Tr'de adam akıllı baskı satan yer sıkıntısı var online, bir sürü site var ama baskıya uygun olmayan kötü dijital kopyaları kötü şekilde basıp gönderiyorlar kanvasa iyice emin olmak lazım, gördüğünüz mockup'lara güvenmeyin.

Çerçeve için 3m Command varmış geçenlerde benzer bir duyuruda hemfikir olunan sağlam ve iz bırakmayan çözüm olarak.

Hedep +1
Çoğu sitedekiler kötü. Bu yüzden iyileri pahalı. Şuradan bulabilirsin kaliteli şeyler.
www.hipicon.com

Duvar örtüsü diye bişey var, eski duvar halılarının modernize edilmiş hali gibi. Ben artucky’den öpücük tablosunu aldım çok başarılı bir baskı, içinden çift taraflı bant da çıkıyor.

Çift taraflı bantlara güvenebilirsiniz, 120kg’a kadar taşıyanı var.

çift taraflı bant tabii ki iş görür ama güzelinden olması lazım. hepsi aynı ağırlıkları kaldırmıyor. bir de elinizi cimri alıştırmayın, bol bol bant kullanın

tutku tanım istemez
tutku tanım istemez, gördün mü anlarsın
tutku tasvir istemez
tutkunun tasvire ihtiyacı yoktur
tutkunun eşkali başlı başınadır

tutku yerine ihtiras da kullanılabilir anlatımı pekiştirmek için

Ben sanırım şöyle çevirirdim;

"Adı üstünde; tutku!"

tutku kendini tanımlar.

jump cut deniyor, zaten uzun olan bi şeyin gereksiz uzamasını önlüyorlar işte. gereksiz bütün boşlukları kesiliyor, izleyenin pür dikkat izlemesi için.

Aslında pek çok insanın filmleri, dizileri x1,5 hızda izlemelerini anlayabiliyorum.
ama hızlı izlerken bile, o hız içerisinde yine bir bütünsellik ve doğallık/tutarlılık var.

bu jump cut dediğin olayda doğallık olmayınca haliyle, beni irrite etti. ama insanlar memnun anladığım kadarıyla.

çok ünlü birilerine yapılmış bir örneğini görmedim. sanırım o bir risk olurdu.
mesela ilber ortaylı dinlerken garipserdik sanki?

Jump cut ın da dozunda yapılanı ve abartılanı var, aşırıya kaçınca sessizlikleri gidermek yerine kelimeler insanın ağzına tıkılıyormuş gibi oluyor

jump cut +1

ilk jump cut örneği olarak hep şu film gösterilir:

www.youtube.com

ama son on yılda youtube videolarıyla meşhur oldu. türkiye'de bildiğim kadarıyla ilk kez işler güçler dizisiyle bu kadar yoğun kullanımını gördük. youtube'da da oğuzhan uğur denen adam bokunu çıkarırcasına kullanıyor. ben göre göre alıştım artık ama hiç es verilmediği için yorucu oluyor, çok tüketemiyorum. videoyu hem konsantre hale getiriyor, hem de dediğin gibi, normalde on saniye dinlemeyeceğin yeteneksiz insanları dinlenir hale getiriyor.

jump cut bir amaca hizmet etmek, anlatımı geliştirmek için kullanıldığında faydalı olabilir ama beraberinde getirdiği bir izlenim de var.
bilgi veren veya kısa ve öz yorumlarla beraber konudan konuya atlanan monologlarda yapılması anlatımı kuvvetlendirir.
ama diyaloğa dayalı, "sohbet" havası verilmesi gereken durumlarda o doğallığı öldürdüğü için yapay duruyor.

flu tv/ilker canikligil'in ünlülerle de yaptığı pek çok örneği var.
suyu çıkartılmadan doğru yapıldığında rahatsız etmiyor.

gözünüz aydın. sağlıkla doğsun, büyüsün.
kızım olsaydı adı, umay olsun isterdim.

Sağlıkla doğsun büyüsün. Defne çok mu popüler oldu ya, üzdü epey :) Çevremdeki yeni doğanlarda çok yoğun Duru, Deniz ve Asya var benim de.

Derin, Su, Ada, Arya benim sevdiğim isimler.

merih, güliz, nazeli, nevbahar

Su

türkçe olsun, doğal olsun derim.

deniz, ırmak, nehir, çiçek, toprak vs gider.
evrim de güzel isimdir..

inci

Ülkü mükemmel bir isim bence.
Çok eski ma dilbesent de güzel.

Asya güzel isim

sağlıkla doğsun büyüsün yavrunuz :)

aklınızdaki isimlerin hepsi (meriç hariç) güzel bence. ben eskili isimlerden şermin'i çok severim. klasiklerden de ece'yi öneriyorum.

ırmak, pınar, damla, deniz, yağmur önerileri ile geleceğim. sizin aklınızdakiler arasından bir seçim yapacak olursam öykü seçerim.

umay ismi benim de favorilerimden ama bu ara herkes umay koyuyor kizina. ben vera'yi seviyorum. bir de turkce karakter hassasiyetiniz yoksa gunes ve sebnem de cok guzel isimler :)

saglikla kavusun, hayirli olsun :)

Türkçe karakter içeren isimlerden kaçındık biz.
Asya, su, defne de benden gelsin güzel yavruya.

nil, defne, mila

Burcu

kızımız olsaydı güneş ismini koyacaktık. sizin yazdıklarınızdan nil'i de severim.

Leyla ismini çok sevmeme rağmen ismi Leyla olup aklı başında olan tek bir insan bile tanımadım diyebilirim. :(

Lidya

Kızım olsa bu ismi koyarım, tabi ki soyadı ile uyumunu da düşünerek. Sağlıkla büyüsün bebiş.

Benim kizim olaydi adi yasemin olurdu.

Tek heceli bir isim koyun ömür boyu rahat eder. Naz, Gül, Nil, Su,vs gibi.

oyku yillar once bi populerdi. bana modasi olan isimlerden gobi geliyor. gecti artik bence.

asya su son 5 yildir cok duyuyorum. guzel de degil bence. hayret al yazmalim filmindeki karakterin adiydi, populer olmamis ama doneminde de sanirim. hic orta yasta denk gelmiyorum asya adina. daha ziyade yeni cikanlar arasinda.

nil ve ipek bana gore modasi olmayan isimlerden. bir de irmak denmis, bu irmaklar hep havali kizlar oluyor koyulabilir :)

mirel, maya

eliz

hayırlı olsun

Nil ipek 2 isim güzel duruyor, sıralı yazmışsınız virgülü silin bu iş huzur içinde çözülsün:)

Eylül ismi bu ara favorilerimden :/

seninkilerden öykü ipek asya güzel.

alternatif olarak duru derdim, güzel isim ama benim de etrafımda çok duru bebe var, biraz ayağa düştü cidden.

belgin güzeldir, bir yandan ağırlığı var ama bir yandan da modern tınılı bence.

Alina, Verda, Doğa, Gülce, Deren, Benan, Ayliz

maaş bordrosu istenir, çalıştığınız şirketin imza sirküsü, bazı ülkeler maaş aldığınız bankanın imza sirkisünü de isteyebiliyor(italya),vukuatlı nüfus isteniyor(genelde ıslak imzalı istiyorlar) fransa normal süreçte zor vize veren bir ülke değildi ancak covid sonrası durum ne tam bilmiyorum.

listelenmiş belgelerin istisnasız hepsi olsun, olsa iyi olur dedikleri varsa onlar da olsun. yoksa uğraşırsın çok, eksik evraktan döner, bi daha toplamak zorunda kalırsın; vakit kaybı.

bütün evrakları hazırla, nüfus kayıt gibi edevletten alacağın evrakları mutlaka barkodlu al. şirketten aldığın evrakları eğer var ise antetli kağıda ve ıslak imzalı al. vize süresinin uzayacağını sanmıyorum. genelde yaz dönemine yakın yoğunluk oluyor. daha önceden fransadan vizen falan var ise daha da kısa sürebilir, 1 hafta bile olabilir.

çalışan biriyseniz ve turistik gidilecek ise evet bahsettiğiniz belgeleri istiyor. bu dönemde hic başvurmadığım için bilmiyorum.

Notu geç, her şeyi anlamayı da geç. Çok içmiş bir arkadaşın sana içini dökerken nasıl her dediğini anlamaya çalışmıyorsak stream of consciousness'a maruz kalınca da öyle yapıyoruz. Cümleleri, karakterleri tek tek anlamak yerine ruh hallerini anlamaya çalış. Empati kurmaya çalış ve o akışa kendini kaptır. Zaten amaç seni o ruh halinin içine alıp götürmek.

Öyle salamam ben her şeye vakıf olucam diyorsan işin zor. Zaten her şeye vakıf olsan bile kitap sarmaz seni. Değişik bir yazar woolf.

Sparknotes'tan yardım alabilirsin bölüm bölüm, orada analiz ve açıklamalar oluyor. Ama bence biraz daha farklı bir yöntem ve beklenti ile okumayı dene önce.

kimin kim oldugundan ziyade anlatilarin birbirine nasil bağlandigina yogunlas. stream of consciousness tekniğinde düsünceler cümleler rasgele akmaz, birbirine bir şekilde baglidir, konu gecisleri, kişi gecislerini dügümler olarak düsün. o dügümleri cözdügünde metni anlayabiliyorsun.

mesele kitabi okumak degil, yazarla birlikte yeniden yazmak. seni zorlamasinin, sürekli olarak ne diyor bu dedirtmesinin sebebi de okudugunla özleşmeni engellemek, okudugunun kurgu oldugunu sana sürekli hatirlatmak. seni alip götürsün diye degil, yazarla birlikte karsilikli düsünmek icin okunuyor modern roman.

Tadına bak önce, tat kokuda sorun yoksa göm.
Gerçi içinde chia varmış, fabrikasından alsan bile tadı sorunlu olacak ya, neyse.

Düşman ve emruz farsça, kesin cevap gelene kadar farsça diyorum.

Yüksek ihtimal Farsça olmalı. Kürtçeden bildiğim kelimeler var konuştuklarında.

Anladığım kadarıyla talibana tek başına savaş açmış :)
Sözüm ona ABD'nin yapamadığını yapacak.

Tahminim Farsça'ydi. Kürtçe bildiğim için %20'sini anladım. Ama emin olmak için Afgan bir arkadaşıma sordum. Kendisi İran'da da uzun yıllar yaşamış. Cevabı şu:

"Konusmasi afganistan Farsçasi (DARI) uzerinden yapliyor." Ama kızı salak bulduğunu ve utanç verici olduğunu da ekledi. Konuşmanın çevirisini de yaptı ama sanırım o kisim sorunuzun cevabı değil.

Virüsün uçakta kapıldığı nerede yazıyor. Belki eniştesinden kaptı.

Memurların çalıştıkları kuruma bilgi vermeden il dışına çıkmaları yasak. Bu çok uygulanmıyor ama. Virüs kaparsa da nereden kaptığını kim bilecek, sıkıntı olmaz.

allah allah hani güvenlik memuru olsa, teknik servis olsa anlarım da öğretmene ne alaka bu kural?

