Dediğiniz gibi bit giyim tarzı varsa pek şık durur bu bence.

olur değişik güzel saat. binlik gömülür :)

çook güzel. ben de şimdi kendim için bakacağım. teşekkürler ayrıca.

edit: erken şeyapmışım, ilk fotoğraf çok çok güzel olandı. 2.ci o kadar da değil. özel bir gün için daha şık şeyler bakabilirsiniz.

Şimdi pek de beğenmedim. Bence başka şeyler de bakın.

yaa evet, aynı şekilde hayal kırıklığına uğradım ben de.

tavsiyeniz var mı?

kaç para o saat?
1,000 tl'nin altındaysa hediye falan olmaz ondan
:)

saat çok daha genç için. bütçeniz ne kadar?

saat çok güzelmiş ve 1000 TL esprisi yapanlara kahkaha attım sabah sabah, gelin görün ki hızlıca bakılınca saatin kaç olduğu anlaşılır mı acaba? biraz göz yorucu sanki.
tabii beni çok da ciddiye almayın; ben swatch'tan üstünde kocaman kocaman rakamların yazılı olduğu siyah beyaz bir saat kullanıyorum kolay anlamak için.Ayrıca benim saatim de o kadar yüksek sesle tık tık yapıyor ki aynı odaya koymuyorum uyurken. (Not: yeni ve 1000 liralık bir versiyonunu istediğimi kastetmiyorum.)

Beyaz tenli severim erkeğim

Beyaz ten hastaymış gibi geliyo bana.

asıl belirleyici olan tip değil hoşlanma kriterimde. çok aşırı bi kusur olmadığı sürece takılmam pek. ama ceteris paribus, beyaz bi tık önde.

Beyaz ten.

belli bir patern yok.

geriye dönüp baktığımda beyaz tenli insanlar olmuş tamamı. yine de benim açımdan ten renginin belirleyici olduğunu düşünmüyorum. buna karşılık saç rengi için böyle bir şey söyleyebilirim. sarışınları pek beğenemiyorum çünkü. şu ana kadar 1 kızıl hariç tamamı koyu renk saçlıydı.

Beyaz. Kendime benzeyenleri beğeniyorum genelde

beyaz ten.
ama özellikle kızıl kadınlarda görülen korkunç beyazlık olmasın.

Beyaz.

beyaz tenliyim.
esmer beğeniyorum.

esmer

özellikle şöyle olsun demedim ama renkli gözlü beyaz tenli çıktı bahtıma.

eski eşim beyaz ten, turuncu saçlı falan biriydi.
hem çok beyaz tenli, hem de gayet esmer kişileri beğendiğim oldu. (ben sarı-yeşil gibi, soluk bir insanım.)
ya çok midesizim ya da dış görünüş benim için önemli değil. ikinci olduğuna inanmak isterim.

hiç fark etmez. erkekler genelde makyajsız olsun beyaz tenli olsun derler ama makyajlı seksi esmer kadın görseler dipleri düşer, beyaz tenli bıyıklı kadn görseler beğenmezler. genel uyum önemli.

sarışının adı esmerin tadı :(

makyajsız, beyaz tenli

albino ile zenci arasında gidip geliyor, hiç farketmez.

Beyaz.

Ama artik tecrubelendikce vucut olculeri daha belirleyici olmaya basladi nedense..

Beyaz ten, kızıla kaçan kumral.

mesela : www.dailymotion.com

izlemediysen,
planet earth, human planet serileri iyidir.

salt of earth
winged migration
internet's own boy
samsara
sicko
food inc
to be and to have
capitalism a love story

Human
History of the world in 2 hours
Life after people
The secret life of chaos

Türk Hava Yolları belgeseli: www.youtube.com

fed up

2.Dünya Savaşı ile ilgili en iyi belgesel:

www.youtube.com

Plaket earth 2 çıkmış

Planet Earth 2.

Excuse my English.

Karınca transplantasyonu.

Belgesel eskişebir ormanlarından aldıkları kızıl orman karıncaları Antalya ormanlarına nakletmeyi anlatıyor. Organ nakli gibi bir şeydi.
Türk yapımı.
Yönetmeni: Sadi Akçakaya
Nedeni niçini belgeselde.

Bulabilirsen trt belgesel youtube kanalına bak.


Birde yine trt belgeselin sesten müziği var. Müzikle ilgilenmesen bile kültürel anlamda çok şey katar.

Planet earth özellikle 2 aşmışlar.

Samsara var güzeldir.

Sanırım samsaranın birincisi baraka var birde...

air crash investigation izleyebilirsin sondan başa doğru
bu arada gordon freeman'ın tanrı ile ilgili belgeselleri hoş.

who killed the electric car?
capturing the friedmans.
baraka.
the two escobars.
bowling for columbine.
the king of kong.
the thin blue line.
blackfish.

hepsi birbirinden muazzam.

Tabu'yu tavsiye ederim, kimin yaptığını hatırlayamıyorum ama.
Üniversite öğrencilerine tabu oynatıyorlar, teknik olarak belgesel/kısa film bundan ibaret ama bazı kelimeleri anlatmak için seçtikleri açıklamalar şok edici. Atıyorum "eşcinsel" kelimesini "benim korktuğum i.neler" diyerek anlatıyor, arkadaşları da biliyor vs. Ülkenin sosyal algılarını göstermek açısından çok iyi.

(bkz: the jinx)

hotels.com dan herhangi bir ücretsiz iptal edilebilir rezervasyon yapın. belgesini alıp 2-3 gün sonra iptal edin.

keza booking.com'dan da ücretsiz iptal seçeneğini kullanarak bakabilirsiniz.

kadınlık ölçütün bu mu yani? doğurganlık? damızlık mı sanıyorsun kendini?

toplumun dayatmalarını kabul edip etmemek senin elinde. bir erkek olarak kendini bu şekilde; erkeğe göre ezik, eksik vs gören, hisseden kadınlara sinir oluyorum.

lütfen saçmasapan konuşma.

Evlenmeyi ve cocuk yapmayi hayatinizin merkezine koymazsaniz cok sorun yasamazsiniz aslinda.

Hem feminist hem homo olmayı dene :) valla cok iyi hem güçlü hissediyorsun hem de böyle kısır döngülerde dolanmıyorsun

@washe ve luchetti, yıllarır yalnızım sevgili edinemedim bir de etrafımda böyle çok örnek var. erkekler için cinsel iktidar ve kudret çok önemli, 80'inde bebek yapabilmek de bunun parçası.

@angelus Allah aşkına, zengin mengin değildi buldukları kocalar. ayda maksimum 3500 tl maaş alan beyaz yakalılardı.

Erkekler icin cinsel iktidar ve kudret cok onemli genellemenize katilamiyorum. Eski uygarliklarda oyledir elbet hatta bereket tanrisi figurleri de bunu ifade eder diye biliyorum ama artik oyle degil sanki?

Türkiye gibi bir yerde doğup keşke erkek olsaydım diyen ilk insansın sanırım, arkadaşa madalyasını getirin :D

Bu mudur yani kadin olmanin anlami? Erkek olmak da gordugunu becerebilmek degil. Bence daha genis dusunmelisin.

Ustelik nikahi altina almak da nedir? Hangi devirdeyiz? Boyle ifadeler 100 yil oncesinin laflari.

kendi kendini bu kadar asagilayan
kadinlar gordugumde yazik diyorum sadece.
sizin kadin olarak baska amaciniz gayeniz yok mu

şu salak troll'ü hala banlamadı ya bu moderasyona da YUF olsun.

Sen çirkin biriydin diye hatırlıyorum. Çirkinlerin şansı hiç yok maalesef. Güzel olan kadın 50'sinde de seçilmez, seçer. Kalite meselesi. Evlilik programları 20 yaşında kızlarla dolu. Zengin erkek bulup çanta gibi yaşamak sadece yaşlı kadınlara özgü değil.

en sığ ataerkil perspektiften bakarsak, evet kadın olmak çok ezik, erkek biyolojisi çok güçlü. farklı bir perspektif geliştirirsen bu şekilde hissetmezsin.

@dissendium yoo çirkin deilim. sadece şanssızım ve yeni erkeklerle tanışacak ortamım yok.

Bence çirkinsin. Gerçekten güzel olan kızlar şans, çevre gibi konulardan bağımsız olarak hayatlarını sürdürürler.

@dissendium güzel türkçemizde "çirkin şansı" diye bir deyim bile var. güzel olup da çevresizlikten sevgili bulamayan insan çok

Koca bir yalan o. Güzel bir kız tek bir Facebook profil fotoğrafıyla bile sevgili bulabilir. Facebook'tan, Instagram'dan bir tane bile tanışma mesajı almayan kız güzel değildir.

@dissendium yahu ben de alıyorum sosyal ağlardan teklif. sosyal ağlarda herkesin fotosu güzel. ama oralardan tanışacak kadar kıro değilim.

buradan nasıl bulamadın, hayret. mükemmel erkek dolu burası. elini sallasan mükemmel erkek. gelir birazdan.

Ben sana kimsenin tanışmak için mesaj attığını düşünmüyorum. Oradan yakışıklı biri sana tanışalım dese hemen atlardın. Kıro muyum dediğine göre oradan bile bulamıyorsun demek ki.

bence bilinçaltında başka bir travma var ve bunu haklı çıkarmak için bu sebep-sonuç ilişkilerini kuruyorsun.

@dissendium emin ol yakışıklılar da vardı ama sosyal ağlardan tanışan erkek kaliteli değildir nezdimde. gerçek hayatta hayatın olağan akışı içinden tanışmak daha cool.

Ama gerçek hayatta da onlar seni tercih etmiyor ki. Tercih edilmeyen bir insan olarak kalite araman çok iyiymiş. Tebrik ettim.

@dissendium gerçek hayatta karşılaşamıyoruz ki. sorun bu zaten. ortamsızlık.

Ben de diyorum ki zaten güzel olsaydın böyle bir sorunun olmazdı. Çirkinsin demek ki. Belki de gerçek hayatta biri seninle konuşunca o kişinin kalitesi düşüyordur. Bence kabul et çirkin olduğunu. Ortamı bahane etme.

yahu ortamsızlığın çirkinlikle alakası ne ??? nice şişko kızlar çevreleri geniş olduğu için sevgilileri var. çevre olmayınca güzelliğin anlamı yok.

Çirkin kızlar ortamı bahane ederler. Arada böyle bir alaka var. Şişman kızlara bakmaz kimse kolay kolay. En fazla iki ay sürer onlarınki.

yoo gayet güzeller de şikayet ediyor. yeni erkeklerle tanışamadığı için yalnız olan çok güzel var.

Ama sen çirkin olduğun için yalnızsın işte. Aradaki fark bu.

kafan cok guzelmis canim. evliligi tadabilmek icin 65lik adama varmis.

ulan benim cevremde abazaliktan kirilan yuzlerce erkek var.

der meister +1.

oturup ciddi ciddi satırlarca cevap yazanlar var ve bu insanlar duyuru'nun gediklileri.
şaşırtıcı.

Güzel olan kadın 50'sinde de seçilmez, seçer. Kalite meselesi. Evlilik programları 20 yaşında kızlarla dolu.

dissendium +1
olay güzellikle, boyla ve fizikle alakalı.
160 boyla (gerçek boyundan bahsediyorum, bize söylerken +5 cm ilave ettiğin boy değil) altın çağın 25'te biter.
1.80 boyla altın çağın 50'ye kadar devam eder.

