ev

tabiki de evde oturuyorum

Bahsettiğiniz sebepten ötürü evde olurum.
Eğlenmek, dışarıda vakit geçirmek istiyorsam hafta içini tercih ederim çünkü daha sakin oluyor.

Sosyalleşmemi haftaiçi akşam yapar haftasonu yatarım

giriş cümlesi çok hoş yalnız asfgjssggdl. ^^

evde olacağım. dün yeterince yoruldum. bugünle ilgili tek beklentim geceye kadar uyumamak, uyku düzenimin ırzına geçmemek

bugunku planim evden disari adimimi atmamakti, sabah 15-20dakikaligina bozdum plani. aksama kadar bozmamayi dusunuyorum. belki 8-9 gibi disari cikarim arkadaslarla.

yarin sabah 8 gibi disari cikip gece 12 gibi filan gelicem, yarina enerji toplamam lazim.

az sonra uzun bir aradan sonra bisikletimle "çıkacağım." heyecanlıyım.

Güzel oyun bulursam tiyatroya gidiyorum. Hava güzelse balık tutmaya gidiyorum.

Gunduz biyerlere cikiyorum, tek veya arkadaslarla. Ama genelde haftaici daha guzel mekanlar daha sakin oldugundan tercihim.

Bugün sahil yürüyüşü yaptım, 6-7 km kadar, eve dönüyorum artık. Sevdiğim bi grup var, pazar gecesi çıkıyor, uzun süredir gitmiyorum ama yarın gündüzden uyuyup gece ona gidicem sanırım.

la roche posayin pudralıları var.

The body shop skin defence 50 spf antioksidan krem var, cok hafif yapili. Hem gunes kremi hem de su gibi hemen emiliyor. Ben ilk ciktigindan beri onu kullaniyorum.

sebamed.

yanaklarıma lazer yaptırdığım dönemde kullanıyordum. hiç bronzlaşmadığım için süt gibi cildim olmuştu :))

Cildim sivilce çıkarmaya bahane aradığı için solante acnes kullanıyorum çok memnunum. Yaz kış her sabah sürerim ne yağlandırma ne sivilce problemi yaşadım. Ama makyaj altına nemlendirmesi iyi gelmeyebilir ben fondotenle nemlendirici karıştırıp sürünce daha iyi oluyor

Yves roche beyaz olan 50 faktörlü kremi de var.

hasta ruhlu insanlar çünkü. altın isteyen erkeklerde öyle ayrımcılık olmasın.

onla hava atacak konu komşuya

kadınlar istiyor olarak bakamıyorum, ikinci örnekte gelinin abisine zincir istenmiş. direkt olarak kız evine bir bağış yapma durumu var.

kültürde kız isteme diye bir şey var en başta. eeen modern aile bile allahın emriyle kız istiyor. bir şeyi isteyerek "alırsan" karşılığında bir şey "vermen" beklenmesi de oldukça doğal. parası neyse verip el değmemiş kızı alıyosun yani. fair trade. ha öküz ha kız.

ikinci fotoğraf için mehir olayına bakabilirsin. fotoğraftaki olay gerçek ise kızımız eşeğin kulağına su kaçırmış tabi ama değilse de iyi trollemiş.

Altındır settir ne bileyim istenen şeylerin tamamen evlenen kıza ait olması gerekir, ailesine abisine babasına vs verilmez. İslamiyette böyledir, adı mehirdir, iki çeşit mehir vardır, biri hemen evlebirken biri de evlendikten sonra ve fazla geciktirmeden verilir KIZA. Tekrar ediyorum kızdan başkasına verilmez. Başkası istiyorsa edepsizlik hayâsızlık menfaatperrstlik çıkarcılıktır. Kıza verilen mehir konusunda da incelikler vardır ama oraya girmiyoruz şu anda.

satılık mal oldukları için, her kadın böyle değil tabii
edit: krem peynir+1 ayrıca kız isteme geleneği de ayrıca bir tartışma konusu olmalı bence

tabii ki bizim toplumumuzda evlilik dendiğinde gelenekler vb. devreye giriyor, ki bence bu kötü bir şey de değil.
bu geleneklerin, yani işte kızı istemeye gitmenin, sözün/nişanın, düğünün de bazı gereklilikleri oluyor.

bu bence günümüze aşırı derecede abartılı yansıyor ve tabii ki toplumun genelinde var olan açgözlülük ve görgüsüzlük de devreye giriyor.
gelenekler orta haliyle, şartlara göre yapıldığında güzel, kız alıp vermeyi alışverişe döndürmek başka bir şey.
uzun uzun liste yapmak falan çiğlik artık.
bir de bu alınanların verilenlerin yıllarca geyiği de dönüyor bu tip aileler içinde.
"x'i de sevmem zaten, düğünde bilmemne yerine bilmemne takmıştı" falan gibi değerlendirmeler yapılıyor.
ülkede, özellikle de Anadolu kesiminde dünyaların nispeten küçük kalmasıyla da ilgisi var.
yani hayatlarında başka bir şey yok.

orada krem peynir'in dediği giriyor devreye.
ben de çok "krem peynir+1" diyorum bugün, kusura bakmasın, ama öyle.

ataerkil düzen+1

eskiden kadına evlenirken altın, para vs verilmesinin nedeni, kadınlar çalışıp para kazanmadığı için, bir boşanma/terk edilme durumunda, dımdızlak ortada kalmaması, elinde bir güvencesinin olması içinmiş. (yukarıda bahsedilmiş-mehir)
tabii kadınların babası da başlık parası talep ediyor aynı zamanda. yine aynı neden, kadın çalışmıyor, eve para getirmediği gibi onun için harcama yapılıyor. sonuç olarak, babası kızı büyütene kadar yaptığı harcamaları damat adayından istiyor, ben bu kıza senin için baktım, büyüttüm ayağına.

bunlar günümüzde devam ediyor işte. geleneksel olmayan ailelerde "şunları takacaksınız" gibi dayatmalar olmuyor tabii. ben evlenirken aileler arasında takının t'si bile konuşulmadı. herkes kafasına göre taktı bir şeyler. bu tarz ailelerde "geline altın takma" kafasından çok, yeni evlenen ve masrafları olan çifte yardım edelim kafası var.

bunun gösteriş haline getirilmesi ise tamamen kültür ve karakter meselesi. Altın bilezikleriyle hava atan bir gelinin, iphone u ile hava atan güya modern bir adamdan farkı yok bence.

İnsan da eşyadan farksız artık. Eşyanın özelliği nedir? Bir fiyatının olması. İnsanların da fiyatları var. Kiminin fiyatı altına, kiminin statüye, kiminin servete, kiminin şöhrete endeksli. Çoğu insan satar kendini ama kimse kabul etmez ya da edemez.Çok altın çok değer demek.

Bu tam bir yolma düşüncesi olmuş artık. Bizde sadece çocuklara takılır ama efsane altın takılır/istenir sebebi de borçsuz evlensinler diye. O altınlar bozdurulur borçlar ödenir isterlerse tatile çıkarlar. Bence de gerekli ama her şeyin de bir sınırı var.

böyle insanlar yok diye bir şey valla
komşumuzun 2 oğlu evlendi biri samsun biri ordulu "kız" aldı
ikisi de listesiyle geldi :)
kızlardan biri y.dışında yaşıyor, çalışıyor buna rağemn ne kdar gelenseksel adet varsa uyguladı ve istedi.
diğeri lise mezunu ev kızı (boşansalar bu kız çatır çatır nafaka alacak mesela, islamda nafaka mı var?) çocuğun parası da yoktu kredi çekti altın aldı.
bunlar bizim en yakın komşumuz, düğünlerini biz yaptık sayılır o kadar torulduk, ilgilendik, misafirlerini ağırladık vb. bu kadar yakın olmadıklarımızda olayların içyüzünü bilmiyorum ama %90ında aynı şeyler oluyordur.
bu arada biz mahallenin AKP/MHPli olmayan 2-3 ailesiyiz. gelinler ne kapalı ne cahil. nişanlıyken birlikte tatillere giden şimdi cruise turunda olan insanlar. ama altına gelince işler değişiyor.

trakya'da bi beldede yaşıyorum burada altın istemenin tek amacı belde olduğundan belde sakinlerine hava atmak. tek amaç bu. bi de şu var damat tarafı fakir ise ''akrabayız kız alıp verme düşmez'', damat tarafı zenginse ''uzaktan akrabayız çok uzaktan'' diye bi ikiyüzlülük var.

şehir lokasyonu için ise iki düğüne şahit oldum böyle altın kavgası verilen; birinde kızın annesi geline takılan takıları almak istedi daha takı başlamadan erkek tarafı da konuklarına damada takın talimatı verdi böylece kızın annesi affedersin babayı aldı. diğerinde ise düğün günü iş bozuldu bayağı sandalyeler havada uçtu falan kavga çıktı .

yani sonuç olarak lokasyon küçük bi yer ise altın gösteriş için büyük bi yer ise ya da büyük şehirlerden birinde oluyorsa bu düğün dernek işleri orada da tamamen kız tarafının terbiyesizliği başka bi şey değil.

Ya aslında biraz da maddi garantisi oluyor kadının, hiç kendi parasını kazanma kavramı olmayan zamanları düşününce. Ama tabii şu anki vaziyette güç gösterisi gibi

Mehir hakkı dinen caizdir. Kadınların dinen değerli bir şeyler isteme hakkın vardır. Buna mehir hakkı diyorlar. Ayet;

"Kadınlara mehirlerini borcunuzu öder gibi verin. Eğer onun bir kısmını size gönül rızasıyla verirlerse onu da afiyetle yiyin." (Nisa Suresi/4)

Daha fazlası için bakabilirsiniz: www.namazsitesi.com

aynısını hissediyorum.

Uğurlar olsun lafına uyuz oluyorum. Bunu söyleyen kişiyi bıçaklayasım geliyor. Facebook'ta bu tip yorum yapanları şikayet edip engelliyorum.

Her şey değersizleşiyor

++
hayatın acı gerçeklerini kabullenmeyen insanların, sanalda yalnız kalmama ve cici görünme çabası diyebiliriz.

ben de - vesselam - lafini hic sevmiyorum

Bende insanların bazı hareketlerini gereksiz görüyorum. Onlarda benim hareketlerimi.

Ama bunu geçtim, bize ne? Size ne? İsteyen istediğüni yapar, dinler, okur, içer. Adam kendini öyle göstermek istiyosa bize ne?

Bende gıcık oluyorum mesela, adam gelmiş 2 gün geçirmiş viyanada, sanki 40 yıldır yaşıyor havasında, kimdi hatırlamıyorum necromantik mi, öyle saçma bi tabir kullanmıştı. Ama istediğini kullanır, seyretmem, okumam, kaale almam. Bana ne.

ben de senle aynı görüşteyim.
yapmacık hareketler.
kişisel yorum olarak şunları söyleyebilirim; çevremde ki böyle bir, iki insan var.
o kişiler de her ne kadar sosyal mecralarda çok mutlu insan proflili çizmeye çalışırsa çalışsın; özel hayatında depresyondan, depresyona koşan kimseler.
velasıl, samimiyet, taklit edilemiyor.

Ben zaten duygusal şeylere tahammül edemem. Sürekli şiirsel takılan kuşlar uçuyor, keşke bunun için sevseydim seni, mavi edebiyatını yapanı sürekli kahve içip altına şiir yazanları sevemiyorum. Aklıma bu geliyor hemen www.google.com.tr

bi de şey var, aynı jargondan. nasıl seviyorum belli diil. nasıl özlüyorum belli diil.
valla benim de cok sinirimi bozuyor bu insanlar, hatta basta samimi gelen bi tanesiyle gonul bagı kuracak olduk. allahım o duyarlılıklarının sadece kendi ufak dertlerine kadar oldugunu gordukten sonra 2 kat tiksindim bu jargondan.
goruyor ve arttırıyorum.

Evet tabii ki sahte geliyor ama ben çok gülüyorum bu kişilere. Kendimi bildim bileli hep biraz odun olmuşumdur, dolayısıyla fazla duygusal, efendime söyleyeyim şiir tutkunu, hisleri şelale insanlar bana hep biraz garip görünmüştür. Daha doğrusu gülünç diyelim. Ben böyle şeyler okurken falan hep başkaları adına utanıyorum, tüh keşke demeseymiş o cümleyi diyorum.

Bahsettiğin bu saçma sapan yapaylık sosyal medya kullanmama sebeplerimden biri. Bana da inanılmaz anlamsız ve itici geliyor böyle şeyler. Yani bir insan içtiği kahveyi, okuduğu şiiri falan niye başkalarına da göstermek ister gerçekten anlayamıyorum ben. Örnek verdiğin yorumlar da çok samimiyetsiz ve gereksiz abartılı. Böyle şeyler yazabilmeleri falan hala çok tuhaf geliyor bana.

kuşlar kısa, hayat uçuyor

işyerinde "kardeşim" diye dolanan tipler. samimiyetsizliğin tillahı.

Maçka Parkı.

Moda sokakları, emirgan sahil ve burgazada.

beşiktaştan nişantaşına çıkarkan taş yolda yürümek, sağda itüyü selamlayıp eserse maçkaya dalmak falan, kadıköyün her sokağı, moda, fenerbahçe-kalamış.

galata kulesi.

En sevdiğim yanı benim gözümde ulaşılamaz olması ve orada yaşamıyor olmam.
Yer olarak da üsküdar tarafını biliyorum biraz oralar hoşuma gidiyor.

sultanahmet, gülhane. (anısı çok fazla)
boğaz hattı.