657 ye tabi ogretmenin bilgi vermeden sehir disina cikmasi yasak degil. Yonetmelikte boyle bir madde vardi fakat seneler once kaldirildi.

Arkadasinizin yaptigi boş bir kuruntu.

Arkadaşınızı ziyaret etmek istemiyor bence.

Kız arkadaşınız, arkadaşınızı ziyaret etmek istemiyor ve bahane uyduruyor. Bence halden anlayın.

Soyuyorum yıkadıktan sonra.

Suyla.

itiraf ediyorum: doğruluğu ve yanlışlığı hakkında hiçbir fikrim yok ama ben bazı şeyleri beyaz kalıp sabun ile yıkıyorum :))
aklıma gelenler: elma, domates, portakal
özellikle manavdan aldığım domatesi sabun ile yıkayınca su resmen sarı akıyor.

içine su alabilecek şeyleri ise karbonat ve sirke ile yıkıyorum.

Sirke ya da karbonatlı suyla yıkıyorum.

Gıcırdatarak yıkadığım için kendimi titiz sanıyordum akskdkd. Bence en sağlıklı olanı sirke.

yemek yerine herseyin suyunu sıkıp içiyorum

Meyve sebzeye kimyasal kullanılmaz yahu, sirkeli suda yıkayıp bekletmek en sağlıklısı.

sabunla yıkanan şeyi nasıl yiyebiliyorsunuz ki? ben yiyemem, kokusu kalır tadı kalır illa yani, kalmaz mı, tadını bozmaz mı? ne bileyim elini yıkayınca ne kadar durulasan da sabunun kokusu kalıyor bir süre.

mango'da daha güzel modeller var oraya bak bence.
shop.mango.com
shop.mango.com

trenkçot bir kere alıp 2-3 sezon giyebileceğin bir ürün olduğu için üçe beşe bakma bence. zara black friday'de indirim yapacak ama sezon ürünleri her zaman cazip indirime girmiyor. 40 gün beklediğine değer mi, ne kadar acil ihtiyacın var, orasını değerlendir.

abes diyemem ama insanların kendini bu kadar sevmesi tuhaf geliyor sadece. kolye olucak bir sürü simge, sembol varken baş harf kullanmak... sevdiğin birininki okay ama kendi baş harfi, bilemedim. belki hediyedir tabii.
bunun bi üstü ekran koruyucusunu kendi fotosu yapanlar oluyor sanırım.

yoo abes değil.

Ben yapmam ama bence de abes değil.

Benim hosuma gidiyor harfli, monogram urunler. Kolye, bileklik, kupa vb.

bende var bundan. minimal ve hoş.

Ben de takıyorum. Hatta üzerinde ismim yazan bebeklik künyem var hala takarım çok hoşuma gidiyor.

en çok yaptıklarım:
* dökme tavada antrikot
* tereyağında bonfile

etli noodle olabilir soya soslu falan
uğraşırım dersen etli quesadilla
fajita
özbek pilavı bu mevsimde güzel olur
hünkar beğendiyi yabana atma :)

(bkz: beef wellington)

dana ama dananın neresi ? Kontrfile ise şinitzel deneyebilirsiniz.
İncik ise, osso buco deneyebilirsiniz. Veya farklı steak kesimlerinden t-bone vs. alıp ızgara deneyebilirsiniz. Dana yanak vb. gibi etleri uzun süreli şarapta pişirebilirsiniz. Kıyma veya minik kuşbaşılar ile taco deneyebilirsiniz.

dananın neresi +1
farklı bişi istiyorsan massaman curry
www.taste.com.au

macar gulaş

Döküm tencere ya da güveç var ise Boeuf Bourguignon deneyebilirsiniz www.ruhundoysun.com

Windscribe

Opera tarayıcının kendi vpn'i süper çalışıyor.

Tor browser vpn değil ama aynı işlevi görüyor sonuçta.

Ucretlisi bile sorunluyken ucretsiz genelde iyi fikir degil bu konuda. Ne icin kullanilacak ona gore oneri dusunmek lazim.

poco'nun olayı ucuza yüksek donanım vermek. günümüz telefonlarında illa en üst seviye donanıma ihtiyaç yok eğer sürekli oyun oynayan, güç gerektiren işler yapan biri değilsen. iphone kullanandan sonra bence poco elde verdiği hissiyat vs dandik gelir.

Anneme Poco x3 NFC aldım. Pro versiyonuna göre daha kırpılmış. O bile bayağı iyi. Ben de Poco F3 kullanıyorum. Bayağı memnunum.

Iphone se kalem pil taksan daha uzun goturur sarji alinmaz

Kullanim amacina gore degisir, cok oyun oynamaya video izlemeye uygun bu telefon degil se. Normal gunluk kullanim icin ideal.

aralarındaki en büyük farka değinilmemiş. ikisinin ekranında nerden baksan bi 2 inch lik fark sözkonusu, karar verme konusunda belirleyici.

iphone se 20: 4.7 inch daha kompakt, şık ve A13 işlemcisiyle uzun süre apple ios desteği alması kesin bir telefon olduğundan yatırımlık bi telefon olarak öne çıkıyor. şarj konusu sıkıntılı.

poco x3 pro: 6.7 inch ekranı ve çoklu yapay zeka kamera sistemleriyle tam bir multimedia canavarı.

sonuç: günlük kullanım ve uzun vade yatırımında iphone se 20, diğer tüm kullanım amaçlarında poco alır.

Blokaj f1'in basit hatası gibi bişey. Blokaj olduysa geç fren yapmış olduğun anlamına gelir, bu da çizgiyi kaybetmene ve hatta arkandakine geçilmene sebep olabilir.

Blokaj olunca zaman kaybı kesindir, peş peşe giden pilotların önde olanı blokaja düşerse arada zaman farkı azalmış olur ve arkadaki yaklaşır. Dediğim gibi, f1'in basit hatalarından biri ve geçişe imkan veren bir gelişme olduğu için vurguluyor olabilir.

Her blokaj bir aksiyona sahip olmasa bile pilotun temposu hakkında da bilgi verebilir.

taamam basit hata, geç frenleme, geçişe imkan verecek bir durum, lakin hani blokaj yüzünden sıra kaybetme riski vardır, kıçından takip eden adam iyice yaklaşır falan anlarım.

hamilton bomboş yolda tek başına giderken virajda duman çıkarıyor, "hamilton'dan blokaj geldi". lan gelsin nolacak yav, önü boş arkası boş, bi an hata yapıp yanlış frenledi duman çıkardı. yani çok önemli bir haltı söylüyor gibi bunu belirtmesini hiç anlamıyorum.

Blokaj lastik ömrünü cok ciddi etkilediği için söylüyor. Cok sert blokajlarda lastik bile degistirmek gerekebiliyor. En yakin ornek yanlış hatırlamıyorsam bir iki yarış önce Sainz’dan gelmişti. (Perez de olabilir çok emin olamadim.)

blokaj yapıldığında lastik ömrü ve performansı çok ciddi oranda etkileniyor. o blokaj sebebiyle belki %10 daha az performans olacak belki 5-10 tur erken pite gelmesi gerekecek, bunların hepsi ayrı parametre.

hocam diyorsun ya "önü boş arkası boş yapsa nolacak diye" bu tamamen lastik ömrünü etkilediği için özellikle vurgulanıyor. çünkü birkaç tur sonra hamilton piste erken girerse "nalaka ya nasıl tüketti abi o lastikleri" diyemezsin blokajı gördüysen. kendi hatasıyla lastikleri yemiş dersin. basit ama oldukça önemli bir durum bence. vurgulanması da gerek.

elin ingilizi de azerisi de böyle. azeriler o esnada ooo 'bu gidişatla lastik geberik' deyip duruyor. gerçi geçiş olduğunda da vettel pis çaktı diyolar. genel kaba bir tavır da var.

Konunun eğitimini almış biri olarak blokaj lastik ömrünü etkiliyor daha da kötüsü araçtaki diğer lastik ile arasında bir fark oluşmasına neden oluyor, yol tutuş her iki tarafta farklı olunca hem aracın dengesi değişiyor hem de kerblerde daha az yol tutuş olduğundan yanık lastik ile oralara taşıldığında da daha öncekinden farklı bir his oluşur sürücüde (zamanla yanık bölge traşlanır ve hissiyat iyileşir genelde). Ayrıca sürücü bu iki taraftaki yol tutuş farkından dolayı kendini biraz daha güvenli moda alabiliyor bu da tur derecelerinin düşmesine hatta pilot hissiyattan hoşnut değilse daha erken bir pit stratejisine geçmesine neden olabilir. Bu nedenle blokajın ne kadar kaçınılması gereken bir şey olduğunu şuradan anlayabilirsiniz; bazen imkan varsa blokaj yaşamaya devam edip virajı almak yerine kaçış alanını kullanırlar (ki kaçış alanları hem daha az yol tutuşa sahiptir hem de bazen ciddi zaman kaybı olabilecek alanlardır). Yarışta belki de en önemli şey sürücünün araca tam güvenidir 0,3 saniye kazandıracak ön kanat ile sürücünüz kendini rahat hissetmiyorsa yarışamazsınız diğer taraftan aero olarak 0,1 saniye yavaş gidebilecek bir pakette sürücü kendini daha güvende hissediyorsa 0,2 saniye kazanabilirsiniz.

Teknik detayları zaten anlatılmış. Ben Serhan Acar'ın gereksiz abarttığını düşünüyorum. Antrenman seanslarında bile herhangi bir pilot en hızlı turu atınca bağırmaya başlıyor. Q1-Q2 seanslarında da keza öyle. Aksiyona kendini fazla kaptırıp gereksiz yerlerde çok yükseliyor. Heyecanını falan anlıyorum da bazen bu heyecanı yüzünden ekrana yansımayan hatta yansıyanları bile kaçırabiliyor. Önünde zaman ekranı varken "ikinci sektörde sarı bayraklar var, henüz nedenini göremedik" falan diyebiliyor. Halbuki zaman ekranına baksa iki pilotun geriye düştüğünü görüp temas ettiklerini rahatlıkla anlayabilecekken bu gibi şeyleri çok fazla kaçırıyor.

Neyse, uzun lafın kısası bazı ufak şeyleri de çok büyük aksiyonmuş gibi anlattığı için çok önemli bir detay sanabiliyor izleyenler de. Halbu ki blokaj her pilotun sayısız defa yapabileceği çok ufak ve basit bir hata.

Evet çoğu blokaj önemsiz ama ben Schumacher'in bir blokaj sonrası çok hızlı bir yere çarpıp ayaklarının kırıldığını hatırlıyorum. Bir çok spin blokaj sonrası olabiliyor. O heyecan blokaj için değil daha çok her an daha önemli bir aksiyon olabilir heyecanı.

Genelde 6-7 gram 200 ml olarak hesap ediyorum.