Yaşıtım kadınların çoğu pert olmuş durumda. ( yaş 25). Sigara içen, sağlığına özen göstermeyen kadınlarda cilt 30 yaşına gelmeden yaşlanıyor. Bir de bazılari var ki 3 çocuk doğurmuş gibi.

@dissendium buse terim çok çirkin ama 23'ünde koca buldu.neslişah alkoçlar da çirkin ama 25'inde ikinci kez evlendi. çirkin olmalarına rağmen yalnız kalmadılar çünkü ailelerinin ismi sayesinde yağmur gibi çevreleri, yeni ve farklı erkeklerle tanışacak ortamları vardı. olay güzellik değil olay çevresizlik.

@temhar 1.80 boy bir kadın için fazla. erkekler narin bayanlardan hoşlanıyor, 1.80 nedir ya insan azmanı gibi. topuklu giyse 1.90'a yakınsar. uzun boy erkeğe yaraşır. kadına 1.65-1.70 civarı orta boy iyidir.

sene olmuş 2017, hala her kadının DNA'sında bu var diye evlilik, çocuk iteleyen insanlar var.

Nikahı altına alma tabiriyle feminist/meriç kışkırtmaya çalıştığın ortada. Ama yine de kendini diğerleri kadar belli etmeyen bir trollsün. Hakkını vermek lazım.

Buse Terim Duyuru'daki kızların güzellik ve fizik olarak yanından geçemeyeceği bir kadın. Hem çirkinsin hem düşük zekalısın.

ben sormuyorum ama sorulursa rahatsız olmam.

Elbette sorarım. Tabiki rahatsızlık vermeden, düzgün bir üslupla.

kesinlikle sorarım, ben bu duyumu törpüleyemiyorum sanırım. küçük inatçı bi' çocuk gibi, birşeyi istiyorsam(parfüm mesela, çok güzel geldi. ona sahip olmak istedim, adını öğrenmeden duramam) elde etmeden durumam. kafamda ''Lan nasıl yapsak da, yapsak'' tilkileri dolanır durur. ve o kadar gevezeki bu tilkiler anlatamam.

en son okuldayken bi' büyüğümle neden tek başıma kaldığımda derslere yoğunlaşamadığımı sorduğumda, sen yalnızken senin tutkuların çok ağır basıyor, senin beynin çok geveze demişti.

markette kasada, otobüste vapurda yanımda duran vb. kişinin çantasını kıyafetini beğendiysem nerden aldın diye bile sorarım :) sorar kabuğuma çekilirim. sonrasında bakıp daha fazla soru sorup rahatsız etmem.

Aynı şekilde bana da sorabilirler ama sonrasında soruların devamı geliyorsa bakışlarını üzerime dikerse rahatsız olur giderim veya hayırdır birşey mi var diye sorarım

Sorarım, hiç çekinmem, bana da sorarlarsa söylerim - ama çanta, ayakkabı, elbise gibi kadınlara ait şeyleri bir adam gelip sorarsa rahatsız olabilirim, başıma gelmedi bilmiyorum, ama parfüm soran adam oldu, sevgilisine/karısına alacaktır diye söyledim hiç de rahatsız/tedirgin olmadım. Hatta mağazada şurada burada - kadın/erkek farketmez, fikir soran da olur yardım ederim. Birşey deniyorsam, deneme kabininin dışındakilere de fikir sormuşluğum var-soranlara fikir söylemişliğim var..en kötü ihtimal insanı daha sosyal yapar, bence hiçbir zararı yok :)

Sorarım,bana da sorulduğunda rahatsız olmam.
Geçen sabahın köründe bir kız peşimden koşa koşa yetişip parfümümü sordu.
Çantamda ufak boyu vardı,gösterdim sıktım koluna vs.

sadece olumlu fikirlerimi söylerim başkalarına. "ıyy saçınızı ne biçim kesmişler, söyleyin de oraya gitmeyelim" demem yani.

bana soranlara da cevap veriyorum. Genelde dövmeler hakkında yorum yapıyor insanlar. Çok yakınıma gelip okumaya falan çalışırlarsa rahatsız oluyorum ve bunu söylüyorum, ama "kim yaptı, acıdı mı" vs gibi sorulara cevap veriyorum.

parfüm falan sormam da, bir müzik beni yakalamışsa kesin sorarım.

herhangi bir şey sorulursa da söylerim.

SOrarım. Sorabilirler.

parfüm sormadım, belki sorabilirim.
kulağa bir yerden çalınan müzik kadar tatlı çok az şey olduğundan, müzik sorduğum birçok kez oldu.

bana sorulmasından rahatsız olmam.

bazen cidden sorarsım geliyor. O dönem gündemimde olan bir şeyi ya da kafama takılan bir şeyi yapmış ya da kullanan birini görsem aklımdan sormak geçiyor evet ama daha yapmadım. bana sorulursa hiç rahatsız olmam.

Bana sorulmasindan rahatsız olmuyorum ama ben hiç baskasina sormadım; rahatsız edebilirim diye düşünüyorum.

Sorarım üslubunca, sormuşluğum vardır, bana da sorulmuşluğu çoktur. Yadırgamam, ters gelmez. Hoşuma bile gider.

Daha 5 dakika once kahve alirken kizin yakaliginda yazan adinin anlamini sordum.

Ayak ustu muhabbet de ettik hatta.

Sormaktan çekinmem de, ben pek insanlara bakmıyorum sanırım. En son 8-10 yıl önce sormuşumdur. Dışarıda kulaklıkla yürüyorum genelde, müziğe fazla kaptırıyorum. Hatta hayatım boyunca toplam 2-3 kere falan kendimi kaybedip elleri kolları kaldırarak dans etmişliğim ve sonra "Amanın, ben insan içindeyim şu an, unuttum" demişliğim var. Bir de insanlara pek bakmıyorum. Dışarıda ağaç, çiçek, kedi, kuş, bulutun koyuna benzemesi gibi şeyleri çok seviyorum. Geçen gün kaz gibi bir şey gördüm, ona baka baka yürüdüm mesela. O arada insan var mıydı, ondan bile haberim yok. Örneğin, yolda biri yiyecek gibi baksa veya laf atsa fark etmem çok yüksek sesli değilse. O yüzden laf atılmıyor mu, yoksa benim mi haberim olmuyor; hiçbir fikrim olmadı hayatım boyunca. İnsanlar baktığım en son şey oluyor. Biri benimle muhabbete başlarsa da 30 saat muhabbet ederim. Geçenler de şöyle bir şey oldu, biri kulaklığından çok yüksek sesle müzik dinliyordu, bende de kulaklık yoktu. Şarkıyı da çok seviyordum. Mırıldanmaya başladım yanında. Ağzımı görünce güldü, kulaklığın tekini çıkarıp o da söylemeye başladı. Biraz sesli sesli söyledik. İnsanlara dikkat ettiğim tek an tek başıma yürüyüp sapık ya da kapkaççı var mı diye kendimi korumaya çalıştığım an. O yüzden de kim ne giymiş, parfümü mü varmış; fark edemiyorum. Fark etsem ve beğensem sorarım. Arada karşıdan glen insanı kestiğim de oluyor bazen ama öyle sormalık şeyler pek görmüyorum.

ben soruyorum ama muhabbete kitlememeye çalışıyorum. bi tane amca beni metro durağında tütün sararken görüp yarım saat gençken içtiği anadolu tütünleri konuşması yapmıştı. durağa gelip inerken utanmıştım amcanın lafını kesecem diye.

soramam gelir burada sorarım.

sormasi ayip gluteni neden birakiyorsunuz ki? colyak hastasi misiniz?

Şekeri bırakmak işlenmiş gıdalar için o kadar zor değil çünkü, hala meyvelerden şeker(fruktoz) ihtiyacınızı karşılıyorsunuz.

Gluteni neden bırakmak istediğiniz sorusunu yanıtlarsanız ona göre devam edebilirsiniz.

Gluten intoleransınız yoksa aslında gluteni bırakmaya ihyacınız yoktur, fakat anlattığınız gluten değil karbonhidrat alımı ile ilgili gibi? Glutensiz ekmek de pizza da pide de bulabilir ya da yapabilirsiniz yoksa.(prinç unu, mısır unu gibi alternatifler ile). Yoksa gluten bir protein türüdür, ve sağlıksız değildir sindirebilecek enziminiz olduğu sürece.

hayır çölyak değilim ama o kadar olmasa da intoleransımın olduğunu düşünüyorum. çünkü şimdiye kadar max. 10 gün bırakabildim bağırsaklarım acayip rahatladı. kendimi daha enerjik ve zinde hissettim.

kullanıcıadımbuolsun meyveyi çok nadir tüketiyorum ve genelde tatlı olmayan ekşi meyveleri tercih ediyorum. çağla, yeşil elma vs.

karabuğday ekmeği yap ya da karabuğday krepi de güzel.
İnternette tarifleri var ekmeği denemedim ama krep güzel.
aynı zamanda muzlu yulaflı pankek vs de güzel. tariflere bak bence alternatif koy. Glutensiz ekmek de alabilirsin bu süreçte.

Kinoadan, bademden, kajudan ekmek, pankek, pizza, kurabiye vs hepsini yapabilirsin aksam sana tarif atacagim :)

Hamilelik demişsiniz, bir de üstüne bağımlılıktan kurtulma stresini eklemeye değer mi? O işi halledip sonrasında bu bırakma olayına girseniz daha rahat olabilir, günde 1 sigara veren doktorlar var "tamam bırakamıyorsun cektigin stres daha fena yapıyor durumu, abartmadan azalt bari" diyorlar. Sabah 1 ekmekle kendinizi kısıtlayın mesela cocugu halledene kadar.
((Kutsal analar "neyyy sigara mıı öyle doktorları da anaları da ...." diye mesaj falan atmasın bu arada))

240derece diye bir web sitesi var, glutensiz ekmekleri var farklı farklı türde. Uzun süre de dayanıyor. Ben azaltmak istediğim dönemde (glutensiz beslendiğimde daha rahat olup olmadığımı deniyordum) onlardan sipariş verdim.

istanbuldaysanız tabii.

Bundan yap:)
www.instagram.com

Çölyak değilim, daha doğrusu test yaptırmadım ama bir senedir geçmeyen neredeyse her eklemimde çıkan bursitlerden dolayı şekeri ve gluteni kestim. Şekeri zaten az yerdim. Dediğiniz gibi hamur işlerini ben de çok severdim. Şimdi çektiğim ağrıları düşününce "yemeyeyim daha iyi" diyorum. Çok da nazlı geçiyor musibet.

Özgür Şef ve Kassap var Moda'da. Bunun dışında Çiya var güzel. Kadıköy'deki Happy Moons'u ben sevemedim bir türlü. Aida var çok seviyorum mutlaka gidin.

rexx'e gelmeden bilmemne chef diye bir restoran var tam ismini hatırlayamadım şimdi (big chefs değil). Orası Happy Moons'un biraz farklısı gibi, fiyatlar da aynı. Tombik çorbaları var, çok meşhur.

express inegöl köfte ve pidesun var mis gibi. sürekli tikky mekanlarda takılmak istemezseniz eğer :)

Basta yı denesenize

Bir de ek olarak hamburger yemeyi seviyorsanız Mini Eatery mutlaka uğramanız gereken bir yer.

basta şu aralar kadıköyde yemek yenebilecek en iyi yerlerden ancak daha çok dürüm tarzı :) humus falan da varmış baya iyiymiş de henüz denemedim.

paul's lasagna var, lazanyaları hoşuma gidiyor.

fornello pizza'nın pizzası iyidir.

fiyatlar uygun, zomato'dan menülere bakabilirsin :)

Pidesun f/p acisindan mukemmel..iki kisi 40-50 lira arasi tutar.bastayi cok ovuyorlar, orayi da deneyebilirsiniz.

