Ben emekli olan siyasetçi bilmiyorum.

kalsa ülkeyi bu kadar velveleye vermezdi zaten. 2013'te istifa etseydi bile bu ülkede yaşayamazdı.

Kalır tabii, krallar gibi de yaşamaya devam eder. Kimse de bir şey yapamaz kendisine.

kalır çünkü altyapıyı tamamladı.

efreet sultan +1

12 Eylülcüleri bile yargılamak için kamuoyu oluşturmayı becerememiş bir toplumuz. Yaptıkları yanına kalmamış beş kişi say deseniz sayamam.

Evren gibi Marmaris'e gidip sarayında oturur.

@un

mağarada mı yaşıyorsun?

tansu çiller, mesut yılmaz, mehmet ağar, hüsamettin cindoruk bunlar ilk aklıma gelenler.

@himmet dayı onlar emekli olmadı. siyaseten çöp oldular. Yoksa kimse siyaseti bırakmaz.

kalır, hiç de bir şey olmaz.

Mallarına el konulması riskini göze alamaz bence. Miami'de, Dubai'de falan krallar gibi yaşar.

30 derece ve üstü olduğunda rahatlıkla götürebilrsiniz.

yazları hava 25 dereceler civarına düşünce hafif bir ürperti oluyor.

birim gölgedeki sıcaklık değil, termometre sıcaklığı.

hava güneşliyse götürün ne olacak. hava biraz serin bile olsa birşey olmaz bağışıklık kazanır.

Haziranın ortası olsun bence. Rüzgarlar biraz sert üşütür çocuk.

şöyle bi kaç gün üst üste en az 32-33'leri falan görsün hava su ısınsın da öyle gidin bence o da haziran sonu temmuz gibi olur herhalde. siz bilirsiniz tabi ama şahsen ben koca adam olarak gitmem üşürüm diye şu sıralar.

beypazarı. kızılayın sudan farkı yok.

beypazarı. mineral oranları ve tadı tabii ki.

Sarıkız. Diğerleri çok rahatlatmıyor beni nedense.

Avşar içiyorum ben. Daha güzel bence. Ama ikisinin arasında kalsam Beypazarı'nı alırım, Kızılay artık farklı farklı yerlerde üretim yapıyor.

Beypazarı net. Tat olarak, Kızılay Beypazarı'nın yanında Le Cola kalır. Beypazarı'nın içimi tatlı-serttir.

beypazarı

Bi arastirma yauinlanmisti ve beypazari en icilebilecek maden suuyu cikmisti. Digerlerinin cogunda inanilmaz nitrat nitrit sülfat cart curt cikmisti.

beypazarı. çünkü tadı.

Sırma. Bence en iyisi bu.

Maden suları ikiye ayrılır: Beypazarı ve diğerleri. gittiğim hiçbir mekanda özel bir içecek aramam ama Beypazarı'nı mutlaka sorarım

Beypazarini tek gecerim, Avrupadaki tum rakiplerini dahi ezer gecer. Ustelik bildigim kadariyla kizilay dogal bile degil, cok fazla katki yapiliyor sonradan.

Ben de beypazari demeye geldim.Icindeki minarel oranlarina dikkat etmedim ama tadi diger markalardan daha guzel.

beypazarı ağır geliyorsa yine doğal maden sularından ama beypazarına oranla daha hafif olan kızılcahamam'ı deneyebilirsin.

Sigara tiryakileri bilir, evde kapalı 20 li paket Beypazarı olmadığında huzursuz oluyorum.

Kızılay berbat bir maden suyu. Başka marka bulunmadığında alıyorum anca.

beypazarı tek geçerim.

Ozkaynak net

Eğer söz verdiği tarihi erteleme olayını birden fazla yaptıysa aynı mağdur edebiyatını sen de yap. Hatta daha o başlamadan yap. "Valla dünya kadar ödemem birikti, kredinin günü geçti hala ödeyemedim" gibi..

Mal tedariğini bıçakla kesilmiş gibi kesiyorum, malzemeyi benden daha ucuza alacağı yer yok , pahalı satanda **** ile çalışıyordu mal vermeyi kesmişse vardır bir sıkıntı deyip vermeyince olmayan paracıklar bir anda peydah oluyor. Ha hesabı kapatınca mal veriyor muyum ? asla. 10 günde en az 3 kişinin defterini dürdüm böyle , sabah akşam arıyorlar.

ohh beklediğim soru. ben soracaktım da nasıl soracağımı bilemiyordum.

mesele borç vermek değil. borç zaten vermiyoruz da, iş yapıyoruz, yaptığımız işin karşılığı olan parayı alamıyoruz. aynen öyle cevaplar. ben de kilitleniyorum ne diyeceğimi bilmiyorum.

cevaplar için takipteyim.

+10000
ve ayrıca, oyaladıklarından adım kadar emin olmama rağmen ısrar edemiyorum.
kaç gündür telefon elimde mesaj atıp atmama tereddütü içindeydim. Bu duyurunun bir anlamı olmalı, o yüzden takipteyim.

Çalıştığınız sektörleri bilmiyorum ama bu Türkiyede ticaretin genel problemi. Her sektörün kendi içinde ortalama vade süreleri var zaten ama vade süresinde tahsilat yaptığımızda biz de mucize olarak görüyoruz genelde.

Bireysel ilişkilerin olduğu ortamlarda, birde paralar çok büyük değilse, tahsilatları bir başkasına yaptırmak biraz işi kolaylaştırır. Muhasebecinizden rica edebilirsiniz, 2-3 günde bir ararsa tahsilatlarınız hızlanır.

yav muhasebeci benim zaten, adam benim paramı ödemiyor ki. kendime dermanım yok, mükellefin tahsilatını nasıl yapayım.

Devamlı iş yaptığımız yerleri iyi kötü biliyoruz. Ona göre güveniyoruz veya güvenmeyip parayı aldıktan sonra malı veriyoruz. İlk kez çalıştığımız bir yerse zaten referansları ne kadar iyi olursa olsun önce ödemeyi alıyoruz. Telefonla konuşmaktansa, habersiz gidip yüz yüze konuşmak daha etkili olur.

@talasas +1

Sektörü bilmemekle birlikte bir avukat aracılığıyla tahsil etmenizi öneririm. İlla icra takibi yaptırmayın, bir avukatla anlaşın arayıp tahsil etmeye çalışsın.

böyle durumlarda araya bir kademe koymak her zaman daha sağlıklı oluyor. misal sizin yerinize muhasebecinizin araması daha sonuca yakın bir çözümdür. çünkü muhasebeciniz üç-dört aramadan sonra gönül rahatlığıyla şu tarihe kadar ödeme yapılmazsa şirket prosedürü gereği icra takibi başlatılacak diyebilir, iyi kardeş başlat diyenler olacaktır fakat ihtar çekildikten sonra paşa paşa ödeyeceklerdir.

ticaret pratikte sözlü ilerleyen bir şey bunu anlayabiliyorum ama bu tip durumlarda teklife ya da sözleşmeye sırt dayamak her zaman işleri kolaylaştırıyor. yaptığınız tahsilat konuşmalarında sözleşmede bu yazıyor, teklifimizde şunu özellikle belirtmiştik gibi referansları vermekten çekinmeyin.

yav ben yeterince açık olamamışım kusura bakmayın. Ben muhasebeciyim. Bilenler bilir tahsil etsek de etmesek de makbuz kesmek zorundayız. birinin açığını öbürüyle kapatırım desen mesleğime saygımdan dolayı 50 liraya tuttuğum 500 defterim de yok. Üstelik alacağım yaklaşık 1.5 yıllık. Her zaman son gün son saat getirir beni mesaiye bırakır. Kestiğim makbuz yüzünden almadığım paranın stopajını ödüyorum. Paramı almadan yollayamıyorum da.

vadeli olaylara hiç girmeyerek.

Muhasebecinizden rica edin demiştim ama müzdarip olanlar genelde muhasebeci çıktı :)

Size de şunu önerebilirim bu durumda, mizan yapmak için aldığınız hesap özetlerini daha sık aralıklarla alın. Ayda bir mesela, hem iş yükünü aya yaymış olursunuz hem de müşterinizin mali durumuna hakim olursunuz. Hesabında para olduğunu bildiğiniz bir zaman tahsilat talep edersiniz, o durumda da size ödeme yapmıyor ise zaten o müşteriyi salıp, başlatın icra takibini.

işte bunun için kredi risk yönetimi bölümü var. her müşterinin kredi riskini hesaplayıp limiti geçenlere mal tedariğini kesiyorsun. riskin belli seviyelerinde "dunning" yani borç hatırlatması yapılır. şirketten şirkete, sektörden sektöre yönetimi değişir.

Çok çok yakınımda mali müşavirler var, aynı sorunu yaşıyor, şiddetle savunduğum şu;
Sorunlu müşterilerin birin belirleyin, adama ayın 1' inde " bu ay para vermezsen tahakkuklarını vermeyeceğim." deyin ve gerçekten vermeyin, sizi değiştirmek isterse bilgilerin olduğu bir şifre var diye biliyorum bakiyeyi kapatmadan onu vermeyin, bakın nasıl ödemeye başlıyorlar. Bu şekilde de ödemeyen adamdan zaten kurtulun gitsin.

bi' tane müşteride deneyin bunu.

@kumandanım

olmuyor o. yani mal veren satıcının mal vermeyi kesmesi gibi bir durum yok, çünkü sözleşme var. adam iki gün sonra ceza yiyince "sözleşmeye rağmen vermedi" diyip cezayı benden talep edebilir. ha davalaşırız, ödediydin ödemediydin yıllar sonra sonuçlanır belki.

şifre de korumuyor. ben "paramı vermeden şifreyi de boşa çıkarmam" diye resti çekiyorum. adam da gidiyor vergi dairesine "mali müşavir benim beyanlarımı vermiyor, sözleşme girişini de iptal etmiyor başka mali müşavire de gidemiyorum" diyip vergi dairesinden iptal ettirtiyor, yine avucumu yalıyorum. bi de inatlaştığım için iyice alamaz hale geliyorum, iyi niyet kapısı da kapanıyor.

icraya da veremiyorsun, çünkü cemiyet bahsetmiş, aslında paranı aldığın zaman kesmen gereken makbuzu, iki kanunun birbiriyle çelişmesi yüzünden parayı almadan kesmen gerekiyor. (bir kanun diyor ki parayı aldığında kesersin, almazsan kesmezsin. öteki kanun da diyor ki işi yapınca kesmen lazım, parayı alıp almadığın beni ilgilendirmez).

bu bir fatura değil de makbuz olduğu için makbuzunu kesmişsen, adam "parayı alınca kesmen lazım" diyen kanunu dayanak gösterip "işte ben parasını verdim, o da makbuzunu kesti" diyebiliyor. "almadım" iddiasında da bulunamıyorsun.

öyle bok bi durum işte.

