Ben almam bi kere dondurulmuş patates kızartması almıştım iğrençti

ben dün a101 ve bim'den stokladım. onlardan daha iyidir herhalde.

Niye ustadlar savas mi cikior?

Ben her seye zam gelecek diye, mensei turkiye olan urunlerden kisi gecirecek kadar koymaya calisiyorum. Buzluga barbunya bezelye ayiklayip koyuyorum falan.

alınır tabi neden olmasın. sonuçta bakliyat. üç aşağı beş yukarı aynı şeyi alıyorsun diğer markalardan.

ben de normalde a101'e uğramazdım ama şu sıralar nugget falan alıyorum. devir ekonomi devri. çok dikkatli harcamak lazım.

Tatları iyi. Alınır.

kıtlık falan mı olacak? doğru söyleyin lütfen.

kıtlık yok. Ama tarımın bittiği, her şeyin ithal edildiği bir ortamda elimizdekini arttırmaya çalışıyoruz sadece.

Öncelikle bu tarz ürünler yılda bir çıkar. Yeni hasat henüz yapılmadı alacağınız ürünler hep geçen yıldan.

Ürünler kalite ve cinse göre farklı fiyatlara satılır, kırık pirinçle baldo pirinç aynı fiyata olmaz.

Sonra hem Metro'dan hem de bu işi yapan toptancılardan fiyat alabilirsiniz. Yerlerini bilip gidip fiyat almanız gerek.

Bir ürünün fiyatını az çok bilmiyorsanız veya toptancı tanıdık değilse muhtemelen toptancıyla pazarlık etmeyi de beceremezsiniz.

Yİne de şansınızı deneyin. Emin olmadığınız bir üründen önce tadımlık alın, sonra gidip pazarlık ederek toptan alın.

Bugün bankalar alım-satım yapmıyordu.

Bir kısım petrol istasyonları dahi benzinlik kısımlarını erkenden kapattılar.

İyi kazananların bildiği bir esas vardır: herkes alırken satılır, herkes satarken alınır. Yani bir malı ucuzken alırsın, pahalıyken satarsın. Sen pahalı mı ucuz mu olduğunu bilemeyecek bir durumdayken ortalıktan akıl arıyorsan o işlere girme, bildiğin şeyi al-sat. Yoksa spekülasyonlar yüzünden para kaybedersin.

Bu ara dalgalanma biraz sert olabilir. En yüksekten alıp orta vadede satmak zorunda kalırsan ekstra zarar etme ihtimalin dahi var.

diyeceklerim yatırım tavsiyesi değil fikrimdir. eğer doları 6.20-6.30 civarında pazartesi sabahı yakalarsan alınabilir. ancak 6.20'de dahi alsan papaz ola ki salındı, kurun 5.50'lere gelme ihtimali var bence. dolayısıyla paranın yarısıyla dolar veya altın al, yarısı tl'de kalsın.

iş bankası daha güvenilir bence. bugün enpara şubeye bile zor giriş yaptırdı ve tüm parayı ordan çektim.

ne zaman alsan erken, ne zaman satsan zarar vallah.

neden düşsün ki? çok riskli lira. çöpe gidiyor. "şimdi" alınmaz çünkü borsa kapalı makas aralıkları çok fena. borsa açılsın. pazartesi sabahı 6,50'den de alınabilir, sorun yok. ama ytd.

enpara'nın hem oranları kötü hem döviz alım satımlarda süreci durduruyorlar. iş bankası iyidir, güvenilirdir.

iş bankasını da abartmayın arkadaşlar. bugün piyasa açıkken makas aralığı 20 kuruştu ve işlem yaptırmadı uzun süre.

Sen kendi fikrini söylemişsin o kendi fikrini söylemiş, ortada bozulacak bir durum yok. Ben düşünceleri bu şekilde olduğunu bildiğim biriyle bu tip konular hakkında konuşmazdım.

Öncelikle bu adam alenen zamanında dolar-euro sıfırlayanlara vatan haini demiş. : )

Başımızda köprü geçiş ücretlerini bile dolarla belirleyen bir hükümet var.

Sonra bireyin iyiliği kümülatif olarak toplumun da iyiliği demektir, fakat bireyin çıkarı dolar tutmayı gerektiriyorsa bunun suçlusu da malesef bütün toplumun yararına davranmayan toplumun kendisidir. Toplum ateşe odun atarken seni düşünmüyorsa sen niye toplumu düşüneceksin?

Herkes kendini düşündüğü için toplumu düşünmek zorundadır. Yani sana yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına yapmazsın.

Dolar almak da vatana ihanet olsa önce hükümet hain olurdu, zira yıllardır toplumu dövize mahkûm ettiler. Patatesi, samanı... ithal ettiler.

benzinle mazotla taşınan her sey artacak bir kere. ama yakit malin tum maliyeti olmadigi icin bir miktar artacak.

ithal olan her sey artacak tabii ki.

benzin/mazot ve dolayısıyla taşımacılık, ya da taşımacılığı içeren ürünler (damacana su bile buna dahil)
tüm meyve sebze (zira tarladaki 10 kuruşluk domatesi kamyona (dolar) yükleyip mazot (dolar) harcayarak 3. köprüden (dolar) geçip pazara gelecek)
kartuş/toner dolayısı ile tüm yazılı ürünler
her türlü et (hayvan yemleri dolar)

Markete girip de gördüğün çoğu şey, yeşil mercimek de dahil, dolarla ithal ediliyor, yani her şeye yansır, yeşil mercimek sanırım Kanada'dan geliyordu.

Elektrik, doğalgaz artacağı için ülkede üretilen her şey de artar.

artmayacak bir şey düşünemiyorum.

umumi tuvalet fiyatları veya internet cafe saat fiyatları sabit kalabilir.
belki onlar da artar.

Her şeyin fiyatı artmak zorunda, zira dolarla gelen ürünler yüksek seyreden enflasyonun daha da yükselmesine sebep olacaktır. Umumi tuvalet işleten adam da geçinmek için fiyatları artırmak zorunda kalacaktır.

Umumi tuvalet üstünden enflasyon hesabı falan yapacaksak necaset yiyelim hep beraber. Manyak mısınız abicim siz?

Enerji harcamadan ne üretebilirsin? Nothing.

Hıyarı Adana'dan kamyonla getiriyorlar İstanbul'a. Kamyon su yakmıyor. Buğdayı traktörle, biçerdöverle, değirmenle işlemeden un yapabilir misin? Fırında pişirmeden ekmek olur mu?

Enerji üretmiyor Türkiye. Enerjiyi doğalgaz olarak yurtdışından ithal ediyor. Döviz artınca enerji giderini de karşılamak için daha çok para harcayacaksın. Ekmek pahalandı.

Kış kapıda doğalgazla ısınan milyonları görecem ben.

Otobüsle, arabayla, trenle vs işe gidiyorsun, yol parası arttı.

Elektronikten bahsetmeye gerek bile yok. Hiç Vestel falan demeyin.

En dandik elektrikli eşyayı bile enerji tüketerek üretiyorsun bu 1.
En ufak elektronik devreyi bile Çin'den getirip takıyorsun alete bu 2.

Kusra bakmayın avuçladınız. Benim maaşım yurtdışında yaşıyorum bir günde sabahtan akşama 2500 tl arttı. E ben böyle yoktan zenginleşiyor muyum sanıyorsunuz?

Bu böyle giderse açlık kıtlıktır sonu. Karanlığa gömülür Türkiye, lambayı yakacak elektrik bile kalmaz. Bkz: Venezuela.

Et, buğday, yağ,
Unutmayın ki saman dahi ithal edebilen bir ülkeyiz, bunun sebebi ise yetersiz tarımsal üretimin tarım ürünlerinin fiyatını artırması, yani az saman varsa talep fazla oluyor ve bu sebeple artıyor, bunun için de saman ithal ediliyor, buğday da benzer, ithal edilince fiyat rekabeti oluyor, çiftçi daha ucuza satıyor.
Fiyat rekabeti olmayacağı için, çiftçinin maliyeti artacağı için buna göre bunlar da zam yiyecek. Yani her şey etkilenecek.

Bu arada çiftçilere acımayın, bugün miras bölünmesi yaşayıp küçük kalan çiftçiler dışındaki düzgün miktarda tarla işleyip para kazanamayacak çiftçi yoktur, gayet güzel para kazanılır, ama bizim çiftçimiz çiftçilik falan yapmıyor aslında, yapmayı bilmiyor ya da, bugün gerçekten çiftçilik yapan adam kazanır gerçekten güzel para kazanır, yani emeğinin karşılığını alır.
Ama bizde ne oluyor? Sosyal devlet sömürgeciliği, 500kg/dekar verim alabileceği yerden 200 kg verim alıyor, desteklerle de geçiniyor, safi zarar, ucuz krediyi de çekiyor (sadece bu krediyi vadeliye bağlasa azımsanmayacak kazanç elde eder).

Maaşlar hariç her şey artacak, öyle diyelim.

donmesi icin akp nin gitmesi gerek. tekrar sor 10 tl olur mu diye simdi

Eminenin altınlar bilezikler dolarda olduğu sğrece 4e dönmesine imkan yok artık

akpnin gitmesi derken bir gülme mi desem ağlama mı desem, duygu durum değişikliği yaşadım. o zaman dans.

akp gitse de ulkede yuksek teknolojili urun uretilmedigi surece dolar dusmeyecek o rakamlara uzgunum. 10 tl olmasi icin 1 yil olmasina gerek yok, 2 ay 2 hafta sonra olabilir. gecen hafta 6.50 olan pound bugun 8.40. dolarda da 10 uzak degil

Ne 5 yılı bir iki günde 1 TL arttı dolar, bu gidişle yıl sonundan önce 10 TL olması şaşırtmaz. 5 yıllık süreç içerisinde 50 TL olur mu olmaz mı diye sormak gerekir. Dolar 100 TL bile olsa gerekirse ekmek arası ekmek yeriz yine de reisimizden vazgeçmeyiz vatan hayinlerine inat dik dur eğilme bu millet seninle reis

5 yila kesin, turkiye'de ekonomi normal seyrinde bile olsa enflasyon farkindan 10TL oluyor zaten. 1 yil olayini ise gorecegiz.

önümüzdeki kış olmazsa daha da olmaz.

tl'nin düşüşüne 1 lira 2 lira diye değil % ile bakarsanız kurların ne kadar hızlı artıp azalabileceğini de anlarsınız.

Yani

6 liranın %50'si = 3 lira

1 liranın %50'si = 0.5 lira

Enflasyon %20'nin üzerindeydi, tl de bugün aşağı yukarı %20 geriledi.

Vatandaş gıkını çıkarmadığı sürece kısa vadede dalgalanma yüksek fakat sonuçlar da hep negatif olacaktır.

Bu anlamda şu noktadan döviz kurlarındaki her düşüş alım fırsatı olarak görülecektir.

ek: Bugünkü konuşmayı da 14.30'dan 16.00'ya çekmelerinin sebebi piyasaya verecekleri boş gazın ortamı daha da kötü edeceğinin farkında olmalarıydı nitekim konuşmadan sonra tl daha da geriledi. İyi bir iş yapacakları zaman pazartesi piyasalar açılırken konuşurlar, kötüye gideceği zaman da cuma piyasalar kapandığı sıralarda konuşurlar.

Halimiz bu kadar vahim diyorum.

Bilmeyebilir.

Evrenin oluşumuna dair bir Ted konuşması dinlemiştim. O ana kadar elementlerin nasıl oluştuğunu hiç düşünmemiştim bile.

Yıldızlara altın nereden gelmiş biliyor musun?

www.ted.com

Uçmuşsunuz siz kusura bakmayın. 5. sınıfta biyoloji dersi olamaz. Fen bilgisi dersidir. Böyle bir detayı sormaya çocuğun da hakkı yok öğretmenin de bilmeye imkanı ve ihtiyacı yok. Saçma sapan şeylerle kafa yoruyorsunuz.

Biyolog ne anlar fizikten? Çok normal.

Altın yıldızlarda öyle normal biçimde de oluşmaz. Supernova şeklinde infilak edince yıldız o şok dalgası ile oluşur ancak. Nerden bilsin sıradan dandik bir öğretmen kozmolojik fenomenleri. Eğitim Fakültesi diyorsun.

Bilmeyebilir ama öğrenip ertesi derste çocuklara açıklayıcı bi şekilde anlatabilirse yeter sonraki dönem öğrencilerinden böyle bir soru gelirse de bilmiş olur eğitimcilik budur.

Bilmemesi normal, bilmesi istisna olur. Ayrıca bilmediğini belirttiği için de takdir edilesidir.

Biyoloji ogretmeniyim ve bilmiyordum, simdi ogrendim

ben yıldızım ben de şimdi öğrendim.

ben altınım, selanik göçmeni olduğumuzu sanıyordum; üzdün...

Bilmemesi normal ama "Ben bilmiyorum" deyip kestirip atmasi anormal! Tam ogrenme, sorgulama yasindaki cocuklarin merakini koreltiyorlar boyle boyle. Arastrip geri donmeliydi cocuga.

Bilmemesi normal

@redskull: kardeş ben de fen bilgisi yazdım.

iyi de sayın hocalarım. bir biyoloji öğretmeni "bu canlılar karbon bazlı. içindeki kalsiyum, demir, magnezyum. nerden geldi acaba? canlılık nasıl başladı?" sorusunun cevabını arasa altının yanıtını da bulur diye düşünüyorum.

eğitim fakültesi değil fef mezunu.

Hadi üniversitede görmedin lisede de mi görmedin demek biraz haksızlık bence. Lisede öğrendiğimiz bilgilerin ne kadarını hatırlıyoruz? Yanlış bir cevap vermesindense bilmiyorum demesi daha olmuş. Araştırıp geri dönebilir +1

fender al rahatla hocam sıkılırsan hemen satarsında

bende parker p-36 vardı ne güzel gitardı

www.muzikenstrumani.com

Bu parayı affinity strata vereceğine temiz meksika fender bul ikinci el.

