Tam bildiğim iş değil fakat olmaz diye düşünüyorum bir anda o kadar su çürütür.
Siyah poşete koyup içine elma mandalina kabuğu filan at ama maharet o kadar kurumasına izin vermemekte.

Kuru tutun üzerine fıs fıs ile viski sıkmış bir birey olarak, yapılır. Ama yaptıktan sonra hemen ağzını kapatıp saklarsan tütün küflenir. Bir süre hava alsın. Islak değil nemli olsun öyle koy paketine

Elma kabuğu koymak, işi bilenlerin uyguladığı bir yöntemdir.

Kullanmaz bunu kimse

merkur 34c kullanıyorum. tavsiye ederim.

aynen ister jileti ikişer kez kullanır ister tek kez. onu kendi bilir. razorus.com'dan alabilirsin. bir de yaprak jilet al istersen.

fırça vs bence gereksiz. çok çeşitler ivar. domuz kılı, at kılı vs. git arko jel al mis gibi.

Niye şöyle bir şey değil? 1 yıl tıraş bıçağı falan almaz hem. falan almaz işte.

urun.n11.com

Susuz kalmış gibi görünüyor. Ortanca bol su seviyor. Ozellikle toprak degistirdikten sonra saksinin altindan cikana kadar suladiniz mi? Genelde su sevenleri bu ayarda sulamak gerekiyor. Şu an ölüyor demek icin erken, birkaç gün daha izleyelim mi?

Saksı değiştirme dediğimiz olay şöyle yapılır. Eski saksıdan bir numara büyük bir saksı alınır. Tabanına bitkinin kök boynunun aynı hizada kalmasını sağlayacak kadar toprak konur. Bitki eski saksısından kök formu bozulmayacak ve eski toprağıyla kök bütünlüğü zedelenmeyecek şekilde çıkarılarak yeni saksısına oturtulur. kenar boşluklarına toprak ilave edilir ve can suyu verilir.

Özellikle çiçeklenmiş bitkide bu işlem çok incelikle yapılır.

Yukarıdaki bilgiler ışığında senin bitkiyi biraz döverek bu işlemi yaptığını düşünüyorum.

Zaten seralarda, mükemmel bir şekilde hazırlanmış ortama ve bol hormonla beslenmeye alıştırılmış bitki, ayrı eve çıkınca bir 'Noluyoruz Lan!' dönemi geçirir. Bu doğaldır.

İnternetten bilgilerini bulup bu bitki için uygun ışık ve su ortamını sağlayıp beklemekten başka yapacağın birşey yok.

Turkiye'deki piyasalarin kapali olmasi tum ulkelerdeki piyasalarin kapali oldugu anlamina gelmiyor.

Hafta sonlari icin dediginiz dogru ama hafta ici gunlerde piyasalarin ustunde gunes batmiyor.

Forex piyasalarında 5 gün 24 saat işlem yapılmaktadır.

Asya borsalari pazar 00.00 'da acilir turkiye saatiyle. Pazar gecesi 12den once ve 12 den sonra bi bakin.

1/3 unu pesinat verebiliyorlar ve 4-5 yilda kapatabiliyorsan, ustune hayat standartin da dusmuyorsa beklemenin bir anlami yok bana sorarsan. Faiz dusmusken gir. Ileride daha zorlasabilir ev alman. Bugun firsatin varken gir derim. Gayrimenkul bu, kaybin olmaz kolay klay.

İş garantin var işe, herhangi bir kriz durumunda batma ihtimali olan bir sektörde ve kaybetme ihtimalli bir işte çalışıyor değilsen, kredi faizini %,98 e çekmiş bir bankadan kredi alma olanağın var ise ve kendin oturacaksan, fiyat balonu oluşmamış bir konutu mümkün olan en az peşinatla satın almak için çok uygun bir zamandayız.

@stavro,@oguz altun, tamamı için kredi çekmek mantıklı mı ödeme planını biraz uzatıp? Faiz değişiyor mu? Değer mi? Borçlanma cidden bildiğim bir şey değil. O parayı hesapta görmek bana güvende hissettiriyor zira ailem veya zor anımda destek olabilecek kimsem yok maddi anlamda.

Ödeme planı ödeme kapasiten içindeyse, en az peşinat ve en uzun vade mantıklı tabii. Ama söylediğin gibi tamamına kredi yasal değil. Onu yapan banka varmı ki?

Şahsen ben 0.98 faiz oranını cok cazip buldum. İleride daha düşük olacağını sanmıyorum amma velakin evler ilerde daha ucuz olabilir onu kestirmek zor.

Rakamlar onemli, gerisi havanda su dovmek olur.
Ulkenin durumu nasil etkiler diyorsan isten cikarilma riskini en basa koy. Isten cikarilma riskin yoksa almaman icin ozel bir sebep yok. Konut kredisi faizlerini yapay olarak dusurduler. Bu, borclanmak icin iyi. Enflasyon artis egilminde. Bu da borclanmak icin iyi. Konut fiyat seviyesi kira seviyesine gore yuksek. Bu, alim icin kotu.

O dönem kaçaklardan idam edilenlerin sayısı savasta olenlerden fazlaydi

tekalif-i milliye emirlerini ve bu emirin hemen ardından kurulan istiklal mahkemeleri araştırılınca milli mücadeleye o kadar da gönüllü katılım olmadığı anlaşılıyor.

ismet inönü'nün şu lafı geldi aklıma: ''sabah askere alıp, giydirip kuşattığımız askerler gece kışladan kaçıyorlar''.

hayır değildi. nice kaçak ve eşkıya istiklal'de asıldı.

ayrıca korkak her zaman korkaktır.

Birinci Dünya Savaşı'nın özellikle sonlarına doğru firar mevcutlarının Birlik mevcutlarının yüzde ellisi civarında olduğu birçok kitapta anlatılmaktadır.

Yanılmıyorsam Kut ül Amare zaferinin de detaylı olarak anlatıldığı Charles V.F. Townshend'in Mezopatamya Seferim adlı kitabında Türk savunma mevzilerinin gerisinde kaçanları vurmakla görevlendirilmiş subaylar bulunduğu anlatılır.

Yine Sarıkamış Harekatında cephe komutanı olan Hafız Hakkı Paşa'nın yazmış olduğu ve Balkan Harbindeki içler acısı halimizi anlatan Bozgun adlı eser konuyu çok güzel anlatmaktadır.

Kredi kartın yoksa sanal kartın da olmaz.
Sanal karta taksit olur.
Taksit miktarını değil tüm bedeli limit olarak belirlemelisin.

Tamam tüm bedeli limit olarak belirledikten sonra, ilk taksit tutarını düşmeyecek mi sanal karttan? hesap kesim tarihine kadar kalan tutarı geri çekemiyor muyum? Taksitin bir amacı kalmaz ki aksi halde?

Sanal kart asil kartin tum ozelliklerini tasir.

Kredi karti olmadan Garanti Bankasinda sanal kart var. Ama hesaba bagli, nakit cekim yapilabiliyo bi tek taksit yok.

Benim bildigim gercek kredi kartina bagli sanal kartta taksit oluyor. Ve o sanal karti kapatsaniz bile tutar asil karttan cekilmeye devam ediyo her ay.

sanal kart, kredi kartının farklı numara atanmış hali. kartın yokken sana verilen bir şey değil yani.

1) Garanti ile ilgili bahsedilen sanal kart, sanal kredi kartı değil. Sanal banka kartı. Yani diğer arkdaşların da dediği gibi Asil bir kredi kartınız yoksa açabileceğiniz tek sanal kart hesap kartı oluyor. O da taksit özelliği sağlamaz.

2) tıyorum trafik sigorta bedeli 600 lira. Siz 6 taksit yapmak istiyorsunuz. Kredi kartınıza bağlı bir sanal kredi kartı oluşturup limitini 600 lira yapacaksınız. İlk çekimde 600 liralık limitin tamamı dolacak. Sonra her 100 liralık ödemede o kadar limitiniz açılacak. 2 y ödeme yaptığınızda 200 lira limitiniz olacak gibi...

Şundan al, kendin kur.

www.hepsiburada.com

eylül ayında teklif almıştım ben bu için. ortalama fiyatlar şöyleydi

dekoder 400 civarı en az
kameranın tanesi 100-150 arası

buna kablo, kablo kanalı vs ekleyeceksin o da tutar 200

bunun üstüne bi de en az 300 işçilik

tabi bu o zamanki dolar bazında ortalama tutar.

en mantıklısı cctv + il şeklinde aratıp bi kaç yerden gelip ücretsiz keşif yapmasını ve teklif vermesini istemek.

Peekay

dangal.

Pk
Secret superstar

Bir de aamir khan filmi degil ama hindi esintili life of pi oneriyorum

Talaash

Pk+1

konu ile direk alakalı bir şey yazmayacağım ama aynı şekilde 50x3 şınav çekiyordum ısınma için ancak bileklerimi incittim. 2-3 ay ağrısı geçmedi imkanın varsa şınav yerine bench press yap bileklerinde sıkıntı olursa. Yada dambıl ile yatarak ısınma yap.

ceza yöntemi olduğunu düşünmüyorum. ama hangi kasları çalıştırıyor, neye faydası var zararı var mı bilmiyorum. tek bildiğim fena zorluyor :)
bench press evde yapacağım bir şey değil, belki ileride salonda yaparım.

jumping lunge güzel harekettir.
www.youtube.com
Çalıştırdığı kaslar, şurada 0:21 de gösterdiklerine calf'ları ilave et.
www.youtube.com
Program güzel. Bir de ip atlayarak hiit ilave edersen tadından yenmez.
Yağ seviyen azaldıkça karın kasların da görünür olacaktır.
O zaman da plunk'ı çeşitlendirirsin.

Tesekkurler hiit için de bir video önerebilir misiniz? İp ne kadar atlamalıyım?

Hiit için ip atlaman şart değil. Başka şekillerde de yapılabilir. Video önermeyeyim. Çünkü başlamadan önce olayın mantığını anlaman çok önemli. Ekşi sözlükte hiit başlığı altında güzel yazılar vardı. Google'da da biraz araştırma yapmanı öneririm.

1. Ataonline'dan memnunum.
2. www.ataonline.com.tr

Bir gazeteyi rulo yap, istemediğin bir hareket yaptığında burnuna vur, kaşlarını çat ve komut verir gibi vurgulu HAYIR de. Zaman içinde o hareketi yapmasını istemediğini öğrenecektir.
Not, Vur dedim gerçi ama, şiddet yok. Nazikçe.

Çok fazla tepki vererek ve fazla kelime kullanarak kafasını karıştırma, sert bir tepki ve kaş çatması ile "HAYIR" demen yeterli.

Bu hayır kelimesinin istenmeyen bir şey yapıldığında kullanıldığını öğrenmeli.

Yani köpek istemediğiniz bir şey yaptığında "Dur kızım, yapma kızım, sakin ol, bekle, otur, yapma dedim" gibi bir sürü kelime kullanmayın.

Tek bir kelime ve sert bir ton ile "hayır", öğrenene kadar devam. Yanlız ses tonunuz ve surat ifadeniz öyle olmalı ki sizden korkmalı ve çekinmeli.

