Belki bakışta ve davranıştadır. Bön bön bakıyorsa anlamamıştır. Anlamış gibi bakıyorsa ama başka işlere bir anda geçiş yapmışsa muhtemelen aynı fikirde değildir ama belirtmek istiyordur.Anlamış gibi bakıp, hiç bir şey yapmıyorsa ya onaylıyor ya da içinden küfrediyordur.

aradaki fark, muhabbet arasında verdiği kısa cevaplarda gizli. ortaya bodoslama bir şeyler söylüyorsa mal, inceden dokunduruyorsa mamüldür

o çizgi pek ince değildir kanımca. kişinin ağzından çıkan az sayıdaki cümlelerden çizginin ne tarafına düştüğü rahatça anlaşılabilir.

bir insan ben aptalım ne diyeceğimi bilmiyorum hiç konuşmuyorum diyorsa aslında aptal değildir bayağı zekidir.

aptal insan dediği şey muhteşem bir şeymiş gibi saçmalar durur. doğrusunu öğrenmeye de çalışmaz.

godsparticle+1

ne diyeceğini bilmediğinden, bilgisizliğinden susan da edebinden susmuş oluyor bana sorarsanız.

"farkında olmak" kadar şahane bir şey yok.

İkisinin arasında görünen bir fark yoktur ancak aptal olup susmak, basiretsizlikten ve olayı anlamamaktan kaynaklanırken, edepli olup susmak, olayın çirkin sonuçlarını bile öngördüğünüz halde içsel dengeniz gereği susmak ve neyi neden yaptığınızı bilmek demektir.
Aptal olmadığınız halde susuyorsanız, edepli birisiniz.
Sustuğunuz konuda hakkınızı aramıyorsanız aptal birisiniz.

Ben direk odeme.osym.gov.tr'den para ödeyip ais.osym.gov.tr'den başvurdum.

O şekilde oluyor o zaman değil mi ? sorun çıkmasında sonra.

Bende oldu hocam.

ben iş bankası sanal kredi kartımla yaptım ödemeyi. sonra ais.osym.gov.tr'den de başvuruyu yaptım sorun çıkmadı

ekmeği kes
+
(bkz: p90x)

özellikle bir bölgedeki yağları eritme diye bir şey yok. spor yapacaksınız, sağlıklı besleneceksiniz olay budur. tatlı, ekmek, abur cubur yok.

(bkz: göbek eritme teknikleri/@bugunku antremanda goz dolduran futbolcu)

ya da raskolnikov'un dediği gibi p90x.

@godsparticle peki sadece açık havada koşarak ve yediklerime dikkat ederek yapabilir miyim? zaten zayıf olduğum için her yerden kilo vermek istemiyorum.

Arkadaşın belirttiği gibi istediğin yerden kilo verme gibi bi lüks yok.

Yediklerine dikkat edip açık havada koşarak kilo verirsin doğru şekilde uygulandığında. Yağ yakarak verdiğin için de göbek dışındaki yerlerden verdiğin kilo da yağdan gider ki bu da mükemmel bişey, zayif olabilirsin ama yağlar var vücudunda demekki yani gobekte varsa diger yerlerinde de vardır vücudunun.

O yağları yakıp yerine azcık kas da koyabilirsin daha da güzel olur.

ben taktiğini biliyorum ama genelde matrak geçildiği için söylemiyorum.
tel diyeceğim sergen yalçın her sezon başı bu taktikle göbeği eritiyordu. özelden ps le derim.

ateist degilim ayriyeten zeytinburnusporluyum ama soruda biraz mantik hatasi var gibi, yani benim bildigim ateistler dunyaya gelisi bir amac olarak gormezler. onlara gore insan bir sekilde var oldu buradaki suresini doldurunca da yok olacak.

Celiskili bir soru cumlesi. Sormadan once dusunseydin iyiydi.

ateist değilim, olsaydım da dünyaya gelmemin bir amacı olduğunu düşünmezdim sanırım. dünyaya gelme kavramı da zaten biraz yaradılışçı lügata bağlı bir söz öbeği.

sen ne için soruyorsun bu soruyu, ona değinelim mi? karşındaki anlamak için mi yoksa "aha cevap veremedin, dinlerin gücü bu işte." demek için mi?

hiçbir ateistin kendini ya da insan denen canlıyı bu kadar önemsediğini sanmıyorum. kocaman bir evrenin bir parçasıyız sonuçta. evrenle aynı maddelerden oluşmuş "şeyleriz".

rica ediyorum ateizmi ne sanıyorsun bize biraz anlatır mısın?

