Personel kullanımına tahsis edilmediği için kullanmak doğru değil. Bu işler çocuğunun ödevlerini bastırmaktan başlar, şirketin panelvanını ev taşımak için kullanmaya kadar gider. Sonra personel şahsi işlerine, şirket işlerinden öncelik verip, şirket imkanlarını kendilerine kullanmak için yarışmaya başlarlar.

Sen şirkette şu var bu var diye bakmayacaksın. Mesela personel mutfağındaysa kahve öğütücü, git öğüt. Ama müşteriye hizmet edilen mutfaktaysa unut. Öyle bir imkan var diye düşünme. Yarın kahve öğütücü bozulur, mutfaktakiler senin için "her gün gelip kahve öğütüyor, her gün kahve mi öğütülür" diye üzerine atarlar.

Kolay gelsin...

Malherios +1

Özellikle her gün kahve öğütüyor derler tespiti efsane.

Eskiler bunu "Bal tutan parmağını yalar" diyerek güzel özetlemiş. Ölçeği, sınırı, uygun olup olmadığı sizin takdirinize bağlı.

Abartmadıktan sonra sorun olacağını düşünmüyorum ben. İş yerimin öyle güzellikleri olmadı hiç, hatta işteki oturdupum sandalyeyi, kış için ısıtıcıyı ben aldım ama olsa basit şeyler için çekinmem. Herkes kahve çektirebilir bence. İşyerinde içiliyorsa istismardan öte hak olarak görüyorum da, herkes abartmadan evşne kahve çektirse de olur. Bu biraz şey gibi, hani pazarda peynirciye gidersin ve almadan önce tadarsın. Almadığında sen rahatsız hissetsen bile adama ayıp olmaz ama sömürüp her peynirden biraz yiye yiye karnını doyurmazsın. Bu da onun gibi, abartmadıkça küçük şeyler için sıkıntı görmüyorum. Fotoğraf makinasını almak biraz fazla geldi bana ama kahve çektirmek, kalem almak gibi şeyleri herkes yaptırsa ayıp olmaz.

Hayır kullanmam. İş için verdikleri usb lere şahsi dosyalarımı bile yüklemem mesela.

Benim babam da böyleydi:) İç Anadolu'da bir ilçede tarım müdürüydü babam, annem daireden biraz gübre alıp çiçeklerine koymuş, kıyameti kopartıp, kadına saksıların dibinden avuç avuç gübreleri toplattırıp geri götürmüştü. Sen nasıl devletin malını alırsın demişti.

Böyle gördük, böyle gidiyor işte hocam.

Duruma göre değişir. Kompresör var bizim atölyede bazen arabanın lastiğini şişiriyorum. Ama gidip de çim biçme makinasını alıp evin bahçesini biçmem.

b.ku çıkarılmadığı sürece kullanılır, ne olacak ki.

ben kendi adıma doğru bumuyorum bunu, kontrol edilemez bir boyuta ulaşıyor bir süre sonra. x departmanında ki diyor ki y departmanından bruce kahvesini öğütüyor, ben de şunu kullansam ne olur ki. derken derken çığ gibi büyüyor bu konu. tabi büyük işletmelerden bahsediyorum. yoksa 3-5 kişinin çalıştığı ofislerde, suistimale dönüşmediği sürece yapılabilir böyle şeyler.

ama benim kendi adıma "emanetin canı g.tünde olur" prensibim olduğundan, kolay kolay hiç bir malzemeyi emaneten kullanmam.

Kullanılmaz. Şirketten bir çöp dahi dışarı çıkarılmaz izinsiz, imzasız. Böyle bir durumda işten dahi atilabilirsiniz. Böyle bir şeye göz yumarsaniz da sirketin size olan güveni sarsılır.

Not: kurumsal şirketten bildiriyorum

@Crymeariver, işten atılma gibi bir durum söz konusu değil, soruda da belirttiğim üzere izinsiz bir iş yok, işveren vekiline, gm'e bile gidip sorabilirim ve sorduğuma gülerler de. gizli kapaklı bir şeylerden bahsetmiyorum yani.

benimle aynı fikirde olan insanları görmek sevindirdi, bu açıdan içim rahatladı; teşekkür ederim herkese cevabı için.

Her türlü imkanı onay alarak kullanıyorum. Bunda negatif bir şey olduğunu düşünmüyorum.

kullanırım çok da dert etmem. sonuçta gizli kapaklı yapmıyorum. fotograf makinası bana zimmetli ise zaten başına bir iş gelirse, kaybolursa sorumlusu benim. matkap da teknik ekibin malı ama sorumlusu izin veriyor ise bence sorun yok.

önemli olan işini yaparken bunları kullanma konusunda gösterdiğin titizliği gösteriyor musun.

uygulamalı girişimcilik sertifikası aldınız mı? yoksa ar-ge ve inovasyon desteği mi almak istiyorsunuz?

şayet bunlar değilse genel destek paketini araştırmanızı öneririm.

açıkçası ne alınabiliyor çeşitleri bilmiyorum.

uygulamalı girişimcilik sertifikası almadım. almalı mıyım?

sektörünüz destekleniyor mu önce ona bakın bence. kosgeb'e gidip bir danışmanla görüşürseniz kafanızdaki her soruya cevap alırsınız.

şirketi kurmadan almış olmanız gerekiyordu o sertifikayı. siz en iyisi genel destek konusunu araştırın size en yakın kosgeb bölge müdürlüğüne gidip. genel destek içinde ki fuar desteği, nitelikli eleman desteği gibi desteklerden faydalanıyoruz biz.

Var kanka.

www.google.com.tr

dede mesleği

(bkz: yüzyıllık yalnızlık)
Duyuru hesabini aldigim gün bu kitabi bitirmiştim.

Old Possum's Book of Practical Cats. T. S. Elliot

Cats müzikali de bu kitaptaki şiirlerden uyarlandi.

bi gün babam faust'u verdi okumam için. çok ağır ve ucuz bir çevirisi vardı. orada geçen hiss-i kableluku kelimesi hoşuma gitti, araştırdım. o zamanlar tumblra girişecektim. hiss-ikablelvuku.tumblr.com çok saçma ve uzun geldi. kablelvuku yaptım.

bu kadar.

senin nickini her okuğumda genelde melodiyle "bira ve kahveee" diyorum.

Allah'ın isimlerinden biri.

janick gers & judas priest sentezi. Bir de yıllar evvel yazdığım kısa bir öyküyle ilgili.

nick secme konusunda kotuyum, cok uzun sure dusunur ve bir sey bulamam. eksi'ye uye olurken o yuzden gozumu kararttim. o an der meister caliyordu, dedim dusunme yap bunu iste. cok da guzel oldu ha, benimsedim. hem almanca, hem anlami guzel (yeryuzune dusen ilk fuhrer tanesi), hem kisa. cok iyi.

Ekşi Sözlük’e üye olduğum dönemde Ekşi Sözlük’ün ne olduğunu bile bilmiyordum. E-ticaretle ilgili bir ödev yapıyordum ve amazon’u falan incelemiştim, hepsiburada yeni yeni çıkıyordu. Arkadaşlarımdan herhangi biri de Sözlük’ü bilmiyordu. Bir arkadaşım “Ekşi Sözlük diye bir site varmış, orada da insanlar alım satım yapıyorlarmış galiba” dedi. Normalde her siteye kullanıcı adı olarak adsoyad kombinasyonunu giriyordum. Buraya da öyle yapacaktım, yazarlık falan olduğunu bilmiyordum. Mal alıp satma, iade koşulları, kart güvenliği gibi bir şeyleri inceleyecektim.

Adım Ayça, abim bana ara ara birçok isim takar. Adımla ilgisi olan olmayan birçok şeyi de kullanır. Örneğin, ara ara Ayçonella der, ara ara Nursultan Nazarbayev der, Ayçoettin Keyhüsrev der. O an aklına ne gelirse onunla seslenir bana. O gün tam üye olacakken abim telefonla aradı ve “N’aber Ayçovski” dedi. Kahkaha attım, lafladım ettik, telefonu kapattım. Ondan sonraki sitelere de aychovsky yazayım dedim. İlk yazdığım site de Ekşi sözlük oldu. Sözlük’ün ne olduğunu 7-8 ay sonra öğrendim. Bugün tüm kimliğimle burada dolaşmamamı abime borçluyum.

Ben bu nicki günde 17 18 saat çalışırken almıştım ironik olsun diye. Millet kronik işsiz zannediyor ama olsun hehe.

Pulp Fiction filmindeki Vincent Vega'dan esinlenerek almıştım.

@e bana nick birakmamissiniz zalimler

aslında hasretindenprangalareskittim adlı nicki alacaktım ahmed arif'e ithafen sonra mutlu bir anıma denk geldi şarkıya bir göndermeyle bu nicki aldım. aslında pek kahve içmeyi de sevmem sadece bir yaz akşamı, kumsalda bira içip uzun uzun oturup düşünmüştüm o anı da anımsatıyor.

@hissikablelvuku

nickin çok sevdiğim bir kelime benim. gerçek hayatın içerisinde tanışsaydık, muhtemelen çok iyi arkadaş olacağımızı düşündüğüm kişilerden birisin.



ayriyeten bir sorum daha var size de şarkılar anları hatırlatır mı ? ben şarkıyı ne zaman, nerede, hangi hissiyatla dinlediysem o durumu anımsatır.

youtu.be

uzun zamandır açmadığım bir kitabı açmıştım, masada duruyordu. uye olurken kitabın arasındaki silgi tozlarını fark ettim. uye oldugumda lisedeydim sanırım, test kitabı falan da olabilir :D

şarkılar anları hatırlatır evet. örn. mor ve ötesi araf böyle bir şarkı benim için

the it crowd dizisinde geçen, hiçbir anlamı olmayan bir kelime, tnetennba. bir kelime bir işlem yarışmasına moss'un cevabıydı, hatta cümle içinde de kullandı. "good morning, that's a nice tnetennba"

ekşi sözlük'e defalarca üye oldum, defalarca kaydımı sildirdim sinirlenip. oradaki rumuzum da "m e b" ve türevleriydi tıpkı uludağ ve itü'de aldığım rumuzlar gibi. sadece "meb" ya da "m e b" olsun istedim, olmadı. ben de şarkı dinlerken içinden benim ruh halimi yansıtan ifadeyi seçtim ve onunla devam ediyorum.

ekleme: her şeyi yazmışım ama niye bu rumuzu aldığımı söylememilim. isimlerimin + soyadımın baş harflerinden oluşuyor.

Aslında la fraise olacaktı ama o nick alinmisti. Ben de la'sİnş silip fraise'ini bıraktım. Fransizca çilek demek, en sevdiğim meyve.

sir gawain and the green knight'ı yeni okumuştum. sene 2003 ya da 2004 olması lazım.

chemical brothers'ın out of control adlı şarkısının klibinin sonunda muhaliflerden birisinin duvara yazdığı bir cümle aslında. substance birden fazla anlama sahip olduğundan farklı manalara çekilebiliyor. madde, mal, cisim gibi fiziksel karşılıkları varken aynı zamanda öz, anafikir, hakikat gibi elle tutulamayan anlamları da var.

t1.daumcdn.net

bu arada @nice tnetennba harika bir rumuz :)

pbs.twimg.com

arkeoloji ve mitolojiye merakımdan, phoebe / titan tanrıçası.

bir simgesi var ama anlamı yok.

doctor who'nun en sevdiğim bölümlerinin adı.

alaimisema / gökkuşağı / çünkü LGBT

Küçükken İngilizce hocamızın (kendisi İskoçyalıydı) bana taktığı lakap, gerçek hayatta da kullanmış olduğum bir nickname yani. Aslında Margaret'ın kısaltması.

ilk nikim jedicik'di. işyerinde ifşa olunca o sıralar okuduğum (bkz: nakşidil sultan) adlı kitaptan esinlenerek bu niki aldım. buraya da sözlükten geldim.

ben bikac defa en on ve en arka kapilardan binen gordum ama resmi bi kaynaga ben de rastlamadim.

www.facebook.com

ikisi arasinda cok fazla zevk farki var da ondan. yani bircok insan prezervatifle seks yapacagima, yapmam daha iyi diye dusunuyor. ki haksiz da sayilmizlar. bu insanlarin hepsi mi cahil? hepsi mi gerzek? hepsi tecrube etmis ve bu kaniya varmislar.

prezervatif kullanmadik diye hemen aids olmuyoruz aq.

Türkiye'de son dönemde AIDS görülme oranında ciddi artış var diye duymuştum, ama araştırmadım doğru mu yalan mı bilmem.

Sadece gözlemlediğim ve dinlediğim şu. İlişkiye geçerken bir kadın "kondom" isterse, garip karşılanıyor. Bunun nesi garip ya? En iyi ihtimalle (iyi diyorum) hamile kalma riskinden kurtulmak istiyor kadın. Nesi garip?!

O nedenle çözemedim. AIDS, HPV, mantar vs. ile uğraşmaktansa az zevk alırım. Güven oluşunca durum değişir. Bu kadar mı kolay ya insan hayatı?! neyse.. Korunun arkadaşım.

Sigara kanser riskini arttırıyor ama kullanan çok, bunlar cahil mi gerzek mi?

Başına gelene kadar ciddiye almıyor insanlar bence. Sadece google aramasında o hastalıkların fotoğraflarına baksa bence bir insan için yeterli olur. Kısa dönem ilişki için diyom tabii ben.

Zaten kısa dönem erkek için de mide kaldırıcı, partner kızdan sana da bulaşabilir. Senden öncekiler bu şekilde önem kazanıyor :)

abi ne 2-3 aylik iliskisi, son zamanlarda tanistigim ve birliktelik yasayacagim cogu partnerim prezervatif kullandigim icin beni doveceklerdi neredeyse! inanilir gibi degil !

o kızlar salak. başka bir açıklaması yok. sağlık lan bu, ötesi var mı?! İki git-gelde daha çok zevk alcaksın diye sağlık riske atılır mı? Ha, ilişkiniz belli bir seviyeye ulaşmıştır, birbirinize karşı güven duygunuz oluşmuştur o zaman kullanma. ama daha yolun başındayken kullanmayan kadın ya süzme salaktır yada hastalığını karşısındakine bulaştırmak istiyordur.

mantar, uçuk, siğili s.ktir et. hepatit b var, aids var.. boru değil lan bunlar

Türk insanının yürek yemişliğiyle ilgisi var bence seks deyince yemin ederim akılları başlarından gidiyor. O esnada mantıklı düşünebildiklerini sanmıyorum akılları uçuyo. Korkunç ama gerçek.

türkiye'de hiv, hepatit b gibi virüslerin görülme oranı hiç düşük değil, oldukça yüksek. tek gecelik ilişkide korunmayan insan delidir.

bir kere cogu kisi hpv ve herpesin ömürlük hastalıklar oldugunu bilmiyor. bir kere kapiyorsun omur boyu tasiyicisin, biri kanser riskini arttiriyor digeri ise patladigi donemlerde buyuk huzursuzluk veriyor ama millet bilmiyor.

ote yandan bilinse bile kondom bu ikisine karsi tam bir koruma saglamiyor zaten, karsindaki kisinin gecmisinden emin degilsen kondom kullansan da herpes ve hpv kapma ihtimalin var. herhangi bir sekilde deri temasi yeterli.