1- para verip eğite bilirsin
2- hayır ve gel buraya sözcüklerini aşılayabilirsin
3- youtu.be (how to train your dog to not jump on people) bir sürü video var ingilizce biliyorsan kaçırma
kendi yorumum üzüldüm la şimdi böyle kuyruğu da sürekli sallıyorsa yazık olmuş hayvancığa kedi köpeği sürekli kucağa alma eğleminde olduğum için

Başka 3 kitabı var. O yok :)

bulursan eğer lazer yazıcıda yazdır. Kalitesi yüksek olur.

@oguz altun: sağlık olsun, canınız sağolsun :)

@binder dandet: tam anlayamadım.

bu arada kitapyurdu'nda içindekiler sayfasını buldum. teşekkürler.

Her şeye probiyotik öneren grup yöneticisi Haydar Bey gibi olmak istemem ama :D harbiden probiyotik almayı denediniz mi? Bu konuyu bir araştırın düzenli probiyotikle rahatlama olabilir. Ama çok fazla abur cubur tüketmemeniz lazım çünkü aşırı şekerli beslenmede probiyotikler ölüyor. Lifli gıdalarla besleniyorlar.

yediklerini değiştir. daha çok sebze meyve+bol su.

Duphalac Şurup öneririm. Dulcolax'tan çok daha etkili ve bağışıklık da yapmıyor.

sabah aç karnına günkurusu kayısı üzerine su içilip bi 30 dk bişey yememeyi önermişti doktor, lifli gıdalara yönelmelisin ayrıca sporda çalıştırıyor

bence de beslenmeyle alakalı. sulu yemek, salata, yogurt, kefir ve meyve seven birisiyim, muhtemelen bu yüzden hayatımda kabız olmadım. çok çok sıvı lazım.

Bağırsağı hareketlendirmek maksadıyla alınan bütün ilaçlar o an işe yarasa bile sonrasında bağırsağın daha da tembelleşmesine neden olur. İlacın fiziksel, kimyasal, bitkisel vs. olması bu sonucu değiştirmez.
Günlük içmen gereken suyu içiyor musun? Günlük alman gereken fiberi (fazlasının başkaca zararı vardır) alıyor musun? Günde bir saat yürüyor musun?
Bunları yapıyorsan, bir de ekşi sözlükte bir ara tartışılan, her gün aynı saatte tuvalete gitmek için bünyeyi eğitmekle ilgili bir başlık vardı. Onu bul, çalış ona biraz. Faydasını göreceksin.
İlaçtan medet ummayı bırak.En azından periyodik kullanma.
Hekim tavsiyesi değildir :)

sanki irritabl barsak sendromu var. gidip doktorla görüşüp depresyon ilacı kullanıp sonuca baksana bir. yalnız bunları kesinlikle doktorla yap kafana göre değil.

bağırsak faaliyetleri inanılmaz derecede sinir sistemi ile alakalı.

ve tabii probiyotik.

Egzersiz yapmiyorsan hemen basla. Nerede hareket orada bereket. Hafif yuruyus, sonra da hafif kosu. Cok iyi gelecek.

Arkadaşlar teşekkürler.

@neferkitty. Probiyotik nedir bilmiyorum. Biraz araştırdım danone var. Alayım bari. Hangisini alayım, ne dersin?

@kamile. Ne diyeyim. 5 sene önce de böyle yiyordum. Şimdi de böyle. Su da içiyorum az da olsa. Hareket sıfır ama. Ona da vaktim yok ki ama. Ama 3k kişi çalışıyo herkes de böyle değil ki.

@agluna. Mesela normal mi çıkarıyo tuvalete. Nasıl içmek gerek.

@eja. Sabah uyanınca ılık su içip kuru incir kayısı yicem. Bunu denicem bi ay. Bakalım.

@acemi. 3 sene hocam.

@e haliye. Ben de öyleyim ama. Bi tek kefir yemedim hiç. Ama böyle oluyo işte.

@üğp. Ekmek sabahları tam buğday yiyorum. Ben bağırsak yok ya eminim ben yün yumak falan var. Onu da yesem hiç sanmıyorum.

@oğuz alltun. Hocam. 7’de çıkıp 8 de evde oluyorum. Servisten sonra yürüyecek halim kalmıyor. İşim hep oturarak. 1 şitre falan su içiyprumdur. Yani medikal bi çözüm şart gibi düşünüyprum. Tuvaletim gelmeden tuvalete oturamıyorum oturunca da bir şey olmuyor.

@susadım çeymeye. Ben 6-7 yıldır günde 150mg anafranil alıyorum. Yani çözmüyor sanırsam o. Dediğiniz hastalığı doktora ben mi söyleyeyim. Yani üç doktor bunu nasıl bilemez aklım almıyor. Dediğiniz hastalığın tedavisi icin ne yağmam gerek. Prebştotik önerir misiniz.

@doug yapmaya gayret edeceğiö hocam. Sanmıyorum işe yarayacağını ama.

Dulcolax ya da türevi bitkisel de dahil olmak üzere çok ilaç denedim çok doktor gezdim aynı sorundan dolayı Psyllium Husks Fibre diye solgarın bir ürünü var aslında lif gibi düşünebilirsin biraz araştır derim çok işe yarıyor hatta artık kullanmıyorum bile vücut düzene girdi. Araştırıp denemeni tavsiye edebilirim En azından ilaç değil.

Danone activia vs güvenilir değil çünkü içerdiği probiyotikleri açıkça yazmıyorlar. Ama kefirlerin hepsi güvenilir çünkü kefir için belli kriterler var, direkt kefir alıp yavaş yavaş ilk başta yarım çay bardağı ertesi gün 1 çay bardağı vs şeklinde dozu artırarak başlayın. Beslenme de belirtildiği gibi çok önemli bu süreçte. Yemekten yarım saat önce içmek etkinliğini artırıyormuş, sağlıksız gıdalar faydalı bakterileri öldürüyor sağlıklı beslenmeye çalışın.

Haftada bir tuvalete çıkmak fenaymış gerçekten. Ancak ben de önceden kronik olarak kabızlık çekerdim hatta çok çaba sarfedince çatlak falan olur onun da acısını çekerdim, can acısıyla her şey daha zor olurdu bu şekilde müthiş bir çıkmaz vs. 2 yıl önce okulu bitirdim, o zamandan beri ev yemekleri ve etsiz yemekler ağırlıklı besleniyorum. inanır mısın bilmiyorum ama saati saatine düzenli neredeyse. insanın hayat standartını müthiş derecede etkileyen bir şeymiş. o yüzden sana tavsiyem sağlıklı ve dengeli beslenmeye çalış. %100 çalışıyor.

neferkitty +1

- yoğurt, kefir, turşu türü yiyecekleri sofrandan eksik etme.
- beyaz unlu yiyecekler ile beyaz pirinci hayatından kesinkes çıkar.
- hayatına biraz hareket kat.

Duphalac Şurup'u her gün iki kapak içince, düzene sokuyor. Suyu bağırsaklara basarak, dışkıyı yumuşatan bir ilaç.

Doktorlar gelene kadar ön bilgi olarak yazayım.
1.Durum netleşene kadar arkadaşınla fiziksel temastan kaçın, kıyafetlerini giyme, yattığı yatakta yatma.
2. Sakin ol.
Şu anki durumda devam edersen psikolojik etkilenmen başlayacak, ufak ufak karnını kaşımaya başlayacaksın. Çok kaşıdığın yerler kızaracak. Kızarıklığı görünce panikleyeceksin falan. Sakin ol yani.

bildiğim kadarıyla uyuzun kaşıntısı geceleri artar, ciltte çizgi şeklinde kızarıklıklara sebep olur. ancak uyuz bulaşsa bile tedavisi kolay. kwellada losyon sürüyorsun tüm vücuda. 12 saat kadar bekledikten sonra duş alıyorsun. tüm kıyafetleri, çarşafları vs yıkamak işin en can sıkıcı kısmı..

Önce ellerde parmak aralarında kaşıntıyla başlıyor. Bir arkadaşım ekolü:) Salaş bir rock barda, montunu askıya asmış, bir başkası da onun üstüne montunu asmış. O şekil bulaşmıştı dediğine göre.

Tedavisi çok basit ama.

korktuğum nokta bana bulaşıp, bebeğe de bulaşması. yoksa sadece bana bulaşacak olsa hiç bu kadar endişe etmem. giderim doktora neyse ilacı alırım. derdim önlemi var mıdır? yani henüz ortaya çıkmadan önüne geçmek mümkün müdür? ya da o tedbir ne derece etkilidir?

bahsettiğim ilacı kullanmak dışında bir tedbir yok bildiğim kadarıyla..

Attığın link ana sayfaya yönlendiriyor, şöyle mi oldu?

i.ytimg.com

Oraları kes ye bir şey olmaz böyleyse.

@i was made for you; böyle yeşil değil ama morumsu. düzeltip koydum fotoyu eke.

bozulmamış da, sanırım çok beklemiş ve büyümeye karar vermiş.

Zillenmiş derdi annemler. Çok fazla değilse kesilip yenilebilir ama genelde önerilmez. Diğer toprakaltı sebzelerde bu durum çok fark etmez ama patates solanum türü olduğu için biraz sıkıntılı. Bir de her yerinden olduğu için. Fotoğrafı tam açamadım mobilim ama sizinki her yerinden yeşillenmdmiş gibi duruyor

bunun ismi filizdir. filizlenmiş patatesleriniz yani evet bozulmuş.
kesip yemeyin derler ama ben yemişimdir çok sıkıntı olmadı.
ama bir yerinde bile filiz olması tüm patatesi etkiler diye söyleniyor.

www.google.com.tr

o kısımlara göz deniyor, patatesin vejetatif kısımları yani. Uygun şartlarda filiz oluşturuyor. Patates üretimi de bu şekilde yapılır, bir kaç parçaya bölünüp toprağa atılır patates.

Eğer çok fazla filizlendi ise kabuk altında yeşillenme görürsünüz, içindeki bazı kimyasallar zararlı olabilir, eğer kabuğu kalın soyarsanız bu durumu tamamen bertaraf etmiş oluyorsunuz, birikim direkt kabuk altında oluyor çünkü.

Kabuğunu soyarken o kısımları biraz daha derin al.
Eğer yeşilllik kaldı ise biraz daha derin al.
Afiyetle ye.
O kısımları kabuktan koparmadan bir parça kabuğuyla bahçeye gömer ara sıra da sularsan nur topu gibi yeni patateslerin olur.

İlave bir seçenek olsun diye:
A101'de Namet Hindi füme 200 gr.lık ambalajda 5 küsür lira.
100 gr.ında 17.33 gr. protein var.

www.icerir.com

Optimum alınmalı. Belki Protein Ocean da kötü değildir ama aradaki azıcık fark için farklı markaya geçmeye değmez. Servis gramajları farklıymış, BCAA oranları aynı mı oluyor emin değilim ama aynıysa bile gerek yok bence. Daha fazla bir fiyat farkı olsaydı veya Optimum'un tadı çok kötü falan olsaydı olabilirdi.

konu protein oranları değil zaten o hepsinde aynı. tadı nasıl, iyi karışıyor mu, sindirimi kolay mı, içinde ne kadar şeker var ? önemli olan farklar bunlar.

