normal havluyla kuruluyorum. 2-3 günde bir yenisiyle değiştiriyorum. normal çamaşır deterjanı ve yumuşatıcı kullanıyorum, diğer çamaşırlarımla birlikte yıkıyorum.

21 k, cildim kuru ve herhangi bir cilt sıkıntısı yaşamıyorum.

1

haftada bir çünkü sadece ben kullanıyorum
toz deterjan
normal çamaşırlarla karışık atıyorum

25 e cildim normal

2-kağıt havlu
35e karma-yağlı 20 yaşındayken sivilceli bir dönemim olmuştu, şu an iyi

kağıt havlu.
23/kadın/atopik kuru cilt/cildimin kuruluktan pul pul dökülmesi dışında bir sorun yok

normal havluyla kuruluyorum.

yazın genelde her gün değiştiririm, ama hava serinken iki günde bire düşüyor.
yumuşatıcı kullanıyorum.
havlular, havlularla birlikte yıkanır, çamaşırla yıkanmaz.

yani sadece havlular, sadece çoraplar, sadece külotlar gibi bir çamaşır yıkama düzenim var.
doğrusunun bu olduğuna inanıyorum.

31 k.
cildim kurudur, ama bir sorunum yok.
yani gereken şekilde baktığım müddetçe bir sorun yaşamıyorum bu kurulukla.

Bir ara kagit havlu kullaniyordum simdi normal havlu kullanıyorum. 2 gunde bir degistiririm. Deterjan ve yumusatici ile, havluları ayrı olarak yikarim.

24 K normal cilt, hicbir cilt problemim yok.

Normal havlu, 15 gunde bir yikiyorum. Sadece kendim, ellerim ve yuzum icin kullaniyorum bi havluyu.

Camasirlari da hep renklerine gore beyaz, acik renkliler, koyu renkliler diye yikarim. Ic camasirlariyla falan da karistigi oluyor.

Yumusatici hic kullanmam. Sivi deterjan kullaniyorum zaten. Fazladan kimyasala gerek yok.

Mobildeyim editleyemedim.
27 K, epey kuru bir cildim var. Onun disinda bir sorunum olmadi simdiye kadar.

Normal havluyla kuruluyorum. Tek ben kullandığım için haftada bir. Sadece deterjan kullanıyorum. Diğer çamaşırlarla karışık atıyorum ayrıca.
24 e. Normal bir cildim var kuru yanda yağlı değil. Kuru olmaya bi tık daha yakın

Normal bildiğin havlu.

- Havlunuzu ne sıklıkta değiştiriyorsunuz?
3 gün.
- Nasıl bir deterjanla yıkıyorsunuz, yumuşatıcı da kullanıyor musunuz?
sıvı deterjan, evet yumuşatıcı da kullanıyorum.
- Yüz havlularınızı diğer çamaşırlarınızdan (çorap, kilot vs.) ayırıp mı yıkıyorsunuz?
havlu, bornoz, vücut havlusu gibi şeylerle beraber yıkıyorum. iç çamaşırı ve çorapları ayrı.

23, e, yağlı bir cilde sahibim maalesef.

Yüzümü yıkamıyorum. <3 Banyodan banyoya.

yüzümü yıkamıyorum ama yıkadığım zamanlarda normal havluyla kuruluyordum ve 2-3 günde bir değiştiriyordum. normal deterjan ve yumuşatıcı koyuyordum. hepsini bir atardım.
29 e, cildim ne kuru ne de yağlı. sürekli döküntü yapıyor.

1. normal havluyla kuruluyorum. 2-3 günde bir yenisiyle değiştiriyorum.
Normal çamaşır deterjanı ve yumuşatıcı kullanıyorum, havlularım beyaz renkli olduğu için diğer beyazlarla birlikte yıkıyorum. Dolayısıyla karışabiliyor.

31 k, cildim kuru ve herhangi bir cilt sıkıntısı yaşamıyorum.

Bildiğin havlu

Bekarlık sebebiyle bazen haftada bazen ayda bir değişiyorum havluyu.
En ucuz market deterjanını kullanıyorum, iki durulama ekstra, ve son durulamada çok az çamaşır suyu ile dezenfekte ediyorum.
Havlular kendi arasında yıkanıyor.
35 e. Yüzde siyah nokta var tek tük.

2. Kağıt havlu

24k sivilcelenmeye bahane arayan karma cilt.

Cevabım: 1

- Eşim değiştiriyor bilemiyorum.
- Eşim hallediyor, bilemiyorum.
- Eşim.

- Yaş 32, erkek, seboreik dermatit hastasıyım.

1

4-6 günde bir.
renkli deterjanı, yumuşatıcı da koyarım.
renk dışında ayırmıyorum çamaşırları.

28e. cildim yağlı sanırım.

Kagit havluya siliyorum, uzun zamandir bornoz disi normal havlu kullanmadim. Herhalde bir 15 yil olmustur. Bir kere kullanistan sonra cok kirliymis gibi geliyor.

33k, cildim kuru, kurulukla ilgili problemim yok. Nemlendiricisini veriyorum. Geri kalani "Bakarsan bag olur, bakmazsan dag olur" ayarinda. Sikintim yok ama sikintim olmamasini ugrasmama borcluyum.

Hafif ıslak elle kediyi severken bütün tüyler topaklanır. El biraz fazla ıslaksa kaygan oluyor. Ama kurumaya başlayınca zamk gibi yapışkan oluyor. Banyo gibi kolay temizlenecek bir yere kapatıp tımar edebilirsin belli aralıklarla.

kedini her gun tarayabilirsin. daha sonra tuyleri rulo toplayici ile alirsin.

ikinci konu icin ise dedigin olabilir. kedi gezebildigi her yere giden bir hayvan neticede.

m.n11.com

Tüyler için linkteki ürünü kullanıyorum ve çok memnunum. Her gün tararsanız tüy dökülmesi azalır. Kaliteli mama da tüyleri daha sağlıklı yaptığı için dökülme azalıyor.

Teras geçişini de mutlaka kapatın. Bulduğu yere giren meraklı bir kedi anlaşılan. Tehlikeyi de önlersiniz gerekli yerleri kapatırsanız.

tuy olayi uzun vadede hep sorun olacak, alismaya calissin annen, ben balkonun birini telle kapadim, teras yerine oraya saliyorum.

Kediyi terasta salmak oldukça tehlikeli. Kuş görüp yakalamaya çalışıp atlayp düşebilirler. En iyi ihtimal bacak kırıklığı en kötü ölüm. Sinek görüp bile atlayabilirler. Kapı pencere konusunda dikkatli olun.
Tüy için ikea tüy toplama ruloları ve tarak. Asla sıfır tüy olmayacağını kabul etmek de gerek. Tüylerin süpürülmesi konusunda yardımcı olabilirsin.

siz de başkalarının bütün servetini vereceği sağlığa sahip olabilirsiniz.

adalet eşitlik demek midir? buradaki yanıt veya motivasyon ne derseniz burada olabilir.

çünkü insanların çoğu cahil ve salak bunu düşünemiyorlar düşünseler de kafaya takmıyolar. bizon sürüsü gibi yaşıyorlar.

yemişim parasını diyorum. sağlığın kıymetini bilemediniz gitti.

Mutluluk parayla değil küçük şeylerle oluyor.

Motivasyonun paraysa moralinin olmaması çok normal. Parayı sadece bir araç olarak gören insanlar da var ve ben onlardan biriyim.

Mutlu olduğum anlara bakıyorum. Hepsi ailemle gülerken geçirdiğim vakitler. Mutsuz olduğum zamana bakıyorum ya ben hastayım ya da ailemden biri.

Para ile mutluluk olmuyor.

Ha bir de başarıyı çok seviyorum çalışmak galiba beni hayatta tutan ikinci şey ailemden sonra.

yukarda da soylenmis, parayi hayatinizin merkezine koyarsaniz mutlu olma ihtimaliniz yok zaten, zira hep sizden daha fazla kazanani, sizden daha cok harcayani, aldiginiz urunun daha pahalisi olacak.

hic para olmazsa cogu sey eksik kaliyor; buna kesinlikle katiliyorum fakat belirli standardi elde ettikten sonra parayi hayatnin merkezine koymamasi gerekiyor. sizin orneginizden yola cikayim; birilerinin bir yilda kazandigini ben bir ögünde harcayabilirim ama huzurum yoktur, ailem yanimda degildir, ben ya da sevdiklerimden biri saglikli degildir, ne anladim ben o paradan? bunun yerine evimde huzur icinde oturup yemegimi yemeyi tercih ederim.

acikcasi cok zengin ama mutsuz, sagliksiz, yalniz, egitimsiz, kültürsüz vs bir insan olmaktansa (bunlardan herhangi biri olabilir) ortalama bir maddi guce sahip olup saydigim diger tum seylere sahip olmak isterim.

yaşamak için gerekli motivasyonu baskalarının ne kadar para harcadıgını düşünecek kadar sığ sebeplerle sınırlandırmak korkunc bence.
başkaları felç mesela daha 16 yaşında, sadece tükürük bezi çalışmadıgı için 10 yasında makineye baglı yaşıyor, babası pazarlıyor kızını, 6 yaşında tecavüze ugruyor baska bır erkek. size bakıp ne desınler, suç olmasa bu adama zarar verırdım falan mı? ki bu da onların korkunc hayatlar yaşadıgını gostermez ki, belkı herkesden daha guclu bı geleceklerı olur, baska basarıları olur, aşk da ya da ailede kazanırlar, hersey de muhakkak denge var.

o zengin adam geceleri uyuyamıyor belkı baskasının servetını dusunmekten.

zenginlik parayla ilgili degıldır, o anda neye sahip oldugunun farkında olmaktır, bunu fark etmeden asla mutlu olamazsın. her zaman kendınden dusuk olanlara bak ve onlarla vakıt gecırecegın ortamlar yarat.

"ben de bi yolunu bulup bu herifler gibi olcam lan..hrss" diye motive olur türlü ali cengiz oyunları kurardım zihnimde ama tahminen az bi uğraşıp sıkılır bitirirdim mücadeleyi. o hırstan, iktisadi büyüme arzusundan eser yok bende. sahilde büyüdüm ben, deniz orman bağ bahçe bunları seviyom. şimdi bunlara biraz uzağım ama yine de onlar sevdiğim diğer şeylerle beraber oradalar.

öte yandan, orçun künek'in şarkısındaki gibi fırsatlar olursa değerlendirilebilir.

eksisozluk.com

Like i give a fuck diyorum. İnsanların zenginliği seni üzüyorsa eğer, fakirliği de mutlu edecektir. Varoş semtlerde gez kendini iyi hissedersin

Çok laf yalansız, çok mal haramsız olmaz. Fakirlikten şikayetçiysen yapman gerekenler basit. Kolay değil belki ama basit. Artı değer sömürüsünü dene. Ahlakı 2. 3. plana at bir süre. Bak oluyor mu.. Neden mutlak müzik kulağım yok desen, neden savaş pilotu olamadım desen, neden üç katlı integralleri, hiperuzayı anlayamıyorum desen anlaşılır bir yakınma olur. Ama zengin olmak altı üstü.

valla duolingo bedava, kitaplar ucuz. dil calisinca ya da bir sey ogrenince mutlu oluyorum ama gidip nusrette et yesem belki sikilirim, keyif alamam. ama ankara ulustaki pavyonda gecede 2 bin harcayip mutlu olan da var.

para onemli ama besin, saglik guvencesi vs gibi konulari cozup, ortalama hayat standardini yakaladiktan sonra is senin kafanda.

başkalarının parasıyla ve hiç bir şeyi ile ilgilenmiyorum. kendi param, sağlığım, ailem ve huzurum bana yetiyor.

zenginlikte gözüm yok ama bende yılda iki kez yurt dışına çıkmak, dünyayı bir nebze tanımak istiyorum. parayı hayatın merkezine koymayalım da parasız bunlar olmuyor. evet önce sağlık fakat o da paradan geçmiyor mu çoğu zaman?

ritz'de yaşamak istemiyorum ama hafta sonu boğazda bir mekanda hesabı düşünmeden oturabilecek kadar maddi rahatlığı olmalı insanın.

para kazanırken kişiliğinden taviz veriyor çoğu insan. izin alamıyor, plan yapamıyor, eşiyle denk getiremiyor. ömür geçiyor.

sonra haberde 3 milyon euro yıllık ücrete anlaşan topçunun bodrumda takılmasını izliyorsun.