Ateist'in dünya'ya geliş amacı "araplara hizmet etmeden araplaşma'ya çalışmamak...Araplaşmamak çok zor gerçekten ama direniyoruz işte...

kazara dünyaya gelip boşuna yaşamak

mantıklı bir ateiste bu tip sorular sadece ve sadece komik gelir. "ateistsin ama cehennemde yanacaksın" demek mesela bir ateisti korkutmaz, harbi mi lan diye düşündürmez.

tanri var-yok diye hic dusunmedim. sorgulamadim. dunyaya gelis amacimi nasil yorumlayabilirim bilemiyorum ama kuzey kutbu'nda yasayan hayvanlar ile pek fark bulunmuyor zahir.

bizi dünyaya göndermeden önce bize dünyaya gitmek ister misin diye sormayan bi tanrı, işlediğimiz günahlardan dolayı bizi sorgulama hakkını kendinde nasıl buluyor arkadaşlar.. gerçekten bunu çoktandır düşünüyorum mantıklı cevaplar veriniz. not: ateist de sayılmam müslüman da sayılmam.

böyle; postimg.org

5

kendi hayatım kitap gibi, hala onu okuyorum. ismini tutunamayanlar koyacaktım baktım varmış öyle bir kitap... illa sayı istiyorsan 1.

okumadım yahu

tam sayıyı bilmiyorum ama maksimum 20'dir. ki bence çok az. önceki sene sadece yazın okumuştum bu kadar kitabı. bu seneki ilk hedefim daha fazla okumak.

goodreads'e göre 39 tane okumuşum.

40'ın üzerinde.

15-20 gibi.

kütüphanenin sistemine göre, geçen sene yüz dört kitap almışım ama bunların hepsini okuma fırsatım olmadı, yalnızca kırk tanesini okuyabildim, kendi kütüphaneme de 7-8 kitap ekledim. yaklaşık olarak kırk ila elli arasında kitap okumuşum diyebilirim rahatlıkla.

bir haftada 3 kitap bitirdiğim de oldu, ay boyunca elime kitap almadığım da. ama ortalama 50-60 üstüdür.

7

13

12

30-35 arası

21 (ders kitapları hariç)

30-40 arası belki daha fazla tam sayamadım şuan

10 :/

Dandiklerle 10'u görmüşümdür

50-100 sayfa okumusumdur

97

Tam saymadim 50 civarlarında olması lazim.

36 tane.

50 (+-5)

1. le concert

yalnız benim hatırladığım film tam öyle böyle değildi. orkestra dağıtılmış, üyeleri dağılmış falan. şef de aynı binada temizlikçi. bi gün bi faks geliyo paris'e çağrılıyo orkestra. o da müdüre kıl olup eski elemanları toplayıp gidiyolar parise

2. nick of time sanırım. ne vasat filmdi o da ya.

2 nick of time ama güzeldi bence. ya da çocuktum diye mi öyle gelmişti.

b

edit: içime kurt düştü, b gibi diyeyim. çok kesin konuşmayayım

edit2: işyerinde bölünme yaşıyoruz. en büyük argüman şu:
oradaymışım
oradaymışsın
oradaymış
oradaymışız
oradaymışsınız
oradaymışlar

ama hala b çoğunlukta

oradalarmış

kip ekini fiilden sonra getiriyoruz en son çoğul eki, yani oradaymışlar, fiile direkt çoğul eki getirilmiyor.. ör : geller, gitler , gellerdi , gitlerdi... geldiler , gittiler

a

a

hızlıca fiil zannetmişim doğru dürüst bakmadan b şıkkı doğru, işaret zamirine gelmiş bu nedenle oradalarmış

Bana hediye edilse beğenirdim. Ama bence bu tamamen tarz meselesi. Kesinlikle her erkeğin hoşuna gitmez. Erkeğim.

normalde çakı vs gibi şeylerden hoşlanmam ama ona rağmen hediye edilse hoşuma giderdi.