Beylerbeyi, Moda, Yeniköy adalar da dahilse Heybeli
Manda Batmaz-Taksim
Yeniköy kahvesi
Beylerbeyi köy kahvesi
Sokak simidi

çocukluğumun geçtiği sokaklar, caddeler. ilkokul ve lisemin olduğu bölgeler.

onun dışında çok sevdiğim bir yeri yok. anılar benim için istanbul sadece, başka şevilecek bir tarafı olduğunu da düşünmüyorum.

Dilenci vapuru
Abdi ipekçi spor salonu

Vapur ve vapura binmek. Ama su yeni igrenc vapurlar degil :)

Onun disinda fenerbahce, kadikoy, caddebostan. Buralarda buyudum, yasadim. Hala istanbulda en cok buralardayim.

Çengelköy ve kuzguncuk tarafları diğer her yerden nefret ediyorum. Modadan yeldeğirmeninden taksimden karaköyden tiksiniyorum. İnsanların kafalarına basa basa yürümek istiyorum öyle bir nefret

Sadece tanıdık ve alışılmış olması, dünyada en iyi bildiğim yerlerin burada olması. Ama hiçbiseyini sevmiyorum. İnsanları da. (sadece çocukluğumu geçirdiğim mahalleye sempatim var anılardan ötürü)

ataturk havalimani!

saka bi yana cocuklugum levent+tarabya tarafinda gecti. oralari severdim cok ama simdi ne durumda hic bi fikrim yok.

Beni huzurlu hissettiren yerler prens adalarından herhangi birinin herhangi ıssız bir noktası; deniz kokusu eşliğinde upuzun maviye bakarken güneşten koruyan bir iğne yapraklı ağaç gölgesi yetiyor.

caddebostan sahil.
moda sokaklarının sessizliği.
tarihi yarımada

Vapura binmek
Vapur iskelerinin kenarlarındaki banklarda oturup simit yemek.
Kadiköy sokakları ve Moda
Bebek parkı, sokakları
Sahil hattında seyahat etmek.
Maçka parkı +1
Akaretler yokuşu

vapurlar,.yıllardır inanılmaz keyif alırım.

her yeri ve her şeyi. doğma büyüme istanbullu olduğumdan başka bir şehirde yaşamaya başlandığın vakit herşeyiyle özlüyor insan istanbulu.

kaosu seviyorum. istanbul bunun için paha biçilemez bir şehir. yer olarak ise çocuklugumun geçtiği kasımpaşayı genel olarak severim.

tarabya tarafları. hem güzel hem sakin.

aslında çoğu yerini seviyorum, kıyı kesimini daha çok. ama en çok kadıköyü seviyorum sanırım, moda sahili, sokakları, caddebostan.
beşiktaş dolmabahçe arası o ağaçlıklı yol da çok güzel.
istanbulun tüm o kaosu, fırsatları, her şeyin burda olmasını seviyorum, insana kendin hem güçlü hem de güçsüz hissettiriyo.

rumeli hisarı civarını

vapur
vapurda simit yemek
kadıköy
laleliden eminönü' ne geze geze yürümek ( eminim şimdi bok gibidir, olsun)

Büyükçekmece Sahili ve Albatros
Adalar
Maçka Parkı ve Akaretler

Sevdiğim tek yanı herşeye kolay ulaşılması.

Kireçburnu sahili...

Aradığın her şeyin olması.
Kadıköy ve Beşiktaş da en sevdiğim yerler.

Bu duyuruyu silmeyin lütfen.

faceook un algoritmasını kimse bilmiyor, büyük ihtimalle onlarda bilmiyorlardır, yapay zeka öğreniyordur.

normalde public figure değilde normal insan ise 1-2 kere yapsan olabilir bence, ama sürekli yapıyorsan stalk yaptığını anlayıp büyük ihtimalle seni ona göstermez, yakında sana bile göstermeyebilir :)

Bence oluyor ya. 10 yıl önceki sevgilimde ne şu anki telefon numaram var ne mail adresim ne de ortak arkadaşımız var ama şak diye önerilenler listesinde göstermişti. Bence stalk gücü adına gösterebilir.

gosteriyor bence.

Aramaya inandim.
Ay hadi inşallah

renk azıcık daha koyu olsa güzel gibi. gerisini bilmiyorum.

@proleter midnight blue rengiymiş bu. Daha da koyu olsa mavi siyah gibi olmaz mı ya? İbrahim Tatlıses'e dönmeyelim.

Ben aralarını birer kere mor ve mavi boyattim. Saçım koyu renk, ikisinde de açtılar. (Ki koyu mor ve koyu maviydi) ilk yaptirdiginda çok güzel evet ama 2 hafta sonra mor pembeye, mavi yeşile dönüyor. 3. Haftada iğrenç bir renk oluyor ikisi de. Sürekli boyatman gerekiyor kısacası.

İlk banyolarda kopuk, havlu; uyurken yastık vs hep boya oluyor ama 3. banyoda filan geçiyor o durum.

Ben saçımı bunlar haricinde hiç boyatmadim ama açtıkları için o bölgeleri tararken bile zorlanıyordum. Demek ki zarar veriyor diye düşündüm.

Kısacası güzel hoş ama o güzellik 2 hafta. Sürekli uğraşırım, bakımını da eksik etmem diyorsan (ben kuaföre gitmekten bikmistim) yaptır. Yoksa bir de tüm saçı boyatacagin için zor olabilir senin açından.

Bunu açmadan, birkaç ayda, kendin boyayarak tuttutursun.

Yaptir, hayirli olsun. Ben direk boyle gordugume asik oluyorum

Yaptır ya içinde kalır yoksa. BEn saçımı uzatmak istiyordum uzatamadım şimdi saçlar döküldü uzatamıyorum içimde kaldı.

Yaptır buff, yakışır sana.

yaptir icinde kalacagina hevesini al.
sari ve kizil disindaki renkler candir...

You go girl!

Yaptır.

belki de çok aydınlık bi yerde çekildiği için bana öyle geliyordur günlük hayatta bu kadar parlak görünmeyecekse yabıştır.

canın istiyorsa yaptır tabii ama madem sormuşsun ben yaptırma diyorum. bu tarz renkler, yani mavi, yeşil vs. gibi renkler, çok ama çok açık tenli kızlara yakışıyor yalnızca. yanlış hatırlamıyorsam sen hafif buğday tenliydin. o yüzden kafamda çok yakıştıramadım sana.

renk cok güzel, yaptir. icinde kalmasin.
retro ile de güzel duracagini tahmin ediyorum.
keske ben de yaptirabilsem.

Ben saçımı pembeye boyadım boya aktı ama saçımda lanet kızıllık kaldı aylar oldu akmadı o boya ve saçlarımı tararken artık koyun yünü açıyormuşum gibi hissediyorum. Ama ben defalarca boyadım. Pembe yaptım mor yaptım turuncumsu bir şey yaptım o yüzden bu kadar zarar görmüş olabilir.

Çok istiyorsan dene tabi. Zaten bir kaç hafta sonra akıyor olmadı boyatırsın kendi rengine

Ben jeans color ve manic panic kullandım
Hayır duş alırken akıyor

renge bayildim ancak cok akacagini dusunuyorum. cok sik kuafore gitmeniz gerekir muhtemelen.

sana çok yakışır. o yüzden yaptırma. *my barzo senses are tingling*

@jazzabel
Manic panic'in renklerini beğenmedim.
Directions diye bir marka varmış, onunla ilgili bir fikrin var mı?
Bir de jeans color dediğinin Acaica diye bir markanın sanırım değil mi? Jamaican Jeans falan diye de bir şeyler çıktı da.

Yalnız benim yaptırdığım mavi de bundan en fazla 1 2 ton açık maviydi, açtılar.

Açmadan birkaç kere boyayınca rengi tutturursun diye bir sey yok yani. İlla ki açıyorlar.

hayır, yaptırma bence :/

Directions ile manic panic arasında çok fark yok diye biliyorum ama kullanmadım ben onu. Jeans color daki farklılık ne anlamadım ama bendeki acaicamış kuaför malzemeleri satan bir yerden almıştım ve çok fazla ara renk yoktu. İstediğiniz rengi tutturabilir misiniz bilemedim. Benim aldıklarım hep kutusundan çok çok daha açık renkte çıkıyordu boyayınca.

Siyah boyalı saçlarımı (bilen bilir, siyah boyayı açmak bile zordur) birkaç ayda açmadan kıpkızıl yaptım. Tutmaz diye bir şey yok, tutmayacak kadar açık bir renk değil bu görseldeki. Sadece zaman alır tutması. Ben o zamanı saçımın açılarak mahvolmasına, yanmasına tercih ettim.

@devilred ben de zamanında turuncu yapmıştım aynen senin gibi açtırmadan boyaya boyaya. O yüzden ısrarla boyamaya devam edildiğinde renk tutuyor evet. Fraise ilk boyamada direkt tutmaz anlamında söyledi muhtemelen.

3: full maviya boyatmak yerine, neden sadece uçlarını maviye boyatmıyorsun?
geçenlerde bir kızda görmüştüm ve beğenmiştim.
üstelik, risk faktörü de az.

@pangea kısmi boyadan hiç haz etmem. Bir de benim saçım gibi kısa küt saça daha da yakışmadığını düşünüyorum, o yüzden ya hep ya hiç.

Çok koyu bir renk istiyorsunuz, o yüzden saçınızı platine kadar açmanız gerekmeyecek. O yüzden çok yıpranmayacak. Ben kesinlikle açmanızı (hatta kuaförde açtırmanızı) öneririm çünkü bu mavi yeşil vs renk boyalar su bazlı oluyor. Kimyasal işlem geçirmemiş, gözenekleşmemiş saçta hiç tutunamıyor. Bir de boyayı seçerken dikkat edin, mavi boya yeşil değil mor alt tonlu olsun. Böylece saçınızı açtırınca çıkan sarı ton nötralize olur ve boya yıkana yıkana aktığında pis bir yeşil ton çıkmaz, morumsu grimsi lilamsı renklere doğru solar.
Benim önerim ilk uygulamayı kuaförde yaptırıp sonrakilerde üstüne kendiniz boyamanız.

Fotoğraftaki tonu tam verecek boya Special Effects markanın Blue Velvet rengi, hem açmadan hem açarak boyadım ben bu boyayla saçımı. Açmadan boyadığımda kalıcı olmadı ve her tarafımda iz bıraktı, akana kadar şirinlere döndüm. Açtığımda çok çok güzel oldu ama yine de çok iz bırakıcı bir boya. Türkiye'de bulunmuyor, haircrazy.com'da var, Türkiye'ye girişinde sorun çıkmıyor.

Daha kolay bir alternatif Directions - Midnight Blue. Sachane.com'da var. Son 4-5 senedir bu boyanın başka renkleriyle boyuyorum, Midnight Blue kullanan arkadaşım çok memnundu. Diğer boya gibi bulaşmıyor, kıyafeti yastığı boyamıyor. Terleyince falan hiç çıkmıyor.

Manic Panic markayı önermem. İlk boyamada renkler müthiş canlı çıksa da çok çabuk akıyor saçtan :(

@metalic süpersin sağol, bu alt ton falan meselesi hayatta aklıma gelmezdi.

Cevapları okumadan cevap veriyorum.
Öncelikle YAPTIR YAPTIR YAPTIR! Ben tamamına cesaret edemediğim için ense bölgesinden bir şeridin rengini platine kadar açtırdım, mavi, mor, aklıma esen rengi alıp kutu bitene kadar 4-5 kere boyuyorum, şu anda lilac-gri arası kullanıyorum.

1. Bence çok yakışır o giyim tarzına.

2. Koyu renkler saçı açtırmadan da tutabilir ama saçının kendi rengine bağlı. Benim saçımın doğal rengi açık kahve, çilek kırmızı yaptığımda tutmuştu. Birkaç kez boyadıkça daha iyi tutar. Fakat platine kadar açtırman kesinlikle gerekmez, belki 1-2 ton açmak ister kuaförün.

3. O fotoğrafta tek renk yok sanki, maviler ve morlar var. Güzel ama :)

4. Ben en son La Riche Directions aldım, beklediğimden iyi çıktı. Manic Panic iyi. Manic Panic'te renk seçeneğin daha fazla, bir de daha kalıcı diyorlar. Ama bu iki markadan beğendiğin rengi al, ikisi de iyi.

5. Evet. Ondan kaçışın yok. Koyu renkli havlular al, hazırda dursun :)

Bunlara ek olarak, bu boyalar kalıcı değil, hızla rengi değişmeye başlayacak, en fazla 3 haftada bir tekrar boyaman gerekecek. Özellikle saçının tamamını boyatırsan rengi korumak istersin diye tahmin ediyorum, sık sık boyaman gerekir. Saçın çok kalın değilse bir kutuyla en az 2 kere boyayabilirsin sanırım. Bütün saçını sürekli boyamak istemezsen benim gibi kısmen renklendir :)

Edit: sırasıyla önerilerim:
www.manicpanicturkiye.com
www.directionsturkiye.com
www.manicpanicturkiye.com

Boyat severim.
Sonucu paylaşmak zorundasın bu arada.
İfşanı kaçırdım çünkü evet.

@kobuzchu hakikaten benim sana sormak niye aklıma gelmedi yav, iyi ki cevap yazdın <3 Sanırım adam gibi gidip açtıracağım evet. En azından ilk seferde boyayı da onlar yapar, sonra ben evde kendim hallederim. Saçımın doğal rengi açık kumral ama yıllardır boyalı, ben bile unuttum neredeyse. Şu anda koyu kahve boya var, minicik de olsa açtırmak daha iyi olacak gibi geliyor bana da. Kuaförün beynini yiyerek olabilecek mümkün olan en minimum işlemi yaptırabilirim sanırım.

