Telefonunuzun çerez ayarlarnda bir problem olabilir. Login bilginizi çerez olarak kaydetmiyorsa site kapandığında logini unutuyordur.

edit: üstteki cevaba göre çerez ile ilgili değilmiş, öğrenmiş oldum. sağ ol douchebag

Telefondan değil duyurudan kaynaklı. Onu geçtim bir süre sonra atiuort bir de. Uzun bir cevap yazdığım o cevabı göndere bastığımda login istediği oldu 1-2 kere. Yazmadım tabii onları tekrar. Evlat acısı.

ödeme tarihinde euro ile de ödenebiliyor sanırım.
dolayısıyla bir nevi ödeme tarihindeki kurdan çekecek de olabilir.

Senin işlem yaptığın anın kurumda povizyonda kalıyor 1 haftaya kadar. Sonra onu iptal edersen ettiğin kurdan geri veriyorlar parayı

Mart'ta doğdum ama sonbaharı daha çok seviyorum ben.Kış ikinci tercih ama Mart- Nisan arası ne giyileceği belli olmayan ayarsız mevsim olduğu için pek sevmiyorum :)

Mart dogumluyum. Mart aslinda ilkbahar geciyor ama ben kistan sayiyorum, ilkbaharda depresyona giriyorum genelde, kis <3

kışın doğdum. kışı, karı severim.
karı derken yanlış anlaşılmasın..

Nisan'da doğdum ama ilkbaharı hiç sevmem. Sonbahar iyidir.

Yaz doğumluyum, kış insanıyım.
Yazı hiç sevmem.

ilkbahar doğumluyum sonbahar en sevdiğim

kışın doğdum, baharı severim, yaz insanı olduğumu söylerler.

Ben güneşli cıvıl cıvıl hava seviyorum yaz sıcağı yaşatmayan. Bahar aylarını çok seviyorum aslında ve mayıs doğumluyum.

Ancaaak..Şu bahar alerjisi...Ne zaman bahar gelse mayıs gelse ben hapşu hapşu, gözler yaşlı dolaşıyorum polenlerden falan.

Yani ben seviyorum da o beni sevmiyor :..(

kışın doğdum kışı severim. askerde olmadıkça tabii.

Kışın doğdum ama tam bir yaz insanıyım:)

Kış doğumluyum ama ilkbahar seviyorum = yok

Martta doğdum, ilkbaharı seviyorum ama Mart ayını çok sevmiyorum çünkü soğuk oluyor. Kıştan da tiksiniyorum :/

kışın doğdum, kışı seviyorum.

Aralık ayında doğdum ve kış mevsimini çok severim. Bana soğuk olsun, buz olsun, kar olsun, pus olsun!

Kış mevsimi bana mutluluğu çağrıştırır her zaman çünkü doğum günüm var, birkaç gün sonra yeni bir yıla giriyoruz, herkes yılbaşı telaşı içinde oluyor, birbirine hediyeler alıyor, heyecanlanıyor. Gerçekten şahane bir ayda doğduğumu hissediyorum.

Kış haricinde ilkbaharı da çok severim çünkü doğa uyanıyor, her yer mis gibi çiçek kokuyor, hava açık olsa da serin olmaya devam ediyor. Hem çocukluktan beri ilkbahar okulların kapanmasının yaklaştığını müjdelerdi bana, hala bu şekilde hissediyorum, mutlu oluyorum çünkü öğrenciliğim bitse de meslek dolayısıyla okullardan hala kopamadım.

Var. Ocakta doğdum kış seviyorum. :)

petekpare +1, belki egeliyim diyedir bilemem. bahar-yaz geçişi benim sevdiğim havalar.

aralıkta doğdum. en çok sonbaharı, sonra kışı seviyorum. özellikle yağmuru o kadar çok seviyorum ki az önce yağmur başlayınca işi gücü bırakıp yağmuru seyretmeye cama koştum.

Mart doğumluyum, ilkbaharın sonu + yaz insanıyım

Eylül doğumluyum ve çöl sıcaklarını seviyorum. Güneş enerjisiyle yaşayan insanım.

İlkbaharda doğdum. İlkbaharı sevmiyorum, en sevmediğim mevsim olabilir. Sonbaharı seviyorum.

yazın doğdum, yaz insanıyım. kışın beyin hücrelerime kadar donuyorum.

ağustos doğumluyum allah belasını versin her sene geberiyorum 40 derece yapış yapış nemli istanbul sıcağında

var. sonbahar çocuğuyum (:

1 haziran doğumluyum. kışı o kadar seviyorum ki 60 yaşına gelsem bile çocukluk heyecanımı kaybetmeyeceğim tek alan kış olabilir. istisnasız her sene eylül-ekim dedin mi özellikle sibirya'daki şehirlerin hava durumlarını takip etmeye başlarım. keza yaşadığım yerin de. sonbaharın üşüten, "üzerime bi şey almam lazım" dedirten ilk anı kadar özel ve güzel şey azdır. bir yere taşınacaksam, şehirle ilgili aklıma gelen ilk sorulardan biri "kışın soğuk olur mu, kar yağar mı?" olur mesela... örneğin italya'ya yerleşecek olsam roma'da yaşamaktansa küçük bir kuzey italya şehrinde yaşamayı tercih ederim. kışın kar yağıyo çünkü. evet.

nisan'da doğdum. ilkbaharı severim. sonbaharı severim. kışı çok çok severim. yazı hiç sevmem. misal şimdi yaz bitti bitiyor ya, bayram ediyorum. adeta dirilmeye başladım.

Temelde var, küçük bir açıdan yok. Yazın hastasıyım ve Ağustos ayında doğdum. Bu açıdan tutuyor ama ben Ağustos ayını hiç sevmem çünkü yazın son ayı. İçimi hüzün ve telaş kaplar, zamanı tutmaya çalışırım. Mayıs'ın ikinci yarısı ve Haziran'ı çok seviyorum. Yazdan başka mevsimi mevsimden saymam, geri kalan zamanda sadece yazın gelmesini beklerim.

mart basi dogumluyum, yazi severim. kistan soguktan hoslanmam

Yazin dogdum kesinlikle yazi severim.

aralık'ta doğmuşum.

soğuğu hiç sev-e-miyorum, herkes daha tişört giyiyorken ben çoktan üşümeye başlamış oluyorum. ve alerjim var muhtemelen.

fekat çok sıcağa da dayanamıyorum, bodrum'da bir akşam vakti havuz başında sıcaktan bunalıp bayılmışlığım var.

istanbul için söylüyorum; mayıs, haziran, temmuz'u seviyorum.

deli gibi var hem de... kasım doğumluyum; sonbahar ve kışta bildiğin mutlu oluyorum.

lanet bir yazı geride bırakmaya çalışıyorum hala. hava güneşli olduğunda mutsuz oluyorum. 2-3 haftaya tam anlamıyla istediğim havalar gelecek. bu mutluluk işte. yaklaşık 6 ay da kalacak o istediğim hava.

şimdi onlar düşünsün...

İlkbahar doğumluyum, ilkbaharı çok severim ama yaş ilerledikçe sonbaharı daha sever oldum.

yazın doğdum, sonbahar ve ilkbaharı severim. yazı sevmem pek hatta :)

Yaz doğumluyum yazı seviyordum. Son sıcaklık artışları sıktı, artık yazı sevmiyorum. İlkbahar ve sonbahar güzel. Kış zahmetli. Bir yere gideceksin on kat giy çıkar. Atkısı eldiveni şemsiyesi paltosu çizmesi...

kışı severim mayıs doğumluyum

o da biliyor olmalı, arkadaşınız haklı.

oradaki dahi'yi dâhi ile karıştırma.

O bende kalıyor.
Ben de geleceğim.

Bu ikisi arasındaki farkı anla. Anlatmayı beceremiyorum..

de ve ki bağlaçlarında şöyle bir test yapabilirsin. ek kaldırıldığında anlamda bozulma oluyor mu olmuyor mu?
olmuyorsa ayrı oluyorsa bitişik yazılır.

onunki daha güzel. (onun daha güzel)
o ki gökleri yaratandır. (o gökleri yaratandır)
o da gelecek. (o gelecek)
sende fazla kalem var mı? (sen fazla kalem var mı?)

yani mesela deden cok mu zeki, o zaman dahi anlaminda oldugu icin ayri yaziyosun. 'okula de demle birlikte gittik.' gibi.

-Ya Mustafa tam bir dahi.
-Ekrem de öyle abi.

Bak burada "Ekrem de öyle" cümlesindeki de eki, dahi anlamında kullanılmıştır.

yaş kaçtı ya bacım / birader? dâhi değil dahi anlamındaki "de" ayrı yazılır.

lazpalle +1; içim ürperiyor komik çocuk uyma ona :)

"Bağlaç olan de" demek yerine Bilal'e anlatır gibi "dahi anlamındaki" demişler ki "madem öğrenemiyorsun, bari bak dahi bağlacı olarak kullandığında ayrı yaz" ondan sonra böyle kalıplaşmış.

Sonra da işte böyle troller ve "dahi anlamındaki de eki" ya da "dahi anlamındaki -de" diyen trajikomik kafalar çıkıyor ortaya.

burada de dahi (dâhi değil kısa okuyun gençliğe hitabe'deki "İstikbalde dahi" kısmı gibi) anlamında olsa da "dahi anlamındaki de" tam olarak doğru bir ifade değil. Aslında doğrusu "bağlaç olan de"dir. Bağlaç olan de ise ayrı yazılır.
Bir de ek olan -de vardır. ek olan -de ismin hallerindendir. Bulunma durumunu belirtir yani bir nesnenin...vb nerede bulunduğunu belirtir. Evde, okulda, onda, şunda...vb

millet niye bu kadar yüklendi anlamak güç, soru sormuşsun. troll olsanda soru saçma değil. bende 2 dili çok iyi bilen ve hatta gramer yapılarını türkçeden daha iyi bilmeme rağmen yadırgamadım bunu.

ben de bilmiyorum bu duyuruya yancı olup öğreneceğim umarım.

ilkokuldan mezun olmadan türkçe netlerin nasıl çok iyi hayret gerçekten de. daha de'yi ki'yi ayıramayan insan lütfen türkçe netlerim çok iyi falan demesin bari ya. ayıp gerçekten.

dahi, Türkçede “Fazla olarak, üstelik, daha, bile, de” anlamlarına gelen kuvvetlendirme sözüdür

Haliyle, dahi anlamındaki de, "buna ek olarak bir de bu" anlamındaki durumlara işaret eder.
Çok sık yapılan bir hata olduğu için grammar nazi arkadaşlar "dahi anlamındaki de ayrı yazılır"
kalıp cümlesini kullanırlar.

@freya +1

beyn.org

"Kullanıcı adı" nickli arkadaş tam cevabınızı vermiş. "oda" dediğiniz zaman mekan olan oda olur, "o da" (o bile) anlamına gelir.

burada açıklanmış :
garyoldman.blogcu.com

ayrıca, her ölen çürümez o haliyle bozulmadan kalır. nasib meselesi..

Etin iskeletten ayrılması 5 senede gerçekleşiyor.

40 gün denmesinin sebebi islamdır muhtemelen. tamamen gerçeklikten uzak.

edit: ben de 5 diye biliyorum.

40 gün muhabbeti galiba şamanizmde ruhun bedeni terketmesinin 40 gün sürdüğüne inanılmasından geliyor. tam bilmiyorum ben de şöyle bir şey var.

tr.wikipedia.org

40 gün çok kısa. Kişiden kişiye değişir ama açık arazide bırakmadığın sürece 40 günde sadece kemik kalmaz.

youtu.be

ölüyü gömdüğümüz toprağın nemi,tipi bu konuda daha çok pay sahibi olabilir. bir kaç yıl önce bir belgesel izlemiştim ceset çiftliği diye bu çiftlikte değişik alanlara ceset bırakıp çürüme hızlarını takip ediyorlardı.

öncelikle Allah rahmet eylesin.
kişinin günahına, çekeceği kabir azabına, hacı olup olmadığına, şehadet getirip getirmediğine göre değişir.
açın kuran okuyun gardaşım, her şey yazıyor.
www.youtube.com
herkes yaslanmış bilime, bir yiğitte çıkmamış kurandan bahsetmemiş.

@seyduna
Dostum o zaman hristiyan olanlar ile musluman olanlarin ceset curume hizina bakalim istersen farkediyor muymus.al sana odul alacak tunitak projesi :)

52. gece derler bizde de.