Mümkünse modifiyesiz bulursan kafan rahat olur. Ufak tefek bakım gerektirirse yaptırırsın.

Zaten gitarın eskisi makbuldür.

örnek: www.sahibinden.com

gitarın eskisi makbuldür diyemeyiz tam olarak. Düzgün eskitilmiş, çalınarak eskitilmiş gitarlardan kafaya göre gitar bulabilme imkanı vardır diyelim. Eski gitar iyidir, ağacı iyi kurumuş olur gibi bir bilgi dolaşır ortamlarda. Bu bir nebze doğrudur ancak ne kadar kuru ağaç o kadar iyi gitar demek değildir zira gitarların ağaçlarının belli bir nem aralığında olması makbuldür. yani daha kurusu çatlar, daha nemlisi "çalışır" yani yamulur, şişer, atar vs... Eski gitarların değerli olmasının, eski gitarların sesinin daha güzel olmasıyla doğrudan ilişkili olmaması hakkında, memleketimizin gururu lütiyemiz Erdem Koca'nın youtube videolarını inceleyebilirsiniz.

Gelelim 2500'e kadar gitarlara;

Set almanı önermem. Onu zaten bir seçenek olarak değerlendirme.

Bu enstruman, çoğu enstrumana göre masraflı, uğraştıcı, iyi tonlar, iyi soundlar için çok vakit, emek, sabır, azim isteyen bir enstruman (Neyzen bir arkadaşıma çok özeniyorum, 250 gr bile değil enstrumanı, pedalı yok amfisi yok, takıyo sırtına oklavayı istediği yerde üflüyor :D Elektrik gitar dertli bir enstruman).

Tırı vırı bi amfiyle çalacaksan 2500 liralık ya da 1000 liralık gitarın farkını hissedemeyebilirsin. Alacağın enstruman tüm esntrumanlar içinde tonal yelpazesi belki de en geniş enstruman, yani gitar haricindeki ekipmanların da son derece önemli. 2500 yalnızca gitar için bile - özellikle günümüz Türkiye'sinde - "iyi gitar" segmentine anca yanaşıyor, tam olarak karşılamıyor bile. Daha bunun pedalını, prosesörünü, preamfisini geçtim, en azından amfisi var. Yalın gitar + amfi için, gitar dünyasında ortalama seviyede tatmin edici bir sonuç için nereden baksan 7000-8000 tl bayılman lazım.

Ha yok, ben evde tıngır mıngır kendimi eğleyeceğim, sound derdim yok, gitarın kondisyonunda devamlılık beklemiyorum, evde aldığım soundu sahnede, jamde, orda burda alamadıkça kafayı yemem diyorsan, lütiyere giderim sık sık, lütiye besleyecek param var diyorsan ya da ben ufak tefek sıkıntıları zaten hissetmem diyorsan (gitarım taş gibi hiçbir problemim yok maşşallah diyen tiplerin gitarları ele alınacak gibi olmuyor bazen) 2500'e tipi hoşuna giden, amfiye bağlamadan akustik sesi hoşuna giden, amfili soundu hoşuna giden bir gitarı al gitsin. Ama ciddi uğraşacaksan bu işle, zamanla üzüleceksin.

Ben bu işi ciddiye alıyorum, iyi sesler, iyi icra gibi hedeflerim var, soundu önemsiyorum, bu uğraşı hayatımın ciddi bir yerlerine koyacağım diyorsan para biriktir.

İkinci el gitar almak düşündürücü olsa da mecbur kalabiliyor insan, mutlaka ama mutlaka bir bilenle git gitarı almaya. Gitarlar ne gibi kronik sıkıntılar çıkarır bunu bilen, tecrübe etmiş bir insanla git. 5 dk'da oldu bitti hayırlı olsuna getirmelerine izin vermeyin. Bir süre çaın, gitarla vakit geçirin. Gitar işi ince iştir, saddle'daki ufak bir saçmalık, nut'taki hafif bir eğim vs vs vs büyük sonuçlar doğurur. Gitarla bir süre vakit geçirmeden bunları farketmeyebilirsiniz ya da satıcı geçici bir çözüm bulmuştur satana kadar idare edecek şekilde, eve götürünce farkedersiniz vs. Bu tarz olasılıklara dikkat edin.

Üzmek, can sıkmak istemiyorum ama malesef cidden pahalı bir uğraş bu elektrik gitar işi. Hem maddi açıdan hem manevi açıdan pahalı. İyi gitarlar çalmak, iyi ekipmanlar kullanmak, iyi bir gitarist olmak çok yüksek bedel istiyor, malesef.

(git: 1299346) Merhaba,

Uzun, oldukça detaylı ve aynı zamanda gerçekçi mesajınız için çok teşekkür ederim. :)

Gitar artık benim için hobi, yani evde keyif için çalacağım. Profesyonel olarak ya da üst düzeyde çalma gibi bir hedefim yok. Ama yıllar önce öğrenciyken güzel bir gitarım olsun istemiş ancak alamamıştım. Şimdi çok da pahalı olmayan bir gitar istiyorum. Yanımda bilen biri olmadan gitarın ne durumda olduğunu anlayacak biri değilim, o yüzden ikinci el biraz sıkıntılı benim için.

Youtube vs. gitarları dinleyip, değerlendirmelerine bakıyorum sadece. Tabii ki gidip deneyeceğim ama dediğim gibi çok da fazla anlamadığım için biraz da satan kişinin eline kalacağım. Galiba dediğiniz gibi sesi ve görüntüsü hoşuma giden bir gitarla bu işi noktalayacağım. Gönlümden geçen şu gitar da olur belki.

shop.zuhalmuzik.com

Fender önerilerini yapan arkadaşlara da teşekkür ederim. Aslında 2. el için de mantıklı duruyor ama bilen biri lazım. Bunu da bir ihtimal olarak yine değerlendireceğim.

Maddi değil de manevi imkânlar oluşursa Japonya'ya yerleşirim. En azından bir ev alıp yılda 6 ay takılabilirim.

köyüme.
ege taraflarında...

urla, foça izmir ilçeleri çeşme hariç daha az el deydiği için yaşanılabilinir.

Köydeki fındık bahçesine.

Sakarya.

İnterlaken hayatımda gördüğüm en güzel yerlerden.

@Boris +1 Bir de turist olarak gelen 100 binlerce paki hintli olmasa..

İzmir Seferihisar

guernsey adası

Slovenya ya da Montana-ABD

Maldivler bahamalar gibi tropik adalar kesinlikle.

Amsterdam, ozledim yine :'(

Torino.

doğu karadeniz de kendi yaylama.

kanada

NYC falan muhtemelen. Doganin icinde yasamam, sadece gezmeye rahatlamaya giderim arada.

youtu.be

Her orkestra ve her kondüktör değişik değişik bir organizasyona sahip.

www.youtube.com

Orkestrayı bir araba kabul edersek Kondüktör genelde şofördür.

Televizyona bakınca yan koltuğu görmüyor musun sen? Bakmıyorlar ama görüyorlar endişe etme.

ben bir yıldan fazla bir süre koroda şarkı söyledim. hem notayı hem şefi rahatlıkla görebiliyordum.

orkestralarda çalan insanlar (daha erken değilse) liseden beri hem notayı hem şefi görmeye alışıklar. genellikle parçaya gözlerini bağlasanız da çalabilecek kadar hakim oluyorlar. şefe de ne zaman bakmaları gerektiğini biliyorlar.

o insanlar ilk defa orada çalmıyor onu, öncesinde onlarca defa çalmış oluyor her biri.

Ritim veriyor diye biliyorum ben sef. Ama Cem Yilmaz'in seyirci cekmeten baska bi bok yaptigi yoktur orada.

Beğendiğim bir söz vardı: İyi çalışmış bir orkestra şefsiz de konser verebilir. Ancak o orkestra şef olmadan iyi çalışamaz.

Şef her şeyden önce ritmi takip eder, tansiyonu ayarlar. Enstrümanistler gerektiği zaman şefi takip ederler, onun dışında notalarına bakarlar. Bazen her ikisini de aynı anda yapabilirler.

Cem Yılmaz'ın olayında tabii ki bu bir "show business" ve Borusan Filarmoni iyi bir orkestra olarak durumu idare edebilecek kalitede.

Cem Yılmaz özelinde cevap vereyim. Borusan filarmoni bin kurucusu şef Gürer Aykal 1 ay boyunca çok yoğun bir eğitim verdi kendisine. Tabii ki orkestranın profesyonelliği çok yardımcı oldu ama kendisi de tamamen şuursuzca elini kolunu sallamiyordu yani.

esas tavuş şiş butla yapılır.

yoğurt veya sütle marinasyon yaparsan ve 3-5 saat beklersen gerekli yumuşaklığı alırsın.

Yarın mangal günü : )

But sarma denen bir kısım var. Orası çok güzel ve sulu kalıyor.

Tabi mangal yakmayı da bilmek lazım. İyi kömür ve yeterince yüksek sıcaklıkta pişirmek şart. Gereğinden fazla da pişirmemek lazım ki kurumasın.

Edit: Yoğurda, süte gerek yok. Tuz ve toz biber yeterli. Çok istiyorsan belki çok az ayçiçek yağı. Etin suyunu hapsetmek için mühürlemeyi ve zamanlamayı bilmek gerek.

Bir de dolaptan yeni çıkmış buz gibi eti ateşin üzerine koyma. Biraz dışarıda durup oda sıcaklığına gelsin ki içi daha hızlı pişsin, çiğ kalmasın. Çiğ tavuk zehirleyebilir.

Annemi ve kedilerimi mutlu etmek

Sevdiğim işi yapmak, işim hakkında donanımlı kişilerle sohbet etmek, çevre edinmek. Tek amacım bu.

Hayatta birçok hedeflerim var.

Yaşam amacım pek ulvi değil, fakat yaşıyorken, henüz yeterli enerjim ve imkânlarım varken bazı fırsatları değerlendirmek gerektiğine inanıyorum.

Kendimce, kendime ve çevreme faydalı olacağını düşündüğüm bazı projelerim var. Bunlarla uğraşıyorum.

Orta direk bir aileden geliyorum. Hayatımdaki hiçbir şey mükemmel olmamakla birlikte olabildiğince elimdekilerin tadını çıkarıyorum.

Bana göre hayattaki hedefler ve amaçlar dışarıdan gelmez. İnsan kendi kendiyle uğraştıkça, zaman içerisinde yatkınlıklarını ve neleri başarabileceğini keşfeder. Bu yolda ilerlemek de yine insanın kendini motive etmesiyle alakalıdır. Kuşkusuz herkesin potansiyelleri vardır. Bunları yine kendisi gerçekleştirmek ve açığa çıkarmak zorundadır.

Yanımda olan anneme soruyu yönelttim. Ooohhf Amaranta bana böyle sorular sorma dedi:/ hadi hadi tum insanlik bu sorulari sormuş cevaplamış sen de cevap ver dedim. Senin yaşam amacın ne diye topu bana attı. Yaşam amacım yok dedim. O zaman benim de yok dedi. Birkaç saniye geçince cevabın ağırlığını hissetti herhal vazgeçip benimki çocuklarım ve onların iyi bir geleceğinin olması, Allah' a kulluk görevimi yapip ölmek dedi.
:/

daha fazla para, daha fazla rahatlık..

zor zamanlardan geçince bayağı, böyle oluyor insan.

dünyaya tek geliş amacım islamdır, bunu ayrı bir yere koyarsak:

doğa için yaşarım, çam kokusu beni bitirir, topraktan uzak yaşayamam. hayvanlar da doğaya dahil. trekking ve kampçılık en büyük hobilerimden.

sanat için yaşarım, çok sağlam senaryo yazarım, animasyon filmi yaparım, tablolara özel ilgim var. otomobil öncelikli olarak endüstri ürünlerine dair tasarımlar yaparım; tasarımı güzel olan her şeyi dakikalarca izleyebilirim; estetik bu dünyada benim için her şey diyebiliriz.

minimalizmi benimserim, tüketmek değil üretmek için yaşarım, sürekli bir şeyler üretmek zorunda hissederim. üretmek insanın temel ihtiyaçlarından bence. buna kullanılamaz bir radyoyu kullanılabilir hale getirmek de dahil, kimsenin aklına gelmeyen bir fikri üretmek de dahil, çok iyi yemek yapmak da.

bunlar benim önceliklerim ve yazdıklarımın hepsinin altı doludur... geri kalan spor/eğlence (kick boks/elektro bağlama gibi) vesaireyi hayat amacı olarak benimsemiyorum.

amaçsız olmak kadar kötü bi şey yok heralde şu dünyada. kişisel gelişim kitaplarından nefret ederim. nefes al, rüzgarı hisset, doğaya dokun, kendini keşfet filan gibi salak saçma şeylerden farklı benim buraya yazdıklarım, amaçsız hisseden birilerine belki bir fikir verir.

Ben merak ediyorum. Yasayacagim seyleri ve her gunun o gun neyle karsilasacigimi, neler ogrenecegimi, neler yiyecegimi, neleri begenip neleri begenmeyecegimi merak ediyorum. Elimde olsa cekirdegimi alir cittiri cittiri kendi hayatimi izlerim.

