gerileme olur mu bilmiyorum ama ileri gitmez zira kullandığın o alet ziyadesiyle kol/üst göğüs ve birazcık da sırt kaslarını çalıştırıcı bir alet.

Pullbuoy dan bahsediyorsunuz sanırım. Gerileme olmaz, pulboy bacak olmadan üst vücudu geliştirmek için kullanılan bir alet, üst taraf kadar olmasa da karın kaslarında da bir nebze gelişme sağlar.

Edit: Şuradan pulboy ile çalışan birincil ve ikincil kas gruplarını görebilirsiniz:
cdn.shopify.com

17:30 da işten çıkıyorsan 18:00 civarı yemeğini yiyip spora öyle geçebilirsin.
Ben akşam yemeğimi iş yerinde yer öyle salona geçerdim.
Daha sonra zor gelmeye başladı sabah işten önceye döndürdüm spor saatimi çok daha iyi oldu her açıdan. İmkanın varsa bunu tavsiye ederim.

1: Gün içinde yediklerin yeter, spor yapacam diye ekstra bir şey yemek gereksiz. Belki bir fincan kahve.

2: İş çıkışı kalabalık oluyor ama yeterli donanımı olan bir salona gidiyorsan bir sorun olmuyor. Ben sadece halter kullanıyorum, benden başka kullanan yok. O nedenle kalabalık beni etkilemiyor ama makineler de çok fazla, yani makinelerde çalışsaydım yine sıkıntı yaşamazdım.

3: İlk maddede açıkladım ama daha teknik bir detaya gireyim. Gün içinde yediğin karbonhidratlar kasa girdiğinde, yani kas glikojenleri dolduğunda, bunu spor yapmadan boşaltamıyorsun, yani enerji buradan geliyor. Gün içinde vücudun kullandığı şeker karaciğerden yıkılıyor, kaslar hala dolu yani. O nedenle spor yapacam enerjiye ihtiyacım var deyip yemeğe abanan insanlar çok da doğru yapmıyorlar.

akşam 8'de evde oluyorum. genellikle spora gideceğim günlerde yanıma muz elma vs alıyorum. biraz da kuruyemiş. yolda onları yiyerek enerji açığını kapatıyorum.

eve geçip, üzerimi değiştirip, çantamı da alıp spora gidiyorum. başlangıç saatim 9 civarı oluyor. 10:30 gibi salondan çıkmış oluyorum. 11 gibi evde yemeğimi yiyorum.

yemeği yiyip direkt uyumak olmayacağı için 2 saat daha zaman geçirip yatıyorum. sabah 6'da uyanıyorum. ortalama uyku saatim 5 saatin üzerine çıkmıyor.

en büyük zararı uykudan görüyorum. kasların gelişmesinden pek fayda göremiyorum.

Öğlen yemeğini 2 gibi yiyorum. İşten çıkışta da direkt spora gidiyorum. Başlarda biraz zor gibi oldu ama şimdi hiç zorluk çekmiyorum. Arada işten çıkmadan varsa bir şeyler atıştırıyorum kuruyemiş gibi. Spordan sonra da akşam yemeğini yiyorum.

- işten çıktığım gibi direkt gidiyorum. eve girip üstümü değiştirdiğim an dükkanı kapatmış oluyorum çünkü.

- yemek yemeden gidiyorum, öğle yemeğini sağlam yediysem zaten gerek kalmıyor; sadece sade kahve içiyorum öncesinde. akşamüstü acıkacak şekilde yemişsem de çiğ kuruyemiş, meyve gibi şeyler atıştırıyorum öncesinde, kahveyle birlikte yine. sır bu yüzden işyerindeki çekmecelerim silme kuruyemişle dolu.

- spordan sonra akşam yemeğimi yiyorum.

dediğim gibi öğlen öğününde güzel proteinini yağını ve temiz karbonhidratını aldıysan akşama kadar ölecek gibi olmamalısın. spor öncesi kahve içme alışkanlığın yoksa bir deneyebilirsin, zıpkın gibi yapıyor adamı. her halukarda acıkıyorum diyorsan da kendi sistemimi önerebilirim yine.

ayrıca akşam neden dışarıdan yemek zorundasın ki? hızlıca bi salata yapıp yanına 2 parça beyaz-kırmızı eti tavada çevirmek 10 dakikalık iş. en kötü yumurta kır peynir çiğ sebze ile yiyiver işte.

@angelus
O dedigin bende olmuyor. Herkeste nasil bilmiyorum ama bende oyle degil iste. Oglen yedigim yemek beni kurtarmiyor, aksama enerjim kalmiyor benim. Aksam yemeginden once yolda yuruyemiyorum ben spor nasil yapayim:)
"Spor yapacam yemeliyim" dusuncesi degil mesele, yapamiyorum zaten yemezsem. Aksam yemegi yemeden kahve icmeye kalkarsam kusarim oracikta bir de.
Gereksiz derken, gerekli-gereksiz kismini dusunmeye firsatim olmadi bahsettigim sebepten.

ben genelde eve uğrayıp gidiyorum. ama öyle olunca çok hızlı hareket etmem gerekiyor. en geç ihtimali yazarsam, 7'ye doğru evde olup bir şeyler yiyip çıkıyorum 8 gibi salonda oluyorum. bazen 7de salonda olduğum da oluyor.

işten direkt gideceksem ofiste yemek yiyip çıkıyorum. bazen yemeği ofiste halledip yine eve gidiyorum. değişiyor. yemek derken tıka basa yemiyorum tabi. vaktim varsa hazırlıyorum düzgün bi şeyler.

öğle yemeğiyle durup direkt spora geçmem. aslında oluyor ama ben öyle deneyince pek iyi hissetmedim kendimi. en kötü bi muz bile olsa yiyip çıkıyorum. akşam 10dan sonra yemek yiyince rahatsız hissettiğim için spor sonrasında yemek yememeye çalışıyorum. o yüzden öncesinde hallediyorum yemek işini. belki yemem daha doğru ama bir bardak sütle falan kapatıyorum günü.

stavro; Şimdi gün içinde yediklerinin vücutta depolanış şekli kullanım modeli herkeste aynı, yani bende oluyor sende olmuyor gibi bir durum sözkonusu değil ama bazısı bunu sever bazısı sevmez, sevmeyenler de otomatik olarak kendini şartlar çalışma verimi düşer, buna bir şey diyemem. Ben de "Bir şey yemeden spor yapamam" desem, birkaç gün sonra bir şey yemeden spor yapamam, bu normal. Çalışma şekli sadece fiziki değil aynı zamanda mental olarak da düzenlenmeli. Ben moralim iyi olduğunda 250 kiloyla deadlift yapabiliyorum ama mental olarak hazır değilsem, 150 kiloda bile fail olabiliyorum, belki olayı bu açıdan değerlendirmek lazım. Yani mental olarak da hazır olmak lazım. Yoksa enerji mekanizması hepimizde aynı, ekstra bir şeker rahatsızlığı yoksa, bu çalışma şekli hepimiz için aynı şekilde ilerliyor. Fakat sen yok abi illa ben bir şeyler yemek istiyorum dersen, salona gitmeden 2 saat önce birkaç tane muz ye seni idare eder. Tabii ben böyle diyorum ama böyle diyorum diye aç antrenman yapmayı savunuyorum diye düşünme, sadece gün içinde yediklerin yeter diyorum. Yoksa sabah antrenman yapacaksan, salona gitmeden önce ben de baya yiyorum.

ben 18:30'da işten çıkıyorum. 17:00 gibi muz falan yersem çoksel oluyo ama bugüne kadar sadece iki kez yapabildim. aç aç gidiyorum salona. 19:15'te giyinmiş falan oluyorum. sporum zaten 1,5 saat sürüyor esnemelerle. 21:00-21:30 arası çıkıp eve gidip yumurta haşlıyorum veya yoğurt yiyorum sadece. yani 22:00'de falan yiyorum yemeği evet. bu şekilde kilo vermeyip kas yüzdemi arttırdım. kilo veremiyorum :(

Ben işten eve gidip üstümü değiştirip çıkıyorum genelde. Yemek yemiyorum, öyle çıktığımda ağır geliyor, bazen çıkasım bile gelmiyor. He gelince on kaplan gücünde yiyorum, gelir gelmez iştahım açık olmuyor o arayı yemek pişirmekle değerlendiriyorum.

Senin akşamüstü bir şeyler atıştırman lazım, belki kan değerlerini de ölçtürmelisin. O kadar enerjinin düşmemesi lazım sanki bilemedim.

Muz veya kuruyemişle halledersin edit ile dediğini.

@angelus Abi ayni degil herkeste iste. Temel prensip ayni olabilir, ama pratikte ayni bunye yok hepimizde.
Denemedgim bir sey degil, cok denedim. Mental olarak hazir olma durumunda hak veriyorum, ama bahsettigim baska sey. Sendeki enerji bende yok mesela. Ayni degiliz. Seninle ayni saatte ayni seyleri yesek bunyemiz ayni tepkiyi vermiyor. Ayni sekilde sen oglen 1'de yemek yersin bir dahakini aksam 8'de yersin diyelim, ben 2'de yiyip 6'da yine acikirim mesela, yemezsem kivranirim acliktan.

He dersin ki metabolizmada bir sikinti olmadigi surece benim dedigim olmali, dogrudur belki bir sey diyemem uzmani oldugum konu degil. Belki sikinti vardir benim isleyiste ama sonuc olarak olay bu, yani cok da denedim bir seyler yemeden olmuyor. Yarida kesmek zorunda kaldim her seferinde antrenmani. Cunku gucum yetmiyor yani olay net. Bir seyler yiyip gittigimde bir sikinti yok, gayet guzel antrenmanimi yapip cikiyorum. Artik bir hastalik mi var yoksa normal miyim bilmem ama olay bu, enerjim yetmiyor. 1-2 hareteketi guc bela yapip pilim bitmis oluyor, zorlasam dusup bayilacam zaten sinirlari fazla zorlayip macera aramak istemiyorum. Bir noktadan sonra gozler kararmaya basliyor zaten ileri gidersem. Programladigim antrenmanin yarisini anca yapabiliyorum yemeksiz.
Bu arada bir ara sekerimi olcturecegim cunku ben de supheleniyorum biraz.

Aslinda soru bu yemek isi gerekli mi gereksiz mi degil de nasil hallederiz idi ama bu konuda bir sey ogrenmek de benim icin cok iyi tabii.

Bunun disinda moral olarak dusuk ve uyusuk oldugum gunler de bir nebze enerjisiz hissediyorum tabii ki ama gidip antrenmana basladiktan sonra gerisi geliyor, kendime gelip bitiriyorum antrenmani. Ama obur turlu bos depolu araba gibiyim:)

Bu arada spor sonrasi tekrar yiyorum, acikmis oluyorum.

Kışın işten çıktığım gibi gidiyorum, yazın evde 1-2 saat durup gidiyorum (çünkü kalabalık)

İşten çıktığım gibi gideceksem (saat 7'de sporda olacak şekilde):
Öğle yemeğimi 4 gibi yiyorum. 5-6 arası da bir meyve veya az kuruyemiş yiyorum. Spor ağır olacaksa yulaflı smoothie vs yapmış oluyorum, onu içiyorum.

Daha geç gideceksem (saat 9'da sporda olacak şekilde)
İşten çıkınca eve gidiyorum, 6:30-7:30 arası yemek yiyorum (evde yemek yoksa yumurta haşlıyorum, yanına peynir, domates vs kahvaltı tarzı yapıyorum veya bir salata yapıyorum).

Tavsiyem öğle yemeğini alabiliyorsan geçe al. Alamıyorsan spordan yaklaşık 2 saat önce meyve, kuruyemiş, tost, sandviçş, smoothie, salata vs vs yenilebilir. Bunları evden hazırlayıp götürebilirsin, ben öyle yapıyorum, her gün dışarıan yemenin maaliyeti çok yüksek gerçekten hem de istediğin gibi şeyler bulamıyorsun.

Stavro; Tamam onu diyorum zaten, yani sen kendini iyi hissetmiyorsan tabii ki ye, "Gün içinde yediklerin sana yeter" kısmı işin bilimsel kısmı sadece, önemli olan senin kendini nasıl hissettiğin. Bu anlamda ben sana iki öneride bulunabilirim en pratik şekilde; meyveler normalde çok enerji vermez ama muz fruktozla birlikte iyi bir glikoz deposu olduğu için muz yiyebilirsin ya da akşamdan karbonhidrat-protein karışımı bir pankek yapıp onu yiyebilirsin, yani soğuk olur ama en azından bozulmaz falan idare eder. Normalde kuruyemiş de yenir ama kuruyemiş çok fazla yağ barındırdığı için hazmı uzun sürüyor, o biraz sıkıntı olabilir.

Bir de ben zamaninda aclik kan sekeri olcturmustum tavsiye uzerine, normal cikmisti. "o zaman sende gizli seker olabilir" diyen arkadaslar oldu. Onu nasil anlayacagiz eger ole bir sey varsa? Sekeri olctureli epey zaman gecti ama yine olcturecegim, yine normal cikarsa neyi olcturecegim gizli seker her neyse o var mi diye anlamak icin?

akşam 5 gibi bir avuç badem yiyorum. akşam 7 gibi sporda oluyorum. eve gelince de normal yemeğimi yiyorum.

Gizli şeker dediği, pre-diyabet aslında. Yani açlık kan şekeri ölçüldüğünde sana diyabet tanısı koyacak düzeyde bir sıkıntın yoktur ama adım adım yaklaşıyorsundur, referans düzeyin o noktadadır, o zaman sana "Sende gizli kan şeker var" derler. Sende öyle bir durum olsaydı, ölçümünü yapan kişiler söylerdi zaten. Yani şeker ölçümün normal referans aralığında ama kendine çeki üzen var, yoksa ufak ufak insülin direnci oluşmaya başlayacak derler. Gizli kan şekeri gizli bir şey değil yani.

