sanayi tabi ki de araçta neden hasar kaydı olsun. yetkili servis bu işten para kazandığı için hep yüksek çıkarır.

aracı alacak olsan 8 bin liralık hasar kaydına "abi küçük bir şeydi, kaskoda mecbur şunları şunları değiştirdiler diye 8 bin oldu" dense. şöyle okkalı bir "hadi lan" çeker insan.

söylediğiniz gibiyse tabii, sanayi.

ben şahsen servisi seçerim. o iç kırıklar dediğin muhtemelen darbe emiciler. bir sonraki kazada o darbe emiciler hayat kurtarabilir.

servis durduk yere far değiştirmez, muhtemelen çatlak filan bişey vardır. o çatlak su alır, o su kısa devre yapar, o kısa devre arabanın sigortasını, belki beynini yakar vesaire. tampon düzgün yapılmayacak falan filan sürekli iş çıkarcak...

ya sanayide işi düzgün yapacak birini bulmanı, ya da servise düzgün yaptırmanı öneririm.

araba kullanırken düşüneceğin ikinci el değeri değil, güvenliğin olsun. bir tane canın var.

edit: şüphen varsa farı eline alıp ayaklarında çatlak kırıl var mı, sağında solunda hasar var mı diye bakabilirsin. esasında ekip row haklı, servise kefil olacak bir durum yok.

servis durduk yere far değişir. niye değişmesin? yüksek işçilik fiyatıyla sigorta şirketine fatura kesip parayı indirmeyecek mi nihayetinde? ufak kaza durumlarında bir daha servise gitmemek bana küpe oldu.

dışarıda 500 liraya yaptıracağım şeyi, serviste 7bin tl tramer kaydı ile yaptırmıştım. farın ayağı kırıldı denilerek far değiştirildi, ön sol çamurlukta onarım yapılabilecekken dişleri kırıldı denilerek çamurluk değiştirilmişti.

buradaki sanayi-sevicileri anlamak gercekten cok guc! cok iyi tanidiginiz biri varsa elbette onda yaptirin ama onun disinda onlardan uzak durun. satarken 1-2 bin dusuk fiyata gider o tramer kayitlari sadece o kadar. serviste yaptiracaginiz her isin garantisi ve belgesi olur; onun disinda dolasir durursunuz

sanayiden uzak dur.

Şu arabada neden hasar kaydı olsun diye düşünen yazan kim varsa hepsini trafikten toplasalar ikinci el piyasası da düzelecek insanlar da rahatlayacak. Arabada neden hasar kaydı olsun değil mi süs olsun diye tutuluyor o kayıtlar. Aracın kaza geçmişi varsa o kayıt orada olacak anasını satayım bu kadar zor mu bu mantığı oturtmak ya aklım almıyor. Bu kadar sinirlenmemin sebebi geçen hafta arkadan bana geçiren passat sürücüsünün ben özel serviste yaptıracağım ikiyüzelli binlik araba yuzelli bine düşüyor deyip bir de benden para istemesi. Bir siz akıllısınız anasını satayım.

Fiyatı şişiren servise de eğer öyle ise zaten eksper dur der merak etmeyin. Hiç bir sigorta şirketi servis kar etsin diye uğraşmaz.

Gidin başka yetkili servis ile görüşün değişim değil tamir imkanını araştırın deyin. Bazen iki yetkili servis arasında iki kat fiyat çıkabiliyor ki şuan arabam o durumda. Ikinci serviste değişimsiz tamir ile hallediliyor. Tamir edilebilecek parça vardır edilmeyip edilmiş gibi yapılacak parça vardır.

senle aynı durumdayken sanayide yaptırdım ve pişmanım. sonradan antifiriz konan depo neyse işte onda delik olduğu ortaya çıktı. şuan hala delik ve onun parası cebimden çıkacak. zamanında tamamını değiştirmiş olsaydım o delik ortaya çıkacak ve cebimden para çıkmamış olacaktı.

Güvenlik benim için birinci planda, sanayiye asla güvenmiyorum. Bu tarz bir durumda arabada değişmesi gereken her şeyi değiştirtiyorum.

hatun 2 sene once arabayi hafif vurdu, tampon kirildi. tampon cikma taktirdim, takarlarken farin ayaginin kirik oldugunu gorduler, plastik kaynak yaptilar. farlarin ikinci eli bile cok pahaliydi bende degistirmeyelim dedim. neyse kaynak yapilan far aksamlari bariz titriyordu, eskisi gibi olmuyor.
arabayi zaten yakin zamanda satacaktim onemsemedim, zaten 9 yasindaydi.

ozetle, eger yenice bir arac ise ve binmeyi dusunuyorsan bence plasik kaynak isine girme.

Sanayi.
Satarken 1-2bin dusuk falan gitmez, satarken kol gibi girer o hasar kaydi.

Ama on takim degismesi gerekiyorsa degismeli. Aracinizin durumumu bilmiyorum, ciddi kaza yoksa sanayiyi secerdim.

kolaycı insan burada çok. eğer sanayide güvendiğin birileri varsa git başında dur yaptır. yetkili servislerde ne tarz adamların çalıştıklarını bilmiyorsunuz. çoğunuz istanbulda yaşıyor ve anadoluyu bilmiyorsunuz. eğer herhangi bir anadolu şehirinde yaşıyorsan tanığında varsa kazık mazık yemezsin. izmir denizli tarafına gelirsen usta öneririm.

Siz yarın doktora sorun elbette ama anladığım kadarıyla igm referans aralığındayken igg'nin yüksekliği bu enfeksiyonu geçmişte geçirdiğiniz ve artık bağışıklığınız olduğu anlamına geliyor, içiniz rahat olsun.

sakin olun bir sıkıntı yok.

hatta toksoplazma IgG pozitif, yani çoktan geçirmiş ve bağışıklık kazanmışsınız. toksoplazma Igm negatif, yani şu anda geçirilen öyle bir enfeksiyon da yok.

zaten bir sıkıntı olsa doktorunuz bu testi yapıp sonucu gördüğü anda uyarırdı. atlanacak bir konu değil.

IgG pozitif demek çoktan geçirmiş demek değil, yeni geçirilmiş de olabilir. Bir ölçüm daha yapılacaktır muhtemelen.

Kaygılar içinde ağlayan bir anne adayının yüreğine bu saatte su serperek sorumu cevaplayan tüm arkadaşlarımdan allah razı olsun. Umarım şu an bana yaşattıkları ferahlamayı yaşarlar kendileri de birgün bir şekilde dara sıkıntıya düştüklerinde. Çok teşekkür ederim, minnettarım.

Ya bir şey olmaz bu da yeni çıktı sanki tek hamileyken kedi besleyenler şu son 3 - 4 yıldır çıktı, daha önce kimse yoktu.

bagisiksiniz

sakin olun. görünüşe göre toksoplazmanız yok. konuyu hekiminiz açıklar, şu an bir sıkıntı görünmüyor.

2-3 yıllık temiz d segment varsa olabilir.

www.sahibinden.com

www.dod.com.tr

2013 Passat dsg tdi veya tsi olabilir

skoda superb, octavia

o aralıkta araba çok ne alınır dersen golf al.

sıfır Reno megan alınabilir.

yaş/medeni durum'a göre değişir.
evliysen, çocuk varsa honda crv al 2012 full

gençsen bekarsan bmw 320d al 2013-2014 (100k km altı al)

cevap belli insignia.

Yakın arkadaşım renegade aldı şimdilik mutlu.

zaten Tübitak 1501 ve 1507 programlarına başvuru her geçen gün azalıyor, çünkü ödemeleri aşırı geç. Tübitak desteği ile bir projeyi yürütmek neredeyse imkansız.

bu düşüşün sonucu olarak kendilerine saçma bir yoğunluk yaratmaya çalışıyorlar. akıllarınca h2020 gibi tender çağrısına çıkıp başvuru toplayacaklar.

cevap: bunların alayını vatana ihanetten yargılayıp şehir meydanlarında sallandırmak lazım. kendi kıç kadar koltuklarını korumak için ülkenin geleceğini baltalamaya çalışan memur takımı bunlar.

özelliklerini yaz ona göre söyleyelim ama muhtemelen alınmaz. 1700 liraya ikinci el temiz i5 5. 6. nesiller, ssdli ve geforce 720m kartlı laptoplar var

görünen bir şey yok.

onun sebebi o değil, hız yapınca trenin çok kaza yapması. daha geçen ay rayda giden tren beton tünele çarptı.

memleket zaten fabrika ayarlarında, beceriksizlik, yeteneksizlik, iş bilmezlik paçalarımızdan akıyor...

eğer anons konya - ankara ya da ankara - eskişehir arasında yapıldıysa evet para amaçlıdır.

ama istanbul - eskişehir arasındaysa konfor amaçlı olabilir. çünkü o hat tam bir yılan hikayesi.

ayrieten bilecikte tünelde meydana gelen kazanın 200 km saat hızda olmadığını belirteyim. o kılavuz lokomotifin 200 km hız yapması mümkün değil zaten.

ama tcdd ve tcdd taşımacılık bu ülkenin en kötü kurumlarından birisi bu bir gerçek.

Lise fiziğiyle komplo teorileri aramayın bence :)

Lava'nın ürünleri baya güzel, fiyatı da iyiymiş, alın dursun valla.

ayıptır söylemesi üzerinden bifteği yeni aldım. çok güzel oluyor. tavık denemedim ama büyük ihtimalle güzel olur. 3-4 sene önce 40 liraya almıştık. 60 lira süper fiyatmış.

Tavuk için alma bence. Bilmiyorum başkaları nasıl yapıyorlar, ama döküm tavayı ısıtıyorsun, sonra üzerine eti atınca ızgara gibi oluyor. Tava çok sıcak olduğu için, tavuk ve mesela köftelerin dışı yanıyor ama içi çiğ kalıyor. İçi pişsin diye daha fazla vırakınca kömürleşiyor falan. Biz et yapıyoruz genelde. Bir kere somon yaptım, o da kalın dilim değildi ve güzel oldu. Tavuk bonfile güzel olabilir, ama tavuk pirzola için salla...

Tavuk için parçaları yağlarsan içide pişiyor çünkü yağ olunca sıcaklık daha da artıyor yüzeyde ette öyle aslında. Lavanin başka modeli var bende o da güzel.

Bu tavanın aynısını yıllardır kullanıyorum. Balık dışında her şeyi gayet iyi pişiriyor. (Bu tarz çizgili tavalarda balık pişirilmez)
Sebze ızgaralıyorum mükemmel oluyo. Ekmek kızartıyorum. Kırmızı et, tavuk, sebze, ekmek.. her şey için kullanırsın. Her evde olması gereken bir şey.

Ben de 2 senedir kullanıyorum. İyi fiyat. Hangi amaçla kullanabileceğinizi yukarıda yazmışlar zaten.

Bu arada 241 TL şişirilmiş fiyat. Carrefour’da fiyatı 90 TL. Ben de 55 TL’ye almıştım indirim ile.

www.carrefoursa.com

üstü çizilen rakamları hiç görmüyorum ben.. siz de görmeyin derim :)

ben bunu yıllardır kullanıyorum. gayet memnunum. tavuk gayet güzel oluyor.

benim pişirdiğim tüm etler bu tavaya yapışıyor.

Ben birkaç sene önce aldım, çok severek kullandığımı söyleyemeyeceğim. malheiros gayet gü<el açıklamış. İlaveten yıkaması, temizlemesi zor, çok çok ağır (tipik döküm tava) ve bütün bunların karşısında ekstra bir lezzet vaadetmiyor.

Hocam bu işi yapan ajanslar var, onlarla çalışmasını öneririm. Kendi yaptığınla olacak iş değil...

Maalesef ajans için bütçesi yok şu sıralar. Elbette onlar gibi olamayacak ancak işin temel ilkelerini öğrenmek istiyor.