Ben borc verdiysem "borcu odeyemesen bile bana haber ver ne zaman odeyecegini guncelle o tarih gelirse tekrar guncelleme gerekirse bana sen ulas" diyorum.Bu arada odemeyip de olu numarasi yapanlara carliyorum.Carlama nedenim de odeme yapilmamasi degil bana odeme plani ile ilgili guncel bilgi saglanmamis olmasi.Siz de ayni sekilde odeme takvimini alacaklinin degil borclunun takip edip gerekli guncel bilgiyi ulastirmasi gerektigi ile ilgili karsiya duyuru yapin.

parayı ver davayı geri çekeyim de hocam, güvenme.

o sana güvensin, sen neden güveniyorsun ki?
senden daha mı güvenilir?

özelden yazdım

böyle bir duruma gerek yok, mahkemeden gönüllü arabulucu talep edin, arabulucu 3500 dolar karşılığı olayın kapanmasına karar versin. öderse kapanır, ödemezse kapanmaz.

öyle önce sen davanı çek ayağını da gitsin çoluk çocuğa çeksin. o numarayı yiyen kaldı mı?

ikinizinde ortak güveneceği bir kişi vs. varsa parayı dava çekilene kadar ona rehin verin. paraya ne o dokunabilsin, ne sen. (kişi diyorum ama bakın artık. belki bir avukat vs.) sonra davayı çektiğin zaman o kişide parayı sana versin.

Alacağınız miktar kadar senet isteyin, senedi aldıktan sonra davadan vazgeçebilirsiniz. Bir sıkıntı olur da ödemezse senedi icraya koyarsınız.

Senet menetle ugrasma. Ofis senet dolu agzina kadar, kagit parcasindan baska bir sey degil.

Vazgeçersen davayı tekrar açamazsın. Bu kadar uğraşacak bir şey yok. Adam parayı ödesin, ödediğini belgelesin. Sen de bunun üzerine davayı geri çek. eğer çekmeyecek olursan ödediğini belgelediği için sorun yaşamaz. İkiniz için de güvenli yani.

eski şirketim aynı numarayı bana 2 kere çekti, sgk dan şikayetini geri çek paranı yatıracağız dediler yatırmadılar.

dava açtım, duruşmadan önce davanı geri çek yatıralım dediler, yatırın geri çekeyim dedim. dava tarihinden 1 hafta sonra paramız geliyor gak guk dediler, çek verin dedim yan çizdiler. geri çekmedim, 1 sene geçti hala yatıracaklar.

önceden de 3245234 kere demişler bir kere de ben diyeyim, sakın geri çekme, bütün süreç başa sarmasın. en fazla 1-2 celse daha uzatırlar.

@brkylmz Kağıttan başka bir şey değil derken? Biz nasıl bu işten para kazanıyoruz o zaman? :)

@be realist

senet mafyasi misin hocam :D sadkjasklfj

iç içe for kullan

@baknedicem o şekilde yapınca x'e atayamıyorum sanırım? benim x'e atamam gerek

@baknedicem haklı, increment ettiğine göre for döngüsü içine direk atayabilirsin.

gercekte ne yapmak istedigini soylesen belki daha normal bir cozum onerebiliriz. eger amacin farkli harfler icin farkli komutlar calistirmaksa for icinde if kullanabilirsin.

for(char x='a'; x<='z'; x++) {
if(x<'c) doSomething1(x);
else if(x<'p') doSomething2(x);
else doSomething3(x);
}

@crucio

hazır bir kod var bu kod da sadece döngüden gelen sonuçlarla çalışacak şekilde tasarlanmış. döngüden gelen sonuçlar da benim istediğim sonuçlar değil. Ben oraya (döngünün verdiği sonuçları) manuel olarak yazdırıp döngüden çıkmış gibi göstermek istiyorum.

@bidakikanizialicam ne demek istedigini anlamadim maalesef. kodu paylassan cok daha kolay olur

Segment farkli megane vs passat olmaz.

Passat dsg diye biliyorum oyleyse almayin.

Megane daha ucuza bulabilirsiniz nispeten ekonomik olur ama passat kalitesi olmaz. Dizeli bilemem benzini idare eder.

10 bin km icin araba almayin, gerektiginde kiralayin derim ben. Tasarruf onemli. 117 bin tl nin vadelk getirisiyle kiralama yapsaniz yine yeter.

üzmez

Dsg var diye almazdım ben olsam. ayrıca eski kasa ve boyalı. sıfır boşline passat-tiguan 125e satıldı. büyük zarar edersiniz gibi geliyor satarken.
5 sene problem çıkartmasın diyorsanız model olarak en yenisine bakmanız lazım. o konuda meganelar daha makul sanırım.
2019 sıfır araç varken 5sene+boyalı+dsg passat mantıklı gelmiyor.

"1000 km önce kavrama yetkili servisten iyi niyetten değişmiştir."

adam kucağındaki saatli bombadan kurtulmaya çalışıyor, 100 kilometre sonra ne olacağı belli olmaz bu arkadaşın.

Alman kalitesi diye VW almak Vestel üretiyor diye a101'den televizyon almak gibi. O kalite o kalite değil.

bu araba üzmez. meganın kralına bin bu arabanın yanına yanaşamaz. tek üzebilecek yanı dsg şanzıman oda şans.

ancak fiyatı piyasasının altında.

o kasaya 1.4 122 beygir motor kucuk gelir, hem yeterli konforu atikligi vermez, hem yakit olarak uzer. babilbaligi'nin dedigi gibi dsg'de tam olarak ne degismis yetkili servisten ogren. komple vites kutusu degistiyse ve 2-3yil yada kilometre olarak vites kutusuna yetkili servis garanti veriyorsa dusunulebilinir, eger boyle bir garanti yoksa uzak dur.

Ford Transit
Fiat Ducato

En adi ve en ucuzu Ducato

hocam özellikle yük taşımak için ise, o segmentin kralı ford transit. bir de bulursanız mercedes sprinter.

Hayret kimse Iveco Daily dememiş.

Hele ki uzun şasili olanlarla aklına gelecek her şeyi taşırsın. Tır gibi araç, parçası da ucuzdur. Servis ağını bilmiyorum ama yaygın olsa gerek.

moral bozmak gibi olmasın ama bayram trafiğinde yola çıkmayın derim. başka bir zaman olsa tecrübe kazanmak için çok iyi bir güzergah ancak bayramda sıkıntılı olur diye düşünüyorum. zira çok fazla insan yola çıkacak, tecrübelisi/tecrübesizi/kendisini tecrübeli zanneden magandası falan derken çok fazla risk oluşacaktır.

acemilik uzun yolda atılmaz diye düşünüyorum. çünkü uzun yolun dinamikleri çok farklı.

tecrübeniz yoksa bayramda yola çıkmayın. ölebilirsiniz. siz değil ama yoldaki başka bir durumdan dolayı ne yapacağınızı bilemeyip zor durumda kalabilirsiniz. allah korusun önünze bir hayvan çıksa fren yerine gaza basıp yoldan aşağı uçarsınız bir yerlerde.

tabi bunu dememe rağmen bayramda yola çıkacak olan milyondan biri siz olacaksınız. güle güle gidin gelin ne diyeyim. yeni araba almışsınız o arabayı memlekete göstermezseniz çatlarsınız.

uzun yolda araba kullanmak çok kolay, dikkat etmen gereken tek şey dalgın olmamak, sohbet ede ede gidersiniz. bol bol mola verirsiniz, geze geze gidersiniz.

@shadowfollower'ın dediği kadar yoğun olur mu ankara-aydın arası emin değilim? ama yine de duble yolda trafik problem olmaz gibi geldi bana.

Hiç gözünüzü korkutmaya gerek yok. 10 -15 sene önce olsa haklısınız ama artık yollar duble , eşinizle değişe değişe dinlene mola vere aslanlar gibi gidersiniz. Hiç gocunmayın , sıkıldığınız yorulduğunuz gerildiğiniz an mola verin.Aracın bakımı yapılmışsa, herhangi bir arızasıda yoksa , trafik kurallarına riayet ettiğiniz sürece size hayırlı yolculuklar.

@ronartest

ankara aydın arası değil ama ankara izmir arası çok gidip geldim. bayramlarda kalabalık oluyor. trafik sıkışıklığı şeklinde değil ama araç sayısı arttığında hem dikkatsiz sürücülerle karşılaşma şansı artıyor hem de yoğun trafikte kurallara uymama oranı da artıyor. sinyalsiz şerit değiştirmeler, aniden önüne kırmalar falan bu gibi yoğun trafiklerde oluyor. acemi şöförler de doğal olarak risk altında bu durumda.

550 km o kadar uzak bir mesafe değil. rahat gidersiniz. yola çıkmadan kendinize mola noktaları belirleyin (şurda şunu yeriz, burda burayı görürüz gibi). ankara'dan çıktıktan sonra fazla bir trafikle karşılaşacağınızı sanmıyom. en büyük düşman dalgınlık.

- yola çıkmadan yağ - su ve lastik basınç kontrollerini yapın.
- trafiğin ortalama hızını tutturun. öyle çok aşşırı yavaş gitmeye lüzum yok. uykunuz gelmesin.
- viraj girişlerinde ve yerleşim bölgelerine girişte hız kesmeniz iyi olur.
- güzel bir müzik listesi yapın, şarkılara eşlik edip eğlenerek gidin.

Uzun yol ile şehir içi gerçekten farklı. İlla çıkacaksanız biraz yorularak (acemilik sebebi ile) yolu tamamlarsiniz.
Kalabalığa çare yok, onu geçiyorum.
Daha fazla gidebilecek bile olsanız iki saatte bir mutlaka durun. Tesis varsa çay kahve için yoksa arabayı çekip iki çömelip kalkın vs. Bunu yorgun olmasanız bile yapın.
Sabah güneş doğarken ve akşam üstü güneş batarken genelde insanın uykusu çok gelir. Güneş batmadan yol bitecekmiş gibi hesap yapın isterseniz.
Uzun yolda en en en tehlikeli şey hatalı sollama. Çift yön, bolunmemis yolda kamyonun arkasında kalabilirsiniz, geçebilirim diye fantezi yapmayın. Gormuyorsaniz geçmeyin. Bırakın canınız çıkacağına canınız sıkılsın.
Emniyet kemerini sakın ola takmamazlik yapmayın.
Rahat rahat o yolun altından kalkarsınız. Sadece dikkatli olun ve o geçiyor, ben de geçerim diye risk almayın.
Ve son olarak surat tahdidine uyun.
Gerçekten en fazla zaman kaybedersiniz ki o da çok az ama karşılığında sağ salim gider gelirsiniz.

ankara şehir içi yolları bildiniz mi? mesela Eskişehir yolu, konya yolu, istanbul yolu filan.

hah, işte tam olarak o yolda 8-9 saat araç kullanacak sabrınız varsa, çıkın. bayram trafiği dedikleri tam olarak o.

bence bir sıkıntı olmaz, ama aşırı sıkılabilirsiniz. yol üstü mola yerleri ankara-aydın arasında fena değil, sıkıldıkça mola vere vere gidersiniz. araç bakımı da yerindeyse, bundan iyi fırsat olmaz.

ben şahsen ankara-izmir yolunda ankara-datça'dan bile çok yoruluyorum. dümdüz gidilecek yol kıvamında değil. sürekli ilçelerin içinden geçildiği için insanı mental olarak zorluyor bence. afyon'dan sonra otoban gibi 120'ye sabitler giderim olayı yok.

sehir ici trafikte eliniz ayaginiza dolasmadan bir yerlere gidip gelebiliyorsaniz yola cikmanizda bi sorun olmaz.

ama yukarida dendigi gibi uzun yolun dinamigi farkli. dikkati bir an bile kaybetmemeniz lazim. farkinda olmadan yorulacaksiniz, bol bol dinlenin, su icin elinizi yuzunuzu yikayin. yola cikmadan arabanin havasina suyuna bakarsiniz zaten. (yollar tenha olmaz gerci).

zaten ilerledikce rahatlama gelecektir.

acele gitmeyeceginizi ve surat yapmayacaginizi varsayiyorum.

onun disinda kamyonlardan uzak durun. arkasina yanasmayin, sagindan asla gecmeyin. varsin yolunuz 1 saat uzasin.

iyi yolculuklar, iyi bayramlar

sağ salim gidildi mi sonuç nedir?