15:00 de işten çıkarım 15:45 gibi spor salonunda olurum çıkışta yemek yerim.
Hayır işten çıkınca yorgun olmuyorum aksine spor sayesinde zinde oluyorum.
Sadece başlarda zor gelebilir sonrası çok kolay

Yemekten sonra spora gidilmez. Atıyorum 5'te çıkıyorsan 4 gibi muz, kuruyemiş benzeri ufak bir ara öğün alıp spora gitmek spor çıkışı yemek yemen gerekiyor.

yani yapılabilir/yapılamaz dışında tavsiye de veriyoruz aslında ama neden senin hoşuna gitmiyor cevaplar anlamıyorum. illa bir şeyler yemen gerekiyorsa da tam bir öğün yemek durumunda değilsin ki? denildiği gibi 1-2 saat öncesinde meyve olarak muz ye işte, yanına kuruyemiş, kahve, az kalorili besinler de değil bunlar. angelus orada güzelce açıklamış, salona girmeden 15 dakika önce kuruyemiş yersen hazmı uzun sürdüğünden faydasını görmezsin örneğin ama ona göre ayarlarsın işte.

açken spor yapamıyor olabilirsin ama emin ol tıka basa tokken de spor yapamazsın ki. açken tansiyonun düşer, başın döner; çok toksan da bu sefer yediklerin ağzına gelir, miden bulanabilir ya da istediğin verimi alamazsın spordan. arasını tutturabilmek için de halihazırda verilen önerilerin işe yarayacağını düşünüyorum.

Oneriler dogrultusunda muz, kuruyemis tarzi atistirmalik yemeye karar verdim spordan isten cikmaya yakin.
Cevaplar icin tesekkurler.

hiç çalışmayacaksam ve vize sıkıntısı yaşamayacaksam aylık 800 dolarla yaşamayı çalışmaya tercih ederdim. 800 dolarla dünyanın gelişmiş ülkelerinde öğrenci gibi diğer ülkelerinde de memur gibi yaşarsın. ayrıca gitigin yerlerde başit işlerde çalışırsan dünyayı da gezersin bu parayla. milyon lazım diyenlere aldırma.

1 milyon 1 sene yeterse cok iyi oyle soyleyeyim. Rakam veremiyorum ama cok cilgin meblaglar lazim.
Muhtemelen Avrupa'da yasarim. Bir sure Amerika'da da yasayabilirim. Ya da bir sure Avrupa, geri kalani Amerika yaparim bilmiyorum. Arada birkac aylik periyodlarla farkli cografyalar. Asla tek bir yerde olene kadar yasamam. Kahrolasi bir sahil kasabasinda emekli hayati yasmamam.

1) 60 yıl daha yaşasam seneye 75000 TL düşüyor.
Ayda 6250 TL
İnanılmaz lüks bir yaşam süremem demek ki. Yetmeyebilir. Normalde yeter tabi de, hayal kuruoz surda.

2) Sanırım önce gider 3-5 sene Amerikada yaşarım. Param olmadıgı için yapamadıgım şeyleri yaparım. Eğitim de alırım, mesleğimi yapmayacak olsam da. İcimde kaldı kalacak cunku. Sonra gelirim burda STK faaliyetleri vs takılır surekli de gezer gezdiririm

1 milyar dolar.

london nyc tropik adalar ve arasıra türkiye:)

çalıştığım yer için aylık 40bin tl kira ödeniyor. kazara 1-2 defa gününde ödemeyi unuttuk. bize dönüş yapmadı mal sahibi.. böyle bir mal mülk alırdım bir yerden. örneğin bahsettiğim iş yerinin ederi 5-6 milyon olsun. veririm kiraya, aylık 20bine de razıyım :)

5m usd lazım

1m İsviçrede dursun herşeyi kaybedersem diye
1m biyere saklarım (bkz.nectome)
1,5m çeşitli yatırımlar
1,5m yat kat

10 milyar dolar lazımmış hahaha Kemiksiz 20 bin kira gelirleri olsun her ay, yüzde 90'ı çalışmayı bırakır.Ya da göstermelik bi işyeri açar, aslında çalısıyorum hissini vermek için.

1 milyon türk lirası yetiyor.
Böyle bir param olsa tayland, filipinler vs oralarda yaşayıp gezmeye devam ederdim. Bir süre de latin amerika'da yaşamak isterim.

1 milyon dolar yeter rahat. Avrupa’da yaşarım, İspanya’da falan.

1 milyar dolar ne lan. O paraya faiz lobisi kurarım ibneliğine soğan fiyatını falan arttırırım.

6 milyon dolar

hazıra dağ dayanmaz lafı benim için söylenmiş olabilir. dışarıdan bakıldığında tek masrafım yemek ve sigara gibi görünüyor ama elimi kolumu bağlayıp bir odaya kilitlesen ben o odada günde 2-3 bin euro harcamayı başarırım elimde para olsa, biliyorum. hayatımda beni frenleyecek, plan yapmaya ve ölçülü yaşamaya teşvik edecek bir "geçim sıkıntısı" ve "uğraş" yoksa eğer hiçbir meblağ beni kurtarmaz. ayda 100 bin euro verirsin, gidip almanya üçüncü lig takımını satın almaya kalkarım; iki sene sonra 1 milyon euro borç birikmiş olur, kendimi asarım bu sefer.

günde 4-5 saat çalışıp hem kendimi geliştirebileceğim hem de insanlara faydalı olabileceğim bir iş yaptırsınlar bana, bunun karşılığında almanya'da 5 bin euro'ya tavım, fazlasını istemem.

yok "asla para için çalışmayacaksın" diyorlarsa her ay 1 milyon euro vermeleri lazım. boş bakkal taşak tartar hesabı, ben uğraşacak bir şeyim yoksa deli gibi harcarım. 12 yaşındayken bir çocuğun "zıplayan top"u çok hoşuma gittiği için bugünün parasıyla 5 lira verip satın almıştım aq düşün öyle bi adamım. günün 24 saati benim olacak da ayda 3-5 bin euro'yla geçinebileceğim, piiii. mümkünatı yok. salağım ben.

1. 1 milyon dolar 20-22 yil yeter bana. Olumlu.

2. Sehir degistiririm muhtemelen ama Almanya'da kalmaya devam ederim. Biraz daha uzun tatil yaparim, yasam standartim asagi yukari ayni kalir.

4 milyon$ gerekiyor hesapladık

Her gün yapmaya çalış, birer birer artacak acele etme. İlk günler 0 ise hareketi tam yapmaya çalışma, hafif hafif göğüs ve kol kaslarını çalıştır o pozisyondayken.

Yok öyle senelerce yapmayayım sonra kaldığım yerden yaparım demek.

Ramazandan önce Iso lateral seated wide row ile 100 kg yapıyordum, şimdi gitsem 50 kg yapabilir miyim emin değilim?

2 yıl ara vermek neredeyse hiç spor yapmamış haline geri dönmek demek. evde yapmaktansa yine spor salonuna başla bence. aletli egzersizlerde hareket yolu belli olduğu için hareketi yanlış yapma ihtimalin çok daha az. evde yapılan spordan genelde pek hayır gelmiyor.

Knee push up ile başla, yani dizlerinin üzerinde.
Elleri omuz hizasından biraz daha geniş olacak şekilde koy, arayı küçülttüğünde şınav çekmek zorlaşır.
Karnın sıkı olsun, karın ve kalça bölgesini gevşek bırakma.
Bir de sadece tek hareket çalışmak yeterli değil, plank çeşitlerini çalış, squat da yap, bunlar şınavı geliştirir.

@peggy +1. ayrıca dirsekler vucudunla oluşturduğu açı 90 derece değil 45 derece olsun

Laktik asit esigini yukseltmelisiniz. O da hiit antrenmani ekleyerek, yokus calisarak olur. Hazir Maraton programlarini biraz karistirin. Oradan anlarsiniz. 3-4 aylik bi tanesini gozunuze kestirip onu takip edin. 42 biraz fazlaymis ama. İmkaniniz varsa turkiye atletizm federasyonunun sitesinden turkiye'deki maratonlara bakarak bir tane 21km yani yari maraton secin ve once onu kosun. 42km yari maratonun 4 kati daha zor. Denemis olursunuz kendinizi.

Ek olarak: iyi secilmis bir ayakkabinizin oldugunu varsayiyorum.

Sorunuza yanıt değil ama Murakami'nin Koşmasaydım Yazamazdım kitabını önermek istedim.

abi şu dikkatimi çekti, demir alımı tehlikeli, öyle kafana göre alınacak bişey değil.

sıkıntısı senelerce vücuttan atılamıyor oluşu. yani gerçekten önemli bir konu.

illa bişeyler kullanacaksan, bi kan tahlili yaptır bence.

hem herşeyi bi yana bıraktım, yaş kaç bilmiyorum ama yakın geçmişte spor geçmişin yoksa, adam akıllı bi checkup yaptırmadıysan, tehlikeli. küt diye gidersin maazallah

Hiç koşamazken 20 gün içinde 10k koşabilir duruma gelmek hızlı ilerlediğinizi gösteriyor. Ancak koşuda hızlı ilerlemek iyi değil bence. Yavaş yavaş, vücudu adapte ederek ilerlemek lazım. Yoksa sakatlıklara davetiye çıkıyor. Koşu maalesef sakatlıkların çok sık yaşandığı bir spor.
Tavsiyem maratona girişmeden önce, 5k ve 10k sürelerinizi iyileştirmeye çalışın. Sonra yarı maraton hedefleyin ve ondan sonra maraton gelsin. Adım adım gitmek daha mantıklı.
Kasım'a kadar olur mu bilmiyorum tabii:)
Sakatlanmamak için koşu öncesi ısınma ve sonrasındaki soğumalara özen gösterin.
İnterval, hız, tempo antrenmanları, güç antrenmanları koşunuzu geliştirir. Dümdüz koşmaktansa bu antrenmanları da yapın.

Koşu gruplarına katılabilirsiniz, birçok koşu grubu var ve her hafta bir sürü antrenmanları oluyor. Adidas runners istanbul, asics run turkey, istanbul koşu kuvvetleri, rundamental vs vs. Ben mesela bu grupların interval antrenmanlarına gidiyorum, hem eğlenceli geçiyor hem de yararını görüyorum.

Bir de bence sporla uğraşan herkes düzenli olarak spor hekimine gidip kontrollerini yaptırmalı. Ben her sene kan testlerimi, efor testimi yaptırıyorum.

www.adimadim.org

Bizimkiler 5-6 yıldır İhlas marka kullanıyor, çok iyiymiş öyle diyorlar.

Kullanmadım ama Woongjin Eversky alırdım herhalde.

Goldline ro kullanıyoruz 2 senedir. Annemler de 4 senedir kullanıyorlar. Bayağı memnunuz.

İhlas marka kulllanoypr babam. Memnundu

royal green bakiyordu bizimkiler ama filtre degisim ucretleri cok pahaliydi. ihlas aldilar memnunlarmis. (ki ihlasin taciz telefonlarindan illallah edip bir ara sirf bu yuzden almamayi dusunuyorlardi)

aosmith.com.tr

bundan kullanıyoruz. memnunuz. ama filtresini ayda bir değiştirmek gerekiyor. gerçi biz şirkette kullanıyoruz. aylık 30+ ton su filtreliyor. (üretimde kullanılan suyun da ph değeri önemli olduğu için aldık zaten bunu. esasen üretim için yani. yanında içme suyunu da filtreliyor.) bunların ev tiplerine bakılabilir pahalı gelirse.

Yeni geçtim. Memnunum.
59 iken geçmiştim. Mutsuzum.

Vodafone red10 cok mantikli. 1 seneden fazladir kullaniyorum memnunum.

Turkcell'in çekiminden memnun değilsen vodafone'dan hiç olmazsın. çekim gücü nedeniyle vodafone'dan turkcell'e geçmeyi düşünüyorum.

Turkcell'in çekmediği yerde Vodafone hiç çekmez.

Edit: Ben Turkcell, eşim Vodafone. Evin arka odalarında onun telefonu çekmiyor. Sürekli seyahat ederiz, gittiğimiz her yerde karşılaştırma imkanımız oluyor (telefonlar aynı). Şu ana kadar Turkcell'in çekmeyip de Vodafone'un çektiği bir yer görmedim, hep tam tersi oluyor. Hatta eşim Levent'te bir plazada çalışıyor, ofisin bulunduğu kat çok yüksek olduğu için Vodafone yine çekmiyor, beni whatsapp'tan arıyor.
Gerçi biz de şirket olarak Vodafone'a geçiyoruz şimdi, hiç istemiyorum bu yüzden.

red10 kullanıyorum zamanında 45 lirayken geçmiştim. ama son zamanlarda çark çevirme fiyaskosundan sürekli internet sitesi alışveriş kodu çıkması (anlaşmalı site tabiki); kırk yılda bir hediye GB çıkarsa da onu 24 saatte geri silmesi (ilk çıktığında 1 haftaydı) ve tarifenin datalarını sanki kulanımım dışında da azaltıyormuş gibi gelmesi (bu sadece şüphe henüz ölçmedim) dolayı biraz soğuttu vodafone kendinden. sürekli ek paket alıp 80-90 liralara çıkmak zorunda kalıyorum son aylarda. oysa önceden 10gb artarak yetiyordu. bir iş mi var önümüzdeki ay göreceğiz.


bu arada X'in çekmediği yerde Y hiç çekmez önermesi yanlış. Bulunduğunuz coğrafyada şirketlerin baz istasyonu yatırımları farklı olabilir. eşinizin dostunuzun telefonundan ölçümler yaparak bulunduğunuz yerde en hızlısı hangisi anlayablirsiniz.

Türk telekom'un çektiği evde vodafone çekmiyor. Sakın geçme.

turkcell'in çekmediği yerde vodafone hiç çekmez +1

vodafone'dan turkcell'e geçtim 2 ay önce. aman diyeyim. ayrıca vodafone turkcell'i protesto amaçlı geçen kütleden sonra bi şımarıklaştı bi götü kalktı. müşteri hizmeleri olsun bayileri olsun adamın yüzüne bakmıyor "lütfen" cevap veriyorlar. sakın diyeyim. aman!

turkcell'in çekmediği yerde vodafone çekmez diye bir şey yok. bölge bölge değişir, evde vodafone'u da bir tanıdığın telefonunda deneyin öyle karar verin.
baz istasyonu hangisinin daha yakındaysa o daha iyi çekeccek doğal olarak.
ben taahhüt vermedim, 69 lira mı ne ödüyorum. bizim evde tüm şebekeler zayıf, yaşadığım çevrede fiyatına göre en başarılı olanı yine vodafone. bu tarifeye turkcell 100 lira üzerinde para istiyor, o da dengini bulabilirsen.

her şeyi olan birisiyse kısıtlı bütçeyle alabileceğiniz şey ilginç olmalı. minik bir ev süsü alsanız 150 200 liraya ? veya akvaryum süsü veya bir malzemesi ?

kampçıların işine yarayabilecek ilginç aletler var. ateş ile telefon şarj etme aparatlar gibi. crazy russian hacker kanalında incelenen kamp malzemeleri çok iyi hediyler olabilir. bir sürü güzel incelemesi var ama kesinlikle eminim oradan ucuz ama güzel bir şey seçebilirsiniz.