Hedefi degil, yolu seviyorum. Ara ara yol da zorluyor ama gidecegim yerdense yolda olmak bir yere gitmekten guzel.

ilkel zamanlarda varoldugumu varsayiyorum. amacim basit. hayatta kalmak. ve bunun icin beslenmek, barinmak ve giyinme gibi temel ihtiyaclarimi karsilamak icin yasardim. ta ki bir hayvana av olana ya da bir hastaliktan olene kadar.

peki simdiki benin yasama amaci ne? sabah kalkip ava cikmiyorum. giyinmek icin ayi oldurmuyorum. barinmak icin magara aramiyorum. yapmiyorum bunlari. bunlari benim yerime benim icin yapan baska insanlar var. ben onlardan bunu para ile satin aliyorum. baska bir deyisle uretmiyor, tuketiyorum.
temel ihtiyaclari bana satan insanlar magara aramiyor ama magara yapiyor; daireler, siteler, konaklar, villalar, evler.. bunlar magaralarin modernlesmis sekli. beslenmek icin avlanmaya gerek duymuyorlar ama hala hayvanlari kesip yiyiyoruz. giyinmek icin hayvan oldurmuyorlar, bitkilerden falan uretebiliyorlar hammaddeyi.. tabii bazi deri giysiler hala var. giysilerin modernlesmis sekli de bu.
bu ayri bir konu ve ben de pek hakim degilim aslinda. yani soyleyecegim o ki; temel ihtiyaclarimiza eskiden farkli yollarla ulasabiliyorduk ve tum zamanimizi bunlara harciyorduk. simdi ise daha farkli yollarla uretiyor/ulasabilyoruz, temel ihtiyaclarimiza ulasmak icin neredeyse hic zaman harcamiyoruz. bunu bir baskasi bizim yerimize yapiyor. durum degisti ama temelde ayni. yok olmadi, olamaz da zaten. adi ustunde, temel ihtiyac.
baskalasti dunya, insanlariyla beraber. ben de oyle.

simdiki ben bilim ve teknoloji ile ugrasiyor. amacim avlanmak degil, bir seyler uretmek. ve diger insanlara satmak. bunu yaparken de guclu bir anlam katmaliyim isime ki urunu insanlara satabileyim. elde ettigim parayi da temel ihtiyaclarima ulasmak icin harcayayim. bir tane midem var, ne kadar yiyebilirim ki. sahip olacagim bin ev olsa da gece sadece bir tanesinde uyuyabilirim. bir miktardan sonra bankadaki hesabimin benim icin bir onemi yok.
kova dolunca da kovasi bos olan ve benden daha sanssiz insanlara yardim edeyim. kendimi iyi hissetmek icin.

aslinda bakarsan kafamda soylemek istedigim cok sey var. yukarida yazdigim sadece kucuk bir bolum. geriye kalanlari kelimelere nedense dokemiyorum. sunu ekleyeyim ama: temel ihtiyaclarimiza ulasmak icin bir iste calisiyoruz ya. ha iste o is, yaparken kendimizi iyi hissettigimiz bir is olsun ki kisitli yasamimizi mutlu gecirelim.

amac hala ayni: yasamaya, hayatta kalmaya calisiyorum sanirim. cok dallayip budaklandirmamak lazim.

cok sevdigim yazar alan watts'tan bir alintiyi buraya birakayim:
"hayat hiçbir yere gitmiyor, ulaşılacak hiçbir şey yok. bütün çaba ve açgözlülüğünüz, eriyen avuçlarınızla bir dumanı kavramaya çabalamaya benziyor. hepimiz kayıp haldeyiz, doğduğumuz andan itibaren boşluğa fırlatılmış durumdayız; ve varacağımız tek yol unutulup gitmek."
"var olan tek yol gökyüzünde uçan bir kuşun bıraktığı iz: işte şimdi görüyorsun, şimdiyse görmüyorsun."

yani cok da sey etmemek lazim. unutulup gidecegiz. bizden once 107 milyar insan yasadi ve oldu dunya'da. kac tanesinin ismini biliyorsunuz? bizden sonra da milyarlar gelecek dunya'ya. ve bu sorunun aynisini yine soracaklar. bizden oncekilerin bu soruya cevaben bir seyler uydurmasi ve ve buna felsefe ismini vermesi gibi. bazilarinin da baska cevaplar vermesi ve bu cevaplari kutsallastirmasi gibi. simdiki biz insanlar daha once verilmis olan hangi cevap mantikli geliyor veya ogretiliyorsa o cevaba sariliyoruz. o cevapla omrumuzu yasiyor ve oluyoruz.

bence; onemli olan, anlamli oldugunu dusundugumuz ve mutlu olacagimiz bir is yapmaktir. bu da benim uydurdugum bir sey. is de temel ihtiyaca cikar. amac bu.

bu dünyanın en blabla konusu bana kalırsa.o kadar önemli değiliz..

bir amacım yok sanırım. ölene kadarki zaman sürecinde bir şeyler hissetmek, güzel bir seyler yaşamak vs. iyi biri olmak belki. iyilik yapmak ( ??? )

Taze fasulye

Bezelye, patates yemeği, yesil mercimek

fasulye nohut ıslatma imkanım yok. mutfağa girince yemeği yapıp çıkmam lazım. pansiyonda kalıyorum, odada fasulye ıslatamam yani. patatesin haşlanması uzun sürmüyor muydu? düdüklüde yapıyordum patatesi eskiden ben, tencerede yapmadım hiç.

Haşlanmış şekilde alabilirsin marketten nohutu,fasulyeyi

Taze fasulyeyi islatmiyoruz zaten.

mercimekli köfte, salata veya cacık

kıymalı-domates soslu makarna, ayran

köfte, patates püresi, salata

mercimek çorbası,
humus,
biber, kabak patlıcan, domates... sebze sote,
patates salatası,

dil peynirli, ezine peynirli, eski kaşarlı veya sebzeli omlet

Müşteri hizmetlerini arayıp kimliğini doğrulayarak açarsın.

"Ziraat Bankası internet sitesindeki Online Başvuru bölümünden, Bankkart ve/veya Kredi Kartınız ile başvuru yapabilir ya da hesabınızın bulunduğu bir Ziraat Bankası Şubesine müracaat edebilirsiniz.

Ziraat İnternet Şubesi’ne online başvuruyu kredi kartınız ile yaptığınızda vadesiz mevduat hesabınızın kartınıza tanımlı olması gerekmektedir.

Online başvuruda TC Kimlik Numaranızı ve Ziraat bankası’nda kayıtlı olan cep telefonu numaranızı girmeniz gerekmektedir. Bu bilgileri girdiğinizde kayıtlı cep telefonunuza bir onay şifresi gönderilecek ve ekranda bu şifrenin girilmesi istenecektir. Ekranda istenen diğer bilgiler girildikten sonra başvurunuz tamamlanarak İnternet Şubesi giriş şifreniz cep telefonunuza SMS ile gönderilecektir.

Ziraat Bankası şubelerinden yapacağınız başvurularda en az bir vadesiz mevduat hesabınızın bulunması gerekmektedir. Başvurunuz tamamlandıktan sonra İnternet Şubesi giriş şifreniz cep telefonunuza SMS olarak gönderilecektir." demişler.

Ayda yılda bir ise sorun yok. Sürekli ise soğuma sebebi.

Karşıdaki kişi sabırsız ve dakik biri ise soğuma sebebi olabilir. Bende çok beklemişimdir ama soğuma sebebi diyemem. Gerçi ben soğumadım orası ayrı mesele :) Ama bekletmek bazı kızların hoşuna gidiyor.

@112 Bir keresinde eski erkek arkadaşım Adana'dan dönüyordu ve bana şey dedi. Ben şimdi havaalanına geldim (Adana'dan bahsediyor), sen hazırlanmaya başla ben gelene kadar ancak hazırlanırsın :D Çok tuhaf hissetmiştim :D asjksjas

@perfectum aynısını bende yaptım istanbuldan Tekirdağ'a giderken yola çıktığımda hazırlanmasını söylerdim bunu söylememe rağmen gidip yarım saat beklemişliğim vardır :D bir de her seferinde klişe olan çok bekletmedim dimi lafı vardır :)

@112 Ama bazen kendimi affettirmek icin sunlardan goturuyordum, yeterince ince dusunceli degil miyim ya? alicjamann.files.wordpress.com

@perfectum ahahha kullanan biriyse eğer kendini affettirmek için güzel hediye :D yine düşünüp hediye götürüyormuşsun ben onu da hiç görmedim :D

@112 Ben icmiyorum da onun icin almistim 6'li olarak birkac tane. Kiz kabaymis :D

Ben arkadaşımdan ayrıldım bekletti diye
Valla karşı tarafa değer vermediğini gösterir üzücü bir şey

Ben zaten 'bilerek yapıyorum" diyen görmedim/duymadım. Birini bekletip bekletmemek insanın kendi elindedir. Elimde olmadan demek sadece kötü bir bahanedir. İnsan için vakitten daha değerli herhangi bir şey yoktur. Bana göre, ortada bir aksilik olmadığı takdirde, saygısızlıktır.

kız arkadaşlarım hiç bekletmedi, ama çok yakın arkadaşlarımdan biri huy olarak bekletiyordu. Huyunun sebebini de biliyorum ama söylemeyeyim. Neyse biz ona hep yerine göre 1 saat yerine göre yarım saat erken buluşacağımızı söylerdik.

Sevgililer böyle bekletse katlanmazdık, bu bekleten arkadaş bile katlanmazdı : )

Bir beklerim, ikincide takilirim imali esprilerle, ucuncude baslarim soylenmeye, sonra da kendi evimde falan bulusurum.

Haklı bir gerekçe yoksa ve/veya en az 1+ saat önceden bilgi verilmiyorsa, birisini 1 saat bekletmek en hafif tabirle terbiyesizliktir. Bugün bu kadar rahat davranan, yarın işi iyice abartır.

1-2 kez anlayışla karşılanmaya çalışılır, üçüncüde ağzının payı verilir.

3-5 dakika bir şey değil ama düzenli olarak bekletmek terbiyesizliktir. Temelde bir insanın sahip olduğu en değerli şey zamandır. İnsanları bekletmemek, buna göre plan yapmak bir medeniyet göstergesidir. Belki sert çıkıştım ama empati yapmanızı tavsiye ediyorum.

Beklemek berbat bir sey de soguma sebebi degil. Bashettigin adami bilemeyecegim ama muhtemelen bekleme olayi degil soguma sebebi onun icin de.

Normalde egoist değil de içten ve "verici" bir kişiliğe sahipsen, güzelliğin için bekletilmek çok dert değil. Ama genel olarak egoist bir karaktersen çok itici. Erkekler genelde bu tarzda konuları sessizce gözler ve seninle ilgili notlar kısmına ekler. Farkında bile olmazsın. Bir gün bir bakmışsın adam kafasında seninle ilişkisini "ciddi" görmemeye başlamış. Ne oldu da bu hale geldik, eskisi gibi değilsin dersin. O da anlatmaz bu detayları.

Büyük saygısızlık, terbiyesizlik. Kusura bakmayın ama her seferinde sizi bir saat kapıda bekleyen adamlar da zaten bunu hak ediyormuş demek ki.

Bir saat nedir ya hu? Yarım saat bile çok, 15 dk su kaldırır bir süre. Bu bile her seferinde olsa ayıp.

Yemin ediyorum bilerek yapmıyorum ya. Bu huyum yüzünden 2 kez uçak kaçırdım, okulda birkaç kez vizelere giremedim. Yapım böyle :(

elde olmayan sebeplerdense arada bir sorun degil, insanlik hali. olay cikartmam, boyle bir konuda stres yaratip olay cikaracak kisiyi de sevmem. ama insan elde olmayan sebeplerden surekli gec kalamaz zaten.

yani karsindaki kisinin zamanina deger vermedigini belli edersen o kisi ne dusunse haklidir bence.

madem boyle bir kusurun var o zaman proaktif olabilirsin. Genelde gec mi kaliyorsun? Saat 6'da isinin bitecegini mi dusunuyorsun? 6:30'da gel dersin. Eger isin uzarsa karsindakini bekletmemis olursun, uzamazsa bekleyen sen olursun. Madem huy / kusur sende, sorumlulugunu kendin almalisin o zaman. Obur turlu benim anlayacagim "vaktime kiymet vermiyor" olur yani bir saygisizlik olarak gorurum evet.

ben şu anda soğudum bile. çok fena uyuz olurum beklemeye. ben zamanında hazırlanıyorsam karşımdaki de hazırlanacak o saate uyacak.

İlişkinin başlarındaysa direk soğuyorum.
Hiç ilişkinin devamında bekletilmemişim demek ki bekletenlerden direk ayrılmışım :) ahahah

not:1 sene iyi dayanmış eleman , bira filanda hafifletmez hiç bir şey zamandan daha kıymetli değil.

erkek değilim. müsaadenizi alarak yanıtlamak istiyorum.

empati kurunca hemen anlayıveriyor insan bekletilmenin nasıl hissettirdiğini.

yapmayın bence.
sadece erkek arkadaşı değil, arkadaş, aile, iş arkadaşı, evlat. fark etmez.
bekleten insan sorumluluk almayı sevmeyen insan algısı uyandırır bende.
çoğunlukla önce kendini düşünür algısı uyandırır.
ve empati kurma yetisi açısından da soru işaretleri doğurur bende.

erkek de olsam kadın da olsam bu hisler oluşurdu kafamda.

Yani hoş bir şey değil. Destekli sütyen falan bunlar hep nitelikli dolandırıcılık.

Beni rahatsız etmiyor, delik deşik cilt görmekten iyidir.

rahatsız eder. başka özelliklere de buradan referans çıkarabiliriz hatta. kendini olduğundan farklı göstermek isteyen birisi var karşımda. diğer yandan internet ve özellikle instagram dünyası bambaşka. makyajlar ve filtreler yüzünden biz hep başkalaşmış tipleri görüyoruz. yüz yüze olay başka, zaten iki saniyede karşındaki kadının badana yaptığını anlayabiliyorsun.

Rahatsız olurum, ilgim anında kaybolur.

inanılmaz ediyor, bu yüzden makyajı sahtecilik olarak görüyorum. hepimiz sahteyiz ama ne kadar makyaj o kadar sahtecilik oluyor, en azından benden daha sahte olmasın istiyorum. makyajla dünyanın en güzel kadını da olsa o insanla birlikte olamam.

ben bu kediciğe hayrandım ta ki; tutuklandığı güne kadar. i.hizliresim.com

Kıllı ve aşırı kilolu olmadığı sürece hiçbir kadın rahatsız etmez ancak elbette kendini aşırı makyaja vuran, makyajla evrim geçiren ve instagram bağımlısı olan kadınlara güvenilmez, evlenilmez.

