Tam anlayamadım işte isinip isinmadigini. Yeni oldu bu olay, halen o soguklugunu koruyor olabilir. Ama ısınma emareleri bas gostermis :( şişelerin etrafı damla damla olmus.

Buzdolabının ruhuna fatiha.

fişini çekip 24 saat kadar bekle. buzdolabının içine soğuk hava üfleyen borularda donma olunca da buzdolabı çalışmayabiliyor. o akan su boruların içinden gelen su. buzdolabının arkasında akan suyun toplanacağı bir havuz vardır havuz dolunca su yere akıyordur. buzdolabını çekip havuzu boşaltabilirsin. su akması bitince fişini tak. çalıştı çalıştı, çalışmadı tamirci çağırmak lazım.
bu esnada buzdolabına gelen elektrik hattını kontrol et. başka bir elektrikli alet takıp prizin sağlam olup olmadığına bak, priz arızalanmış olabilir. priz sağlamsa bir de elektrik panosuna bak bütün şarteller on durumunda mı. sadece o hattın şarteli atmış olabilir.

tıbba güvenim az açıklamandan sonra hekim arkadaşlardan cevap gelmezse diye ben anne cevabı vereyim:
dahiliyeye gideceksin.
krampların benim bildiğim nedenleri,
az su içmek, çok terlemek, vücuttaki magnezyum potasyum kalsiyum dengesizliği, damar tıkanıklığı, sinir sıkışması.

kıbrıs şehitlerinde türkan saylan kültür merkezinin biraz ilerisinde var bir tane.

kıbrıs şehitlerinde var bir tane orada sorsan söylerler sana yerini.

Tam olarak sahaf sayılmayabilir ama ciddi kitap kurdu bir çiftin işlettiği yerdeniz kitabevi var alsancak garın karşı aralarından birinde. İstediğiniz kitapları buluyorlar diye biliyorum.

karşıyaka çarşı- smyrna kitapçısı

Kıbrıs Şehitleri'nde Erbil Süelin sokağından giriyorsun solda Doğan Sahaf var.
Karşıyaka'da çarsı içinde karakolun karşı sokağından giriyorsun Serpil Sahaf var. Ama yine de Googledan nadir kitabevinden istediğin kitaba bakarsan oradan istediğin sahafa ulaşabilirsin. Nokta atışı yapmış olursun.

karşıyaka serpil kitabevi sahaf saylanmaz. daha çok ödünç kitap kiralama tarzı çalışıyor. okunmuş kitapları 2. el fiyatindan alıp okuyorsun, 3. el fiyatından geri verebiliyorsun. nadir bulunan kitaplar pek kalmıyor çok bilindik bi yer çünkü.

karşıyaka'da gazi lisesi yakınlarında birkaç tane var. biri mirza nil ilkokulu çapraz karşısında diğeri mirzanil'i geç sola dönünce, bir diğeri mirza nil'i geç doğru git, sonraaki kavşaktan dön üçgen parka çıkacaksın, parkın ilersinde solda olması lazım.

Pek çok markayı denedim ama en çok Perwoll'den memnun kaldım. Beyazlar ve renkliler için farklı deterjanı var, beyaz ve yeşil kutuda olmak üzere onları kullanıyorum. Koku olarak en çok Perwoll'inkini beğeniyorum.

image.bilio.com

(Persil, Ariel ve Omo sıvı deterjanlarını da denedim ama kokularını beğenmedim. Temizlemeleri arasında fark göremedim.)

Ekleme: Yumuşatıcı olarak da Yumoş hipoalerjenik olandan memnun kaldım. (Orkide, lavanta,gül, vs tüm kokularını denedim ama en soft kokulusu beyaz klasik olanı).

Renkliler perwoll, hatta kiyafetler icin de beyaz perwoll, carsaf vs icin ariel, sivi veya kapsul

şimdiye kadar ariel toz olan beyazlar için en memnun kaldığım deterjan.
en son özellikleri nedeniyle etimatik aldım güzel temizledi. yumuşatıcı kullanmıyorum, etimatik bu yönden de iyi geldi.

Dalan roxy.

Bebek deterjanı olarak başladık gayet memnunuz.

Ter kokmaması için yapılırmış. Bi arkadaşa da bebekken yapmışlar, kokmadığını söylüyor.

Ter kokmasını önlemek için tuzlama halen yapılıyor. Ananemin istatistiğine göre, tuzlanmayan bebek ilerde ter kokarmış.

Bebegin uzerine tuzu dokmuyorlarmis

Tereyag bal cam agacinin kirmizi kabugunun unu karistirip maske yapiyormusun,ona bir tutam tuz bir tutam kina ekliyormusun sonra bebegi paketleyip uyutuyosun.

Cildi guzel olsun,teri kokmasin gibi sebepleri varmis:))

Yanliz yukaridaki karisim cildi bayagi yenileyip tazelestiriyormus,allahim bizim evde benim haberim olmadan neler oluyor:)

vücudu kokmasin diye biliyorum. bir de yeni doğanın bebegin gözüne limon suyu damlatılırmış, gözün çapak tutmaması için.

üç çocuk kapsamlı benim istatatiğime göre de tuzlanmayan bebeğin teri büyüdüğünde ağır kokuyor.
ikisini tuzladım birini tuzlayamadım daha doğrusu doğumdan haftalar sonra yarım yamalak tuzladım. geç tuzlayınca da işe yaramıyor, ilk banyosundan önce tuzlamak lazaım. tuzlayıp sonra yıkıyorsun.

tuz neyse de eskiler yarasa yavrusunu (galiba ölüsü) kıl çıkmasın diye kullanırlardı. kasıklara ve koltukaltına sürerlerdi.
bir de bebek doğduğunda kuyruk sokumunda büyükçe kara bi leke varsa ona kesik atarlar. bebek açık tenli oluyormuş, kesik atılmazsa karayağız olurmuş.

Beni ve kardeşimi tuzlamışlar, bundan dolayı mı bilmiyorum ama hiç koku problemim olmadı, şikayet eden de olmadı. Ben koltukaltı kullanıyorum, kardeşim onu da kullanmıyor. Benden daha kıllı, hiç kokmaz.

O tuzlanan bebeklerden biri de benim. 8 günlükken tuzlanıp 5 saat tuzlu kalmışım. Tuzun içine tarçın karanfil de dövüp koymuşlar, şimdi anneme sordum. Gerçekten de terim kötü kokmaz, tenimin kokusunu da kadınlar çok severler. Gerçeklik payı nedir bilmiyorum.

Ekleyeyim, parfüm vesaire kullanmam. Sadece gündüz evden çıkmadan bir kez deo stick sürerim. Bazen onu da sürmem. 2-3 günde bir yıkanırım.

Tabii bunları hep kendimi övmek için söylüyorum, nickimi gören kadınlar ıslanıp apış arasını tutarak bana koşsunlar diye.

Beni ve abimi de tuzlamislar. Alakasi var mı bilmiyorum ama hic ter kokma problemi yasamadik.

abimle beni tuzlamışlar. leş gibi kokuyoz allahıma. duştan 20 dk sonra kokarım.

Onu bunu bilemm de annem sacma bi is yaptigimda "ben koyuyorum bi avuc tuz, gene osuruyor tuzsuz tuzsuz" der

glamdring içimi rahatlattın sağ ol dsfdsfds

ben bu tuzlamanın bilimsel olarak bir etkisinin olduğunu sanmıyorum.

kardesim de ben de tuzlanmamisiz. kardesim bal gibi cicek gibi kokar terlese bile. ben kokmamak icin her turlu urunu kullanirim yine de les gibi olmasa da boyle vucut vucut kokarim sicaklarda.

annem ve babannem beni tuzlamışlar ilk banyomdan önce. sonrası felaket. vücudumdaki tüm deri, bir yerimiz su toplayınca kalkar ya öyle kalkmış, kafa derim ve göz kapaklarım dahil. hemen acile yetiştirmişler tabi. doktor gördüğü gibi "siz bu çocuğu tuzladınız mı" diye sormuş. cildimin hassas olduğunu (ki hala da öyledir), o yüzden böyle bir reaksiyon verdiğini filan anlatmış, yapmayın etmeyin çocuklara böyle şeyler ter kokusuna da etkisi yok demiş göndermiş.

ben de günlerce hiç susmadan ağlamışım o kadar canım yanmış. doğru düzgün uyuyamamışım, yemek yiyememişim. annem çok suçlu hissettiğini hala söyler.

terim de kokmuyor. tuzla alakalı olduğunu da sanmıyorum.

tuzlanmamışım. koku açısından sıkıntı yok.

ufkunuzu genişletmeye geldim;

yalnız ondan önce belirtmeden geçemeyeceğim, ne çok pis insan varmış yahu. düzenli bir şekilde yıkanan ve duş alan insanın teri asla kokmaz. bebekken yok tuza bas, kirece göm bunların hepsi hikaye ve cahillik. bebek zaten henüz ter bezleri gelişmediği için terlemesi veya kokması mümkün değil. bu ter bezlerinin gelişme dönemi de aşağı yukarı ergenlik dönemine denk geliyor. hormonların azmasıyla birlikte işler değişiyor.

terin kokması olayı da bekleyen terler için söz konusu. terledikten sonra ter üstünde beklerse kokar. üstüne tekrar tekrar terlersen de teke gibi kokarsın ancak sürekli yıkanır, duş alır da üstünde ter beklemezse hiçbir şey kokmaz.

cahil cahil konuşmayın. yıkanın.

tuzlanmış ve ballanmış bir bebek olarak ben buna inanıyorum. herkes cok güzel, bebek gibi koktugumu söyler.

air+1

air sana katilmiyorum.

ne insanlar biliyorum dustan 10 dk once cikmis olsa da terledigi anda les gibi kokan. tabii ki temiz;ik onemli ama daha cok yapi meselesi ve yiyip icilenler de buyuk etken bunda. siz hic mi sarimsakli yedikten sonra terinizin fena koktugunu gormediniz?

air masrafları karşılayacaksan dostum önünde kese attırabilirim, dezenfekte ettirebilirsin beni. 20 30 dk sıcakta terlediğim an yanımda durmak istemezsin deodorant kullanmadıysam :D

Doktor arkadasim bebegine dogunca soda icirdi ilk olarak (1 cay kasigi kadar). Gazli olmasin diyeymis ama cocuk gazli oldu. Gerci cok kotu de degildi ama bilemiyorum

Kizim olsaydi kesin erzurum'dan falan karinca yumurtasi getirtecektim. Bunun bilimsel destegi de var ama tabii ki bebekler uzerinde yapilmamis calismalar

Biz bi de 40inda 40 kasik suya 1 pirinc, 1 altin koyduk, oyle yikadik sonra da koyun postuyla salladik. Zengin olsun falan filan diyeymis de ben gelenek sevdigimden yaptim, yoksa o kadar batil inancim yok

@air bizim oglan gayet ter kokuyor, ustelik yeni de degil, onu napcaz :p

arkadaşlar burada kişisel bakım seminerleri mi vermemi istiyorsunuz nedir anlamadım :D toplanın bir gün zaman ayarlayın, size skype üzerinden seminer vereyim.

elbette söylediklerim düzgün bir şekilde temizliğini doğru yapan ve hormonal bozukluğa sahip olmayan ve bakım ürünlerini düzgün kullanan insanlar için geçerli. yoksa düzgün traş olmaz, doğru yıkanmaz ve bakım ürünlerini gerekli kullanmazsanız kokarsınız. bilmiyorum bunları öğrenmek ne kadar zor :D

@la noix, tuzla panpa iyi geliyormuş baksana :D

bir de senin oğlanı görmedim ama bir bebeğin ter kokması bilemedim doktora filan göster. belki de onu terli terli bağırlarına basan teyzeler halalar yüzünden kokuyordur, bilemedim bak bunu :D

@air: Banyodan çıktıktan sonra terleri kokan insanlar var, bakımla ne alakası var ki bunun. Bunlara yapışan bakteriler daha ekstrem bakteriler mi?

Bu arada ter kokan bebek olsa da koklasak.

kafanız mı almıyor mk yoksa yazılanı mı okumuyorsunuz :D bakın highlight edeceğim ''hormonal bozukluk'' bunun haricinde kalanlar bakımla ilgili. ayrıca o insanlarla konuş ve de ki; ''panpa eğer hormonal bozuklukluğun yoksa düzenli bir şekilde koltuk altı kıllarını ve vücut kıllarını traş et, düzenli bir şekilde yıkan, her terlediğinde duş al, sonra gerekli bakım ürünlerini düzgün kullan ve hala kokmaya devam edersen git air'i bul''

evet tüm bu koşullar sağlandığı halde kokmaya devam ederseniz gelin beni bulun. önce bi pasaport vize filan alın ama :D he birde konsolosluğa başvururken de bi yıkanır prfüm sıkarsanız fena olmaz

arkadaş kokmaya ne çok meraklı bir insan topluluğuyla karşı karşıyayım. ne pis insanlarsınız lan :D

ayrıca şu ''ter kokan bebek olsa da koklasak'' yorumuna hiç grmiyorum, midem kalktı :D

Niye miden kalkıyor lan. Bebek çok güzel kokar. Ne anladın yazdığımdan anlamadım ki.

Hormonel bozukluğu olmadan bir insan ter kokamıyor mu yani kılını filan aldığında. Keşke o kadar güzel yaratıklar olsak air.

abi bebek kokusu okey öyle kötü değildir ama şimdi ter koklamaktan bahsediyorsun sen :D

evet hormonal bir bozukluğun yoksa kokmak için pis bir insan olmak gerekiyor. bu 'pis' tanımına her şeyi koyabiliriz ayrıca. leş ürünler tüketmek, bakımsızlık vs..

Bebek terleyince o güzel koku amplify oluyor.

Hijyen konusunda takintiliyim,kirlenim kirlenmeyeyim muhakkak 3 ayda bir yikanirim.

Aramizda en temizimiz @duptıs mis ogrenmis olduk :)

Musakka ?

Patlicanlari yuvarlak dogra tepsiye diz uzerini biraz yagla onun uzerine tavada soganla kavrulmus kiymayi dok bir sonra uzerine domates sosu dok firina ver.