Kampta kullanabilecegi fonksiyonel bir caki alabilirsin.survival axe ta olabilir.mutlaka elinde iyileri vardir bahsettigin tipta bir arkadassa ama senin almanda hosuna gidecektir.

Tişört al geç

@maleficent

macallan 12 ilgimi çekti.

minik bir kasabada yaşıyorum. nasil edinebilirim?

şarap ve evde obje sever biri ise:

www.bunlardanistiyorum.com

değilse (mevsim çok uygun değil ama)

www.bunlardanistiyorum.com

zippo el sobası alma bende var.

ben de motorcuydum aldığım zamanlar, pek bir işime yaramadı. kullanışsız bişey.

bu adamın parası varsa elcik ısıtması zaten vardır.

abi güzel bir şişe içki hoş olabilir.

İyi bir termos da olabilir.

motocross yapiyorsa yeni bir jersey hosuna gidebilir ama butceyi en azindan 200'e cikarman lazim. wildsprocket'in instagram sayfasina bir bak. tshirt, sapka, google (gozluk) falan da var. ya da latif korkmaz'in dukkaninda olur. (enduromarket)

lastigi bitmistir belki guzel bir disli arka lastik olabilir. (butce artiyor)

motosiklet maketi olabilir.

kamp bicagi onermem. daha iyisi kesin vardir ama belki baltasi yoktur. katlanir testere guzel bir sey. hamak olabilir. tamamen kumas hamaklar var, hem hafif, az yer kapliyor.

icki icin matara olabilir.

bira kiti olur.

Bileklik kullanma potansiyeli olan biri gibi gözüktü, kullanıyorsa güzel bir bileklik alabilirsin.
Ben bu markanın tarzını bayağı beğeniyorum:
www.instagram.com
(125ten başlayıp 300lere kadar çıkıyor fiyatları)

soyle sandalyesi yoksa tavsiye ederim. cok hafif, cok kucuk.

www.hepsiburada.com

Bit ya da pire ki bunların da çeşitleri var. Az zıplayanı da vardır. Isırıktan ayırt etmek daha mantıklı.

www.fleabites.net

ben tanıyorum, pire.

neredeyse bütün bit ve pire çeşitlerinin görsellerine baktım ancak hiçbiri bu canlıya benzemiyor. bit kesinlikle değil ama ısırığı az çok benziyor. zira bit olsa bulduğu canlıya yapışırlar, bu zıplıyor ve sürekli yer değiştiriyorlar, tipi de hiç benzemiyor bite. tip olarak en çok hamamböceğinin minyatürüne benziyor ayak yapısı yüzünden ama onlar da ısırmaz, kan emici değiller. zıpladıklarını da zannetmiyorum. huf, kafayı yiyeceğim.

pire

ya arkadaşlar 100% eminsiniz değil mi pire olduğu konusunda? ilaçlama şirketine yolladım gifleri pire olmadığını, kenenin bir çeşidi olduğunu söylüyor, pire çok daha küçük olur diyor.. güvenemedim şimdi adamlara da.

kene cesidi mi?!!! bence baska bir sirkete daha sor.

yıllarca kedi-köpek bakmış, onlarca kene ayıklamış, evi 3 kere pirelenmiş biri olarak söylüyorum: giftekiler kene değil pire.

ilaçlama şirketi o kadar zum yapabileceğin ihtimalini şeyapamamıştır. parmaklı gifteki boyut pireye uyuyo bence. zıplama falan da aynı şekil. velhasıl hiç o kadar yakından görmedim

%100 pire

Buna kene diyen ilaçlama şirketiyle iş yapma bence.

Kesinlikle pire. Hemen ilaclatin evi, ve bir kac gun kapali kalsin ev. Siz de baska kalin o sure boyunca. Etrafta kedi/kopek varsa oralari da kolacan edin, tekrar bulasmasin

malesef, söve söve

sorunun muhattapı ben değilim ama yine de cevaplayayım, seve seve veriyorum ben. iyi muhalefet yapıyorlar ve 7 hazirandan beri geçen süre zarfında ülkeye veya insanlara hiçbir zararı bulunduklarını görmedim. aksine chp'den çok daha iyi ve etkili muhalefet yaptıkları da oldu mecliste.


başkanlık ince tabi.

3 yaşındaki bebeğin canını almış bir grup mu meclise girsin yoksa babasını işsiz bırakan, kötü bir eğitim alıp düşünce özgürlüğü kısıtlanmış bir şekilde yaşamasına sebep olan bir grup çoğunluğu mu alsın?

Hdp seçmeni değilim ama son 2 seçimdir hdp'ye oy veriyorum, şimdi de vereceğim. Hdp'nin baraj sorunu olmasa vermezdim, asıl hedef akp mv sayısını düşürmek ama kürtleri temsil eden bir partinin mecliste olmasını destekliyorum. Hdp'nin zaman içinde sadece kürtleri değil tüm azınlıkları kapsayıcı politikalar güdecek duruma evrilmesini isterim, potansiyellerini piç etmezler umarım.

ben etmeyi dusunuyordum ama mantiksiz geldi biraz derin dusununce. turkiye'nin partisiyim diyorsan yuzde 10 oy alirsin. tamam secim baraji asiri yuksek ama 35 milyon kurt var demesini de biliyorlar islerine gelmeyince. iyi onlarin oyunu o zaman iktidar ol, tutan mi var :D

Demirtas iyi bir siyasetci, cbaskanliginda verdim bu secimde ahmet sik ve veli sacilik icin de verecegim, bu insanlari mecliste gormek istiyorum.

Ulkede adalet yok, hakim savcilar yanli, hersey ates pahasi, adamin teki ulkenin yarisini dislamis, hala bebek katili primini kasmayin rica ederim.

Bu bir savassa bizde can yaktik, biz de o insanlari uzduk, evlerini barklarini yiktik. Biraz empati yapin, vicdaninizla karar verin.

@valentinov
bu kadar keskin bir çizginin rahatlıkla çizilebileceğini düşünmüyorum. bu şekilde düşünürsen ordumuzun yaptığı hatalar da var. öldürülen masum köylüler çocuklar vs. terörün her şekline lanet olsun, ancak devletin kullandığı orantısız güç de tartışma konusu olmalı.

bana en çok koyan kürt olmadığım halde siyasal islamı bitirmek için kürt partisine oy vermek zorunda kalmak. hdp bence türkiye partisi olma şansını geçen seçimden sonra bitirdi. ileride selahattin demirtaş sivrilip tek başına veya doğru düzgün bir grupla siyaset yaparsa ve bir suikaste kurban gitmezse büyük işler yapabilir. bakalım göreceğiz.

Hdp 1 kasım'da barajı geçtiyse, bu seçimde çok rahat geçer, bana biraz laik silkeleme söylemi geliyor bu baraj muhabbeti. Barış, halkların kardeşliği gibi piç ettikleri kavramlar gibi.

Asla hdp ye oy vermem herhangi baska bir partiye veririm hdp ye vermem.

buradaki 15 kişi arasında bile bu konular sakince konuşulamıyorsa bir 40 yıl daha gider bu problemler.

hayır, hdp'ye oy vermem.

barışçı, kürt kesimi temsil eden, iyi niyetli siyasi bir hareket olduğunu düşüneceğim zaman hdp'li vekillerin her fırsatta türkiye'yi yermeleri, insanları öldüren teröristlere kahraman demeleri ve terörizmi açıkça desteklemeleri geliyor. kusura bakmayın kürt kesimin hakkını savunmuyorlar, terörizmi destekliyorlar.

barajı geçeceğini düşünüyorum ben. o yüzden oy vermeyeceğim. barajı geçemeyecek olsaydı, emin değilim. yine vermezdim.

akp hükümetinden memnun değilim, ancak bu adamların akp'ye düşman olduklarını düşünmüyorum. kim iktidar olursa onlara düşman olacaklar kendi istediklerini elde edene kadar.

akp nefreti gözü kör etmemeli.

Kürtçü partiye oy vermem. İnce, ''Apo'nun heykelini dikeceğiz.'' diyen zatla görüşmeseydi oyumu ona verecektim. Bu seçimlerde oy kullanmayacağım.

Suruç olayından sonra Kürtler tamamen dayanışma yapıp HDP'yi barajın üstüne taşıyacaklar diye düşünüyorum. Ama yine de HDP sempatim olmasa da onlara oy vereceğim sanırım. Cumhurbaşkanı adayım İnce, CHP'nin zaten baraj sorunu yok. Yani vereceğim bir oy HDP için, dolayısıyla ülke için daha değerli bence.

İlk ve son kez vereceğim. Birçok arkadaşım ve akrabamda aynı şekilde yapacaklar. Hdp zaten barajı geçiyor vermenize gerek yok goygoyuna inanmıyorum

Muhtemelen vermeyeceğim ama vermeme nedenim chp'yi destekledigim ve onun da oya ihtiyaci olduğunu düşündüğüm için. Yoksa HDP'nin baraji geçmesini çok istiyorum. Zaten baya insani da ikna ettim bu konuda.

Terörist, çocuk katili vs konularina da katılmıyorum. Bu ülkede terörün patlama nedeni zamanında tüm Kürt aydinlarinin, gençlerinin diyarbakir ceza evinde, faili meçhullerde, beyaz toroslarda susturulması. Aydin kesim susunca olay tabi ki dağa kaydı. Şimdi hdp gibi siyasi çözüm fırsatı var ve hdp baraji aşamazsa siyasi çözüm şansı bitecek ve ve tarih tekrar edebilir.

İnce Demirtaşla görüşmese oyum onaydı diyen arkadaş da tamamen algı kasıyor. İnce tum adaylarla gitti görüştü. Demirtaş da eğer Cumhurbaşkanı adayı olabilecek kadar temizse İnce'nin onunla görüşmesindeki problem ne?

@basond +1

Ben vermem, benim oyum kıymetli valla öyle biri baraj geçsin öbürü bilmem ne yapsın diye ziyan edemem. Paşa keyfim ne isterse oraya atarım oyumu. O dediğiniz partide çalışsın geçsin barajı bana ne. Elin adamı diyar diyar geziyor valla memleketi

Vekil secimlerinde niye bir bagnaz gibi dusunulmemesi gerektigini meral aksener aciklamis

‪eksisozluk.com‬

ince yarışa katılana kadar oyum akeşener ve iyi partiye gidecekti. kararsızlığım halen devam etse de meral ablaya gidecek ilk turdaki oyum. ikinci turda rte/akp karşısında kim varsa ona.

hdp'ye hayatım boyunca oy vermedim, vermem. teröristlerle arasındaki duygusal bağı kesmeden olmaz. bu mesele olmasa, türkiye'nin oy verilecek tek partisi olurdu. ama terör/terörist güzellemeleri bana gelmez.

ince görüştü diye oy vermekten vazgeçen arkadaş, akp görüştüğünde ne yaptı acaba? düne kadar megri megri, habur, diyarbakır mitingi, oslo görüşmeleri/dolmabahçe mutabakatı, peşmergenin kobani'ye geçişi... bunlar sayılmaz değil mi? tıpkı düne kadar hocaefendilerine "ne istediler de vermedilerse"

demirtaş'ın saçmasapan gerekçelerle içeride tutulmasına da karşıyım; açılan çukurlara/hendeklere, döşenen bombalara da; pkk'ya yapılan yardımlara, verilen desteklere de; ilçelerin/semtlerin yerle bir edilip, "terörü temizledik" denmesine de; sırf kürt diye, birilerinin baskıya uğramasına da, yüceltilmesine de... karşıyım!

bence barajı rahat geçecek. yüzde 12 ve hatta üzerinde bir oy alacak.

Öfff hala “ince demirtaşla görüştü oy vermiycem işte banane” diyen tuhaf bir kesim var şu ortamda bile, vermeyin siz zaten vallahi bıktım sizden ya.

Hdp seçmeni değilim, barajı geçmeme ihtimalleri çok korkutucu, o yüzden 7 Haziran’da olduğu gibi yine onlara vereceğim parlementoda.

Baraji gececeklerini dusunuyorum zaten. Fazladan oy almalarini istemem.

Iki ustteki sav coktu, ikinci turda aksener veya inceyi destekleyecegiz dedi ayhan bilgen, sabah fox haberde.

hayır, hiçbir zaman oy vermeyi düşünmüyorum.

Evet vereceğim.

Artık oy kullananlar olarak bizim de siyaset yapmamız gerekiyor. Takım tutar gibi parti tutma aşamasında değiliz, ideolojilerimize göre hareket etme lüksümüzün olmadığını düşünüyorum.

LDPsporluyum. Sınırsız düşünce ve ifade özgürlüğü taraftarıyım ve savunma harici şiddete karşıyım. PKK'yı doğuran koşulların da, rakiplerini yok edip tek başına kalmasını sağlayan acımasızlığının da farkındayım. PKK-HDP-Kürt kimliği arasında sıkıntılı bir bağ var. Bana kalsa vaktinde bu işler kontrolden çıkmadan önce el sıkışıp ayrılalım derdim ama batı şehirlerine yaşanan göçlerden sonra bu kapı da kapanmış durumda.

Başımızda Putin olmaya özenip, Aliyev bile olamamış bir adam var ve geçen her gün kontrolü biraz daha kaybediyor. Bu seçimi kaybetsek bile ekonomi onun elinde patlayacak ama bozduğu kurum ve sistemleri düzeltmek yıllar alacak. Bundan dolayı seçimi kazanıp restorasyonu hızlıca başlatmak lazım.

Şu an CHP de İP de HDP de benim görüşüme uymuyorlar, derdim bir gün gençler arasında liberal demorasinin yetişebileceği bir ortamın temellerini atabilmek ve bunun için HDP'nin barajın üstünde kalması gerekiyor.

Bu yüzden bir yandan bir ateist olarak Saadet Partisi için sandık görevi yaparken bir yandan HDP'nin barajı sorunsuz geçmesini umacağım. Türkiye gibi bir açıkhava tımarhanesinden daha az aksiyon beklemem saflık olurdu.

her türlü geçerler, sorun yaşayacaklarını düşünmüyorum.

yalnız, hdp'liler de akp'ye oy verirse ne trolleme olur var ya.