Çok değişken.
eknygos.lsmuni.lt

rahat bir şekilde deneyimleyebileceğiniz durum.
bir kavanoza bir parça kuşbaşı et koyun ve kapağını kapatın ve etin aldığı değişiklikleri takip edin.

türkiyede müslüman mezarlıklarında ölüyü mezara yerleştirdikten sonra üzerine tahta dizilir. bunun sebebi içeride hava kalması ve çürümenin hızlanmasıdır. 5 senede et kemikten ayrılır diyen arkadaşlar belli ki hiç bir mezarın üstüne yeni vefat eden bir kişinin cenazesine katılmamışlar.

mezarlıklar yönetmeliğine göre bir yakınınızın kabrine, vefatından 5 sene sonra başka birisini göremebilirsiniz.

böyle cenazelere katılmışlığım var. toprağın cinsi ve iklim şartları da pek tabi önemlidir. istanbulda genelde 5 yılda kalan kemik sayısı bile oldukça az. uyluk kemikleri, kafatasının parçaları, leğen kemiği gibi kalın kemiklerden parçalar kalmakta. etten eser yok.

kiralık oturduğumuz evin kuş pisliği nedeniyle hiç kullanmadığımız küçük bir balkonunda birgün bir güvercin öldü. ölü bedenine hergün bakarak takip ettim. 3 gün baktığımda vucudunun tamamının kurtlandığını gördüm. 2 hafta sonra ne tüy ne de o kurtlrdan eser kalmadı. sürekli taze havaya maruz kalması ve kurtları diğer kuşların yemesinin tabiki de etkisi vardır. ama havanın et üzerindeki etkisi oldukça hızlı ve yok edici.

kavanoz deneyi mezar etkisi gösterecektir. denerseniz sonuçları özel mesajla gönderirseniz sevinirim.

Konuşma ben konusuyorum daha bitirmedimin cevabı doğru.

nasıl elti ve bacanak yahu? tek kişi bu.

ben erkeğim, eşim kadın. eşimin bir erkek kardeşi var. bu erkek kardeş bir kadınla evlenecek.

bu kadın benim neyim olacak? eltim mi? bacanağım mı?

karımın kardeşi kız olsaydıi kocasına "bacanak" diyecektim. ama kardeş erkek. karısı neyim oluyor?

Erkeğin karısı kız kardeşinin yengesi. (Kız görümce oluyor)
Kızın kocası erkek kardeşin kayınbiraderi. (Erkek kısaca kayınço oluyor)

Abimin karısı benim yengem oluyor. Ben yengemin görümcesi oluyorum.
Benim kocam abimin kayınbiraderi oluyor. Abimle kocam kayınbirader oluyor. (Kayınpeder, Kayınanadan yola çıkarak)

teoridefeminist pratiktegeysa +1

kızın kocası erkek kardeşin kayınçosu değil eniştesi olur bu bir.

kayınço karının erkek kardeşine denir bu iki (yukarıdaki eniştenin tersi işte).

soru: kayınçonun karısı ne oluyor yahu? kardeşler hemcins olunca elti ve bacanak demişler. kardeşler karşı cins olunca bir şey dememişler mi?

Yenge.

Ayrıca bu koca ve erkek kardeşin aile bağına kayınbiraderlik denir.

Enişte ve yenge deniyor genelde.

Adı yok bunların galiba düşündüm bulamadım, kıza kayınçonun eşi deriz. Kız da eşinin eniştesini kendi eniştesi sayar enişte der.

erkek kardeş hasan, kız kardeş ayşe olsun. hasan'ın karısı fatma, ayşe'nin kocası da hüseyin olsun.

şimdi fatma ayşe'nin yengesi; ayşe ise fatma'nın görümcesi oluyor (bahçelerde börülce, oynar gelin görümce türküsü aklımıza geliyor)
hüseyin, hasan'ın eniştesi; hasan ise hüseyin'in kayınbiraderi (kayınçosu) oluyor. burada da aklımıza enişte-kayınço (enka) firması geliyor..

soruyu sadece iki kişi tam olarak anladı galiba, chipie ve cabiday. diğerleri hala kayınçoyu görümceyi anlatıyor.

cevabımı aldım. o bana enişte der, ben ona yenge derim, başka adı yok. ecnebi kadın olana da ,erkek olana da, biri kadın biri erkek olana da brother in law demiş kurtulmuş, bizde adı yok.

cevabımı aldım almasına da, soruyu okumayan ya da anlamayanlar bana dert oldu. şu üstte isim vererek anlatan arkadaşın örneğinden gidersek, fatma ile hüseyin birbirinin nesi onu soruyorum. enişteyi, kayınçoyu, görümceyi değil.

Ben de sordum bunları baya önce. Yok cevap. Başka rütbeyi kaydırıyorlar.

www.eksiduyuru.com

adı yok +1

benim kocam ile kardeşimin karısının birbirleri için kullandıkları bir akrabalık terimi yok.

olmadığı için seviniyorum. (yeni evlendim.)

Arada yaş farkı varsa yenge enişte falan diyorlar. Ama bunlar hitap adları tabi. Eltiye elti diye seslenmezsin mesela. Eltilik, bacanaklık aradaki akrabalık durumu. Yengelik, eniştelik diye bir durum olmadığı için kısacası bu durumun bir adı yok diyebiliriz. Görümcemin kocası, kayınbiraderin eşi falan dersin en kötü.

aynısını soruduğumda yok o kadar basit değil tabiki deyip biraz farklı şekilde anlatıyorlar ama özü değişmiyor.

alev malev yüzeysel detaylar, evet ölümden sonra bir hayata inanıyorum bır sekılde hıssedıyorum. alev olayını hıc onemsemedım once su dan korkutur allah senı sonra ustune su akıtır bunun ne onemı var, onemı olan herkes yedıgı her bokun tek tek tek tek hesabını verecek.

Dini kitaplarda böyle anlatılmıyor, tasvir ediliyor. İnsan beyni ise senin yaptığın gibi kendince kafasında şekillendiriyor. Yani olmadığına dair delilin var mı? Dalga geçmek acizliğini gösteriyor senin

Cennet ve cehennem kavramlarını biraz daha soyut düşünmek gerektiğini düşünüyorum. Katman olarak değil de seviye olarak düşünürsek cennette de cehennemde de seviyeler var evet fakat bu tanrı anlayışının adalet sıfatının bir tezahühürü. Her Müslüman'ın farklı ödülleri hak etmesi gibi her günahkarın da farklı cezalar görecek olması bu açıdan mantıklı.

Linke gelirsek; İmam Rabbani denen şahıs gerçek bir âlim değildir, bahsi geçen kullanıcının söylemlerinden de ne denli radikal ve boş bir insan olduğu anlaşılıyor zaten.

bir cehennem ve cennet var ama içeriği konusunda fikrim yok. gidince görücez diyorum.
erzurumlu ibrahim hakkının marifetnamesinde hem cennet hem cehennem tasvirleri mevcut. 7 kat için de var. birinci kat şudur şu günah işleyenlerindir. içinde şu kadar ev, evlerin içinde şu kadar şundan var diye anlatıyor.

Dini kitaplarda anlatılan şu zaten; insanlardaki akılla bu konuların anlaşılamayacağı... İnanmak ve anlamak kavramlarını karıştırmamak lazım

ben inanıyom.

"olmadığına dair delilin var mı" eşiği dskfjskdf. yav he he kardeş, doğru düzgün ceva veremeyeceksen kendini zorlama tartışma yaratmak için.

@sütlü nescafe ben dini kitapta yazılan halini merak ettim daha çok. yoksa önüne gelen atıp tutuyor ben bilginim ben alimim diye. ben de yarın çıkıp cennet 4+1 rezidans desem 200 sene sonra biri çıkıp "ack hazretlerine göre ebeveyn banyoluymuş" diyecek.

yani demek istediğim harbiden kurana gidip "7 katlıdır, en alt katı fiyuuuv fena he" falan mı yazmışlar yoksa bu arkadaş mı delirmiş

bu insanlar ayın bir küflü peynirden oluştuğu din kitaplarında yazsa ona da inanırlar. delil demiş bir de ya hahaha.

neyse, büyük bir çoğunluk böyle şeylere inanıyor. kalan kısmı da nasıl kıvırsak diye kıvranıyor. bugün din saydıkları çoğu şey kuran'ın kendisinde geçmez. tevrat'ta geçer(tevrat da sümer yazıtlarından esinlenmedir ya neyse). bir şey bilmeden din adına bu saçmalıkları benimseyen insanları hiçbir zaman ciddiye alamayacağım.

aynı şu şekilde olacak:
www.youtube.com

@rodrigez abi komik falan ama bu entryyi giren arkadaşın inandığı şey tam olarak bu. müziği çıkarman yeterli, bir de hitleri sjdkfs

Ateş tarihsel gelişim olarak hem tapılan, hem korkulan hem de akılcı şekilde kullanılan bir meta. Sanırım o yüzden üzerine bu kadar senaryo geliştiriliyor. Kur'andaki tasvirleri hatırlayamıyorum işin açığı, anlatılanla yıllar önce okuduğum çok iç içe geçmiş, ne desem yalan olur. Ama ben de insanları bir metayla korkutmak istesem ya şimşek ve gökgürültüsü kombosunu ya da ateşi seçerdim.

Yalnız şu ihtimal de var elbette :) www.youtube.com

@st curse

abi sen niye tekrarlıyorsun skfnsdkfsf sana kim ne dedi

ben açıkçası böyle delice bir çıkışla göktaşı düştü dünya oldu denen saçmalık gibi bir cümle kuran kişiye kalkıp da evrimi anlatamam ne sabrım ne bilgim yeter, ki konumuz da bu değil anlamadım bu hırçınlığını ksjfsdk

@kaptan

yani kuranda insanların kafasında bir şey oluşsun, aşağı yukarrı bir fikirleri oluşsun diye mi "7 katlıdır en alt kat sobalıdır" gibi tasvirler var? ciddi soruyorum. kuranda gerçekten böyle olacak demiyor da bakın bu derece sıkıntılı bir durum var siz düşünün nasıl bir şey mi diyor

var. böyle en günahkarlar en alt katta, sonra yukarı doğru falan diye. birçoğu ama bunu kat olarak falan diye değil de mecazi olarak düşünüyor. tıpkı cehennemde yanma olayının da mecazi olduğunu düşündükleri gibi. mecazi derken cehennem değil, yanmak ateş falan.

o değil de ısınan hava yükselir. yani cehennemin en üst katındaki, en az günahkar olanlar en çok sıcağa maruz kalacaklar. hani bilim düşmanı dinciler bunu bilmiyordu, az bir yanar çıkarız falan diye ama evrenleri canlıları falan yaratacak kadar güçlü bir tanrı o konuya el atmıştır herhalde.

@mimi

bu kendi görüşün mü yoksa kuranda bunun bir sembol olduğu söyleniyor mu?

yukarıdaki entrynin sahibi olan arkadaşın bir başka entrysi. bununla alakalı apayrı bir duyuru açıcam da dursun kenarda eksisozluk.com

" eğer bakirelik tek başına önemli olsaydı,i peygamberimiz en verimli çağlarını dul bir kadınla geçirmezdi" dflkjskdfjslkdj

valla işin açıkçası bi tanrı olduğunu düşünüyorum. ama kuran incil vs gibi kitap göderir mi orada şüphelerim var.

kuran ise aslında mantığı olan bi kitap. orada okuma yazma dahi bilmeyen insanlara bi şeyler anlatılmaya çalışılıyor. eski mısır kştaplarını vs okırsanız böyle esrarengiz hikayeler anlatan adamlar vardır çarşılarda milşet dinlemek için para verir. yani düşünün adamın hayal ettiği şeylere bile o zamanlarda da para veriliyordu. insanlar görmediği hiç bi şeyi düşünemiyordu. şimdi interneti geç tvlerde bile çeşitli mekanlar görüyoruz başka bi gezegeni hayal ediyoruz vs. dolayısıyla adamlar o zaman ateş görmüş nehir görmüş meyve görmüş ancak onlar üzerinden hayal edebiliyor. cezayı şiddeti de aynı şekilde. kuran o yüzden bu şekilde. bam başka bugünün insanına göre şeyler yazılsa daha o zaman yok olup giderdi bugün ruhumuz bile duymazdı.

Ali İmran 131 ve Nisa 29 gayet açık. Ates konusunda mecaz falan yok.
İnşikak 13 gayet alevli ateş ifadesi kullanıyor. Baya net bence.
Dahası, İbrahim 50 giysilerinin katrandan olduğunu ve cehennemliklerin yüzlerinin yandığını ifade ediyor.
Ama kat ve toki konusunu bilemiyorum.

@ack3000 şimdi okudum troll değilse kafadan sorunlu bir karakter bu entrylerin sahibi.

Bildigin ates diye yaziyor kitapta.

bide şöyle bişey dendiğini hatırlıyorum.
Dünyadaki ateş 70 defa rahmet suyu ile yıkanmış ateştir.
Cehennem ateşi kapkaradır.

Alakalı mı bilmiyorum bunlarla.

Çok uzağa gitmeye gerek yok, güneşe bakın yeter. Yüzey sıcaklığı 5.500 derece, çekirdeğinin sıcaklığı 15.600.000 derece...


.

çok itici bir terim kimse için kullanmamaya çalışıyorum.

