Karate. 21 yaşından beri. 24 oluyorum yakında. Bir insan kesinlikle bir şeyle uğraşmak zorunda değil. Belki soyu koalaya dayanıyor adamın. Bir şey yapası yoksa yapmasın.

resim yapıyorum, ilkokuldan beri.

kıyısından dikiş dikiyorum sayılırsa, 25 yaşında falan başladım galiba :) el işlerine hiç yeteneğim yoktur, gerekirse söküp söküp tekrar dikiyorum güzel olana kadar. her şey doğuştan gelecek diye bir şey yok yani, sen istediğin bir şey bul başla.

hiç bir işi doğru düzgün yapamam. Çok hızlı uzun doğaçlama ve düzgün konuşabiliyorum sanıyordum ama sonra sonra hatalarımı fark ettim.

spor var bir sürü.

yazmaya eğilim ve yeteneğim var. yüklenip daha da geliştirmeyi düşünüyorum. duyuru bunu sergilemek için çok uygun bir mecra değil tabii, burada low profile takılınıyor.

bir de bağlama ve piyano çalıyorum. ikisini de oturup tek başıma öğrendim.

www.izlesene.com
www.izlesene.com

başkasının karşısında ve ortak kullanım alanlarında yapılmamalı diye düşünüyorum ben, nahoş bir görüntüsü var zira.

Otobüste, metroda vs halk içinde olmadığı sürece herhangi bir yerde kesilmesinde hiçbir sakınca görmüyorum. Tırnağı kırılmıştır takılıyordur (erkeklerin de kırılıyor) o an işine engel olabileceği için iş yerinde bile kesebilir. Tırnağa hurafa anlam yüklemek çok saçma geliyor bana.

niye olsun ki? çok ilginç geliyor bana tırnaktaki tabular filan.

insanlar içinde niye kesilmesin tırnak bana bunu biri açıklayabilir mi? niye tırnağımı tek başımayken kesmeliyim?

Bence de yapilmamali cunku tirnak sicrar birinin uzerine gelir mide bulandici olabilir.

dışarıda kesmem. banyoda da kesmem. tuvalette falan asla.

evde geçerim bir kenara, açarım altına bir gazete keserim.

Tirnak sicrar. Igrenc bir sey bence ortak kullanim alanlarinda yapilmamali

gece tırnak kesersem cinler götümü dürtüklermiş. annem söyledi.

Midem bulanıyor görünce. Ortalık yerde yapılmamali

sadece tirnaga bakarsak pek bir anlam ifade etmeyebilir ama uzamasindan dolayi kirlilik/mikrop kaynagi olacagindan herkesin yaninda kesilmemesi daha uygun olur. malum bir çok kisisel temizlik/bakım konusu başkalarinin yaninda yapılmıyor.

neferkitty +1

kırılmışsa falan olabilir. çünkü öyle durumlarda benim aklım hep tırnağımda kalıyor kesilmesi ya da törpülenmesi gerekli hissediyorum sürekli yaptığım şeye odaklanamıyorum. ulu orta on tırnağını da kesen yoktur herhalde ne biliyim hiç karşılaşmadım.

sorumdaki amaç bu benim için tabudur demek için değildi, sadece ben de ortak alanlarda kesilmesinin mide bulandırıcı olduğunu düşünüyorum.

arkadaşlar dışarıda milletle aynı yere işiyor, aynı yere sıçıyoruz. bu mu iğrenç?

evinde yıkanmayan adamın kalktığı koltuğa oturup, hapşıran, burnunu karıştıran ellerin tuttuğu yerleri tutuyoruz otobüste, metroda. demin poposunu kaşıyan adamın elini sıkıyoruz, yediğimiz yemekleri yapan insnaların hijyenine girmiyorum.

tırnakta iğrenç ne var ben göremiyorum. kadınlar tırnaklarına oje sürüyor mesela, eşşek kadar uzun hemde, allak bilir ne kirler var, bunu düşünmüyor kimse, millet kozmetik mağazasında başkalarının denediği ruju, rimeli bilmemneyi sürüyor orada sorun yok, tırnakta mı var?

@kurnaz

sakin ol aslan, bu kadar tepki göstereceğini bilseydim soruyu sormazdım :D ve ayrıca evet bu iğrenç olan.

@notinhere

ya yok be ne sinir yapcam, ben sadece algılamaya çalışıyorum kafayı. ya ben merak ederim.

ya özellikle wc de mesela milletle yanyana işiyoruz foşur foşur, bu bana çok ilginç geliyor :D bundan hiç iğrenmedim ama. düşününce her taraf sidik damlası:D

@Kurnaz dediğin cogu şeyde sorun var bana göre. Uzun tirnakli bir kadinin yaptığı pogacayi da yiyemem mesela.keza kozmetik magazasinda herkesin sürdüğü ruju sürmem. Yüzde yüz kacinmak mümkün degil ama bazı şeylere dikkat ediyorum.
Zaten seciciyim hep bu gibi şeylerde. Neden tiksiniyor olabilirim düşünüyorum kişisel temizlik ile doğrudan alakalı çünkü. Tüm kir ve pislik ellerimizde. El temizliğine ayrıca dikkat ediyorum. Bundan hoşlanmamami yadirgaman asıl garip olan. Belki benim midem daha hassas olamaz mı ?

@cabiday

olamaz desem sorun yok mu ? :D

ya olur tabii ki. tırnak herkeste çıkan, herkeste uzayan bir şey, saçlarımız daha kirli muhtemelen. ben hala anlayamıyorum.

@kurnaz

haklısın, dışarıda yenen yemekleri düşünmeye kalkınca da neler neler gelir aklına, bazen düşünmemek en iyisi bu konuları :P sadece bir olay geldi aklıma, o yüzden sordum.

çok heyecanlandım, tam benlik bir konu.
üç gün susmadan konuşabilirim bununla ilgili.
zira dünyada en iğrendiğim sayılı şeyden biridir.
çok öyle her önüne gelen şeyden de iğrenen biri değilimdir.

sevdiğim adamın kusmuğunu temizler, ayaklarını yıkarım, ama işte tırnak.
tırnak.
tırnak yani.
tırnağıyla ilgili bir şey yapıyorsam, çok aşığımdır kesin.


bununla ilgili bir anım var, hemen anlatayım.

ben lisedeyken misafir öğrenci olarak evimizde bir hafta kalmak üzere Avusturyalı bir kızcağız gelmişti.
adı da michaela'ydı, biz kısaca michi diyorduk.
geldiği gün, "ayyy daha daha nasılsın, michi?" temalı sohbetimizi ederken, ben odamdaki berjere oturdum, o da yatağımın ayak ucuna doğru konumlandırdı kendini.
tam sohbetin ortasındayken çantasına uzandı, bir şey çıkardı.
çıtçıtlı tırnak makası!

anlam veremedim o an, herhalde aceleyle attı çantasına, yerleştirecek falan diye düşündüm.
derken, elinde makas, sakin sakin bacaklarından birini kıvırmak suretiyle, bir ayağını yatağa koydu.
"yok canım, daha neler?" diye düşündüm.
bir yandan da sohbet sürüyor, ama ben bağlamdan koptum biraz tabii.

kız başladı çıtırt çıtırt tırnaklarını kesmeye.
o an ne dediğimi ya da ne yaptığımı hatırlamıyorum, öylece kaldım.
kız o kadar rahat ki, kaldığımı bile anlamadı.
yüzüme baktı böyle, "bir şey diyordun?" der gibi.
misafirdir dedim, Avusturyalıdır dedim, kültür farkıdır dedim.
ama yok.

hâlâ michi deyince aklıma bu sahne gelir.
kızı sırf bu yüzden sevemedim resmen.
gerçi gülle takımından çıkmış gibi biraz tuhaf bir tipti, ama yani yine de sevebilirdim.
sevemedim.
olmadı.
kıza her baktığımda o an canlandı gözümün önünde.

şimdi hatırlayınca yine fena oldum.

allah aşkına yapmayın.
tırnağa anlam yükleyelim, çünkü ben kaldıramıyorum böyle şeyleri.
lütfen.
yani tırnak tek başına değil belki, ama tırnak kesme eylemi...
öf.

aa ben de biraz önce erkek arkadaşımla evde otururken sehpanın üzerinde el tırnaklarımı kestim. bana normal geldi ama çok mu ayıp ettim acaba hay allah. soracağım :)

cok rahatsız edici bi goruntu. bırak kesmesini bu soruyu dusunmek bile rahatsız ediyor beni. kisisel temizlik bu. birinin yanında kesmem kesende irenctir benim gözümde. eksi. insanları itici yapan davranıslar.

Kişisel bakımdır, ulu orta yapılmaz.

tuvalet kabinleri büyük gayet, valizle girilebilecek gibi.

cip lounge kartın varsa orada halledebilirsin. hatta duşa kadar herşey var orada. kart yoksa da 50 TL gibi bi ücreti olması lazım. eğer bekleyişin uzun olacaksa mantıklı olabilir.

@hosein
Kanka bi pantul giycez diye 50 lira mi veriym simdi

panpa bak orada koca bir "eğer" var :) bekleyişin uzun sürmeyecekse tuvalette takıl tabii ki..

tuvalet masterrace. 20-25 kiloluk bavulla girip ust bas degistirdim bizzat. ha o kadar buyukse gercekten ugrastiriyor, ozellikle de cikmasi ama yine de genel olarak rahat. tertemiz, kocaman kabin.

aslıda işin sırrı uykunuzu almış olsanız da olmasanız da her sabah aynı saatte kalkmak. bir süre sonra o saatte kalkabilmek için yatmanız gereken optimal zaman belli oluyor zaten.
ayrıca yatağınızı uyumak dışında bir şey için kullanmamanız gerekiyor. "ney?" dediğinizi duyar gibiyim, kastettiğim şey yatakta oturup dizi izlemek, sohbet etmek, bakım yapma işlemleri vs gibi şeyler. yatağa girilince uyunur mesajını kendinize kabul ettirmeniz için bu gerekli.
yatmadan bir süre önce yemek yemeyi kesmelisiniz. bazı bitki çayları falan var, onlardan içmeyi deneyebilirsiniz rahatlamak için.
uyuyamadığınız zamanda yatakta dönüp durmayın. kalkın, gidin salonda oturun falan, sonra geri dönün.
bir de duyduğum kadarıyla vitamin desteğini falan uyumadan önce almak bazı kişilerin zinde uyanmasını sağlıyormuş ama buna dair benim bir tecrübem yok.


edit: ve tabii ki spor, evet.

benimde böyle bir problemim var. Ben çözümü gün içerisinde enerjimi tüketerek çözüyorum. Hiperaktiviteye yatkın insanlarda normalden fazla enerji var ve bu enerji harcanmadan vücut kendini kapatamıyor sanırım(bu tamamen benim fikrim). Benim için ofis ortamında çalışmak yeterli olmuyor mesela. Yürümek yada spor yapmakta buluyorum çözümü. Denemenizi öneririm. Birde bitkisel yatıştırıcı çaylar var. Ayrıca uyku saatinden 3 4 saat öncesinden itibaren dijital bir ekrana bakmamak gerekli, göz beyne dijital ışınları ilettiği sürece beyin uyku hormonunu salgılamıyor buda uyuyamamaya neden oluyor. Yatakta uyuyamıyorsanız 15-30dk içerisinde yatakta durmaya devam etmeyin kalkın bir şeylerle uğraşın, yatakta kalırsanız beyin yine yatakta uyuması gerektiği kavramından uzaklaşıyor ve yatakta uyuyamama durumu sizin için normalleşiyor.

Bende aynı durumdan muzdaribim. Işte çok yoruluyorum, enerjiyi atamamakla ilgili olduğunu sanmıyorum. Bugün 14 saat falan uyudum daha 1 saat oldu uyanalı, bütün gün kaçıyor çok mutsuzum bu durumdan. Uyumayarak düzene sokmaya çalıştım ama yok 3-4 saat sonra uyanıp geri uyuyamıyorum erken veya normal saatte yatsam bile.

Uykusuyla benim kadar cebelleşen biri var mıdır bilmiyorum. Bir iki şey çözüm oldu onları yazayım.

İlki' "gerçekten" rahat bir yatak bence çok önemli. Normalde insanlar stresli olduklarında düşünmekten uyuyamazlar. Ben, bana zindan gibi gelen bir evde bana ait olmayan bir yatakta 15-20 gün yattım fakat yatak o kadar rahattı ki, ne zaman uyuduğumu fark etmiyordum bile. Sabah alarm çalar çalmaz hiç problemsiz kalkabiliyordum.

İkincisi, yatağın "uyuyamama" işe eşlemesi ve bunu ortadan kaldırma süreci. Yatakta uyumaktan başka bir şey yapmıyor olsam bile orada uyuyamadım için bir süre sonra yattığımda strese giriyordum. Kendine bir tane esansiyel yağ seç, yatmadan önce yatağına ve yastığına bir iki damla damlat. Gözlerini kapat, derin derin nefes alıp vermeye çalış. Kokuya odaklan, bende işe yaramıştı.

Bir de 15 gün önce bir türlü uyuyamadığım bir anda yattığım yönü değiştirdim. Ayaklarımı koyduğum yere başımı koyuyorum. Bayağı düzelme oldu gece uyanmalarımda.

Ortam serin ise sıklıkla deliksiz uyuyorum.

Bütün bunlar gerçekleşmişse, gece uyanmamışsam sabah güzel kalkabiliyorum. Sabah kalkma işe ilgili de şöyle bir yöntemim var. 2 alarm kuruyorum. 7.35/7.40. İlk çalan alarmda gözümü açıp, 5 dakika mayıştıktan sonra ikinci alarmla yataktan kalkıyorum. Sabah tembelliğimi de yapmış oluyorum böylece.