Daha net karar veremedim gerçi, bikaç gün daha düşüneyim bakalım. Hala vazgeçmemiş olursam boyatacağım :)

Sorun olursa gönder gelsin. :)
Saçında boya varsa en azından onu akıtacak kadar açtırmak iyi olur bence de.
Bir de sonradan hatırladım. İlk boyadan sonra saçı yıkayınca sirkeyle durulamak (yarı yarıya beyaz sirke + su karışımı) rengin daha kalıcı olmasını sağlıyormuş. Sonrasında da arada bir şampuan, durulama, sirke, durulama yapmak iyidir.

Kısmi boya sevmiyorum desen de bir de şu var: www.mirror.co.uk :))

ben bir parçayı yaptırdım, epey açık bir sarıya kadar açtılar.
spor yaparken havlu, uyurken yastık, duş sonrası havlular mavi oluyor.amonyayksız boyalar yıpratmıyor. jeans color var, birkaç marka daha var böyle. yaptırabiliyorsan ombre gibi yaptır bence, yoksa her ay dipleri açtırıp boyatman gerekecek.

Turkiye'de erkekler biraz gec olgunlasiyor. Evlenene kadar aileleri ile yasiyorlar. Anneleri kilotlarini yikiyor falan. Kizlar da bir erkek gelecek beni kurtaracak pembe hayalleri ile yasiyorlar. Bu psikolojiyle her sey mumkun.

Buyu yaptirnis pic

Pedofili

gençler bana da mantıklı gelmedi.Kızın da mantıklı açıklaması yok .

Sevismisler ise, kiz seksi ask ile karistiriyor.

Adamın derdi seks.
Kız da aptalın teki. O yaştaki adamın işi gücü bi geliri belki arabası fln vardır. Kız da bunlara tav olmuştur.

Benim de ünideyken bi kız arkadaşım vardı. Çalıştığı marketteki 42 yaşındaki patronundan hoşlandığını öğrenmiştim.

Hey gidi gençlik depresyonlarım...

@mahone işi gücü arabası olsun ya .42 yaşında .Sonuçta 30 yaşında da bunlara sahip olan insan çok .

daddy issue

Daddy issues
Kızın küçükken ailesiyle olan ilişkisi ileriye yansır. Babasıyla problemi varsa ya da küçükken yeterli yakınlık kuramadıysa onu hep arar. Zenginlik her zaman tek kıstas değil

Kendinden büyük erkekten hoşlanması normal. Erkeği parası pulu olmasa belirli bir gücü olabilir. Örnepin, öğrenciler öğretmenlerine, kadın çalışanlar patronlarına aşık olabilirler ya da buna eşdeğer bir karizma bulabilirler. Bu hatta neredeyse klişe derecesinde yaygın görülen bir şey. Adamın da orta yaş krizi döneminde çıtır öıtır kız istemesi neredeyse klişe.

Yaş farkının fazla olduğu ve küçük tarafın henüz ergen olduğu ilişkilerde kadın-erkek fark etmeksizin sorgulanması gereken şey yaşı küçük olanın değil, büyük olanın ilgisi olmalı bence. 20 yaşındaki bir kadın veya erkek 40 yaşında; yaşını almış, karakteri oturmuş, daha bilgili ve tecrübeli olması beklenen taraftan etkilenebilir. Bu etkilenme hayranlık da olabilir, hoşlantı da. Asıl tuhaf olan 40 yaşındaki birinin körpe, muhtemelen öğrenci, tecrübesiz birinden hoşlanması ve 9 ay peşinden koşması bence.

Zenginlik veya yakışıklılık dışında bir sürü etken var, çok sığ bir yorum olmuş bu.

pike+1
akli basinda, saglikli bir erkek, gercek bir adam birakin pesinde kosmayi, kendisine romantik hislerle yaklasan bir genc kadina bir baba, bir agabey gibi yaklasip bu durumun yanlisligini anlatmali, gerekirse destek gormesini saglamali.
yahu toplum ne hale gelmis? bunlarin cevresinde hic mi mantikli bir insan yok? bu adamin bir anasi babasi kardesi arkadasi yok mu? neden karsilarina alip konusmuyorlar?
bir de mali mulku yok, yakisikli degil falan demissiniz, bunlar olsa olmasa da anasi babasi yasindaki adamla ilgilenmesi normal midir? siz kendi ailenizde boyle bir iliski icin ne dusunursunuz? mudahale etmez misiniz?

Daddy issues hakkında ne biliyorsunuz da atıp tutuyorsunuz acaba?
Benim 4 yılı devirdi ilişkim. 18dim başladığında, o 36 idi.
Seviyoruz, mutluyuz, kime ne?

bir nick var benden iceri bize anlatır mısın ? Nasıl yaşlı bir adama aşık oldunuz ? Nedir sizi etkileyen şey ?

@bir nick var benden içeri annemden biliyorum. psikiyatrist bunu söylemiş. Daha fazla bilgi için john bowlby gibi insanların araştırmalarına bakabilirsiniz. Psikanaliz freud üzerine şeyler okuyabilirsiniz. Her kurama katılmamakla beraber bazı şeyler genel olarak kabul edilmiş gerçeklerdir. 0-2 yaş ve 6 yaşına kadar ailenizden gördüğünüz ilgi ve davranış biçimlerinin ileriye olan etkileri gibi.

sevginin yaşla ilgisi olduğunu düşünmüyorum.
Bence kız zamanında yaşıtlarıyla takıldı ve onların olgunluktan uzak olduğunu anlayınca karşısına da bu adam çıktı ve tam istediği olgunlukta biri kendi düşünce yapısına da uyuyor ve öyle ilişkileri devam etti.

Ben de daddy issues, olgunluk ve hayranlik karisimi oldugunu dusunuyorum kadin acisindan. Erkek acisindan bilmiyorum gercekten ve merak ediyorum. Kiz tarafinin etkilenmesi su durumda kolay evet. Zaten daha ne gormus yani, manipulasyona acik kucuk tatlis bir beyni var. Bu durumda pike +1

bir de su soruda soyle bir cevap gormustum ve bilmiyorum, azicik ilgili iste, taraflardan birinin gorusu yani birinci agizdan. (www.eksiduyuru.com)

"27e 19k iliskisinde e tarafiyim.

Hacim sorun olurlu gorunuyor. Ama ben deneyin diyecegim. Kiz kucuk degil neyin ne oldugunu bilebilecek yasta. Ama kendi iliskimde hep sorgulamam kizi manipule mi ediyoum? Beni seviyor mu hayranlik mi duyuyor seklinde idi. Siz de bu sorulari sorun. Zamana yayin en dogruya karar vereceksinizdir.
Ayrica kendi iliskimden ornek vereyim. Gecen benden cocukca seyler istiyor. Ya otur kiz yerine dedim. Simdi baktigimda ulan keske kirmasaymisim kizi diyorum. Yani karsinizda cogu zaman bi kiz cocugu ile basbasa kalacaginizi hesaba katin. Kirmayin kizi. Siz onunla cocuk olursaniz o da sizinle yetiskin olur. Hayirlisu olsun hakkinizda"

Psikoloğum ben, dolayısı ile freud hakkında da daddy issues hakkında da sizden çok şey biliyorum. En azından her yaş farkı olan ilişkiye ilişkinin dinamiğini bilmeden daddy issues yaftasını yapıştırmamak gerektiğini biliyorum.

daddy issues +1

Ulan iki yabancı dizi izleyen geliyor buradan daddy issues diyo. Herkes her şeyi biliyor. 40 yaşındaki adam sorgulanmalıymış... Hadi ben de kız adamı kullanıyo arabasıyla geziyo diyorum onu sorguya alalım. Yok yok adam onun aslında seks partneri ve kız salağa yatıp hepinizi kandırıyor. Veya adamı çevresini genişletmek için basamak yapıyor. Vazgeçtim hayatlarının aşklarını yaşıyorlar. Hangisi doğru ahali? Iyiden iyiye mahalle karısı muhabeti.....

20 yaş küçük değil. Çoğunuzun annesi ninesi 20 yaşında evli ve 2.çocuğa hamileydi. Zaten küçük çevrenizin dışına ve dünyaya bakarsanız bunların sandığızdan yaygın olduğunu göreceksiniz.

çok ciddi bir yaş farkı daha doğrusu yaş farkından ziyade küçük olanın yaşıyla birleşince daha vahim bir hal alıyor. Adam kızın babası olacak yaşta, daddy vardır yoktur bilmem, o yaşta kızların da oğlanların da aklı bir karış havada. tamam cinsel istismar var diyemeyiz ya da çocuk istismarı, sonuçta reşit ama reşit olalı birkaç yıl oldu diye o kişinin çocuk olmadığını söylemek doğru değil evet hukuki olarak çocuk olmayabilir ama kafa çocuk, o yaşta bir kızın flört edeceği, ilişki yaşayacağı erkekler en fazla 23-24 bandında olmalı, 40 ne?
bu durumda asıl sorumlu yaşı büyük olan taraftır, o yaşlarda kızlar da oğlanlar da kendilerinden yaşça büyük, belli şeylere sahip insanlara hayranlık duyup bunu aşk sanabilir, diğer taraf bu durumu istismar etmemeli.
yoksa 20 yaşında ergen, daha çocuk sayılabilecek, daha fiziksel, ruhsal,duygusal olgunluğunu tamamlamamış genç kızla, 40 yaşındaki bir adamın seksten başka paylaşacak neyi olabilir? Ki o bile sorunlu bu şekilde.
Haa kız da adamı maddi olarak sömürüyordur, farkındadır, alan memnun satan memnundur ali ağaoğlu örnekleri gibi, diyecek bir şey yok
ama aşk-sevgi falan geçin bu işleri diyorum

uzun uzun yazmaya gerek yok: daddy issues +1

daddy issues ya da değil, önemli olan mutlu olmak ve mutlu etmek.
gerçekten sevdiğinize ve sevildiğinize inanıyorsanız, o zaman "hayır, bunun nedeni daddy issues" diyerek ilişkinizi bitirmeniz anlamsız olacaktır.
karşınızdaki insan babacan biri olmak zorunda da değil.
yani 40 yaş dendiğinde, illa babalık yapan olgun erkek diye düşünmeye gerek yok.
kişilerin karakterlerini, deneyimlerini, içlerini bilemeden yorum yapıyoruz sonuçta.

baba travması üzerine çalıştıktan sonra ilişkiden özgürleşmek isteyebilirsiniz, ama istemeyebilirsiniz de.
yine de, durumun baba sorunlarıyla ilgili oluşu, var olan hisleri ortadan kaldırmaz ya da yok saymak için neden teşkil etmez.

ancak ilişkide sorunlar varsa ve bunlar o baba sorunlarıyla ilintiliyse, bazı kalıplar tekrar ediyorsa, babayla ilgili sorunlar çözüldüğünde, kadın ilişkiye daha net ve objektif bakmaya başlayabilir.

baba sorunu ya da değil, hayatta böyle şeyler oluyor.
aşk aşktır.
kötü niyet olmadığı ve yaşlar reşit olduğu sürece, bunu sorgulamanın anlamı yok.

20-40 fazla iddialı.

9 ay boyunca peşinden koşup sonra saldıysa kız ego yapmıştır.

daddy issues +1

erir

Hayır. Bu tarz zor konularda beynimi kullanabiliyorum.
(Sizin yapmadığınızı düşünerek)

Isınsın diye değil de yanlışlıkla yapanı gördüm. Eridi tabi azcık

cahs ne kadar akıllı. bizim gibi değil

Annem aşırı dalgın. Kettle koyar fritöz koyar açar ocagı. Çok şükür daha ölmedik.

patlama falan acisindan mi soruyorsunuz? saatlerce durmadigi surece sadece dis kisminda hasar meydan gelir. hatta kisa surede fark edilirse risk olusturmakla beraber tekrar kullanilabilir bile...

@maviçorap Çaydanlıkla karıştırıp ısınsın diye koyma türünden

o kadar dalgın değilim. en fazla sigarayı ters yakmışlığım var.

Yok ama fırın tepsisini halının üzerine koyup halıyı yakmıştım bir kere.

hiç doğmamam gerekiyordu baştan büyük hatayı yapmışım.

korkaklık yapıp istediğim bölümü seçmeyerek 1 sene kaybetmek. sonra korkaklığı ileri boyuta taşıyarak gerizekalı gibi 3 sene daha kaybetmek. ha çok mu pişmanım? değilim. 18-19 yaş dönemim cidden fazlasıyla bunalımlıydı ve en çok istediğim, çocukluğumdan beri hayalini kurduğum bölümü o dönemde seçsem belki de kişisel sorunlar nedeniyle başarısız olup bırakacaktım. o zaman tutunacak başka dalım ve alternatifim de kalmayacaktı. evet şu an 22 yaşındayım, elde sıfır var, hırt oğlu hırtım ama dört sene öncesine kıyasla daha stabil ve olgunum. neyi neden yapacağımı, neyin neden işlemediğini ve bundan sonra ne yapmam gerektiğini vs. daha net bir şekilde biliyor ve görebiliyorum. normal şartlarda bu sene üniversiteden mezun olacaktım. hayatımı şekillendirmeye karar ver(eme)diğimde 17 yaşındaydım. bazıları çok daha net ve başarılı olup yürüyor ama ben o kadar gafalı değilmişim demek ki, 3-4 sene debelendikten sonra kendimi bulabildim.

uzun lafın kısası en büyük hatam 18-22 yaş arasını büyük ölçüde "çöp" olarak geçirmek oldu ama yine de dövünüyor değilim. tek pişmanlığım kyk kredimi yiyip bitirmiş ve asıl okula gideceğim dönem için parasız kalmış olmam. yoksa 27 yaşında mezun olmayı çok dert etmiyorum; 21 yaşında üçüncü sınıfa kadar gelip sonrasında okulu bırakmaktan ve hiçbir zaman okumamaktan iyidir.

senle benzer bir hata olabilir. hayatımı şekillendirecek bir şeyi üstünkörü seçtim. şimdi debeleniyorum. hep debeleceğimi biliyorum. bunlar mutsuzlukların temelinde yatan sebepler oluyor ilerde.