maceracı, doğasever, kampçı ruhlu, küçüklüğünde izcilik yapmış erkeklerin hoşuna gider genelde. bütün bu saçma girişe rağmen saydıklarımın hiçbiri bende yok ama benim de hoşuma giderdi. çok amaçlı şeylere oldum olası hastayımdır. bir de jeolog pusulasına.

gider. mevzu bahis kişi bir mal değilse çok sevinir. ayrıca erkeksi bir hediye. gayet şık.

hediyenin hoşa gitmemesi diye birşey söz konusu değil. alır çekmeceye atr orada durur, hoşlanmazsa. yani elbise falan da değil ki hoşlanmadığı halde alıp giyinsin sizin için.

tabii ki bu dâhil bütün genellemeler yanlıştır :) tanıdığım çoğu erkek o çakıyla en fazla elma soyup kulağını karıştırır.

bence gider. ben çok seviyorum. ayrılmadan önce alıyodum az kalsın.
tirbüşonlu olursa çok işe de yarar.

bence erkek için güzel bi hediye

hiç kullanmasam bile mutlu olurdum.

yanlışlıkla erkeğe alınacak ideal hediye sorusunun cevabını buldunuz sanırım. tebrikler.

gider, şık bir hediye

o ne be?
ben beyaz yakalıyım. çakıyı ne yapayım?
hiç ilgimi çekmez.
alacaksan bana göre bir şey al!

Ben de sevmezdim hediye mi kalmadı almaya derdim...

mevzu bahis kişi bir mal ise çok sevinir.

of bana bi victorinox daha alan kıza nikahı basarım. gider

bekle gor arar mi. kafasina tas duserse belki? bu kadar sikayetciysen niye baska birini bulmuyorsun. belki kendi kendine kura doke cok abarttin adami?

şu siktir olup giden adamın/kadının peşinden hayatını karartanlara anlam veremiyorum. yahu kendinize hiç mi saygınız yok. bak üzülmeyi anlıyorum. hayata küsmenizi anlıyorum. depresyona girmenizi anlıyorum da gitmiş lan işte. size ihtiyacı olsa gitmez. istemiyor sizi. is-te-mi-yor. şimdi ben size siktir git seni istemiyorum buralarda desem ağız dolusu küfür etmez misiniz haklı olarak. o da istemiyor işte buna alışmanız lazım. gerçekçi olun. acınızı çekin, üzülün. içecekseniz için (ama bence yine de içmeyin). onunla ilgili hayal kurmayı bırakın. hayat onsuz da güzeldi zaten bunun farkına varın.

bu kadar aranmaya ihtiyacın varsa numaranı ver arayalım. sen böyle ezil ezik arar mı diye beklersen nahhh arar. şu dünya da siken olacaksın hep bunu biliyorum. azcık değer verirsen sikerler kamil.

kusura bakma argo oldu ama erken içmeye başladım ve aynı eziklikleri yaşamış biri olarak niye diyorum. ama geçmiş geri gelmiyor.

insan uzun süredir kullandığı telefonunu bile kaybetse üzülür ki burda bahsedilen bir dönem hayat arkadaşlığı paylaşılmış bir insan. tabi ki üzüleceksiniz ama zaman artık geriye dönüp bakmak değil bunlardan ders çıkartarak ileriye bakma vaktidir.
bugün de sizin için bir fırsat.
yeni bir yıl yeni bir gelecek yeni bir insan diye düşünülmeli bence.

etrafın liseli, sende liselisin. size ne birader isteyen istediğini içer. ahlak polisi kesildi herkes duyuruda bugün neden içiyorsunuzda neden kutluyorsunuza kadar

millet hayat stresinden öyle sapıtıyor ki bir kutlama ihtiyacına giriyor. yılbaşındada alkol alabileceği bir ortam illa oluyor, ortam yoksa sebep oluyor ve bir günlüğüne bile olsa rahatlıyor

Toplum olarak o gece içki içilmesi gerekliliğine kendimizi inandırdığımız için.

ortam olunca içiliyor genelde. e yılbaşında herkes bir arada falan içiliyor haliyle.

içki bizim kültürümüzde var da ondan?