Bu arada bitirmeden ekleyeyim, şöyle olsa uyurdum dediğin ne varsa yapmalısın. Ben mesela evde korktuğum için uyuyamadığım bir gün kalkıp otelde kaldım. Bir gün de evime gelen misafirin yanında uyudum. Yanında uyudum derken, evde korktuğum için uyuyamadığımı fakat o gelince kendimi güvende hissettiğim için uykumun geldiğini söyledim. Koltuğa kıvrıldım 40 dakika civarı uyumuşum. Dünyanın en güzel uykusuydu...

Umarım çözebilirsin, çözebiliriz... insanın hayat kalitesini fazlasıyla düşüren bir şey.

fact yazarken typo yapmış, face yazmış.

"kitapları kendisinin imzaladığından eminim. gümüş renkli kalemle kapağın içine imza attı" demiş.

2. cümlenin çevirisine katılıyorum. fakat son cümlede kapağın içine değil üstüne olacak. resimden de anlaşıldığı üzere kapağın üzerine silver/gümüş sharpie(bir kalem markası) ile imza atmış.

iyi kötü birini bul hemen.

sağolsun benim eski sevgili ayrıldıktan sonra bir iki iletişim kurmaya çalıştığımda (gerçekten sadece iki sms), hayatımdan ve ailemden uzak dur s..git demişti. O zamana kadar elim gitmiyordu silmeye, sosyal medyadan bakıyordum vs.
O nokta dönüm noktası oldu benim için. Her şey 30 dakika içerisinde bitti ve ardından herhangi bir üzüntüm pişmanlığım olmadı ( 3 yılllık ilişkiydi, ayrıldığıma üzgündüm tabi ama izlerini sidiğime ve takibi bıraktığıma asla pişman olmadım.)

mantıklı. her şeyi sil ama her şeyi ve her yerden engelle.

Yukarıdaki arkadaşın da yazı içeriğinde bahsedildiği gibi çare geriye bakmadan siktir olup gitmeyi bilmektir. Kurcalayıp durmayın olmuşu bitmişi.

yahu illa ilan-ı aşk et demiyorum ki. flört et birileriyle en azından. thrill of the hunt denen şeyi yaşa.

Sosyal medya olayında erişebileceğim her yerden kendime engel koydum. Zaten faceten pek bişi görünmüyor oraya hiç yeltenmiyorum bile de instagram cok sıkıntılı yani biliyorum kullanıcı adını atıyorum rahatsız etsem beni engellese normal chrome dan falan instgrama girebiliyorsun bi bu konuda kendime mani olamıyorum fakat diğer yerlerden yapmış olduğun engellemeler konusunda da beynine de talimat ver yani bunun sonu yok.

dostum, ben direk sildim engelledim. onu seçen eşi dostu da direk uzaklaştırdım, arada beni seçen dostlarım haber ediyor. "işte şuradaymış şunu yapıyormuş, yazık oldu." gibisinden. bende müstahak diyip geçiyorum.

not:2 yıl beraber yaşadığım kadındı bu, şuan umrumda değil. not2'ye bak.
not2: çünkü merhametli bir kadınla birlikteyim yaklaşık 7 ay oldu. daha da olur.

eski sevgilileri, özellikle problemli olanları, atlatabilmek için "no contact" denen bir yol tavsiye ederler. en az 30 gün boyunca hiçbir şekilde sosyal medya profillerine bakmamak, mesaj atmamak, aramamak, karşılaşmaya çalışmamak vs anlamına geliyor bu.
(kaynak: bir ton ilişki kitabı)
Fotoğrafları silemiyorsanız, topluca ayrı bir klasore aktarın, veya bilgisayarınıza aktarıp telefondan silin vs sürekli elinizin altında olmasın.

Bakın, insan bunu o anda göremiyor ama gerçekten gözden ırak olan gönülden de ırak oluyor. ha bu bazısı için iki hafta bazısı için üç sene, ama zaman geçiyor, merak etmeyin. sonra insan "len ne dert etmişim be" diyor.

boşandım

bekarım çünkü fakirim asfasf

bir sevdiğim olsa iyi olurdu diyorum ama bu işler zorlamayla olmuyor. doğal gelişmelere, akışa bırakmak en iyisi.

evliliğe karşı da nötrüm. ("anarşistim, kurumlara karşıyım" ayağı yapıp fuckbuddy arayan genital bölge parazitlerinden değilim). olsa da olur, olmasa da ama ufukta görünmediği kesin.

+1

sevgilim yok ilk defa bu kadar uzun zamandır.
evlilik düşünürüm, ama özellikle evlilik amacıyla bir şey yapmıyorum.
sırf ilişki olsun, evliliğe dönüşsün diye uğraşmayacağım için ve bu tarz "yeter ki ilişki olsun" tarzı ilişkilere değer vermediğimden, çaba da harcamıyorum.
aşık olurum belki.
evlenirsem o zaman evlenmek istiyorum.
hayatı akışına bıraktım.

Hayatı akışına bıraktım +1
Bekarım çünkü fakirim +1
+
Evlenemiyorum çünkü şişkoyum ve korkağım.

Bekarim, evlenmeyecegim, erkek..
1. Sebep, cocuk fikrine %100000 karsiyim ve bu kafada birini bulmak zaten mumkun degil pek, su kisacik ve boktan hayati bir de uzerine cocuk yapip hayatinin geri kalanini da ona vakfetmek son derece yanlis ve sacma, ayrica kimse baska bir canliyi dunyaya getirme hakkina sahip olmamali, onun yasayacaklarinin bastan ve pesin sorumlulugunu ustlenecek haddi ve hakki kendinde gormemeli.. Neyse bu ayri bir tartisma konusu..
Bunun disinda, diyelim bu kafada bir kadin aday sevdicek bulundu, yine de omrun geri kalanini bir kisiyle, ayni kisiyle, hapis gibi hucre gibi ayni evde gecirmek uzere soz vermek ve kabullenmek hic akillica ve cekici gelmiyor bana..

bir sevdiğim olsa iyi olurdu diyorum ama bu işler zorlamayla olmuyor. doğal gelişmelere, akışa bırakmak en iyisi +1

valla hıc aklıma bıle gelmıyor cogu zaman, arada bir üzülüyorum sonra yine tınn

bilmiyorum nedir sebebi de hayatta herseyın sebebı yoktur

genelde kimseyle geçinemiyorum
hep sorunlu insanlara denk geldiğimi düşünüyordum şimdiye kadar
sanırım asıl sorunlu benmişim :)

35+ erkek
düşünüyorum ama bunun için çaba sarfetmiyorum.

Bekarım çünkü fakirim bende
36 m

boşandım +1

Evliliği düşününce evlilik oluyor mu şak diye? Sevgili bulmak bile aşırı derecede zorken hem de..? Nedeni de güzel olmamak.. Sadece bu. Elimi sallasam ellisi olamadı maalesef.

boşandım+1
bekarım çünkü erkekler çok garip+ akışına bırakmak
fakir değilim.
evlilik düşünmüyorum zira evlilik fikri önce gelmemeli, tanışılan kişi önce gelmeli diye düşünüyorum.
çocuk istemiyorum.

Bekarım, uzun zamandır sgilim yok. Kendime yeni yeni özen göstermeye başladım uzun zamandır. Cinsel anlamda hiçbir isteğim yok. Depresyon kaynaklı olabilir. Bir de işim yok şu an yaa, ona daha çok canım sıkılıyor.

Aha mobildn editleymdim ama evlenmek, sevdiğimle bir ömür geçirmeyi tabiki isterim ama bunun için de önce bir sevgili lazım:)

cirkinim.

Evlilikten kedi görmüş minik bir kuş gibi ürküyorum. Elimi sallasam ellisi olmasa da her dönem beğenenim oldu, oluyor; ben hazır değilim.

belli bir yaşa ve birikime kadar herkes gibi sen de ilişkilerin belli nedenlerden dolayı bittiğini sanırsın. beni aldattı, yalan söyledi, değişti, sorumsuz, eski heyecan yok vs.. her zaman mantıklı bir sebep vardır, ne olduğu hiç mühim değil. sonra işte farkına varıyosun, aslında işin doğasında sönümlenme, bitme olgusu var, ve bitmemişse, yani hep sürmüşse, sürmesi gerektiği içindir, kişilere değil koşullara bağlı olduğu için sürmüştür, eski evlilikler gibi. işte o kavrayış sonrası aptal hormonlarının bile yapıp yapabileceği, birkaç boşalma periyodunda çakırkeyif bir gevşemedir. ayılış o denli hızlı olur ki, o kadar kısa sürede hiçbir ülke nikah işlemlerini halledemez. böylece sen de zaman zaman aksayan ama uzun vadede stabil bir huzurlu yalnızlığın keyifini sürersin. başka şeyler gibi işte ne kadar sürülürse o kadar.

bekarım, güzelim, halim vaktim ortalama.

ancak evlilikten korkuyorum.

33k

10 yıldır toplam 10 saat izlemişimdir maksimum. evimde tv aleti yok zaten.

benim aklım almıyor insanların takip etmek zorunda oldukları saatte reklamlarla dolu yayın seyretmelerini.

TV'nin karşısına geçip zaman geçirmek için izlemiyorum. Yabancı dizi izliyorum bazen, o da bilgisayarda.

Annem evlilik programı izliyor, babam arada maç izler.

Birisinin evine gittigimde TV"nin acik olmasini saymazsak son 8 senedir TV izlemedim sanirim.

Bazen ilginc bir tartisma programi oluyor ama onu da ertesi gun YouTube'a yuklenince izliyorum.

bisiklet sezonunda eurosport ve nadiren birkaç belgesel kanalı harici, hayır.

en son ergenken cnbce falan izlemişimdir herhalde. şuan evimde tv bile yok.

9 yıldır televizyonum yok, ailemin yanından ayrıldıktan sonra izlemedim. zaten internetten de dizi film izlemem. Genel olarak içten gelen bir şey izleme duygusu yok. Biri izlerse yancı olurum.

Cidden hiçbir şey yok izlenecek. Önceden haber kanalları falan izlerdim, onların hepsi Erdoğan TV oldu, diziler falan malum zaten. bir tek tlc izliyorum.

tv internete bağlı dizi, film izliyorum...
tv yayını olarak da bbc earth te çok güzel belgeseller oluyor, bir de discovery science'ta onları izliyorum arada...

Belgesel ve Spor kanalları hariç izlemiyorum.

çok büyük bir olay. tebrik ediyor ve başarılarınızın devamını diliyorum. bakalım rekor kimin olacak. bu arada ben de 564643547864 senedir izlemiyorum not olarak dursun burada.

izlemiyorum. eskiden haber ve maç izliyordum artık onlardan da soğudum.

İşsiz olduğum zamanda izlerdim, hem de çok.
24 Kitchen 7/24 açıktı neredeyse.
Hala bakarım arada.
İzlemeyi pek sevmediğim programlar varken Nat Geo Wild açardım.

Şu an televizyon izleyecek vaktim yok.
Sadece bir tane dizi izliyorum (Vatanım Sensin). O da öyle uzun ki zaten bir hafta yetiyor insana.
Arada kardeşim izlerken İçerde'ye bakıyorum kafam kaldırmıyor ilk reklamda bırakıyorum.

youtube torrent dizi film belgesel arşivim izlemeye hacet bırakmıyor 3 4 yıldır izlemiyorum

-biz or..pu çocuğuyduk!

imza: kodispor

İzliyorum. Televizyonsuz yaşayamam hatta.

bende de 5 senedir falan yayın yok. 3 sene kadardır da tv yok. (param olsa tv alırdım) ama izlediğim diziler var. sonuçta onların da çoğu tv için çekilmiş şeyler. sonra, arada bbc'de ilgimi çeken program/belgeseller oluyor. onları da internet sitelerinden izliyorum. bir de çok tenis maçı izliyorum. bir kısmı sky sports aracılığıyla. ayrıca kim 500 milyar ister'i de izliyordum. onu da sunucusu değiştiğinden beri izlemedim.

karşısına oturup izlemiyorum. başka bir şey yaparken arkada ses olsun diye açık duruyor (nat geo kanalları, history, vs. ya da home&entertainment).

televizyonu indirdiğim filmleri izlemek ve xbox için kullanıyorum. onun dışında dediğim gibi ses ve ışık için.

Galiba 14-15 yıl oldu izlemeyeli. Arkadaşlarımın "kesin izle" dedikleri programların da youtube'da yayınlanacağını bildiğim için tekrarlarını daha sonra izliyorum.

7 yıldır televizyon izlemiyorum. Youtube'dan belgesel izliyorum ve yabancı dizileri izliyorum

televizyon ne?

Yemek yerken haber ve spor kanallarını takip ediyorum. Bisiklet turu varsa kaçırmamaya gayret ederim. Bazen basketbol ve voleybol maçları.

izlemiyorum

izlemiyorum, ama yapacak başka hiçbir şeyim yoksa netflix'te stand up izliyorum. (netflix'te dizi/film izlemiyorum)

Uzun zamandır izlemiyorum ama annemleri ziyaret ettiğimde azıcık anne dizi dibinde otururken maruz kaldığım oluyor. 7-8 senedir bakmadım sanırım. En son izlediğimde Acun'un kutu yarışması vardı. Netflix'te izlediğim iki dizi var, bir de Supernatural'a yetişmeye çalışıyorum, o.

Peyniri yağsız ve küçük bir parça değil de yağlı ve doyana kadar ye, kuruyemiş sayısını artır seviyorsan yumurta ekle, üstlerine zeytinyağı dök. Doymak için ekmek yeme böyle de doyarsın. Reçel yiyip insülin yükseltme sabah sabah yağ yakımını yarı yarıya düşürüyor neredeyse.

Ekleyebilirsen biraz protein kaynağı ekle; bakliyat da olabilir hayvansal da. Salatanı zeytinyağlı ye.

Akşam iyi.