Istedigim bolumu okumamaktir. Pes etmedim ama 27 yasinda basardim 1. Sinif olsamda gec kalmis olsamda para biriktirdim yurtdisinda basladim. Bence yapilan hatalar bazen dogrulari yapmamiza vesile oluyor.

hoyvan gibi şeyabmadım ama küçük ve alakasız hataların birleşmesi sonucu olarak mutsuz olduğum zamanlar oldu. fevri birisi olmak bir hata yapma sayılırsa onu söyleyebilirim.

hiç büyük hatam yok sanırım 19 yaşında olduğumdan dolayı, beklemedeyim :(

Hepimiz aynı durumdayız korkma :)

duyurum var +1

10 yılımı almış (eğitim + mezuniyetten sonraki 4 yıl) saçmasapan bir bölüm. hala daha bu bölümün işe yaramazlığını sürdürmem vs...

Ama 2017 ygs önümüzde :)

öncelikle @clones +1

ama daha somut örnek vermek gerekirse:

türkiye gibi bir ülkede, sağda solda, internette, mezunlarının deli gibi "okumayın işsiz işsiz gezersiniz" diye çığırdığı bir bölüm olan uluslararası ilişkileri okumak ve kendimi de geliştir(e)mediğim için şu an mal gibi işsiz işsiz dolaşmak.

Ülke degistirmemek hem de birkaç keze bu fırsatı tepmek. Yazık ettim bence.

Askerlik başvurusunda diplomayı götürmeyi unutmak.

Sonucunda uzun dönem yerine kısa dönem askerlik yaptım. Sağlıkçı olduğum icin uzun dönem garantiydi. Diploma götürmemem 6 ay boyunca vakit ve nakit kaybına neden oldu. Yıpranan psikoloji cabasi.

Yaşadığım yerden, insanlardan en çok o zaman nefret ettim. En çok o zaman çaresiz kaldım. Şimdi sil baştan bir şeyler yapmaya çalışıyorum.

Ben de istemediğim bir bölümde okumuş olmak diyeceğim.

Lakin aslında bu bir hata mı onu da bilmiyorum. Bölüm tercihi yaparken lise zamanında kafamda hiçbir şey yoktu ve "hmmss şunu da yazayım yeaa" diyerek birtakım seçimlerde bulundum. Şimdi yıllar sonra bana hiç uygun olmadığını yeni yeni fark ediyorum. Bu yüzden de aslında kendimi değil, beni daha 17 yaşımda hayatımın sonuna kadar üzerime yapışacak olan üniversite eğitimimi, mesleğimi seçmek zorunda bırakan sistemi suçluyorum.

yüksek lisansı türkiye'de yapmak.

lisede yanlış alan tercihi ve sonra da yanlış bölüm tercihi. işin ilginci düzeltmek için de çaba yapmayıp, şu an yüksek lisanstan da mezuniyet olma aşamasındayım.

düşündüm ve en büyük diyebileceğim hata bulamadım, en ekstrem olanlar bile insani geldi. ama kendimi affedemeyeceğim, geri alabilmeliydim diyebileceğim hatalar listesi yapacak olursam başka insanları kırmak ya da başkalarına ya da başka canlılara zarar veren şeyler yapmak gibi şeyler sayabilirim.

şuan yaşadığım yer olan finlandiya gibi bir ülke varken, almanya denen yer için 1 yıla yakın süre kaybetmek.

yıllar önce amerikadan dönmek simdi de italyadan döncem galiba abv benim 5 sene sonra da bunu yazarım kesin aq kere aq

İyi bir işim,son model arabam ve hatırı sayılır miktarda biriktirdiğim param vardı.Önce işimden istifa ettim,arabamı sattım üstüne de banka kredisi çektim.Tası tarağı toplayıp başka bir ülkeye gidip restaurant açtım.İşler kötü gitti dönmek zorunda kaldım.Döndüğümde cebimde 50 dolar para vardı.Kredi borcunu kapatmak için babadan kalma arsayı yok pahasına sattım ve halen işsizim.

Ben de dil bölümü okumadım. Okulda açmadılar ailem de farklı okula yollamak istemedi. Şimdi sayısal bi bölümde 5. Yılım. Cuma günü sınavın ortasında sinirden sessizce ağlayıp çıktım. 6da bitecek herhalde.

Okulu 2 yıl uzattım, debelendim de süründüm de ama en büyük hatam bu değildi.

En büyük hatam bana değer vermeyen bir adamı çok sevmek oldu. Ve en kötüsü de onca yıl beni sevdiğini söyleyip cebinde tutmasıydı. Öyle birşey ki bütün olanlara rağmen gerçek manada hiç tanımasaydım bile diyemiyorum, içimde bir yer acıyor o güzel zamanları yaşamadığımı düşününce.

Hiç çok kırıldığınız için, bir aralık gecesi gecenin bir yarısı dışarda oturup soğuğun vücudunuz buz keserken acınızı unutturmasını beklediniz mi? Ayak parmaklarınızı ellerinizi hissetmeyecek kadar oturup vücudunuz ve siz soğuktan uyuşmuşken acının da biraz hafiflediğini hissedip buna mutlu oldunuz mu?

Uzun zaman oldu. Herseferinde ona karşı olan zaafımı kullandı, hiç düşünmüyorum derken kendimi onunla hergün konuşur bağlanmış halde buldum. O öyle biri ki beni herseferinde avcuna alıp oynattı, kırdı, yıprattı. Ben gittim seviyorum değiştim dedi ama sonra daha kötü kırdı.

Bu öyle bir kırgınlık ki, ne onunla ne onsuz ebedi. Bu kırgınlık öyle can yakıyor ki.

Bazı kadınlar güzel seviyor vesselam. Ama ne şans ki sevilen adamlar kırıyor o kadınları, öyle seven bir kadın dünyaya kolay gelirmiş gibi. Ama sevgi bin fersah kırgınlıkla bile geçen bir şey değil. Kadın sevgi onda ve kırıklar batarken yaşayacak artık.

O olmasa çok farklı biri olurdum sanırım. Kendimden verdiğim onlarca taviz hiç olmazdı. Kendime saygımda azalma olmaz gittiğim bilirkişiler kendine sevgin azalmış değersizlik duygun oluşmuş demezdi. Sonradan görüştiğim kişiler şüpheci ve heran birşey olabilir de gidebilirim gibi davranmaktan vazgeçer misin demezdi. Yolunda gitsin diye debelenmek, üzüldüğüm zamanlarda toparlanmaya çalışmak uyumak yerine kendime güzel şeyler katardım. Hayatım bir ayrıl bi barış sonucu herzaman yeni bir düzen oturtmak üzerine değil de oturmus bir düzende mutlu ve huzurlu geçerdi. Muhtemelen çoğu tıpçı kız gibi simdiye düzenli adam gibi bir ilişkim beni seven bir adam da olurdu. Muhtemelen daha mutlu olacağımdan bahsetmiş miydim? En kötü böyle olurdum zaten. Başka bir hayatı denemeye değerdi.

Obsesif kompulsif kişilik bozukluğunun bir belirtisi olabilir.

tr.wikipedia.org

"5. Özel bir değeri olmasa bile eskimiş ya da değersiz şeyleri elden çıkartamaz."

Bu genelde kaygıyla ilintili bir durumdur. Biriktirme hastalığı olarak araştırabilirsiniz. Obsesif-kompulsif insanların bazılarında görülebilir. En ileri hali ingilizce "hoarding". Hatta youtubeda excessive hoarding/ obsessive hoarding diye epey uç örnekleri var.

Derecelerini bilmiyorum ancak tedavi edilebilir birşey.

İstifçilik bir yaşam biçimidir. Collyer kardeşler örneğine bakınız.

1. sebebinde garip bir durum yok.

bence bunu bir hastalık olarak görmekten vazgeçip fazla kafayı takmamaya çalışırsan sorunun ilerlemeyecektir.

yani kendinde çöp ev potansiyeli gormuyorsan sorun yoktur bence. isine asla yaramayacak seyleri atamiyorsan problemdir ama. çöp ev sahipleri ictikleri kolanin kutusunu bile atamiyor benzer hislerle. senin icin anlami olan birini / bir donemi hatirlatan seyleri saklamak insani bir sey bence. bir sey atinca kotu bir seyler olacagi hissi belli bir risk grubunda oldugunu gosterebilir bilmiyorum onu ama sonucta gercekle alakasi olamayacak supernaturel bir dusunce. zamanlari iyi zaman / kotu zaman olarak ayirip "iyi zamanlardan bir sey atmak" gibi bir kategori bulunmasi da tuhaf sayilabilir belki.

Evet hatta önceden yabancı bir program vardı. Evlerinde o kadar birikmiş eşya var ki adım atılmıyor. Psikolog eşliğinde girerlerdi eve ve genelde kendilerine olan güvensizliği eşyaları etrafına toplayarak giderdiklerini anlatırdı (küçükken nasıl minderlerden kale yapıyorsak aynı mantık) Ama bunlar neredeyse çöp ev

Ben eşyaya önem vermem. Hediye bile gelse fazlalıksa atarım çöpe. Eşyalar değil anılarınız bir kaç fotoğraf yeterli geçmişinizi hatırlamak için.

Aynı sorun bende de var, derecesi gidereek artıyor. Eskiden daha anlamlı şeyleri saklarken şimdi sıradan bir eşya için bayağı bayağı üzüntü çekiyorum, kırılan bir fincan, kaybolan herhangi bir şey.

Nasıl mücadele ettiğime gelirsek etmiyorum :) Etmem gerektiğini biliyorum, geçen gün bir arama yapmıştım, okuduklarımdan sorunumun sandığımdan ciddi olduğuna karar vermiştim, ama çözmek yerine yok saymayı tercih ettim :)

Yani mücadele psikolog, altında yatan etkenleri araştırmak ve bir yardım almıyorsanız da bol bol alıştırma yapmak olabilir, sorunla yüzleşmek ve üzerine gitmek şeklinde. Sırf antrenman olsun diye bişeyleri atmaya çalışmak falan gibi. Tabii bu sadece benim aklıam yatan bir düşünce, kimbilir belki de faydadan çok zararı vardır.

Hoarding disorder ya da compulsive hoardig demiyor
en.m.wikipedia.org

Eşyalara yüklenilen anlamlarla ilgli olduğuna dair dün bir video izlemiştim. Normalde elimizdeki eşyalara anılar, tecrübeler bindiği için dwğerinden çok kıymet biçermişiz. Yapılan bir deneyde, maç bileti sahiplerine "Bu bileti kaça satardınız maça gitmeseydiniz" deyince en düşük 1000 dolar istiyorlar, oysa maça gitmeyenlere "Kaç berirdiniz maça gitmek isteseydiniz" denince en yüksek 200 dolar söylüyorlar. Aradaki diyat farkı anılara ve tecrübelere ödediğimiz ya da istediğimiz fiyat.

Bu "hoarding"in de onun ileri bir boyutu olduğunu ve eştalara daha da fazla anlam yükleme ile gerçekleştiğini söylüyorlar.

50 kilo olmak sağlıklı bir şey değil zaten, 50 kilo olup da düzenli regl olan kadın pek yok. Bunlar insan sikmeye yönelik çalışmalar hep.

@angelus ama boyu 150 o boya o kilo çok bile değil mi ? Zaten bakınca da direk balık etli diyosun

çok iyi olanlar da var.
mesela simdipirilla ve cerenyavuz. bu ikisinin blogları da iyi.

her kafadan bir ses çıkıyor o konularda. imkânın, zamanın ne kadar elveriyorsa o kadar kendini kaptırıp doğru bilgi kovalamak gerekiyor. karatay diyeti, ketojenik diyet, paleo diyeti hatta bunlardan da katı, uçlarda şeyler var. araştırıp uygulamak size kalmış.

sağlığın ölçüsü nedir ben de bunu merak ediyorum. günde aldığı 12.000 kalorinin iki binini iki litre red bull'dan alıp her gün 15-20 km yüzen michael phelps ya da 1.80 boya 110+ kiloyla üzerini örttüğünde morbid obez gibi görünen badiciler için sağlıklı yaşıyor diyebilir miyiz?

en azından sağlıksız olduğu kesin olan şeylerden (şeker, beyaz un, abur cubur vs.) uzak durabilse bence önemli bir adım atmış olur insan.

Boy kilo oranına çok takılmamak lazım; ne kadar yağı var ne kadar kası var onlara bakmak daha önemli. Elbisenin üstünden normal gözüken birinin puding gibi vücudu olabiliyor ya da 65 kilo bir kadının Trabzon ekmeği gibi sert bir vücudu olabiliyor. Fakat buğday unu sağlıklıdır deyip kek börek yaparak bunlara abanmak iyi değil tabii, neticede tahıl tahıldır bir işe yaramaz. Olay bazen "Bak ben yiyorum ama kilo almıyorum, demek ki sağlıklı bu" noktasına da gidebiliyor ama o da iyi değil. Neticede çok yiyorsan kilo alırsın, almıyorsan bir bozukluk var demektir. Ki genelde hipertiroidisi olanlar böyle oluyor ama farkında olmuyorlar.

İnsanların duymak istediklerini sağlıklı ayağına sunuyor işte. Televizyonlara çıkan pasta yiyerek zayıfladım tarzı hikayeler gibi. Ben artık sağlıklı beslenme olayının da ayrı bir sermayeye dönüştüğünü düşünüyorum. Neden illa hindistan cevizi yağına para vermek zorundayım ya da chialı yoğurt yapmak zorundayım. Tam buğday unlu yemekleri bırakın nohut unundan kurabiye, keçiboynuzu unundan tatlılar çıktı. Benim annem böyle. Her gün bir tatlı yapıyor yiyemem artık meyve yedim diyorum yok ama içine kattığı hurma ve kuru meyve sağlıklı şekermiş meyvenin şekerinden ne olacakmışmış. Her gün böyle tvde ve internette çıkanlar yüzünden neler neler alıyoruz eve.