çevrendekileri anlamlandıramadım ama genel olarak türk ailelerinde yılda bir keyfimiz var, içelim rakıyı izleyelim dansözü görüşü mevcuttur eskiden beri. özellikle eğlenceli bir yere gidilmeyecekse evde oturup tv deki eğlence programları izlenir falan. haricindeyse zaten içiyorsa yılbaşında da içiyordur, ya da önemli günlerde içiyorlarsa yine yılbaşında da içiyordur.

içmek için güzel bi bahane bence. gençlerin de o geceye mahsus içmesine aileler bişey demiyodur belki. "ama herkes içiyo yaa" diyip sürü psikolojisinden yürümek çok kolay.

ben size daha abuk bi adet söyliyim. benim memlekette (izmir) bayram ziyaretine gelenlere çikolatanın yanında likör ikram ediliyor :)

@kül ahahahhhaah süpermiş bu. İzmir'in genelinde var mı bu yoksa sadece birkaç kavimde mi :P

ya ne zaman içek ?

@aguilas negras
valla bizim çevremizde birkaç ailede vardı. bayramlardan önce anneannem likör almayı unutmayın derdi :) bayrama özel likör imal eden akrabamız bile vardı. bizim ailenin anormalliği olmasa gerek zira bayrama özel likör yapan akrabanın o likörü ikram edecek bayağı bir tanıdığa sahip olması lazım.

bu adetle büyüyünce insan normal bir şey olduğunu sanıyor. aklım başıma gelince saçmalığının farkına vardım :)

özel bir gün olarak lanse edildiği için:)

yılbaşı çoğu insan için bir araya gelme, eğlenme, stres atma günüdür/bahanesidir. böyle günlerde de içki içilir. ne biliyim partilerde, doğum günlerinde, kutlamalarda bi araya gelince içki içer insanlar. öyle bir olay bu da.

"yılbaşına özel" değil, yılbaşının kendisi özel olduğu için. benim için yılbaşı bir anlam ifade etmiyor, evde oturuyorum ama 2013'ten 2014'e geçtiği için heyecanlanan, bunu kutlamak isteyen, sevdikleriyle bir araya gelen insanları da anlayışla karşılamak lazım.

iletişim kurmak, bir araya gelmek, birlikte içmek eğlenmek falan güzel bir şey sonuçta.

türkiye'de düzenli bir şekilde içki içen sayısı az, o yüzden az içenler böyle önemli düşündükleri günlere yükleniyor da ondan.

"bunun kokusunu alırlar mı" sorusunu zamanında duydugum herkes, o zamanlar alkol içmekten başka bir şey bilmezdi. (yasak mıdır nedir hayatlarında öyle bir durum) bununla alakalı bir nokta var. cazip gelmece falan. ama dediğim gibi basık karakterler ya da baskın ailelerde olgunlaşmamış bireylerde gördüm ben daha çok.

onun haricinde alkol güzel bişi. çok güzel bişi. abartmak zorunda değilsin azıyla da güzel vakit geçiriliyor. çok çeşitli kendi kültürleri var. muhabbeti bağlar kanı hızlandırır ortamı şenlendirir vs vs. niye içmeyelim?

bir de çoğu hikaye sarhoştum/arkadaşlarla içiyordum vs vs diye başlar. toplumsal normlarla bastırdığımız sadece tek bir yöne kanalize ettiğimiz algılarla yaşamak tatsız. bir anlık özgürlük diye düşün. çoğu şeye değer diye düşün.

bir de sorgulama çok. şamanlarda bolca bitkilerden elde edilen beta blocker var. kımızından tut çoğu şey içki. kefir bile içki. mayada çoğu zaman alkole bağlıyor. şarap içki. piramitlerin inşaatında çalışanlara bile ödeme bal şarabıyla yapılmış. içkisiz şey az aslında. hani her zaman gözümüzün önünde hayatımızın içinde bir yılbaşında mı olay oldu? niye şimdi göze batar oldu? asıl soru burda yatmasın hani?

içki içmek böyle ortamlarda olağan bir şey siz yılbaşına odaklanmışsınız.