@orpheus; merak ettiğim de bunlar zaten. İlkini kullandığımda çok memnun kalmıştım. Diğer markayı pek kullanan olmadığı için belki burada ikisini de kullanmış ve memnun kalmış birini bulurum umuduyla sordum.

Optimum nutrition al.

hardline çok iyi değil ama canın istiyorsa al. optimum ve weider piyasadaki iyi markalardan. tavsiye ederim.

Beslenme programını yaptın mı? Ne kadar protein alman lazım? Günlük beslenmenle ne kadar alıyorsun? Ne kadar eksiğin kalıyor? Ne kadarını protein tozuyla karşılamayı düşünüyorsun?

Doktorlar günde onlarca anjiyo yapıyor neredeyse ameliyat kategorisinde bile değil. Ama her cerrahi müdehalede tabiki riskler vardır ama anjiyo da başarı oranı çok yüksek. Ayriyeten anjiyo kasıktan veya koldan yapılıyor. Koldan yaptırmak hem daha kolay hem günlük hayata dönme süresi kısa ve iyi doktarlar bana kalırsa genelde koldan yapıyorlar. Kasıktan yapılana gelirsek bir ağırlık falan koyuyorsun bi süre 1 hafta falan sürüyor ve daha dikkatli olmak gerekiyor.

Babaanneme kasıktan yaptılar, sonra bir sürü sorun çıktı ardından. Tabii 1- ona yapan doktor dandikti büyük ihtimalle 2- yaşlı kadın sen gençsin, sorun olmaz herhâlde, yine de her ameliyat risktir, fayda/zarar gözetimi yapıp karar ver.

annem kalp için gitti eforu iyi çıkmadı. doktor istersen hemen koldan anjiyo yapalım dedi. hastane de acıbadem bu arada. hemen aldılar anjiyo oldu 2 saat sonra da hastaneden ayrıldık.

sanal anjiyo diye bir şey var. kriterleri sağlıyorsanız normal anjiyo yerine kullanılabiliyor diye biliyorum. değerlendirin isterseniz.

artık öyle ağırlık koyma falan kalmadı. medikalden 60 tl ye alınan geniş bir bant yapıştırıyorlar kasığa, 2 saat içinde de çıkıp normal yürüyebiliyorsunuz. kasıktan yapılan anjiyonun eskisi gibi zorluğu kalmadı.

özel hastanelerin para tuzağı

Hekim değilim ama, senin sol yanın ağrıyor diye anjiyo seçeneğini düşünüyor olman da, doktorun keyfin bilir'ci yaklaşımı da garip geldi bana.
Şikayetlerin nedeniyle doktora gittin, kardiyolog ekg'ne baktı, şikayetlerini ve kalbini dinledi, eko çekti, efor testi yaptırdı, bazı bulgulara ulaştı ve ileri tetkik için anjiyo istediyse ve sen korkuyorsan, korkun sonucu değiştirmemeli ve bir merdivenin bilmem kaçıncı basamağında hınk deyip kalmamak ve bu dünyaya zamansız veda etmemek için o anjiyoyu olmalısın.
Sanal anjiyo, burada stent'lik falan bir durum varsa, tekrar müdahaleyi gerektireceği için burada çok da uygun bir seçenek gibi durmuyor.
Geçmiş olsun.

İki ihtimal var. Birincisi güzel fırçalamıyorsun, ikincisi genetik.

Bu arada midende sorun yok değil mi? O da etkileyebilir.

midede arada yanma oluyor, bişeyler var gibi. iyi fırçalıyorum bence ama youtubedan yine de bir bakayım.

1 - genetik. çürük dişlerin en önemli faktörü malesef bu.
2 - mide asitinin gece yatarken ağız içine gelmesi
3 - şekerli şeyler yeme ve kötü fırçalama nedeniyle tam olarak arındırılamaması
4 - dolgunun hatalı yapılması

5 sene diş hekimliği okudum, 5 sene uzmanlık yaptım, 1 senedir öğretim üyesiyim. çürükte genetik faktörün etkin olduğunu hiç okumadım. herkes mükemmel biliyor.

en büyük ihtimal bir önceki hekim göremedi. bu kadar sürede saydığınız oral hijyeni uyguluyorsanız çürük gelişmez. aynı hekimse paraya ihtiyacı olabilir. olabiliyor böyle şeyler türkiyede maalesef.

yada el manipülasyonunuz kötü. otomatik bir fırça temin edip uzun uzun fırçalayın.

mide asidi ile oluşan çürüklerin karakteristiği farklıdır, belli olur. sanmıyorum bu ihtimal dahilinde oluşacağını.

Şeker hastalığı nedenlerden birisi olabilir

Hocam hem topa geç girmişsiniz, hem de sizden önce topa girip iyi niyetle yardımcı olmaya çalışanları ezmişsiniz. Herkes iyi niyetli ve bilebildiği kadar bir şeyler söylüyor.

İrsiyet konusunda da şöyle bir şeyler var. Sonuçta bir araştırma ama 'Hiç okumadım' demişsiniz ya. Ondan şeyettim.

dent.ege.edu.tr

Bana da iyi fırçalayamama ve genetik faktörleri ağır basıyor gibi geldi. Sağlam bir elektrikli diş fırçası meseleyi çözebilir.

www.colgate.com

Adamlar yalan mı söylüyor?

Ben de hekimin görmemiş olma ihtimali yüksek diyecektim ki yetkilisi demiş zaten.

Öyle ki bazen filmde ve hatta muayenede gözükmeyen çürük yandaki dişi dolgu yapmak için açmaya başladığında görüldüğü de oluyor.

Bence direkt odun hediye edilebilir bana gelseydi çok gülerdim:odungonder.com

Onun dışında newton sarkacı: m.n11.com

Bunlara ne deniyor bilmiyorum çok tatlı tasarimlar var:goo.gl

Zaten mimarın ne işi var ki inşaatta. O işin planlamasında. Proje kısmında.
Maket yapıyordur. En azından okulda yapıyor olmalı.
Şöyle bir şey olabilir.
www.mmyhobby.com

3doodler kalem alabilirsin bence.

kalem seti

hacım iki odun kırıp hatuna şekil yapıcaz. yoksa önümüzdeki kışa depoyu doldurmıycaz herhalde.
tabi senden geçti artık... hey gidi.... :)

@want2die ın sözlerine birkaç ilave yapayım. Odun kırmak dediğimiz eylem beceri ve tecrübe gerektirir bir iştir. Seyreden kişiye yıllarca anlatacağı malzeme vermemek, maymun olmamak için önceden çalışmış olmak gerekir. Baltanın neresinin odunun neresine vurmak gerektiğini bilmek lazım ki bilsen de o iki namussuzu bir araya getirmek zordur.
Şömine yakmayı becerebilme konusu için de aynı şeyler söylenebilir. Hele ki şömineyi inşa eden usta işinin ehli değilse baca çekişini hesaplayıp yapmadıysa üzerinize sinecek is kokusunun gitmesi haftalarınızı alacaktır.
Söylediğin türde yerler Bolu çevresinde vardı bir zamanlar. Google'da Düzce köy evi diye arattım da hem fiyatlar uçmuş ve hem de köy evlerinin içine edip bildiğin şehir otelinin aynısını yapmışlar. Adam köy evine butterfly machine koymuş. Zevksizlik mi desem bilemedim.
Sanki memlekette güzel her şeyi öldürmeye kararlı gizli bir güç var.

Alan Thrall diye aratıp squat videolarına bak.

Bir duvar bul, yüzünü dön, ayak parmak uçların neredeyse temas edecekmiş gibi dur. Ayaklarını omuz genişliğinde aç. Çöm. Kalk.
Dizlerin ve burnun duvara sürtmesin.
Bu hayali duvar olayı olmazsa harekette hafiften bir Good Morning hareketine kaçış olur ki, bele yük bindirir.
Dizlerle ilgili sıkıntı varsa, en alt seviyedeyken, kalçan diz hizasını geçmesin. Hatta ilk zamanlar kıçının altına alçak bir sandalye ya da tabure koy.
'Oluyor, beceriyorum' deyince tabureden kurtul.

Teşekkürler

sagliksal bir problem de olabilir.

ortopediste giderek tespit edebilirsin.

Dizlik veya elastik bandaj kullan, sıcak tut, koşu sonrası kas gevşetici pomat uygula. Zaman içinde ağrıda azalma var ise sorun yok. Ağrı şiddeti stabil veya artıyorsa bir ortopedi hekimini görmen uygun olur.

tendinozise bağlı sinyal artışı olabilir.

(bkz: patellar kondomalazi)

dizinizi büküp zorlamayın, zorlamadan sonra şişme oluyorsa buz ile 15 dk uygulama yapın.

daha sonra da eğer periyodik olarak bu şekilde devam ediyorsa bir ortopedi doktoruna görünün, şikayetinizi iletin. kesin tanı için her koşulda mr istenir.

Hem diziniz hem kasığınız ağrıyorsa postür bozukluğunuz olabilir.

Koşarken dize çok yük biniyor, oradaki kaslarınızın kuvvetlenmeye ihtiyacı olabilir. Bu işler sadece koşuyla olmaz özel antrenman programı hazırlanmalı kuvvetin yanında esneklik bile çalışmalısınız.

Bir doktora gidin. O zamana kadar da spor yapmayın daha kötü olabilirsiniz dönüşü olmayabilir.

Ben odamın her bir tarafını sticker kaplamıştım. Spesifik bilgiyi yaz, yapıştır. Uyumadan önce ya da uyandıktan sonra şöyle bir dolaşarak göz ucuyla hepsine bak.

Tabii tüm bunları yapıyorsun, sonra adam 2014 KPSS'deki meşhur tarih sorularını soruyor apışıp kalıyorsun yine de.

kpss tarih için eline kitabı alacak ve okuyacaksın. bitince 1 ay sonra tekrar alacak tekrar okuyacaksın. bittiğinde biraz ara verip tekrar okuyacaksın. çünkü dünyada kpss tarih kadar saçma az şey bulunur

Tarihi de coğrafyayı da harita üzerinden çalışmanı tavsiye ederim. Ama çalışırken haritayı kendin çizeceksin. Hangi ordu nereden geliyor, nereye gidiyor, nerede savaşmış, anlaşmayı hangi şehirde yapmış, yeni sınır nasıl olmuş, bunları haritada işaretleyerek, bir sürü oklar çıkarak, okların üzerine notlar düşerek, yapılan anlalmanın maddelerini haritada görerek.
Zaman mevhumunu da haritanın üzerine bir şekilde koyabilirsen 80 yaşında bile hatırlayabilirsin.

tamamen keyif almak. keyif alarak yaptığın her şey için bir şekilde imkan ve zaman yaratabilirsin.

sabah 6 da kalkıp işe giden ve akşam 20:30'da evde olan biriyim. hafta içi 3 hafta sonu 1 ya da 2 defa spora gidiyorum.

hafta içi spordan eve gelmem en erken 23:00. gel duş al,ufak tefek bişeyler ye derken saat 12'yi geçiyor. sabah tekrar kalk işe git...

spora gitmediğim günler pişmanlık duyuyorum. gittiğim zaman kendimi sağlıklı ve enerjik hissediyorum. bu da bana keyif veriyor. üzerine de çalışmanın karşılığı olarak vücuttaki değişimi de görebiliyorsan bu keyif katlanıyor.

keyif almak, sağlıklı ve enerjik olmak ilk sayabileceğim sebeplerden.

her bir eylemin elbette alternatif maliyeti olacaktır düsturundan hareketle ezcümle asosyalliği artırıyoruz. Akşam iş/okul çıkışı spor yapanlar örneğinde olduğu gibi ya sporunu yapacaktır ya da etkinliğe vs. katılacaktır. İkisi bir arada olmaz maalesef. Aynı durum hafta sonu etkinlikleri için de geçerli. Hele bu spor motivasyonuna diyet motivasyonu da eklenirse bu hareket alanı daha da daralır ya da kişisel çözüm arayışlarını ortaya çıkarır.