Ajans olmasa da ücretli olarak bu işi yapan birinden ders vb gibi bişey alabiliri, informel olarak diyorum. Çok kolay kapılıyor öyle.

Olmazsa metin vb iyi ve beğendiği hesapları takip edecek. İnternette konu bazlı çok yazı var, doğru görsel kullanımı, hastag kullanımı gibi. Konuya göre yazı arasın.

böyle yer bilenler kimseye söylemediği için var.

ben şimdi öyle bir yer biliyorum (balıkesir taraflarında), tam da deniz kenarı ormanlık alan içinde ve manzarası süper, hatta merkeze 30 dk uzakta, ama deşifre edemem anla beni, yoksa insanlar üşüşür buraya.

Zirve yürüyüşleri yapabilirsin, çadır kurup. Antrenmanlıysan :)

vur kendini kastamonu küre dağlarının kuzey taraflarına 1000 metreden sonra hayatta olduğuna dair tabela bile yok. ağaçların arasından zor geçersin. insan yok ama bu sefer ayu var, kurt var, yaban domuzu var..

turna'dan değil havayolu websitesinden bakın, orada da flex biletler var genelde çok daha uygun fiyata oluyor açığa alma vesaire için imkanlar. 75 çok geldi

iç hat uçuşlarında zaten tavan fiyat uygulaması var. zaten bilet fiyatı 450 lirayı geçemiyor. uğraştığınıza değmez.

business falan değilse bu uygulama geçerli tabi.

edit: kaynak: www.milliyet.com.tr

şeker portakalı çocuk kütüphanesi
ali baba çocuk kütüphanesi.

özellikle şeker portakalı nefis bir yer...

hala açık mı bilmiyorum ama kumrular'daki adnan ötüken halk kütüphanesi'nin kocaman bir çocuk katı var.

Isındıkça genleşen bağlantı elemanlarından geliyordur ses. Bi fotoğraf atarsan fikir veririz montajla ilgili.

peteğin havası alınmadıysa bundan kaynaklı olabilir.

Jameson.

Ben para varken chivas regal 12 yıllık alıyorum, biraz para varken de ballantines 12 yıllık. Bu tercihlerimin sabebi tat. Hiç kafayı bulacak kadar viski içmedim. Viski öyle içilen bi içki değil zira.

Biz bilmiyoruz tabii sen biliyorsun.

jim beam al geç hocam. daha ucuz, kafası da iyidir.

jim beam

Jim beam bourbon viskiler arasında favorim.

Bir araştırmaya göre insanların %95’i bir viskiyi diğerinden ayırt edemez. Ucuzunu al.

Jim bim bourbon, mısır viskisi.
Jameson, arpa ama acayip bir tadı var beni açmadı. Fakin ayriş.
Grant hakkında fikrim yok.

En iyisi skoç yine. Ballantines rulz söylediklerin icinde. Ofs, canım çekti alayım bari.

Jameson seviyorum ben, Ballentines de güzel. Gerçi kafa istiyorsan bence şarap iç ama illa viski içeceğim diyorsan bunların tadı da güzel.

sek jim beam dondurma ile çok iyi gidiyor. tam keyif.

varsa Glenfiddich.

yoksa balentinas. bu ikisinin kafası mükemmel olur. single malt gövdeli viski şahane kafa yapar.

Ben viskiden nefret eden biriydim. Chivas, jack daniels ,jb , johannie walker red , jim beam aldığım şişlerin hepsini 2 kadehten sonra eşe dosta dağıttım. Jack daniels double black içtikten sonra müptelası oldum :)

Pardon johannie walker double black

meşe közünde yapılanın tadı bambaşka oluyor.

Cayda; kullanilan cayin kalitesi/cesidi ve demlenme suresi/tarzi ciddi fark ediyo. Semaverde yapilinca cok bi fark algilamiyorum ben.

Turk kahvesinde; su yeni cikan makinalarda kesinlikle cok kotu oluyo. Cezvede yapildigi surece ocak/koz cok fark etmiyo. Olsada bi icsek sade.

Türk kahvesi için sürenin uzaması aslında pek iyi bir şey değil. Kahveyi yakıyor çoğu kişi ama farkında değil.

Kanı falan değil bu, düpedüz tadı farklı oluyor. Hafif köz kokusu oluyor içerken. Sevilir ya da sevilmez o başka.

Dogaya verilen zarari arttirir tadi etkilemez

çok kafama takılan bir konu ve daha önce ben de sormuştum.

tamamen psikolojik. tadının farkını anlayabilmeniz için köz ateşinin gıda ile doğrudan temas etmesi lazım. odun fırınında pide gibi, tandırda ekmek gibi, mangal/barbekü gibi.

közde yapılan çayda, köz ile çayın arasında çaydanlık var. o köz kokusu çaydanlığın çeliğinden geçip çayın tadını nasıl değiştirsin? közün yanında olduğunuz için köz kokusu ateşten burnunuza geliyor, içerken de sanki çayda köz tadı var sanıyorsunuz.

keza kahve de öyle. köz ile kahvenin arasında duvar gibi cezve varken közün kahveye geçme şansı yok. olsa olsa ağır pişmesinin kattığı bir lezzet farkı olabilir.

3-4 ayda bir siliyorum ben. her defasinda ne gerek var.

perdeleri senede bir filan genelde.

Camları haziranda silmiştim, kış boyu silmeyi düşünmüyorum sürekli kar yağmur yağacak.
Perdelerin 1 senesi Ocak’ta doluyor ama hala temiz görünüyor bence kirlenmedi. Yine de ocak-Şubat gibi bi yıkarım heralde.
Camları ve perdeleri aynı anda halletmek lazım, en azından içlerini silmek lazım perdeler yıkanınca.

camlari arada silmek gerekli bu arada millet. hem ciddi olarak iceri giren isik miktari artiyor, hem disari bakinca daha smooth görüntü oluyor, yoksa yurt gibi oluyor.

ama daha önemlisi kirli olunca birikiyor kir kuruyunca ve cami acinca iceri geliyor o tozlar. kum oluyor ev hep.

Camlar da perdeleri de 6 ayda bir yikatiyorum. Camlar silinirken perde de makineye giriyor. Pratik oluyo.
Ama perde 1 sene de olur bence de

Yerine göre değişir o yüzden net bir cevap vermek zor. Hatta bazı yerlerde tozlanma çok az oluyor yılda 1 defa bile yeterli olabiliyor öte yandan büyükşehirlerde tozlanma çok fazla bazı yerlerde 1 haftada camlar kararabiliyor.

açık cephelerde ayda 1, kapalı cephelerde 2-3 ayda bir.

Istanbul'da, merkezi yerde, 3 cepheli, bol pencereli bir evde oturuyorum. Özellikle lodosun vurduğu cephedeki camların temiz kalabilmesi için her hafta silmek lazım. Fakat öyle bir zamanımız yok tabii ki, dolayısıyla yılda 1-2 kere camları silip, sonra yalnızca açtığımız kanatları siliyoruz rahatsız oldukça hızlıca. Başka şekilde baş etmek mümkün değil, yardımcı da almıyoruz şimdilik. Tül perdeleri senede bir yıkıyoruz, storları alalı iki sene oldu henüz temizletmedik.

dışarı görünmüyorsa silinir. yoksa silinmez.

Zaten o yüzden kapatıldı.

Kapatılma gerekçesi içerik hala duruyor.

bir kapatma kararı daha çıkabilir.

edit: hayır, yok hükmünde değildir. kapatma bir tedbir kararıdır. Hem ceza davası açılabilir, hem tekrar tedbir talep edebilir.

Net bilgi yok mu btk tarafından kapatılmış sitede yapılan yasadışı bir eylemin durumu nedir yok hükmünde midir

"İlk birkaç ay ödemediğim için ileride geriye dönük borç çıkar mı?"

çıkmaması için bir sebep var mı ?

borç çıkar.

sen o borcu ödemezsin, sonra af çıkar. gider prim gününü ve borcunu beraberce sildirir mis gibi kurtulursun bu işten.

ise basladiginiz an bagkur da baslar, faizi ile ceza devam eder

bana gönder ben de likör yapayım :(
www.taste.com.au

Buzluğa atılmaz. içinde su olduğu için su kısmı donar tadı gider.
Reçel yap bol bol. Bozulmadan taze halde koruyabilirsin.

yazın sade dondurmanın üstüne de dökebilirsin mesela.

mandalina suyundan şarap yapabilirsin. ben bayılıyorum.

az çok şöyle fermantasyonaski.blogspot.com

marmelati guzel oluyor.

dilimleyip fırında kurutabilirsin. kışın abur cubur niyetine yersin.

komuslarina ver tadimlik, goz hakki

bir kismiyla marmelat yap tarifi vardir youtube'da

mandalina suyu

Kabuğunu ayrıca reçel yapmak çok iyi fikir olabilir. Ya da bütün işin bittiğinde biriktirdiğin tüm kabuğu soğuk press'e yollayıp yağ elde edebilirsin. Kıymetlidir.

- @kablelvuku, ne demek, aramızda 1-2 kg mandalinanın lafı olmaz, adresini yaz göndereyim:) Link için teşekkürler.

- @kitik, dondurma üzeri kulağa harika geliyor. Teşekkür ederim.

- @babilbaligi, bir ay önce üzümlerimle deneylememiştim şarap yapmayı ama bu hiç aklıma gelmemişti. Umarım yüzüme gözüme bulaştırmam. Teşekkür ederim.

- @turbo sadık, teşekkürler, mutlaka deneyeceğim.

- @sir gawain, bu abur cubur fikrine bayıldım. Mutlaka yapacağım. Teşekkür ederim.

- @exlibris, varolan tek komşuma da 2 kg kadar olanlarından verdim. Bakıyorum, bazen arabayla gelip geçenler de dışarı sarkan dallardan topluyorlar ama ben tek başımayım ve yine de kilolarca mandalinam var :| Marmelat mutlaka deneyeceğim. Teşekkür ederim.

- @insan opusen hayvandir, tabii yaparım. Teşekkürler.

- @Etanglement, soğuk press harika fikirmiş, derhal araştırıp, yapacağım bunu. Kabukları mutlaka ayrıca değerlendireceğim. Teşekkür ederim.

Düştükçe yine alacağız

7'yi bekleyip satacağız?

Doları daha önce 6 seviyelerine getiren savaş değildi. Savaş olmadığı zaman da 6 seviyelerini gördüğü için bekleyeceğim.Biraz daha düşerse tekrar alacağım

Düştükçe yine alacağım +1

Epey bir parayı dövize çevirmeyi bekliyordum, alım fırsatı oldu. Teşekkürler cumhurbaşkanım ^^

ortadoğu bataklığında savaş bitmez kanka. yeni bir savaş başlayana kadar sevişmeyi planlıyorum.

Önümüzdeki savaşlara bakacağız

ben kısa vadeci olduğum için sabah sattım. düşünce tekrar alacağım.

edit: bugün 5.79'dan tekrar aldım.

Geçen yıl 7 TL'den dolar alıp ''seçimden sonra 10 TL'yi geçecek'' (neye göre rakam veriyorlarsa) diye spekülasyon yapanlar hala ettikleri zarara kurtarabilmiş değiller. Döviz bir yatırım aracı değildir. Nacizane iktisat bilgime dayanarak gelecekte ABD dolarının daha da değer kaybedeceğini düşünüyorum çünkü dünya hızla de-dolarizasyona gidiyor, ABD'nin çok büyük cari açığı var ve bu açığı karşılayacak üretimi yok. ÇHC ABD'nin tahvillerini satın alıyor karşılığında ABD'ye ürün ihraç ediyor. Bunun içinde suni olarak Yuanı düşük tutuyor. Kısacası dünyada ABD dolarının kurunu büyük ölçüde Çin belirliyor bizim gibi gelişmekte olan ekonomilerde bundan etkileniyor. Yani Türkiye'de muhalif kesimin iddia ettiği gibi iç meseleler döviz konusunda çok fazla belirleyici değil. Ha, bu arada arada savaş bitmedi 120 saat ara verildi.