Insanlarin %99.9 u HIV+ birini tanimiyor, AIDS olmus birini hayatlarinda gormemisler o yuzden o akillarina gelmiyor.

geri kalan her seyin ise tedavisi var zaten. dogum kontrol icin de bir sey kullaniliyorsa gerisi sallanmiyor bence.

birden fazla sebebi var. bence;

-çünkü adamın yanında prezervatf yoksa ve kadının yanında prezervatif varsa kaşar damgası yemekten korkuyor. ama işte sana bilinçli olduğun/kendini koruduğun için kaşar damgası vuracak erkek bas bas bağırır davranışlarıyla. o adamı değil yatağına, yanına yörene hiç bir yerine yaklaştırmayacaksın.
-korunmak istiyorum derse erkeğin ondan vazgeçeceğini düşünüyor. bakınız yukarda ki açıklama, böyle adamlarla birlikte olmayacak o zaman bu bilinçteki bir kadın.
-mesele sadece cinsel hastalıkta değil, kazara bir gebelik yaşanırsa sen yaşayacaksın sıkıntıların çoğunu, piki imi binim kondomsuz alıciim zevk nolcik diyen adama hadi paşam zevkinle sana başarılar diliyorum diyeceksin.

yani diyorum ki, kendi duruşlarının içini dolduramıyorlar. bilinçli dediklerimiz bile adet döngüsü nedir, başına neler geliyor, her ay ne yaşıyor haberi yok. daha cinsel yolla bulaşan hastalıklara gelene kadar bir hayli yolları var. bilinçli olanları kastediyorum dediğiniz için bunu söylüyorum. gerçek anlamda bilinçli biri bu konuda böyle çelişkili davranmaz.

Az önce bu kafa yapısındaki bireylerin yaptığı bir bina çöktü İstanbul'da, "ya bişey olmaz, ne olacak?" kafası bu.

Ya hu sağlık riske atılır mı? Hele ki tedavisi olmayan kronik bir hastalık için. Tamam hiv artık öldürücü değil ama ömür boyu bu kronik hastalığı çekmek, eşlerine/çocuklarına bulaştırma riski taşımak ne kadar mantıklı? Daha bunun hepatiti var.

Tamamen vurdumduymazlık, cahillik, kültürsüzlük. Başka bir şey değil.

Aynı mantıkta insanlar emniyet kemeri de takmıyor "ya bişey olmaz 10 yıldır takmıyorum" ulan pezevenk insan ömründe bir ya da iki kere lazım oluyor bu meret zaten!

"Ya kemer takınca daralıyorum abi, kullanamıyorum" benzer bahane kondom için de geçerli "ya onu takınca seksten bir şey anlamıyorum"

Lan nasıl bir sinir sensörleriniz var vajinanızda/penisinizde? Tamamen psikolojik bu, iddia ediyorum hemen hemen hiç bir kadın gözüyle görmese erkeğin penisinde prezervatif olduğunu anlayamaz. Hadi erkek içe doğru bir sıkılık hisseder ama kadın anlayamaz bunu bence.

Erkeklere sesleniyorum, bir hanımla ilişkiye girecekken prezervatif takmaya yeltendiğinizde "o ne ya istemem ben onu" gibi laflar ederse kaçın ordan. Kimbilir kimlerle kondomsuz ilişkiye girmiştir o, aman aman bırakın testisleriniz ağrısın, bırakın elinizde kalsın.

Ayrıca kondom kullanılmasına karşı olan hafif hanımların bir çoğu 2 ay içinde "hamileyim, bebeği aldırmamız lazım" diye kapınıza dayanıp para koparmaya da çalışacaktır. Haberiniz olsun.

bilinçli olup umursamayan diye bir şey olamaz, umursamıyorsa yeterince bilinçli değil demektir. cehalet mutluluktur diye boşa dememişler. ne cinsel yolla bulaşan hastalıkları ne de bu hastalıkların nelere sebep olacağını biliyorlar. sorsan aids dışında bir hastalık söyleyemez çoğu kişi. bilinç öyle yükseköğrenimle falan gelişen bir şey değil maalesef. hpv'yi herpesi kapınca, bunun getirdiği sıkıntıları, acıları yaşamak zorunda kalınca gör bak bilinç nasıl oluşuyor.

doğum kontrol hapını vitamin gibi yutan ve "yeaaa erkek arkadaşım korunmak istemiyor ondan" diyen hemcinslerime çok kızıyorum. korunmama muhabbeti bile geçse midem bulanmaya başlıyor skdkdkdd

baska firmanin adi altinda duzenleyenler de var sanirim. o firmanin lisansini kullanip, o firmanin adiyla. ama tum organizasyonu kendisi yapiyor.

bu arada tursab.

hangi sınıf seyahat acentası açacaksınız? öncelikle buna karar vermeniz gerekiyor. bir teminat yatırılması gerekiyor. herhangi bir tur otobüsünü kiralayamazsınız, o tur otobüslerininde sınıfları, izinleri, belgeleri ve karşılamaları gereken özellikler var. kokartı olan rehberlerle çalışmak zorundasınız.

turizm sektörüne ne kadar hakimsiniz bilemiyorum ama eski bir turizmci olarak söylüyorum, bu sektörde deneyiminiz yoksa 3 günde soyup soğana çevirirler sizi. piyasanın öyle farklı dinamikleri var ki, daha siz ne oluyor bile diyemeden, altınızda ki zemini çekmiş olurlar. buna rehberler, o tur otobüslerinin kaptanları, hanut veren kuyumcu/derici vesaireler tamamı dahil. etik çalışan birileri ile nadiren kesişir yollarınız. bir de yanlış anlamayın ama o butik turlar önemli ölçüde bir süre sonra erik dalı çalınan turlara dönüşecek. buna da hazırlıklı olmanızı öneririm :).

yigm.kulturturizm.gov.tr

cok uzun yazmissin okumadim

"Bunu dunyada sadece ben basaramiyormusum gibi bir his var icimde."

Bunu basaramadigimi dusunuyorum.

"Bahsettigim sey chat programlarindaki konusmalar uzerine."

Chat muhabbetlerinden bahsediyorum.

"Baska insanlarin sozgelimi whatsapp konusmalarima baktigimda 4-5 kelimeyi gecmeyen cumleler ile kurulan bir iletisim goruyorum."

Insanlarin kisa ve oz konustugunu goruyorum.

"Ben ise gonderecegim seyi 10 farkli revizyondan gecirip sadelestirmeye calissam da en sonunda elimde koca paragraflar kaliyor."

Bir sey yazmadan once 50 kere dusunuyorum.

" E insanlarin da pek ilgisini cekmiyor bunlar, hatta tahminim o ki bircok kisi bunu okumayi birkac cumle once birakti."

Insanlar bayiyor haliyle. Okumayi biraktiniz mi?

"Simdi norm kisa kisa yazmaksa ve ben kisa yazdigim zaman kendimin dahi ne dedigini anlamiyorsam ne yapmaliyim? Bana gunluk hayatinizdan kisa cumleli konusma/sohbet ornekleri verebilir misiniz?"

Kisa ve oz yazamiyorsam ne yapmaliyim? Tavsiyeler?

"Belirtmeden gecemeyecegim, uzun yazdigim seylere gelen kisa ve anlamsiz cevaplar da beni dellendirmiyor degil."

Destan gibi yazdigim mesaja kisa cevap alinca sinir oluyorum.

vs. vs. vs.

Umarim anlamissindir :D

Ben de sizin gibiyim, bir şey yazınca kontrol ediyorum biraz kısaltmaya çalışıyorum ama bazı yerleri değiştirip kısalttıkça başka şeyler de eklemeye devam ediyorum daha da arttırıyorum ve muhabbet gereksizce uzuyor.
Konuşurken tam tersi çok az konuşurum, kısa ve netim bazen sadece bakışlarımla yanıt veririm o derece ama yazarken bambaşka biri oluyorum.
O kadar uzatıyorum ki ben bile boğuluyorum, özellikle burada yaşıyorum mesela; bir soruya cevap yazmaya başlıyorum göndermeden önce bi okuyorum yarısında vazgeçip çıkıyorum sayfadan.
Ama sizin kadar da şikayetçi değilim bu durumdan çok sorun etmiyorum.

Emoji kullanmayı arttırmak belki işe yarayabilir.
Yazdığınızı göndermeden önce kontrol etmek ve üstteki arkadaşın yaptığı gibi daha sade hale getirmeye çalışarak bunu alışkanlığa döndürebilirsiniz ama şahsen böyle yapmanızı önermiyorum.
Değiştirilmesi gereken bir şey olarak görmüyorum bunu, nasıl daha rahat ifade edebiliyorsanız kendinizi öyle kalsın.
Rahatsız olan da okumasın kısa cevapla geçiştirsin vs.
O kadar takılmaya gerek yok.

konuyu anlatırken bile baymışsın seninle sohbet edenlere acıdım :)

@perfectum örneklerle açıklamış onu dinle.

perfectum sahane anlatmis :)

kısa ve öz bir cevap:
kılı kırk yaranlardansınız. böyle yapmayın. yıpranırsınız.

fazla düşünüyorsun
fazla düşünme

bunun empatik olmakla, yanlış anlaşılmaktan korkmakla ve anlatmayı sevmekle alakası olduğunu düşünüyorum. kısa yazınca anlam karışıklığı olacağından çekiniyor olabilirsin, kendini iyice ifade etmeye çalışıyor olabilirsin. kısa ve net cevaplar vermenin kabalık olduğunu düşünüyor olabilirsin, haliyle karşı tarafa nazik olmaya çalışmakla da ilgisi olabilir. benzer sorundan muzdaribim ve kendime ait tespitlerim bu yönde en azından.

aslında aşılmayacak bir şey değil, ben gerektiğinde gereken kişilerle bu şekilde konuşabiliyorum; ne yaptığının farkında olduğun sürece başarabilirsin. daha çok resmi ya da çok samimi olmadığın kişilerle olan konuşmaları bu şekilde sürdürmeyi dene, hele ki zaten kısa yazanlara kısa cevap vermeye çalışmak daha kolay. sakin olup yazdığın şeyi göndermeden önce gözden geçir, sonucunda ne anlam çıkacağını fazla irdelemeden yazmaya çalış; zamanla oturur bence.

Bunun sebebi dediğiniz gibi "kendini en doğru şekilde ifade etme isteği". Ben de ya uzun uzun yazıyorum ya da "meh" deyip geçiştiriyorum kendimi ifade etmeden -ki bu da genelde sohbetin sona ermesine sebep oluyor. Uzun yazmak sorun olmamalı bence. Yemişim uyumunu.

Tek sıkıntısı, bazen yazarken sanki bir öykü kurguluyormuşum gibi anlattıkça ana konudan uzaklaşıp destekleyici cümleleri açıklamaya giriyorum. O yorucu oluyor.

Edit: Bruce +1

yanlış anlaşılmaktan bu kadar korkmayın.

gerçekten bu yönünüzü değiştirmek istiyorsanız üstünde uğraşın. ama uzun uzun yazarak kendinizi daha iyi ifade ettiğinizi düşünüyorsanız, daha rahat ve huzurlu hissediyorsanız değişmek mecburiyetinde de hissetmeyin. başkaları ile kıyas doğru değil bu gibi durumlarda bence. belki de kısa yazmayı becerebileceksiniz ama içinizde hep bir tüh kendimi eksik ifade ettim endişesi olacak. ne gerek var ki. insanların hızlı tüketmesi, kısa anlatımlardan hoşlanması sizin probleminiz değil. kaldı ki sizin gibi uzun uzun meramını anlatan, uzun uzun dinleyende hatırı sayılır bir kitle var.

kısa yaz. aynı şeyi defalarca tekrarlamana gerek yok anlıyoruz. tek cümlelik soruyu 2 paragraf yapmışsın lafı dolandırarak. kızların makyaj muhabbeti gibi irdelemişsin. insalara laf çakmışsın bi de kendilerini ifade edemiyorlar emoji kullanıyorlar açığı kapatmak için diye. sen de roman yazıyorsun açığı kapatmak için.

küçük kutu lokum ya da türk kahvesi

Bi de bakır cezve götür bari turk khvesi çok hfif olur

lokum + rakı götür iki adat merak ettikleri şey

Peştemal gotur.

cifte kavrulmus lokum
fistik ezmesi

Baklava.

Benim izlenimlerim çifte kavrulmuş lokum, pişmaniye, baklava gibi tatlı şeyleri sevdikleri yönünde. Kebap lahmacun vs şeylere de dibi düşenleri var da onu götürmek pek mümkün olmuyor. En temizi lokum, taşımak da kolay, bozulmuyor da. Bir gün öyle oturmuş uzaklara bakarken kızın biri garip bi meyve ikram etti. Ben de altında kalmayım diye lokum ikram ettim kız bi tane parmağının ucuyla düşünerek çekinerek aldı, ağzına attı. Tadını alınca kutudan seri bi şekilde 3-5 tane aldı :D güzel bi andı

Kuru incir. Cs'den kime götürdüysem çıldırdı.

bizim fiks cs hediyelerimiz şunlar:
1. lokum
2. kahve
3. pestemal+sabun
4. nazar boncuklu bişeyler: magnet kesin yanında bileklik, anahtarlık vs vs.
5. elma çayı. biz türkler için çok anlamlı değil ama bu gavurlar eğer türkiyeye gelmişse mutlaka bi yerlerde içmiş oluyorlar ve seviyorlar.
6. kış zamanı gidiyorsak sahlep
7. eğer birkaç gece kalacaksak akşam yemeğinde türk yemeklerinden yapmak.
8. eğer birkaç geceden fazla kalacaksak rakı.

bazen özellikle istedikleri bir şey var mı diye soruyoruz. moskovaya giderken nargile istemişlerdi mesela.

Ücra köşelerde devam eden bir uygulama olduğuna inanıyorum.
Ben de ilk kez bahsettiğiniz aşiret dizisinde görmüştüm bunu asmalı konak değil de yanlış hatırlamıyorsam ece uslu'nun oynadığı bir dizide mevzu yapılmıştı. Böyle kalmış aklımda.
En son Mustang filminde bununla ilgili bir sahne vardı, kapıda çarşaf bekleyenler sonra kızı bekaret kontrolüne götürenler vs.
Hiç duymadım sadece böyle film/dizilerden şahit olduğum kadarıyla sanırım ilişki sonrası aile büyüklerine gösteriliyor çarşaftaki kan.

arkadaşımın kaynanası ve kayınpederi yapmış bunu. ertesi gün sabah kapıyı çalıp istemişler çarşafı gerçekten. memleketleri sivas. arkadaş sinirlenmiş, eşi "amaaan uğraşmayalım verelim gitsin işte" demiş. o zamandan her şeyin göstergesi olmuş bu, boşandılar sonra çünkü böyle saçmalıklar devam etti hep.

Ben de Türkan Şoray'ın bir filminde görmüştüm. Şu an hiçbir yerde olduğunu düşünmüyorum. İnsanlar artık bir köyün içinde yaşamıyorlar. Yeni gelen nesil her ne kadar açık olamasa da yeterince, elinde teorik de olsa batı zihniyetine ulaşma imkanı var. Üstelik bu tür bir geleneği yaşatmak isteyecek kadar yaşlı kimse kalmadı herhalde.

edit: filmde çarşafı balkona asıyordu.

edit2: ben sahiden çok iyi izole etmişim kendimi insanlardan. bu hissi bir askere gittiğimde, acemi birliğinde yaşamıştım (korkunç bir deneyimdi bu farkındalığa ulaşmak) yaşamıştım bir de şimdi yaşıyorum.

@phoebe, bu tür şeylerin olmadığını düşünmek isviçre benzeri bir türkiye'de yaşamak mı oluyor? ya da, kanlı çarşafın asılmadığı bir ülke isviçre mi oluyor? Üzülme bu yüzden. :/

Kınalı kar dizisinde görmüştüm. Balkona asıyorlardı çarşafı.

İki taraf da Sivaslıydı ve gelin(kuzenimin eşi) kimse sormadığı halde kendiliğinden göstermişti sabah kayınvalidesine(teyzeme). Teyzemin bakmış olması da enteresan tabi... annem teyzeme kızmıştı ne gerek var diye(canım annem)

Bunlar köyde yaşanmadı gayet şehir merkezinde oldu. Bu arada kuzenimle sevgilisi 7 yıllık sevgililikten sonra evlenmişlerdi. Evli çocuklular şimdi, bi sorun yaşanmadı hiç.