Ara öğüne gerek yok, orada yiyeceklerine normal öğünlerine ekleyebilirsin. Normal öğünlerini doyana kadar ye, aralarda acıkmazsın. Ha ben illa ara öğün yapacam diyorsan o da olur.

Karbonhidrat düşük, bununla birlikte yağ oranın da düşük. Günlük en az 40 gram civarı yağ tüketmeye çalış, bunu en iyi şekilde zeytinyağı tereyağı ve kuruyemişlerden alabilirsin. Bu şekilde yağ hem yağ yakımını gerçekleştirir hem de daha uzun süre tok kalmanı sağlar.

bence -ki ben kendi halinde spor yapan vs br insanım konunun uzmanı değilim- kahvaltınız çok zayıf. o yedikleriniz çok uzun süre tok tutacak şeyler değil. Ben olsaydım bir yumurta, normal peynir ve sınırsız domates falan diye düşünürdüm.

havuç da glisemik indeksi cok yüksek bir sebze. 92 civarı diye hatırlıyorum (100'e yaklaştıkça o kadar çabuk acıktırır gibi basitçe açıklanabilir bu). o yüzden havuçu eksik tutup, onun yerine bir sürü başka ekleme olabilir sebze türünden.

kuruyemiş miktarı da artırılabilir. salataya ve kahvaltuya avokado eklenebilir, güzel bir yağ kaynağı o.

(bkz: senden bana kalan)

edit: Pardon ya zengin kız demişsin. Bunda adam hem zengin hem serseri.

bu değil ne yazık ki, oğlan çok fakir ya tamircilik yapıyo, bir şeyler çalıyo ama son derece mutlu halinden.

sevimli tehlikeli olabilir mi?

@sopiro hay ağzın bal yesin ya :) teşekkür ederim.

adım 1) gitmek istediğiniz ülkelerin listesini yapın. çalışmak istediğiniz alanda başarılı olan okullara bakın (ranking falan diye aratabilirsiniz). ikisi nerede kesişiyor onu bulun. aşağı yukarı üç beş okula indirin seçenekleri.

adım 2) okulların başvuru takvimlerine dair bir tablo hazırlayın. hangisi hangi ayda/günde sona erecek, o zamana kadar neler yapmanız gerek vs gibi.

adım 3) bu okulların muhtemelen her biri farklı şeyler isteyeceklerdir, prosedürleri farklı olacaktır. Ama aşağı yukarı her branş, her bölüm vs için isteyecekleri bazı şeyler nettir: referans mektupları, bir takım standart sınavlar, portfolio, niyet mektupları.

adım 3) bu aşamada aylar öncesinden hazırlıkta bulunmuş olmanız önemli. referans isteyeceğiniz kişilerin yaklaşık bir ayı falan olsun, kimlerden isteyebilirsiniz falan onu düşünün. okulun istediği sınav var mı, varsa türkiyede yapılıyor mu, yapılıyorsa o sınava girecek dil beceriniz yeterli mi falan aşamaları zamanlamanızı büyük oranda etkileyecektir.

adım 4) başvuru koşullarınızı tamamladığınızda belgeleri hazırlamak gerekecek. transkripttir, mezuniyet belgesidir, banka girdisidir çıktısıdır gibi şeyler isteyebilirler. Bunlar eğer mezun olduğunuz okul uluslararası tanınan bir okul değilse akreditasyon şirketlerine gitmeleri gerekebilir. Atıyorum, boğaziçi mezunuysanız ne yabancı dil sınavına girmeniz ne de belgelerinizi akreditasyona göndermeniz gerekir çünkü tüm dünyaca eğitim standartları ve değerlendirmeleri bilinmektedir.

adım 5) kompozisyonlarınızı yazıp, portfolyonuzu hazırlayıp, belgelerinizi ekleyip başvurunuzu tamamlayacaksınız. bazırları burs ihtiyacınızı o sırada soracak, bazıları her koşulda başarı ya da ihtiyac bursu önerecek. bu detayları bilgi toplama aşamasında öğreneceksiniz zaten.

adım 6) başvurup sonucu bekleyeceksiniz.


Ya da

adım 1) bir danışmanlık şirketine gidip parası neyse verecek ve yardım alacak ya da nispeten dandik ama her gelen öğrenciyi kabul eden bir okula gideceksiniz.

böyle.

Dili ingilizce olan ülkelerde master çok pahalı bunu biliyor musun?

İngilizcem yok demişsin, dil bilmeden nasıl kabul almayı planlıyorsun? İngilizce konuşan çoğu ülke testlerle belgelenmiş ingilizce bilgisi ister başvuruda. Almanyada ise güzel sanatlar alanında ingilizce bölüm bulabileceğini sanmıyorum, diğer bölümler de Almanca yeterliliğin olmadan kabul almazlar. Yani pek orada halletme durumu yok bildiğim.

Bence seni küçük sanıyorlar.

@beni taniyan yok bu sehirde, cevap-nick uyumu :p

bana da 3 diğerlerinden daha olası geldi.

bence de üç.

Tarzları öyle olabilir. Ben de sürekli kadınların arasında olduğum için alışmışım, erkeklere de bazen canım tatlım bebeğim diyebiliyorum.

sen erkek değil miydin loo?
4- alışkanlıktan

Günlük dillerinde kullandıkları bir şey canım ve tatlım. Ayrıca amir pozisyonda oldukları için senin kendini onların yanında kötü ya da huzursuz hissetmemen için yakınlık kurarak seni rahatlatıyorlar. Bu seni sevdikleri ya da en azından olumlu baktıkları anlamına gelir. Ben de onlarca kişinin amiri posizyonundayım çoğu yaşıtım ya da küçüğüm. Özellikle yeni başlayan biriyse kendini rahat hissetsin diye özellikle sıcak davranırım. "sor canım" ya da "tamam tatlım" kullanırım.

Yani bilmediğin ama artık öğrendiğin mevzu :)

erkeğim ben bu arada.

başta kadın sandım da erkekse daha fena ya. küçük gösteriyorsun belki de.

seni kişilik anlamında zararsız görmüşler ve üstün oldukları için rahatlıkla içlerinden geçeni diyebiliyorlar. başka bir anlamı yok bence

Şu diyaloğu kur:

-zeynep hanım size bişey soracaktım?
+sor canım sor tatlım
-sizce ben kaç yaşında gösteriyorum?

üstün oldukları için. %100

kimse şimdiye kadar nasıl dememiş şaşırtıcı ama bu arkadaşlar sana yürüyo olmasınlar ?

yaşınızı fark etmemiş olabilirler, onlar sizden büyük de siz fark etmemiş olabilirsiniz.
eşcinsel olduğunuzu sanıyor olabilirler. Eşcinsel bir arkadaşım, "sırf gay olduğum için insanlar bana tatlım diyebileceklerini sanıyorlar" diye isyan etmişti bir keresinde, ondan dedim.
bir de samimiyetten işte, kötü hissetmeyin diye olabilir.

sizin üstünüz oldukları için bunu bu şekilde ifade etmeye çalışıyorlar. eğer çalıştığınız şirket kadın çalışan yoğunluklu ise normal.

tabii ki de üstün oldukları için.

Kadınsal sinsi ezme taktikleri.

1 veya 2 olsaydı bunu fark ederdin, çünkü tonlamasını ona göre yaparlardı.

Diğer çalışan arkadaşlarına karşı nasıllarmış ki? Ben allahın stajyeriyken üstüm gittiğim 2. Gün üstüm boynuma atlamıştı özledim diye. Oha noluyoruz diye şok geçirmiştim ama departmanındaki herkese karşı öyle davranan aşırı rahat biriymiş. Bazılarının samimiyet göstergesi öyledir belki

üst ün oldukları için yapıyorlar. bunu şöyle test edebilirsin. o sana sor canım dediğinde, sende ona canımlı cevap ver, yüzünün aldığı şekle ve jestlerine dikkat et, bozulduysa çıkarımımız doğru demektir.

şirket birleşimiyle aniden aynı ekipte olduğumuz benimle aynı yaşta ve aynı pozisyonda bir kız var. benimle konuşurken canııım nasılsıın diye telefonu açıp kuzucum çok öptüm seni bitanem diye kapatıyor ben şok. konuşurken arada aşkım bebeğim falan diyor. bi de tatlı bi kız kızamıyor insan. bana çok ters gelse de bazı insanların konuşma tarzı öyle, ofiste ben de müdürler hariç aşırı uzak olmadığım insanlarla konuşurken canımı kullanıyorum, vıcık vıcık olmayan ama samimiyet gösteren bi kelime bence doğru kullanılınca. müdürlerin bence ezmek yerine samimiyet göstermek için kullanıyorlardır.

edit: erkek olduğunu sonra gördüm, olsun ne fark eder.

çünkü üstlerin.

Bana gülüm diyen çalışma arkadaşım vardı. Boş ver çok dert etme bence.

ne güzel işte ya :D öbür türlüsü daha kötü olurdu.

yakın görüyorlar kendilerini e bir de üstlerin olunca ''bilmemne beğğy!'' diyeceklerine ''canım,balım ^_^ '' diyorlar. şanslısın bence.

iş hayatında hislerle hareket etmek yüzde100 yanlış. doğrudan hislerle alakalı bir işiniz yoksa tabi.

çok acele yanıt gerekmiyorsa; araştırıp tartmalısınız sanırım seçenekleri.

Yol, işin zorluğu, sana katacakları ve maddi kazanç. Bunlara bakacaksın. Görüşmeye gidersen de amirin olacak insanların karakterini az çok çözmeye çalışacaksın.

Şartların bütünü dikkate alınmalı. Para, zaman, koşul. Vs. Tazminat durunu.

- pozisyon tatmin düzeyi
- çalışma koşulları (vardiyalı, mesaili, haftasonu çalışmalı)
- maaş
- yan haklar
- karşı firmanın pazardaki payı
- mesafe
- görüştüğüm insan tipleri
- çalıştığım yerdeki mutluluğum/mutsuzluğum, tatminlik seviyesi
- maaş
- karşı taraftan çıkarken pazardaki geleceğim

ben görüşmenin ardından, iki işten de bağımsız olarak hayatımda benim için önemli olan şeylerin listesini yapıp hangi iş daha fazlasını öneriyor, ona bakardım.

örneğin hemen kabataslak söylemek gerekirse, maaş, entelektüel ve mesleki tatmin, yolda geçecek süre, tatillerin süresi, işi yapabilmek için sosyalleşmek zorunda olduğum profil gibi şeyler benim için en önemli olacak şeylerdir muhtemelen de bu sırayla. Hangisi buna ağırlık veriyorsa ona giderdim (yasal başka bir bağlayıcılık olmadığı sürece tabii).

Şu anda bulunduğum firma küçük bir şehirde yerel bir firma. Buradaki pozisyonum gayet iyi. Ama teklif edilen iş kurumsal bir firma. Farklı bir şehir. Bulunduğum şehirde yüksek lisans da yapıyorum. Kısacası şu andaki hayatımdan vazgeçip başka bir hayata atılmam gerekecek. Bekarım beni bağlayan bir sey yok. Parasal anlamda evet bir iyileştirme olacak. Haftasonu çalışıp çalışmama özel sektör için belli olmuyor iş varsa gidiyorsun. Sadece Şunu soruyorum kendime gerçekten bir kariyer için bulunduğum şehri arkadaşları bırakıp disiplinli ve stresli bir işte çalışmak mı ? Herkes için koşullar değişebilir tabi kişisel özellikler vs yine de düşünceleri merak ediyorum. Bir de Cidde'n bu kadar kararsız olmama etken ne onu bilmiyorum.

Asdfasdf

X-files

bir öğretmen olarak söylüyorum: bunların yalan olduğunu fark ediyoruz, siz de fark edin bence.

Onun yerine odevin ektedir diye mail at eke bir sey koyma. Sonra hoca geri doner sen de unutmusum eklemeyi dersin tekrar yollarsin. Bizim hoca maillere gec donuyordu bu sekilde 2 gun kazanmistim.

yüksek lisansta böyle bir hareket?!?!
bence dürüstçe hocadan ek süre isteyin, gerekirse %30 puan kırsın. ama dürüst olmakta fayda var.

soruya cevap olarak, bir tane küçük exe alın, uzantısını doc yapın, binary formatta olduğu için ascıı olmayan karakterlerden dolayı açsa da bir şey anlaşılmaz.

normal bi word dosyasını sağ tıkla birlikte aç deyip note pad ile aç ve içinden bir iki satır sil kaydet. normalde bozmanın yolu bu ama yine de bu tür şeyleri tavsiye etmiyorum

bence uygun bir şekilde anlat durumu. Sınavım var de falan. Diğer türlü anlarsa sıkıntı olabilir.

Haklı detaylı dövmeler için minimum bir oran vardır onun altına düşerse hem detay kaybolur hemde dövme uzaktan bok sıçramış gibi durur

Dovmeciyi dinlemek lazim bazen, ben daha kucuk istiyordum iyi ki yaptirmamisim daha kucuk :)

Bu arada dukkanina vb gidip yuzyuze konusmak daha iyi olmaz mi? Hem kafana dovmeciyle kafalarinizin uyup uymadigina bakarsin.

@kuehles blondes portfolyolarını inceledim. Çizgileri benim tarzıma uyuyor. Zaten stüdyoda 2 designer ve 4 dövmeci var. Dövmeciler en az 10 yıllık filan deneyimli. Bir de arada bir guest olarak gelen bir dövmeci var. Ek olarak istediğim dövmeye yakın dövmeler ve kullanılmasını istediğim renklerden oluşan bi dolu fotoğraf da yolladım. Neyin mümkün neyin kötü olacağını belirtiyorlar. O yüzden güven duyuyorum aslında.