Genelde beyni yok fikri var kişileri için kullanılıyor.

etek giydi diye bi bayanı tekmeleyen çomardır.

yada şahine binip otun dibine vurup, her türlü üçkağıtçığı yapıp sonra malum siyaset yapanda çomardır. burada olay araba değil şahincilik.

ismi çomar olan köpeklere, bizim köyde var 1 tane. ben korkuyorum biraz ama neyseki şimdi konumuz bu değil.

onun dışında insanlara çomar gibi hadsiz sıfatlarda bulunmam, genel çomar denilecek insan tanımı zaten avam, cahil, cüheyla, süheyla (sonuncusu olmayabilir) de yapılmış şeyler.

yani, yobaz, dar görüşlü, yalaka, vizyonsuz hatta fikirsiz, batıl inançlı, algoritmik zeka sahibi olmayan çirkin insanlara avam, cahil, halktan/bizden biri filan diyorum.

ama aynı kişi güzel olunca onu da demiyorum, hani belki bi' gün lazım olur diye ?sanırım bende de bi' bozukluk yok değil şu günlerde

Çomarın net bir tanımı yok. Pek çok farklı kesim, farklı toplumsal olguları hedef alarak çomar diyor. Ekşisözlük'te Ufuk Urasçı tipler başlattı, AKP'nin tiranlaşmasıyla popüler oldu. Kullanışına bakarsan aslında 40 çeşit çomar var. Daha farkında, eğitimli, akıllı bir toplumda 40 farklı kelime olurdu. Bu da çomar kelimesini kullananların çomarlığı.

Kamil, Kezban gibi kelimeler de aynı tiplerin icadı.

eksisozluk.com

- düşünmek yerine, başkasının kendisi için dikte ettiklerini gram sorgulamadan kabul eden, bilime ve gerçeklere değil a şahsının söylediklerine inanan
- bu/bir güruhun parçası olduğu için ya da sayıca üstün olduğu için başkalarına bu düşünceleri dikte etmekte gram tereddüt etmeyen
- bu dayatma eylemini haklı bulan
- kendini dünyanın ve hatta evrenin en önemli varlığı olarak gören
- doğru ve yanlışı olgusal gerçeklere göre değil, kendi doğru ve yanlışlarına göre kabul eden, bu yüzden her şeyin en doğrusunu bildiğini iddia eden
- düşünmek, araştırmak ve sorgulamak gibi eylemleri yerine getirmeyi bırak, aksine bunu yapanları suçlayan, kötüleyen saldıran
- her tartışmaya atlayıp, o tartışmada köşeye sıkışınca ad homineme koşan, argüman olarak sadece sesini yükselmek, karşıdakini konuşturmamak, olayı fiziksel şiddete dökmek eylemlerini kullanan
- kendisi gibi düşünmeyen herkesi düşman, vatan haini, devlet/ülke/vatan/a dini/insanlık düşmanı olarak yaftalayan
- yakıtı ATP değil, nefret olan,
- hırsızlık, dolandıcılık, yalancılık ve şark kurnazlığını yapmak, her türlü etik, ahlaki ve hukuki kanunu ezip geçmek, çevresinden dolanmak gibi şeyleri "pratik zeka" olarak adlandırmak
- medeni olmamak için çırpınmak ve bununla gurur duymak (ruhen hastayim ben'e hatırlatma için teşekkürler)
...

şeklinde özelliklerin bir veya birkaçına sahip kişilere çomar diyorum. hangi partiyi destekledikleri, inanıp inanmadıkları, neye inandıkları, hangi ırka mensup oldukları gram umrumda değil bu tanımlamayı yaparken.

medeni olmamak için ayak direyen herkes çomardır benim gözümde. bir örnekle anlatayım. benim okulum beyazıtta dolayısıyla vezneciler metroyu kullanıyorum her gün. metroya binmek için veya derse yetişmek için 5 kat çıkmam gerekiyor. ama her zaman her merdivende mutlaka üç dört kişi solda durmuş oluyor. bu insanlar her zaman "geçebilir miyiz?" şeklinde uyarılıyor. hiçbir problem de çıkmıyor. çünkü insan bilmeyebilir, dalgınlığına gelmiş olabilir. ama çomar napıyor "o zaman yürüme, yürüyeceksen merdiven orada" diyor ve arkasında bir yığın insanı bekletiyor. ya da sessizce uyarıları duymazdan gelip diğer merdivene gelince, sanki daha önce hiç ikaz edilmemişcesine yine bildiğini yapıyor. bu insanlar çomar değil de nedir şimdi? aynı şey uyarılara rağmen bisiklet yolundan piknik malzemelerini toplamayan, bir de üzerine kavga eden aile için de geçerli. kısacası çomar demek kurallar karşısında bildiğini okuyan, medeniyetten zerre nasibini almamış insan demek benim gözümde.

Kadın yerine bayan diyenler de bu kümede incelenebilir.

Sözüm meclisten dışarı.

Tanım değil de kolay örnek olsun diye diyorum.

twitter.com
Twitterdan sabah akşam şu adama; "ülkemizden s.git, yeter artık karıştırdığınız, darbe yaparsan ananı tutar s*kerim" gibi sitemlerde bulunan insanları rahatlıkla tanımlayan bir şey bence çomar. Adam da yazık laf anlatmaya çalışıyor sabahtan akşama.

tam olarak sormak istediğin ne? ciddi ciddi "tüm yahudiler zengin mi" diye sormuyorsun herhalde?

@der meister genelde yahudiler zengin diye bilinir de öyle bir şey yok diyorum işte :)

dini nedenlere bağlı olarak yahudilerin daha zengin olma ihtimali olabilir. konu hakkında net bilgi sahibi değilim ama islam dininde de hristiyanlıkta da faiz haramdır (ya da caiz değildir. onun gibi bir şey işte) ama yahudilerde böyle bir durum yok. bu yüzden geçmişte birçok kez yahudilerin önü alınamaz bir zenginliğe ulaştıkları ve bunun birçok çatışmalara neden olduğu ile ilgili bir makale okumuştum. hatta 2. dünya savaşı'nın da yahudi soykırımının da temelinde bu var diyordu. makaleyi bulabilirsem editlerim.

bu konuda benden daha bilgili arkadaşlar varsa beni düzeltsinler, yanlış bilgi vermek istemiyorum.

edit: kaynağı bulamadım ama şimdi aklıma geldi şunu da ekleyeyim. hitler'in dönemin ileri gelen yahudileri ile arasında maddi konular yüzünden bir çatışma çıkıyor. sonra bu kişilerin mallarına konabilmek, onların zenginliklerine bir son vermek için ideolojik birtakım bahaneler uydurup bunlara karşı savaş açıyor. doğrudur değildir bilemem, o yüzden cahil cahil konuşuyor gibi görünmek istemiyorum ama bunları okuduğumu hatırlıyorum. bahsi açılınca paylaşmak istedim.

bu zamana kadar tanıdığım bütün yahudiler zengindi valla. kapalı çarşıda tanıdım hepsinide:)

Değiller, yahudi ghettoları (kenar mahalleleri) var çoğu yerde.

Hayır değiller. Türkiye'de bir şekilde yahudi olarak kalabilen/kalmasına izin verilen yahudiler hep tüccarlar, zanaatkarlar vs. gibi para kazanabilenler. İşte kuran kaynaklı haraç olan cizye, tamamen ırkçı kafa yapısı mahsulü olan varlık vergisi vs. gibi konular sonrasında geriye ayakta kalabilenler az çok para sahibi olanlar haliyle.

Fakat tabii bütün yahudiler zengin değil. ayakta kalabilmiş olanlarda azalıyor tabii giderek.

genelleme yaparsak dünyada maddi imkanları iyi bu arkadaşların...

birde gerçekten zengin yahudiler var onlar ayrı bi kategoride değerlendiriliyor :)

iki türkiyeli yahudi arkadaşım var, biri bi bankada maaşlı çalışıyor. diğeri de orta sınıf bir aileden geliyor. zengin değiller. türkiye'deki azınlıkların orta veya üst sınıf olmasının da osmanlı'ya kadar uzanan tarihsel nedenleri var zaten, gizli işler çevirdiklerinden değil, bazılarının inanmak istediği gibi.

Benim ev arkadaşım Yahudi, zengin değil. Sigara istiyip duruyor.

Bence psikolojik etkenler de olabilir bu efsanenin alıp yürümesinde. Hayatımda sadece bir kişinin evinde piyano görmüştüm o da bir arkadaşım vasıtasıyla evine misafir olduğum bir Yahudi'ydi. Sanki piyano sahipliği direkt zenginlikle ilişkilendirilen bir şey Türkiye'de öyle değil mi? Aslında Iphone'dan veya 5 yıldızlı otel tatilinden daha pahalı bir şey değil piyano. Yine örnek veriyorum her gün bir paket zehir tüketen biri (sigara) günlük 10 lira harcıyor olsa dahi illa ki zengin algısı yaratmaz. Fakat aynı kişi her gün bir pastanede yine 10 liraya kup griye yeseydi veya sıcak çikolata içseydi zengin olarak etiketlenmeye daha açık olurdu. Kısacası ben algıların da payı var diyorum.

ortalamaya vurunca dünyadaki en zengin ırk olabilirler bence. herhangi bir yazılı dayanağım yok tabi. sadece şimdiye kadar okuduğum hikayelerden, tarih kitaplarından yola çıkıyorum.

Biz de zenginiz ama maaşla çalışıyorum. Tümü de zengin değil ancak çoğunluğu varlıklı işte.

Efsane değil de, Ortaçağ'da, özellikle 18. ve 19. yüzyılda bankerlik/tefecilik Yahudilerin tekelinde. O yüzden sadece bizde değil, dünyanın her yerinde cimri, zengin Yahudi imajı var. Yahudilikte, Yahudilere faizle borç vermek yasak, diğer insanlara bu şekilde borç vermek serbest. İnsanları geç, devletlere borç veren Yahudi bankerler var o zamanlar. Her ülkede, ülkenin yerlisi kabul edilmemelerinin de büyük etkisi var zenginliklerinde. Yüzyıllardan beri yerleşmiş bir ruh hâli var, Babil'den çıktıklarından beri hep bi' yerlerden sürülmüşler. Ordu yok, devlet yok, gayrimenkule güven yok sırtında taşıyamıyorsun; bu yüzden altının/paranın gücünü diğer bütün ırklardan daha iyi anlamışlar ve kullanmışlar.
İmparatorluk zamanında, askere alınmıyorlar, Yahudilerden devşirme de alınmıyor, bürokrasiye de alınmıyorlar; o yüzden ticarette almış yürümüşler.
Şimdiki zamana gelirsek Türkiye'dekiler genelde zengin, en fakiri orta-üst gelir grubunun arasında bir yerdedir, ama gözüne sokmuyorlar. Zamane zenginleri gibi çalışmayayım, kirayla geçineyim kafasında değiller. Zengin olduğumu herkes görsün, bilsin kafasında da değiller. Oldukça mütevazı yaşıyorlar. Bunu görgüye de yorabiliriz, azınlık hissiyatından ötürü gard alma durumuna da. Siyasi olarak da yorum yapılmıyor mesela cemaatler tarafından, göze batmak istemiyorlar.

hristiyanlıkta tabutla gömülüyor evet. yahudilerin geleneklerini bilemiyorum. müslüman değilim ama bana müslümanların gömme tarzı daha doğaya uygun ve doğru geliyor. en azından direkt toprağa karışıyorsun. ayrıca masraf, güzelim tabutlar toprağın altına giriyor. :)

açıkçası öldükten sonra beni ister yaksınlar ister gömsünler bana fark etmez
ancak tabutsuz gömülmeyi ben daha uygun buluyorum.

Kesin olmamakla birlikte cesetlerin doğaya karışmasının zararlı olduğunu söylüyorlar. Yanlış hatırlamıyorsam Cadaverin diye bir kimyasal madde var, azot içeriyor sanırım, doğaya, sulara bu karışınca pek iyi olmuyormuş. Ama abartılı buluyorum ben bunu. Sonuçta doğada normal bir canlı ölünce o da direkt doğaya karışıyor. Tabut daha kötü. Çünkü tabut hava almadığı için içinde gaz birikimi olabilir. Hastalık kaynağı haline gelebilir.

yahu sanki tabut olunca toprağa karışmayacak mı sanıyorsunuz? tabutu taştan yapsan anlarım da ahşap dediğin zaten çürür gider. üstelik taştan bile yapsan bakteriler ve kurtlardan korunma ihtimalin yok. mumyalanma dışında her şey boş.

Tabutlu gömmenin sebebi vucut sıvılarının yer altı sularına karışmasını önlemek. Yani amerikanlar öyle diyor en azından.

öldükten sonra vücuduma ne olduğu umrumda değil fakat mantıklı olan tabutsuz gömülmek gibi geliyor. doğa faktörü önemli.

bence de tabutsuz ve çıplak gömülmek daha mantıklı. daha kolay çürüyüp, toprağa karışırsın bence. hatta direkt gömme falan olayı kaldırılmalı. mezarlık konusu büyük sıkıntı. çok büyük yer kaplıyorlar. insanlar yaşamaya devam ettikçe de mezarlıklar büyüyecek kaçınılmaz olarak. bir yerde bunun için önlem alınmalı.

tesbihi koluna tak daha güzel olur

Kötü dostum ya, Osmanlı tuğralı doblo kullanmıyorsan gerek yok bence.

güzel değil. deri bileklik tak takacaksan.

izmir'de bu bileklikten takmayanı zikiyorlar sanırım.
bunu takıp cool olduğunu sanan gerzekler çok.