6 ölümcül bi kur değil zarar etmek için.

Açıkçası bu operasyonların benim için tek olumlu tarafı doların artmasına vesile olmasıydı. Ha olamadı o başka ama doların ve euronun yükselmesi tek temennim.

Aklıma ilk gelenler:
Fareler ve İnsanlar, Gazap Üzümleri
Bozkırkurdu, Knulp
Yüzyıllık Yalnızlık; hatta Marquez'in tüm romanları
Sevilen
Veba
Körlük, Görmek, Isa'ya göre İncil
Açlık

ikinci el zaman var. ben çok beğendim.

Büyülü dağ

Nobel edebiyat ödülü kitaba değil yazara verilir. Jose saramago +1
Orhan pamuk (bir kitabini onermemi istersen 'sessiz ev'

Arkadasimin cocugunda da ayni problemler vardi.

Laktoz alerjisi testi yaptirdiniz mi?

Çocuklarda mide ile yemek borusu arasındaki bölüm gelişmesi birkaç yıl alabiliyor ve buna bağlı bazı bebeklerde kusma sık olur. Eğer fışkırır tarzda bir kusma yoksa fizyolojiktir. Fışkırır gibi her beslenmeden sonra oluyorsa mide çıkışında darlık açısından ultrason gerekebilir. Normal dedilerse çocuğu doktor doktor gezdirmeye gerek yok.

3. ayina kadar bizimki de fiskirtarak kusuyordu. (ozellikle 3. ayinda, oncesinde o kadar yoktu).

midesindeki acikliga baktilar ultrasonla normal dediler. sonraki aylarda kesildi kusmasi zaten.

gazi da zor cikiyordu.

reflu yastiklari var onu mu deneseniz?

bir de doktor yatar pozisyonda degil de biraz dike yakin emzirmeyi onermisti. yedikten sonra da 10-15 dakika o pozisyonda tutun demisti. (tabi bizimki durmuyordu o ayri :D

laktoz intolerans gibi görünüyor. memeyi kesip 1-2 gün mamayla beslendiğinde ne olacak acaba merak ettim.

anne sütünden de rahatsız oluyor muydu ya laktoz intoleransı olanlar? bilemedim.

Fışkırır tarzda kusuyor. Laktoz alerjisi testi yaptırmadık istemedi hiçbir doktor. Reflü yatağında yatıyor. Reflü için mama önermişti doktor anne sütünün yetmediği durumlar için. Onu da kusuyor. Böyle ağız kenarından akma değil. Peynir gibi kusuyor afedersiniz.

Kalbine baktirin bence bazı doğuştan kalp rahatsızlıklari ya da alcapa gibi doğumsal anomaliler doğum sonrası standart muayenede farkedilmeyebiliyor ve belirtileri gaz ve kolik ile benzesiyor. Varsa erken teşhis çok onemli bir şey yoksa da emin olmuş olursunuz.

İlk 2 satırdan sonra reflü olduğu anlaşıdı zaten.
Yattığı yatağı 45 derece eğimli hale getirin.

sakin olun, gayet sık görülen bir durumla karşı karşıyasınız.

bebeği dik konumda emzirin, az az sık sık besleyin, beslenmeden sonra bir süre dik tutmaya çalışın, yattığı yeri eğimli hale getirin vesaire.

zamanla düzelecektir.

hekim istiyorsaniz yıldız perk'e gidebilirsiniz iyi hekimdir. istanbul fenerbahcede. biz aile olarak gidiyoruz hep memnunduk. biraz pahalidir ama emin olun degecek ve telefonla dogrudan iletisim kurabiliyorsunuz bir sey olunca.
hastane olarak da baskent hastanesi iyidir.

cok gecmis olsun.

edit sakin 45 derece yapmayin. 45 derece nasil bir egim herhalde gozunuzun onune geliyordur. cocugun 45 derece durmasi imkansiz. yuzde 10-5 artik ne ise oyle yaparsiniz yataginin altina takoz koyarak bunu en iyi hekimler soyleyecektir.

bebeklerde bu durum çok normal karşılanır. kilosu ve gelişimi için doktoru normal dediyse sorun yoktur. Bizimkisi 6 aydır sürekli kusuyor. Arkadaşımın çocuğu 9 aylık olana kadar kusmuş. Emdikten hemen sonra gazını çıkarmayı unutmayın ve emdikten 10-15 dakika içinde sarsmadan karnına baskı yapmadan dik tutarsanız biraz azalacaktır. Gazını hemen çıkarmanız önemli ve vazgeçmeyin emme bittikten hemen sonra vazgeçmeden gazını çıkarın.

Bu ara iyi gibi. Gunduz tisortle ciktim usumedim.

Aksam cikarsam tek pamuklu oduncu gomlegi giyip kollarini kiviriyorum.

Usumedim son bi haftadir.

son gunler daha iyi; cok usuyen biri degilseniz hafif bir sey isinizi rahat gorur...

gündüz çok sıcak genelde tişört
öğlene doğru ve akşam üstü kazak
sabah ve akşam tişört+kazak+mont
:)

SERSERİ ÇEKETİ ismini verdiğim, deri de değil ama plastik diyim, saçmasapan bi ceketim var. motorcu şeysilerine benziyor. tişörtün üstüne onu giydiğim ve önünü açık tuttuğum halde akşam karanlığında 20 dakika yürüsem terlemeye başlıyorum.

yani kolay üşüyen biri değilseniz tişörtle bile dolaşırsınız. risk almayayım derseniz inceden bir hırka iş görebilir. en azından son 8-10 gündür böyle. nasıl iş anlamadım. bi ara 4 dereceyi gördüm ben gece, son zamanlarda yazdan kalma havalar. neyse böyle iyi, kombiye para yok.

Monta gerek yok. Hırka, ceket iş görür

ben akşam 12-1 civarına kadar polarla iiydim haftasonu. havalar iyi gidiyor gibi...

yeni mac al hocam
al iste mac övenler neredesiniz :)

gözünü seveyim
ssd+4gb ram+win 10 = win

al adam kurmayı göstermis
www.macworld.co.uk

iCloud üzerinden online kullanacaksınız.

ya da ms office'a geçip onedrive üzerinden kullanacaksınız.

alternatiflerin belli
1) yeni mac almak
2) mevcut mac'inde MS office kullanmak
3) cloud uzerinde calisan bir alternatife(Google Docs, OneDrive etc) gecmek.

onerim Google Docs'a gecmen. son 10+ yildir butun islerimi GoogleDocs uzerinden gerceklestiriyorum. hicbir uyumsuzluk, sikinti ile karsilasmadim. Apple/Android/Mac/Windows/Linux herhangi bir cihazdan da istedigim zaman erisebiliyor olmak paha bicilemez.

Pençe harekatıyla zaten bir zamandır kandile doğru harekat var, bitmiş de olabilir. Kandile kadar karadan gitmek kolay değil, ama İHA ve SİHA'lar sayesinde başlarını bile çıkaramıyorlar.

Daha geçen gün önemli isimlerden olan Ayfer Kordu bu harekat kapsamında öldürüldü.

Yani o taraftaki operasyon başka, bu taraftaki başka.

terörü bitirme çabası falan yok. o terör örgütü dedikleri örgüt gayet ülke içinden geçerken terör örgütü değildi, sonradan mı oldu? terör örgütü idi madem, liderinin Ankara'da İstanbul'da ağırlanması ne ayak!?

Mesele terörü bitirmek falan değil, dolayısıyla pkk kamplarına uzanmak filan yok. zaten jpg kampları da açıklanan bölge ile sınırlı değil, nereden tutsan elinde kalıyor.

Mesele iki taraflı; birincisi İdlib'de imha olmak üzere olan bir grup cihatçı var. Bunlara bir yer bulunması lazım. Bunlara bulunan yer de operasyon ile açılan yer. İşte Suriyelilere minik minik evler yapalım filan lafları da bunu işaret ediyor.

İkincisi iç siyaset. Onu zaten görüyorsunuz.

Gerisi hikaye.

bu operasyonun amaci pkk'yi tamamen yok etmek degil. kuzey irak zaten pkk'nin kontrolu altinda. kuzey suriye'yi de komple kontrol altina alip akdeniz'e kadar koridor olusturmalarini onlemek istiyoruz. ayrica ulkenin butun guney sinirinin pkk ile komsu olmasi da terorle mucadele konusunda elimizi cok guclestirir. amac kuzey suriye'deki teror yapilasmasini engellemek. oraya Turkiyedeki multicelerin ciddi bir kismini yerlestirerek Kurtlerin oradaki demografik yapiyi kendileri lehine degistirmelerini engellemek. bunu kuzey irak'ta musul/kerkuk gibi sehirlerde yaptilar ve bu sayede savas sonrasi "secimlerde" yonetimi ele gecirmis oldular.

sinirin 30-40km altindan sonra cok fazla yerlesim yapilabilecek bir yer yok. geneli col. ayrica guneye dogru ve batiya dogru gittikce suriye rejiminin etkisi artiyor. dolayisiyla biz en kuzeyi kontrol altina alabilirsek suriyedeki pkk/ypg yapilasmasini ciddi manada bozmus oluyoruz.

ben ilk tek gezmeye gittiğimde biraz çekinmiştim, ama sonrasında baya sevdim. sana inanılmaz bir özgürlük veriyor, kısaca kafana eseni yapıyorsun. grupla gezerken karşılaşamayacağın deneyimlere olanak kılıyor. benim önerim tek gezerken çok sosyal biri değilsen çok uzun süreli seyahatler ayarlama. olur ya bazen, kimseyle kafan uyuşmaz, öyle mal gibi kalma. 4-5 gün o yüzden ideal. kimseyle tanışmasan bile kafanı dinler gelirsin. ortak yabancı dil olmayan ülkeler zorlayabilir. (rusça bilmediğini varsayarsak ingilizce'nin yaygın olmadığı rusya, ukrayna gibi yerler)

Uzun süre tek başıma gezdim. Hiç de sıkılmadım. Müthiş bir özgürlük ve keyif verdi. Tek başımayken çok fazla yerellerle sosyalleşmem. Serde Türk kadınlığı var, ne olur ne olmaz diye. Can sıkıntısı olmuyor ama bazen hüzün oluyor. Parça parça kısa seyahatleri tercih ederdim. Kadın başıma Avrupa ve Kuzey Amerika haricinde tek başıma gezmezdim sanırım. Bu da yine güvenlik sebepli.

1- küçük veya büyük şehir de olsa, tek başına seyahat her zaman daha özgür hissettiriyor bana. ilk tek seyahatim olan budapeşte'de bir park bulup yarım saat salıncakta sallanmıştım mesela. arkadaşlarımla gitseydim muhtemelen böyle bir anım olmayacaktı.
çoğu zaman çok az parayla yurtdışına gidiyorum. dolayısıyla daha az müze daha çok park bahçe geziyorum, marketlerden ucuza alışveriş yapıyorum, istediğim yere istediğim zamanda gidiyor ve istediğim kadar vakit geçiriyorum kısacası.

3- seyahatlerim genelde max.5 günlük oluyor. çünkü bir süre sonra yoruluyor ve zevk almamaya başlıyorum. ben tek tek, parça parça gezmek taraftarıyım açıkçası. aynı kıta içindeki şehirler birbirine çokça benziyor. özellikle avrupa'da. bu yüzden kafam karışıyor benim. 3 gün gidip tek şehir gezmek tercihim. hem aşırı yorucu da olmuyor. görev gibi, gezmek için gezmiyorsun çünkü.

2- tek seyahatin mevsimle tarihle ilgisi yok bence. ama lokasyonla ilgisi olabilir. ortadoğu, kuzey afrika gibi yerlere, ben kadın olduğum için yalnız gidemiyorum örneğin.

ek olarak: ingilizceniz iyiyse ve ingilizce konuşulabilen yerlere gideceksiniz azcık da sosyal biriyseniz hiç sıkılacağınızı düşünmüyorum.