Bence öyle diyorsa dinleyin.
İyi bir insansa, işinde iyiyi kastediyorum, vücudunuzun dövme yapılacak bölgesinin fotoğrafını isteyip dövme tasarımını oturtma yapabilir, sizin de daha iyi fikriniz olur.
Bir de yazı falan varsa tasarımda, fontun, görüntünün içinize sindiğinden emin olun.

bembeyaz değilsen solacak zaten renkli dövme çok şeyabma.

Normaldir. Ben dövmemi kendim çizip vermiştim, benim çizimim üzerinde de değişiklik yapmıştık, uzun bir süreçti. Bize her şey yapılabilirmiş gibi geliyor ancak gerçekte öyle olmuyor tabii:)
Dövmeyi ne kadar küçültürse detay çalışmaları o kadar zor olacaktır, bir tık büyüğü daha güzel durabilir.

İyi ve kaliteli bir yer ise sorun yaşamazsın. Boyaları da kaliteli ise kolay kolay solmaz, benimki 6 senelik dövme hala ilk günkü gibi. Hatta dövme festivalinde başarılı bulduğum birkaç farklı dövmeciye göstermiştim, hepsi de çok iyi durumda olduğunu söylemişlerdi.

Teşekkürler.

@peggy Daha önceki bi duyurumda bi başka dövmeciyle kıyaslayarak websitelerini paylaşmıştım. www.muscat-tattoo.com Portfolyoları şöyle. Kullandıkları renkler canlı göründüğü için tercihim oldu zaten. Facebook sayfalarında sürekli iyi yorumlar yapılmış ve 5 yıldız almış filan (78 oy kullanılmış). Yorumlarda profesyoneller denmiş filan.

Sonuç olarak boyut konusunda sizi ve dövmeciyi dinleyip 10x15'e karar verdim. Dizayn konusunda serbestlik istedi, peki dedim. Bakalım nolucak.

verdiğin linkteki dövmeler pek iyi değil aslında. özellikle sulu boya tarzı yapılan arka plan renklendirmeleri çok kötü. tarzı değişik zaten.

fotoğraflarda renkler canlı görünüyordur çünkü yapıldıktan hemen sonra fresh halinin fotosu çekilir. çok az dövmeci healed- iyileşmiş halinin fotosunu koyar. bunu da belirtir zaten koyarken. dövme 2 ayda anca iyileşir (içeriden). dövmenin rengi 6 ayda anca oturur. acele etme farklı dövmeciler ile de görüş.

@kozmosta bir nokta, tokyo'da mı burası?:)

tarzları çok değişik gerçekten ve özellikle asao'nun balık dövmelerine bayıldım. (bende de balık var:) )
hangisi yapacak seninkini? ve nasıl bir dövme yaptıracaksın?

@peggy Evet, Tokyo. Benimkini Shinya veya Haruka yapacak watercolor olduğu için.

imgur.com Şuradaki nebula arkaplana benzer bi arkaplan üzerine (renkler, tasarım farklı olacak)
imgur.com şundaki Orion takımyıldızı olacak.

@hasmetizm önceki duyurumdaki stüdyolardan diğeri de şuydu. www.facebook.com

Yani bu da yapar yapmaz çekiyor fotoğrafı ama deliler gibi renk ve kalite farkı var.

Tokyo yaa tam yeri:) Dövme+nick uyumu olmuş:)

Hoş görünüyor. Misal linkteki Orion arka planı kötü bence, leke gibi durmuş. O yüzden herhalde bir tık büyük yapalım dedi.
Bendeki koi balığını aynı şekilde detay çalışalım diye, düşündüğümden biraz büyük yaptık, diğer türlü incik cincik karışık bir şey gibi görünüyor.

Bir de söylemeyi unuttum, hangi marka mürekkep kullandıklarını sorabilirsin, dandik malzeme kullanmazlar bu kadar işçiliğe ama yine de aklında bulunsun.

Yaptırdıktan sonra foto da bekleriz:) Hayırlı olsun şimdiden.

@peggy haha harbiden nicke uyumlu :)

Boyutu 8x12de tuttuğumuzda şundaki gökyüzüne benzer bi şey çıkacağını söyledi www.muscat-tattoo.com

o yüzden 10x15te hemfikir oldum. Düşündüğümden daha fazla bir kayıpmış. Mürekkep markasını da sorayım. Çekindim sormaya gerçi de en başta :)
Daha bir aydan erkene yapılmaz sanırım dövme ama yaptırınca buradan paylaşırım hehe :)

ekstre gelecektir, ödeyebilecek durumun varsa öde. kredi notunu etkiliyor çünkü ödemezsen. 45 iş günü demişti bu arada bana garanti bankası, o süreyi de aşağı yukarı sonuna kadar kullandılar.

ödeyeyim olmazsa ben de. ödeyebilirim ödemesine ama yapmadığım harcama için ödemek garip geliyor; ödemezsem geri alamayacakmışım gibi de geliyor bir yandan :p

Ben akbank'ta ayni sorunu yasamistim. Ekstre doneminde simdi adini tam hatirlamadigim "gecici odeme" tarzi bi isimle akbank o harcamayi odemisti. Yaklasik 45 gun sonra da beni hakli bulmuslardi harcama ile iliskim olmadigi yonunde. Sizinki cok cok buyuk bir meblagmis benimkinin yaninda. Umarim kisa zamanda cozulur. Ben ek bir islem yapmamistim bankaya haber verdiktrn sonra. Ancak banka harcama itiraz dormu doldurup fakslamami istemisti. Muhtemelen sizden de isteyecekler.

Teşekkürler. İşbank benim kredi kartımın bağlı olduğu banka; onlarda da geçici ödeme tarzı bir işlem varmış diye duydum. Umarım ben de yararlanabilirim. Faksı da yollayıp ulaştığını teyit ettim. Söylediğiniz gibi beklemekten başka seçenek olmayacak sanırım :(

benzer bir durum geçen ay bana da oldu. Bankadan (garanti) her koşulda ödeme yapılması gerektiği, eğer itiraz dilekçem onaylanırsa geri ödeme yapılacağı söylendi. %99 itirazınız kabul olur dedi adam.
ama şöyle oluyor, siz itiraz ediyorsunuz, kısa süre sonra ödeme geri yapılıyor, ama "konu inceleniyor, tekrar geri alabiliriz" gibi kafa karıştırıcı bir bilgilendirme de yapılıyor.

Uğur tekstil ile iletişime geçmeyi de deneyin bence, işlemi durdurabilirler sanırım.

Onu da düşündüm aslında; fakat uğur tekstil yazınca bir sürü yer çıktı internette. Bir de anladığım kadarıyla internetten yapılmamış bu satış(internette satış yapan uğur tekstil bulamadım :) )

Hangi tekstil mağazası normal şartlarda gece 22:30 da 5 bin liralık satış yaparki kopyalanmış kart veya kart bilgileri ile bir de. Bu ayırt edilebilen bir şey mi bilemiyorum tabi. Sanki onlar da mağdur değil bu işte gibi geldi bana.

Tahıl Beyin.

Ümit Aktaş - Mutluluk Kürleri
amelia freer - Eat Nourish Glow

buğday göbeği

benim antrenorumun tavsiye ettigi kitap

7'den 70'e tas devri diyeti - ahmet aydin

genel olarak beslenme konusunda bilgilendirici bir kitap. icinde diyet listesi vs. yok. baslik baslik bazi konulari anlatiyor basit bir dille.

Hayat tarzi demissin : www.idefix.com

tam kastettiğiniz bu mu bilmiyorum ama amerikadaki garip kanunlar hakkında "you can get arrested for that" diye bir kitap var. İki İngiliz genç sırf bu garip yasaları çiğnemek için bir yolculuğa çıkıyor, atıyorum bir eyalette pijamayla balık tutmak yasakmış, pijama giyip balık tutuyorlar vs vs

@sopiro sadece belli yerlerdeki kanunları kastetmiyorum. nasil desem?..
mesela tam olmasa da konuyu fiziki olarak ele alalim. soguyan her maddenin hacmi azalır. ama su bunun istisnadır degil mi? yine deyim olarak aciklamak gerekirse, iki arada bir derede kalmak, olarak tanimlanabilecek, bir meselenin çözülmesine rağmen farkli, yeni sorunların ortaya çıktigi ilginç hukuki sorunları kastediyorum.

Bir tek bu var bildiğim

www.matematikciler.org

www.hurriyet.com.tr/amp/degistirin-artik-su-yasayi-155968

17 25 aralik döneminde hakimlik yapan fetocu hakimler tutuklu iken kanuni boşlugu bulup bunlar hakkinda tutukluluk kararının kaldırılmasına dair karar aldiran avukatlar vardi. Adamlar yepyeni cmk 'nın boşluğunu bulmuş ben hala şaşarim. Googlelayamadim şimdi bakarsaniz çıkar.

Bir hukukçu olarak düşündüm ve bulamadım. Zaten günümüzdeki hukuk roma hukukuna dayanan 2600 yıllık bir birikime sahiptir. Üstüne koyarak bu gunlere gelmis ve açıklarını kapatmistir. Zaten bircok kanunun sonunda der ki "bu kanunda acikca hukum bulunmayan halerde diger genel kanun hukumleri uygulanir". Yani yeni kanunda sorun olsa bile, sorun olan durumlarda bin yıllar sonucu ortaya çıkmış ve her konuyu kapsayan genel kanunların uygulanacağı yazıldığı icin oyle boşluk falan olmuyor.

Netlik kazanmamış olarak, ilgini asla çekmeyecek konulardaki bir kanunundaki bir kelimenin dar anlamda mi yorumlanmasi mi genis anlamda yorumlanmasi mi gibi tartismalar oluyor. Yargitay bir gorus benimseyip o sekilde uyguluyor onu falan. Kanun yenilenirken de duzeltiyorlar onu. Ama ilgi cekici degil yani. Kanun işçinin alacaklari demiş de bu genis anlamda alacagi mi dar anlamda alacagi mi bunun gibi durumlar.

Boyle ilginc hukuki gariplikler abd ve uk'de oluyor. Cunku onlar dunyanin geri kalanindan bambaska bir hukuk sistemi kullaniyorlar. Teamul hukuku deniyor. Yazili kanun yok cogu durumda. Hakimler onlerine gelen vakalara gore kendileri bir karar veriyorlar ve boyle boyle bir hukuk oluşmuş oluyor. Buna deniyor. Anca bu tarz ulkelerde gecmisten kalma bazi ilginc anılar olaylar falan oluyor. Basit bi google search ile birkaç tane çıkıyor ama cogu hepimizin bildiği vakalar. Fakultede hukuk kitaplarini okurken de nadiren bazı örneklerine rastlardım ama su an tarayıp oyle bir örneği tekrar bulmam imkansiz.

Edit: şimdi aklıma şöyle bir durum geldi. Yani yaşanmış bildiğim bir vaka veya karar yok. Ancak ceza dersinde karşılaştığımda kafami kurcalamıştı. Madde şu:

MADDE 104. - (1) Cebir, tehdit ve hile olmaksızın, onbeş yaşını bitirmiş olan çocukla cinsel ilişkide bulunan kişi, şikâyet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Yani bu durumda diyor ki örneğin 15 yaşında bir çocuk ile 18 yaşında bir sevgilisi olsun. Bu iki kişi cinsel ilişkiye girsin. Kanun artık burada çocuğun rızası var mıydı sevgilisi miydi bununla ilgilenmiyor. 15 yaşında birisiyle cinsel ilişki yaşadıysa 15 yaşında birinin rızası var mı bakılamaz diyor ve karsi tarafı cezalandırıyor. Benim de aklıma gelen örnek şu. Ikisi de 15 yaşında iki sevgili cinsel ilişkiye girerse ve ikisinin de ailesi birbirlerinden şikayetçi olursa ne olacak? Ortada 1 adet suç var. Bir kisi ayni sucun hem faili hem magduru olamaz. Kim cezalandirilacak? Bu madde boyle bir durumda nasıl işletilecek? Bu hep kafami kurcalardi. Hocama sorduğumda demişti ki tck'nın bu konudaki duzenlemeleri(ve baska konulardaki bazi duzenlemeleri) cok isabetsiz. Uygulamada da cok sorun yaratıyor. Bence bu madde buna benzer durumlarda bazı soru isaretleri yaratacak. Hakimlerin izleyeceği yolu ben de merak ediyorum.

Netlik kazanmamis bir ton konu var elbette. Abd supreme court kararlarina bakabilirsin. Diger yandan uygulama imkani olmayan konularla hukukun ilgilendigini dusunmuyorum.

Otelde pembe kimlikliyle mavi kimliklinin aynı odada kalabilmesi için evlilik cüzdanı şartıı olayı gibi bişiler soruyorsun sanırım.
İç işleri evlilik cüzdanı şartı getirirken turizm getirmiyor. Yani yabancılar evlilik cüzdanı olmadan aynı odada kalabiliyor, yerliler kalamıyor. Peki biri yabancı biri türk olduğunda ne olacak ?
Uygulamanın saçmalığın daniskası olan bir yönü de herkesi heteroseksüel sanması.

Langırt yakın zamanda suç olmaktan çıktı.
Arkadaş catch 22 arıyor galiba.

Ben çalışma hayatındayken çok vardı şimdi unutmuşum çoğunu.
En ilginçlerinden biri de fatura tasdik olayındaydı. Maliyeye borcun varsa faturanı onaylamıyor ama "borcun borç ödemezsen asarım keserim " filan tehditler. Şaka tabii, tehdit yok, icra ve hapis var. Borcunu ödemek için iş yapman lazım demi. Faturan onaylanmadı nasıl iş yapacan???

yine teoride kalabilecek biraz derecede konular da olabilir. aya seyahat halinde oradaki arazi, esya mülkiyeti hakkı ya da yörüngede vs gibi.

