalarını gönderdiğim için hepsini gösterebiliyor ama orijinaller bende.

yani bir shareholder 'show me the real ones' dese adam tutuşur dddkd belgeleri gönder der bende parayı gönder derim o zaman gönderir.

ama bunun olağan bir şey olması lazım yani ben mail atamam shareholderlara çünkü o zmn 'dddkd rezil herifin teki inanmayın ona' diye bir arguman sunabilir. o sebeple dışarından birinin olağan durumda sorması lazım.

bunu işte nasıl yapmam gerekir?

işte ülke manyak. adamın elinde sadece telefondan çekilmiş döküman görüntüleri var sadece onlar ile tüm muhasebe işlerini yürütebiliyor.

Orada resmi kuruma şikayet edilebiliyor mu ona bak. İsimsiz olarak bu adam sahte evrakla iş yapıyor dense, devlet o. Zaman orijinalleri göster der sanırım?

ya sahte evrak değil aslında orijinallerinin telefonla çekilmiş halleri. öyle düşün.
ben adama feyk attırmaya çalışsam adam feyki yese iki döküman için öder benim paramı diye düşünüyorum.

Vay be norvecliler de mi :/ hocam şimdi iyi dinle, Bu adamın trdeki şirkete ihtiyacı varsa, şirket hisselerine haciz koy ve satışını talep et. He buna ihtiyacı yoksa senin o kararın norveçte tenfizini talep etme hakkın var. Bunun için de bu şirketin sahibi kim ve bunun bi şekilde sermaye borcu var mı bunu araştırman lazim, eğer varsa oradan yürüyebilirsin. Bi de trdeki şirket ticareti terk ettiyse hapis kararı aldırabilirsin adam trye gelirse alırlar içeri.

önce bütün bu bilgileri yedekle.

ondan sonra kahve iç, kahve içerken durumu inceden çıtlat. "benim kurduğum sistemde ufak bir hata olsa sizin müşterilerin tamamına istemeyeceğiniz mailler telefonlar gidebilir" filan de.

sonra azıcık daha bekle, rezil rüsva et.

@babil
senin dediğini biraz çıtlattım, ticari itibarımı zedelersen çok pis dava acarım dedi.
avukatıma sordum açabilirmiş.

sen de al bir protonmail adresi, fake hesaptan yardır. çalışanlarının parasını ödemediğini, yatırımcıları dolandırıp kaçtığını filan bir bir anlat.

bir avukat yardımı ile ilerle. türkiye'ye gelsin, davasını burada açsın bakalım.

bir de sen norveçli bir avukat ile görüşsene bu işleri, bir çözümü olması muhtemel...

@babil
sordum norveçliye tüm evraklar ve işlemler tr'den olduğu için buradan bir yaptırımı olmaz dedi.

ya işte bende diyorum ki sen patlatsan iki mail ne güzel olur. 'invoices are fake ask for real ones' yazsan tutuşur zaten.

Bu zamana kadar orjinallerinin istenmemesi nedeniyle uyanma ihtimali nedir?

@filip
ya adam legal yerlere digital copyleri veriyor çünkü biliyor ki onu gördükten sonra kimse gerçekleri istemez çünkü norveç'te kimse sahte döküman ile iş yapmayı göze alamaz düşünemez bile.

gazi.

Yüksek ihtisas

direkt üniversite hastanesine gitmek sıkıntı olmaz mı? tam bilmiyorum da önce daha önceki yerlere gitmek gerekmiyor mu? başka yakındalarda var mı beytepe'ye? bir de devlet hastanesine gidicem.

@tute: direk üniversite hastanesi sıkıntı olmaz.

bir de @runner esasen haklı olmakla beraber, yüksek ihtisas şehir hastanesine taşındı. isterseniz doğrudan şehir hastanesine de gidebilirsiniz. beytepe'te çok yakın zaten.

bimden sir ağda al


bi pakette 40 tane var 8 tl civarı

Yüzünüze süreceksiniz , bimden almayın. Kuaför markete girin (nettende olabilir) kaliteli 500 gr ağda, ağda kazanı , ağda bezi, tahta dil basacağı alın. Aldığınız yere ( gidip aldığınızı varsayarak) nasıl kullanmanız gerektiğini sorabilirsiniz , internette de bolca videosu var zaten.

sir ağdanın yanı sıra sir ağdayı temizlemek için ağda temizleyici yağlardan almalısınız.

hiç ağda yapmadınız ise zor olacak ama dikkat etmeniz için söylüyorum ağdayı kılın tarandığı yöne sürdükten sonra bandı tersi yönünden çekin.

hazır ağda bantlarından alsanız daha kolay olmaz mı? kesip boyutunu ilgili bölgeye göre ayarlayabilirsiniz hem. ısıtma yok bişey yok.

dediğim şey şu: www.watsons.com.tr

kazanı al ağdayı koy ısıt yüzüne sür temizle kazanı temizle döküldü damladı yapıştı her yer vıcık vıcık oldu tahta çubuk bittiyse ne olacak ağda bandını her seferinde ayarla kes falan filan çok aşırı zahmetli, ben tembelim ya da.

taurina+1
yüz için ayrı tipi bile gördüm

açılın uzmanıyım. videosunu fln da bulurum, traş sonrası kuaför ağdayı kalınca sürüp eliyle mi çekiyor, yoksa incecik sürüp kağıt yapıştırıp mı çekiyor?

ona göre ağda sorusuna cevap vereyim.

ağda bandı fln olmaz, erkeklerin yanak üstleri fln sert kıl, almaz onları.

@playing star ın dediği çok doğru, ağdayı kılların çıkış yönüne doğru sürüp , sürdüğünüzün ters yönüne çekmeniz lazım.

bir kaç kere yaparsanız alışırsınız zaten.

Ağdaya gerek yok bir tane Philips in kaliteli sakal şekillendiricilerinden alıyorsun. Şu çok başlıklı olanlardan. Yüzünde ne kadar istemediğin kıl varsa sıfır alıyor. Hem de ömürlük makineler.

@benaslinda: kalın sürüp eliyle.

tamam o zaman kalıp ağda ya da inci ağda fln diyorlar artık, ondan alacaksınız. istanbuldaysanız tahtakaleye gidin filiz kozmetik, nebioğlu kozmetik fln vs.. ordakiler size yardımcı olur. netten alacaksınız şöyle setler var, benzerlerini siz de araştırıp bulabilirsiniz ben örnek olsun diye veriyorum.

www.kozmetiksite.com

ayrıca şöyle videolar var benzerlerinden yürürsünüz.

www.youtube.com

kalın sürdüğüüznden, tüylerin çıkış yönüne sürdüğünüzden ve ters çekim yaptığınızdan emin olun, gerisini yaptıkça öğreneceksiniz zaten.

ocakta ısıtmayı fln denemeyin işi bilmiyosanız çok ısıtıp yakarsınız kendinizi, makineler çok pahalı diil.

honda s2000 ve çölde toyota land cruiser kullanmak isterdim

wv crafter

tabi sadece boş araç olarak düşünme, arkaya düzenleme falan yapardım karavan misali.

Guzel soru belirteyim.

Ucu yok bence. 1 en fazla 2 tane alirdim. Ilki Toyota CHR 1.2 yada Peugeot 3000-5000 serisi olurdu herhalde, bir de swap bi civic vti.

Nissan Qashqai. Sanırım bildiğim tek araba markası.

audi a5 :(

Herkes ne kadar mütevazı ^^

Ben bir adet güçlü bir spor araba, bir adet de şık bir cip isterdim.

Spor araba olarak: Tesla Model S P100d
Cip olarak da: Mercedes G65 AMG v12

hayalimdeki arabalar
subaru impreza wrx
ford mustang
jaguar.

w140 s classe mercedes.
Range Rover Evoque.
Focus mk3 Rs.

Günlük mercedes cls
Toplantıya müşteriye gitmelik, misafir almalık mercedes s serisi
Haftasonu için f488 spider

Hanıma mercedes gle

Bme 7.50i long (günlük kullanım için)
Tesla Model X (şehir içi, arazi filan)
McLaren 720S (Haftasonu arabası)
Mercedes Sprinter Luxury, custom. (uzun yollarda şöförlü kullanım için)

bu dördünü alır yan yana dizerdim. karşısına da benzinlik açardım.

ne kadar opsiyon varsa hepsi eklenmiş olan vw caddy dsg.

67 mustang mach 1
67 impala
67 shelby gt500
63 ferrari 250 gto

lamborghini murcielago
ferrari 458 spider
ferrari 488 gtb

land rover defender 110
lincoln navigator escalade

üzerine düşünsem daha bulurum da aklıma ilk bunlar geldi.

Porsche 911 Carrera M491
Bmw z3
Jeep Wrangler Project Kahn JC300

standart ferrari, lamborghini hayalinin yanında istediklerim :

1) Bmw M5 gazlamak için
2) Golf R32 günlük kullanım için (tamam oha denirse golf gti'da olur)
3) Mercedes Vito AMG kalabalık gezmeler ve uzun yolculuklar için
4) Toyota Hilux dağ tepe gezmek için.