Özellikle ilk kez gideceğim bir yerse tek başıma gitmeyi seviyorum. İstediğim gibi plan yapmak,kafama göre değiştirmek iyi geliyor. Ben de genelde kısa süreli gidiyorum,4-5 gün gibi. Deniz tatiline ise arkadaşlarımla ya da ailemle giderim. Ve evet güvenlik gerekçesiyle avrupa ve kuzey amerika dışında tek başıma tatil planlamam.

benim en sevdiğim şey tek başına gezip tozmak. en son tek başıma bir hafta tatil yapmıştım, neredeyse kimseyle konuşmamıştım bile. hayatımda bu kadar dinlendirici bir zaman dilimi geçirdiğimi hatırlamıyorum.

mükemmel olur.

@tok oldugumuz halde yaftalar yiyoruz +1

Yurtdışı gezilerimi tek yapıyorum. Daha rahat oluyor benim açımdan. Ne ben bir başkasını kısıtlıyorum, ne de bir başkası beni kısıtlıyor. kafama göre sokak sokak müze müze geziyorum. kafama göre istediğim yerde oturup, yemeği yiyorum.

@asteriks'in yazdıklarını şahsen benim için de geçerli. sadece avrupa'ya gidiyorum tek başıma. Çin, Rusya gibi büyük yerlere tek gideceğimi pek sanmıyorum. Güney Afrika Cumhuriyeti için de cesaret edemem açıkçası.

Her zaman, her yerde tek seyahat. Tamamen aynı kafada değilsen ya taviz veriyor, ya birisine taviz verdirdiğin için kendini kötü hissediyor, ya da çatışmaya girip sıkıntı yaşıyorsun. Bu durum daha can sıkıcı. Çok kişi gittiğim son seyahatte kendi öz kardeşimle kavga ettim, döndükten sonra bir hafta konuşmadık. Öz kardeşim diyorum, bakın.

Bazı destinasyonlar için güvenlik kaygınızı anlarım da, çoğu zaman gerçek problemlerde yanındaki kişinin de çok yararı olmuyor. Fas'ta öldürülen İskandinav kızlar da 2 kişiydi sonuçta.

Giderim.
Dikkat bağımlılık yapıyor.

Ettim, ederim. Küçük şehirler 1 günden fazla sıkıcı olur ama büyük şehirler gayet güzel olur. Planlamadan, yazı okumadan, pek tavsiye almadan doğaçlama ve o şehrin yerlisi gibi elimde kamera, telefon ve sırtımda çanta olmadan ellerim cepte gezmeyi severim. Parça parça kısa seyahatlere vaktim olamdığım için tek tatilde mümkün olduğunca çok yeri görmeye çalışıyorum.

Gençken iyi de yaş ilerledikçe yalnız gezilmiyor ya. Kafeye, restaurana, gece klübüne gitmesi işkence, yan masadan muhabbetler, kahkahalar geliyor ya da millet arkadaş grubuyla, eşiyle sevgilisi ile. sen orda creepy/weird guy olarak sap sap takılıyon, telefonla oynuyorsun falan. Bir de büyük şehir olması lazım, cıvıl cıvıl olacak, aktivitesi, genci, toplu taşıması, sergisi, müzesi canlı bir şehir olması lazım. Tatile diye çıkıp depresyona bile girer insan:) Otel odası yalnızlığı diye bir başlık var, şimdi baktım: 110 sayfa olmuş. Bu kadar insan goygoy yapmış olamaz:) Baltalamak gibi olmasın bu arada, ben kolay sosyalleşen insan değilim zaten yapı meselesi, herkese göre değil bu yalnız seyahatler

link vermeden bişey diyemem çünkü baktım bir sürü 35mm canon lens var.

bunların içinde 35 mm macro olan var, 35mm usm f2 olan var, 35mm f1.4 olan var, f2.8 bile var.

şimdi ne diyeyim ben?

genel olarak diyebileceğim şey şu full frame olmayan yani apsc sensörlü makinalarda bu nikonda 1.5- canon da 1.6 çarpanlı oluyor. taktığın 50 mm lensin 1.5 ya da 1.6 çarpan ile odak uzaklığı 75 mm oluyor taaam mı.

şimdi haliyle senin 50mm aldığın lens aslında 75mm oluyor.

bunun için de bir satış stratejisi olarak crop faktör yani 35mm lensler her zaman için default olarak pahalı olmuştur.

35mm x 1.5= 52.5mm

gayet uygun fiyatlı 35mm lensler de var.

urun.n11.com

ama bu da 35mm; urun.n11.com

35mm f1.4 lens evet pahalıdır, çünkü diyaframı daha açık, muhtemelen L serisi ondan

Bahsettiğiniz Canon'un 50mm serisi prime lens diye geçiyor. Bunların odak uzaklığı sabittir. Kadrajı ayarlamak için sizin konuya yaklaşmanız/uzaklaşmanız gerekir. Daha az hareketli parçası olduğu için hem oldukça net sonuç verir hem de ucuzdur.

Eğer Canon EF 50mm f/1.8 STM'den bahsediyorsak. Bu lens ekonomi serisidir ve malzeme kalitesi de diğer lenslere göre düşüktür. Ele aldığınızda plastiğin kalitesinden anlaşılıyor zaten.

Şu an sadece dağlarda ve köyde gerilla olup “metropollerde terör saldırısı, askeri kayıplara” sebep olanlar var ya heh işte onlar abd destekli devlet kurmayı planlıyorlar. Devlet olup askeri ve ekonomik desteği alırsa bir de yapacaklarını düşün. Kısacası Türkiye 30-40 yıldır savaştığı teröristlerin desteklerle devlet olmasını hemen diplerimizde bayrak sallamasını istemiyor ve bu çok normal, olması gereken.

hiçbir kaybımız olmayacaktı.

hiç.

Muhalif birisiyim ama şu an bu operasyona karşı çıkanlar ileride orada bir terör devleti kurulursa bu seferde neden izlendi bir şey yapılmadı diyecekler.

Baştan zaten Suriye politikası yanlış idi. Olaylar buraya gelmeden çok önce bunlara gerek kalmadan engellenebilirdi ama olmadı.

Fakat şu an başka çare de kalmadı bu operasyondan başka. O sebeple doğru.

tc kanunları ve muhbir vatandaşlar bu soruya burada cevap vermemize müsaade etmiyor ne yazık ki. girmeseydik bu namüsait durumu "kaybedecektik", onun yerine medeni bir ülke olma umudumuzu kaybetmeyi tercih ettik.

Ekonomi ve toplumun durumu belli, ak parti kan kaybediyor. Sonraki secim cok riskli.
Yani kayip buyuk olabilir. Bunu tersine cevirmek lazim.

çok para>daha iyi yaşam>daha güzel karşı cins>daha iyi nesiller

dnamıza işlemiş yani

yarın renault'a binebileceğin garanti olsa, haklısın. benim tek derdim geleceğimi de garantiye alabilmek.

20 yıl önce parayla saadet olmaz kavramı geçerliydi 20 yıl önce hakikaten çok da gerek yoktu.. ama bugün para epey önemli.. Hastaneye bile gitsen ölüyorum desen kimse kolundan tutup kolay kolay sana bakmaz.. Parasız nefes bile alamaz hale gelindi. Bahsettiğin şey ayağımı yerden kessincilik ya da dört duvar olsun benim olsunculuk ise o ayrı bir dünya.. o hala geçerli bence de..

hocam siz parayi nasil kazaniyorsunuz? cok para tek basina kazanilmiyor. ben bilmiyorum en azindan. cok paradan kastiniz tek kisinin ayda 25.000-30.000 kazanmasi degildir diye tahmin ediyorum.

coklu sistem calisanlarinda bunun ayari yok. bir adimda herkesten kazaniliyor bir adimda da cok sey kaybediliyor o yuzden ileriyi dusunmek zorundasiniz. geriyi dusunemezsiniz. yani altinizda ornegin 150 kisi calisirken ay ben yoruldum ayda cebime 50.000 girmesin 30.000 girsin daha az calisayim diyemezsiniz derseniz o sistem cokuyor.

bir diger daha cok kazanma olayi ise sizin de acikladiginiz gibi renault ile yetinemeyip daha iyi urunlere kaymak.

ayda 5000 tl maas aliyorsaniz kirani 2000 tl arabaniz toyota bakimi da 1000 tl aidat 300 tl oluyor ornegin.

ama ayda 50.000 tl kazaninca bu is ortami ile siz artik bu zorlanma ile daha iyi kosullarda calismaya yoneliyorsunuz. arkadaslariniz mercedese binerken renaulta para varken binmek istemeyen adam kral adamdir ama kral adam da azdir ( pintileri demiyorum)
siz iyi para kazaninca havuzlu bahceli guvenlikli ev ariyorsubuz cunku cocugunuzu dusunuyorsunuz. bu sefer ne oluyor cocuk gelissin diye devlete degil ozele veriyorsunuz aylik okul gideri oluyor 1600, evin kirasi oluyor 3000 tl o evin aidati oluyir 800 tl mercedes aliyorsunuz onun bakimi oluyor 2000 tl buyuk evinisitmak daha zor oluyor dogalgaz oluyor 400-500 tl.

yani giderler sabit kalip kazanc artiyorsa tamam. ama gelir artinca siz de ona gore yasam sarti ayarladiginiz icin giderler de buyuyor sonra gene elinizde para kalmiyor ahahahah sonra diyorsunuz ki para yetmiyor az daha kazanmaliyim :))) boyle aptal bi paradoks var bunu yenmek icin muthis bir ailede muthis bir kultur ile yetistirilmis olmak gerekir. o da pek kimsede yok.

@mg3929 +1 tamamen katılıyorum. 2 tane evin olsa ne olmasa ne ya. bmw binende akşam düğününde erik dalı oynuyor şahine binen de.

türkiye gibi bir coğrafyada kendini ve çocuklarını garanti altına almak için çok para kazanmak zorundasın. aksi takdirde hayatın yaşam mücadelesi ile geçiyor. reno'ya biniyorsan onun bi altı bisiklet, ama bmw'ye biniyorsan olası bi durumda satıp reno'ya dönebilirsin mesela.

bu olayin turkiyeyle fransayla cografyayla alakasi yok. zamanlada alakasi yok. 100 sene 200 sene oncede boyleydi.
bundan 2300 sene once epikur baskanim da bu konular hakkinda konusuyordu. o zamanlar ne bmw ne mercedes varmis ama konu ayniymis.

olaybizim insan olmamizla alakali. mg3929 un dedigi gibi DNA miza isli. elindeki muzu birakmamak icin kolunu agac kovuguna sikistiran maymunlardan cok farkimiz yok.

hepsi hazırcı geri zekalı oldukları için para diye kendilerini yiyip bitiriyorlar. bir süre sonra da o para onları yiyor. oh olsun diyemiyorum çünkü çok üzücü oluyor sonları.

ben paradan ziyade beceriye inanıyorum. çok paran olunca her şey hazır gelir ve bu insanı asla tatmin etmez. ama bir şeyleri kendin yapma becerini de kazanacaksın bence.

dışarda yediklerini düşün her gün her gün, ne şartlarda pişirildiği belli olmayan yemeklerin karşına gelmesi iğrenç.

evinde çok eşyan ola bile sen onların hizmetçisi oluyorsun, ruhun daralıyor bir yerden sonra. kendi zevkine göre dayayıp döşedğin sade bir ev bence en büyük refahlık.

bence para eğitim için gerekli. eğitimin paralı olmadığı bir ülkede yaşamak isterdim. bana istediğim beceriyi öğretecek insanlara ulaşmak zenginlik zannımca.

birde ulaşım paralı olmamalı. o zaman paraya o kadar da ihtiyaç olmaz. insan kendine parasız da yeter.