30 kupa

Kupa şu :
www.trendyol.com

@mirket, kaç gram veya ölçü koyuyorsun?

filtre kahve yaparken 15 gram/kisi
espresso ve moka pot icin 18 gram

yarım litrelik termosum için 28 gram koyuyorum.

300-320 ml demlenmiş kahve için 20g kahve kullanılıyor genelde ordan hesaplayin

8 - 8,5 gram civarı kahve alan eski bir ilaç kaşığım var. Ölçek olarak onu kullanıyorum.

Kahve makinem de şu:
www.hepsiburada.com

200lük kupa basına 10gr gibi atıyorum ben. Kahve makinesinde olcu olarak 6-8arası su kıydugumda 30gr civarı kahve koyunca oransal olarak iyi geliyor damak tadıma.

nasıl demlediğine bağlı. ideal bir v60 demlemesinde gram kahvenin 16-17 katı su konur; bu da yaklaşık 4250 litre/14 kupa yapar.

taksi büyük problem, haklısınız.

o boş geçen taksilerin çoğu bitaksi'den falan yolcu almaya gittiği için almıyor.
bitaksi gibi uygulama kullanmak en mantıklısı bence, dediğiniz gibi yoldan bulmak artık imkânsıza yakın.

son zamanlarda iyice azıttılar, İmamoğlu'na karşı bi duruş mu nedir bilmiyorum.

Ben geçen Gayrettepe'de (bak iş merkezlerinin olduğu en merkezi yerlerden) taksi bulamadım, üstüne bitaksi ile baktım taksi yoktu :D şaka gibi, komisyon var diye bitaksi de kullanmıyorlar artık veya bitaksi/überde atıyorum 4dk mesafede oluyor, kabul ediyor sonra "ne tarafa" diye mesaj geliyor veya arıyor, bana birkaç kere "orada trafik var abi yol yapımı var giremem" diyip benim iptal etmemi falan istediler.

taksi durağı bulup oradan istemek mantıklı ama orada da mesafeye göre laf edebilirler.

Bizim oradakiler bitaksiyi açmıyor bile. Bitaksi ile bakıyorum taksi yok, durağa yürüyorum 2 tane duruyor orada. Müşteri bulma derdim yok ki, niye komisyon vereyim dedi bitanesi.

Taksi mecburi ise 15 dk erken çıkıyorum, denk getirmeye çalışıyorum. Civarda belli noktalar var oraya yürüyorum ya da, illa denk geliyor.

Mubi

netflix ve primevideo. netflix'in arama özelliğinden hiç memnun değilim. düzgün bir browsing sistemi oluşturulmalı. sanırım şu anki sistem izleme oranı düşük yapımların izlenme oranını artırmaya yönelik düşünülmüş ama bence çok rahatsız edici haberleri olsun.

prime'ın da aynı şekilde arama özelliği ve arama sonuçlarında aynı diziye ait sezonları birbirinden bağımsız diziler gibi teker teker göstermesinden memnun değilim.

Netflix ve ssport plus var ücretini ödediğimiz. Onun dışında iptv de var diğer bütün içeriklere de ulaşabiliyoruz.

mubi

Netflix-ayda yilda bir dizi izlemem icin
Mubi- ayda bir iki film
Blutv - bi kac dizi takip (pavyon vs izlemece)
Amazon prime - neredeyse 2 kere acmisizdir. Dizileri pek sarmadi.
Iptv - canli kanal yayinlari icin

Ikeadan şifonyer almistim, kurulumunu kendim yaptım. Uğraştırdı biraz ama yaptim. Gozunuzde büyütmeyin yaparsınız.

Bazıları iki kişi gerektiriyor hizalamak vs için, onun dışında evet. Ikea'dan almadan önce soruyorum tek kişi montaj zor mu diye, bilgi veriyorlar.

Kendim kuruyorum pek çok zımbırtı kurdum, dolap, tv ünitesi, ikea zımbırtılar. Fakat anamı ağlatan tek bir şey oldu o da ranza. Vakit alması hadi neyse de her parçanın birleşme kısmında epey küfürler ettim.

Mobilyacıya gerçekten gerek yok bence en fazla bir kişi daha olsun ucundan tutacak çerçeveyi diktikten sonrası zaten kapıyı tak arkayı çak basit iş stres ettiğinize değmez.

Her zaman kendim kurarım,.hattaa hoşuma gider.
Armutta vardır kesin kurulum yapacak birisi ama cidden iş değil çoğu.

Evet. Her zaman kendim tamir ederim, kurarım.

O yüzden sürekli hırdavat ürünü alıyorum eve. Papağan pense, boru anahtarı vs vs. Her ay tamir işleri için esya alıyorum 1 tane. Kombi bozuldu gecen açtım parçasını değiştirdim YouTubedan izleyerek.

Dolaptan kasit gardirop ise 2 kisi lazim. En zoru gibi gorunur ama aslinda en kolayidir denenilir cunku teferruat yok

TV ünitesi, orta boy mutfak dolabı, duvara sabitlenen ikea rafı hepsini ben kurdum. Şarjlı tornavida varsa işini epey kolaylaştırır.

Monument valley kaptırınca çok güzel giden bir bulmaca oyunu. Sanat yönetimi olsun, hikayesi olsun, mobil bi oyun için gayet ciddiye alınmış bir oyun.

Mesut süre ile ilişki testi izleyebilirsin, bir sürü bölümü var iyileşene kadar gider.
Geçmiş olsun.

netflixte squid game bu arada çok moda. bence güzel dizi izlenir.

öncelikle çok geçmiş olsun.

telefon iphone mu bilemedim ama oyun önerilerimi dökeyim, android ise hangileri var hangileri yok bilmeden yazmış olacağım. çoğu uzun ve hikayeli oyunlar, ücretlilerdir genelde ama çok iyilerdir. bir kısmı da pinball gibi kısa oyunlar.

monument valley (ve monument valley 2) +1 diyeyim öncelikle.
pinout
inks
anodia
alto's adventure
alto's odyssey
amanita design oyunları: machinarium, samorost(1,2,3), botanicula
the room ve diğer oyunları the room two, the room three, the room old sins
the house of da vinci (the room gibi bu da)
gorogoa (oynadığım en güzel tasarımlı oyunlardandı)
lumino city
love you to bits
contre jour
gris (bu da inanılmazdı, yeni oyunlardan)
limbo (buradaki oyunlar yokken bu vardı, eski ama sağlam)

yine @bruce'a ek yapacağım, ilişki testi izlenebilir (ev işi falan yaparken arka planda çok dinledim, milletin ilişkisini dinliyosunuz öyle, sosyolojik açıdan dehşet verici buluyorum çoğunlukla, kendimce eğleniyorum :D) ona ek olarak ibrahim selim ile bu gece'nin bölümlerine bakılabilir belki, ben pek bayılmıyorum da, bazı bölümleri komikli olabiliyor. yine çok sevmediğim ama belki ilgi çekici bulunabilecek, armağan çağlayan'nın röportajları izlenebilir.

bunlara ek olarak youtube'da kurzgesagt in a nutshell kanalı var, onun videolarına bakabilirsiniz.

9gag.com

bu bütçeyle piyasanın en yi tws'lerini alabiliyorsun, o yüzden aralarında kendi beklentilerine göre seçim yap derim detaylı bakıp.
ben olsam sony xm4 alırım ama bose'un modeli de iyi.

@Bruce evet haklısın da; o kadar para verip beklentileri karşılamayan bir ürün almak istemiyorum o yüzden burada sorayım dedim. sennheiser momentum true wireless 2 için de gürültüyü çok geçiriyor demişler, airpods pro için de klipsch t5ii için de :(

bu sebeple hangisi iyidir değildir bilemedim.

hifiman tws600, buna da bir bakın.

ben bu tarz incik cincik bakıcaksam rtings'deki incelemeleri okuyorum, orada her detay oluyor, sesi kaç desibel dışarı vermiş bilmem ne. tws işi yeni olduğu için burada oradakinden daha tecrübeli bilgili biriler yoktur bence, o yüzden cevabını orada bulursun diye düşünüyorum.

beklentilerinin çok fazla olduğunu söyliyim bi de. en iyisini de alsan mikrofon, gürültü engelleme, dış izolasyon açısından kafa üstü veya kablolu biçok modelden geri bu tws'ler. one tws to rule them all diyecek bir model de yok mesela, 100 dolarlık ortalama bit tws'in mikrofonu 300 dolarlık sennheiser'dan daha iyi olabiliyor. kaynakların etkin kullanılması açından hepsi bir arada olamıyor. o sebeple bence olmazsa olmaz 1 ya da 2 özellik belirle ve onun dışındakilerin çok kötü olmaması için bakın.

ya da hepsine ihtiyacın varsa tws alma. bende müzik için kafa üstü var ama mikrofonu kötü. bi tane mikrofonu iyi tws aldım hem de kulaktan düşmüyor ve suya dayanıklı, spor için de kullanıyorum. tws'ler bluetooth ve diğer teknolojileri fizik kurallarına takıldığı için şimdilik hepsini yapacak seviyede değil.

Genelde bakıyorum, asıl bakmayınca dikkatim dağılıyor. Bazen karşındakine seni dinliyorum mesajını iyice vermek gerekiyor, o zaman daha uzun bakıyorum.

Gözüne bakıyorum ama bi o gözüne bir bu gözüne

eğer "şu an karşımdakinin gözlerine bakıyorum" diye içinden düşünce geçiyorsa, yani o an kendin hakkında farkındalığın varsa dikkatin dağılıyor ama kendini konuya, sözlere, muhabbete kaptırmışsan hiçbir şekilde dağılmıyor dikkatin. gözlerine bakmıyorsan nasıl iletişim kuruyorsun ki insanlarla? garip gelirdi bana açıkçası :/

göz teması kurmak demek insanların gözüne kilitlenmek değildir zaten

@ahm1, bana da gözlerinin içine içine bakmak garip geliyor:d dizi/film izlerken insanlara nasıl bakıyorsam öyle bakıyorum yani. orada da kimsenin gözünün içine bakmıyorum, normal konuşurken de. öyle yüzlerine genel olarak bakıyorum. sanırım tam yüzlerinin ortasına odaklanıyor gözlerim:d

Güzel kadınsa oyle yapıyorum.

ben konuşurken, karşımdakinin gözlerine bakarak konuşurum.

karşımdaki konuşurken, sözlerin çıktığı dudaklara odaklanır gözlerim.

kendimi bildim bileli bu şekilde.

Dudaklarına bakıyorum. Öpmek istiyormuşum gibi olabiliyor fazla bakınca, biraz tehlikeli.

Valla ben komple tüm yüzü inceliyorum. Gözler, ağız, dişler özellikle. Düzgün mü, temiz mi diye benimkilerle karsilastiriyorum: D sonra mimikler, göz hareketleri, kacingan ya da kendinden emin tavırlar vs. Bunlar hep yüzden okunuyor ya:/ Yani bakıyorum. Ama sohbeti boşsa daha uzun bakıyorum çünkü söyledikleri gereksiz geliyorsa dinlemekten vazgeçiyorum bir noktada:/

Sevdigim ve ozel insanlarin gozune bakiyorum. Digerlerinin hayir.