şoförsüz araba isterdim. araba kullanmayı bilmiyorum da. kendi kendine gitsin istediğim yere işte. park etsin. ben yolu izleyeyim, müzik açayım fln.

Subaru forester.

Tabii ki Tesla Model S

Karavan!

bu tip sorulara kendi oturduğum semti söylerim hep: öveçler.

iti kopuğu çomarı yobazı yoktur. bir gaziosmanpaşa kadar elit ve nezih değilse de düzgün insanlar yaşar. kiraları da nispeten uygundur.

batıkent milliyetçiliği cCc

Ben de geçmişte batıkentte oturmuş biri olarak batıkentin aradığınız özelliklere sahip olduğunu söyleyebilirim.

Batıkent, Eryaman.

bu ikisi Ankara'nın en güvenli semtleri arasında. özellikle akşam saatlerinde rahat rahat dolaşmak istersiniz diye bunları öneriyorum. ayrıca lazım olursa diye ulus tarafına metro da var. kiralar uygun, istediğiniz büyüklük ve özelliklerde ev bulmanız mümkün.

@kablelvuku, @curukturpkokusu, @babilbaligi;

öncelikle çok teşekkür ederim.

batıkent'in hangi bölgelerine bakmalıyım? sahibinden.com üzerinden arama yaparken hangi mahalleleri seçmeliyim?

batıkentin neresine isterseniz bakın, güvenlik sorunu yaşamazsınız. bana sorarsanız Atlantis çevresine ve botanik metro civarına bakın. metro hattından uzak kalmazsanız araba ihtiyacınız ortadan kalkar.

esat ve bahçelievler'e de bakabilirsiniz. daha merkezi yerler.

özelden bir arkadaş şöyle bir uyarıda bulunmuş:

"batıkent ankara'nın bağcıları, beylikdüzüsü

aman diyim amman"

batıkent'i tavsiye eden arkadaşlar bu uyarıya kısmen de olsa katılır mı?

"batıkent ankara'nın bağcıları, beylikdüzüsü

bunu söyleyen saçmalamış. Batıkent veya Eryaman uygun fiyat olarak. Merkeze uzaktır ama merkez kavramının artık önemini yitirdiğini düşünüyorum. Servis varsa iş yerine gidiş için de sorun olmayacaktır.

@giovanne; devlet dairesinde çalışıyor, memur.

Batıkent güzeldir. Bağcılar yorumu tamamen yersiz.

@mehmetporsuk: hayır. özellikle bağcılar tespiti yerden göğe kadar haksız.

Batıkent de eryaman da zaten kendisi merkez olan yerleşimler. gece içmekten alışverişe, sinemadan tiyatroya her şey var. merkez diye karmakarışık saçmasapan yerlere gidip ne yapacaksınız?

bu arada öveçler diyen arkadaşlara da +1, güvenlik sorunu yaşamazsınız. fakat öveçler'de arabaya bağımlı olursunuz. uygun kira kısıtınız yoksa, Yenimahalle'nin merkez taraflarına da bakabilirsiniz bu arada.

not: Ankara'da bir bok olmadığı için oturduğu yer üzerinden prim yapmaya çalışan bir grup vasıfsız var. bunlar kendi oturduğu semtin dışındaki semtlere bok atıp kendi oturduğu yeri "çok özel" hale getirmeye çalışan tipler. belki başka yerlerde de vardır, ama siz bunlara fazla takılmayın. mesela Eskişehir yolu güzergahında çalışıyor olsaydınız, Ümitköy yaşamkent sizin için biçilmiş kaftan olurdu. ama ulus için bu taraf daha mantıklı.

Kurtulus kolej incesu

200-250K/YIL

daha çok değil midir? şirkete ve birçok değişkene göre değişiyordur ama ben 70-80 dir diye düşünüyordum. 40'lı yaşlarında 50k falan kazanmaz mı?

@hknty kazanmaz

70-80 olmayabilir ama kıdemli müdürün 20-25 kazandığını düşünürsek rahat 50 vardır

bu pozisyon gmy'nin bir altı değil mi? gmy ne kadar alıyordur mesela? 25 çok az bence. ufak bir restoran sahibi bu parayı kazanıyordur. 50k'dan az kazanması bence çok az kazanması demek. bir de yaşadıkları hayata bakıyorum 20 bine zor bence.

bu tur pozisyonlarda maastan daha cok yillik primler onemli olmaya baslar. sirketin durumuna gore maasinin ustune 300-400k, belki daha fazla, yillik prim alma durumu soz konusu olabilir. uluslararasi bir firma ise hisse olarak verilir genelde bu primler ve belli bir surede vest eder. sirketten sirkete degisir tabi

genel olarak eline geçeni soruyorum aslında. bonuslar falan da dahil yoksa sadece maaş değil tabii. bu imkanları direktörler de alıyor mu?

25-30 bandındadır. arabası bilmemesi bonusu primi filan derken 40-45 civarına gelir.

Yeni Air'den bahsediyorsanız pek bir numarası yok. Macbook Pro'dan daha hafif ama daha kalın ve fiyat olarak da çok yüksek. Bunun yerine ikinci el Dell XPS 13 veya 15 bakabilirsiniz.

Bunun yanında bence 2. el bir Macbook Pro da iyi bir tercih olacaktır. Çünkü development için MacOS daha iyi kanaatindeyim.

görür. benzer işler için kullanılıyor. yenileri azcık pahalı yalnız...

Update: 2017 mac pro aldım. Az pahalı ama fena değil.

rotring alırdım ben.

shaker gene kırılacak. üstelik rotringi tutması daha kolay. bence rotring

O rotringle sabahlara kadar ne geometri sorusu çözülür he.

Bence Rotring

bende rotring 500 var, 1000 tane pilot shaker'a değişmem.

ohto'nun bir shaker kalemi vardı ama şimdi linkini bulamadım. istersen bir de ona bak.

rotring 500 diyorum.

rotring 500'den kaptım bi tane. Teşekkürler.

rotring 500 bende var uzun süre kullandım, yere düşürürsen kırılmaz ama ucu yamulabilir.

bir de ne için kullanacaksın bunu? bu tip kalemler teknik çizime daha uygun kalemler, yazıldığı gibi tutması kolay değil normal kalemlere göre daha ince, yazı için kullandığında elini ağrıtır.

eğer gerçekten evladiyelik kalem istiyorsan pentel graphgear 500 tavsiye ederim. kaybetmediğin sürece kullanırsın :))


not: üni de içmimarlık okudum. hem çizimler için hem de kalem düşkünlüğümden dolayı o zamanlar sağlam kalemlerim vardı.

ek: galiba geç kalmışım.....

kimse uğraşmıyor. bir dahaki seyahatte kullanabiliyorsunuz ancak.

hava alanında yolcular

avrupaya gidecek yakınlarla ufak ufak bütünleyebilirsiniz , galiba en kısa çözüm bu.

Toplantılar halka açık artık. Günleri takip et, belediyeye git izle.

halka açıldı. 25 senedir melih kim bilir neler yaptı mk.

online yayınlanacak diyorlardı, muhtemelen gitmene gerek bile olmayabilir.

Bu film kirigin duzgun kaynamasi icin dogru sabitlenip sabitlenmedigini görmek icin miydi?

-bence evet.

Neden gerek gormedi sizce?

-içinde şüphe kalmayacak şekilde gelişmiştir.

Cidden ağrısı olmayabilecegini de kestirebiliyorlar mi bu sekilde doktorlar?

- eşinizden de bilirsiniz, kestirebilmesi hissiyata değil,bilgiye dayanıyor. yani evet.

çocukken 2 kere kolunu kıran şuanda bir kız babası olarak cevapliyorum. Hemen hastaneye yamuk kaynarsa ömür boyu kolu yamuk olur.

Geçmiş olsun.
İlk film kırığı görmek, ikincisi ise tespitin sağlamlığını görmek içindir. Doktor sabitlerken (elle muayene ediyor sonuçta) doğru şekilde oturduğunu hissetmiş ve bu yüzden istememiş olabilir.
Ben yine de @wolfg'e kayılıyor ve Ortopedi Uzman Polk kontrolüne gitmenizi öneriyorum. BUGÜN.

Hem kontrol filmi çekilir, hem de aklınızdakileri daha rahat sorarsınız.
Ağrı kısmına gelirsek, kemiğin hasarına ve pozisyonuna bağlı olarak ağrı daha az/daha çok olabiliyor.

Geçmiş olsun.

öncelikle geçmiş olsun.

çocukların kemikleri kolay kırılır ve kolay kaynar. basit bir düşmede kol kırılabilir, gayet normal. bunda sizin bir kusurunuz falan yok, her gün yüzlerce çocuğa oluyor. umarım tekrar yaşamazsınız.

muhtemelen acil doktoru alçı içine yerleştirirken doğru kaynadığını hissetmiştir. büyük ihtimalle de haklıdır. öyle fazla bir ağrı yapmaz, hafif sızlar o kadar.doğru kaynadığı sürece çok sıkıntı da olmaz. bence de tekrar bir ortopedi uzmanına göstermekte fayda var. ne olur ne olmaz.

tekrar geçmiş olsun.