Duyguda sahtecilikten avrupa gönül hakları mahkemesine şikayette bulunurum.

Yani tamamen makyajsız olsun diyemeyiz, ama kara sıva üstüne önce kaba alçı sonra saten alçı en son da silikonlu boya sürer gibi makyaj yapılmasına karşıyım.

Zaten ne bulursa yüzüne sürdüğü için cildi daha çabuk yıpranacak ve daha kötü olacak, kendine de yazık.

Bu yüzden ilişkiye gerçek anlamda başlamadan önce mevsim yaz ise denize, kış ise termal otele gidip hanım arkadaşı yüzündeki kimyadan arındırın efendim :)

sabah kalkinca bu kim lan diyorsam benden gecer not alamaz.

O makyaj bitene kadar bekletiyorlar o yüzden tercihimi makyajsız olarak kullanıyorum.

Makyajdan hiç hoşlanmıyorum minimum yapılmasını tercih ederim. Çok makyaj yapanlar benim gözümde eksi puan alıyolar.

Ağır makyaj yapanlardan hoşlanamıyorum. Kimyasalların ağzıma girmesi hoşuma gitmiyor.

Öyle bir durumla da karşılaşsam bir celsede boşanırdım : )

yok kanka etmiyor. zaten önemli olan iç güzelliği.

makyajli ve makyajsiz hali arasinda cok buyuk fark varsa rahatsiz olurum.

m.haber365.com.tr

Kimisi makyaj yapinca cok degisiyor ama makyajsiz hali de guzel, oyleyse sorun yok. OBur turlu tabii rahatsiz eder ama o kadar da degil.

Makyajsız kadınları hiç beğenmiyorum

Makyajlı kadınlar şişme bebek gibi duruyor, doğal kadın candır.

Hafif dokunduran cinsten makyaj en babasıdır.

makyajlı kadınları asla beğenemiyorum makyajdan ve saç boyasından nefret ediyorum. Herşeyin doğalı en güzeli. Kadınında en doğal hali en güzeli hali. tahta göğüs olsun cildi çok düzgün olmasın önemli değil belki en falza güzel renk bir ojedir olması gereken çünkü ojenin saklayacağı bir kusur yoktur. Zaten saklanması gereken kusur olmamalı neysen o sun işte .

makyaj ya akşam alkollüyken loş barda ya da filtre de ekleyip internette/ekran karşısında işe yarıyor. onun dışında karşı karşıya olduğunda belli oluyor. resmen alçıdan maske yapmış. bir de rezil bir rimel sürüşü ile bir kilo fondöten kombosu var. hamurun üsünte göz+kirpik diye kıl ekilmiş gibi duruyor. rahatsız edici tabii o kadar makyaj.

kadınlardaki en güzel makyaj, erkeklerin çoğunun "makyajsız" sandığı o sade görüntülü olan hal. kedicik makyajı ya da düğüne giden kadın makyajı, yüzü delik deşik olmasa da yakışmıyor insanlara. bu arada destekli sutyen çok net nitelikli dolandırıcılık. bunun bir de destekli şort/pantolon/iç çamaşırı ve bacakları ince gösteren çorapları varmış. biz de şu süper kahraman kostümlerindeki gibi kas destekli gezelim o zaman. :D

şunun gibi bir şey oluyorlar sanırım:
www.aliexpress.com

bakım makyaj demek değildir. cilt kusurları eğer bir hastalık sebebi yüzünden değilse ve düzeltilmiyorsa o kadının bakımsız olduğunu düşünüyorum. kişisel bakımına dikkat eden herkes bakımlıdır.

1 hafta önce "ne zaman ihtiyacınız olsa destek olurum" diyen birine göre fazla tutarsız kalmamış mı bu iletişim? tamam patronlar saçmalamış da, fikir değiştirmiş olabilir. İlla "yalancısınız yalanınızı kabul edin" diye diretmek yerine, eğer aylarca vizenin çıkmama ihtimali olmasından dolayı gerginliğini hatırlayıp Eylül'e kadar kalıyorum olarak anlaştık o zaman deyip konuyu kapatabilirdin diye düşünüyorum.

Bence gereksiz gerginlik çıkarmışsın, biraz "ben kendimi gitmeye hazırladım artık durmam, lafımı sokar giderim" yapmışsın.

Hayırlı olsun.

@icha
Kadının tavrını buraya yansıtamıyorum ama bana ''sen anlayamamışsın, sen salaksın ya da yalancısın'' der gibi yaptı, ben orda koptum zaten.

@megalomaniac, sen haklısın ama işte dünya haklıların dünyası değil güçlülerin dünyası.

Agzına sağlık.

Önceki duyuruda da size hak vermiştim. Bu patronların sağı solu belli olmuyor işte. Kim bilir belki de X kişisi Eylül’de başlayabilirim demiştir. Bence iyi yapmışsınız hatta keşke o gün eşinizin dediği gibi beklemeden toparlanıp çıksaydınız.

Karşısındakini salak yerine koymak gibi bir yanlış yapmışlar. Oyuncak etmek yerine 'biz böyle söyledik, ama kusura bakma sana bir ay daha ihtiyacımız var' diyememişler.

Size hayırlı olsun.

@blue serenity

Ben o profesyonel tavrı geçen haftaki konuşmasında kadın saçmalarken "sizi anlıyorum" diyerek gösterdiğimi düşünüyorum.
Ben "şimdi sizin dediğinize göre 1 ağustos son yani öyle mi?" dediğimde "evet" diyip, sonra ulan bu dosyalar nolcak nasıl halledilecek yeni avukatın ısınma süreci diye düşünüp k*çı sıkışan, bunu da benim "yanlış anlama"mın arkasına gizlemeye çalışanlar biraz daha profesyonel olmalıydı bence.

@blue serenity, profesyonel olmayan kişilere profesyonellik göstermek ne kadar doğru?
Kaldı ki karşındaki kişiye "bişey demedim sen anlamamışsın beni dinlememişsin" demek ne kadar doğru?
biz bile arkadaşlarımız arasında anlatamamışım diyoruz, bu patron olacak bir de.

iyi yapmışsın altta kalmamışsın, boşver.

ilk duyuruda patronların düşüncesini şirket menfaati gereği haklı bulmuştum fakat şimdi değişen durumda ben bile okurken rahatladım. iyi yapmışsınız. yolunuz açık olsun.

Bin defa haklısın. Bu modeli biliyorum.

biz yanlislikla havale gecsek tovbe o parayi bi daha geri alamayiz. gobegimiz catlar.

bu dolandiricilar nasil boyle hemen parayi geri cekebiliyor anlamiyorum cidden.

soruya cevap: o kadar komplike is cevireceklerini sanmiyorum ama subeye gidip parayi yollayanin tc'sini sorgulatabilirsiniz.

somut bilgim yok ama şöyle düşünelim

sonuç itibariyle size para gönderen ahmet yavuzun tc'si, banka kayıtlarında var, siz göremeseniz de.

boyle bir dolandiricilik yontemi vardi; parayi X yolluyor ama arabayi ariyorlar iste X gelemiyor onun yerine Y alabilir, akrabam filan diyorlarmis; sonra da size parayi yollayan X dava aciyor ve bana 34 xxx 34 plakali araci satacakti ama baskasina da satmis diyor

burada tek kurtariciniz vekaletnamenin olmasi, noter kagidina bakin, orada asil alan X yerine vekaleten Y diyorsa sorun yok

hocam sen parayı cek
baska bankaya yatır
son dk yanlıslıkla gonderdim diye bir ibnelik yapmasınlar
ahmet yavuz a sattıysan sorun olmaz ama
yine de dursun

@king hakli.

@kingcyrax+1

vekaletin hangi noterden olduğunu, numarasını öğrenmeye çalış. daha sonra ilgili noteri arayıp ilgili vekaletin devam edip etmediğini öğren. azil durumu yoksa sıkıntı çıkmaz. zaten paranın Ahmet yavuz hesabından gelmiş olması gerek. bankada da vekaleten işlemin yapılmış olması lazım ve banka işlem kayıtlarında da para yollama işleminin vekaletle olduğu görünür. sıkıntı olacağını zannetmiyorum

Olacağını zannetmiyorum. Zaten sizden o parayı bankadan bloke ettirerek alamazlar, mahkemeye vermeleri gerekir. Mahkemede de karşı tarafın dolandırıcılık yaptığı açıkça belli olur. Fakat tamamen alakasız bir kişiden size parayı yollamış olsalar bir ihtimal parayı geri alabilirlerdi. Onu şöyle yapıyorlarmış: 3. kişiden satış rakamının 3/4'ünü yolluyorlar, vekil de kalanını elden veriyor. Daha sonra 3. kişi ben yanlışlıkla eft yaptım diye paraya bloke koyduruyormuş. Falan filan...

Karşı tarafın da acemiliği, parayı gönderirken açıklama kısmına şu plakalı aracın satışı için diye yazması gerekirdi.

Parayı yollayan ahmet yavuz, aracı alan da ahmet yavuz. Evham yapıyorsunuz, hiç bir şey olmaz merak etmeyin.

vakumlu posetlerseniz delinmedigi surece bir sey olacagini dusunmuyorum da agirlik cok ciddi ucret cikarabilir.

Mantikli. Kanada'ya lokum gonderdik, sag salim gitti.

kargo önerisi de yapar mısınız?

PTT?
UPS?
DHL?
Diğer?

Cogu ulke paketli dahi olsa gida maddesi almiyor. Gumrukte patlama ihtimali var.

Saç sakal dışındaki tüm kullardan nefret ederim.

"ben heteroseksüsel bi erkek olarak kadınlarda feminen özellikleri çekici buluyorum"

"bu mantıkla düşününce kadınların da erkeklerde maskülen özellikleri sevip feminen özellikleri itici bulması lazım"

Şimdi sen öyle düşünüyorsun diye her erkek ya da her kadın aynı olacak diye bir şey yok. Olgun kadınları seven erkekler de çok.

Ayrıca begenilerimizde sosyal çevre de çok etkili. Moda olan neyse ondan hoşlanıyorsun, bu durum tam da biyolojik değil. 10 yıl önce erkekte baby face modaydi, sonra erkek topuzu ve sakal moda oldu. 10 yıl sonra başka bir şey moda olur ondan hoşlanırsın.

Kıl daha çok doğulu olmakla ilgili bir durum benzer sekilde. Esmer ve kıllı bir erkek coğrafi bölgesini her an belgeliyor. Bir gün batı değil orta doğu toplumlari gelişirse o zaman belki daha esmer kıllı erkekler begenilecek.

@traveller tabiki ama evrimsel açıdan böyle olması daha mantıklı. genelin görüşü bu şekil olmalı bu sebeple. olmayanda bi sıkıntı vardır manasında değil istatistiki olarak söylüyorum.

"ne kadar yakışıklı adam yav" dediğim, kimi zaman yürümeye çalıştığım tüm erkekler gay çıktı. çok da şey etmeyin bence.

Bahsettiğiniz ince bel, geniş kalça ve sağlıklı saçların çekici bulunmasının evrimsel açıdan bir açıklaması var evet ama bunların erkekte karşılığı kesinlikle kıllı vücut değil. Bir de göğüs kılının olmasıyla çok fazla olması farklı şeyler, bahsettiğiniz olumsuz görüşlere sebep olan görüntü aşırı kıllı olandır muhtemelen. Ha beni uzun sakal daha rahatsız eder orası ayrı, sinek kaydı insan yok resmen.

Şöyle özetleyelim: Evrim her zaman ortalamanın veya melezin avantajlı olduğu bir oluştur.

Yani ortalama erkek ve ortalama kadın, en geniş kitleye hitap eder. Neslini sürdürme şansı da daha fazladır.

Buna karşılık sarışınların esmerlerden hoşlanması veya tam tersi de melezleşme eğilimiyle ilgilidir. İçgüdüsel olarak genlerimizi aktarırken kaliteyi de yükseltmek istiyoruz.

Yani safkan soylar kendi ırksal özelliğinden gelen hastalıkları da nesillerce aktarırken ırkın kalitesi melezlere göre düşük kalacaktır. Oysa melezleşmiş soylarda daha iyi genlere sahip bireyler hayatta kalmayı ve genlerini taşımayı daha yüksek oranda başarır, hastalıkların da zaman içerisinde elenmesi beklenir.(Beklenti her zaman gerçekleşmeyebilir. Artık tıp da ilerledi. İnsanlar her türlü hastayı yaşatma gayreti içerisinde. Her türlü bozukluğa sahip bireylerin toplumda yer bulduğunu görüyoruz. Fiziksel evrim açısından bu durum, gen kalitemizin yükselmesine ket vururken; düşünsel evrimde yani insanın evrimdeki üst boyutlu rollerinde bir ilerleme de sağlıyoruz. Stephen Hawking örneği...)

O zaman şunları da söyleyebiliriz: Ortalama kıllı erkek pek sorun yaşamayacaktır. Ortalama kıllı kadın da pek sorun yaşamayacaktır. Sıkıntı şu ki mükemmel ortalama diye bir şey de yok. Her birey bazı yönleriyle daha baskın ırksal özellikleri de taşır. Bunun sonucu bazı özelliklerin hiç bulunmaması veya daha abartılı olması da söz konusudur.

Nihayetinde 'döşü gıllı erkek' arayan kadınlar da yok değil ve durum oldukça girift.

Kaslı erkek sevmiyorum ama Adem Kılıççı gibi adam seviyorum. Şu ara zevkime uyan, ünlü bir tek o var. O yüzden örnek verdim.