Ferrarisini satan bilgelerimiz gelmiş. Selam arkadaşlar.

Para kazanma hırsı denince insanlar hep yeşilçam filmlerindeki fabrikatör karakterler gibi tipler canlandırıyor sanırım gözünde. Para kazanma kaygısı olan veya parası olan insan kötü insan demek değildir. Bütün hayatımız boyunca hep zengin adamların kötü karakter olduğu film ve diziler, sürekli "fakir ama gururlu" övgüleri, "işçisin sen işçi kal" falan tarzı şeylerle yoğurulduğumuz için para kötülüğe geçiş aracı olarak görülür oldu heralde. Öncelikle bunları bir geçelim.

Para kazanma hırsının en azından benim için çok basit bir sebebi var. Ben de bir çok insan gibi kafamda kurguladığım ideal hayatı yaşayabilmek ve eğer ileride bir aile kurup çocuk sahibi olursam, onların da geleceklerini mümkün olduğunca garanti altına almak istiyorum. Haliyle bunun için de bir miktar para gerekiyor. Benim bu parayı kazanmak için hırs yapmamdan daha doğal bir şey yoktur bence.

Bu mevzuda boş boş vaaz veren, konuyu "renaulta binsen ne olacak" gibi yüzeysel örneklere indirgeyen insanların da kusura bakmayın ama samimiyetine zerre inanmıyorum. Bunu renault ve bmw arasında gerçekten bir fark olmadığını düşündüğünüz, sadece ürünün işlevini umursayan, üzerindeki etiketi önemsemeyen bir bakış açısıyla söylemiyorsunuz çünkü. Bu vaazları veren arkadaşlar, örneğin cep telefonlarını çıkartıp bir baksınlar bakalım. Büyük bir çoğunluğu iphone ve samsung kullanmıyorsa ben hiçbir şey bilmiyorum. Huawei kullanan, renaulta binen kısım da emin olun alım gücünün el verdiği senaryoda iphone kullanıp, bmw sürecektir.
Evet renault'a binecek insanlar, huawei kullanacaklar. Bunda yanlış olan en ufak bir şey yok. Ama insanlar bunları rasyonel birer harcama kararı olarak yapacaklar.

Bunlarla beraber para kazanma hırsının belli bir noktaya kadar olması gerektiğini düşünüyorum. Belli bir noktadan sonra manasını yitiriyor para çünkü. Sıradan bir insan düşünelim mesela, 2 tane çocuk sahibi olsun bir adam olsun. Bu adamın hayattan ne gibi beklentileri olabilir?
X yerinde bir ev, Y yerinde bir yazlık istiyor olsun. Belli bir yaşı geçmeden önce 20 ülkeyi gezip görmek istiyor olsun. A marka bir araba istiyor olsun. Bir de çocuklarının iyi bir eğitim alacağından emin olmak istiyor olsun.
Şimdi bu adamın bu isteklerinin hepsinin iyi kötü bir maaliyeti var. Bugün atıyorum 5 milyon lirası olan bir tane adam bunların hepsini iyi kötü gerçekleştirebilirse eğer, o adamın bir gün daha çalışmasının hiçbir anlamı yoktur. Hayatının geri kalanından beklentilerinin hepsini elde edebilecek maddi gücü yaratan adamın artık çalışmasını, para kazanmasını gerektiren herhangi bir şey yok. Hayat gerçekten çok kısa. Bu noktaya ulaşan kişinin çalıştığı, para kazanmam lazım diye dolaştığı her bir gün, zaten kısa olan hayatından boşa gitmiş ve hikayenin sonunda pişmanlığa dönüşecek bir diğer gün.
Para kazanma hırsında kötü bir şey yok. İnsanın gözünü para hırsının bürümesi kendine zarar, o kadar.

1-Canım istediğinde güzel bir mekana girip, istediğim çayı kahveyi içip, hesaba sadece ne kadar ödeyeceğim diye bakmak, bütçem nolacak diye düşünmemek.

2-İstediğim zaman bir tatile kaçabilmek, ekonomik olsun diye 6 ay evvelden 7 günlük tatilin zamanını mekanını ulaşım aracını ayarlamak zorunda olmamak.

3-İşime rahat gidip gelebileceğim bir mekanda oturmak, İstanbulun eski dağı yeni yerleşime açık bölgelerinden birinde oturup işe gidip gelmek için günde 2-3 saatimi çöpe atmamak

Vs vb diye gider.

Sonuç olarak para insana mutluluk sağlamaz direkt olarak. Fakat büyük bir özgürlük sağlar. Özgür olmaksa benim için mutlu olmak kadar, hatta daha büyük bir önem taşıyor.

yaşlılıkta rahat etmek.

mr cektirmem gerekti agridan duramiyordum, yasadigim ulkede mr icin para vermene gerek yok, super. randevu almaya gittim 9 ay sira var dediler. bunun baska bir yolu yok mu dedim, var dediler eger $600 verirsen yarin cekeriz.


baska birsey yazmaya gerek var mi?

onlarin cogu kitap sevdikleri icin degil ise ihtiyaci olduklari icin orada. tabii ki gonul isterdi ki tavsiye sorunca mantikli bir cevap alinabilsin ama ulkede hicbir sey olmasi gerektigi gibi olmadigi icin :/

yanlış anlamayın ama siz kendinizi ifade edememişsiniz. "komedi kitabı okumak istiyorum" diyen birine ben olsam ben de bakakalırım. komedi kitabı nedir? kaldı ki görevli arkadaşın çizgi roman olarak algılamasını hiç yadırgamadım. bence sorunuz sıkıntılı ve kitapçıya yanlışlıkla yolunuz düşmüş gibi görünmüşsünüz.

mizah rafıysa doğru yönlendirmişler bence. beklediğiniz hugh grant'in kitapçıdaki rolünün kız olanı gibi bişiyse çok zor diyorum.
sadece işe ihtiyacı olduğu için çalışıyorlar her gün o kadar kitabın içinde olup çoğu bir kitabı bile açmadan günleri bitiyor. ki ben olsam her gün bir kitap okurum o ortamda.
bu kısmı salladım tabi çalışırken kitap oku da bir yerinden - baş parmağından misal- kan alsınlar.

Üzüm yemek istiyorum ama bağcıyı dövsem de iyi olur gibi bir şey olmuş. Kasadaki 3 kızdan güzel olana gitmeniz hayatta her şeyin mizah olmadığını gösteriyor. Kasadaki kızın size komedi kitabı önermek gibi bir görevi olduğunu sanmıyorum.
Mizah rafı ne tarafta derseniz göstermek zorunda o ayrı.

Orada ne oldu diye merak ediyorsanız, kız kendisine yürüdüğünüzü ve kitap olayının bahane olduğunu düşünüp sizi müsait bir yerde bırakıp işine dönmüş. Ben bunu anladım.

belli başlı kitapçılar dışında büyük zincirlerde çalışanlar orada iş sahibi olmak amacı ile bulunuyor. yani gerçekten kitap kurdu olup da tecrübe üzerinden yönlendirme yapabilecek kişileri bulmak zor zanaattır. Bu konularda ise en iyileri şu anda yok olmaya yüz tutmuş sahaflardır. reklama girmeyecekse birini önerebilirim, beyoğlu sahafı idi ama artık İzmir'e taşındı, kendisi ile kontağa geçersen ne arıyorsan bulur, ilgine göre tavsiyeler verir, bir de muhabbet adamdır.
www.facebook.com

hayatım boyunca komedi kitabı tabirini hiç duymamış olabilirim. sen ona mizah diyecektin. görevli de seni karikatürlerin olduğu yere yönlendirecekti. oradan benim de söyleyeceklerim var'ı alıp ayrılacaktın. problem sende.

Saglam sacmalamissiniz. Kizin bakakalmasi normal. Komedi kitabi nedir alllasen

derdini düzgün ifade edememişsin. "yeni çıkan romanlardan komedi türünde bişeyler bakıyorum" filan deseydin biliyorsa gösterirdi.

bir de işi sadece kasada durmak olabilir, bilmiyor olabilir.

en son ihtimal de yürüdüğünü düşünmüş olabilir. erkek çalışanlar falan dediğine göre...

kusura bakmayin ama, kitapcida calisiyor olsam, biri gelip komedi kitabi okumak istiyorum, eglenceli kitap okumak istiyorum dese, ben de size roman yerine okumasi kolay olacak cizgiroman bolumunu gosterirdim. soruyu sorus sekliniz kitaplarla normalde cok isi olmayan, tesadufen oraya yolu dusmus biri izlenimi uyandiriyor. ya da bir muzaffer izgu kitabi verir yollardim.

Kusura bakmayın erkek personel ilgileniyor da ne demek. Ben kadınım ve mizah kitaplarına bayılırım özellikle de ince mizah ise.

Max Aub- Örnek Suçlar. Tam senin aradığın kitap hocam. Baskısı yoktur belki ama Nadir kitaptan bak.

Sen kendini eksik ifade etmişsin. Ne istediğini tam olarak ifade etmemişsin. Personelde bilememiş senin ne istediğini.

Kusura bakmayın erkek personel ilgileniyor da ne demek. --->

@oldpossum yazilandan anladigim kadariyla gorevli kiz cizgi roman okuyucusu degil. cizgi roman meraklisi bir musteri geldiginde o sirada orada olmayan bir/birkac erkek calisan var, o/onlar ilgileniyor genellikle.

kadinlar cizgi roman okuyamaz, hicbir kadin mizah kitabi sevmez, sevemez falan demiyor.

Bir dahaki sefere kasadaki en güzel kadin yerine en komik kadina sorarsin soruyu :D

Okuma yazmayi söktügümden beri kitap kurdu bir insan olarak bilinirim, ilk defa "komedi kitabi", "komik roman" ifadelerini bu entry'de okudum.
Calisanlarda bir sorun yok. Zaten biz de elimizde kitap listesiyle gidip kitabi bulamazsak adamlara "Pardon su yazarin bu kitabini nerede bulabilirim?" diye yardim istiyoruz. Yeni birseylerden haberdar olmak icin de ilgimizin oldugu alanlarda raf karistiriyoruz.

Ps: Konak Pier'de Jokeri'i izlemenle soru arasinda bir bag kuramadim ben :D

kitapçılarda kafelerde dükkanlarda o güzel kızlar satış yapsın diye varlar. ne bilcek ne aradığını. insan bir sorar daha önce ne okumuştunuz, hangi dönemden arıyorsunuz, vs diye.. pehhh!

Film çok dramatik etki yarattı, sinemanın hemen karşısında kitapçı, o yüzden alıp komik bir roman okuyayım demiştim. Mizah romanı istesem yardımcı olurlardı belki, sonraki gidişimde soracağım bu şekilde.

İphone.

Ha ben 3 yıldır samsung s7 kullanıyorum hala da memnunum ama herkes öyle kullanmıyor. Apple ürünleri daha genele yayılmış şekilde iyi.

Hala 2. El iphone takir takir calisiyor ama 5s zamani cikan tum andoidler cop. 5 sene sonra da ayni olacak o yuzden iphone.

iphpne. Ama uzun vadede hepimiz ölmüş olacağız.

Model olarak da internetten o paraya alınabilecek en iyi iphone’u tavsiye ediyorum

Birde mesela ,

XR 2018 de çıkmış ama tek kamera,
x2017 de çıkmış ama çift kamera,

Yeni olmasına rağmen neden xr tek kamera? siz hangisini önerirsiniz?

xiaomi mi 3 ekran kırıldığı için güvenlik kamerasına çevirdim 2 ay önce. 5s ile aynı dönemin telefonu. ezbere konuşmak güzel olsa gerek. apple ekosistemindeysen oradan devam etmek mantıklı olabilir bütçe sıkıntın yoksa. ve ihtiyaçların neler, telefonun sana sunduğu şeylerin hangisine ne kadar ihtiyacın var?