Moda'da Beppe Pizza'yı tavsiye ederim. Aşağıdaki linkten menüyü de görebilirsiniz.

www.zomato.com

zoo'yu yeni keşfettim, çok hoş bir yer.

4sq.com

modadaki kev güzel diyorlar. leman kültürden de ben memnun kalmıştım

u ya da ve yaka tişörtlerle olur bence. (kolyenin boyu yazmıyor ben kısa olduğunu düşündüm)

s-media-cache-ak0.pinimg.com

bu fotoğraftakine benzer bi kolye var boynumda, 6 aydır hiç çıkarmadım :/
artık çıkarayım bari.

Evet kolye kisa, bu fotograftaki boyutlarda

Guzel bir gomlekle takim ceket icine vs. Her turlu olur bu (calisiyorsaniz tabii).

İnce v yaka t-shirt, hafif dekolte ile hoj durur. Hem de baya hoj durur.

koyu renk herhangi bişeyle giyme.

altın açık renk kıyafetlerle güzel duruyor. siyahla vs kombinleme çok ucuz durur.

Hemen hemen her şeyle olucak sade bir kolye tak gitsin

tişörtle bilemedim ama beyaz şifon bir bluzla/gömlekle güzel olabilir.
hayatımda ilk defa şifon dedim, çok heyecanlıyım.

Beyaz t shirtle ve dediginiz gibi biraz daha ipek vb şık kumaslarla deneyecegim, guzel durur gibi geliyor:)

şöyle bir gömlekle çok hoş olur

3.bp.blogspot.com

Lacivert ceket, tayyip erdoğan ceketi ile yabancı filmlerde her an "my father will hear about this!" diyebilecek züppe erkek ceketi arası bir şey.

Gri olan da biraz koyu sanki. Biraz daha ince ve bir ton daha açık olsa güzel olur.

Yaş 26, boy 1.87, esmer.

Bence ikincisi

14 nisan günü içersinde bitmiş olacak olarak anlarım ben.

Bitecek olacak öncelikle :)
Şu an bitmiş değil yarına kadar biter anlamı var.

Bu cümleye bakınca ödevin yarın yapılacak bir çalışma ile biteceği anlaşılıyor.

ama dediğiniz iki cümlede de fark yok mu zaten?
yarına kadar bitmiş olacağını kastediyorsak, bitmiş olacak deriz.
yarın bitecek dersek, bir kısmının yarın tamamlanmasıyla bitecek demek oluyor.

ha, "yarına bitecek" derseniz o zaman iki anlamın karışımı bir şey anlardım ben.
ama siz bana güvenmeyin, ingilizce öğretiyorum ben.

ödev yarın çoktan bitecek olsa bugün bitecek dersin. yarın bitecek dersen yarın yapılacak çalışmayla bitecek demektir.

henüz bitmedi yarın ödevimi yapmaya devam edeceğim ve yarın bitecek

Ödevin yarın bitecek, yani "bitme" olayının gerçekleşeceği zaman dilimi yarın.

O yüzden ödevin yarın sabah 9dan akşam 6ya kadarlık bir zaman diliminde tamamlanacağını anlıyorum ben.

yarın tamamlanıp son halini alacağını düşünürüm ben.

dilbilgisiyle degil senin ne demek istediginle ilgili. ikisini de kastediyor olabilirsin. birini ozellikle vurgulamak istiyorsan daha aciklayici baska cumle kurarsin.

bana boyle desen bugun de yarin da calisacagini dusunurum.

biriktirme huyunuzun önüne mi, yazı silinmesinin önüne mi? zira bence ilki daha büyük sorun. :)

11 senedir ahşap bir kutuda biriktiriyorum. fiş biçiminde verilen biletler çok soldu ama hala okunuyor, diğer biletler ilk günkü gibi. yazıların silinmesini engellemek için henüz herhangi bir şey yapmadım.

Termal kağıda basılan biletleri biriktirmenin bir anlamı yok, zamanla yazısı silinecek. Eskide kaldı bu alışkanlık.

geçen eski fatura, fiş ve biletleri çöpe attım. 1 büyük boy bim torbası doldurdu.

geçen sene sinemia katkısıyla da şubat 2016-ağustos 2016 döneminde vizyona giren tüm filmleri seyrettim. yetmedi bir daha gittim çoğuna. 120 kere gitmişimdir. 120 bilet yapar. son 6 aydır da haftada 1'den aşağı düşmüyorum. kısaca ayda yılda bir gidiyorsan biriktir de benim durumumda biriktirmenin bir faydası yok bünyeye. gereksiz çöp. ayrıca hepsi termal yazıcı siliniyor gidiyor.

Sinema biletleri siliniyor ya biriktirmenin pek bi olayı yok.
Ben de biriktiririm etkinlik biletlerimi, diğerlerine bir şey olmuyor fakat sinema biletleri sıkıntılı bu yüzden onları biriktirmeyi bıraktım.

Sevgilimle olanları biriktiriyorum. Eski sevgilimle olanları da biriktirirdim. Silinenler de var silinmeyenler de ama bunun için bi şey yapmadım henüz

kimlik, ehliyet kaplayan kırtasiyeler oluyor, onlardan nüfus cüzdanı gibi pvc kaplatabilirsin.

Uçak dolmuş kalkmak üzereymiş. Sonra UA'nın 4 elemanının uçağın gittiği yere gitmesi gerektiği için 4 yolcu insin istemişler işte ödül olarak para falan verip. 2 kişi inmiş, kalan iki kişi için kimse çıkmayınca rastgele bilgisayar seçecek demişler. Sonra doktorun birine gidip sen çıktın inmen lazım demişler, doktor da inemem yarın görmem gereken hastalar var demiş. İnersin inmezsin falan derken adamın ağzını burnunu kırıp indirmişler, sonra geri almışlar uçağa ağzı burnu kan içindeyken. Olay çıktı bayağı büyük.

overbooking ile fazla koltuk satmış şirket, kendi elemanlarının o uçağa binmesi gerekiyormuş başka bir uçuşa yetişmek için, yolculara teklifler sunmuşlar kabul eden olmuş son 1 koltuk kalmış kimse gönüllü olmayınca rastgele birini seçmişler indirmek için, inmeyincede direk şiddet uygulamışlar. fatal errorlük durum

ayrıca tayt giyiyorlar diye iki kızı da bir uçuşa almamışlar.

inenlere adam başı 800 dolar teklif etmişler, ve zar zor 3 kişi bulabilmişler.

türkiye'de öyle bir şey desen tüm uçak inmek için birbirine girer parayı ben alacam diye, tüm uçak boşalır.

ceo'nun da olayın üstüne yazdığı mail'de facia oldu. yazdığı bir mailde personelini savunmuş, "Yolcu, koltuğundan kendi rızası ile kalkmayı reddederek uçuş ekibine havalimanının güvenlik görevlilerini çağırmaktan başka şans bırakmadı. falan demiş.

Bir de olaylı ilgili açıklama yaparken yeniden yerleştirilmesinden dolayı özür dilemiş. Bu kulladığı kelime de oldukça tepki çekti.

keşke hemen rastgele başka birini daha seçselermiş adamı patates edene kadar.

Jo Koy'un standup'ı da hoştu

Jessica Jones'u seviyorum ben.

Ezel

Dünyanın en muhteşem şeyi olan Bo Burnham

Better call saul

Samurai Gourmet

Love dizisi guzel

Stand up olarak Bill burr ve Jim jefferies'in yeni ve eski gösterilerini tavsiye ederim. Dave Chappele'in eskileri efsanedir.

"The Blacklist" klişe ve yavaş başlayan ancak sonradan sürükleyici bir dizi haline dönüşüyor.

Absürd şeyler seviyorsanız Otostopçunun Galaksi Rehberi'nin yazarının diğer kitaplarından uyarlama "Dirk Gently's Holistic Detective Agency" önerebilirim.

Henüz tek sezonu yayınlanan "Designated Survivor" ilgimi çok çekti. Özellikle şu referandum durumlarından ötürü daha bir ilgimi çekti diyebilirim. Görevler ayrılığını iliklerinize kadar hissediyorsunuz.

"The Stranger Things" çok olumlu yorumlar alan bir aile/gençlik/bilim kurgu dizisi.

"Orange is the New Black" başarılı. Benzer şekilde eski bir dizi olan "Weeds" de öyle.

Süper kahraman dizilerini seviyorsanız "Dare Devil" Netflix üzerindeki en başarılısı bana kalırsa.

Black Mirror

ehliyet?

O da yok maalesef

Kocayı bulma kısmında.

koca bulduktan sonra gerisi kolay

Ben evlenirken de boşanırken de hiçbir şeyde zorlanmadım ama gördüğüm kadarıyla en çok zorlanılan, bu hazırlık süresinde aileler de devreye girdiği için sabrı korumak oluyor. Çünkü gerçekten "kesinlikle yapmaz öyle şeyler" dediğiniz insanların, garip bir basitliğe büründüklerini görüyorsunuz. Atıyorum, kayınvalidenin kendi istediği koltuk takımının alınması ısrarı, görümcenizin "bana x dediler, y yaptılar" diye kafayı yemesi, annenizin birden bire "benim kızım/oğlum jennifer lopez'a layık" diye olur olmaz sorun çıkarması derken, ortam bir sirke dönüşebiliyor. Böyle olunca tek isteği evlenip hayatlarını kurmak olan çiftimiz de "senin annen mavi koltuk takımını gösterdiğinde pek bi istekliydin ama hiç itiraz etmedin" falan diye abuk subuk konulardan iyice çirkinleşen kavgalara giriyorlar.

Biz kimseyi işimize karıştırmadık, "he he" dedik, gittik bildiğimiz gibi işleri yaptık, sonra da çarçabuk mis gibi boşandık. tavsiye ederim. boşanmayı değil yani, bildiğinizi okumayı. boşanmayı da tavsiye ederim gerçi de o başka bir konu.

@sopiro iyi gidiyordu, sonunu bağlayamamış :))

aileler ya. ben de evlilik sürecindeyim. bize kalsa her şey çiçek böcek güneş bulut. aileler işin içine girince ne biçim.

Eğer ailede daha önce evlenmiş bir kardeş / kuzen filan varsa kıyaslanması kısmı zor oluyor. Kuzenimin kvalide & kpederi çok şeker insanlardı ve düğün öncesinde çok destek olmuşlardı kuzenime ve oğullarına. Benim kvalide ve kpeder o işlere hiç girmedi. Bu önceleri benim ailemde biraz (kıyaslama sebebiyle) mutsuzluk yaratsa da aslında karışmamalarının ne büyük bir nimet olduğunu sonrasında kesinlikle gördüm.
Zorlanmak istemiyorsanız büyükler arasında iletişimi sınırlı tutun ve kendi kararınızı kendiniz verin!

aileler dert gerçekten. biz düğün müğün yapmadık. ama eşimin annesi kınasız olmaz diye tutturdu. bana bir şey diyemedi gerçi, baskılar hep eşime oldu. ben de düğün yapmıyoruz kına mı yapıcaz dedim eşime, o da üstelemedi. onlar erkek tarafı bi de, niye kına diye tutturdu bilmiyorum.

onun dışında tamamen sıkıntılı bir süreç. bolca kavga gürültü. ben nikahtan önceki gece o kadar çok ağladım ki nikahta gözlerimin şişliği tamamen inmemişti.

arada kalmamaya çalışın. kimseyi kırmak istemeyeceksiniz ama arada kalmamaya çalışın, siz üzüleceğinize onlar üzülsün.

bir de gelinliğimi beğenmeyip 2. kez diktirmek zorunda kaldım, içine tarlatan koyulmadığı halde kabarık oldu. gelinlikçilerle işiniz zor :/


siyamkedisizorro+1

Düğün yapmamaya aileleri ikna etmek için uğraştık. Yoksa evlenmiyoruz bak diye rest çekince kabul ettiler:D

kendi paranizla evlenirseniz kimse karisamiyor. bence yani. kendi paranizla evlenin, her seyi bildiginiz gibi yapin. yoksa anladigim kadariyla taraflarda parayi veriyorum burnumu da sokarim psikolojisi olusuyor.
her yere sadece ikiniz ya da tek basiniza gidin, yer gormeye de, alisverise de. ne kadar az icindeler o kadar az sorun. tamamen size bagli.