NOT: İkisi bir arada olmaz derken aynı gün olmaz demek istedim elbette, yoksa daha rasyonel bir davranışla atıyorum haftanın 4-6 günü sporu tercih edip 1-3 gün de dışarıda takılma daha uygun bir yaşam tarzı olabilir. İkinci bir nokta da özellikle ağırlık çalışanlar için sabah erken kalkma gibi bir motivasyon genelde yoktur, günün ilerleyen saatleri ağırlık kaldırma için dhaa uygundur/tercih edilir.

valla ben son 1 yıldır haftada 2 gün sabah 2 saat önce kalkıyorum spor için.

şöyle oldu: aslında asla spor yapamıyordum, diyet de yapamayınca aşırı irileştim. sonra sevdiğim bir spor buldum. keyif aldığım için spor gibi gelmedi yaptım. bu sırada fiziğim baya topladı, artık bırakırsam bi anda yuvarlanıcam diye korkumdan düzenli gidiyorum.

Birincisi, alışkanlık. Küçüklükten beri spor hayatımın hep içindeydi, yaşam tarzı haline geldi. Spor yapmadığım donemlerde kendimi kötü hissettim hep.
İkincisi, sporun sonuçlarını bizzat deneyimliyor olmak. Fit ve sağlıklı bir vücuda sahip olmak. Vücudunu tanıyorsun, neler yapabileceğini görüyorsun, limitlerini biliyorsun, güçlendiğini hissediyorsun.
Üçüncüsü, psikolojik. Spor yapmak mutlu ediyor. Yorucu bir iş gününün sonunda spor yaparak rahatlıyorsun. Tatmin oluyorsun. Kendine güvenin artıyor.
Dördüncüsü ve benim aslında en büyük motivasyonlarımdan biri: yaşlanınca sağlıklı bir yaşlı olmak, iki güne bir hastanelerde sürünmemek.

Gibi şeyler...

Haftada 3 gün boksa gidiyorum birkaç yıldır. Pek zevk almıyorum, ilk başlarda iradeli olursan bir süre sonra alışkanlık oluyor ve başladığın zamanki kadar zor gelmiyor

Düzenli egzersiz yapılması vücudun seratonin salgısını arttırmaktadır. Bir süre şartları zorlayıp düzenli spor yapan insan, seratonin ihtiyacı nedeniyle spora bağımlı hale gelmekte, spor yapamadığı zamanlarda kendini huzursuz hissetmektedir.

Yani önemli olan o 'şartları zorlama süresi'nin aşılması.

@camussar'ın söylediğine bir ek yapayım. Body modivasyon sahibi biri olmalıdır. Aksi taktirde birbirinizi itmez, çekersiniz.

ben keyif alıyorum,motivasyonumda spor yaptıkça şekle giren vücudum

Benim de aklıma Nâzım geldi hemen. Onun dışında umutludan çok eğlenceli diyebileceğim şu Orhan Veli şiiri var. www.siirleri.org

Sen Aydınlatırsın Geceyi
Yarayla alay eder yaralanmamış olan
Bak nasıl da sararıp soluvermiş tanrıça kederlerden
Sen çok daha parlaksın çünkü
Sen tüm göklerdeki yıldızların ilki
Sen aydınlatırsın geceyi

@istambul, evet benim de Nazım'dan sonra aklıma gelen Orhan Veli'ydi açıkçası :)

Şunda kastettiğin umut var mı?

www.youtube.com

@oguz altun, var gibi de şiir bana uygun değil pek.

youtu.be

umuttan ağlatır insanı..

enparayı arayın yeni kart gönderiyorlar. annemin kartına oldu aynısı. atm kartı almıyordu bile ama alışveriş yapılıyordu. yeni kart gönderdiler iki gün sonra o da aynı oldu. tekrar kart gönderdiler şimdi normal.

Siz hala ATM'lerde banka kartı kullananlardan mısınız?
Kartı eve bırak, yanında yük etme. Karekod kullan.

@oguz altun Sürekli Finansbank ATM'si bulmak kolay olmadığı için (evet İstanbul'da dahi) farklı bankaların ATM'lerini de kullandığım için mecbur taşıyorum hocam.

Yapı Kredi'ninkini taşımıyorum mesela, mis gibi karekodla hallediyorum işimi.

Mangal yakamazsın onu pesin söyleyelim. Yakma zaten.

Sorularının cevabını apartman yönetim planında bulabilirsin. Planın bir nüshası yöneticide, diğer nüshası tapu dairesindedir. O planda bu konularla ilgili bir hüküm yoksa, bahçe ortak kullanım alanıdır. Sahiplenmen, değişiklik yapman, eşya koyman vs. diğer sakinlerin hoşgörüsüne kalmış.
Mangal konusu ise apayrı bir şey. Bahçe senin tapulu malın olsa bile bu sana yukarıda oturanları dumana boğma hakkı vermez. Yakamazsın yani.

Mangal yakamazsin, biraz medeniyet varsa zaten yakmayin:/

Salincak vb karisacaklarini sanmiyorum ama ses seviyesine dikkat etmeniz gerekir.

Bahçeye başka giriş-çıkış olmadığına göre kimsenin aklı/gözü yoktur zaten bahçede. Ama bahçenin kullanım hakkı sadece çıplak ayakla toprağa basmak değildir ki. Örneğin su deposu ihtiyacı varsa, uygun tek yer bahçe ise, ortak kullanım alanı ise bahçeye yerleştirilebilir.

Benim tavsiyem; fazla kafaya takmamak gerektiği. Çiçek ekeceksen ek ağaç dikeceksen dik, salıncak koyacaksan koy. Mangal falan yakma tabii, yahut garden party düzenleme. Ruh sağlığı yerinde olan kimse sana gelip “sen oraya niye salıncak koyuyorsun” demez.

Bahçenin sana ait olduğundan emin olmadığın sürece, kararında gönlünce kullan ama fazla da göze batma yine de.

Kimsenin hakkına tecavüz etmediğine vicdanen inanıyorsan, takıl işte. Komşular o tarafa halı falan silkeliyor olabilir ama ona da dikkat et :)

Teraslı bi dairede oturuyorum, terasa tek giriş evimden. Kimseye terasımda taşşak kebabı yapsın diye evime elini kolunu sallayarak girme izni vermem.

Eğer tek giriş o dairedense, orası o dairenin malıdır. Kimse siz mangal yakın diye (oha) evini yol geçen hanı gibi kullanmanıza izin vermez.

Kağıt üstünde binanın ortak kullanım alanlarında tüm dairelerin hakkı vardır.

Fakat pratikte sizin gibi bahçe katında oturanın bahçesine kimse karışmaz, tabiki kimseyi rahatsız etmediğiniz sürece.

Yani mangal yakar, geç saatlere kadar gürültülü bahçe keyifleri yaparsanız ve de bu birilerini rahatsız ederse sıkıntı yaşarsınız.

Aynı şekilde çatı da binanın ortak kullanım alanıdır, ama teras değildir. Teras "çatı arasında odası olan daire"ye aittir.

Yani binaya su deposu koyulacaksa bahçeye, ya da güneş enerji sistemi koyulacaksa da çatıya koyulur. Bahçe katında veya çatı katında oturan buna engel olamaz.

Arkadaşlar herkese çok teşekkür ederim.

Sporda ağrı ve acı vücudun dilidir. Sana durman gereken yeri söyler. Onunla inatlaşmamalısın. Dur diyorsa durmalısın. Doktora gitmeni ve ne diyorsa onu yapmanı öneririm.
Bir de şu konuyu incele.
www.google.com.tr

Bence doktora gitme boşuna, üç tane hap iki tane krem verip dinlendir diyecek, bir de film çektir derse boşuna radyasyon. O hapları sürekli ağrın yoksa içmesen de olur zaten, tamamen geçene kadar ağırlık kaldırma. Benim ön kola olmuştu, üzerine gidince iyice pertledi ve 6-7 ayda ancak tamamen iyileşti.

Ağırlık olmadan boş elle lateral raise yapmaya çalış, yani kolunu bu pozisyonda yukarı doğru kaldırmaya çalış, omuz hizasına yaklaştıkça omuz başlarında ağrı şiddetleniyor ya da o noktaya kadar kolunu kaldıramıyorsan rotator'la ilgili bir problem olabilir, bir miktar ağrı olmakla birlikte omzunu rahat hareket ettirebiliyorsan basit bir tendon-kas hasarı olabilir sadece.

bunları yaparak güçlendirmen lazım. aynı şeyler bendede vardı bunları yaparak bitti. 4 kg lik dambıl kullandım ben. sen daha az kg ile çalışabilirsin. hatta önce su şişesiyle başla sonra dambıl.

www.youtube.com

academylion.blogspot.com.tr

Günlük kalori alım limitin bellidir, bunun üstünde bir kalori alırsan kalanları yağa çevrilir, diğer günlerin bir önemi yok, sistem günlük işler. Yani günlük 2000 kalori alma hakkın varken 5000 kalori alırsan, 3000 kalorilik yağ elde etmiş olursun. Aynı şekilde kalori açığı verdiğin günler de o günü etkiler sadece.

kilo alıp verme lineer değildir, yediğiniz içtiğinizle alakalı sürekli dalgalanır
programlarınızın uygulamasını günlük, takibini haftalık değerler üzerinden yapabilirsiniz

başabaş noktasında olduğunu düşünebilirsin (vücudun kaloriye tepkisi her zaman bu mantıkta olmayabilir)

uzun vadede aslında altın ya da dövizden daha faydalı. Benim önerim temettü veren şirketler olacak. Böylece ileride hisseleriniz doğuracaktır. Temettü veren verimi en yüksek şirketler de ;
CIMSA, BOLUC, TUPRS, TTRAK, PETUN, HEKTS, AKSA, EREGL, VESBE, ECILC, AYGAZ, BRISA, ADEL, EGEEN, TOASO, OTKAR, ALKIM

@kompisko mesela bu dediklerinizden şu an CIMSA -0,07 VE TOASO -0,20 mesela bunları mı alırdınız?

@Sour Aselsan ve THY benimde aklımda aslında ama bilemiyorum iyiye mi gider sizce?