Cok yecmis olsun. Deneyim ve tecrube her iste oldugu gibi doktorlukta da onemli. Nasil ki tecrubesiz bir muhasebeci hata yapabilirse asistan doktorda yapabilir. Doktorlarin buna alinacagini sanmiyorum. Bu sebeple cogu kez uzmanina hocasina vakalarla ilgili karar vermeden danisiyorlar.

Abim daha ortaokuldayken kolu kirildi ve hastanede alciya alindi. Sonrasinda film cekilmemisti. Uzunca bir sure alcida kaldi. Agrisini agri kesicilerle kesmisler ve dr normal demis. Alci ciktiginda bir gariplik görüyorlar ve tekrar film cekiliyor. Meger yanlis kaynamis. Iyi bir oropedist sayesinde yamuk kodan kurtuldu. Doktor tekrar kirip yeniden alciya almisti ve bunun acisini yasamamis ve abimde gormus biri olarak soyluyorum ki feci bir sey.

Sozun ozu iyi bir ortopedist gorsunn iciniz rahat etsin.

Öncelikle geçmiş olsun, empati kurmaya çalışmak bile acı veriyor insana. Devlet hastanesiyse doktorlara güvenme, imkanın varsa özel hastaneye git, orada doktora aklına gelen herşeyi sorarsın, içinde en ufak şüphe de kalmaz.

Özetle, doktora gidip bir film çektirin. Ne olur ne olmaz.

Herkese cok teşekkür ederim hem verdiğiniz bilgiler hem de geçmiş olsun dilekleriniz icin.

Calistigim vakif universitesinin hastanesinden op. dr. bir hocamizdan bugun icin randevu aldim. Goturecegim kizimi. Insallah hersey yolundadır tekrar alciyla ugrasilmaz.

Çok geçmiş olsun. Yukarıda yazılanlara katılıyorum, bir ortopediste gitmekte fayda var. Bir de şunu eklemek istiyorum. Ağrı kesici vermemelerinin sebebi önlem amaçlı olabilir. Ben parmağımı kırdığımda kolumu alçıya aldılar ve 2 gün kesinlikle ağrı kesici almamamı söylediler. Çünkü kompartman sendromunun belirtisi ağrıymış ve hastaneye gitmek gerekirmiş. Ağrı kesici kullanılırsa belirtiyi anlamayız diye önermemişlerdi.

Kiyamam yahu cok gecmis olsun. Ben zorlu kiriklar atlattigim icin boyle gorup okuyunca icim gidiyor.

Tekrar doktora gitmekle iyi edersiniz bence de, benim ayagimdaki alciyi 1 ay sonra hop diye cikarmislardi meger kaynamamis. Aptal doktor yuzunden 2 ay atelle dolastim, agri sizilarla hastanelerde gezdim.

Moral bozmak icin anlatmadim tabii de, onlemleri almak lazim iciniz de rahat etsin hem.

trençkot.

tshirt+ince hırka+yağmurluk

Deri ceket

Deri ceket +1
5 dereceyse icime az daha kalin giyip, 15 dereceyse tshirt/ince uzun kollu ustune

İnce kazak, deri ceket.

Denim ceket, gömlek.

polar.

bomber ceket

ben mont giymeye devam ediyorum valla. hatta icime de bi termal t-shirt arti ustune ince kazak giyiyorum. esiyor daha. 20C olmadan montu atmam.

Valla hocam butik de olsa, beş yıldızlı da olsa otelde çocuk sorun oluyor. Ağlıyor yan odalardan şikayet geliyor. Yemeğe iniyorsunuz masada durmaz, enerjiyi atamaz vs. Biz çadır kurmuştuk. Hem hep gözümüzün önünde, hem toprakta kumsalda her an enerjiyi attı. Denize girdi. Hep bize ait geniş bir alan olduğu için çocuk özgür oldu. Yorulduğu için yemeğe itiraz etmedi vs. vs.

@deveyi diken

6 aylık bebek ile mi çadır kurdunuz?

6 aylık bebek oturamaz bile, ya da daha yeni oturmaya başlamıştır.
Sen o tatili kayinvalidelerle planla en rahat tatilin olsun

@emfuzi, evet tam 6 aylıktı çadır kurduğumuzda. Fakat şöyle bir şey, kalkıp kmlerce uzağa gitmedik. Olası bir sorunda her yere yakın olmak için istanbulun hemen ucundaki yerleri tercih ettik.

Siz zaten çadıerın önünde oturuyorsunuz. Çocuğun keşfedeceği birçok şey oluyor. Salıyorsunuz emekleye emekleye takılıyor. Göz önünden de ayrılmamış oluyor.

Biz hiç sorun yaşamadık o yüzden.

Masrafımız bile olmamıştı 2-3 günlüğüne gittiğimiz için.

mutlaka merkeze yakın bir otel olsun bol yıldızlı oteller maalesef bebekler için bol yıldızlı olmuyor tamamen hikaye.

size daha önce gidip memnun kaldıgım bir yer tavsiye edebilirim.
www.kucukoteller.com.tr

bebeğim 5. ayını yeni bitirmişti

Gittiğiniz yere ve sezona bağlı. Önceliğiniz hijyen olsun. Diğer türlü de yeme içme meyve mama vb hemen ulaşabileceğiniz güzel otel olsun. Bu konu da en memnun kaldığımız limak lara oldu. Bebek çocuk imkanları menüsü çalışanları diğerlerine göre daha iyi temiz kaliteli. Merkeze uzak hijyen sıkıntılı yemek sıkıntılı bir yerde kalmayın.
Güneş kremi seçmeniz de çok önemli. Çocuğu da susuz bırakmayın.

Biz airbnb den ev tuttuk. Tam 6 aylıktı. Mamasını da kendim hazırladım. Kocaman ev emekledi de. Asiri rahat ettik tek odaya tıkılıp kalmaktansa tavsiye ederim.

6 aylık bebekle her plan rahat olur. ister butik otel olsun, ister 5 yıldızlı olsun. ne olursa olsun, sıkıntı olmaz.

benim önerim uyku düzeninin bozulması ihtimaline karşı hersey dahil bir otele gitmeniz, her saat hazır yemek olması insanı rahatlatıyor.

düzgün tarım yapan, doğru ölçekte üretim yapan, uygun teknolojiyi kullananan büyük para kazanıyor. teknolojiye direnen, eski usulleri sürdürmeye çalışan para kazanamıyor.

bu videodaki araçların türkiye piyasalarına baktım, ortalamaları 1 küsür milyon lira.

@babilbaligi, neden büyük yatırımcılar bunlara girmiyorlar şu anda mesela? öyle yatırımcılar var ki adam salak saçma şeye 15-20 milyon yatırabiliyor. böyle bir girişime 10 yatırarak başlarsan güzel sonuçlar elde edilmez mi? güvensizlik mi var, dolar kuru mu korkutuyor insanları nedir?

Bugün hiçbir işe atılmak mantıksız değil.o işlere mantıksız fikirler ve yollarla atılmak mantıksız.

Adam cafe açıyor yanlış yerde yanlış conseptle. Adam müteahhitlik yapıyor yeterli sermayesi işi taşıyacak kapasitesi olmadan. Biri dönerci açıyor günde 30 bin TL ciro çekiyor öteki ascisinin maaşını odeyemiyor. Doğru iş yanlış iş diye bir şey yok. İşi yanlış yapmak var doğru yapmak var. Ha bir de hataya az yer bırakan, acemi olsan bile para kazanacağın işler var ama onlar da insanların aklına ilk gelen sektörler değil asla.

Tarımda para her zaman var. Ama tarıma sıfırdan girenlerin 3 te biri eski usul bilgi ve ürünlerle giriyor onun devri bitti. 3 te biri şehirden köye göçmek isteyen romantikler. Onları zaten kaale almıyorum. Bir de doğru ürünle doğru arazide doğru finansmana giren.urunu üretmeden pazarını bulanlar var. Aloe Vera, safran, tıbbi kozmetik bitkiler vs ye uygun araziniz varsa, bu ürünleri talep eden firmalara kendinizi tanitabilecekseniz hiç düşünmeyin. Ama ben domates soğan ekicem para kazanıcam diyorsanız her işteki gibi başarı oranınız yüzde 10 u geçmez.

Adam dönerci açmaya yelteniyor örnek olarak günde 30 bin ciro yapanı veriyor o 30 yapıyorsa ben de 10 bin yapayım köşe olurum diyor.ama o adamin aylık 50 bin TL kira verdiğini reklama dünya para harcadığını, döner ustasına 10 bin maaş verdiğini unutuyor. Ara sokakta izbe bir yeri tutup dönercide bir ay çıraklık yapan kayniyla ve bulaşıkçı eşiyle dönerci açıyor. İşin adı değil sizin işi nasıl yapacağınız önemli.