Motivasyon kaynaklarindan biridir para ama tek başına parayi motivasyon kaynagi olarak gorursen hiçbir zaman mutlu olmazsin... Sakıp sabanci demiş ya koskoca toyota fabrikam var ama otomobil kullanacak bir oglum yol diye...böyle bişey
Benim en büyük motivasyon kaynağım tek başına ayakta kalabilmem hayata karşı, yani kimseye muhtac olmadan yaşayabilmek bile benim için buyuk bir motivasyon kaynagi.

Suyun kirecini alıyor, sabun ve deterjanların etkisini arttırıp sarfiyatı azaltıyor. Kireç kalıntısının sarıya çalan rengini engelliyor. Calgon bunu içeriyor evet. Calgonda optik beyazlatıcı gibi şeyler de var galiba.

serbest piyasa ekonomisi? victoria's secret'ın sahibi erkekmiş gibi düşünün.

tabi şu da olabilir; ideoloji anlamında veganizmi destekliyordur ancak sağlıkla ilgili sebeplerden dolayı vegan beslenmeye uyum sağlayamamıştır belki.

Ticaret
Etik

Birini seç.

ben agresif yazınca kızıyorlar, manyak diyorlar, o yüzden öfkemi içime atacağım ve sakin kalacağım. bence son derece etik. adam vegan kitleye hitap etmek, onlara hizmet vermek ve onlara verdiği hizmetin karşılığında para kazanmak istiyor. bunda garip veya etik olmayan hiçbir şey göremiyorum.

vegan biri kebapçı açsa garip olurdu ama garip değil bu.

o zaman erkeklerde kadın ürünleri pazarlamasın

Gayet kabul edilebilir bir durum. Hem ahlaki acidan hem de sosyoekonomik boyutta bir sorun yok ki. Kaldi ki vegan olmayan biri vegan beslenmeyi donem donem tercih de edebilir.

Bu tür bir haber görmüstüm. (git: www.lamag.com/digestblog/gracias-madre-cafe-gratitude-owners-just-pissed-off-entire-vegan-world/a) Eger oraya giden kitle bunu ögrenmisse, alternatifini bulmaya calisir, gitmez diye düsünüyorum, ki sonraki haberler de o yönde.

Ben vegan olarak, sadece vegan isletmelere gitmeye calisiyorum; onlara para kazandirmaya calisiyorum. Ogrendiysem vegan restaurant isletmecisinin et yedigini, gitmem. Herkes tabii ki para kazanmaya, hayatta kalmaya calisiyor; ama benim veganligi secme sebebim etikle alakali oldugundan o kisiye para kazandirmak istemem.


Edit: Niye olmasin ticarette etik? Iscisini bedavaya calistirmaya calisan, kötü muamele eden yere gider misiz mesela? Hicbir seyi sorgulamadan alirsaniz, üreticinin de isine gelir ahlaksiz calismak. Kahve, cay, cikolata aldiginiz yerlere mail atin, bakalim hangi sertifikali ürünleri kullaniyorlar? Cocuk isci calistiriyorlar mi, adll ticaret sertifikalari var mi vs... Ticarette etik olmazmismis. Nerede etik deger arayalim peki?

vegan adamın ihtiyacını karşılıyorsa ne sorun var ki burda? alan razı veren razı

vgen vejeteryan olsam sahibi vegan olmayan birinin işletmecisinden yemek yemeği tercih etmem.

Etik mi değil mi dersen ticarette etik olmaz.

Bu olayı etik açısından değerlendirmek de gereksiz. Ortada bir pazar var, bu pazardan para kazanmak için girişimde bulunup para yatırılıyor, bu kadar. Ha işletme sahibi herkes brokoli yerken dışarıdan çöp şiş söyleyip yiyorsa o biraz ayıp olur ama onun dışında ortada etik seviyesinde değerlendirilecek bir durum yok.

Etik olmayla ilgili bir problem göremiyorum. Öte yandan ben vegan olsam sahibinin ve hiçbir çalışanının vegan olmadığı bir yerde yemek yemezdim, çünkü işlerini düzgün yapabileceklerine inanmazdım. Aynı nedenle vegan bir ahçının yemekleri pişirdiği bir et restoranında da yemek istemem.

* Garip şeyler yazılmış. Ticaret gayet etik kurallara uygun şekilde yapılabilir, birçok insan da yapar. Medeni ülkelerde etik kuralların dışına çıktığınız zaman tüketici derhal sizi cezalandırır, aç kalırsınız. Yaşadığınız yerde böyle olmaması ya da kendinizin parayı etik değerlere tercih etmeniz bu gerçeği değiştirmez.

Dusuk zekali mi bilemem ama cinsel aclik icinde olduklari bir gercek. Tipik Turk erkeginde bunu gozlemlemek gayet mumkun. Sosyo kulturel yapinin baskilayip yasakladigi cinsellik Turk erkeginin diline vurmus durumda.

cinsellik düşünmek ayrı bir olay; günlük yaşamı, hareketleri, konuşmaları vs. bunun üzerinden gerçekleştirmek ise bambaşka... sonuçta cinsellik dediğimiz şey hormonlarla ilgili bir durum. aklı başında insanlar diğerlerinden farklı olarak otokontrol uygulayarak düşüncelerini ve eylemlerini makul sınırlar içinde tutuyor. diğerlerine ise sapık diyoruz zaten.

Cinsellik cok ilkel bir sey, her statudeki insanin yaptigi ve dusundugu bir sey.

Cinselligi ne sekilde dusundugu egitimle alakali ve zekayla alakali bence. Uc ornek ama tecavuzu cinsellik zanneden biri egitimli ya da egitimsiz gerizekalidir.

Esi ya da sevgilisi ile daha cok cinsellik yasamak isteyen insan ise libidosu yuksektir baska da zekayla alakasi yoktur bence.

Namusu bacak arasinda arayan gerizekalidir ama, bunu da firsat bulmusken diyim. Hani diyonuz ya bir kere sevisen kesin aldatir diye...

hayır sosyokültürel yapıdan veya açlıktan bahsetmiyorum. tanıdığım baba parasıyla okuyan yakışıklı zengin çocuklarında da bu abazalık var. ortalamanın çok üzerinde zeki olduğunu düşündüğüm, akademik anlamda başarılı insanlarda bu dediğim yok. acaba zeka ile libido ters orantılı mı diye düşünüyorum.

hormonel bir şey, alakası yok bence.

Stres altında olunmadığı zaman düşünülmesi artıyordur. Akşama kadar it gibi çalışıp stresten boğulduğum zamanlarda aklıma bile gelmiyor. Fakir yapar abaza olur, zengin yapar playboy olur muhabbetine girmiyorum bile.

işin bu kısmını fazla düşünmedim ama eğer insan güdülerini bastırmasa bence sürekli olarak cinselliğe düşkün olurdu. yeme içme gibi cinsellik de önemli bir ihtiyaç insan için.
burada bence şunu ayırt etmek lazım; insan karşıdaki insanın kişiliğine mi şehvet duyuyor yoksa onun bedenine mi? yani şu her gördüğü bacağa, totoya eve gidip mastürbasyon yapıp bunu haydar dümen'e yazanları ayıklarsak, eşiyle sürekli cinsellik düşünen bir insanın hayatının merkezinde cinsellik değil de daha çok eşiyle birlikte kurulan bir fantastik dünya olabilir. bu yüzden sorunuza "genel itibariyle hayır" diye cevap veriyorum.

hayatinin merkezinde is olan, sadece is dusunen bir insan icin ne dusunuruz? muhtemelen hirsli diyebiliriz. merkeze aski koyana romantik diyebiliriz. seksi koyana neden aptal diyelim? sizinki biraz tumden gelim sanki. etrafinizda cok zeki olmayan bazi insanlar var ve ortak ozellikleri sekse duskun olmalari belki de.

ote yandan cok zeki olup akademik kariyere yonelmis bir tipin ister istemez hayatinin merkezine cinsellik koyacak zamani olmuyor.

evet aynen öyle. Bir kısım kadın programında hani o tüm mahalle tren oluyor ya, sebebi cehalet. Akılları fikirleri çüklerinde ya da kukularında. Eğitim, insanın basit dürtülerinin üzerine yaşamasını engelliyor.

sanırım siz belli bir davranış tipinden bahsediyorsunuz. sürekli cinselliği düşünmekten ziyade ağzında hep seks muhabbeti olan "onu nasıl götürsem buna nasıl çaksam" diye etrafta dolanan tipleri kastediyorsunuz. şimdi siz sosyo kültürel yapıdan bahsetmiyorum demişsiniz ama bu davranış şekli tamamen sosyo kültürel yapı ile alakalı. eğitimli insan daha farklı bir sosyo kültürel ortamda bulunduğu - çalıştığı için buna göre davranışları, biçimleniyor. yukarıda bahsini ettiğim barzo nun yetiştiği, gördüğü ortam bu, o yüzden bu sürekli dilinde. ha ama iş akla/zekaya/kültüre geldiğinde emin olun o akademik ortamda dahi içten içe öğrencilere yada asistanlara dair muhabbetler dönüyor.

fark şu birinde iş daha pornografik diğerinde daha kibar biçimde.

iki sene önce bir şantiyede bulundum. santiye teknikeri meslek lisesi mezunu, işe dair kafası çok iyi çalışıyor, pratik çözümler üretiyor ama herifte sürekli seks muhabbeti onu orda yaptım, bunu burda götürdüm ve bu herif evli karısını nasıl aldattığını anlatığ duruyor.

neyse bu kadar şeyi şundan yazdım, zekayla pek alakası yok sekse düşkünlüğün :)

zekayla ilgisi yok psikolojik ve fizyolojik etmenlerle alakalı bence. o zaman hiç cinsellik düşünmeyen çocuklar süper zeka mı oluyor.

eğitimli olan herkes zeki değildir. bu çok karıştırılıyor. sayısal alanda ilk 500'ü alan bir bölümdeyim, bölüm arkadaşlarımın hepsine gerçekten zeki diyemiyorum. kaldı ki millet saçma sapan yerlerde okuyunca kendini dahi zannediyor. zeka doğuştan gelen bir şeydir, eğitimle bir yere kadar şekillenir.

Zeka ile ilgisi yok, kişinin boş ve boşlukta olmasıyla alakalı. Gerçi boş ve boşluktaki kişi muhtemelen zamanla aptallığa doğru kayacaktır.

zekayla alakasız bir şey.
akademik ortamlarda dönen olayları bilseniz. en üst seviyede eğitim almış insanlardan oluşan bu ortamda kimin eli kimin cebinde belli değil.

evet

Ben abaza diyorum :d

Zekayla alakası yok, ne kadar tatminsizlik çektiğinle alakalı. Bu tatminsizlik sadece cinsellikle alakalı da olmayabiliyor.

Hayır, yüksek libidolu.

yorumlara göre tezimi kendimce doğruladım :D :D :D

cevaplar için teşekkürler...

Bizler hayatta kalma ve üreme için programlanmış gen makineleriyiz. Hayatımızın merkezinde elbette üremek olmalı. Cinsellik zevkli, normal libido sahibi herkes bunun farkındadır, zekadan bağımsız olarak, herkes de bunun peşinden koşmaya değecek kadar önemli olduğunun farkında. Düşük libidoyu, zevk alamamayı zekayla açıklamaya çalışmazdım ben olsam.

Sıfır.
Hayatım boyunca görmeyeceğime emin olduğum için kız erkek fark etmez çoğu kişiye rahat rahat mesaj atmışımdır. Kızlar genelde yürüyorum sanıyorlar da alakası yok. İnsta Twitter'dan bile yürümedim heralde hiç.

0.

Hiç. O kadar abaza değilim.

1. dişi olduğunu düşündüğüm herkese yürüyorum.
2. 0
3. 23 e.

0
0
30E

okuyunca dikkat çekecek bir kişi görmedim

0.

Okuyunca adam saycak birini gormedim. Benim gibisi yok dunyada. Ben var ya.. heyt be.. ben ki ben.

Bana ulu orta yazılan birine yürüdümdü. Galiba geç kalmışım, birkaç ay kadar, olmaz demişti, ifşanın birinde erkekle fotoğrafını gördüm sonra. Hoş hatunmuş, iki üç gün alkole verdim kendimi.
Olay sırasında 30 falandım, ve erkektim.
Bana yürüyenler ise o hooo..

Bir sebepten, birkac konustugum birileri kendilerine yurudugumu sandi galiba.
Yok oyle bir sey...

sıfır.