Bu mantik cok gecerli degil. Ornegin, escinsel olmayan kadinlar erkeklerden daha fazla lezbiyen pornoya duskun. Bu mantikla, erkeklerin de escinsel pornolara ragbet etmesi beklenir.
www.yourtango.com

Erkekler de, kadinlar da cesit cesit. Dosu killi olmayani erkekten saymayan da var, sadece bebek yuzlu ve kose erkek seven de. Kisisel olarak ben gogus kilindan ozellikle tiksiniyorum. Kimseden bebek cildi beklemiyorum ama killarini kisaltmayinca icim kalkiyor. Kisa kil tamam ama nerede olursa olsun, kivirciklasmissa icim kalkiyor.

kadındaki kalça/bel oranı, meme işlevi = kadınsılık ile erkekteki kıl = erkeksilik korelasyonu dediğiniz kadar yok
evrimsel olarak da ooo erkek ne kadar kıllı o kadar errkek beni daha iyi döller gibi bir şey (mutlak olarak) yok.. oo ne kadan da kaslı beni/bebeği iyi korur, daha iyi avlanır, hoplar zıplar, var tabi ki.
evrim biyolojisi henüz etnisiteler arasında değişen kıllılık oranını tam açıklayabilmiş de değil, kıl oranı vücut ısısı kontrolü, parazitlerden korunma vs. yönleriyle daha önemli."maskülenliğin şanı" algısı doğu toplumlarında var.

kadın olarak görüşüm:
sene 2018 ve 15 yaşında eş seçmiyoruz. belki 15 yaşında yaşadıklarımız ve zamanla birikenler, zamanın algısı, görsel dünya vb. yüzünden 30 yaşında bambaşka bir yerde oluyoruz.

ben sevmiyorum mesela çok kaslı iri yarı adam, korkuyorum. genelde kaslı abilerde IQ sorunu da oluyor. pro olanlar bir kenara.
kıl tüy normalde takmam ama ben zaten pek esmer adam seven biri değilim. esmer olmamasına rağmen kıl/tüy olabilir, varsa vardır.

@acemi
orada kaslı erkek derken boynunu çeviremeyen abileri kast etti herhalde, epeyce çalışmış olanları.
ayrıca erkekler ne kadar istikrar abidesi o da tartışılır
hiç mi görmedin 10 senelik sarışın fit sevgiliden ayrılıp tombul kıvırcık saçlı kızla evlenen/çıkan
kızlar zır zır ağlıyor sonra "benden 5 yaş büyük 15 kilo şişko çirkin biriyle evlendi" vs. diye...

@acemi Adem'in neresi kasli? Hafif yapili bir adam, celimsiz degil o kadar.
Celimsiz olmamakla kasli olmayi birbirine karistirma.

Al bak Adem'in six packsi mi var? www.instagram.com

@niye ama Adem cidden kasli degil ve ben net olarak adonisli baklavali vs gym e gittigi belli olan tipleri sevmem.

@aychovsky

'Lesbian porn, on the other hand, often includes two good-looking women taking care of one another's needs in a way that is both appealing to women and men. More straight women are into that because of the idea of taking it slow.'

Bu çıkarım doğru olabilir, çünkü kadın kendini doğal olarak lezbiyen pornodaki tatmin edilen taraf olarak hayal ediyordur. Tatmin eden taraf olarak hayal edecek olsaydı düz porno da aynı işi daha iyi görürdü.

Düz pornolar genelde erkeklere hitaben çekiliyor. O yüzden yaygın olarak erkekler tatmin ediliyor. Düz porno olup 'female friendly' kategorileri de var. Bunlar lezbiyen kadar yaygın olmayabilir.

"It's hard to define a person by one thing that arouses them," says Jenny from Cosmopolitan. "It's too diverse and complex for that."

fakat bu yaklaşım doğru ve gerçekçi değil. Çünkü bu yaklaşımla yazar bazı gerçekleri bilinmeze itiyor. Dolayısıyla safsatadan ibaret. İnsan hangi cinsel tercihlere sahipse odur. Sürekli gay porno izleyip tatmin olan erkek, muhtemelen gay'dir.

büyük meme geniş kalçalı kadın kaslı erkek gibi net evrimsel açıklamaları olan parametreler değil tok sesli erkek, kıllı erkek, minyon kadın vs farkındayım ama erkeklerden hoşlanan biri maskülen özelliklerin kadınlardan hoşlanan biri feminen özelliklerin çoğunu sevmeli en azından nefret etmemeli gibi bi düşüncem vardı onla alakalı hepsini aynı potada erittim.

bir de şu var abartı kaslı vücut sevmeyince kaslı sevmiyo, abartı kıllı sevmeyince kıllı erkek sevmiyo olmuyosunuz, abartıları kimse sevmez severse de fantezi olarak sever en fazla. ortalama üstü kası sevmeyen kaslı sevmiyorum desin lütfen. adem'in six packinin belli olmaması onu kassız yapmaz kolunu sıkınca benim göbeğim kadar oluyo kolu bu ortalamanın çok çok üstü bir kas kütlesi demek.

ayrıca @idexo'ya üşenmeyip yazdığı ayrıntılı cevabı için teşekkür ederim

@acemi 2015 2016 ya gitme adami 2018 de tanidim oglum :D Hic de kasli gormedim. Eskiyi bilemem son 1 senelik versiyonu iyi.

kılsız ve/veya zayıf erkek bana itici geliyor. sırt ve omuz hariç bir erkeğin her yerinde makul miktarda kıl bulunursa kendisini çok daha erkeksi ve çekici buluyorum.

not: gayspor

bi ara sevgilim göğüs kıllarını traş etmekten hatta tüm vücut traş olmaktan falan bahsetmişti, aman ha dedim.
kılsız tüysüz, fit, yağlanmış ve pürüzsüz vücuduyla arz-ı endam eden erkekler anca kadın/moda dergilerinde olur. o kılları traş ettikten sonra ufak ufak çıkmaya başlıyorlar ya, allahım gözlerden ırak. sırtta ve omuzda kazak kıvamında olmadıkça bir mahzuru yok bence. göğsünde yatarken saçıyla sakalıyla göğsündeki kıllarla oynamaya bayılırım, o da keza.

Acemi +++
Evet arkadaşın dediği gibi kızlar çok farklı bu konuda, bir gün kısa şişmanla sevgili olup, bi bakmışsın başka gün uzun boylu kaslıyla sevgili.
Sarı bıyıktan nefret ederim diyip sarı bıyıklıyla evlenen çok kız tanıyorum.
Ya da aşırı esmer biriyle sevgili olup bir sonraki sevgilisi sarışın olan kızlar da çok.
İstagram'da ideal erkek diye paylaştığı adamın tam tersiyle sevgili olan da cok.

Bu sadece kızlara mi ait, tabii ki değil, cinsiyetcilik yapmamak lazim :)

"hani bizim gibi meme şu olsun göt bu boyda olsun diye net olarak yazamıyorlar, cunku birgun kaslı adamla cıkan kadın bir sonraki sevgilisinde morbid obezle cıkabiliyor, defalarca gördüm. kılsız adam seviyorum yazan yarın dağdan inme adamla çıkabilir."

Buna aynen katiliyorum. Kadinlarin bu konuda net ve degismez kriterleri yok. Ayni sey kil konusu icin de gecerli. Her bir kadin birey icin birer default on tercih vardir (ben kilsiz severim, bana kil mil farketmez vs.) ama bunlar manipule olmaya cok musait tercih kriterleridir. Kildan nefret eden kadini yarin aksam kil yimagina asik olmus halde bulabilirsin.
Erkeklerde de %100 tutarli olmayabilir elbette ama kadina kiyasla buyuk oranda tutarli. Bunu etrafinizi gozlemleyerek de gorebilirsiniz buyuk ihtimalle. Erkekte de kadinda da karsi cins seciminde bir takim fiziksel ozellik beklentileri olmakla birlikte kadinda bunlara ek baska etkenler var. Bunlar da tum bu kriterleri manipule edebiliyor ve alakasiz bir tercih yapmis buluyor kendini.
Bunu "kadinlar tutarsiz ne istedigini bilmiyor, erkekler tutarli ve mantikli" demek icin falan soylemiyorum, sadece farklardan bahsediyorum. Yoksa erkek dedigin de partner secerken oyle mutlak rasyonel davranan yaratik falan degil hepimiz biliyoruz.

İngilizce'si nasıl? İyiyse bol bol light novel okusun.

İlk önerim: Melancholy of Haruhi Suzumiya(Suzumiya Haruhi no Yuutsu) olurdu.

Edit: Ayrıca madem Japonya'ya ilgisi var. Mutlaka iyi bir Japonca kursu bulup gönderin. Bir zaman sonra Japonca Yeterlilik Sınavları'na(Nihongo Noryoku Shiken) da hazırlansın. Japonya'yı daha derin tanıdıkça dünyasının epey genişleyeceğine eminim.

o yöntemi boş ver, 13 yaşında biri için uygun değil, daha küçük olsaydı olabilirdi, ona kitap okumayı sevdir. macera tarzı oliver twist gibi kitaplar okusun.

Kitap okumayı sevdirmek için japon sevgisini kullanmak fena fikir değil bence

yaptığın işlerin senin için basit ve bilgine ve birikimine göre hafif kaldığını düşünüyor olabilir misin?

ilk işe başlayınca bana da öyle olmuştu, o kadar hafif şeylerle uğraşıyordum ki alttan alta hiç dikkat etmeden yapabileceğimi sanıyordum. görünürde dikkat ediyordum ama aslında verebileceğim en yüksek seviye değildi. sonra büyük bir hata yaptım ama yine ister istemez aynı sorun devam etti, ta ki sorumluluk gerektiren ve uğraştırıcı ve daha dişime göre görevleri devralana dek.

genel olarak bir hafife alma durumu varsa olabilir yani.

Bu dalgınlık aynı zamanda verimsiz çalışmayla ilgili de olabilir.

Metodik davranırsan, 'Best Practice' takip edersen hata riskini de azaltırsın.

Bir işi gerçekleştirmeden önce planlayıp, iş akışını belirleyip, notlar al. Ondan sonra uygulamaya geç. Öncesinde tasarlamadığın, doğaçlama yaptığın, doğrudan uyguladığın işler, taslaklarda bulunacak ve düzeltilmesi gereken hataları da ister istemez doğuracaktır.

Önce tasarı ve plan, sonra uygulama.

Bu anlamda @Bruce'un dediği gibi işleri hafife alıyor olabilirsin.

Belki insanların gözüne girme isteiği veya iş yetiştirme stresi de buna neden oluyor olabilir, bizde öyle oluyor, genelde ofiste ne zaman iş yetiştimeye çalışsam hep hatalı yapıyorum ve fark edilince çok kötü oluyor, hatta dikkatsiz olduğum ve bu sorunu çözmezsem mesleğimi yapamayacağımı söyleyenler bile oldu. Ben sebebini tamamen strese bağlıyorum. Bi de yukarıda yazıldğı gibi not almadan ve plansız çalışmak da neden oluyor hatalara, illa ki bir şey kaçıyor aradan. Bence kesin bir çözümü yok bunun bu yüzden.

yanların olmasa, erkekte de bel gamzesi güzel duruyor.

Kas kütlesi artarken bir miktar yağ almak normal fakat bir yandan 'şişmanlıyorum' hissin varsa muhtemelen yeme içmeye yeterince dikkat etmiyorsundur. O yüzden diyetini de gözden geçir.

Yalnızca ağırlık çalışıyorsan daha fit bir görünüm için haftada 1 gününü HIIT'e çevirebilirsin.

Aşırı spordan ve yetersiz beslenmeden de kaçın.

Her zaman sporda da beslenmede de dengeli bir program yapmayı hedefle. Cheat meal'leri haftada 1 gün değil, haftada 1 öğün ve abartmadan yap.

Bende de var bel gamzesi bence kadınsı bir şey değil. Ama yanağımda olmasını tercih ederim.

olur tabii, dogru yapilmazsa botulism gibi bir illet riski var hep.

@robokot: hazır turşuda -tat marka- bu risk var mıdır hocam?

Bu tarz bir durum hazırda bile olabilir.


Edit:

'2012, June – A Brazilian housewife discovered an apparently used condom at the bottom of a can of Knorr tomato paste. Unilever was fined £3,100 ($4,800) by the Supreme Federal Court. She was awarded £1,110 ($1,700) for moral damages, as she and her family had consumed a meal prepared with the paste.'

'2016, February–March – Mars Chocolates contamination incident, in which plastic found in candy bars lead to a recall affecting 55 countries.'

Kaynak: en.wikipedia.org

Sadece yakın tarihli iki olay seçtim. Knorr da Mars da dev firmalar.

yani teorik olarak var ama pratikte mumkun mu bilmiyorum. oyle bir kontaminasyon olsa herhalde bir suru kisi etkilenir yer yerinden oynardi, gecmiste hic olmus mudur bilmiyorum.

"turşu ve konserve aynı türden üretim yöntemi değil"
Pek değil.
genel olarak turşu çok tuz içeren bir şey, o yüzden bakteri üremesi daha zor. hoş yaz turşusu diye bir olay var az tuzlu az sirkeli oluyor ama genel olarak turşu bakteri üretmeye daha az uygun.

Konserve ise ısıyla yapılan bir işlem, yaparken yeterince ısıtmayabilirsin ya da içinde ısıttığın kap, kapağı temiz olmayabilir. yani tekniği daha çetrefilli.

Son olarak her ikisi için de muhafaza edilen kap açıldıktan sonra içine dışarıdan kontaminasyon bulaştırabilirsin, ki bunu fabrikasyon ürünlerle de yapmak mümkün- fabrika çıkışı zehirli çıkması çok düşük olasılık ama bu dediğim daha mümkün.

siyah zeytinde de böyle bir risk var mı abiler?

Tek kat mı sürdün?