O zaman yeri gelmişken belirteyim uzay konusunda BM anlaşması var. Yani uzayda herhangi bir egemenlik ilan edemez hicbir devlet. Dolayısıyla ben ay'a gidip su arazi benim dedigimde bunu kaydettirebilecegim bir tapu kütüğü olmadigi icin hukuken bir karşılığı yok. Magazinel bazı haberler çıkıyor. Mars'dan toprak aldı falan diye. Bunlar tanınmış haklar değil.

Ceza yargilamasinda muvekkil icin beraat karari alinca lehe vekalet ucreti yazmiyor mahkeme. Bu karara itiraz edip istinaf mahkemesine tasiyinca ben inceleyemem yetkim yok diyor. Sistem kilit.

@rucka boji, BM üyesi olmayan devletler var onlar için ne düşünüyo acaba BM ^_^

İş yerleşmeye gelince hepsi ayarlanır onların. Parası, teknolojisi, gücü olan gidip yerleşecek bana kalırsa.

hazır aklima gelmisken sorayım. hukuk meslegini icra edenler bilebilir. bir kac yıl önce okumustum bir kitapta - idare mahkekemelerinde, (bazı hallerde) şahsın kendisine dava acılabilmesi durumu var mı gercekten?

(bkz: baro kimliğiyle banka hesabı açmaya çalışan avukat)

teoride avukatlar haklı. normlar hiyerarşisini düşünürsek çözüm basit ama sistem baştan düzenlenmeyince ve düzgün işlemeyince tıkanıyor. bu nedenle bankacılara da hak veriyorum.

gerçi tartışılalı çok oldu, şimdi durum nedir, bilmiyorum.

@hayat aklini

Haklısın. Esasen bm üyesi ve bu anlaşmaya imza atmış bir devlet kendisi ile çelisip bir anda ay uzerinde hak iddia etse buna engel olacak bir mekanizma yok. En fazla ekonomik yaptırım uygulanır.

Veya kuzey kore ben oranın sahibiyim dese, tapu kutugunde ay icin bir sayfa açsa ve halkına dagitsa kim ne diyecek?

Uluslararası hukuk alanına giren bu konular bu şekilde uygulama üzerinden ilerleyen konular. Konulan kurallara birisi uymadığında devleti hapse atamadığın için yaptırımlar da sınırlı. Ustelik bu kurallara uymayanlar abd gibi buyuk toplar olunca en ufak yaptirim bile olmuyor. Örneğin abd ırak'ı işgal ederken bm anlaşması 51.maddedeki mesru savunma hakkını kullandığını söyledi. Irak'da nükleer silahlar olduğu iddiasında bulundu. Ancak BMGK'den istediği kararı çıkaramadı çünkü kendisine karsi bir saldırı olmadığı için bu mesru savunma kapsaminda olamazdi. Boyle olunca j.w.bush dedi ki mesru savunma sadece saldırıyı kapsamaz saldiri tehdidini de kapsar. Bu da su an icinde yaşadığımız fiili durumdan olusan yeni hukuk kuralidir dedi. Halbuki 51.madde cok acik ve mesru savunma saldiri tehdidini kapsamıyor. Ayrica, normlar hiyerarşisine gore yazili kanunlar yazisiz kanunlardan yukaridalar. Dolayısıyla, bush tamamen uluslararası hukuka aykırı olarak kafasına gore hukuk yaratti. Ustelik bu yarattigi hukuku kimse tanımadı. Hatta birileri tanısa bile yazili kurallara aykiri oldugu icin zaten yine de hukuk dışı. Ama gidip iraki isgal etti. Kimse de bir sey diyemedi. Bu konu hala sertce eleştirilir ve uluslararası hukukcularina gore o saldiri mesru degil. BM raporlarında da abd'den bu konu hakkina "işgalci" olarak bahsediliyor. Bu olay da belki duyurucu arkadaşın sorduğu soruya biraz tatmin edici bir cevap olabilir.

Uzay konusuna geri donersek. söylediğin gibi iş oraya yerleşmeye gelince uluslararası hukuk alanında yasanacaklar oranın hukukunu da oluşturacak. Ancak pozitif hukuk olması gereken ile değil olanla ilgilenir. Dolayısıyla ben sadece mevcut durumu açıklayabildim. Mevcut durumda insanların orayi alip satması sadece bir monopoly oyunu :)

@1adam hayır boyle bir durum yok.

Söylediğiniz konu o kadar basit değil ve çokça tartışmanın olduğu bir konu. Ancak bu ilkenin oluşmasının bir sebebi var. Ayrıca mutlak suretle uygulanan bir ilke değil. Öte yandan, bu ilkeyi oluşturan bizzat Yargıtay'ın ilgili dairesinin hakimleri. Açıkçası istedikleri kararlarda uygulayıp(mantikli bulduklari) istemedikleri kararlarda(mantiksiz bulduklari) uygulamamakta serbestler. Bence hukuken "sacma" degil. Bir gereklilik. Önemli olan bu adi karinenin uygulanacagi esaslarin ve ilkelerin istikrarli mantikli ve mumkun oldugunca genel olmasi. Aşağıya konu hakkinda bir alinti bırakıyorum.

"Cinsel suçlar, özellikle de cinsel taciz suçu, doğası gereği çok fazla tanığı
ve delili olan suçlar değildir. Bu suçların failleri, mağdurların yalnız oldukları
zamanlarda bu tip filleri gerçekleştirmektedir. Bu sebeple bu tip suçlara maruz
kalanlar, çoğunlukla da kadınlar, faillerin cezalandırılmaları için yargıya baş-
vurduklarında, suçun tanık ve delillerle ispat edilmediği gerekçesiyle failin
cezalandırılması talebi reddedilmekte ve sanıklara beraat kararı verilmektedir.
Ancak Türkiye’de bazı cinsel suç dosyalarında, yerel mahkemelerin ve Yargıtay’ın
suçlamanın ispatı konusunda çok katı davranmadığını görmekteyiz. Bu tip
kararlarda yargı; suç kanıtı aramanın birçok olayın karşılıksız ve cezasız kalması
gibi istenmeyen bir sonuca yol açacağı, şikayetçinin başkasına zarar vermek için
kendisine zarar vermesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı, biçiminde
gerekçelere dayanmaktadır.

Yargı, bazı olaylarda, şikayetçi ve sanığın sosyal konumlarına, aralarındaki
ilişkinin mahiyetine, aralarında husumet olup olmadığına, tarafların geçmişle-
rine bakarak; yani her olayın kendi özel somut koşullarına göre, delil olmadığı
durumlarda da ceza vermeye karar verme amacındadır. Yani yargının, bütün
kadınların bu tip iddialarının, delil olmasa bile doğru kabul edileceği
şeklinde bir vaadi, düşüncesi yoktur."

@birdahagelincealinannick

Aynısını ben de dinledim derste :) icra iflas hukukunu hangi hocadan aldin sen?

@rucka peki benim de ayni hikayeyi dinlemem ? Haha tüm ülkede aynı şey mi anlatılıyor?

@cabiday demek ki tum icra iflasciların malumu bu olay asdfggjks

@birdahagelincealinannick evet soylediklerine de katilmamak mumkun degil. Fakat yukarıdaki alıntıda da belirtilen sebeplerden dolayı kadının beyanını esas almak delil ile ispat kuralının nadir bir istisnası olabilir en azından. Bunun da sakıncaları tabi ki çokça olacaktır. "Bir masum bir tek gün haksız yatacağına, bin suçlu aramızda dolaşsın" ilkesi gereği bana sorarsan kadinin beyani esastir ilkesi hiç uygulanmamalı. Fakat birisi sırf tanık yok diye tanık olması dogası geregi mumkun olmayan bir suctan beraat ettiginde zedelenen kamu duzeni de goz ardi edilemez bence. Olaya sadece iki taraftan bakmaya çalıştım yani.

@birdahagelincealinannick toplumsal sorunların örneğin suc oraninin azaltilmasi idarenin görevi. Yargi organi onune gelen davalari hukuka uygun olarak cozmekle gorevli. Ama sen diyorsun ki yargı eliyle bu sorunu çözmeye calisiyorlar. Peki bu nasil mumkun? Yani yargitay hakimlerine bu ilkeyi uygulamak icin birisi talimat mi veriyor sence? Bir de sunu merak ediyorum. Tamamen vicdani kanaatiyle karar vermesi gereken bir hakim nasıl çıkıp konusmasi sırasında sacma ama uyguluyoruz diyebiliyor. Kimseden emir talimat almak zorunda değil ki? Veya merak ediyorum kadinin beyaninin esas alındığı ve kendisinin de inceledigi bir karara karşı oy yazısı yazmis mi?

Hakli olabilirsin. Bu arada cinsel suçlarla ilgili veriler bu suclarda artış oldugu yonunde. Hatta Ceza hukuku dersinde hocamin söyledigine ve timur demirbaş'ın kitabında okuduğuma gore agirligi arttirilan ceza, suc oranini onlemiyor. Hatta ölüm cezası olmayan ülkeye ölum cezasi getirildigi sene bile cinayet suclarinda artış olmus. Zaten ceza teorisinde pozitivist okul'un görüşünü benimseyen norvec isvec gibi ulkelerin cezaevlerini bu kadar konforlu ve rehabilitasyon amacli dizayn etmesinin sebebi bu. Ceza'nın 'cezalandırma' islevi suçluyu duzeltmedigi gibi suc oranini da dusurmuyor. Dolayısıyla bu gibi yollarla önlem almaya calismak komik duruyor. Dediğin gibi çözüm cok baska yerlerde ve cok uzaklarda.

Edit: simdi gordum eklemeni. Tamamdir.

@birdahagelincealinannick, ne güzel anlatıyorsun ya, tebrik ederim.

konuşmanızı da zevkle okudum ben.

Tripadvisor'a ve Yelp'e bakin.

www.belgradewalkingtours.com
buradaki downtown walking tour ve pub crawl'a mutlaka gidin.

restoranda lovac av eti restoranı, tavsiye ederim, tesla müzesinin orada zaten.

Zemunu görün ve orda nehir kenarında yemek yiyin.

knez mihailova yakınlarda francuska sokağı var. bucko pizzayı mutlaka deneyin,zaten sokaktaki kuyruktan hemen bulacaksınız.

geçen ay oradaydım, eksi on derece falandı. her yer de hava ve fonsuzluk nedeniyle kapalıydı.
yürüyüş turlarına katılabilirsiniz. national theatre'da bir gösteri falan izleyebilirsiniz.
muhtemelen tavsiye olarak söylenen restoranların vs coğu kapalı olacak, biz öyle bulduk.
manifaktura diye bir restoran var merkezde, herkes orayı tavsiye edecektir. Bildiğiniz balkan restoranı yani, çok numarası yok.
çok soğuk havaya göre hazırlanın.

kuru fasulye gibi pişirebilirsiniz.

yağ, soğan ikilisiyle başlangıcı yapın ardından salça koyun, sonra barbunyayı dökün bir güzel kavurun üzerine su ve tuz.

yağ - soğan - havuç- patates - bu sırayla kavurun biraz.
sonra barbunya, sonra biraz su, tuz, kendi haline bırakma..

bitki çayı demlemek

ıhlamur vs. demliyorum

Emin değilim ama süt kopurtmek içinde kullanılıyor

ben denedim ama kahve gibisi yok.

çay konusunda özellikle uğraştım ama optimal bir şey geliştiremedim kendi adıma.

çay için tamamen damak tadına bağlı ama ben yarım saat civarı demliyorum, o sırada alttan sıcaklık gelmesi gerek sürekli, yavaş yavaş demlenmesi ve lezzeti bence daha güzel. dolayısı ile bu french presste mümkün değil.

Süt köpürtmek için kullanıyorum

Waiver anlasmasi var. Son 6 ay icinde UK'e giris yaptiysaniz Irlanda'ya giris yapabilirsiniz.

Irlanda'dan cikacaginiz zaman UK vizenizin hala gecerli olmasi lazim ama.

2013de gidilmiyordu, sadece kuzeye gidebilirsin değiştiyse bilemem ama

19 mayısta ingiltere vizesi dolmadıysa evet girebilirsin. crown + 1

2014'te basladi zaten bu uygulama, 2013'te gidilememesi normal.

Detaylar icin:

www.inis.gov.ie

2011'den beri visa waiver program devam ediyor. gidebilirsiniz.

@crown sizin gonderdiginiz cin ve hindistan icin olan. tr, ukrayna, belarus vs. icin 2011'de basladi.

www.inis.gov.ie

Ben yaptım, oldu.

İlk örneğinizde düşünceliden cok ince düşünceli daha uygun gibi.

1.tactful, considerate
2. Worried

ingilizcedeki thoughtful'un endişe içeren düşünceli gibi bir anlamı yok yalnız.

ilk örnekteki için kibar/nazik/ince, ikinci için dalgın uygun olabilir gibi geldi bana anlam bakımından.

İkincisi için thoughful görmedim ama full of thoughts kullanımını birçok kere gördüm. Ne derece genellenebilir bilmiyorum.
İkincisi için reflective kullanımı kesin ama. Hatta 'to take a reflective walk' derler, düşünceli düşünceli dolanacağım anlamında.

steven pinker'ın seven words you can't say on tv kitabında bununla ilgili cok güzel kısımlar var. sorunuza cevap değil biliyorum ama...

@sopiro alinti yapabilirsen ya da ozelden bir sekilde ornek yapabilirsen sevinirim.

senin hayalin bu neden salakça olsun..herkesin popisi kendine..

hayallerimizi de çaldılar be baharat.....

Bence salakça ama hayal senin sonuçta, no dizrizpekt.

benim hayalim yat sahibi olmak. sahip olmak ama zaman da ayırabilmek.

ben birkaç yıl önce "stuffocation", "happiness by design", "affluenza" ve "the magic of tidying up" kitaplarını okudum, bunların hepsi hayatta derli toplu olmanın, bir şeyler biriktirmemenin, eşya yerine deneyime yatırım yapmanın (experientialism), minimalist yaşamanın vs önemini vurgulayan kitaplar. onların ardından, dediğiniz gibi bir şeyi yapmak imkansız geliyor. Seçim sizin tabii, salakça falan demek düşmez de ben aktif olarak kullanmadığım hiçbir şeyin evimde olmaması taraftarıyım.