Şu an o hisseler ekside olabilir ama borsa zaten her gün artıda olmuyor ki. Orta Uzun vade işte alıp 1 yıl 2 yıl sonra baktığınızda güzel kar edilebilir. Mesela ASELSAN 2016 da alınsa 2017 ye harika bir getiri sağlamış. Bu günlerde borsa ciddi dalgalanma yaşıyor malum siyasi ortamımızdan dolayı. 2018 için de çok iyi olacak demiyorlar ekonomi açısından. 2017 nispeten daha verimli kalacak 2018e göre.

teknoloji sektörü şirketleriyle sepet yapıp, ona yatırın paranızı. son 3 yılın en çok değer kazanan ve daha da kazanacağa benzeyen sektörü.

edit: günübirlik-aylık değil, birkaç yıl elde tutacaksanız hisse senedi alın

@acemi Siz ne tavsiye edersiniz? Birikmiş bir paramız yok aydan aya yapacağımız birikim için birazını kesin borsaya yatıralım diyen bir eş var?

Kanal İstanbul'un yapılacağına inanıyorsan AKCNS, Suriye'ye barış geleceğini düşünüyorsan, ADANA, MRDIN şeklinde çeşitlendireyim ben de tavsiyeleri.

Temettü verimi yüksek hisselere bak. Öyle dişten tırnaktan artırılanla riske girmek olmaz. Bir kağıdın bugünlük -0,07 olduğuna dikkat çekecek kadar heyecanlı birinden de uzun vade yatırımcısı olmaz. O parayı bankaya yatırın bence.

@Angelismeee

bunlar öyle kısa vadede voli vurulacak kağıtlar değil. Alıp üstüne yatacaksınız. Emeklilik zamanı ikramiyesi gibi düşün.

1. niye turk borsasi? google, facebook, netflix, amazon, visa gibi sirketlerin oldugu amerikan borsasi yerine niye derinligi olmayan turk borsasina yatirim yapiyorsunuz?

2. hisse senedi almaktansa, en buyuk 500 sirketin ortalama degerini takip eden endekslere yatirim yapmaniz daha mantikli olur. bu sayede hangi hisse senedini almaliyim, onun degerini takip etmeliyim gibi sorulardan da kurtulmus olursunuz. ornegin s&p 500 endeksini takip eden bir ETF alabilirsiniz. hem dolar cinsinden yatirim yapacaginizdan oturu, tl nin deger kaybindan etkilenmezsiniz

@meteonur Amerikan borsasında nasıl işlem yapabilirim cidden hiç bi fikrim yok?

finansal okur yazarlığınız ve piyasalar hakkında bilginiz ne durumda (eşiniz ve sizin)? önce bunu cevaplamamız lazım, sonuçta 3.şahısların lafı ile elinizdekileri kaybedebilirsiniz.

daha sonra, borsaya yaklaşımınızı belirlemeniz gerekli. al-sat mı yapacaksınız yoksa yatırım mı? uzun vade demek al unut demek değildir, kar realizasyonu yapacak mısınız, yoksa 10 yıldır yerinde sayan hisseler de var.

zor değil ama dışardan göründüğü gibi de değil borsa yatırımcılığı.

@ozdoganci merhaba, açıkçası ben borsadan ciddi anlamda anlamıyorum ve korkuyorum eşim derseniz o çok takip eder yıllardır ama diyorum içimden o kadar iyi analiz edebilse paramızı kaybetmezdi... mesela bimeks de kaybetmiş çok sordum hangi hisselerdi diye. bir tek bunu söyledi. sonra mesela 10 katlayan bi hisse takip ediyordum para yatırmamıza izin versen 10 katlayacaktı dedi dedim hangi hisse / sektör yine cevap yok.. Yani açıkçası ikimiz tek tek yeterli değiliz ama bu konuda birleşip bunu yapmaya karar verirsek takım çalışmasıyla bilgi edinme okumalarla bir şeyler yapabiliriz. Amacımız elimizde biriken paranın bir kısmını da borsa üzerinden değer katmak. Yeri gelir al sat yeri gelir tek hissede beklemek. Keşke çok bilgimiz olsa cidden kar edebilsek. Nedense eşime çok tatlı geliyor borsadan kazanmayı düşündüğü paralar. Bana ise külfet gibi geliyor o kadar değişkeni takip etmek... doğru karar verme ihtimalinin düşük olması vs. ama borsadan hisse alacaksak yarı kararını ben vermek istiyorum, kazansak da kaybetsek de durumun içinde olmalıyım. sonra papaz oluyoruz.

piyasayı, sektörü tümüyle bilmek imkansız tabi ama en azından üzerinde işlem yaptığınız hisseleri seçerken hangi sektörde, kimlerin yönetimde olduğunu bilmek lazım. sektörün durumunu yakından takip etmek de önemli işler arasında.

en güzel örnek olarak, ramazanda 10.000 lot soda hissesi alanı okudum. neymiş, iftarda çok yemek yenecek ve soda satışı artacak diye. bunun gibi daha şirketin ne iş yaptığını bilmeyenler yüzünden çok aileler mağdur oluyor.

bimeks örneği de güzel, 2 sene önce konuşuluyordu finansal sıkıntıları.

para kolay kazanılmıyor ama kolay kaybediliyor ne yazık ki. çok fazla araştırma yapmak gerekir.

insanlar ev, araba almadan önce aylar süren araştırma yapıyor, kimden aldığına kadar inceliyor. maalesef borsaya damdan düşer gibi girildiği için üzülen de çok oluyor.

tavsiyem 1 sene boyunca eğitim almanız, güzel videolar ve kaynaklar mevcut. tanıdığınız/ tanımadığınız kişilerin lafı ile değil kendi bilgileriniz ile iş yapmanız. süre çok mu derseniz bence az bile. ağaç bile seneler sonra meyve veriyor unutmayın.

@ozdoganci evet bilgimizi arttırıp o şekilde denememiz lazım bir şeyler bilmeden girip çöpe atıyormuş gibi hisse almak çok manasız. teşekkür ederim

@angelismeee

Niye hisse senedi aliyorsunuz? Profesyonel olarak bu isi yapan finanscilardan sizin ne gibi bir artiniz var? Tek tek hisse senedi alarak oldukca buyuk bir risk aliyorsunuz. Eger finans piyasalarini takip edecek zamaniniz yoksa, sizin icin en iyisi endekslere yatirim yapmak. Bu sayede yumurtalarinizi tek bir sepete koymamis oluyorsunuz.

google'da tuncay turşucu şeklinde arat.Uzun vadeli yatırım ile ilgili yazdığı 2017 Ağustos ayından 2 güzel strateji yazısı var.Mantığını çözmeye çalış.

Ben de uzun vadeli hisse alıyorum temettü kağıtlarından.Hangi kağıdı alırsan al mutlaka piyasa yandık bittik öldük derken tüm ekran sert düşüşler nedeniyle kıpkırmızı iken alımlarını yap.

@Sour Evet sanırım hisseler düşükken garanti olanlardan alıp koymamız gerekiyor. Yeterince uzun bir sürede satış yapmamak şart.

@turkuaz teşekkür ederim güzel bir kaynağa benziyor. Bahsettiğiniz yazılar şunlar mı:

tuncaytursucu.com
tuncaytursucu.com
tuncaytursucu.com
tuncaytursucu.com
tuncaytursucu.com

tuncaytursucu.com
tuncaytursucu.com

Üsttekilerden bahsediyorum evet. Şirket isimlerine çok takılmadan temel mantığı anlamaya çalışın

evet arkadaşlar neden olduğunu bilmediğim bir şekilde zorlu enerjiden ilk alımımızı yaptık. bakalım bizi ne maceralar bekliyor. 2 hisse daha eklemeyi düşünüyoruz önümüzdeki aylarda.
bu borsayı kim bulmuş bu arada??? >:

hangi hisseden başladınız?

Hayırlı olsun benimde borsada ilk aldığım kağıttan biriydi zoren.
son çeyrekte harika bir çıkış yaptı ama devamında ne olur bilinmez. Geçmiş grafiklerini falan iyi analiz edin. Bol kazançlar!

@ozdoganci ZOREN aldık ama 3 ayda bir kar payı veren şirketler varmış onlar hangileri acaba ? o tarz şirketlere girmek mi daha mantıklı bilemedim. Bu eşimin seçtiği hisseydi Aldıktan sonra bir hareket olmadı kayda değer, şimdi bu ay ben seçicem bakalım Sizin var mı özellikle seç dediğiniz?

Yapabileceğin iki şey var.
Birincisi, bulunduğun şehirde, pul kolleksiyonu alımı satımı yapan dükkanları bulup, pullarının hepsini götürüp kaça alacaklarını soracaksın, tek tek inceleyecekler ve anlamadığını da görecekler ve bir fiyat verecekler, en çok verenine satacaksın.
İkincisi, internetten, mümkün olduğu kadar yeni tarihli bir pulko pul kataloğu temin edeceksin. Tüm pullarını katalogdaki şekilde yıl yıl, seri, seri sıraya dizeceksin. katalogdaki fiyatlara inanmayacak ama fikir edineceksin. internette pul kolleksiyonu satan sitelerden takip ederek pulların aşağı yukarı ederini tespit edip, pulculara öyle gideceksin.
İkinci yolu, elindeki pulların bu işi bilen biri tarafından toplandığını, bir sıra ve seri takip ettiklerini, öyle mektup zarfı üzerinden rasgele yırtılmış falan olmadıklarını, kondüsyonlarının çok iyi olduğunu varsayarak anlattım.
Yani hepsi çöp de olabilir, birkaç bin de edebilir.

öyle olursa fiyat durmaz zaten ha bire yukarı tırmanır. her tırmadığında da illa birileri satar. milyonlarca adet var.

Sonuç iki şekilde gerçekleşir.
Birincisi, 5,20 den satıcı var, 5,10 dan da alıcı varsa, satıcı inmiyor, alıcı da çıkmıyorsa fiyat olduğu yerde kalır, alışveriş olmaz.
İkincisi, alıcıda çok yüksek iştah var ve fiyat ne olursa olsun almak istiyorsa, kağıdın fiyatı günlerce tavan tavan giderek iştah kesilene, denge sağlanana kadar yükselir.

@game... 5 dolar üstüne alıcı yoksa fiyat neden yükselsin? Ayrıca evet illa birileri satar da ben satılmazsa ne oluru soruyorum, bu da bir ihtimal sonuçta

Fiyat En son alınan fiyatta sabit gözükür ama onun dışında bir şey olmaz. En uç örneği verelim, iş bankasının piyasada 1 lotu var, doğal olarak ayda 1-2 kez anca işlem görüyor ve fiyatı garip bir şekilde artıp azalabiliyor işlem gördüğünde.

bigpara.hurriyet.com.tr

yazınızdan alıntıdır:
"fiyat 5 dolara çıktı..."
"satıcı yok..."

bu 2 cümle aynı anda olamaz. bir otoritenin / fabrikanın ilan ettiği bir "liste fiyatı" yok. fiyat dediğiniz şey zaten tam olarak o anda piyasadaki en iyi satıcının teklif ettiği satış fiyatı demektir. bütün sermaye ve para piyasası ürünleri için bu geçerli. "Dolar bugün 3.7643" veya "petrol 57 dolara çıktı" denildiğinde; birisi o fiyatlardan "satmaya razı" olduğu için o fiyat kullanılır mesela.

pozitif yönde: eski seviyelerden satıcı yoksa fiyat roketler ama mutlaka birileri uçuk da olsa satış fiyatı girer. yeni fiyat da o'dur. (bkz. bitcoin)

negatif yönde: hiç kimse alım fiyatı girmez; alıcısı olmayan malın fiyatı da olmaz. aslında olur da kimse dillendirmeye cesaret edemez ( =sıfır ) (bkz. 2008 krizi)

5 dolar üstüne alım emri yok 6 dolar altına satış emri yoksa fiyat 5 dolarda sabit kalır.Ta ki bir alıcı ve bir satıcı daha üst fiyatta buluşana kadar

www.losev.org.tr

@oğuz altun, bu linki ben de buldum ama sayfa 2012 yılından. İşlemi nereden nasıl yapabilirim onu bulamadım

O dönem çok revaçtaydı. Cevabı yazdıktan sonra ben de bakındım. Yeni tarihli bir bilgi yok. Bitmiş bir kampanya olabilir.

www.osman.com.tr

Plastik kelepçe kullanarak kendin de yapabilirsin.