Eşim de ben de ailelerimize sınır çizebilen insanlar olduğumuz için pek zorluk yaşamadık. En büyük derdimiz evin tadilatıydı.

Ailenin parasıyla düğün-dernek yapmayın +1.

O zaman yetişkin insan muamelesi görüyorsunuz. Kimse de koskoca kadın/adamın tercihlerini eleştirmeye kalkmıyor.

eşyaları eve sığdırırken. ama en güzeli mobilyaları evlendikten sonra sakin sakin almak imiş. hata ettik o konuda. 50 yaş emekli albay evi gibi hissediyorum bazen.

Koray Karagözler normalde antalyada ama Kadıköy'de Brainer's Ink'e geliyor yılda iki defa falan. Ben ona yaptırdım.

Onun dışında,
Şişli'de Barış Yeşilbaş
Bir de Yeliz Özcan. Yeri nişantaşında galiba.

edit: barış yeşilbaş'ın taşındığını bilmiyordum. Hayırlısı olsun. :/

Emrah Özhan elbette.

edit: aa, Emrah abi taşınmış. Geçen sene babası ile sohbet etmiştik hiç söylemedi Ali hocam.

bahadır cem börekçioğlu'nu öneririm. kadıköy'de.

eksisozluk.com

Neko tattoo.

Yapanin adi serra idi sanirim. Kendi dovmemi orada yaptirmistim, ufak dovme istedigim icin ozellkle onu tercih etmistim.

Nilüfer Ateş diyorum. kadıköyde -2 tattooydu yerlerinin adı değişmiş olabilir tabiki. 5 sene önce küçük bi kuş dövmesi yaptırmıştım yapıldığı yer sebebiyle çabuk solma ihtimali yüksek demişti ama solmadı silinmedi gayet minnoş bi şekilde yerinde duruyo.

Çağatay ateş negatif tattoo, Kadıköy barlar sokağında yeri

Ugrasirim diyorsan o kahve kapsullerini tekrar doldurabiliyorsun. Cekilmis kahve alip doldurursan cok daha ucuza gelir.

günde 5-6 tane içmeyin.
hiçbir şeyi günde 5-6 tane içmeyin yahu, zararlıdır kesin.

www.eksiduyuru.com

Moka pot alip cekilmiss kahve ile yapabilirsiniz.

Filtre kahve makinası al. Kapsüllere vereceğin paraya yeni filtre makinası al.
m.akakce.com

Sevgili bulmak kadınlar için de zor, o fışkıran erkeklerin %99'u çöp, seks peşinde, tek gecelik ilişkiler peşinde insanlar. Normal sevgili bulmak bile zorken kendine göre bi sevgili bulmak cidden çok zor. Bazen buluyorsun tam hop aldatıyor, hop ben ilişkiye hazır değilim diyor veya ay ben bu kadar ciddiyete gelemiyorum diyor çekip gidiyor. Zorluk her iki taraf için de özetle.

+1 vegas

Sevgili bulmak kadınlar için de zor diyen qıslar eqlesin diyecek kadar umutsuz bir durum. Tabi erkeğin karakteriyle alakalı çoğunlukla.

Sosyal bir insan isen, çevren de varsa, iyi de konuşabiliyorsan sevgili bulmak gayet basit.

Bence çok zor değil. Şu anda yeterli param olsun, aşık olduğum kız haricinde gayet rahat sevgili yapabilirim. Para olsa herkes yapar diyeceksin ama öyle değil. Gerçekten benim şu sıralar tek eksiğim para ve zaman. Fakir biri kesinlikle değilim. Üniversite eğitimine çok para harcıyorum. Sadece istediğim ekonomik seviyede değilim. O seviyeye gelmem için iş hayatına başlamam lazım. Üniversitede liseliler gibi takılmamak için bilerek sevgili yapmıyorum. Yoksa ilişkilerde pek sorunum yok.

tartışılmaz bir şekilde ortalama altı bir tipin varsa, ağzın çok iyi laf yapmıyorsa zor. ama yine de imkansız değil. ortalama bir tip ve ortalama laf yapma ile basit bence. neticede kadın erkek sayısı bir denge halinde?

dediğiniz gibi olan erkeklerden sevgili olmadığından (otomatik şiir yazan, garip garip mesajları atıp ısrar eden tipleri kastediyorum) sevgili bulmak kadınlar için de zor.

Onemli olan sevgili bulmak degil zaten, buldugunla mutlu olmak. Kadinlar icin kolay diyorsan sen de fiskir bi yerden, mutlaka birini dusurursun bu sekilde mutlu olacaksan. Ha ben hic caba harcamadan ortalama ustu kizlar istiyorum diyorsan da acikta kalan yerlerini ort derim, oylesi niye sana baksin. :)

sevgili bulmak zor değil, âşık olabileceğin birini bulmak zor.
"müthiş bir insanım, dengimi bulamıyorum" değil demek istediğim.
bu kişi karşına çıkacak, hisler karşılıklı olacak, sonra her şey olması gerektiği gibi gidecek de bir araya geleceksiniz..
bak daha yazarken yoruldum.

Beyaz yaka çalışan, etrafımdaki arkadaşlara baktığım kadarıyla.Belli bir pozisyona sahip erkek kişilerin sevgilisiz/eşsiz olma durumu sıfıra yakından aynı durumda yalnız olan çok kadın tanıdığım var.

sevgili bulmak inan baya kolay. düzgün sevgili bulmak zor olan.

Piremses,filteria +1

Önemli olan uyum. Bence zor değil ama mutlu olunabilecek kadın gibi kadın bulmak zor be bro. Herkesin ilişki türünü bilmem ayrıca umrumda değil ama samimiyet benim için gerekli.

piçlik katsayısı x tip

bende ikisi de yok. hayatım boyunca yalnız kalacakmış gibi hissediyorum

Öncelikle erkeğim
Hiçbir şey yapmasam bile sadece fiziğimden (1.95) ötürü tanışmak için her yerden fışkıran kadınlar oldu, oluyor. Fakat yukarıdaki bayanların (kadın değil) yazdığı üzre önemli olan uyum.

Kadınların işi daha zor ama sen bilirsin. 2 kişinin cok iyi anlaşması dışında insanın dengini bulabilmesi cok zor. Bu kapsamda a isimli kadına ilgi duyan erkek cok olduğu gibi, b isimli erkeğe de ilgi duyan çokça kadin olabiliyor.ama denklik olmayınca hepsi fos.

Dünya nüfusunu da dikkate alırsak kadınların işi cok daha zor sanırım :(

birisini bulmak zor değil. istedigin gibisini bulmak zor.

"Standart altı kadınlara bile çok fazla talep geliyor."

asfgsfg bu çok saçma olmuş gerçekten. Herhangi bir sevgili bulmayı geç, tırışkadan sevgili bulmak bile çok zor. Sırf tipi düzgün diye "istesem hemen bulurum" diyenlere bakma. Tipsiz olsalardı napacaklardı acaba?

Birileri elbette doğal seleksiyona uğrayacaktı sonuçta.

Arayınca bulmak zor evet

zor dostum zor... senin olsun dediğin sana yanaşmıyor. senin ilgi duymadığın da sana ilgi duyuyor. garip bir iş.

Eğer illa olsun diyorsan illa bulursun .İstediğin gibi birini bulmak zor ..

doğrusunu bulmak zor.

www.youtube.com

kadınlar için yatacak adam bulmak kolay, doğru düzgün erkek arkadaş bulmak çok zor.

Deniz.

spor salonu - ölüm gibi bir şey uzak salona gitmek. gittikten sonrası süper. her şey gidene kadar.

ücretsiz otopark alanı - istanbul' un en büyük problemi.

Supermarket 24 saat acik benzin istasyonu cafe ve barlar restoranlar

Hepsi de 5 dk yurume mesafesinde olsun

7/24 açık bir büfe/tekelvari bir yer olsa iyiydi, belirli saat uygulamalarına takılmamak için sahibiyle de kanka olunabilecek türden hehe.

kuru temizlemeci de olsun. bu ihtiyacı hep son dakika fark ettiğimden kaç kere o kıyafetleri giymekten vazgeçmek zorunda kaldım.

ha bir de iyi bir kasap. çünkü eti çok seviyorum. /:

Plaj

Bir kahveci ve sahil.

kütüphane ve bar

spor salonu, metro market, metro, starbucks.

Barlı kutuphane deniz kenarinda.

Tiyatro
Güzel kahveler yapan sakin bir cafe
Gece sigara getirmek için donuna kadar sipariş vermeni istemeyen tekel
Bir de kozmetik market.

metro durağı

Eczane, süpermarket, fırın, cafe, dolmuş durağı ve deniz manzarası.

Sahile cok yakin yasadim uzun sure. Sahil olsun bir de bir cay bahcesi olsun kitap okuyabilecegim yetrrli.

pideci canım pide istiyor ama yakında olmadığı için aç aç bekliyorum.

Yaşadığım her şehirde hepsinden tattım ama bir tek, hemen evimin altında sepet sallayabileceğim bir bakkal içimde kaldı.

Büyükten küçüğe doğru :

Araba Park Yeri,
Metro,
Tekel Bayi (24 saat açık olanından)
Atm,
Eczane

gerekli alışverişleri yapabileceğim ve takılıp zaman geçirebileceğim mekânları barındıran şehir/kasaba merkezi.
denizi güzel bir plaj.

Park yeri var, iki tane park (yıldız maçka)var, kütüphane ( bau yıldız)var yürüme mesafesinde hepsi. Boğaz da var. Beşiktaş ta bu yüzden yaşamak güzel. Alış veris yerleri de var bir tek rossman yok o da iş yerine yakın var artık.

Ayrıca 24 saat açık gece ikiye kadar eve servis yapan tekel de var. Tiyatro bkm az yokuş çıksan crr (maçka tarafındayım). Cafe çeşit çeşit, büyük kırtasiye de var. Bir tek güzel spor salonu yok sanırım.

Avm, metro(yakında geliyor), otobüs/dolmuş durağı, sinema, tiyatro, benzin istasyonu var ama iş yerim uzak. İş yeri en önemlisi bence.

Üniversite

Deniz, güzel de bir sahil parkı.

Eczane, firin, gratisimsi/rossmanimsi dukkan, cafe, supermarket, metro duragi, park, iyi birkac restoran, arabam varsa park yeri, spor salonu, postane. (Kargo subesi olarak uyarlayabilirim tr icin)

Su anki evimin etrafinda park yeri haric hepsi max 300 m mesafede. Arabam olmadigi icin de cok seyapmdim park yerini zaten.