Boyacı geldi. Yüzey ve uygulamayla ilgili detaya ihtiyacım var yardımcı olabilmek için.
"Tahta"dan kastın ne? Tam olarak ne yapmak istiyorsun? Kullandığın ürün ne, mümkünse ambalajın üzerindeki teknik bilgilerin vs olduğu kısımların fotografını gönderebilir misin?
Sulu mat vernikler de var doğal görüntüyü bozmayan sadece korusun diye uygulanan. Ham ahşaba sürüyorsan, bir de su girip incelttiysen emilmiş olabilir (ağaca göre de emicilik değişir tabi). Ham ahşap üzerine genellikle birden fazla kat sürülür.
Dediğim gibi biraz detaylı anlatırsan yardımcı olmaya çalışırım.

Ben de tavanı tahta kaplı, teras katı bir evde kalmıştım öğrenciyken. Haşere sorunu yoktu. Zaten gazeteler eski ve kirli alanlarda daha çok oluyor. Boyası, cilası, temizliği yapıldıysa sorun çıkaracağını sanmıyorum ben.

Çok sıcak olur kışında aynı derece soğuk. İyi yalıtım yoksa kar suyu çekebilir yağmur suyu da. Yıllik rutin bakımı şart, yapımını bilmediğim çatı katını almam. Yeni çatı yapımı az paraya mal olmaz. Eski evimiz 2 katlı idi ve çati katından bıktık yağmur ve kar yağınca tavan arasını gözlemektem bıkıp sattık yıllar sonra.

Yağmurda çatının akması ve tahtalardan su damlası, leke yapma gibi sorunlar olabilir.
Fare ve arı yuvaları, örümcek ağları gibi sorunlar olabilir.

3 katlı evin en üst katında bile sıcaktan durulmuyor hacı. boş ver.

Bu arada çatı işleri binanın ortak sorunu kabul edilir. Yani 1. kat da çatı tamirine diğerleri gibi katılır.

Diğer daire sahipleri arıza değilse bile herhangi bir çatı sorununda sorundan en çok orada yaşayanlar etkilenir.

Tavanın ahşap olmasından çok çatının yalıtımı önemli. Er geç çatı sorunları çıkacaktır. Bunları göze alıyorsan sıkıntı yok.

Çatısı tahta bir müstakil evde yaşıyorum teras katında şuan. Eğer çatı kedilerin ulaşabileceği bir konumdaysa sıkıntı olabilir. Birkaç ay önce bir iki kedi çatıya yuva yaptı, yavruları filan derken her gece tık tık tık kafayı yedirttiler adama. Yetmediği gibi toz filan döküldüğü de oldu. Ancak çatıya çıkıp onlara görününce bir gece ansızın terk ettiler şükür.
Yazın biraz sıcak ve kışın biraz soğuk olduğu da doğrudur ama öyle aşırı bir durum yok tabi en azından İstanbul için.

çin alfabesini duolingo ile ezberliyorum, sürekli tekrar ile bir şeyler öğrenmeye başladım.
memrise da iyi diyorlar ama ben duo’dan sürekli pratik yapıyorum.

Dilin içinde yaşadıkça ezberlersin.

Mesela Çin'de yaşasan tuvalet tabelasını görünce tuvalet olduğunu anlar hale gelirsin.

Bunun en yakın alternatifi görsel yayınları tüketmek olabilir.

Çin ve Arap alfabeleri çok farklı kulvarlarda yalnız. Arapça, Cincenin yanında çok kolay kalır alfabe bakımından.

Bu makinelerin kayışları oluyor. Kayışlarının piyasada bulunabileceğinden emin olmadan alma.

ben de öyle yapıp hiç çalışmadan girmeyi düşünüyorum. en azından nasıl bir sınav olduğunu görmek amaçlı

ales’e çalışırken konu çalışmak değil de hız kazanmak için çalışmak önemli. hızlı olabiliyorsanız çalışmadan da başarılı olunur bence.

Kesin gir. Elinden geleni de yap.

alese yoğun çalışan mı var zaten? kesin gir.

Kpss çalışırken Ales'e de girmiştim, hiç de zor değildi içerik paralel olduğu (sözel için konuşursak). Paragraf sorularında iyiysen çalışmana gerek yok. Çok matematik çözmen gerekiyorsa hız için çalışman lazım. En azından birkaç deneme çöz bu sınava girmeden önce.

beni sınav sabahı ev arkadaşım zorla kaldırıp yollamıştı 57. oldum. siz girin mutlaka sınava.

Ben sınava oturduğum zaman hangi bölümü çözeceğimi bile bilmiyordum o kadar bihaber girdim. 78 almıştım benim işimi görmüştü eşit ağırlıkçıyım bu arada ama sayısal puanım da bundan biraz düşüktü. Temel matematik ve türkçe bilgisi iyiyse işe yarar birşeyler alırsınız. Ben nedense zor bir sınav sanıyordum ve öylesine girmiştim.

ales'e niye calisir ki insan?

Boşver her erkek kızlarla takılacak diye bir kaide yok.

umarım senin gibi biri ile sevgili olma hatasına düşmez hiçbir kız :)

once nasil muhabbet acilir, yaklasilir ona calis bence. bu da kiz - erkek fark etmez yei tanistigin insanlarla konusa konusa asabilecegin bir sey. buyuk ihtimalle sicmaktan korkuyosun konusurken, sic. dogal olman onemli, oyle olunca rahat da hissedersin.
sonra o kiza ozgu nasil yaklasman gerektigini anlarsin hani.yuzyuze sohbet mi mesaj mi gibi gibi..

sıçmaktan korkma + 1

Film izle.

idexo +1. rahat oldugun kisilere yuru.

Arkadaşım zaten dişi seni çekici veya çiftleşmeye değer bulsa gelir sana açılır veya sana yazar. Senin çekingenlik dediğin bahane. Çekingen olmasan dahi skor yapman zor.

Haftada 72 saat çalışıyorum günler yetmiyor : ) Tek tatil günüm Pazar, göz açıp kapayıncaya bitti.

Gün boyu uzun dönem projelerime fiyat araştırdım.

dota2; küfür kıyamet.

Ayni sekilde sıkılıyoruz. İnisler cikislar

ben de öyleyim ya. okulun açılması için sabırsızlanıyorum ama daha iki ay var neredeyse. kafayı yemeden eylül ortasına çıkabilirsem iyidir. çalışıyorum ama iş proje bazlı sayılır, o açıdan düzensiz. bu ara yok mesela iş. e bi' yere girsem bir ay sonra çıkacağım, kimse istemiyor öyle elemanı. gezip tozayım desem cebimde beş kuruş para yok. öyle salak gibi oturuyorum yani. bunaldım, bıktım, yıldım, diskindim. ara sıra biraderimle pişti oynuyordum şimdi o da yok, teyzemin yanına gitti. film, belgesel falan izliyom ama ondan da sıkıldım. şunu yazarken bile sinirden monitörü yumruklayasım geldi aq yeter.

atwar oynayasım var aslında ama orada da kaybetmekten nefret ediyorum, çok sinirleniyorum ajhasfjk. bir yandan sabaton açıp bir yandan blitzkrieg deyu deyu saldırır genç osman diyerek tüm avrupa'yı fethediyorum, sonra saatler boyunca imparatorluğumun yavaş yavaş çöküşünü izlemek zorunda kalıp hepten çıldırıyorum.

sıghıntı büyük. vatandaş tepkili.

Bugün geçmek bilmedi, yarın iş var. Salı günü uzun zamandır tanışmayı beklediğim bir arkadaşımla tanışacağım. Perşembe büyük ihtimalle işten kovulacağım. Yuvarlanıp gidiyoruz işte

Namaz kıl

Napcaz senle bilmiyorum, resmen kendinle mücadele ediyosun. Calm down

Zamanın hızlı akmaması güzel

Receiver: www.sahibinden.com

Bende bundan var. Takım şeklinde 5 hoparlörü ve Sub da vardı.

Sonra eski model orta boy 2 yollu Sony hoparlörlerden buldum aldım yıllar önce bir çift. Sony'lerle birlikte Sub'a da takım hoparlörlere de gerek kalmadı. Fakat orta hoparlörü kullanmaya devam ediyorum. Yani 3+0 şeklinde.

HDMI yok fakat Samsung HD televizyona optik kablo ile bağlıyorum. Şikayetim yok.

Örnek hoparlör: www.sahibinden.com

Niye özgürlük getirsinler bize petrolümüz mü var, bor için de uğraşmazlar sanırım.

yok abi naptın. demokrasi ve özgürlük götürmenin maliyeti milyarlarca doları buluyor. suriye karışınca dünyanın düzeni değişti resmen. yunanistan ve bulgaristan'a sınırı olan 80 milyonluk ülkeye demokrasi getirmezler şu an, belki 6-7 sene sonra.

arka planda başka pazarlıklar dönüyor muhtemelen. s-400 mevzuu olabilir, suriye olabilir, genel olarak erdoğan'ı hizaya çekme isteği olabilir vs. o yüzden ayak yapıyorlar. ayrıca trump da şu ara dindar seçmene oynamak istiyor midterm nedeniyle.

ambargo uygulasalar da dolar 5 değil 6 olur, şu aşamada daha ağır bi şey göreceğimizi sanmıyorum. abd için tam baş ağrısıyız şu an, atsan atılmaz satsan satılmaz, bi yandan müttefik ama bi yandan kafasına göre takılıyo falan. radikal hamleler yapmazlar. gerek yok çünkü.

büyük devletler bolgesel çatışmalara ve bölgesel devletlerin (özellikle ortadoğu) savaşmasına olanak sağlamaya devam edecektir ama bir dünya savaşı en büyükler için bile korkunç bedelleri olan bir süreç. o yüzden dünya savaşı çıkmayacaktır.

uzun vadede yapmak istedikleri şeyler iran ve türkiye'nin karışması, bölünmesi, parçalanması, iç savaş gibi şeyler. bizim için felaket tabii.

Derin bilgim yok. Trump hükümeti için yorumum: Buradaki hükümet nasıl dış politikayı içeride kullanıyorsa. Bu mesele de Amerika için aynı.

Yani olay, trump’ın kendi seçmeninin gazını alması durumu.

Petrolumuz yok ama kibris ve dogu akdenizdeki dogalgaz rezervi pek cok seyi acikliyor.

Bence öncelikle gramer konularına hakim olmanız gerekiyor. Zaten vocabulary bilginiz iyiymiş. Ondan sonra da expressions öğrenirsiniz ve gelişirsiniz.

dil düzeylerindeki seviye aralıkları (yani, bir sonraki seviyeye geçmek için gereken çalışma/öğrenme miktarı) giderek artar. A1 de bu 90 saat civarı içinken B2'de 500-600 guided hour biçiminde. (yani öğretmen eşliğinde)
Öncelikle bu eforu sarf edin, sonrası kendiliğinden gelir zaten. Tekrar bir gözden geçirme ile yapılacak bir şey değil, seviyenize uygun, dört beceriyi geliştiren dersler ile bir öğretmen rehberliğinde mümkün.

şu durumdaysan zaten aslında reddit'te sörf yapabilecek konumdasındır sıkılmadan. bence bol bol okumaya ve yazmaya çalış. reddit bu açıdan çok çok güzel bir yer çünkü hem genel olarak gramere dikkat edilir, hem insanlar nasıl ingilizce yazıyor onu gösterir hem de senin yazabileceğin bir sürü şey olur.

bir de gramer çalış bence de. çoğu insan dil öğrenirken gramer kısmını önemsemiyor. bence tam aksine, gramer dilin en eğlenceli ve güzel tarafı. "yabancı dil öğrenmeye yatkın" denen insanların hepsinin kendi dilinde gramer temeli vardır. yabancı dilde gördüğünü uygulamakta biraz daha hızlıdır. genelde en büyük farkı yaratan bu olur.

çok basit bir örnek vereceğim: ben lisede yabancı dil okudum, 10-12 yıldır ingilizceyle içli dışlı biriyim, ielts ya da toefl gibi bir sınava girmedim (hem fakirim hem de ihtiyacım olmadı) ama C1'den aşağı olduğumu sanmıyorum. bazen benim bile nispeten basit görünen bir cümle kurmaya çalışırken afalladığım oluyor. bu noktada sadece grameri düşünerek çözüyorum.

örnek: "yav bulaşık yıkayan kadının bu konuyla ne alakası var" diyeceğim. "onun bu konuyla ne alakası var" diyecek olsam, "what does she have to do with it?" derdim. kadını tanımlamamız gerektiği için kafam karıştı, iş uzadı...

kafamda bölüyorum çat diye. en basit formu "what does she have to do with it" ya mesela. "she" yerine "the woman doing the dishes" koyuyorum. şrak diye oldu mu sana "what does the woman doing the laundry have to do with this?" he?

ingilizcede bu yöntemle kuramayacağın cümle yok neredeyse. en alası, en karışığı gelsin, en temel ve basit halini düşünerek pat pat yerine koyarsın. e zaten yıllar içerisinde bunu yaparken hızlanıyorsun, yani benim şu yazdığım şeyi düşünmek bir saniyemi bile almıyor, konuşurken yapabiliyorum direkt.

o yüzden okumaya, yazmaya ve grameri oturtmaya bak derim. bir de belki çok sağlıklı bir yöntem olmayabilir ama belirli bir konuya odaklanmak, bazı şeyleri içselleştirmek açısından çok faydalı oluyor. ben 19 yaşımdayken (ingilizceyle aktif maceramın 7. senesi) yazma ve konuşmada gayet iyiydim fakat anlamada zorlanıyordum. bir dizi izlesem harfiyen anladığım yer %40-45 civarında kalıyordu.

sonra ben bir sene falan gece gündüz dota maçı izledim. ingilizce geliştirmek için değil tabii, sevdiğimden. konu belli, ortada maç var. dolayısıyla terimler, cümle yapıları vs. genelde benzer oluyor ama çok katı da değil. başlarda çoğunlukla yine anlamıyordum. bir yılın sonunda ise o %40-45 dediğim oran %80'lere fırladı.

diğer cevaplarda da yazıldığı gibi, b1'den b2'ye geçmek, a1'den a2'ye geçmeye kıyasla daha zordur ve daha uzun sürer ama belirli eşikler vardır işte onları aştığında da bir hafta içinde "aaa daha geçen hafta a2'ydim lan ben ne ara c1 oldum" diye sorarsın kendine, olursun.

uzun lafın kısası gramer, gramer, gramer. kelime bilgin B1'e göre epey üst düzeyse zaten sıkı bir gramer çalışmasıyla 6 ayda bile C1'i bulabilirsin. aheste aheste ilerlersen de bir yıl diyelim hadi en fazla.