Rüzgar gülü de çözüm olabiliyor.

TR'de degilim ama bunlardan burada da var. sadece cikip oraya koyma fikri igrenc geliyor.

Birlikte yaşamaktan mutluluk duymak dışında her fikir iğrenç.

koskoca balkon olunca ne yapılır bilemedim.

lakin bırakın yaşasınlar diyenler için kendi hikayemi anlatayım,
camımın önüne konup çalı çırpıdan yuva yapan bir kuş vardı. Ellemedim madem sevdi otursun napalım diye, sonra yumurtladı. İyi dedim çıkınca uçar gider zaten herhalde. Bir süre sonra annesi nadir gelmeye başladı yumurta kaldı, yeterli ısı mı alamadı noldu, yavru doğdu sıkıntı yok gibiydi. Ellemedim yine doğanın kendi olayı, büyür herhalde diye. Ama sanırım annesi bir şeyi eksik yaptı ki öldü o yavru. Başta anlamadım da ama bir gün içi delinmiş kurtlanmış halini görünce (öyk, hala hatırlıyorum) iğrenerek zar zor temizleyip atmak zorunda kaldım.

O günden sonra camıma bir şey gelirse s.ksen tutmam, yuva yapsa bozarım, yumurta bıraksa onu da ya alır başka yere bırakırım(annesi-sıcaklık olmayınca çıkamaz zaten herhalde) ya da direkt aşağı atarım kusura bakmayın. (bir daha gelmedi iyi ki ama)

oldurmenin yollarini aramiyorum, uzaklastirmanin yollarini ariyorum.

sicmamalarinin yolunu bulsak o da yeter. kulagimda tikacla yasamaya aliskinim ne de olsa.

sebeplerim belli. olayin hayvan sevmeyle de alakasi yok. romantizm kasamayacagim o yuzden.


balkon buyuk degil. uzun sadece. ama sirf kus bokundan olusuyor su an. hatta yazin camasir astigim tarafa ciktim az once. orasi temizdi. oranin da icine ettiklerini gorunce uyuz oldum ve bu karari aldim.

balkona ağ germe gibi çözümler var, ben de aynı soruna sahibim, çok araştırdım basit düzeyde bir çözüm yok.

Gereksiz duyarcılar linç etmeye kalkmasınlar diye önce gardımı alayım; yaklaşık on yıldır pencereme alışık olan, elimden yem yiyen, yuvalarının neresi olduğunu bilmediğim kumrularım var.

Bir süre bekle, muhtelemen yumurtlamış/yumurtlayacaktır. Yavru da uçtuğu zaman geri gelmezler diye tahmin ediyorum. Gelmediklerinden emin olduktan sonra, klimanın üstüne (göz önünde olan bir yer değil diye tahmin ediyorum) bir ip gerip, şerit şerit kesilmiş gazete/poşet parçalarını takarsan, rüzgardan hareket ettikçe onları tehdit olarak algılayıp gelmeyeceklerdir muhtemelen. CD'ye sıçmalarına çok güldüm ama :)

İnsanlar kuşları sevmekle yetinmeyip boklarını da seviyor yahut boklu balkonlardan mutluluk duyuyor olabilir. Yine de fazla şey yapma sen insanlara.

en ucuzunu pazarlarda bulabilirsin. onun dışında cadde üzerinde ev tekstili satan mağazaların kapısında sepetler oluyor oralardan bulabilirsin.

Muhtemel allerjenlerin ortadan kaldırılması maksadıyla yeni aldığın takımı da kullanmadan önce yıkamalısın.
Bir de sırf merakımdan soruyorum. Yıkamadan ne kadar süre kullanmayı planlıyorsun? Haftada bir değişmez mi onlar?

2 hafta kadar once a101 de 2li yastik kilifi 5 tl ye satiliyordu. hem de zorlu tekstil. bir kac a101 dolasarak bulabilirsin. satamadiklari vardir mutlaka

edit www.a101.com.tr 6. sayfada da var

@oguz haftada bir kullan at yapacağım işte

taytı her türlü giymen lazım zaten başganım. tayt giymediğin zaman toşmiklerin koşarken seni rahatsız eder. kendinden taytlı modellere ben pek alışamadım, haricen tayt giriyorum ortam gibi ortam oluyor ben sana diyim.

Spor yapanlar için önemli bir konu kasların bir an önce ısıtılması ve bunun devamlılığının sağlanabilmesidir. Bu yüzden antrenmanlar mümkün olduğu kadar kalın kıyafetlerle yapılmalıdır.
Boksörlerin antrenmanlarını eşofmanla yaptıklarını, atletlerin ancak müsabaka başlama anında eşofmanını çıkardıklarını birçok televizyon programında seyretmişizdir.
Antrenmanlarda eşofman giyilmesi uygundur.
Eşofman giyilmesi durumunda dahi içe en azından varikosel'den korunmak maksatlı olarak sıkı bir slip tarzı çamaşır giyilmelidir ki bu husus zaten bir önceki cevapta belirtiler konuya çözümdür.
Ancak adı tayt olan bir giysiye erkek ilgisinin gittikçe arttığı bu dönemde 'ben de' diyorsan ayna karşısında görüntüne göre karar vermen uygun olur.

Leon

it, stand by me

edit: e.t vardı bi de sanırım.

Harry Potter serisi.

hadi yine iyisin kimse demez bu filmi. mickybo and me

www.imdb.com

belki de en başarılısı bir zamanlar amerika filminde çocukların oynadığı filmin ilk bölümü.

Talihsiz serüvenler dizisi

zero de conduite
la mala educacion
au revoir les enfants

evde tek başına

Cennetin Çocukları
Utancından Yıkılan Buddha
Çizgi pijamalı çocuk
Uçurtma Avcısı
Not One Less
Kaakkaa Muttai
The 400 Blows
Bicycle Thieves
Germany Year Zero
Freistatt
Oshin
Oliver Twist
The Return
Bab Aziz
The Song of Sparrows

en güzel çocuk oyuncu performanslarından biri yazılmamış: little miss sunshine

Clubhouse detectives(bu da gerilimli film)

Bugsy Malone

captain fantastic

Lord of the flies

Narnia günlükleri
Eskilerden Ayşecik ve Ömercik filmleri

www.imdb.com

my girl

reha erdem'in bir filmi vardi. bes vakit, ilk o geldi aklima.

(bkz: a perfect world) bunların arasında leon kadar güzeldir.

listelist.com

Sorunuza tam cevap değil ama bence ıspanak gibi yeşillikler ile smoothie yapıp içseniz daha ucuz ve daha etkili olur. Smoothie, sebze suyu gibi lifleri ayrıştırmaz direkt lifi de alırsınız.

ketojenik diyette sebze yanında fazla miktarda yağ da alınıyor diye biliyorum, belki aldıgınız yağ miktarını arttırsanız iyi gelebilir.

@olric, fazlasıyla yağ içiyorum zaten. gün boyunca midem şişik vaziyette hep. gaz var yani sürekli. ama wc'ye gidince icraat yok gibi bir şey.

Ketojenik beslenirken kabız oluyorsan muhtemelen proteini fazla alıyor olabilirsin, zira onun dışında sindirim için sıkıntı çıkaracak bir durum yok. O nedenle protein miktarın yüksekse onu düşür, toplam kalorinin %20'si kadar olsa yeter. Hatta %15 bile olabilir. Onun dışında benim bildiğim Türkiye'de bu tip supplementler yok, belki probiyotikler işini görür.

www.akakce.com

Şu da var
www.n11.com

Bir ilave daha yapayım. Kontrolsuz fiber alımı, mineral emilimi konusunda sıkıntılar ortaya çıkarır. Dişi bireyseniz demir konusuna özellikle dikkat edin derim.

konduğu an sizin onu ham yapacağını düşünüyor garibim, konarsan ölürsün mottosuyla kanat kaslarına oksijen gidemeyene kadar şansını deniyor bir açık kapı bulmak için.

bu canlılar evde bir kişiyi çok sever, adeta aşık olur. o kişi geldiğinde dikkatli bakarsanız gözlerinin içinin güldüğünü görürsünüz. abartmıyorum. o kişiyi tespit edip ele alıştırma işini onun yapması lazım ki süreç kısalsın. sonrasında zaten siz de bilirsiniz, ayran gönüllülerdir, misafirin bile omzuna konup öpücük ister zamanla.

İçgüdüleri gereği daha önce konmadığı, güvenli olarak konulabilir olduğundan emin olmadığı yerlere konmazlar. Ele gelmeye alışkınsa, konmaya müsait birkaç yeri siz ona alıştırın.

Teşekkür ederim arkadaşlar :).

aydınlatma yeterli değilse konamama problemi yaşıyabiliyorlar.

Davlumbaz değil de dolap aspiratörü aldınız di mi?

Edilmez denmez, ama edilse bile sağlıklı olmaz yakın zamanda düşer aşağı. Yer varsa bir marangoza dolap yaptırıp beraber asabilirsiniz.

Caps var mı?

Öyle olması gerekiyor zaten. Ocak üstü aspiratör değil de pencere ya da duvar tipi aspiratör mü aldınız yoksa? Link ya da caps koysan, öyle yardımcı olsak, daha uygun olacak.

aselsan hep alım yapar zaten

Yo geçenlerde 34e alsam baya bi beklemem gerekicekti ama şimdi genel fiyatının da altında

Bence alınır burdan. Zaten destek noktası en son 29 lardaydı uzun zamandır takibi bıraktım aselde. Gerçi Dow Jones yüzünden halimiz ne olur bilinmiyor.

Yine de ytd diyeyim :)

Sen söyleyince baktım. fırsatlık bir durum göremedim. Yüz endeks kaçma fırsatı mı veriyor dersen, bak, o olabilir.

ben bi 150 lot aldım, biraz da petkm den aldım uzun vade düşünüyorum bir süre bakmam önümüzdeki sene bakarız artık.

Yuksek tansiyon basagrisi yapar.ozellikle ensekokunde.agri kucuk tansiyonun yukseldigine isarettir ve risktir. Hipertansiyon hastasi teshisi konulduysa duzensiz ilac kullanimi da bir risktir.tansiyon ilaclari tansiyon dusurucu veya yukselticu degil dengeleyicidir.ani kriz pihti atmasi felc gibi durumlarin riskini azaltir.
Su dakika icinse size tavsiyem diz ve dirsk altlarinizi bes dk soguk suda bekletmek.ense koku ve sakaklari islatmak. Bir sy bardagi suya bir butun limonu sikip icmek.tansiyonunuz yuksekse en etkili dusurme yontemidir.