2 -3 falandır en fazla

0
0
22E

1- Biri buradan, biri zirveden olmak üzere 2.
2- Birinde başarılı oldum, sevgiliyiz şu an <3
3- 25, E

Her mecrada hanım arkadaş arıyorum, henüz muvaffak olamadım.

buradan 0 ama zirvelere gidecek olursam yürürüm sanırım

0

30 e

29e 0. since 2007

yaklaşık 7 seneden beri kullanıyorum, henüz hiç yürümedim. bi defa bana yürünmüştü ama daha sonra fark ettim :)

Yürüyüp yürümediğimi ya da yürüdüysem kime yürüdüğümü hiç hatırlamıyorum ama yürümüşümdür muhtemelen. Banaysa sayısını hatırlamadığım kadar çok yüründü, harbiden kim yürüyor bize?

Birtakım başarılarım varsa da buraya ilişkin sayılmaz.

31, kadın.

İki 27 e

0 bu tiple şansım yok boşa kürek çekip insanları kendimizden soğutmanın anlamı yok.
yaşasın rasyonalizm, yaşasın pragmatizm o vakit.

flort etmeyi seviyorum ben. konusmak, muhabbet etmek guzel. illa sevismek gerekmiyor ama o da olabilir tabii.
bir kisiyle yazisiyorum su siralar. 28e

0, bana yüründü ama. 35, erkek.

düğünler hakkında da düşündüğümü: "gereksiz"

www.youtube.com

Saçmalık

Sanırım ilk Japonya da olmuştu buna benzer durum. Böyle ithal adetler bizde hep baş ağrıtmıştır. Tam bir saçmalık.

olmaz bence. o kadar iyiyse aran zaten boşanamazsın. tekrar evlenir onlar. boşanma düğününde tekrar aşık olmuşlar elele dans eden boşanmış çift biraz oksimoron değil mi?

evliliği de onla bunla kutlamayı saçma buluyorum, boşanmayı da...

Zengin ve aptalız en kötü ne olabilir ki diye düşünmüşler galiba

Evlenirken yapılan düğünü ne kadar saçma buluyorsam boşanma düğününü de o derece saçma buluyorum.

Evlenirken sacma, bosanırken daha da sacma bi olay dugun bence

Takılan altınları verilen hediyeleri ilgili kişilere geri veriyorlarsa mantıklı :))

boşanma sonrası cinayetler yerine bu saçmalığı görmeye alışabilirim.

Ne değişik adamlar allah aşkına ya. Saçmasapan bir iş.

Davetliler sıraya girsin, gelin damat takıları geri versinler bari...

harikaymış ya helal olsun:) bayılıyorum böyle uçuk kaçık insanlara:)

Düğünler kadar saçma ve gereksiz.

düğünde takılan altınları da geri verselermiş o zaman :)

Tam bir maymunluk örneği.

Boşandıktan sonra kadını bıçaklamak yerine "yeni bir hayata başlıyoruz" temalı parti yapmışlar işte. Ne var yani, hep Ortadoğu kafasıyla yaşamak zorunda mı insanlar.

Ben hayatta yapmazdım böyle birşeyi, evlenirken düğün yapmak bile gereksiz bence ama insanların parası var, vakti var. Eğlensinler işte.

Çok yapısökümcü bir etkinlik, bravo diyorum.

bildiğin mallık.

Düğün kafası evlenirken de boşanırken de saçma, ama boşanma düğünü evlenirkenkinden daha saçma gelmedi bana.

"Düğün" denilmesi garip olmuş, insanın aklına klasik düğünler geliyor. Parti yapmışlar, eğlenmişler, güzel bir şey.

Çifti biraz samimi bulsam yine gereksiz derdim ama belki ne uçuk insanlar deyip gülümsetebilirdi. Ama çok yapmacık ve iticiler ya. Adam da yapımcı falanmış. Ama bakınca hakkında bu düğünden baska pek başarili bir işe ulasilamiyor. Tamamen şov işte. Kafamda sevimlileştiremedim. Bosandiktan sonra bicaklamali olaylarla kiyaslamaya da gerek yok. Gayet medeni ama saçmalamadan da boşanılabiliyor.

gereksiz.
boşanmak bir başarı değil.

doğru

hocam uzman değilim ama şunu diyeyim.

ben de zamanında sadece aynada iyi görüneyim diye üst bedene ağırlık verdim. geliştim mi? evet geliştim. ama şimdi düşününce keşke zamanında bacaklarıma da gereken önemi verseymişim diyorum. bacaklardak kaslar epey büyük. yutupta bi yabancı adam var videoları vs var. atıp tutanlardan değil, profesyonel bir hocamız kendisi. sonuçta ne kadar çok as çalıştırırsak vücut kasları o kadar büyütmeye çalışıyor sanırım. ona göre hormon vs salgılıyor. e bacaklar da büyük olunca, genel olarak büyümeye etkisi oluyor olabilir. dedğim gibi uzman değilim. ama böyle bir görüş var.

ha ben neden pişmanım. bacaklarım çok güçsüz, artık bunu hissediyorum. ve kaslı/kuvvetli güçlü,zor yorulan backalarımın olmasını isterdim. şuanda ise cılız bacaklarım var.

işin bilimsel boyutunu bilemem ama benim de tavsiyem bacakları aksatma.
i0.kym-cdn.com
tavanna.com
s-media-cache-ak0.pinimg.com

doğru değil. çok doğru.

Öyle bir şey olabilir mi, istersen vücudunun sadece sağ tarafını sol tarafını altını üstünü çalıştırabilirsin. Ha çirkin bir görüntü olur, "Chicken Legs" olur ama olur. Bacak sadece büyük bir kas grubu olduğu için daha çok testosteron growth vs salınımına neden oluyor, o da haliyle tüm vücut için faydalı oluyor ama alt çalışmazsan üst olmaz diye bir şey yok.

bacaksız olmaz abi. o squat yapılacak! gerçekten bacak en büyük kas grubu. onu adam akıllı çalıştırdığın zaman vücuduna yapacağı etkiyi bir düşün.

growth hormonunu en çok bacak etkiler, bacaksız program olmaz.

Doğru demiş. Vücut uzuvları ayrı ayrı gözüksede hepsi birlikte çalışır ve birbirini etkiler. Üst eksremite çalışıp altı unutursan öncelikle komik olur ben kıçımla gülüyorum açıkcası bu işlerden anlamayan kızlar tav olursa orasını bilemem.
Aynı zamanda antrenman programı hazırlanırken üst üste aynı ekstremite çalışmak doğru değildir. Bir gün üst bir gün alt çalışırsın. Vücuda gerekli dinlenmeyi vermezsen düzgün gelişemezsin. Antrenmandan çok dinlenme de önemlidir.

olmasına olur ama milletin dediği gibi üst çok gelişirse alt cücük gibi kalınca komik olabilir pantolon fln giyincede farkedilir..bunun dışında growth fln hikaye onun sana salgılatacağı hormon yüzde 0.1 etki belki ediyodur ama şöyle bişey var taşşaklı harketlerin çoğunda bacağındanda kuvvet alman lazım yani üstü ağır girebilmek için ilerde bacağınında guvvatlı olması gerekir

Karnını göğsünü iyice çalıştır. Esneme de yapma. O kaslar iyice güçlensin, kısalsın kısalsın. Sırtı götü bacağı es geç. Bunlar da aşırı esnemeden kuvvet kaybetsin. Sonuçta sırt kamburluğu garanti, iyi çalışırsan ellerini goril gibi yürüme desteği olarak bile kullanabilirsin uzun vadede. İki milyon yıllık evrimi geriye döndürme başarısını gösterdiğinde caps at, ibret alsın millet.

Resmi tatillere denk getiriyoruz. Biryerlerden kısmak gerekiyor. Mesela işten 1 gün izin alıp resmi tatille birleştirip daha yzun bir taril yapıyoruz. Ya da izinleri kullanmıyoruz tur ayarlıyoruz tur tarihinde izin alıp öyle gidiyoruz. Önemli olan istemek biz 2-3 ay öncesinden ayarlıyoruz öyle gidiyoruz. Şimdiye kadarda bi aksilik çıkmadı hiç.

Üç dört ay öncesinden ayarlıyorum ben. İşim çıkarsa diye düşünmüyorum, zira işlerimi de o süre boyunca ona göre ayarlıyorum. Gerekirse önceden daha çok çalışıyorum, toplantıları ona göre düzenliyorum. Dürüstçe söylüyorum insanlara o tarihlerde müsait olmayacağımı.

yaz tatilinde eşimin izni oluyor bende işyerinden izin alıp çıkıyoruz.
1 ay sürüyor yada sürmüyor bizim planımız çok uzat tarihlere yapmıyoruz.
otel olarak otelde öde seçenekli otelleri seçiyoruz pahalı oluyor ama elden bişey gelmez.

pegasus kampanya yapıyo bakıyom fiyatlara, haftasonuna denk getirerek işte. eylülde aldığım biletle martta seyahat ettim. atla deve değil yani. booking'ten de otele bakıyosun rez hallediyorsun. denk getirememekten kastın ne anlamadım.

mesela açtım eurolig fikstürünü, baktımi pao-olympiakos maçı vardı ona mı gitsem pao-fener mi dedim. sonra fener maçına gideyim de söveyim fenere diye o haftasonuna aldım bileti ve gittim.

zor olan ne anlamadı ben :)

Cekilmis gayfe, biz öyle rahat insanlar değiliz, özellikle de ben. Yapacağım şey net değilse kaşıntı basıyor beni. Bir de erkek arkadaşım cat diye hafta başı Almanya'ya gidiyorum deyip 4 gün iş için gidebiliyor mesela, o hafta sonu iptal (gerçi bu senede birkaç kere oluyor en fazla). Benim de epey hareketli bir ailem var. Bir anda kendimi kuzen düğününde bulabiliyorum ya da isim çıktığı için ailemin yaşadığı ülkeye gidebiliyorum.

Tüm bunlar birleşince planlı bir şekilde tatilimi ayarlamazsam ya hiç gitmiyoruz ya da gideceğim güne kadar stresli oluyorum. Son dakika tatili bana göre değil yani.

Ayrıca pegasus'tan da nefret ederim, hostel bana göre değil mesela :)

o zaman erken plan sana göre değil, heveslenmemen gerek :)
hostel demedim ki booking'ten otel bak dedim :) ve pegasus candır ^^

Ben de böyleydim kırk kez düşünürdüm önceden ya işim çıkarsa ya şöyle olursa diye, ki gidemediğim olmadıysa bile bu yüzden tartıştığım oldu iştekilerle. Ama kilit nokta bu; ayarlayıp gidemediğim hiç olmadı. Hep bi şekilde ayarladım kendimi. Sonra fark ettim ki planlamayı iyi yapınca sıkıntı ortadan kalkıyor. Ucuz bilet de bu işin olmazsa olmazı ama. Bazen alıyorum bileti yanarsa yanar diye atıyorum kenara. Sonra o gün gelince mutlu oluyorum iyi ki almışım diye.

Allah'a sığınıyorum biraz planlamada. Pegasustan kampanya maili gelince şeytan dürtüyor. Cuma veya pazartesiye sarkan haftasonu planları şeklinde ilerliyoruz ufak ufak. Öyle uzun tatillerimiz olmuyor iş değişikligidir izinlerin sıfırlanmasıdır derken. Aile baskısı yoksa bayramda aldığımız da oldu. Hostelleri bookingten iptal edilebilir şekilde ayarlıyorum. Yine de stres oluyor inşallah gideriz diye, o paraya yanabilir gözüyle bakıyorum.
O strese girmesek hiç gidemeyeceğiz.

İptal riskini unut. İptal ihtimali zaten çok sık doğmaz. Doğarsa da bir şekilde planı uydurmaya çalışma şansın olabilir.

uçak şirketleri geçtiğimiz eylül'de, kasım'da ve bir de şubat'ta çok deli kampanya yaptı bu sene. tabi pegasus ve onur air'den bahsediyorum ama siz tercih etmiyorsunuz sanırım. gene de ucuzluk arıyorsanız bu kampanyaları takip etmeniz lazım.

neyse, o kampanyaların olduğu tarihlerde arkadaşlarla nerelere gidilir diye bakıyoruz, birkaç yer seçiyoruz, işlerimizden 2-3 günlük izinler alıyoruz ve herkes de planını ona göre yapıyor. bütün senenin tatil biletlerini o kampanya dönemlerinde alıyoruz. her sene böyle yaptık ve şimdiye kadar da hiç gidemediğimiz olmadı. allah korusun bir sağlık sorunu olmadığı sürece de gitmemek için bir sebep göremiyorum. örneğin bir tatilim kuzenimin düğününe denk geldi ama "kusura bakma tatil ayarlamıştım, gelemicem" dedim. gelmişim 27 yaşıma kırk yılın başı bir tatilim var, düğününlerine gitmem de evlerine ziyarete giderim, daha bile samimi hatta.