Bunu yapan kızın çok geniş rahat bi ailesi var. Kimse kapalı falan değil, tüm aile gayet bakımlı süslü. Neden böyle bişey yaptı gelin, bilmiyorum. Kuzenim(damat) biraz kıro ruhluydu o zamanlar, belki de o istemiştir :/

bruce, lütfen kişisel algılama ama bu sorular sorulduğu zaman insanlar kendi toplumlarından ne kadar da uzak/bihaber diye sinirleniyorum. benim dışımda herkes isviçre benzeri bir türkiye'e büyümüş/yaşamış/yaşıyor gibi hissediyorum, ağır depresyona giriyorum.

iç anadolunun pek çok yerinde bu adet hala gayet devam eder, kimsenin de tuhafına gitmez. tek gelişme artık asılmıyor çamaşır ipine, ailenin yaşlı kadınları görüp haber veriyorlar ailenin diğer büyüklerine. sabahı bile beklemezler bazı yerlerde, gayet kapıda dururlar bir an önce kendilerine çarşaf verilsin diye. hatta almanya'da doğup büyümüş akrabalarım bile bunu uyguluyor. bizzat biliyorum uyguladıklarını yakın tarihte.

ilk defa regl olan kız çocuğuna aileden yaşlı bir kadın tarafından okkalı bir tokatta atılır mesela, artık kadın oldu, şimdiden tokatı yesinde edepli olsun diye. bir de gerdek gecesi kadını dövme geleneği var bazı yerlerde, ilk günden direnci kırılsın itiraz edemesin hiç bir şeye diye. erkek doğurmadığı için iç anadolunun deli dehşet kışında, aralık ayında gece doğum yapmış gelini sabahına kapıya koyan aileye de şahitim bizzat. kızcağız tir tir titreyerek köyden ailesinin gelip kendisini almasını beklemişti, hiç bir komşuda çıkıp evine almamıştı.

edit: ben bunu normal kabul etmiyorum arkadaşlar, sakin. kendimi bütün bu hayatın dışına çekeli de çok uzun yıllar oldu. ama tabii ki gidip geldikçe, mecburen iletişim kurduğum durumlarda hala devam ettiğini görüyorum, şahit oluyorum. daha geçen yıl memlekete gittiğimde 15 yaşında kız çocuğunu karnı burnunda yanıma getirip tanıştırdılar akraba diye.

@Phoebe, söylemek istediğini anlıyorum, sorduktan sonra bana da fildişi kuleden söylenmiş gibi geldi ama kendimi bildiğim için bir açıklama yapma gereği duymadım. marmara bölgesinde doğup büyüdüm yaşıyorum ve göçmen bir aileden geliyorum, sivas'ta veya anadolu'nun bağrında hiç yaşamadım. nispeten muhafazakar bir çevrede yetiştim ama böyle şeyler hiç görmedim, duymadım. bunun yaşadığı çevreden bihaber olmakla aynı şey olmadığını düşünüyorum, etrafımda kimse yapmıyorsa, bu "geleneklerin" ortasında büyümediysem öğrenmemem normal. ki şu yaşıma kadar duymamış değilim, bir şekilde öğrenmişim ama yine etrafımda kimse yapmadığı için yaygınlığını bilemiyorum; onu merak ettim. normal şartlarda yaşadığı çevreden bihaber bir insan olmadığımı savunabilirim.

bölgelere göre değişiyor bu gelenek görenekler, o yüzden bence kendini kötü hissetmene de gerek yok; sen ya da herhangi bir anadolu kültürlü de artvin ya da egenin köylerindeki gelenekleri bilemeyebilir.

Oluyor tabi olmaz mı? Ben 13-14 yaşlarındaydım sanırım, annemin bir komşusu oğlunu evlendirmişti, gelinden çarşaf istemiş vermemiş bu da benim oğlum hayvan mı? vermedi çarşafı diye vıdı vıdı ediyordu, ben de o gelin hayvan mı peki demiştim de kadın bana kızmıştı.

Çok kötü çok.

@bruce, ne demek istediğini bende anlıyorum. aslında gayet gülümseyerek yazmıştım o ilk cümleleri ama sanıyorum benim ifadelerimde biraz yukarıdan anlaşıldı. üzülüp falan da etmiyorum tabii ki ben isviçre olmayan bir türkiye'de büyümüşüm diye :)). tersine bana inanılmaz bir yaşam deneyimi kattığını düşünüyorum tüm bunların.

anlayamadığım nokta sadece şu, üniversite, iş hayatı vesaire derken o kadar çok farklı insanla etkileşim halinde oluyoruz ki, farklılıkları görmemek imkansız. o yüzden ülkede çok uzun yıllardır uygulanan, çok yerleşik kavramlara bile hiç aşina olmayan insanlar, kastını aşmasın ifadem ama yapay/yapmacık/gerçekdışı geliyor. bazen toplumun bir kesimi sanki bir sabah uyanmışlar ve black mirror dizisi benzeri bir kurgu içinde bunları öğrenmişler gibi davranıyorlar. kastettiğim kesim aslında bu. sen diyorsun ki duymuştum, yaygınlığını, hala uygulanıp uygulanmadığını öğrenmek istedim. farklı durumlar yani.

Kanlı çarşafı verme adetinin kaynağı Tevrat'tır. Tevrat'ta bununla ilgili ayet var. İnsanlar gerçekten neye neden inandığını bilmeden hayatlarına devam ediyorlar. Garip.

Var. Şu şekline tanık oldum ben de; gerdek gecesinden sonra damat arayıp "sorun yok" diyor. Ve aile özellikle bunu yapmasını istiyor.

'aynı gün içinde birden fazla kişiyle birlikte olmus'

Performansını takdir eder, başarılarının devamını dilerim. Sonra koşarak uzaklaşırım.

Hangi sinif ehliyet gerekiyor ona bakarim. Jajajajaja. Huehuehue.

Saka saka.

Ben severim ya. Saglikli olsun da gerisi onemli degil.

Kadinsa kac, erkekse aferin.

Imza:
comar

Bu bir test olabilir.

@neymis ne testi?

bunları nasıl öğrendin? kendisi anlattıysa bakayım ne yapacak diye anlatmış olabilir.

ben bunları bilmek istemezdim, öğrenebileceğim muhabbete girmezdim. bir şekilde öğrendim diyelim güveniyorsam devam ederdim.

adam ya da kadın bana karşı nasılsa ona göre hareket ederim.
libidosunun yüksek olduğunu ve cinsel konularda zaafları olabileceğini kafama not ederim.
sonra da ilişkime bakarım.

ilişkilerde bunların konuşulması gereksiz, ama bir şekilde gündeme geldiyse de olgun karşılamak lazım.
hayatında kimse yokken ne yaptıysa yapmış, kime ne bundan?

canım istiyorsa takılırım sadece bir süre, asla ciddi düşünmem ve beklenti içine girmem.

bunlari ogrenmek gereksiz. yok yere iliskiden ve sevdigi kisiden sogutur insani, luzum yok boyle seyler konusmaya. en bastan bunlari ogrenebilecegim bir duruma girmezdim. velev ki ogrendim, o zaman gecmisi onu ilgilendirir diye dusunup kendi yoluma bakardim. ama zaman zaman bu durumlar kafami kurcalamazdi da diyemem. yine de boyle seylerde duygusalligi bir kenara birakirsak aslinda en onemli sey herhangi bir hastalik kapma ihtimali. malum hpv erkekler icin onemsiz ama kadinlar icin olumcul sonuclari olabiliyor. kimle napti'dan cok bunlar kafami kurcalardi sanirim.

Siz oturup bunları mı konuşuyorsunuz?

Olmaz. Sağlıklı bir hareket olarak görmüyorum, ben yapsam da görmem. Onunla konuşup endişelerimi belirtirim muhtemelen de ayrilik kararı alirim.

Seks yapar ve olay mahallinden uzaklasirim, zira gunde birkac farkli kisiyle seks yalan birinin hayat amaci baska bisey olamaz.

kadın yada erkek olması farketmez. STD affetmez.

@Şubat'ın dediği gibi kendisi anlattıysa bakayım ne yapacak diye anlatmış olabilir.
Bir kere mide bulandı mı sacede elini tuttum bile dese rüyanda orgylere karışmış görürsün.

Bu olayların ne zaman olduğuna ve nasıl öğrendiğime ya da söylediğğine bakar. Zamanında hızlı bir seks hayatı varsa onu sorun etmem ama daha geçen gün olmuş olaysa “Hmmm” derim. Ötesinde daha ilişkinin ilk günü “Ben böyleyim” diyorsa, “Tamamdır, mesajı aldım ben” derim ama bir süre sonra bir şekilde karşıma çıktıysa da “Öyle de bir dönemi varmış” diyebilirim.

Ne fark eder? geçmiş geçmiştir. tecrübe iyidir. sağlık açısından boku yemediyse gayet oluru var.

aynı gün içinde birden fazla kişiyle birlikte olmak bu birlikteliklerin sadece seks amaçlı olduğunu düşündürtür öncelikle, yoksa iş aldatmaya girer. sadece seks amaçlı olmasını tercih ederim, eğer öyleyse sorun etmem(std hariç tabii). ama işin içinde aldatmak varsa, ikisinden biriyle "gönül ilişkisi" yaşıyorken bunu yaptıysa güvenim kırılır ve ciddi bakışım sorgulanabilir hale gelir. dinlemeden direkt yargıya varmam ama kişilikle ilgili önemli bir belirteç bence.

aychovsky+1
bruce+1

gol yemek istemiyorsan kaleye geçmeyeceksin. bu tarz soruların cevaplarını kaldırabilecek durumda değilsen sormayacaksın.

dissendium +1

Ne zaman nasıl öğrendim bunları?
aychovsky +1

Bir de adamın (erkek olduğunu varsayıyorum) ziyadesiyle seks düşkünü olduğunu düşünürüm. Benim libidom onunla başa çıkabilecek mi? Adam durulmuş mudur? Bunu yüksek libidodan mı ayrangönüllülükten mi yapıyor bunlara bağlı.
Eğer sözkonusu kişi kadınsa midesiz olduğunu düşünürdüm.

Ben kadınım.

Cinsel birliktelik yaşadıysam hemen STD testleri yaptırırdım, 3 ay sonra testleri tekrarlardım. Henüz birliktelik yaşamadıysam asla yaşamam ve kensine de gerekli testleri yaptırmasını söyler hayırlı işler dilerim.

Aynı günde birden fazla ilişki yaşayacak kişilerin bulunduğu ortamlar STD'nin en yaygın olduğu ortamlardır.

ben öyle bir insan olmadığım için aramızda bir şeylerin olması güç. bugün olmasa da yarın sonuç belli.

Lamira +1.
Aynı haltları ben de yediğim için gül gibi geçiniriz <3

Beni aşağısı kesmez zaten :3

Island-hopping çok keyifli! İzmir'den Atina'ya Aegean Airlines'ın uygun uçuşları oluyor, bir bak. Atina'yı gezip oradan feribotla adadan adaya gidebilirsin. İlham almak için: www.ferriesingreece.com buradan feribotlara bakabilirsin. Fiyatları, kalkış-varış saatleri yazıyor, tarih seçip bakmanı öneririm. Baktıkça çok çılgın rotalar geliyor insanın aklına.
Bizim rotamız Atina (3) - Paros (1) - Naxos (2) - Sakız - İzmir şeklindeydi. Geçen sene kişi başı yol+konaklama 1200 tl'ye gelmişti. Gideceğimiz tarihlerde feribot bulsaydık Atina - Paros - Santorini - Kos - Bodrum rotasını istiyorduk. Marmaris - Rodos - Girit - Santorini - Kos - Bodrum rotası da güzel ama Rodos'tan Girit'e feribot saati çok ters(ti geçen sene, belki değişmiştir).
Atina, Paros ve/veya Naxos'a gidecek olursan kaldığımız yerleri söylerim, oldukça ucuzdu, hatta oralarla ilgili daha detaylı ne yapılır ne edilir ne yenir notlarımızı paylaşırım.
Bu arada bazı adalarda toplu taşıma pratikçe yok, kullanabiliyorsan araba kiralaman gerekir.

Atina, Paros ve/veya Naxos için konaklama/yeme-içme/gezme önerilerinizi de alabilir miyim :) ? çok teşekkürler.

atina: kalacak yeri airbnb'den bulmuştuk, metroya ve merkeze yürüme mesafesindeydi, yalnızca havaalanından ve pire limanına ulaşım için toplu taşıma kullandık, gezdiğimiz her yere yürüyerek gittik, çok konforlu değilse de temizdi, ev sahibi oldukça ilgiliydi, yani lüks beklentimiz olmadığı için memnun kaldık. linki şu: www.airbnb.com.tr
atina'nın akropolis'ten başka numarası yok bence. akropolis 20 €, akropolis + birkaç antik bölge 30 €, öğrenci yarı fiyatına. öğrenci kartın yoksa 20 € verip akropolis'e girsen yeter bence. atina'da dışarda yiyip içmedik ama plaka tarafında güzel yerler var bakabilirsin. merkezi gezebilirsin, merkezde güzel bir park var.
paros: atina'dan feribotla 4 saat sürüyor, feribot yolculuğu çok keyifli. paros'ta otobüs olduğu için araba kiralamadık. limana çok yakın bir otelde kaldık, hermes otel, booking'den bulabilirsin. limandan denizi soluna alıp yürüyünce deniz kenarında sıra sıra restoranlar var, menülerine bakıp uygun olan birini seçebilirsin. mezeleri çok güzel ve fiyatları uygun, porsiyonlar büyük. saganaki ye mutlaka (onun dışındaki mezeler bizdekilerle aynı), ahtapot yiyen arkadaşlarım da ahtapotu çok beğendi, tr'de böylesi yok diyorlar. yine bu restoranların oralardan denize de girebilirsin. kelebekler vadisi ve naoussa'ya gitmeni öneririm. iksine de merkezden (limanın yakınında, denizi sağına alıp biraz yürüyünce) otobüs var. binmeden bilet alıyorsun, biletçi de durakların orada. saatlerine mutlaka bak, çok seyrek. otobüs tam kelebekler vadisine kadar gitmiyor, indirdiği yerden bayağı yokuş yukarı tırmanmak gerekiyor (yol sorarsan da 5-10 dk yürüme mesafesi olduğunu söyleyen olursa inanma), ağustos sıcağında can dayanmaz, biz otostop çekmiştik, sana da öneririm. dönüşte otobüs durağına yürüdük ama durağa varınca bir yandan da otostop çektik, merkeze otostopla gitmiş olduk. naoussa çok güzel bir kasaba, gitmeni öneririm. otobüsün son durağında inersin, otostopa gerek yok. paros'un karşısında bir de antiparos adası var, vaktin olursa gidebilirsin, limandan feribotlar kalkıyor.
naxos: buraya gidersen araba kiralaman lazım, toplu taşıma pratikçe yok ve gezilecek yerler birbirinden uzak. biz vivlos'ta kaldık (booking'den bulduk, vivlos apartments ismi, çok rahattı), yolu bulması biraz zor. vivlos'ta kaldığımız yerin çok yakınında ızgaracı var, antonis, hem uygun fiyatlı hem de arkadaşlar çok lezzetli olduğunu söylüyor. ev yapımı şarapları var, çok beğendik, sorduk satıyorlarmış, birer litrelik pet şişelere doldurup verdiler. vivlos'ta kalmasna bile yemek için gidebilirsin, gitmişken şarap alırsın (akşamları açılıyor). üstüne yanındaki tatlıcıdan galaktoboureko veya portokalopita alırsın.
atina, paros ve naxos'ta gezilecek yerlerle ilgili birkaç word dokümanımız var, özelden mail adresini yazarsan mail atayım. özellikle naxos için buraya yazamayacağım kadar uzun.
bu arada biz 3 kişiydik, yani kalacak yerlerin fiyatları 3 kişiye göre uygundu ama tek kişi olunca pahalı olabilir.
uzun oldu biraz :/

detaylı bilgiler için çokkkkk teşekkür ediyorum :) !

tüm kartlar 1 yıllık. öğrenciysen indirimli müzekart, değilsen ya da parasını vereyim diğer avantajlarından da faydalanayım dersen müzekart+ alıyorsun zaten başka seçenek yok.