şunun gibi aslında, yorgunluk kahvesi, keyif kahvesi, kahve molası, muhabbet kahvesi vs. neden kahve içmek için bu kadar bahane? ama var bunlar.

ya da doğumgününde neden pasta kesilir? bir kutlamada, açılışta neden pasta kesilir. canın pasta istiyorsa git ye.

içki için de sadece yılbaşına odaklanmışsınız ama yüzlerce sebep var. akşama maç var, biraları depola, sınavlar bitti kutlayalım, game of thrones izleyecez biraları soğutun, sınavlar başlamadan biraları tokuşturalım vs. yüzbinlerce saçma sapan sebep var içmek için. yılbaşı da bunlardan birir. doğumgünleri de öyledir.

içeceği zamanı da mı size sorsun ya la millet.
biz de sadece yılbaşlarında değil, eş dost bir araya gelinen her ortamda içilir.
sen içmiyosun, buna anlam veremiyosun diye millet de mi içmesin.
noelle yılbaşını karıştıran mal zihinlerin abuk subuk konuştuğu bir ortamda, liselilik de trend oldu amk.
sen git şerbetini, ayranını iç, isteyen de rakısını, şarabını hatta isterse başka başka şeyleri de içsin.
sen zaten içme, sonra sapıtırsın falan...
köşedeki mağazanın kapı önüne koyduğu şişme noel babayı da pıçaklayacak mısın?

içince mutlu olunuyor, eğleniliyor, yeni yıla da mutlu şekilde girmek düşününce gündelik hayatta yaptığımız sıradışı aktivitelerden olduğu için ilgi çekici.

Sözüm sana değil de bazı insanlar hayatı sorgulamaya çok ters yerden başlıyor, toplum bize yılbaşında içki içmeyi dikta ediyormuş da muşmuş, yorumlamaya gel hahah :D

@olmayacakdualarinamindeyicisi Ben içmeyin gibi bir şey dedim mi? Demedim dimi? Boş boş konuşmayacaksın.

alenen değil de 'aşağı yukarı' onu demişsin @aguilas negras.
neyin açıklamasının peşindesin abi, sence bir açıklaması yoksa içmezsin bu kadar basit.
dolu konuşup konuşmadığımızı da trollere sorar olduk iyi mi arkadaş.
ilk mesajdaki bir cümleyi geri alıyorum. belki de biraz içmen gerekir rahatlamak için.
gerginsin de biraz..

nesine.

iddaa oynatan sitelerin bazılarında var.

bilyoner, nesine vs.

www.nimetabla.com

sanki 10 mlyar dolar ne var bunda
istinye parka git 3-4 magazadan alisveris yap biter zaten:)

bi kaç almak istediğim kıyafet var onları alırım.
evime bir kaç eşya alırım.
telefon ve ipad alırım.

Elektronik oyuncak alırım.

10 bin liralık benzin alırım

Bilgisayarıma yeni parçalar alırım. ssd(300 tl) + ekran kartı (2.000 tl civarında)

Şimdiden yaza tatil rezervasyonu yaptırım.

Geri kalanıyla da dolar fln alırım.

Ayrıca başlığı okuyunca rahmetli Michael Jackson geldi aklıma. Haber olmuştu 1 saat içinde 1 milyon dolar harcadı bir mağazada diye.

10bin liralık altın alırım. olmaz mı? kaçak güreş mi oldu bu?

motosiklet alabilirim bak en mantiklisi o.
guzel bi vespa gelir o paraya.

alienwire alırım.

çamaşır makinesi, sağlamından bir televizyon, preysteyşın ve onun için 8-10 tane oyun alırım. bi de puf koltuk falan o tarz bi şey. sanırım 5 bin kadarı bana kalır... rusya'ya bilet alırım, hostel rezervasyonu yapıp kredi kartından falan öderim. kalan parayla da altın maltın alırım.

rusya'ya gitmeden önceki gün altını bozdurur, alır o parayla 1 hafta falan rusya tatili yaparım. petersburg'u, moskova'yı görürüm. daha fazlasına yetmez herhalde.

dolar alırım, altın alırım falan diyen arkadaşlar; "3 dilek hakkın var" diyen cine de "sınırsız dilek hakkı istiyorum" diyorsunuz di mi? ne mızıkçı adamlarsınız lan :)

1 saatte de harcanir, yapan var.

tiksindim kendimden. altın alırım dediydim. iğrenç bir adamım.

mantıklı cevap vereyim. gider xbox alırım bir de adam gibi televizyon alırım. bilgisayar monitorundan hallice bir televizyonum var xbox tek başına çözüm değil.

salih abi mantığıyla 23 posta ediyor. 23 * 200 dolar = 10000 gibi bir denklem var ortada. ben bir seferde 23'ünü birden kullanır, hayatımın orgy'sini yaşardım.