ücret konusu da şöyle. kampanyayla aldığın için normal fiyatların yarısına bilet almış oluyorsun. bir de biz yurtiçinde genelde çadırlı kamplı tatilleri, yurtdışında da hostelleri ya da airbnbyi tercih ettiğimiz için zaten gittiğimizde kalmaya ya para ödemiyoruz ya da üç kuruş bir şey veriyoruz. e böyle olunca tatil bizler için baya maliyetsiz oluyor. her tatil dönüşümde "istanbul'da kalsam kesin daha çok harcardım" diyorum hatta.

onun dışında, bir arkadaşım bayram tatilinde erkek arkadaşıyla motorsikletle avrupa turuna çıkacak. her ikisi de çalışıyor ama 15 gün izin ayarladılar. bütün sene başka bir yere gidemeyecekler muhtemelen ama o 15 günde keyiflerince gezecekler. bu da bir seçenek. ama hostelde kalmaca, orada-burada uyumaca gibi ekstraları var elbette.

karakter olarak mükemmelliyetçisin sanırım ondan öyle oluyor her şey tıkır tıkır ayarlı belli olsun istiyorsun eşimde öyle. iş çıkacak mı, su basacak mı öyle çok düşününce gidilmiyor bir yere.

19 mayıs haftası 3 gün önceden izin aldım ben iş yerinden tatil 4 güne çıkmış oldu ben izin aldım sende al (onun izinleri bana göre daha kolay oluyor) Antalya ya gidicez dedim. eşimde hemen bir panik, hava nasıl olacak vs. kısa sürede yanına alacağı parfüme kadar check list hazırlaması lazım ya rahatsız oldu :) halbuki evimiz var orda ha. evet ilk gün yağmur yağdı ama ikinci gün denize bile girdik, 4 gün değişiklik oldu iyi ki gelmişiz dedik.

yani çok düşünmeyin alışırsınız zamanla oteller için booking, yemekler için foursquare vs artık her şeyin bir appi var alın gidin. sonuçta tecrübeyle artacak kafanızdaki tatili geçirme olasılığınız. en fazla iptal edersiniz o da ayrı bir tecrübe. önemli olan hastalık vs olmasın.

Bisiklete atlıyorum, çadırı port bagaja atıyorum, pedal basmaya başlıyorum, gerisi geliyor.

iş-güç-okul-önceden bilinen önemli bir etkinliğin olmadığı ya da olma ihtimali bulunmadığı tarihlerde geziyorum. böylece ekstra bişey çıkıp da patlama ihtimali, çok uç bir durum olmadıkça olmuyor.. bu şekilde son 5 yılda patladığım tek şey, darbe nedeniyle yıllık izinlerin iptali oldu, onda da biletlerin çoğunu kurtardım.

yurtdışı planlarımı en az 3 ay önceden belirlemem gerekiyor, çünkü yıllık izin onayımın ankara'ya gidip gelmesi+vizeye başvurmak için bu süre gerekli. bu da süreci kendiliğinden belirliyor çoğunlukla.

benim yurtdışı gezilerim genelde etkinlik odaklı oluyor ve tek gezmeyi tercih ediyorum. diyelim ki sevdiğim grubun önemli bir turnesi var; listedeki ülkelerden görmek istediğim birinden en az iki şehirde konser izlemeyi hedefliyorum. ilk olarak etkinlik biletlerini alıyorum, yaklaşık bir yıl kadar önceden. aksi bir durum olursa vakit varken bunu elden çıkarıp rotayı başka yere çevirmek kolay oluyor. sonra ilk olarak gidiş uçak biletini alıyorum, 7-8 ay önceden. bu şekilde avrupa biletlerini 100 liradan başlayan fiyatlarla bulmak mümkün oluyor. devamında vaktim oldukça internetten bakarak gezmek istediğim diğer şehirleri ve rotayı belirleyip, genelde 2-3 ay kala dönüş biletimi alıyorum. bu arada yıllık izin başvurusu yapıyorum, gideceğim ülkelerin ismini bildiriyorum. dönüş bileti genelde pahalı oluyor ama bu tarihlerde son seferler de açılmış ve en optimal fiyatlar ortaya serilmiş oluyor. gidiş tarihine 1.5 ay kala vize evraklarını toplamaya başlıyorum ve bu arada booking'den kalacak yerleri rezerve ediyorum. 1 ay kala da vizeye başvuruyorum, çoğunlukla bir haftada elimde oluyor.

hangi ülke ve şehirlere gideceğim belli oluyor, yukarıda açıkladığım üzere ama şehir içi gezileri önceden ayarlamıyorum genelde, zira çoğunlukla bakmaya vakit olmuyor. bunun için dost yayınlarının görsel rehberlerini alıyorum, ülkeye, varsa şehre özel. türkçe olanları sayıca az, gideceğim ülke için türkçe yoksa amazon'dan ingilizcesini sipariş ediyorum 2 ay kadar önceden.

genelde bir şehirde akşam 17'ye kadar falan dolaşıp, diğer şehre akşama doğru yolculuk ediyorum. saat 21 gibi yeni şehirdeki otele varmaya çalışıyorum en geç. bavulumu bırakıp geçe 2-3'e kadar sokaklarda geziyorum. ilgim genelde mimari ve müzeler üzerine olduğundan, yapıların dışını görüp fotoğraflıyorum, gündüz gözüyle ve içini görmek istediklerimi de tespit ediyorum. sabah kahvaltı sırasında rehbere bir göz atıp, rotamı belirliyor ve gün boyu geziyorum. şehir yürünecek gibiyse toplu taşıma kullanmam. uzak mesafelere birden çok gitmem geretiği durumlarda akbil tarzı kartlardan alıyorum. taksiye çok zorda kalmadıkça binmem, bilmediğim ülkede gereksiz stres yaşamama sebep oluyor.

euro ya da dolar kullanan ülkeler için o parayı cebimde götürüyorum. kendi para birimi olan ülkelerde, türkiye'deki tl hesabımın kartı ile ortak atmlerden onların parasından çekiyorum. bu işlemi, parayı toptan kaybetmemek fakat fazla masraf da ödememek için ortalama 2 seferde yapıyorum. yanımda götürdüğüm paranın çoğunu üzerimde, az bi kısmını otelde saklıyorum.

otelde ortalama bi konfor arıyorum, tarihi kent merkezinde olmasına da özen gösteriyorum. bu nedenle genelde en önemli harcama kalemim bu oluyor. kredi kartı ile ödeyip, taksitlendiriyorum. diğer tüm harcalamaları nakit yaparım. yöresel yemeklere fazla meraklı değilim, bu nedenle yemek masrafım fazla olmuyor. girmek istediğim müze falan varsa fiyatına takılmadan girerim. gezerken gözüme çarpan hediyelik varsa alırım, yoksa son gün genelde havaalanından hallederim. kendime en az bi magnet almaya çalışıyorum.

güzel gezdiğimden çok emin değilim. genelde 10 günün sonunda adım atacak halim kalmayana kadar yürür, japonlardan çok fotoğraf çekerim. görmek istediğim hiç bi yer kalmaz geride ama öyle olunca da bi kafede 5 dk dinlenmeyi bile çok bulabiliyorum. bunun beni fazla tatmin etmediğini hissediyorum şimdilerde, bu yıl yeni bişeyler denemem lazım sanırım :)

tüm arkadaşlar kendilerini 2-3 günlük tatile teslim ediyor yani senin anlayacağın. pisa kulesinin resmi instagrama girsin diye bu teraneler,tatilden zevk falan aldıkları yok ..sürekli telefon elde;tüm cafe restoran dan wifi şifresi istemek tatil olmaz ..
orası yurt dışı diye (neresi olduğunun önemi yok) 6 ay önce bilet alıp o biletin tutsağı oluyorlar . onlar buna tatil diyorlar ama bu aslen bir görev ..

@taylor durden sen böyle deyince merak ettim senin tatil anlayışın nasıl, anlatsana biraz. bak hepimiz anlattık. üstelik duyuruda sorulan soruya cevap vermiş de olursun.

En az 5 gün izinlerimizi ayarlıyoruz, hafta sonuyla 9 güne çıkıyor. Bazen bayramla birleştiriyoruz. Uçak biletini önceden alıyoruz, otelleri de ayarlıyoruz, ucuz fiyattan ayarladığımız için non-refundable oluyor oteller.
Bu kadar hazırlıktan sonra mecbur gidiyoruz:) Ölüm kalım vs durumu olmadığı sürece tatil iptal etmeyiz. Senede 2 kez yurt dışı tatili yapıyoruz.

Ben olsam temelli yerleşirdim aybalam.

o parayla azerbaycanda paşalar gibi yaşarsın.

kargn +rep

azerbaycan ucuz memleketti sonra noldu bilmiyorum. 3000 lira zaman geçtikçe dolar bazında daha da para etmeyecek. ben koşa koşa giderdim sıkıldın mı atla uçağa gel ne güzel.

Azerbaycan'la yurtdisina kapagi at. Bir sonraki isinde muhtemelen Rusya veya Katar'da $5000'i gorursun.

İstanbul' daki firmaya 'bele vaziyetin içine soxam' de ve Azərbaycan Respublikasının yolunu tut.

Bize Azerbayncan'dan kart at ;)

facebook, twitter'da falan görüyorum sadece böyle şeyleri. ne kendim söyledim ne de çevremdeki birilerinden duydum bugüne kadar.

bence ideal bir sevgi belirtme biçimi. hani gay hareketler hiç yapmam asla yapmam diyen maço abilerin aşırı sevdiği bir adam için yaptığı ''fedakarlık'' olarak düşün.

ve çok komik :D

bende gerçek hayatta çok nadirdir duyduğum o da çok samimi arkadaşlar arasında geyiğin dibinde falanken.

beni sikse laf etmem, boynuma dolasa konuşmam, üstümden geçse ses etmem gibi şeyleri kendine değil arkadaşına söyler, boynuna dolasa ses etmeyeceksin, adam gelse üstünden geçse he tamam dersin gibi şeyler.

Muhtesem saygi sozleri.

Cikar golgesinde serinleyelim. Beni lutfen sik. Super ya.

işimi halleden baba yardımcı olan her arkadaşıma "olum heykelini yapsak taşaklarına beton yetmez" derim, sizin gibi bunu söylerken gözümüzün önüne taşak getirmiyoruz afedersin yada ciddi demiyoruz tamamen sevgi sözleri. kızların vıcık vıcık canım cicimli aşkımlı sözlerinden 100 kat iyidir bana kalırsa

besiktaslilarda daha cok goruyorum ben bunu. normalde gulup gecerdim ama benim icin son noktasi su oldu, herif bala yatir gel bana sok mu ne yazmisti. cus aq. fanteziye bak. kusura bakmayin bu samimiyet ya da fedakarlik degil. zaten fedakarlik deyince akliniza balli zenci siki geliyorsa bi gariplik var demektir. les, seviyesiz kitlenin bastirilmis cinselligini aciga vurma cabasi olarak degerlendiriyorum bunu.

tasaklarina beton yetmez falan tamam bu espri de gol atan adama bala sok sonra bana sok ne demek lan hdjskksksks neyin takdiri bi de bu sanki scarlett johansson bunu soyleyen. dusunuyorum da ben zenci futbolcu olsam ve kuru gotlu esmer bir turk futbol izleyicisi "ABI DOMALDIM GEL" dese ilk ucakla memleketime kacardim, neyin fedakarligi ve tesekkuru bu? benim trump'a "baskanliginizi tebrik eder, amariga'ya hayirli olmasini temenni ederim" diye imzali kart gondermem gibi bi sey olur, sen kimsin yani haha.

bunu futbol geyiklerinde çok duyuyorum da nedense(?) daha çok siyahi futbolcular için söyleniyor. zamanında drogba için söylenirdi "boynuma dola" falan filan. atiba, Aboubakar vs. vs.

Ahahahah der meister, ay ne güldüm.

gereksiz erkek abartmaları, ergen küfürleri, cıvıklıkları... böyle insanların zekasından şüphe ediyorum...

"Her yerinden öpüyorum Rüştü."

Bence bu erkeklerin küfrü fiiliyat olarak görmemelerinden kaynaklanıyor böylelikle absürt bir güzelleme örneği çıkıyor işte ballı börekli.

Küfürde erkekleri eğlendiren bir doku var ki bu, hetero erkeklerin homo erkeklerden aldığı iltifatın karşı cinsten aldıkları iltifattan daha kıymetli olduğu fikrini destekler.
Aynı şekilde özellikle seksist küfürler sadece eğlenmek için var yoksa kimse kimsenin 60 yaşındaki eprik anasına saplayacak değil.
Küfrü ve argoyu dilin kültürü olarak görüyorum ben o yüzden bala yatırıp gelebilirsiniz.