@levpontryagin heh bu dediğim de ölye saçma sapan şekerli protein barları filan önerip duruyor. Yağlı tostlar vs.

Corç değil mi bu? Adını unuttum.

Ay istemem elin bilmem kaç yaşındaki amerikalısını. 34'lük çıtırım ne işim var 55 yaşındakiyle ya öf??

evet george clooney. kaç yaşında diyorsun da şu karizma hangi 30'lukta var?

www.film720p.com

İnstagramdan mesaj atsa koşa koşa giderler. Ronaldo örneğinde olduğu gibi. O hanım kızımız da ifşa etti havasını attı sonra tıpış tıpış gitti.

bu adama çok benzeyen bi arkadaşım var 40'lı yaşlarında, saçı sakalı birebir. Ayda 3 tane değiştiriyor, abartmıyorum

bundan çocuk yapılmaz.net asdasf

Hayır.

Karizma bu değil bana göre. Sırf dış görünüş ve ünlü olmak bende büyük bir etki sağlamıyor. Ne bileyim psikopat mı ruh hastası mı isterik mi manyak mı... insanlara hayvanlata bitkilere saygısı var mı yok mu bilmem etmem. Bana ne herifin tipinden ününden parasından ya.

Düşünmem.
Bu adamı oldum olası hiç beğenmedim, yaşla ilgili değil zira 58 yaşındaki Gary Oldman'ı koyarsak buraya düşünmeyi bırak koşar giderim peşinden.
www.heyuguys.com

Bende de Richard Gere hastalığı var... Şu an yazsa 5 dk düşünmem.. (29 K)

Saçlara odaklanınca çok da yanaşmazlar gibime geliyor: images.wikia.com

yok genel olarak yaş ve fiziksel özellik. yani yakışıklı ve karizmatik bir adam görünüş olarak. genç bir kadının ilgisini çekebilir ancak yaş farkına da takılabilinir.

Bu adamla bir ilişki düşünmem. Yaş farkı çok fazla.

O bile bana bakmaz o kadar diyim

o bile dediğin adam george clooney ya :D şu an birlikte olduğu kadın 38 yaşındaymış zaten.

sadece fotoğraftan nası bilebiliriz bro?

George Clooney sifatiyla yazazacaksa roket takip giderler, sormana gerek yok:)

kadın olsam veririm.net :)))

Adamı ünlü biri olarak değil de normal zengin karizmatik biri olarak alırsam asla öyle bir adamla işim olmaz.

Yaş problemi değil mesele. Mesele karşı taraf. O yaşa gelmiş güçlü bir adam herşeyi kendisinin en iyi bildiğini iddaa eder, her istediğini yapabilecek zanneder. Karşıdaki insanin duygularını önemseyeceğini sanmam. Berbat ilişkilerden biri daha olurdu.

Ha adamı çekicilik olarak soruyorsan, dersen ki öyle bir adamla sevisecegini bilsen ne dersin. Ne zaman derim.

Sugar daddy goals derim

yok genel olarak çekicilik ve yaş. beğenilecek bir adam ancak yaştan dolayı uzak durulabilir kadınlar. bakınca çoğu genç insandan çekici.

Varsayımımız normalde sevgilimizin olmaması olursa, George Clooney dersen, yok derim. Ben mühendis, teknik bir insanım. Film yıldızını geçtim, herhangi bir sanatçı ile birlikte olmam zor. Anlayamayız birbirimizi. Çok farklı dünyalar, farklı kafalar olur. Onun programı bana uymaz, benim programım ona uymaz. Dersen ki aynı kişi teknik eleman veya veri nedir, nasıl işlenir, bunlarla ilgileniyor; bunun üstüne bir de adamı tanımak gerek. yaren'in dediği gibi psikopat mı, ruh hastası mı belli değil. Eğer sevgilim yoksa 'Hmmm, olabilir' derim. One night stand olur; ciddi ilişki için kafalar mı uyuşuyor, artık nereler uyuşuyorsa oraya baka baka bir şeyler yaparım.Yine de o iş zor yonca.

hayır. sadece fiziksel ya da maddi çekiciliği olan biriyle birlikte olmak istemem. bana hoş gelen başka çekicilikleri varsa, yine de birlikte olmak istemem. çünkü aradaki yaş farkı çok fazla olduğu için neden benim gibi kendine göre hayata karşı tecrübesiz, deneyimsiz biriyle birlikte olmak istesin diye düşünürüm. sadece fiziksel çekim ya da gençlik arayışı yüzünden benle olmak isteyen biriyle birlikte olmak istemem, o kişiyi aşağı görürüm.

diğer özellikler önemli değil yahu. mesela bir ortamda kendi yaşıtınız birini görürsünüz. fiziksel olarak çekici bulursanız tanımak isteyebilirsiniz. daha sonra bir şey olmasa da tanmak istersiniz. ama bu adamı da çekici bulursanız fiziksel olarak tanımak ister misiniz? yoksa yaş farkından dolayı şans bile vermez misiniz?

aramızda 36 yaş olmasına rağmen ben bi düşünürüm. Ünlü olmadığını var sayıyorum, bu kadar ünlü biriyle sevgili olmak istemezdim çünki

That is one tasty dish :p

Karizmatik-yaşça olgun-hollywood yıldızı adamları/kadınları beğenmek ve ilişki yaşamak arasında fark var. Nihayetinde yaş farki 20leri bulunca ciddili bir ilişki yaşamak zor ama çekim varsa why not?

ben bu adamı sevemiyorum. hiçbir şekilde düşünmem.
ama colin firth olsaydı bu adamın yerine, şu an evlenmiştim.

dostum corç demişsin ama bu abdullah rose

Bu adamı hiçbir şekilde beğenmiyorum, beğenenleri de anlamıyorum. No diyorum o yüzden.

Colin Firth olsa düşünmem bile +1

hanımları bıraktım ben bile giderim bu adamın peşinden :p

bunu koluma takıp gezdirirdim ama vermezdim. tom hanks olsa hiç düşünmem ama. tom hanksin hastasıyım.

Çalıştığın yer ile başvurduğun yer kanka samimiyetinde değilse, sizin eleman bize başvurdu demez :)

Bi sıkıntı olmadı bende, neticesinde CV'de de çalıştığım yere işe giriş tarihinin karşısında halen çalışıyor olarak yazıyordum.

Şöyle bir şey olma ihtimali var ama, eğer ki başvurunun kariyer.net vb sitelerden yapıyorsan ve şirketinde o sitelere işveren şeklinde üyeyse, kendi çalışanlarını takip ediyorsa o kişinin nerelere başvurduğunu görebiliyor olması gerekir.

Lnkedinde zaten ekliyiz herkesle. ORda başvurunca gizli tutuluyor olması lazım. kariyernetle pek ilgilenmiyorum ama orayı da güncellerim tabi, belki iş teklifleri gelri bana :D ama orda başvurursam görünmemesi lazım kimseye diye düşünüyorum.

Kariyer sitelerinde nereye başvurduğunuzu kimse göremez. Sadece başvurduğunuz şirketin açmış olduğu birden fazla ilana başvurduysanız şirketin iksı onu görüyor

Kariyerde isimö vermedim cvde. şirket kendi adını ararsa çıkmasın diye ama başvuracağım ilanlara başka şirketlerin. adımı soydımı arayıp beni bulur ve niye şirketin ismini vermedin derse, o zaman sıkıntı olacak :D

ifşada hafızaya atıyorlar sonradan duyuruları bahane edip yürüyorlar
zirve falan olursa orada buluşuyorlar

İkisi de evet.

yok. hiç umrumda olmaz.

hayır. kendi adıma.

1- yoo olmuyor. çıkarsa çıksın.
2- erkek arkadaşım var. kimseyle tanışıp kaynaşmıyorum ben. duyuru insanlarla kaynaşacağım en son ortamdır herhalde.

1- oluyor ama burada asiri gizli seyler sormuyorum zaten. (Baska nickim yok)

2- ben ydisindayim cevap veremicem. Ama illa sevismek olarak dusunmemek lazim. Bi kullaniciyi (hemcinsim, ben de heteroseksuelim zaten) cok sempatik buldum mesela, sohbet etme istegim geldi, kahve icmeye gidelim mi dedim mesela.

1. çok tanıdık var ama pek umrumda değil, hatta hiç değil.
2. dışarıda her muhabbet ettiğin insanla sevişiyor musun? bu da öyle bir şey.

1. Umrumda olmuyor çünkü çevremde burada takılan kişi yok, buranın varlığından bile bihaberler.
2. Öyle mi yapıyorlar? Bize öyle bir bilgi gelmedi.

1. yok yaw, bakarsa baksın. scotty pazarlama a.ş görür en fazla.
2. ağır asosyal ve narsisistim. birinin benimle kaynaşacağını düşünmüyorum açıkçası.

1- Günlük hayatta insanlarla paylaşmayacağım bir şeyi burada da paylaşmıyorum. Bir şeyi burada yazıyorsam, insanların yüzüne de söyleyebilirim/söylüyorum demektir.

2- Evet.

beğendiysem maşşallah deyip geçiyorum.

internet ortamındaki kıza asılan 99 tip elemanı dusunuyorum.

1. Benim babam buralarda takılıyor zaten biliyodur nickimi duyuru açtıktan sonra da silerim bu yüzden. Yorumları da görsün napalım. Selam babiş.
2. Benim zaten sevgilim var onun dışında aa ne tatlı biriymiş bu da böyleymiş şöyleymiş diye merakımı gideriyorum sadece

çekinecek tanıdık yok, onun dışında çekineceğim de bir şey yazmıyorum.

öyle birine yazmayı da düşünmedim hiç.

1. oha çok fena olur, bütün cinsel hayatım burda gkfjsj

2. duyurudan tanışıp buluşup veya seviştiğim kimse yok.

1. Nö.

2. Nö. Öyle bir durum olsa bile, atıyorum hoş biri bana yazsa mesela görüşmem zaten. İnternetten tanışma meselesine hala sıcak bakamıyorum çünkü. Olduğunu da pek zannetmiyorum.

1. yok. çünkü çekineceğim şeyleri yazmıyorum da sormuyorum da. düzenli aralıklarla da temizlik yaparım.

2. olanlar oldu da ifşa sonrası olmadı hiç.

1. baksın nolacak. millet sosyal medya'da saçma sapan şeyler paylaşıyor böyle haberim yokmuş gibi çekler falan, kendi yazdıklarımdan, düşüncelerimden niye utanayım ki.

2. valla güzel kızlar istiyorsa zaten sevişiyordur buraya kalmazlar. çirkin erkeklerle çirkin kızlar sevişiyordur bence. tipten bağımsız ezikler ise öyle kalıyorlar yine.

1.yok
2.yok

Benim nickimi görenler benim olduğumu anlıyor genelde. Lisedeki lakabımı kullandım maalesef nick alırken. Sevdiğimi ilan ederken falan görür tanır diye belki çocukluk işte:):) 1. yani sorun olmaz
2. Ben muhabbet olsun diye şettim. Kimseye yürümek için mesaj atmadım. Kimseden de mesaj almadım. Tipimin üstünden espri döner biri mesaj atar lan şen şu değil misin diye ifşa ettim kendimi. Öyle sevişme vs. olmadı.

1- tanıdık yok. (aşırı rahatlatıcı)

2-sanmıyorum en azından ben öyle düşünerek yapmıyorum. salak saçma fotoğraflarımı atabiliyorum mesela :D

1-biz çirkin erkekler olarak zaten ifşa yapmıyoruz
2-ooov neler dönüyodur kim bilir hacı yani şimdi bakıyorum fotolara kızların hepsi güzel
Foto paylaşan bebelerde yakışıklı hayat bunlara güzel aga çok da şeyetmemek lazım ,
hikmetinden sual olmaz çok kafana takmıcan sıyırırsın

1- Hayır hiç düşünmüyorum.
2- Neler yapıyoruz tahmin bile edemezsin. Allah'a şirk koşsan daha iyi.

ben seviştim bi kere

true story ;) umudunuzu yitirmeyin çalışın gençler :)

Hayatinin yarisini burada gecirip burayi cok da umursamadigini soyleyen hastalara inanma.

Hiç.

aşığım diyende terketti, inanmayın aşka falan
18-19-20 bu yaşlar içindeydik

oldu. 23 yaşındaydım

bunu asla bilemeyiz kesin net belki haberimiz olmamistir

Sevgilim oldu, ben de ona.

valla sevgilim falan oldu (sevgilim aşık oldu demiyorum, hayatımın herhangi bir döneminde sevgilim vardı diyorum), bi tanesini ben çok sevdim, o da beni seviyodu yani birlikteyken öyle olduğuna inanıyodum ben ama 1.5 sene olmuşken pat diye bırakıp gitmişti. aşık olduysa bi tek o olmuştur, başkasının olduğunu sanmıyorum. ondan sonra da sevgilim olmuştu mesela, kız beni seviyodu biliyodum ama öyle aşık olduğunu, kendisi için özel biri olduğumu vs hiç sanmıyorum. "evet oldu" diyemem ama bi kişi olmuş olabilir, ihtimal dahilinde.

6, 7 -garantisi olanlar.

Tüm yaş aralığını kapsıyor bunlar.

oldu

Oldular.
Karşılıksız olanlar da var, karşılıklı olanlar da. Er kişiyim bu arada.
İlk aşkım karşılıklıydı 11 yaşında falandım, çocuktuk tabi ne kadarı aşktır bilemem.