İdo değilsen çok korkunç.

an engineer & Lim5 +100000

tuğralı doblo ve tespih+1

ben takmazım. hoşuna gidiyorsa tak, abartılara kulak asma. hayat senin hayatın, masaya yumruğunu vur ve kendi kararını kendin ver beybi.

ben begenmedim alma bence.

çirkin

cok baydı bunlar. biraz modası gecti.

'tuğralı doblo ve tespih'i görüyürum ve arttırıyorum "semt çocuğu" modu. hiç gerek yok +1

Nein.

Alma, çirkin.

yapma. deri kullan.
massimo dutti de güzel bileklikler var.

sürekli cafede nargile içip herkese "sıkıntı yok karşim" diyorsan tak. araba anahtarı cüzdan ve sigara paketini masanın üzerine koymayı unutma

Erkek sadece saat takar ha bir de küpe.

kötü yahu bunlar :/

illa bileklik istiyorum dersen aşağıdaki linke bakmanı tavsiye ederim 5 senelik bi bilekliğim var buradan hala taş gibi. ankaradaysan karumda şubeleri var görüp deneyip alabilirsin

www.facebook.com

Alma, çok çirkin.

Çok istiyorsan bu tarz bir şey alabilirsin;
canlidergi.com

fusion kullanıyorum pilli olanı muhteşem yıllardır kullanırım.

tek kullanımlıklarda ne iyisi mach 3 zaten

fusion'ın pilsizi de kötü geldi bana ya, pillisini kullanmadım ama çok fazla tek tük sakal bırakıyorlar hep. mesela mach3 ile baştan aşağı indiriyorum tek tel kalmıyor uzun ama bu makinelilerde hep kalıyor. tabii acele ederim her zaman yani 2-3 dk'da biter tıraşım.

(kullan-at) Gillette Blue 3 Ice mü o? En iyisi çok net o bence çünkü.

yok bu. img.diytrade.com

ama çok fark yoktur sanıyorum. sanırım olay bıçak aralıkları ve açıları.

Ben liseden beri sadece bunu kullanıyorum.

fusion hakkaten iyi. çok sık traş olmuyorum, haftada bir falan bazen 10 günde bir, bim in permatik banyosu da çok güzel bi icad, kırıyosun taraklarını çatır çatır kesiyo alet kısaltma derdi falan olmadan.

aynen pilsiz kötü oluyor ama pillisi süper yağ gibi akıp gidiyor.

gerçi son 1 yıldır kuaförde traş oluyorum evde olmaz oldum :d

@palve bunu biliyorum. Bunu boşver 3 Ice'a bak bir de. Çok daha iyi :D

çok bence.

istanbulun bu konuda değişik bir tavrı var. Pahalı tabiki ama mesele talep, yani o adam dondurmaya bu parayı verecek aferdesiniz ama değişik insanları bulabiliyor. istanbul için bunun tonla örneği var, aynısını başka bir anadolu şehrinde yapmak çok daha zor, istanbulda nedense para çok hızlı dolaşımda, kalabalıklıktan değil, kültüründen.

mesela ben mado'yu da pahalı bulurum ama orada bile 1 top dondurma 3.5 lira. bence dondurma için bu da pahalı.

Çok.

serez dondurmacısında bile 2.5tl. çokmuş

kemal ustanın yanında bir dondurmacı var kadıköyde. millet kuyruk olur her zaman. orada bile kocaman üç top dondurma 12 tl. bu pahalının da pahalısıymış. dondurmacıların nusreti galiba.

bağdat caddesi pöö labs'de 14 lira.

Çok
Akçayda 2 liraya aldık biz :(

@ruhen hastayim ben

Oranin dondurmalari da bir boka benzese hadi neyse diyecem de, vasat bile degil lan..

Hem de asiri fazla.. 3 tane nogger gommek daha mantikli

çok fazla, 3 bilemedin en fazla 4 olur

Bak Mersin'deyim şu an, bildiğin damla sakızlı dövme dondurmanın kilosu 16 lira. Böyle bir lezzet yok. İstanbul'da dondurmaya verdiğim paraya acıyorum gerçekten.

Pahalı. Önünden hiçbir gün sıra eksilmeyen ve bademli dondurması çok iyi olan Ali Usta'da bile topu 4 lirayken -ki o da fazla- abartı.

@ruhen hastayim ben ali usta o. ayrıca dondurmaları eskiden efsaneydi. şimdi ise aynı güzellikte olmasa da baya güzel.

@mirandaiam nogger ile karşılaştırma olayına girecek, "boğazımdan şekerli soğuk bir şey geçsin yeter" şeklinde bakacaksan nogger ye tabii ki.

Topunun köküne kibrit suyu.

ben de eskiden sevmezdim, özellikle yağlı ve sert olduğunu düşünürdüm. sonraları kavurmayı dışarıda yemeye başlayınca anladımki bizimkiler beceremeyormuş bu kavurma yapmasını. çok yağlı yapıyorlarmış. şimdi seviyorum, ya zevklerim değişti ve alıştım ya da o lokantalarda yediklerim güzel. bilmiyorum.

Ben sevmiyorum. Böyle dışarıda kaşe büfede tost, pidecide pide şeklinde olursa 1 (bir) ısırık alabilirim ama.

Yumusacik, hicbir sey konulmadan (sogan vb olmadan) haslanmis kavurmaya kimyon da konuldu mu, suyuna ekmek banildi mi...
Of of. Gurbetci camisine gitsem dagitiyolar midir acaba :D

benim o.
önceden hiç bir sorunum yoktu löp löp götürürdüm. şimdi hiçbir et çeşidini ağzıma süremiyorum. sürsem de sindiremiyorum . çiğnediğimde sonsuza kadar sürecekmiş gibi geliyor. kokusu da cabası. şu an her yer et kokuyor allahım ağzımdan nefes alıyorum hayatta kalmak için. tam bir survivor

lisede önümde oturan kızın babası bakkaldı. ekmek arası kavurma getirir dururdu. ondan ötürü bir tiksintim var.
lezzetli yapılırsa yenir elbet ama çok da aramam. geçen babamın canı çekti diye ambalajlılardan aldım bir tane, tadı tuzu yoktu yağlı anlamsız bir şeydi. anlamadım insanlar nerede yiyor bunu canları çektiği zaman.

kesinlikle sevmem, yemem ve kokusuna dahi tahammül edemem.

Evde yapamiyollar.

küçükken bi kere yiyip sevmemiş ve yıllardır sevmiyorum diye gezmiştim ki ete bayılan biriyim. bu sene tekrar yedim ve bayıldım. koyun eti sevmiyorum genel olarak tahminimce o yıl koyun kestiğimiz için koyun etinden yiyip sevmemiştim sonra da hiç kurban kesmedik zaten. dana etinden yapılmışını yedim işte bu sene 3 4 ay önce bayıldım sonra tekrar koyundan yedim eh çok iyi değil. olay dana ya da koyun olması bence

Ben severim yerim

kurban etinin kokusunu hic sevmiyorum. o yuzden evde kurban eti yemiyorum.
cevap: sevmiyorum ben

ben de sevmiyorum. et sevmeme rağmen kavurma ile hiç aram yok. köfte, döner, sebzeli sote, kebab vs. severim ama kavurma bana çok yavan ve yağlı geliyor. yalnız birkaç kez van'da kavurmalı yumurta yemiştim kahvaltıda (bkz: van kahvaltısı) o güzeldi bak.

E bana nick birakmamissiniz zalimler+1

Kurban eti yemem ben de..

Bunun haricibde beyin, sakatat, kavurma, ciger vb de yemem. Kokorec yerim ama.

senede bir kez yediğim için güzel geliyor. ama sık sık yenecek bir şey değil bana kalırsa.

ben nefret ederdim. zaten su an vejetaryanim. bana hep kokusu feci gelmistir, kurban kesimine de dayanamayan bi bunyeydim zaten cocukken.

Kurbanın amacı tanrıların egosunu tatmin etmek. Kurban kadının en güzeli, hayvanın en besilisi, erkeğin en güçlüsünden olur. Bir dövüş ya da spor müsabakasında akan kanlar, ölenler ya da o müsabakayı kazananlar olur. Hepsi tanrıları mutlu etme olayı.

İbrahim'in kurbanı ise tanrının İbrahim'i testi şeklinde. Son dakikada ise oğlunu kesmesini engelleyip, koç indiriyor gökten. İnsan kurbanına son için. Yunan mitolojisinde de benzeri vardı. Altın postlu koç muydu? Mobildeyim üşendim şimdi.

Bu arada et yemek ve kurban bayramına karşı olmak çok farklı konu. Aşın şunu artık. Mantıklı argümanlar ile gelin. Çünkü bu "sevişmeye karşı değilsen, tecavüze neden karşısın?" demek gibi. Hayvanların kesilmesi ile binbir işkence sonunda katledilmesi arasındaki farkı göremiyorsan, hatayı kendinde arayacaksın. Sokaklarda kovalayan, düşürmek için bıçaklanan, ayakları bağlanıp oradan oraya sürülen hayvanlar; onlar kesilmeden önce şehrin kaç gün leş gibi kokması, kesildikten sonra etrafın kan gölüne dönmesi, her yere kelle kemik gömülmesi, denizin kana bulanması; hastanelerin ellerini, bacaklarını vs. kesmiş sözde kasaplar ile dolması bence normal değil. Ha sen kurbanını alır, yetkili/görevli yerlere verirsin, onlar da bunun için ayrılmış olan yerlerde keser (çeyreğinden azının yaptığı gibi) o başka. Gel o zaman et konuşalım.

Kurban, "Allah'ım, seni çok seviyorum, gerekirse uğruna canımı veririm ama sen canımı ya da başka bir insanın canını istemiyorsun; o zaman al bu en değerli varlığım senin olsun" demektir.

İman etmeyle ilgili konular bunlar. Çok kere burada konusulsa da inanmayan inanmiyor, inanmak istemiyor. Diyecek fazla bir sey yok. Allah celle celaluhu emreder , kul da gerekeni yapar. karşı çıkma, sorgulama, direnme, söz konusu olamaz. Her şeyi yaratan O dur. Kurban Allah celle celaluhu icin kesilir. müslüman icin fıkıhta vaciptir. Kıyamet kopmazsa gelecek sene yine kesilecek. Bu böyle sürer. Aslina bakilirsa mesele hayvan sevgisi falan da degil bazisi icin. Hayvandan önce insandır mühim olan ve ortadoğuda yok yere öldürülen çocuklara bakar, onları düşünür. kurban sene de bir kez oluyor ama onlar 5 yılı aşkın bir süredir aralıksız öldürülüyor. konu uzun..

işlenen günahların kurtarmalığı olarak kurban kesilirdi. yani bir nevi fidye idi. şu an müslümanlar fakir fukara et yesin diye kesildiğini zannediyor :))

@fragile lady +1

Bir sebebi o. Bir diğer sebebi biz müslümanlar için, (bkz: infak)a alışma şeysi diye düşünüyorum şahsen. Çünkü infak etmek Kuran'da bir çok defa geçiyor ve emir bu aslında. Yani farz. Kurbanın vacip olduğunu söylüyor anneannem. Olaya vâkıf değilim ama kevser suresinde geçiyor mesela. "Şüphesiz biz sana Kevser'i verdik. O halde rabbin için salât et ve kurban et. Muhakkak ki sana kin besleyen ebterdir."

Kevser kelimesinin somut bir anlamı yok, soyut bir anlamı var. Bunun karşılığı olarak rabb için salât etmek ve nefsin aşırılıklarını boğazlamak istenir. Venhar kelimesinin bir anlamı elini boğazına götürmek/boğmak demekmiş. Allah katında intihar haram olduğuna göre, Allah'ın bu ayette kendi olumsuz/yıkıcı yönlerimizi rabbimiz için kurban (yaklınlık vesilesi) etmemizi istediği açık.

Ha, psikolojide sahiplenme, sahip olma içgüdüleri incelenmiştir. Kendimde bile bir güce sahip oldukça kaybetme korkumun arttığını çok görürüm. Para mesela, ya da irade, ya da güzellik vs. Malının çokluğuna göre zekat vermek zaten farz, infak etmek emir, insanın bir kez daha Allaha yakınlık olması için kendi malından sağlıklı ve huzurlu şekilde feda edip fakire ihtiyaçlıya gömmesi ancak bir güzellik olabilir.

Bütün sorun cana kıymaksa, bitki yerken de cana kıyılıyor. Onlar da can. Halbuki bir denge var, bu dengede hayvan eti de yer almış durumda. Bence cana kıyarken hangi zihniyette ve hangi duygularda olunduğu, hayvana bitkiye eşyaya nasıl davranıldığı çok daha önemli. İnsanı insan yapan davranışlarıdır, hele ki fark atmamız gereken varlık, bizim gibi etçil veya otçul olan hayvanlarken.

