Gelmiş geçmiş olsun öncelikle.
Böyle onu düşünen, çabalayan yakınları olması çok kıymetli onun için.
Bildiğim adece Filiz Akın'ın kitabı var. Kanser teşhisinden üç-dört yıl sonra okumuştum. Kitabın bende bıraktıklarını, kattıklarını ekşiye yazmıştım, tekrar etmeyeyim.
eksisozluk.comKanser süreci önce şok sonra kabullenme daha sonra mücadele şeklinde olmuştu bende.
Şok sürecinde kimin ne dediğini anlayabilecek, başkalarının deneyimlerini kendimle bağdaştırabilecek durumda değildim. Hayatla ilgili sevdiğim ne varsa canımı acıtıyordu. Güneşin batışını izleyip anlamsız anlamsız bakmıyordum, kızıyordum. Güneşe değil onun batmaya devam edeceğine. Birileri olumlu bişeyler söylese" hımm hımm tabiii" diyordum içimden. Bana hitap etmiyordu söylenenler, sanki beni teselli etmek için söyleniyormuş gibi geliyordu.
O süreçte kendimi kapatmanın iyi olacağını düşndüm. Oturup bir sürü filme başladım çoğunu yarıda bıraktım. Moral veren konuşmacıları dinledim daha fena oldum. Hiç unutmam biri "yan odadaki kanser hastasını düşün o n'apsın" gibi bişeyler diyordu. Moral veren video sormuştum buradan önermişlerdi. O zamanlar kanser olduğumu duyuruya söylememiştim) Sonra ilk bölümlerini izleyip devam edemediğim Behzat ç''ye başladım. Bütün bölümlerini soluksuz izledim. Yemeğimi bilgisayarın karşısında yedim o derece kalkmadım başından. Onun o tükenmişliği, hırtlığı, leşliği beni bi şekilde yakaladı. hem "daha fenaları da var" der gibi yakaldı hem "yıkılmadım hayattayım" der gibi ve başka başka bir sürü şey, ayrıntı...
Kime hangi filmin/yazının etki edeceğini kestirmek çok zor. milyon dolarlık bebek filminde de kendimle ilgili bişeyler buldum mesela. "boksta herşey tersine çalışır" la başlayan bir replik normal zamanda olsa ilgimi bile çekmeyecekti belki, ama o dönemde bana bişeyler anlattı.
Mücadele sürecinde kanserli hastaların mücadelerini deneyimlerini okumak istemedim. kanser lafını başkalarıyla birlikte duymak istemiyordum, üzülüyordum çünkü. bir de başaramayan olursa beni olumsuz etkileyebilir diye içten içe korktum sanırım.
Bunlar benim için geçerliydi, hastanız için çok başka şeyler işe yarayabilir veya onu üzebilir. Herkes farklı kafa yapısına sahip çünkü.
O dönemde beni en inciten davranış bana acınması oluyordu. Acınmak istemedim. bu hem kişiliğimi zedeliyordu hem de mücadele azmimi baltalıyordu. Tavsiyem acıma hissi barındırmasın kimse. Bişey söylemeseniz de o anlaşılıyor.
En önemli olanı en sona sakladım. Kanserde hastanın yaşam enerjisini yakalayabilmesi çok önemli. Yaşamak istemesi için önemli bir nedeninin olması. Benim en önemli nedenim ufak kızımdı. Onu öyle ufacık yaşında annesiz bırakamazdım.
Hastanıza bu yazıyı okutmaya karar verirseniz burayı onun için yazıyorum;
Annem, babam, amcalar, halalar dahil yakın akrabalarımın çoğunu kanserden kaybettim. yani genetik olarak yüksek risk grubundayım. üstelik patoloji raporum "yüksek dereceli" diyordu.
Kansere yakalanıp atlatanlar da oldu ben de atlatanlardan biriyimİlk kontrolüm temiz çıkınca doktoruma "size bu hastalıktan ölmeyeceğimi söylemiştim" dedim. Gülümsedi.
Sizin de benim ve gözlemlediğim diğer bazı hastalar gibi yaşamınızla ilgili boyunuzu aşan büyük sıkıntınız, altından kalkamadığınız dertleriniz vs. vs. olmuş olabilir. Kendim için söyleyeyim o "beni çok üzdü" dediğim ne varsa aynyen devam ederken üstüne daha da eklenirken, beni kanser olmaktan daha fazla üzen şeyler olurken ben bu mücadeleyi verip kazandım. İnanın ben yapabildiysem herkes yapabilir. Herşeyden sadece bir karar kadar uzağız. Karar verin ve kararınıza uyacak disiplini gösterin.
Gelmiş ama geçip gitmiş olsun tekrar.
Başarılar :)