İstisnasız memleketin yüzde 90'ı kolay para yapma , teşvikten yararlanıp hap yap para kap derdinde de ondan. Mars'ı satın almak isteyen türkücü abla bile hayvan çiftliği kurup parayı yuttuktan sonra (teşvik) çiftliği satışa çıkardı ve sattı. Toprak sabır ister,uğraşı ister emek ister ama en çokta başında insan ister.

Fındık bahçemiz var hemde orta karadenizde nadir bulunacak düz bir arazide , yıllarca emek verdik kah zarar ettik kah kar ama uğraştık. Herif geldi otoyolun viyadüğünü tam üstümüzden geçirdi, o gün bugündür ne yaptıysak bahçeden verim alamadık, mühendis arkadaşı getirdik bu kadar kirliliğe maruz kalan bahçe yine iyi ürün veriyor dedi (egzoz kalıntıları yukarıdan aşağıya yağmur gibi sürekli iniyor). Bıraktık peşini , şıpka vurmaya,tırpana gelen köylüye iş karşılığı ne çıkarsa senin diyoruz tamamen ölmesin diye.

Yanmadığı mevsim 5 ton yandığı mevsimde 3 ton ürün alınan bahçe bu şimdi 500 kg çıkarsa ne ala, kavşaklı fındık yemeyeli seneler oldu diyeyim siz anlayın. Konunuzdan ve sorunuzdan alakasız oldu cevap , çokta örnek yazarım ama boş verin kafa ütülemeyeyim.

çiftçiler mazotun ve tarım ilaçlarının pahalılığından şikayet ediyorlar genelde.
bunlar da dolara bağlı olduğundan düşme ihtimali yok gibi.
bir de üreticiden çok aracılar kazanıyor deniyor. iç pazara satarsan karını bunlar yer.
dış pazara satacaksan müşteriyi ayarlaman, rüşvetleri ayarlaman lazım. bir de bizimkilerin o ülkeye atarlanıp satışın durdurulmayacağının garantisi yok.
sektörden birine sormak lazım.

sağlam sermaye ve bilgi ile yapılır tabi. ama türkiye'de modern tarım hayal. fındık bahçemiz var diyorum ki "yaşlıları keselim, gençleşsin" dinlemiyorlar. oysa fındıkta verimsizliğin en büyük nedenlerinden.

ayrıca bir tarım politikasının olmayışı başlı başına sorun. tarım işi 1-2 yıllık iş değil 10 yıllar alacak bi iş. şu an 10 yıl sonrasını kestirebiliyor muyuz?

Yine ben :)
Tarım politikamız kötü , ona bir sözümüz yok , mazotta pahalı e be mübarek çiftçinin hiç mi suçu yok ?
6-7 yıl önce fındığın ehven-i şer para ettiği zamanlar, adam diksen üreyecek samsun dümdüz halı saha gibi ama çok verimli araziler, çeltikten para balyalayanlar ne yaptı ? gidip bütün araziye fındık ocağı diktiler (kendi ocağına ya neyse), verdikçe verdi sonuç, rekolte tavan satacak ne tüccar ne de fiskobirlik fiyatlar yerlerde. 2 yıl direndiler sonrası testereyi, girebiyi alan kesti geçti ocakları, şimdi abuk subuk ne para ediyorsa ekiliyor.

Ordu yaylaları , ocağı kesen kivi işine daldı , düşünün belediye başkanı fındıklarını kökleyip kivi dikti her yere (okumuşuda bin beter, cahilide) yine rekolte çok fiyat düşük ama hesaplanmayan şeye bakın ; yayladan iniş maliyeti hadi indin, memleketin en uzak coğrafyasındasın (o kiviyi tüketecek kesim batıda) sence o mazot zammı sadece bana kaçmış olabilir mi ? Daha ucu görünmeden başlamışlar bile kivileri kökleyelim demeye :/

Yıllarca yalvardık millete , bu kadar ilaç bu kadar gübre vurmayın eninde sonunda düşecek randımanı toprağın diye ot biçtirmemek için şaldır şaldır ilaç verdiler. Çocukluğumdan gençliğime kadar hamsi gömdük ocak diplerine kasalarca , şıpkalık dallar bileğim kadar olurdu 1 sezonda (fındıkçılar ne dediğimi anladı). İlaç bile atmadan 58 randuman fındık sattık biz , çocukluğumda 60 görmüşüz. Şimdi gençlerin ne hevesi nede umursadığı var toprağı.

Türkiye'nin her yerinden eşimiz dostumuz var toprakla uğraşanı,sanayicisi. Konya'dan arkadaşla konuşuyoruz konu ,bu sene ''ne ekek'' , Aydın'dan bu sene ''ne ekek'' , Muğla bu sene ''ne ekek''. Haberlerde neyin fiyatı coşmuşsa onu ''ekek''e bağlanıyor konuşma. Üzülüyorum emeğe , mahsüle , insana ama inanın en çok toprağımıza üzülüyorum.

Konuyu açan arkadaşın en ufak bir art niyeti yok biliyorum ama baktığı pencere özel sektör ?
Yahu kurulsun kooperatifler , başına liyakatının hakkını verecek insalar (köyün ziraat mühendisi olup , ilaç bayiliği yapmayanı) ver desteğini , ver planlamanı ve uygulamanı bak bakalım sende bende aç kalıyormuyuz. Yaşı genç arkadaşlar bilmezler ; yerli malı haftasında annelerimizin ömrünü törpülerdik , birer avuç mercimek,nohut,fasulye,fındık alıp kartona çizilmiş Türkiye haritasının üzerine yapıştırırdık coğrafi bölgelere has ürünleri. Şimdi ben bile bilmiyorum nerede ne ekiliyor , nere neyiyle anılır.

Gavurun çok dalga geçtiğimiz bir zımbırtısı var , filmlerde dizilerde görüyoruz; adam arabayla seyahat ediyor ulaştığı kasaba girişinde şeftali heykeli,portakal heykeli,hayvan heykeli vs. ,bunu sağlayamadığımız sürece biz daha çooook yazarız.

Bir sektörde teşvik varsa, o işten hayır gelmez.
devlet tarımdaki tüm teşvikleri kaldırsın, gerçekten tarım yapacak çiftçilik yapacak insanlar ayıklanır. Doğru dürüst ürün üretilmeye başlanır. Tarım sorunuda kalmaz. Sebze meyve sorunuda kalmaz. Turkiyede mazot parasını(tarim tesvigi) sadece traktoru olmayan koyluler alir. :)

Yok yanlisin var. berat albayrak ekibi ve desteklenen cemaat ve vakiflarin bagli oldu sirketler de var. sevim sonrasi ihale yapip yalan yanlis ihale alan kisileri listele.

Hah iste onlar istemiyor secimin bu halini. Daha net bi ispat aramaya da hic gerek gormuyorum.

Bu işlerin başında damat bey geliyor. İstanbul adaylarının çoğunu o belirledi diye bir söylenti kulağıma geldi. İstanbul il başkanı kankisi. Hatta Binali beyi bile aday olarak istememiş ama ısrarlara dayanamamış.

ali ihsan secim kaybi sonrasi kapi onune koyulacak ilk kisi, reeis bunu tokat manyagi yapacak, malum parti bu secim sonrasi buna gorev verdi, gorevi de "ne yapip et, bu secimi bize kazandir" tabi kaybedince en cok tirmalayan bu oldu, dayak arsizi da bu olacak :) hadi reis, damada bir buna iki...

şimdi Istanbul'da seçimler kaybedilince fatura kime kesilir? Binali Bey'e fatura kesecek halleri yok, adam 25 senedir ağa ne dediyse yaptı. e dolayısıyla fatura il başkanı ve yönetimine kesilecek. bunlar belki kripto fetöcü bile ilan edilebilir, geçmişte örnekleri yok mu?

bunlar da sürekli gündemde kalarak ağa'nın gözüne girmeye çalışıyorlar. en azından faturayı küçültmek ya da kendilerinden sektirip başkasına yönlendirmek için ellerinden geleni yapıyorlar.

mesela Binali Bey neredeyse 15 Gün hiç açıklama yapmadı. Çok da umrunda değil çünkü, adam zaten gelebileceği en üst noktaya geldiğinin farkında. dediğin kişiler pek öyle değil.

Berat Albayrak ve Pelikancılar da var.

Evet kendilerini kurtarmaya çalışıyorlar. Bütün vakıftır cemaattir dernektir AKPnin yan ve alt kuruluşlarını belediye bütçeleri destekliyor.

Binaliyi bile istememişti, hatta Binalinin istediği adayları koymadılar filan. O derece nüfuzluydu. Şimdi seçim kaybedilince Fatura haliyle bunlara kesilecek. O yüzden evet, infaz korkusu

Rte'den habersiz yaprak kımıldamaz.
Adamı hala taniyamadiniz mi.
Emir yüksek yerden geliyor alttaki palyaçolar da liyakatsiz oldukları için panik yapıyorlar.
sonuçta erdoğan megaloman olduğu için hata bende demez, siz beceremediniz der.