Chrome eklentisi olarak Transover kullanın. Duyduğunuz her kelimeye sözlükten üşenmeden mutlaka bakın. Ben de aynı dertten muzdarip idim. C2 olana kadar böyle gideceğiz. Yolu bu yani.

Tureng de aşırı iyi. Anlamlardan biri kalmazsa çağrışım yoluyla başka biri kalabiliyor aklınızda.

Şu abiyi takip et;
www.youtube.com

Hangi dil olursa olsun B1'den itibaren bol bol yabancı yayın 'tüketerek' adeta dilin içinde yaşamaya çalışmak gerek.

Derdin muhtemelen şu: Önce Türkçe düşünüyorsun, sonra düşündüğünü İngilizce'ye çevirip aktarmaya çalışıyorsun.
Oysa İngilizce düşünmen veya bir noktadan sonra refleks haline getirip düşünmeden konuşabilmen gerekiyor.

idexo +1,

Isin gramerle cok alakasi yok bence, ben C1'in ama gramerim sifir sayilir, tenslerin adlarini bile bilmiyorum. Isin onemli kismi olabildigince yayin tuketmek, ingilizce bir sey okurken okudugunu kafanda turkceye cevirmeden okudugun gibi anlaman lazim. Bir yerden sonra zaten turkce yerine ingilizce dusunmeye basliyorsun ve boyle olunca cumle kurman akici hale geliyor.

Bazi podcastlarin scriptleri de paylaşılıyor. Dinlerken okuyarak takip edin. Bir de devamlı yabancılarla pratik yapın. Bir ton uygulama var artık bu türde.

yoğurt+kırmızı biber+nane

Böyle bir şey oluyorsa dondurma ye, %80 temiz %20 çöp beslendiğin sürece sıkıntı yaşamazsın, nasıl olsa yiyeceksin boşuna acı çekme, sadece günün-haftanın-ayın geri kalanında yoldan çıkma, yeter.

@sutlu nescafe Ama bu tarif tatlı değil ki :(

yoğurt+reçel
yoğurt+muz veya vişne veya kayısı

jole. kalorisi çok düşük. içine meyve parçaları ile doldurabilirsiniz.

Yulaf, yoğurt, muz, kakao. Veya yulaf, yoğurt, şeftali, tarçın.

Şekeri %100 kesmek iyi değil.

Haftada 1 gün 1 öğünde ve abartmadan dondurma vs. tüketebilirsin.

Onun dışında nispeten kaliteli kaynaklardan çok az miktarda şeker alabilirsin. Örneğin günde 1 veya 2 porsiyon meyve yiyebilirsin.

hurma ve şeker olarak hurma kullanılan küçük kaçamaklar

Şortun altına kısa tayt giy?

edit: Şortu giymeye çekindiğin için kısa tayt dedim.

@idexo tayt giymek problem zaten, şort neden giyeyim üzerine

erkeğim, tayt tecrübem kışın giydiğim İÇ DONUyla sınırlı ama şortun acayip rahat ve güzel bir şey olduğunu söyleyebilirim. kendini içinde rahat ve iyi hissedebileceğin bir şort al bence. fiziğinin nasıl olduğu önemli değil, spor yapıyorsun sonuçta. beğenmeyen dönüp kendi gtüne baksın. spor için şort en güzeli. bu sıcakta taytın düşüncesi bile iğrenç bence de. derinin hava alması lazım, püfür püfür olması lazım. taytla spor yaparsan 10 dakikada buharlaşırsın, 100-120 litre su içince biraz kendine gelirsin sanırım anca.

Linklerdeki içi taytli sortlar gayet kullanışlı ve rahat. Baska turlu şort giyilmez zaten rahat hareket edemezsin. Tayt ve şort arasında fiziğin nasıl olduğu konusunda fark yok bence.

fiziğinin nasıl olduğunun önemi yok. istersen obez ol; kendini nasıl rahat hissettiğin önemli.

bu kendinden taytlı şortlar spor yaparken rahat. eğer spor salonuna birini düşürmek için gitmiyorsan tavsiye ederim <3

Evet şort kesinlikle daha rahat ve kullanışlı ama ozellikle bacak çalıştığınız ekipmanları işiniz bittikten sonra havluyla silmeniz gerektiğini de unutmayın lütfen.
Bazı salonlarda bağzı kadın arkadaşlar bu konuyu atlıyor hepsine laflar hazırladım ;)

1.89 boya 81kilo fena degil ama boyu kiloyu bos ver, yag oranin kac?

@crucio, valla bilmiyorum ne kadar doğru ama benim evdeki baskül %16 diyor. Ama güvenilir olduğunu bilmediğimden göbek çevresi ölçümünü yazdım, daha sağlıklı olur diye.

boy ve kilona bakarsak, 6 aydir da spor yaptigini dusunursek %16 dogru olabilir. cok kotu bi oran degil bence. agirlik calismalarina baslanabilir. bu esnada yag yakimi da devam eder zaten. kilo vermeye yada kilona odaklanma. yag oranini dusurdugun surece cok daha iyi ve fit bit vucudun olur. bu surecte kilon artadabilir. cunku ayni hacimdeki kas doku, yag dokuya gore daha yogun olur ve daha agir olursun. 1.75 boyda olup 80kg olan birisi ucgen vucuda sahipken, 70kg olan birisi dombili olabilir, oluyor.

Ağırlık antrenmanı kasları büyütmek için şart ve kaslar büyüdükçe durduğun yerde yaktığın kalori bile artacaktır.

Sonra yağ oranını belirlemek spor dışında beslenmeyle de alakalı. Yani toplam kalori dışında kalorinin geldiği yerin hesabına da bakmalısın.

Yoksa kaslar iyice erir 'skinny fat' olursun.

@idexo, onun olmaması için elimden geleni yapıyorum zaten. Abur cubur falan tamamen kestim, haftada bir cheat meal yapıyorum o kadar. Baya yulaf-yumurta-et-tavuk-haşlama patates şeklinde besleniyorum öbür türlü.

patates ne ya. bos karbonhidrat. bosver onu. protein ve yag agirlikli beslenmen lazim. findik, kaju, vs tarzi kuruyemislerle ara ogunler yapabilirsin. sabahlari iki haslanmis yumurta, oglen salata, aksamlari et/tavuk/balik olacak sekilde bir diyet belirleyebilirsin.

leica lenslerinde bakır tonların karakteristiği güçlüdür, bu tarz bazı lensler o dediğiniz görüntüye etki eder tabii ama kastettiğinizi düşündüğüm şeyler genelde işlemeyle alakalı şeyler bence. beyaz ayarı (sıcaklık, tint) çok önemli mesela.

500px.com
500px.com

örneğin şu fotoğrafçıların tarzda çekimleri kastediyorsanız, spesifik bir lens ve gövdeden ziyade fotoğrafı işlemeyle alakalı tonlar bunlar, fotoğrafı çektiğinizde direkt bu tonlara ulaşamazsınız.

Valla özel bir çaba sarfetmeye gerek yok. Hanım amatör fotoğrafçı benim. İskandinavya'da yaşıyoruz, aynı dediğin tonlar çıkıyor kışın. Makine Leica falan değil düz Nikon dslr, lens default gelen lens.

bu fotoğrafları hiçbir efekt uygulamadan, sadece makine ve lensle çekemezsin. çekebildiysen de bu makine sayesinde değil ortamdaki ışık ve nesneler sayesindedir; bunları da istediğin gibi ayarlama şansın her zaman olmaz. phoarbix'in de dediği gibi karakteristik makineler var ama fark bu kadar dramatik olmuyor.

hatta dediğinin tam tersini söyleyeyim, en basit bir setapla(hatta duruma göre telefonla bile) çekip sonradan gerekli düzenlemeleri yaparak bahsettiğin havayı yakalayabilirsin.

@bos gezenin bos ustasi Ne mutlu size! ama biz Iskandinavya'da degiliz!

Kontrastı biraz yükseltiyorsun ki beyazlar daha beyaz siyahlar daha siyah çıkıyor.

Beyaz ayarını yaparken de sıcak değil soğuk tonlar almak için ayarlıyorsun makineyi.

Ayrıca lensin önüne mavi bir filtre koyabilirsin, polarize filtre de kullanabilirsin. Filtre sayısı artarsa keskinlik ve imaj kalitesi etkilenecektir.

Keskin lensler kullanmakta da fayda var.

Bence devasa butceler harcamayacaksaniz keskinlik acisindan sabit odak uzaklikli lensleri tercih etmeniz yeterlidir ve gerisi isik ile cozulebilir. Fotograf icin isik cok onemlidir. Sabit Kalfagil’in Turkiye’nin uzerindeki isik isimli kitabi mesela, gezinizi nereye yapiyorsaniz, oraya vuran en dogru isik saat kactadir, bunun gibi bilgiler bulabilirsiniz. Alin diye demiyorum, Isigin onemini goz onunde bulundurmalisiniz. Buna ek olarak da raw modunda cekip lightroom kullaniniz.

yediklerin iyi

takviye olarak multivitamin de alabilirsin.

kötü eğil yediklerin hatta benden daha iyi beslendiğini söyleyebilirim.

Patates ucuzsa öneririm.

Tavuk göğsü alıp pişirme imkanınız yok mu? Burada biraz uygun, oradaki fiyatları bilmiyorum tabii.

makarna ve yulaf sıkıntılı sağlık açısından, bunlar yerine bakliyatlara (mercimek, nohut gibi) yönelin.

Eğer fiyatları uygunsa, bunlara ek olarak bol bol sebze de tüketilebilir. Haşlanmış patates salatası, bulunabilirse ıspanak yoğurtla tüketilebilir, havuç salatası yapılabilir.

Sebze ve meyve. Bakliyat bi de.

Çok fazla protein yok gibi görünüyor. En ucuz protein kaynaklarından biri olan ton balığı diyorum ben de. Ama 2 hafta sürekli yenmez, belki birkaç farklı çeşit konserve balık da olabilir.

Orada balık ne kadar, pahalı mı bilmiyorum ama taze balık yemeye çalış.

Bulgur ve kurufasulye ile baya idare edersin. Sabah süt yulaf yumurta, akşam da kuru+bulgur ye

kuruyemiş de olabilir.

Simple present tense ingilizcesi olan yurt dışına gidecem diyor. Telepatiyle anlaşacak.

bence internet ile buyuyen nesil guncel dusunce trendlerini daha iyi takip ediyor, eski nesil gerceklikten uzak bir yapiya sahip, daha kemiklesmis fikirlerin sonsuza kadar hukmunun surecegini dusunuyorlar.

evet yakinda turkiye'de askerlik sistemi degisecek, mecbur. eskiye sorsan "sike sike yapacaksin hehehe"

evet egitimli kesim basta olmak uzere turkiye'den buyuk bir goc var bati ulkelerine. gecen sene turkiye venezuela'dan sonra en fazla dis goc veren ulke oldu diye hatirliyorum. eskiye sorsan "turk'un turk'ten baska dostu yok"

duyar kasma da internet caginda sesini amplifiye etmenin gecerli metodlarindan biri, bugun biri sozlukte veya orada burada baska somut bir hareket yapmayacagi bir konu hakkinda yazip bir tartisma baslatabilir, bu tartisma buyuyebilir ve yuzlerce sitede haverlerde hatta televizyonda bile insanlarin onune sunulabilir. bu internetin sundugu bir imkan, yine eskilere sorsan "sokaga cikacaksin eylem yapacaksin" derler.

zaman degisiyor, tabii ki yine neslin de deluzyon icinde oldugu konular vardir her nesilde oldugu gibi ama dogru dinlenilirse yeni nesil gelecekle ilgili ilginc seyler soyluyor bize, bu sadece turkiye'de de degil, ecnebilerin "millennial" dedigi nesil icin tum dunya'da da bu boyle.

sözlük ya da benzerleri, içeriğini ciddiye alınca kafa yapıyor. ben ondan diye düşünüyorum.
orada oluşan çoğunluk neyse onun gerçek olduğuna ilişkin bir illüzyonu, kendi kendine oluşturmaya başlıyorsun.

çevremdeki çoğu insan da bu şekilde değer yargısına sahip ve çoğu da ekşi sözlük kullanıyordur ama sözlüğün kendi özeliyle alakalı durum yok bence sosyal medya insanlara yaşadığı toplumdan soyutlanma becerisi kazandırıyor, istediği yere ait olma gücü veriyor.İllüzyon mudur değil midir oraya girilse çıkılmaz bana kalırsa.

internetle beraber gelen sıkıntı bu...çok suni ve yapay oldu herkes , özelliklede bu teknolojiyle büyüyen yeni nesil.ekşi sözlükte yazar olmakta bu kişilere ekstra bi kıdem vermiş gibi hissettiriyor.bi konu hakkında tam bilgi sahibi olmadan sürekli eleştiri ve alaycı yazılar ekşi sözlükten soğuma nedenimdir.uzun zamandır çok ciddiye almadan bi konuda okuyacağım konuyu okuyup çıkıyorum.gitgide kalitede düşüyor

Msn ve irc döneminde millet böyle değildi. Hatta msn herkesin iç dünyasını ortaya döküyordu. Ne dinliyorum özelliğinden şimdinin entellerinin ağır arabesk takıldığı ortadaydı

intermediate ingilizce (işime yaramadı) ve sıfır rusça ile, rusya'ya geldim. telepatiyle anlaştım. 6 yıl oldu. şimdi iki dile de oldukça hakimim. araya ispanyolca da sıkıştırdım biraz. bırakın gidebilen gitsin.