Bugünkü yolculuğu da bitirip yazayım diyordum. Durum şudur:

1 Haziran Cumartesi Ankara - Aydın yolu sorumsuz şekilde tamamlandı. Hatta sonrasında Aydın- Şirince - Kuşadası da yapıldı.

3 Haziran Salı Aydın - Isparta da sıkıntısız tamamlandı.

Bugün Isparta’dan Ankara’ya dönüş var. Birazdan yola çıkacağız.

Kullandıkça aracı daha iyi tanıyorsun haliyle özgüven geliyor ve direksiyon hakimiyeti artıyor sanırım. İlk yola çıkarken yaşadığım stres ve kaygı şu an yok.

Destek olan herkese selamlar, teşekkürler. İyiki varsınız.

bir günlük fitre bedeli 23 lira.

diyanet açıklıyor, ona göre veriliyor.

Evet fitre bedeli bu yil 23 lira diye aciklandi.bu alt taban 23 te verirsin 50 de bu sana kalmis.
23×29 bu eger oruc tutamayacak bi rahatsızlığın varsa bunun yerine verecek oldugun miktar.

en düşük maddi durumun yoksa olmayan tutar o.

Bir günlük yemek tutarındır. yani gidip normalde tek kişi 50 tl hesap ödüyorsan fitreni de ona göre vermen daha makbul olur.

minimum değeri evet.

yani zaten kamp dahil kombile 175 liraymış. konserler sarmazsa denize falan girersiniz. içinizde kalmasın, yaş 40 olunca insanın enerjisi daha da düşebilir.

Yaş yolun yarısından bildiriyorum: ortam bana göre leş olur ama müzik için gitmeyi düşündüm eğer bu bölgede kalacak olsaydım. Festival alanı değil de otel falan düşünürdüm konaklama için.

Olabilecek en kötü şey eğlenmemek. O yüzden çok düşünmeye gerek yok bence. Eğlensen de eğlenmesen de içinde kalmamış olur.

@beetlejuice, festival=çadır benim nazarımda. bu yüzden diğer seçenekleri eledim.

@yazar çadır güzel bi şey de o kadar kalabalıkta işkence malzemesine dönüşebilir diye dedim :')

10 sene önce bir elektronik müzik festivaline katılmak istedim, hiçbir arkadaşım gelmedi, çok istiyordum gitmeyi. Çadır yok, uyku tulumu yok, mat yok, para kısıtlı.

Arkadaşım bende var ben veririm dedi, festivale 1 gün kaldı çadır dedim, abi parçalanmış, uyku tulumu ? abi kayıp. Matı vereyim dedi bi sg. dedim.

Gittim en ucuzundan çadır, uykutulumu ve mat aldım, çadır kurmayı bile bilmiyordum, otobüste festivale giden elemanlarla tanıştım, onlar yardım ettiler. Tek başıma olduğum için yeni dostluklar kurabildim. En eğlendiğim festivaldi, bir daha o tadı bulamadım desem yeridir.

Bence gözünü karart git, en kötü minik bir tatil yapmış olursun.

benim de daily mix yenilenmemiş. bir sıkıntı oldu sanırım.

benim de yenilenmemiş, daily mixlerim çok uzun süredir yenilenmiyordu zaten. bir problem var herhalde.

benimki yenilenmiş de yenilenmez olaydı. sean paul'dan sonra kibariye çıkıyor arkadaş arabesk de dinlemiyorum ne alakaysa :D

Yükselik korkusunu tetikleyecek meslekler bana uymazdı mesela. pilotluk, belki inşaat mühendisliği, vb. onun dışında asla yapmam dediğim iş yok sanırım. ama sanırım mühendislikler gibi doğrudan pratik işlerden ziyade teoriyle daha haşır neşir olan meslekleri tercih ederdim.

Devlet memurluğu. İnsanı insan yapan her şeyden yoksun, mevzuatsız nefes alamayan, sırtını devlete dayayıp yaptığı hiçbir şey için vatandaşa hesap vermeyen insan topluluğu.

Bankacilik. Sikimsonik iliskiler, anti samimiyet, adaletsizlik

polis,zabıta,avukat,bankacı,muhasebeci vs vs uzar gider bu liste ama kısacası dışarda olmayı seviyorum ve kendi işimi bırakıp dışarda olacağım işler yapmaya başladım. keyif alıyorum aç kalmıyorum mutluyum

İnsan ilişkileri/müşteri ilişkileri olan işler insanların ben haklıyım musteriyim tavri insani deli eder

yerinde sayma imkanının olmadığı, varlığını sürdürmek için daimi olarak yükselmen gereken ve bunu da birilerinin üstüne basarak yapman gereken bilimum beyaz yakalı mesleği. Ayrıca polis, zabıta, güvenlik görevlisi vs.

Pazarlama

Polis, hemşire, bankacı

Müşteri ilişkilerinin yoğun olduğu ve kapris çekmemi gerektiren her türlü iş, çünkü insan ilişkilerim iyi değil, kimsenin nazıyla da oynayamam. Şu anki işimde zaman zaman müşteri kaprisine maruz kalıyorum, kara cahil yobaz müşterilerle muhatap olduğum da oluyor, sık olmamasına rağmen yetiyor da artıyor bile, her gün işimde bunu yapıyor olmaya dayanamazdım.

Sonra muhasebecilik gibi sıkıcı işler de istemezdim, çünkü sıkıcı, yani uzun süre aynı yerde oturup aynı şeyi yapamıyorum içim daralıyor.

satış.

ofise dış firmalardan insanlar şöyle mallarımız var düşünür müsünüz diye geldikçe üzülüyorum böyle hayat mı geçer diye. dilenci muamelesi falan değil asla. aldıkları primlerle, altlarındaki tatile giderken bile kullanmaları serbest sınırsız beleş yakıtlı araçlarla şartları çok iyi. ama işte.

sağlık çalışanı; doktor, hemşire, hastabakıcı, banko görevlisi, aklına ne gelirse.

hem o kadar insanın kaprisini çek, hem canlısıyla hem ölüsüyle uğraş, çocuğun hastayken nöbet tut, elinde reçetesiyle gelene katlan, terini kokla, bokunu temizle, hem de kuş kadar maaş al.

gece gündüz çalış, kimse kıymetini bilmesin. hayatta yapmak istemem.

ben de pazarlama yapamam, insanlara yalan dolan söyleyip umut vaat etmek istemem. avukat, emlakçı, pazarlamacı, bankacı... sahte samimiyet işleri bana göre değil.

Sağlık çalışanı, bankacı, bir de insanların kişisel bakımlarını sağlayan işler (kuaför, manikürcü, epilasyoncu gibi)

çiftçilik

çağrı merkezi çalışanı.

Diş hekimliği.

Kişisel hijyeni şaibeli bir sürü insanın ağzıyla uğraşıyorsun, asla yapamayacağım bir şey.

sağlıkla ilgili herhangi bir meslek. öğretmenlik.

bireysel olarak da olur hocam. sanirim maasini kendi beyan edip gelir vergisi oduyorsun.

zaten sgk, yaptigin saglik ve kirtasiye harcamalari en buyuk kalemlerin olur vergiden dusmek icin.

bagis icin de bazi kurumlara yaptiklarinin yuzde 15'i dusuyor, bazilarininsa tamami. (sanirim kizilay ve meb'e yapilanlarin tamami dusuyordu.)

gecen donem baya bi okumaya calistim mevzuati ama o kadar sik sok yazmislar ki, yazan bile anlamiyordur tahminimce.

kısmen vardır.

www.gib.gov.tr

4.1.3 maddesi.

ayrıca kendinizin ve çocuğunuzun eğitim, sağlık, sigorta gibi harcamalarını da bu gelir vergisinden mahsup edebilirsiniz.

bu konucu acentenize danışın bence, ufak hasar paketi gibi bir şeyden hasarsızlığı bozmadan yapabiliyorlar.

Disarda yaptirmak istemiyorum, tum kilit degismesi tercihim ve yetkili servise goturucem.

Anahtar değişimi nedeniyle hasarsızlık bozmayabilirler.
Aksigorta çağrı merkezini arayıp öğrenebilirsin.

Zapta gerek yok, kaskonuzda kloz varsa zararsiz yenisini alirsiniz. Sözleşmenize gore degisir...

ben kaskoyu aradım. poliçem de kayıp anahtar için 1000 tl ye kadar karşılıyordu. yetkili servise gidip orada kaybettiğime dair dilekçe, kasko poliçe fotokopi, işte ehliyet kimlik vs ile 1 ayda geldi. 1300 tutmuştu, 300 farkını verdim sadece.

Bi arayayim cok tesekkurler yanitlar icin. Yetkili servis polis falan filan dedi de o yuzden kafam karisti.

gönder gitsin. muhtemelen aşağıda bir yerlerde indirim vardır, kasma.

teşekkürler.

ne bileyim e-fatura sonuçta. sonra maliye neden yanlis girdin diye yakışmasın yakamıza diye endişe ettim.

bu tarz 3. satıcı ile çalışanlarda ana firma kendisi indirim yaparsa 3. satıcı kendi fiyatını yazıyor faturaya. mesela n11 falanda çok oluyor. %10 indirim diyor ama satıcı indirimsiz fatura gönderiyor. sanırım aradaki fark işletme gideri bir şeyden kesiliyor. müşteriye yansımıyor.

Hip thrust diyordur heralde, izlemedim.

thrust itki demek. saldırı, vuruş anlamları da var. muhtemelen vuruş kastediliyor. videoda da pat küt vuruyor çünkü...