>Su anda neden kurban kesiyorsunuz?

eee işte bu da dinin neden büyük ve güçlü bir silah olduğunu gösteriyor işte. bir diğeri de seks. ikisi de "satar." her zaman.

kulaktan kulağa doldurma şeklinde yayılmış bir bilgi kırıntısını insanlar sorgulamaktan bile acizler. orada bile kitliyorlar kendilerini. "sorgularsan şeytana uymuş olursun" çünkü. zaten din kendi içinde farklı bölümleri, farklı bölümlerle (ya da bir anlamda teorideki bilgilerin pratikteki eylemlerle) çelişmesiyle meşhurdur. "sorgularsan şeytansın" diyen adamın bunu demek için baz aldığı kitapta "insanın aklının yüceliğinden de" bahsedilir mesela. :)) böyle daha tonlarca şey var. arap saçına dönmüş. (arap da güzel ironi oluyor bu arada) çöz çözebilirsen. kurban güya; insan kurbanını sonlandırmak için var di mi? hala orta doğuda kafa kesiyorlar ama. en bariz örneği de ışid. :D şimdi birileri "gerçek islam bu değil" diyecek. yine konu kilit olacak.

şu an kurban kesmenin hiç ama hiç mantıklı bir argümanı yok, kim ne derse desin. tek bir günde haddinden fazla sayıda ve insanlık dışı yöntemlerle (çığrından çıkmış bir açgözlülük, gözü dönmüşlük, şımarıklık gibi geliyor gözüme ve parfüm filmindeki toplu seks sahnesinden hiç bir farkı da yok) hayvan katliamıdır bu. kimsenin "belli bir ruh" taşıdığına inanmıyorum. "ahh canım babam" diye duygusallaştırmaya gerek yok bu mevzuyu. bir duygusal çakal kesim de şey der; "ya sizler nasıl insanlarsınız, senede 1 kez sofrasına et girecek insanların, lokmasına müdehale ediyorsunuz." geçelim bunları babacım. sen bu kadar naif bir zihniyete sahipsen, zaten dünyada gıda tüketimi için her daim kesilmiş olan et stoğundan, yılın 365 gününden herhangi birinde gider, efendi gibi alırsın eti, ve yardımını yaparsın. daha kendini inandıramayacağın bir argümanla çıkma yani benim karşıma. insanlık toplu bir bilinç geliştirip; o kadar yüce kabul edilen bir dinin yollayıcısı Yaradan'ın karşısında kalbini açarak "Allah'ım, günümüzde artık kurban kesmemize gerek yok, gönlümüzden geçen şekil budur" dese, herşeye gücü yeten Yaradan'ın böyle bir tutum karşısında şefkat göstermeyeceğini düşünebilir miyiz mesela? düşünürsek en başta zaten O'na hakaret etmiş olmaz mıyız? off off. daha böyle bir sürü şey işte. her durumda kendi kendini kitleyen bir insan ırkı....

bu arada ateist değilim. şimdi hemen error veren zihinler tanımlamak zorunda hissedeceklerdir nöronlarının izniyle. deist ve panteist sayılırım. tabi aklın yolu birden yola çıkarak dinlerden de yararlanıyorum. en başta taoizm geliyor, sonra budizm, daha sonra da mesnevi.

İslamiyet özelinde değil, genel olarak "kurban etme"nin mantığını düşünerek söylüyorum ki; fedakarlık göstermek, sadakat ispat etmektir esas dayanağı. Kişinin, ilahına, kralına, ustasına vs. bağlı olduğu kişiye sadakatini, ona olan sevgisini, bağlılığını, ona verdiği değeri göstermek üzere, kendisi için önemli olan bir şeyi onun yoluna feda etmektir kurban etmek/kesmek. Mesela halaların teyzelerin hep ağzında olan "gurban olurum sanaa" lafı; "seni o kadar seviyorum ki, o kadar kıymetlisin/güzelsin/vs.sin ki sana hiçbir şey olmaması için ben kendi canımı feda ederim" anlamına gelmez mi?

Müslüman olan da malı mülkü varsa; o mal mülk kendisine ait olmadığından, tüm insanların sorumluluğu tüm insanlığın üzerinde sayıldığından, malından fedakarlıklarda bulunması gerekmektedir. Zekat verecek, kurban kesecek, sadaka verecek, konu komşuyu gözetecek, kimsesiz çocuklara bakacak vs. Sosyal sorumluluk gibi bir şey yani. Allah emir veriyor, inanan da uyguluyor, bu kadar basit. Hatırlatmak istiyorum ki İslamiyet'te Allah'a bir şey sunmak, vermek gibi bir anlayış yok. "Allah kabul etsin" lafı da "Allah beğensin, alsın eti kurbanı" anlamına gelmiyor, "Bilmeden bir eksiğimiz gediğimiz yanlışımız varsa Allah affetsin, niyetimizi biliyor, niyetimizle değerlendirsin yaptığımızı" anlamına gelir.

Et ve kurban bayramına karşı olmak meselesine gelince gerçekten (burada da olduğu gibi) gülünç durumlara düşüyor insanlar. Bayrama karşı olmayı, işi hayvanlara işkence noktasına getiren insanlara karşı olmakla açıklamaya çalışan insanlar oluyor. Bayrama (ve kurban kesimine) mı karşısın, hayvana kötü muameleye mi? Henüz kendi bile bunun ayrımını yapamamış insanlar mantıklı argümanlar bekliyor.

Benim bir tanıdığım var. Sene boyunca facebookta vegan propaganda yapar. Et, süt, yumurta, hayvandan herhangi bir şey almayı cinayetle falan denk tutar ve bunu sene boyu yapar. Kurban bayramı gelince de bayramla ilgili olur paylaşımları. Kafeste kuş beslemeye bile karşı olan bir insanın, toplumun büyük bir kısmı tarafından hayvan boğazlandığı günlerde konuya ilgisiz kalması düşünülemez elbette. Bana bir tek o kızın yorumları samimi ve mantıklı gelir. Çünkü duyduğum tek "tutarlı" yorum yapan insan (yaşam tarzıma, beslenme alışkanlıklarıma ve inancıma uygun olmasa da) kendisidir.

Derdi sokakta koşan danalar, sağa sola atılan işkembeler olan adam bunları konuşur, acemi kasaplığı konuşur, belediyelerin tesislerinin yaygınlaştırılması gerektiğini falan konuşur. Yahut hayvan kesimine karşıdır, bunun için de kurban bayramını beklemeye gerek yoktur. Derdinin ne olduğunu kendisi bile anlamamış insanları çok da dikkate almamak gerek.

çünkü paganlar

çünkü günah yalnız kanla temizlenir. Ve insan doğuştan günahkardır(bu kısmı değişebiliyor) bu yüzden isa kendini adamıştır ve ölmüştür.(hristiyan, bu nasıl yazılıyor ya? neyse)

edit: aslında uzatmadan bırakacaktım, çünkü iman kelimesi kendi anlamı gereği içinde çelişmez çelişki barındırmaz diye ama dayanamadım.

tanrıların nedenini anlamadığım bir şekilde ticarete meyli var. yani benim her denk geldiğim anlatıda, şunu yaparsan şöyle bunu yaparsan böyle olur(cennet, cehennem ya da yeniden doğma(reankarne mi diyorlar) üstüne üstlük feragat eder ve razı gelirsen duble güzellik gelir seni bulur. adak adamak, dilek dilerken para vermek, çaput bağlamak ve dua etmek de dahil bunlara. birşey isterken önce sen birşey ver deniyor herhalde, en kötü ezel dizisinde ki sinemada ölen adam gibi ''yalvar'' deniyor.

dua yalvarma değil mi ? bi' yüceltme eylemi. her yüceltme eylemi 2 yönlüdür aslında, çünkü 1 taraf yücelirken diğer taraf küçülmek zorundadır. yani 1 taraf durduğu yerde dursun diğerini göklere çıkaralım meselesi değildir asla. yücelik, agalık, güç varlığını tezatlarıyla sağlar. daha da açayım aklınız ateşlemeyi başlatamamış olabilir; aganın gücü marabanın güçsüzlüğünden gelmez(yanılgı bu) yani maraba güçsüz diye aga güçlü değildir, aga güçlü oldukça maraba daha da güçsüzleşir. aga gücünü marabadan almaz ama maraba güçsüzlüğünü agasından alır. oysa maraba sandığı kadar güçsüz değildir, neler uğruna nelerden vazgeçildiği kıymetli bu durumda, neden sorusu anahtar sorudur, oysa sistem nasıl sorusuna cevap buldukça çalışır.

o kişi, sırrı anlatan kişiyi tanımıyorsa anlatırım.

Gerçekten işe yarar bir örnek olarak söyleniyorsa ve birbirlerini tanımıyorlarsa problem değil bence. Ama ben yine de yakın arkadaşımın sırrını söylemezdim bir başkasına.

O kişi, arkadaşımı tanımıyorsa ve tanıma ihtimali çok çok düşükse anlatırım.

Kutu acilirsa hersey ortaya cikar,acmamak lazim.

yeterince üstü kapalı anlatabileceğime eminsem anlatırım.

-Bir derde deva olacak mı?
-Tanışma ihtimalleri olsun/olmasın isim vermeden anlatabilir miyim?

bu iki sorunun cevabı evet ise anlatırım.

Anlatmam.

Önemli bir konuda önemli olabilecek bir örnekse, isim vermeden anlatılabilir. Tabii söylendiği gibi tanışmıyorlarsa ve kişi örnek verildiğinde kim olduğunu anlamayacaksa.
Atıyorum ben yapsam bunu zaten 3 tane arkadaşım var birinden birine bir örnek versem hemen anlar kimden bahsettiğimi tanışmasalar bile durumu bilir bu yanlış olur haliyle.

Mesela benim çok yakın ve çok sevdiğim bir arkadaşım başka bir arkadaşı hakkında bana bir şeyler anlatmıştı zamanında, tanımıyordum ismen biliyordum ama daha sonra tanıştık ve ben daha önce yaptıklarını bildiğim için hep temkinliyim kıza karşı.
Haliyle yakın arkadaşıma karşı da öyle, eğleniriz falan ama ortalığa dökülsün istemediğim şeyleri paylaşmam onunla.

Sırrın sahibi kişinin ifşa olmayacağından emin olman lazım. Yine de gereksiz.

Sırrı anlatmam, başa gelen bir olayı anlatırım. İkisi farklı şeyler.

alakasız biriyse söylenebilir. tanımıyor etmiyor sonuçta nolacak

Anlık sıçrama olayları Bir anlık korku unsurları hatta ona korku dememek lazım. Jump-scare olayını inanılmaz itici buluyorum.

Amacı korku olan bir yere girdiğinde yetişkin kimse kendini şartlandırmazsa, pek kolay değil korkması. Fakat temel payda karanlık, karanlık her zaman etkili. Her canlı karanlıkta tedirgin olur. Kendi evindeki karanlıkta dahi korkanlar var ama benim dediğim o değil. Sonuçta senin en çok destek aldığın görme duyunu ortadan kaldırdığı için seni savunmasız bırakıyor, aciz hissettiriyor.

Fakat böyle x odası karanlık ya da y odası icerideyken kararıyor değil de mesela oyunun parçası olarak değil, teknik arıza ile karardı etkisi yaratılırsa sessizlik ile birlikte iyi olur. Sessizliğe de adım sesi veya "bacağıma bir şey değdi vs." cisimleri kullanırsın

The others gibi fısıldasın oda. Karanlıkta güzel olur. Işık yanınca kesilir.

duvardaki bir resmin bir anda gerçeğe dönüşüp duvardan çıkması

@muti gibi daha önce bir kaçış oyununa ya da korku evine gidenler hoşlarına gitmeyen şeyleri de yazabilirler.

@muti, çok memnun olurum. mesaj gönderdim sana, ev ankara'da olacak.

aslında bir oyunumuz var zaten, biz de eşimle birlikte yapmuştık ve yaklaşık 18 aydır aktif. oyun değiştireceğiz ve bu kez korku/gerilim ağırlıklı yapacağız. açıkçası birilerinin çıkıp "böö" dediği tarzda bir oyun yapmak istemiyoruz. ağırlıklı olarak psikolojik korku olsun istiyoruz.

diğer yazarların da katkısını merakla bekliyorum. :)

bence temas kesin tırsıtır, hiç gitmedim kaçış evine ama böö diye çıkan şey kadar sinsi sinsi yaklaşıp dokunan, yakalayan şeyler de korkutur.

@baba jo, evet o da olabilir ama genel olarak canlı kullanarak yani insanla korkutmak istemiyorum ben. ama nasıl olacak onu da bilmiyorum. :)

elektro akustik müzik önerdiler, aşağıda paylaşayım örneklerini. sizce gerer mi insanı?

www.youtube.com

görüntüye karanlık eklemeler yapabilen ayna, karanlıkta yatak altını kontrol etmeyi gerektirecek bulmacalar ve orada ele değecek silikon yımışak eller ayaklar, tartılanı 7-8 kilo ağır gösterecek baskül :) gerçek kiloyla aradaki fark da b'şeylerin şifresi olabilir.

deep dark fears karikatürlerinden de feyz alınacak bir şeyler kesin çıkar.

www.google.com.tr

@kaici teşekkürler bakıyorum :) bir de, görüntüye karanlık eklemeler yapabilen aynadan kastın nedir?