(bkz: mass hysteria)
(bkz: circle jerk)
(bkz: group ego) veya (bkz: toplu ego)

gibi sosyal psikolojik konuları da göz önüne alarak sözlüğe bakmak gerek.

Sözlük de bir medya ve toplu egoların oluştuğu bir ortam. Toplumun girmesine oldukça müsait bir alan. Ait olma ihtiyacıyla insanlar en aptal şeyleri söyleyebiliyor, kabul görmek için her şeyi yapabiliyorlar.

Şunu bilmek gerek: 'Topluluklar cahildir, bireyler birey olamadan cehaletten sıyrılamazlar.'

Fakat birey olmayı başarmaksa oldukça zor ve zahmetlidir. Birey olup toplumu karşına almak sürüdeki bireyin içgüdülerine de terstir.

Daha önce başkaları için de önerdiğim bazı baş ucu kitapları var:

Scott Peck - The Road Less Traveled

Eric Fromm - Escape From Freedom

Friedrich Nietzsche - Beyond Good and Evil

Friedrich Nietzsche - Zur Genealogie der Moral

edit: Kısmen @robokot'a da katılıyorum.

sadece sozlukle buyuyen nesil degil, 30'undan sonra sozlukle tanisan kisiler de gerceklikten uzaklasiyor. burasi bi fanus ortami, degil dunyanin ulkenin bile %1'inden fazlasinin takip etmedigi, yazmadigi bir ortam. dikkat cekme istegi, trolluk vs de bonusu.

Üstteki arkadaşla güzel denk gelmiş bende Mezbaha no5 i yazmaya girmiştim o da kurt vonnegut

Sanırım en son satın aldığım kitap birine hediye etmek için Küçük Prens'ti.

Oğuz Atay gibi Saint-Exupery de pek anlaşılmadı : (

İndirme sayılıyorsa da kendim için en son indirdiğim: Harry Browne - How I Found Freedom In An Unfree World

Bunu henüz okumadım. Normalde e-kitap okuyucu bile kullanmıyorum direk laptoptan okuyorum : )

Çok uzun zamandır kitap almadım.

gogol - müfettiş
cevat fehmi başkut - buzlar çözülmeden

ödev için aldım, güya ikisini okuyup karşılaştırarak kompozisyon yazacaktım ama allah affetsin yapmadım, hocam da sağolsun üstelemedi çok puan kırmadı. okuyacağım bir ara.

Amin Maalouf - Afrikalı Leo

Melisa kesmez- atları Bağlayın Geceyi burada Geçireceğiz

John verdon - seytan ayrintida gizlidir
George orwell -1984
Jane casey -11.kat

ortega gasset - insan ve herkes

Yer altından notlar
Savaş sanatı
Siddharta
Satranç
İnsan ne ile yaşar

Steve Biko- Siyah Bilinci
Aiskhylos- Zincire Vurulmuş Prometheus

necati cumalı'dan iki kitap
roald dahl ve robert graves'in öykü kitapları.

Sicher! Deutsch als Fremdesprache - Übungsgrammatik (B1+/C1 Niveau)

Suyu arayan adam
Saatleri ayarlama enstitusu

İrfan değirmenci, herlanda
Süha oğuzertem, eleştirirken

Bu arada fırınım luxell börekçi mini fırın.

1- Yağı sadece içine sürmeniz gerekiyor, gereğinden az sürmüş olabilirsiniz. Ayrıca gereğinden uzun süre ısıtmış olabilirsiniz.
2- Havlu kağıtla iyice yağı almak yerine böreklerin üzerine vs yumurta sürdüğünüz silikon veya diğer bir fırçayla içini yağlayıp sonra tencere veya tavayı ters çevirip altına bir tepsi koyup fırına koyabilirsiniz. Yağın fazlasını almanıza gerek kalmaz.

Islak bırakmayın,
Boş tavayı gereğinden uzun süre ateşte/fırında bırakmayın. Bildiğim kadarıyla paslanma bir çeşit yavaş yanma olayı.

Çok özel yağlara da gerek yok, zeytinyağı veya ayçiçek yağı bile olur.

Teşekkürler ancak yabancı forumlarda iç dış seasoning yapılması gerektiği yazıyor. Emaye kaplamasız bir ürün bu.

Belli zamanda bir eleyip havalandırabilirsiniz.

dışsrıdan girmiyor aslında zaten paket içinde var olanlar kuluçka süresini tamamlayıp canlanıyor.

cam kavanozda saklıyorum.

Paket içinde onlar. Ben buzdolabında saklıyorum. Orada bir şey olmaz.

Cam kavanozda da güveleniyor maalesef. Buzdolabında saklıyoruz uzun süre tüketilmeyecek kadar çok olanları.

Aynen cam kavanozda da giriyor maalesef. En iyisi buzdolabinda saklamak.Gida koruyucu oluyor ya hani kucuk ambalaj icinde. Onu da dusundum.Tesekkurler @naksidil

2-3 ayda bir hepsini atiyorum genelde.

buzdolabında saklıyoruz.

hava alan bir bez torbaya koymalısınız, ya da cam kavanozda ise hani kavanozların üzerinde bez bir süs olur ya kareli falan tam kapak boyutunda, kavanozun kapağını çıkarıp işte onu kapak gibi örtün lastikle de tutturun. hava alması lazım.. hiçbirisi mümkün değilse neyin içindeyse (kendi paketindeyse pakete, kavanozsa kavonaza) oraya biraz tuz dökün.

markayi degistirmek de ise yariyor bu arada.

biz evde 1 kiloluk pirinci bitiremiyorduk cunku cam kavanozda ikinci tencereye kadar bir bakiyoruz kelebeklenmis.

bu 3-4 kere ust uste olunca pirinci degistirdik baska marka almaya basladik mesela sorun olmadi ondan sonra.

Globali bekle, ingilizce kullan.

Bir arkadaşıma mi band 2 hediye ettim çok sevdi.

Ben de 3'ü merak ediyorum. O yüzden henüz almadım.

Global sürüm diye bir şey yok. Çıktığında aldım 2 hafta Çince kullandım sonra Xiaomi İngilizce, Almanca, İspanyolca için güncelleme çıkardı. Telefonu İngilizce kullandığım için Mi Fit'i ilk açtığımda İngilizce'ye güncellendi band. Türkçe için update geldiğinde o da otomatik olacak.

firmware'ler gelmeye devam ediyor diye biliyorum, gearbestten aldim guzel alet

türkiye’deki cahillikten, kibirden, vicdansızlıktan anti-hümanist olmaya başladım diyebilirim.

humanist geçinip başımı derde sokan arkadaşlarımı gördükten sonra anti-humanist olmaya karar verdim.

Bana göre kendini seven, kimseden nefret etmez. Ben insanları seviyorum, fakat her insanı da sevmiyorum veya koşulsuz bir sevgim de yok.

Hayalci hümanist değilim, her gördüğüme yardım da etmem. Birilerinin doğru bir iş yaptığına inanıyorsam, elimden de geliyorsa yardım etmeye çalışırım.

Eskiden bazen gözüm görüyor, gönlüm katlanmıyordu. Şimdi karşımdaki ihtiyacı olduğu halde yardım almaya açık değilse hiç karışmıyorum.

Yas değiştikçe tahammül ettiğimiz şeyler değişiyor. Lisede birbirine özenen tipler garip gelirdi şimdi ergenliğin doğasının bu olduğunu düşünüyorum. Rahatsız olmak yerine ergenlik deyip geçiyorum. Şimdi ise daha önemli konulara bakıyorum. Çalışanlarına iyi davranmaya iş verenler, işi bilmeyen prof.lar, politikacilar, comarlar, vb rahatsız ediyor. Kısacası ergenlerde karşı daha humanistim ama yetişkin olup başkalarına çeşitli şekillerde rahatsızlık verenlere anti-humanistim.

Kitap okuyarak humanist, yaşayarak anti-humanist.

İnsanlıktan nefret ediyorum. Hiçbir insandan kişisel olarak nefret etmem. İnsanların büyük kısmı nasıl yetiştirilirse öyle bir hal alır. O nedenle suçu o kişide bulmam. Bu nedenle kimseye nefret beslemem son derece de nötr herkese duyduğum bir saygım vardır. Ama insanlıktan nefret ediyorum. Sebebi de doğaya, kendine, çevresine doğrudan veya dolaylı olarak zarar vermeleri. Var olan dünya düzenine karşıyım. Bir çok şey böyle olmaması gerekiyor.

Çocuk doğurulmasına karşıyım, 7 milyar insan doğayı tüketiyor.

Et yenmesine karşıyım. Kitlesel acıya ve doğanın yok olmasına sebep oluyor. Sağlıklı falan da değil.

Fosil yakıtlı taşıtlara karşıyım. Elektriğe çoktan geçmemiz gerekiyordu. Bu teknolojiye sahibiz insanlık olarak.

Fosil yakıtlı enerji üretimine karşıyım. Buna gerek yok.

Hayvanlar üzerinde denenen kozmetiklere karşıyım. Estetik kaygısı için hayvan sömürüsüne gerek yok.

Deri ve yün kullanımına karşıyım. Eskimo değiliz buna gerek yok.

Tüm bu ve bunun gibi onlarca etmen gereksiz yere acıya, doğal dengenin bozulmasına ve açlığa neden oluyor. Dünya'da 1 milyar aç insan, 2 milyar obez insan yaşıyor. Demek ki biri birinin hakkını yiyor.

Çevre bilincim zaten vardı, eğitimim de bu yönde oldu gençliğimde. Yaşadığım ülkede çevre bilincinin düzeyi dünya standartlarının çok çok üstünde. Bu nedenle her gün insanlıktan biraz daha nefret ediyorum. Son derece aptalca yaşıyoruz. Sebebi bu yazıyı okuyan sen ben değil. Sebebi kollektif bilinçle hareket etmiyor oluşumuz. Sebebi bizi yöneten insanların hiçbir etik ve çevresel etmenin umurlarında olmaması.

ikisi de değilim bence

humanist biri değilim. insan sevmiyorum. ama vicdanım var malesef.

SG'lerin pikap kapakları tonu bozuyor derler. Ama LP'ye göre sanırım daha hafif ve ufak. Dene bence ikisini de ona göre karar ver..

SG ile Les Paul karşılaştırmak bence doğru değil.

Les Paul daha genel amaçlı kullanılabilecek bir model.

Başka marka LP ve SG gitarlarım var. Bendeki LP'de ayrıca coil split de var o yüzden ton çeşitliliği daha yüksek olduğundan LP'yi daha çok seviyorum.

Konu dışı, fakat en çok Strat'la takılıyorum. Single manyetikteki parlaklık, dinamik aralık(dynamic range) beni cezbediyor.

Sevdiğin tarz çok çeşitliyse LP daha iyi bir seçim. Sürekli AC/DC dinliyorsan SG al.

Volkan Özdemir'e bir danışsana. Kendi yapmazsa da tavsiye verir. İlgili, cana yakın biri. Yeri de Kadıköy'de karanfil sokağın arkasındaki sokakta.

Jahrein?

Jahrein naber ya nasil gidiyo

Ali tarana benzettim.

Babacan birisi. Dayı tipi var sende. Reklam ajansı sahibi gibisin :)

Tam bi yerden çıkartıcam ama çıkaramıyorum tipi.

Sadece eşe dosta grafik dizayn yapıyorum.

Bir sürü hobim var.

ankaralı gibisin.

karl marx'a benzettim. bir karikatür arıyorum, bulursam ekleyeceğim.

Ankara'lı değilim.

Anne ve baba taraflarından kendimi bir 'Doğu-Batı sentezi' olarak görüyorum.

Merhabalar,
Eger hillary hahn’i falan izlerseniz yastigin altina bi bez serdiklerini goreceksiniz. Dandiklikle alakali degil pek. Ben de caliyorum keman, illaki kizariyor aciyor. Bez kullanabilirsiniz.

Heyecandan fazla bastırıyor olabilirsin. Yastığın altında süngerimsi bir parça olmalı. O normalde yetiyor.

Yastık uyduruk olabilir. Öyleyse biraz yastıklara bak, araştır, dene.

Tutuş pozisyonun yanlış da olabilir. Pozisyonunu hocana danış, göster.

Kemanı çenende tutarken ellerin serbest olabilmeli, fakat kendini gereğinden fazla da kasmamaya çalış.

Nihayetinde mükemmel bir duruş yok, zira herkesin anatomisi az ya da çok birbirinden farklı. Bunun yanında bazı virtüözlerin öğrencilere öğretilen bazı kuralları hiç takmadıklarını görebilirsin. Virtüözleri biraz izlersen bir kısmının yastıksız takıldığını da görürsün.

Bir süre sonra anatomine uygun rahat bir pozisyon bulursun. O yüzden devam.

Telefona veya elindeki bir kameraya su altı kılıfı da bakabilirsin.

Uyarı: Rastgele Çin mallarından uzak dur.

SJCAM'e bakabilirsin.

Sjcam aldim ben de cok memnunum. Isimi goruyor

türk malı su altı kamera olmadığı için yurt dışı sitelerde maksimum 100 dolar olarak aranabilir..

benim dalışçı kardeşlerden aldığım birkaç marka-model:
kraken sjcam m20
nikon n1531

Kaliteli bi su alti kilifi da guzel is goruyor hocam prof. Bi is icin lazim degilse. Hatta ben su ustten kapatmali buzdolabi poseti gibi ulan ucuz(10liralik falan) kilif kullanmistim o bile cok guzel cekmisti.

Kardeşim Ankara'nın tam ortasında çatı katında terasta yapıyordu. Bina nispeten yüksekse sıkıntı çıkacağını sanmıyorum, fakat bilen biri yaksın.

Şikayet edilmediği sürece sıkıntı çıkmaz heralde, az yağlı şeyler yapın fazla duman yapmasın.