'sistem' yaklaşımı tartışmalı bir konu. İnsanlar robot değil, ancak bir noktaya kadar yönlendirilebilirler. Limitleri vardır. Kapitalist birikim bir sistem değil, paradigmadır. Dolayısıyla sistemleri kapsar, sistemleri içerser(kapsamaya yönelir)
Etik ve ahlak, toplumsal ya da genel çıkarlar gözetilerek kabul edilmiş kurallardır. Bu kuralları 'ben beğenmedim o zaman hiçkimse beğenmesin' yaklaşımıyla yıkmak mümkün değildir. Öte yandan bir başkasının malını çalmamak kendi malının çalınmamasının garantisidir. Yani fikrini beğenmediğimiz kimselerin fikrini beyan edebilmesi gibi bir durum bu.
Özgürlükler zarar verici düzeye girdiği anda bu durum yıkıcılığı beraberinde getirir. Çünkü bireyin zararı mikro düzeyde de olsa, bu yaygınlaşacak, yaygınlaştıkça piranaların et parçasını didiklediği gibi bir etki doğacaktır.
Eğer etiği ve ahlakı yıkarsanız da o toplum işte gerçek bir belirsizliğe düşüp kendini tüketir, yok olur. Ormanın da bir ahlakı vardır elbette. Bir sürüde barınmak için bireyin belli sorumlulukları üzerine alması gerekir. Yoksa sürü hayatını devam ettiremeyebilir. Yaşama şansını kaybeder. Ayrıca bu durum insanlardaki gibi içgüdüseldir. İnsanlar da topluma hayatta kalmak için uyum sağlarlar. Öyle 'yukarıdan indi' diye bir şey söz konusu değil.
Şans faktörünü yok saymamakla birlikte çalışma faktörü de önemlidir. Yani zorla güzellik olmaz belki, fakat bazı konularda insanlar kendi limitlerini keşfettikçe maddi manevi ödüllere de ulaşabilirler. Elbette ödül hiçbir zaman garanti değildir.
Son olarak çalacak bir şeyi üreten de rekabettir. Ödül yoksa rekabet azalır, ilerleme yavaşlar. Yani birikim yoksa iphone da yok. İleri medeni ülkelerdeki insanların iphone alabilmesi için Çin'de milyonlarca insan açlık ve sefaletle boğuşmak zorundadır. İphone'un gerçek değeri buradan gelir. Çin'deki atıl birikimi değerlendirip sömürmeden kimse iphone üretip bu kadar çok kişiye satamaz.
0