Hayalim var ama sizinki gibi değil. kitap yazmak bilmemne, o tarz şeyler.

bu hayal üzerinden gidersem benim de gözüme kestirdiğim bir kulaklık var sony mdr a1, birsürü kulaklık yerine kullanım şekline göre 2-3 tane üst seviye almak daha mantıklı değil mi ? gerçi koleksiyonerlik işlevsellikten öte birşey

V-Rod almak var.

ilginç hayal, beni pek cezbetmedi,

4 ana yönün en ucundaki topraklara gitmek hayalim.

daha önce kulaklık biriktiren duymamıştım seni tanımak isterim yiğidim. bana da salakça geldi ama zevk senin napak :)
benim hayalim bir tırın yolcu koltuğunda avrupayı gezmek. gündüz kafayı çeke çeke göre göre gezmek :D

Benim hayalim Reis'i padişah olarak görmek ❤

Var.

Nepal'e gitmek

iyi bir pilot olmak

Denemek istediğim her şeyi denemek.

neden salakça olsun o da sesin hayat tarzın, ben de istiyorum güzel bir kulaklık ama pek anlamıyorum.. böyle konserdeymişsin gibi hissettiren..

benim hayalim de ülke ülke dolaşıp yöresel yemeklerini ve içkilerini tatmak istiyorum, en sonunda da bir denizin kum tanesinde ya da bir yengecin soluğunda son nefesimi vermek..

dünya turu

gezilecek sehirler ve ulkeler var.
chicago - nedense gotham city'yi andirdigi icin.
los angeles.

ingiltere.
japonya
yeni zelanda.
endonezya.

bunlari gezip gormek istiyorum.

salakça değil ama benim ilgi alanımda değil. Antika kulaklık olsa bir nebze daha çekici gelebilirdi.
Benim hayalim ise deniz kenarı ve ormanlık bir yerde ailemle sorunsuz ve uzunca bir çadır/karavan kampı yapmak.Bu konuda hiç bir malzeme eksiğimin olmaması.

hayal kurmayı bırakalı çok oldu. hayale en yakın isteğim dalış hocası olup tekne üzerinde hayat yaşamak.

Sevdiğim kadının hayatımda olması, yanımda olması. Diğer hayallerim olursa olur çok takmıyorum başka şeyleri.

dünyayı o turist mutluluğuyla gezmek isterdim.

Şaraptan ırmaklar, bira havuzları, rakı şişesinde balık olmak.

Hiç yok

Hayalden öte hedef, heves olarak adlandırdığım dövme yaptırmak var. Düşününce bile mutlu oluyorum.

Kitap yazmak olabilir

Kapıyı açıp iki adım gidince ayağımın toprağa değeceği bir evde oturup, kendi toprağımdan yetişen ürünleri toplamak, kendi tavuğumun yumurtasını yiyip kendi keçimin sütünü içmek istiyorum. Ailemle huzur içinde sessizce yaşamaktan başka hayalim yok

Yazının başını okurken ne olacak o kadar kulaklık dedim ama sonra gözümde bahsettiğiniz gibi bir duvar canlandı. Kulaklık da sizin merakınız, "salakça" diye tanımlanamaz bence.

Bu açıdan baktığımda hayal değil ama içinde bulunduğum aşamaları bitirince benim de güzel bir çalışma odası hazırlama planım var :)

Ek: Mesela ben de kutuları seviyorum. Baktığında salakça boş kutuya para vermek. Ama seviyorum :) Esyalarımı kutulara koyup odayı onlarla şekillendirmek hoş geliyor.

nobel ödülüne layık görülmek.

hayaller yıldızlara benzer, gidemezsiniz ama bakarak yön belirlersiniz.

Gezip görmediğim yer kalmasın istiyorum. En büyük hayalim bu.

Sizinkine benzer türde olan hayalim;

Çok büyük bir kütüphanem olsun istiyorum.
Özellikle eski kitapları çok severim. Bütçem elverdiğince yarı antika kitapları almaya çalışıyorum (antikalara elvermiyor henüz :))
Kütüphanemin bir köşesinin sadece sevdiğim eserlerin 1. baskılarıyla, eski basımlarıyla dolu olmasını istiyorum. Böyle işte. Bakalım..

Gezebildigim kadar çok ülke gezmek istiyorum. Farklı insanları göreyim, hayat tarzlarını öğreneyim diye. Zaten çoğumuz bunu istiyoruz anlaşılan.

Bir de bahçeli minik bir ev. Bahçede köpeğim koştursun, kedim oyun oynasın. Ben kitabımı okuyayım, pikabimdan müzik dinleyeyim. Bahçeye çıkıp yeşil içinde kahve içeyim. Hani vardır ya sıcak, huzurlu ev tasviri. Ondan işte. Çok şey istemiyorum sanki.


Sizinki gibi hayale benzer benim de gezdiğim yerlerden aldığım biblolari bir odanin raflarına tek tek dizmek var. Ufak ufak almaya başladım, bakalım :)

Cogunluk salakca buldugu icin yazma ihtiyaci hissediyorum. Bence guzel fikir.

1- kitap yazmak
2- büyük müzeleri gezmek, önemli tiyatro ve operaları izlemek
3- yeni ülkeler gezip kültürler görmek

Motosikletle önce Güney Amerika ardından Asya' yı gezmek istiyorum. Gerçekleştirebileceğimi biliyorum.

- Saçımı kestirdim. Kısa şimdi daha çok yakışıyor bence.
- Master'a başladım. Bitirdim.
- Spor yapmaya başladım. Özel bir hocayla çok disiplinli çalışarak fiziksel görüntümü de düzelttim, daha güçlü de oldum. Yaşam tarzım da düzeldi. Zaten kötü bir şey yoktu da daha kendime özel bir hayat kurmuş oldum, yememi içmemi ona göre ayarladım.
- Daha çok kendimi geliştirmek istediğim alanda kitap okumaya başladım. Bunu yapınca (insan davranışları ve duyguları, zihnimizin nasıl işlediği, vs gibi konular üstüne) istediğim şeyleri ve beklentilerimi, sınırlarımı daha iyi ifade edebileceğim bir dil oluşturabildim diye düşünüyorum. O da daha iyi seçimler yapmayı sağladı.
- İstifa edip şehir de değiştirdim.
- Boşandım.

sevmediğim bölümü bıraktım, yeniden sınava girip istediğim yerde okumaya başladım. hayatımda aldığım en güzel kararlardan biriydi.

diğer bir seferinde de kilolarımdan ve sağlıksız vücudumdan bunalmıştım. sanki birisi azıcık itelese yuvarlana yuvalana ilerleyebilirim gibi geliyordu. spora ve sağlıklı beslenmeye başladım. haftada 6 gün it gibi spor yapıyordum, 10 küsür kilo verdim ve epey bir sıkılaştım. bu da en güzel kararlarımdan ikincisi. sporu da sağlıklı beslenmeyi de bayağıdır boşlamıştım, bu hafta tekrar başladım. umarım bikaç aya bi on kilo daha verdiğimde bugünleri hatırlayıp "bu da üçüncü oldu" diyebilirim :)

öncelikle bir değişiklik gerekiyorsa bunu yapmaktan çekinmedim. bence en önemlisi bu; her zaman değişikliği, yeniliği kucaklayabilecek bir kafa yapısında olmak. bu olduğunda meslek de değiştirdim, yaşadığım şehri de. saçlarımla da oynadım, fiziksel görünüşümle de. hayatımdaki insanları çıkarmakta da bir problem yaşamadım (elbette gerektiğinde).

motivasyon nereden geliyor? bence ilk olarak yazdığım ilk cümleyi özümsemekle, daha sonra da problem çözme eğiliminde yaşamakla sağlanıyor. yapılması, düzeltilmesi, çözülmesi gereken durumlarla uzun süre pasif modda yaşamaya çalışmak bana göre değil sanırım, eylem insanı olmayı tercih ediyorum.

oyle buyuk islere kalkisamadim ben sahsen, tasinmak, sehir degistirmek vs gibi.. gucum yetmedi :) ama kendi kendime yapabilcegim seyleri yaptim mesela oturup kendimi dinlemek gibi. tam olarak ne istedigimi anlamak, yorumlamak gibi.

genelde bana secme sansi luksu verilmedigi icin olanla yetinmeyi, sabretmeyi vs ogrendim, ogrenmeye calisiyorum :)

tum bunlar bedava, masraf gerektirmeyen ama bi hayli agir deneyimlerdi. onun icin bilmem alir misin bunu :D

Değiştirmek istediğim şey neyse imkanlarım dahilinde değiştirdim.
Geçen yaz başı giyim tarzımdan sıkıldım mesela iki aylık maaşımla gittim yazlık kıyafetlerimi yeniledim.
Kış geldi üşendim yine eskilerle takıldım (bunda kışı sevmiyor ve önemsemiyor oluşumun etkisi var sanırım).
Yazın yeni aldıklarımla buluşacağım günleri sayıyorum şu an.

Saçımdan sıkılırsam hiç düşünmem hemen değiştiririm aman acaba yakışır mı diye kaygılarım olmaz, boyatmak istiyorsam boyatırım kestirmek istiyorsam kestiririm. Düzeltilmeyecek sonuçlar yok nasılsa.

İnsanlardan sıkıldığımda ki bu en yakın dostlarım hariç hayatıma sonradan giren insanlar için sık sık olur, neden böyle düşündüğüme bakarım, gerçekten sıkıcı bulduğum ve görüşmemin bir getirisi olmayacak gibiyse keserim arkadaşlığı.

İstifa edip şehir değiştirmek okul bittikten ve birikimim biraz arttıktan sonra kafamdaki şey. Saç kestirmek gibi çabuk olamıyor maalesef.

Sonuncusunda isi birakip spora ve ikinci yüksek lisansima basladim. Bi oncekinde ayni anda okudugum lisans ve yuksek lisansi programlarinii birakip calismaya baslamistim. Ondan oncekinde de ikinci lisansima baslamistim. Ondan da oncekinde ilk yüksek lisansa.

-kilo vermeye başladım.
-işimle ilgili girişimlerde bulundum.
-bakış açılarımı değiştirdim.

Yasam tarzimi değiştirdim. Her şeyiyle birlikte.

hangisini severek yapacağını düşünüyorsun ikisinde bambaşka zorlukları artıları eksileri var.

yani ciddi bir soru mu bu allah aşkınıza? portakal mı yesem, kartonpiyer mi gibi bir şey, hiçbir kıyaslama götürmeyen bir durum.

öğretmenlik %65 berbat bir iş. özel okulda yapsanız dünyanın en şımarık nesliyle uğraşacaksınız ve hiçbir şey sizin avantajınıza olmayacak. devlet okulunda yapsanız.. bu cümleyi tamamlamaya bile gerek yok. üniversiteler de ayrı bir alem ve çok şahane para kazanılmıyor. ancak bu işi hakkıyla yapmayı kafanıza koyacaksınız, bir kere kendiniz doğru düzgün öğreneceksiniz de celtanızı, deltanızı, ne bileyim ib öğretmenliği sertifikanızı falan edineceksiniz, belki uluslararası bir okulda ya da nispeten köklü bir okulda çalışacaksınız ki yaptığınız iş zevk verir bir hale gelsin, parası da iyi olsun.

sağlık bölümünü bilmiyorum.

ben olsam saglik okurum, alt tarafi serum takican, igne yapican vs.

ögretmenlik iyidir bence. ama kpss falan ayaklari var tabi. onlar sakat.

ben de sağlık demeye geldim iki ablam var biri sağlıkçı biri öğretmen işsiz olanı tahmin etmeyi size bırakıyorum
gerçi sağlıkta zordur bire bir insanla uğraşacağın bir dal ise ona da kolaylıklar dilerim

6 yıllık sağlık bölümü

kişiliği hangisine yatkınsa o.
öğretmeyi seviyor mu? teknik şeylere mi ilgisi var? yardım etmeyi seviyor mu? ...
sorular genişletilebilir, genişletildikçe karar kolaylaşır ve iyileşir.
meslek seçerken çalışma koşulları, çalışılan yer, çalışma arkadaşları, muhatap olacağı insanlar, emeklilik, özel hayatına ayıracağın vakit... hepsini değerlendirmekte fayda var.

cevaplarken aklıma gelmedi, ekşiye ayrıntılı bişiler yazmıştım, başlıkta güzel bilgiler, deneyimler var, bi bakın isterseniz. :
eksisozluk.com

Böyle sorular görünce bu ülke insanı için üzülüyorum.
Neden bu ikisi arasında kaldın mesela. Nasıl bir ikilem bu?

Ülkede öğretmen olarak atanmak giderek zorlaşıyor. Sözleşmeli öğretmenlik diye bir şey de çıktı iyice zorlaştı. Özel okul ya da kurslara git desem orada da anadili ingilizce olan amerika ya da ingilitere'den gelen hocalar çalışıyor artık. İngilizce öğretmenliği bitiren arkadaşlarımın çoğu tercümanlık yapıyor. İyi bir büroda çalışıyorsan geçinecek kadar para kazanırsın. YAbancı dile yatkın biriysen bu alanda çalışabilirsin.

Sağlık türkiye'de büyüyen bir sektör. İki yıllık hangi bölümü düşünüyorsun bilmiyorum ama dgs ile geçiş yapabileceğin bir bölüm seç derim.

TEk derdin para kazanmaksa bu konuda daha başka birsürü alternatifin var. Bölüm çok. Önemli olan ilgin alakan yeteneğin.