Sadece kültür bakanlığına bağlı yerlere girebilirsiniz, ki bunda da istisnai durumlar var. Aşağıda ekstra ücret ödenecek yerler belirtilmiş.

www.muze.gov.tr


Ayrıca milli saraylara bağlı Dolmabahçe benzeri yerlere giremezsiniz.

Hayati tehlike varsa ücretsiz, onun dışında ücretli. Hastanenin SGK anlaşmalarına göre değişebilir ama sanırım. Kesin bilgiyi hastaneden almak gerek.

gerçekten acil durumlar için gidersen ücretsiz, onun dışında ücretli. örnek: www.google.com.tr

yeşil alan hastaları devlet hastanelerinde bile ücretli muayene olur.

Dünden önceki gün gittim. Agri kesici igne yaptilar 40 tl aldilar.

Yüksek ateşten bayıldım ve kafam yarıldı gecenin bir körü. Bir sürü işlem yapıldı, tek kuruş almadılar, izmir medicalpark. Acil kodundan yapıldı girişiniz dediler. Nrmnm nin dediği gibi anlaşılan.

F. Altay'dan direkt oraya götüren otobüs var ama çok sene oldu hatırlayamıyorum. Alman konsolosluğuna götüren otobüs. Zaten yan yana olmaları gerek.

Otobüsü ben de unuttum. Moovit ten bakabilirsin. 554 diye aklımda kalmış ama sen yine de bak. Ya da Fahrettin altayda in. Sonra Narlıdere tarafına giden herhangi bir otobüse bin. Kipadan sonraki durakta in. Doner Kavşakta ineceksin. Solda çorbacilar falan kalıyor arkada da dönme dolap falan olması lazim. Ordan taksiyle Max 10 lira yazar. Yürüyerek 15-20.dkda gitmiştim kışın ama şu an çok sıcak o riski alma şu an.

Gerçi benim dediğim Kaya termal balçova termal daha yürüme mesafesinde. Dediğim gibi. Telefona moovit uygulaması kur ordan bakabilirsin.

Pek çok otobüs hattı daha birkaç gün önce değişti. Eshot'un kendi sayfasına bakmanızı tavsiye ederim.

Feribot ile Konak'a geçin. Konak'tan Balçova yönüne giden otobüsler 480 - 669 - 950 - 969.

erkekte biraz çocuksuluk ve enerjiklik, kadında da biraz olgunluk olursa birbirlerine uyum sağlayabilir. diğer türlü mr and mrs no

36 yasinda adam icin 23 resmen cocuk. Olgunluk farki var ciddi anlamda. Olmaz.
30Erkek.

Arada cok fazla yas farki var, olmaz diyorum ben.

K, 28

olmaz o iş. 23 yaşındaki kişi her şekilde gezip tozmak hayatını yaşamak isteyecek. 36 yaşındaki kişi -genelleme yapıyorum evet- daha sakin bir kişiliği olacağı için ona uyum sağlayamayabilir.

13 yaş çok ciddi bir fark.

kadın ile erkek arasında 20 küsür yaş farkı olan bir evliliğe şahit oldum. 40 sene evli kaldılar. fakat aralarındakini aşktan çok "mantık evliliği" olarak nitelendirdiler hep.

özetle. ciddi bir şey çıkması çok zor o işten.

bunun k 23 e 38 versiyonunu sormuştum buraya bir ara. o iş olmadı. olmaz yani. başlangıçta kuşak farkı, ilerisi için de fiziksel etkiler nedeniyle olmaz.

@hep mutlu
Son cümle +1
Sonra da aldatır belki.

Bir kadın neden bu yastakilere bakıyor anlamak güç. Sanırım sevgiliden ziyade baba gibi koruyup kollayacak, şefkat gösterecek birini arıyorlar.

Olmaz knk.
22-K

maksimum 10 yaş en iyisi kız 26 olsaydı ya da sen 33 olsaydın daha iyi olurdu.

ama 23 resmen çocuk falan değil, eğer cidden olgun düşünen biriyse. fikir ve görüşlerini hayata nasıl baktığını görmen gerek

gayet de olur. 23 yaş neden çocuk olsun abartmayın ya insanlar üniversiteden mezun oluyor o yaşta. 36 da yaşlı değil aynı şekilde. uzun süreli bir şeyse illa ki sıkıntı olur ama hangi ilişkide olmuyor ki zaten? kısa süreliyse zaten sıkıntı yok.

not: iki tarafın da (özellikle kadının) yaşanacak ilişki için istekli oluğunu varsayarak yazdım tabi.

olur olur, bal gibi olur.

34E

"yrs old" diyen bu ikisinden birisiyse olmaz.

Olmaz
37 m

Olmadı tecrube konuşuyor olmaz o iş. Yaş farkindan değil kizin yasindan dolayi. Çocuktum çocuk gordu sahiplenemedi. Arada yaş farki varsa bile kizın 25+ olması gerektiğini düşünüyorum. Hatta alt sınır 30 a doğru kayabilir. Bir de şunu eklemek isterim kız için ilk heyecanlar adam için çoktan sönmüş demektir aynı enerjiyi yakalamaları da zordur.
K 27

erkek 36

ben 27 yaşındayken bile çocuk gibi geliyordu 23 yaşındakiler.

36 yaşında adam bırak ilişkiyi falan katlanabiliyorsa eğer nirvanaya ulaşmıştır.

bu arada 23 ile 26 yaş arasında çok büyük bir uçurum var(kadınlar için geçerlidir, yatırım tavsiyesi değildir.)

Kızın yapmak istediği, heyecanla tutkuyla yaklaştığı çoğu şeyi adam çoook önce yaşamış ve hevesini almıştır. Sevgilisinin kendisiyle aynı heyecanı paylaşmadığını gören kızın hevesleri kırılır, zamanla agresif ve isteksiz görünmeye başlayabilir.
Kısaca, olmaz.
27, K

ol-maz.

çocuk büyütmeye doymuşsa olmaz. doyamamış hala babalık yapmak istiyorsa sevgilisine gayet güzel olur.

33 E

Olmuyor biliyorum. Git biraz hayatın tadını çıkar iki ilişki daha gör öyle gel demek lazım.

cevaplar için teşekkürler.

1-en az 25 yaş kadın için olması gereken yaş. öncesine ben de sıcak bakamıyorum. 25 yaş üzeri bir kadın için ise erkeğin yaşının bir önemi yok. (bana göre)

2- cevap veren arkadaşlar 36 yaşı dünyanın sonu olarak görecek yaşta da değiller niye böyle çok uzakmış gibi gördünüz anlamadım.

3- jenerasyon aynı olmayabilir ama aynı yaşam standartları ve koşulları içinde büyümüşlerdir 80 ler ve 90 lar. anlaşılmayacak bir nokta yok.

@gameof madem senin için sorun yok, madem senin için her şey normal o zaman neden bu soruyu sordun anlamadım. Olmaz. Bunu 30 yaşında bir insan olarak söylüyorum. Son olarak 25 yaş üstü kadınlar için erkekte yaşın önemi yok demişsin ama kesinlikle var. Davul bile dengi dengine.

olur. tecrübe ettim. çok güzel olur.
ama erkeğin içindeki çocugu öldürmemiş olması, genç görünüyor olması, kızın da şımarık ergen olmaması gerekiyor.

@iamcool bu soruyu daha çok tecrübe yaşayanlar için sorudm. olur da kardeş biz yaşadık oldu/olmadı gibisinden.

ben sadece fikrimi yazdım.

kişilere göre değişmekle beraber oluru var.

Böyle bir ilişkim olmadı ama şu anda aynı bu yaş aralıklarında bir arkadaşımızın sevgilisi var. Aynı ortamda girdiğimiz muhabbet etmekte gerçekten zorlanıyoruz. Yaş farkından ziyade nesil farkı diye açıklıyorum ama ben bu durumu.

K, 32.

benim için kadın ve erkek sevgili olmanın yanısıra çok ama çok iyi arkadaş olabilmeliler. uzun soluklu ilişkileri gözlemlediğimde, aralarında sağlam bir arkadaşlık / dostluk ilişkisi de görüyorum. demem o ki, arkadaş olabilir misiniz 13 yaş küçük biriyle? kesişen küme ne olacak/olabilir?

Bilmiyorum. Haklı olabilirsiniz. O yaştaki birisinin dünyadan, yaşamdan beklentileri fazla olabilir..

eski kayınbiradarim ve karısı bunlar. kız 20 yaşındaydı adam da 36 evlendiklerinde.
adamın geçmişi vukuatlı, bir boşanma, sayısız nişan atma vs. kafasına göre takılmayı seven, gezmeye tozmaya bayılan, kimseyi takmayan minimum derecede sorumluluk sahibi bi adam. kendisine karışmayacak, istediği gibi yönlendirebileceği, salak bi kız lazımdı ona, buldu evlendi. hemen de çocuk yaptılar. çocuğa anne baktı bunlar hayatını yaşadı. tek dertleri gezip tozmak yiyip içmek ve milyorlarca fotoğraf paylaşmak.
bazı şartlar altında olmaz değil. ama bazı şartlar altında.
K,31

Gayet güzel olur. 23'ten bile küçükken 30 yaş üstü hanımlarla uzun süreli ilişkilerim olmuştu. Kız ergenliğini atlatmışsa ve genel kültürü belli bir seviyedeyse hiç zorlanmazsınız.

Olgunluk farkı eğer erkek gerçekten olgunsa dolayısıyla ne yaptığının farkındaysa ilişkideki bağlılık faktörü açısından dev bir avantaja dönüşür. Kızımızın erkeği kaybetmesi de zorlaşır.

Ayrıca erkeğin kızın toyluklarını hezeyanlarını tölere edecek olgunlukta olması da ilişkinin devam etme olasılığını arttıran bir faktördür. Zannedilenin aksine iki ergenin bir kapta durması daha zordur. Fakat burada yazdıklarım erkeğin gerçekten kendi olgunluk yaşına (onun için bu yaş her kaç olacaksa) erişmiş olmasıyla mümkün.

İki İstisna:
1. Kız başına buyruk asi bir tipse yürümez. 2. Cinsellikten romantizm kaçışıyla uzak duran sorunlu bir tipse olmaz. Olgun erkeği bu kadar fakir bir cinsellik kesmez. Aşırı romantizm beklentisi, cinselliği romantizm eldiveniyle tutmaya çalışmak ciddi sorun belirtisidir. Hatta açık seçik yetersizlik kanıtıdır da diyebiliriz.



Not: Eğer bahsi geçen erkek bu yaşta hala Türkçe içine "yrs old" şeklinde ingilizce sokuşturan bir ergen sözlük yazarıysa. Bahsedilen olgunluk farkı yok hükmünde yer alacağından faydası da görülemeyecektir. İşte ilişki bu durumda yaş farkından(!) bitebilir.

yrs olda niye bu kadar takıldınız? halbuki o yaş gurubu jargonuyla konuşmaya çalışmıştım.

Türkçe konuşulurken gereksiz şekilde yabancı sözcük kullanımı özentilik bu da ergenlik sayıldığından olgun yaşta fena halde utanılır ve yapılamaz. O kusuru işleme lüksü belli bir akıl yaşından sonra kalmıyor. İşte bu nedenle belirtilerden biri olarak gösterdim.

Kendim bu sitede hatta kendi bilgisayarımdaki herhangi bir metinde dahi gerçek kişiliğime dair doğru düzgün ipucu vermiyorum. (www.eksiduyuru.com) Her yaştan her telden yazıyorum fakat seninkinin amacını ve gerçeklik payını bilemem.



Olgun erkek genç kız ilişkisi 90'ların ortasına kadar kesin standart kabul ediliyordu zaten. Toplumsal kurallardan biriydi diyelim. Feministler ilk önce sermayeyi akabinde de medyanın tamamını ele geçirince tüm diziler ve filmlerde bunu aşağılamaya başladılar ve nihayetinde toplumsal normlarla oynandı. Toplum zaten koyun sürüsü ne versen onu yiyor. (Koyunla "haa evet" diyenler kastedildi.) Ardından eşit yaş ilişkisi geldi ve boşanma oranı %50'lere fırladı.

Bunlardan haberinin olmaması ve kişiliklerini gerçek amacı beyin yıkamak olan (tümü) dizilerle oluşturan bir ergen topluluğuna gelip danışman gibi değişkenler bende haklı olarak bazı sorular oluşturdu.



Yukarıda açıkladığım toplu beyin yıkamayla ilgili biraz daha açıklayıcı cevaplarım ve başlıklarım da oldu. Feminist egemen moderasyon tarafından sessiz sedasız silindiler. Bu da oyunun bir parçası. Kritik başlıklarını benim yaptığım gibi yedeklersen iyi olur.

Bence, ele geçirilmiş medya tarafından beyni yıkanmış toplumun tepkisinden tırsıp nabız yokluyorsan girme bu ilişkiye. Yok kişiliğin tek başına ayakta durabilecek kadar güçlüyse ve kızı da motive edebileceksen sorma bunlara.

Karşındaki kişiden daha ilk günden başkalarını dinlemeyeceğine ve onları ilişkiniz hakkında konuşturmayacağına dair söz al.

evrensel ilişki yaşı limitinin dışında. formül için (bkz: 2'ye böl 7 ekle)

91'li kız ile 77'li erkek evlenen arkadaşım var, adam hatta yurt dışında yar. doç. İngiltere'de bir üniversitede. Ben kızı tanıyorum, üniversite sonrası hocasıyla çıkmaya başlıyor sonra evleniyorlar.
Annemle babam arasında da 18 yaş var, tek problem babam erken gitti öteki tarafa. Başka örnekleri de var etrafımda ama yaşlı olan taraf bunu sorun yapabiliyor, spora vs giderek aradaki farkı kapatmaya çalışıyor.

Bence rakama çok takılmamak lazım..

30 e

cinatı

cinatı demeye gelmiştim

cinatında remzi emek çıkıyordu eskiden. kaçırmazdım hiç. ctesi günleri hariç oldukça keyifli müzikler dinlemek mümkün mekanda.

Cinati +1

uçurabiliyor ama uçurmuyor. yetkisi var.

Yönetim çok taraflı tutumlar sergileyebiliyor. Bu uçurma olayı da bu işin bir uzantısı olabilir. Geçenlerde bir duyuru vardı soruya cevap verdim birisi bana cevap yazdı ona da cevap verdim başka birisi daha bana cevap yazdı ona da cevap verdim sonra cevaplarım silindi. Gerekçe: Soruya cevap değil. ("Teşekkür ederim", iki kişi arası diyalog, vs.)
Moderatör Notu: [yok] bu gerekçeyle. Eyvallah silinsin de bana cevap verenler de soruya cevap vermemişlerdi. Bana cevap verenlerin mesajları hala duruyor.
İlgili duyuru: www.eksiduyuru.com

ben de seviyordum yazdıklarını. buradaki genel anlayışa biraz ters şeyler yazıyordu, muhafazakar biriydi anladığım kadarıyla.

eğer görüşlerinden dolayı atıldıysa, aykırı seslere özgürlük yok diye şikayet edenler buradaki tek tük aykırı sesi de fazla görmüşler demektir? eminim hiçbir kabahati de yoktu çünkü gayet naif bir yazım tarzı vardı.

Görüşlerine hiç bir şekilde katılmıyordum ancak bu sebeple uçurulduysa çok yanlışlarla dolu bir tutum olmuş. Uçurulduğu duyuruyu bilmiyorum, kurallara uygun olmayan bir içerik yazdıysa o zaman yapacak bir şey yok.

kafasina gore mi ahahaha. adam provokasyon ustasiydi. en alakasiz duyuruya bile girip muhaliflerden veya ickinin zararlarindan bahsedebiliyordu. burada "gitmesine uzuldum" yazanlar da ayni reisci ve islamci tayfadan zaten. sorun gorusleri degil, provokator olmasi. yoksa duyuruda muhafazakar insan yok degil, bir suru var. onlar neden ucurulmadi?