Küp küp doğrayıp tavuklu sulu yemeği yapılabilir. Mantar varsa o da güzel gider içine

Köfte yapıp içine koyabilirsin kızarmış patlıcanları. Garnitür varsa onunla da güzel olur, yoksa da küp küp patates de ekleyebilirsin. Hoş oluyor.

türlü .

Kozleyip yogurtlu patlican salatasi.

Bir de karniyarik aslinda zor degil oyle.

Közle patlıcanları, sonra beğendi yap, üzerine köfte.

Patlican dizme diye bir yemek var onu deneyebilirsiniz. Patlicanlari yuvarlak kizariyorsun, kofte yapiyorsun. Sonra tencereye sarmal sekilde bi patlican, bir kofte, domates biber, su filan koyup ocakta pisiriyorsunuz. Pilav ve cacik mis:)
Nette daha ayrintili tarifleri de vardir.

bulgur pilavı!

kıymayı başka şeyde kullanırsın.

patlıcan, biber, domates, soğan hepsini yemeklik doğra at tencereye kısık ateşte pişir. (çiğden pişirme ) en kolayı bu.

oturt onu ;_;

Nasılsa o paranın neredeyse yarısını başka birinin evine vereceksiniz. 10 sene sonunda sizin olmayacak bir eve 1400 vermektense bütçeniz zorlanmayacaksa diğeri daha mantıklı geliyor kulağa.

Önündeki 10 yılı öngörüyorsan evi al, yok 6 al sonra ne olur belli olmaz diyorsan kiralık iyidir.

Kiralamak istediginiz eve tasinin.

Diger evi de alip kiralayin, kirasinin ustune ekleyip kredisini odersiniz.

Şu aralar duyduğum abartılı kiralarda hep ailen gibi düşünüyorum. Kendi evini al bence. Kiranın sonu yok, sana asla dönüşü olmayacak bi para kira. Gidiyor öylece... Ama ev almak birikim yapmak demek çok daha mantıklı. "Almanyadan torunum geliyor" da diyemez kimse :)

o bokun altına girmiş biri olarak anlatayım. 300.000 tl nin altına 1+1 ev yok, sıfır (yeni), yerin altında olmayan evi 300 den aşağı bulman zor, istanbul anadolu yakasında böyle, ha uzaklara gidersen ucuza bulursun ama lanet olsun dersin. neyse 250 ye ev bulman zor kısaca. ben bu yola 270 diye çıktım, 320 de bitirdim, o da evin kusurları olduğundan dolayı.

kentsel dönüşüm vs ile bitmemiş ev bulursan daha ucuza getirebilirsin, ama onda da mütahit ile ödemede anlaşman lazım. benimki direk paranın yarısını istemişti 3 ay sonrası için, kalanı da 2 taksit yaptı.

paranın tamamını kredi çekemezsin, köşede paran olması lazım. banka %70 e kadar mı ne kredi veriyordu sanırım, yani bankaya gidip 300 lük ev için 300 lira kredi çekemezsin.

ondan sonra, ucuz bütçeyle bulacağın evler bok gibi olacak, çünkü o evlerin ucuz olmasının sebebi bi bokluğunun olması. giriş katı falan bulabilirsin ya da kötü bir 1. kat olur o paraya (ben girişteyim). çok ev gezmedim ama genelde ya evin kullanılabilir alanı azdı (adam üçgen yapmış odaları) ya da salonun ortasından kiriş geçirmiş vs vs.

yani elinde az para olunca, o kafandaki süper evi bulamıyorsun, bolca bakman gerekiyor, kesin şartların olması lazım (ki vakit kaybetme) ve en önemlisi paran olması lazım. hazır paran olacak ki bu işe girebileceksin. ben 120 bin lira kredi çekecektim, 120 bin için banka senden her artan vade senesi için 10 bin tl alıyor. 5 seneden uzun kredi mantıklı değil, gir bi çekmeyi düşündüğün krediyi yaz, ödemen gereken tutarı gör.

evi alırken da ufak masraflar oluyor, onlar için de 2-3 bişeyler gerekir.

ha en önemlisi, benim başıma geldi, bu bokun altına girdiğin zaman işini falan kaybedersen sağlam sıçışlara geliyorsun.

Bunları düşünerek karar ver. Ben eeeh si... diyerek evet dedim, ailem destek oldu. ama kolay değil dediğim gibi.

ha bi de, sosyal hayatın da bu karardan etkilenecek, çünkü her ay kredi ödemek için para ayırman gerekecek, ya da para biriktirmek için daha az ortamlarda olman gerekecek. (bu da başıma geldi)

işimi kaybedince aldığım tüm tazminatı da ev parasına yatırdım mesela

10 yıl göz açıp kapayana kadar geçiyor sonra iyi ki almışım diyorsun. aileni dinle.
bonjurkes'e de kulak ver zira zorlu dönemler olabileceğini bilmende yarar var.

Çok istiyorsan emlak finansı bilen bir arkadaşına küçük bir analiz yaptırabilirsin.

250ye evi nerden bulmuslar cidden merak ettim.

kira ile kredi faizleri arasinda bi denge var hemen hemen.hazirda paran yoksa kredi cekince bi dunya faiz parasi oduyorsun, bu faize giden de tipki kira gibi bosa giden bi para. ev fiyatlari sen aldiktan sonra artarsa kara gecersin, ya da yurt geneli faizler artarsa falan. karisik bir durum anlayacagin. yasamak zorlasiyor ber gecen gun. modern koleleriz kira ve karin tokluguna calisan. e kacari da yok bi gun bi ev alinacak sonucta ama durumunu gozden gecirip analizi yapman lazim.

Bu ülkede işçi hakları da kadın hakları da insan hakları da muhtemelen çok büyük bir kırılma noktası olana kadar daha da kötüye gidecek. Sebebi de temelde basit, çünkü insanların böyle bir beklentisi yok. ister soma ister başka bir yer olsun, ses çıkaran iyisi olsa ilk ağzını kapatan yanındaki işçi olacak.

Direnişten, örgütlenmekten, haktan hukuktan bahseden insan aşağı görülür, dalga geçilir, aşağılanır. İnsanlar hala osmanlı dönemindeki gibi tebaa olarak görüyor kendini, bireyselleşme/vatandaş olma bilinci aşamasına gelemedik daha.

bir şey değişmedi evet. çünkü değişmesi için ekonomi çarklarının tamamıyla değişmesi lazım.

gerçek nedeni anlamak için ekonomik okumalar yapmanı öneririm. işçi hakları diyorsak öncelikle marks ne demiş, neden demiş bakabilirsin. sonra neden marks'ın tahlillerinin, çözüm yollarının çalışmadığına bakabilirsin. kapitalizmin yani sermayenin ve gücün sıçrama taşlarını, virajlarını kapitalist ötesi toplum kitabı güzel anlatmış diyeblirim. (bu kitaptan sonra 2. dünya savaşına da daha başka gözle bakmaya başlayacaksın)
karküreyici filmini izlemeni tavsiye ederim. 70'lerde bu yana siyasi olayların canlı tanığı olarak yaşadığım gözlemlediğim herşeyi anlatıyor.
daha da geniş pencereden bakmak, tümü görmek istiyorsan sapiens'i okuyabilirsin.

pek çok şey daha kötüye gitti. götürtmeyecektik. bir şey değişmedi derken elmizdekini bile koruyamamak da başka bir trajedi mesela.

niyesinin cevabı bu trajediyi de anlatıyor. kendi yapmadıklarımızı küçümsemek ve harcamak, bize bunların bilincini verecek şeylerden inatla uzak tutulmamız, mesela cumhuriyetin ilanının sonrasındaki veya savaş dönemi edebiyatçılarını okumamak. tarih derslerinin giderek koflaşması. osmanlı'yı bu kadar anlatacaklarına türkiye'yi anlatmaları gerekiyordu en baştan beri.

gerçek üretici bir takımımız yok. gerçek bir burjuva sınıfı yok, sendikalar mahvedildiği için işçi sınıfı da yok hükmünde çünkü ne eskisi gibi üeretebiliyor, ne sesi var. kurulu ilişkiler, örgütler kafada hareket edip durmayan kavram şemaları yaratılarak toplum anlayışında yer etmediler. yani algı ve hafızayla sürekli oynanıyor. ekonomik bağımsızlığımızın önemi hiçe sayıldı. bunun hiçe sayılması için önce milliyetçiliği nne kadar iğrenç bir şey olduğu propagandasını yapmak gerekiyordu, aslında chauvinism tarzı bir fanatiklik kastedilerek. dışa bağımlı hainlere gün doğdu, fonları onlar buldular, onların reklamı yapıldı, başa geçebildiler ve kendileri bir şey üretemedikleri için olanı satmak zorunda olduklarını fark eden bu adamlar ülkenin bütün varlığını sırayla satarken ses çıkaramayalım diye yasaya dokundular ve baskıda bulundular.

bu altı ok gerçekten bu kadar önemli mi diye düşünmedi insanlar; önemliyse neden, değilse neden diye düşünmediler. o önemli deyince çok yaşa sen altı prensip, bu önemsiz deyince vay yere batsın altı prensip. popüler güncel söylem neyse peşinden takılmaca. ya ben neden hep aynı şeyler söyleyen adamların sesini duyuyorum televizyonda diye düşünmek yok. hakkı her koruyana sataşılır, başına bela açılır, bunlara hesapta sataşılıyor ama söyledikleri, iktidarın söyledikleriyle neden önceden aynıydı o zaman ve anca şimdi farklı? hani bu tür sorular yok.

bir şeylerin ne büyük zorluklarla elde edildiğini bilmememizin ve hala "niye" diye sorulduğunda verilen cevaplara bakmamızın ama olayı bir de kendim okuyayım, öğreneyim, düşüneyim demememizin de bunda payı var. düşünmek ve soru sormak. okumaktan önce bu. yoksa her okuduğunun da peşinden giden bir papağan olursun, bir de güçlü bir yerdeysen ahmak yetiştirirsin. yani sen, ben, bu etkenleri önemsemezsek ülke ne kadar iyiye gidebilir ki?

Değişmemesi değil, daha da geriye gitmesi sözkonusu şu durumda. İşçi sınıfı örgütlü değil, sendikalar ciddi anlamda yetersiz ve dağınık, tüm bunları toparlamakla mükellef sosyalist hareketler de sınıf mücadelesinden uzaklaşmış ya da etki edemeyecek kadar ufak haldeler.

12 Eylül darbesi geldiğinde, DİSK yöneticileri ellerine bavullarını alıp teslim olmaya gitmişlerdi. Öyle ki, ismi okunup ifadesi alınanlardan sonra mesai saati bittiyse ve hala dışarıda kalan varsa, onlara ertesi gün gelmesi söyleniyordu. Sendikanın yetkilileri pes edince sendikal mücadele düştü. İşçi sınıfı "önder" dediği bu tip insanlardan ihaneti görünce mücadeleyi bıraktı ve kendisine verilen sus payına razı oldu. Bugün ufak ufak toparlanmaya çalışıyor ama yetersiz.

12 Eylül cuntası önce bütün grevleri ve lokavtları kaldırdı, ardından da neoliberal dönüşüm için çalışmalara başladı. Özal, Çiller, Ecevit, Kemal Derviş, Erdoğan derken... Gerisini biliyorsunuz.

sendikalar çözüm değil gençler. sendika var olan ekonomik paylaşımda açlıktan ağlayan bebenin ağzına emzik tıkmaktan öte bir şey yapamaz.
vaktiyle çalıştığım iş yerinde çalışanların sendikalı olması için mücadele başlattım. başardık, sendikalı olduk. bir takım haklar alındı etti.
fakat bütüne bakınca değişen hiç bir şey olmadı. işveren yine haddinden fazla kazanmaya, yeni işyerleri kurmaya uçaklar ve yatlar almaya villalarda yaşamaya metresleriyle har vurup harman savurmaya, sendikacılar masa altından rüşvet almaya yani işçi hakları için mücadeleyi kendi ceplerini doldurmak için kullanmaya, işçiler de haksız işten çıkarılmaya, çocuğunun süt parası için dilenci gibi avans istemek zorunda kalmaya vs devam etti.

yasalar ve yazılı olmayan olgular var ve bunlar sosyal değli, insani hiç değil.

geçen gün hdp li birtakım insanlarla konuşuyordum, hdp'nin ekonomik tahlili nedir diye sordum, "şimdi ekonomik tahlille pek bakılmıyor, daha başka konular öncelikli" gibi bişeyler dedi. o dağda sol literatürü ezber etmiş militanların birkaç videosunu izlemiştim. kadın hakları, ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı.. başka bişey yok. hani ekonomi? hani üretimden gelen güç... sen yıllardır hiç bir şey üretmyorsun, dağları mesken tutmuşsun en verimli çağlarında gençlerin eline silah veriyorsun. tutturmuş bi ana dil, ulusların kaderlerini tayin hakkı, kadın hakları gidiyor. bu solculuk değil. solu anlamak için fatsa'ya bakabilirsin, ovacık belediyesine bakabilirsin. adamlar üretiyor, atıl olanı artı değere çeviriyor ve sosyal benim deyişimle insanı ölçülerde paylaşıyor.

işçi hakları, hukuk, insan hakları kısaca insanca yaşama durumu bizim ülkemiz için marshall yardımlarıyla oldukça sert bi viraja girdi. yön değişti hem de pek fena şekilde değişti. rockfeller'i hayret ettiren boyuttaki kar marjlarıyla başlayan süreç bu güne değin özünde hiç değişmedi.
15 aralık 1958 tarihli milliyet gazetesi arşivinden haberi okuyabilirsin.
gazetearsivi.milliyet.com.tr

insan hakları insanca yaşam konusunda şimdi zifiri karanlık bir dönemden geçtiğimiz için şimdi hakkında yorum yapamayacağım. zira yüreğim dayanmıyor artık, beni mazur gör. yaşam hakkı riske girmişse insanca yaşamayı konuşamayız. bu herkes için geçerli, işidli için, pkk lı için, yolda yürüyen ilgisiz için... herkes için geçerli.