Peki İstanbul seçimleri iptal edilecek mi?

Muhalefetteki dirençe bağlı.

Reis yüzünü eskitmemek için fazla bu işlere girmiyor. Binali bey de karizmayı zaten çizdi, o da hiç girmiyor bu konuya, son basın toplantısı ise tam rezaletti. İşler böyle giderse muhtemelen il başkanı ve istanbul teşkilatı seneye ülkeden kaçmak zorunda kalır.

Abi pelikan damat bey falan yok ya, cahil değilsiniz aptal değilsiniz okumuş görmüş geçirmiş adamlarsınız hala bu muhabbetlere nasıl inanıyorsunuz.

yok öyle bir şey, bunlar tasmalarını tutan adam izin vermeden çişe gidemez çişe. Tasmalarını tutan adam ise yenilgi üzerine çok konuşmayayım, seçmenden bıkkınlık tepkisi alırım falan diye bu herifleri çıkartıp konuşturuyor işte.

Pelikanı geç bunlar güvercin bile olamaz.

AKP tek parça monoblok bir yapı değil. Parti içinde güç odakları, birbiriyle yarışan kişiler var. Parti içi iktidar blokları var. Bu bloklardan biri berat diğeri soylu bir diğeri bilal. Muhalif bloklar da var, davutoğlu, gül filan.

Tayyip zeki ve markavyelist bir adam. hiç bir blok'a sınırsız güç vermediği gibi çok güçlenmesinler diye kendi aralarında kapışmalarına ses çıkartmaz. İşine geldiğinde biraz törpüler. veya sular.

Ki dediklerimiz bu adamlar tayyibe rağmen yapıyor değil. o noktayı kaçırmış arkadaş. Tayyip izin veriyor tabiki, destekliyor da. ama bizzat elini mevzuya atmıyor. baktı halledemeyecekler, masaya yumruğu vurur bu beceriksiz kadroyu tasfiye eder, mevzuyu kendi halleder veya soylu ekibine bırakır.

Olay o yüzden kopuyor zaten.

görür. bu arkadaş bir kartuş ile 300 sayfa civarı çıktı alıyor, kartuş dolumu 10 lira.

Kartuşu 74 tl. 120 sayfa çıktı alıyor. Çıktı başına 0,60 krş eder. Değmez. Bi imamoğlunun mazbatası bir de senin şu yazıcı olayını çözemedik gitti.

hocam doldurulabilir tonerli yazıcıları tavsiye ederim. Bende bimden almıştım ricoh sp111, kapağı var, açıp toner tozunu kendiniz doldurabiliyorsunuz.
Sizin gösterdiğiniz, tonerli değil kartuşlu. Bunların maliyetleri daha yüksek oluyor. Düşük maliyetli çıktı almak istiyorsanız lazer yazıcılara yönelin, onlar toner kullanıyor.

astarı yüzünden pahalıya gelir. alma. demo tonerle gelirse o zaman yanarsın.

kartuşları inanılmaz pahalı, mevcut kartuşu doldurtmak ise bir yere kadar idare ediyor. bunun bir değişik modelinden var, evde yatıyor. kartuşa deli gibi para veririm dersen kargolayayım sana.

1) toner değil mürekkep püskürtmeli yazıcı.
2) doldurulabilir kartuşları satılıyor, orjinal kartuş satın almak zorunda olmadığın için ucuza baskı alabilirsin.

son yıllarda aldığıma pişman olduğum iki şey var. bir kuru meyve sıkacağı, iki printer. haftada 8-10 sayfa için değmez.

(bkz: screen capture)

Kurutma makinesi bornoz havlu çarşaf pijama gibi zor kuruyan ve hassas olmayan çamaşırlarda faydalı. Siz o balkonun içinde kullanmak için portatif tel askılık alın. Çoğunluk orda kurutun. Kurutma makinesini de oraya koyabilirsiniz. Arada kullanırsınız.

Kentsel dönüşümle beraber ev içi alan küçülünce biz de çamaşır kurutma makinesi aldık. Çeşitli kurutma mertebeleri var. Bazısı örneğin gömlekleri ütüye hazır hafif nemli bırakırken başka bir ayarda tamamen çıkart-giy kadar kurutuyor. Ben memnunum. Siemens benimki. Bizimki ev içi yangın çıkış holünde. Balkona uygun olup olmadığını servisine sorabilirsiniz. Belki performans sorunu çıkartabilir.

bence müthiş yararlı. kendi evime ciksam camasir makinesinden once kurutma makinesi alirim..

Bir ev erkeği olarak eşime zorla aldırttım, çok faydasını gördü ve bence kesinlikle eve vizyon katıyor fakat elektrik fiyatlarına son dönemlerde gelen zamlarla birlikte kurutma makinemizin faturaya yansıdı aşikar. Bence ne olursa olsun her evde olmalı.

yillardir kullaniyorum.
-carsaflar ve havlular> dolap kuru modunda calisitiyorum ve biter bitmez katlayip yerlestiriyorum.
-penyeler> bunlar da dolap kuruda calisiyor. biter bitmez asiyorum boylelikle utuye gerek kalmiyor.
- gomlekler> utu kurulugunda. nemli cikiyor askiya asip kurutuyorum ya da utuleniyor direkt.

ozellikle kisin makineden cikarip giymeye bayiliyorum sicacik oluyor cunku :)
bizimki bosh

kurutma makinası ne güzel bir makinedir, onu çizen mühendis ne güzel bir mühendistir.

bizde çamaşır işi bende, kupkuru veriyor. vermediği nadir zamanlarda da bi 10-20 dakika daha döndürüyorum sıkıntı kalmıyor. fakat bir günde 5-6 makina çamaşır yıkama keyfi paha biçilemez...

herkes +1000 kullanmayan yazık ediyor kendine

en geç 17:30 18:00. bu saatlerde almaları gerçekten çok zor yalnız.

İş yerine çağırmayı dene.

Tazminat kapısı kapanmadan hemen askere gitmenin yolunu bulmaya bakardım.

cakabo o konu aklımda, çalıştığım şirketten yasa geçmeden önce çıkış giriş bi ayarlama yapacağım gibi, şartlar ne olacak göreceğiz tabi bakalım.

5390-4085=1350 lirayla gecinebilirsen ayda, 35 ayda 143,850 lira borcunu kapatabilirsin. Aileden olan borcu odeme bu uc sene icinde lol. bu sekilde ev elinde kalir...

Diycem ama

240binlik ev nasil 750 lira kira getirir yahu? rezalet bir yatirim. Ben mi yanlis anliyorum?

potato, kiracı tanıdık ve aldığımdan buyana oturuyor olduğundan miktar düşük, ortalama 900-1300 arası değişiyor kira tutarı şuan için.

1350 sırf bana kalsa zaten dediğin gibi yapacağım :) 4085 in içinde sadece krediler var, kartlar yok :(

Evi satma,
Askere giderken alacağın tazminatı ailene ver. Kendini toparlayana kadar da ailenle kal, sonra ayrıl.

o ev gercekten 240 bin ediyorsa direk sat diye dusunuyorum zira cok ciddi para kaybediyorsun. ayni sey degil farkindayim ama mesela su an enpara aylik 3920 lira faiz diyor 240 bin liraya. 3920 nere 750 nere.

yerinde olsam kiraya zam yapardim, ailemden aldigim borcu da biraz daha bekletirdim. tazminatla da diger borclarin bir kismini kapatirdim.
evi satip satmayacagima da askerden sonra karar verirdim.

aylakadam, amacım bir an önce toparlanıp ayrılmak askerden önce veya sonra ilk fırsatta

potato, evi 150.000 TL ye aldım 2015 8. ayda, ozamanki mevduat faiz oranları ile şimdiki arasında fark var, Evin değerini ben kafamdan çıkarmadım eksperin belirlemiş olduğu miktar aralığında

pilav, zam olayını eğer dediğin gibi satmaz isem bu şekilde yola devam edersem uygulamaya sokacağım, ama bu kiracı ile ama başka bu miktarda kalmayacak, önerin aklımda ;)

Evi sat. Niye aldın ki zaten. Kar mı ettin bi düşün. Eve ödediğin paraları dolar alıp koysaydın daha karlıydın.

aileye borçlandığımı söyleyip süre isterim, kalanı için de dişimi sıkıp kapatmaya çalışırım.

bu sene sana kalan para 1300 lira, epey zorlar. ama seneye bu 1300 olur 1800, sonraki sene olur 2500 falan derken düze çıkarsın. tek yapman gereken bir iki sene dişini sıkmak.

asla ilave borç yapmam, evi de satmam.

borç kapanır, ama ev bir daha alınmaz.

borçlarından da anlaşıldığı üzere ev alabilecek kadar gelir-gider dengeni oturtamıyosun. zaten evin bu saatten sonra prim yapması durumu da 1-2 sene içerisinde kriz bitene kadar söz konusu olmayacak.

kişisel tavsiyem evi satıp borçlar sonrası sana kalanı ve askere giderken tazminatını alıp dolar, altın vs. yatırman yönünde. bence ekonomik olarak ülkenin zorda olduğu bu dönemde askere gidip gelirsen döndüğünde elindeki para ile ne yapacağını rahat kafayla düşünme fırsatın olur.