Bir cok agri kesici tansiyon hastalari icin sakincalidir.

Ensede ağrı yapar.

yapar. kendimde yok ama çevremdeki tansiyon hastalarının hepsi baş ağrısı şikayetiyle doktora gitti.

yüksek tansiyon teşhisin varsa ağrı kesici kulanmamaya çalış +1

sıcak suya limon sıkıp çay gibi içebilirsin ya da sarımsak yutabilirsin. sarımsak zor gelirse solgar'ın sarımsak yağı kapsülü var, ilaç niyetine ondan kullanabilirsin.

Tansiyon ilacının düzenli kullanılmıyor olmasının iki sebebi olabilir. Cehalet, Koyvermişlik.

Sana bir iyi bir kötü haberim var:

İyi haber: Türkiye'de kitap okuyan herkes belli bir ortalamanın üstündeki insanlar. Buna Elif Şafak falan okuyanlar dahil. Dolayısıyla "bu kitap insanları aşıyor!" dediğinde ortalama bir çomarı değil, ortalama bir eğitimli bireyi düşün.

Kötü haber: Çoğu kitabı anlamıyor; ama övüldüğü için övüyor.

O değil de; yaş kaç? "Birkaç bin kitap" fazlasıyla iddialı bir rakam.

İsmi güzel.

Popülerlesmesinin sebebi okunmasi değil. Bahseden kişiler, ya da oradan buradan fragman fragman sözler okuyanlar kitabi okumuş değil. Yalnızca adi çok bilinen kitap diyelim bence.

Ben de bir kaç bin olmasa da çok kitap okurum. Tutunamayanlara 2 defa başladım ikisinde de bitiremeden.

Kitap popüler çünkü çok fazla aforizma içeriyor. İnsanlar da içindeki aforizmaları paylaşmayı seviyorlar sağda solda.

İkincisi de isminden dolayı herkeste bit "tutunamayan" olma fikri var. Övüldüğü kadar çok okunduğunu düşünmüyorum.

Birkaç sene önce Amazon'da bir araştırma yapılmış, biliyorsunuzdur belki kindle kullanıcıları herhangi bir alıntıyı işaretledikleri/altını çizdikleri/highlight ettikleri (artık ne diyorsanız) zaman, o bilgi bir dosyada saklanıyor ve herkes görüyor. "65 kullanıcı bunun altını çizdi" gibi. Bu istatistiklere dayanarak, insanların kitapların nerelerinden alıntılar yaptıklarını analiz etmişler ve daha çok başlangıç kısımlarından olduğunu görmüşler. Örneğin belki son beş altı yıldır ortalığı kasıp kavuran Thinking Fast And Slow/ Hızlı ve Yavaş Düşünme (Daniel Kahneman) en çok başlanan, alıntılanan ama en az okunan/tamamlanan kitap olmuş. En çok okunan ve tamamlanan da yine popüler bir kitaptı ama hatırlayamıyorum şimdi, notlarıma bakmam lazım.

Uzun lafın kısası, ben Tutunamayanlar'ın da biraz böyle olduğunu düşünüyorum. İnsanlar ediniyor, bakınıyor, bir şeyler paylaşıyor, ama baştan sona hazmederek okuyan kişi sayısı daha azdır herhalde.

insan ömrü yaklaşık 30bin gün (82 yıl gibi düşünürsek)
sizin maksimum 60larınızda olduğunuzu ve kitap okumaya 7 yaşında başladığınızı varsayınca karşımızda hadi biraz da ben koyuyorum 20bin gündür kitap okuyan bir birey var.
20bin günde birkaçbin kitap, 3000 desek her hafta bir kitap ve 50küsür yıldır bu tempo. yani, çok güzel. ama Tutunamayanlar ne zaman böyle popüler oldu? 2000'lerden sonra. Öncesinde niye okumadınız?
neyse bu kadar kurcalamayayım. neticede oğuzcuğum övülüyor..

sosyal medya sayesinde popüler. bir ara olric furyası vardı hatırlarsanız sosyal medyada. millet olric'i geyik malzemesi yaptı resmen. öyle paylaşıla paylaşıla meşhur oldu garipçiğim kitap.

Tutunamayanlar zor bir roman. Okumak, anlamak, yapılan göndermeleri kavrayabilmek için, ondan önce başka okumalar yapmış olmak, anlatılan dertler üzerine daha önce de düşünmüş olmak gerekiyor. Gerekiyor yanlış kelime, olsa daha iyi olur diyelim. Aksi durumlarda insanlar kitabı anlaşılmaz buluyor, içine giremiyor.

Peki neden bu kadar popüler? Tam da bu yüzden. İnsanların çoğu, bu kitabı okumamış olsa bile okuduğunu söylüyor. Kitaptan alıntılar yapıyor, kitaplığının en nadide yerine yerleştiriyor. Çünkü bu kitap bir nevi statü sembolü olarak görülüyor. Kitabın sahip olduğu tüm bu değerleri, onu okuduğunu söyleyerek, sevdiğini anladığını söyleyerek, ondan bahsederek kendi üzerine alıyor. Herkesin dahice ama okuması zor olduğu konusunda hemfikir olduğu bir kitabı, okuyan ve anlayan sınıfına dahil ediyor kendini. Öyle olmasa bile. Orhan Pamuk'un Kara Kitabında da aynı durum mevcut.

Bunu gündelik hayatta pek çok farklı alanda görebilirsiniz aslında. Şirketler ve reklamcılar nesnelere statü yüklerler, insanlar da bu nesnelere sahip olarak kendilerinin, pazarlanan o statüye de sahip olduğunu düşünürler. Bu yüzden gelirlerinin çok üzerindeki son model telefonlara kucakla para döker, tüö şartlarını zorlayarak son model arabaya sahip olmak ister, kocaman marka logolu kıyafetler satın alırlar vs.

Bu durumun örneklerini sanattan edebiyata, gündelik hayattan insan ilişkilerine kadar pek çok yerde gözlemleyebilirsiniz.

Hızlı okuyan biri olmamama rağmen on günde bitirmiştim, bilinç akışını sevdiğimden oldukça hoşuma gitmişti. Denildiği gibi ben de çoğu insanın okuduğunu sanmıyorum çünkü okusalar kitapta olmayan sahte alıntıları paylaşmazlardı xxxx Olric xxx şeklinde.

@sarap dumani'nin yazdığı duruma da Orhan Pamuk'tan bir alıntı ekleyeyim.

"james joyce'un ulysses'ini okurken, önce hayatı, rüyaları, sokakları, şüpheleri, hesapları, efsaneleri bizimkinden farklı olan kahramanlarla özdeşleşmeye çalıştığımız, ama daha çok da 'zor' bir kitabı okuduğumuz için kendimizi iyi hisseder, seçkin bir iş yaptığımızı düşünürüz. joyce gibi bir yazarı okurken, aklımızın bir yanı da joyce gibi bir yazarı okumakta olduğumuz için kendimizi tebrik etmekle meşguldür."

ulysses yerine x kitabını koyabilirsiniz.

------
EDİT: Soner Yalçın'ın büyük kütüphanesi mi varmış? Onun kadar cahil bir herif görmedim, kitap okumakla adam olunmadığının kanıtı.

ben hiçbir şey anlamadım. yarıda bıraktım başım götürmedi.

Ahahah, benim okudugum kitap sayisina takan arkadaslar olmus. Bir tarafim nurettin gibi video cek diyor: youtu.be
(bkz: nurettin d)
Diger tarafim binali reyiz gibi "binlerce kitap okudum, inanmazsan say kardesim" de diyor. Sanirim ikincisini yapacagim, neticede duyurumdaki soru insanlarin tutunamaynlar'i neden sadece kitapyurdu'nda 30bine yakin satin aldigiydi.
Bir de yukaridaki bir iki yanlisi duzelteyim: tutunamayanlar 2000lerde populer olmadi, evvelinde de populerdi. 7 yasimda degil, 3 yasimda okumayi ogr3ndim. Bir omer koc, celal sengor, soner yalcin kadar olmasa da hatiri sayilir buyuklukte bir kutuphanem var. Bir insanin omrunde bes bin kitaptan fazla kitabi hakkiyla okuyamayacagini dusunen ve olmezd3n evvel bu rakami gececegini uman bir kisiyim..
Not: dokuz yasimdaki oglumun okudugu kitap sayisini duyurunun yuzde sekseninden fazlasinin okumadigini dusunuyorum. Optum hepinizi sapsikler.

İnsanımız yeri geldikçe, fırsat buldukça kendisini olmadığı kadar kültürlü gösterme gereği duyuyor.
Örneğin kendi ifadelerine bakarsan, hiç kimse evlenme programı seyretmiyor ve herkes belgesel seyrediyor ama reyting sonuçları da ortada.
Tutunamayanlar, Türk Edebiyatında kendine haklı bir yer edinmiş, kalın, okuması zor, anlamak için de kafa yorulması gereken bir kitap.
Bu özellikleriyle, okunmuş olduğunun belli edilmesi 'Ben kültürlüyüm' demenin bir yolu olarak görünüyor.
Bir soru sorup kendisi gibi düşünmeyeni tik vermemekle cezalandıran soru sahibinin duyurusu da 'Ben kültürlüyüm' demenin bir başka yolu.
Ama abartırken dikkatli olmak da lazım. 'Birkaç bin' sözünü 3000 olarak kabul edersek, haftada bir kitaptan 57 yıl gibi bir sonuçla karşılaşıyoruz.
Matematik yalan söylemez.

@oguz altun
tik verilmeyenler benim gibi düşünmeyenler değil de soruya cevap vermeyenler. zaten tikin işlevi de verilen doğru cevapları onaylamak. ayrıca haftada bir kitap senede 52 kitap yapar ki, hakikaten de kitap okumayan insanlar yılda 52 kitabın çok olduğunu düşünürler...

benim tüm arkadaşlarım arasından en entelektüeli lise ikinci sınıfta tanıştığım bir insan. kendisi ve üçüncü bir arkadaş ile üniversiteye başladığımız yıl bir edebiyat dergisi çıkarma denememiz oldu. ben ilk sayı basılmazdan evvel ayrıldım. ikinci sayıya benden habersiz bir şiirimi koydular vefa babından. toplamda dört sayı çıktı dergi. o kısa süreli macerada bir çekirdek kadro oluştu. bu kadrodan üç tane genç edebiyatçı çıktı. bunlar günümüz ünlü edebiyatçılarının bazılarının rahle-i tedrisinden de geçtiler. ünlü edebiyat dergilerinde yazıları, şiirleri yayınlandı.

bu üç arkadaş ile bir hatıramızı mesela şurada okuyabilirsiniz: eksisozluk.com işte o piknikteki üç arkadaştan felsefe hocası olan arkadaş bu bahsettiğim. ben bir edebiyat, sanat vs. akımı biliyorsam bu arkadaş bire mukabil on katını biliyor. zamanının edebiyat sözlükünde (takma isimle) çok popülerdi. zaman içinde onlarca çevirisi basıldı. gerek kendi adıyla, gerek takma adlarla kitapları basıldı. neyse, uzatmayayım...