topraklarımız büyük bir oyun tahtasının belki bir kaç karesini oluşturuyor ve fena kullanılıyoruz çünkü eğitimsiziz, düşünme, olayları olguları birbirine bağlama özürlüsüyüz. 80 öncesi sol yayınlarının nasılda birdenbire marksı lenini vs yi türkçeye çevirip sokak tezgahlarında halkın ulaşabileceği şekilde satışa sunduğunu ben şimdi buradan görebiliyorum. o zamanlar göremiyordum. pkk kıytırık, bir tek işi olmayan bi örgütken iş yapanlar darmadağın edildi ama pkk yani o zamanların apo cuları kenarda tutuldu.
bakın gezi olayları sırasında benim samanlık solcusu dediğim ertuğrul kürkçü'nün bi lafı var. akp vekillerine dönüp "hepiniz gerzeksiniz, hiçbiriniz hatta hiçbirimiz bu kadar güçlü bir toplumsal tepkiyi beklemiyorduk.... şu kadar yıldır yaşadım bu memlekette komplonun devreye girmediği, halkın öz öfkesinin devrede olduğu ilk tarihi dönemi yaşadığımızı size söyleyebilirim bla bla" deyişinin altını en kalın kalemlerle çizmek lazım. adam komploloarın hepsini ama hepsini bildiğini rahatlıkla ifade ediyor, vekillere aklınızı başınıza alın ipler bizim elimizde değil diyebiliyor. sormak lazım "nerden biliyon" diye demi?
www.youtube.com
başka bir adam amerikaya sığınıyor, çok açık değil mi, her şey çok çok açık değil mi.... yönetimde, idari kadroda olanların nereden mezun olduklarına bakınca durum ayan beyan ortada değil mi? rte yi demiyorum onunki bambaşka bi olay. dunning kruger etkisinin vücut bulmuş hali o.

konu çok dağılmadan soruna döneyim. sendikal çözümler bana göre 1880 yıllarında başlayan 2. dünya savaşının dinamiklerinin değişmesine neden olan prdüktivite devrimi ile geçerliliğini yitirmişti bile. daha akıllıca çözümlere yönelmek hakkımızda daha hayırlı olur.
kapitalizim mutasyon uzmanı bi virüs, sen hep aynı antibiyotiği kullanıyon. o da haline bakıp bakıp poposuyla gülüyo. şimdi durum bu.

tarihsel kısmı için en başından başlayan sapiens var.
eksisozluk.com

patlıcanı közle, süzme yogurt ve sarımsak ile birleşit, afiyet olsun

patlıcanları yağda kızartabilirsiniz ya da fırında halka halka kesip üzerine yağ sürüp pişisirsenzi de çakma kızartma elde edersinzi

karniyarik.
kizartmak yerine aluminyum folyoya sarip firina atinca hem daha pratik hem de daha hafif oluyor.

en sevdiğim ve lezzetlisi. patlıcanları halka halka kes çok ince değil ama. parmak kalınlığında. sonra kızart güzelce. koy kenara. et tüketiyorsan kıymayı domatesli soğanlı biberli kavur.(birer tane yeter hepsinden) tuzunu karabiberini at.
sonra patlıcanları bir borcama diz. üstüne o kıymalı karışımı yay. sonra fırına at. yarım saat falan dursa yeter maksimum. ya da kendi zevkine göre kızarmasına bakarak pişir.
afiyet.

patlıcan pizzası. hamur yerine patlıcan kullanıyorsun üzerine zevkine göre malzemeleri sırala ver fırına.

tredpanda!nın tarifi benim de favorilerimden. patlıcan oturtma +1 yanına pilav ve cacık süper olur.

patlıcanlı börek. biber patlıcan domatesi kuşbaşı doğra, çiğden yavaş ateşte pişir. ister gözleme yap ister börek.

tamamına sirke kullanıyorum yetiyor. fırına sprey deterjan alıyorum yağ çözücü olanların en ucuzundan.

Markete git, uzerlerindeki resme gore al bence, arkalarinda da nerelere, nasil kullanilir yaziyor genelde.. Porcoz, kircoz, camsil bir suru cesidi var. Bir tek tuvalette tuz ruhu kullaniliyor ama nereye kullanildigini bilmiyorum onun, kullanirken de dikkatli ol..

beyaz sirke. çamaşır ve bulaşık dahil tüm temizliklerde yer temizliğinde, halı koltuk silmede rahatlıkla kullanılıyor. kokusu çok kısa sürede gidiyor.
karbonat. ovmak gereken temizliklerde çok rahat ve güzelce temizliyor.
çok yağlı yerlerde ise porçöz, yağçöz gibi malzemeler kullanıyoruz.

hepsi için ayrı önerim var.

duşakabin: cling bang
lavabo, kloazat: domestos
yer: ajax
mutfak tezgahi: domestos
ahşap mobilya: pronto
cam: camsil
fırın: cling bank yağ çözücü

Bimde guldal marka yağ çözücü var 2.5 TL çok iyi yine aspirin var 2.5 TL onuda tavsiye ediyorum

öncelikle; tuz ruhu ve klorak yani domestos vs den uzak dur. ciğerlerinin kıymetini bil sonra çok ararsın, dezenfekte için boraks kullanabilirsin.

fırın ve ocak başı temizliği için yağ çöz iyi iş görüyor. özellikle sık sık silinmiyorsa yağ birikimi oluyorsa yağ çöz kolaylık sağlıyor. püskürterek değil süngere dokerek kullan.

camlar en güzel bulaşık deterjanıyla temizleniyor.

banyo yani duşakabin batarya vs yani sabun ve kireç kalıntıları en güzel sirkeyle temizleniyor. bir miktar soda da kullanabilirsin.

yer, doğrama, ahşap mobilyalar vs yani genel temizlik için ben loc (amway) kullanıyorum, temizliğinden memnunum.

Bu konuda birkaç tavsiyem olabilir;

İlköğretimde en iyi okul, evinize vaya iş yerinize yakın olan okuldur. Anne vaya babanın gerektiğinde çabuk ulaşabileceği, sık sık ziyaret edip öğretmeniyle iletişimde olması ihmal edilmeyecek kadar önemli.

Bu nedenle çevrenizdeki okulları ziyaret edip bu sene 1. senıf alacak öğretmenlerle tanışıp birebir görüşmenizi tavsiye ederim. Bulabilirseniz aklınıza yatan öğretmenin mezun ettiği öğrencilerle tanışmak da iyi olur.

Kızınıza başarılı bir eğitim öğrenim hayatı dilerim :)

ya bu arada ben bunu yaparken sizce nasıl yapayım? dolmalık biberleri ayrı pişirip içini peynirle mi doldurayım? yoksa hepsini beraber mi pişireyim?

floodluyorum özür dilerim: sanki biraz fazla peynirli olmuş olur gibi. içini seyreltmek için ne koyabilriiz ki malzeme olarak? pof :(

Peynir ve başka sebzeler olabilir mi ki. Belki biraz patates. Tabii yiyorsanız.

biberler büyükse fazla peynirli olur bence de. şey yapsan eşil mercimek ve bulgurla harç hazırlasan bol yeşillikli. geçen gün sarmasını yedim harika olmuştu.

edit:
biberleri parmak kalınlığında dilimleyip ızgara tarzı yapabilirsin. içine yumurtalı harç olabilir sadece yumurta olur. domates biber mantar vs harç güzel olur bence. ızgaraya koy ortasına harcı koy. yumurya kullanmayacaksan harcın altına bulamaç yap undan üstüne hellim gibi kızaran erimeyen bir dilim peynir olabilir. böylece çevirirken içindekiler dağılmaz. çok az zeytinyağında döndür. nefis olur.

döküm tava varsa (yoksa teflon) köz gibi yapabilirsin. sonra üzerine z.yağı ve tuz.

bi tek biber demişsin, ne diyeyim şimdi ben

cooking4allseasons.blogspot.com.tr

Bozulmaz o hemen. Zyağlı ise soğuk yenebilir daha güzel olur hem öyle.

dolap sağlamsa, elektrik kesintisi filan olmamışsa gayette yenir. zeytinyağlı yemek hemen yenmez bir gece bekletilir zaten normalde de. daha lezzetli olur öyle.
koklayınca ekşi koku geliyorsa yeme gelmiyorsa götür gitsin.

Dolapta duran yemeğe 2 günde bir şey olmaz. İçinde kıyma/et varsa belki. Kıyma/et yoksa soğuk daha güzel gider.

Dolaptaysa bir şey olmamıştır bence.

Tapu'dan üstünde ipotek var mı ona bakman lazım.

İpotek varsa parayı ona göre verirsin.

selam

kredi ile mi alacaksın?
Eğer kredi ile alacaksan bu sorularının cevabı zaten bankanın hazırlatacağı ekspertiz raporunda olacak.

Hic ugrasma,bankaya git,ev alacagim expertiz istiyorum de.500 civarinda bir para isteyecekler,expertiz yaptir,neyi var neyi yok hepsini ogren,kaca alacaginida ogren.yasal durumunuda.

araba+nakit ile alacağım. kredi çekmeyeceğim.
expertiz'i bilmiyordum, bunu söylemeniz çok çok iyi oldu, teşekkürler. herhalde karşılığını ödedikten sonra kredi olmadan da banka expertiz verir diye umuyorum.

bankaların bir çoğu krediye konu olmayan işlemlerde ekspertiz için uğraşmaz. sonuçta bir operasyon maliyeti var.

bu işi yapan değerleme firmaları var. direkt onlardan hizmet alabilirsiniz. kaldı ki bankalar da aynı değerleme firmaları ile çalışıyor.

Konut sahibinden yapı kullanma izin belgesini isteyin.

grafiklerlikle gelinecek maksimum bir sınır var ve bu sınır çok yüksek değil sadece ortalama bir hayat yaşamasına yetecek kadar. (eğer bi logoda milyonlar kaldırmayacaksa ki kaldırmaz bence) mesela yazılım çok yükselmeye açık bir alandır ama grafiklerlik o kadar değil anlatabilmişimdir umarım.

şu sözün +1 "benim bakış açım şöyle: üni olsun da ne olursa olsun yerine madem okuyacak o kadar para ve zaman harcanacak öyleyse ona birşeyler katacak bir okulda okusun. grafiker piyasasında geçerli okullardan biri olsun."

kesinlikle iyi bir okulda okumalı. sonra bu grafikerlik bilgisinin yeteneğinin yanına ticareti katmalı. zevk alarak yaptığı şeylerden para kazanmalı.

www.instagram.com bu kız bunun en iyi örneğidir. kendisi digital artist, illustrator. hem çiziyor hem bir sürü ünlü tanıyor hem geziyor. müthiş bir hayatı var. bi sitesi var oradan da satış yapıyor. yaptığı şey sadece bi grafik tabletle bişeyler çizmek ve satmak.

başka tavsiyeler gelecektir tabii ki bu benim naçizane tavsiyem. bende bu işi icra etmeye çalışıyorum ama yeteneksizim :P o yüzden iyi bir okula +1 diyorum.

İlk öncelikle kızınızın tam olarak ne istediğine karar vermesi gerekiyor. Grafikerlik çok havada bir kavram ve piyasada grafiker terimi genellikle sıradan reklam ajanslarında vb. kurumlarda çalışan bilgisayar başı işçilerine deniyormuş gibi bir algı mevcut. Bilgisayar başında oturur, gelen siparişler ve istekler doğrultusunda ilan hazırlar, afiş hazırlar vs. gibi...İyi bir üniversitenini iyi bir bölümünden mevzun olmasınada gerek yoktur, teknik lise ve yüksek okulunda aldığı eğitim üzerine biraz program bilgisi katıp zaten müşterilerin isteklerine cevap verecek seviyeye gelebilirler. Ajanslar falan da böyle arkadaşları olabildiğince minimum ücretle çalıştırıp faydalanırlar. Maalesef şu an bu işin piyasası bu şekilde. Siz zaten grafikerlik diyerek çıtayı en aşağıya koymuş bulunuyorsunuz. Grafik tasarım, illüstrasyon, dijital art, sanat yönetimi, animasyon ve daha niceleri gibi daha spesifike ve daha altyapı gerektiren mesleklere yönelirse kendisi için daha hayırlı bir gelecek olur diye düşünüyorum.

Sınavsız geçiş hakkını kullanarak 2 yıllık Grafik Tasarım önlisans programlarına yerleşebilir. Sonrasında DGS ile 4 yıllık fakültelere devam edebilir. İzmir Ekonomi Üniversitesi'nde bu program var diye biliyorum.

Ayrıca sınavsız geçiş hakkının bu yıl son kez geçerli olacağı belirtiliyor. Seneye ek katsayı uygulaması geçerli olacak meslek liseleri için.

cevaplar için çok teşekkür ederim arkadaşlar.

@ tutesh saydığın branşları meslek icra koşulları, iş alanları vb. açısından nasıl nereden inceleyebilirim? mesela bu işleri yapanları nerelerde bulurum?

@sandeman, evet seneye sınavsız geçiş kalkacak deniyor. yine de bizim kız etkilenmiyormuş, okula girdiği yıl geçerliymiş. zaten ikinci yıla kalınca sınavsız geçiş hakkından yararlanmak zorlaşıyor. o yıl mezunlarına öncelik tanınıyor. yer kalırsa geçmiş yıllar mezunları yerleşiyor. o nedenle bu yıl kaydını yaptıracak. dikey geçiş koşullarını tam bilmiyorum, başka okul oluyor mu? Kendisi bi yıl hazırlanayım ekonomiye burslu gireyim diyordu. İki yıl sınavsız geçiş hakkı olan okulda okuyup dikey geçişle ekonomiye girebiliyorsa yıl kaybetmemiş olur. o zaman burslu olmaz sanıyorum demi?

Iyi okulda okumasi yetmez, ne kadar iyi okulda okursa okusun universiteden yeni cikmis taze bir grafiker sektor icin hic de kalifiye sayilmaz. Halihazirda ogrenciyken kendine portfolyo hazirlama baksin, genisletsin, surekli ilerlesin.
Yukaridaki arkadasin da dedigi gibi ne olursa olsun bir ust sinir var grafikerlikte ve bu sinir cok da yukarilarda degil.