Bir erkeğin övülecek başka nesi var ki? Çocuk doğar doğmaz t.şaklı fotoğrafını çekiyorlar millete kanıt olsun diye. Yani bir erkeğe gözlerin çok güzel desen bu belki gaylik olarak algılanabilir ama açık açık s.k, t.şak muhabbeti yapınca o gaylik olmuyor bence. Adamın erkekliğini vurgulayıp ona moral veriyorsun. Sahadaki futbolcu da bunun gazına gelip "ne biçim erkeğim dimi" deyip gol falan atıyor. Ben böyle muhabbetleri hiç yapmam ama görünce gülüyorum. Hiç öyle gay la bunlar falan demiyorum. Adam zaten espri yapmak için onu diyor. Bazıları abartıyor ama. O doğru.

Mersinli arkadaş çevremde ortalama bir halı saha müdabakasında en az on defa yraanı öpeyim ünlemi duyardım. Sıradanlaşmaya başlayınca doğaçlama fantezilere giriştiler. Abi maç çıkışı ödünç ver, bütün gece sabaha kadar öpüp uykuya dalmak istiyorum gibi his dolu, bazen şefkatli bazen saygılı.

kadınlarda bir miktar testosteron, erkeklerde bir miktar östrojen var, yani tüm insanlar biseksüel. erkekler bu yönlerinden çok utandıkları için çok bastırıyorlar. sonra da ortaya böyle sikerim sokarım dolarım sap kök şeklinde bir dil çıkıyor.

bilinçaltı da böyle bir şey. ya çüke vuruyo ya çeneye vuruyo :)

not: entry'den filan haberim yok. ''abi ben genel konuşuyorum''

ne cinselligi ne bastirmasi salak misiniz?

kız olsam veririm'i bi nebze anlarım da gerisi için "iğrençsiniz ibneler".

ya slfjldkj o boyna dolamalı entry beni de düşüncelere gark etti :D bana da çok garip geliyor, rick'i de çok severim ama boyna dolamak... ne biliyim yazması bile çok garip nasıl düşünebiliyorlar böyle türlü iğrençlikleri.

selam. ave maria'nın kıvrana kıvrana nick vermemek adına yarım paragraf duyar kasmak zorunda kaldığı entry'nin sahibi geldi.

öncelikle,
(bkz: az bilinen efsane duyarlar)

tabi ki de burada "şüphesi olan anasını bacısını yollasın aklında soru işareti kalmaz" gibi saçma salak bir cevap vermeyeceğim.

arkadaşlar ya da ave maria senin tekelinde cevap vereyim,
rick sanchez'e vereceğimi ilan etmiş olmam seni neden bu kadar derin düşüncelere itti bilemiyorum. yoksa bilinçaltında bu tip dalgalanmaların var da, bu tip refleksler ile bunları bertaraf etme peşinde misin bilemiyorum. ya da ilan ettiğin ve enteresan bulduğun düşüncenin illa ifade edilebilir bir şey olduğu, çok önemli sözler söylediğin düşüncesini sana kim verdi bilemiyorum.

hayatınızda herhangi bir sosyal ortam içinde bulunmamış olabilirsiniz. bu da gerekli olan bir şey zira 2017 senesinde mizah algısı bu kadar düşük zihinlerin doğal seleksiyon içinde yok olup gitmeleri adına insanlık için bu da lazım.

ancak sizin bilmediğiniz o sosyal hayatta insanlar argo kullanıyor. hatta türkiye'de argo sizin bildiğinizden de çok kullanılıyor.

her sik beni diyen dibini dövdürmüyor.
her yalarım diyen karşınıza geçip sizi baştan ayağa yalamıyor
her heykel dikelim gölgesinde serinleyelim diyen harç karmaya başlamıyor

ne tür bir bastırılmış cinsellik içindesin de her gördüğün bu tip muhabbet seni çağrışımsal olarak yatak odasına götürüyor bilemiyorum. açıkçası pek de umurumda değil.

eldivenle sevilme eşiğini geçemediğinden belki de, bu tip "abartılı" sevgi hitapları sende error verdiriyor. çünkü bu söylendiği an sana göre ben ilk şikago uçağına atlayıp rick sanchez'e pantolonu sıyırıcam. senin kafanda beliren imge buyken o senin bilinçaltının kirliliği benim değil.

bak ne güzel söylemişsin. anlamıyorum diye. her şeyi de anlamayıver çocuğum. zaten insanlığın da senden böyle bir beklentisi yok. sende eksik kal.

www.youtube.com

fakirpislik06, ankara biletimi aldim belki bu gecelik odunc verirsin diye... muavin ol metro kullanalim!

Fakirpislik06 sadece şakaydı ne kadar içine oturmuş :D bastırılmış bi şey yok bende üzülme. Ayrıca orda yazan sadece sen değildin niye bu kadar üstüne alındın onu da anlamadım. Pff aşırı sıkıcısınız ya.

Farklı bir gözle bakmazdım, bir ihtimal tarz derdim.

giyimine özen göstermeyen. olabiliyor böyle karakterler. garip değil.

Soluk, yırtık kıyafetle geziyorsa ben içten içe parası yok herhalde alamıyordur diye düşünürdüm. Mont sağlamsa uzun yıllar giyme kısmında bir sıkıntı yok, minimalist yaşayanlar ve hiçbir şekilde ihtiyaç dışında alışveriş yapmama felsefesini benimseyenler var ancak artık mont deforme olmuşsa belirttiğim gibi maddi sıkıntısı var diye düşünürdüm.

Bana fakirlik ruhuna işlemiş gibi geldi. Sekiz sene ayni mont nedir ya

neferkitty +1

Bir de kişinin maddi durumu önemli bu konuda.
Mesele bir arkadaşımı kenarı yırtılmış tişörtle görsem "durumumun olmadığını" düşünürüm.
Ama amcam kenarı yırtılmış tişörtü giyer dışarı çıkar böyle düşünmem "ne rahat adam ya" derim.
Bunun gibi..

Tavsan derisi falan mi?

aynı benim 4-5 sene evvelki halim derim. ben de hoşuma giden mont bulamamaktan ötürü solmuş, yırtık, delikli bir montu senelerce giymiştim.

Garip gözle bakacak bir şey yok. Bana dayımdan palto geldi 85 model. O az giymiş, ben 10 yıldır giyiyorum, arada bir giyiyorum artık bir şey olmasın diye, zarar görünce tamir ettiriyorum ve seve seve giyiyorum.

Hatta geçen sene bir portekizli eleman "anca böyle classy paltolar avusturyada olur" dedi.

Benim de pek dikkatimi çekmezdi muhtemelen. Yıllardır bıkmadan sevrerek giydiğim kıyafetlerim olduğu için fark etsem de yadırgamazdım. Montunu çok sevdiğini falan düşünürdüm en fazla.

Ben de farkli bir gozle bakmazdim.
Parasi yok diye dusunenler kiyafetin rengini deligi yirtigi onemseyenler, para olunca kendine gicir esya alip kendini meta ile simartanlardir diye dusunuyorum. Maddi duruma dikkat edenler, karakterle kiyafetleri baglayanlar benden uzak olsun diye ben de pek onemsemem uzerimdeki kiyafetleri. Baksana, ismiyle musemma mutekebbir ayni seyi amcasinda yadirgamiyormus da arkadasinda yadirgiyormus. Bende de gorup yadirgamasi tercihimdir.

2008de aldığım montum var şu an üstümde. Daha iyisini bulamayacağımı biliyorum. "mükemmeli bulunca oluyor öyle" diye düşünürüm ben valla.

Sayenizde cuma günü giydiğim montun 10 senelik olduğunu hatırladım. Hiç hesaplamamıştım. Cevaba gelince, giyecek başka bir şeyi yok dedirtmediği sürece bence sorun yok.

Çok seviyor herhalde derim saygı duyarım.

ben de ihtiyaç dışında alışverişi gereksiz görüyorum. kabanım 2003'ten kalma. babamın 70'lerden kalma kotunu giyiyorum yırtıkları olmasına rağmen. en yeni montumu da 2011'de almıştım. en son ne zaman kıyafet aldığımı hatırlamıyorum falan. belki böyle biri olduğum için bana anormal gelmiyor. o yüzden ben yalnızca kıyafetini esas alarak bir kanıya varmazdım.

2006'da Benetton'dan siyah bir mont aldım. Mont 0 dereceye kadar sıcak tutma garantisi veriyordu ve ben de monta "Alaska" diyordum. Bugün dışarı çıkarken (-3 derece) onu giydim. İlk aldığım günkü gibi sapasağlam duruyor. On yıl sonra da giymeye devam edebilirim bu gidişle. Şu an sorsam kimse "bu mont eski" diye düşünmez.

Aynı zamanda, 2014'te Columbia'dan o zamanın parasıyla 1000 TL verip -34'e kadar sıcak tutan termal mont aldım. Mont gerçekten de -35'te giydiğimde dahi beni korudu soğuktan. Ancak gel gör ki paramparça oldu bu iki kışlık sürede. En son bir ay önce montu geri dönüşüme atmak üzere kenara ayırdım. Şu an sorsam insanlar montun en az on yıllık olduğunu söylerlerdi.

Sonuç olarak, aynı montu kaç yıl giydiğinin önemi yok. Montun ne kadar eski gözüktüğünün önemi var. Sağı solu yırtık, yamalı bir mont giydiğini görürsem yenisine paran yetmiyor diye düşünürüm. (Ki bu gayet doğal bir şey.) Ancak tarz vs diye düşünmem.

1+4 yıllık okulu 1+3.5 yılda bitirdim.

4 yıllık okul 4 senede bitti valla

5 yıllık okulu 5 yılda bitirdim, yüksek onur öğrencisi olarak mezun olmuştum ^^

1+4 yillik okulu hazirligi gectigim icin sallamadim, 4+1 seklinde butun dersleri bitirdim. 1 senedir staji yapmadim diplomayi hala almadim. almiycam bi sure daha.

4 yıllık okul 4 yılda. Dümdüz ekstra bir şey yok eksik bir şey yok. 2011 girdik 2015 çıktık bitti. Aferin bize başımız göğe erdi

5 seneliği 5 senede bitirdim. keşke biraz oyalanıp kendimi arasaydım.

4 yıllık iibf 6 senede bitti

Bunun bir senesi sadece 2 adet ders yüzünden uzadı (4 yıllık lisans programımızda toplam 50 ders vardı)

4 seneligi 4 senede bitirdim.

Ikincisini 3 senede bitirebilmem gerekiyor normal şartlarda, bakalım.

4 yıllık okulu beş yılda bitirmeyi planlıyorum. Aslında 4 yılda normal bir ortalama ile bitirebilirdim ama bu yaz okulu bırakacağım diye bütünlemelere girmedim bu yüzden alttan birsürü dersim var.
3. sınıfım

rekor bende galiba

5 yıllık okul, 5inci yılımdayım. Eğer çok süper bir efor sergilersem seneye biter fakat kendimi biliyorum o yüzden 8 senede bitirmiş olacağım bence.

1+4 idi hazırlıkla beraber, 5 senede bitti.

6 seneyi 8 senede bitireceğim.

4 yıllık okulu 4,5 senede neden çünkü çap yaptım sonra çapı da bitirmedim boş yere oldu.

12

5 senelik okulu 5 senede bitirdim.

1+4 yıllık okul 1+5 yılda bitti.

22 yıldır öğrenciyim. Ön lisansı bir yıl uzattım, bi yüksek lisansı iki yıl uzattım, diğerini ikiden fazla uzattım (aynı zamanda çalıştığımdan), lisansları vaktinde bitirdim.

1+4 senelikti, 1'i atlayıp 4'ü 4,5 senede bitirdim.

1+4 yıllık okulu; bütsüz, yaz okulsuz 6 senede

3.5

2. sınıf 2. döneme geçerken 1.76 ort ile kaldım ders alamadım sonra zamanında bitti

hazırlık dahil 6.5.

4 senelik okul butlerle birlikte 4 senede bitti. 22im dolmadan mezun oldum noldu ? Yalandan ineklik etmişim.

1+4 yıllık okul. 6.5 yılda bitirdim.

1+4 yıllık okulu 5.5 yılda bitireceğim.

5. ilk seneden 1 yıl uzattım.

1+4 yıllık okul 1+7 senede bitti. Arada bıramayı düşündüğüm çok oldu ama iyi ki bırakmamışım diyorum şu an.

4 yıllık, 3.5 senede bitti.

4'tü, 4.5'ta bitirdim. Irregular'dım; önkoşullar nedeniyle 3.5 veya 4 senede bitirmem imkansızdı. Aynı programa dahil diğer irregular'lar gibi 4.5 senede bitirdim. Özetle, 1+4'ü 0.5+4.5'ta bitirdim.