12.30

Ben de öyle biliyordum eskiden ama şu yüzden öyle diyorlar. Günü 12+12 olarak ikiye bölersen, sabah olan 12.30 aslında 00.30 oluyor. 12'ye değil, 30'a yarım diyorlar. Bu yüzden de 12.30 yarım oluyor.

12 ve 00 donum noktalari. Bu donum noktalarindan 1 saat sonra saat 1, 2 saat sonra saat 2. (Saat 1'de yemege cikalim, 2'de yemege cikalim)

Yarim saat sonra da 12:30 (00:30). Yarimda yemege cikalim denince de 12:30 oluyor.

12 30

0 ile 1 arasını yarım düşünüp 12.30 diye biliyordum ben

Yarım 12:30 oluyor

Duvar saatine bakarsan, 12:30 da saat yarıya bölünmüş gibi oluyor, ben hep nedeni bu diye düşündüm.

Live Clean kullanıyorum. Monoa Oil mi neydi. 98% bitki bazlı, sülfatsız falan(mış).

Ben bunu kullanıyorum: www.yvesrocher.com.tr

Bir de yurtdışına çıktığımda Lush'ın şampuan barlarından alıyorum.

@fotrsapka a ben de yves rocher kullandım çok uzun süre ama bunu bilmiyordum. evet bir de lush stokluyorum çıktığımda yine :)

Doğal sabun kullanıyorum uzun süredir

Feysbukta atmaver grubunda teklif açıyoruz. Talep edenler talip oluyor. Elden ya da kargoyla ya da belirlenen yerlere bırakılıyor. Sen sağ ben selamet.

Konteynerler var eski giysilerinizi bırabileceğiniz. Kadıköy ve Maltepe Belediyelerininkileri görüyorum, ama başka yerlerde de vardır belki. Geri dönüşüm işçilerine de verilebilir belki.

besiktas.bel.tr
Buraya verebilirsiniz.

Atmaver grubu her şeye atlayan ve ajitasyon yapan insan dolu, ben yıldım valla, kargoyla gönderdiğim eşyalar 3 kere geri geldi, boşuna kargo parası ödedim gidiş dönüş. Veya buluşup elden alması için teyitleştiğimiz, sonra haber vermeden gelmeyen insan da oldu.

Bir de istanbul demişsiniz ama bizim doğuda gönderdiğimiz bir yer var, kocaman koliyi geçenlerde indirimli 20 tl gibi bir rakama gönderdik.

ben şu arkalarında dev arabalar taşıyan toplayıcı çocuklara veriyorum. onun dışında bi iki defa de çöpün yanına belli olacak şekilde bıraktım, muhakkak bir alan çıkıyor.

Lokmanhekim vakfı alıp ihityaç sahiplerine veriyor.

Bahçelievler belediyesi evden bile gelip alıyor yakın çevreden
Mağazası var bağışlanan eşyalardan oluşturulan
İhtiyaç sahipleri gelip seçip beğenip alıyor sistem güzel
Bazı yerler alıyor ama pis nemli yerlerde yığıyor eşyayı düzgün işleyen bir yardım ağı oluşmamış ha bire istif..
Facebook freecycle,atmaver vs ise ölücü kaynıyor


Bahçelievler 2.el eşya kabul eden kurum adres: Çobançeşme mah.Fatih cad.İbrahim paşa sk. (Fevzi Çakmak Aile Sağlığı Merkezi üstü)

Ben de bir çuval giysi v.s hazırladım bugün yarın götüreceğim oraya

Ayrıca orası ev eşyası da kabul ediyor

Te queda olmalı.
Este vestido'ya göre çekiyorsun.

+1
İkisi de "queda" olacak

İkincisi de doğru ama geçmiş zamana göre çekimlenmiş hali.

shake'n take aldım. gayet memnunum.

Vestel Mix&Go kullanıyorum. Muz, çilek gibi parçalanması kolay meyvelerle güzel içecekler elde ediyorsunuz.

Daha bir çok tarif için: mixandgo.vestel.com.tr

Mix&go kullanıyorum, çok memnunum. Havucu bile küçük şekilde doğrayınca sıvı forma getiriyor. Buz parcalama performansı hiç fena değil. Çeşit cesit içecekler, smoothieler, kahvaltiliklar hazırlıyorum. Mutfakta en çok kullandığım alet diyebilirim.

İyi parçalayabilir mi emin olamadım da. Yeşillik de parçalar herhalde.

vestel mix go dan çok memnunum ben de. buz, meyve sebze, ufak tefek kuruyemiş vs her şeyi parçalıyor

Wmf'inkini kullanıyorum. Kesin alırım, iki gün sonra bir köşeye atarım diyordum ama tam tersi oldu. Mutfakta en çok kullandığım alet, bayağı memnunum.

eight below

kış uykusu

www.imdb.com

The Revenant

1993 yapımı stalingrad. ikinci dünya savaşı'nda rusya'ya sevkedilmis askerlerin karın ortasında savaş ve hayatta kalma mücadelesi.

Noi albinoi
Hrutar

Biraz kasvetlidir ama;
låt den rätte komma in

Kraftidioten
Napapiirin Sankarit

Transsiberian

kış uykusu +1 kara, soğuğa doyacaksın, tavsiyem klimayı açıp izle:D
Turist (2014) de tam aradığın film

Snowpiercer

The hateful eight. Açıp izleyesim geldi bak yine :)

** D-tox
** Dreamcatcher

5 kusur puanlı filmler ama izlenirler.

Tur:Gerilim-korku

Eternal Sunshine of the Spotless Mind
Into the wild
Eight below+1
Novaya zemlya
Yol
Rauf
The shining
Force majeure

30 days of night

Takip

kosmos (2010-türk yapımı)

bir de the terror dizisi var hayet tatmin edici.

Alive.

A Simple Plan

nord.

the road - tam bir gam kasavet

Zencefil, limon,bal ve sıcak su.
Biraz bekletin sonra için. Geçmiş olsun.

hafif demlenmiş kekik çayı. anında geçirir.

şu an net bi şekilde iltihaplanma ve hafif ateş var bu dediğiniz doğal çözümler işe yarar mı? şu ilacı al derseniz eczaneden alabilirim çünkü bu işi şansa bırakamam böyle önemli bi haftada ama vakit de yok işte acil falan için.

Adaçayı kaynat ama hazır sallama çay olmayacak. Bir cezveye bir bardak su ve bir tutam adaçayı at. Demlensin biraz, içebilirsen iç içemezsen de gargara yap. Aklına geldikçe tekrarla. Seni bir hayli rahatlatır

Eczacıya danışman daha mantıklı.

Ne çok sicak ne de çok soğuk şeyler içmemekte fayda var. Elma gibi sert şeyler yemek iyi gelebilir. Bir de yemekten kesilmemek de önemli. Hasta olunca iştah gidiyor haliyle daha az yemek yiyince direç düşüyor. Annem bu tür hastaliklarda ısrarla yemek yedirirdi bize.

Çok geçmiş olsun.

benimkini hiçbir şey iyi etmedi. antibiyotik içiyorum. boğazımın geniz kısmı acıyordu. zencefil 2 dakika fayda ediyor sonra yine aynı oluyor. himalaya tuzu çektim ferahlatıyor sonra yine aynı. çin yağı soludum kaynar suda buharını çektim ferahladım yine aynı. bence doktora gidin baksın bi ne olduğuna.

kahve ve çikolata tüketme.

Aynısını yeni atlattım. Korkutmak istemem ama 2 hafta sürdü geçmesi.
Ben de ilk gün geçer diye bekledim, ikinci gün daha fena olunca acile gittim. Sonraki hafta da geçmeyince kbb doktoruna gittim. Farenjit ve ses teli iltihabı (larenjit) dedi. Sesin kalınlaştıysa muhtemel ses tellerinde de iltihap var.

Bence mutlaka vakit ayırıp doktora git.

Hayır.

www.eksiduyuru.com

Türkiye'de insan kalitesi gerçekten çok çok düşük.

Bunlar küçük yaşta edinilen beceriler. Bizde çocuklar bastırılır, söyledikleri "sen anlamazsın" "sen ne bilirsin" diye geçiştirilir. Düşünme ve düşündüklerini ifade etme pratiği yapma olanağı bulamayan çocuklar düşünce geliştiremeyen, ifade edemeyen yetişkinlere dönüşür.

ülke öyle bir hale geldi ki, birisi ne derse hemen arkasından kötü şeyler söyleniyor. sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla hiçbir şey gizli kalamıyor. bir memur ben chp'ye oy vereceğim, şu şu şu nedenlerden dolayı derse, anında işten atılır, fetöcü olarak suçlanır.

Yukarıdakilerin hepsine +1
Ama ayrıca böyle yayınlarda düzgün konuşan, kendini ifade eden akıllı mantıklı insanlardan çok böyleleri ilgi çektiği için bunları seçip yayımlıyorlar bence.

Sokakta yururken agzina mikrofon sokulmasinin affalatici etkisi oluyor olabilir.

1) kendini ifade eden adam röportajı koymazlar
2) türkiyede politik ortamda oy atma sebepleri o kadar gri ki, oy verme sebeplerini ifade etmek zorlaşıyor, çoğu kişinin nedeni yok
3) oku(ma)mak...

Kitap okumamaktan kaynaklanıyor bence. Kendini ifade edemeyen, kelime dağarcığı zayıf, cümle kurma becerisi düşük bir toplum olduk. Eski röportajlarda insanların nasıl akıcı ve düzgün konuştuğunu görünce şaşırıyorum.

Ne bekliyordun ki? Sadece tr icin degil, Dunya genelinde insanlar tam olarak neden oy verdigini bilmezler ya da mantikli bir sebepleri yoktur. Yine Dunya genelinde insanlarin cogu liderin direkt tipine gore oy verir. Saka falan yapmiyorum. Bununla birlikte Turkiye'deki profili de dusundugun zaman her sabah gunesin dogmasi kadar dogal bir sey bu.

inandığım şeyleri daha güzel ifade ederim. ama kararsızsam inancım zayıfsa hiç cümle kuramam. belki onların da kafaları karışıktır. birde son zamanlarda ilber ortaylı okuyorum daha akıcı konuşmaya başladığımı farkettim. ama dediğim gibi savunduğun şeye inancın güçlü olmalı.

Çünkü kendini ifade etmek zor bir şey. Sıfat bulmak, uygun sıfatı bulmak da zor bir şey.

"Siz kimsiniz?" Bu soruda isminizi, yaşınızı, mesleğinizi söyledikten sonra takılacaksınız.

Videoyu izlemedim ama genelde cevaplar "ailemden öyle gördüğüm için, beğendiğim için, sevdiğim için, başka alternatif görmediğim için" gibi oluyor. E zaten öyle?

''Ülkücüyüm MHP için oy kullanıyorum.'' açıklaması sizce açıklama mı? Kendini ifade etmek mi? Bence değil mesela. Retorik de retorik...

yiyecek bir şey koyabilirsin. hiçbir hayvandan uğursuzluk görmedim ama çok insandan gördüm.

kargadan zarar gelmez saldırmazsan.
ceviz filan verirsen dost olursunuz.

Niye uğursuzluk getirsin kendi halinde hayvan? Yiyecek istiyordur.

Benim balkona geliyor bir tane her sabah, kedi maması, haşlanmış yumurta vs veriyorum, yiyeceği görünce gak gak diye ötüp hemen arkadaşlarını da çağırıyor, 2-3 tane daha geliyor birlikte yiyip gidiyorlar. Paylaşımcı olması çok hoşuma gidiyor, birçok insanın yapmayacağı şey.

kargalardan çok iyi arkadaş oluyor.
yiyecek vermeni tavsiye ederim, arada bir uğrar.

Kargalar bazen gereksiz takıntılar yapıyor (Bir tanesi her sabah aynı saatte yatak odası camıma bir kere gaga vurup gidiyordu) yiyecek verince hemen dost olunuyor ama.

Necmi ustadan alıyorum,
www.yelp.com

ethemefendi'de fırın sokağa gelmeden cadde üzerinde var

www.ipekkundura.com
buradan alabilirsiniz.

Paraya kıyarsanız Bağdat Caddesi'nde Divan Brasserie'nin yan sokağında Divanni var.

Ek:Spora sabahları aç karna gidiyorum, birşey olmaz dimi?

her gün alkol çok fazla. birayı kesin bari ve şarabı da günde bir veya yarım kadeh. öbür türlü kilo vermek imkansız.

TDEE hesabı yapıp günlük kalori miktarınızı bulun, -500 kalori yaptığınız zaman her gün

kilo vermeye başlarsaınız.

kendini zorlama, bir kaç gün sonra göreceksin ki o kasılmalar azalarak yok olacak.

durup durup birden yüklenince öyle oluyor, hele hele koşu bantında yokuş mokuş yapıyorsan ondan kasılması çok olası.

işte sakatlık çıkarma zorlanınca bekle, 3 5 vakit sonra geçecek ama inadına inadına zorlarsan kendini sakatlarsın.

70 dakika tempolu yürüyüşün amacına uygun bir faydası yok, inanılmaz bir vakit kaybı. kendini de sakatlayacakmışsın zaten. göbek ve basen yok etmek için yağ yakman lazım, bunun için de hiit çalışman isabetli olur. hiit diye araştır, zor bişey değil. koşmak bileğine zor geliyorsa nabız yükseltici ayrı bir antrenman yapabilirsin(ip atlamak, spinnig vb).

bu yeme içme temposu ile devam edersen kilo vermen ciddi zor. çok yüksek oranda alkol alıyorsun. yemeğini geç yiyorsun.

yeme pratiğini değiştirmen şart. ilk olarak alkolü azaltman gerekiyor. yemeklerini düzene sokmak için intermittent fasting yöntemini deneyebilirsin. yemeği düzelttirken spor yaparsan istediğin kiloya ulaşabilirsin.

yuruyus vakit kaybi +1 hiit+1
birayi kes, sarap 1 kadeh
10'da isten ciukiyorsan aksam yemegini iste daha erken saatte halletmeye calis.
spordan once kahve iyi gider.

daha gözle görülebilir ve net sonuçlar almak istiyorsanız biraz daha radikal değişiklikler yapmak zorundasınız. herkes nisan mayıs geldiğinde aa yaz geliyor ya şimdi plaja gideceğiz tişört giyeceğiz diye gaza geliyor. önemli olan yaşam tarzını sürdürülebilir olarak değiştirmek, sağlıklı olmak, kilo verilecekse sağlıklı vermek
alkol tahmin edersiniz ki bu çerçeve de faydalı bir şey değil. ne kadar azaltırsanız o kadar iyi. fazlasıyla gereksiz kalori, dehidrasyon, yorgunluk vb bir çok şeye neden olur. kararında arada içebilirsiniz tabii

hiç spor yapmayıp, ham vücütla birden fazla yüklenirseniz kendinize her yeriniz kitlenebilir. 70dk yürüyüş tamamen gereksiz ve saçma. Onun yerine kısa süreli HIIT yapın, youtube de bir sürü video var. 10dk yeterli. Yarım saat ağırlık çalışın. Kaslarınız ısındıkça günden güne şiddeti arttırın. Proteini arttırın, karbonhidratı azaltın. Çok daha kısa sürede gözle görünür sonuç alırsınız.