Onun dışında 13 yaşındaydı sanırım ilk karşılıksız sevilmem. Ben sevmeyince bir şeyler yaşanmadı.
İlk ikisi böyleydi, bugüne dek işte karşılıklı 2 tane daha aşık olduğum insan oldu. Karşılıksız bana aşık olduğunu söyleyen, bildiğim de 2 kişi daha var, bildiklerim bunlar tabi, bilmediğim de vardır belki.

Olduğunu iddia eden 2 kişi oldu. biri 20 yaşındayken, diğeri 22. Eğer öyle bir şey varsa, ben ikisine de aşık olmadım.

oldular, farklı farklı yaşlarda. bi tanesine ben de oldum, öyle olunca daha güzel tabii.

oldu birkaç kişi.

birisi ben ortaokuldayken
birisi üniversite ikide, bir üçte, hatta üçte bir kişi yok iki kişi daha var.

hiçbiri benim aşık olduğum kişler değildi

bir de ben üniversite birdeyken biri

aslında epey çokmuş düşününce.

Üç kere oldu.
Birinde 17, birinde 20 yaşındaydım.

Üçüncüsü de 22, şu an.
Ben yalnızca birincisi ve üçüncüsüne aynı şeyi hissedebildim.

bir öğrencim telefon mesajıynan ilan-ı aşk etmişti. mesleğe yeni başladığım dönemdi pek yaş farkı yoktu.

başım belaya girecek diye bi telaş yapmıştım, ergen gururuna zeval vermeden, başımı da belaya sokmadan reddedip kurtulmuştum. tehlikeli işler, insanı hem rezil hem ekmeğinden eder.

23tüm galiba. Karşılıklı oldu sonra tabii. Sonra bir daha oldu galiba ama onda da önce bende kelebeklenme oldu, ayarttım denebilir. Onda da 27 idim yanlış hatırlmıyorsam. Tabii kadın milletinin sözünü doğru kabul edersek.. Gerçi aşk diye bir şey yok, son tahlilde, o da ayrı tartışma konusu.

hayır.
o duyguyu merak ediyorum ama bazı insanlar doğar, büyür ve yalnız ölür.
onlardan biriyim galiba.

Çocukluk dönemlerinde 10-18li yaşlarda annemin en yakın arkadaşının kızı aşıktı bana. Sonraki yaşlarda görmedim bilmiyorum hala aşık mıydı. Kameralı telefonlar yeni yeni çıkmıştı o dönem, aile ziyaretlerine falan gidince, manyak gibi telefonu çıkartıp fotoğrafımı falan çekiyorudu skjadklsdf. Okullarımız farklıydı, seninle aynı okulda okuycam falan diyordu, öyle bir arkdaşlığımız falan da yoktu yani. Neden hatırlamıyorum bu kız bisiklet kullanırken elma fırlatmışlığım vardı buna. Amma salakmışım ya.

Çok fazla çekingendim o dönemler, çok çok hoş bir kızdı. Hoşlandığını belli edenler, aracıyla söyletenler falan oldu ama sayılmaz onlar herhalde. Karşılıklı aşkı soruyorsan hiç olmadı, olmıyacak gibi.

oldu galiba. olduğunu hissettim ancak ben aşık olmadıktan sonra neyleyeyim öyle işi :/ haa ben aşık olmadım mı? tabii ki oldum ama hep bana aşık olması imkansız kişilere oldum. fiks.

Evet 15 yaşındaydım şu an yaş 24 hala seviyor

bunu bilirsen anlamı kalmaz ki. iyi ki bilmiyorum.

Oldu. 20 yaşındaydım. Birinin beni o kadar seveceğine inanmıyorum. Ben severim ama karşı taraf için sanmıyorum. Çünkü sevilmek daha zor olan bir şey sevmeye göre.

Ben saf olduğum için hiçbirini yapmıyorum. Bunların aynısını erkekler yapmıyor mu?

sevmediğim kişinin ilgisi tam tersine beni illet eder, bunalırım sıkılırım.

kadınların ilgiyi sevdiği doğrudur tabii ki ama çok basit bi kafada olmadıktan sonra haz edilmeyen kişinin pohpohlaması peşinde gezmesi düşkünlük göstermesi hoşuna gitmez bence hiçbir kadının.

Var, ben. Hiç ilgi sömürmem çünkü sıfır ilgsfadg, neyse.

Elimi sallasam ellisi hissini yaşamak için yapıyorlar öyle. Çünkü o zaman tepeden bakabiliyon. Bi kız vardı, sevgilisi olduğu halde iş ortamında bunu saklardı. İlgi gösteren hoşlanan erkekler oluyordu, yine de sevgilim var diyemiyordu kız. Erkekler pervaneydi buna (çünkü güzellik), bi yandan da eski sevgilisiyle iletişimi vardı. Araşmalar, mesajlar vs..

Beğenilmek bir ihtiyaçtır kısacası.

Sevmediğim kişiye asla ilgi göstermem, soğuk davranırım. Kimse umut vermem. Sevgilim olduğunu söylerim (var zaten. yokken var demem)

bu danışıklı dövüş. aynısını yapan erkek de vardır eminim.

bir de gerçek niyetini kibarca belli etmene rağmen bunu bile tam olarak red olarak algılayamayanlar var.
kadın da erkek de olsan akıllı olmak gerek.

birincisi, kimse bu suçlayıcı sorulara "evet ben böyleyim" demez. sorsan, onların da kendilerine göre argümanları vardır.

ikinci olarak, anlamadığımız şey, böyle konularda kadın/erkek ayrımı yapılmaması gerektiği. bunları yapan erkek de azımsanamayacak kadar fazla.

olay cinsiyet meselesi değil, tamamen kişinin karakteriyle alakalı.

üçüncü, ben böyle tipleri yanımda arkadaş olarak tutmuyorum, siz de tutmayın, sonrasında üzülmeyin.

soruya cevap: evet kötü niyetli olmayan, sömürmeyen vs kadınlar da mevcut.

Sorulara cevap:

-Değilim.
-Hoşlanmadığım erkekleri neden yanımda tutmak isteyeyim. Bir şekilde "Benden sana yâr olmaz" düşüncesini hal ve hareketlerle belli ediyorum.
-Hoşlanmadığın insandan gelen ilgi sana hiçbir şey kazandırmaz.
-Kendi arkadaş çevremde bu şekilde genelleme yapılan hiçkimse yok. Zaten olan bize oluyor. Leş karakterli kızlardan tekmeyi yiyen bir enkazı devralanlar bilir ne demek istediğimi.

Önemli Not: Ona yazan hatunları yedekte tutan pekçok erkek biliyorum. Muhabbetini kesmeyip, kendince akıl oyunları oynayan insanlar var. Bence zaten kadınların adı çıkmış bir kere. Bu bahsettiğin olayı erkekler daha çok yapıyor bana kalırsa.

7 yıllık bi sevgilim vardı ben ona taktik kasmadım ama o 7 yıl boyunca sindirmek için taktik kasmış bi kere ağzından kaçırdı bitti zaten

Ben farklı şeyler istediğimizi anladığım erkekler görüşmeyi anında kesiyorum. Kesin taktik diye düşünen olmuştur ama bunu erkekler de çok yapıyor. Taktikçilerin bir numarası babamdır mesela kendisi sayesinde manipülasyona dair çok şey öğrendim ama karşımdaki insanı ilmik ilmik işlemeye üşenirim gidip hazırını bulmak daha iyi

bel bilmem beyim bilir.

-Gerçekten ilgi manyağı mısınız ?
Evet.

-Gerçekten hoşlanmadığınız erkekleri bile sırf ilgi gösteriyorlar diye yedekte mi tutuyorsunuz ?
Evet.

-Bu ilgi size ne kazandırıyor ?
Çok şey.

-Bu "ilgilerini sömürdüğünüz erkeklerin bir kalbi var, duyguları var. Yazık değil mi onlara ?
Değil.

Bi bitmediniz gerçekten. genellemelere doymayın e mi? yanlış insanları seçme konusunda ısrarcı iseniz dönüp kendinize bi bakın, bende mi bi problem var diye.

@elorelia +1111111

Erkeklerin çok büyük çoğunluğu bundan bin beter işler çeviriyor. Mesela erkeklerin bakire kadınla evlenebilme ihtimalleri, kadınların bakir erkekle evlenebilme ihtimalinden pek çok kez yüksek. Buradan pay biçilsin.

Kadınlar ilgi manyağıysa erkekler de seks manyağıdır onu napıcaz??

ben sahsen sadece hoslandıgım adamın ilgilisini isterim geri kalan insanların ilgisi sadece beni rahatsız eder. genelleme yapmayalım.

burç yok astroloji yalan.

konu hakkında uzman görüşüm yok, o yüzden bir şey söyleyemiyorum. ama bu hesap twitter.com bu konuda eğitimli biri, ona danışabilirsin. Cevap aldığında bana da iletirsen sevinirim.

bir ozelligi yok, bilimsel dayanagi sifir. inanc yani.

Astrolojinin gerçek olup olmadığı konusunda bir yorumum, görüşüm yok. Daha önce araştırmıştım, o doğrultuda yazdım aşağıdakileri.
Popüler medya-basında anlatılan bilgiler astrolojinin çok fazlasıyla çarpıtılmış bir şeklidir. Astrolojiyle ilişkilendirilen "yukarıdaki neyse aşağıdaki odur (ve tersi)" diye bir söz vardır. Burada evrendeki döngüsel şeyler kastedilir. Yani birçok şey döngüsel bir çizgide ilerler ve tekrarlanır. Dolayısıyla bu döngüsel şeyler arasında bağlantı ya da paralellik olabileceği iddia edilebilir. Astroloji insan hayatındaki döngüselliği (doğum-ölüm) gezegen hareketleriyle ilişkilendirir. Burada marstan bir takım gizemli ışınlar gelip insanın hayatını belirlediğini değil, sadece döngüler arasındaki paralelliği kastediyorum.

Doğum anında (ya da herhangi bir anda) gezegenlerin her birinin konumundan oluşan görünüme doğum haritası deniyor. Gezegenlerin her biri farklı hızla döndüğü için herhangi bir andaki birbirlerine göre konumları (bildiğim kadarıyla) benzersizdir. O yüzden herhangi bir anın haritası ya da gökyüzü görünümü tamamen o ana özgüdür. Bu haritaya da zaten astronomi verilerinden ulaşılıyor.
Başka sorunuz varsa mesaj atın, yalnız başta dediğim gibi ben astrolojinin ne savunucusuyum ne de düşmanı.

yildizname vardir.

dogum ani neden onemli ?

gezegenlerin o anki konum, çekim gücü vs. ona göre sizdeki elementlerin de değişimi, ruh hali vs. detaylanıyor. Nuray Sayar'ı takip edin.

gezegenlerin doğum anındayken bebeğe uyguladığı çekim gücü karakteri etkiliyorsa, o an doğumhanede bulunan doktor ve ebelerin konumu da aynı şekilde etkilerdi.

bomboş, aslı astarı olmayan konular bunlar. kafanı daha yararlı bir konuya yormanı tavsiye ederim.

Yalan dolan. Barnum effect deniyor o özelliklerin tutmasına.

doğum anında marsın sana olan kütleçekim etkisinin odada dolaaşan sivrisinekten daha az olduğunu biliyor musun?

herhangi bir dayanağı yok, tamamen yalan dolan. elementleri etkilediği falan da yalan. tamamen fasa fiso.

soru haklı, kütleçekim seni anne karnında etkilemiyor da, doğduğun an niye etkiliyor? hiçbir mantıklı sebebi yok elbette. burç meselesi kahve falından farklı değil, tamamen safsata.

not: lazımsa fizikçiyim.

Onun tercihidir banane derim. Bazı insanlar yalnızlıktan hoşlanır, bağ kurmayı sevmezler, bazılarına bağ kurabilecekleri insanlar denk gelmez, bazıları birisine bağlanmadan bir hafta bile geçiremez.

Bu arkadaş da onlardan birisi işte, araştıracak bir gizem ya da çözülmesi gereken bir problem göremiyorum.

her insan aynı olmak zorunda değil. bana ne kendi kararı der geçerim.

kendi tercihi

kendi tercihi; uzun vadeli bir ilişki düşünmem

Sorunlu gibi ruhsal olarak

Herkes ilişki kurmaktan, sevgili moduna girmekten hoşlanmak zorunda değil. Hemen hasta ruhlu ya da sorunlu yaftası yapıştırmaya gerek yok. Herkes birilerine bağlanıp, fedakarlık yapmak için can atmıyor. Kendiniz gibi olmayan insanlar gördüğünüzde hemen onu yargılıyorsunız. Yav onu da öyle kabul edin işte. Farklılıklara açık olun biraz.

@basubadelmevt sorunlu diyenlere sorunlu demedim ki ben.

@kostebek kurabiye

Ben kabul ettim de genel olarak ne düşünülüo merak ettim. Sorunlu diyenler neden sorunlu sizce?

s2.quickmeme.com

yorar bir süre sonra, bir ilişkide sana değer verilmediğini anlarsan gitgide sen de soğursun.

Kendi tercihi vs vs vs böyle bağlanamayan insanların geçmişten gelen problemleri olduğu da bir gerçek. 2 yaşına kadar kendisine bakan insanla nasıl bir bağ kurmuşsa ileride de benzer bağlar kuruluyor. Bu tarz şeyler kimsenin tercihi değil küçüklükten temelleri atılıyor. Araştırmak isterseniz John Bowlby bağlanma kuramına bakabilirsiniz.

Kapsüllü makinalar pek canım isterse farklı şeyler içeyime göre değil.