1adam konusunda gec bile kaldi moderasyon. bir de benim hep kollandigimi, moderasyonla kanka oldugumu soylerler. ulan oyle bir durum olsa 1adam'a direkt ip ban atmalari lazimdi.

İkidir bu konuda duyuru goruyorum. Burası sözlükten daha kolay erişilebilir bir ortam. Bağışını yapsın alsın yeni bir hesap. Neden gitti çok üzülüyoruz diyenler, gördüğüm diğer duyuruda ulaşmak isteyen bana yazsın diyordu, bir arativerin.
Bu işler subjektif. Kendi değer yargılarına göre durumu yorumlayıp karar veriyorlar. Sistem nasil işliyor bu konuda aydinlatirsaniz sevinirim ama en azından uçurulma konusunda itiraz hakkı ve bir üst inceleme merci(ilk kararı veren mod dışında) olmasi sağlıklı olurdu.

Buranın en sistematik sinsi kullanıcısıydı, içki içen insanların yanına gelip sakince vaaz verip giden insan rahatsız ediciliği vardı.

Sırf karşıt görüş diye uçurulmadı bence, yoksa aynı provokasyonu dinsiz biri yapsa çoktan uçardı; aynı bu tepkiler gelir diye çekindiler diye düşünüyorum.

Daha önceden bu konuda uyarı aldıysa aynı şeye devam ettiği için uçurulmuş olabilir.

Dindar biriyim, hatırladığım kadarıyla üslubu uygun değildi ve herkesi tefkir ediyordu. Önyargı gibi algılanacak belki ama kuvvetle muhtemel hak etmiştir :)

Troll olduğunu düşünmüyorum, yobazdı bence. Dindar olduğu için söylemiyorum, yobaz yobazdır. Dindar olmayan yobazlar da vardır.

oh çok iyi olmuş, mal mal afkuruyordu sürekli. uzun zamandır aldığım en iyi haber! kim yaptıysa ellerine sağlık.

Sacma sapan konusan troll bir tipti de ucurulmasina gerek yoktu bence.
Moderasyon asiri kati son zamanlarda.

Gerci ucurulma sebebini bilmiyorum, haketmistir belki.

trolldü çok açık ve net.

herhangi bir duyuruya girip "cenabı Allah celle celalühü böyle buyurduğu için" filan diye direkt Allah adına konulur gibi kendi kıt bakışını islam gibi servis ediyordu. (gerçek islam bu değil!)

müslümanım, dindarım ama kendisinden hiç hazzetmezdim. yine de uçurulmasına üzülür gibi oldum nedense.

ve modların kararlarının bir objektifliği olmadığı konusunda aynı fikirdeyiz. istedikleri durum ya da kişiye göre esnetiyorlar kuralları.

Mesleğinizi ve 24 saat çalışmalara açık kurumu merak ettim.

maaşla ödenemeyecek borç nasıl oldu peki? kumar vs mi? ayrıca borcun ne kadar ve maaşın ne kadar?

@038, universite. Akademik hayat.

@ayin yazari, hayatımda hic kumar oynamadim. Freelance çalıştığım dönemde iflas etmiş babama surekli yardim ettim. O uzulmesin diye kazandim getirdim dedim onun borçlarını kapadim krediler cektim vs. Bir türlü ise baslayamadikca hesaplarim tutmadi ve batik durumdayım. Oyle yapilandirmalarla vs de olmuyor. Yurumuyor yani. Bunlari eski duyurularimda da yazarak buradaki herkesin kafasini sisirmistim. O yuzden detaya girmek istemedim yukarida.

@deveyi diken adamin ta kendisi

o zaman bence biraz rahat bir insan olma vaktin gelmiş. Madem bir çıkar yol yok bu konuda yapacak bir şey de yok demektir. Kafaya taksan gece gündüz düşünsen ne olacak? millet borcunu harcını hiç kafaya takmadan güle oynaya yaşıyor senin de aynısını yapman gerekecek. Hem mutlu olduğun bir işin de varmış işte.

Ben de çok rahat birisi değilim kendimi maddi açıdan güçlü hissetmediğimde, ama bunu boşuna kafaya taktığımızı fark ettim. Herkesin dünya kadar borcu var ama kimse kafaya takmıyor. Sen neden kafaya takıp kendini üzeceksin ki? boşver.

Zaman/bütçe/stres yönetimi, plan ve program yapmak. Çözümsüz olamaz, muhakkak çözüm vardır. B planı olmadıysa c planı, o da olmadıysa d planı gibi gibi. Finansal okuryazarlığı iyi bir dost/arkadaştan destek alabilirsiniz ayrıca. Bir de bu konudan uzaklaşmaya çalışın, spor olur, dost meclisleri olur...

spor yap ve bol su iç. düzelmezse doktora gitmelisin.

Sıkıntı bağırsaklarında.

Antibiyotik bağırsaktaki yararlı bakterileri öldürür, bağırsak florasını bozar, bağışıklığı çökertir. Egzema, sedef vb hastalıklar oluşur. Ağızda kuruluk yapar vs vs.

Bunun için şeker yemeyi bırak bir süre, şeker kandida denen mantarı besler. Ev yapımı elma sirkesi, yoğurt, turşu tüket. Hepsi ev yapımı olmalı. Turşu bilhassa lahana olsun. Bir de probiyotik kullan. Benim önerim ntbiotic. En çok bakteri onda var.

Probiyotik ve fermente beslenme+1

en alttan en tepeye kadar köklü bir değişiklik yapılmadıkça kimse chp'ye umut beslemesin.

Çürümeye yüz tutmuş bir rejim ve ona inanmayı bırakmış kitleler vardı. Bir adam üretildi. Kitleleri sürükledi, inandırdı.

En çok oy verilen seçimlerden biri oldu; yani istenilen başarıldı. Proje olumlu oldu. Devlet daha da nefes almaya devam edecek.

YTD

Ben degilim genel olarak turkiye cok sakat bir yer haline geldi akp getirdi ama geri kalanlar da hep ekmegine yag surdu

Bizim halkı AKP gibi bir proje partisinden sonra başka hiçbir parti kolay kolay tatmin edemez. İnsanlar oy verirken hukukmuş, demokrasiymiş, böyle şeyleri çok düşünmüyor. Çoğunluk somut olan şeyleri dikkate alıyor sadece. Kendi şehrine yapılan yola bakıyor, köprüye bakıyor. Bu tip konularda haklılık payları var. CHP bu tip şeylerden bahsetmiyor çoğu zaman. Hep yüksek bir tondan giriş yapıyorlar halkla konuşurken. Konu asgari ücrete geliyor, emekli maaşına geliyor. Bunlar da halkı cezbeden şeyler değil artık. Yılların konusu bunlar. Bu yüzden CHP'nin hizmet konusunda kendini değiştirmesi gerek öncelikle. Seçimin son haftasında ortaya çıkan projelerden bahsetmeye hiç gerek yok. RTE her fırsat bulduğunda projelerden bahsediyor. Adamın söylediği her şey günlerce konuşuldu. İstanbul Yeni Havalimanı, Avrasya Tüneli diye diye yılın her günü şov yaptı adamlar. Halk yılın her günü reklamı yapılan ve gerçeğe dönüştürülen projeye mi inanır yoksa herhangi bir cumhurbaşkanı adayının seçimden bir ay önce vaat ettiği projeye mi inanır? Bunların üzerinde uzun uzun çalışmak gerekiyor. CHP'ye kızmıyorum. Şimdiki CHP, eski CHP'nin yaptıklarından da sorumlu tutuluyor. CHP gelince ülkece ateistliğe geçiş yapmayacağımızı da halka anlatmak gerekiyor. Bunlar şimdi şaka gibi gelen ama aslında halkın zihninden hiçbir zaman silinmeyecek fikirler. Ben umutlu sayılmam. Yüzde yüz güvendiğim hiçbir parti yok Türkiye'de. Belki bir gün CHP'ye oy vermeyi de bırakabilirim. Bunlar bizim kısa sürede müdahale edebileceğimiz şeyler değil. Halkın düşünceleri değiştikçe seçimleri de değişebilir. O düşüncelerin değişmesi de yıllar alabilir.

chp bastan sona degisse de, akp secmeni anlamaz bundan. yeni parti kursalar, bunlar cehapenin adamlari camileri ahir yaptilar, kurani yaktilar, dini yasakladilar vs dicekler..binlerce yillik cahil anadolu halki. egitilen coktan egitildi, gerisinden bir sey beklememek lazim. bunlardan bir sey olmaz. ulke bolunse, dort bir tarafimiz isgale ugrasa yine reyiz derler. ben umudu kestim, bir daha da oy vermem. yurtdisindayim zaten 5 yil sonra falan vatandaslik alacam. Akpliler erdoganin bahsettigi buzdolaplarini kokune kadar alirlar artik.

bu yila kadar gelen sehit cenazelerine uzulurdum. bu sehitlerin cogu akpyi destekleyen kirsaldan gelen cocuklar. bunlarin analari babalari, komsulari dusunmezken ben neden dusuneyim diyorum artik? soma olen madenciler icin agladik, ama oylar gosterdiki somalilar aglamamislar para daha tatli gelmis. chp bunlari degistiremez. dedeleri cahildi, babalari cahil oldu, cocuklari da cahil olacak..

neredeyse bir türkiye kadar toprak padişaha "cennet mekan!", "ulu hakan" diyen bir kitle bu.

memleketin dört bir tarafını işgale açan mondros'u imzalayan, sonra "tamam bölün beşe" diye sevr'e de imzayı çakan padişahımız halifemiz efendimize rahmet okuyan bir kitle...

bildiğiniz üzere, atatürk'le ilgili de "ne yapmış ki, halk savaşarak işgali bitirdi, içki içerdi, ezanı türkçe okutturdu" vb düşünceleri olan bir kitle.

günümüze gelmeye gerek yok, yaşıyıoruz ve gg tehlikesi var.

ben umutluyum. nasıl bilmiyorum ama bir şekilde olacak.

Ben açıkçası chpyi, mevcut hükümetin başta kalması için uğraş verdiğini düşünmeye başladım. Sonraki seçimlerde de chp bu siyaset/muhalefet mantığıyla akpyi iktidar yapar mı yapar. chp tek bu yönden umut veriyor. geçmişte de bir çok kere böyle oldu zaten.
adında halk olup, halka bir türlü bütünleşememek. bunun hiç bir mazereti olamaz.
evet (her ne kadar dalga geçilse de) bu halk o beğenilmeyen makarna ve kömürden daha başka bir şey istemiyordu. Bir şeyleri de 'canı gönülden' verirsen, yine gönül kazanırsın.

CHP'nin oyu daima sinirli idi. Hicbir zaman umutlanmadim, hala da umutlu degilim. Muhalif olmamla birlikte muhalof kesimdeki cogunlugun aksine Ince'den de cok umutlu degildim zaten. CHP etiketi tasifigin surece bu ulkede sansin yok.

Halk ve vatandaş ayrımı yapan elitist tayfa tamamen temizlenebilirse kısmen de olsa umudum olacak. Chp'li seçmen kendisini eğitimli "vatandaş", kalan kitleyi cahil "halk" diye nitelendirdiği sürece ve parti bu imajı darmaduman etmediği sürece umudum yok. Şehir efsanesi var ya, halk plajlara koştu, vatandaş denize giremedi diye manşet atılırdı geçmişte diye. Chp'nin algılanma şekli aynen bu. Çok eleştirilen Kılıçdaroğlu bir nebze olsun yıktı bu algıyı. İnce'nin tek başına başarısı değil bu oy oranı.

@üğpoıuy

diplomasız diye sürekli eleştirmek yine halkın çoğunluğu olan diplomasızlar tarafından itici bulunur. halk her seferinde diplomayı sandıkta rte ye veriyor zaten. Liyakat olduktan sonra diplomanın da önemi yok bana göre. bunu iyi anlamak lazım. yine halkı üst seviyeye çekeyim derken bağlı olduğu değerleri/inancını da çekmeniz lazım. yoksa o halkın canını incitirsiniz ve kendisi gelmek istemez.
siyasetçi tabiki halkın seviyesine inecek, halka hizmet edeceğim diyorsa onu halk seçtiyse, halkı (sözde değil özde) temsil edecekse inecek o seviyeye. dediğin gibi halkın seviyesi derken beliren o lüzumsuz tutum, halkın bir tür parya muamelesi gördüğü manasına gelir. Seçimin nabzı cafelerde, deniz kenarlarında, eğlence mekanlarında, kafamıza uyan sosyal medyalarda ya da büyük şehirlerde değil her daim kırsal bölgelerde atıyor.

chpden hiç bir zaman umutlu olmadım. baykal döneminde ulusalcılara kızardık, şimdi parti hsyk oldu. neredeyse tüm mvleri avukat. halka gene uzak bir parti.

gençleşmediği sürece chp böyle kağnı gibi gider. yeni parti kurulmalı.

yanlışlar

1) diploma polemiği. ince kusura bakma da kendi diploman herifin diplomasından daha fasarya.

2) araba polemiği. türkiye dünyadaki en büyük araç parçası ve araç üreten ülkelerden biriyken. türkiyedeki bu kadar üretim tesisini küçümseme. o işten para kazanamıyorum vs gibi boş açıklamalar yapma. bursanın tamamı otomotiv kazanamıyo mu git bak önce.

3) gereksiz devri sabık lafları. fetö işbirlikçileri atacaz vs gibi. halkta gereksiz korku yaratıldı.

4) 2200 TL asgari ücret. veremezsin. kimseyi de inandıramazsın. bu paraya mühendis çalışıyor artık.

değilim, iyi partinin yükselmesi lazım.

konudan uzaklaşabilirim fakat chp'nin halka inemediği söylenmiş. neymiş halk cahilse, eğitimsizse onları hor görmeyip erdoğan'ın yaptığı gibi hat hut konuşulması gerekliymiş.

arkadaşlar hat hut konuşulup, halka inilsin diye cahil kişileri chp'ye doldurup seçim kazanacaksak hiç masraf etmeyelim akp devam etsin. en azından ilerde bir chp vardı, çağdaş, uygar, atatürk'ün izinden giden (kısmen) deriz.

o halk her seçimde sosyal hayatta eğitimli ve makamlıya karşı ezikliğini sandıkta erdoğan'ı seçerek bastırıyorsa ben de bundan sonra ona istediğini veririm.

bu bir değil iki değil üç değil 10 seçimdir hep aynı.

ben bugüne kadar işçisi memuru, sokakta yatanı, fakiri, eğitimsizi diye hiç ayırt etmeden ve karşılık beklemeden elimden geldiğince yardım ettim, ayrıştırmadım ve ötekileştirmedim ama sonuca bakınca o hep eğitimsiz ve ezik kalmayı tercih etti.

bundan sonra bana ne amk felsefesini devreye geçiriyorum. çok şükür farklı alanlarda 3 farklı eğitimim var. gelirim de orta halli diyebileceğim bir seviyede. ben soğan 10 lira da olsa gider alır yerim. ama asgari ücretli eğitimsiz fakir akp sevdalısı onu yapamaz. çıkarım her sene en güzel yerlerde tatilimi yaparım. haftasonu çıkar gezerim, dışarıda yemek yerim, sineması konseri hiç eksilmez. bunları da özellikle sürekli biçimde bu kişilerin gözüne soka soka yaparım.

chp başa gelemedi diye benim hayat standardım çok sarsılmadı ama sen günden güne kötü bir hale geliyorsun. soğan dahi alamayacak hale geldin. sen soğan alamazken ben tatillerde yiyorum parayı. akp'ye oy verip ay sonunu mu getiremiyorsun. bana ne amk.

ayrışmaysa ayrışma. benim geleceğimi düşünmeyene ben niye acıyıp onun seviyesinde yaşayarak bak biz biriz aynıyızı göstermek için bir kere geldiğim şu hayattan keyif alamayayım.

sorun CHP'den değil ki, seçmen sol partilere oy vermiyor.