- yürüme öncesi ısınma ve bitirince soğumayı es geçme. 70dk tempolu yürüyüş zaten fazla, eklemlerini zorluyorsun, süreyi biraz azaltabilirsin. Ayrıca yürüyüşü ağırlık sonrasında yap derim. Bir de salonda varsa eliptik bisiklet daha iyi.
- çok tabii ki. alkolü tamamen kes. kesemiyorsan haftada 1e düşür.
- ben de akşam 10-11 gibi yiyorum, bir zararı yok. ne zaman yediğinden çok ne yediğin önemli. Ama makrolarını (karbonhidrat, protein ve yağ) takip et. Tavsiyem; telefonuna myfitnesspal uygulamasını yükle, her gün yediklerini oraya gir, hem kalori ham makro takibi yap.
- kuruyemiş, yoğurt, yulaf ezmesi+süt, 1 adet meyve. Bunların kombinasyonları da yapılabilir.

yatak sorusunu cevaplayayım:

2 ay kadar önce istikbal sleepwell energy aldım.
hatta ölçüsü de 160x200.
1300 liraydı.
bir tarafı orta, bir tarafı sert.
ben hafif sertimsi yatak sevdiğim için aşırı memnunum.

yatağı aldıktan sonraki günün sabahında aradılar getirelim diye.
ben daha geç bir tarihte istedim, hiçbir sorun çıkmadan o günün sabahında arayıp getirdiler.
sonrasında da arayıp memnun kalıp kalmadığımı sordular.
müşteri memnuniyeti açısından da bir sorun yaşamadım yani.
tavsiye ederim.

yataşla ilgili "yatak" konusunda bir şey diyemiyorum.
ben yatak başı ve bazayı yataş'tan aldım, teslimat için en geç 30 gün dediler.
hakikaten 31. gün geldi ucu ucuna.
ama stres yaşadım gelir mi gelmez mi diye.
o yüzden yataş için bir şey diyemiyorum.

edit:
bence bir de yatsan'a bakın.
benim ilk tercihim yatsan olacaktı, ama yakınlarda doğru düzgün showroom bulamadım ve zamanım kısıtlıydı.
o fiyat aralığında yatsan'da rahat bir şey bulursanız bence yatsan almak daha mantıklı olur kalite açısından.

Perde için Ulus Çıkrıkçılar Yokuşu'na mutlaka uğrayın.

geçen sene ankarada mahalle arasından yatak aldım ölçüler de 160*200 cm idi. 600 TL ödedik ve accaip rahat. şöyle diyim, gün içinde sırtım ağrısa da ertesi gün sabah kalkınca birşeyim kalmıyor. marka aklımda değil üzgünüm, eğer dilerseniz akşam eve geçince bakar yazarım.

perde konusunda ise, eğer kendi eviniz değil ise çok saçma paralar bunlar. biz carrefour'dan aldık ve çok memnunuz, perde başı 35 TL gibi bir para verdik. ölçüler de 1.5*2 m gibi bişeydi.

yatak Yataş athletic. o kadar memnunuz ki, yazlığa bile aynısından aldık.

perde konusu biraz karışık, verdiğiniz para arttıkça perde kalitesi artmıyor. dolayısıyla ne kadar ucuz bir yerden alırsanız, o kadar iyi. halk pazarı, sosyete pazarı tipli yerlere bakın. tezgahlar falan biraz biçimsiz, ama sonuçta aldığınız perde aynı. Batıkent uzak kalmıyorsa, biz oradaki ucuzluk pazarından almıştık.

perde konusunda kornişe geçecek şekilde alırsanız kolay oluyor.
plastik montaj aparatı oluyor, çıt diye geçiyor kornişe. perdeciye söylerseniz verir.

İstikbal de yataklara bakmadık, Bir oraya uğrayım
Zaten yeterince eksiye girdiğimden fiyatlar değişik gelmeye başladı.
Perde olayında nişanlım beğeniyor, Az kullanığımız odalarda stor alacağız uygun olsun diye , salon ve yatak odasında iyi olsun istiyor.

Diğer 8 tane stor internet ten alsam 1000 yerine 300-400e alırım gibi. Peki bunların takılması rahat olur mu ben yapabilir miyim? Ölçüden yana sıkıntı olmaz

@ Babilbalığı : Batıkentte ev , 3-4 arası fiyat verenlerde batıkent meydan perdeciler.
Batıkent ucuzluk pazarı dediğiniz cuma cumartesi gimsa orada açılan yer galiba . Oraya bir gidelim.

Yaklaşık 2 senedir Halsa yatak kullanıyoruz, yattığım en rahat yatak, zaten biz de bayağı araştırarak almıştık. (Fiyatları değişiyordu modeline göre, bizim aldığımız 2000 TL)
Ankara'da da mağazası varmış, bence bir gidip deneyin:
halsayatak.com

Biz perdeleri de ikeadan almıştık, bayağı uyguna geldi. Bir sıkıntı yok şimdiye kadar. Zaten perdeye vereceğiniz parayı kısıp kaliteli yatak almak daha önemli.

@blatta hiberna : Yatsanda 4-5 yatak için fiyat aldık .3binin altına yatak yoktu :) uzaklaştık

@bnmzz: evet aynen o. fiyat yarı yarıyadan fazla fark ediyordu.

ben salonuma koctas'tan aldim zebra perdeyi. kornise kendim taktim. kolay oldu. bim gibi yerlerde bile oluyor zebra. 60tl mi neydi. gayet de saglam.

yatakta kisisel zevkler on planda. ayni yatakta biri rahat eder, digerini uyku tutmaz. ama yatagi kaliteli duzgun yerden almak lazim. o teller falan 1 sene sonra saginiza solunuza batmasin. yatas-idas-istikbal makul fiyatli ve kaliteli.

olive kitteridge

tabula rasa

Tam istediğiniz gibi olmasa da www.google.com
kalkış yeri ve tarih seçip arama yaptıktan sonra gelen ekranda yukarıda fiyat kısmı var. onu da oradan ayarlayıp bakalabilirsiniz. 1000 TL ve katları şeklinde bakılabiliyor. Daha iyisi varsa takipteyim ben de.

google flights'dan iyisi yok. çevre hava alanlarını, en ucuzunu, tarihe göre değişen fiyatları canavar gibi gösteriyor. bende skyscanner'in pabucunu dama attı

Skyscanner. Kalkış "istanbul", varış "her yere" yazınca opsiyonlar çıkıyor.

Ben eskiden olduğum bir ameliyatı her seferinde deklare ediyorum ve o ameliyattan doğacak komplikasyonlar poliçe dışı kalıyor.

tabii ki soyleme sigorta icin. sen rutin kontrollerini yaptir yine her sene.

Check upta söylemek sigortayı direkt etkileyen bir şey mi bilemedim.

ben ise girerken 1 sene onceki buyuk capli olmayan baslangic seviyesindeki hastalik tedavisini soylemeyi unutmustum, kotu niyetten degil antibiyotik tedavisi oldugu icin aklimdan cikmis hastalik; sigorta sirketinden 'kayitlarda boyle bi sey goruyorum, sigortayi yapmadan doktor teshisini, receteyi gormemiz lazim gonderir misiniz?' demislerdi.

kanser öyküsü kapsam dışına aldıracak bir durum değil. sadece geçirdiğin hastalık ve operasyonlar etkili oluyor. bir de şirketine göre değişiyor, mesela bana yapılan poliçede geçmişten gelen hastalıklarda dahil. sizin de olabilir öyle.

Bence sağlığını düşünerek doktora söyle, sonuçta check-up sonuçlarını ona göre değerlendirecek, bilmesi iyi olur.

Onun dışında sigorta şirketleri zaten tüm tedavi kayıtlarını görüyorlar, kanserle ilişkili bir tedavi vs görmediysen sorun olmaz diye düşünüyorum.

Pastil alın eczaneden

Bademcik iltihabı başlangıcı olabilir. Eklem yerlerinde ağrı, halsizlik ve ateş bunu takip eder. Tedavi olmaması durumunda kritik tonsillit dediğimiz duruma dönebilir.

şu anda gayet sağlıklı gibiyim. en azından grip veya nezle ateş falan yok şu anda. hergun sabah aksam işe bisikletle gidiyrum. bu hafta da havalar soguktu. acaba rüzgar mı vurdu diye düşünüyorum.
teşekkürler. pastil var. sabah kullandım. bir daha kullanıcam şimdi. bepanthen pastil var. acaba günde kac tane kullanılıyor?

Farenjit başlangıcı. Sanırım salgın var bu ara.
Bu şekilde başladı ve ilerledi, gözüme sıçradı, sonra bademciklere de sıçradı, 1 haftadır uğraşıyorum, ancak iyileşebiliyorum, aman dikkat.

Soğuk-sıcak yemeyin. Ilık su için bol bol. Bağışıklığı güçlendirmek lazım.

Ağrı artarsa zencefil, zerdeçal bunları rendeleyin, balla karıştırın, karabiber de ekleyip yiyin. Ya da sıcak suyla karışıtırp için. Boğazı rahatlatıyor.

Pastil olarak ben strefen kullanıyorum, doktor günde 4 kere dedi.

bademciğiniz rahatsızlanmış olabilir. sıcak şeyler tüketin bolca ve boğazınızı sarıp soğuktan koruyun.

farenjit gibi.

Prospektüste günde 8 adetten fazla kullanmayın yazıyor. Ama siz yine de 4 tane kullanın bence. Strefen +1

Farenjit. Git ilac yazdir kendine.

Valla ya biz beceremedik ya da bizimki dandik. Çok acil bir şey olmadığı sürece kullanmıyoruz. En fazla 10 yikamada bir belki kurutma. O da hafif nemli. Makina LG bu arada.

Eger evinde yer sorunu yoksa ayri ayri almanini oneririm..kurutmali camasir makinesi kullanan cogu tanidigim hic memnun degiller..ben ayri kullaniyorum kurutma makinesini ve baya memnunum.

Yer varsa ayrı.

Sırayla birinden çıkartıp diğerine koyabilmek lazım. Yoksa pratik değil.
Bir çoğu yıkadığı kadarını kurutamıyor. Ya az miktarda yıkayacaksın, ya da başında bekleyip yıkandıktan sonra yarısını çıkartıp kurulayacaksın filan gereksiz.

Biz kullanıyoruz ve gayet memnunuz. Tek problem yıkama+kurutma çok uzun sürüyor. Yani yıkanacak çok çamaşır az zaman varsa sıkıntı oluyor. Onun dışında iyi ki almışız diyoruz biz.

samsung makine kullanıyorum yıkamalı ve kurutmalı 2 yıl önce aldım, hayat kalitem arttı, iyi ki almışım, çoook memnunum.

Ben memnunum, 2 senedir kullanıyorum. Yıkama moduna göre ortalama 3 saatte yıkayıp kurutuyor. Marka hoover. Tamamen kuru çıkıyor çamaşırlar ve yıpratmıyor.
Annemin evinde ise ayrı ayrı var, önceden o şekilde kullanıyordum. Bence bir arada olması daha iyi.

annemde ve ikisi bir arada samsung var, cok randimanli olmadigini soyluyor.

bizde ayri ayri. arcelik marka. muazzam biseymis.

Vestel kullanıyoruz 2-3 yıldır, çok ama çok memnunuz.

www.vestel.com.tr

"Bir arada olanlar randımanlı değil, ayrı ayrı olmalı" olayı tamamen satış stratejisi.

Bir arada olan makineler çıkmadan önce sadece kurutma makineleri çıkmış ve baya satmışlardı piyasaya, hala satılmayı bekleyen bir sürü stok var. Mecbur satılmaları lazım, ne diyecekler?

Kısa bir süre sonra tek başına kurutma makinesi kalmaz piyasada emin olun, hiç bir marka üretmez. Mantıklı değil.

annemde arçelik 9-6 (?) var. daha yeni yıkadım çamaşırlarını, gayet başarılı. yıkama+kurutma 5 saat civarı sürüyor yalnız, bilginiz olsun. gayet kuru çıktı çamaşırlar, güzel de yıkamıştı alet.

Hotpoint var bizde
Çarşaf havlu vb yıkamak çok kolay hayatı kolaylaştırıyor ama sürekli kot tshirt kurutmuyorum çünkü çekiyorösr ve eskiyorlar.
Acelem var 45dk yıkama kurutma programını kullanıyorum. Ütüleyince hemen kuruyor ve giyilebiliniyor.

1 hafta, 2 abla+1 enişte, barcelona ya da yunan adaları, bütçe 4000 Euro

arkadaşlarım satışı koyduğu için boşa çıktım

Bayram tatili + 5 gün yıllık izin. Sicilya-malta, (sicilyanın nedeni aslında oraya çok ucuz bilet bulmamız ve millerle almamız), oradan portekiz. Eşimle. Bütçe 1200-1500 euro arası.

7 kişi danaya girecez memlekette.

9 gün yazlığa gitmeyi düşünüyorum. Ordan Alaçatı'ya da geçeriz belki birkaç gün.

öyle devam ediyor. yapabilirsen ülke değiştirmek çözüm diyorlar.

Kurumsal hayat öyle maalesef. Hiç katlanamıyorsan işini değiştirip, doğru düzgün bir ortama denk gelmeyi umacaksın. Yapacak başka pek bir şey yok.

welcome to iş
kendi işini yapacaksın
o zaman olmuyor bunlar :)

al benden de o kadar. geçtiğimiz 2 ay bende iş yüzünden depresyona girmiştim. evde yemek bile yapamıyordum. evde yaptığım etkinlik uyumaktı. yeni yeni toparlıyorum. insanlarla yüzeysel muhabbet edip sadece iş yapıyorum. onu min. düzeyde tutarak. sıkma canını. giden senden gidiyor. kimsenin de umrunda olmuyor.