Tablona baktığımda inanılmaz kötü bir gelir gider yönetimi görüyoruz. ayda 4000 küsür geliri olan biri aylık ödemesi 4085 lira olan toplam 193 bin liralık borca nasıl girer? Evi zararına da olsa acilen satıp bunlardan kurtul, gelirini artırmaya odaklan derim. Yoksa iflas etmiş durumdasın, zaten yaşamıyorsun şu anda yani. Sat kalan parayı dolara ya da faize yatır, kredi ödemekten kurtul kiraya çık derim, yoksa böyle bi hayat yaşanmaz.

bana ettiler şimdiye kadar üç kere falan.

hayır. çok saatlerimi geçirmişimdir de yani. güzel bir kız olmadığım için olabilir :-)

yanlış hatırlamıyosam 1 kere etmiş olabilirler (karta para yüklerken sorun oluşmuştu)

Oldu birkaç kere, birinde okuldaki starbucksta muhabbetimin olduğu bi baristaydı birinde de akşam geçti, bol filtre kahve vardı ordan vermişti.

bana verdiler. çok şekerler. :p

Siparisi yanlis almadilarsa hic etmediler. Bence oyle bisi varsa o ikrami kendilerine yapiyolardir =D

evet yeni bir kahveyi pek beğenmemiştik onlar bunu telafi için başka kahve ikram etmişlerdi.

%25 civarı bi ikram almışımdır, hatta vakti zamanında iş yerimin dibindeki şube hiç bi şekilde ücret almazdı benden.

edit: aklıma geldi bak, dünya kahve günü mü ne vardı, kendileri kahve bile getirmişti bana :)

Kasalarında bir problem vardı, sadece kart ile ödeme kabul ediyorlardı. Benim de üzerimde sadece nakit vardı, o zaman ikram etmişlerdi. Daha önce de birkaç defa ettikleri olmuştu ama onların nasıl olduğunu hatırlamıyorum.

Ediyorlar yani, birde öyle günde 2 ile falan sınırlı olduğunu sanmıyorum. Zaten aldığınız kahveyi beğenmedim derseniz direk yenisini yaparlar mesela, o yüzden sayı tutmaları pek mümkün değil.

hic denk gelmedi.

bana da birçok kez ettiler starbucks mobilde problem olunca...

(bkz: 10 Aralık 2015 starbucks memnuniyeti)

ettiler, erkegim :p

tam da isten kovulmustum 10dk oncesi, derdo derdo arkadaslari arayacaktim oturup. gunumu guzellestirdi herif.

Yaza özel içecekleri vardı. İlle de dene dediler. Ok dedim ve denedim. Sevdin mi diye sordular. Hayır dedim. Sonra Kahve ikram ettiler.

yep.

Genelde kalabalık saatlerde gittiğim için siparişimi bile zor alıyorlar. Bazen yanlış anlıyorlar, onu neyse ki düzeltiyorlar. Bir keresinde de küçük boy parası verdiğim halde yanlışlıkla büyük boy vermişlerdi, söylediğimde ikramımız olsun demişlerdi. Bunun dışında bir ikram görmedim.

bize de edildi, iki kişiydik ama bir tane de iyiydi.

multinet makinası bozuktu, kredi kartı vardı ondan çekin dedim. gerek yok dediler, ikram ettiler.

japonyada ikram etti türkiyede hiç denk gelmedim

Arkadaşına enflasyonu şöyle açıklayabilirsin

600 bin tl
15 Nisan 2015 - 223 bin $
15 Nisan 2016 - 210 bin $
15 Nisan 2017 - 163 bin $
15 Nisan 2018 - 146 bin $
15 Nisan 2019 - 103 bin $

ediyor.

Ben eldeki tek birikimle ev almaya her zaman karşı olan, ticarete gönül vermiş biriyim. Ama ev almış birinin de sudan sebeplerle ev satmasını almasından daha mantıksız bulan biriyim. Ev almak kolay değil satınca parayı türlü sebeplerle yemek kolay. Yerinde olsam arkadaşınızın zor da olsa işimi değiştirir ve ek gelir için e ticaret ve yapmasını öneririm.evi satınca sadece faiz geliri elde etmeyecek, evin yıllık değer kazancından olacak.bir gün tekrar ev almak istediğinde 600 bine daha kötü bir ev alacak.arti stresli bir işte çalışmaktan daha yorucu bir şey varsa o da evde tembellik yapmaktır insanı miskinlestirir bunalıma sokar.
Ha şunu da söyleyeyim. İşinden istifa Edip veya kovulup evde oturduğu ikinci üçüncü ayında doğru bir fikir bulup o fikirle iş yapıp hayatına basamak atlatıp iyi ki istifa etmişim ya da kovulmusum diyen çok arkadaşım var iş kurmasına vesile olduğum ama bu yapı meselesi herkes yapamaz. Arkadaşınızın derdi evde oturmaksa sonu kötü olur. Tembel adam ehli keyf adamdır şimdi günün çoğunda çalıştığı için 3500 yetiyor ama calismiyorken 6 bin de yetmez.

@retorique Neden :) ben zaten bu mantığı tam kavrayamadığım için dordum, bana açıklayabilir misiniz?

@Corc , bak bunu anladım, bu doğru ama herif ana param zaten duracak, sadece faiz ile yaşayacağım diyor,

@gurur teşekkürler :)

Adamın niyeti şu, kız arkadaşı ile evlenecekler yakın zamanda kız arkadaşının iyi bir geliri var e bende faiz ile kendi yapmak istediğim işleri yaparım diyor esasen, mevcut işinden çok sıkılmış ve mevcut işi yapmak istediklerine engel oluyor. İşi bırakıp parasız da kalmak istemiyor.

@paramolacak

işte ben de o yüzden yazdım
Şimdi o ev bugün 600 bin ediyorsa, 5 sene sonra 1000.000 edecek kayıp yok
ama o nakit para 600bin tl, bugün 100k $ sa, 5 sene sonra 60k $ olacak
600bin tl atıyorum, 100 tane 4k televizyon almaya yetiyorsa bugün, o gün 50 tane almaya yetecek

Rakam 600bin tl olacak ama, gücü düşecek, dolarlı cevabımda gördüğün gibi.
eriyecek o para değer olacak.

İş yapacaksa tamam. O konuda da vereceğim tavsiye parlak fikirler peşinde kosmasin, basit gercekler üzerinden zaten tutmuş fikirleri kovalasin.40 yıldır ticaretle uğraşan bir ailenin 20 senedir kendi işini yapan bir evladı olarak söylüyorum.para her zaman gozumuzun önünde olan ama sırf kendi ilgi alanımıza girmediği için farketmedigimiz ama milyonlarca insanın 10-20 tlsini kolayca ve defalarca harcadığı islerdedir.

@gurur buraya yazan dostların fikirlerini kendisine okutacağım :)

yanlış biliyorsam birileri düzeltsin ama dolar hesaplarına da faiz veriyorlar. 100k dolarak %2.5 ile %3 arasında faiz alabilir. hem enflasyona karşı parası azalmaz hemde yine kazançlı çıkar.

@retorique

Yahu yapma şimdi anlamaz o işlerden, birde girerse elindekini de kaybedecek ):

sorun arkadaşının 30 yıl sonra da 6 bin lira ile geçinmek durumunda kalması olacak.

paşa gönlü bilir, sana ne?

p.s. 100 bin dolara yıllık 3 bin dolar düşer, o da aylık 250 dolar eder. o parayla geçinecekse bence sorun yok.

@kraldançokkralcı ,

Doğru veriliyor ancak faiz oranları çok çok düşük 100 bin usd ye 70 dolar aylık faiz veriyor adamlar

Anaparasını korumasından kasıt esas enflasyondan korumasıdır. Türkiye'de enflasyon belirsiz bir roller coaster olduğu için yapacağı şey çok riskli. Ancak ABD'de Kanada'da enfalsyonun %1-2 olduğu yerlerde bunu yapmak gayet makul, yapan da milyon tane insan var, financial independence konulu bloglara bakabilirsiniz örnekler için.

Yapılması gereken şey her yıl anaparanın üzerine anaparanın o yılki enflasyon farkını, kişinin o yılki masraflarını ve bu masrafların enflasyon farkını koyabilen bir yatırım yöntemi bulabilmek.

(ön not: aşağıdaki örnekte rakamlar hesaplama kolay olsun diye seçilmiştir, gerçek hayatla ilgisi yoktur.)

Yani misal 100k para var diyelim elinizde. Yıllık enflasyon %5 olsa 1 yılın sonunda anapara en az 105k olmak zorunda ki 'korunmuş' olsun. Buna ek olarak sizin 1 yıllık harcamalarınız var, ona da hadi diyelim 36k (ayda 3k). Ne etti? 105 + 36 = 141k. Ancak, sizin bu harcamalarınız da enflasyon oranında artacak. Bu şu demek: 1. yıl 36k harcıyorken 2. yıl birebir aynı kalemlere 36+36*.05 = 37.8 harcıyor olacaksınız.