@sana bir sarki yazdim fernando: anladım. o kadar tuhaf değilmiş. ben de kafanı başka yere çevirerek konuşuyorsun sandım :)

asla bakamıyorum ya. Hatta normalde çok hızlı konuşurum ama birinin gözünün içine bakmaya çalışsam konuşacaklarımı düşünmeye ve yavaş konuşmaya başlıyorum IQ'um geriliyor sdhhsd

eğer konuştuğum kişi hoca falansa genel olarak yüzlerine bakıyorum ama arkadaşım falansa sağa sola bakıyorum genelde :( belli bi tanışıklıktan sonra da açıklıyorum insanların gözlerine bakamadığımı.

Hatta bu ve bunun gibi birkaç özellikten dolayı birkaç yıldır hafif derece otizm spektrumunda olduğumu bile düşünüyorum :d

genel bakıyorum işte yüzüne. zaten belli bir mesafeden geniş açıdan sadece yüzüne odaklanıyorum. sadece gözlerine odaklanacak kadar yakın mesafe durmuyorum insanlara. korona var

3. Sınıf zengin aile semti.

Anadolu yakası ilçeleri, en boktan yerler sıralamasına sultanbeyli ile başlarım ondan sonra da çekmeköy ile devam ederim.

hangi mahalle? ona göre yorum yapalım.

Geniş bir yüzölçümü var, çok fazla birbirinden uzak mahalleler var. Genel olarak değerlendirilemez,

Site site ayrı yolrumlamak, mahalle mahalle ayrı fikir almak gerekli.

Mesela Maltepe'de E5'in güneyinde 10 bin liraya kiralık daire de var, E5'in kuzeyinde 1500 liraya mahallede gecekondu da var.

Çekmeköy'e bağlı köyler de var (Şile ve Beykoz sınırında), 8-10 milyona satılık evler de var değerli yerlerinde.

Şile yoluna ve Metroya yakın mahalleler site harici mahalle apartmanı ile tercih edilebilir.

Mehmet Akif
Çamlık
Hamidiye
Mimar Sinan

Bunlar metroya yürüme mesafesinde, yakından uzağa doğru sıraladım. Metroya ring sefreleri de var iett'nin, yürümek şart değil.

Site olarak bakılırsa sitenin konfor ve sunduğu avantajları değerlendirmek lazım, nerede olduğu çok önemli değil.

çekmeköy'de çok güzel villalar da var, çok saçma sapan gecekondular da. değil mahalle, sokak sokak, hatta bina bina yorum yapmak daha doğru.

güzel yerdir.

en boktan yerler sıralamasında hiç de kötü bir yerde değildir.
kadıköy-üsküdar-maltepe-ataşehirden sonra çekmeköy gelir.

macrocenter'larda olabilir belki, emin değilim tabi.

Amansız bir Likör bağımlısı olarak bahsettiğin türdeki likörleri maalesef Türkiye sınırlarında bende bulamıyorum.

Bazen Metro Gross marketlerde bazı likörler olabiliyor. Zaman zaman gidip bakmak lazım.

Aynı soruya Ankara için cevabı olan varsa diye konuyu takip ediyorum.

büyük tekellere bakın. bazıları özel siparişle bazı şeyleri getirebiliyor

dünyada bilindik markalar ise free shop-ithal ürün satan yerlerde bulabilirsin belki. şişli'de kısmet büfe var, gayrettepe'de maça tekel var aklıma ilk gelen. buralarda normalde tr'de bulamayacağın alkollü içecekler çoktur. aradıklarını arayıp sorabilirsin.

Kadıköy'de rind diye bir yer vardı kapanmasıysa. Belki orada vardır.

Sürekli pratikle 2 aya alışırsın bence. Üzerine çok düşünmek bu süreyi arttırır, fazla takılma.

ben 15 sene manuel kullandım, 5-6 yıldır otomatik kullanıyorum. şimdi manuel arabaya oturunca, ben bile atlıyorum vites değiştirmeyi.

kaldırırken 1'e alacaksınız, bu tamam. sonrasında motor sesi ve gaza bastığınızda aracın size verdiği gücü dinleyeceksiniz. ses düşer, güç azalır, vites indireceksiniz. ses çıktı, güç çoğalıp tekrar inmeye başladı, vites çıkartacaksınız. 3'te miyim, 4'te miyim düşünmedim bugüne kadar.

araba kullanmak konusunda bir acemiliğin yoksa 2 ay bile sürmez, kolaylıkla alışırsın.

en fazla birkaç sefer vites büyütmeyi unutursun, araba bağırır. küçültmeyi unutursun silkeler, vites değiştirirken debriyajı kavramayı ayarlayamayıp hoplatırsın, ama birkaç güne düzelir gibime geliyor.

aynen ben de 1998 yılından beri manuel kullanıyorum. eşimin arabası da otomatik. arada onu da kullandığım için alıştım. hatta hafta sonu 2 gün boyunca epey uzun otomatik arabayı kullandım. bugün kendi arabamın koltuğuna oturup kontağı çevirir çevirmez araba hopladı. hee dedim doğru, debriyaja basıp vitesi boşa almak lazımdı :) 2 gündür sadece frene basıp çalıştırıyordum zira.

Roborock s5 max

S5 Max +1

www.trendyol.com

Bunun dezavantajı nedir

Haritalaması ve o haritaya göre süpürme işlemi S5 Max kadar iyi değil. Bazen giremeyeceği bariz belli olan yere girmeye çalışıp orda takılıp kalıyor. Asla vazgeçmiyor. Azimli bir arkadaşımız ama yeterli değil.

biz mop pro'yu bir seneyi aşkın süredir kullanıyoruz, çok memnunuz ve @himmet dayi'nin bahsettiği problemleri hiç yaşamadık. ben araştırdığımda s5 max'in tek farkının bataryası olduğunu görmüştüm. eğer eviniz çok büyük değilse (110 metrekare evi tek şarjla süpürebiliyor mesela, daha büyük olduğunda bitiremeyebilir. şarjı bitince standına gidiyor, şarj olup kaldığı yerden devam ediyor), aradaki fiyat farkına değmeyeceğini düşünüyorum.

Bu işler belgesel ile değil okuyarak öğrenilir. Belgesellerin çoğu bir tarafa odaklanıyor. Dediğiniz gibi game changers tabiki manipülatif.
En basiti;
chriskresser.com

Game changers yönetmeninin de vegan protein sektöründe olması komik.
www.google.com

Tavsiyem belgesel değil okuyup araştırmanız.

İzlemedim ama that sugar film biçok insanı etkilemiş gördüğüm kadarıyla.

super size me
food inc

Böyle bakınca kafayı yiyorsun. çünkü yiyecek başka bişey kalmıyor lol.

Tek tek bakınca tamamen melek olan bir yiyecek yoktur eminim. Yapabildiğin kadarını yapıp en kolay vazgeçebileceklerini tüketmemek, vazgeçemediklerini fazla tüketmemek yapılabilecek en sürdürülebilir beslenme düzeni. Tamamen sağlıklı yaşayacağız diye aç kalıp lezzetsiz şeyler yemek hiçbi açıdan olmasa psikolojik açıdan sağlıklı değil bence.

Hiç bu tarz bir ilişkim olmadı ama gördüğüm kadarıyla kişilerin mizacı bu tarz ilişkilerdeki en önemli etken. Bazı insanlar kaos sever, bundan beslenir; bu tartışmalar onun için normaldir. Sürekli didişip arada büyük kavgalar edip ilişkisinden cidden memnun olan insanlar var. Eskiden "olmaz öyle şey, bırakamadıkları için ortada bi sorun yokmuş gibi yapıyorlar" derdim ama öyle olmadığını gördüm çevremde.

Mesela ben sakinlik insanıyım, tartışmayı sevmem. Benim için bu tarz bir ilişki sürdürülebilir değil. Ama senin için o kadar sorun değilse, genel baktığında mutlu bir ilişkideyim hissin varsa sorun değildir.

Öte yandan; genelde insanlar değişmez ama ilişkiye bakış değişir. Tartışma sebepleriniz birbirinizle olan çekişme kaynaklıysa, bir zaman sonra bu çekişmenin temeli ortadan kalkabiliyor. Atıyorum, kocası temizliğe yardım etmiyor diye sinir olan bir kadın bir zaman sonra bunu kabullenip sorun etmemeye başlayabiliyor. Ya bununla barışıyor ya da adam başka bir ev işini yüklenip dengeyi sağlıyor. Böyle değişimler mümkün, haliyle hep aynı devam eder demek zor.

Ama ciddiyete gidilecekse hep devam eder diye, en kötü ihtimal üzerinden hesap yapmak lazım. O senaryoda yok ben yapamam deniyorsa geriye yapacak pek bişi kalmıyor.

sen ayrıl turşucu sürekli tartışmanın öncesi sonrası olmaz. süreklisi olur.

son kız arkadaşımla bir ilişkiyi güzel kılan pek çok konuda gerçekten muazzam bir uyumumuz vardı. yani hayatımda bir insanla bu derece keyif aldığımı hatırlamıyorum, kendisi de benzer bir noktadaydı.

fakat tek bir sorunumuz vardı; o da incir çekirdeğini doldurmayacak konularda bir anda ciddi patlama yaşıyorduk. kriz anlarında ne onun ne de benim geri vitesimiz olmuyordu ve o anlarda her seferinde sert tartışmalar kaçınılmaz oluyordu.

ikimiz de "bu yönümüzü törpülemeye çalışalım" dedik ama yok. bir oldu, iki oldu, üç oldu, dört oldu vs. 1 yıl içerisinde aralıklarla bu şekilde devam etti. iki tarafta da yutkunma refleksi olmayınca, birbirini frenleyen taraf olmayınca, bir çuval inciri berbat ettik ve devam ettiremedik.

kısaca sorunuza cevap; biz düzen tutturamadık. ve maalesef bitti.

olmuyor.

tartışma sebeplerine ve tartışma şekline bağlı. kimi zaman çözümü yok, kimi zaman var. daha fazla detay vermeniz gerekli bence.

olumlu

Olmuş sanki.

Mobilde sıkıntı var, mobilden çıkınca bunu yazabildim.

sadece sub-etha'dan girilebiliyor. normal login sayfası çalışmıyor.

cevap gönderdikten sonra yönlendirme de yapmıyor.

Çok bug var

sonunda...

sub-etha'siz geldim ama mobilden hata veriyor. masaustu gorunume gecince calisiyor.

internet kullanıcısı olarak giriş yapamıyorum.

sitenin üzerinde şöyle bir kod var normalde görmemem gerekirdi.

array(5) { ["m"]=> string(1) "l" ["remember"]=> string(1) "0" ["username"]=> string(4) "X" ["password"]=> string(6) "XXXXXX" ["SubmitExistingUser"]=> string(3) "Gir" }

mobilde tam bir yönlendirme döngüsü gibi bir şeye giriyor. giriş yapmak mümkün değil.

vs

ilk girişte bir kod gördüm sol üstte, şimdi gitti eskisi gibi çalışıyor. Mobil tarayıcı.