Bu sayılanların hepsi eve çok yakın. Bir sahil bir de de okulum uzak :(

huzur be kardsm

iki çift var. Biri koşu, diğeri yürüyüş ayakkabısı. İkinciyi spor salonunda giyiyorum.

3 çift. ve evet alışverişten hazzetmesem dahi ayakkabı benim için de bir tabu.

bir koşu (koşmuyorum ama koşu ayakkabıları çok rahat) bir günlük, bir spor salonu bir de evde giydiğim var. (son ikisi eskiyince böyle değerlendirdiğim ayakkabılar)

sağanak yağış ya da karın olmadığı her zaman spor ayakkabı giyerim.

3 çift:

-Fitness
-Günlük
-Koşu

3 çift var. Sık giyemiyorum ama cok seviyorum.

2 çift var.

birini günlük giyiyorum, diğerini hem yürüyüş hem de koşu için kullanıyorum.

kışın ben de hiç spor ayakkabı giyemem hep bot giyiyorum. genelde ayakkabılarımı 3-4 yıldan az kullanmam.

5 çift. 4'ü koşu, biri skechers'ın bantlı babet tarzı olanlarından.
2014te almıştım ilkini daha en az 3 4 giyerim belki daha da fazla. Yazın Ve baharda giyiyorum sık sık

eğer eşit oranda spor olmayan ayakkabınız yoksa bunu kadınların ayakkabı konusundaki tutkusuna bağlayıp psikolojik diyeceğim. ben kış ve yaz hariç hep spor ayakkabı giyerim ama 2 çift ayakkabım var. 4 standart bence. her gün aynı ayakkabıyı giymek ürüne zarar verir zaten.

+10 herhalde saymadım

4 çift var. Bir tanesini daha dün aldım. Bir iki tanesi tam spor olmasa da spor görünümlü. Klasik ayakkabı hiç giymem. Zaten kendim de sporcu olduğum için spor ayakkabı haricinde eşofman giyme alışkanlığım da var. Sağlığın için olumlu etki yapıyorsa spor ayakkabı almanda bir sorun yok ama sadece renk için alıyorsan biraz daha tasarruflu olabilirsin. Bir ayakkabıya 300-400 lira veriyorsan parasal anlamda dikkatli olmanda fayda var. O parayı daha farklı şeyler için harcayabilirsin.

1 tane var.. 3 senelik Nike..

işyeri için, dışarı çıkmak için, spor salonu için, halı saha için. toplam 4 çift.

5 çift. 2sini günlük, 1ini salonda, 1ini işyerinde, 1si de arada sırada dışarda kullanıyorum.

10
spor dışında ayakkabım yok

daha geçenlerde aldım 1 tane, ondan 3 sene önce de bi' tane almıştım. altı filan komple gidince(yere ayağımla basmak durumunda kalmaya başladım, çimlere basınca hiç hoş olmuyor) yenisini aldım.

Ama mesleki olabilir, bizim işimiz dolayısıyla ayakkabıyı iş yerinden temin ediyoruz(bi tarafları çelik ve spor ayakkabıya benziyor, kışın da yine bi' tarafları çelik bot ve çizmesi var) ve ben onu heryerde giyiyorum benim için ayakkabının öyle pek bi' numarası yok.

10-15 tane vardır

Vans, Nike, adidas vs markaları. En çok vans ve adidas var.

Yakında Skechers de alacağım galiba

14 çift.
spordan başka bir tane ayakkabım var.

5-6 tane falan var. bi tanesi 10 seneden eski, işimi görüyor atmıyorum. yağmur çamur varsa bot, yoksa her zaman spor ayakkabı giyerim. en yeni spor ayakkabım sanırsam 2 senelik falan. şu sıralar 6 yıllık olanı giyiyorum.

Bir uzun, bir kısa mesafe, bir de trail için 3 tane koşu ayakkabısı, 1 tane de halter ayakkabısı var. 2 tane de perti çıkıp atmadığım koşu ayakkabısı duruyor kenarda. Bir tane de hiç kullandığım salon tipi ayakkabı var çok eski. 7 eder.

Seviyor ve kullanıyorum. Abartmamakla birlikte özellikle Instagram'ı çok seviyorum. Hayatıma dair anıları fotoğraf albümü şeklinde biriktirmemi sağlıyor.

Twitter da gündeme dair farklı perspektifler sunuyor.

Facebook kullaniyorum.

Sosyal medyadaki insanlarin yapmacik olmasi sosyal medyanin sucu degil. Yapmacik insanlarla arkadaslik etmiyorum, bu tarz insanlari takip de etmiyorum. Sosyal medyaniza kimialacaginiz sizin seciminiz tamamen.

Zaman kaybi olup olmamasi goreceli. Eger hayatinizin merkezine koyuyorsaniz zaman kaybi, iletisim amacli kullaniyorsaniz degil.

Yani nasil kullandiginiz ve kimleri takip ettiginiz size kalmis. Sosyal medyanin bir karakteri ya da kisiligi yok, secim size ait.

Kullanmıyorum hiçbir şey. En sevmediğim mecra da Instagram. "Bak ben ne kadar güzelim, bak biz ne kadar eğlenceli insanlarız, bak hayat ne kadar bize güzel" insanlarından oluşan bir mecra. Dışarı çıkıyosun yüz tane fotoğraf çekiyor bir şöyle olsun bir böyle çekelim, ebeni çek ebeni. Yer bildirimi konusu da ayrı efsane, haftanın üç günü mahallesindeki kebapçıya gider yer bildirimi yapmaz ama bienale gidince falan katiyen yer bildirimi yapmadan duramaz. Riyakarlık diz boyu.

Sosyal medya kullanmıyorum.

Müspet kullanımına karşı değilim fakat faydalı kullanım dışında zaman kaybı olarak görüyorum.

kullanmiyorum vedat'a da katiliyorum.

gecen hafta kapadokya'ya gittim, insanlarin tek derdi fotograf cekmekti. ayni noktada 35 poz cektikleri icin de gezmek imkansizlasmisti. fotograf cekmek disinda ne dokuyla
ne tarihle ilgileri vardi. Insanlar artik baskalari icin yasiyor,belki eskiden de oyleydi ama simdi cap daha da buyudu.

ote yandan bu sosyal medyanin sucu degil, insanlar bos oldugu icin onlara bir ugras sundu iste.

Facebook kullanıyorum, günde en fazla on beş dakika bakıyorumdur. Sağlıklı kullandığımı düşünüyorum açıkçası, oyunlarda filan devam etmede ya da sitelere girişte kolaylık sağlaması da artısı.

Watsap yerine fb messenger kullanıyorum. Fb'u telefondan sildim, bilgisayar başına geçmedikçe bakmıyorum bir süredir. O da insanların güncellemeleri değil, sayfalardaki forum tarzı muhabbetler, haber ve etkinlikleri izlemek için. Kendim ise er bildirimi yapmıyorum pek, haftada 1-2 fotoğraf paylaşıyorum bazen. Bu da kişisel albümüm gibi oluyor daha çok, sonradan hatırlatması falan da hoşuma gidiyor. Yoksa insanların beğenmesi için değil, zira aktif olarak gönderi beğenen biri olmayınca insanlar gönül koyup seninkini de beğenmiyorlar :) Yine de dışa kapalı bi tip olduğumdan, özel verileri görüşmediğim insanlarla paylaşmamayı tercih ederim, bu nedenle gizlilik ayarlarını kullanırım çoğunlukla. Bir de bu nedenle insanları ben ekliyorum istersem, ara ara da atıl kalanları siliyorum.

Gördüğün gibi fb bile yeterince külfetli benim için :) Twitter, instagram kullanmıyorum, hiç heves etmedim, Linkedin'e ihtiyaç duymuyorum. Yakında academia üyeliği açabilirim sanırım. Sözlük bu kategoride mi bilemedim ama yüzyılda bir üye girişi yapıp bakarım. Toplasan 20-30 entryim vardır. Duyuruyu ise aktif kullanıyorum ara ara.

Yapmacıklık konusunda haklısın ama bütün bunlar adı üstünde yeni sosyalleşme mecraları işte. Onlar olmasa bu devrin insanları yalnızlıktan ölür, net. Watsap konusunda çevremden yapılan baskı artık komik bir hal aldı, inadına açmıyorum ben de. Bu nedenle mesleki bir derneğin yönetim kurulu üyeliğinden ayrılmak üzereyim, şaka gibi.

Bütün bunlara rağmen bazen olmayan üyelikler nedeniyle bişeyler kaçırıyor muyum hissi olmuyor desem yalan olur ama. Bu bir etkinlik ya da haber olacağı gibi arkadaşlık da olabilir.

Instagram'da referans bir hesabım var ona da en son ne zaman girdim hatırlamıyorum, kişisel bir hesap değil.

Genelde (genelleme) insanlar mutlu ya da güzel anlarını değil insanların böyle düşüneceği anları paylaşıyor. -Boktan bir muhabbet dönerken ve herkes sıkılmışken birden biri fotoğraf çekmeye kalkınca herkes kahkaha atar-güler halde fotoğraf çektirir ve bu şekilde Instagrama atılır, yani bu bir yanılsama ve üzücü bir durum.-

Ayrıca her insan içgüdüsel olarak beğenilmek ister, bir bakıma bu şekilde kendini daha iyi hissediyorsa kişi kullanması gayet doğal.

Yukarıda da belirtildiği gibi zaten fotoğraf çekilmeyi sevmeyen beni, dur dur bir tane daha çekilelim bu güzel çıkmamış lafı bünyemde gece kulübünden çıkarken ilişkiniz nasıl gidiyor diye sorulan ozan güven etkisi yaratıyor.

sadece instagram kullanıyorum, o da çektiğim analog fotoğrafları paylaşmak için.

beni rahatsız eden birden fazla konu var sosyal medyayla ilgili. ilki ve facebook'u asıl kapatma sebebim, insanların bu platformda saçma sapan (özellikle siyasi) tartışmalar yürütmesi. ikincisi, insanların beğenilme ve onaylanma ihtiyacını buralardan gidermeye çalışması. üçüncüsü, daha önce de bahsedilen "çok geziyorum, çok eğleniyorum, hayatım harika" mesajı verilmeye çalışılıyor olması ve dolayısıyla insanların deneyimlerini de sırf bu istek üzerine kurması. sosyal medyada paylaşmak için sergilere, etkinliklere gidiliyor. oysa sanatın s'sinden haberi yok, öğrenmeye de niyeti yok. contemporary istanbul mesela bu konuda en kötü durumdaki olaylardan biri. ev arkadaşımdan biliyorum, çektiği/çekildiği fotoğrafları "sürekli geziyorum" havası yaratmak için programlı bir zaman çizelgesi çerçevesinde yüklüyor resmen sosyal medyaya. üzerine yazdığı şey de o an oradaymış havası katıyor, oysa o sırada evde veya iş yerinde oluyor. bunu yapan insanlar o kadar çok ki.

instagramı kullanıyorum fakat onu da şehirleri tanıtan hesapları (diyelim edinburg, buenos aires vs) takip etmek için kullanıyorum. herhangi bir paylaşımım olmuyor çoğunlukla

oyalanıp zaman geçirme amacıyla kullanıyorum açıkcası

fake fb hesabım var. orada haber, medyayı takip ediyorum. akrabalar dolayısıyla 6 yıl önce kendi hesabımı kapadım. çekilecek gibi değil.

Kullaniyorum, cok isime yariyor, hayatimi kolaylastiriyor ve eglenceli biraz da. Cilginlar gibi 7/24 de kullanmiyorum ama.