Şöyle kullanabileceğin bir makina alabilirsiniz daha çeşitli olur.

www.delonghi.com

ilk üçü gusto. alırken sizi üzmez ama kapsülleriyle iyi geçirirler. 1 kahve maliyeti yaklaşık 3 tl olur. sütü de içindedir.

tchibodaki ise kapsülü yaklaşık 1 tlye gelir. sütü içinde olmaz. eğer sütlü kahve içecekseniz tchibonun sütlü olan modelini tavsiye ederim. ben evde kullanıyorum açıkçası fiyat performans olarak en iyi ürün bu diyebilirim. sütünü koyuyorsun cappucino yapıyor kendisi.

bütçem yok diyorsanız süt köpürtücü ile tchibo nun linkini verdiğiniz ürününü kullanabilirsiniz ama uğraştırır.

eeb'nin linkini verdiği ürün tipi ise kullanımı gayet zordur. bende az kullanılmış o tip bir ürün var isteyene satayım. delonghi marka süt köpürtücüsü içinde olan model. ama söyleyeyim ona uğraşmak gerekiyor. tchibo işi çözmüş ama kahve başı 1-1,5 tl maliyeti var. delonghi kapsülsüzü alırsanız maliyet dip yapar. 30-40 kuruşa gelir kahvenin tanesi.

Kapsül değil çekirdek kahveyi öğüten ve yapana bakın derim. Kapsülde markaya bağlı kalırken diğer türlü istediğiniz her şeyi deneyebiliyorsunuz. Benim makinem philips saeco xsmall. Rutin temizliğini yapmak gerekiyor ama ben çok memnunum.

duygusal olmasının ergenliğe eşdeğer olduğu bi ülkede evet.

Duygusal olusundan değil müzik tarzı sebebiyle bu yakistirmayi yaptım.

Ben de ergenken rap dinliyordum. Hiç kıza yakışıyor mu ergenliktir geçer ilerde dediler hala dinliyorum. Babam metalciyken ben böyle olmuşum o yüzden hala eleştirir beni :). Her insanın zevki aynı olacak, genel sevilen grup/şarkıcıları sevecek diye bir durum yok sonuçta müzik zevki dediğimiz şey de kime göre neye göre.

metallica'yı sevmeyebilir fakat sadece bfmv, tokio hotel, linkin park, baby metal gibi gruplar dinliyorsa ona ergenlikte kalmış derim.

bfmv dinleyen yaşını başını almış insan pek bulamazsın. yaptıkları müzikle ilgili değil bence klasmanın da gayet iyi bir grup bfmv ama topluluğu ortalama 17-18 yaşında.

tahminen arkadaşın da 22 yaşından küçüktür.

Değildir, Tears Don't Fall parçası için bile dinlenebilir bir gruptur. Ancak müzik üretimi açısından bakıldığında tartışılabilir, zira bence kendileri vasat bir gruptur.

ps: Bu yanıt Tears Don't Fall eşliğinde yazılmıştır.

evet. tıpkı my dying bride gibi.

tears dont fall denmiş. bilhassa bu şarkı ergen şarkısıdır. ben 24 yaşındayım şu an. bu şarkı çıktığında 16-17 mi neydim. gothic gothic giyinir, bu şarkıyı dinlerdim. o klipteki kadınlar adamlar çok güzel görünürdü gözüme.

yani bu şarkı benim ergenliğime tekabül ediyor. dinleyicisinin yaş ortalaması bu. yine belki dinlerim ama eskiyi yad etme babında dinlerim.

Bir müzik gurmesi olarak cevap veriyorum: evet.

dedimmidemedimmi +3897423589354523424 o kadar katılıyorum ki gözlerim yaşarlarla doldu şu an.

ben de aynı yaştayım, aynı yaştaydım, aynı ergenlikle dinledim. şu an olur da dinlersem tek motivasyonum "haa böyle bişey vardı dimi lan" olur.

ayrıca, metallica konusunda da söylemeden edemeyeceğim şeyler var. metallicayı sevmemek, dinlemekten keyif almamak gayet doğal bir şey ama ben bu tarz insanların yermesini anlayamıyorum. metallica kaka, bfmv süpersss diye takılan insanı ciddiye almamı kimse benden beklemesin.
hayır yani metallicayı yererken övdüğü grup, sahneye metallica tshirtleriyle falan çıkıyor. burada bir yanlışlık olmalı yani
popüler olana götünü dönmecenin insanları bu triplere soktuğuna inanıyorum. hayatta başarılar

bahsettiğim arkadaş 25 yaşında:) herkese değerli yorumları için teşekkürler

radyolojide çalış

Benim annemin kira geliri vardı ve boşandığı için babamın özel sağlık sigortasından yararlanamıyordu. Para ödeyerek emekli olmak ve sağlık imkanlarından yararlanmak istedi-yurtdışından bir akrabamız yaptı- devlet gelir tespiti yapıyor ve belli bir sınırın altındaysanız emekli ediyor-yine o toplu parayı ödüyorsunuz ama- anneme vermediler şimdi aylık olarak prim ödüyor 10 yıl sonra emekli olabilecek.

Yanlış anlatmamışımdır umarım ama bu konuları iyi araştırmakta fayda var. Gittiğiniz kamu dairelerinde doğru düzgün bilen biri yok varsa anlatmıyor sürekli gel git yapıyorsunuz ve mal varlığınız varsa zaten şu kadar evin araban var satsana gibi üsluplarla ve zorluklarla karşılaşıyorsunuz.

%50 üzeri engelli olursan malulen emekli olabilirsin. 10 YIL SGK ÖDEMİŞ OLMAK ŞARTIYLA.

Kendi emeklilik yatirimini kendin yaparsan olur. Emeklilik denen sey, katilim zorunlu olmasa soyle: her ay maasindan bir miktar biriktirip o parayla yatirim yapiyorsun. Yatirimin getirdigi bilesik kazanim prensibinden paran uzun yillarda katlaniyor. "bu kadar birikim bana yeter" dedigin zaman calismayi birakiyorsun. O parayi olene kadar aylara bolup her ay belli bir miktarini yiyorsun.

Bunu tabii ki kendin de yapabilirsin. Tek problem, turkiye'de bu birikimi devlet eliyle yaptirmak zorunlu. normalde sen kendin yatirima donusturebilecegin parayi devlete veriyorsun. Brut maasindan %11 isverenin %9 senin kesintin oluyor ve bu emekliligine gidiyor ornegin. Gun / sene doldurmazsan bu parani sana vermiyorlar bu da bir kayip.

www.memurhaber.com

Burada okuduguma gore gunun dolmasa da yeterli derecede yaslandiginda, isvereninin verdigi %11 i alamasan da senin verdigin %9 u enflasyona ayarlanmis sekilde topluca geri alabiliyorsun bu da bir arti sayilabilir o yaşa geldiginde.

Tabii bu kenara ayirdigin parayi nasil degerlendirdigin onemli. Bu da biraz ekonomik bilgi istiyor. Yani parayi yastik altinda saklarsan erir gider. Banka faizi enflasyona karsi anca korur. O yuzden yatirim icin profesyonel yardim almak gerekebilir. Benim gordugum mesela amerikanlar genclik yillarinda portfolyolari daha riskli yatirimlardan olusuyor. O arada mesela borsa cokerse bile parani cekmeyip bekliyorsun senelerce vaktin var ne de olsa. Borsa toparliyor kendini hisse senetlerin uzun vadede degerini koruyor. Emeklilik yasi yaklastikca yatirimlari devlet tahvili gibi guvenli araclara dogru yonlendiriyorlar ki emekliliklerin arefesinde olasi bir ekonomik buhran sebebiyle birikimleri erimesin.

Kendi emeklilik fonunu kendin olusturmaya calistiginda boyle seylerle biraz ilgilenmek gerekiyor. Para yonetimi sonucta bazi kisilerin meslegi olacak kadar derin bir mevzu. Halkin cogu boyle bir sey yapamayacagi icin sosyal devletin cokmeyecegine inanarak devletlerinin musait gordugu bir yasta onlara gecinecek kadar para ayirabilecegini varsayarak yasiyorlar. Boyle detaylarla ilgilenmemis oluyorlar.

dedigin sey bir de "financial independence" hareketi olarak gecer ecnebiler bu isim altinda tartisirlar. Yani genc yasta ekonomik ozgurluk elde edip hayati yasamaca. Boyle arastirirsan (dil de varsa) farkli fikirler de bulabilirsin. reddit'in financial independence subredditi iyidir (amerikan merkezlidir tabii ki ama fikir verebilir) www.reddit.com

Yukarida yazdiklarim disinda senin dedigin de tabii ki gecerli ve guvenli bir yontem. Ev fiyatlari ne kadar dalgalansa da toprak ve barinma ihtiyaci suni olarak arz talebiyle oynanamayacak seyler oldugu icin, mesela atiyorum 2-3 ev alabilirsen, kiralariyla her zaman gecinebilirsin diyebiliriz ekonomik sartlardan bagimsiz olarak.

1300 tl bir aylık ücret hocam. tam zamanalı (haftada 5 gün) çalışan ücreti. siz dediğinize göre 3 gün çalışıyormuşsunuz.

ne kadar maaş almanız gerek bilmiyorum ama 1300 tl almamanız normal.

niye 1300 almadım demiyor bence.

bence az. 9saat 3 gün çalışıyosunuz

normal çalışanlar 9*6 çalışıyorsa bile sizinki en az 1300'ün yarısı olması gerekirdi.
ki AGİ filan var bir de yanılmıyorsam.

aynen tam zamanlı aylık 1300 üzerinden hesaplanmıyor mu demeye çalışmıştım. yani 260 * 3 almam gerektiğini düşünüyordum da ben, o yüzden maaşı görünce biraz dumura uğradım

part time çalıştığın için acaba başka bir yerde de çalışıyor mu diye düşünüp agi yi hesaplamamışlar . muhasebeye durumu ilet . agi neden yok diye sor bir bakalım .
asgari ücret 1170 lira artı agi var 123 bekar için . sana agisiz maaşın yarısını vermişler . o ay tam çalıştığını düşünerek yazıyorum bunu . 30 gün eksiksiz çalıştın değil mi bu firmada

@goldberg Evet eksiksiz gittim işe ancak haftada 3 gün gittiğim için toplamda 12 gün yapıyor, ayrıca 1170in yarısı 2,5 güne denk değil mi ben burada 3 gün çalışıyorum(27 saat) agiyi de sorayım salı günü

Bu arada firma serbest bölgede, bu bir şeyi değiştirir mi ?

27 saat yarıdan biraz fazla oluyor. Tam zamanlı çalışmadığın sürece saatten hesaplanır, o da haftalık 45 saat.

Aynı şekilde haftada 3 gün çalıştım neden 780 olmadıgını sorduğumda yarı zamanlı oldugun için 30a bölünür dediler.

lrp jel yuzumu biraz fazla kurutuyor, ama avene'in temizleme jeli o kadar degil. avene'in triacneal vazgecemeyecegim birsey. yine avene cleanance'dan bir emulsion'u gunduz kullaniyorum, ama bu ara nemlendiriciligi yetmiyor. bence avene cleanance serisini kurcalayin. bioderma - hic kullanmadim, maalesef.

Doktora gitmek için 1.5 ay bekleme onlar fayda etmiyor.

@e haliyle +1
göz çevresi nemlendiricisi hariç tüm yüz ürünlerim avene. cleanance serisini kullanıyorum ben de, memnunum.
yukarıdaki markalara muadil olarak babe'yi de ekleyebilirsin.

3 markayı da kullanmış biri olarak kesinlikle en memnun kaldığım marka bioderma diyorum. avene'nin hiçbir ürününü uzun süre kullanamadım zaten, cildim inanılmaz feci reaksiyon gösterdi. la roche posay'ın ürünleri ise bana genelde ilk birkaç hafta iyi gelir ardından yine b.ka sarmaya başlar. ancak bioderma ile şu ana kadar hiçbir sıkıntı yaşamadım. son iki yıldır genel olarak bioderma'nın ürünlerini kullanıyorum.

yalnız ben böyle cilt ürünlerini her gün kullanmıyorum. eğer biraz sık kullandıysam hemen ara verip cildimi birkaç gün dinlendiriyorum ve cildime hiçbir şey sürmüyorum.

sivilce sorunu varsa cildiginizin la roche posay effeclar duo yu oneriyorum. kisa surede sakinlestiriyor, bana cok iyi geldi. ayrica benim cildim de normalde sivilceli degil, donemsel bir seydi sanirim bu nedenle doktora gidene kadar kurtarir.

Sivilce tedavisi süren biri olarak avene yıkama jeli, bioderma hydro nemlendiriciyi akşam, sabah da la roche effaclar k kullanıyorum. Benim sivilcelerim bitti gibi stresli oldugumda 4er 5er geliyorlar o zaman da iki gün benzamycin üç gün isoterexin gibi cildimin yağlılık kuruluk durumuna göre nemlendiricinin üzerine sürüyorum.
Benim cildim karma bu arada.

Ortopedi. Ne zaman ortopediye gitsem -dizim cok problemli- sonrasında da fizik tedaviye yönlendirdi.

menisküs? diziniz ozellikle de duz degil de diz kapagi düz açısını kaybediyorsa mutlaka gözükün. iç ağrı falan beter sancılar.

naparsanız yapın ama bilge adam'a kursa gitmeyin

guzel ortam bulduysan birakma. 2 bin uzeri alir miyim diye sormussun, yani 2 bine yakin birsey kazaniyorsun. guzel ortami birakmaya deger mi? evlendikten sonra hala isyerinde esinle harcadigindan fazla zaman harcayacaksin. gunun en az 7 saatini gecirdigin bir yerin de seni mutlu etmesi cok onemli ve iliski icin senin orada gecirdigin mutlu saatler alacagin uc bes liradan cok cok daha onemli.

Açıkçası işim güzel. Fakat 4 senedir calismama rağmen sanki hala kapanacakmış gibi gelir hep. Tek maaşımız bile aksamadı ama hala icimde ayni korku var.