@lordoz

belirsiz bi şekil içerecek şekilde eskitilmiş yada belli açıdan bakınca arkadaki bir objeye korkutucu görünüm verecek şekilde yerleştirilmiş aynayı kastetmiştim ama şöyle şeyler de varmış :)

www.amazon.com

@kaici almıştım bundan var bende ama o kadar küçük ve dandik görünüyor ki, korkutmaz aksine güldürür bu insanı. böyle havalı göründüğüne bakma sen, ben kandım sen kanma :)

bi el atsanız şöyle topluca, çok güzel öneriler gelecek eminim. :)

karikaturborsasi.blogspot.com.tr
budur.

www.instagram.com

gecmis olsun. "siginma hakki" savastan kacanlara bile kolay verilmiyor, goruyorsunuz.

eger yurt disina gocmek istiyorsaniz orada bir is bulup, size calisma izni cikarmalarini saglayabilirseniz sizin icin en iyi yontem bu olabilir.

olmaz :)))))))
suriyede adamın kafasına bomba yağıyo gelebildiği yer türkiye. seni polis ifadeye çağırdı diye kimse ülkesine almaz :)

şakaya gelecek bir konu değil ifadeye bir avukatla gitmeni tavsiye ediyorum.

Yok artık LeBron James. Ne sığınması? Eskiden millet "ben Kürt'üm Türkiyede asimile oluyoruz, işkence görüyoruz" falan deyip kaçıyordu. Birkaç senedir onu da yemiyorlar artık. Şu bir tane hakaret davasına, sıradan bir vatandaşı mı alacaklar?

Hani en azından vekil, büyük iş adamı falan oluo siyasi tutuklu olma sürecinden kaçsan neyse.

@Bacardicola +1 avukatla git.

itici geliyor. gercekten hoslanmiyorum. kullanan kisiden soguyorum, elimde degil.

ok neyse de ben lol ne anlama geliyor nasıl tepki vermeliyim hala bilmiyorum

umursamıyorum.
galeri8.uludagsozluk.com

bence itici değil

@zugas

İngilizce “Laughing Out Loud” benzetmesinin ilk harflerinden oluşur; tam anlamı 'Sesli gülmek', bizdeki anlam karşılığı 'Sesli güldüm'dür.

:D gibi bişey yani :)

İtici veya çekici gelmiyor.

@error ben onu şaşırma efekti sanıyordum ya la

Ok ve lol e o kadar kıl değilim. Türkçe cümle içine yedirilmeye çalışılan ingilizce kelimelere çok kılım. Yozlaşmış insanlar.:/

ben sadece yazarken değil konuşurken de lol diyorum. gülmek yerine el-o-el diyorum işte. berberde mesela saç kestirirken ya da manavda meyve-sebze alırken falan bir espri duyduğumda yapıştırıyorum el-o-el, etraf şenleniyor. kapıyı tutan olursa da çiyrs kardeş diyorum.

şaka bi yana ben kullanmıyorum tabii. bir türkle neden yabancı dilde konuşayım ki?

Lol league of legend değilmi?
Cevap umurumda olmuyor

hiçbir gözle bakmıyorum. tamamen nötrüm.
ikisini de kullanmıyorum bu arada ama kullanana da bilenmiyorum.

@wiillii: tamam, yabancılarla istediği kadar konuşsun millet; alışkanlıktır, oyundan vakit kazanma amaçlı kısaltma yapmaktır vs. bunlar hoş karşılanabilir şeyler. ama bunlar yabancılar arasında olur olsa bile. ama bir türk, türk kullanıcılara türkçe tweet atarken, türkçe mesaj yazarken neden "lol" desin ki? "babam kapıya kafasını vurdu lol" şeklindeki bir yazılış, "i've just drunk the bleach aq" demek kadar abes değil mi? bir türk neden "akşam haberleşiriz, ok?" der ki? işte ben bunları taşlıyorum.

oq bile yazdığım oluyor, sen ne diyorsun :dd

şaka bir yana; bunların kullanıldığı içerikler genelde ciddi bir içerik olmadığından ciddiye alman da gerekmiyor.

tamam da diyorum ok da oki de. o kadar takılmıyorum her şeyin sanalda yaşandığı bir zaman için normal. ayrıca lol ne bilmiyordum bir süre öncesine kadar. ben, ellerini havaya kaldıran mutlu ifade gibi düşündüm çok sevimli geldi :)

lol ü karşılayan bi kısaltma var mı türkçede bilmiyorum. lol kullanmak mantıklıydı bence bi zaman kadar. oyun gelir gerçi artık milletin aklına.

oki doki diyorum ben genelde sorun olur mu?

isteyen keltçe yazar isteyen ingilizce. türk diye illa karşısındakiyle türkçe iletişim kurmak zorunda değil kimse. kendini nasıl ve hangi dilde rahat ifade edebildiğini düşünüyorsa insanlar o dili kullanır diğer herkese de avucunu yalamak düşer. britanya'nın köpeği vs. gibi yakıştırmaları ancak ülkü ocaklarından çıkmış kısır zekalı dangalaklar yapar.
not: ok'i bazen kullanırım lol ise hiç kullanmam

mesaj çekerken veya tivit atılırken zerre umrumda olmuyor hatta çok nadir de olsa ben de kullanırım ama birebir konuşurken kullanılırsa ağzının üstüne iki tane yapıştırabilirim.

ok ve lol internette uzun sürelerde oyun oynamadan ya da sohbet etmekten dolayı dile takılan kısaltmalar. beni asıl rahatsız eden "vs" ve bunu içeren başlıklar.

Almanlar da "moruk" cok kullanirlar, "abi" kullanirlar.

Etkilesim oluyor, yazarken ok da yazarim, lol nadir olsa da yazarim.
Yapani da itici bulmuyorum. Sonucta oylesine yazilmis seyler bunlar.
Ama konum yerine lokasyon vb ya da set etmek gibi kullanimlari sevmiyorum, itici buluyorum. Genelde de kullanmiyorum.

Notr.

dilbilgisi hatası yapanları ve bunu umursamayanları, kelimeleri farklı şekilde yazanları (örneğin; qanqa gibi) itici buluyorum sadece. onlar daha tehlikeliler çünkü. ben de figt club yazmak yerine fayt kılap diye yazabiliyorum mesela. umursamıyorum tabi ne kadar itici olup olmadığını.

özel bir gözle bakmıyorum, hani derdini öpeyim derler ya aynen öyle, yani cidden daha işe yarar gıcık kapacak şeyler bulsanız ya da biraz daha takıntısız yaşasanız keşke.

@bonisnocetquimalisparcit: dilimiz ortak ve bizi biz yapan değerlerimizdendir. onu bozmak, yeni melez ifadeler çıkarmak ne kadar doğru ki? madem herkes istediğini dile getirebilir, ben de karşıt görüş belirtiyorum işte.

@godoşu beklerken: olayın siyasi yönünde de yanlışların olması, duyuruda dile getirdiğim yanlışı (en azından bana göre yanlış) örtmez. evet, siyasi kanatta da bir şeyler düzeltilebilir ama benim bahsettiğim durum daha çok toplumsal çevre ile ilgili.


not: o başlık bana ait değil, ekşi sözlük'te açılmış ve oldukça hoşuma giden bir başlık. duruma uygun olsun diye verdim.

Türkçe konuşurken "lol" yazmak bayağı özenti görünüyor.

lol'a ben de acayip ifrit oluyorum da ok artık çok yerleşti, kısıtlı vakitlerde "yazdığını gördüm, onaylıyorum ancak şu an müsait değilim" manası taşıyor.

lola cok gıcık oluyorum. zamanında ok cok kullanırdım. ama artık tamam kullanmaya çaba sarfediyorum. lol kullananları hor görüyorum şahsen.

ben kültürel ve akademik olarak britanya'nın köpeği sayılırım, ok diye cevap veren insana ayar oluyorum. bunun türkü de yok, yukarı yorkshire'dan pembiş yanaklı oliver da "ok" diye yanıt verse onun da geçmişine tükürürüm. benim gözümde "ok" diye cevap veren insan kadar ciddiyetsiz, hayat damarlarından biri kopmuş, gayesiz, it kopuk biri daha yok. "tamam nerene kaçtı ulan" diye pinata gibi tepikleyesim geliyor böyle tipleri.

lol ise bir anlama sahip, similey koyarak ciddiyeti bozmak istemeyip haha samimiyetsizliğinde gülmek istemyenlerin cool gülme efekti diyebiliriz. kişisel olarak bunu kullanana da gıcık olurum ama öyle tepik mepik isteği oluşmaz, kimsenin yaşam hayatına müdahale etmeyik anadın mı.

ok ve lol oyun jargonunda çok kullanılır, buradan hareketle bunları bir türkün ağzından oyun oynarken duymak hiç rahatsız etmiyor, evrensel çünkü. ok, go, lol vb bir sürü sözcük artık oyun dünyasında herkes tarafından kullanılıyor. adam dil bilmiyor, ama ok ne biliyor, go ne demek biliyor, lol yazdığında güldün biliyor.

ingiliz mandası sayılırım, işgal zamanı yaşasak kesin jurnalci olurdum. yine de gerçek hayatta mesajıma ok diye cevap verilse arayıp küfür ederim, en iyi ihtimalle ok ne amuga diye dalar rencide ederim. masada oturup gülüşürken biri sırıtarak lol dese ağzının ortasına tabağı geçiririm. ok diyen bi' müşterinin suratına delice sırıtarak OK Mİ? OK NE DEMEK ANLAYAMADIM AÇIKLAR MISINIZ demişliğim var. hassasım.

normal gözle bakıyorum, bir şey düşünmüyorum. ama beğenmediği şeyden dolayı insanlara şaka minvalinde "köpeksin lan" diye laf sokanlara hiç iyi gözle bakmıyorum. elimde olsan baya ağzını kırarım.

şaka bir yana, türk kimliğinden önce insanız hacı biz. yıllardır milliyetçi akımların dayatmasıyla böyle kafaları kraldan çok kralcılıkla sahiplenmek gerçekten şaka gibi bir şey. milletler ve vatanlar olduğu ilizyonuna bunu yaratanlardan daha çok inanmak ve sahiplenmek gerçekten çok garip. dünya bizim, tüm diller bizim. türkçe ve türkiye'yle kısıtlama kendini.

dünyada doğdun sen. devletler kavramı seni kandırarak dünyada doğdun lafını türkiyede doğduna çeviriyor. sen buna atlayıp millete köpek falan diyorsun işte. ingiltere'de doğsan ispanyolların yazı dilinde "jajajajaja" diye gülmesini komik bulup onu bir gülme efekti olarak almış olsan ingilizler sana ispanyol domatesisin der miydi?

en nihayetinde öyle rahat rahat köpek falan demeyin herkese.

@m e b
düşünceni dile getirmene tepki göstermedim dikkat edersen. ok diyene sınırsız gıcık olma hakkına sahipsin. ben düşünceni dile getirme şekline karşı çıktım. her ne kadar ekşi sözlükte başkası tarafından yazılmış olsa da sen burada o başlığa bkz vererek ok ve lol diyenlere karşı hakaretvari bir yorumda bulunmuşsun. senden farklı düşünen insanlara karşı hakaret etme hakkına sahip değilsin. dilmiz ve kültürel değerlerimiz olayına da hiç girmedim zaten o konuda bambaşka düşündüğümüzü tahmin ettiğimden hiç yorum yapmaya niyetli değilim.

Işık hızında seyahat edemezsin. Fakat sorunun hatrı için yaptın diyelim, yolculuk sırasında hayatta kaldıysan, yolculuğun ne kadar sürdüyse, o kadar yaşlanırsın.

Benim asıl kafama takılan. 1 yıl boyunca ışık hızında hareket edersen, x yıl geleceğe gideceğin fikri nereden çıktı?

evet sana göre 6 ay geçmişken, dunyada duran birine göre 1000 yıl geçmiş olacak. bunun nesini anlamadın?

tabi 0.9999c ile gidersen.