Kisacasi iyi okul + saglam tecrube ve portfolyo diyorum ben. Kullanabildigin programlarin - sektore gore degismekle birlikte - o kadar da onemi yok grafikerlikte, potansiyelin seni one cikarir ve potansiyelini kanitlamanin yolu da portfolyon. Ogrenirken hic bos durmaman, ogrendiginle surekli uygulama yapman gerekli.

adını koysak bu üst sınırın, ne civarlarda dolaşıyor rakamlar?

İzmir ve grafik tasarım için konuşuyorum. (bende izmir'de çalışıyorum ve güzel sanatlar mezunuyum.) Okuldan yeni mezun bir grafik tasarımcı İzmir'de 1500-2000 lira arası maaş ile işe başlıyor. (daha geçen hafta 1 yıllık iş tecrübesi olan bir tanıdığım 2500 lira ile işe başladı. rakamlar maalesef bu kadar aşağılarda.) İlk yıl sonunda kendini kanıtlayabilir ve Jr.'likten senior'luğa geçiş yaparsa 2500-3000 lira civarlarında bir maaşı olur. Tecrübelendikçe ekiplere liderlik ve ekip yönlendirmeye başlar, jr. art directörlük, senior art directorluk şeklinde devam eder ajans macerası. Yine İzmir için söylüyorum, iyi bir ajansta (ki izmir'de sayıları oldukça az.) Senior Art Directorler +-5000 civarı maaş alıyor. İstanbulda bu rakamları ikiye üçe katlayabilirsiniz. Tabi illa birilerinin ajanslarında iş yapmak zorunda değil, kendi bağlantılarını kurabiliyorsa dışarıdan da iş yapabilir ya da kendi ajansını kurabilir. Grafik tasarım için aşağı yukarı meslek bu şekilde devam ediyor işte ama yukarıda dediğim gibi kendisinin ne istediği çok önemli. İşin en başında kendisinin ne istediğini belirleyebilirse, okula girdiği zaman okulun verdiği yetersiz eğitimlere rağmen kendini istediği alanda geliştirir ve güçlü portfolyolar hazırlarsa, okuldan çıktığında iş bulması o kadar kolaylaşır. Çünkü maalesef okullardaki eğitimler yetersiz kalıyor, okuldan mezun olan çocuklar okulda okuduğu 4 yılın üzerine de 2 yıl piyasada çalışıp iş öğrenmeye çalışıyor. Bizleri bu şekilde yönlendiren olmamıştı ve okuldan mezun olduktan sonra çoğu arkadaşım epey bir bocaladı. Ben biraz şanslıydım ve mezun olmadan çok önceleri iş bulup çalışmaya başladım, bu benim için okuldan çok daha eğitici olmuştu. Gerçi iş yüzünden okulu biraz uzatmak zorunda kalmıştım ama değdiğini düşünüyorum.

İllustratorlerden bahsedicek olursak onlar genelde sabit bir iş yerinden ziyade proje bazlı çalışıyorlar, illüstrasyon işinde her şey portfolyo ve vitrinden ibaret. İsminiz ve portfolyonuz size bir sonraki işinizi bulur ve isim yapmış arkadaşlar gerçekten iyi standartlarda yaşayıp iyi paralar kazanıyorlar... Ajans ya da stüdyo bünyesinde çalışan illüstratör sayısı çok azdır, ne seviyelerde maaş alıyorlardır bilemiyorum ama yine tanıdık üzerinden bir örnek vereyim, daha mezun bile olmamış bir tanıdığım Behance.com'a hazırlayıp koyduğu portfolyosu sayesinde bir çocuk kitabının sayfaları için illüstrasyonlar hazırladı ve ortalama bir art direktörün aylık maaşından daha fazla para kazandı. O bitirdiği işten sonra yeni bir proje daha aldı ve şu an onun üzerinde çalışıyor, yeni çalıştığı işin ücretini bilmiyorum...

Animasyon piyasasına pek hakim değilim o bambaşka bir dünya, onun da kendi içinde çizgifilm animasyon, hareketli grafik tasarım( internet sitelerindeki bannerlar, reklam animasyonları vs gibi) falan gibi branşları var...

En başa dönecek olursak, anladığım kadarı ile kızınız kurs alıp yetenek sınavlarına hazırlanacak ve güzel sanatlar fakültelerinin yetenek sınavlarına girip Grafik Tasarım bölümlerini kazanmaya çalışacak. Zaten yukarıdaki cevapta saydığımız meslek gruplarının hepsi grafik tasarım bölümlerinden eğitim alıp branşlaşıyor. En kısa sürede yetenek sınavlarına hazırlık kursuna başlayıp hazırlanması gerekiyor çünkü sınavlar genelde ağustos ayı başlarına ve ortalarına doğru oluyor. Aslında epeyde gecikmiş sayılırsınız.

Bu arada İzmir'de yaşadığınızdan bahsetmişsiniz ama eğitim için İzmir dışına gönderme durumunuz var mı söylememişsiniz, eğer illa İzmir istiyorsanız Dokuz Eylül Üniversitesi ve Yaşar Üniversitesinin eğitimleri fena değil ama İzmir dışı imkanı var ise Mimar Sinan ya da Eskişehir Anadolu Türkiye'de iyi seviyedeler, bunları Marmara Üniversitesi takip ediyor...

çok çok teşekür ederim arkadaşlar, şimdi çok daha net bakabiliyorum:)

Bu yaşlarda dişini sıkıp borçlarını kapatmak ve sonrasında da yavaş yavaş birikim yapmaya çalışmak dışında çözüm yok. Masraflarını kıs.

Borcum zaten yok sayılır, üç ay sonra bitiyor. Benim demek istediğim hayatıma bir yön çizmek, böyle kalmak istemiyorum.

Birçok insan hayatının belirli dönemlerinde gelecek sıkıntısı yaşar, bu normal.

"uzman olduğum bir konu yok. Aslında var ama iş hayatında para etmez.." demişsin. Benim sana tavsiyem, hergün ama HERGÜN o sevdiğin ve uzman olduğun işle ilgili kendini geliştir ve daha iyi iş fırsatlarını kovala. İşinde çok iyiysen para bir süre sonra senin için sıkıntı olmaktan çıkar.

Tyler durdan'ın fight club'ta yaptığı gibi, bugünden itiraben ne olmak istiyorsan ona yönelik kendini geliştir.

ne iş yapıyorsun acaba?

Beden işçiliği denen işlerden yapıyorum.

bence bu zamanda iş hayatında işe yaramayan bir konu yok, yeterince pazarlayamadığın bir konu var. millet evde ekşi mayalı ekmek yapıp satıyor, belgeseller çekiliyor haklarında. bizim sekreter internetten izlediği videolarla sıfır bilgiyle çok basit teraryumlar yapmaya başladı, sonra nişanlısının annesinide bulaştırdı bu işe, şimdi internetten sipariş alıyorlar yıığınla. her ne ise o özelliklerin, üstüne düş, illa bölümünü okuman şart değil, uygun fiyatlı bir kurs araştır, bir sertifika vesaire edinmeye çalış. bu yöntem olmuyorsa bile o özelliklerinle ilgili iş alanlarını araştır, yaratılabilecek iş alanları var mı bak, kendini bu konularda iyice geliştir ve en iyi şekilde pazarlamanın yollarını bul. mutlaka bir ihtiyaca karşılık geliyordur senin şu an umutsuzluktan dolayı işe yaramaz dediğin şeyler. dolu tarafı görmeye odaklan bence.

edit: çok feci kriz var, iş bulmadan sakın çıkma işinden.

iş alanını değiştir. gemi adamı olabilirsin belki?

yaşın daha küçük, meslek edindirme kurslarına gidebilirsin.

Canını sıkma, sadece nerede mutlu olmak istiyorsan orada ol. Gerisi gelir.

Açıktan üniversiteye kayıt oldum, öylece kaldı. Sıkıntı burada başlıyor, tamam herkes okumak zorunda değil, ama elinde bir mesleğin, kendini yetiştirdiğin bir alanın yoksa okumak zorundasın. Kaldı ki açık öğretim cidden çaba gerektirmiyor, öyle ya da böyle bitirirsin. İşe yarar bir sürü bölüm var sana en yakın olanı oku mutlaka, tabii kendini geliştirmek şartıyla. Belediyelerin meslek edindirme kursları var oralara bakın.

yasadigin durumu hayatinin bir döneminde yasamayan insan yok, egitimlisi de, zengini de, ciftci de, mühendis de, doktor da hepsi. sevecegin arkasina tutkuyla baglanabilecegin bir ilgi alanini kesfet, belki senin herseyden cok sevecegin ve cok iyi yapacagin bir is var da sana denk gelmedi. ne kadar farkli seye elini atarsan o kadar iyi. sevdigin alanda kendini gelistir, gelistirirken sirf servdigin icin yap bunu. sonra cevreni gelistirmeye bak, ne kadar insan tanirsan o kadar farkli seyden haberin olur. tabi bunlari demesi kolay bir de yasamak, calismak gerekiyor gereksiz ve yorucu islerde. ama herkes öyle hayatindan memnun olan yok ki, her zaman daha iyisini istiyor insan, o yüzden kimseye muhtac olmamak, kimse tarafindan ezilmemek icin önce beklentini düsür, bununla beraber ugras. moralini de bozma, herkes senin gibi de belli etmiyor kimse.

Bir lisans eğitimi almayan insanlara her zaman önerim bir zanaat öğrenmeleridir. Zanaatkar insan her zaman para kazanır bunu sakın unutma. Berber bayan kuaförü aklına ne gelirse zanaat ile alakalı hepsi iş görür elektrikçi bile olur. Burada takıldığına göre seninle aynı eğitim seviyesindeki çoğu insandan öğrenme hızın daha yüksek birisi olduğunu düşünüyorum, hiç bir şey için geç değil.

kesinlikle bir el sanatı öğren. ismek gibi ücretsiz kurslar var bunlarla ilgili. dilersen kendin de öğrenebilirsin. kendini yeterince geliştirdiğinde işini bırak, internet üzerinden ya da kendine küçük bir dükkan açarak sadece o işe odaklan. 24 yaş hiçbir şey değil karamsarlığa kapılmana gerek yok, bugün başlasan 2-3 seneye elinde süper bir mesleğin olur.

sigortasız mı çalışıyorsun?

Normalde sigortalı çalışman hastalandığında doktora gidip muayene olman gerekiyor. çalışamayacak kadar hasta olunca doktor çalışamaz raporu veririr. Böylece ne canını üzersinn ne de ağız kokusu çekersin.

Sigortasız çalışıyorsan;
Bu senin de payın olan ama daha çok hepimzin payı olan en büyük ayıbımız, zavallılığımız. Sigortasız çalışmamak gerekiyor. Sigortasız çalımaya karşı hepimizin ses çıkarması gerekiyor. Taksimdeki ağaçlar için kıyamet kopardık ama sigortasız çalışmaya kimsenin ses ettiği yok....

İşverenin seni sigortasız çalıştırdığı halde hastalandığın zaman tatava yapıyorsa sessiz kalmaman lazım. Sigortan olsaydı rapor alabileceğini vurgulaman gerekiyor.

Ne yapayım ben sorun için;
Yaptığın işin ne olduğu o kadar da önemli değil. Ne iş yaparsan yap başarılı olmak için yani bir anlamda vazgeçilmez olmak için, yaptığın işten para kazanabilmek için değişmeyen kurallar var.
İşini yapman gereken zamanda yapman gerektiği gibi yapmak başarının maymuncuk anahtarıdır.
Bi örnek vereyim. Uzunca bir süredirbizim apartmanın yöneticiliğini yapıyorum. Komşularımın hepsi benden çok yaşlı olunca mecburen iş üstüme kaldı, genç biri taşınsa diye bakar oldum. Neyse uzatmıyayım son merdiven yıkamacımız işi bırakmasın diye neredeyse gözüm gibi bakıyorum. Çünkü merdivenleri güzel temizliyor, geleceği zamanı zorunlu hallar dışında aksatmıyor. Olay budur. Gönül rızasıyla diğerlerine vereceğimden fazla ödeyebilirim, bayram yılbaşı vs ek ödeme yapabilirim. Çünkü beklentilerimi karşılıyor ve sorun yaşatmıyor. Kadın genelin kariyer planına almayacağı bir iş yapıyor. O işi yapacak insana ihitiyaç var. Kadın işini iyi yapıyor ve vazgeçilmez olduğu için iyi para kazanıyor.

Kendini yaparken iyi hissettiğin bir alan bul ve gerekeni gereken zamanda gerektiği gibi yap. Gerisi kendiliğinden gelir.

24 yaş geç bir yaş değil, hazırlanıp üniversite oku, sevdiğin bölüme git, hırs yap 3 yılda bitir bak yaş daha 27-28 iken sevdiğin bir meslekte kendi yağında kavrulursun. Kimseye de hesap falan vermezsin.

@hayat aklini konusacak bir filozof uret
Sigortalıyım ama kadının izne apayrı bir katı durumu var. Kimseye izin vermek istemiyor, yıllık izinleri ikiye üçe bölüyor kimse ses etmiyor.

Cevap veren herkese teşekkür ederim. Gerçekten birşey için geç değil gibi geliyor bana da, elimden geleni yapacağım.

30 yasinda tip fakultesine girip 40 yasinda mezun olan insanlar tanidim. asla ve asla hicbir sey icin gec degil. onemli olan hayatinizi nasil devam ettirmek istediginize karar verip buna yonelik net adimlar atmaniz.

ülkemizde meslek sahibi olmak zor, iş sahibi olmak lüx.

keşke daha açık yazsan, millet daha çok yardımcı olur gibi geldi en azından tam anlamıyla soruna bir cevap verilmiş olurdu. yazılanların hepsini okudum, seni tatmin etti mi bilmiyorum ama beni etmedi. yaptığın iş, eğilimin olan alan ile ilgili yazsaydın keşke. bir de okumanı tavsiye edenler için, okumak da para değil mi? altından kalkabilecek misin?

yaşın da erken değil bence bir alanda 0 dan başlamak için geç bile sayılır, ama eğilimini olduu alan başka tabii ki.

benim de tavsiyem o yönde ilerlemen ve bu ülkede grip için izin alan insan sayısı çok azdır. bu çok büyük bi' mesele değil. umarım her şey gönlünce olur.

ikinci link içiin zararlı uyarısı aldım ?

gitmez.

gitmez

Tanii ki de gitmez.