Bence Sertab Erener - İstanbul.

Doğrudan İstanbul'un özeti adeta.

Pamela Spence Istanbul

şarkı değil ama bu hep orada hissettirir bana.

www.youtube.com

youtu.be

youtu.be

herşey olmalı-yarım yarım

www.youtube.com

ezginin günlüğü - karaköy

www.youtube.com

Burcu Güven - İstanbul sabahları

hayret kimse yazmamış. ilk aklıma gelen edip akbayram, bekle bizi istanbul
www.youtube.com

bir de suavi'nin istanbul'da olmak şarkısı:
www.youtube.com

yavuz çetin - istanbul'a ait

The Golden Horn - Dave Brubeck

istanbul not constantinople

www.youtube.com

radyasyon bulaşıcı değil, insandan insana bulaşmaz. mesela kanser tedavisi için yüksek dozda radyasyon aldınız bir odada. radyasyon kaynağı odada kalmaya devam eder ve siz o radyasyondan odada kaldığınız süre boyunca etkilenirsiniz. dışarı çıktığınızda kimseye bulaştıramazsınız kaynağı yanınıza almadığınız müddetçe.

radyasyon kaynağına temas edilmiş ise o kişinin üzerinde kaynağın bir parçası kalma ihtimaline karşın o şekilde gömülüyor olabilirler. buna da radiation contamination durumu deniyor. radiation bir enerjiyken radiation contamination yani radyoaktif kirlenme etrafa radyasyon yaymanıza sebep oluyor.

radyasyon değil de radyoaktif madde toprağı kirletmesin diye yapılıyor diye düşündüm ben o sahnede. radyoaktif maddeyi soludular, deriden aldılar, hatta grafiti eline alan vardı. onlar hala vücutta duruyor haliyle toprak da kirlenmesin diye yaptılar diye izledim.

dizideki her şey olmuş da değil. örneğin o kadın nükleer fizikçi normalde var olan bir insan değil. yani gerçekte olmamış şeyleri olmuş gibi de gösterebilirler diye izlemek lazım.

@givemesomesubstance +1.

o tip durumlarda sorun maruz kaldığı radyasyon değil, temas ettiği (soluduğu, dokunduğu vb.) radyoaktif madde. sonuçta malzeme radyasyon yaymaya devam ettiği için önlem alınması gerekiyor.

Radyoaktif madde alınan miktara bağlı olarak, insan vücudunda bir süre kalıyor. Çok basit bazı medikal tetkiklerden sonra, hipertiroid tedavisi için alınan radyasyondan sonra bile bir kaç hafta insanlarla teması aza indirmen gerekiyor. Çocuk ve hamilelere yaklaşmaman gerekiyor.

benim babam da aynı.
biz bu tarz bakıyoruz. sandalet biraz hantal olabilir diye.www.decathlon.com.tr

artık günlük ayakkabıda, spor ayakkabıda, sandalette terlikte hafifliği ve maliyeti sebebiyle EVA denen poliüretan taban üretimi yaygın fakat bu taban ıslak fayansta çok kaygan olur

bakmanız gereken taban malzemesinin doğal kauçuktan üretilmiş olması ya da tabanın belirli bir kısmında bulunması

bu malzeme de %100 kaymazlık garantisi veremez fakat diğerlerine göre ıslak zemine daha iyi tutunur

Birkenstock'lar kaymıyor, tabanı ortapedik ve deri.

yıllardır Columbia sandalet giyerim, herhangi bir zeminde kaydığını görmedim.

annemde de ayni sorun var.biz hafifliginden dolayi ceyo aldik. kendisinin gidip denemesi daha iyi olur ama.

Teva sandalet öneririm.

yok ben giymem valla

fiyatından bağımsız olarak para verip almam ama o an önüme denk gelirse çok da umursamaz giyerim.

almam ama kesin giyerim.

Giymem.

giymem ama kesin alırım.

beyaz diz altı havlu çorap giyersen freshmen redneck amerikalı,hem fiyakalı.laci alırsan tr alt yapı basketbolcu.

havuz başında filan giyilebilir

ne alırım ne giyerim.

Ben giymezdim fakat çok göze batmıyor.

Giyilir iyi hoş da 36 numara ayağınız var mı

kesin giyilir

Alır gibi yaparım ama giymeden bırakmam

www.youtube.com

farklı kahveler yapabildiği için mi tercih ediyorsunuz? Bence çok pahalı ama barista tipi ise istediğiniz normal.

bende şundan var memnunum www.hepsiburada.com

ben bütçe sınırınız yoksa ayrı ayrı almanızı öneririm. bu tip makinelerde sürahi küçük, espresso bölümü alçak oluyor.

bir de bunun siyahı 300 lira kadar daha ucuz. Ben Delonghi siyah makinaları uzun zamandır kullanıyorum, bir sıkıntı olmadı. aradaki farka değer mi, emin değilim.

Otomatik kapanma, zamanlayıcı falan yoksa bu parayı vermeyin bence. 1500 TL verilen makinede biraz lüks istiyor insan. Benim filtre kahve ve espresso makinelerim ayrı. Braun ve delonghi. Bunun dışında bir de kapsüllü makinem var. Hepsine toplam1040 TL verdim. Yer kaplıyor karşılaştırma yapın diye söyledim. Zamanlayıcı ve otomatik kapanma önemli özellikler

farklı kahveler yapması ve fazla yer kaplamaması için böyle bir makine tercih ediyorum

Ne düzgün filtre kahve yapar ne espresso.
Filtre kahve için bence bu fiyata bir moccamaster alın

Farklı tavsiyeleri olan arkadaşlar da yazarsa sevinirim

@hiprap moccamaster diyecektim de türkiye fiyatı 2200 lira olmuş(oha?)

Mouse tutarken neler hissettigini sor.

orucumu cinsel sexks ile açabilir miyim

Kendisine "dusuk profilli" denmesinin onu incitip incitmedigini sor.

Soru soracaklar önceden belirli. Soramazsin

+1 westblack soru soracaklar ve sorulacak sorular önceden belirlenmiştir. Hatta artırıyorum içeri alınacaklar dahi... :)

bu seçimde tekrar mağlup olursa önümüzdeki sefer de ankara için aday olmayı düşünüp düşünmeyeceğini sor.

Cocuk o dusundugunuz seyler neyse onlara pek engel degil hocam bence.

Aklima gelen sadece sinema ve tiyatroya beraber gidememek. Onun disinda her seyi beraber yapiyoruz. Tek fark daha kucuk oldugu icin 2-3 saatte bir mola verip ihtiyaclarini gidermek. Sonra yola devam :)

boşanmak diyorlardır bence xd.

haha. hasmetizm +1

@hasmetizm2046 iyi güldüm ya :)

@hasmetizm 2046 bombayı patlamış.

hocam, gezebildiğin kadar gez, gidebildiğin kadar konsere vs git. ve evet gerçekten anlaşamadığın bir kişi ile sadece evliliğini kurtarmak için çocuk yapıyorsan hasmetizm 2046 çok doğru bir noktaya yönlendirmiş. boşan. ha sıkıntı yoksa hayatınızı yaşayın. sonra bir kaç sene çok kısıtlı bir döneme gireceksiniz. ha yine yapacaksın ama eskisi gibi olmayacak.

yurtdışı turları

cocuk kabul etmeyen otele gitmek. zira cocuk yaptiktan sonra tatil kavrami degisecek.

ya küçücük çocuğuyla finlandiya gibi bence aşırı soğuk yere dil bilmeden gidip yerleşen arkadaşlarım var, hatta böyle yabancı ülkelere gidip de çocuğuyla yerleşen bir sürü arkadaşım ve akrabam var. benim çocuğum olmadığı için kendi adıma konuşursam tuzu kuru olurum, o yüzden milleti örnek veriyorum. illa ki zorluk çekiyorlardır ama kafaca iyi anlaşıp da hakikaten de evliliği kurtarmak için çocuk yapmıyorsanız, bence çocukla da çoğu şey yapılabilir ya. yani çocuğu sırtına tak da tarla çapala ya da 20 günlük çocukla metrobüse binip istanbulun bir ucundan bir ucuna git demiyorum -ikisini nasıl karşılaştırıyorsun mal mısın diyecekler için, (bkz: metrobüs) ki sonuçta insanlar zorda kalınca ikisini de yapıyorlar- ama yine de yapabilirsin bence ya çoğu şeyi. ne bileyim bence çocuğu tamamen bir engel olarak görmek de hata, çocuk hayatına girince tüm hayatını ona yönelik planlamak da hata. bence bizim insanımızda olan bir sorun bu biraz da, avrupalı aileler çocuğu sırtına takıp dünyayı geziyor misal. çok karışık yazdım kusura bakma ama demek istediğimi çözmüşsündür bence ya :) ha bir de şeyi hatırlarım, kardeşim on beş günlüktü, baya bildiğin istanbul bodrum arası road trip yapmıştık, ben de 9 yaşında falandım. annemle babam da baya manyakmış bu açıdan bakınca, ömürleri uzun olsun <3 ha aynı şeyleri bana da yaşattılar sağ olsunlar, sayelerinde çocuk yaşta ege ve akdeniz'deki tüm kıyıda köşede dağ başında kalmış antik kentlerden en taş üstünde taş kalmamış harabelere kadar her yeri gezdim :D biraz rileeekkkhsss olmak lazım belki de :/

ha bir de, duyuru için teşekkürler, ben daha evlenmedim bile, eşim olacak adamla birlikte şimdiden çocuğa göre (çocuk portakalde fikir bile değil yani XD ) nerede çalışsak da çocuk rahat etse diyoruz, bu duyuruyu ona da okutayım da biz de rileks olalım biraz. evet kendimize hayrımız yok.

ben bunu çok düşündüm, yok. çocuk olduktan sonra da her şeyi yapabiliyorum. biraz planlama istiyor, ama bir engel değil.

opera, bale, tiyatro, sinema gibi yerlere çocukla gidememek tek sıkıntım. bunu da eşimle dönüşümlü halleniyoruz.

bunun dışında isteyip çocuk sebebiyle yapamadığımız bir plan olmadı.

Evet

manufacture: imalat. belli bir miktar hammaddeyi alırsın, tezgaha koyarsın, eğip bükersin, düzeltirsin, şekil verirsin, kaynak yaparsın, ısı uygularsın vs özel imalat yöntemleri kullanırsın ve eşi benzeri bulunmayan bir tek ürün meydana gelir. bu imalat olur.

produce: üretim. imalatı da kapsayan bir kelimedir bu aslında. anlam bakımından her şeyin üretildiğini söyleyebiliriz, ama kullanım açısından daha çok yapılan işlemler sonucunda pek çok ürün çıkıyorsa buna üretim deniliyor.

örnek vereyim. kunduraclar ayakkabı imalatı yapar ama nike ayakkabı üretir.