6 yıllık okul 6 yılda bitti.

6 yıldı 6 yılda bitti

1+4

ilk olarak 2 yıllık meslek yüksek okulu programını 3 yılda bitirdim.
sonra 4 yıllık bir lisans programını 5 yılda bitirdim ancak ÇAP yapmıştım.

4->6,5

4 yıllık, 4 yılda bitti

2(başka okul) +4 +1 yıl yurtdışı (üni yine) +1(seneye) bitecek. 2010 eylülü ilk üniversiteye girişim işte. çok olmuş :/

1 yıl Ingılızce hazırlık (baska okul) + 3 yıl fakulte
Yenı kazandıgım okulu katsayı zımbırtısı yuzunden yarım burslu kazanınca 4 yıllık fakulteyı 3 senede bıtırdım vıcdan yapıp. Tavsıye etmıyorum yaya yaya okusun ogrencıler.

Doping, atletizm gibi sporlar için sıradan bir şey. Birçok sporcuya doping yapması için bizzat antrenörleri yardımcı oluyor. Doping olayı zaten sporcunun tek başına yapabileceği bir şey değil. Dopingli sporcuların geneli sosyal medyadan uzak. Kimse fark etmiyor bile. Ben Aslı Çakır Alptekin adını görünce kızıyorum ama.

doping olimpiyat sporlarının hepsinde vardır,
neyin doping olup olmadığı sürekli değişiyor,
doping kabul edilen ilaçların doping testlerinde çıkmaması için de ayrı ilaçlar veriyorlar sporculara...

doping alanındaki yenilikleri takip edemeyen antrenörlerin hatası bu dopingli çıkan sporcular...

doping dediğiniz şey tek çeşit ve tak diye tespit edilebilen bir şey değil.

elit atletlerin hemen hepsi çeşitli ilaçlar kullanıyor. ilacı kullanıp vücuttan atılacağı süreyi hesaplamaktan, test manipüle etmeye kadar antrenörlerin bile gözetiminde yapılan bir sürü şey var. yoksa hepsi sınırlarını bir şekilde zorluyor. hele olimpik seviyede bir atlet...
:)

ek olarak, tabii ki doping'in de profesyonel ölçüde yapılanı var, bir de rus veya akp tarzı kifayetsiz muhterislerin bokunu çıkarması şeklinde yapılanı var. siyasal durumun da etkisiyle bunlar kolay yakalanıyor biraz üstüne gidilince

Devlet politikası bu. Olmayacak dua malesef.

diger olimpik sporcular da kullaniyor emin olabilirsiniz. aradaki tek fark bizim sporcular imkansizliklar sebebiyle daha kalitesiz ilaclar ve doktorlar sebebiyle yakalaniyorlar. diger ulke sporculari kullanmiyor diye bir sey yok hepsi ayni. o kulvarlarda tutunabilmek icin de zorundasiniz ilaclara maalesef ki

Doping kullanmayan profesyonel sporcu yok.

usain bolt dopingli mi mesela? türkiyede astronomik ödül verildiği için doping yapıyorlar. al bi altın madalya kaç yurtdışına mis gibi :)

Hindistanda yasarken lavaboya bagli elektrikli bir ariticimiz vardi, onu calistirip 1 dk beklerdik sonra ondan gelen suyu doldurup icerdik. Yani hindistan gibi bi ulkede cesme suyu ictim surekli. Bence iyi bir aritma sistemi kurabilirsiniz.

Ya da munihte gormustum, degisik filtresi olan bir surahi kullaniyorlardi, onu arastirabilirsinz

Ben mezarlıklardan su içmiyorum. Su hatları basınçlı. Sızma ihtimali düşük derler ama su hatlarının kaybı %30 civarı da diyor su temini dersi kitabım*. Sızma varsa bulaşma da olabilir. Su kesintisinde şebeke basıncı sıfırlanacağı için..

İstanbulda pek çok rezervuar var. Kaliteleri farklı, havza koruma ömerlide mümkün değil, mutlak koruma alanında yapılaşma ve kanalizasyon var. İkitelli ve b.çekmece su arıtma tesislerinin suyu hoş. Ama klor var tabii. Klor hattın başında yoğun, hattın ucuna kadar uçuyor biraz, aynı hattın tadı da değişir.
Kağıthaneyi görmüştüm, şüphelerim var. Ömerli ise kanalizasyonun arıtılmış hali diyordu bir hocamız. Doğrudur. Bunlar istanbulun farklı bölgelerine su veren büyük tesisler.
Ben elazığda karaçalı diye övdükleri bir sudan ilk tadışımda barsakları bozdum. Musluk sistemi kötüydü. Kesinlikle bulaşma var hattın son borusunun sonundaki muslukta. Hıyarın teki elini yalap şap yıkar, musluğu geri sıkarken eli hala ıslaksa ki ıslak olur, bir damla pis su karışsa benim şişeme falan, al sana enfeksiyon..


*(su temini ve çevre sağlığı. Y. Muslu)

@kuehles blondes tavsiyeleriniz için teşekkürler. araştıracağım dediklerinizi.

@kargn detaylı cevap için teşekkürler. açıkçası sizden cevap bekliyordum. aslında soru kafamda vardı, ama bugün sizin başka bir sorudaki cevabınızı görünce fark edersiniz belki diye hemen sorayım dedim. öyleyse bu şartlar altında evdeki musluktan akan suyu kullanmak daha mantıklıdır diyebilir miyiz? en azından musluk bizim musluğumuz?

Yemekler ve çay için musluk suyu kalitesi fazlasıyla iyi istanbulun çoğu yerinde. Tesis çıkışında şebeke koruma için basılan bakiye klor o kadar fazla ki dağıtım hatlarında mikrop üremesi imkansız gibi. (Yalnız, sular bakım onarım vs için kesildiğinde biraz ara vermek iyi olabilir). Alışmak için ya da klor tadının kırılması için şişe suyla musluk suyu karıştırılabilir de. Paçallama diyorlar hatta, bazı şehirlerde şebekeye su öyle verilir. Şebeke suyu mikrobiyolojik kalitesi çok iyi sulardır genelde.
Bir de istanbulun suları yüzey suyu, sertliği düşük. Aslında içimi çoğu şehre göre hoş.
Ben biraz musluk suyu lobicisiyim. Uzun zaman hamidiye suyu içtik 90lar öyle geçti, cam damacanalardan haftada iki gün evdeki bidonları doldururduk, adamlar eve kadar çıkarır, terastaki dairelere lanet eder dururdu ama şebeke boruları yenilenince ben şişe suyu bıraktım, hamidiyeciler de gelmez oldu, su istasyonları türedi zaten. Hepsi siyaset hepsi para döngüsünün sonucu..
5-10 yıldır musluk suyu içiyorum, memnunum. Bi de şu dezenfeksiyon yan ürünü klorlo bromlu organikler olmasaydı iyiydi.

Stand by me

film değil ama black mirror 1x3'ü mutlaka 2-3 ayda bir izlerim. hayatımda ciddi bir etkisi olsa gerek. size de tavsiye ederim mutlaka izleyin.

Gemide ve Pi.

lotr

Good will hunting

pulp fiction, shutter island, arada lotr, pardon, gora, her şey çok güzel olacak

the gold rush var.
bir de sene sonunda geçmişte izlediğim filmleri tekrar izliyorum. körkarlen, tabutta rövaşata, sadri alışık filmleri vs. ama onlar her sene değil.

Life of brian

lotr

The Matrix
The Matrix Revolutions

big lebowski

barry lyndon
gummo
stranger than paradise

Big Lebowski +1
Shining
ve tabi ki Pardon

fight club

inglorious basterds.

Grease, birkaç ayda bir izleyip neşe doluyorum ^^

lotr (en az 2 kere)

her şey çok güzel olacak

naked'ı da bu listeye ekledim bu sene.

dogville
american psycho
lotr.

About time

(bkz: baraka)
(bkz: samsara)
yılda bir kez falan açar izlerim.

hababam sınıfı
senede en az 3-4 kere izlerim.

şekerpare de aynı şekilde.

fight club, herşey çok güzel olacak ve v for vendetta.

Whatever Works.

jenna loves rocco

lotr

seriler

hp
lotr
bttf
narnia
matrix
termimator
...

peh peh ne filmler kasılmış.
bridget jones(hepsi) genelde doğum günüm haftası pijamalı battaniyeli izlemeye bayılıyorum.

hersene:
matrix serisi
harry potter serisi
galactica
thats 70s show

aralıkla:
twilight serisi (artık izlemicem sanırım asdasd)
lotr bir kaç senede bir
sweet november bir kaç senede 1
bridget jones 5 senede 1
vengo aklıma geldikçe
mad man bi ara tekrar yapmak gerek mesela

interstellar

bridget jones +1

before sunrise üçlemesi

benny & joon

perks of being a wallflower

constantine

harry potter serisi

good will hunting

little miss sunshine

Daha önce izlediğim sevimli yeşilçam filmleri (Neşeli Günler, vb), Kenal Sunal'ın birçok flmi
Back to the Future serisi
Gattaca
"Chick flick"im gelmişse The Devil Wears Prada
Birtakım işlerle uğraşırken arkadan çalsın diye Cem Yılmaz'ın komikli olan filmleri
Sevdiğim birkaç festival filmi - Poulet Aux Prunes, Ehky Ya Scheherzade, La Voz Dormida, Rang de Basanti

Four weddings and a funeral... biraz garip oldu ama, uygun bence.

Home Sweet Hell

American beauty

conversations with other women

fr.web.img6.acsta.net

Sliding Doors

(bkz: a separation)

American beauty (1999)
Unfaithful (2002)
Ricordati di me (2003)
The door in the floor (2004)
Little children (2006)

scenes of a marriage - ingmar bergman

gerçi bu mini dizi ama altın değerindedir.

hayret nasıl oldu da kimse yazmamış www.imdb.com
sevgiliyle kesinlikle izlenmemeli :-) on numero film

Çölde çay

Cafe de Flore
www.imdb.com
The Way We Were
www.imdb.com

High Fidelity
Chasing Amy

blue valentine

Blue Valentine yazılmamış, aşırı şaşırdım.

Sideways. Tam aradığın film diyebilirim.

Carne trémula
Los abrazos rotos
Faa yeung nin wa

en.wikipedia.org

üçleme olarak

before sunrise
before sunset
before midnight

bir ilişkideki pek çok adımı çok güzel anlatıyor.

değiliz ama hala hayattayız, bugün pearl jam - alive şarkısının 25. yıldönümü ona video yapmışlar hem

www.youtube.com

5.8/10

Bazen kafamı duvardan duvara vurdurası bir mutsuzluk geliyor. Alçıpanlarda kafamla dalmaçya deseni yapabileceğimden zerre şüphem yok lakin bunun hiç bir şeyi değiştirmeyeceği gerçeği bütün heyecanımı kaçırıyor ve vazgeçiyorum.

Mutsuzluk, umutsuzluk, karamsarlık, hayalperestlik ve alabildiğince kıtır kıtır buz karışımı bir bardağın içinde uyanıyorum güne. yüzümü umutla yıkarken bir anda aynadakiyle göz göze geliyor ve ellerim kapanıyor yüzüme.

eller... bu eller... dua ederken "allahım bu ellerle yaptım" diye gösterdiğim eller...
mutsuzum.
mutsuzluk kötü bir his midir? içinde kendinden başka bir duyguyu ya da zıttını barındırmayan, tek başına tahayyül edilebilen bir duygu var mıdır?

Yalnız uyuyup yalnız uyanmasam mutlu olacağım.Öyle ki bu konu bütün mutsuzluklara perde bile gerebilir belki. Ben huzur arıyorum. Gönlüm sükuta ersin istiyorum. Bu çok kapsamlı bir istek galiba.

mutluluk sürekliliği olan bişey değil bence. huzur daha önemli. huzurluyum zaman zaman mutlu oluyorum diyebilirim. kendimi kötü hissetmiyorum ama.

Kendimizi kandırmayalım. Mutsuzluk da mutluluk kadar gerçek ve yaşanası. Bazen mutsuzlukla da mutlu olmak gerekir.
Not mutlu olup olmadığımı bilmiyorum ve bence bu önemli değil.

yooo.

Az önce otel odamda Yunan müziği açıp dans ettim bir nedeni olmamasına rağmen. Mutluyum sanırım.

değilim

hayır. genelde ölecek kadar mutsuzum çeşitli sebeplerden.

canımı sıkan birkaç şey var, onun dışında mutluyum.
iyiyim yani çok şükür.