Lacivert ve siyah. İkisi bir arada ıyy.

Kırmızı diyorum ben kontrast. Ya da beyaz mis.

demek bir ayakkabı ancak bu kadar gitmeyebilirdi. o da gidemedi. 4'te 0.

nazım'ın bi şiirinde geçiyor o söz. (1950 yılında yazdığı ve benim en sevdiğim şiirlerinden biri.)
kitabı bilemedim.

enfeksiyon varsa sut daha kotu yapmaz mi?

adacayi ilac gorevi gormese de yumusatir. bir de zencefili rendele, balla karistirip 1 tatli kasigi ye.

adaçayı +1
sallama olandan değil aktardan otunu alacaksın

Adaçayını boğazında gargara yaparak iç.

sarımsak çiğne.
adaçayı gargarası +1

antibiyotiğe alerjim olduğu için kullanamıyorum, bana iyi gelen yöntemler şunlar:

adaçayı + limon içmek
ılık suyun içerisine 1 çay kaşığı toz zencefil + 1 çay kaşığı toz tarçın atıp karıştırıp içmek
ılık suyun içerisine 1 çay kaşığı toz zencefil, 1 tatlı kaşığı bal atıp, 1 limon sıkıp içmek
sarımsaklı tavuk etli çorba
sıcak şarap
nöbet şekeri

enfeksiyon iyice ilerlemişse, kulak temizleme çubuğunu batticona batırıp bademcik üstünde görünen iltihapları temizliyorum
veya su + batticon karışımı ile gargara yapıyorum

bademciklerimin şişeceğini anladığım an bunlardan bazılarını yapıyorum, kilit nokta başlamadan bitirebilmek. son 4 senedir hiç hasta olmadım çok şükür.

Komsu bi teyzeye anahtar verebilirsin,yada sulama sistemleri var onlara bakabilirsin,bir ihtimal akvaryum motoru alip bir kovaya baglarsin.

Bak binada bi teyze,kapici vs birak onlara gunasiri sularmisiniz diye rica et,tanidik olmaya gerek yok.balkonunda cicegi bocegi olan birini sec.

www.google.com.tr

@pijama; kimseye anahtarimi verebilecek kadar guvenemem maalesef :(

@big bada, kizin verdigi linklerin hepsi yalan olmus ama ana fikri anladim sanirim. ayni seyi pet siseyle filan da yapabilirim bence.

halam kola şişelerine su doldurup saksıya gömüyor benim çiçekle neyim hiç işim olmuyor bi tek kediye bakıyorum. demekki işe yarıyor, çok uzun zaman giderse de o zaman şişelere ben su doldurup gömüyorum arada sırada (şişe bittikçe)

sulama konusundaki tavsiyelere katılıyorum. ben de şey diyecektim madem çok güneş alan bir yer bitkilerini orada bırakma giderken. mutfağa falan al gelince yeniden yerine koyarsın.

komşulara ahahtarı verme direkt saksıları götür? olmaz mı?

Birsey söyleyecem alakasız olacak ama domatesin her gün su istediğine emin misiniz?

saksılara taş veya daha iyisi bulabiliyorsan deniz kabukları koy. deniz kabuklarını içi toprağa bakacak şekilde koyacaksın. güneşin buharlaştırdığı su miktarının önemli bir kısmının toprağa geri dönmesini sağlar. deniz kabuğu bulamazsan küçük kaseler de aynı işlevi görebilir.
taşlar toprağın daha geç ısınmasını sağlar, buharlaşma oranı azalır.
madem çok güneş alan balkonda bitki yetiştiriyorsun o zaman bitkiyi dikmeden önce balkon saksılarının toprağına bir miktar leonardit karıştırman iyi olur. leonardit su tutucudur. bazı kedi kumlarının içeriğinde var, tarım ilaçları satan yerlerde de bulunuyor.

1 hafta için çiçkler ya içeri al ya da şemsiye, örtü vb. bişeyle güneşi engelle. her gün kuruyan toprağa pet şişe sulaması yeterli gelmeyebilir.

cicekleri iceri almayi ben de dusundum, nispeten daha az gunes alan bir yere koyacagim evin icinde. tavsiyeleriniz icin cok tesekkur ederim.

@fiskos; yani ister mi istemez mi bilmiyorum da sabah evden cikmadan nerdeyse yarim litre su koydugum saksi ertesi sabah kupkuru olunca ve bitkiyi 2 gun sulamadigimda yapraklari sararip kurumaya baslayinca ben de her gun sulamaya karar verdim. cilek boyle olmuyor o da ayni yerde durmasina ragmen ertesi gun domates kadar kurumuyor, onu iki gunde bir suluyorum misal.

Duruma göre 10-20litre kapasiteli bir leğen alıp içini su doldurup saksıları bunun içine koyabilirsin. Annem öyle yapardı. Tabi saksının dibi delikli mi diye dikkat et. Bitki ihtiyacı kadar suyu o delikten çeker. Su tutucu olarak bebek bezlerinin içinde toz partiküller var ulaşma açısından daha rahat olur diye düşünüyorum.

daire kapının önüne koy veya merdiven boşluğunda güneş gören bir yere koy
komşuna veya kapıcına rica et sulasın

değişiklik talebi yapıldı.

nereye bıraktın?

Tebrikler, ancak yolunuz uzun görünüyor. Ara ara nikotin krizleri, "bir taneden ne olacak yea" dönemleri gelecektir, hepsine direnmeniz şart. Madem bir karar aldınız, devamı gelsin mutlaka, başta kendiniz için.

Şunu da şöyle bırakıyorum: www.youtube.com

Bravo, ilk 2 ay zorlanırsınız en fazla ondan sonrası gayet kolay, kararınızdan dönmeyin, çomak sokmaya kalkanlara kulaklarınızı tıkayın. 2 sene oldu ben bırakalı ki 20 seneden fazladır hayvanlar gibi sigara içen bir insandım.

Sigaranın ne kadar kötü koktuğuna şahit olmaya hazır olun, tek başına sigaraya geri dönmemek için gayet yeterli bir sebep.

Tebrikler. İlk ay ansızın tokat gibi gelen "yak bi sigara" krizleri zorlu olacaktır. Dayanın geçiyor

süpersin helal olsun. aklımdasın bundan böyle.

hayırlı olsun

Ne güzel haber, tebrikler :)

tebrikle sakın geri dönme harika bir karar vermişsin çok kısa zamanda daha iyi anlayacaksın.

oo tebrikler, şimdi sigara içen arkadaşlarınızla laklak yaparken canınız çekecek bir tek. bu kısmı da atlatırsanız bi'daha asla sigara içmezsiniz he :)

youtu.be

Kız arkadaşıma bir yıl önce bıraktırdım. Şu an o da memnun kararından ötürü. Seni güzel bir hayat bekliyor :)
Bol şanslar!

bıraktım demekle olmaz. gelecek ay gel, hala içmiyorum de, o zaman tebrik edelim.

tebrikler!

Bi de nasıl biraktin?

@damdanakan bir anda bıraktım, nikotin sakızı gibi şeyler kullanmıyorum ama inşallah başarırım sonsuza dek.

inşallah. darısı başıma. tebrikler :)

içmedin di mi?

içmedim ama nikotin sakızı çiğnemeye başladım.

mumkun oldugunca detayli takip etmemeye calisiyorum. konu basligini bilsem yeterli sadece. yoksa yoruyor insani. gereksiz yere omrumuzden yiyor bile olabilir (biraz ciddiyim biraz absurt)

husnunun uyandigini bilmiyordum bak canim benim yasasin arka sokaklar :D

Vize sureci donmuş mu? Tuh.

Haber izlemiyorum, gazete okumuyorum. Yine de vizeler dışında bu söylediklerinin hepsini duydum. Vize serbestliği için yerine getirmeniz gereken beş kriteri bile ezberden sayarim. Bazen is haricinde butun günümü uyku ve ibadetle mi gecirsem diyorum. Bi fıçı mi bulsam kendime? Cidden turkiyedeki hayatın hizına yetişemiyorum. Sağlığım bozuluyor iyice.

Cacık hep bu gündemler. Neler geldi geçti. Türkiye'de gündem takip etmiyorum çünkü hiçbirinin uzun süreli yankısı olmuyor. Millet aç, açıkta işinin derdinde kimsenin sikinde değil gündem.

vize dısında hıcbırını okumadım umrumda degıl

bu arada o yavsak husnunun allah belasını versın

gündemi takip etmekten vizelere zor çalıştım.
Artık şehit haberlerine falan bakmıyorum bile çok sıradanlaştı.
Kilise roket düşme haberlerini takip edip mutlu oluyorum fare gibi geberdikçe onlar.

AB vize sürecinin donacağını zaten biliyordum bana sürpriz olmadı.
Şu son Davutoğlu olayı baya ısıttı gündemi falan.

Harbiden yoruyor insanı evet.

Hep ic karartıcı ne yazık ki :( ... nox gülüyor musun? Kacirdigim birşey mi oldu? Can gidiyor oyle dusunuyorum ben...

İnsan bazen buradaki yorumları da okuyunca şok oluyor...

Thomasjefferson +1

onlar geberdikçe mutlu mu oluyorsun @nox?
bu ülkenn bazı insanları da yordu evet...

Yahu arkadaş anlayın artık bu insanlar sizin düşmanınız. Bu basit bir siyasi farklı görüşün ötesinde. Siyasi görüş ayrılığı dediğin MHP ile CHP arasındaki şeyler.
Kabullenin artık bu adamlar sizin düşmanınız. Kim bunlar biliyor musunuz ?
Dayak yiyerek öldürülen çocuğa iyi olmuş vatan haini diyen adamlar.
gece sokağa çıktı diye tecavüze uğrayan kadına ne işi varmış o saatte diyenler.
Yüzlerce subay hapiste sahte delillerle hayatları kaydırılırken vatan haini diyenler.
Şehrine gelen üniversite öğrencisine sağılacak inek ve orospu muamelesi yapan adamlar bunlar.

Lan daha düşman olarak görmeniz için napmaları lazım illa gelip evini basıp ailene tecavüz mü etsin ?

Yok öyle Hitler'e oy verip de '' ama ben savaş istemiyom yeeeağğğ '' demek. Kafana yersin bombayı fareler gibi ölürsün işte.
Zamanında ama dindarlar çok eziyet çekti yiağğğğğ dediniz şimdi o dindarlar ananızı belliyor müstahak gerçi size.

AKP'nin kullanışlı aptalları olmaya devam edin.

Gülmeyi geç internet üzerinden kilislilerle dalga bile geçiyorum fare gibi öleceksiniz hepiniz %65 oy verdiğiniz adam başkanlık derdinde siz geberirken diye.

Millet niye aç, açıkta ThomasJefferson? Gerçek şu ki; milletin aç açıkta olması uzun süreli yankının ta kendisidir. Senin adına kararlar alan bi organın ne yaptığına ne ettiğine bakmadan alınan kararların sonuçlarını yaşamak zorunda kalmak akıl karı bi tutum mu? Bence değil.

ben 6 yaşında ölen çocuğu o kişilerle bir tutamıyorum @nox, evet bilmeden etmeden oy verirsen ezbere böyle olur okey ama ölmek hiçbir şeyin karşılığı değildir, kimse hak etmez, belki tepkisiz kalabilirsin ölümlerine; fakat sevinmek üstüne üstlük bunu fare gibi öleceksiniz şeklinde betimlemek hiç hoş değil...

@arkburak benim de 6 yaşındaki çocuğu sorumlu tutacak halim yok elbette hatta kurunun yanında yaş da yanıyor. Ama ben eminim ki şuan gitsen Kilis'e o adamlar hala '' yav gardaşım roketi hökümet mi atıyor sanki allaalla '' kafasındalardır.
İddia ediyorum yarın seçim olsa AKP gene 1. parti çıkar.

cahiliyet...ne diyeyim ki. seçimlerinden sebep ölmeyi yine hak etmiyorlar elbette ki.
adam bu tarz insanları yönetmeyi çook iyi biliyor zaten, analiz budur işte..

millet kendisi ile ilgili olan kısımları takip edip diğerlerini sallamıyor.
çevremde bir sürü yoksulluk içinde yaşayan insan görüyorum, hepsi senden benden mutlu.
bi "allaha çok şükür" demesi var ki sanırsın cebinde balya para ile geziyor.
bu adama; gsmh bu kadar de anlamaz, enflasyon şu de anlamaz ama de ki şunlar dinsizmiş işte o zaman ortalığın mınakoyar.
ve insanların vize olayında, bu derece olacak beklentisinde olmaları beni çok şaşırttı.

geçen gün buna benzer bir başlık açacaktım:) evet haklısın gündemde yıllardır güzel bir haber yok. hoş ne zaman oldu ki. burası türkiye der çekilirim fazla kafa yormam.

Yanlış anlaşılmışım. Gündem benim umurumda başka kimsenin umurunda değil. Halk ne olduğunu duymuyor bile. Kilise roket düşmüş diyorsun "Alla alla?" "yok canım" diyor. Halk böyle olunca bu millete ne olduğu benim de umurumda olmuyor tabii geberebilirler, hakları da yenilsin. Oy vermeye devam ediyorlar zaten haşerat gibi.

gazı bitmiştir gaz basacaklar
bi reset at dicem ama pek fayda edermi bilemedim

benimki de aynı. yenisini almayı düşünüyorum. uygun bir şey arıyorum.

Dolapla duvar arasında boşluk var mı?