İş hayatına hoş geldin. Çalışanların çok küçük bir yüzdesi bence mutludur.

Tamamen ihtiyaç dolayısıyla katlanıyoruz çoğu şeye.

Bunun bir çözümü yok maalesef. Şu an iş bakıyorum mesela, ama bulacağım işin buradan farklı oalcağının garantisi yok

Bir miktar para biriktirene kadar sabredip (max 5 yıl) sonra filipinler, tayland vs güzel ve ucuz ülkelerin birine yerleşiliyor. Benim için plan bu.

daha küçük bir işletmeye geçin, ben yaptım rahatladım ama daha az kazanıyorum

Ben iş hayatımda ilk 1 sene hayatımın en kötü günlerini geçirdim. Hatta bence ağır depresyondaymışım, şimdi uzaktan bakınca fark ediyorum bunu da. Şimdi sadece daha az gerizekalı insanla muhatap olduğum için o en kötü dönemleri atlattım ama hala hiç mutlu değilim ve insanın iş hayatında mutlu olacağına asla inanmıyorum.

Ben zaten insanların 30-40 sene daha çalışacaklarını düşündükçe nasıl kafayı yemediklerini merak ediyorum. Ben düşündükçe delirecekmiş gibi hissediyorum.

İş hayatı - tıpkı sosyal hayatımız gibi- mükemmel değil. Ama kendimizce en uygun şartları ayarlamaya bulmaya çalışıyoruz. Bu sebeple yakınan çevremde çokça insan var. Öncelikle insanın kendine karşı dürüst olması lazım. Örneğin entrika dediğiniz şey nedir? Gerçek anlamda entrikayı 27 senelik iş hayatımda bir defa gördüm. Bir iş arkadaşımın başına geldi; büyük bir sunum yapacakları günün öncesinde iş arkadaşı "seni ben evden alırım" diyor. Çocuğu evden almıyor (telefonla da oyalıyor) ve toplantıya geç kalmasına sebep oluyor. Kendisiyse erkenden ofise gelip çocuğun yerine sunumu yapıyor. Müthiş bir entrika. Bu kadar netine daha sonra rastlamadım. Bunun haricinde normal hayatta olandan daha fazla haksızlık, iki yüzlülük gördüğümü söyleyemem iş hayatında. Hayatta nasıl yaşayabilmek için mücadele ediyorsak, iş hayatında da öyle mücadele ediyoruz.
Düşün ki tipik Türk ailesinin biraz akraba çevresine baktığında hemen hepsinin bir miras kavgası (haksızlık, entrika), aldatma (öküzce davranışlar, iki yüzlülük), okulda yaşadığımız haksızlıklar bizi iş hayatına hazırlıyor. İş hayatı bundan farklı değil, sadece ana-baba korumasından faydalanamıyoruz.

iş hayatını hiç önemsemiyceğin bir noktaya gelene kadar yıpranıyosun, zamanla özel hayatınla iş hayatını tamamen ayırabilirsen aşırı muvaffak ve mutlu biri oluyosun. ayıramıyorsan ayrılıyosun, daha az paraya çok daha mutlu olacağın bir iş yapıyosun. bu yani, başka bir şey olduğu yok.

Bir yerden sonra alisiyorsun ve tum bu saydiklarini gormemeye basliyorsun. Ben 3. yilimin sonunda alistim. Bir de sen ve bu bahsettigin kisiler uzun sure ayni yerde calisinca yoneticiler de bir yerden sonra "gostermelik is yapan" tiyatrocular ve "gercek is yapan" calisanlar arasindaki farki gorebiliyorlar. Biraz sabirli olup kendi cizginin disina hic cikmaman gerek. Simdi is yerinde o kadar huzurluyum ki anlatamam.

kendi işini başlat.

(bkz: idris usta)

when i was growing deseydin senin bir fasulye ya da buğday filan olduğunu düşünürdüm.

Çünkü "grow" meyve, sebze, ağaç, sakal, saç, köpek, insan gibi şeylerin fiziksel olarak büyümesiyle ve büyütmesiyle alakalı iken; "grow up" ise olgunlaşmakla ilgili.

tepedeki +1

www.allearsenglish.com

Ben de öyle olduğunu yeni öğrendim aslında. Dizilerin instagram sayfalarında yorumlara bakarsan eğer farklı milletlerden bir sürü izleyici olduğunu görebilirsin. Güney amerikadan falan izleyenler var çok garip.

Türkler dizi işinde iyiler. Hem çok eski yıllardan gelen bir tecrübe var hem de günümüzdeki oyuncu potansiyeli çok iyi. Daş gibi kadınlar/adamlar oynuyor dizilerde. Çoğunun eğitimi var. Dizilerin önemli bir kısmının Türk edebiyatında ya da gerçek hayatta bir karşılığı var. Böyle olunca izlenebiliyor.

normalde guney amerika'da, balkanlarda, ve arap ulkelerinde cok tutmuslardi ama gecenlerde bir ingiliz'in netflix'de buldugu dirilis: ertugrul'a olan bagimliligini anlattigi bir yazidan sonra, her yerde tuttuklari kanaatine vardim.

inews.co.uk

O kadar yil ABD'de yasadim, bir Amerikali da bana Turk dizisinden soz etmedi. Amerika derken Guney Amerika demek istedin sanirim yoksa Latinler disinda satamaz o diziler.

balkanlar, rusya tarafi, guney amerika, orta dogu... senden benden iyi biliyorlar.

Pwk tv izlemem ve diğer dizilerin akıbetini bilmiyorum ama sanırım Erkan Petekkaya nın oynadığı bir dizi de İsveç kanallarında vardı bir ara, görece popülerdi de sanırım.

Ben yurtdisina kongreye gitmistim, insanlarla tanistikca hep dizileri sordular. Cok sasirmistim. Baya da turkce ogrenmisler. Yanimda Tovbe tovbe, allah allah diyip durdular. Hangi diziyi izledilerse artik..

Sirplar, macarlar, pers, paki, brezilyali, yunan, tunuslu.
Binbir gecenin cok eski oldugunu soyledigimde brezilyali sasirmisti. Sirplar da neden hic ibadet etmek gibi seyler yok dizilerde diye sormustu.

Ama bir yandan da hayatimizi dizilerdeki gibi saniyorlar galiba cunku ben evlenmeyi dusunmuyorum demistim. Ailen mi istemiyor falan gibi tuhaf tuhaf sorular sordular.

Bizim diziler kolay bu yuzden de tuttugunu dusunuyorum. yabanci dizi izlerken dikkatle izliyorum ama bizim dizileri baska is yaparken izlersin.

Bana da dogudaki illeri nasil gezebileceklerini sormuslardi. Sila dizisiydi galiba mardin i merak ediyorlardi..

özellikle balkanlarda sıklıkla izleniyorlar, arap ülkeleri zaten öyle. daha çok yaşlılar bayılıyor fakat gençler arasında da yaygın. hiç izlemeyenden bile "babaannem çok seviyor sizin dizileri ya hehehe"yi duyarsınız, bizdeki eski brezilya pembe dizileri gibi denebilir.
karşılaştığım avrupalılar genellikle aşk dizilerinden bahsederken fas'a gittiğimizde herkes memati abdülhey zaza diye karşılamıştı bizi her yerde.

litvanya'da erasmus yaparken avm de açık olan tvlerde medcezir yayınlanıyordu. yurtta ise litvan gençler devamlı medcezir ile ilgili bana soru soruyorlardı. izlemediğimi söylediğimde şaşırmışlardı. aynı şekilde muhteşem yüzyıl'da çok seviliyordu litvanya'da. sülümanlar hürremler havada uçuşuyordu.

img2.cdn.netgazete.com

Ayrıca dizi ihracatı ile ciddi bir gelir elde ettiğimiz doğrudur.

bundan yaklaşık 5 sene İtalya'da öğrenciyim, international ortamlarda takılıyoruz hep. Kaldığımız yurtta arap kökenli adamlar var Lübnan, Mısır bilmemne adamlara ilk tanışmamızda Türküm demiştim, yemekhane sırasında, kütüphanede bilmem nerde rasladıklarında Kurtlar vadisi aşağı kurtlar vadisi yukarı. Ben de bi bölüm bile izlememiş adamım, pot kırmıyım diye kastıkça kasıyorum, iyi karakterleri biliyoruz medyadan Polat molat, adamlara Kurtlar vadisi izlemedim desem hayal kırıklığından herhalde bi daha yüzüme bakmayıp, selam vermezlerdi:) Bi de Hürrem olayı var ki, ayrı bir tez konusu, Meryem Uzerli manyakları vardı, adamlardan Türk kızı güzellemesi dinleyip duruyoruz

Peru'daki "Fatmagül'ün Suçu Ne" furyasını öğrendiğimden beri şaşırmıyorum. Aşkı memnu, hürrem falan neyse de bu ne alaka diyor insan.

Aynen, Yunanistan'da ve Pakistan'da da cok popüler.

Benim anlamadigim Fi gibi Türk dizi tarihinde muhtesem bir dizi yapildi fakat bunu bilen yok. Türk dizilerini seven yabanci arkadaslarim icin Ingilizce altyazilisini aramistim ama bulamamistim zamaninda.

@chitosan, henüz dışarıya pazarlanmamıştır dizi.

saka degil, ciddi anlamda dizi ihrac ediyoruz. cunku hakikaten onem veriyoruz kaliteli is cikarmaya,. e malum tarihimiz de koklu, uzun. sirf tarihi konulu dizi cekilse 200 sene yeter :D
inanmicaksiniz avustralya'da yasayan yunan bir is arkadasim bile turk dizisi izliyor.

Benim izlenimime gore genelde doguda, ozel olarak Pakistan, Turki Cumhuriyetler ve Ortadoguda populer. Balkanlarda da bilinebiliyor. Onun disinda batida populer diyemem.

Yunanistan'ın güneyinde, kervan geçmez bir geçitten geçerken tepede yemek yiyelim dedik. Nereden muhabbeti geçince Türkiye dedik. Başladı garson kız Türkçe laflar etmeye.

Meğersem Ezel, Muhteşem Yüzyıl filan izliyorlarmış sürekli.

selam, görüşlerim şöyle:
bergen çok off the road kalmış. uçakla mı gidip geleceksiniz?
Stockholm 2 gün az olabilir
9 şehir saydım, şehir başına 1.66 gün düşüyor biraz rush bir gezi planı gibi

Çok fazla şehir var, 15 günde en az 7 şehir, 11 ülke, yorucu olacak ve bir şey anlamayacaksınız, ben olsam azaltırdım. Biz stockholm-izlanda-bergen-oslo olanını yaptık, 21 gün sürdü ve yetmedi. Stockholm'a 2 gün ehh ama Oslo'da hiç kalmıyorsunuz mesela, sırf gitmiş olmak için gitmeyin bence.
Tren mantıklı, biz bergen-oslo arasını gündüz treni ile yaptık çünkü efsane manzaraları kaçırmak istemedik.En güzel tren yolculuğumdu.
Bu mesafeler çok kısa değil, ben olsam mutlaka azaltırdım şehirleri.

@cedex Bergen’e özellikle trenle giderek manzara görmek istiyoruz ve evet şehir sayısı konusunda biz de karamsarız o yüzden soruyoruz.
@peggy Oslo yorumları genelde bir gün yeter şekilde okudum, o yüzden kısa tuttuk ancak uzatabiliriz. Dönüş uçakları oralardan çok maliyetli olduğu için Amsterdam’a kadar indik, yoksa Danimarka’dan altına inmesek de olur sanıyorum

Ben Oslo'da çok matah bir şey göremedim açıkçası. İki gün değmez gibi geliyor bana, yani bir gün ayırmanız iyi karar bence. Müzelere ilginiz varsa munch müzesini, ulusal galeriyi görürsünüz.

olurum.

Sevgilimken olduysa olmaması için uğraşmasını bekler yine de olmuyosa dert etmem.

Ama gidip dizine kadar selülitli biriyle sevgili olmam.

rahatsız olmam. normalde de olmam da, selülit en fit görünüşlüde bile olabilen bir lanet, haksızlık yapmamak lazım.

Kadınların yüzüne bakmadığı tiplerin "olurum" cevaplarını göreceğiz burada bol bol. Taş gibi adamların olmadığına bizzat şahidim oysa.

sevdiğimse olmam ama teyzelere de üzülmesinler diye bence hiç rahatsız edici değil gibi yalanlar uydurmam.

bacaklarım çirkin olsa da erkekler beni istiyor, o halde sorun yokcu kezolar belli etmiş kendini. taş gibi adamlar dediğin en ölücü tiplerdir türkiyede. güzelinden çirkinine ipe dizer geçerler mideleri yoktur. kendinizi özel sanmayın yani isteniyorsunuz diye.

cevap: olurum ama önemsemem.

selülitlisiyle de çıkardım.

rahatsiz olurum diyen adam degildir bu ne ya o zaman sevgili olma kimseyle

Taş gibi adamların niye kriteri olmasın lan isterlerse taş gibi kadın ayarlayabilecek adamlar niye çirkinle çıksın aşırı mantıksız bı yer oldu burası

önemli olan ruh güzelliği diye düşünürüm ^^

Hic rahatsiz olmam. Bende mi acayiplik var bilmem ama bu selulit neden bu kadar abartliliyor anlamadim hic. Cok igrenc bir seymis gibi. Belki ben anormalimdir bilmiyorum ama cok abartili olmadikca bana rahatsizlik vermiyor. Onu gectim cekici bile gelir biraz selulit, tahrik eder beni.

Selülit tüm kadınlarda bulunur, victoria's secret mankenleri veya prof kadın sporcular dahil. O kadınları saat öğlenin 12sinde plaja bir götürün bakalım. Kadın olmanın (östrojen hormonunun) getirisidir. Beslenme ve spor ile azaltılır, ama asla yok olmaz.
Hasbelkader Scarlett johansson ile sevgili olsanız ondan da rahatsız olursunuz siz, bence kimseyle sevgili olmayın:)
i.pinimg.com

Edit: rahatlayın biraz ya ahahaha "siz scarlett değilsiniz" falan:D yaz da geldi ya hormonlar coştu, bünyede sinir yapıyor sanırım.