Evet.

mutluyum. ara ara mutsuzluk gelse de yuzde 80 mutluyum. yuzde 20 de hep ulkeyle alakali umutsuzluk ve mutsuzluklar. hedefledigim, sahip olmak istedigim seyleri zamaninda yapiyorum. insanlari seviyorum, iyi biri olmaya calisiyorum. kendimi tatmin ediyorum basariyla, parayla, aile huzurumla. saglik sihhat de olursa yeterli. mutluyum.

Genel olarak mutluyum ama iki haftadır hasta olduğum için yatıyorum. Lanet olası hastalığım geçmiyor. Konforum çok çok düştü sağlığın ne kadar büyük bir nimet olduğunu anladım.

şu sıralar mutluluk oranım artış gösteriyor fakat yine de 5,5/10

hayır. hem de hiç.

Umurumda değil mutlu olmak.

"Mutsuzum ama keyfim yerinde"

hayatımda olumlu olan bi sağlığım, ikincisi de ailemle aramın iyi olması. onun dışında her şey berbat. mutsuzlukta nirvana yaşıyorum.

evet. 10 üzerinden 9,5.

Mutsuz olanlara tik atmayıp bi darbe de sen mi vurmak istedin zıhahah, be tipler var yaa xD

cevap: mutluluktan geberiyorum (oldu mu? O.o )

yes

no, devam etmek için yaşıyorum

kendime yetecek kadar.

tik verme algoritman nasıl işliyor acaba?

Değil.
Her dönemin adamı. Son 10 yıldır da Kemalizmi kullanarak Atatürkçüleri peşine takmaya çalışıyor, kısmen takipçisi var ama aklıbaşında insan takılmaz.

etkili değil diyenleri sallama. türkiyenin siyasetini yönlendiren adam şu anda.

deranzo +1.

yukarıdakileri bence de sallama. şu entry'i okumanı öneririm.


doğu perinçek: eksisozluk.com @sozluk

isminin fanları az olsa da bulunduğu kesimin fanlarının sayısı hayli çok diye düşünüyorum.

bende severim aydın bir insan

tayyibin danisman tayfasinin dogu perincek taraftarlarinca olustugu soyleniyor. derin devletin basi ya da basindaki kisilerden biri diye aniliyor son zamanlarda. dikkatinizi cektiyse, perincek ne derse desin hukumet ona dokunmuyor.

Pkk eylemlerinin doruğundayken apoyla "röportaj" yapışını, akp iktidarının doruğundayken ise kemalist takılmasını "taymingi kötü" diye yorumlamıştı eski sipli, kürt bir abimiz :)
Perinçek enteresan. Takipçileri daha enteresan. Niğdede diğer partiler gavur partisi diye propaganda yapar, bizim niğdeli arkadaş da barajı aştık, meclis muhalefet görecek diye istanbuldan gaza gelirdi, sene 2002 falan..

Mantık kur, atatürk zamanında seçimle başa geçilen kaç rejim var, bunların kaçı diktatörleşmeyle sonuçlanmış?

tamam atatürk ileri görüşlü biriydi ama vecizeleri de çok uzun zaman önce ''şeyh uçmaz müridleri uçurur'' düzeyine düşürülmüştü. sanmıyorum böyle bir sözü gerçekten söylediğini.

(bkz: türk şoförü en asil duygunun insanıdır)
(bkz: ismet saat kaç)

"Yarin birisi cikar" sence Ataturk'un kullanacagi bir ifade mi? Cok basit soylem, ustelik yakin zamanda dilimize girmis bir ifade. "Ay inanmiyorum sekil olmussun karsim" gibi bir laf bu.

Baştaki "efendiler" hitabı kesin paşama ait, cumhurreis de öyle olabilir lakin atam vekil değil mebus derdi gibi geliyor. İlk cümleden sonrası palavravari.

Ataturk'un, chpli teyze agziyla konustugunu hic sanmiyorum.

sanmıyorum

şöyle bir şey var: blog.milliyet.com.tr

eskitme peynir dediğiniz küflü peynir mi? çeçil ya da tel peynir diye bildiğimiz peynir mi?

hetq.am

örnek olarak şu mu?

sabit sıcaklık ve nem oranını sağlamak ev şartlarında zor. mesela konya'da bu iş için mağaraları kullanıyorlarmış. bahsettiğiniz türde bir bloga denk gelirseniz buraya da yazın lütfen.

@blue eyes white dragon Hiç fark etmez. Mesela Kars'ta gravyer ve eski kaşar yapılıyor, ya da Konya'da küflü peynir. Bu peynirlerin taze hali örneğin Türkiye'deki sıradan bir keçi peynirinden farklı mıdır? Eskitilmeye veya küflendirmeye yönelik özel bir şekilde mi hazırlanıyor öncesinde? Bunu sormuştum.

Mesela parmesan ya da chaddar eskitilmeden de yenebilen peynirlerken eskitildiklerinde mi yaşıyorlar bu değişimi? Yoksa eskitilmeden yenemeyecek bir durumdalar mı?

bu işin ehli anneme sorunca, buralarda olmaz dedi. marmara bölgesinden bahsediyorum. zgrydn ın dediği gibi düşük sıcaklık olmalı, uygun nem olmalı.

görseldeki peyniri ürettiğimiz için söyleyeyim, tazesiyle küflüsü arasındaki tek fark, eskitilmiş ya da küflendirilmiş olmasıdır. bizim oralarda kimileri görselde gördüğünüz gibi çuvala koyar ve üzerine sağlam boyutlarda taş koyar ve toprağa gömer. kimisi ise tahtadan şeylerin içine koyup üzerine taşı yığar. annemin demesine göre çuval olanlar daha kuru oluyormuş. çünkü taş daha iyi ezdiğinden.

diğer bahsettiğiniz peynirler konusunda bilgim yok hocam.

Eskitmenin iki amacı var. Yani benim bildiğim amaçları iki tane.
Birincisi bulaşma sonucu sütte kolayca üreyebilecek patojenlerin ölmesi. Patojenler birkaç aylık dinlendirmelerde besin bulamadığından peynirin içinde sayıca azalıyor, uzun vadede peynir mayasındaki yararlı bakterilerle rekabet edemiyor. Saf kültürle yapılmış hijyenik üretim peynirlerde eskitmeye gerek duyulmuyor.
Eskitmenin ikinci sebebi, aromatik, lezzet veren son ürünlerin peynir hammaddesinden üretiminin zaman gerektirmesi. Bazı bakteriler uzun vadede besin kıtlığında normalde kullanmayı tercih etmedikleri besinleri tercih ediyorlar, fermantasyonla tabii. Son ürün peynirde oluklu yapıyı oluşturan gazlar ve lezzet veren aromalar oluyor.
Eskitilecek peynirin mayası ve mayalanma usulü eskitilmesini sağlar.
Bütün bunların peynir çeşidine göre sıcaklıklarda vs yapılması da işin diğer kısmı.

niye işe yaramaz anlamadım?

bunda karbon filtre var, gayet yeterli istanbul için. ankarada bir ara olan olay dışında tr de su çok kötü değil, virüs ve bakteri olayı yok(insana zararlı olanları yok ya da minimalde). bundan dolayı bunlar bence oldukça kullanışlı olurlar özellikle istanbul için.

Aynisini kullaniyorum. 10 numara. Ama trde cok pahaliymis yuh

gerçekten mi? bunu kullanınca damacana almama gerek kalmayacaksa 150 200 lira bile pahalı değil bence işe yarıyorsa. gerçekten normal içme suyu gibi kullanabilir miyim bununla?
edit: izmirdeyim bu arada
edit: elektronikmiş bir de bu sanırım. ne kadar zamanda filte değişmesi gerekiyor ve ne kadar filtreler?

@veritas

ya cidden "dalga geçtik olm, bi boka yaramaz" yazasım geldi, kendimce güldüm evde :D

neyse, bence bi dene, 1 ay içinde belirgin bir durum olmazsa devam derim. bence damacanadan daha sağlıklı.

Yemek ve çay-kahve suyunu bundan tedarik etsen bile mantıklı eğer az buçuk iş görüyorsa.

@kurnaz asdfghjk :D:D ya o kadar işe yaramaz diye inandım ki şaşırdım şimdi işe yarar denince. damacana su alıyorum 8.5 lira. ve tadı da hoşuma gitmiyor gerçekten. böyle bir şey işe yarıyorsa alacağım ya. işte filtre mevzusu varmış ama. o kaça patlıyor ona bakmak lazım.

sağlık açısından belki içilebiliyor hale getirebilir ama musluk suyunun tadı musluk suyu. ben alıp deneyip iade ettim

Ben kullaniyordum, bu markayi. Sehrimdeki su inanilmaz sert ve klorlu, cay kahve igrenc oluyordu. Ise yaradi baya.

Sorun su, bu aritma islemini gümüs kullanarak yapiyordu. Bunu ilk aldigimda, kutudan cikan kagitta okumus, ciddiye almamistim. Bir bucuk sene civarinda kullandim. Bazen sadece kahve yapmak icin, bazen de sulugumu doldurmak icin.

Ayrintili kan testimde, gümüs cok fazla cikti. Agir metali atmak icin alg falan kullaniyorum simdi. Saglikli bir sey degil, dikkat etmeni oneririm.

Su da wikipedi aciklamasi: "(...) use silver-impregnated activated carbon"

(git: en.wikipedia.org)

klorlama sonucu oluşan kanserojen yan ürünleri de temizliyorsa almak mantıklı. ha bence süzmüyor, o ayrı.

@buf-e kür, yeterli oldu kullanmamak için. teşekkürler. gerçek su arıtma cihazı almak şart oldu.

"Performansı kanıtlanmış MAXTRA filtre kartuşu tadı olumsuz etkileyen kireç, klor ve diğer maddeleri etkili bir şekilde azaltırken 4 hafta boyunca harika tada sahip BRITA suyu sağlar.
ÜRÜN AKSESUARLARINIZ SORUNSUZ ÇALIŞSIN.

BRITA MAXTRA 4 adımda filtreleme teknolojisi sayesinde mutfak aletlerinin ömrünün uzamasına yardımcı olurken harika tada sahip suyun keyfini çıkarabilirsiniz. Tüm MAXTRA filtreleri kolay çıkarılması için çekme halkası ile gelir ve pek çok ülkede geri dönüştürülebildiği gibi 100 litreye kadar suyu filtreleyebilir."

Biraz tuzlu olabilir filtre masrafı.
Performansı için ne desek boş. Aşırı klor basılmış şebeke suyunda filtre yetersiz kalabilir. Tat kişiye göre değişir. Dener memnun kalırsınız falan, başka suda iş görmeyebilir..
Dezenfeksiyon yan ürünlerini etkili arıtır mı bilmem, DBPs diye kısaltılan o maddeler kanserojen kirleticilerdir. Ölçümü nasıl yapılıyor bilmiyorum, su kimyası laboratuvar dersi gördüm ama ne aletini ne prosedürünü öğrettiler. Ayrıca analizi yapılması gereken bileşikler tek iki ya da üç değil, bilinen yüzlerce dezenfeksiyon yan ürünü kanserojen madde var. İşe ne kadar yaradığını bilmek mümkün değil o açıdan

buradaki su cok kirecli. uzun zamandır kullaniyorum bildigin yumusacik normal icme suyu yapiyor. fakat filtreleri de pek ucuz degil. ayda 1 degistirin diyorlar. zaten uzerinde elektronik gostergesi var zamani geldiginde yanip sonuyor. ben onceden uyari verir vermz degistiyordum ama artik 2 ay filan kullaniyorum bir filtreyi. suyun tadi yine de degismiyor.
ha ama tezgah alti ev tipi aritma taktirma imkaniniz varsa o daha iyi.

çocuklar daha çabuk adapte oluyorlar yeni ortamlara. biraz zaman alsa da bence her şeyi öğrenebilir.

Bırak ilk insanı, günümüzde doğup vahşi hayatta kendi kendine (hayvanlarla beraber) yetişen çocuklar bile insan içine dönünce büyük çoğunlukla uyum sağlayamıyor. İletişim açısından insanlarla beraber olmak daha kolay adaptasyon sağlar belki ama çok kolay olacağını sanmıyorum.
en.m.wikipedia.org

Simdi magara resmi falan dedigin icin 50 bin yildan daha yakin bir donemden bahsettigini varsayiyorum. O vatandaslarla bizim aramizda biyolojik donanim acisindan pek fark yok -sapiens'ten bahsediyoruz. Dolayisiyla yeni dogmus bir bebegi alir getirirsen, buradaki yeni dogmus bir bebekten farki olmayacaktir.