Dolayısıyla sizin bu standartta hayatınıza devam edebilmeniz için 100k olan anaparanın üzerinde
i) 5k enflasyon farkı (enflasyon %5 olmak koşuluyla)
ii) 36k geçim masrafları (aylık 3k harcadığınızı varsayarak)
iii) 1.8k geçim masraflarına enflasyon farklı (ek güvence)
koyabilen bir yatırım yapmanız lazım.

100k'yı bu şartlarda (%5 enflasyon ile aylık 3k harcama) yıl sonunda 100+5+36+1.8 = 143k yapabiliyorsanız yaptığınız iş mantıklıdır. Bunu ister faizle yapın, ister borsayla yapın, ister at yarışı oynayın, hesap değişmez. Aylık harcamaların da şu anki yaşan tarzına göre değişmeyeceğini varsayıyorum, yani çocuk okul neyin varsa ona göre hesaplamak lazım.

ANCAK gerçek hayatta enflasyon %20lerde, 3 sene önce %10'lardaydı, seneye %30 olmayacağının garantisi yok. Bu durum Türkiye'de öngörülemeyeceği için kişi ya kendini garantiye alıp enflasyonu en az %30'dan hesaplayıp ona göre gelir elde etmeye çalışacak, ya bu işten vazgeçecek, ya da eksik hesap yapıp 3 sene sonra 'ne mallık yapmışım yahu' diyip iş hayatına mecburen geri dönecek. Seçim sizin.

son not: ekonomist değilim, hobi olarak financial independence üzerine dünya şey okudum ama atladığım detaylar mutlaka olabilir.

Öncelikle yukarıda bir sürü cevap yazılmış ama parça parça olduğu için toparlamak gerekir, yazılanların hepsi doğru ama bir araya getirelim.

1. En büyük yanılgı, Koyarım bankaya paramı faizi ile mis gibi geçinirim, İlk bakışta bankaların verdiği faiz oranıyla gül gibi geçineceğini sanırsın ama işin aslı hiç de öyle değim maalesef, Bugünün şartlarında alacağı faiz en yüksek oranla %20.5 olsun diyelim %15 Stopaj vergisiyle birlikte ayda 6500 TL para girer diyelim cebine, şöyle bir düşününce temiz para gibi ama bir sene sonra cebine hala aynı para giriyorken bu para karşılığında alabileceği ürün miktarı azalır, yukarıda tv örneği vermiş çok güzel bir örnek ama daha güzeli parasının döviz karşılığına bakmak o konuda da @Corc gayet güzel bir tablo koymuş ortaya. Şimdi arkadaşın diyecek ki e ben çalışıp maaş alırken de aynı durumdayım? O zaman ona cevabın şu olmalı çalışırken her yıl maaşın enflasyon oranında zamlanır(!) ve elinde olanı elden çıkartmadan hala para almaya devam ediyorsundur, hayat pahalılığı değişmeyen bir etken burada ama sahip olunan değer hala elinde duruyor.

2. Şu ara ev satmak için en yanlış zaman, çünkü inşaat sektörü kan kaybediyor, inşaat şirketleri iflasın eşiğinde, satılmayı bekleyen binlerce ev ve proje var ama alıcı yok, 1 milyon tl'lik konutlar ederinin 2/3'ü fiyatına satılmaya çalışılıyor, haliyle 600 TL 'lik evi 600 TL'ye satabilecek mi belli değil 600 TL açılış rakamı belirler kendince ama 1 ay sonra panikleyip 400 TL verene razı olabilir yani ev satmak için en kötü zaman almak için ise hep kötü zaman zaten türkiye'de, nedenini şöyle açıklayayım, 2015 yılında özel bir bankadaki temsilcime gidip ev almak istiyorum ne yapsak dedim o da evin tamamını ödeyecek paran var mı diye sordu, olsa gelip bankaya niye sorayım gider alırım dedim, o zaman işinin başına geç paranı toparla türkiye'de şu an krediyle ev almak kadar büyük bir ahmaklık yok amorti süresi 20 yılın üzerinde 400 bin liraya aldığın evi 700- 800 liraya kiraya verebildiğin bir ortamda ev alınmaz demişti, yani arkadaşın ev alarak zaten bir hata yapmış ama şu ortamda evi satmak daha büyük bir hata olur.

3. Peki Daha mantıklı bir seçenek yok mu? Elbette var, arkadaşın elinden gelen bir mesleği icra etmek için evi satıp parasını sermaye olarak kullanabilir, örneğin @gurur'un da söylediği gibi e-ticaret yapabilir parasını bankada döviz mevduatı olarak tutar çok küçük olsa da bir miktar faiz geliri elde ederken e-ticaret ile hayatını idame ettirecek kadar gelir de elde edebilir, küçük riskli e-ticaret günümüzde tercih edilen bir iş dalı. Ancak burada anahtar kriter Mevduatı TL cinsinden değil döviz cinsinden tutması, belki yüksek faiz elde edemez ama parasını enflasyona karşı korumuş olur.

4. Bazı arkadaşlar Ev değerlenir şöyle böyle olur demiş ama Evin değerleneceği de maalesef Türkiye şartlarında belli değil belki o ev 20 sene değerlenmeyebilir belki değeri bile düşebilir, ama döviz cinsinden bir Mevduat Evden daha mantıklı bir yatırım aracı olabilir örneğin doların 1 TL olduğu zamanlarda 600 bin TL'yi mevduat olarak bankaya yatırmış olsan şu anda faiziyle birlikte 600 küsür bin dolar paran olurdu o da günümüz şartlarında 3 milyon 480 bin TL yapardı. Yani yatırım için ev almak ne yazık ki düşünüldüğü gibi iyi bir fikir değil, eğer oturmak için ev alıyorsanız alın ama amaç yatırımsa geri dönüşü 20 yıldan uzun sürecek bir yatırım yaptığınızı unutmayın ve 20 yıl yatırım için çok uzun bir süre onu daha mantıklı enstrümanlarda değerlendirmek daha akıllıca olacaktır.

5. Miskinlik gerçekten çok tehlikelidir bir süre sonra insanda psikolojik sorunlara yol açar, ayrıca arkadaşın eşinin çalıştığından bahsetmişsin, arkadaşın bir süre sonra evde oturmaktan sıkılacak ve eşiyle sorunlar yaşamaya başlayacaktır, çalışan insan kafasında bir şeyler kurgulamaz ama evde oturan insan bir süre sonra saçma sapan şeyler düşünmeye başlar.


Benim nacizane önerim : Eğer illa ki evi satmak istiyorsa satıp parayı dövize çevirip bankaya Döviz Mevduat olarak yatırsın, Eğer uzmanı olduğu bir konu varsa o konuda Youtube kanalı açsın videolar çeksin, ürün tanıtımı vb. 1 yıl sonra kanalı belli bir olgunluğa ulaştığında mis gibi reklam geliri elde eder, parası bankada döviz cinsinden durduğu için enflasyona karşı koruma altında olur bir de üstüne ufak faiz geliri de elde etmiş olur.

Not : Yukarıda yazılanların hiçbirisi yatırım tavsiyesi değildir demeyi de ihmal etmeyelim :)

Cahilce yazıyorum ama o evi satıp daha ucuz bi şehirden daha ucuz bir ev alsın. Ayda asgari geçim sağlayacak işlere de keyfe keder koştursun. Kalan paranın da bir kısmı vadeli bir kısmı da dövız vs. Bunu bi düşünün

Ben cok kiskanc bi herif olmama ragmen kiz evlat isterdim.
Nedenini tam bilmiyorum, cok tatli geliyor kiz cocuklari, erkek biraz hayvan yetistiriciligine giriyor bence, kendimden biliyorum:d

2 çocuk olsaydı tabi ki biri kız biri erkek olsun isterdim ama tek sorulduğu için karar vermesi çok güç. sağlıklı olması en büyük istektir tabi ki ancak yetiştirme aşamasında ikisinin de kendine göre iyi ve kötü yanları var.

yine de özellikle bu ülkede yetiştirmem gerekiyorsa erkek seçerim. türkiye gibi ülkelerde kız çocuğu büyütmek çok zor. daha medeni bir yerde ise cevabım fark etmez.

edit: sorunun devamını da sonradan gördüm şimdi cevaplayayım. günümüzde hala dünyanın büyük bir kısmı cahil ve medeniyetten uzak. özellikle dünyada nüfusun yoğun olduğu asya ve afrika ülkelerinde erkek çocuğa altın gözüyle bakılıyor. kısacası çoğunluk erkek ister.

Bence en iyisi şansa bırakmak. Ne çıkarsa o. Hiç o topa girmezdim ben.