@nawar
Işık hızında gidilemeyeceğini biliyorum. Sadece öyle farz edelim dedim. Kafamda mantığı oturtmak adına.

illa isik hizinda gitmen de gerekmiyor, isik hizina daha yakin yani su anki hizindan daha hizli gitmen yeterli. bunun günümüzde yasanan bir örnegi de var. Hepminizin akilli telefonlarinda bulunan GPS veya GLONASS uydu alicilarina dünya cevresinde cok hizli dönen uydulardan radyo sinayli gönderilir. uydularin icinde en dogru saat olan atom saati vardir, sezyum atomunun saat olarak kullanilmasidir aslinda. bu saati radyo sinyali ile gönderip akilli telefonlarimiz hesaplama yaparak konum belirler. Adamlar bu uydular dönerken birsey kesfetmisler, uydularin icindeki her atom saati hep geri kaliyor. saat degisse de ayni saatin kopyasi dünyada daha hizli, uydudaki hep geri kaliyor. yani dünyada zaman daha hizli geciyor uydudaki zamana göre. o nedenle amerika ve rusya dünyadaki üslerden uydudaki saaleri tekrar tekrar kalibre ederler ki dünya ile ayni zamana gelebilsin. yoksa saatler günde 7 microseconds geri kalir ve bu hesaplamada 10 km ye kadar sapmaya neden olabilir. Bu konu benim master tez konumdu ve arastirma yaparken güvenilir kaynaklardan ögrendigim en ilginc sasirtici bilgiydi.

www.astronomy.ohio-state.edu

ışık hızında gitmek senin için geçen zamanı değiştirmeyecek 30 yaşındayken 6 ay gittin 6 ay geldin 2017 yılında gene 31 yaşında devam edeceksin. bunun 6 ay 200km hızla ile giden mekikden çok farkı yok.

edit: senin kalbin yılda 500 kez atıyosa gene 500 kez atmış olacak hücrelerin gene aynı şekilde ölmüş yenilenmiş olacak yani değişen hiç bir şey olmayacak.
Zaman kavramı insanların para gibi uydurduğu bir kavramdır. Evrende zaman diye bir olay yoktur.

sana göre 6 ay boyunca seyahat etmişsen döndüğünde de sana göre yine 6 ay geçmiş olacak. sadece ışık hızıyla gittiğin için daha uzak mesafeye gidip dönmüş olacaksın.

fazlasıyla minimize edelim. 10 saat boyunca saatte 100 km sabit kızla araba kullanırsan 1000 km yol yaparsın. yani ankara'dan istanbul'a gider dönersin 10 saatte. 200 km sabit hızla 10 saat araba kullanırsan selanik'e kadar gider dönersin yine 10 saatte.

Işık hızına çok yakın bir hızla ile dünyadaki insana göre 6 ay gidersen, senin için çok az bir zaman geçer.

Kendine göre 6 ay ışık hızına çok yakın bir hızla gidersen sen 6 ay yaşlanır, dünya için çok fazla zaman geçer.

Zaman senin için değişmeyecek etrafındakiler için değişecek, zamanın göreleliği de buradan ortaya çıkıyor zaten ışık hızına ulaştığında ya da yaklaştığında, zaman senin için yavaşlıyor/durma noktasına geliyor, diğerleri için devam ediyor. Senin atomların için de duruyor zaman, zamanla eşit noktaya geliyorsun. O nedenle yaşlanmıyorsun ölmüyorsun ışık hızında seyrettiğin süre boyunca. Diğerleri için aynen devam ediyor.

Bu sorunun cıvık Hollywood romantizmiyle süslenmiş cevabı için (bkz: interstellar)

(bkz: zaman genleşmesi)

Daha önce cevapladığım bir duyurudan;

Cevap olarak;
www.youtube.com

özet olarak şöyle oluyor, vücudumuzda bulunan hücreler => hücrede bulunan atomlar => atomlarda bulunan quantum parçacıkları ışık hızında hareket eder. dünya üzerinde 'normal' zamanda çok kısa mesafelerde hareket eden bu parçalar, vücut ışık hızına yaklaştıkca cok uzun mesafeler kat etmeleri gerekir.

pratik olarak karaciğerinizi örnek alalım.

dünya üzerinde düşünürsek;
1. saniyede karaciğeriniz X1 noktasında: X1
2. saniyede karaciğeriniz X2 noktasında: X1..X2
olur,

Uzaya çıkıp ışık hızına yaklaştığınızda
1. saniyede karaciğeriniz Y1 noktasında: Y1
2. saniyede karaciğeriniz Y2 noktasında: Y1.....................Y2
olur,

vücudumuzda olan quantum parçacıkları sabit olarak ışık hızında hareket ettikleri için hız = yol / zaman denkleminde yol Y1 ve Y2 arasında olduğu gibi artar ve o yolu kat etmeleri gereken zaman da artar. yani vücudumuzda olan herşey daha uzun zamanda gerçekleşir. sonuç olarak yaşlanmanız dünya'da referans alınmış birine göre yavaşlar.

1- olmadı galiba. yoo oldu ama çok nadir
2- oldu :)
3- ikisi de. ikinci yazdığın daha çok

Arkana baka baka yürürsen düşmen kesin, biten bitmiştir, üç günlük dünyada yaşıyoruz.

1- olmadı diye biliyorum. zeki müren gibi olamadım.
2- olmadı. kalp sesi dinleyince pişman olunmuyor pek.
3- ikisi de. bende de birinci yazdığın daha çok. karşıdakine bağlı olarak değişir.

3. Zaman mükemmel bir şey.

Pişman olup döndü keşke dönmeyeydi daha kötü bitti, bi kere bitince olmuyor

Hic başlayamadigim şeylerin pişmanlığını yaşıyorum. Keşke bu kadar karamsar olmasam denesem deneyebilsem diyorum mesela .

saferelationshipsmagazine.com

şöyle bi yazı var, neden kötü ilişkiler hakkında hep iyi şeyleri hatırlıyoruz diye. bilimsel olarak açıklamış.
işin özeti bittiyse pişman olabilirsin, öyle hissedebilirsin ama tekrar denemek pek mantıklı değil. üzülmek yüksek olasılık.

soruna cevap, zaman çok önemli, ama bu süre içinde de dikkatini dağıtacak şeyler şart. yoksa o zaman iş çıkışına kalan yarım saat gibi geçmiyor.

1.oldu
2.oldu
3.Zaman araya başka insanları koydu.Sonra nedense bana kızdı:)Sanki ayrılmamıştık.Şimdi arada stalk ederim evlendi mi ne yaptı diye

Pişman olmadım. Onlar pişman oldu mu bilemem. Bana gerçekçi gelmiyor.

Zamana bırakmak olayına da inanmam. İşin aslı bırakmaktır orda.

ikiside oldu. bu noktada vardığım sonuç hızlı düşünüp delilik yapmamak ve ilişkiye verilen emeğe saygılı olmak. anlayışlı düşünceli olup pat diye sona erdirmemek gerektiği. üzerine uzun uzun düşünmek gerektiği.

zamanın soğukluk koyacağı kişiden kişiye göre değişir mesela ben çok iyi anlaştığım biriyle bi süre ara verince çok daha iyi sohbet ederdim (sevgili olmayarak) çünkü bazı şeyler birikirdi. bu birikim önemli. paylaşacak şeyiniz olması karşıdakine değer vermeniz bu işin aslı. yoksa ilişki olmaz. ilişkide bence paylaşılacak şeylerdir. yoksada bitmiştir.

sonuç olarak bence bir kere biten ilişki bir daha başladığında eskisi gibi olamıyor. yani ayrıldığınız biriyle sevgililik düşünemezsiniz. sadece arkadaşça sohbet edersiniz. size verilen emeğe saygı duyup iyiliğini istersiniz. bu bağlamda araya soğukluk girmesi iyidir çünkü paylaşacağınız şeyler artar bunu demek istiyorum.

1-) Olmamıştır herhalde.
2-) Olmadım
3-) İkisi de olabilir.

1) ühühühüh sen çok iyi bi insansın sana bunu nasıl yaptık (biri aldatma, diğeri ayrıldıktan 20 gün sonra başkasını bulma) dediler, ben mesaj atmamama rağmen. hayır yanlarındakileri bırakmıyolar (zaten bırakmasınlar da) hem de utanmadan sana bunu nasıl yaptık diye mesaj atıyorlar. çok büyük yüzsüzlük.

2) oldum olmasına da hiç anlaşamıyorduk. sürekli kavganın olduğu bi ilişki beni mutlu etmiyordu. nitekim kısa sürdü. sevgi mevgi bir yere kadar idare eder.

3) zaman araya başka insanları koyuyor. :) ben koymamıştım.

Zaman kimseyi birbirine ısıtmaz. Ben pişman olmadım çünkü höt diye karar almıyorum, şükürler olsun ki.

Pişman olan oldu ama affetmedim o ara çok sevdiğim halde. Bir kere hata yapan gene yapar, bir kere yarı yolda bırakan gene bırakır.

Gerçi şu an daha önce hata yapmış biriyle birlikteyim ama o zaman cook küçüktük, araya da bir sürü insan girdi, büyüdük falan. :D

1) Muhtemelen olmamistir
2) Seven insanin ilgisi guzel oluyor tabii ama olmayinca olmuyor iste. O insani da uzmeye gerek yok. O sebeple birakmak daha iyi.
3) Evet belirli bir mesafe koyar tabii. Gozden irak gonulden irak diye bosuna dememisler. Ama ayni zamanda butun olan biteni dusunmek icin de zaman onemli. Cunku sicagi sicagina bazi seyleri gozden kacirabiliyor insan. Bazi seylerin degerini ise zaman gectikten sonra idrak ediyor. Zaman degisken ya, duruma gore iyi de gelebilir, kotu de.

Herkes hayatına devam ediyor

1. Pişman olmak değil de vicdan azabı kötü biri.
2. Pişman olmak değil de vicdan azabı kötü biri.
3. Hala seven tarafa zaman maalesef çok geçmedikçe soğukluk koymaz, diğeri zaten soğumuştur giderek aklına bile gelmemeye başlar. O soğukluk koymayan taraf için zaman bir yerden sonra ilaç olmaya başlar; genelde başka biri geldiği zaman.

3. sorunun cevabı benim için çok net şekilde evet. zamana bırakalım, ara verelim, daha az görüşelimler eyleme döndüğü an mevzu biter.

ayrıldığım sevgilim yaptıklarından ötürü pişman oldu, onun yüzünden bittiği için.
zaman girdi mi iş biter.

1. Hiç terkedilmedim.
2. Bir kızda oldu biraz.
3. Zamanla her şey unutulur.

olmuş

olmadım

bakış açısı belirler onu. zaman aslında bir maşa olarak kullanılıyor, onunla alakası yok

1-oldu
2-soruya yanıt vermek için gerekli koşulları taşımıyorum
3-her ikisi de

32 yaş olması lazım. Yalnız aynı dereceyi iki defa okumak kabul edilmiyor. Üniversite (7 yıla kadar okuma) -> 2 yıl tecil -> yüksek lisans (3 yıla kadar okuma) -> 1 yıl tecil maksimum uzayabilecek süre. Ondan sonra doktora yapabiliyorsun ama eğitim devam ediyor olsa bile 32 olunca çağrı geliyor. A

29 lisans - 35 yl - doktora. Aşarsan alıyolar askere, okul kayıt yenilemiyor zaten.

kartıyla satsak?

kanka gelişi 40 zaten. kartı da yanında bedava vericem.

30 liraya alırım sfdgf

şaka bi yana akbilcinin içindekini de ödüyor olması lazım. yanlış hatırlamıyosam benimkine vermişti. yani vermemişti de yerine akbil doldurmuştum (iki akbilim vardı)

Alma yok, başka akbil aktarma var.

tam akbilden öğrenci akbile transfer oluyor mu?

Olur. Fark etmez ama TL olur, aylık fala mn diye değil. Bufelerde vs. yapılıyor mu bilmiyorum ama İETT bürolarinda makineler var.

bana ateş topunu hazırla filan gibi reklamlar çıkıyor hep, korkuyorum.

edit : şimdi de bruxa de blair diye bişiy çıktı, blair cadısı mı bu? neden ispanyolca? niye bana manyak manyak şeyler çıkıyor abi, yeter be.

hi europe frnakfrt ve tchibo çıkıyo. adblock'u kaldırdım merak edip :D

o değil de tchibo'ya bakcaktım bak iyi hatırlattı :P

adblocku kapatıp baktım.

üstte ikea, ortada cinius yayınları diye bir şey var. ikea'ya dün girmiştim, diğeri de herhalde sabah idefix'e falan bakmıştım oradan.

Üstte "Uğur Etüt kazandırır." diyor, ortada da Folkart diye bir şey var.
Cevap yazmadan değişsin diye çok uğraştım ama hep aynıları çıkıyor.

Bende de "tanrının varlığının kanıtı 6 sebep" vardı geçen günlerde. Not:ateist. Dinsizlere özel google reklamı sanırım... Şu ara ama tatil planlarımdan dolayı hep booking reklamı var.

o reklamı görmüştüm :D ama cookielere göre (girdiğin sitelere göre) reklam çıkıyor genelde.

bende şu an HTC Vive "jump into vive virtual reality" reklamı var mesela.

vpn ile girince almanca reklamlar da çıkıyor :D

reklam engelleyicileri kapattım; ana sayfada üstte beylikdüzü konut reklamı var. ortada "sourcing feed grade amino acids?" yazılı bir banner'la alibaba'ya yönlendiriyor. şimdi cevap vermek için bu duyuruyu yeni sekmede açtım, burada da gökdeniz kartal diye bir konut reklamı çıktı.

istatistikler'e tıkladım, "tanrının olduğunun kanıtı" çıktı. google'da allah'ı da aramadım ama niye bu çıktı anlamadım.

İkea ve Boyner reklamı var bende.

google da ne aradıysan onun reklamı çıkıyor. bende skyscanner var mesela

adblocku kapattım. üstte daire kartal, sol üstte obilet.com var.

bu duyuruyu yeni sekmede açtım, orada da "tanrının olduğunun kanıtı" ve "tanrı var mı? 6 sebep" var.

yeni sekmeyi birkaç kere yeniledim, çoğunlukla aynı temada reklamlar çıkıyor. birkaç kere ideasoft ve kaft çıktı.