Manufacture baya sanayi üretimi ancak produce bireysel şeyler için de kullanılabiliyor. Productivity, being productive olayları mesela. Gün içinde sabahtan akşama tez yazan, tabloları hazırlayan biri de akşamına "I had a productive day, I produced a lot for my thesis" diyebilir.

kunduracılar ayakkabı imalatı yapar ama nike ayakkabı üretir +1

türkçe karşılıkları imalat ve üretim. tarımsal imalat denmez, tarımsal üretim denir mesela.

birinde öz kaynak var, birinde yok. biri pek çok yerden farklı malzemeler alır başka bir şeye iş gücü ile dönüştürür, imal eder. diğerinde ise öz kaynak vardır bunu destekler ve üretir, çoğaltır.

Yok.
İnanmiyorsam ibadeti gösteriş için yapmış olurum, o da etik değil.

var, inanmadigi halde kucuklukten beri oruc tuttugu icin tutmadigi zaman kendini garip hisseden bu nedenle tutmaya devam eden arkadaslarim var. ayrica, cuma namazini, toplu yapilan meditatif bir eylem olarak goren/hisseden ve giden arkadaslarim da var.

Bizimkiler cuma vakti müşteridelerse bazen müşterilerle birlikte cumaya gidiyorlar (her seferinde değil). İnanan da inanmayan da gidiyor. Çünkü müşteri profilimiz öyle gerektiriyor. Hatta rakip firma çalışanı yahudi bir adam kendini müşterilere muhammed diye tanıtıyor.

türkiyenin %80 kuran ı kerimi anlamadığı halde öyle boş boş dinler camilerde
tvlerde her yerde dolu görebilirsin hatta idda ediyorum %90 dır

var elbette, ibadetler ayni zamanda kulturel olaylardir.
mesela kiliseye gidip mum yakanlarin hepsi hristiyan mi? Degil.

bunun nedeni de baski ya da vicdan olmayabilir. bir seremoniye katilmis oluyorsun, hakikaten ibadet eden arkadaslarin varsa onlara eslik ediyorsun. namazi yoga niyetine kilabilirsin. pek cok olasilik mumkun.

kamuda network cumada ve teravihde yapılır. kaç dededen ateist cumada cebinden yanlışlıkla kartvizitini, çok önemli olmayan iş dosyasını, cep telefonunu falan yanlışlıkla düşürüveriyor, unutuyor bilemezsin.

yüzde yüz imanlı biri olmak mümkün değil bence. o zaman erersin zaten.

Bir arkadaşım oruç tutuyor inanmadığı halde. Çok üstüne gidiyoruz sebebini anlamak için ama seviyorum diyip gülüp geçiyor. Ailesi de tuttuğu için muhtemelen onlarla papaz olmamak için uyuyor onlara derim de, bozmuyor da dışarda.

ben cenaze ritüellerine uyuyorum. ölen kişi neye inanıyorsa onun ritüelleri ile gömülmesinin hakkı olduğunu düşünüyorum. müslümansa arkasından kılınan cenaze namazına katılıyorum.

gayet güzel, eline sağlık

@laraa, bıçak avcı bıçağı zaten, namlu ona göre yapılmış, o yüzden geniş sap ince iş için değil.

müthiş

Bıçağa göre biraz daha büyük olmuş. Avcı bıçağının özelliği zaten hızlı ve kolay kullanımlı olmalı. Saptan dolayı sorun yaşarsın. Ama işçiliğin güzel görünüyor

Nays

@laraa, evet denicem yapmayı:)

adammi bicakliycan? guzel olmus.

şekli şemali deseni güzel olmuş.

ama bıçaktan kalın sap kullanımı çok zorlaştırıyor. bıçakla iş yaparken parmakların olduğu yerin bıçak hizasından geride kalması lazım, yoksa parmaklar sıkışır. biraz daha inceltirsen şahane.

ellerine sağlık.

okuma yazma biliyorsa(durumumu mazur gör ben hiç bilmiyorum duyma engelli insanların durumunu) neden youtube gibi milyonlarca kaynak olan bir yerden kendisi çalışmıyor?

aklıma bundan verimli ve ucuz bişey gelmedi.

ayrıca mesela işitme engelliler derneği gibi destek ve kaynaşma amaçlı bir sürü kuruluş olması ve bu kurumların da arkadaşınıza yardımcı olması gerekir diye düşünüyorum.

özellikle işaret dili gibi konularda.

Okuma yazma biliyor ama interaktif olarak ogrenmek istedi, ben bu egitim isinde gonulluluk esas genelde diye biliyorum. Elbette piyasasi belki saaati 150 tl normaldir pek bir bilgim yok, ama 100 tl ye kadar butcemiz vardi, uzulduk.
Hic caremiz kalmazsa mecbur youtube olacak.

duyurumu güncelledim altta yazdığımı araştırdınız mı?

Halk eğitim merkezinde işaret dili kursuna gitmiştim, meb'in işitme engelliler okulundan bir hoca geliyordu. Halk eğitim merkezlerine veya iş.eng. okullarına sorsanız daha uygun bulabilirsiniz belki.

Turk Isaret Dili Dernegi gibi bir cok dernege yazdik, cogundan geri donus alamadik. Baska ozel bir dernek bize 150 tl fiyati verdi. Carsamba sabah gelirseniz ucretsiz, ozel isterseniz saati 150 tl diyorlar.

Bahsettigim kisi icin ancak hafta sonlari musait, hal boyle olunca ozele yoneldik. Ancak 150 TL kadar pahali olacagini tahmin etmemistik, yine de oneriniz icin tesekkurler. Belki duyuruda sesimize duyan bilgi sahibi baska arkadaslar vardir, sansimizi deneyelim dedik.

çüş müdürüm afedersin.

her belediyenin bedava kursları var, özel ders için 150 lira biraz aşırı değil mi?

belediyelerin ahşap boyamayla birlikte en çok açtığı kurs türk işaret dili olabilir. para vermeye gerek yok bana kalırsa.

Büyük saçmalık! Çok sinirlendim şimdi. Kişi oraya ikinci dil öğrenmeye gitmiyor ki! Madem dilde belli bi standart oturtmak için açıyorlar bu kurslari, o zaman sağır insanlara ücretsiz olmalı. Meraktan ilgiden gidenlere çeksin istediği fiyatı. İnsanların mecburiyetlerinden nemalanmak etik mi?! Tamam hocası da zamanını ve emeğini verecek ama bu tip şeyler sektöre dönüşmemeli! Çok sinirlendim!

Belediye kurslarında iyi hocalar var, vallahi gitsin onlara katılsın bu nedir ya!

Halk eğitim merkezinin işaret dili kursuna giderken kurs hoşuma gittiği için daha da ilerletmek istedim. Hocama sorduğumda işitme engelli bireylerin akşam üzeri bir kahvede toplandığını ve orada vakit geçirdiklerini öğrendim. Ben de erkek olduğumdan dolayı kahveye gittim. iki ay boyunca çoğu günler onlarla birlikte takıldım kahvede. Benim gibi hevesli birini görünce herkes çok mutlu oluyordu. Eğer böyle bir ortama girmeniz mümkünse bu ortamda daha iyi öğrenebilirsiniz. İç Anadolu kesimi işaret dili öğrendiğim için hiç bir zorluk çekmiyordum.
Ayrıca kaynak kitap da alırsanız daha sağlam bir pratik imkanınız olur. Saatlik 150 lira da çok geldi bana. Ayrıca, ben iyi bilseydim ben 3g veya whatsapp aracılığı ile de pratik yapardık. Fakat çoğunu unuttum ne yazık ki.

beetlejuice in sitemine yuzde yuz katiliyorum. Ben de cok ticari amac sezdim.

ceyhan prensi adana, iyi niyetiniz icin tesekkur ederiz, bahsi gecen arkadas sadece yuz yuze gorusmede dudak okuyabiliyor, uzaktan egitim saglikli olmayacaktir.

Bir web sitesinden birisini bulduk, bu hafta ilk dersimiz olacak, ilk ders de ucretsizmis ayrica, fiyati da 45 TL gibi bir sey. Cok mutlu olduk.

Cok tesekkurler ilginize!

sizin izleyeceginiz pek bir yol yok, bununy erine cok sevdiginiz yazarin türkiyedeki telif sahibi size dava aciyor.

telif haklarını satın alıp bir yayınevi ile anlaşabilirsiniz.

ya da yaptığınız çeviriyi meritokrasi gibi platformlara koyup el altından dağıtabilirsiniz.

diğer durumlarda başınız belaya girer.

kenar köşe yer aklıma gelmedi ama gezmek için çok iyi zaman. daha iyi vakit bir de kurban bayramında olur. şehir yarı yarıya boşalıyor.

Tarif yok mis gibi

@ Neill: kurban bayramında her taraf kurban pazarı olduğundan kokuyor büyük şehirler. bir de yol kenarında hayvan kesenler falan hoş değil. ramazan bayramı daha iyi, sakin sakin...

72 saat dediğin 3 gün, 3 gün sonra al.

faturasız alırsan çalıntı mal almış olma ihtimalin olur. bir ihtimal mahkemeye çıkar hesap verirsin.

İlk soru hakkında bilgim yok.

Faturanın gelmesini beklemek tabi ki en mantıklısı. Önden peşinat vereyim, başkasına satmasın gibi düşünmeyin.

Faturanın olmaması durumlarında mutlaka ıslak imzalı tutanak alınmalı. Çalıştığım yerde biri 3 sene önce aldığı iphone çalıntı çıktı diye senelerdir davası sürüyor. Daha 2 gün önce karakoldan yine çağırmışlar.

Acele etmez, faturanın gelmesini bekler, üstüne bi de tutanak alırsanız endişe edecek bişey kalmaz.

bu faturanin gercek olup olmadigini nasil anlayabilecegim peki, neticede email gonderilecek

Adli olarak geçerliliği ne kadar ciddi olur bilmiyorum ama, gelen maili mutlaka ileti olarak isteyin. Yani satıcının apple'a attığı maili, apple'dan gelen cevap mailini siz de görün. Apple'ın ürün doğrulama için mutlaka bir web adresi vardır.

piyasada cok fazla calinti macbook satisi yapiliyor, tanimadiginiz biriyse almadan once tekrar dusunun

Merhaba. Neden Skype kullanmayınız ki. 5 EUR kontör alın ilerde de kullanirsiniz

Amerika ise program üzerinden (android) ücretsiz arayabilirsiniz. Kanada da oluyordu sanırım

Çaldırıp kapatılabilir. Onlar arasın, yurtdışında daha ucuz diyorlar.

arayacağın ülke Avrupa'da ise şu bireysel.turktelekom.com.tr

15 lira verip kendi telefonundan 100 dakika konuşuyorsun. Skype gibi çözümlerde karşı taraf sana dönüş yapmak isterse sıkıntı çıkıyor.

edit: @Techsavvy: 5 Euro kaç para haberin var mı senin? :)

:)) para zaten onlara lazım, sana bana ne lazım. gerçi seni bilmiyorum da işte bana çok lazım değil.