Kız olsun isterdim. Çoğunlukta kadın birey daha munis bir topluma çeviriebilirdi bizi diye düşündüğümden kadın çoğunluk olsun isterdim. Ayrıca fazla erkek fazla rekabet demek bu yüzden dahi erkeklerin azınlıkta olması tercihimdir :)
Cinsiyet: e

ben kız çocuklarını daha çok seviyorum, ama oğlanlar da büyüyünce tatlılaşıyor, analarına bağlı oluyorlar. bilemedim lan ne desem?

dünyada ezici çoğunluk erkek ister.

kız babasıyım.
10 çocuğum daha olsa, onunun da kız olmasını isterdim.

oğlumu çok seviyorum, biraz büyüse de ortak aktivite yapsak diyorum; erkek olduğum için yine erkek çocuk isterdim sanırım. ama iki çocuk için bir kız bir erkek ideal gibi.

O topa girmek istemezdim ben de.
Kiz cocugu sevimliligi de bir baska benim gözümde ama sececek olsam erkek secerdim ben.

kesinlikle kız isterdim. hiç düşünmeden kız çocuk derdim hem de.

Kız çocuğu. aile bağını kız çocuğu ile daha çok hissediyorsunuz.

ben çocuk sahibi olmaya karar verene kadar bu konuda tarafsızdım. benim için fark etmezdi.

fakat eşimin hamile olduğunu söylediği an içimden öyle bir kız çocuk isteği geldi ki, anlatamam. ikinci çocuk olursa erkek istiyorum, kız olursa bi 10 saniye üzülürüm.

Kisin 280 km 32 lt lpg+3 lt benzin
Yazin 310 km ayni tuketim.

34 lt depo ile 330-400 km lpg. Ne kadar benzin gidiyor onu hesaplamadım.

Honda civic lpg'de km'de kışın 33-35 yazın 30 kuruş civarı yakıyor. bir depoyla 400 km kadar gidiyor.

Arkadaslar deponun maliyeti nedir size?

Su ara 32 tl 3.5 tl den çarp işte.

Yıllık 13-14bin km, benzin, 8 litre/100km.

lpg şehir içi kullanımda 38 45 kuruş. şehir dışı bastığımda 48 kuruş.
ortalama 45 ltye doluyor. 165tl ye 350km yapıyorum.

25 lt lpg (80 liraya fulleniyor)

kışın 320 km
yazın 350 km

dizel - 5,8-6lt / 100 km

66 lt yakıt deposu var, 1 depoyla 1000-1100 km gidiyor ve 425 tl tutuyor. (+/- 2) 40 kuruş civarı.

yıllık 15-17 bin km.

benzin; 5.6-5.8 litre/100km

yıllık ortalama 20-25 bin kilometre.

90 tl'ye doluyor. 300 km gidiyor.

muhtemelen 300m^2 arsa üzerine 45 m^2 oturum alanı olan bir yapı yapabiliriniz demek oluyor. bunu istediğiniz gibi yaparsınız, isterseniz beton döküp yaparsınız.

Taks-kaks bilgileri nedir?
Kabaca üstteki gibi düşünebilirsiniz.
300x0.15=45 metre kare taban alanı.
Genelde 2 ya da 2.5 kat izni vardır villa imarlarinin. Bu durumda işte taban alanin45 metrekare olan 2 katlı ev gibi düşünün.
Bazı yerlerde kat sınırlaması olur bazı yerlerde inşaat alanı sınırlaması olur.
Yani taban alanı 45metre kare olmak üzere, 10 kat ya da istediğin kadar kat ama toplamda 250 metre kare geçmemek ya da hem 250 metrekareye geçmemek hem de 3 katı geçmemek gibi şeyler olabilir.
Ama siz tek katlı konteyner için bakıyorsaniz, 45 metrekare ise sorun olmaz.

müzik dinlemeyi seviyorsan, sevdiğin şarkıların listesini istediğin zaman dinlemek istiyorsan aylık ufak bir ücret karşılığı kullanabilirsin. ücretsiz versiyonda reklam var. ne çalarsa çalsın fark etmez dersen o zaman radyoya devam.

tereyağı reklamı veya rastgele bişeyler dinlemek istiyorsan radyo dinle.

aile hesabına ortak ol ve ayda 3.5'tl karşılığında legal olarak 40 milyondan fazla şarkı dinlemek, bunlardan yanlış hatırlamıyorsam bir cihaza 3000 adede kadarını kaydetmek, kullanıcıların oluşturduğu 3 milyar playlisti kurcalamak, az da olsa sosyal kısımlarını kullanmak, yıl sonunda o yılki müzik dinleme alışkanlıklarına dair detaysız bir rapor almak veya 3.parti uygulamalarla bu raporu çeşitlendirmek, podcast vs gibi nimetlerden nemalanmak istiyorsan spotify kullan.

Çok kullanışlı. Hemen hemen her şarkıya dilediğin an ulaşabiliyosun. Bence bunlar kafi

Bence de gereksiz. Ama ogrenciysen tutari 7 lira. 7 lirayla birsey yapamazsin.

Sevdigin sarkilari nette tutabilirsin. Sonra onlari playlist edip istedigin yerde emek harcamadan dinleyebilirsin. Internette olmasi ve yasal olmasi sebeplerinden alabilirsin.

Ama yine soyluyorum cok dogru. Almana gerek yok. Bende haftada 5 dk dinlerim dinlemem. Radyo daha cok hatta ama fiyati cok uygun. Bir de eksikligi nedense sosyal ortamda sacma karsilik buluyor.

ben mesela neden üyeyim, radyo sevmem pek, çünkü playlist delisiyim. bir sürü farklı tarzda playlisti kendi keyfime göre oluşturmayı ve onları dinlemeyi seviyorum. spotify da tam bir playlist cenneti, çoğu zaman kendim oluşturmama bile gerek kalmıyor. konsantrasyon mu istiyorsun, hop sessiz-sakin-piyanolu-elektronik-indie ne tarz istersen var. sadece 60lar mı dinlemek istedin, farklı türler için playlistler var. bu playlist olayı büyük keyif benim için.

ek olarak bu karışık playlistler sağolsun bir sürü yeni keşif yapabiliyorum. yeni albümleri görmek istersem görüp albüm halinde dinleyebiliyorum satın almak zorunda kalmadan. yeni müzik keşfetmek istesem bir sürü keşif yolu var falan. premium olunca reklamla uğraşmıyorsunuz hem de istediğin şarkıyı istediğinde dinleme ve offline dinleyebilme mevzusu var. ben ayrıca memnun olduğum hizmete parası neyse de vermek istediğimden premium üyeyim.

bunlar tabi müzik ihtiyacınıza bağlı, radyoyla mutluysanız öyle devam, deneyip görmek istiyorsanız bakıverirsiniz ücretsiz üyelikten. amma yazdım yalnız, bunlar hep procrastination.

Eğer premium almak istersen; Üstte yazılmış öğrenciye 7 lira. Enparada %50 indirimli. Ben 3.5 liraya kullanıyorum :))

Bütün müziklerim elimin altında, her cuma dinlediğim kaydettiğim şarkıların söyleyenleri yeni şeyler çıkarttıysa beni uyarıyor, her pazartesi dinlediklerime göre şarkılar öneriyor. Kullanımı rahat, playlist yapması kolay. Ayrıca yeni sanatçılar keşfediyorsun, yeni şarkılar buluyorsun falan her türlü kral yani bu uygulamalar. tidal tical mı ne haltsa o, apple music, spotify hangisi olursa olsun müzik dinlemenin zahmetinden kurtardı bizi. 4 yıldır Spotify'a verdiğim her kuruş helali hoş olsun :D

Ama radyoda çıkanlar sana iyi geliyorsa, ne çalarsa onu dinlerim ben diyorsan evet gerek yok. Müzik dinlemeyi seven birisinin mutlaka kullanması gerek.

Canımın istediği zaman istediğim şarkıyı ve albümü dinleyebilmek için üyeyim. Onun dışında karışık playlistleri de süper, sayesinde bir sürü süper şarkı keşfettim. Ders çalışcam açıyorum konsantrasyon, coffeehouse. Müthiş, her moda her ortama göre müzikleri var. Zamanında empeüç toplamaktan imanı gevremiş bir bireyim, bence müthiş bir hizmet. Öğrenciyim ama öğrencilik bitince de 16 lira vermekten gocunmam helali hoş olsun.

ben de premium kullandim bi sure ve artik gereksiz olduguna kanaat getirdim. bedava uyelik yetiyor ve ne hikmetse uzun suredir hic reklamla karsilasmiyorum. (sanirim chrome eklentileri işe yarıyor.) telefonda muzik dinlemiyorum.

bu buradan alacagin cevaplarla olacak is degil. ucretsiz deneme surumunu al, bak. isine yariyorsa devam et.

1

2

2

eğer daha ziyade kısa gezilerde kullanacaksan, içini eşya dolduracaksan Thule olanı al. Ama yok bilgisayar ve üç beş bişey koyar günlük kullanırım dersen, Samsonite daha iyi.

Thule arkaya doğru daha uzun olduğu için insanı daha çok yoruyor. o kadar hacme ihtiyaç yoksa girme.

kalite olarak bu fiyat farkına değecek bir şey yok.