Bir yakınımın babası hasta, ameliyat için bayağı bir para gerekiyor. DOğrudan ona verirdim, açık bile kaldı şimdi.

borçları öderim.

altın mızıkçılığa giriyorsa 10.000lik piyango bileti almak da mızıkçılık olur di mi? ya da bir yerlere ortak girmek, sermaye oluşturmak vs. vs.

o zaman kuralına göre oynayalım. bilgisayarımı açar, almak istediklerim listesini toplarım. o zaman max. 5k tutar. bizim bütün aileye bölüştürür kıyafetti şuydu buydu gönüllerince bırakırdım onlar da 4ü geçemezler zaten.

son biri de ihtiyacı olan bir arkadaşa veririm.

ha bir de yarışmadan vesaire değil direkt öyle random seçilip böyle bir uygulamaya giriyorsam da kabul etmem. kesin bi bit yeniği var deim reddederim. hoş sonradan üzülebilirim ama kabul etmem öyle pek. avlarlar adamı valla.

minnesota-dallas üst
memphis-chicago 1
detroi washington 1

tempobet

mudo'dan mobilya alırdım.

yani çok saçma gelebilir ama, kardeşimin piyanousunu akort ettirirdim -adam 2000 dolar mı ne istiyor sanırım ya da 1000, öyle bir şey. dolar ama.. -

sonra, aslında bu telefonu taksitle de alabilirim de, gm discovery alırdım -neden samsung ya da iphone değil, bilmiyorum öyle işte XD

bir de, bayağı bir kedi köpek maması alırdım sanırım, yani nasıl olsa 10000 lira mantıksız bir para, araba almak istesem alamam mesela, ha belki ikinci el dandik bir araba olabilir, tüm parama, ama öyle elime bir anda para geçiyor olması bana saçma geldi, ne bileyim hayırlı bir para değilmiş gibi. ya da enerjiye inanıyorsanız iyi enerjisi yokmuş gibi :D istediğin inancı seç beğen al. inanmıyorsan tabi daha iyi olabilir :) ama kedi köpek maması alıp öncelikle bizim ailedekilerin baktıkları kedilere -mesela teyzelerimin evde ikişer kedisi var, ikisi de bahçede kedi bakıyor, ama birinin bahçede 30 kedisi var, crazy cat lady tadında. çok zorlanıyor maddi olarak, üniversitede doçent ama maaşı yetmiyor tabi, kızı okuyor bir yandan. ha bir de bir kısmını kardeşimle kuzenime verirdim sanırım, harçlık niyetine. ha bir de annemle babama bir şeyler alırdım sanırım. yani yılbaşı olsun olmasın. ha bir de mavi jeans'den bir pantolon almak istiyorum ne zamandır yaa, mavilerim eskidi :( ha bir de bir çift converse beğendim, onu alırdım. ha bir de bot ile mont, ikisi de eskimiş. aslında alacağım bayağı da bir şey varmış ya, baksana bitti bile para XD ama önceliğim piyano akordu ve kedi maması olurdu sanırım. aa bir de şey olabilir ya, annemlerin kredi borcuna verirdim aslında, en mantıklısı o. tamam, birinci sırada bu olurdu sanırım. annem 55 babam 62 yaşında, annem özel ders veriyor, matematik. babam da üç işte birden çalışıyor krediyi kapatabilmek için, yakın zamanda da kalp spazmı geçirdi babam, işlerden birini bıraksın en azından diye ikna etmeye çalışıyoruz ama olmuyor. o yüzden on bin liramla ilk önce o borcun bir kısmını kapardımm, belki ikna olurdu çıkmaya. korkuyor ödeyemeyiz diye, daha önce benzer bir durumda kaldı da, işsiz kaldı bir yıla yakın, inanılmaz borcumuz vardı, ev gitti, araba gitti, gene aynı şey olmasın.

bir sürü uçak bileti alırım.

sahngri la'dan bi suite tutarim = 3k
2 tane orta kalite manken ayarlarim = 5k
10 gr kokain alirim = 1k

gerisi de ivir zivir masraf olsun iste.