@ThomasJefferson 20-30 cm kadar boşluk var.

mühendismisin :) ekovatın termiği açmış olabilir ..ama R600 soğutucu akışkanlı bir ekovat(motor )ise büyük ihtimalle iptale bağlamıştır

uykum gelmiş :( afedersiniz üst taraf normal soğutuyorsa alt tarafa havayı taşıyan kanallar buz ile dolmuş tıKanmıştır dolabı kapatıp uzunca süre 1 gün kadar bekleyin normale dönecek arıza tekrar ederse donma termostadı dediğimiz parçacık arızalı

Nofrost ların genel arızasıdır erime (defrost )sırasında içerideki yoğuşma suyu ekovat haznesine akmazsa hava kanallarını tıkar dolap çalışıncada donar erken çözüm için kaynar su dolu tencereyi buzluğun içine koyabilirsin sağı solu yakma fön makinesi ile ısıtmaya kalkma!

alt kısma soğuğu ileten borularda tıkanıklık olabiliyor. dolabın fişini çekip 48 saat kadar bekletin, bizimki o şekilde düzelmişti.

Aynı sorun ikinci defa başıma geldi. Halen dolap o şekilde. içi boşalsın diye bekliyorum.
2-3 gün kapılar açık, fişi çekili şekilde kalacak. sonra düzeliyor hocam.

i am legend

bourne serisi bu kategoriye girer mi bilmem ama ben cok severim.

(bkz: the transporter)
(bkz: the last samurai) (o kafadaydı diye hatırlıyorum)

when pigs have wings
örneklemde Leon olduğuna göre bu film tam aradığın nitelikte diyebilirim.

bir film vardı adam cok fakirdi ve yalnızdı.
bir sallama cayı yanında tasır gittiği kafeden sıcak su ücretsiz oldugu için sedece su ister her seferinde aynı poseti katlar cebine koyar gider di
gerci adam guclu degildi
ama aklıma geldi filmin adınıda hatırlamıyorum

Ondskan (2003)
Falling Down (1993)

book of eli (2010)

aslında düşününce benzer film çok gibi. örnek kevin costner filmlerinden çoğu buralarda hatta. buna kategori açılsa açılırmış

Cast away

(bkz: The Equalizer)

93 cm çıktı bende

edit: prntscr.com

Hipotenüs 93.03 çıkıyor.

evet arkadaşlar o civarda çıkmasıı lazım işte :)
ben de 8656 buldum, karekökünü google hesap makinesiyle aldım. o bölümde hata yaptım o zaman ben. nası yapıyoz onu?
edit: bu soru tam "anneye anlatır gibi" sorusu oldu :P

prntscr.com
prntscr.com

ahah, önce kareköke basıp sonra rakamı yazmak yerine rakamı yazıp karaköke basıyormuşum ya ben. parantez çıkınca da 2 yazıyorum o da 2 nin karekökünü veriyo haliyle. tüüü :)) parantezi kare kök, küp kök ..için koydular diye düşündüm. kullanmaya kullanmaya unutmuşum yahu.
çok çok teşekkür ederim. 10 etek daha hesaplayacağım böyle.

edit: 1.22 değil dabii, 1.42 çıkıyor. baştaki yazıda yazım hatası olmuş.

eksisozluk.com
eksisozluk.com

silinmiş ama çıkabilir bir yerlerden..

mediumda blog yapmış bu arada. buralarda bi yerlere olabilir. medium.com

konusu neydi? facebook'da ekşi yazılarını link vermek yerine kopyala yapıştır yapıp paylaşanlar var, link vermedikleri için kızıyorum gerçi ama böyle durumlarda kopyala yapıştır işe yarayacak baksana..

Bi buldurun be galiba dogrulari soyluyor bu abi

Konu muhtemelen din iman mevzusu ve tabi hakaretten sansur sanirim, twitter kullancisi olanlar kendisine twit yoluyla ulasabilir

Buldum galiba, 20.04 te hopefor adli suser link koymus sagolsun, duyuruyu silmiyorum herkes okusun bu degerli abiyi diye

yeterli. bir süre sonra vücut ısısı normale döner.

sıcak su torbası varsa kullanın bende baya işe yarıyor

Duyurun benim içimi ısıttı :)
Endişelenme, vücut ısısı yükselirken üşüme titreme yapar.
Yaptıkların yeterli bence de. İstersen bir de limonlu asprin yapabilirsin, terlemeye yardımcı olur.

geçmiş olsun öncelikle. ateşini kontrol etmişsinizdir sanıyorum fakat yine de sormuş olalım. ateşi çok yüksek değil, değil mi?

üşüyor oldugu hissi bundan kaynaklanıyor olabilir ve örterek vücut ısısını daha da yükseltiyor olabilirsiniz çünkü.

Ateşi çok yüksek değil arkadaşlar, çooook teşekkür ederim çok iyisiniz!
Ekşi Duyuru bir aile gibi :)
Şimdi soğuk soğuk terliyor, yorganın altında, o kadar üşümediğini iddia ediyor.
İnşallah sabah da güzel uyanır.

souk algınlığı için bi ilaç. boğazı acıyorsa pastil. adaçayı falan içirin limonlu. terlesin uyusun düzelir. geçmiş olsun

Vitamin ver destek olur iyi olur.

süpürgesi yoncadan
www.youtube.com

gümüldür/ özdere/ ürkmez taraflarında bolca var. kaptanın yeri veya kaptan ali'nin yeriydi galiba gümüldür tabiat parkının yakınlarında bi yer vardı, çadır alanı iğde ağaçlarının altında , kumsalı uzun bi koy. ürkmez sağlık ocağının olduğu koyun yanındaki koyda diye hatırlıyorum.

gümüldür orman kampının merkez bankası tarafında kalan koy da uzun kumsallıdır. 14 evler diye geçer. süt yoğurt alıcısı çok dışarıdan gelenlere pek kalmıyor ama şansınızı denersiniz artık. orman kampında kalabilirsiniz. çam ağaçlarının altında.

bu hatta toplu taşımayla ulaşabilirsiniz. izban+ 775 hatl otobüsü olabilir mesela. hat numaraları, güzergahları şu sitede var.
www.eshot.gov.tr

çeşme ılıca kumsalı tam debelenmelik. yalnız çadır yeri yok orada. ılıcanın yani limanın ilerisinde filan vardır belki.

izmir'de kumsal çok malum. aklıma ilk bunlar geldi.

Sahne kıyafetleri satan mağazalarda olabilir.

Ek olarak, bunu giyebilecek hatunun Türkiye'de yaşadığını gördünüz mü?

www.hm.com
www.zara.com komple ipli değil ama.

@pike hm'deki olurmus aslinda ama bodysuit tarzi istemiyorum:( yine de cok tesekkurler.

aynısını bulamazsan kendin de yapabilirsin.
o zımbaları tuhafiyeciler basıyorlar. bluzu al, önünü kes, zımbalat.

Bir hafta için gayet normal. İşe alışman lazım. Sektor aynı da olsa her firmanin işleyişi farklı olur. Kendine zaman tanı. Yazarak çalış.

Not alıyorum hep. Ama olmuyor olmuyor. Vasıflı bir adam olayım diye cabaladım guzel de bir is buldum ama sektor bana gore degil. Yetisemiyorum. O zeka yok bende sanırsam.

Bi arkadasım girdi üniversitenin yurduna. Kafası rahat. Mail yok tel yok. Aynı maasi alıuoruz adamla. Boyle bir is bulmalıyım sanırsam.

Strese gelemiyorum ben :(

bir kere 1 hafta geçti alışamadım ne demek? ulan sektörün içinden süperzeka bilirkişi olsan yine mümkün değil tak diye cevap vermen 1 hafta içerisinde. ilk aşamada unutabilirsin, tekrar edildikçe hatırlarsın.


disleksi olsan şimdiye kadar anlardın. biraz rahat ol. sıklıkla karşılaştığın soruları ve cevaplarını not al, azıcık da kendine güven duy.

o adamlar defalarca aynı şeye maruz kaldığı için tak diye söylüyorlar. önce bir dur sakinleş. 1 haftada kimse işi mükemmel öğrenemez

Abi şu an servise bindim. Ağlayasım var ya. O kadar gitmek istemiyorum.

Hay lanet olsum ya.

karayolundan niye çıktın? aynı nedenle mi başka bi nedenle mi?

Öncelikle arkadaşların da dediği gibi 1 haftada işyerine alışmayı bekleme, kendini diğer insanların performanslarına bakıp değerlendirme. senin gibi 1 haftalık olan varsa onu kıstas alabilirsin. sor bakalım oradakilere 1 haftalıkken nasıllarmış?

Hafıza dediğimiz olayın yakıtı ilgi. ilgilendiğin, önemsediğin şeyleri anımsarsın diğerlerini anımsamakta zorlanırsın, unutursun. İlgini arttırırsan daha hızlı ve kolay adapte olursun.
Hay lanet olsun diyerek gidersen bu iş zorlar seni. Bu gün kendime ne katacağım bakalım diye düşünerek git. Heyecanlan, çoşkulu ol. Coşku yaşamın fanatiğidir derler, çünkü coşku seni hiç tahmin edemeyeceğin yerlere bile taşıma gücüne sahip.

Bir süre de böyle daha devam et bakalım nasıl olacak. .

Karayolundan asgari ucret alıyorum diye çıktım.

Orada da aynı seyler oluyordu. 1 yıl çalıştım ve alışamadım. Kafamda tutamıyorum bir cok seyi, telefonlara bakmak sıkıntı, stres.

Ya sektör degistirmem lazım benim ya da bilmiyorum. Cidden iyi seyler dusunemiyorum.

nelerle/ neyle uğraşırken kendini iyi, rahat hissediyorsun?

Hocam resimlerle ugrasmaktan, oynamaktan zevk alıyorum.

Gitar calıyorum ondan zevk alıyorum.

Sorunlulugu az olan bir is beni görür ancak. Yoksa bu stresle ne olacak halim..

sende çalışma g.tü yok. üzgünüm.

Haklısın abi ama dedigim gibi bi sekilde tutunmam lazım. O g.tün olmadıgını biliyorum ama en uygununu bilmaya cabalıyorum iste

ders çalışmayı seviyorsan kpss'ye gir. memur ol. lojistikle fazla alakan kalmaz.

Eyvallah hocam, o da var listemde. Arastırıyorum onu da :)

e o zaman resimle/çizimle ilgili alanlara yönelebilirsin.
grafik tasarım, reklam sektörü, animasyon, takı tasarımı, halı kumaş vb desen tasarımı, eski tabloların onarımı, mozaik onarımı, karikatür, ahşap oymacılığı... ve daha nice meslek var çizim gerektiren. araştır, kendine uygununu bul o yönde ilerle.
edit: gitar çalıyormuşsun, o yönde de ilerleyebilirsin veya ek iş olarak değerlendirebilirsin.

Evet kurs araştırmalarına da başladım.

Yanlış anlama ama önyargı ile çalışmak istemiyorsun gibi bir algı sezdim. 5 yıl okuduğun bölümün en kolay şeylerini anlamıyorum kafam almıyor diyorsan bence almak istemiyorsun.

Evet iş hayatı ve okul çok farklı ama benim uluslararası ilişkiler bitirip Türkiye'nin en büyük inşaat firmasında satın alma müdürü olan arkadaşım var. Ne alakası var di mi? Çok acayip. İlk işine ERP data operatörü olarak giriyor bu kişi bir de zamanında aynı firmada.

Sektörü sevmiyorsun ve kendini vermek istemiyorsun. Çok belli. Kafan almıyor olsa universiteyi bitiremezdin.

Evet abi sektörü sevmiyorum. Aynı anda 10 tane müşteriden mali geliyo bir yandan tek calıyo. Herkese cevap verebilecek, tüm yükleri kafamda tutabilecek kapasitem yok.

Bu hafta sonu araştırma ışte kursları falan.

3.haftamdayım. ilk gunlere gore daha oturdu ama hala olumsuz dusunmeyi durduramadım.

Aynı problemler devam ediyor. Hatîrlayamama ve işlere yetişememe.

Bugun gene dev bi umutsuzluk sardı beni...

Karayolundan neden çıktın? Onun cevabında saklıdır aradığın şey.

okurken sektörle ilgili fikrin yok muydu? sevmediğini anlamadın mı? keşke o zaman bıraksaydın. sektör değiştireceksen o sektörle ilgili teorik bilginin de olması gerekir. işe ilgili üniversitelere, bölümlere bakarak başlayabilirsin.
ayrıca ilgi alanlarımız aynı gitar ve resim:) ama ikisine de vakit ayıramıyorum. bence kesinlikle hobilerinin üzerine gitmelisin.

sektörü sevmiyorum demesen; "daha 3 haftalıksın dur bakalım" derdim.

tecrube kazanmak icin calısıyordum asgari ucrete. Her bi isi yapıyordum. Kara yolu operasyon, patronun kızinin ingilizce ödevi, bankaya git oraya git vs vs..

Yaptıgım onca seye ragmen asgari ucret almama ragmen ufak bi hatam yuzunden yapılan muameleye dayanamayıp cıktım.

Mailleşmenin az oldugu yada olmadıgı is atın üstüme :(

yaptığın işi sevmiyorsan aklında kalmaz, doğa kanunu gibi bir şey bu.

4. Haftadayım hiç bişe değişmedi...

Kariyer yönlendirici iyi bir kurs yeri bilen var mı acaba?

1 ay oldu hala aynı.

Genelde kola, çikolata gibi aşırı şekerli şeylerden uzak duruluyor. Ekmek gibi önemli karbonhidrat kaynağı olan besinler de azaltılıyor. Bol su içiliyor ki bu günlük üç litre gibi bir değer.

Glisemik indeksi yüksek olan yiyecekleri yemeyeceksin . Düşük olanları tercih ediceksin bu şekilde beslenme tarzını değiştirerek kolayca halledersin

geçmiş olsun. yediğin besinler içerisindeki şekeri zaten ilaç hallediyor. bunun yanında rejim yaptığında da (ihtiyacın varsa) kilo vermeye başlıyorsun...
en mantıklısı bir beslenme uzmanına görünüp, rejim ihtiyacın varsa rejim yazdırman gerekli. ihtiyaç yoksa da insülin direnci ile ilgili besin öğelerini öğrenir, hangilerinden uzak durman, hangilerini tüketmen gerektiğini öğrenir, ona göre davranırsın...