Yav yerim cehepesini hedepesini, az önce televizyonda Aşk-ı Memnu vardı, Bihter ile Behlül kayıkhanede ilk öpüştükleri sahneyi gösterecek, Bihter hamle yaptığı gibi kestiler sahneyi, bu ülkeden bir halt olmaz. Dün sabah da Adnan Behlül için fena içmiş derken içmişi sansürlediler. Böyle ülkeye kafam girsin.

mesele chp değil rte. o olduğu sürece ataturk çıkıp gelse maksimum yuzde 35 alır. bakma sen kemalistler bunu kabul edemiyor ama öyle.

rte de kafa kalmamis, ne konustugunu bilmiyor ne cevap verebiliyor. adam bitmis, muhtemelen bunama var (yedigi haramlar cikiyor heralde). onu orada tutuyorlar sadece. akp proje partisidir, her yerde teskilatlilar..tehditle yalanla sunla bunla oylari topluyorlar. belediyeler hala ellerinde, halki tehdit ediyor-calisanlarini tehdit ediyor. akp'ye oy vermezsen, kazanamazsak sana is vermem atarim diyor. bizzat calisanlarin agzidan duyduklarim bunlar. ince'nin konustugu yerlere bakin ilce bazinda, gayet basarili adam. lakin chp'nin ulasamadigi kirsal bolgeler-ilceler hala akp kontrolunde. chp, chp oldugu icin kaybetmedi. akpden kurtulmanin tek yolu, insanlara kirsala ulasmaktir, chp'nin ocu olmadigini onlara anlatmaktir.

www.gazeteduvar.com.tr

Daha önce de yazmıştım.Bakkalım olsa Kılıçdaroğlu tipinde beceriksiz,looser birini başına koymam.Adam konuşmayı bilmiyor, en basit telaffuzdan,tonlamadan bihaber duruş olarak ezik biri ülkenin anamuhalefet partisi lider adayı olarak bula bula bunu çıkartıyor.

Ben bu AKP muhalifliğimle CHP'ye oy vermiyorsam AKP'ye azıcık yakın duranların oy vermemesi çok normal.

biraz mutsuz bir biçimde twitter-ekşi-whatsapp üçgeninde takılıyorum.

halk tv dinleyip t3.oyveotesi.org şuradan tutanak çitliyorum. beklerim

ben hala oylar daha yeni teslim ediliyor diyen beyinsizleri anlamaya calisiyorum
tutanak tutulmus merkeze iletilmis zaten

T3

Fox u izliyorum. Gözlüklü konuşmacı ile fatih in düşündükleri birbirini tutmuyor.

Müthiş bir hüzün ve üzerimden fil sürüsü geçmiş gibiydi akşam sornrası. Ama sokaktan geçen konvoyları, halay seslerini duydukça hüzün geçti. Niye üzüyorum ki kendi kendimi? Ha olan bana da olacak, gelecekte iş bulma olsun, bu ülkede rahat bir yaşam olsun kelle koltukta olacağız ekonomik ve refah seviyesi açısından. Ama olan asıl onlara olacak. Anladım ki bu millete de her şey müstehak. O yüzden artık umrumda değiller, siyaseti batsın hırsızlıkları savunan milyonlar batsın. Kendimi dersime, kitaplara, sinemaya, fifaya vereceğim. Yarın kafa dağıtmak için iki bira alıp erotik film açarak içeceğim. Nasılsa ülke tecavüzden zevk temalı erotik bir film haline geldi hiç değilse daha etik ve kaliteli bir şeyler görür gözümüz de kafayı dağıtıp derse kitaba odaklanırız ertesinden itibaren.

t3

T3. Allah'ını seven defansa gelsin. Youtube'dan Halk Tv ve Fox canlı yayın arka planda açıkken T3 çitliyorum.

sonuclar bekledigim gibiydi. sasirmadim.

su an dolaniyorum oyle.

t3 çitliyorum

buyrun sağdaki iki dakikalık bilgilendirme videosunu izleyip tutanak çitlemeye başlayabilirsiniz
t3.oyveotesi.org

T3 sisteminde tutanaklarin fotosu var

Tutanaklarin dogrulugunu kontrol etme islemine verilen komikli isim bu.

T3 sistemine imzalı tutanak fotoğrafı nasıl yükleniyor? Sayım sırasında gidenlerin çektiği fotoğraflar mı? ( çekmek serbest mi?)

@laptu, evet oyle. sayim bittikten sonra her sinifin kapisina o tutanaklar asilir. sizde uygulamadan girdiginiz zaman sisteme bunlarin fotosunu yukleyebiliyorsunuz.

Evet T3 uygulamasini indiriyorsunuz cektiginiz fotoyu da sisteme yukleyebiliyorsunu. Tutanaklar sayim sonunda asilacak, kendi sandiginiz olmak zorunda degil

Çekebildiğiniz kadar tutanak çekin. Parti bina sorumlularından rica edip topluca da çekebilirsiniz.

Sisteme yüklenen tutanak görsellerinde ki bilgiler, sistemde ki ilgili bölümlere girilecek. Buna esprili bir dille tutanak çitlemek denildi. Rastgele üç kişi aynı tutanağı aynı şekilde girdiğinde güvenli tutanak havuzuna düşüyor o tutanak ve ysk sonuçları ile karşılaştırıyor.

Peki ysk sonuçlarıyla tam olarak nasıl karşılaştırılıyor? Yskda xxyy nolu sansığın sonucu hemen açıklanıyor mu? Açıklanıyorsa linki ne?

Önceki yıllarda sadık bazında sonucu sadece chp nin sitesinden kontrol edebiliyordum, ondan sordum.

önceden girilen tutanakların rakamlarını teyit için girerdik bu seçimde yok mu?

Seçim yasakları kalkınca bu site yayınlayacak: adilsecim.net

T3

T3 uygulamasını indirerek kapılara asılan tutanakların fotoğraflarını sisteme yükleyebilirsiniz. Böylece sandık başındaki sayım ile ysk bürolarındaki veriler arasında doğrulama yapılması daha kolay bir hal alır.

sandiklar acilirken mudahale etmeden izleyebilirsiniz. herhangi bir hukuksuzluk durumunda ulasabileceginiz acil destek telefonlari var secim guvenligi ile ilgililere haber verebilirsiniz. telefonunuzla bu gibi durumlarda video cekerek delil saglayabilirsiniz. @desdenova34 dedigi gibi sayim bittikten sonra tutanaklarin fotografini cekebilirsiniz. kolay gelsin. adil bir secim olsun.

döküm ve sayım açık yapılmak zorundadır. gidip izleyebilirsiniz, tutanak fotoğraflarını çekip t3'e yükleyebilir, akşamda t3'te tutanakların sisteme işlenmesine destek olabilirsiniz.

5'te gidin. Ben burda oy kullandım izlemek istiyorum diyin. Kimse arıza çıkarmaz. Çıksrırsa 155

döküm ve sayım açık yapılmak zorundadır ve vatandaşın kanunen izleme hakkı vardır. ancak hengame olursa sandık kurulu başkanı sınıfta bir nizam tertip edebilir, örneğin şu dizdiğimiz sıraların arkasından izleyin gibi gibi. en geç 5'te orda olmanız yeterli. bazen sandık başkanları kapıyı kapatmaya çalışıyor, böyle bir hakları yok.

5'te orada olacaksınız. sınıf dar ve çalışmayı enelleyecek şekilde olursa sınıf kapısından izleyin diyebilir başkan. oradaki uygulamanın tek otoritesi sandık başkanıdır.

Benim kullandigim yerde gencten bi cocuk kapidan iceriyi izliyordu. Baskan “oy mu kullanacaksiniz?” Diye sordu “yoo izliyorum” dedi. Bise demedi adam (diyemez de zaten). 5te de sayim basliycak.

oy kullandığın sandıkta sayımı izleme hakkımız yasal olarak var. Sandıkları terk etme demek bu demek. Git sayıma müdahil ol demek. aynı zaman da İlçe sçim kurulunun önüne gel de demek. bu iki yerde ne olursa oluyor çünkü ilçe seçim kurullarında da var olduğumuzu gösterirsek çalmak için bir kaç kere düşüneceklerdir.

Biz gecen sene referandumda muhursuz oylari sinifa sayimi izlemeye gelenler sayesinde saymamistik. Herhangi bir anlasmazlik ya da saibe durumunda sandik gorevlilerin yalniz ve ciliz bir ses olmamasi adina ne kadar cok insan o kadar iyi

Yanlış biliyorsun. Her partinin temsilcileri yok tabii ki. Sırf akp'nin görevlilerinden oluşan sandıkları biliyorum ben. Hem de öyle doğuda filan değil yani. İstanbul Gaziosmanpaşa'da. Dolayısıyla ayrılmayın bir zahmet.

Tam olarak şerhi : biz çalamıyoruz onlar da çalabilir demek. dağdaki çobanın oyu bile kıymetli artık :)

Oy ve ötesinin online eğitimlerinin sayımla ilgili kısımlarını izleyin. Müşahitleri dışarı çıkarıp, kapıları kapatıp sayım yapmak için yaygara/kavga çıkaran sandık başkanları gördü bu gözler. Yanınızda kağıt kalem olsun, sayılan oyları not düşün. Hatta başkana rica edilip 50 oyda bir teyidleşilebilir. Hatalı sayımın önüne geçebilirsiniz böylece. Kapıya asılan tutanağı cep telefonunuz ile t3 sistemine gonderebilirsiniz. Tutanaklarda yapılan toplama hatalarını görseniz bu insanlar mı sandık kurulunu oluşturdu dersiniz. Sade vatandaş olarak sayımı izleme hakkına sahipsiniz, kullanın bu hakkınızı.

İlla 1adam'ın dediği gibi bir anlamı olması gerekmez. Sandık kurulu üyelerinin bilgisizliğini görseniz aklınızı kaçırırsınız. Sabah neye nasıl başlayacağını hiç bilmeyen, kanun maddelerini burnunun önüne koyduğunuzda allah allah hiç bilmiyordum diyen tiplerle dolu sandık kurulları. Ayrıca bilgili bile olsalar android değiller, yorgunluktan da hata yapabiliyorlar. Art niyet şart değil.

görev yaptığın sandıkta oy kullanırsın.

saadet.org.tr

google'da aratınca bu linki buldum. diğer partilerin de benzer rehberleri vardır. bunları okumakta fayda var.

şimdiden kolay gelsin.

Müşahitsen (yani resmi görevli değilsen) sandığında oy kullanıp sonra görevli olduğun okula gider gün boyunca bekler, sandık açılırken notunu alırsın. Gelen gidenlere baskı kurulmamasına, tarafsız olunmasına dikkat etmek lazım. oylar yazılırken de doğru bir şekilde yazılması önemli. ardından da sistemden kıyasla yapıp sandıktaki oylar sisteme de doğru işlenmiş mi inceleniyor.

görev kağıdını partiden görüştüğün kişilere sorabilirsin. oy ve ötesi gibi bir platformsa da oradaki bir yetkili seni yönlendirebilir. Genelde partilerden isim kısmı boş mühürlü kart alıp bulunduğun yerde ismi yazıyorlar üstüne.

Sabah en geç 7'de müşahit olacağın sandığa gidiyorsun, sandık kurulunda görevli 5 partili elemandan gelmeyen olursa, sandık başkanına o elemanın yerine sandık kurulunda görev yapabileceğini söylüyorsun. Öğle saatlerinde oy kullanmaya gelen kişi sayısı azalır, sen de o boşlukta başkandan izin alarak kendi okuluna gidip oy kullanıp dönersin.

oy ve ötesi müşahitiyseniz ve sadece parti müşahiti olarak görev alacaksanız, gün içinde gidip oyunuzu kullanıp dönersiniz. sabah oylar mühürlenirken , çuvallar açılırken orda olmak çok ama çok önemli. en kritik noktalardan biri bu. sabah sandık kurulunda ki eksiklikten kaynaklı sandık kuruluna girerseniz de sandık kurulu başkanına muhakkak başka yerde oy kullanacağınızı söyleyin.

sandık kurulunda resmi görevliyseniz görevli olduğunuz sandıkta oy kullanacaksınız.

oy ve ötesi eğiitmleri iyidir. ama yine de müşahitlik eğitimlerine katılmanızı tavsiye ederim.

"Sandık Kurulu Üyemizin ve Müşahidin oy kullan
-
ması:
Müşahidimiz, kendi oy kullanacağı sandıktan başka
bir sandıkta görev yapıyor olabilir. Bu durumda müşa
-
hidimiz, sabah görevli olduğu sandıkta görevine başla
-
yacak, uygun bir zamanda oyunu kullanarak yeniden
görevli olduğu sandığa gidecektir.
Sandık kurulu asıl üyelerinin isimleri sandık seç
-
men listesinde yazılı olup, bu kişiler görevli oldukları
sandıkta oy kullanırlar. Kendi sandıklarında oy kulla
-
namazlar. Yedek sandık kurulu üyesi olup da asıl san
-
dık kurulu üyesinin yerine görev alanlar ise uygun bir
zamanda oy kullanıp görevine döneceklerdir."


müşahit - sandık kurulu üyesi karışmış bende. lcha'nın dediği gibi olacak.

evet bastığınız damga başka bir partiye bulaşıp oy geçersiz sayılmasın diye söylemişlerdir.

mürekkep bulaşacak gibi olsa zaten siz de anlarsınız, aileniz de anlar, o şekilde katlar. Bulaşma olayı yoksa, sırf öyle katladı diye geçersiz sayılmaz.

eskiden kullanılan damgalar çok mürekkepli oluyordu. Onlarda bulaşma sorunu vardı.
Ben yine de hep dışa gelecek şekilde katlarım, mürekkep bulaşırsa zarf bulaşsın, başka partiye bulaşıp geçersizlik olması diye, ama yeni mühürlerde zaten çok az mürekkep olduğu için bu durumun olma ihtimali düşük zaten.
Yoksa katlamanın geçerlilikle alakası yok.

açıp sayarken kolaylık oluyor oy pusulalarının aynı yöne bakması, zaman kazandırıyor sandık başkanlarına. her oyu açık ve görülebilir şekilde sayımı izleyenlere göstermek zorunda, bunda da kolaylık sağlıyordur.

Bunu sadece doktor söyleyebilir.

bir fikrim yok ama lütfen buradan alacağınız bir cevapla hareket etmek yerine bir doktora görünün

buraya yazilacak ilaci kullanmayacak degil mi? lutfen doktora gitsin.

eczaci bir ilac verdi zaten. belki kadin dogum uzmani bir arkadaş fikir beyan eder diye yazdim. panik yok arkadaşlar:)

eczacıdan alınan tavsiye ile ilaç kullanmakta sorun yok yani..

İlaç değil de sirkeden başka çözüm bulamadım ben mantara. Tabi ki ilaçlar da geçiriyor ama sirke kadar hızlı ve kesin çözeni görmedim

Probiyotik beslenme. Bir de özel mesaj gönderiyorum.

Yumurta ve muz ile krep olur mu? Muz, yumurta ve biraz kabartma tozunu iyice çırpıp krep gibi pişiriyorum ben, çok güzel oluyor. Sona kalan hamurun içine bol kakao ekliyorum, bir kısmı kakaolu oluyor. Akşamdan yapıp buzdolabına koysan sabah orda isitsaniz da isitmasaniz da yenir. Üzerinı biraz da meyveler ve varsa akcaagac surubu ile suslersin. Hem basit hem de lezzetli oluyor.

Kahvalti sonrasi yemek icin meyve salatasi olabilir.
Ya da reçelli yoğurt da olabilir.

Su rendelenmis havuc ve yogurtla yapilan meze turu sey geldi aklima adini bilmiyorum. Kahaltida gider mi t ama ben yerdim gayet.

Cok mu basit olur bilemedim ama peynir toplari yapabilirsiniz belki asagidaki gibi:

yemek.com

Salata -cevizli, cranberryli/kuru üzümlü. Çok ekşi ya da baharatlı olmayan bir salata sosuyla yanına.

Ya da az şekerli çilekli limonata?