Şifrelerle edebiyat gibi tarzlara yönelerek ders verebilirsiniz. Grafik tasarımda benim hiç bir kursa gitmeden meraktan kendini geliştiren bir tanıdıgım var inanılmaz paralar kazanıyor. İlginiz varsa iyi olursunuz kazanırsınız evet.

Grafik tasarimda bildigim kadariyla freelance de calisabilirsiniz yani hocaligi birakmaniza gerek kalmaz. Maddiyat onemli ama kafa rahatligi daha onemli bence ogretmenlikteki o rahatlik ozel sektorde olmayabilir.

Özel bir okulda matematik öğretmeniyim. 3500 tl maaş alan alan Türkçe öğretmenleri var okulumda. Hatta biri Esen'e kitap yazıyor. Özel dersi de var. Ortalama 5-6bin geçiyordur eline. Kurumsal bir yere girersen zaten en az 2500 tl ile başlarsın. iki de özel ders bulsan 3500 olur.

edemedi.

0 hayal.Evlenmem asla.

hayal etmiyorum. olursa olur olmazsa olmaz havasındayım.

50 kaat dugun, 50 kaat ev etti 100 kaat. bunun baska masrafları da var.120 diyelim.

120 bin liraya ortalama olarak 350 liradan 342 saat rus çağırırsın. yani bir sene boyunca her gun. 7 seneye vursak haftada bir.

Anladınız siz.

tamam tamam çok iğrencim.

Umut bu topraklardan gitti. De her an bisiler olabilir. Azicik karmaşık bi durum. Ama bakalim. Gerci düğünleri sevmem nikah yeter de kiz ne söyleyecek o var.:) dedim ya karmaşık her sey bir ışık bir hayat belirtisi. He bir de hastalik davasi var onu ne yapsam bilmiyorum.iyice bir kontrole girmem lazim.anlik unutkanligimdan alzheimer şüpheli denmisti. Orada kalmistim.bu yüzden den de hizli koşmak umudunu kirmak istemiyorum kizin.

Hayal etmiyorum, olursa olur olmazsa olmaz +1

ediyorum ama doğal olarak sadece "iyi olacaksa olsun" kafasındayım, yoksa "artık evlenmek lazım" diyerek kendimi evlenmeye zorlamam. evlendikten ve daha da kötüsü çoluk çocuğa karıştıktan sonra ayrılmak zorunda kalmak inanılmaz korkunç geliyor bana. iki kişi olsa neyse de çocuk büyük sıkıntı. bütün o hayat düzeni, birliktelik anlayışı falan... düşünsene, hayatını paylaştığın insan her şey iyi giderken birden sana garip gelen tavırlar takınmaya başlıyor. bir hafta geçiyor, bir ay geçiyor ama hiçbir şey düzelmeyip aksine kötüleşiyor. iletişim kuramıyorsun. heyecanımı kaybettim diyor, eskisi gibi değil diyor vs. kafayı yerim ben. böyle bir şey tecrübe etmeyi kesinlikle istemiyorum. ne bileyim 4 yıldır evlisin, kredi çekip eve arabaya neyin girmişsiniz, akşam portakal soyup dizi izliyosunuz ama ya eşinde ya da sende bir acayiplik hasıl oluyor, aranıza soğukluk giriyor. çözemiyorsunuz da. abov. böyle şeyler çok fena. hani karşılıklı olarak "yok ya biz anlaşamıyoruz" dense eyvallah da bir tarafın "la noliy?" deyip kalakaldığı ilişkiler bana inanılmaz korkunç geliyor.

o yüzden mutlu bir evliliğimiz olacaksa tabii ki istiyorum, hayalimde "mutlu evlilik" var, bu istediğim bir şey. yok öyle olmayacaksa, böyle daha iyi. evlenmeyi istiyorum ben çünkü karakter olarak tam bir "loner" olmama rağmen hayatımda biri olsun istiyorum. hayatının doğru/düz olmasını birine bağlamak doğru değil, bunun farkındayım ama hayatımda biri olsa motivasyonum, sorumluluk bilincim, bokum püsürüm daha yüksek olurdu diye düşünüyorum. sevgilim varken öyleydi çünkü. daha özgüvenliydim, daha "akıllı"ydım, çalışkandım vs... öte yandan, üçüncü senede pat diye çekip gidecek bir kadındansa ömür boyu yalnız kalmayı tercih ederim. daha iyisi olmuyor diye kendimi en dibe çekecek değilim.

hayal? o kadar zor bir şey mi ki?

no
(yazmayı üşendiğim şeyi stavro yazmış. onun dediği+1, bi de balpolen'in dediği:))

Hayal edecek kadar çok istediğim bir şey değil.

Kısmet.

Hayir. Oyle bir hayalim yok. "Kessinlikle hicbir zaman evlenmeyecegim" demiyorum ama evlenme planim, ilerisi icin boyle bir niyetim simdilik yok.

burada hepsi istemem yan cebime koy havasında.
aldılar da siz istemediniz.

Evlilik süphesiz ki cok güzel fakat cok zor bir kurum. Sorumlulukları cok agır. Birgün yalnızlıgımdan sıkılırsam neden olmasın, fakat böyle keyfim cok yerinde.

Hayır.

Benim kafamdaki erkek ile, yani yanımda eşim olarak görmek istediğim insan ile yollarımızın kesişme ihtimali sıfır. Denk gelirsek evlenirim ama olmayacak duaya amin denmez. Ben bunu kabullendim artık.

Bazen düşünüyorum ortalara gelmeden "aman aman eksik olsun" diye bitiriyorum, hayali bile zor.

Valla evlilik zor zanaat. Ve cok büyük bir sans. Bakıyorum kendime o şansın zerresi yok bu yuzden dün geceki gibi rüyalarda yasıyorum o telaşı falan filan.

hayır. aslı çok tatlı insanlarla tanıştım ve doğru zamanda doğru tepkileri verebilseydim şimdi efsane bi evliliğim olabilirdi, ama malın önde gideniyim..

hayal kurmak değil de; ölene kadar seveceğim, daha da önemlisi ölene kadar beni sevecek biri karşıma çıksa keşke diyorum arada. denk gelirsek, yakın zamanda olmamak koşuluyla evlilik de bunun bir sonucu olarak ihtimal dahilinde.

@gkct, yine de umut. "rabbin seni terketmedi" diye düşünmek daha iyi geliyor bana.

o kadar kafa dengi birini nasıl bulacağım... en önemli sorun bu. çok anlayışlı, uyumlu biriyimdir de, karşımdaki de en az benim kadar öyle olmalı.

ama çocuk çok istiyorum bak. iş yerine gelen bebekleri, çocukları seviyorum hep. özellikle o bebişler offf :) yerimmm.

ama gerçekten öyle bir eş bulabilir miyim ki... bilmiyorum.

evlilik değil de kafamın uyduğu biriyle birlikte yaşamayı hayal ediyorum. evlilik gereksiz bir şey bence.

hiç biriniz evlenmek istemiyorsanız bu memlekette yazın günde 5'er düğünü kim yapıyor ulan? diye size sesleniyorum.
çok leş ortamlarda bulunup da düzgün ilişki yaşamaya çalışan ben gibilerin evlilik gibi pembe hayallere dair umutları azalarak bitiyor. chuck palahniuk kitaplarından fırlamış gibi duran gerçekler yüzünüze tokat gibi çarptıkça "kocişimin piremsesi" tarzı mutlu, huzurlu evliliklerin aslında koca bir ilüzyon olduğunu anlayabiliyorsunuz.
insan huzur istiyor ama gerçeklerle birlikte o huzuru yaşamak ne kadar inandırıcı? farkındalık kötü şey. farkındalık gibi duygular evlilik gibi geleneksel mutluluk törenlerinin önünü tıkıyor.
benim genel görüşüm bu. piremseslere ve altın yaldızlı örtülere selam olsun.

Gercekten sevdiğim ve iyi anlaşabildiğim insanla tanışmayı hayal ediyorum ben. Gerisi gelecekse zaten gelir.

hayal etmek değil de istiyorum ya. düzenli bi hayatım olsun, hanımı alıp arabayla biyerlere gidelim falan istiyorum.
şu an ailemle yaşıyorum. sanırım bu yüzden.

evlenmek istediğim kişiyi buldum sevgilim teklif etsin diye bekliyorum :D

"eli eli lema şevaktani" diye verdiğim cevap silinmiş iki kişi arasındaki konuşma gerekçesiyle. Bir cevabın silinmesi ilk kez bu kadar komik bir şey olarak gözüktü :)
Umut etmek veya umutsuzluğa kapılmak kişisel kararlar. Fakat yaşadığımız dönemde öyle ya da böyle mutlu olmanın gerekliliği üzerine sunuluyor her şey. Yıllarca hiç gelmeyecek birini beklemek ya da bir kişiye içtenlikle bağlı kalmak insanlarda vebalı görmüş izlenimi uyandırıyor. Aksi gibi bir durumun gerçekliği sorgulanamıyor bile. Çarçabuk mutlu olmayı isteyenler mutluluğu bekleyenleri anlayamıyor kısaca.

Hayal etmiyorum planlıyorum.

hayal etmiyorum da ne zaman olacak nasıl olacak diye merak ediyorum ve korkuyorum

kesinlikle hayır. hiç o yola giresim yok.

Saç kesimi+ istenmeyen tüy varsa onlardan kurtulma + uzuuun bi banyo+ banyoda saçıma maske+ neutrogena vücut yağı ile tüm vücudumu nemlendirmek + çıkınca saçıma serum ve argan spreyi (urban marka) + yüzümü clinique tonikle temizledikten sonra garnier nem maskesi + temiz güzel iç çamaşırları ve kıyafetler + elleri ve ayakları ayrıca kremlemek <3

Ben haftada bir günü kendimle geçiriyorum. Epilasyon, saç maskesi(morfose), yüz maskesi+serum(rival de loop genelde), vucut için çeşitli yağlar ya da nemlendiriciler sürüyorum. Sonra da güzel temiz kıyafetler giyer uyurum. Oh.

Her zaman yaptigin seyler disinda bir seyler yapabilirsin. Yani epilasyon, kremler, vucut yağı, cilt temizligi rutinimdir ama sacima ve cildime her zaman maske yapmam mesela, boyle bahsettiginiz gibi bi durumda bunu yaparim. Cilt icin kokulu guzel bir buhar uygularim mesela ,vücut için peeling, kese gibi bir seyler.

Ben resmi giyinmem gerektiğinde bir numara büyük arkası kapalı topuklu ayakkabı alıyorum içine de topuk dikeni silikonu yerleştiriyorum idare ediyor öyle. Ben de ayakkabı arayışındayım ama babaanne ayakkabıları dışında rahat bulamadım.

www.matras.com bu var şimdilik.

butce?

Ben indirimde h&m'in şu iki ayakkabısıni almıştım, az topuklu ve çok ucuz diye.
Giydiğim en rahat topukludur muhtemelen.
lp2.hm.com

lp2.hm.com
Ama topuk dikeni için tabana bir silikon vs gerekir sanirim jazzabel'in dediği gibi.

Kemal Tanca
İnci

Giydiğim en rahat ayakkabılar(spor ayakkabılarımdan sonra) buradan aldıklarım olmuştur.
Dışarıdan şık görünüyor ama tabanları çok rahat.

Senle benzer durumdayım. Clarks'ın deri, ruganlı falan bi ayakkabısı var bende. Tabanı Colombia yürüyüş ayakkabılarım kadar rahat.

Butce yok arkadaslar rahat edeyim yeter.

Mma salonlarını aratın bence. Sadece boks istiyorsanız kadıköy boks var söğütlüçeşmede iyidir.

-kedim var
+hayvanseverim

-kitapligim var
+kitap okumayi severim (kitaplarin isimleri okunmuyor, tahlil yapamiyorum ( )

-raflardaki oyuncaklar
+cocuk ruhluyum

-sol alttaki tatil fotografi
+deniz kum gunes severim

fotograf olmus. yurur bu.

@fakyoras, neden öyle dedin ki? biblo gibi duruyordu kedim çok güzel hoşuma gitti paylaştım.

daha çok kitaplık ifşası olmuş gibi hocam. kedi de güzel.

guzel bir sey dedim ya :) hos olmus fotograf =) kedi de guzel.

kotu bir sey demisim gibi mi algilandi? editleyeyim oyleyse.

i.hizliresim.com
i.hizliresim.com
i.hizliresim.com

benimkiler de bunlar

kedi çok tatlıymış.

benim paşa da bu

i.hizliresim.com

bence de çok hoş olmuş biblo gibi aynen:)

i.hizliresim.com :(

Merhaba, bu da bizim yelloz ; i.hizliresim.com

i.hizliresim.com
i.hizliresim.com

kızımız ellerinizden öper, biraz utangaç ama...

i.hizliresim.com

senin kedi "yapma canım, yapma arkadaşım" bakışı atmış resmen..

peki neden hep kedicikler? :(

hayvanlar güzel kedileri severim köpekleri de severim(asla evde beslemem sokakta sever bakarım) ama kedi köpek dışında evcil hayvanlarında ifşasını görmek isterim.

@very big cat you. ben kuş paylaştım, ölü taklidi yabtılar çünkü:(

bunlar da bizim. kışın onlar sallanıyor yazın biz sallanıyoz.
resimyukle.xyz

Kus, tavsan, su kaplumbağasi falan da bekleriz lütfen..

i.hizliresim.com

Adı çiçek

Lilith i.hizliresim.com

Yavru Lilithler i.hizliresim.com

kedi güzel ama kitaplar çerez. biraz daha ciddi şeyler okuyalım pls tşk.

i.hizliresim.com

i.hizliresim.com

i.hizliresim.com

i.hizliresim.com

gandi... deli gandi.

avzını yediğim.
s17.postimg.org
s21.postimg.org