Ben Xiaomiden yana kullanırdım oyumu. Çok iyi telefonları var yahu. Redmi note 7 pro bile çok iyi.

iphone uzun süre götürür. elimde 2015te aldığım iphone6 var ve sadece pili değişti (300 tl). her hangi bir performans sıkıntısı yaşatmıyor. 4sler bile 2016da çalışıyordu. 5s'i appler çalışmayıncaya kadar kullanıp o tarihte yeni bir model almak en iyisi. iphone 8 ya da x ömürlerinin sonuna gelmiş modeller. yeni sayılmazlar.

iphone'u kesinlikle daha uzun süre kullanırsın; fakat x yerine 8 de düşünebilirsin. aynı işlemci(bu demektir ki performans ömürleri aynı olacak), çentik yok ve (seviyorsan)tuşlu son iphone.

iPhone XR.

iPhone seni uzun süre götürür. Ama ekonomik olarak ucuz bir android almak çok daha mantıklı oluyor. Mesela ben 2750 civarına samsung a50 aldım. şimdi beni çok götürmese 3 sene sonra bir daha alsam oldu sana 6 bin. yine karlı, yine karlı...

ben hala 4s kullanıyorum. 3 senelik bir g5 maceram oldu onunla da sıkıntı yaşamadım. bence iphone xr'a bir şans verebilirsiniz.

İncir meyhane

Ara sıcak
Yelken

Balıkçıköy Fahri
Deniz kabuğu
Kepos
Ege Balık
Buğu

balıktan kasıt yemek olan balıklar ise, triliye.

balıktan kasıt ara sıcak olan balıklar ise, manolis.

gap'e bakabilirsiniz.

Ben zamanında Defacto’dan almıştım.

M&S bir önceki sezondan bakın

geçen hafta koton'dan 160 liraya aldım.

ben 8 yaşındaki oğluma aldım ama askıda 2-3 yaş bedenleri vardı.

2-3 yaşındayken de gap'ten sonbaharlık bir mont hediye gelmişti. kabanı da mothercare indirimi denk getirip oradan almıştım yazın ortasında.

mothercare ve carters çok iyi bu konuda. benetton ve gap de aynı şekilde ama indirim zamanını yakalamak daha iyi. kasım gibi indirime girecek diyolla ben de evdeki 2 buçuk yaş için beklemedeyim :)

Dünyanın çapı 12.742 km. 40 bin civarı olan çevresi.

Ha işte ondan.

yarılmaz ama içine çökebilir.

yarılmaz. 1. km dünyanın çapına göre çok az. sanırım büyük depremler olur.

Peki bombayı guclendirsek. Dünyanın en tesirli bombası olsa bu

Hocam 4,5 milyar yıl önce mars büyüklüğünde bir gezegen dünyaya çarptı, ay oluştu en fazla.
Bombayla olacak bir iş değil. belki death star..

1 km çok sığ kalır. Sadece yüzeyde depremler olur alt katmandaki magma akışmaya devam eder. İkiye ayırmak için dünyanın merkezine kadar kazıp her bi kmde bomba yerleştirsek bile hepsi aynı anda patlarsa bu sefer dağılır ve gezegeni yok etmiş oluruz. Sanırım bunu temiz ikiye ayırmanın bi yolu yok.

Hayır. Yarmak İçin bombayı merkeze yerleştirmek lazım. O da mümkün değil.

Zaten kütleye göre çok küçük kalıyor...

değil.

değil tabi insan rahatsız olur

Hamamın içine kamera koyulur mu? Direkt şikayet ve kapanma konusudur!!!!

çalışma koşullarını bilmiyorum, ama yaptıkları iş dolayısıyla kendinizi zerre geliştiremeyeceğinizi söyleyebilirim. yaptıkları en karmaşık iş inovasyon zirvesi gibi organizasyonları bir takım şirketlere yaptırıp gelen excel tablları içinde formül döndürüp birinci seçmek.

peki acaba iş kanununa tabi bir işe alım olduğu için uzun soluklu iş garantisi olma ihtimali nedir? verdikleri ücret çok iyi, sahiden düşünmeye değer şu şartlarda, nasıl bilgi edinebiliriz.

ilk aklıma gelen toplama bakılarak toplam range üzerinden random bir sayı seçmek oldu. yani mesela bu 4 score'un toplamı 95. 1-95 arası random bir sayı seçilirse olur gibi.

1-25 - 1
26-50 - 2
51-60 - 3
61-95 - 4

Ilk adim olarak skorlarin OBEB ini alin (evet, okulda ogrendigimiz obeb)
Sonra her kullanici icin skor/OBEB kadar bilet verdiginizi farzedin.
Sonra da rastgele cekilis yapin.

Ornek;
25, 10 ve 35'in OBEB'i 5, her kullaniciya skor/5 adet bilet verecegiz.
score | user_id | bilet
25 | 1 | 1,2,3,4,5
25 | 2 | 6,7,8,9,10
10 | 3 | 11,12
35 | 4 | 13,14,15,16,17,18,19

Simdi 1 ile 19 arasinda rastgele bir numara secebilirsiniz.

@ekyil ile aynı mantığı söylemeye gelmiştim.

problemle ilgili güzel gelişme kaydettim özellikle @ekyil sayesinde. şu an kodlarını yaratmaya çalışıyorum ama takılıp kalacağım sanırım bu noktada. biraz karışık bir dizi yaratmam gerekecek, ve 10k kullanıcı söz konusu performans sorunu yaşatmadan işin içinden çıkmam lazım. ek olarak buna bir de hash mekanizması üzeretmem gerekecek, bunu kullanıcılarla paylaşmak zorundayım.

hangi dili kullandigini soylersen, mutlaka yazilimsal olarak da yardimci olan cikacaktir.

stackoverflow.com

her bir kullanıcının skorunu 0-1 arası random bir sayı ile çarp sonra en büyük olanın ID sini al, aynı değer çıkması durumunda bu olayı tekrarlat.

olayı daha fazla karmaşıklaştırma

25*randomSayı(0-1)
25*randomSayı(0-1)
10*randomSayı(0-1)
35*randomSayı(0-1)


Örnek Sql;
SELECT TOP 1 ((ABS(CAST(CAST(NEWID() AS VARBINARY) AS INT))) * [SKOR]) as katSayi, [USERID] FROM [USERS] order by katSayi desc

obeb/okek gerek yok. running total ile çözersiniz. sql server için; (scoreları önce hareketli topla, sonra 1 ile toplam score arasında rastgele sayı üret, o sayıdan ilk büyük hareketli toplama sahip kaydın user_id'sini getir. her user_id için score kadar şansı var.)

select top 1 user_id from (select user_id, sumscore, sum(sumscore) over(order by user_id rows between unbounded preceding and current row) as runtotal
from(
select user_id , sum(score) as sumscore
from rt_test
group by user_id
) as tbl) x
where runtotal > round(((select sum(score) from rt_test) * rand()+1), 0)
order by user_id

arayıp sildireceksin.

öyle devlet memuru baksın görsün cezayı silsin falan yok. sen arayacaksın.

@babilbaligi

tam olarak nereyi arıyoruz? vergi dairesini mi, askerlik şubesini mi?

askerlik şubesini. onlar vergi dairesine yazı yazıyorlar.

Öyle yazıyla silmiyorlar maalesef. İdari mahkemede dava açmak gerekiyormuş. Ben de sildiremedim sözlükten birisi dava açmış ben de dava açmaya hazırlanıyorum

Double check yapacaksin.

böyle şeyler olur çok kafana takma herkes hata yapar ve bu hataları bir ömür boyu hatırlarlar.
bu sayede aynı hatayı bir daha yapmazlar. :)

ozellikle hata yaptigin konularda daha kontrollu ve dikkatli olmaya calis. uzunca bir sure hata yapmazsan kendini unutturursun diye dusunuyorum :) ama surekli gergin ve tedirgin, diken ustunde olursan hata yapma ihtimalini de artirirsin. o psikolojiden cik. oldu bi kere ama bi daha yapmiycam dusuncesine yonlendir kendini.

hatayı nasıl yaptığını bulmaya çalış.

aaa evet şuna bakmamışım ya da şurayı yanlış değerlendirmişim dediğin yeri tespit et. sonra bir daha orayı kaçırmazsın.

öncelikli olarak tespit. daha sonra kontrol.

sebebini bilmediğiniz bir hata varsa, yapılan işi iki değil on iki kere de kontrol etseniz gözünüzden kaçacaktır.

herkes hata yapar, sakin ol. yaptığın her işi bir daha kontrol etmeyi ihmal etme.

üretim süreci diye bir şey var. iyi ürün süreçlerden geçer. başarı süreçlerde saklıdır. başarı sağlamlıkta en iyi arabalar mesela almanlardan değil japonlardan çıkar. japon arabaları kolay kolay bozulmaz yıllarca bin.

şöyle diyeyim ürünler(başarılı ürünler) insanlar faöktürüyle değil iyi süreçler kontrolü ile meydana gelir.

ıı. dünya savaşı zamanında Deming çabaları ile proses kontrolü dediğimiz alanda Standford'da çalıştaylar seminerler kasıyor, bu sayede birçok mühendisin vizyonu gelişmiştir ancak bu süreçler işlemler ne işçilere ne de yönetim kadrosuna aksettirilemedi, bizim eleman daha sonraları Shewharttan da kaptıklarıyla bunu uygun japon kültürüne bir güzel yediriyor ve anlatıyor. böylece japonlarda toplam kalite felsefesi denen şey meydana geliyor.

süreç oluşturur ve bunu uygularsan sözüm meclisten dışarı dünyanın en aptal adamı dahi olsan başarılı oluşturursun.

bu süreçleri oluşturmanın birkaç karmaşık ve basit yöntemleri var. en basitlerinden birisi. kontrol metodu.

check listin olacak. en basit işte bine bunu süreci işle. şu kontrol edildi mi, şu yapıldı mı? yapıldığında ne sonuç doğurdu ne doğuracak. böylece gözden kaçırma ihtimalin azalıyor. başarı basitlikle yatıyor ve basitlik mükemmelliği getiriyor. çok basit iş bu ne ki demeyin. kontrol mekanizmanızı geliştirin.

bi keresinde güneş gözlüklerim gözümdeyken kafamda demiyorum gözümdeyken dakikalarca güneş gözlüğümü aradım. millete de sordum. millet de başka gözlüğümü arıyorum sanmış. kontrol mekanizmanız olsun.

Hata olur, bunu kendine bir geliştirme fırsatı olarak gör. Seni öldürmeyen (işten kovdurmayan şey) güçlü yönünü geliştirir, eğer uyarıyı doğru olarak işlersen.
Arkadaşlar da yazmışlar, kontrol, checklist die. Mümkün oldukça insan hatasından arındırmaya bak. Örneğin bilgisayar üzerinden uyarı gitsin sana.

işe ilk başladığımda müşteriye mail gönderirken 3. partilerle olan kontratlarımızı da içeren bilgiler göndermiştim yanlışlıkla.

travmayı atlatana kadar double check çalışacaksın.