işte bu arkadaş ile yıllar sonra buluştuk geçen ay. konu tutunamayanlara geldi bir şekilde. ben bunun üniversitede tutunamayanlar okuduğu zamanı hatırlıyorum. hatta o zamanlar, sonradan kız arkadaşı olacak olan bir arkadaşı ile üzerine konuşup ediyorlardı. ben buna "tutunamayanlar da ne güzel kitapmış yahu, öyle bir kitap niçin bu kadar popüler, kaç kişi okumuştur ki" gibisinden, bu duyuruda sorduğum gibi şeylerden bahsedince bana "oğuz atay'ın bu kadar popüler olmasının sebebi solcu olmasıydı" dedi. ve tutunamayanlar için ise "ödül kazanmasının sebebi milliyetçilik karşıtı bir roman olması" dedi. ya eleman koca tutunamayanlar'ı "milliyetçi karşıtı bir roman"a indirgedi, iyi mi?... ben karşı çıkınca "ya zaten mağdur edebiyatı yapan arabesk romanlar tutar hep" dedi. bunu bu eleman dedi ya! o zaman ben daha iyi anladım, bu romanı türkiye'de adam gibi okuyan çok çok az insan var...

benim okumamış olma sebebim de, sırf isminden ve popülerliğinden dolayı bir "boynu bükükler" gibi ucuz duygu sömürüsü yapan bir şey zannetmemdi. (gerizekalılık önyargı karışımı bir şey işte benimkisi) bu duyuruyu açtığım zaman yarısına gelmiştim ama sonra araya başka kitaplar girdi...

bu yıl, tekrardan başladım ve sindire sindire bir okuma gerçekleştirdim. yani o kadar dikkatle, yavaş ve keyif alarak okudum ki, mesela 14. bölüme geldiğimde bazen günde üç sayfa kadar okuyordum. şu anda kitabın dörtte üçü bitti. bu zaman zarfında -abartısız- iki yüzün üstünde (evet 200) gönderme yakaladım. (abartacaksak bin diyelim bu sayıya) bunlar benim yakalayabildiklerim daha. ama bu edebiyatçı arkadaşım bile tutunamayanları üstün körü okumuşsa, ben sorumun cevabını almış oldum bir şekilde...

O bitince şunu:
www.iskultur.com.tr
Sonra da şunu oku.
www.dr.com.tr

alper canıgüz kitapları eğlencelidir. hepsini alıp okudum, bu tarz bi dönemden geçtiğimde.

Sait Faik öyküleri, Küçük Prens, Stefan Zweig romanları.

Gogol un kisa hikayelerinden guzel baslangic olabilir belki. Bir delinin hatira defterinde var birkac hikaye. Palto, burun, vs.

dan brown'un kitaplarını öneririm. heyecanlı ve merak uyandırdığı için kitap okumayı sevmeyip de bu kitapları okuyan çok oluyor. ama ihanet noktasından başlama başı sıkıcı :)

Kendi zevkini bulman lazım. Okuması nispeten kolay kitaplar aşağıda. Aslında polisiye çok sürükleyici oluyor. Birçok kişi okumayı polisiye türüyle seviyor

Sherlock Holmes

James cain
Çifte tazminat

John steinbeck
Fareler ve insanlar
İnci

JD Salinger
Çavdar tarlasındaki çocuklar

Marguerite Duras
Bahçe

Panait İstrati
Arkadaş

Jack london
Doğu yakası

Oscar wilde
Mutlu prens

Çeviri eserlerle başlamamanızı tavsiye ederim. Direkt Türkçe yazılmış eserlerle ve hatta mümkünse öykü ile başlayın. Kitap okuma alışkanlığı edinemiyorum diyen tüm arkadaşlarımda işe yaradı bu önerilerim.

Sirasiyla;
1-Hayvan Çiftliği
2-Otomatik Portakal
3-1984

Olasiliksiz Adam Fewer. Bu kitabi bi oku, ondan sonra ver elini kitap dünyası. ;-)

çocuk kitapları ile başlayın diğer türlü keyif almanız zor.

yaşar kemal - ağrı dağı efsanesi.

bana kitap okumayı sevdiren kitap.

Yaşar Kemal - Ağrı Dağı Efsanesi diyecektim ki @tabudeviren benden önce davranmış.

Yaşar Kemal-Ağrı Dağı Efsanesi, Henri Charriere- Kelebek, Cengiz Tuncer- Kerkenez, okuduğum ilk 3 kitaptı. Sonrası çorap söküğü gibi geldi.

Ahmet Arif- 93 Moskof Harbi ve Başımıza Gelenler adlı kitap bana tarih'i sevdiren kitaptır.

Ölmeden Önce Okumanız Gereken 1001 kitap diye bir liste var. O listeyi bul. Oradan ismini beğendiğin kitabı alıp gönül rahatlığıyla okuyabilirsin. Yalnız tercüme kitaplarda 'kuşa çevirme' ve 'kitabın içine etme' şeklinde iki akım var. bunlardan korunmak için yayınevini iyi seçmelisin. Ben sana sırasıyla, İş Bankası Kültür Yayınları, Yapı Kredi Kültür Yayınları ve Can Yayınları'nı öneriririm.

Bir ekleme yapayım. E-Kitap okuyucudan kitap okumak, her an her ortamda yapılabildiği için muhteşem bir olay. Ancak örneğin pdf den epub'a dönüştürülmüş bir kitabı okumak, insanı sadece kitap okumaktan değil, hayattan da soğutuyor.

1984 yazilmis. ama tavsiye etmem. okuma aliskanligi olmayan biri icin sıkıcı ve ağır olacaktır.

ilk once 'seker portakali'ni oku sonra da cengiz Aytmatov'un kitaplarına geç.hepsini bitir. artık kitap okuma aliskanligina sahipsin.

dişlerinizi yetersiz temizliyor olabilirsiniz. pek çok hasta dişlerini fırçalar ama doğru yapmadığı için hiçbir sonuç alamaz. dişleri iyi temizleyememenin ağız içinde çok açık seçik belirtileri vardır ve bırakın 30 saniyeyi, 2 saniyede falan direkt olarak anlaşılır. fırçalamanız en az 3-4 dakikayı bulmalı, her dişin her yüzeyi dişetinden dişe olacak şekilde süpürülmeli. kanama olan yer varsa daha çok fırçalanmalı, kanama olan yerden kaçınılmamalı.

çare macunda değil ne yazık ki. yapmanız gereken öncelikle diş taşlarınızı temizletmek,dişlerinizi dişetinden dişe olacak şekilde doğru teknikle fırçalamak ( bunu bir diş hekiminden dinlemeniz, hatta sizle birlikte fırçalama yapması en güzeli) ardından eğer hassasiyete neden olan şeyler arasında çürük veya dişeti çekilmesi varsa bunların tedavisidir.

geçmiş olsun.

oncelikle dislerinizi nasil fircaliyorsunuz bilmiyorum ama gunde iki kere fircalamaniz ya da gunde bes saat fircalamaniz bile dogru fircaladiginiz anlamina gelmiyor eksik yapiyor olabilirsiniz. ya da dis anatominiz geregi dislerinizle siradan fircalamadan daha fazla ilgilenmeniz gerekiyor olabilir dis ipi kullaniyor musunuz bilmiyorum ama bazi dis yapilari icin ozellikle dikkat edilmesi gerekiyor buna.

ayrica duzgun fircaliyor bile olsaniz sekerli seyler yedikten sonra belli bir sure gecmeden fircalamaniz durumu da zararli imis. hemen fircalanmasi durumunda - mekanizmasini cok bilmiyorum ama - dislere yapisiyormus ve bu da tas olusturuyormus.

sizin yanlis olmaniz ihtimalinizi gectikten sonra gelelim doktora. tavrini begenmemis olabilirsin belki yanlis teshis koymus ya da detayli aciklamamis olabilir-ki bence en sık yaptiklari hata- ama en nihayetinde bir hekime kizip korkuyu da bahane edip kimseye gitmemek cocukluktur. eksik bilgilerle bugunlerine gelen hekimlerin yaninda cok basarili hekimler de var sonucta. bugun gecistirmeye calistiginiz seyler ilerde cok daha fazla basinizi agritabilir. kendi kendinize bu isin lisansini alan kisilerden daha dogru tedavi uygulayamaniz dusun bir ihtimaldir. arastirip iyi bir dis hekimine gorunebilirsiniz.

verdigim bilgiler de dis hekimligi okuyan kardesimden ogrendigim seyler. yatirim tavsiyesi degildir.

Çoğumuz, ne yazık ki, diş fırçaladığını sanarak yaptığı eylemle diş etlerini katletmekte, diş eti çekilmesine sebep olmakta.
Diş taşı oluşumundan sonra, diş taşlarını temizletmek dışında yapabileceğiniz bir şey yok. Aksi halde, diş eti kanamaları, diş hassasiyeti, diş eti çekilmesi, ağız kokusu ve diş kaybı seni bekliyor olacak.
Sana tavsiyem, öncelikle iyi bir hekim bulup diş taşlarını temizletmen,
Tam olarak nasıl yapıldığını öğrenip, günde iki kez dişlerini fırçalaman ve yine nasıl yapıldığını öğrenip en geç iki günde bir diş ipi kullanman,
Diş fırçasının olması gereken sertlik derecesini ve diş ipinin cinsini doktorundan öğrenmen.
Diş hassasiyeti için, sabah fırçalamanda ipana pro-expert hassasiyet kalkanı adlı macunu kullanmanı öneririm.
Not: Diş hekimi değilim.

Kasten adam öldürmek ya da yaralamaktır eylemin adı. Düşündüğün gibi değil yani. Yapamazsın öyle.

trafoya giren hırsız çarpılıp tedaş'a dava açtı ve ilk bilirkişi raporunda hırsız haklı gözüktü mühendis yargılandı.

Hırsızı bile öldürmek suç. Hırsız kaçabilecek konumdaysa ve vurursanız suçlusunuz. Yatak odasında dahi hırsızI sıkıştırıp vurursanız yine suçlusunuz. Ancak hırsızın elinde yaralayıcı bir silah ve siz duvar tarafında kaçamayacak durumdayken vurursanız bir şey olmuyor. Onda da öldüremezsiniz, belden aşağısına hedef almanız lazım. Belden aşağıdan vurupda ölürse o zaman sorun olmaz.

En temizi adam yiyen cinsten bir köpek beslemek. Ne yapacaksa o yapacak.

Adamla yüzyüze geldiğinde yaralamak bile başa iş açıyorken sen tuzak kurup öldürmekten bahsediyorsun.

Ben şöyle düşünüyorum; “burası benim evim. İstersem kapı açılınca tepeden aşağı kezzap boşaltan bir düzenek kurarım, kime ne? Adamı eve çağırıp da tuzağa düşürmedim ya. Misafirlerime kezzap dökülüyor mu? Hayır. Ne işi var benim evimde ibne?” Yahut “evime izinsiz hangi hakla giriyor herif? Giriyorsa zaten niyeti iyi değildir. Sadece kendi canımı değil Evimi de korumakla yükümlüyüm ben. Eve girmeye çalışırken bile görsem vurup gebertebilmeliyim”.

Ama devlet benimle aynı fikirde değil. Problem buradan çıkıyor.

gelmiş olması gerek, gönderen kişi kontrol etsin dönmüş olabilir.

Gönderilen şubeye telefon edin. Para havuza düşmüş olabilir.