Sosyal medya dedigim Facebook, Instagram'i nadir kullaniyorum bir isime yaradigi da soylenemez.

İnstagram Twitter Facebook kullanıyorum çok da memnunum. Özellikle Twitter bir numaralı haber kaynağım. Kültür sanat konusunda özellikle.

Facebook çok bi önem arz etmiyor 2007den beri hesabım var diye duruyor öyle.

İnstagramda fotoğraf paylaşmayı Ve güzel hesapları takip etmeyi seviyorum.

instagram > twitter > fb

benim için yoğunlukları bu sırada. kullanmasam daha güzel olurdu ama kullanıyorum.

sosyal medyadan tiksiniyorum. sebebi de milyon kere yazıldığı için tekrar yazmayayım. facebook ve twitter hesabım var.

facebook hesabım sürekli çevrimdışı, benim için hayati önem taşıyan birkaç sayfa sebebiyle kapatamıyorum.

twitter da eşi dostu takip etmediğin sürece, haber kaynaklarına tek yerden ulaşma açısından inanılmaz faydalı. severek kullandığım tek sosyal platform.

bir ara instagram ve swarm hesabım da vardı, kapadım. kafam rahat.

okuduğum kitapları listelemek ve fikir belirtmek için instagram kullanıyorum. Kendi resimlerimi koymuyorum, yani oranım 1/100 gibi bir şey.

Fakat whatsapp'ın sosyal medya kategorisinde olduğunu da düşünmüyorum. ben sosyal medyanın ne olduğunu bilmiyor da olabilirim ama sadece mesajı gönderdiğimiz kişi ve bizim aramızda olan bir mesajlaşma sisteminin intagram, snapchat vs seviyesinde bir "sosyal" yani yok sanki.

whatsapp'ta da durum belirten söz ve profil resmi özelligi oldugu icin sosyal medyaya ucundan dokunuyor sanki. insanlar bu durum bildiren soz ve profil resimleriyle bazen rehberindeki kisilere laf falan sokuyorlar :-)

Ben kullanıyorum. Hastalık ve zaman kaybı olması kişinin kullanımına bağlı bence.

Facebook, birkaç sene önce açmıştım. Hala duruyor. Tanıdığım ekleyen kişileri kabul ederim. Fotograf cok fazla eklemiyorum, aklıma gelmiyor. Takip ettiğim sayfalar var onlardan haber alıyorum.

İnstagram, seviyorum. Dışarıda fotoğraf çekmeyi seviyorum. O tarz sayfaları takip ediyorum. Teknik anlatan kişiler var, onlardan yeni şeyler öğreniyorum. Kendim nadir foto koyuyorum, onlar da selfie tarzı değil de çektiğim yerlerin fotografları olur. Takipçimin artması için herhangi bişey yapmam.

Twitter, çok kullanışlı benim için. En son ne zaman yazmısımdır hatırlamam bile. Ama haber, gazete vs anlık oradan kolay ulaşıyorum. Arkadaslarımdan takip ettiğim nadirdir. Zaten twitteri onları takip için kullanmıyorum.

Bir de 500px var benim. Oradan da fotografları inceliyorum.

Kısaca neredeyse hepsini kullanıyorum ama birşeylere ulaşmak için. Kim nerede ne yapmış beni ilgilendirmiyor. Bence amaç önemli.

sadece facebook'um var ama onu da kullanmıyorum sayılır.
bence en büyük sebebi, akıllı telefon kullanmıyor olmam. telefon olsa belki yolda, araçta, birini beklerken ne biliyim belki yemek pişirirken bile 2 dakika bakıp layk edecektim belki ben de. bir de fotograf çekme paylaşma gibi bir huyum yok. sosyal medya çıkmadan önce de böyleydim.
eksiklik duymuyorum. ama bunu çok verimli kullanan insanlar da var işi gücü buralardan yürütenler filan var, gün boyu elinden tablet/telefon düşmeyen var. ben onlara göre epey sosyal medya cahili kalıyorum.
güzel kullanırsan çok da mantıksız değil aslında. ha gerçeklik algısı bozulacak kadar sosyal medyada takılanlar filan onlar zaten hasta bence.

dolu dolu cevapların olduğu güzel bir bilgi alışverişi oldu.teşekkürler

sadece facebook hesabım var. fotoğrafımı da durumumu da oradan paylaşıyorum. genelde komik video, caps falan paylaşıp salak salak takılıyorum zaten ahaha. 130 küsür arkadaşım var. öyle takılıyom.

twitter ve instagram kullanmıyorum, twitter'da bi liveuamap'in tweet'lerini takip ederim her gün. o kadar.

Eczacıya bu şikayetle ve göz seğirmesi şikayetiyle gittiğimde TobraDex vermişti. İyi gelmişti.

refresh

Refresh. Sabaha karşı ve gece yatmadan kullanıyorum. Gün içinde kullanınca suratımda iz bırakıyor...

aynı şikayetle gittiğimde doktorum bana Tears Naturale free isimli ilacı yazmıştı.

Artelac

eyestil kullanıyorum şu an göz doktorlarının önerisiyle ve memnunum şimdilik.

zylet

Refresh
Blefari tto jel
Lipotears
Brumeton

Mecitefendi bak bi

Otacı organik değil miydi? Soru içinde soru oluyor ama neyinden memnun değilsiniz onun, ben de çok alıp almamak arasında gitmiştim o yüzden soruyorum.
cevap olarak da yazayım ben Tresan kullanıyorum, memnunum.

Nude diye bir marka kullanıyorum.
35 tl civarı bir kutusu.

Eyüp sabri tuncer zeytinyağlı bebek şampuanı. 14 lira gratislerde bebek bölümünde satılıyor.

rossmann'dan 7 bitkili sampuan

www.naturalive.com.tr

Doğal zeytinyağlı katı sabunla yıkıyorum. Saçlarım kuru olduğu için ardından nem vermesi adına kielh's in maskesini yapıyorum o maske doğal mı bilmiyorjm ama katı zeytinyağlı sabundan gayet memnunum. Üstelik saçlarım uzun, kalın telli, kabarık ve kıvırcık olmasına rağmen.

zeytinyağlı sabun +1. defne sabunu da güzel.

Eyup sabri tuncer internet sitesinden de satış yapıyor kendinin ve vegan sertifikaları var, sadece bebek şampuanı değil her saç çeşidi için şampuanı var, hindistancevizlisi dünya üzerindeki en güzel şampuan olabilir.

Nude kesinlikle

mickybo and me

the brand new testament

about time

Angel-A

3 Idiots

le tout nouveau testament +1

Interstate 60

interstate 60 . burda film sorusu soranlara direk bu filmi öneriyorum . kesinlikle ayırdığın zamana değecek!

boyhood

Tokatçı

man from earth

Arizona Dream.

The Fall

bir gece uyuma, ertesi gün erken yat.

@naberabi onu da denedim. 2. gün yine geç yattım :(

@vegas düzenli gitmek zorunda olduğum bir işim yok ve ne zaman uykum gelse yatıyorum. off en büyük isteğim saa 23.30'da yatıp 07.00'de kalkmak.

ilaç kullanan var mı acaba? uyku ilacı gibi.

kaçta yatarsan yat yedide kalkarsan bir iki güne olur o iş.

alperz+1
işin sırrı erken yatmakta değil, aynı saatte kalkmakta. tek başınıza yapamıyorsanız birinden yardım isteyin. düzenli olarak atıyorum 7:00de kalkarsanız, bir süre uykulu gezersiniz ama sonra vücudunuz optimal yatma saatini bulur, o saatte uyursunuz. fakat haftasonu vs bile demeden aynı saatte uyanmanız gerekiyor.

Cevap Melisa çayı, rica ederim :')

melissa çayını deneyip burayı editlerim.

ben değilim. Başkasının kararına karışmam. herkesin popisi kendine. herkesin kendi kararı karşı olmak ne demek?

estetiğe değilim yapaylığa karşıyım. çoğu estetik yapay duruyor. bugün dışarıda otururken bir kadının burnunu gördük, aşırı estetikli duruyordu. bunun gibi.

Çok acaip bir görüntü olmadığı sürece estetiğe karşıyım. Çünkü mesela estetik burun ameliyatı geçiren bir ses sanatçısın ses güzelliği yok oluyor çoğu zaman.

Ama mesela dişlere tel taktırmaya karşı değilim. Bu estetikten sayılmıyor diye düşünüyorum.

Başkasında umrumda olmaz da kendim asla yaptırmam. Büyük konuşuyorum belki ama doktor yüzü görmeyen bir insan olarak bile isteye bıçak altına yatmak asla yapabileceğim bir şey değil. O yapay görüntüyü de sevmiyorum zaten. Bir insanın yaptığı burunla, dudakla gezmek falan çok garip geliyor nedense.

Değilim kulaklarım kepçe param olursa yaptıracağım. Kafaya çok takılan bir şey ise bence değil.

karşı değilim. her insanın kendi vücudunu nasıl sevecekse öyle yapabilmesi onların tercihi olmalı diye düşünüyorum.
ama göğüsleri devasa yapılmış, garip görünen kadınları ya da yüzlerini çok gerdirmiş erkekleri falan yapay buluyorum. ama yaklaşımım "ilginç... de banane, naparsa yapsın" şeklinde.

Değilim. İnsan nasıl istiyorsa öyle gezinsin. Şurada Barbie olmak için kasan kız var mesela. Ben yolda görsem korkarım; standart insan formu o formda değil ama kız kendini öyle tanımlamış, onunla özdeşleştirmiş. Belki de o özelliği ile gurur duyuyordur. Ben görünce 'Acaba bu kız tuvalete gidiyor mu hiç' diye tuvalette hayal etmeye çalışıyorum ama yargılamıyorum; kendini öyle tanımlıyorsa öyle tanımlıyordur.
s-media-cache-ak0.pinimg.com

Şebnem Ferah mesela, aldatıldıktan sonraki bunalımı atlatma döneminde silikon taktırmıştı. Hani, kendimizi kötü hissedince biraz daha iyi hissedelim diye makyaj yapıyoruz. Britney Spears kafasını kazıtmıştı. Pijamalardan çıkıp düzgün giyinip, biraz da kendimize bakınca iyi hissediyoruz; özgüven atıyorum 7 birimse 8 birim oluyor diyelim. Onun bir adım ötesi sadece. Kişinin kendi kararı, kendi hayatı. Belki bir gün ben de öyle bir bunalıma girerim ki, gider kendimi baştan yaptırırım. İnsanın nereden destek bulmak isteyeceği belli olmaz.

Estetik ameliyat yaptırmak veya estik ameliyatın kendisi değil de, ameliyatlara talebi sağlayacak koşullar içinde yaşamamız ve bunun bir açıdan kader belirleyici olması acı bence. Her dönem kendi güzelini yaratıyor maalesef. Şu abla 400 yıl öncesinin güzel tanımı, şimdi yaşasa belki orasını burasını yaptırmak isteyecekti.
i.imgur.com

Değilim, başkasını tercihi yüzünden yargılamanın da değerlendirmenin de haddime olmadığını düşünüyorum. Aksine mutsuz eden fiziksel görünümlerin düzeltilmesinin desteklenmesi taraftarıyım.

Kişinin psikolojisi olumsuz yönde etkileyen kusurlar için ufak müdahalelere karşı değilim, ama yapaylığa veya estetik bağımlılığına karşıyım.

Mesela Neslihan atagül'ün göz altlarına yaptırdığı estetik yerinde bir estetikti, ama fahriye evcen'in yüzünü doldurtup tamamen başka bir görüntüyle bürünmesi bana aşırı geliyor. Kadını yakından gülümserken görün, o yanak dolguları dudak dolguları topçik topçik görünüyor.
Tabi ki bu benim kişisel görüşüm.