(doktor değilim hastayım)

Doktorun seni bir diyetisyene yönlendirmesi gerekiyordu.
İnüsilin direncinde beslenme düzeninde değişiklikler yapman, spor/yürüyüş yapman gerekiyor.
(ben de hekim değilim, hasta yakınıyım)

pirinçle patates yok mu yav. pilav yap, yanına patates kızartması. bir de bim'den nugget al ohhhhhh.

misafire nugget yapmayın siz yine de.

tavuk göğsü alıp tavuk sote yapabilirsiniz pilavın yanına. hatta körili tavuk olabilir. kremalı olmak zorunda da değil, tavukları jülyen doğrayıp tavada çevirerek kavurabilirsiniz. başta suyunu salar sonra gider suyu. kötü olma şansı olmayan garanti bir yemek. hiçbir zorluğu da yok. tavuk baharat tuz.

mesela;

www.nefisyemektarifleri.com

zeytinyagIı ıspanak yap, pirincIi olandan, bi de et veya tavuk yanına

başka malzeme kullanmayacaksan ana yemek ıspanak borani olabilir o zaman.

kıymayı misket köfte yapıp bezelye patates havuç kombosuyla sulu veya fırın yemeği tarzı yapabilirsin. yanına da cacık nanelisinden, miss.
bulgur yapacaksan tatlıyı sütlü yapmak iyi olur. bulgur şişirir ardından hamur işi sıkar.

et tavuk vs ıalacaksan ızgara/pane yapıp ordörv tarzı tabak hazırlayabilirsin. bulgur + et+ haşlanmış sebze güzel olur.
ıspanağı da ; yumurtaları omlet yapıp arasına ıspanak kavurma koyup rulo yapabilirsin. verev kesip servis yaparsın, tabakta çok şık durur.

tatlı kazandibi, tavukgöğsü kolay olur. sütlaç da yapabilirsin. sakızlı veya fırında.

ispanak mis gibi ana yemek iste! sovan, kiyma ve patatesi de karistirirsin, hacim artar. zaten yaninda bulgur var. e sebzelerinden salata yapcakmissin zaten. corba da tarhana olsun. o sofradan ac kalkilmaz. illa et yigmak zorunda degilsin insanlarin onune. tatli da meyvelerin uzerine kirilmis puskivit ustune puding.

Ana yemek olarak ıspanak beğendi üzerine top köfte diyorum. Çorba olarak un çorbası, ya da salça varsa domates çorbası olabilir.

Tatlı olarak çilek alın, tam mevsimi. İsterseniz muhallebi üzerine isterseniz sadece çilek üzeri şanti.

Lezzet farkı.

Soğan güzel kavrulacak ki yemeğin tadı olsun. Sonra domates iyice pişecek. Sonra biraz salça konulacak vs va

pişme süreleri farklı olduğundan ötürü hepsini aynı anda atarsak bazıları yanar(yağda) ya da fazla yumuşar (suda), diğerleri ise diri kalır.

hepsini suya atmak yavan/sağlıklı. yağda kavurma işleminden geçirmek sebzenin aromasını çıkarmayı sağlar. ayrıca yağa ilk atılanın aroması yemeğin tamamında daha baskın geliyor. hepsini direkt yağa atmak pişme süreleri farklı olduğundan biraz deneysel olur :) tam pişmiş domates inde kıtır soğanlar. neden olmasın

abi sebzelerin hepsinin bir sertliği yada pişme süresi var. sen herşeyi birden atarsan, hepsi birden suyunu salar ve haşlama olur.

doğru olan bence soğanlar pembeleşicek sonra biber ve sarımsak atılcak sonra domates sonra varsa sebze.

Suya atıp pişirmenin tek dezavantajı tadı mı yani, ve bazılarının geç pişmesi? EN son pişen sebze pişene kadar beklenir mesela?

Daha mı az besin kaybı var yağda kızartmaya göre?

Ben suya atartken bile suya yağ dökğyorum mesela.

haşlanmış etle kavurmanın farklı olması gibi, direk suya atmakla önce yağda kavurmak lezzet farkı yaratır. yağda pişirirken de önce biber sonra soğan koyarsan ya da aynı anda koyarsan biber çabuk pişip yanar. hepsini aynı anda koyarsan domates sulu olduğu için haşlanma etkisi yaratır diğer malzemeler üzerinde.

ama taze fasülye yaparken hepsi bir kavrulup sonra suyu eklenince de güzel olabiliyor.

bir de not: yemeklerde su miktarı abartılıyor genelde. suyu az koyunca bütün yemekler daha güzel oluyor.

tencere yemekleri genellikle iki ana usulde yapılıyor.
1. arkadaşların anlattığı nedenlerle ( pişme süreleri, malzemelerin aromalarının birbirlerine geçmesi ) sırayla tencereye koymak
2. çiğden pişirmek. bu yöntem daha çok domatesin bol olduğu yaz aylarında yazlık sebzelerle yapılır. yazlık sebzeler genellikle kışlık sebzelere oranla daha suludur, çiğden pişirme yönteminde yemek sebzelerin kendi suyunda pişier. soğanı en alta koyarsın, üzerine sebzeleri domatesi koyarsın, tenceredekiler yeterli ısıya ulaşınca yani pişmeye başlayınca küçük ocağa alırsın veya ısıyı yarıma getirirsin, uzun sürede pişirirsin. bu yöntemde de yemekler çok lezzetli olur.
göveç yemekleri de bu yöntemle yapılır.
çiğden pişirmede dana eti kullanılacaksa önceden pişirilir. kuzu ve beyaz et kullanılacaksa önceden pişirmeye gerek yok. soğanın üzerine eti koyarsın üzerine sebzeleri domatesi tuzunu koyup kapağını kapatırsın.

valla kardeşim, senin yardımlık yerin burası değil. kumara basacağın parayı acilen profesyonel destek almaya basmalısın.

profesyonel destek al. Terapi gruplarina katil. Bu batakliga bulasmis insanlari gorunce zaten, lan ben bunlar gibi mi olacagim diyerek elini etegini cekersin.

Ayrica batirdigin parayi kurtarmaya calisma, daha cok batirirsin, cunku kasa her zaman kazanir.

Su an beynin normal bir insanin beyni gibi calismiyor. Bir bagimli beynine sahipsin, gozunu kapadiginda, ruyalarinda, tuvalette bile aklina geliyordur.

Ama en azindan bunun farkindasin ve tek cozumun bunu birakman, zaman gectikce bu zihin durumundan da kurtulacaksin. Ama bunu birakamiyrsan da, kendini kaptiracagim bir bilgisayar oyunu bul ve zihnin bununla isgal edilip, ruyalarinda bunu gormeye basla.

aynen tek çare terapi dostum. aksatmadan hallet o işi derim.

yardım al ++
Sorunun adını koyduğuna göre (bağımlılık) bundan sonrası sadece bir karar ve kararına uyma disiplini.
www.eksiduyuru.com

mantiken hic kazanamiyorsun. bu da tesaduf degil. bu islerin kazananinin eger cok cok buyuk parayla girmiyorsan kasa oldugunu bil.

sen ilk degilsin, son da olmayacaksin. hep kaybedeceksin. sistem sana hicbir zaman kazanip birakayim firsati vermeyecek. cunku hep daha fazlasini isteyeceksin ve bu seni daha cok kayba goturecek. bunun farkinda ol.

Ucretine bakmadan sana en iyi destegi verebilecek, en yakin tarihteki randevuyu verebilecek bi psikologa git. Totalde 300.000 tl'den fazla para kaybettim ve hayatim alt ust oldu. Umarim yazilanlari dinlersin.

deri temizleyen kurutemizlemeciler ütüler.

pres yap. yani olması gereken şekli verip çok çok az nemli bir bezle veya daha iyisi uzaktan tutacağın ütü buharıyla hafif nemlendirip üzerine ağırlık koy.

hediye çeki verin bütçeniz kadar (teknosa, boyner vb. gibi ürün çeşitlerinin çok olduğu mağazalardan)

sedoxho verin. millet aç.

hediye çeki +1
hepsiburada, teknosa, mudo vb.

herkes istediğini alsın, herkes mutlu olsun.

fiyatından emin olamamakla birlikte apple watch diyorum. şimdi baktım 1100 e filan var.

eğer olmaz derseniz hediye çeki iş görür.

gr altın hediye çeki herkesi mutlu eder.

LED televizyon.

salonunda olan mutfağına, mutfağında olan yatak odasına koyar. orada da olan varsa, annesine babasına verir. illa ki hediye edeceği, satabileceği biri vardır.


bir de benzin çeki iyidir :)

samsung gear virtual reality

Cep telefonu. Herkesin çoluğu çocuğu istiyor sonuçta.

boş verin elektroniği bisiklet hediye edin.

prim olarak para verin olmaz mı? sonuçta ihtiyacı olur kullanır, sevgilisi ile hafta sonu bir yere gider falan daha iyi olur sankim.

ya hediye ceki olsun ya da secmeceli olsun.

bisiklet super fikirmis, ben onu isterdim. benzin ceki iyi. gram altin da kullanmayan kisinin zarar etmeden paraya cevirebilecegi seyler. cocuklular icin 2 gun tatil, cocuksuzlar icin 4 gun tatil, ya da direkt ucretli izin verin bir hafta:)

direk 1000 tl verin

arkadaşlar harika fikirler gelmiş. kişileri motive etmede parasal bir şek vermek her zaman problem yaratmıştı. direk para vermek de ayrı bir sıkıntı yaratıyor. maalesef insanlar bu konuda doyum yaşayamıyorlar. fakat ellerine o günü hatırlatacak bir şey verildiğinde de aşırı mutlu oluyorlar. ve daha uzun süreli oluyor. hissettirmemiz lazım. hediye çeki de bir opsiyon ama yine de en güzeli direk satın alıp vermek. action kamera düşünüyoruz.

işte bu düğün olaylarının tamamı insanın bir daha gelmeyecek küçük kısa anlarından faydalanıp sömürmeye yarıyor. asla ve asla bir şeyi satın alma. kirala

kendim evlenmiyorsam ben de çok para vermem :) biraz daha makul yerlere bakabilirsiniz abinizin düğünü için bence de.

Şu siteden kiralayabilirsiniz de:
www.davetcokelbisemyok.com

oha o paraya küçükbaş danaya girilir.
PS: bağyan değilim.

500-700 bandinda bir seylere bakmayi dusubdun mu 1500luk bir sey yerine?

100-150-200 tl'ye de çok güzel şeyler bulunabiliyor. daha az elit olan yerlere bakmak gerekli tabii bunun için.

alıp kenara koyuluyor tabii, böyle kıyafetlerin özelliği bu.

Hem uyduruk her yerde aynı şeyler var hem de pahalı. Şahsen diktiriyorum. Bi de herryden aldım yeni, 1000lerdr değil fiyatları. Bir de trendyol milla'ya bakın. Gerçekten hoş elbiseler var ve dikişleri kumaşları falan gayet iyi. En kötü kotona bakın değişiklik yaptırın elbisede.

Outlet magazalarına bakın ve indirim dönemlerinde mutlaka mağazaların abiye bolumune de göz atın. Sezon indiriminde 1300 liralık şahane bir abiyeyi 180 e kapattım mesela bu yıl, yazın düğünlerde tepe tepe giymeyi planlıyorum.

ben olabilecek en ucuz şeylere bakıyorum onlarda hani 1000 tl civarında en ucuz sanırım istanbul bakırköyde 800 liraya perdeden bozma bir elbiseydi.

fatih kadıköy dolandım yani :D her yere bakıyorum hem makul hem güzel çok zor ucuz olanlar var elbette ama kilit cümlemiz 1. derece düğünü olunca olmuyor. hadi biraz daha pahalı bir şey baksam bir daha kimin düğününde giyerim ki arkadaş düğününü de kısa elbise giy çık sonuçta. beynim yandı :(

çünkü;
- abiye kıyafetler işletme maliyetlerini karşılayacak kadar çok satışı olan bir ürün değil. bir insanın ömrü boyunca alacağı abiye sayısı 15-20 civarı desek yaklaşık olarak bir sezonda aldığı tişört sayısı kadardır.
- abiye kıyafetlerin kumaşları daha pahallıdır, çoğunun dikimi zordur yani maliyetleri normal elbiselere göre daha fazladır.

ana nedenler bunlar. yalnız piyasada dökülüyor denilecek elbiselerin fahiş fiyatlarla satıldığı da bir gerçek.
çok ekonomik fiyata ve hiç kimsede olmayan bir elbise hazırlayabilir ya da hazırlatabilirsin. şöyle:
bustiyer yapıp satan firmalar var. hepsi istanbul merkezli diğer illerde de satışları oluyordur. mesela izmir'de satışları var. neredesin bilmiyorum, yaşadığın yerde olup olmadığını öğrenmek zor değil, yoksa internet üzerinden de sipariş verebilirsin.
çeşitli renklerde üretiyorlar. altına terziye verip istediğin model bir etek diktirebilirsin veya bütün elbise yaptırabilirsin. dantel, ipek, şifon, tül... ne istersen kullan, ne renk hangi model istersen yaptır.
bu şekilde 200-300 civarı bi maliyeti olur.
geçen sene ben bustiyeri 70 liraya aldım. istediğim renk ellerinde yoktu, kendi kumaşımı verip elbiseyi dikeceğim kişinin bedenine göre yaptırdım. altını ve dantel giydirmesini kendim yaptım, terzi parası vermedim, iyi bir kumaş kullandım. yalan olmasın 150 veya 200 civarı tuttu sanıyorum. üstelik o elbisenin aynısından bir tane bile yok, pişti olma olasılığı sıfır.

şöyle bişeyler: benim aldığım yerde taşlıları süslenmişleri filan da vardı.
ronibu.blogspot.com.tr

edit: bustiyeri daha sonra kullanma olanağı da var. düğün, nikah, kutlama yemeği... pantolon ceket, etek ceket içine giy çık. üstüne dantel bluz ayarla başka bi kombin yap. yakın düğünlerinde nişanlarında eline yapışır abiye aramazsın.