çünkü ben ve benim gibiler zaten yoksul aileden gelmiş bi' şekilde hata edip okumuş ve alt orta sınıf(o da belki, artık bunların da tanımları değişmeli bence) olmuş insanlarız.

3 kuruş para kazanıp bununla hayatı(!) yaşamaya çalışıyoruz, aslında idame ettirmeye çalışıyoruz daha doğru bi' yaklaşım belki de.

ama o adam öyle değil, o adamın hedefleri var amaçları var gördüğü-görmediği şeyler var(burada kelime anlamlarının aksine gördükleri olumlu görmedikleri olumsuz)

onun kaygı duyması kadar doğal bir sonuç yok. bütün psikolojik etkiler böyle çıkar zaten ortaya. o yüzden birsürü ted konuşması var, köydeki adam daha mutlu diye.

ama işin civcivi şurada: köydeki adam o dağın ardını bilmiyor.

hazıra dağ dayanmaz doğru düşüyor arkadaşın 5-10 k maaş alan istanbuldaki adam
yaşamıyorki sadece günü kurtarıyor her 10 senede bir öyle yada böyle darbe olan 2 senede bir ekonomisi çöken şirketleri kapatan işsizliği artiran tarikatlara şeyhlere devletin kaynakları sonuna kadar açılan hısmını akrabasını vatandaşın paralarıyla doyuran suriyelere kendi vatandaşından daha çok önem veren seven ve vatandaşının verdiği vergilerle besleyen hak hukuk tanımayan hükümetler oldukçada
daha çok günü kurtaracaksınız müstahak türk insanına daha çok korkar o

gelecek kaygısı var çünkü elinde kaybedecek çok şey var

İşçi adam ne düşünür.
Bu ay evini ısıtabiliyor mu ?
Faturaları ödeyebildi mi ?
Çocuğuna harçlık verdi mi ?

Zengin adam bunların hiç birini düşünmez.

Suriye'de fabrikası olan tanıdıklarım vardı, şimdi Türkiye'de sürünüyorlar.

ülke yıkıldıktan sonra o parayı götüne sokarsın afedersin.

Turkiye'de alinan patentin uluslararasi gecerliligi var mi? Ornegin ben burada patent aldim, Amerika'da biri patente mevzubahis icadimi kullanmaya basladi, bu kisiye dava acilabiliyor mu? Oyleyse nerede?

Bir de iletisim kurmak istesek nereden bulabiliriz sizi?

@robokot: patent sadece alınan ülkede geçerli. Türkiye'de aldığınız patent ile başka bir ülkede buluşunuzu uygulayan birini durduramazsınız.

bir mesaj kadar yakınınızdayım. olmadı [email protected]

fikir satmak için patent almak gerekiyor mu?
büyük bir veya birden fazla firmaya fikir satmak istiyorum ürünlerinin perakende kullanımı ile ilgili.

Avkat lazım mı :))

@hasmetizm: teorik olarak değil. yani herhangi bir kişi fikri (know-how) karşılığı bir para alabilir.

fakat problem parayı veren fikrin detaylarını öğrenmek istediğinde başlıyor. fikri satmak için ne olduğunu anlatmak gerekiyor, bu noktada da fikri öğrenen parayı ödemeden uygulayıp fikir sahibini aradan çıkarma şansına sahip oluyor.

patent bu noktada fikrin "çalınmasını" önlemek için kullanılabiliyor.

ama zorunlu değil.

@photo85: nö.

makineye de, sağlığına da bir zararı yok.

metal x ray'de ampul gibi parladığı için filmde kabak gibi çıkıyor. metalin arkasında kalan kısımda bir şey gözükmez. yani metal kolyeyle akciğer filmi çektirirsen, kolyenin hizasında da tümör varsa gözükmez.

göğüs filmi çekilecekse ve yıldız şekilli bir kolye varsa o şeklin aynısı röntgende çıkıyor. filmin okunmasını etkiler.
ilk röntgende kadının elinde yüzük varmış mesela. kabak gibi belli.
fineartamerica.com

edit: kadın değilmiş elin sahibi :)

mr'dan bahsediyorsak makinede ciddi bir manyetik güç var, kazara mr odasına alınan bir demir bankın makineye yapıştığını söylemişti röntgenci arkadaşım.

röntgende görüntüyü beyaza boyaması, mr ve tomografi için durum bambaşka.

Röntgenden kastınız klasik xray ise (akciğer filmi denilince çekilen mesela) metal ışınları iyi yansıttığı için çok beyaz görünür, esas dokuyu göremezsin arkasındaki.
Mr da ise güçlü bir manyetizma olduğu için çeker metal objeyi, sana ya da cihaza zarar verebilir.

yazılımcı şakası.

yazılımcılar kod yazarken sürekli boolean operator (and, or filan) kullandıkları için bunları azaltmalarını öneren bir şaka.

boolean true ve false olabilen bir degisken. Yazilimcilar kullaniyo dogruysa su yanlissa bunu yap diye. Peki sakasi ne? Hayalet BOO diyo ya. Bu.

yuzmek dunyanin en eglenceli sporudur. cip cip cip. yaz gelse de yuzsek. kisin da kapali havuzlara gitmek istiyorum ama kicimi kaldirip yapmadim oyle bi sey hic. ama yapicam.

Valla soruna cevap olur mu bilemem ama hicbir sportif aktivite, evde yaptiklarim dahil, beni sabahin korunde kalkip yollara dusuremez ama en en soguk aylarda sabah kalkip (sabah 6 civari) yuzmeye giderim. Bunu bana yaptirabilecek baska bisi yok sanirim. Neden dersen, evet balik degilim ama suyun icinde olma hali, duzenli nefes alis verislerim, dikkatimi sadece buna odaklayabilmek, suyun verdigi sakinlik hissi 'cektigin cileye', giyin soyun islan sacini kurut eve gelip islaklari as vs. degiyor...

Bence yine de yüzmeyi bir öğrenin. Allah korusun ne zaman lazım olacağı belli olmaz. Zaten bir defa öğrenince bir daha unutulmuyor.

Suyun altı da tabiatın bir parçasıdır. Bi dal da gör. Boşlukta uçuyormuşsun gibi güzel bir duygu. Ha benim olayım topless dilberler ama bu sayede dalış brovelerim var.

hafiflemek (suyun kaldırma kuvveti) ve suyun içinde 3 boyutta hareket edebilmek.. paha biçilmez

Peki sen taş mısın ağaç mısın dağları ormanı neden seviyorsun zorun ne :) aynı şey hem bronzlaşmak ve ortam değiştirmek için deniz bahane ne güzel geziliyor...

ben tam sessizlik içinde günde 1 saat kadar kendimi dinlemek için yüzüyorum. telefon kapanıyor, sesler azalıyor, kimse bana ulaşamıyor ve kendimle kalıyorum. bu esnada da güzel bir tempo ile spor yapıyorum. kimse selam bile veremiyor, tam bir kendinle kalma hali.

bu arada amfibiyen diye koca bir hayvan grubu aslında suda yaşamalarına rağmen karada bir yürüyüşe çıkıp dönüyor.

sıcaklarda serinlemek için

suyu sevdiği için yüzer. yerçekimi olmadığı için özgür ve hafif hissettiriyor. suyun kaldırma kuvveti > yer çekimi

ayrıca suyun dibinde süzülerek ilerliyorsun, bu karada yapılabilen bişi değil :)

suyu seviyorum. denizi seviyorum. denizin kokusunu. sonsuzluğunu seviyorum. denizin altında apayrı bir dünya var. gözlük ile dalıp bakmayı seviyorum.
sıcaklarda suya girmeyi ve serinlemeyi seviyorum. denizin içinde yavaşça bronzlaşmayı seviyorum.
yüzmeyi seviyorum. suyun beni kaldırmasını, suyun içerisinde kayarcasına ilerlemeyi seviyorum. yüzme konusunda ustalaştıkça bir şeyleri başarmış hissediyorum ve tatmin oluyorum.

yüzmek çok eğlenceli. hele ki temiz bir denizde.
deniz gözlüklerinizi takıp ölüdeniz sahilde taşların arasında yüzen rengarenk balıkları yakalamaya çalışsanız nasıl bir şey olduğunu anlarsınız. inanılmaz bir özgürlük hissi veriyor sanki uçuyormuş gibi. ahh..

Normalde sirt agrilari ceken birisiyim. Bana en güzel sirt, boyun masaji yapan aktivite yüzme. Yogadan bile iyi geliyor.

eski ayakkabilarimiz "findik ayakkabisi" olur. anlayan karadenizliler begendi bile......

bir ayakkabiyi en fazla uc sene giymisimdir. asiri kaliteli ayakkabi almadim bugune kadar, alsam daha cok giyerdim.

10 sene giydiğim bir Adidas Superstar'ım var. 10. senede dağda bayırda köpek gezdirirken iyice eskiyince ancak bıraktım giymeyi.

Yalnız bu soruyu görünce düşündüm de ben hiç ayakkabı atmıyormuşum resmen. Öyle boş yere duruyor bir sürü eskimiş ve hiç giymediğim ayakkabım ayakkabılıkta. Atayım bari en eskilerini de yer kaplamasınlar.

Atarım. Stokçuluğa tahammülüm yok.

ben atarim. karim eskitemez, atmaya da kiyamaz, saklar.
kislik botlar 3-4 sene dayaniyor. spor ayakkabiyi her sene yenilerim.

bütün ayakkabılarım bir müddet sonra çalındığı için eskitemiyorum. şu pabuçlar da eskidi artık giymiim dediğim olmadı.

Var yılda bir iki kez giydiğim birkaç topuklu ayakkabı.

Ben maalesef aynı ayakkabıyı uzun seneler giyemiyorum. Yamuk basıyorum dışa doğru ve tabanlık her ayakkabıya uygun olmuyor. O tabanlık kullanamadığım ayakkabılar özellikle, bir yılda pert oluyor.

Taş gibi denilen, el yapımı ve kaliteli botların bile iki yılda canını çıkartıyor ayaklarım.

10 çift ayakkabım var, hepsini kullanır giyerim.
Artık bi ayakkabıdan daha fazla hayır gelmeyeceğine kanaat getirirsem de çöpe atarım.
Max. 6 sene gidiyor zaten botlar falan.

Tek istisnası topuklu ayakkabı. Malum iş görüşmesi, düğün dernek olunca giyiliyor sadece. Bir tek o evde dolap bekleyebilir ama onun da çözümü "The siyah ayakkabı". Herşeyle uyduğu için evde hep bir çift topuklu siyah olur.

köye götürüyorum. bi süre bahçede giydikten sonra zaten kullanılmaz hale geliyor. sonra atıyorum.