Daha dikkatli, süper dikkatli olmakla hatayı önleyemezsiniz.
Ya hata yapmayı önleyecek ya da hata yapıldığında hemen tespit etmeyi sağlayacak bir yöntem geliştireceksiniz.

türkiye'nin en büyük yabancı firmalarında müdürlük yapmış, cv'si dehşet, lisans mba'ler eğitimler falan hep amerika'dan falan bir adama danışmanlık yapıyorum. bir yer satın alınıcak tüm sözleşme maddelerinde anlaşmışım vs. vs. artık imza noktasına gelindi.

bu eleman normalde bana sorar her şeyi ama o akşam yanımda kendi başına bir şeyler yaptı falan filan. bir baktım sözleşmeyi imzalayıp göndermiş. bana sormasına gerek yok tabi kendi firması ama garip geldi yani son bi check etmeden imza atması falan.

sonra bana döndü son bir mail geldi yeni bir madde ile 200.000usd kazandırdım firmaya dedi. bana söylememiş kendi sözleşmeye eklemiş sonra imzalayıp göndermiş.

dedim hayırlı olsunda keşke dedim bende bir baksaydım maddeye. bilmediğim bir şey olursa mahcup olurum karşı tarafa.

atayım sana maili dedi.
attı.
ya ben ingilizceyi kendi başıma istanbul'da öğrendim, sözleşme yazacak, gidip pazarlık yapacak kadar iyidir. ben maili okuyorum yeni eklenen maddede bizim firma karşı tarafa 200.000usd ödeyecek yazıyor. bir daha okuyorum aynı. bir daha okuyorum aynı.
ya dedim kusura bakmayın ama ben böyle anlıyorum bunda bir sıkıntı yok değil mi dedim? yok yok ben anlaştım merak etme dedi.
içim rahat etmedi ertesi sabah böyle imzaları kutlamaya mayetinde bir arayayım dedim karşı tarafı kutladıktan sonra son maddeyi sordum. sizin firma 200.000usd ödeyecek dedi karşıdaki. iyi dedim good deal. vs. kapattım.

imzalar atılmış falan filan. sonra firmaya gittim. dedim benim içim rahat etmedi böyle böyle sordum o da şu şekilde cevap verdi dedim. allah allah nasıl öyle olmuş. garip dedi.

sonra o parayı ödememek için başka bir maddeden dolayı sözleşme iptal edildi.

bunu yapan adam 58 yaşında. rahat ol yani.

büyük üniversitelerde el cerrahisi bölümleri var. fizik tedavi bölümüne randevu alırsanız yönlendirirler.

listede el cerrahisi var ama secilen ile gore degisiyor olabilir

istanbulda gorunuyor. kucuk bir sehirde misiniz?

prntscr.com

Genel cerrahi olabilir. Benzer bir durum bende de var. Sağ baş parmağımın bir kısmı uyuşuk. Uyuşuk değil de tam sanki uzun süre üzerine oturulmuş ayak gibi. Ben genel cerrahiye gitmiştim hayatını ne derece etliliyor diye sormuştu. Açıkçası bende bir etki yok sadece his olarak rahatsız ediyor dediğimde gerek yok o zaman dedi.

bir avukata başvurabilirsiniz.

derdiniz sadece ihtarname göndermek ise, noter ile çözersiniz.

ama sonrasında icra takibi vb. için bir avukat ile görüşseniz iyi olur.

ihtarname ile uğraşmayın. direk icra gönderin.

hürriyetemlak.com

biz evi zingat.com'dan bulmuştuk. nereden çıkacağı belli olmuyor.

Dr Kaan kocatepe'nin kitabını tavsiye ederim. Gayet açıklayıcı ve yeterli, kendinizi boğmaya gerek yok.
Ben bir de saniyede 4 bebek miydi adı o belgesel serisinin tamamını izlemiştim ben. Dünyanın farklı yerinden kadınlar, farklı doğumlar... Bu ikisinden başka bir şeye de ihtiyacım olmadı. Kafamı karıştırmadim...

Mobil edit:sonrası için de güzel kitaplar var ama 2 yaş sonrası...davranışlara alışkanlıklara yönelik. Şimdi lazım değil diye isim vermiyorum.

"bebeğinizi beklerken sizi ne bekler" ve serisi. bebeğin ilk yılı için ve üç yaşın sonuna kadar iki kitap daha var.

kullanma kılavuzu gibi gerçekten.

şubeye gidip alamam, çünkü aşırı saçma bir yerde. otobüs bile gitmiyor

hakaret sebebiyle savcılığa başvuracaksınız. ayrıca arsa kargo a.ş. aleminde de tazminat talebinde bulunacaksınız.

sosyal medya hesaplarından da aras kargoya giydireceksiniz. o kargo o adrese köpek gibi gelecek.

Savcılık vs.uzun sürer. Sana jet hızında çözüm:

1- linkedini aç, aras kargo genel müdürünü bul, ekle yaşadıklarını yaz.

2- Eğer genel müdür twitter kullanıyorsa bir de ordan yaz.

3- genelmüdü[email protected] 'ye mail at.

Sonra gör bakalım kim o kargoyu getirmiyormuş.

Şikayetvar'a falan yazınca jet hızıyla dönüş oluyor.

şube müdürünü doğrudan sorunu çöz. küfür içinde aynısı geçerli.

beyaz masa cimer twitter her seyi yaz. nedir bu kargolarin rezilligi bir gun de bana oldu diplomami kaybettiler.
kadin degil erkek olsaydi simdi onlar mezarda ben hapisteydim.
evin yanindaydi sube annemi cagirdim cocuk gibi kavgaya ahahaha. annem yarim saatte buldurdu. ustune dusmesem diploma hic olacakti. ve ben olsam savciliga da kesinlikle dava acardim. kesin hem de.

Adamın bu şekilde yokuşa sürmesi, düzgün hitap etmemesi hoş değil ama sanki adam da akşam 19:30'da kargo teslim etmeye bayılıyor. Çok acımasız bir toplumuz gerçekten. Adam asgari ücret alıyor sabahtan beri dağıtım yapıyor, eve gelince arıyor da geldim evde misiniz diye, ki aramak zorunda da değil kağıdı yapıştırır giderdi.
Aldığı cevap dalga mı geçiyorsunuz 19:30'da kargo mu teslim edilir.

Ha ettiği küfürleri savunmuyorum, terbiyesizlik yaptığı, haklıyken haksız duruma düşmüş.

Küfür etmese kurye haklıymış. Arayarak kendine iş çıkarmış. Evde yok diye kağıt yapıştırıp gitseymiş keşke, insanlık edip aramış.
Sözlüğe rezalet başlığı şeklinde yazarsanız çözerler paket işinizi.

kargo dağıtımı saat 18.00'a kadar yanlış biliyorsunuz. adam zor koşullar altında çalışıyor diye saat 22'ye kadar evde beklemeliyim haklısınız :) kimsenin " kendinden aşağıda" gördüğü kişiyle dan dun konuştuğu bir durum yok. turkiye'den fazlaca uzak kalmissiniz, burda işler daha farklı ilerliyor

eğer internetten bir şey sipariş ettiysen bırak geri gitsin. siteye de bildir durumu. sana zararı yok nasıl olsa.

Oncelikle sikayetvara yaz. Ben bu siteyi yogun kullanıyorum sonuc alamadigim 1 2 sorun oldu sadece. Sonra da urun birak aldigin siteye iade edilsin ve siteyi arayıp durumu anlat. Bir de genel olarak eger varsa kapida odeme secenegi secersen kargo firmasi extra hizmet bedeli aldigindan senden veya alisveris yapilan siteden daha ozenli davraniyor. Kargo firmalari online alisverisin tümörü cok gecmis olsun ayrica.

Bunu bilebilmemiz için Suriye'de olmamız gerekiyor. Herkes birşeyler diyor lakin şuan Suriyeyi parçalara bölüp çatır çatır domaltip bolecekken birden ruslar geliyor hayaller bitiyor. Lakin bir gerçek var samdakiler Arap alevileri ondan deliriyorlar. Lakin Rusların doğalgaz ve sıcak Deniz hayali sayesinde ve İran'ın sıranın ona geleceği düşüncesi şia desteğini almasını sağlıyor Lübnan'dan gelen Hizbullah Irak'tan gelen Şii desteği bugün Suriye'nin ayakta kalmasını sağlıyor.

batı medyasıyla yaptığı bazı ropörtajları izledim. adam sivil katliamı ve kimyasal silah haberlerinin tam da kendi ordusunun kazandığı sırada servis edildiğini, böyle yöntemler kullanılsa bile zamanlamasının ne kadar mantıksız olacağını düzgün bir dille ifade etti.

Ben bu konuda hiçbir tarafın sivillerin öldürülmesiyle bir derdinin olduğunu düşünmüyorum. Ayrıca AKP medyası 2+2=4 dese "lan acaba neden böyle dediler, acaba 5 olabilir mi" diye düşünürüm. Bunlar bir şeye kötü diyorsa o şeyin iyi olma ihtimali kötü olma ihtimalinden çok daha fazladır.

havuz medyasini takip etme, zehirlenirsin. :)
esad ve suriye konusunda konusmayi riskli buluyorum, Turkiye'de gerceklerden bahsetmek gozalti ve hapisle sonuclaniyor bu aralar..

inanmıyorum.

sivillerin çıkmasına izin verilen çatışma bölgesinde kalanların sivil olduğuna genel olarak inanmıyorum. siviller çatışmadan kaçıyor ve Esad kaçanları vurmuyor. Türkiye'ye gelen yüzlerce suriyeli ile detaylı mülakatlar var, bir tane sivil konvoy vurma hikayesi yok.

çatışma sahasında kalırsa vurur, vurabilir, vurmalıdır da. hakkıdır. iç savaş çıkmış, adam sivil mi düşünecek?

Hendek olaylarında bizi de "turkiye cumhuriyeti sivil kürtleri katlediyor" diye lanse etmeye çalıştılar ama yemedi.

Dünya, ozellikle avrupa bu konuda ikiyüzlü. Insan hakları inanin o ozendigimiz ülkelerin zerre umrunda değil. Bu gerçeği idrak etmek lazım.

bütün savaşlarda siviller ölür. 2. dünya savaşında dresdende ölen almanlar, londra da ölen ingilizler, hiroşima ve nagazaki de ölen siviller gibi.

önemli olan saldırıyı yapanın mümkün olduğunda siviller ile düşmanlarını ayrıştırmaya özen göstermesi. ama bazen at izi it izine karışıyor.

suriyede de her aktör sivil öldürmüştür. ama tabiki işidin katliamları gibi değil. kimi zaman bölgeyi boşaltmayan siviller savaş bölgesinde olduğu için ölmüştür, kimi zaman yanlış istihbarat sonucu vs.

ben esadın toplu katliam yaptığını bilerek öldürdüğünü tam anlamıyla düşünmüyorum. ayaklanan sivilleri, bölgeyi terketmeyen sivilleri kurtarmak için fazlaca kafa yormadan bombalamış olabilir oraları ama esad onları kendine düşman olarak görüyor olabilir.

böyle iç savaş durumları çok karışık ve çok katmanlı, detaylı olaylar. biz siviller yeteri kadar bilgiye ulaşamayabiliriz bile. bu devirde haber kanallarına da güven yok pek maalesef.

Kendim de cevap vereyim.

Esad hakkinda soylenenlere kesinlikle inanmiyorum.
Bati pr'i cok guzel calisoliyor, ırak savaşında oldugu gibi.

Sivil öldürülen yer ariyorsan bir tsne kameranin, mikrofonun girmedigi 3. Dunya ulkelerine gideceksin. Bol bol kan dökülür ve dunyanin gozu görmez. Neden, cunku kimse gostermez. Neden gostermez, cunku kimsenin isine yaramaz.

Esad'in sivil oldurme muhabbetinim hicbir mantigi yok. Nereden tutarsan elinde kaliyor bu iddaa. Dunya genelinden bahsediyirum tr ozelinde degil. Dunya genelinde mainstream medya bu kampanyayı yurutuyor.

Insanlar bu hikayeye inanıyor mu diye merak ettigim icin sormak istedim.

cepa carefour'da vardı galiba geçen gittiğimde.

büyük migroslarda görüyorum. metroda büyük ihtimal vardır diye düşünüyorum. ek çözüm: firmaya mail atıp hangi zincirlere satıyorsunuz diye sormak.

alkol satan migroslarda %90 oluyor.

şeffaflık yoksa istenmeyen haber mevcuttur. bu kadar basit.

içeriden daha fazla anonim bilgi sızmalıydı hiç bilgi sızmaması durumunun kritik olduğunu düşündürüyor.

her an ölebilir tabii ama durumunun bayağı ciddi olduğu bariz.

bilemiyoruz. sonuçta yaşlı bir insan, ama net bilgi yok. böyle dedikodulara itimat etmemek lazım.

aktroller bu kadar evhamlandıysa doğrudur.