Yoğurtlu veya domates soslu biber kızartması. Kırmızı ve yeşil biber. Üstüne de kıyılmış maydanoz.

edit: aceleyle tam yazamamışım ya, bir sonraki kahvaltı daveti için aklında olabilir iye yazayım istedim. kızartma dediğime bakma sen, çok az zeytinyağı ile kavuracaksın kare doğranmış biberleri. aynı kızartma tadını veriyor ama cılk cılk yağ olmuyor.

instagram.com


Ben de gittiğim bi kahvaltıya yaptım bundan. Çok beğenildi. öneririm. Yalnız ben kek kalıbında değil de muffin kağıtlarında yaptım.

+1

yaşamayan var mı asıl bu durumu?:)

ben kendimi motive edici şeyler düşünüyorum, akşam maç var, akşam çay-kahve içmeye gidicez, bugün cuma yarın tatil, akşama tatlı var! gibi.

sabah saatlerinde vücuttaki endorfin sıfıra yakın olduğu için en yoğun intihar vakaları bu saatlerde görülürmüş. aman kendine mukayyet ol, iyi bir insansın, pozitif düşünmeye çalış.

Bir mezarlığı sabah erken ya da akşama doğru gez dolaş. Kendini iyi hissedersin.

@yazar yazmaz, teşekkür ederim, yazdıklarınızı düşününce, beni motive ne eder cevabını bulamadım bir an için, siz ne güzel ufak şeyleri bile pozitif yönde değerlendirebiliyorsunuz.

@1adam, mesajını aldim hocam fakat çok dede nasihatı bu. yine de sağol

Anormal tabii ki. Sadece bir donem bir ilac kullanmistim, o zaman olmustu.

Mezarlik gezersen nihilist olursun.

@ kahramanikarus
ben ciddiyim. kaynaklara göre yazdım bu tavsiyeyi. sen bilirsin. ayrıca sürekli stres depresyona girenler de bunu deneyebilir.

Akşamları bünyenizi çok yoracak abur cubur, çöp yiyecek tüketiyor musunuz? Ya da saatlerce dizi/oyun/bilgisayarda zaman geçiriyor musunuz? Arkadaşlar/eş/aile vb çok negatif bakan/konuşan kişiler mi? Spor, doğada zaman geçirme, hobilerle ilgili misiniz? Yani demem o ki, normal değil, nedenini bulabilirseniz, çözmeniz daha kolay olur. Belki altında kendinize yüksek sesle hiç söylemediğiniz bir şeyler yatıyordur. Bir yoklayın kendinizi.

Hoş, bence nefret günün hiç bir saatinde normal değil. İnsan birine, bir şeye kızabilir falan tamam ama nefret nefret nefret ediyorum diye dolaşan insanlara güven duymuyorum ben kendi adıma ve iletişimimi sınırlı tutuyorum.

düşünceler insan sağlığını çok etkiliyor dikkat et. zehir içmekten beter kötü düşünce özellikle nefret kıskançlık. bi yolunu bulup kurtul bundan.

ben hep pozitif ve mutlu uyanıyorum. 36 senedir mutlu olarak uyanmadığım 1 gün olmadı, hani içinde bulunduğum durum çok abzürt değilse tabi, deprem ıvır zıvır gibi.

hatta şaşırırım bu tür insanlara, uyanıyor surat bi karış, aşırı sinirli. yarım saat sonra normale dönüyolar ama nedir bu asabiyetin sebebi bi türlü çözemedim.

-verilir. 90 lira çok da aman aman büyük bir para değil bence.

-koltuk seçebilmek için ücret istiyorlar diye biliyorum

tam olarak 17 € fazla veriyorsun. iki gun hava ve suyla beslenmeyeceksen, esas dusunmen gereken bu degil gibi.

Koltuk seçimi yapmazsan ücretsiz.

olayin normali erken bilet icin fazla para odeyip odememektir. neyi dusunuyorsun anlamadim.

turkiye omurilik felclileri dernegi aliyordur kesin, sise kapagi aliyorlar tekerlekli sandalye satin almak icin, sandalyenin kendisini de aliyorlardir kesin.

www.tofd.org.tr

Bir cok yerde de merkezleri var birine yonlendirirler sizi. Iletisim bolumunde telefon numaralari var: www.tofd.org.tr

Şehir? İzmir'deyseniz yönlendirebilirim ihtiyaç sahibi bir kurum veya aileye.

Ankara'dayım. Omurilik felçlileri derneğiyle iletişime geçeceğim.

1/3 unu pesinat verebiliyorlar ve 4-5 yilda kapatabiliyorsan, ustune hayat standartin da dusmuyorsa beklemenin bir anlami yok bana sorarsan. Faiz dusmusken gir. Ileride daha zorlasabilir ev alman. Bugun firsatin varken gir derim. Gayrimenkul bu, kaybin olmaz kolay klay.

İş garantin var işe, herhangi bir kriz durumunda batma ihtimali olan bir sektörde ve kaybetme ihtimalli bir işte çalışıyor değilsen, kredi faizini %,98 e çekmiş bir bankadan kredi alma olanağın var ise ve kendin oturacaksan, fiyat balonu oluşmamış bir konutu mümkün olan en az peşinatla satın almak için çok uygun bir zamandayız.

@stavro,@oguz altun, tamamı için kredi çekmek mantıklı mı ödeme planını biraz uzatıp? Faiz değişiyor mu? Değer mi? Borçlanma cidden bildiğim bir şey değil. O parayı hesapta görmek bana güvende hissettiriyor zira ailem veya zor anımda destek olabilecek kimsem yok maddi anlamda.

Ödeme planı ödeme kapasiten içindeyse, en az peşinat ve en uzun vade mantıklı tabii. Ama söylediğin gibi tamamına kredi yasal değil. Onu yapan banka varmı ki?

Şahsen ben 0.98 faiz oranını cok cazip buldum. İleride daha düşük olacağını sanmıyorum amma velakin evler ilerde daha ucuz olabilir onu kestirmek zor.

Rakamlar onemli, gerisi havanda su dovmek olur.
Ulkenin durumu nasil etkiler diyorsan isten cikarilma riskini en basa koy. Isten cikarilma riskin yoksa almaman icin ozel bir sebep yok. Konut kredisi faizlerini yapay olarak dusurduler. Bu, borclanmak icin iyi. Enflasyon artis egilminde. Bu da borclanmak icin iyi. Konut fiyat seviyesi kira seviyesine gore yuksek. Bu, alim icin kotu.

muharrem incenin üslubu böyle.
agresif bir adamdır ama senelerdir de bir potunu hatırlamam.

Adam kendisi de hayal etmiyordu muhtemelen böyle bir adaylığı ve kazanma şansını. Şu an önünde bir fırsat var ama elbette şaşkınlığı da var çünkü çok planlı gelişmedi diye düşünüyorum.

Öte yandan salak bir adam değil. Hata yapar yapmaz diye bir şey yok insan sonuçta. Ama kendi dediği gibi ilkeleri varsa ve evrensel etiğin dışına çıkmazsa sonuç olarak bizi felakete sürüklemez.

İnce bilime inanan bir adam nitekim fizik öğretmeni. Tek bir kişinin her şeyden anlayamayacağını, etrafında doğru bir ekip kurması gerektiğinin farkındadır.

Şu an kaç tane bakanın adını biliyoruz? Ben hiçbirini tanımıyorum şahsen. Tayyip öyle bir gündemi kaplıyor ve öyle bir dominasyon kurmuş durumda ki geriye kalan hiç kimse hiç bir karar verme şansına sahip değil zaten etrafındaki bakanlar da kahveden topladığı adamlardan farksız.

Böyle bir durumda tatava yapma bas geç, normal ayarlarına dönsün Türkiye sonrasına bakarız diyorum ben.

Kilicdaroglu pasif diye elestiriliyor Ince de enerjik diye. Ne istiyorsunuz anlamiyorum.

aksine ben çok sönük buldum son mitinglerini. daha coşkulu olmalı bence

rte de agresif bir kişilik önemli olan lafı çevirebilmek. muharrem ince de agresif ancak kafası çalıştığı için pot kırmıyor.

Soruyla pek alakasi yok ama Ince'nin cok da guclu bir aday oldugunu sanmiyorum tayibe karsi. Yillar icinde sunu gorduk, bu ulkede CHP'nin oy potansiyeli sinirli. Bir AKP secmeninden oy alamaz asla CHP adayi. CHP'ye oy veren kesim yillardir zaten CHP'ye veren kesim. Bu ulkenin cok ciddi bir kismi denize dusse yilana sarilir da CHP'nin adayi yanina gelse sarilmaz. Bildigin s*ksen oy vermezler ve az buz bir kesim degil bu. Agizyla kus tutsa CHP'nin oy potansiyeli belli. Dolayisiyla CHP adayinin da. Meral'in guclu aday olmasa bile oyunu arttirma sansi var, ama bir CHP adayinin potansiyeli son secimlerde gordugunuz oranin ustune cikmaz, cikamaz.

Çünkü politik birikimi yeterince güçlü değil. Diplomasi bilmiyor. Akşener'i hiç sevmem ama bakanlık geçmişi dahi var ve diplomasiye çok hakim. İnce'nin diğer partilerle temas etmesi romantik tatlı su solculuğu gibi görünüyor (bence doğru hamle ama işte), aynı görüşmeleri Akşener yapsa daha farklı bir algı yaratır. İkisinin karışımı lazım bize.

alıştığımız siyasetçi tiplerinden değil çünkü. zamanla alışacak, açılacak.

yıllardır milletvekilliği yapıyor. gençlik teşkilatından gelme, siyaseti mv olarak öğrenmiş de değil. ama cb adaylığı farklı, acemilikleri olması doğal.

samimi, dürüst olması yeterli benim için. aday olana kadar gönlüm akşener'den yanaydı ama oyumu ince'ye vereceğim. keşke chp'nin de başında o olsaydı ve keşke yıllar önce olsaydı.

Zerdeçal kat içine

Şase probiyotikler var onları yoğurdun içine karıştırıp yiyebilirsin de

içende öldü, boşver, kendini zorlama. İçilmio o kolay kolay.

kullandığınız maya bozuk olabilir mi? migroslarda kefirdanem markasının sevdanem kefir mayası var ben onunla evde kendi mayamı elde ettim. dediğiniz gibi günlük sütle mayalıyorum. kokusu da tadı da gayet güzel. hatta ayrandan daha güzel bişey benim için kefir. yoğurt da iyidir ama probiyotik maya kullanmanız gerek. olmaz diye bişey yok yani. hangi hoşunuza gidiyorsa onu tüketebilirsiniz.

Çilekli muzlu falan denesen

@dedim ben sana yani bilemiyorum arkadaşlarımın önerdiği yerden aldım ama ben hazır ilanından da içmeye çalışmıştım. Yine aynı koku.evde yapilan ayran gibi oluyor dediler ama daha yoğun ve ağır kokulu oldu. ayranla falan alakası yok

valla ben ayran yerine içiyorum artık. alışma meselesi heralde. altınkılıç, eker çiftliği ikisi de güzel. kolay içiliyor.

fropie’nin keten tohumlusunu deneyebilirsiniz. bu arada crymeariverı glen hansard dan dinlediniz mi hic?

Aoç'ninki çok güzel.

kendin yap süzerken kesinlikle metal süzgeç kaşık vs dokundurma.bir de ilk 1-2 yapışında maya kendine gelemiyor.sonrada güzelleşiyor.baya koyuyken ben içmeyi çok seviyorum ama bunların hepsini yapsan bile damak tadına uymayabilir.ama sana şöyle söyleyeyim kefiri düzenli içtiğinde sanki hiçbir işin yokmuş 3 gün rahat rahat uyumuş öğlen güneş ışıkları yüzüne vurmuş gibi bir dinhginlik ve enejiyle uyanıyorsun güne enerjin de bitmiyor

ben hazırlarına bayılıyorum. hazırlarıyla alışmaya çalışsanız?

Ben de hiç sevmedim doktor verdi diye içiyorum en son içine karabiber zerdeçal ve limon ekle içerken dedi bir nebze daha çekilir oldu tadı.
Bir de düzenli içince alışıyorsun herhalde ya birkaç gün zorla kendini.
Bana doktor iki marka al dedi Altınkılıç ve Eker. Ben altınkılıç alıyorum dediğim gibi zorlanmıyorum artık.
Kolaylıklar.

Aoç + kefirdanem markalarını deneyin.

Mayalamak içinde kefirdanem veya yayla toz maya. Canlı maya kullanmıyorum ben artık.

ekşiliğinden içemiyorsanız ayran yapın tuz falan atınca güzel oluyor ben o şekilde alıştım. oda sıcaklığındayken içemiyorum. dolapta beklemiş olması önemli bence. tadı çok yoğun olmuyor sanki ozman.

bazende içine biraz daha süt koyup öyle içiyorum oda bi seçenek. canlı mayadan vazgeçmeyin derim.

Ben de yalniz takilmayi sevmiyorum, daha disa donuk bir insanim sanirim. Yani tabii ki insanin yalniz kalmak istedigi donemler olabilir ara sira ama ara sira yani, fanatigi degilim oyle.

ben de sevmiyorum. hayat paylaşınca güzel.

ben de çok yalnız bir adamım.
geçenlerde tek başıma minik bi seyahate çıktım. hiç sarmadı.
eğlenme işi falan da hiç sarmıyo.
biriyle bişey paylaşıcaksın abi.

belli bir yere kadar eyvallah ama sonrası gerçekten sıkıyor. geyik yapmak bile bir tad yani.

dostlarım sevdiklerim hep uzaklarda kaldı. bi yaştan sonra da dost edinmem baya zorlaştı. çok özlüyorum o günlerimi ama devam etmem gerekiyor.

Çabuk sıkılan bir yapıda olduğumdan uzun süre yalnız kalınca kafayı yiyorum. Yalnız eğlenebilen insanları da hiç anlayamıyorum. Birileriyle takılmak, bir şeyler paylaşmak kendimi çok çok daha iyi hissetmeme neden oluyor kesinlikle

o yalnızların kuyruğu dik tutma olayı. yalnızlık bok gibi, sürünüyorum diyecek halleri yok :)

daha önce açılan/açtığımız duyurularda hep konuştuğumuz gibi...

yalnız kalmayı, yalnız olmayı seviyorum. yalnız da gayet iyi zaman geçirebiliyorum. ama bir yere kadar tabii ki...

iki çift laf edebileceğin, takılabileceğin biri olması güzel. yine de arkadaş/sevgili kim olursa olsun, özel bir alana ihtiyaç duyuyorum hep. bir masada ya da koltuktayken ya da sokakta yürürken ya da yataktayken bile yeri geldiğinde yalnız kalabilmeliyim. kendimle baş başa kalabildiğim bir anım olmalı.

kafa dengi arkadaş/sevgili olursa daha cazip tabii ki birlikte olmak.

Seçilmiş yalnızlık alanları/anları ile kronik yalnızlığı karıştırmamak gerek. Kendimle geçirdiğim zamanlardan inanilmaz mutluyum (sinema, tatil ve güzel bir yerde yemek&kahve vesairede dahil). Ama gayet sosyal çevresi de olan ve onlarla da çokca zaman geçiren biriyim. Ben sadece yalnızlıktan bu kadar korkulmasını, insanın kendiyle zaman geçirememesini, sanki kendinle kalmayı sevmek eziklikmiş, acınacak bir şeymiş gibi algılanmasını anlayamıyorum. Gözlemlerimde yalnız keyifli zaman geçiremeyenlerin, arkadaşlık ve ilişkilerinde daha çok hayal kırıklığı yaşadıkları, bağlı olmakla bağımlı olmayı sıklıkla karıştırdıkları yönünde.

yalnız kalmayı çok severim, ayda yılda bir dışarı çıkarım.

bunun yanında, asla yalnızlığımı güzelleyemem, uzun vadede aklımı kaçırmama sebep oluyor. aradaki çizgiyi geçmemeye çalışıyorum.

Ben sevmiyorum. Evde yalnız kalmak güzel fakat tek başıma eğlenemem. Arkadaşım olsun isterim

İnsanlar artık güvenmiyor bu sisteme. Çünkü çalma, hırsızlık çok oluyor.