şimdi daha önce giydiğin bir kostümü giyince, seni görenler hemen aa sen bunu 2013'te giymiştin mi diyorlar? nasıl işliyor sizde sistem?

liimon çiçeklerinin meyveye dönüşmesi için tozlaşma olması lazım. rüzgarsız bir ortamda tozlaşma olmamıştır. bi dahakine çiçeklendiğinde tozlaşmaya yardımcı olmanız iyi olur. fön makinesinin soğuk kısmı ya da suluboya fırçası kullanmak gibi yöntemler kullanabilirsiniz.

limon nem seven bi ağaç. yapraklarına su püstkürtmek, hatta çok sıcak zamanlarda naylon benzeri şeyle sera gibi yapıp ağacın nemlenmesini sağlamanız lazım.

yanlış hatırlamıyorsam toprak asitliği de önemliydi. demiri seviyordu galiba.

besin takviyesi olarak humik asiti bi araştırın, piyaada bulabilirsiniz. ben çoğu bitkimde humik asit kullanıyorum.

meyvesine dalınmıştan ne kast ettiniz tam anlayamadım, uygun zamanda bi fotoğraf yükleyebilirsiniz daha iyi olur.
www.agaclar.net

hiçbir veri vermemişsiniz. anlaşmalı boşanma mı çekişmeli mi? boşanma davasının gerekçesi ne? tazminat, nafaka vb. istenmiş mi? ortada şiddet, aldatma vb. bir tarafın kusuru olan bir durum var mı? siz davalı taraf mısınız davacı mı? erkek misiniz, kadın mı= ortada çocuk, velayet vb. sorun var mı?

eğer anlaşmalı boşanma değilse her halükârda ben avukata gitmenizi öneririm. (hatta taraflardan birinin diğerini suistimal etme ihtimali olan durumlarda anlaşmalı boşanmada da avukat tutulmasını öneririm. tutmasanız bile en azından bir saatlik bir danışma bile işinize yarayabilir.) eğer çekişmeliyse avukat tutmamanız halinde mağdur olmanız kuvvetle muhtemel. dava süreçleri "hâkime meramını anlatmak"la kotarılamayacak derecede detaylı hususlar içerebilir.

boşanma davası değil, aile mahkemesine adli yoldan gidilecek.
konu aile içi şiddet. kadın tarafı adına soruyorum. yeni evli genç bir çift bunlar. erkek evlenip boşanmış bu kadın ikinci eşi. adam ilk evliliğinden sonra alkole başlamış. psikolojik ve fiziksel şiddet var. hepsi de alkollüyken olmuş.
fiziksel şiddetin olduğu gün kadın ailesinin yanına gitmiş, ailesi darp raporu almaya yönlendirmiş. kadın psikolojik ve fiziksel muayene olmuş. raporun içeriğini bilmiyorum, hastane raporu karakola gönderecekmiş. olayı çok ayrıntılı anlatmayayım başkasının özelini paylaşmak olmasın. şiddetin derecesi tokat sonucu dudak patlaması gibi şeyler. kadın şimdi babaevinde kalıyor. polisler mahkemeye kadar ailende kal demişler. sanıyorum adama uzaklaştırma yazmışlar, karakol yazabiliyor mu bilmiyorum. polis amiri 1 ay uzaklaştırma yazın aklı başına gelsin demiş galiba. aiile de çok üzgün, şokta gibiler. deneyimli akıl fikir alabileceğim kimseyi de bulamadım. nasıl yardımcı olabileceğimi bilemiyorum.

mahkeme kurulunca hakim ayrıntıları sorup iki tarafı da dinleyecek mi, kadına ne yapmak istediğini mi soracak, avukat tutacak durumları yok, avukat gerekiyorsa mahkemeden avukat talep edilebiliyor mu?

Merhabalar, şimdi aile mahkemesi ile çok işiniz yok gibi. Olay şu böyle şiddet olaylarında karakol yada mahkeme uzaklaşma veriyor bu olaydaki rolü bundan ibaret. Şiddetle ilgili kısım asliye ceza mahkemesinde (aile mahkemesi hukuk mahkemesidir, asliye ceza ceza mahkemesidir.) devam edecek. Basit yaralama suçu adı altında olması lazım. Bu mahkeme sürecinden önce aile içi şiddet savcısı ifade alabilir dava savcının talebiyle açılır. Mahkeme sürecinde heyet yada kurul yok. Ağır ceza mahkemesi dışındaki mahkemeler (asliye ceza, aile, sulh hukuk vs.) tek hakimli mahkemelerdir.Asliye ceza mahkemesine dava açıldığında bir dilekçe yazsın maddi durumum kötü avukat talep etmek istiyorum diye uygun görülürse barodan bir avukat görevlendirilir.

Aklıma gelenleri yazdım, aklınıza takılan bir durum olursa bilgim kadarıyla yardımcı olabilirim.

avukat karşılayacak durumları yoksa ve bu ispatlanabilir bir durumsa adli yardıma başvurabilirler.
İstanbul'da olduğunuzu varsayıyorum. İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi gelir durumuna bakmadan bu konuda ücretsiz yardım da bulunabiliyor.

Teşekkür ederim. Mahkemenin yolunu bilmem diyebilecek kadar bu konulardan habersizim. Olay üzerine internetten araştırdım, 6284 sayılı kanunu okudum. O çerçevede aile mahkemesine çıkacaklar sandıydım.

Aile İzmir'de. İzmir Barosu'nda da kadın merkezi vardır muhakkak. Bi onlarla görüşsünler madem. Kadın çalışmıyor, ailesi kızlarını evlendirken epey borcun içine girmişti, okuyan çocukları da var ve emekli maaşıyla geçinen bir aile.

Yazdıklarınızdan anladığım kadarıyla adam asliye cezada yargılanacak ve kadının şikayetçi değilim deme durumu yok, kamu davası olacak. Adam suçlu bulunursa siciline işlenecek mi? Ne cezası alabilir?

Kadın eşinin alkol nedeniyle bunları yaptığını söylüyor, Adamın şiddet eğilimli olup olmadığını anlamak istiyor. Kendi isteğiyle alkolü bırakma ve şiddet/ öfke kontrolü tedavisi olursa evliliğini sonlandırmayabilir gibi. Daha kafası çok net değil ama konuşmalarından bu yönde de açık kapı bıraktığını düşünüyorum. Bu konuda kadına nasıl yardımcı olabilirim tam bilmiyorum. Aile terapisini düşünmüştüm. Araştırdığım kadarıyla şiddet olan durumlarda terapistin tavrı hayli önemliymiş. Aile bakanlığının aile terapisi hizmeti var ama açıkçası güvenemiyorum. Devlet Buhari tipi aileyi destekliyor ve bakanlık çalışanlarının da aynı yönde düşünüyor olma olasılığı hayli fazla. Zaten de eşle birlikte yapılacağı için şu durumda bu mümkün de değil.
Kadına birkaç kitap verdim, Irvın Yalom'un evlilik terapisi kitabı faydalı oldu dedi. diğerlerini henüz okumamış. kitap öneriniz varsa makbule geçer.

izmir barosunun kadın merkezi var. bazı avukatlar çok usulen ilgileniyorlar ama bazıları gerçekten inceliyor ve ilgileniyor. boşanmaya niyeti olsaydı bizim destek olmaya çalıştığımız kadınlardan birinin işlemlerini mükemmel götüren cabbar bir gönüllü avukat vardı ama siz açık kapı bıraktı demişsiniz.

yinede isterseniz o gönüllü avukata süreç nasıl işleyecek sorabiliriz belki?

www.google.gr
şunlardan birine benziyor muydu?

görüntü olarak linktekine benziyordu. patlıcanlar ufak küpler halinde doğranmıştı. hatırladığım kadarıyla içinde kaju yoktu. geleneksel bi pilavlarıymış her sene belli bi vakitte yaparlarmış. bi ağabeymizin annesi yapıp iş yerine yollamıştı. koca bi tepsi pilav kapış kapış gitmişti çok lezzetliydi.
syntageskardias.blogspot.com.tr

senin yolladığın linkteki tarifte patlıcan yok.

en kötüsü hediye alamamaktı, sadece pasta ile gelmişti yedik bitti o geceden hiç bir şey kalmadı. Çok üzmüştü beni kağıdı katlayıp içine bir şey yazsa yine yeterdi emin olun bir şey alamamak en kötüsü.

Kotu hediye almadim simdiye dek.

kalem silgi falan öyle bir kombinasyon yapmıstı ortaokulda bi arkadasım. herkesın janjanlı hedıyesı vardı benım de o.

sonradan ogrendım kızın durumu cok kotuymus, kıyamam

ilkokulda da hastayım dıye butun sınıf buzdolabı magneti almıstı pintiler

Tulumba tatlisi,su halka olandan :))


Ilk okul 1. Sinifti en iyi arkadasimla dogum gunumuz 3 gun arayla kutladik,sanirim parasi yoktu tatli almisti cok gulmustum ama ayni zamanda mutluda olmustum unutmadi diye,cocukluk iste :))

Hala cok yakin arkadasiz.

El yapımı çanta aldım diyen bi arkadaş bildiğin uğur böcekli çok çirkin bi sırt çantası getirmişti direkt verildi

Yılbaşı hediyesi olarak matematik soru bankası. Yani bir insan hediye olarak neden matematik kitabı alır bilmiyorum. İlla bir kitap alacaksan roman falan al hiç değilse. Hiç öyle ineklemekten tipi kaymış biri gibi de görünmüyordum halbuki. Hatırlayınca yine sinirlendim şimdi.

beyaz balıkçı yaka penye.

deri sigaralık. sigarayı bırakmak istediğimi söylediğim kişiden gelmişti. aynı kişiden aldığım tüm hediyeler kötüydü, hiçbiri bana hitap etmiyordu, sigaralıktan sonra o kişiden iyi bir hediye alma umudumu çöpe attım.

kardeşim diyebileceğim kişiye aldığım her hediye için asla darılmayacağımı söyleyerek değiştirme şansı sundum. sağ olsun hiç değiştirmedi zevkli olduğumu da söyler zaten. hep evinde eksik ve ihtiyacı olan şeyleri aldım. hala kullanır aldıklarımı helal olsun pişman değilim. ancak kendisinden hiç bu inceliği görmediğim için aklıma geldikçe üzülüyorum. son aldığı hediyelerden birisi şortlu pijama takımıydı. biraz fantezi ve asla benim fiziğime yakışmayacak bir takım. altı dar üstü aşırı bol olmuştu. çok güzel giyersin demişti. en kötüsü bu olmuştu.

Bu yılki duyuru yılbaşı çekilişinde gelen hediye. Yahu arkadaşlar böyle siktiri boktan çöpler alacağınıza hiçbirşey almayın bari kulaklarınızı çınlatmayız.

Üzerinde Nude Nigga Beach yazan turkuaz bir tişört. Hayatımdan "düşünmen yeterdi" cümlesini bu kadar içten söylediğimi hatırlamıyorum.

exten sevgililer gununde bos gelmis olmamak icin yol ustundeki birmilyoncuya ugranip alinmis kirmizi dandik kutusunda 1 liralik naylon gul. hic almasa daha iyiydi. cigara almaya hep parasi olurdu da adamin.

değerli insanlardan aldığım çöp bile olsa saklıyorum ben, kötü hediye falan diye bakmıyorum.
ama insan çocukken, oyuncak beklerken, saçma sepet şeyler geldiği zaman üzülüyor.
Çocukken yine, eniştemden askeri silah kataloğu gelmişti.
WTF?

kurşun kalem. bildiğin kullanılmış, tepesi ısırılmış filan kurşun kalem. bu hediyeyi kötü yapan şey, hediyenin kendisi değil hediye ambajı niyetine kullanılan gazete parçasıydı. bir de iki ucundan kıvırmış gazeteyi pis herif.

bana alınan en kötü hediye nedir bilmiyorum. düşünmeleri yeterli bence. ne aldıklarının önemi yok.

sanırım benim aldığım en kötü hediye de öğrencilik yıllarımda 37 ekran tv'si olan arkadaşıma 2 liraya televizyon kumandasıydı. Sürekli tv üstünden kalkıp kanal değiştiriyordu kıyamadım. 2-3 sene kullandı onu :)

hali yikamacilara bi sorsaniz?
soyle bi yer varmis www.halitamirhanesi.com

overlokçu

overlok kenarlar için. halıdaki dikey yırtığı onarmaz.
yırtık bir tane mi birden çok mu. ufak bir yerse yani getir götüre değmeyecek kadar azsa evde kendin yapabilirsin. yine de halıyı görmeden öneride bulunmak zor. kesikten iplikler çıkıyor demişsin silkelerken yırtılıp iplik atmış olmasını anlayamadım. el halısı mı makine kalısı mı?

çantacılar yaparlar bazı ayakkabıcılar da yaparlar. elin dikişe yatkınsa sen de yapabilirsin. içine muşamba koymak zorunda değilsin sağlam dokulu herhangi bir kumaşla da astarlayabilirsin. fotoğrafını yükleme olanağın varsa iyi olur. çok çeşitli çantalar var ezbere konuşmuş olmayalım.

1 m2 iç astar verebilirim. ütüyle iyi yapıştırıp kullanabilirsin.

Şekersiz içiyorum dediğimizde küfür de yeriz o zaman.

çay bardağı 3 - 4 arası, kupa ise 9 :/

çay içmiyorum.

şekersiz. nadiren balla içiyorum.

Karton bardaklarda 4 kup seker, cay bardaginda 3

2

ağzımın içi zehir gibiyse bi yarım kırarım.
bu arada @chicha ahahaha

0

şekersiz içeni niye dövsünler ne alaka lan

şekersiz

Genelde şekersiz, bir dilim limonla beraber. 40 yılda bir tek şeker attığım da oluyor ama. Ruh halime göre yani.

Sekersiz.

3 tane splenda
ama günde 1 kere çay içiyorum sabah 10 da (tam 10 1 dakika şaşmıyor)

bardak 2 kupa 3

2-3

Şekersiz içiyorum.

0. Adaçayına limon sıkıyorum.

çay bardağı 1-2
kupa 2-3

küçük bardağa 3 şeker atıyorum :/

şekersiz

yıllardır şekersiz içiyorum, eskiden şekerli nasıl içiyormuşum anlamıyorum.

şekersiz