40ı aşmış, gram spor yapmayan kadın tanıyorum. zerre selülit yok.
olmayınca olmuyor.

40ini asmis ve hic spor yapmayan zerre seluliti olmayan kadin benim de gormuslugum olmakla birlikte hemen hemen herkeste vardir diyorum bende. Uc bes istisna bunu degistirmez, neredeyse herkeste az cok vardir selulit.

biraz genetik eksenli bir konu sanırım bundan dolayı görüntü olarak hoşlanmasam da rahatsız olmam fakat bilinçli olarak kötü beslenme,hareketsiz yaşamla oluyorsa sağlığı için dikkat etmesi gerektiğini belirtirdim.

3.bp.blogspot.com

cildimi paraladı çok uç bir söylem eğer zararsız içerikli ürünler kullanmak istiyorsanız ecocertli amonyaksız sulfatsız parabensiz sls'siz yani zararlı içeriği olmayan ürünler tercih etmeniz gerekiyor. clinique ile darphin benim için kozmetik markalar. dermocosmetiğe yönelin şu siteyi tavsiye ederim ayisigiorganik.com

Eja+1
Bahsettiğin markalarla ilgili deneyimim yok ama ben de doğal ve cruelty free markalar kullanıyorum (hatta biraz önce başka duyuruda bahsetmiştim). Yapım gereği birçok kimyasala ve ilaçlara alerjim var. Bu doğal ürünlere geçtikten sonra şikayetim kalmadı. Önceden kızarıklık, kaşıntı, kabartı, yara vs oluşurdu cildimde hep.

Rossman'larda bulunan Alterra markasının ürünlerini de beğeniyorum bu arada.

Hem Darphin hem de Clinique'le tecrübelerim var.
Clinique benim cildime çok ağır geldi ve sivilcelerimin üzerinde hiçbir etkisi olmadığı gibi yayılmasına sebep oldu. Darphin'in de ne zararını ne yararını gördüm. Bu arada üreticileri aynı.
Sonunda dermatolog tavsiyesiyle burun kıvırdığım La Roche Posay'ı kullanmaya başladım ve çok memnunum ama internette ararsan bu markadan da memnun olmayan çok insan var.
Biraz cildinin durumuna, cilt tipine ve neye ihtiyacın olduğuna bakarak karar vermek gerekiyor; o kararı da iyi bir dermatologdan başkası veremiyor. Hele Clinique gibi mağaza içi "uzmanlar"ı asla dinlemeyin.

@muti, temel bazı ürünleri aldım. temizleme, tonik, krem gözaltı, serum vs vs...

Cruelty free ürünler kullandığım için Bee Beauty markanın 50 faktörlük kremini almıştım (bu marka ayrıca plastic free). 2 senedir aynı ürünü kullanıyorum.
Plaja giderken kullanmak için almıştım ama hoşuma gittiği için günlük hayatta da yüzüm için nemlendirici olarak kullanıyorum. İlk başta yapış his oluyor, 2dk sonra kayboluyor.
Sabahları evden çıkmadan kullanıyorum mesela, giyinmeden sürüyorum, giyinene kadar yapış his gidiyor, üzerine bir de fondoten sürüp çıkıyorum.

ben la roche posay anthelios ürünlerini çok başarılı buluyorum, tavsiye ederim.

Yapılır sonuçta ege'nin her yerinde benzer bir su altı habitatı var. Snorkeling yapmıyorum ama dalış için kaş dışında sevdiğim noktaları sorarsanız fethiye etrafındaki koylar/adalar (kabak koyu civarında caretta da görebilirsiniz, orada hiç dalmadım ama listeme ekledim), akyaka (gökova) ve sığacık.

O bölgedeki kaslar güçsüz uzun yürüyüş yaparak başlayın hemen koşmayın. Koşmaya hazır değilsiniz.

Medial Tibial Stres Sendromu yaşıyor olma ihtimaliniz var.
Spor hekimliğine gidin, tanı koyup tedavi ederler.

Ayakkabidan da olur.

Büyük ihtimal shin splint +1 Geçen sene başıma geldi.
Çok zorlayınca olur (ben o dönem haftada 2 uzun yapıyordum mesela), koşu öncesi-sonrası iyice esneme-soğuma yapmayınca olur. Dinlenince geçer.
Kullandığın ayakkabı, koştuğun zemin de etkili olabilir tabii.

Koşu sonrası uzun uzun esneme yapmayı ihmal etme.
www.sportsinjuryclinic.net

Koşu dışında da ağrımaya başlarsa doktora görün derim.

(bkz: kotor)

Hirvatistan pahali.
Arnavutluk ucuz, vize de yok

Karadag diyebilirim ama cok da ucuz bir yer sayilmaz. Sahil kesimlerinde yeme icme o kadar ucuz degil. Nispeten ucuz iste.

Biz bu sene Sicilya, oradan Malta yapacağız. Pegasus'un İstanbul- Roma uçuşu tek yön 1100 küsur iken, Roma aktarmalı Catania uçuşu 504tl şu an. Uygun airbnb'ler var, orada kalacağız. Yemekleri ise hep evde yapıyoruz zaten, öyle çok gece çıkma-partileme huyumuz da yok, böylelikle ucuza geliyor. Tabii oralar bir tık daha pahalı olacak ama Yunanistan harici Avrupa geneli deniz tatili için hep pahalı zaten.
Bir de Portekiz'in güneyi uygundur (algarve), orada erasmus yaptığım için tüm sahil şeridini gezme fırsatım oldu, harika plajlar var, fiyatlar da abartı değil ama Portekiz'e uçak biletleri pahalı en başta. Gittikten sonra ise fiyatlar uygun. Bilet fiyatını görünce insan vazgeçiyor gerçi.
Onun dışında Kotor-budva tarafına gitmek istiyordum ben de, ben gitmedim ama eşim daha önceden gitmiş, güzel ama bir Halkidiki değildi dedi. O yüzden çok araştırmadım, ama ileride mutlaka istiyorum.

Ben yine gitmediyseniz Halkidiki'yi öneririm.
Sonuç olarak Avrupa'da en ucuza getirdiğimiz en güzel deniz tatilini Halkidiki'de yaptık şu ana kadar. Yalnız bayram zamanı çok kalabalık olur.

seymenbozaslan.com

kendimi bildim bileli radio hits dinlemeye devam ediyorum.
lise zamanı ağır sago dinlerdim. artık kafam almıyor mesela.

metal dinlemeyi bıraktım.

çocuklukta burhan çaçan'la başlayıp ergenlikte haluk levent'e, metallica'ya, 20'lerde eski rock efsaneleri, saykodelikler derken pink floyd'a, bugünlerde ise Sia'ya doğru evrilmiş bir yanar dönerim. allah belamı versin arada ceza filan bile dinledim.

Çocukluk dönemi = Türkçe pop
Lise 1 = Gothic metal
Lise 2-Lise4 = Yerli/Yabancı rock
Üniversite 1 = Rap
Üniversite 2 - Üniversite 4 = İndie/Alternatif
After graduation = Elektronik, üçüncü yeniler

Yaş ilerledikçe müzik zevkim değişmemiş resmen evrim geçirmiş.

kronolojik açıdan şöyle olurdu sanırım:
80'ler yabancı pop>
90'lar yabancı/türkçe pop>
90/00 yabancı/türkçe rock>
geniş spektrumda metal>
geniş spektrumda rock>
geniş spektrumda alternatif rock>
geniş spektrumda alternatif rock/elektronik

tüm bu süreçte tsm ve en baştan beri dinlediğim türlerden temel şarkıları hep dinledim, dinliyorum; her dönemden 10-20 tane çok sevdiğim şarkı vardır ancak genel ağırlık böyleydi.
son yıllarda arabesk ve türkçe pop hariç her şeyi dinlemeye çalışıyorum. şu sıralar geniş spektrumda elektronik müzik ve türkçe underground rap'e kaydım mesela, etrafımda dinleyenler sebebiyle. çalma listemde 900 civarı şarkı var ama çoğunu çok uzun zamandır dinlediğim için biraz sıkıldım, böyle ara ara yeni şeyler dinleyip ilişkimizi canlı tutmaya çalışıyorum, aynı zamanda aileye yeni üyeler katmış oluyorum.

@uzdeniz burhan çeçenden pink floyda uzanan yolculuğun takdire şayan :D
biyografi kitabı ismi gibi oldu

Metal muzik turevleri dinlerdim yas ilerledikce elektronik muzige techno'ya dogru gectim. EDM dinliyorum full birkac yildir. Yerine gore de pop.
Degismeyen tek sey; hicbir turden yerli muzik hicbir donem dinlemedim, boyle devam ediyor.
30E

He arada klasik de dinlerim, gider canli dinlerim sezonda arada.

Gençliğim heavy metal dinlemekle ve çalmakla geçti. Zaman içinde kafa kaldırmamaya ve müzikal olarak çok da değerli görmemeye başladım. Zamanla yumuşadı şimdilerde alternatif metal, funk, progressive, indie rock vs dinliyorum.

Dönem dönem flamenco bile dinlemişliğim var gerçi. Her şeyi dinlerim salaklar için pop müzik hariç.

Lisede country dinlemeye başladım, sene 2002. Hala dinlerim, çok seviyorum. Son 3-4 senelerde blues da dinliyorum. Ama country dinlemeyi hiç bırakmadım.
Lise öncesi belirgin bir müzik zevkim yoktu.

orta ve lisede post punk / funky dinlerdim. sonra ne olduysa melodic death ve doom metale kaydım. sonra afro funk, mellow jazz, techno, deep house falan oldu. bunların hepsini dinler oldum.

ufuk ercan ve burak kut ile baslayip, baris manco - hakan kursun - jimi Hendrix - king crimson - Guthrie govan diye devam etti. aralara cazlar, blueslar, turkuler, klasikler, popiler de serpisti.

hiç değişmedi, ama biraz yumuşadı. eskiden dinlediğim janrlara çok sadıktım, şimdi benzer janrlara biraz toleranslıyım. eskiye dönük spektrumu genişletiyorum.
selam olsun yirmi senedir aynı şarkıları dinleyenlere. o/

Çok değişmedi. Yalnızca biraz daha yumuşadı +1

folklör öğretmenim sayesinde türküleri sevdim. çerkes, rumeli, karadeniz... her türlü türküyü dinler oldum. amelie filmi yan tiersen sevdirdi metalica dinledim özellikle therion çok sevdim de ama yoruyor bence. caz ve arada musiki dinliyorum. dinlendiriyor. klasik müzik de güzel.

Akustik

İlkokulda ve ortaokulun başlarında Teoman, Ogün Sanlısoy falan dinliyordum.
Ortaokulda türkçe rap dinlemeye başladım.
Ortaokulun sonlarına doğru hafiften Pentagram ile Heavy Metal dinlemeye başladım.
Lisenin başlarında Linkin Park ve Evanescence dinliyordum (çünkü neden? çünkü hoşlandığım kız bunları seviyordu. Ayrıca biraz aptal bir insanım, onun da etkisi var -bu müzikleri dinlememde değil, hala ara ara dinliyorum, böyle bir sebeple keyif almadığım halde dinlemem aptalca).
Yine lisede black metal dinledim. Motörhead dinledim deli gibi. Megadeth - Metallica tartışmalarında azılı bir Megadeth taraftarıydım (mazlumun yanında yer aldım hep). Sonra öğrendim ki Dave eski Dave değilmiş, çok değişmiş. Götüm dedim, Metallica'ya yanladım.

Rehberlik hocam vardı (çok güzel kadındı ya hu, neohippiydi, turuncu saçlar, çiçekli elbiseler, takılar falan :/) odasına giderdim sık sık, ben ona rotting christ dinletirdim, o bana pink floyd'un welcome to the machine'ini dinletmişti de burun kıvırmıştım.

Sonra hoşlanmadığım bir kız bana Pantera dinletmişti, cemetery gates'i sevmiştim, this love'ı sevmemiştim (hala sevmem) Pantera maceram orada son bulmuştu.

Bu arada megadeth dinlemeye son sınıfa kadar falan devam ettim ben.

Tool'un şans eseri (abimin mp3 playerında denk gelmişti) tek bir şarkısını (sober) dinlemiştim, çok sevmiştim. Sonra Schism'i açtım youtube'dan, bu neymiş yae, bu ne biçim vokal, rap gibi, meh deyip tool maceramı birkaç yıl sonra başlatmak üzere orada sonlandırmıştım (iyi bok yemiştim).

Üniversite Pink Floyd, Pearl Jam, Alice In Chains, Camel, Neil Young, Tool, A Perfect Circle, Pain of Salvation, Rage Against The Machine, King Crimson, Van der Graaf Generator, Jimi Hendrix, Led Zeppelin, Dream Theater, Iron Maiden, Rush ağırlıklı geçti. En çok Tool, Pink Floyd, Neil Young, Pain of Salvation, Camel, Rush, Pearl Jam ve Alice in Chains dinledim.

Şimdilerde ise Buckethead dinliyorum sanırım en çok.

Müzik zevkim daha çok progressive'e kaydı diyebilirim, bir parça da yumuşadı ve farklı türlere de açığım artık. Eskisi gibi müzik yobazı değilim.

Edit: Bir utanç vesikası olarak diyebilirim ki ilkokula gitmeden önce İbrahim Erkal dinliyordum.

Edit 2: Lisede bir ara manyak gibi Draconian da dinlemiştim. Bir de çok güzel bir İtalyan Metal grubu keşfetmiştim, adamların ilk albümü 96'da çıkmış bir de şimdi kontrol ettim 2011'de albüm çıkarmışlar. Bu grup da benim için gurur vesikasıdır, çok az bilinir.

diğerleri artsa da azalsa da, bırakıp başlasam da the cranberries hiç değişmedi.

ergenken metalciydim. burzum'dan tut metallica'ya kadar geniş bir yelpazede severek dinlerdim. geçen zaman içerisinde biraz daha yumuşadım ve ağırlıklı olarak elektroniğe kaydım. synth-pop, ebm, antin kuntin efektli müzikler falan.

rammstein dinlemeye 12 yaşında başlamıştım. 11 yıldır değişmeyen ve değişmeyeceğinden emin olduğum tek tutkum neue deutsche härte. farklı dönemlerde farklı tarzlara ağırlık verdiğim, farklı tarzlardan hoşlandığım olmuştur ama NDH (veya genel olarak alman elektronik müziği) her zaman ayrıdır benim için. alman olmayanlardan nitzer ebb'i ekleyebilirim. onun dışında eisbrecher, megaherz, rammstein, stahlmann, eisenfunk, die krupps, die toten hosen vs. bunları hayatımın sonuna kadar aynı sıklıkla olmasa bile daima dinleyeceğimden ve aynı tadı alacağımdan eminim. AŞKIM NOYE DOYÇŞE HERTE

minimalizme kaydı.