Bir ikincisi kura olayı var. Aynı parayı veriyorsun. Birine 3. Kat güneş gören çıkıyor. Birine 1. Kat güneş görmeyen çıkıyor.

Onun dışında insanlar birbirine güvenmiyor. Kaziklanmak daha tatlı.

turkiye'de kooperatiflerin bitmemesi de bir baska sebep.

kooperatifleri sadece inşaat için düşünmeyin. asıl türetim ve sosyal kooperatifler geliştirilmeli. yurtdışında şahane örnekleri var ancak türkiye'de kooperatif denilince akla sadece yazlık geliyor :).

yapı malzemeleriyle alakalı bir sektördeyim. kooperatif yönetimleri genelde hırsız yuvası oluyor.

Babamin uye oldugu iki koop var ve 20 senedir civi dahil cakilmadi. Sence neden?

Normal kefir içince de ishal oluyor musun?
Bizde de kefir mayalanıyor ama bir günde bayalanıyor metal hiçbir şey deydirilmiyor bu işlemde ve buzdolabında mayalanıyor.
Bence hatalı bir şey yapıp sütü bozuyorsun.

Kefire ve probiyotik yoğurda öyle lönk diye başlamamak gerekiyor bence. Bir gün atlayarak bir bardakla deneyin, sonra arttırırsınız.

Candida die off belirtileri şeklinde de bir araştırın.

Hocam Mayani degistir keifirin seni ishal etmemesi lazim. En az 24 saat mayala ve mayalama bitiminde yogurt kivaminda olmali. Col civik ise mayalanma iyi olmuyor demektir. Sicaklik 24-30 derece arasinda olmali.

ben de die off demeye gelmiştim.

o miktarlara tutulacak daire çok yeni olmayabilir ama aksoy, alaybey gibi yerlerde bulunur diye düşünüyorum. o civarlarda çok güzel sessiz sakin sokaklar var.

İşin konaktaysa bostanlı-karşıyaka taraflarında oturacak olman çok saçma. Artık ulaşım çok pahalı. Hayatı yaşamak istiyorsan 3 yol tarafı mantıklı. Güzergah olarak güzel. Taksiyle sağa sola gidebilirsin. Ama mesela alsancakta takılıp taksiye binersen o karşı yaka bi tarafına kaçar.

Ha diyorsun ki nezih bir hayat yaşamak istiyorum, çevrem elit olsun; vapurla gidp gelirsin. Arabayı hiç karıştırmıcan. Otopark işi ölüm. Hiç olmadı kaza olur. 2 senede bir alt yapı çalışması oluyor konakta.

Bence hiç zorlama, 3 yol tarafına taşın. Hem izmirin yerlisidir onlar. Yaşamak istediğin eğlence hayatı vs varsa da oraya daha yakın. Hafta sonunurlaya falan kaçarsın. Balçova da olabilir.

İzmir'de ulaşım çok değişti. İşinize yakın oturmanızda fayda var.

izmir'de ulaşım istanbul'u aratmayacak düzeye ulaşacak maksimum bir yıl içinde. 3 yıl önce 20-25 dakikada gittiğim yolu plazalar dikilmeye başlandığından bu yana 60-70 dakikada gidebiliyorum. hele pazartesi veya yağmurlu ise, dönüş yolununda farkı kalmıyor.

altınyolu ulaşım için kullanmayacağınız bir güzergah seçin. alaybey, aksoy, bostanlı falan derseniz vapur iskelesine yakın değilseniz, otobüsten indiniz, vapura aktarma yaptınız, saatleri denk getiremediniz falan derken yine müthiş zaman harcıyorsunuz yollarda.

nergiz tarafı bir seçenek olabilir sizin için belki, izban + metro yaparsınız. ama sabahları izbana veya metroya binmenin, metrobüse binmeye çalışmakla yarışmasına çok az kaldı.

konak tarafında açılan tramvay için paylaşımlı yollar yapıldı, trafik daha da felç oldu o taraflarda.

varyant asansör civarlarına bakın. kira fiyatlarına dair bilgim yok ama verilen cevaplarda söylendiği gibi, harcayacağınız zaman bir tarafa o civarlarda 2000 tl de kira verseniz yol+zaman kazandıracağı için değer. bostanlı karşıyaka'ya vapurla geçmek zor değil takılmacalar gezmeceler için.

nergiz-dedebaşı-şemikler-bahçelievler kötü seçenekler değil ama, çekeceğiniz zahmete değmez yollarda; madem işyeri konaktaymış.

özel sektör için işini aksatmadan yapıyor ve gerektiği zaman söylemeye gerek kalmadan geç çıkıp işlerini bitiriyorsa bir şey demem.

zamanında gelip zamanında gitmesini isterim.

hala bu sorunun sorulması ne tatlı :)

yaptığı işe bakarım.
yaptığı işe bakarım.
yaptığı işe bakarım...

bizde esnek saat var. o yüzden esnetiyorum. ama limitler dahilinde. biçok firmada da vardır bu. eğer üretim veya laboratuar gibi eksikliği iş aksatan pozisyonda ise yaptırım olabilir ama ofis işi ise kimseyi etkilemez.

işi zamanında yetiştirdiği sürece bir şey demem ama şöyle bi durum da var işe göre değişken olmakla birlikte. sabah gelmediği 1 saatte ona ihtiyaç duyulacak bir iş çıkarsa?

yaptığı işe bakarım +1

Bu sorunun cevabı patrona ve yöneticiye/müdüre göre değişir. Patron çiğse 1 dakika için bi ton laf eder. Yönetici kimse tarafından siklenmeyen ve sevilmeyen biri ise hakkınızda tutanak tutturur. Ben saatini tamamlıyorsa çalışan sorun etmem.

bu elemanın işini iyi yapmasının ya da eksiğini telafi etmesinin geç kalmasını haklı çıkartacak hiçbir yönü yok. bu elemanın geç kalmasına müsaade ederseniz başkaları da geç kalır. eşitlik olması için herkese müsaade ederseniz işe başlangıç saati pratikte 8'den 9'a alınmış olur. sonra bu eleman nasıl olsa mesai artık 9'da başlıyor diye 9 buçukta gelmeye başlar.

iş yerinin bu gidi durumları içeren disiplin yönetmeliği vardır/olmalıdır; orada açık ve net olarak ne yapılacağı yazılıdır.
önce gecikmenin sıklığına bakılır, çok sıksa ilk başta sözlü uyarılır, geçerli mazeret sunması beklenir. geçerli mazereti yoksa ve devam ediyorsa yazılı uyarı verilir. yazılı uyarıya rağmen devam ediyorsa ücret kesme cezası uygulanır. en azından diğer personele bu durumun somut sonuçları olduğunu göstermiş olursunuz.
ücret kesme yetmedi, bir de elemana taktıysanız bir iki noktayı düzenler, haklı olarak işten çıkartabilirsiniz. bu konuda yargıtayın işverene haklı bulduğu çok örnek var.

yapılan işin içeriğine göre değişir. misal çin ile iş yapıyorsanız, zaten online yazışabildiğiniz/görüşebildiğiniz süre kısıtlı saat farkından dolayı. ya da merkez ofistesinizdir, şube personellerinden siz sorumlusunuzdur. siz mesaiye geç geliyorken personele neden geç geliyorsun diyemezsiniz, büyük olasılıkla fark etmezsiniz zaten. ya da üretim bandında bir sorun çıkmıştır ve ilgili mühendis sizsinizdir. bu ve benzeri örneklerde söz konusu elemanın geç çıkmasının hiç bir katkısı yok ki işe? bazı sektörlerde elbette esnek davranılabilir ama sabah uyanmayı ve mesaisine zamanında gelebilmeyi beceremeyen kişiye yetki vermem ben kendi adıma. iç disiplini (iş değil evet, iç disiplin) yok demektir bu benim için.

tam olarak bu kişi benim.
heyecanla okuyacağım yazılanları, harbiden tepkiniz ne olurdu?

bana tepki olmuyor. hafif laf sokmalar oluyor ama kesin bir uyarı henüz almadım.

ozel sektor icin: gec kalmanin yaptigi ise dogrudan etkisi yok ise, mesela 9'da acilmasi gereken dukkani o acmiyor ise, yaptigi ise bakarim +1. yok eger dogrudan etkisi var ise konusmak lazim. tekrarlanirsa kovulmaya kadar gider.

özel sektördeyiz, sorumluluklarını yerine getirdiği ve abartmadığı sürece, saati de dolduruyorsa 1 saate kadar gecikmelere ses çıkarmıyoruz. düzenli olarak 1 saati aşan gecikmeler varsa, o zaman tutanak tutuluyor.

Yaptığı işe bakamazsın. Muhtemelen diger personel durumundan bu dikkat cekiyordur ve yonetici olarak bu duruma dur demiyorsan otorite boşluğu hissedilir. Disiplin konusu, bir işin yapılmasından cok daha önemlidir.

Düzenli olarak geç kalıyorsa, alışkanlık haline gelmiş bu durum demektir. Aklı sıra akşam da geç çıkarak telafi ediyor ama. Giriş çıkış saatlerini kafasına göre eğip büken kişileri hoş karşılamam. Genel toplantı yapıp herkesin hem giriş hem çıkış saatlerine dikkat etmesini isterim.

kurumsal yerlerde sırf bu yüzden esnek mesai saati kavramları var. 8 de gel 5 de çık ya da 9 da gel 6 da çık gibi. işini yapıyorsa hiçbir şey yapmazdım. adam 1 saat erken gelip facebookta takılsa ne faydası var?

kesinlikle zamanında gelmek zorunda. gelmezse çıkarırım.

bendim o!

eski iş yerime 3-5-10 dk, bazen yarım saat bir saat geç geldiğim olurdu. geç gelmem işi(mi) aksatmazdı, çünkü o sıralarda dedikodu kaçırırdım en fazla, çok geç kalırsam da birlikte edilen dedikodulu kahvaltıyı!

geç geldiğim süre ne kadarsa, akşam da o kadar geç çıkardım. ki, çıktığım saatler, iş olan saatlerdi.

hemen herkes geç gelirdi işe ve ben genelde en erken gelenlerdendim, iş yerinde pozisyonum dış kapının dış mandalı gibi bir pozisyon olmasına rağmen. bu dış mandallığın ötesinde sorumluluklar üzerime binerdi haliyle, erken gelenlerden olduğum için. hatta çoğunlukla, en erken gelen.

geç gelmeyi adet edinmiş ve bunun suyunu çıkaran arkadaşlara ceza gündeme geldi ve bunun kitabını yazmış arkadaşın her ay yaklaşık 300-400 tl kadar parası kesilirdi.

bu ceza muhabbeti açıldığında patrona gittim ve "geç geldiğim günler (parmak izi okutarak giriş-çıkış yapardık) giriş saatime bakarak alacağımı kesmeyin. ben geç geldiğim süre kadar geç çıkıyorum akşamları" dedim. ve öyle de yaptım çok şükür.

üç ay peşpeşe, ödeme zamanı, fazla mesai ücreti olarak patronun bana söylediği rakamın doğru olmadığını, hakkımın daha az olduğunu, gün gün/saat saat söyleyerek itiraz ettim. üçüncüsünde artık "öffff al işte, ben veriyorum" diyerek zorla verdi parayı.

sabah, işi teslim etmek için bekleyen elemanın hakkı ya da sabah işi başlatmak için erken gelmek gerektiği gibi detaylar var. bu tür şeylerin olmadığı/önemli olmadığı bir işse, çok da sorun değil. ama bunu gelenek haline de getirmemek lazım.

bu bir disiplin meselesidir.
calisanlar arasinda bir kisi bunu yapiyor ve siz buna ses cikarmiyorsaniz, diger personel de ayni yontemi secebilir. bu durumda kimin ne zaman nerede olacagi belli olmaz. o nedenle, boyle bir durumda olan personeli calistirmam ki zaten calistirmiyorum da.

fakat, personelin ve isin durumu "esnek calisma"yi kaldirabiliyorsa, o vakit "herkes" aynı sekilde esnek saatlerde calisir. bu da kendi icinde bir "disiplin"dir.

bir isyerindeki calisanlar, patron da dahil, o isyerinin bir parcasidir ve belirli bir disiplin icinde calismalidirlar. o yuzden kimse "kafasina gore" hareket edemez.

Herkes zamanında gelip gitsin, kimse kimseye kötü örnek olmasın +1

geç çıkması önemli değil. çünkü normal şartlarda işini geç çıkmadan tamamlaması gerekmekte. bitiremediyse de ertesi gün işine devam etmelidir. geç kalma olayında da gerekli uyarıyı yaparım. devam ediyorsa şutlarım

Yöneticiyim. Benim için her zaman gösterge işlerin aksamaması olmuştur. Dakikayla geç kalıp akşamları 1-2 saat geç çıkıyorsa zaten gayet hakkaniyete dayalı bir yapısı var elemanın. Üzerine gitmem, gidersem hem verimi düşer hem de ben haksızlık etmiş olurum. Bunun tek istisnası sabah katılması gereken toplantı vs. varsa ona geç kalmasıdır. Eğer böyle bir durum yoksa hiç sıkıntı olmaz.
Tekrar ediyorum. Onun geç kalmasıyla işler aksıyor mu? Atıyorum bir gişe elemanı gişesini 10 dakika geç açarsa sorun olur elbette. Ya da sabah 8'de toplantısı olup 8:30'da geliyorsa olmaz o iş. Ama diğer durumlarda sakın üzerine gitmeyin, şevki kırılır, mutsuz eleman, mutsuz ortam demektir.

@siyamkedisizorro +1

birkaç dakikadan bahsediyoruz. ben bu ifadeden taş çatlasa 5 dakika anlıyorum. istanbul gibi bir yerde geçiyorsa bu hikaye 5-10 dakikalık gecikmeler gayet olağan. hem toplu taşıma ile geliyorsa en uygun aracın saatleri bu şekilde olabilir. bir önceki otobüs ile gelse çok daha erken varmasına sebep oluyordur belki? bu durumda ben de size bir şey sorayım, işe çok erken geldiğinde erken çıkmasına bir şey der miydiniz?

bir de çalışan ile oturup konuşun, "düzenli olarak işe birkaç dakika geç geliyorsun, ulaşımını nasıl sağlıyorsun?" gibi sorular sorarak durumu çözümleyin.

ben vermiştim ofise getirdiklerinde.

verin o zaman bir miktar

2,90-4,90 alıyorlar zaten sipariş başı. migros piyasayı ele geçirmiş üstüne birde bahşiş mi veriyorsunuz ? anadolu grubu versin.

ben olsam veririm bi 10 tele.

@protrek

Bu kadar kötu nıyetlı olmayın yahu.Bahsısım anadolu grubunun karına mı eklencek?Taşıyan kişiye gidicek. Ev 4. kat,asansor yok.

standart alışverişlerimde vermiyorum ama çokça ağır deterjan vesaire aldıysam, asansör olmasına rağmen veriyorum.

Saçma sapan yorumları boşver hocam. Hele de asansör yoksa ben olsam verirdim bahşiş

tr.foursquare.com

@veritaslibertas, burası oldukça sevdiğimiz ve gittiğimiz bir yer arkadaşlarla, tam esnaf mekanı, bayılırım buraya.

Buca Öğretmenevi sokağında Ihlamuraltı var tam tarif ettiğiniz tarzda. Kız arkadaşımla Küncü ve Alins hoşumuza gidiyor ayrıca. Kaynaklar civarına da bakabilirsiniz.

Bir de instagramda şöyle bir şey görmüştüm; i.hizliresim.com

Tuzu Biberi dışında alternatif olabilir size, oraya kesinlikle gitmeyin :)

Aklına yattığı zaman aklına yatan kişi ile evlen. Çevre baskısını da görmezden gel.

*33 ünde evlenen erkek bir bireyim. Evlen baskısının ardından daha çocuk yok mu baskısı geliyor. Bitmediler anlayacağın.

Allah kolaylık versin.