Memlekette sırf parası diye bilgisayar mühendisliği okuyup pişman olan çok adam var. HErkesin burun kıvırdığı su ürünleri mühendisliğini okuyup balık çiftliği kurup köşeyi dönen de çok adam var. Mevzu senin ilginde yani.

ben anlamadım; yulaf ezmesi/yoğurt'un neresi protein?

Ne kilo alması, kilon su an iyi eğer kadınsan. Hatta 2-3 kilo daha verebilirsin bile boya göre.

Bence gayet iyisin. Bende de aynı durum var. Sana takma kafana diyeceğim ama her gören diyorsa ki bana diyorlar... çok sınır bozucu. 1.96 ya 80'im ben fark 16 yani seninki çok ideal bence

desinler, he deyin geçin. alt tarafı iki üç saniyelik bir konuşma.

aileden birileri bunu sürekli diyorsa...gerçi onlara da he deyin geçin ya, çok gereksiz muhabbetler bunlar. Benim tanıdığım insanlar da benim beslenmem hakkında sürekli yorum yapıyorlar (abur cubur tüketmiyorum ben, mesela bisküvi vs önerirse biri yemem.) bir sürü insan da buna bir sürü yorum yapma ihtiyacı hisseder. "he" çok etkili bir kelime bazen.

Erkeğim bu arada.
Yoğurtun içine yulaf ezmesi muz filan katıyorum:) az mı:)

Bu kadar spor yapmaya çok kötü bir beslenme rutinin var.

kilonuzda bir problem yok. bir kardiyo sporcusu için ideal bile denilebilir.

birkaç kilo alabilir ya da verebilirsiniz. ama size kilo al diyenleri ciddiye almayın.

Yerinde olsam biraz kas kutlesini arttirarak 70-75kg'a cikmaya calisirm.

@angelus
Nasıl takviyede bulunayım? Bir beslenme önerisinde bulunabilir misiniz?

Bana da kilo al diyorlar agizlarina kürekle vurasim geliyor. Artık psikoljimi bozmaya başladılar.

Önerim yok. Sadece içimi döktüm.

Bedeninden memnunsan hiç kafana takma, ama bu şekilde aşırı spor yapıp böyle az yemekle kilo falan vermen gerekiyor.

En düşük 2000 kalori almaya çalışabilirsin günlük. 2500 de olabilir. Bunu %40 yağ %30 protein %30 karbonhidrat olarak dağıt. Uzun mesafeli bisiklet kullanacağın günler yağ oranı düşürüp karbonhidrat miktarını artırabilirsin. Zira bu kadar uzun süreli kardiyolarda yeteri kadar karbonhidrat yüklemesi yapmazsan illa ki kas kaybı yaşarsın. Bu karbonhidratların yarısını sürüş öncesi tüketebilirsin bu nedenle. Bir de bu karbonhidratlara meyveler girmiyor yalnız onu hesaba katma, fruktoz enerji metabolizmasında eser miktarda kullanılıyor. Çok işine yaramaz. Sen anladığım kadarıyla baya kas kaybı yaşıyorsun, o nedenle bu kadar yoğun kardiyo yerine yarı yarıya ağırlık+kardiyo çalışması yapabilirsin. Bizde insanlar bisikletçiler koşucular yüzücüler falan yaptıkları sporlar nedeniyle fit gözükürler diye düşünürler ama esasında haftanın en az 3 günü ağırlık çalıştıkları için öyle gözükürler, bunu da bilmek lazım. Onun dışında, normalde kendi adıma böyle yüzdeli beslenme programı uygulamayı çok tercih etmem ama daha iyi anlaşılması için bu şekilde yazdım.

15 yıl önceki halim gibisin, boy kg aynı :)
Kesinlikle kafana göre takıl diyorum. Ben o kadar zamanda 30 kilo aldım, sonra 10 kilo verdim (bisiklet sayesinde <3) Birkaç itişmeli kavgadan galip ayrıldığımdan beri 83 kg alt limitim oldu (bitirim ve çelimsiz kekoları duvara vurmaktan büyük haz aldım açıkçası). Barbar ruhlu bir vahşiysen kilo al, yok ben barış içinde bisikletimi süreyim dersen öyle devam.
Lakin muzda ve yulafta o kadar kaliteli ve kayda değer protein yok, yoğurt da khidrat içeriğiyle geliyor, maalesef mükemmel bir kaynak değil :(
Yumurta ve tavuk göğsü porsiyonlarını iki katına çıkar, tamamdır.

soruyu ve cevapları okumadım. fakat kadınlar bunu yapıyor veya istiyor. .72/3 boy var. 70-75 arası zamanlarım, kütle yağ olsa da daha iyiydi.

Bir haftasonu bodruma gidicem. mayıs gibi. Bu planım. Gerisine allah kerim.

bali'ye gidecegim. bir tane kiz beni bekliyo, ayrica gitmisken biraz da dovme yaptircam.

Kuzenimle ortak tarih belirleyebilirsek Yunanistan düşünüyoruz birkaç günlük de olsa.
Aksilik olur da o iş olmazsa ya Kaş var aklımda ya da Kapodakya turu.

Planlar birbirinden bu kadar alakasız işte, kafalar karışık.

okullar kapanır kapanmaz kafa dinleme tatili için her şey dahil otel.
sonra gezme görme tatili yaz ortasında.
sonra okullar açılmadan önce bir iki günlük "allahım sen bana sabır ver" tatili.

Şehir dışında kamp inş.

denizi çok özledim. bonemi, gözlüğümü takıp, sahanlıkta 20, 30 metre yavaşça yürüyüp yeterli derinliğe ulaştığımda kendimi suya ilk kez bırakacağım anı kafamda kurup ürperiyorum son günlerde.

fırsatını bulduğum her an orada olacağım.

haziran başı aile ile belek
temmuzda da 2 hafta kiev.

mayıs başı miami
mayıs sonu bodrum
ramazanda da bozcaada bu kadar. sonrası çalışma.

tam set kamp malzemesi aldık, bu sene her haftasonu çocuğu (2.5 yaşında) da alıp bir yerlerde kamp yapmak niyetindeyiz.

tatil olayına bakacağız, daha planlamadık.

Yıllık iznim yok bu sene. Yaz için çok hayalim vardı ama hiçbiri plana dönüşemeyecek artık maalesef.

15 günlügüne Türkiyeye gelecegim, iki senedir gelmiyorum yazlari, Ege-Akdeniz turu yapmak istiyorum.

Altinci ayda bir Fes ve Marakes.

Hala acikta olan bir 10 günlük bisiklet turu -belki Isvec.

ilk defa böyle bir soruya planım var diye cevap veriyorum. temmuzun ortasında bi iki haftalığına balkanlardayım.

tatil planımız var birisi avrupa(yakın) diğeri uzak güney amerika uzak doğu gibi.

bir gönüllülük işi var. prensipte anlaştık ama tam tarihi mayıs sonunda belirleyelim dediler. yan çizmezlerse eğer kiev'e gideceğim, ekonomik durumum el verirse bu sefer odessa'yı da görmek istiyorum ama oraya direkt tren yokmuş galiba, sıkıntı diyolla. yok "sen gelme ulan ayı" derlerse buradayım, gidemem bi yere. kalacak yer ve yemek masrafını kitleyebilmem lazım, aksi takdirde yurtdışı olmuyor. yurtiçinde bir şey yapmayı zaten istemiyorum. en iyisi evde oturup/çalışıp para biriktirmek, düze çıkmak ama onu da ben istemiyom

Yulaf ezmesi ve sut

Yumurta+ sevdiğiniz her türlü peynir+ zeytin+ biber/maydanoz (lif içeren herhangi sevdiğiniz besin)+ ceviz /fındık

Bu sabah peynir yerine labne+avakado ekledim; ekmek yok en az 14-15'e kadar acıkmama garantili.

Hatta akşama kadar başka öğün yapmayacaksanız kahveye 1 tatlı kaşığı hindistan cevizi yağı + tereyağı da katabilirsiniz.

Müsli? veyaa haşlanmış yumurta olabilir bi de avokadolu bi şeyler olabilir. Hepsi de iğrenç boşver ekmeğe devam et, fıstık ezmesi al göm ekmekle.

ekmek yerine ceviz, kavrulmamış badem, fındık yiyebilirsin

Bir tane haşlanmış yumurta kesinlikle.

TArçınlı elma +ceviz

@neferkitty +1 3 yumurtadan omlet ya da haşlayacaksam 2 tane, peynir, zeytin, salatalık, 4-5 tane ceviz. Bu ekiple ekmeğe gerek kalmadan saatlerce tok duruluyor. Mısır gevreği falan yemeyin sakın şeker dolu onlar hep. Evet diyet ürünü olduğunu iddia edenler bile.

müslilee gerçekten sağlıklı değiller
yulaf ezmesi kuru meyve ve yogurt karışımı sütlü olandan daha doyurucu olabiliyor. benim en çok tükettiğim üçlü. bazsn kaseye yumurta kırıp içine biraz peynir atıp 1 dk mikrodalgaya koyuyorum sufle gibi oluyor cok lezzetli ve pratik

sahanda yumurta+közlenmiş mantar (tost makinesinde közlüyorum) ikilisine bayılıyorum ben. epey de tok tutuyor.

haşlanmış yumurta +1

omlet

üşenmezsen zamanın varsa krep

her sabah muhakkak 2 yumurta yiyorum. haşlanmış bazen insanı sıkıyor. su aralar favorim göz yumurta. az tereyağında, yağsız da o olabilir, kısık ateste ve kapağı kapalı pişmeli. bu şekilde sarilari da tam pişmiş oluyor, tabii öyle seviyorsaniz.

bir de bence zeytin çok etkili acikmama konusunda. yediğim günlerde 20 tane falan yiyorum kahvaltıda ve baya bir süre acikmiyorum.

Çeşitli yumurta tariflerine bakman lazım, bir de et ile aran iyiyse kavurmalı-pastırmalı-sucuklu-kıymalı yumurta falan güzel alternatifler. Ekmeğe benzer birşey olacaksa alternatif kek tariflerini -beyaz un ve rafine şeker içermeyen vs.-incelemeni tavsiye ederim.

Ben de konu açılmışken bi şey sorayım :) öğün aralarında Eti form türü şeyler faydalı mıdır? Yani ceviz badem yoksa onunla geçirsek olur mu?

ekmegin alternatifi cevizdir.

yumurta,yulaf ezmesi, azcık cheddar biraz da sütle omlet yapabilirsin.cheddar opsiyonel.
hatta seviyorsan icine avakadoyla keci peyniri koyup taco seklinde gömmeni tavsiye ederim.

yumurta+ yeşillik
yulaf+ yogurt+ elma+ muz+ tarçın (ben genelde bunu yiyorum hafta içi işe gitmeden önce)
kuruyemiş
avokado
lor peyniri


Eti form tarzı şeyler sağlıklı değiller.

Ben de ekmek yemiyorum, ama kahvaltimi is yerinde yaptigim icin yumurta kokan yumurtalar (mesela haslanmis) goturemiyorum. Benzer durumdaysan soyle doyurucu bir peynir topu tarifi var: instagram.com yalniz burda kitir kitir oluyor demis ama benimki kitir kitir olmuyor, disi hafif kitir ici yumusak. Domates salatalikla yiyorum sabahlari, icerigi dusuk karbonhidratli ve yuksek proteinli oldugu icin tok tutuyor. Ben bu tarife ek keten tohumu ve corekotu da koyuyorum, cevizi de 1 kasik yulaf ezmesiyle cekiyorum.

1-bisiklet
2-her daim
3-bacak/kalça birde işte sağlık falan
4-evet son 6 7 yıldır gelir elde ediyorum.
5-şu anda da öyle.

Kuksa yapıyorum.
Canım sıkkın olduğunda imdadıma yetişiyor.
El becerimi geliştiriyor ve huzur veriyor.
Satmayı düşünmedim fakat iyi bir ağaçtan oyulmuş güzel işçiliğe sahip bir kuksanın 300 tl kadar ettiğine şahit oldum.
Kendi el işçiliğinizle yaptığınız bir şeyi başkalarına hediye etmek güzel bir şey sanırım uzun yıllar daha uğraşacağım bir hobi fakat hayatın merkezine konacak gibi değil neticede bardak yapıyorsun dimi:)

taş ev maketi, fitness, psikoloji

ayırdığım vakit değişiyor. ortak özellikleri kendimi anlamama/tanımama yardımcı olmaları. maddi kazanca dönüşmedi. hayatımın neresinde yer alırlar bilmiyorum, herhangi bir şekilde içinde yer almalarını umuyorum sadece.

Spor ve grafik tasarım(photoshop ve illustrator)
Vakit değişiyor neredeyse her gün
Zevk alıyorum rahatlıyorum
Maddi kazanç için yapmam. Grafik tasarımcı olmak istemem daha sayısal işleri seviyorum
Spor için evet ileride de yapmak için vakit ayırmaya çalışıcam. Yaş ilerledikçe yogaya sarabilirim muhtemelen.

1-spor (bisiklet, yüzme, koşu, fitness), edebiyat, sinema, piyano, müzik.
2-eğer çalışmıyorsam büyük ihtimalle bunlardan biriyle meşgulümdür. hafta içi, sonu fark etmiyor.
3-çok şey ama uyukluyorum, yazasım yok.
4-henüz hayır. belki sporla, edebiyatla ilgili olarak ya da çok zayıf bir ihtimal müzik yaparak para kazanabilirim. sinemanın okulunu okuyorum, maddi kazanca dönüşme ihtimali en yüksek olan haliyle bu.
5-hepsi yer alsın isterim ama gerektiğinde fire verebilirim.