Lise klasik rock heavy metal
Üni grunge hard rock 80ler pop
Yetişkinlik üsttekiler ve elektronik şeyler

Değişmedi, sadece yelpaze genişledi. Metal dinlerdim, şimdi metal, klasik müzik, new age, doğu müzikleri vs. dinliyorum.

Ortaokul lise dönemlerinde genel olarak rock dinlerdim, aslında rock'a dair ne bulursam dinlerdim.
Ama en çok o dönem patlama yapan korn, limp bizkit, slipknot, deftones, soad vb grupları dinlerdim, çoğu şarkılarını hala ezbere bilirim:) Şimdi sadece spor yaparken dinliyorum. Eminem de çok dinlerdim bak o dönem, ingilizcemin gelişmesini ona borçluyum hatta, essay gibi şarkı sözleri vardı bitmeyen, oturup ezberlemişizdir.

Bu gruplardan sonra RHCP ve incubus hayranlığım oldu bir dönem. RHCP'den sonra grunge gruplara geçiş yaptım ve üni zamanlarında tam bir grunge'cı oldum. Hala da öyleyim.

pek değişmedi hala eski müzikleri dinliyorum.
müzik değişti ben değişmedim.

benim değişmedi.

Çocukluk: Türkçe pop dinlediğim yıllardı. Suat suna, nalan, sertap erener, nazan öncel, tarkan, emel müftüoğlu, bendeniz, yaşar vs dinlemekle geçti.
Tabii bir daha asla bunlar harici türkçe pop dinlemedim.

Ortaokul-Lise: Kargo, Gripin, Yüksek sadakat, teoman, mor ve ötesi, 84, the script, shakira, Sting, Frank sinatra, imagine dragons dinlediğim yıllardı.

Üniversite: Dünya müziği ile tanıştığım yıllar oldu.Şu an telefonda 2bin pc de de bir o kadar müzik var ve bunların yarisi türkçe- ingilizce harici şarkılar. Arapça'dan İsveççe 'ye portekizce' den Rusça' ya kadar bilimum dilde şarkılar var. Yine Klasik müzik sevgimin temellerini attığım seneler. Bu yıllarda genel olarak alternatif rock sevdiğimi fark ettim. Ağırlıklı olarak şunları dinlemekle geçti: Noir desir, calexico, beirut, mark knopfler, pearl jam, eric clapton, elvis castello, oscar and the wolf, gipsy kings, radio tarifa, dead combo, dead can dance, sam karpaniea, alexi murdoch, loreena mc, cake, flört, modern talking, U2, muse, pink floyd, keane, elvis presley, johnny cash, myrath, anna rf, vas, niyaz, mohsen namjoo, pilli bebek, zardanadam, sigur ros, Morrissey, roxy music vs

şimdi : 2018 benim metal müziğe önyargımı kırmak için bir şans daha verdiğim yil oldu. Ufaktan dinleyerek kendi capimda sevebileceğim bir türünü arıyorum. lethe ile bildiğim Dark tranquilty, Iron maiden, opeth, pain of salvation, amon amarth şu sıralar dinlediğim gruplar.

tabii birde sezen aksu , yıldız tilbe, ahmed kaya ve bilimum türküler var onlar her dönemde dinlediğim şarkılar olduğu için dönem dönem ayırmadım hiç dinlemediğim türler ise zannedersem rap ve arabesk müzik. tabi ibo' yu ayrı tutuyorum. Arkadaşlarla süt eşliğinde az şarkısını dinlemedik.

Genel olarak değişmedi. Trip Hop dinlerdim hala severek dinliyorum. 90'lar rapi dinlerdim, hala dinliyorum bıkmadım. Hatta yeni nesilin bazı rapçilerini bile severek dinliyorum. Değişen tek şey indie rock. artık dinleyemiyorum.

Çocukluk-ilkokul: Barış Manço, MFÖ, Erol Evgin, Türkiye'nin Eurovision'a çıkan şarkıları, Adını bilmeyip melodisine takıldığım bazı yabancı şarkılar, TRT çocuk korosunun çocuk şarkıları [tek kanal dönemi TVsever çocuk playlisti]
İlkokul-ortaokul geçiş dönemi: Yeke Yeke (Mory Kante), Gimme Hope Joanna (Eddy Grant), Englishman in New York (Sting), Twist in my Sobriety (Tanita Tikaram), vs dönemin popüler yabancı şarkıları [Pop saati, 1 Numara programlarından]
Ortaokul: House, Techno, Rap [Asitçi-Metalci savaşları dönemi, tarafım "asit" olmuştu :) ]
Ortaokul-lise geçiş dönemi: Kısmen patlayan yerli popa hafiften kayış.
Lise: Rap, lakin biraz MC Hammer ekolünden Public Enemy ekolüne geçiş [Yo MTV Raps programı etkisi]
Üniversite: Rap'e devam, reggae ile tanışma [Üniversitede siyaseten biraz Üçüncü dünyacıydım da]
Üniversite sonları: Eskilere bir de yeni bir gözle bakarak nostalji hissiyle başlanan eski yerli şarkılar (aslında bu trend lise sondan beri gidiyordu. Başta yazdığım Barış Manço ve MFÖ'yü arada zaten bırakmamıştım), yine bi zamanlar arkadaşların dinlediği ve benim sevmediğim rock, metal şarkıları.

Şu anda: Neredeyse tamamı 1995 öncesinden her telden ve dilden müzik. Youtube listeme baksanız Kuzey Kore marşlarından Alman yodellerine her şeyi bulursunuz.

Olabilirsin.

benim spor salonundan gördüğüm kadarıyla kadınlar genelde pilates yapıyolla. bence yoga yapanların biçoğunun pilates geçmişi vardır. ya da ben tamamen sallıyorumdur şuanda.

@acemi zayıflamak istemiyorum ki. Zaten ideal kilomdayım. Derdim sıkılaşmak ve biraz tone'lanmak dediğim gibi. Ağırlık falan çalışmam lazım evet bu istediğim şey için ama salon sporları bana göre değil+beslenme ve protein alma kısmını organize etmek bayağı zor olur benim için.

Agirlik calismadan tonlanmak diye bir sey yok. Beslenme de zaten vucut gelistirme yarismalarina katilmayacaksan ekstra bir durum yok. Dengeli beslen, daha az seker daha cok protein o kadar

@hot potato ama yogada da kendi vücut ağırlığınla yapıyorsun antremanını aslında

yoga da dışarıdan göründüğü kadar kolay değil, bazı versiyonlarında attığın terin hesabı yok, ayrıca hareketleri yaparken kendi ağırlığını taşıman için olabildiğince hafif olmalısın, yani iyi yoga yapabilmek için hafif olmak büyük avantaj, bu da yogada ilerlemek için elzem.

Son olarak, tonelanmış ne demek hiç duymadım, fit vücut demek kaslı olmak demek değil, zaten kaslanmak sanıldığı kadar kolay bir şey değil; belirli bir yağ yüzdesi altına inince kaslar görünür oluyor, bu da kaslı bir algı yapıyor, bunu karıştırıyorsunuz sanırım, yoga yapan kadınlar fitness salonlarından sonra buraya gelmiyor, hafifledikçe yağ oranları düşüyor ve ideal vücut tipleri ortaya çıkıyor.

@gezegen olan pluton ya kaslı olmak başka tone dediğim hafiften belli olması, kas gibi GRHHH GÜÇ gibi bir görüntü değil ama yine de sağlıklı bir görünüme sahip olmak. Zaten 47 kiloyum ben şu an kendimi kaldırabilirim ama hiç elastik değilim, atletik yeteneğim -5. Bunları geliştirmek istiyorum. Dün yaptım 40 dk. 20 dk başlangıç 20 dk uyku yogası diye adriene isimli bir kadının hesabından yaptım. Ben hiç hareket eden biri değilim normalde, hiçbir yerim ağrımıyor şu an :( hiç etkilememiş demek

Mesela şu kadın www.instagram.com gen açısından da şanslı melez olduğu için ama sadece yogayla mı sahip olmuş acaba bu güzel kıça bacağa :(

spor geçmişleri vardır, kilolu biri yoga yaparak zayıflayamaz. ben de bacaklar yere paralel 0 açabilme hedefi koydum kendime. arpa boyu yol gidemedim. amuda kalkmak şurda dursun. bileklerim çok zayıf bi kere. ön kolum ağrıyor hemen. çünkü beslenme de önemli. ama yine de bence yoga tanıdığım en faydalı arkadaş. ordan öğrendiğim tekniklerle ev işi yaparken bedenimi koruyabiliyorum. belini sakatlamdan bedenini dinlendirerek ve dinleyerek ağır işlerini yapabilme yeteneği kazandırıyor yoga.

agirlik calismaya tu kaka diye bakilmasini anlamiyorum. zaten kesinlikle serena williams olmayacaksin bu bir, ikincisi olmazsa olmaz bir sey zira en citir manken diye baktigimiz gigi hadid falan bile haftada 4-5 gun agirlik calisiyordur net.

@hot potato yok yahu tü kaka diye bakmıyorum. da bende o göt yok :D kalori sayıyorum azccccık aklıma gelirse makro bakıyorum ama ağırlık girince işin içine düzen tamamen değişmeli. bisiklet sürmek dışında yapmayı sevdiğim hiçbir spor yok (voleybol bile oynayamam) atletikliğim -999. bir de yüzümde egzama var ağırlık altına girince, terleyince vs. coşuyor :/ keşke yapabilsem ama o kadar disiplinli birisi değilim.

Vücudu çok ince ve orantılı olmayan yoga eğitmenleri tanıyorum (ve böyle tonla insan var), onlar böyle göt meme gösterenler gibi popi olamadıkları için görmüyoruz (bunu yargılama amaçlı söylemiyorum, örnek verdim).

Şu an bir arkadaşım yoga eğitmenliği eğitimi alıyor, vücudu esnek ve güçlü ama kalın mesela. Yogadan başka spor yapmıyor.
Yine salondan tanıdığım bir yoga eğitmeni var, deli gibi ağırlık çalışıyor. Tercih meselesi.

Asıl soruya gelirsek, yoga yaparak bir nebze düzgün vücuda sahip olunabilir, özelikle o advanced asanalar ve pozlar ciddi kas gücü, esneklik ve denge gerektiriyor. Malum bunlar da emek sarf etmeden olmuyor. Hedefin kilo vermek değil sadece sıkılaşmak ise bunu yogayla bir nebze gerçekleştirirsin, kendi vücut ağırlığın ile çalışıyorsun sonuçta.

Sadece yoga yaparak ilerlemek dediğim gibi bir yere kadar. Daha sıkı bir vücut için ek bir şeyler yapmak şart bana sorarsan.

Genetik alt yapı lean ve skinny değilse; sadece yogayla sıkı ve zayıf bir vücut transformasyonuna geçiş olmaz. Bodyweight bir ere kadar gelişim sağlar ama sonra ilerleme durur. Ağırlık çalışması da eklemek lazım ama zaten vücut iyidir yoga bir nebze sıkılaştırır ama yazıldığı üzere body transformation isteniyorsa ağırlık ve beslenme düzeni şart. Kaldı ki o da kendi vücut tipine göre en iyi haline getirecek. Bu arada bizim yoga hocasının fiziği bayağı sıkı ama bildiğin deadlift vs bayağı ağırlık çalışıyor. Başka bir yoga hocası vardı tanıdığım o balık etliydi. Eğer kilo fazlası varsa beslenme daha ön plana çıkıyor yoga vücudu güçlendiriyor ama dediğim gibi mucizevi bir değişim vermez. Öncelik beslenme.

yeşil sabunu bilmiyorum ama nivea'nın, adidas'ın falan hem şampuan hem duş jeli olarak kullanılan jelleri var onlar da denenebilir.

Kadinsan saca yesil sabun olmaz, saci mahvedersin.

Vücut icin ideal olan o zaten.

Güzel olur. Saçlar için bir alışma evresi gerekiyor, bir iki ay sert oluyor saçlar (bende öyle oldu), alıştıktan sonra mis, şampuandan bir farkı yok.
(1 seneyi aşkındır sadece zeytinyağı sabunu kullanıyorum, hem vücut için hem saçlar için)

Uzun yıllardır hem saçlarımı hem vücudumu zeytinyağlı yeşil sabunla yıkarım. Çok memnunum, hiçbir zararını görmedim.

tamamen psikolojik olabilir ama sabun bende daha az bas agrisi yapiyor. Bu arada zeytinyagli sabundan cok defne sabunu tavsiye ederim.

Bende yıllardır yeşil sabun kullanıyorum kesinlikle tavsiye ederim. Bulabilirsiniz marketlerden değil de köy veya pazarlardan alın.

Çoğunluukla zeytinyağlı sabunla yıkıyorum. Arada kafam ona da alışıyor, bir süre şampuana dönüp sonra tekrar sabuna dönüyorum.
Zeytinyağlı sabun şampuandan çok daha iyi geliyor.
Vücut için de kullanılmasının hiçbir sıkıntısı yok. Kullanıyorum lifle.

uzun zamandır saçımda şampuan kullanmıyorum. çabuk yağlanan bir saça sahibim, sabun bunu biraz daha geciktirdi. güzel kokmuyor diye vücutta kullanmıyorum sabunu.

peggy+1

kadının. yıllardır sadece yeşil sabun kullanıyorum. saçları da kısalınca duş sürem 8 dakikaya kadar düştü.

zeytinyağlı defne sabunu kullanıyorum. gayet memnunum.

Bee beauty 50 faktör, bayağı memnunum. Bende de güneş lekesi olur ama geçen hafta sonu sabahtan akşama güneş altında kalmama rağmen hiç leke oluşmadı.

bioderma 50+ cildiyecinin tavsiyesiyle aldigim krem. ama fondoten gibi, kolay surulmuyor. aynaya bakmadan suremiyorum mesela.

clinique

Solante pigmenta

La Roche posay hassas ciltler için 50+