Bir de herkesin tornadan çıkmış gibi aynı minik hokka kalkık buruna sahip olması, kişilerin güzelliğini gölgeleyip sıradanlaştırıyor. Estetiğin herkesin yaptığı gibi değil, kişiye en yakışan ve en doğal olacak şekilde yapılması gerektiğini düşünüyorum.

degilim, ve bir estetik ameliyat gecirdim de. ameliyattan sonra hayatim degisti desem yeridir.

Hayır değilim. Ufak tefek operasyonlar belki kendim bile yaptırabilirim ileride. Herkesin aynı tornadan çıkmış gibi şişme dudak kalkık burun yaptırmasına da karşı değilim, çünkü beni ilgilendirmez. Estetik bulmuyorum, beğenmiyorum o ayrı. Herkes umarım aldığı sonuçlardan memnun olur sadece.

"genclesmek" icin yapilmasina karsi olabilirim.

kalani konusunda kararsizim.

tek tek begendigim degistirilmis burun var mi, meme var mi filan diye dusunmeyecegim...

değilim. birgün yaslandığımda yüzümü gerdirmeyi planlıyorum çünkü öyle mutlu olcağım.

yov yov ne münasebet

herkes her yeriyle istediği gibi oynama konusunda özgür tıbbi sakıncası olmadıkça.

3.memeyi istiyorum diyen kadına 3.memeyi yapan estetik cerrahı ciddiye almam mesela.

Karşıyım. İnsan en mükemmel şekilde yaratılmıştır. Her şeyin bir sebebi vardır. Estetik ameliyat şirktir.

Degilim cunku karsi olmak icin bir neden goremiyorum. Dusunuyorum ve en ufak bir neden bile goremiyorum.
Memelerini diklestirirsen daha cekici gorunursun mesela, bunun neresi kotu? Poponu duzelttrmenin, burnunu sekle sokmanin nesine karsi olayim? Insanlar guzel gorunmek ister, bunun dogal yoldan ya da disaridan mudahaleyle saglanmasi mumkun. Tabiat guzellik konusunda herkese ayni davranmiyor, herkese dimdik memeler vermiyor mesela. E kimse de tabiatin kendine sunduguyla yetinmek zorunda degil. Kim koydu bu zorunlulugu? Kulturumuz. Yani sen ben. Tipki namus kavrami gibi kafamizda yarattigimiz dayanagi olmayan bir olgu bu "estetik yaptirmak dogru degil" fikri. Neden dogru degil, cunku oyle. Oyle yani bir aciklamasi yok, dogru kabul etmiyoruz.

Estetik ameilyat konusunda yok dogal halini bozmak dogru degil, yok disaridan mudahale iyi bir sey degil, efendim insan dogal halini kabullenmeli zart zurt gibi yorumlari asla anlamiyor ve anlamlandiramiyorum. Neresinden dusunursem dusuneyim bir mantik yok.
Kimisi genetik konusunda sansli, kimisi de degil ve cerrah eliyle sekle girebiliyor, oyle ya da boyle siki bir kalca gozumuze hos gelir, nasil imal edildigiyle neden ilgilenelim? Estetik ameliyat konusunda soyle boyle diyen insanlar estetik acidan kusurlu bir kadina tercih edilme oranini bir anda arttiracak bir formul bulabiliyorlar ya da kimsenin tercih etmek istemedigi bir karsi cinsi hayrina tercih ediyorlar mi?

Dogal bir gorunum kazanmasa bile eskisinden cok daha iyi gorundugu asikar olan estetik ameliyatli insanlar dolu etrafta. 200 metreden estetikli oldugunu anlarsin ama orjinal halini gorsen belki 200 metre kala arkani donup kacacaktin. Yani dogal olmuyor bilmemne ne diye karsi olmanin da bir anlamini gormuyorum, bize ne yahu? Ben orjinalligi bozmaktansa cirkin dolasmaya razi olabilirim ama baskasi bu mantigi aptalca buluyordur?

Toplumun guzellik algisi ve baskisi blablabla elestirilerini de anlamsiz buluyorum. Biz insanlarin ortalama bir guzellik algisi var, bu gercek. Bazilarini guzel bazilarini cirkin buluyoruz ve cirkin olandan pek hazetmiyoruz cunku boyle bir ozelligi olan yaratiklariz. Yani boyle bir sey var, bunu yok saymaya calismanin anlami yok.

ben yaptirmam, ama yaptirana da niye yaptirdin demem.

Başkalarının ne yaptığı pek de umrumda değil, o yüzden istediklerini yaptırabilirler ama güzelleşeceğim derken çirkinleşenler gözümü yoruyorlar açıkçası.

Kendimden şu anda memnunum o yüzden böyle bir şeyi hiç düşünmedim dolayısıyla karşıyım diyebiliriz, yani ama düşününce ileride yaşlanınca böyle bir şeyi yaptırmak aklıma gelmez diye tahmin ediyorum. Ben saçlarımı boyatmaya bile yıllarca düşünüp karar verdim, o yüzden de bıçak altına yatmak bana biraz ürkütücü geliyor açıkçası. Aslında temel neden güvensizlik ve ne çıkacağını bilmemek diyebiliriz.

Tabii ki bu değerlendirme zaruri durumlar için geçerli değil.

rafine şekeri kastediyor öyle kişiler genelde.

yani evet, baklava vs gibi tatlılar, sütlü tatlılar, bisküvi, çikolata, şekerleme, kek, kurabiye, gofret, reçel vs aklınıza ne gelirse onu yemiyorum ben.

meyve olarak yeşil ekşi elma ve muz yiyorum. nadiren diğerlerinden de yiyorum.

çayı, kahveyi şekersiz içiyorum.

neden böyle insanları küçümsüyormuş gibi yazmışsınız onu anlamadım ama.

edit: ayrıca her türlü abur cubur, cips vs gibi şeyler

@sopiro cevap için teşekkür ederim. küçümsemiyorum yahu, belki öyleymiş gibi anlaşılmıştır. ben de denemek istiyorum zaten. yani aşağıladığım bir şey değil bu iş. ama şekeri bıraktım deyip de çikolatanın falan güzelini bulduğu zaman yiyen insanlar da tanıyorum. bundan sonra çikolata yemeden yaşayabileceğimi sanmıyorum ama abur cuburu minimuma indireyim bari. e alternatifi var mı bunun? yani çerez mesela iyi mi? yemek dışında bir şey canınız çekmiyor mu? o zamanlar ne atıyorsunuz ağzınıza?

Rafine işlemden geçen gıdaları tüketmemek en büyük ilerlemeyi sağlıyor. Paketlenmiş her türlü hazır gıdanın büyük kısmında şeker var, örneğin salçada tuzlu krakerde bile var. Dolasıyla tadının şekerli olmaması şekersiz olması anlamına gelmiyor. Rafine şeker yerine arada sırada yapılan tatlılar için hurma kullanıyorum. 5-6 adet hurmadan 15-20 tane bisküvi çıkıyor mesela. Tarifleri filan araştırıyorsun, katkısız, doğal ve sağlıklı alternatifler oldukça fazla. Hatta çikolatanı bile evde kendin yapabilirsin, ama tabiki tamamen sıfır şeker değil mesela içerisinde az bir miktar pekmez içeriyor. Aslında pekmez vs de çok sağlıklı değil ama en azından koyduğun miktarı filan biliyorsun.

www.badeninsekeri.com

Etiket okumaya başladığında marketteki şeylerin sadece %30'u filan sana hitap ediyor, geri kalan her şeyde şeker var. Örneğin satılan kakaolar alkalize şekerli kakaolar, onlarda bile var. Ham kakao almak gerekiyor. Yazıldığı üzere bir süre sonra glikoz şurubunun filan tadını çok net algılıyorsun ve miden kaldırmıyor, baklavalar vs geneli şurupla yapılıyor. Yemiyorsun, canın da istemiyor zaten.

vapurda cay bahcesinde seker istemem deyip kasigi da alabilirsiniz diyebilmek ya da geri vermek keyfi icin yapilan eylem.

şimdi şöyle oluyor :)

en basit şekliyle düşünürsek, şekerli bir şeyler yedikçe daha çok şeker yemek isteyeceksiniz. şekersiz şeylere yoğunlaştıkça bir süre sonra zaten vücudunuz sanki onun sizin için kötü olduğunu biliyormuşçasına istemiyor. ben şu anda bir çokoprens falan yediğimi düşünemiyorum bile mesela. amaç glisemik indeksi düşük şeyler yemek, yani acıkma ve şeker düşüncesini uzaklaştırmak. neyin glisemik indeksi düşük diye araştırırsanız bir sürü kaynak çıkacaktır. glisemik indeksi 100e yaklaştıkça o kadar çabuk acıkacaksınzı gibi düşünüp kendinize bir liste yapabilirsiniz. misal, yanılmıyorsam havuçun 92, salatalığın 0, marulun da öyle.

çiğ kuruyemiş düşünebilirsiniz mesela atıştırmalık, ya da kahvaltıya falan destek olarak. omega desteği, protein desteği falan faydalı yani. onda da kuru üzümü falan az tutup çiğ badem, ceviz, fındık, kaju gibi şeyleri yersiniz.

çikolatasız yaşayamıyorum diyorsunuz ya, bir hafta yemeyin muhtemelen ikinci hafta size biri al sana bir çikolatalı gofret desin mideniz kaldırmaz. ben sadece yüksek kakaolu bitter çikolata yiyorum, onu da bir haftada bir paket falan yemiyorumdur.

haftaiçi alkol almıyorum ben, haliyle bira, şarap vs gibi şeylerle kendimi yüklememiş oluyorum.
bir de bir yerde "ilk acıkma hissi susuzluktur. aç hissettiğinizde su için" diye bir şey okumuştum. doğru da olsa yanlış da olsa, benim işime yarıyor. atıştırma düşüncesini bastırıyor.

bazı cevapları net oturtmaya çalışın kafanızda.
"yemeğin yanında ne içersin?" cevap: ayran, su, soda
"tatlı yer misin?" cevap: hayır
"bisküvi ister misin?" cevap: hayır gibi :)

ben de sopiro gibi yapıyorum hemen hemen. abur cubur olarak nitelendirilebilecek hiçbir şey yemiyorum. meyvede kendimi kısıtlamıyorum şekerli diye fakat zaten pek meyve yemiyorum, denk gelmiyor.

yaklaşık ayda bir, güzel çikolata olursa yerim dediğiniz gibi. ya da antep'e gitsem 1 porsiyon baklava yerim. ikinciyi canım istemez. bunları zaten süper sağlıklı olmak adına işkence çekerek yapmıyorum, bahsi geçen şeylerin vücut için pek işe yarar bir yanı olmaması beni itmeye yetiyor, yeme isteği duymuyorum. alternatif bulmayın, bir süre yemeyince alışmanız gerek.

şekeri bıraktım diyenlerin çoğu çaya şeker atmayan fakat arkasından sufle gömen tayfa maalesef..

Gercekten boyle bir sey varmis ve ben bir ayda bile inanilmaz bir degisiklik hissettim yani tabii ki cok saglikli falan olmadim ama icim temizlendi gibi geldi. Paketlenmis seyler almiyorum, cay kahve hep sekersiz icerim zaten. Tatli istedigimde de hurma ve kuru incir yiyorum -abartmadan. Istek bir sure sonra gercekten gidiyor.