Puzzle yapmak,
Belirsiz zamanlarda yapiyorum, ama başladığım bir puzzle ise neredeyse hergün uğraşıyorum,
Düşünce açısından beni rahatlatıyor, sevdiğim bir müzik listesi açıp parçaları ararken sabrımın da geliştiğini hissediyorum,
Sanırım hayatımın ilerleyen dönemlerinde de yer alacak.
**
Tenise başladım geçen aylarda,
Haftada iki kez oynuyoruz, beni dinç tutuyor, öğrenmeye devam edip ilerleyen zamanlarda da oynamayı istiyorum.
**
Fotoğraf çekmek,
belli bir zamanı yok, yeni yerleri farklı açılardan görmem konusunda beni meraklandırıyor ve sanırım hem çekmeye hem de öğrenmeye devam ettiğim için sürekli uğraşacağım.

1. Karate-Do
2. Haftada üç gün antrenmanım var ama yoğun olunca hepsine gidemiyorum.
3. Sabır, dayanıklılık, hızlı hareket etme, hızlı karar verme, konsantrasyon, yön algısı, bedensel zeka, sakinlik, hayat görüşü.
4. Şu an için dönüşmedi. Tamamen vakit ayırdığım bir şey olsa rahatlıkla dönüşür. Kulüpteki sporcuların birçoğunun düzenli maaşı var ama geneli her hafta sonu maça giden, uçağa atlayıp ilden ile, ülkeden ülkeye şampiyona için gezen kişiler. Benim o kadar vaktim yok.
5. Antrenör ya da hakem olma şansım var. Kendimi geliştirirsem olabilir. Ama ben prensip olarak hiçbir şeyi hayatımın merkezine koymam.

1. çizim, fotoşok ile bir şeyler tasarlamaca
2. genelde kafama göre, ne zaman eserse ya da aklıma güzel bir fikir gelirse
3. hayal gücü, görsel çeşitlilik
4. evet
5. olabilir, memnun da olurum.

spor yapmak hobi gibi gelmiyor bana, yapılması gereken bir aktivite gibi.

1. Tiyatro
2. Hafta sonu kursa gidip hafta içi de okumalar ve çalışmalar yapıyorum.
3. Beni mutlu ediyor, özgüvenimi arttırıyor, hayata ve sanata olan inancımı tazeliyor, beni heyecanlandırıyor, insanlarla olan iletişimimde kendimi rahat ifade edebilme konusunda başarıma katkı sağlıyor, gündelik hayat meşgalelerinden uzaklaştırıyor, eğlendiriyor, haz veriyor.
4. Maddi kazanca henüz dönüşmedi ama bir noktadan sonra dönüşebilir.
5. Hayatımın merkezinde yer almasını ve asıl mesleğimin tiyatroculuk olmasını isterdim ama ne yazık ki Türkiye şartlarında bu mümkün değil. Yine de mümkün mertebe hayatıma dahil etmeye çalışacağım.

Ek olarak; zevk aldığın ve seni gerçekten mutlu eden en az bir hobin mutlaka olsun ve onun için gerçekten çabala. Hayat kalitene ciddi şekilde katkı sağladığını göreceksin. Sevgiler...

1. Yazıyorum. Daha doğrusu yazmaya çalışıyorum. Ne kadar iyi de olsam, kötü de olsam; tam anlamıyla bu eyleme vakıf olduğumu söylemek benim haddime değil çünkü.
2. Ne zaman bir şeyler kıpırdanırsa, o zaman yazmam gerekiyor. Tuşların başında boş boş oturduğum da oluyor, sebepsizce oturuyorken bir anda yerimden fırladığım da. Maalesef pek düzenli bir alışkanlık değil bu.
3. Daha farklı bakıyorum her şeye. Yazdığım her şey beni değiştiriyor. Yazdıklarıma dair aldığım yorumlar, beni başka biri yapıyor. Giderek genişletiyorum bakış açımı. Kelimeleri daha doğru yerde ve çok daha çeşitli kullanmaya gayret etmeme yol açıyor, sanırım bu da kendimi ifade etme anlamında olumlu bir sonuç doğuruyor.
4. Şimdilik hayır. Birçok yarışmaya başvurdum yazdıklarımla ancak henüz dönmüş değil.
5. Kuvvetle muhtemelen evet, zira şu anda da oldukça önemli bir konumda bu durum.

1) fitness ve resim çizmek,
2) fitness'a haftada üç gün, resime cumartesi günleri
3) fitness: güç, vücut, kafa dinginliği; resim: kafa dinginliği
4) hayır
5) kesinlikle

Sıfır karbonhidrat olayı pratikte çok mümkün değil, yediğimiz sebzeden, peynirden bile karbonhidrat geliyor. Ancak düşük karbonhidrat olarak mümkün, hiçbir şekilde tahıl/şeker tüketmiyorum. Baklagillerden bir miktar karbonhidrat almış oluyorum tabi.

Arada sırada (2-3 haftada bir) 1adet muz ya da 1 tatlı kaşığı keçiboynuzu pekmezi ile sağlıklı tatlılar yapıp yiyoruz, onun dışında evde şeker/un/glutenli ürün vs yok. Meyve de cok nadir. Ancak sebze bol bol, et ile bakliyat yiyorum, süt ürünleri tüketiyorum. Sebzeden gelen karbonhidrat çok düşük ve yavaş sindiriliyor. (Karatay mode on)

Sadece et ya da yağ tüketilmiyorsa karbonhidrat tüketilmemesi gibi bir durum olamaz, karbonhidrat farklı formlarda hemen hemen her şeyde var. Yani peynir yesen de var brokoli yesen de var nohut yesen de var. Bununla birlikte, çikolata cips yesen de var. Sıkıntı, karbonhidratı nereden aldığın. Ben karbonhidrat tüketmiyorum diyemem ama uygun yerlerden yeteri kadar alıyorum diyebilirim.

Ben. 130 KG obez bir bireyken, karbonhidratı minimuma indirdim. 30 kg verdim. spor falan da yapmadım.

Karbonhidratı sıfıra indirmek denildiği gibi pek mümkün değil. Fakat basit karbonhidratı beslenme düzeninden çıkarmak mümkün. Ben üç aydır basit karbonhidrat tüketmiyorum, çok da memnunum.

DNA'da bile şeker varken sıfır karbonhidratla beslenme diye bir şey imkansız. Ayıklayacak mısın?

basit- düşük karbonhidrat bahsettigim aynen. tahıl ve şekeri ortadan kaldırmak. şekeri hallederiz de un yokken misal krep yapamayız değil mi?

mesela un yerine alternatif ne kullanıyorsunuz? @neferkitty @voyager 1

Ben su siteyi cok seviyorum, kizi tip1 diabet olan bir annenin saglikli alternatiflere yonelmesi ile olusturdugu tarifler var. Bazilarinda bal/pekmez vs oluyor tabi ama bazilarinda yok. Mesela bazilarinda un yerine badem unu /findik unu vs kullaniyor. Yemek tarifleri de var. Bi bakin derim

www.badeninsekeri.com

Daha bugun sahlepli chia pudinginden yaptim sadece 1 tatli kasigi pekmez var icinde ( 2 kisilik) onun yerine yarim muz da konulabilir. Krebi bir keresinde yulaf kepegi ile yapmistim ama karbonhidratsiz olmaz galiba hic denemedim.

bende tip1 diyabetim. karbonhidrat hesaplayarak yiyorum surekli.
tuketimi tamamen sifira indirmek aslinda pek mumkun degil.
ben bir donem cok cok azaltmstim, hem kilo kaybi yasadim hemde gucsuz bir duruma geldim.

@hopp bir keresinde başlarda krep için yulaf unu denemiştim ama çok kötü olmuştu. Belki de ben yapamamışımdır bilmiyorum :) Sonra da eskiden sevdiğim şeyleri başka malzemelerle yapmaya çalışmak yerine yeni beslenme düzenime uygun şeyler yapmaya başladım çeşit çeşit omletler vs. Bir süre sonra insanın canı gerçekten çekmemeye başlıyor zaten.

Yeşil sebze ve az miktarda kuruyemiş dışında hiç tüketmiyorum. Süper olay.

Ben karbonhidratı bırakamadım.
Şeker tüketmiyorum, rafine şeker yani. Paketli şeyler ve abur cuburlar vs kesinlikle yemiyorum.

Makarna, börek vs yemiyorum bir de.

@hopp unsuz pancake tarifi de varmış şimdi gördüm :D

www.badeninsekeri.com

3 idiots var izlemediysen ama bu komedi.
wes anderson filmleri icini huzurla doldurup sikintilarini unutturabilir.

Hollywood filmlerine dair nota rağmen Stranger than Fiction ve The Darjeeling Limited'ı önereceğim.

www.imdb.com
www.imdb.com

The Best Exotic Marigold Hotel

sağ olun hepiniz, izleyeceğim gece hepsini.

@in vino arkadaşım 3 idiots'u izledim.

hunt for the wilderpeople iyi

hollywood ama fundamentals of caring iyi olabilir.

türkan saylan kültür merkezine gidebilirsin. kütüphane var en üst katında.

www.kartal.bel.tr

şunlara baksan bir de. hangisi nerede tam hatırlayamadım. atalar yakın olabilir belki.

kozyatağı and kulenin altında workinton var.

Eğer o kadar açılmak zor gelmezse, Caddebostan sahildeki ve yol üstündeki iki Caffe Nero da çalışmak için çok uygun. Beş altı saat vakit geçirmişliğim vardır çalışarak.

Avantgarde Levent Hotel

Levent metrocity içinde essporto var, sauna, hamam, buhar odası vs bulunuyor. Ama yıllık üyelik alıyorlar.

macka, mac fit

Zone zorluyu tavsiye ederim çok güzel ve sakin. 250 tl vereceksen oraya git bence. Mac fit'lerden uzak dur, ölçümlerini bile kendin yapıyorsun bu kadar sallamazlık olur ancak.

fulya mac fit yillik uye olursan aylik 80tl. su, havlu, sampuan, olcum yok. ama temiz duzgun bir yer. hocalarin umrunda degilsin o ayri. sadece ozel ders alma ihtimalin var gibiyse ilgileniyorlar. grup dersleri var, dus var, soyunma odasi temiz, derli toplu, buhar odasi var bir de. aletlerde pek sira yok.

Ortaköy Dereboyu'ndaki Macfit'in aylık üyeliği 235 TL civarı ve saunası, hamamı, havuzu var, alt katında da masaj salonu var.

Hayatta uğraşmam öylece duruyor hepsi

senin silmen garip geldi bana asıl

ben silmem, hep durur

Anca telefonun hafızası dolmak üzereyse ve başka silecek bir şey bulamamışsam çok önemli görmediğim 2-3 konuşmayı silerim. Onun dışında silmem mesajları.

hiç silmem

ilk konuştuğum günden beri duruyor. neden sileyim ki?

Ben arşivliyorum. O ana sayfa hep boş kalsın istiyorum çünkü bazen yanlışlıkla başkalarına mesaj gönderme durumu oluyor.

Niye rahat edemeyelim ki? Durması zaten işlem gerektirmeyen kafa rahat olan durum. Hiç uğraşacağım bişey değil

bi bklar karıştırıyorsam silerim sadece. Fenalık basması da bu yüzdendir muhtemelen, "lan biri görürse..." diye :)

Ben de yıllardır hiç silmedim. Silmek için bir nedenim yok ki. Neyinden rahatsiz olayım? Arada resimleri siliyorum sadece. O da yer kaplıyor diye.

Ben bütün mesajları, whatsapp'ı vs silerim. Sadece ablam falan gibi hergün muhakkak görüştüğüm bir ya da iki kişinin ki duruyor hep. Arşivlemem de. Kaldıkları zaman bir dağınıklık varmış gibi hissediyorum ama delilik parayla değil tabii.

2 senelik watsap konuşmalarım duruyor, siliyorsam beni rahatsız eden bir konuşma olmasi lazim. Açıkçası onun dışında pek takmam.

elektronikte düzenli disiplinli insanım silerim hemen arkasından olmasada, masaustumde düzenlidir klasörlerimde

Birkaç kişi hariç siliyorum genelde. Yani bakıyorum uzun zamandır konuşmamışsak ya da sık konustugum biri degilse siliyorum. Onun disinda senelerdir silmediklerim var.

Bir süre geçtikten sonra siliyorum çoğunu. Çok özel bir konuşmaysa saklıyorum.

Silmem gerek yok.

Eja +1

Masaüstü, galeri, WhatsApp, mesajlar vs. düzenlemek ciddi bir iştir. :) Bir gün boyunca oturup bilgisayarı düzenlediğimi bilirim evi toplar gibi.

Bir sure tuttuktan sonra siliyorum.

silmem. ayrıca telefona format atacağım zaman bile yedekler sonra geri yüklerim. çünkü geçmişten bir bilgi veya bir şey lazım olduğunda arattırıyorum şak diye çıkıyor.

Hepsi duruyor. Bu darbe zamanı 'Metroda polisler durdurup kontrol ediyor' demişlerdi, o zaman bir silmiştim. Peşinden silmedim hiç.

Birşeyler karıştırdığımdan değil ama o sayfanın dolu olması fenalıklar veriyor, siliyorum o yüzden ben de :)

Dönem dönem temizlik yaparım.
Bazen anlık gönderiler oluyor işle ilgili evrak vs. onları direk silerim zaten her türlü görseli ayrı bir alanda depoluyorum.
Sohbetleri de dediğim durumlar hariç önce yedekler sonra silerim.

sevgilim, kuzenim, ablam ile yani en çok konuştuğum insanlar ile olanlar duruyor.

ara ara olanları siliyorum.

iş telefonunda olan hiç bi yazışmayı silmiyorum.

Ben hiç silmiyorum ve bu mevzunun dolaşıp bana girmişliği de var. Mallık bende.
Silin çocuklar

Arada temizliyorum telefonu, yoksa sürekli takip etmem. Çok yakınlarım dışında genelini tamamen siliyorum.

Arada lazım olduğu için silmiyorum

Hiç mesaj silme huyum yok.

silerim. işime yaramayan herşeyi silerim

paketli bir besinden beklentinizi düşük tutun