Dümdüz girdim açılıyor

Oh beee!

Bir haftadır şiştim şiştim. Buraya bakmayı buraya yazmayı, okumayı çok seviyormuşum ben. Gitmesin bi daha. Compu pls <3

Bence anormal değil. Günümüzde Instagram'da, Twitter'da takipçi sayısı fazla olan kişiler aslında sizin uzaktan baktığınız kişiler. Sadece başkaları sizin gibi uzaktan, kısa süreli bakmıyor, direkt takip ediyor.

Canı sıkılan insanlar böyle tuhaf şeyler yaparlar, anormal bişey yok.

Bir yerde okumuştum bunun psikolojik bir şey olduğunu. Nasıl ki insanların camlarından içeri bakanlar oluyor, merAk ediliyor içeride olanlar, insanlar sosyal medya hesaplarına bakarak başkalarının hayatlarına dahil olmaya çalışıyorlar. Meraklarını gideriyorlar.

gayet normal. 7 senedir instagramdan ve twitterdan düzenli takip ettiğim kişiler var. tatile gittiği yerler, kimlerle takıldıkları, en sevdikleri cafe, bar, disco vs vs.. bazıları evlendi bile.

ara sıra suçluluk hissi oluşuyor ama kendimi şöyle avutuyorum. neticede kendi paylaşıyor, bilinsin istiyor. ben napiyim?

Sanıyorum ki sosyal medya kullanan insanlarda genel bir durum bu. Bana da abartılı gelmedi neticede sosyal medyanın olayı bu merakı tetiklemek.

Bu kadar dert ediyorsan çalışma hocam silah zoruyla çalıştırmıyorlardır neticede. Dediklerinin hepsi olabilir.

soruya soru ile cevap vereyim, düşünmeden mi hareket edersin hayatta?

Benim böyle bir şey yapmam için festival headliner'larına bayılmam lazım. Gidecek param yoksa paraya ihtiyacım var demektir, bu durumda hem çalışıp hem de konserleri dinlemek win win.
Zaten festivallerdeki hijyen beklentisi de düşük, öyle başında şefin sürekli bıdı bıdı yapacağını da sanmıyorum. Festival seni çekiyorsa yap bence.

@evimin paspasi meselede aksine dusunmemek yok, fazla dusunmek var gibi ama yorumuna da saygi duyarim

@bruce hocam dedigim gibi gece isi. bizim calistigimiz saatlerde yok muzik, aksam 10 da muzik bitiyor, millet dagiliyor falan biz basliyoruz sabah 10a kadar

Geçici işse seve seve yapardım. Ne olacak. Farklı bir tecrübe.

öğrencilik yıllarında konserlerde çalışmış( yurtdışı dahil) tecrübeli biri konuşuyor. Zaten ortam falan hayal, o kadar yorucu ki saat gelsin de eve gidip dinleniyim modunda oluyor insan. 3 gün festivallerde en yorucu gün tabiki son gün.

Ben de işin zorluğu ve keyfi yanı için değil, getirisi için çalışıyordum çünkü ihtiyacım vardı. Bahsettiğin rakam güzel, tak eldivenini kulaklığını, konsantre bir şekilde çalış. Covid bir risk ama o konuda hem organizasyon hem de sen hassas olmalısın. Daha önce tecrübe etmediysen bu iyi bir deneme olabilir senin için. baktın çok yıprandın bir dahaki sefere 500 euro verip izleyici olursun.

Ben seve seve yapardım. Hele ki yurtdışında hiç tereddüt etmezdim. Farklı bir tecrübe. Zaten en sevdiğim anılarım da hep deliler gibi yorulduğum zamanlara ait. :)

Tam olarak tereddutun ne ki? En kotu ihtimalle birakip gidersin. Zaten bu ihtimali goz onunde bulundurup fazladan eleman istihdam etmis olacaklar.

ya öğrencilikte her iş yapılır tabii doğru ama müzik festival tuvaletleri askerdeki tuvaletlerden sonra hayatımda gördüğüm en pis 2. ortamlar olabilir. ben bu hastalık döneminde o işe girmezdim sanırım.

Sansliysan cuzdan, saat bulup kazancini katlarsin, mis gibi is iste. Gunduz olsa yapilmaz bak. Yasitlarin egleniyor, sen onlarin onunden copunu aliyorsun, goz goze gelmekten falan utanir insan, Guantanamo'da boyle izdirap veren iskence turu yoktur. Tam Ferihalik sahne, Feriha cop toplarken okul arkadaslarina rasliyormus festivalde. Gerci Feriha ordan da siyrilirdi, babam temizlik hizmeti veren sirketin sahibi ben iscilere goz kulak oluyorum falan derdi:)

@roket adam ne ogrencisi hocam 30 yasinda adamim:) Tuvalet olayini hic dusunmemistim ya, ben elimde cop alma cubugu dolasacam butun gece diye hayal ediyordum, tuvaleti hatirlattigin kotu oldu simdi, hem onu ozel sirket yapiyordur ya, kurulumu wastei bilmemnesi adamlarin sorumlulugudur tuvalet isinin, kesin gocmeniz en zayif halkayiz diye en pis isi bize iteleyecekler var ya

tuvaletleri kendi şirketi temizliyorsa da, yine de tuvalet temizlersin, ama tuvalete yapmayanlarınkini.

kafanı karıştırmak bir yana, sen üstüne düşündükçe ayakların geri geri gidecek. kafana koy, gözünü karart, şu an bu yapılacak de, acıdan hislerden sıyrıl ve yap.

Paraya çok ihtiyacı olan bir öğrenci sorsa yapılabilir derdim ama 30 yaşında ve bu kadar ayrıntı düşünen biri için uygun bir iş değil bence. Başlığı görür görmez festival tuvaletleri canlandı benim de gözümde.

Zaten çalışıp aynı zamanda grupları dinleyebileceksiniz sanmıştım ama öyle bir durum da yok galiba. Festival tuvaleti temizlemek için hiçbir sebep kalmadı bu durumda bana göre :D

gidip yenikapi'da milletin bokunu, cercopunu toplamaktan farki yok. sadece yer ve zaman farklı.

şu kriz ortamında biontech sinovac'tan vazgeçmezler orta vadede. ki türkovac'ın da daha seri üretime geçicez bilgisini verdi. güvenmeyip yaptırmayacak bir sürü insan var, hele ki biontech'in de koruyuculuğunun bir süre sonra bittiğine değindiğini düşünürsek bu riski hemen almazlar. ama ne olur, 2022 sonbaharında hala virüsten kurtulamamışsak ve aşıların düzenli yapılma gerekliliği devam ederse, o zamana kadar türkovac da kendini ispat ederse, o zaman sadece buna dönülebilir. haricinde, önümüzdeki 6 ayda bitek türkovac var diyeceklerini sanmıyorum.

Eski sevgilimin yerine yenisini bulamadığım zaman ona ulaşmıyorum. Çünkü ilişki bitmiş. "Ben kimseyi bulamadım, seni bir yoklamak istedim" düşüncesiyle yapılan mesajların/aramaların niyeti baya belli oluyor. Ben bana bu şekilde gelen arama ve mesajlara cevap vermiyorum.

Şu an evliyim ama evet eskiden yaptığım bir şey. Eski sevgili olmasa bile eski takıldığım herkesi arama potansiyelim vardı.

Nasıl eski olduğuna göre değişir. Gönül ilişkisi yaşayıp ayrıldıklarıma asla yazmam.

flört olmuştur ama kopukluk olmuştur, bi daha görüşmeyelim gibi bir muhabbet geçmemiştir, fb'dir fwb'dir, bunlara yazılabilir. Nereden çıktın dedirtecek kadar eskiye yazmam tabii.

Sanırım bunu 2 kere yaptım daha önce, biri olumlu oldu diğeri olumlu olacaktı ama ilk başta olumlu olmamasına sebep olan şey bi daha ortaya çıkınca yine olumsuz oldu.

Eskiler torun torbaya karisti arayamiyoruz artik :)

Ara ara, ben hep arardim engeli yemek icin.

Ara yaaa terslenmek güzel oluyor gülüyorsun kendine vay bu hallere de düştüm falan :D korkma hayatta reddedilmek terslenmek de vardır. Ve bunları tadarak büyüyüp gelişiyoruz. Kişisel gelişim kitabı yazsa cok kıymetli olur bu dediklerimiz tabi :D

boşluğun derinliğine göre değişir. gurur yapacak bir şey yok. engel yemek de iyidir arada :)

Aramam, yazmam. O insanla iletişimimi bitirmek istemişim bir kez. Kimse yok diye neden istemediğim bir insana katlanayım tekrar? Yalnızlıktan da hiç sıkılıp gücenmem ayrıca.

kadınlar hemen arkasından konuşmaya başlıyor. ilişki nasıl bir ilişki olursa olsun (sevgili, fb, fwb, ons vs.) hemen dedikodusunu yapıyorlar. dillerine düşeceğime keserim boynuma asarım zirvede bıraktım derim.

Konuşulan konular ve karakterler o kadar sığ ki 500 kelime bilen bile anlıyor.

sığlıkla alakası yok, zaten dizinin konusu arkdaşların günlük yaşadığı olaylar. siz günlük yaşamınızda sürekli bilim, din, sanat, felsefe falan mı konuşuyorsunuz? hayır sabah kalkıp kahvaltı yapıp iie gidip çalışıyorsunuz akşam da yemek yiyip uyuyorsunuz, dizinin anlattığı şey de bu zaten.

bence de konusulan konular vs. ile alakali. mesela dil ogrenme cevrelerinde friends'i hedef dilinde seslendirme / altyazi ile izleme gibi bir olay var. ozellikle daha once anadilinde izleyip bitirmis olanlar icin. friends'i hedef dilinde rahat anliyorsan o dilin konusuldugu yerde gunluk hayatini gecirebilirsin vs. seklinde.

@rose parks

iyi ama tarif ettiğin şey sığlık zaten. bilim, din, sanat, felsefe gibi konular konuşulsa 'derin konular konuşuluyor' deriz. derin olmayan şey de sığdır zaten. 'konuşulan konular ve karakterler sığ' demek hakaret değil. Dizide derin konuları konuşabilecek tek potansiyel Ross'ta ve belki biraz Monica'da var. Diğer karakterler de sığ gerçekten.

@bruce Sığ mı ? Hayatın içinden her şey konuşuluyor. ( bkz. şu günlerde 7. turdayım sezon 9 8. bölüm )

Eksi sozlukte bir filmi diziyi oyuncuyu veya sarkiciyi gommeye kalkmayiniz, ciddi savaş cikar.