Şamil Tayyar bizzat doktorları ile görüştüğünü, geçtim ciddi bir şey olmasını durumunun süper ötesi olduğunu ve 3-5 güne meydanlarda saçmalamaya devam edeceğini yazdı dün.

Twitter'da Eski MHP'li yeni iyipli takip ettiğim hesap gidici dedi. İçerden almış bilgiyi

ulan ne güzel, ne duyarlı, ne anlayışlı anneler var be. benimki olsa modemi bile oraya taşırdı.
ben olsam vermezdim. anneniz en iyisini yapmış hocam :D

vermem, net.

Pes etme keje +1 kesinlikle vermem.

vermem.

Ülke sapık dolu. Abuk sabuk ortamlara girse bağlantından sonra başın yanar.

Hayır.
Tehlikeli. Ayrıca bu, bir çeşit dilencilik. Başka kapıya.

Komşu bize vermişti internet bağlanana kadar, şifre kaldı oyle :D bizimki düşünce o ağ otomatik bağlanıyor. Ama niye vereyim:D

Asla. Bir bahane uydurur geçerim

vermem, verilmez.

sonra sizin ip adresinizden bylock kullanılmış yok bilmemde olmuş o olmuş bu olmuş derler. sen derdini anlatana kadar yıllarca sürünürsün...

bu devirde kesinlikle kimseye şifre falan verilmez. arkadaşlar özetlemiş, bir de artık eskisi gibi tek tük evlerde olan bişey değil, cep telefonu olmayan insan kalmadı gibi bişey, ee 20 liraya paket yaparsın lazım olursa yine telefondan ya da teethering ile bilgisayara bağlayıp ödev, ders, finansal işlerini halledersin.

bunun dışında oyun, youtube, film izleme falan bunlar zaten keyfi şeyler.

su devirde onu yapmak buyuk risk. habi ara yapiyordum ben yalan yok. 2005 falandi ozamanlar net sinirsiz ve oldukca hizli idi, sifre koymamistim isteyen kullansin diye. simdi bunu yapmak sokakta donla gezmege bedel olur. ugrasir durursunuz. cocugun odevi vs olur. gelsin evde bilgisayar var otursun yapsin derim ben. ama sifreyi vermek cok buyuk risk hele su donemde catir cutur davalar acilirken... hani ucretin yarisini vereyim dahi dese de ben kabul etmem.

Asla vermiyorum.

Bi ben veriyorum galiba, ust komsumuz yasli bir kadin, Amerika'daki oglu ve torunlariyla konusuyor arada, bazen de para teklif ediyor (almiyorum), yani ne somurucu biri ne de abuk subuk sitelere girecek tehlikeli biri, sakinca gormuyorum haliyle, eski evde de kapici istiyordu, cocuklarinin kullanmasi icin, ona da vermistim.

tanıyorsam ve güveniyorsam neden olmasın. birkaç kere istediler. hepsi torunları geldiği için birkaç saatliğine rica eden yaşlı, emekli teyzelerdi. sonra şifreyi değiştirdim bitti gitti. insanlık o kadar ölmedi yahu!

ev sahibimiz istemişti, vermiştik. hatta kiradan da yarısını düşüyorduk. yavaşlama dışında bir sıkıntı olmamıştı.

Veririm, vermişliğim oldu.

Millet selam vermiyor komşusuna

eryaman gibi bir yerde musteriniz eksik olur. ama o civarda kaliteli bi et lokantasi is yapabilir. veya acilmamis bi yere bim 101 acmak da mantikli

ben o tarafta oturuyorum. ve güzel bir ev yemekleri, esnaf lokantası tarzı yapan yer olsa süper olur.

@onkiloversemtamamım bim ve a101 açamaz çünkü ikiside kurumsal firma.

Yeme içme üzerine odaklanmişsiniz :) .

Eryaman'da ne dükkanı açılırsa müşterisi eksik olmaz.

Daha işini iyi yapıp kapanan bir yer görmedim ben, 15 yıldır Eryaman'da oturuyorum.

Ama dandik iş yapanların hepsi üç beş ayda gümledi gitti.

yanına elma koyup gazeteye sararak hızlıca olgunlaştırabilirsiniz.

boşete koy hava almayacak şekilde bağla dolaba at

buzdolabına atmayın.

yesil hali daha faydali.

yanina elma koyup bir torbada oda sicakliginda saklayarak hizlandirabilirsin sararmayi.

tek haline koparın. birleşik oldukca geç olgunlasır. oda sıcaklıgında beklesin.

yanına bir elma bir limon koy, karanlık bir yerde oda sıcaklığında beklesin.

evet ülkece sorunumuz kimse çalışmak, uğraşmak istemiyor herkes istiyor ki hiçbir şey yapmadan aylık 50k euro ben kazanayım.

sanayici istiyor ki dünyanın en düz işi bana gelsin
patron istiyor ki aynı işi 500 yıl yapayım kimse upgrade istemesin
çalışan istiyor ki bir mesleki kitap okumadan 1000 yıl en yüksek ücret bana verilsin.

kendin hariç herkesi suçla aferin doğru yoldasın. arkadaşa plaketini verelim.

avrupa'da bir firma ile iş sözleşmesi yap bakalım adam neler yapıyor. dersin ki biz daha çaylakmışız maaşı düşükten gösterme falan filan.

neler yapıyor anlatsanız da bilsek biz de

soruya cevap olarak, ekonomi ve alım gücü, maaş olarak yerlerdeyiz bizden öncekiler hiçbir şey yapmadı ve hala tek yaptıkları şey bizi suçlamak. yazık ki ne yazık.

@dedim dedim bu yazdıklarımdan çalışmak istememizi çıkarmış olman büyük başarı.

nereden biliyorsun yanlış yolda olduğumu. diyorum ki türkiye'de işini düzgün de yapsan hakkını alamıyorsun. birçok insan var 5 bin maaş alıyor sigorta daha düşük. bunun olmamasını istemek mi 50k euro kazanmak?

@sour tabii genel bir yorum yapmışım. bildiğim kadarıyla araçlardan ve teknolojik ürünlerden bu kadar vergi alan bir ülke yok. var mıdır? şu mesailerin ödenmemesi, sigortanın asgariden ödenmesi vs. gibi çakallıklar yok herhalde başka bir ülkede. tabii ülkelere göre farklı dinamikler var. vergilendirme, maaş hesabı vs. farklı olabiliyor.

daha da kötüsü düzelme emareleri bile yok. istanbul, izmir, ankarada bir şeyler değişiyor olabilir ancak anadolu da her şey bozulmuş ve değişmiyor. temel ihtiyaçların bu kadar sorun olmaması lazım. su,elektrik,sağlık,benzin,sigorta kasko vs. her şey dert.

2015,2016 ve 2017'de ingiltere'de calisilabilecek en iyi yer secilmis (genel olarak ilk 10da) bi marka icin calisiyorum mesai verilmiyor. maasin asgari yatmasi gibi birsey haliyle soz konusu degil. yapilan sozlesmeler, ozellikle bazi maddeler gercekten agir ama isini dogru yaptigin surece kafana takacak birsey yok.

turkiye'de 2 kisi 20bin tl gibi bir kazancimiz vardi, oradayken cok iyi para oldugunu dusunuyordum ama en son turkiye tatilinde 4 gunde 7bin tl harcayinca o kadar da iyi olmadiginin farkinda vardim. maas arttikca yasam giderleri artiyor, luksler artiyor. maslow'un piramitindeki kendini gerceklestirme ihtiyaci turkiye'de cok pahali ingiltere ya da bati avrupa da ise siradan bisey o yuzden alinan maas ancak yasam masraflarini karsiliyor ve uzgunum degisecegi de yok

bizi bu hale sokanlar siyasilerden başkası değil, olamaz da. bırakalım insanımızı suçlamayı.

evet ya hep siyasiler suçlu, bende geri zekalı gibi hep kendimi suçluyordum.
gideyim de lahmacun yiyeyim.

oncelikle amerika kitasindayim. bence genel durum su:

artik beyaz yaka maaslari bile genel hayat giderlerinin gerisine dustu, asiri refah icinde ve izole sekilde takilan birkac isvicre tarsi kucuk ulke haric dunya'nin genelinde bu boyle.

sadece sabah kalkip ise gitmek ve gunde 8-9 saat basmak yetmiyor. bir yandan maasli calisirken bir yandan da disardan is kovalayacaksin. misal, bankacilik sektorundesin, borsadan kovalaman lazim. insaat sektorundesin, o zaman emlak/arsa falan kovalayacaksin gibi. bildigin sektor ne ise artik.

dedemlerin donemine bakiyorum, tek gelirle 3 cocuk buyutmusler. babam tek gelirle 2 cocuk buyutmekte zorlanmis. ben tek maasla bir cocugun altindan kalkamiyorum. cunku artik yetmiyor.

Dedim dedim de kime dedim haklı. 50 cent'in de şarkısı var, get rich or die tryin diyor. Bizdeki standart beyaz yakalıların yaptığı işe ve ülkeye katkıları amerikada mekdanısta çalışan zencilerle aşağı yukarı eşdeğer. Okulu "bir şekilde" bitiren, yıllarca Ingilizce görüp tek kelime konuşamayan adamların dünyanın hiç bi yerinde rahat bir hayatı olmuyor maalesef.

Politikacılar yığınların aynasıdır. Ahlaksız bir insan topluluğunun seçtiğinden ne hayır gelecek?

Kendine dokunulmadıkça yapılan hiçbir şeye ses çıkarmayan, yaşadığı hiçbir şeyden ders almayan, doğulu kalıp Norveç standartlarında yaşamak isteyen bir yığının parçasıyız.

Eser Karakaş, Ruşen Çakır, Bekir Ağırdır gibi "halkın" vicdanından ve adalet duygusundan bahseden iflah olmaz iyimserlere gülüyorum. O vicdan duygusunun kaybolması atanacak 40 bin öğretmene, 30 bin belediye işçisine, 80 bin memura ve başka ülkelerin topraklarında fetihçilik oynamaya bakar.

80 nesli ve sonrası kafasına reset atmadıkça bu ülkenin hiçbir sorununun çözüleceğine inanmıyorum.

evet Türkiye'de yaşamak gerçekten çok zor. bu doğru. diğer ülkelere göre fazlasılya zor.

çünkü bizde hesap sorma kültürü yok. verdiğimiz paranın, verdiğimiz oyun, verdiğimiz eğitimin, verdiğimiz desteğin hesabını düzgün soramıyoruz. ya çok aşırıya kaçıyoruz, ya da hiç sormuyoruz.

benim düzgün yaşayan toplumlarda gördüğüm en önemli özellik bu. çatır çatır hesap soruyorlar, hesap vermekten kaçanı da gömüyorlar.

örneğim son derece basit; hiçbir ülke eğitim sisteminin içine sıçan bir siyasi partiyi bir daha seçmez. ne pahasına olursa olsun, seçmez. ama biz seçeriz.

bunu al atatürk döneminde yapılanların tasfiye edilmesine uygula, fabrikaların kapatılıp dışarıdan alınmasına uygula, ekonominin çökertilmesine uygula, tohum meselesine uygula, şehir planlama sistemine uygula, toplu taşıma sistemine uygula uygula da uygula.

bak 6 şiddetinde bir deprem oldu, bir tek bina yıkılmadı, bir tek kule devrilmedi ama hizmet veremeyen telekom şirketine hesap soramadık. yarın enkaz altında can çekişirken bu soramadığımız hesap yüzünden kimseye haber veremeden geberip gideceğiz. işverene hesap soramıyoruz, işçiye hesap soramıyoruz. kimseye hesap soramıyoruz.

bence esas sıkıntımız bu.