Bilgisayar al diyor. :D

Ne aradıysam o çıkıyor olsa, Cookie der geçerdim. Hep bunlar çıkıyor ama kim bilir ne zamandır o konularda bir şeyler aramıyorum. Hele İsa, tanrının kanıtı falan direkt misyoner :D

Uçak bileti, bilgisayar, kitap falan çıkması lazım cookieye göre. Sıkıntı orada. Kesin misyonerlik :P

1. doğru, ocakta başlayacak.
2. muhtemelen öyle olacak.

Sadece soylenti bence. Tek bir yerde ocakta baslayacak dendi arkasi gelmedi. Ne yapimcisi ne senaristi aciklama yapti. Kanal bulamiyorlarmis, internette yayinlanacagi da soylendi ama net bir haber yok. Ilk bölüm fragmanini gormeden inanmam.

behzat ç. sadece fetö'ye giydirmiyordu. o yüzden seveni kadar sevmeyeni hatta düşman olanı vardı zaten. sadece fetö'yü yermek için başlayacaksa da başlamasın daha iyi..

dumur ve ironik bir durum.

çünkü behzat ç'nin neden bitirildiği ! hepimizin malumu.

adamın yeni dizi 46 Yok Olan gayet leziz bir iş olmasına,

1. sezon finalinde kendi hesaplarında "biz bitti demeden bitmez, yeni sezonda görüşmek üzere" diye paylaşılmasına,

geçenlerde yine aynı hesaplarda "yeni sezon yayınlanacak kanal bulamadığı için iptal edilmiştir" denilmesine rağmen şimdi adamın eski dizisi, üstelik de Behzat Ç: İmamların Öcü gibi bir isimle gelecek diyorlar. İyi de tüm bunların ışığında geri gelirse 2-3 bölüm sonra fişi çekilmez mi? O zaman değer mi bile bile lades oynamaya? yok, yayından kalkmasın diye de hükümetin dötünü yalayan bir dizi olarak yumuşatılırsa, o zaman da tırtlar vadisi'nin düştüğü hallere düşmez mi? Bu durumda da ismi sırıtır "behzat ç" diye.

anlamadım ben bu işi özetle.

@aquarium +1

@matrix isim olayını yeni duydum, galiba bu bilgiler hala kaynaksız. şöyle bir şey var: www.facebook.com

blu tv? af buyur?

ATVde gelecek deniyordu. Atvde olacak olan Behzat Ç. olmasa da olur bence.

Emrah Serbes, Erdal Beşikçioğlu falan hep muhalif. AKPnin koyu gri dediğine gri diyenin, sitcom bile yayınlayamayacağı kanalda nasıl bir senaryo bekliyorsun ki?

Gerek yok. Kaliteli kadrosu ile kiptolar, gladyolar, derin devlet, göndermeler, gerçek ile dirsek teması vs. olan diziden, ölümsüz bir adamın her bölüm sıka sıka gezip, bölüm başına "elinde silahla kendisine koşarken vurulup geriye doğru düşüp ölen" sayısı 50 olan hükümet yalakası diziye dönüşen kurtlar vadisi v2 olur ancak. Bırak efsane kalsın o dizi :)

Aslında Amerikadaki gibi Netflix el atsa şu işe, paralı/sansürsüz güzelce netflix türkiyeden izlesek.

başlasa bile eski tadının olmayacağı kesin.
dizide hep olanın arkasındaki aranıyordu, dolayısıyla fetoya giydirmesi dizinin manasına ters.

Ben de eski tadını vermeyeceğini düşünenlerdenim. Eğer yayını internet üzerinden yapılırsa çok daha özgür ve izlenesi olur ama zor gibi.

@duyulmasi gerektigi kadar ahaha ciddi misin?! ne konuşuyoruz o zaman, arada tv'ye bakmak lazım demek ki:(

Ya zaten hukumet yalakaligi vs yi geciyorum da dondukten sonra tekrar eski performansinda seyreden dizi (Amerikann dizileri dahil) hatirlamiyorum ben. Ha seyrederim elbet ama beklentim yok yani zerre.

@duyulmasi gerektigi kadar, fake değil mi o video ya? tv'de dönüyor mu?

@nrmnm fake gibi ^^

Bence yapımcısı piyasa arıyor, böyle insanları gaza getirmelerle, teklif bekliyorlar ya da yükseltiyorlar, yani şahsi fikrim resmi bir şey yok ama Behzat ç. tarafında birileri para verse de yapsak niyeti var.

Mecidiyeköy'deki Happy Center'da geçiyor, Facebook onaylı %100 çalışıyor.

www.emlakhaberleri.co

Sodexo'nun uygulamasi var. Nerede hangi mekanlarda gectigini de gosteriyor. Belki ticket'in da vardir uygulmasi.

Mesela starbucks

Happy Center'da geçiyor. Girişe kartona yapıştırmışlar Yakacıktakine hatta :D

Kozyatagi alisveris merkezi cikisinin karsisinda bi bufe var, onunden minibus geciyor atasehire

Yenisahradan cikarsan uskudardan gelen atasehir minibuslerine binebilirsin, 14sbye binebilirsin. Ya da kadikoyden gelip atasehire giden otobuslere binebilirsin. Dedikleri gibi kozyatagindan binebilirsin.

Doğuya 14A, 320A, 19T, 19E, Batıya 16M

16m doguya da geliyo

Arkadaslar dogru soyleyin, duyuru koca bir cast ajansi mi ha?

oh be sonunda bi erkek. hep kız hep kız.

kanka kız olsaydım sevgili olurdum seninle.

yatarken takımı çıkarıyomusun kardeşim

bi barney stinson havası gördüm sende

obaa kardeşimizin duyurunun yakışıklı erkek açığını kapattığını biliriz

bize bunlarla gelin... PLZ.

Kiz olsaydim verirdim sndjsj

Yuz hatlarin guzelmis.

cidden burası cast ajansı gibi ya.
allah sahibine bağışlasın.

mahone +1 :D

doktor bu ne! nasıl yakışıklısın allahsız.

@evde liyakat kalmamis
teşekkür ediyorum :)

@evde liyakat kalmamis
hahahaha :D

@KingDagos
mümkün olan her fırsatta giyerim, yakıstığını da düsünürüm acikcasi.

@limoncello
teşekkürler efenim.

@elorelia
geldik :)


@kuehles blondes

nerdeyse altıgen hocam yüzüm teşekkürler,

@m e b
amen :)

@jonestown
teşekkürler :)

Duyurudakilari gorunce zaten kus kadar olan ozguvenim iyice azaldi amk.

James Frain'i andiriyorsun biraz.

böyle tipleri görünce moralim bozuluyor aq :( yaş kaç?

@hobareyy

teşekkürler

@mirandaiam
özgüvenin disgörünüsle alakası yok yahu yapma

@tute

28-29 görünümlü 25 :)

ilki manken, ikincisi tetikçi.

kızlar iyi de erkekler biraz şeyy diyordum. seviyeyi yükseltme! :D

@nawar

ilki icin boy bi 3-5 cm kısa kalıyor zira 1.81, ikinci için meblayı duymam lazim :)

kurumsal çapkını

plazaların sevilmeyen delikanlısı olursun.

@kurnaz

sebep? :) neyse ki hiç plazalara bulasmadım.

Yakışıklıları kenara not alıyorum, kardeş deme lazım olur hesabı.

modlardan rica etsek de bunu sabitleseler.

yeterli ilgiyi görmedi bile /: ayıp be.

Türkü bar özgün muzik babazula ucgeni

Ya göremedik matrixxxx

kadıköyde araştırmacı yazar olduğunu söyleyip peşime takılan biri vardı ona benziyorsun ve işallah değilsindir.

hiç böyle hayal etmemiştim açıkçası

bence iyi bi abimizsin.

daha net bişey olsaydı iyi olurdu aslında zira merak ediyordum seni :) ama tarz sahibisin belli.

makinaya kendinden filtre mi gelmis? ifsadan saymiyorum.

Auran mavi demek. Benimkide turuncu :)

rusyada isanın reenkarnasyonu olduğunu iddia edip kilise kuran bir adam var. sen de ortadoğuda kurabilirsin bence.

bildiğin lsd efekt

oo hesap makinası ile gizem yaratma çabaları..
adam iyi kızlar, kesin bilgi, yayalım ;)

@Batuhanolabilir:

türkü barlara 1-2 kez gittim ömrümde. özgün müzik severim. en başta Ahmet Kaya. babazula bilmiyorum. Kuan dinlerim.


@elorelia:

matrix'de kimse ilk seferinde binadan binaya atlayamıyordu bilirsin. sizin trinity'den ne eksiğiniz var. :) eps1.1'de görüşelim :p


@geçerkenugradım:

nö. yalnız ilginç oldu. üstte de dediğim gibi türkü barlara 1-2 kez gittim. bunlardan sonuncusu kadıköy'de van kahvaltısı hizmeti veren bir mekan idi. akşamları da türkü-bar oluyordu. oraya kahvaltıya gittik. hesap öderken oradaki çalışan (ya da sahibi) kadın "siz gazeteci misiniz?" diye sormuştu.


@limoncello:

eps1.1'de tekrar bir check ederiz. :)


@aydogank:

eyvallah. olmaya çalışıyorum.


@jonestown:

teşekkür ederim. özel bir şey yapmıyorum. doğaçlama bi bırak dağınık kalsın tarzı oluyor genelde. eps1.1 daha ne olacak. bunu pilot bölüm olarak sayalım. :)


@evde liyakat kalmamis:

canın saolsun. varsın olsun saymayalım. :) makinadan değil de ortamdan böyle bu. ışık arkadaki neon'lardan geliyordu. çekerken özellikle böyle bir konsept oluşturmak istemiştim.


@douglas:

fotoyu çekerken benim de gördüğüm şey aura idi. :) bir anahtar kelimemi bildiğin için teşekkür ederim.


@Adramelekhh:

bir diğer anahtar kelimem de hz isa idi. paylaşırken bilerek bahsetmemiştim. sana da teşekkürler. hz isa edition diyorum bazen bu fotoma. budha edition fotolarım da var. artık onlar da gelecekteki bölümlerde, kısmet diyeyim.


@nawar:

Nayn. ben dmt tercih ediyorum.


@manuel mandalina:

<--- Buraya yüzü kızarmış emoji gelecek. hunharca utandım. :) ama ben masumum, cidden. hemen hemen tüm sosyal medya hesaplarımda epeydir kullandığım avatar'ım bu foto. burada da eps1.0 için o olsun istedim^^

a-a, bayagi sempatikmissiniz, resmen saskinlik icerisindeyim.

bebe baya buyumus :)
Allah anali babali buyutsun, mutlulugunuz eksilmesin

Masallah güzel bir aile tablosu. Huzurunuz daim olsun.

çok tatlısınız^^

Kari - koca degil de abi(abla) kardes gibi gozukuyorsunuz..

bebe maşallah çok güzel evlatlık mı çaldınız mı :(

@proletarier 2-3 sene once bi haber vardi, hirvayisdanda mi ne bi polis rutin kontrol yaparken cocugun ebeveynlere benzemedigini fark edip arastirtiyodu. Harbiden cingeneler kizi calmislar zamaninda, 8-9 sene sonra ortaya cikiyor. Bi gun bi polis vs cevircek diye bekliyorum valla

Oğlan kocaman olmuş :) Çok tatlısınız, bayıldım bu fotoya. :))

la noix çok tatlısınız <3 tam da beklediğim gibi

Enişte mezun oldu mu?
Edit: tabii ki liseden.

Güzelsiniz ama çok uyumsuzsunuz yav. :) Çocuk sarışın, eşinizde NBA'e henüz katılmış kolej oyuncusu tipi var, siz esmer gibisiniz. :)

Iyi ki bi sacim fonlu abla yaptiniz hemen :/

Hahah ifsada bile kocanla bebisin varr <3

Ok cikarip ispanyol yazasim geldi (dilime dustun artik hahahah)

Tatlisiniz, masallah ^^

@kuehles valla baktim telefona resmen kendi fotografim yok, tek olan normal fotom en son gebeykenki :(

La noix'nin kanlı canlı halini görmüş olarak diyorum ki kendisi kesinlikle abla değil hatta gayet minyon bir insan :)

Biscolata erkeğimiz tabii ki çok yakışıklı :))

çok tatlısınız, hepinize selamlar. :)

fotoğraf da çok iyiymiş :P :D

@rodriguez cok onemli biri cekti :) ilerde hava atmayi planliyorum hehehhe

Maşallah. Çok tatlısınız.

<3

Maşallah

enişte hakikaten bi 4-5 yaş küçük sanırım. sen de bendensin takdir ettim. ben de severim çıtırları. beklediğimden güzel çıktın bu arada, ben de seni nemrut bir tip sanıyordum :)

Ben daha yaşlı bekliyordum :)

Anaa biscolata erkeği kocaman olmuş! :D