Neyse, bana friends İngilizcesi diğer dizilerden cok da farkli gelmiyor. Bir mad men ingilizcesinden daha basit glemiyor mesela. Hatta mad men biraz daha basit geliyor diyebilirim.
Ama friends sadece 5-6 bölüm izledim.

Simdi dikkat ederek seyrettim de hakikaten sig diyaloglar :)

youtu.be

Yemekte ingilizce egitim seti gibi konusuyorlar.
Cumleyi yavas yavas vurgulayarak soyluyor. Sonra 3-5 saniye duruyolar ya da kahkaha efekti giriyor.
O ara beynin yeni cumleye hazirlaniyor.
herkes digerinin konusmasini bekliyor asiri yapay diyaloglar.

Mesela bu da breaking bad yemek sahnesi.
Adam agzinda geveliyor lafi.
Konusmalar gundelik ama daha dogal. Dikkatini vermezsen zor anliyorsun.

youtu.be

Sığ demek niye gömmek oluyor ben hala oradayım.

"Derinliği olmayan konular konuşuluyor." dense gömmemiş mi olacağız :) Anlam olarak aynı şey çünkü.

Bence sığlıkla, pardon, derinliği ya da uzmanlığı olmayan bir konuyla ilgisi var.
Örneğin Suits'te de gayet temiz ve aksansız İngilizce konuşuluyor ama söylenenlerin bir kısmını anlamak gerçekten zor. Çok fazla hukuki terim var tabii o yüzden. Friends'de ya da benzer şekilde How I Met Your Mother'da konuşulan konular anlaşılması daha basit konular.

@himmet dayi tamam da dizinin maksadı o zaten, sıradan insanların sıradan hayatlarını anlatıyor? :D

mesela oz'da hapis yaşamı anlatılıyor, prison break'te hapisten kaçış, bb'de uyuşturucu üretimi ve ticareti var. bunların dili tabii ki de kolay olamaz. ancak himym ve friends gibi dizilerde dediğim gibi düz insanların düz hayatı anlatılıyor. şu yemeği yedim, şuraya gittim, şununla konuştum vs. günlük yaşamımızda da zaten az kelime kullanıyoruz o yüzden az ingilizce ile diyalogların çoğunu anlamak normal.

Ya sey demek istemis, friends guldur guldur formatinda oldugu icin normal hayattan bile sig diyor.

himym izlerken bu kadar rahat anlamazdım diyalogları, dediğiniz gibi friends daha basit ve anlaşılır.
bir de karakterler konuşurken tiyatrocu gibi tane tane net düzgün diksiyonla konuşuyorlar bunun da etkisi olabilir.

Barbaros Ahmet

ahmet barbaros isim soyisim gibi duruyor, bi de alakasız bir soyisim gelince hepten zorlaşır gibi.
barbaros zaten italyanca kızıl sakal demek, bir nevi lakap, o yüzden isimden önce gelmesi daha uygun. aynı sebepten "hayrettin barbaros paşa" değil "barbaros hayrettin paşa" olmuş.

İki isimli insanlarla tanıştıktan sonra genelde ilk isimle hitap edilir.
Daha çok Ahmet denilmesini istiyorsanız Ahmet Barbaros, Barbaros denilmesini istiyorsanız Barbaros Ahmet.

Barbaros Ahmet.

Soyadı hangi harfle başlıyor bu arada?

selam, yine de siz bilirsiniz ama bu çocuğun ileride yurtdışı durumlarını düşünüp karar alın, ahmet isimli olanlar sıkıntı yaşayabiliyor. hele bi de kızılsakal ahmet falan yazık etmeyin çocuğa. illa koyacaksanız barbaros ahmet +1

Soy isimle olan fonetik çok önemli, ama Barbaros Ahmet daha güzel oturuyor ağıza. Soy isimle birlikte söyleyince nasıl duruyor ona da bakmak lazım.

Ahmet hiç olmasa daha iyi. İlk ismi ahmet olan biri olarak milyonlarca ahmetten biri olmak sıkıcı bir şey. Barbaros başlı başına süper bi isim.

Ahmet Barbaros daha iyi geliyor. Barbarosahmet gibi çıkıyor diğeri ulama oluyor. Kaynıyor kelimeler.

Beyaz tenliyse harikaaaaa. Çevremde çok nadir var. Yap gitsin derim. Daha olgun gosterir diyorsun, göstersin.

siyah iyidir her zaman ama beyaz tene simsiyah gitmez. doğal rengi koyu kahve ise hiç boyatmayın bence.

Ben yaptım yıllar önce, peynir rengiyim ve doğal saçım açık kumral. Bir miktar Morticia Addams havası veriyor, çok da güzeldi bence :))

Ama simsiyahın üstüne başka renk boyayamazsınız, uzayıp geçene kadar saçma iki renkli saçlarla kalabilirsiniz.

Siyah saç beyaz ten kara kaş göz sahibi olarak saçlarımı boyatmayı hiç düşünmedim

Yuvarlak yüze sahipseniz sizi ne kadar sert gösterebilir kii? Hala 17 görünmektense biraz olgunluk iyidir :)

Artık çok az kadın saçlarını siyaha boyatıyor. Bence çok yapmacık, kalitesiz oluyor siyah boyalı saç. Beyaz tende yüzü çok solgun gösterir. Yaşa etkisi olmaz çünkü yüz yapınız genç gösteriyor. Ombre yaptırabilirsiniz. Kaşlar sorun olmaz o zaman.

www.instagram.com

www.instagram.com

Birkaç ombre bırakıyorum:

www.instagram.com

www.instagram.com

Çok yapay duruyor bence.

Kuzguni siyahsa alt kültür olduğunu düşünüyorum nedense. Doğal, keskin olmayan siyahsa güzel.

Ben de sizin gibiyim kara kaş kara göz beyaz ten. Pamuk prenses gibi olacağım sanarken İzzet altınmeşeye dönmüştüm ben saçlarımı siyaha boyatınca, üniversitenin başlarıydı. Zar zor aktı o saç. Epeydir boyatmıyordum. Nişandan önce değişiklik istedim bir şeyler yapayım dedim. İstediğim şu kare Middleton gibi kahverengi balyajlardı. Zaten saçım da kestane. Sonra tabi kuaför daha güzel bir ışıltı attı, bana gitmez sanıyordum saçlarımın açılması ama daha modern gösterdi. Kaşlarımla çok uyumsuz olmadı çünkü diplerimi boyatmadım. Merak ederseniz mesajlardan saçlarımın fotoğrafımı atabilirim.

Simsiyah saç demode olmuştu ve roman kızları gibi olmuştum, bana çok gitmedi. Tenim de bayağı beyazdır bu arada ona rağmen olmadı.

10/10 buluyorum.

siyah sac cok guzel ama ancak dogalsa.
boya olan siyah saci her turlu ayirt edebiliyorum.
asiri yapay bir sey.
bence sac rengin guzel. kizillari yok ederdim kahveyle devam ederdim. cok degisiklik istiyorsan da bir ton koyult kuaforde.

Işıkta lacivert gibi görünüyor parlıyor peruga benziyor. Haliyle çok yapay bir görüntü.

simsiyah yaparsan şu andan tek farkı 17 yaşında liseli bir goth sanılman olur. hatta tombul yanaklı çocuksu diyince lisedeki bahar geldi aklıma. ne kadar piercing, deri kordon da taksa o ponçik halinden kurtulamıyor, bir türlü istenen goth havasını yakalayamıyordu. bir arada kalmışlık, bir sakillik...

mavi yeşil mor olmadıktan sonra saç renginin olgun göstermesi diye bişey yok, asıl kesim etkiliyor yaş algısını. yatırımını kesim tarzına yap bence.

Açıkçası biz erkekler yapay durup durmadiğıni anlayabilecek potansiyele pek sahip değiliz. Ama atıyorum;

-9/10 güzelliğe sahip sarışın=7/10 güzelliğe sahip esmer=5/10 güzelliğe sahip beyaz tenli siyah saçlı hatun.
Şahsen güzel olacağını düşünüyorum.

android ios'a göre kalitesiz paylaşım yapıyor. senelerdir böyle. senelerdir bir çözüm bulamadım ben de.

android üzerinden instagram paylaşımı genel olarak hep düşük kaliteli oluyor. tahmin ediyorum tüm androidleri idare edecek bir yazılım yaptıkları için kaliteyi düşürüyor otomatik olarak.

Tam izah edemedim mi yukarıda bilmiyorum ama ANDROID/Aynı MARKA VEYA MODEL telefon kullananların bazılarında böyle bir şey olmuyor.

IG'nin sıkıştırma algoritması dandik, çektiğin fotonun boyutu büyüdükçe uygulanan işlem artıyor ve kalite düşüyor. Çözüm çekilen fotonun çözünürlüğünü düşürmek. 1080x1920 9:16 çözünürlüğünde çeker ya da yüksek çekip düzgün bir düzenleme uygulaması ile bu boyutta kaydedersen daha başarılı sonuç alırsın.

Video için de geçerli bu ama sadece çözünürlük değil fps ve bitrate de işin içine giriyor, o yüzden onu ig'ye optimize etmek daha uğraştırıcı.

Revolution var, güzel bir fikrin saçma bir şekile uygulandığı. Çerez niyetine izlenir.

3 bölümlük mini dizi childhood's end var. her şeyiyle çok bayılınıcak bi şey olmayabilir ama fikri çok etkileyici, ufuk açıcıydı benim için o sebeple baya sevmiştim. arthur c. clarke'ın ünlü bir romanından uyarlama zaten.

fringe

firefly diyorum. 1 sezon zaten. atlar da var, uzay araclari da.

Fringe.

Orphan black - kafa dagitmalik
Dark - kafa yormalık

Humans ve Travelers.

Satın almadan teyit edemezsin eğer yorumlarda bilgi yoksa. Al, içine sinmezse iade edersin.
Ama herkeste bu ayakkabı var, bi kuzenim bi arkadaşım almış daha yeni, pişti oldular geçenlerde. Asıl tereddüt bu olsun bence.

Hb satıcıları da her satıcı gibi sahte rün satabilir ve bu durum hb’yi bağlamaz. O sadece aracı. Sadece kendi sattığı ürünler için hesap verit diğerlerine karışöaz. Ayn şkrilde trrndyol da böyle

Bence asıl tereddüt orijinal bile olsa bez bir ayakkabıya bu paranın verilmesi olmalı. Aynı fiyatlarda daha kullanışlı rahat deri sneakerlar var.

Benim de almak istediğim bir modeldi ama çok pahalı ya. Alıp orijinal dleğilse iade etmekten başka çare yok gibi
Geçen ben Amazon satıcısından aldım daha uygundu mağaza fiyatından ama mağazadaki kadar orijinal durmuyor
Kesen orijinal olsun iadeyle uğraşmam derseniz hiç almayın

kapanmaz. aşısızlara kapanır en fazla.