Lakin 10 yas bayagi problem olabilir. Bugun on yasinda bir cocugu dil bilmedigi baska bir ulkeye gotursen bile problem yasayabilir.

telefon bilgisayar öğrenilir ama o zamanlardan bu zamana insan beyni neler neler sakladı ve aktardı. bazı korku duyguları, refleksleri gelişmemiş olacak diye düşünüyorum. Lob lob, kıvrım kıvrım beynimiz atalarımızdan yadigar ama kaç kuşağın emeği var.

Onun yaşadığı dünyada sen yaşayamazsın muhtemelen. Cennet bahçelerinden tutup getirmiyorsun. Vahşi doğada 10 yıl koşturup hayatta kalabilen bir insan evladı getirdiğin. Sosyal hayatı da vardır mutlaka. Belki ürekek kalabilir belki kabuslu geceler onu bekler ama uyum sağlar.

peki bu çocuk doğduğu gibi gelse günümüze?

Dogdugu gibi gelse adapte olur bence. Belki saglik acisindan problem yasayabilir. Bir anda karsilasacagi farkli mikroplar vs

az önce star haberde çıktı. bi kız çocuğunu maymunlar büyütmüş hindistanda. konuşamıyor etrafındaki her şeyi şaşkınlıkla seyrediyormuş. bakalım uyum sağlayabilecek mi?

bol bol su iç. zıplamalı sporlar yap.

Böbrekte mi, mesaneye inen kanalda mı?
Kan işiyor musun?

rowatinex kullanarak kurtuldum o lanet dertten. geçmiş olsun şimdiden

muşmula ama kurusu değil yaş meyve hali.
geçmiş olsun.

bol bira iç.

Daha 20 cm yolu var dedi doktor

Bol su sıcak duş

bira bira bira alkolle aran yoksa bebek mağazalarında malt içeceği satılıyor oda iş görür.

taş için gilaburu suyu için diyolar. ben hiç taş düşürmedim öneride bulunmuyorum sadece söyleyeyim dedim. ama hazır olanlar değil sıkılmışlardan iç içeceksen.

bol bol su içmek. ip atlamak. izmir'deysen kordonda faytona binmek. yani hoplamalı zıplamalı faliyetler.

Gilaburu suyu.

4 mm der. Bende de ultrason 4x3 diyordu. 2,5 mm çıktı o da en geniş yerinde.
Ağrı kesicileri zor zamanlarda yüklenecek şekilde, abartmadan kullan. Üriner antiseptiği kullanmayı ihmal etme. Banyo ne işe yarar ben hiç anlayamadım, çıkınca üşüyüp ağrıyı daha keskin hissettim ben.

Şu an böbreğin basınç üretiyor, kanal iltihaplanıp şişip taşı tıkıyor. Düz mantıkla, karnına basınç uygularsan böbrek idrarı fışkırtır, kanalı zorlayıp taşı ittirebilirsin. Kötü tarafı, böbrekteki hassas süzgeç yapıyı da zorlarsın. Ben secde pozisyonunda karnıma dertop edilmiş battaniyeyi dayayıp üzerinde ileri geri gidip gelmiştim. Sıvıyı basıp. Metal dinledim epey. Nealaka deme. Metal iyi gidiyor. 1 haftada düşürdüm çakılı.

Kayseri'den gilaburu suyu +1

eren holdingin 200tl'lik ayakkabıya ihtiyaci mi var bir de ordan bak.orda çalışan garibana zarar gelmediyse sorun yok bence ver ayakkabiyi bir arkadasına.

konuyu neresinden anlıyorsun Allahaşkına?

kargolamak için ayıracak vaktim yok nedir ya? ara kargoyu gelsin alsın

aramam

ayakkabıyı senin geri yollamaman garip, eve veya işyerine kurye çağırabiliyorsun, karşı ödemeli gönderebilirsin.

ne yap? bir şey yapma ayakkabılar dursun bi köşede madem geri vermeye bu kadar meraklısın. bir gelen olursa verirsin gelmezse ilerde birine falan verirsin. durdukça sıkıntı mı veriyor anlam veremedim.

Ben neden göndereyim, bu benim hatamdan veya sorumsuzlugumdan kaynaklanan bir durum degil. Bunun için kılımı kıpırdatmayı dahi düşünmüyorum.

Musteri hizmetlerinde aramasaydin o zmn ne cins insanlar var

geri vermeye çok niyetlisiniz hemde kılınızı kıpırdatmak istemiyorsunuz.
kargoya verecek vakit yok duyuruya yazacak vakit var güzel çekişkiler.

cevaba gelince ; umurlarında olmaz ayakkabı sizde kalır ikisini de güle güle kullanın eskimez hem

Yahu siz nasıl bir mantıga sahipsiniz. Arkadaşlar ayakkabı bana 2 tane geldi ben üstüme düşen sorumlulugu yerine getirip, hata yaptıklarını ve 2 ayakkabı gönderdiklerini söyledim. Bundan sonra benim yükümlülüğümde olan bir şey göremiyorum? Sorumluluk tamamen karşı tarafın, harekete geçmesi gereken onlar. Ne demek aramasaydın? İki mantık arasında uçurum var, kaç yaşınızdasınız Allahaşkına

Beni anlayan biri çıkacak mı merak ediyorum

2 dakika kargoyu arayacaksin cok mu zor bu aga? Ya bu kadar kil nasil olunabiliyor anlamiyorum ya.

Ne yapayım demişsin
Cvp kargoyu ara evine veya işine gelip adresten teslim alsın olay bu kdr basit

yahu ne tuhaf insanlar var. kimse hata yapamaz mı balpolen kardeş? adamlar hata yapmış maalesef senin gibi birine iki çift ayakkabı yollamış. sanki kendi hiç hata yapmıyor gibi kılımı kıpırdatmam demiş valla hayret.
ya umarım bir hata yaparsın ve karşındaki bunu düzeltmek için kılını kıpırdatmaz. çok içten dua ediyorum ;)

bariz kıl birisin. adamlar bi hata yapmış, günde 3 kere kargonun önünden geçiyorsundur, hadi geçmiyorsun diyelim ara kargoyu ver gitsin. biri hata yapmış olabilir, bu hataya bir iyilik yapmak çok mu zor yahu. yani bu nasıl bir insana batar anlamış değilim. umsrım hayatımda sizşn gibi insanlarla karşılaşmam

sizi anlayacak kadar mesgul biri yok herhalde.

buraya yazacak kadar vaktiniz varken kargoyu arayacak vakti nasil bulamadiniz cok merak eettim.

Ben böyle bir hata yapsaydım, o kişinin gerekirse kapısına gider ayakkabıyı alır gelirdim, benim hatam ve üstüme düşen bu olurdu, karşı taraftan da bunu bekliyorum dolayısıyla.
Benim gibi insanlarla karşılaşmayarak siz kaybedersiniz assdhhfshdhfdf:)

Yapman gerekeni yaptıysan ve başka bir şey yapmayı düşünmüyorsan bu duyuruyu ne diye açtın? Ne kadar şanslı ve vicdanlı bir insan olduğunu göstermek için mi?

Sizlerin de fikirlerini merak ettim

Adamların deposu Gebze'deyse arabayla gelip alıp geri dönmeleri kaç tl tutar onu düşünmek lazım. E sonuçta koca holding deyip onların çatısı altındaki başka bir firmadan gelip almasını beklemek de profesyonelliğe aykırı olacağından mantıksız olacaktır. Bu durumda sizin göndermeniz dışındaki her seçenek adamlar için daha fazla zarar demek.

kimse yazmamış ben yazayım.

internetten firmanın adresini öğren ardından en yakınındaki kargoya git ve elindeki fazla ayakkabıyı iadeli gönder. konu da tatlı tatlı kapansın.

-Kargoya ver.
+Vermem
-Kargoyu ara gelsin alsın.
+Aramam
-Hayrına birine ver
+Kılımı kıpırdatmam

Bence turşusunu kurmalısın. Başımızın gözümüzün sadakası olsun demişler.

açılın ben anladım galiba.

müşteri hizmetlerini aradığınızda "oh çok dürüstsünüz teşekkür ederiz, ayakkabı sizde kalabilir önemli değil" cümlesi yerine "gel de bize kargola" dendiği için sinir olmuşsunuz. "ben kargolamam gelin alın" demişsiniz, firma da muhtemelen bizzat gelip almakla uğraşmayacağı için "hee hee" demiş üstünde durmamış. hala da en ufak bir "kalsın göndermeyin" iması yapmamış. yani aslında firma hem geri istiyor, hem almıyor, hem de vermiyor.

bir firmanın bizzat ürün getirip götürdüğü nerede görülmüş? bu işler kargoyla hallediliyor. gitmemek hakkınız, ama iade etmeye niyetiniz varsa kargoyu arayınca gelip alıyorlar. onu da yapmam illa gelsinler diyorsanız bekleyin. gelmiyorlarsa da onların bileceği iş. hem kılımı kıpırdatmam diyip, hem de bunu dert etmek anlamsız. kenarda bekletebilir, giyebilir veya bir ihtiyacı olana sevabına verebilirsiniz.

Ben başlığı niye açtığınızı kestiremedim. Kendi kendini yiyen karadelik gibisiniz

efsane bir başlık olmuş, gecem şenlendi

peki gelip kapıyı çalsalar ayakkabıyı almak için kapıyı da mı açmazsın?

ah, kapıyı tabi ki açarım, bu benim sorumluluğum:)

o zaman haklısın gelip alsınlar işleri ne.

Diyaloglar şuna dönmüş
1.bp.blogspot.com

Benzer bir durum başıma geldi. Sipatriş ettiğim ürünün farklı ve 40 50 lira gibi daha pahalı bir paketini gönderdiler. Bu durumu arayıp anlattım. Müşteri himzetlerindeki kişi bşraz bekleyin müdüre sorucam dedi. Beni yarım saat telefonda bekletip müdürümüz arta kalan parayı göndermenizi söyledi dedi. Dedim ki o oezevenk müdürüne söyle önce lütfedip bir teşekkür etsin. Sonra kapattım. Parayı da göndermedim ürünü de. Allah için ürünün fazla olan kısmınıda kullanmadan çöpe attım. Kimsenin tapınmasını beklemiyorum ama bu tip durumda insan biraz olsun nezaket bekler. Belki arkadaşın da durumu böyledir.

Adres ver ben geliyorum.

net haklısın. yani ben seni anladım. mesela şöyle bi durum olsa; kargoyu gönderen ekipteki adam direk seni arasa ve dese ki bu hatayı ben yaptım, geri kargolamanız dışında bi seçenek şu an yok ve kargolamazsanız benim şahsen götüme giricek işten atılcam vs. dese, bu o zaman şahsi bir durum olurdu. yani bir insan evladı senden bir iyilik istiyor. o zaman derdim ki vicdansız kargolasan eline mi yapışır derdim. ama şu an bunu yapmak zorunda değilsin.
şu yaşadığın durum o firmanın ürün teslim planlarındaki bir eksik. ve bu eksiği senin kapatman bekleniyor(!) neden? eminimki bu ilk defa başlarına gelmiyodur, ya da illaki gelecektir. bu case için bir plan belirlemelilerdi.
çok zor değil yani, olması gereken; o müşteri hizmetleri sana en yakın kargo şubesini arar, bir paket var onu alın getirin der, sen de kapını açar buyrun paket burda dersin. o kadar. adı üzerinde aq müşteri hizmetleri. ama şu an bu durumda baya baya müşteriden hizmet bekleniyor ?!??! askjdhaks :D

Eyvallah.

zaten senin benim çocuğum kardeşim kuzenim olmayacak ki. olsa gene damat kontenjani gibi olacak...
zenginin çocuğu milletvekilinin çocuğu falan filan.. bir de bunu yüksek demokrasi gibi savunuyorlar mk

akp nin yaptığı şekliyle saçma ama gelişmiş bir ülkede neden olmasın ? çünkü milletvekilliği esasen bir meslek değil bir demokratik katılım aracı. bu kadar yoğun genç nüfusa sahip bir ülkenin gençler için eğitim, barınma, sağlık, istihdam gibi politikaları üretebilmesi için temsil edilmeleri faydalı olurdu

avusturya'nın 27 yaşında dışişleri bakanı olabiliyorken, türkiyede referandum maddeleri oylanırken 50 küsür yaşındaki milletvekillerinin de başkalarının ağzına bakarak oylarını kullandıklarını gördük, demek ki bu iş sadece yaş ve deneyimle alakalı değilmiş

peki 18 yaşında insanlar saflar kandırılmaya uygunlar, neden oy kullandırıyoruz? oy kullandırmayalım ya da kaç yaşında kullandıralım ?