şu anda hâlâ giydiğim ve durumu çok iyi olan, lastik kısımları da kırmızı olan kırmızı deri bir converse'im var.
sanırım 17-18 yaşında falan almıştım.
yaşım oldu 34.
bir şey olacak diye aklım başımdan gidiyor, gözüm gibi bakıyorum.
durumları gayet iyi.

ondan daha eski vanslar var, ama onun artık içi yırtıldı.
seviyorsam giyerim, yani sadece saklamış olmak için saklamam.
spor ayakkabıları ölünceye kadar giyiyorum genelde, kalitesine göre değişir.
topuklu ve stiletto gibi olanlar da kaliteliyse yine senelerce dayanıyor, ama onlar zaten her gün giyilip hor kullanılan şeyler değil.
o yüzden bir şey söylemek zor.

70 çift ayakkabım varken yuh dedim dur dedim spor ayakkabı değilse yırtılmıyo da
Şimdi satıyorum iyi durumda olanları
Hedef 10 çifte indirmek

10 senedir giydiğim botlarım var. onlar benim bebeklerim.

bir tam yıl giymediğim ayakkabıyı veririm. limitim 12 ay.

hemen atmiyorum. bir sure bakisiyoruz, sessiz bir vedalasma donemi oluyor. hazir hissedince memlekete goturuyorum. orda bahceye giderken giymelik ayakkabi olsun diye. veya yazliga gidiyor. daha duzgun gibiyse giysi toplama kutusuna veya copun kenarina birakiyorum. vedalasma kriterim delinmesi veya yirtilmasi idi ama delinmiyor da kolay kolay.

Kurtarabilecek pozisyondaysa lostra ya veririm

binek araç yerine fiat doblo/fiorino, ford connect gibi bir araçla çok daha rahat edersin. arka koltukları yatırır, yayıla yayıla yatarsın. Hatta koltuksuz alırsan şişme yatak bile koyabilirsin.

Türkiye'nin toplam kara ve kıyı uzunluğu 10.000 km.

100 km'de ortalama 7 lt yaksan 10.000 km'de 700 lt eder.

700 lt benzin lt'si 7 TL'den 4.900 TL yapar.

En iyi ihtimalle sadece benzine harcayacağın para 5.000 TL. Orası sorun değil diyorsan da mutlaka bir japon araba olması lazım. En azından ben öyle yapardım.

Kimlanbu ++++++1

Doblo ya da florino cargo araç alıyorsun. Doblo daha konforludur. Arka tarafı dosuyorsun güzelcene hatta bütçe ayırıp ahşap falan bile yapabilirsin. 7 litre de yakmaz ayrıca. Ha ama tek başına sıkılırsın bence.

Degmez bence. Turkiye'de ozellikle pazarlik yaparsan oteller ucuz. Otobusler ucuz. Ote yandan benzin pahali. Olur olmaz yerlerde arabada sabahlamak ise sevimsiz bir sey.

bel ağrınız, klostrofobiniz yoksa denenebilir. hatchbag araçla bile yapılabilir. önemli olan belinizin ağrımaması. bir iki gün arabada yatmak öyle aman aman zorlamıyor. sonrası sıkıntı. ama benim gibi dağda bile yatarım diyorsanız sıkıntı olmaz.

her şeyden önce rota önemli. 81 ili gezeceğim diyorsanız çok çok detaylı bir liste yapmanız lazım. mesela antalya'ya gelince aspendos'a, termesos'a, adrasan ve olimpos'a ve 2 şelaleye gidip "antalya'yı gezdim" dememeniz lazım. görülmesi gereken bir kanyon için ana yoldan 80 km dağa tırmanlışmığımız var. yok ben düz yol adamıyım derseniz kolay, gezersiniz.

yatacak yer kriteri de çok önemli. mesela ben gezdiğim zamanlarda opetlere çekerdim. tüm market alışverişi (kola, çerez, enerji içeceği, sigara, çay, kahve, cips) oradan alırsanız göze batmazsınız fazla. aksi takdirde de kimse size gelip git buradan da demez. tuvaleti de var. esas sorun gezdiğiniz yerlerden otoyoldaki benzinliklere gitmek. gezip yorulduktan sonra o yol insana zulüm ediyor.

kafayı kırdınız, hiç otelde kalmadınız. o zaman da dinlenme tesislerini öneriyorum. duşakabinleri falan da var. gezgin bloglarında duş incelemesi yazıları bile var...

onun dışında arabanın düz yol arabası olması yanı sıra motoru da güçlü olması lazım. atıyorum, bir ilçeden geçerken dağa kurulmuş bir kale gördünüz. buraya çıkmak istiyorsanız motor performansının yüksek olması lazım. aksi takdirde düz yolda bile arabayı boğarsınız. biz 1.6 astra ile her yere girdik. motor performansı %80'lerdeydi. ona rağmen zorlandık.

bir diğeri de yeme içme. arabaya kap kacak koyarsanız kendiniz yapabilirsiniz. ancak her yerde de yemek yapılmıyor. gün planlamasını iyi yapmanız lazım. bu da zor... dinleneceğiz vakti ayarlamanız lazım. en az 3 ay sürecek bir turda her gün dışarıdan yemek yerseniz hem kendinize hem de cebinize yazık edersiniz.

araç lpg'li olacak, sağlık sorunlarınız olmayacak, iyimser bir tahminle 5-6 ay süreniz olacak. sorumluluğunuz çok. minimum harcayacaksınız.

tüm bunlar olurken de başınıza hiçbir şey gelmeyecek. araba bozulmayacak, böcek sokmayacak vs.

zor, ama imkansız değil. biz sadece akdeniz turu yaptık. bel ağrısı hariç gayet keyifliydi. ileride de bir commuter ile avrupa'yı gezmeyi hedefliyorum. önce para kazanacağım iş, ayırabileceğim zaman ve euro'nun düşmesi lazım tabii...

binek araçtan ziyade Doblo tipi araçlar daha uygun olur. arka koltuk katlanınca çift kişilik şişme yatak sığıyor. rahat rahat yatarsın.

fakat bu çok uzun zaman alır. yavaş yavaş, acele etmeden, keyfini çıkara çıkara yaparsan muhteşem olur. yok koşa koşa gezeyim dersen 10.000 kilometre boşa yol yapmış olursun.

çadır al, o kadar büyük ve pahalı bir şey değil. bazen dışarıda yatarsın.

bütçe de 25-30 bin lira civarı çıkar. araç hariç elbette. 8-10 bin lira yakıt tutar sadece.

bisikletle, motosikletle, yuruyerek, karavanla yapilabildigine gore arabayla da olur. zorlugu, sikilmasi, donunce bir daha araba gorme istememe ihtimali vs. bunlar kisisel seyler.

doblo tarzi+1

ama kamp ekipmani mutlaka olmali. oyle guzel yerlere gelirsiniz ki arabada uyumak sacma gibi olur disarida uyumak varken.

www.hepsiburada.com

Evde bundan var. Memnunuz.

Lpg li diyor urun aciklamasinda. Lpg dedigi dogalgaz mi?

Lpg tüplü oluyor galiba

www.hepsiburada.com

Şu o zaman bizdeki :D

cam değil.

patlamaz kolay kolay ama temizliği zor. çok kir gösteriyor ve pahalı.

Ben iki yıldır cam set üstü kullanıyorum. Oldukça memnunum. Temizlik içinse siyah yerine beyaz olanları tercih ederseniz çok daha iyi olur.

temizlik zor cam dan memnun değiliz. ekstra bilgi ocak gözü yakma düğmelerinin ocak gözlerine uzak olması önemli. küçük olanlarda tencere üstüne geliyor ve düğmeler ısınıyor.

Bizim ev kentsel dönüşüme girdiğinde yaklaşık 2 sene kiralık evde ankastre cam ocak kullandım. Aman Allahım. Cam patlamıyor ama temizliği o kadar zor ki. Hep kirli, hep kirli. Takıntılı biri değilim ama mutfağı temizleyip çıkınca insan dayansın istiyor. Mümkün değil.
Kendi evimde sadece bu sebeple çelik aldım. Emayeden daha hoş görünüyor, cam gibi pahalı ve kullanışsız değil.

2 sene önce inox bosch marka almıştık gayet memnunuz. Cam ile ilgili patlama ve kir olaylarından dolayı vazgeçmiştik.

cam tabii, ama piyasada satılanların alayı dandik. aksine bizim ocak, üstüne dökülen her neyse ıslak bezle şak diye çıkıyor kurutmuyor. o inox vs sildin mi çiziliyor hemen
ocağın markası barazza

Cam kullanıyorum, çok memnunum. Ocak çevresinde deney filan yapmaya kalkmadığınız ve aşırı dandik bir ürün almadığınız sürece temizliği çok kolay, beyaz +1. Ya bir de bu temizlik olayı açıkçası biraz dökülen ne varsa beklemesiyle alakalı.

Gri cam kullanıyoruz, temizliği falan oldukça kolay, memnunuz. Siyahlar parmak izi falan kalıyor diye sevilmiyor herhalde

senelerdir cam var bizde, patlama olayini duymadim ama tencere tava gezdirince ustunde ciziliyor. temizlemesi o kadar zor degil eger gerekli kimyasal ve aparatlari kullanirsan.

kağıt ve baskı maliyeti?

telifle bitmiyor o iş.

Sabahattin Ali’nin kitapları 70 yılı doldurmadı, Sabahattin Ali’nin ölümünün üzerinden 70 yıl geçti, o nedenle bütün eserleri telifsiz olarak dağıtılabilir artık. Teoride e-kitabını ücretsiz dağıtabilirsiniz mesela ama yayınevlerinin kendi edisyonları üzerinde yayın hakları saklı olabilir, ondan emin değilim.
(Aynı şeyi orijinali Türkçe olmayan bir eserin çevirisi için sorsaydınız mesela, çeviri telifi olduğu için kafanıza göre dağıtamazsınız.)

E-kitaptan bahsediyorum

Mekanik hak
Dijital dagitim hakki.

Ayni sekilde mozart’in da telifi yok ama viyana filarmoni’nin icrasinin oldugu cd telifli. Ya da nota kitaplari telifli.

hazırlama maliyetleri sıfırsa olabilir.

tarama, dizgi, editor, grafik ve benzeri şeyler ücretsiz ise, neden olmasın.

açık, Starbucks'un internetini kullanıyorum.

Açık, superonline

Kapalı, vodafone mobil internet.

açık, turk telekom

sirket bilgisayarindan giriyorum, site gizli bilgilerinizi ele gecirmeye calisiyor diye giremiyorum. guvenlik izin vermiyor.

@kassipoia şirketin internetindne olabilir. şu linkte de aynı mı nordvpn.com

değişen demek kaza demek. kazanın boyutu konusunda kandırılma ihtimali de var. ikinci el piyasasında çakallar cirit atıyor. o kadar detayı düşünmek yerine kimileri değişensiz boyasız vs. araç arıyor. hatta satanlar da değişitirmek yerine ufak tefek göçüklü çizikli hali ile satmayı tercih ediyor.

değişen olması kötü değil de kimseye güvenilmiyor.