Bu saatten sonra eğer virüste önemli bir değişiklik, mutasyon vb olmazsa kapanma falan olmaz. Hiçbiyer kapanmaz. Aşısız giremez, testsiz giremez derler. Bunun denetimi de en fazla 1 ay sürer sonra kimse dikkat etmez.

ilk kaapatacaklari yer olacak muhtemelen, en fazla 1 ay kaldi bence.

Bin türlü insan var; işkoliği, mükemmelliyetçisi, kafadan sakatı... Bakmıştır, bakabilir.

1de de 3te de bakilir normaldir.

Cinsiyetçilik gibi olmasın ama ilk seferde ehliyeti alan kadın arkadaşa denk gelmedim. En erken 3 olmadı 4. Seferde aldılar hep.

benim gözlemime göre rahat ve yeteneksiz olmayan biri, eğitimini de savsaklamadıysa gayet ilk sınavda alabilir ehliyetini. tabi bazı juriler gereksiz geriyor ortamı ve gereksiz sözlü sorular sorabiliyorlar, bu tip juriye gelmemek de önemli gibi. bende sözlü hiç bir soru sorulmadı. yıl 2012-13

2015'te 18 yaşımda ilk sınavda ehliyeti almıştım. Ablam da benim gibi ilk sınavında ehliyetini almıştı Türkiye'deki en kolay sınavlar şu ehliyet sınavları, arabayı çalıştırıp, gaza basan kendini sürücü sanıyor, ehliyeti alıyor. Sınavda çok kısa mesafede araç kullandırılıyor. Bir tek park konusunda ve rampada kalan olursa oluyor. Son yıllarda sözlü sorular soruluyor onlarda basit sorular.

Bu işin kadını erkeği yok. İyi kullanmıyorsan yüzde 90 kalırsın. Komisyon çok sıkıntılı.

Bir de eski puan sistemiyle ehliyet alanların çok büyük bir kısmı yeni sistemde sınavdan kalır. Sarı hata ve kırmızı hata sistemi sorunlu.

başarının tek belirleyicisi pratik. ehliyet sınavına girmeden önce çatır çatır araba kullanan bir kişi tek seferde geçicek tabii ki. öncesinde pratik yapan kadınsa da erkekse de geçer; sınavın bir zorlayıcılığı yok. önemli olan sınava girerken araba kullanmayı biliyor halde girmek.

ehliyetimi 2016 yılında almıştım. yalnızca kursun bana sağladığı 3 ders ve ek olarak uzak akrabamdan bir ders aldım bu dört ders dışında daha önce hiç sürüş tecrübem olmadı. ilk seferde sınavdan geçtim. ehliyet alma maliyetinin pahalı olması nedeniyle baya bir stresliydim bu nedenle de başarılı olmuş olabilirim. :)

teorik derslerde öğrendiğiniz kurallara uyun ve bunun dışında dikkatinizi sadece sürüşe verin başka şeylere odaklanmayın. motor becerileriniz uyum sağlayacaktır, tıpkı düğme iliklemek gibi.

ben ehliyet sınavına 2008'de girmiştim. sınavda hocalarla konuşurken başlamadan "daha öne araba kullanıyor muydun?" diye soru sormuşlardı. ben de "13-14 yaşından beri köydeyken kullanıyorum" demiştim. onlar da "hmm tamam devam et" dediler. park etmene gerek yok diyip geçirmişlerdi :)

2 sene önce aldım 10 kişiden fazla kişi sınava girdik b 3-4 kişi ilkinde geçtik. Kadın olmak ile ne alakası var anlamadım, min. 70 iq sahip olup da gerektiği kadar pratik yapan ve sınavda paniklemeyen herkes ilkinde alabilir. sanki rocket science.

İlk kez duyuyorum kadınların daha çok seferde aldığını. Ben ve annem ilk kez kullanıyor olmamıza rağmen ilk seferde aldık. Annem 55 yaşındaydı hatta.

Biraz sayısal düşünebilen insanlar daha çabuk alıyor diye düşünüyorum ben de.

benim çevremde son 2 yılda ben dahil tanıdığım 6 kişi sınava girdi. bir kişi hariç herkes ilk denemesinde geçti.

edit: yeni sistem zor falan yazmışlar :D daha kolayı ne merak ediyorum. Dersleri aldıysan zaten ezberlediğin parkurda bilmem kaçıncı kez gideceksin. bu mu zor?

edit2: sayısal düşünen insanlar daha kolay alıyor(???) wtf ne alaka. bu üstteki 6 kişinin tamamı sözelci bu arada.

Yeni başlamış, yani ocaktaki maaşınız gibi alacaksınız, herhangi bir yere de gitmenize gerek yok. hayırlı olsun.

Yıl ortasında iş değiştirdiğiniz zaman gelir vergisi kesintisiyle ilgili bizim işyerinden bir arkadaş sorun yaşamıştı. Sonradan ilave vergi çıkarttılar. Yeni başlayacağınız yerdeki İnsan Kaynakları birimi konuyu biliyordur büyük ihtimalle, sizi yönlendirirler diye düşünüyorum.

www.dunya.com

gabe +1 ama bu beyanın sorumluluğu işçiye verildi, şirket bunun peşine düşmek zorunda değil. risk almamak adına kümülatif vergi matrahını beyan etmen daha iyi olur yeni işine. söylendiği gibi bu sebepten dolayı mağdur olanlar oldu. herkesin %100 peşine düştüler mi bilmiyorum tabii, riski göze alıp almamak senin elinde, yakalanırsam toplu öderim nolcak diyorsan bilemem tabii.

3 sene önce işe girince bir arkadaşım beyan etmedi bir sıkıntı olmadı ama 1 sene sonra şirket böyle böyle bir durum var sorumluluk size ait diye mail atmıştı. ha sonrasında yine beyan etmedi üstünden 2 sene geçti bir sıkıntı çıkmadı.

yeni işyerinin devreden kümüle vergi matrahını istemiş olması lazım aslında..

vermedilerse verin, ilerde sıkıntı yaşamayın.

@tangoalfa hangi sayfada bu yazıyor, yardımcı olabilir misiniz.

Sizin için sorun çıkmaması için işin doğrusu sizin son bordronuzu yeni iş yerinize vererek mevcut kümülatif matrahtan devam etmelerini sağlamak. Bu olduğu zaman işveren değişikliği nedeni ile eğer mevcut geliriniz belirlenen barajı aşıyorsa ve beyanname verseniz bile vergi borcunuz çıkmayacaktır. Bu durum @tangoalfa'nın paylaştığı rehberin 22. sayfasında yazar.

Ayrıca, kümütalif matrahına devam edilmesi durumunda, brüt üzerinden çalışıyorsanız evet maaşınız yıl sonunda olduğu gibi düşecektir, verginiz o an bulunduğunuz yüksek dilimden kesilecektir.

Ancak, şirketlerin yeni başlattıkları kişilerin matrahını kaldıkları yerden devam ettirme zorunlulukları bulunmuyor ve kendi vergi kalemleri de arttığı (özellikle net üzerinden anlaşılan durumlarda) ve iş kolaylığı için bazı şirketler kümülatifinizi doğrudan 0 olarak başlatıyorlar.

Bu durumda, maaşınız en düşük dilimden vergilendirilecektir ve elinize yüksek maaş geçecektir. Ancak, eğer iki çalıştığınız yerde de ayrı ayrı olarak kümülatif vergi matrahı olarak belirtilen rehberdeki kazanç sınırlarını aşıyorsanız, takip eden yılda beyanname vermeniz ve aradaki farktan dolayı oluşan vergi miktarını ödemeniz gerekir. Bunun nasıl hesaplanıp, nasıl olacağı yine o rehberde yazar. İki yerden sadece birinde barajı aşıyorsanız beyanname ve ek vergi olayı söz konusu olmayacaktır.

Peşine düşerler mi diyenler için, evet geç de olsa peşine düşüyorlar zira Vergi dairesi için tespiti çok kolay bir durum, bir kaç yıl sonra olsa bile geliyorlar. Ama sizin kümülatifiniz kaldığı yerden devam ettirildiyse veya iki yerden birden aldığınız kazanç sınırı aşmıyorsa zaten vergi kaybı olmadığı için soruşturmazlar. Benim de 2017 yılı kazancım için 2020'de yazısı geldi, uğraştım ama sonuç pek de değişmedi.

Sonuç olarak, bu durumların takibi ve eğer gerekiyorsa beyanname ve ek vergi sorumluluğu çalışanın üzerinde, bu nedenle de şirket insan kaynakları ile de iletişimde kalarak kendinizi güvenceye almanız gerekmekte.

Arkadaşlar bence kimse başım agrımasın diye bunu yapıyor ama 22. sayfada bu yazmıyor.

Örnegin aylımk brüt 9.000 alan biri diyelim ve kasım sonu işten ayrıldı ve 1 aralık'ta yeni bir firmada işe başladı. Bu kişinin vergisi %15'ten başlar.

Bu kişiden 15 yerine 35 falan kesilirse bu kişinin alacagı maası haksız yere kesmiş olunur.

yani tekrar anlatmaya gerek yok sanırım ama o sayfada 1 yıl içerisinde 1'den fazla işveren ile çalışırsanız, kazancınızın sınırlarına göre ek vergi ödeyip ödemeyeceğiniz ve beyanname sonrasında ödeme yapacaksanız hangi matraha göre olacağı yazar. Kimseninin ne kadar aldığını bilmiyoruz, bu nedenle de ihtimalleri göz önünde bulundurmanız için yazdık zaten.

Ayrıca orada ve benim de yukarıda yazdığım üzere eğer yeni geçeceğiniz işyerindeki ve şuana kadar çalıştığınız iş yerindeki vergi matrahlarınız yıl içerisinde her ikisi de ayrı ayrı (ikisinin toplamı değil) 53.000TL'yi aşmayacak ise (2021 yılı ikinci vergi dilimi sınırı) zaten ek vergi söz konusu olmayacaktır. Kümülatifiniz 0 dan da başlayabilir.

Daha da anlamayana açıklaması:

vergialgi.net

Suçu kendimizde arıyoruz, en kısa sürede düzeltebileceğimiz en basit şeyi bulup ona yoğunlaşıyoruz.

Alkole düşüyoruz

"Her şey"den bir şey seçip nedenini buluyoruz. O nedenle ilgili neler yapabiliriz diye bakıyoruz. Nedeni ortadan kaldıriyoruz. Sonra geri kalan " her şey" içinden başka bir tane seçip onun nedeni nedir diye bakıyoruz. Böyle böyle ilerlemeye çalışıyoruz. Böylece kötü giden şeylerin sayısı azalıyor.

Saldım artık
Öylece batıyorum

Fırında güzel olmaz, basiti tavada olur. Yüksek ısıya çıkar tavanı, varsa kalın bi tava olsun. Etin yağlılığı iyiyse ekstra yağ koyma, tavan teflon ise yüksek ateşte 10 dk beklet, sonra eti koy üstüne 30 saniye bastır, ısıyı ortaya al. Ne kadar pişmiş sevdiğine göre 3ile 6 dakika bi yüzünü pişir, sonra ters çevir yine 30 saniye bastır, üzerine peynir koy, üstünü kapatıp 3-5 dk pişir.