Bizde şekeri bırakmak deyince insanlar çaya şeker atmayı bırakıp birkaç gün abur cubur tüketmeyip deli gibi meyveye abanıyorlar mesela. Halbuki çay şekeri dediğin şeker 1 molekül glukoz 1 molekül fruktoz barındıran sukroz formunda bir şeker, şekerin nispeten en zararsız hali. Bildiğin ıspanakta pırasada bulunan şekeri düşün, onunla aynı form. Ha rafine işlemlerinden bahsetmiyorum ama sadece fiziki yapısından bahsediyorum. Meyve şekerinden/fruktozdan daha işlevsel yani, en azından enerji olarak depolanabiliyor glikojenlerde ya da direkt kullanılabiliyor metabolizmada. Meyve şekeri/fruktoz karaciğerde direkt yağa dönüşüyor, hücre içindeki ATP'lerde bulunan fosforları tüketip ürik asit miktarını artırıyor, o da gut hastalığına neden oluyor. Yani bizdeki şeker bırakma olayı baya bilinçsizce yapılıyor.

Bunların dışında, şeker bırakmak diye bir şey yok tabii, zira yağ harici her şey şekere dönüşüyor ya da dönüşebiliyor. Proteinini fazla alırsan ondaki Alanin aminoasidi de glokuza/şekere dönüşebiliyor. Şekeri bırakmaktan kasıt başta market ürünü abur cuburlar (Çikolata cips şekerleme vs) tipi şekerleri/gazlı içecekleri, meyve sularını ve tahıl ürünlerini bırakmak şeklinde olabilir. Market ürünlerinin zararı çoğunlukla fruktoz şurubu/mısır şurubu barındırmaları, bunlar sentetik şekerler olduğu için vücut tarafından tanınmayan serbest radikalleri açığa çıkaran şekerler, kilo vs gibi olaylara girmiyorum bile bunlar direkt kanser nedeni. Meyve suları yoğun şekilde fuktoz alımına neden oluyor. Fruktozun ne olduğunu zararlarını ilk paragrafta söyledim. İçerdiği katkı maddelerinden bahsetmiyorum. Ayrıca bir tane elma 1 birim fruktoz barındırırken bir bardak meyve suyu 10 birim fruktoz barındırıyor. Tahıl ürünleri de gereksiz şeker barındırıyor ama asıl zararı gluten. Glutenin zarar sürecinde bahsetmeyeyim çok uzun bir konu ama sürecin sonunda şeker hastası ya da MS olma tehlikesi var. Bunları tüketmemek gerekiyor bu nedenlerle ama dediğim gibi bizde çaya şeker atmayınca bu iş olmuş bitmiş diye düşünülüyor. Halbuki çay şekeri bunlar arasında en az riskli olanı.

sadece çayı ve türüne göre de kahveyi şekersiz içiyorum. onun ötesindeki şeylerde "ıyyy şeker var bunda, yemem bunu." mantığı gütmedim.

contigo autoseal

tatil hediye et bence kendine.

@dedim ben sana, tatilden yeni çıktım okul başlıyor. öyle bi zamanım pek yok.

o zaman uzun zamandır almak istediğin ama ertelediğin bişey al kendine.

Aylık spor salonu üyeliği

illa ki bir süredir aklında bir şey vardır ama parana kıyamıyorsundur, parana kıyıp onu al.

ya da masajlı, havuzlu, spalı özel bir gün geçir.

Güzel bi sofra kurup rakı için hocam ))

hamama git güzel bi masaj ve kese yaptır. spa da iyi fikir.

hmmmm beğendiğin arzuladığın biriyle sex?

edit: fon müziği www.youtube.com

@berginyonbaenre ahah nerdee

1. yıldız temel yelkencilik eğitimi 4 haftalık güzel bir deneyim olur.
2. bir kavanoz bitter sarelle
3. illa ıssız adam olmak zorunda değilsin. doğum gününde üsküdarda olursan kahve ısmarlayabilirim.

www.dr.com.tr şu kitabı internetten sipariş edip hediye paketli notlu filan yollat bence kendine.
Bir de yakınlardaki kente bilet al ve yeni bir müzik listesi yap. Akşamına da dönersin istersen.

Kimseye borç verme.

Kitap okumayı hiç bırakma.

Kimsenin lafına güvenmemeyi. Ünvanı ne olursa olsun, tecrübesi ne olursa olsun, kağıt üzerinde o konudaki uzmanlığı ne kadar fazla olursa olsun, "falanca şöyle dedi" diye iş yapmamak lazım asla. Her konuda kendini eğitmesi lazım imsanın.

5 yıldan fazla bir süredir acilde çalışan bir doktorum. empati yeteneğim azaldı. duygusuzlaştım. (artık ne çok üzülüyorum ne de çok seviniyorum) ruhsuz birisi oldum.

insanların çok fazla bencil olduğunu kendi çıkarları için neler yapabileceklerini vicdansız olduklarını öğrendim.

türk halkının eğitimsiz olduğunu fark ettim. eğitim önemli derlerdi bunun ne demek olduğunu çok iyi anladım.

Asla başkasının esyasını evime almamayı, açık sözlü olmamayı... Daha çok var da yazamadım.

insanları gözünde büyütmemeyi, kimsenin mükemmel olmadığını, başkalarını bir şey sanmamayı...

etrafında en az bir konunun bilimsel anlamda uzmanı olmayan kimseyi tutma. yani boş adamlardan uzak dur.

Hep kendini düşünme ama ilk önce her zaman kendini düşün.

güvenme.
merhamet etme.
asla her şeyini başkalarına anlatma.
başkaları üzerinden hayal kurma.
vakit ve nakit olduğu sürece seyahat et.
çıkar ilişkileri kurmaya çalışanlarla irtibatını hemen kes.
sevdiğin insanları küçük sürprizlerle mutlu et.
işini bırakmayı asla düşünme.
haklı olduğunu biliyorsan ne pahasına olursa olsun susma.
hayatta en büyük yatırımın kendin olduğunu unutma.

insanimizin maalesef devlet malı/kaynagini yeme/tüketme/kullanma konusunda sınır tanımaz oluşu. ve hatta, dünyaya geldim o zaman devlet bana baksın görüsünün hakim oldugu ( sosyal devlet kavramı yanlış anlasilmis olmalı)
borç isteyen, ısrar ediyorsa kesinlikle verilmemesi gerektigi gercegi.
mesru olmayan yollardan kazanc elde edenlerin eninde sonunda bunlarin bedelini madden ya da manevi olarak ödeyecegi gercegi
gönül kimi seviyorsa güzelin o oldugu gercegi,
50-60 bin tlye 0 araç alırken usb girisinin olup olmadigina bakilmasi gerektigi gercegi,
uzun ömrün,iyilik yapmakla elde edilecegi gerceği

İnsanın mutlu olması için öğrenciyse derslerine yoğunlaşması gerektiği.
sevgilinin ne olursa olsun bir gün gidebileceği hayatta önce kendine güvenmemizin gerektiği.
spor salonunda kaldırırsın ben yardımcı olurum diyen hocaya güvenilmemesi gerektiği.
Arkadaşın sandığın kişilerin çıkar ilişkisi kurduğunu farkettiğinde uzaklaşman gerektiği.
Bugün kızgın bir demir iken yarın örs üzerinde çekiçle dövülmüş bir demir gibi olabiliriz hemen öfkelenme hemen karar verme ama geç kalıp şansıda kaçırma.
hayat karşısında değişmeden kalamayacağımızı farketmemiz gerektiğini.

hiç kimse için beyin yakacak seviyede üzülme
Stres yapma
Kendini tut (klasik triad: el, dil, bel )

hislerine güven. Eğer biriyle veya bir durumla ilgili bir şeyler içine sinmediyse sürdürme, kendini o durumdan çıkar.

kendine merhamet göster. Başkası söylese, yapsa "ya canın sağolsun" diyebileceğin durumlarda kendine acımasız davranma. Yorgunsan, üzgünsen, hastaysan dinlenmek için zaman ver.

"hayır" ve "istemiyorum" başlı başına birer cümle. her zaman açıklamaya, pazarlık etmeye gerek yok.

çok zor/ çok sıkıcı/ çok tehlikeli vs olduğunu sandığın şeylerin %98'i falan öyle değil. tahmin ettiğinden daha kolayca başarıp, daha az sıkılıp, daha az korkacaksın.

- Verdiğin borcu sadaka olarak gör (geri gelmeyecekmiş gibi düşün, gelirse mutlu olursun)

- Hiç kimseyi asla tamamen memnun edemeyeceksin. Elinden geleni yap ama boşa kendini parçalayıp yıpratma.

- Elinden geldiğince vücuduna, saglığına dikkat et, son yaklaştığında nispeten az sürünmeli bir hayatla veda edebilmek için.

- Her şeyi deneyimlemek, görmek, tatmak, okumak ... için vaktimiz olmayacak, ancak bir parçasını yaşayabileceğiz. Bunu kabullen ve o yaşayabildiğin parçanın tadını sonuna kadar çıkart. (Ilgili imge: koca bir karpuzun peşinde koşturup zar zor hart diye ısırık alan kaplumbağa).

Birikim/yatırım yap.
Yaşına güvenip çöp gıda tüketme.

Düşündüğün gibi varsın.

@dissendium'a benzer bir felsefe edindim. Bencil değil benci ol. Bencillik hep ben demek bencilik önce ben demek kendi lügatımda.

oku
düşün
sorgula

bunlar dışında verilen bütün öğütler yere ve zamana göre değişkenlik gösterir, unutma.

ilker gümüşoluk'un yutubda apartman sohbetleri diye bir serisi var, sohbetlerin içinde son soru olarak "hayat sana ne öğretti?" diye soruyor belki ilgini çeker

dinlediğim favori cevaplardan biri, kaan kural'a ait
youtu.be

başıma bir şey gelmeyecekse hiç beğenmedim, gelin görün ki müzikten hiç anlamam. yine de motown şarkılarına benziyor diyorum.

çok retro'sunuz :)

www.youtube.com
www.youtube.com

www.youtube.com

şort/t-shirt -K

bugün uzun kolludan tişörte geçtim
altıma da uzun eşofman
erkek

Tişörtle geziyorum genelde. Yalnız yaşamanın bana verdiği yetkiye dayanarak.

südyensiz geziyorum merak ettiğin buysa.

boxerla geziyorum merak ettiğin buysa.

tayt tişört - hava sıcaklığına göre hırka
k

eşoftman-tişört -e

Genelde yaz kış şort tişort. Kisin usudugum gunlerde esofman alti ve üstten ev kazagi giydigim de oluyo ama nadir. Uyurken giydiklerimi çıkarmıyorum bu arada. E

Yaz kış eşofman tişört. Bazen eski pantolonlarımı kesip şort yapıyorum. Onlarında giyiyorum.

şu an kapüşonlu sweat, kot ve ayakkabı var. (evde de ayakkabıyla gezerim)

e.

karikaturistan.files.wordpress.com

yalnızken boxer, biri geldiyse şort ve t-shirt
E

Şort atlet genellikle. Üşürsem üstüme hırka.
Kadınım.

doğru düzgün bir eşofman altı, ev pantolonu denen tarz şeylerden ve tişört.
yatarken pijamaya değiştiririm.

trunk, üste tişört. biri gelirse alta spor şort.

boxer. biri geleceği zaman şort tişört giymek zorunda kalıyorum. E

Pijama. Pofuduk tam kışlık olanlardan,üstüne hırka.
Misafir gelse bile pijamayla takılıyorum pek umursamıyorum.