çıkma parça, değişmesi gereken parçayı çekiçle düzeltip takma, taşıyıcılarda (şase, direk vb.) yamulma ve buna bağlı mukavemet kaybı ve benzeri sebeplerle istenmiyor.

yoksa bir kapıyı söküp yerine orijinal kapı takmanın bir sakıncası yok tek başına.

Değişen varsa araç biryere gömçürtmüştür. Alıp iki gün sonra motoru kucağına alma, ya da şaseden darbe aldıysa yengeç gibi yan yan gitme ihtimalleri var da var. Asıl sorun çomar galericiler ve yalancı satıcılar.

Sadece Türkiye'ye has bir konu bu. Ticarette güvensizlik olduğu için değişen deyince hemen arkasında bir bit yeniği aranıyor. Normalde eğer aracın şasesine bir zarar gelmediyse, yalnızca dış parçalar bir şekilde zarar görüp orijinali ile değiştirildiyse ve faturası vs de varsa hiç bir sıkıntı yok.

@roket adam +1 değişenin olması kötü bir şey değil. ancak işçilik kalitesi ve aracın hangi bölgesinde olduğu önemli.

örneğin ön kaputu değişmiş araç piyasası düşüktür. sebebi ön kaputun değişmesinden çok soru işaretleriyle alakalı. aracın motor aksamı hasar mı gördü? hava yastıkları hasar mı gördü? gibi değişkenler var. hasar görse dahil bunları kamufle edip aracı piyasaya sürüyorlar. piyasa o kadar çakal dolu ki ekspertiz şirketleri bile farkedemiyor.

Kaza fotoğrafı yoksa kesinlikle güvenemem. Yutupta tarcanlar ekspertiz mi ne öyle bi kanal var. galerici adamlar değişen yok demiş satmış araç meğer 2 aracın birleşimiymiş. İki kazasız tarafı birleştirmişler. Airbagleri dirençlemişler. Araba alıcam diye hayatımdan olmaya gerek yok düşük modele binerim daha iyi.

Değişene bağlı. Mesela benim arabanın temponu değişmişti. Yetkili servisten çıkarttırdım vidasına kadar her şey kayıtlı. Tampon, çamurluk değişimi ok ama kapıt kapı türkiye de sıkıntılı. Şasesi düzeltilmiş teker hizası bozulmuş aracı itelemeleri mümkün

yukarıdakilere yüzde yüz katılmakla birlikte aynı boyalı araç konusu gibi galericilerin araç alırken fiyat kırmak için abarttığı ve b..nu çıkardığı bir mevzudur.

Birbirinin muadili değil ki.
Amerika, s-400 alırsan, f-35leri vermem diyor. Üstelik f-35lerin parası ödenmiş galiba.

amerika f-35 lerin gizliliğini sağlayan özelliklerin rusların eline geçeceğine inanıyor. f-35 lerin s400 tarafından tespit edilmemesi gerekiyor.

@prizmatik, tam olarak odenmedi. ucak teslimine yakin ya da aldiktan sonra oduyor olmalari lazim.

@diffarentiationation, birkac mevzu sozkonusu. bir tanesi, s-400 sistemini tsk nato bazli kendi sistemine entegre ederse f-35lerle ilgili bilgilerin rusya'ya gececegi endisesi. ikincisi, f-35ler radara yakalanmiyor diye satiliyor; lakin, rusya s-400'lerin f-35i tespit ettigini iddia ediyor. Amerika olasi bir savasta, Turkiye s-400leri kendilerine karsi kullanacagindan endise duyuyor. Aslinda, s400 sadece savunma icin var. Ama mesela Turkiye, s400leri ege denizine ya da dogu akdeniz'e kurarsa, amerika'nin cikarlarina dokunur. Son bir nokta, Turkiye'nin s400 olayini kasitli olarak kasidigini birileri soyluyordu bu sekilde abd'den gelecek f35 siparislerini iptal ettirebilirmis. f35'in tanesi 100-110 milyon dolar civarinda, 25-30 yil kadar hizmette kalacak ve totalde 450-500milyon civari abd'ye odemesi var ki Turkiye bunlardan 100'den fazla siparis etmis (ya da dayatilmis). Cepten cikacak 50 milyar dolar, ordunun butcesinin cok onemli bir kismi. bu ucaklarin kullanimda da ozgur degilsin, yapacagin her hareket bilgisi, ucagin nerede oldugu vs hepsi abd'ye gidiyor, onlar takip ediyor. isterlerse mudehale ediyorlar vs vs..

@ubi dublum olayı güzel anlatmış. ben de şuna değineyim, türk hava kuvvetlerinin tüm birimleri, uçucu birimlerinden bakım ve onarım birimlerine kadar her bir detay amerikan ekolüyle şekillendirilmiştir. yani şu anda yapılacak bir değişiklik aslında sadece sistemin değişmesi değil, eğitim, malzeme, teknik doküman peesonel zihniyeti vs baştan aşağı değiştirmeyi gerektirir. buna bizim ekonomimiz e altyapımız takdir edersiniz ki yeterli değil. şahsi görüşüm ilerleyen dönemlerde s400'den vazgeçileceği yönünde.

aslında mevzu ''patriot vermiyorsan s-400 alıyorum''. diğer alternatifi su-57 ama henüz seri üretimi yok. f-35 bazı aksaklıklara rağmen bir kaç ülkede aktif kullanımda. su-57 ilk uçusunu 2010 da yapmışken, f-35 2000 yılında yaptı yani çok daha oturmuş bir proje vs.

o öyle olmadı;

abd'den hava savunma sistemi almak için başvuru yaptık, kongre satışa izin vermedi. sonra biz de Rusya'ya gidip s400 aldık.

abd de o zaman f-35'i vermiyorum dedi. bunun teknik gerekçesi de "s400 f35'i vurabilir, bilemeyiz." gibi bir şey oldu.

yani kısaca dedi ki, ya herro ya merro.

şarz çıkışından emiyoruz onu biz. instagram'da tesbih çekenler bitiremez zaten teknik olarak, daha büyük verilerle çalışanlar olarak bitiriyoruz. öyle büyük adamlarız biz.

İşte 20 gb bitirebilen varsa ne biliyim, baya rahat işler var demek ki.

her yerde wifi varsa da benim çalıştığım kurumda yok. askeriye tarzı kurumlarda dışarıya açık internet bile yok.

Bein sport'tan maç izliyorum o yiyiyor genelde benim gigabaytları.

bizim okulda bile doğru düzgün wifi yok. Yani var da bazı yerlerde çekiyor çoğu yerde çekmiyor. Bizim amfiler hastane içinde olduğu için genelde çekmiyor hatta.

Onun dışında da gittiğim kafelerde falan wifi'a falan bağlanmaya uğraşmıyorum. İnternette de instagram, youtube, twitter falan kullanıyorum çok değişik bi şey yapmıyorum. Ha bi de oyna kazan oynuyorum arada. Hatta bazen evde bile internet donduğu için mobilden giriyorum.

Her yerde wifi var ama coguna kayit olmak gerekiyor, email, tel no hatta bazen tc kimlik bile istiyolar. Ben sevmiyorum. O yuzden hicbi yerde internete baglanmiyorum.

1 haftada 8gb bitiyo oyle olunca.

Benim genelde twitter instagram ve bazen youtube nedeniyle 5 GB 10-15 günde doluyor. İş yeri internetinde kapalı buralar.

10 gb kullanıyorum.

düzenli instagram, iş yerimde wifi yok ve işim internet ile çok ilişkili bazı siteler yasaklanmış olduğu için telefondan açıp kontrol etmem gerekiyor.

2 ay önceye kadar 5 kullanırdım. korkuyordum resmen youtube linklerine falan tıklamaya. red10'a geçtim vodafone'a rahatladım.

15+20 gb kullanıyorum.

Hotspot, Spotify, youtube anahtar kelimeler.

Amma abartmışlar yahu. o bölgede oturanların çoğu yaş ortalaması yuksek kendi halinde insanlar. Sanki teksas gibi anlatmış, ülkenin en sakin yerlerinden biridir muhtemelen.

Mit kampüsüne o kadar yakın bir yer ki orası. Daha yukarıda yer alan şentepe falan neyse de Ragıp tüzün falan gayet sakin yerdir.

Yenimahalle büyük bir semt, bahsettiğiniz civar kendi halinde olan bir kısım ancak apaçisi faça şahinlisi olur, demetevlere ya da şentepeye doğru gittikçe de artar. Batıkent taraflarına bakabilirsiniz eğer seçme şansınız varsa. Rahattır.

oralar çok güzel bir semtti. böyle nezih, boyla sakin. sonra demetevler'den apaçi akmaya başladı. Şentepe, Karşıyaka falan tayfası hep oralarda dolaşmaya başladı.

ve hızla bozuluyor. belediyenin 200 metre metro tarafında oturan arkadaşım bunlardan rahatsız olup evi taşıdı, o derece...

oysa bi 10 yıl önce çiçek gibi semtti oralar...

Eskiden daha nezihti konusuna katılıyorum, ama şimdi de kötü değil. Yalnız bir kadın için tehlikeli falan değil.

Boynerden almıştım eşime kışın. Tbox ındı. Kışı çıkardı.

tchibo'dan aldigimi uzun zamandir kullaniyorum.

Zara home

Tcibo'dan memnunum. En iyisi ceyo ama ayakkabı fiyatına

Bende plastik Birkenstock var. Hem hafif hem rahat. Yalnız ben 120 TL'ye almıştım geçen sene, oha olmuş fiyatı.

www.trendyol.com

gezer - always different

ilginçtir lcw home'dan aldığımız terlikler sağlam çıktı.

Gezer ya da ceyo.

twigy giyerim 2 -3 sene götürür beni panduflar. erkek terliği fena olmayabilir.

ceyo'dan alıyorum, yıllarca kullanıyorum.

bunu bilmek çok zor her dayak haber yapılmıyor.

böyle bir haberi gördüğünüzde mutlu mu oluyorsunuz anlamadım. olsa da izlesek gibi bir tavrınız var.

ysk'dan geldi.

romanya'nın kendi vizesi var. şengen'le girilebiliyor ama bu durumda sokmayabilirler, buradan bişey demek pek mümkün değil.

tamamen şans. gerekli sebebin varsa girebilirsin.

Hayatımda ilk defa vize almıştım. Almanya vizesi ile İtalya malpensa'ya giriş yapmıştım sıkıntı olmamıştı.

kural öyle. ama bazen anlayış gösterebiliyorlar ya da gözden kaçabiliyor.

Ulkeye sokup sokmamak hep oradaki duruma bagli zaten, yani Romanya icin vizeniz olsa bile ulkeye sokmayabilirler.

Sizin Romanya'ya girmeye hakkiniz bulunmakta, giriste size sebeplerini sormalari muhtemel. Onun disinda bir problem olmamali.

şengen ile ilgili olarak burada yazmış:

www.mfa.gov.tr

çoklu giriş ile olabiliyormuş.