şokt inci burger var. ondan kesinlikle alma.

evde ocak yok malsef

@bruce gibi yapma sakın. bastırarak et mi pişer? snitzel alıp tavuk burger yapabilirsin fırın ile.

neden olmasin ki? turbo ayarda orta tepside gayet de olur. paketin ustunde yazar ne kadar sure pismesi gerektigi. peyniri sona dogru koyun ama. ekmegi hic koymayin hemen kupkuru olur.

Herkeste nasıl bulalım yav.
Bazen buluyorum, yakınlarda bulduğum oldu mesela. Kendinde çok dillendirmediğin bazı şeyleri başkalarında görüp ilişki kuruyorsun, "aa bakkk kardeşş" diyorsun kendine. Benim için önemli bir insan ilişkisi kriteri bu, zira daha içsel olarak relatable insanlarla pek sık karşılaştığım söylenemez.

Aslına bakarsan pek aramıyorum. Daha çok farklı olan noktalarımıza odaklanıp o sınırlarda dikkatli olmaya çalışıyorum.

Bulmuyorum.

eser miktarda da olsa, evet.

böyle birini tanıyorum; dışarıdan bakınca oldukça başarılı ve kendini "kurtarmış" görünür ancak yaşadığı travmalar yüzünden belirli "defoları" vardır. güzel kazanır, güzel yaşar ama ne kadar mutlu ve huzurludur tartışılır. kaos peşini bıraksa bile izi kalıyor anladığım kadarıyla.

Kurdum.

Benim yakından tanıdığım biri var. Şu an kurma aşamasında ve eminim sonrasında da çok güzel olacak.

Güzel hayatlar kuruluyor, güzel paralar kazanılıyor ama dediğin gibi o yükün izi hep kalıyor bi tarafta.

Aile çok önemli.

bahsettiğini gerçekleştirmiş biriyim.

var, gayet mümkün, kendimden biliyorum.

kurban rolünü benimserse kendisini kurtaramaz maalesef. ama çözüm odaklı bir strateji belirleyebilirse kendine üstesinden gelebilir. olumsuz koşulları şayet dönüştürebilirse çok iyi bir itici güç ve motivasyon kaynağıdır.

farkındalığını yükeltmesi gerekiyor. okuyacak, araştıracak. affetmek zorunda değil ama ailenin bunları yaparken ki kültürel kodlamalarını, mental durumlarını, diğer toplumsal motivasyonlarını anlamaya çalışacak. arada ki bağları kurdukça zaten o ajite ruh halinden sıyrılacaktır.

bir de alabileceği önlemler varsa onları bulacak uzmanlarla görüşüp. misal diyelim ki ailede mental bir rahatsızlık var. bunun genetik aktarımı var mı, varsa nedir ne yüzdededir, bir önlem alabilir mi, etkisini azaltabilir mi gibi gibi konulara gerekiyorsa ciddi bir bütçe ayıracak. hatta mümkünse bunu en geç 25-30 yaş arasında tamamlamaya çalışacak ki hayatının bütününe sirayet etmesin.

o kaostan beslenmeye başladıysa ve hayatına taşımaya devam ediyorsa gidecek uzmanlardan destek alacak. aileyle ilişkileri sınırlayacak, gerekirse tmamen sıfırlayacak. "ama aile olmazsa sen bir hiçsin" melankolisi ve dayatmasından uzak duracak. kendisini anlayan, destekleyen, bu kararlarına saygı duyan bir çevre kuracak kendisine.

daha uzun uzun yazabilirim ama esas olan nokta şu; kader gayrete aşıktır, gayret edecek, kaderini kabullenmek zorunda hissetmeyecek.

Ben. Kurtarmama ramak kaldı galiba, bilemiyorum önümü göremiyorum şimdilik belirsiz ama elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım.

Gabe, baban tam bir ..cı imiş. Üvey annen de masum çocuklara yaptıkları ya bu dünyada ya diğer dünyada çekecek.
Ben bir üvey anne tanıyorum, melek gibi, kendi çocuğundan ayırt etmedi ilk çocukları. Şimdi üvey çocukları onu sayıp seviyor. Böyle de olabilirmiş

1- Kapısında kuyruk olacak kadar büyük müzelerin büyük çoğunluğu online bilet de satıyor, gitmeden önce biletimizi alıyoruz kuyrukta bekleyenlere el sallıyoruz.

2- Büyük takımlarda kombine oranı çok yüksek, genel satışa az bilet çıkıyor. Bilet varsa gidersin.

valla afedersin ama çok büyük amelelik oluyor. zaten ya ilk defa yurtdışına gidenler ya da 2-3 günlüğe gidenler o kuyruğa giriyorlar (misal ben :D) aynı ülkeye 2-3 defa gidenler sonraki gidişlerde çok daha keyifli geziyorlar. küçük ama gizli cennet gibi dediğimiz yerleri geziyorlar daha anlamlı ve dolu dolu geçiyor zaman.

2- barselona örneğinde haklısın, maça bilet bulmak zor. 1-2 ay önceden alanlar var genelde.

3- ben çok gezmedim ama genelde parise gidenler için çok büyük hayal kırıklığı oluyor deniyor. hatta şöyle bir olay da var boardinginfo.com

1- Yurtdışına gidildiğinde amaç zaten o kadar kilometre gittikten sonra o yapıyı/eseri/müzeyi görebilmek. Sizin amacınız tr dışına ayak basmaksa suriye ya da italya fark etmiyordur. Şahsen tarihi değeri olan şeyler için asla beklemekten gocunmam. Mesela galata kulesine çıkmak için asla bilet beklemem çünkü istanbulun beton menzarası dışında bir şey vaad etmiyor ama louvre için beklerim. O kadar kilometre gelmişim zaten. Ayrıca online satışı oluyor genelde popüler yerlerin

2- Camp nou’da bulundum ama bilet mevzusunu bilmiyorum. Bunu eminim google’lasanız öğrenirsiniz.

3- çin seddi öyle dümdüz yol değilmiş. En azından baş kısımları. Ama hayalkırıklığı demem, gayet güzeldi.

1) biçok müzede online bilet alınca bilet değil giriş sırası bekliyorsun, o da çok uzun sürmüyor. Louvre ve Avrupa'daki birçok popi müzede yıldırıcı sıra beklediğimi hatırlamıyorum. Bir tek vatikan'da beklemiştim 1 saatten fazla, o da benim salaklığım. Tabii müzesine ve şehrine göre hangi saatte, hangi günde ve hangi bilet tipini aldığına göre çok daha kısa sürede girebildiğin oluyor; araştırmak lazım.

Hepsinden öte, zaten orada olma amaçlarından biri o müzeyi görmek olan insanlar için 1 saat beklemek katlanılmayacak bir şey değil.

Maç işi de ülkeye göre değişiyor ama popi takımlara bilet bulmak çok zor. Kimi günler aylar öncesinden bitiyor, çoğu kombine zaten.

Mona lisa'nın boyunun ne önemi var ki, 5x5 olsa ne fark edicek. Piksel piksel görmenin çok özellik getireceği bi tablo değil. Ki ondan daha incelikli bir sürü esere çok yakından bakabiliyorsun çoğu müzede. Evet Mona Lisa çok ünlü olduğu için diğerlerinden farklı olarak yanına yaklaşamıyorsun ama baya bi uzaktan değil, 5m olması lazım. Öte yandan yine louvre'da bulunan 2-3bin yıllık mısır tabletlerine dokunsan dokunursun.

Viyanadaki hundertwasserhaus hayal kırıklığı demeyelim de, fotolarda göründüğünden daha az etkileyici ve "sıradan" gelmişti. Panoramik, iyice inceleyebileceğin bi yer bulamadım etrafta, dibinden bakınca da wow diyememiştim.

En iyisi onceden arastirmak, biletini almak, hatta online alinca daha ucuz olabiliyor. Ben 2019da la sagrada familia'ya gittim, kapida satis yok diyip almadilar mesela ne sinir olmustum. Ben de tum gunumu Barcelona stadina, Barcelona muzesine ayirmistim. Buyuk takimlara mac bileti zor oluyor, ama karaborsacilar var, cok paran varsa girersin her turlu konser mac farketmez.

Çok şehir gezdim denemez (Fransa'da yaşadığım için 10-15 tane şehir, barcelona, st petersburg, budapeste, prag, viyana) ama öyle acayip beklediğim yerler olmadı hic. Zaten haftasonu louvre girmeye çalışan biri degilim.

Büyük takimlara karaborsa vs dışında zor. Zaten çoğu bilet satiliyor kombine vs.

Eiffel kulesi. Ben harbiden "gidelim neymiş bu" diye gittim. Baya uzun süre bakıp durdum, açıkçası çok büyük ve demir vs de desen altinda etrafinda bulunmak enteresan. Öyle sanatsal bir özelliği olduğunu sanmıyorum ama beni etkilemisti büyüklüğü.
Versailles sarayi çok sarmamisti. Ama park kisimlari falan saraydan çok hoşuma gitmisti.

1- evet uzun is. Bazisinin raconunu bilmek gerekiyor. Mesela italyadaki muzelere internetten randevu alman gerektigini bilmezsen butun gun kuyruk beklersin, bunun gibi. Hangi saatte gidecen nereden bilet alacan vs raconunu bilmek lazim. Bazısında fast track biletler oluyor daha fazla odeyip giriyorsun falan. Bazisinda da beklemene değecek yer oluyor bekliyorsun mesela pasa paşa.


2- mac olayindan hic anlamam ama bu tur seylere onceden rez yapman gerekor genelde. Son anda ya olmaz ya da pahalı olur. Ben de gunes altinda beklemekten nefret ederim bu arada.


3- valla hemen hemen Avrupa'daki her yer benim icin böyle diyebilirim.
Illa spesifik noktalar istersen eyfel ve pisa kulesi ilk aklıma gelenler. Hatta genel olarak komple Paris. Paris ne tirt bir yerdir arkadas. Bildigin standart caddeyi bile ünlü etmisler. Sanzelizeymis hay popom. Hepsini tek tek sayamayacam ama gordugum hemen her yer beklentimin altinda kaldı iste. Populer noktalar hep boyle. Insanlar abarta abarta bkunu çıkariyor beklentiyi ucuruyor sonra gidiyirsun fiss.

Butun avrupa dedim ama Romayi ayri tutarım yalniz, Roma gordugum en guzel sehir. Floransa da fena değil.

1- online bilet alinca veya onceden rezervasyon yaptirinca bekleme derdi olmuyor.

2- ben bakmistim ama mesela madrid'de espanyol ve real madrid macina ayni gun bilet vardi ama aydan filan izliyordun maci.

3- en buyuk hayal kirikligim Akropolis olmustu. Efes'in ancak getir goturunu yapar. yazik ki Efes bu kadar bilinmiyor.