Güzel bir masaj ve cilt bakımı yaptırırım.Galatasaray hamamına gider göbek taşında yatarım. Kese attırırım şöyle pambık gibi olurum.Sonra güzel bir restoranda arkadaşlarımla mükellef bir yemek yerim. Bir sürü kitap ve cd alırım.(Kendime ve arkadaşlarıma).

nokia...connecting people.

nokia 1020

z1'in teki kötü yanı ekranın altında ve üstünde gereksiz fazlalıklar-boşluklar olması,ki bu da birazcık "kalas gibi" görüntüsü veriyor.Ama bence yine de mükemmel.Yazdığınız 4 telefondan en iyisi,alınabilir yani.

sizden çıkan cevaplar da zaten olmadığını gösteriyor.

note 2 nin ekranı çok büyük ekranda donma ve kendini resetleme var

s4 kalıyor geriye bi tek.

Onda da bi sıkıntı bulursun zaten. Sen kusursuzu arıyorsun ama yok öyle bişi.

En iyisi 5S gibi duruyo şuan. Ekranı gayet iyi boyutta, zarif ve donma tarzı bişi yok.

htc one yinede.

lumia 920 kullanıyorum memnunum, takılma vs bişey olmadı 2 aydır. Alacaksanız 925'i tavsiye edebilirim, 1020 alacak parayı verecekseniz iphone 5s sizin için daha iyi olabilir.

hocam senin istediğin nedir? hangi amaç içi akıllı telefon alıyorsun ? ne içi kullanacaksın ? Önce bunları belirle, sonra bu telefonların artılarını ve eksilerini belirle kendince.
LG G2 : satış hedeflerine ulaşamadıklarını yazmışsın,bu telefonun kötü olduğu anlamına mı geliyor ? Özellikleri de araştır iyice. teknik olarak eksiklikleri nedir?
Iphone 5S : iphone iyi hoş donmuyor,ios app olarak gayet zengin bir sistem ama ekran küçük.artık küçük ekran da yetmiyor,küçük ekran devri bitti ve bu yüzden de iphone severler biraz soğumaya başladı bu durum yüzünden.
HTC One : işlemcinin düşük olduğunu yazmışsın, evet uzun vade de pek de akıllıca olmayabilir.
Sony Z1: Snapdragon 800 mevcut. Kamerası da gayet iyi.Su geçirmezliği ve 3000 mah pil kapasitesi de gayet iyi ve ilgi çekici.Yukarıda yazdığım gibi ekranın altında ve üstünde fazlalıklar var evet ama ele alınca kullanımı rahat,cebe koyunca da rahatsız etmiyor samsung galaxy ler gibi.

ne yapacağın konusunda biraz kararsız ve beğenmeme gibi bir durumun var sanırım :) ama şuan tamamıyla %100 mükemmel bir telefon yok piyasada.isteklerine en yakın en uygun telefonu belirleyerek mükemmele yakın bir telefona sahip olabilirsin.bu konu da da biraz yardımcı olacağını düşündüğüm için bende yukarıya düşüncelerimi yazdım telefonlar hakkında. kolay gelsin, bol şans :)

Senin icin nokta atis yapiyorum.

Nokia lumia 925

bu ne lan, adam gelip bizi azarlamaya kalkmış "g2 dediniz tutmadı, 2 milyon satmış hedefi 10 milyondu" diye. dalyarağa bak, git kendin telefon üret o zaman, kimsenin fikrini de alma.

5s al rahatına bak. ekranı küçük dersin 3 gün kullan alışırsın.

zaten android ios blackberry windows phone seçeneğin var.

androidi elemişsin ios için de tek şansın iphone 5s onu da elemişsin.

geriye blackberry ve windows phone kalmış.

5s+1

Nexus 5

adam son iki sezondur 30 golün üstünde atıyor. bu sezon da 25 maçta 16 gol attı. götünü mü siktirsin daha ne yapsın. ayrıca real madrid'e 4 gol atmak tesadüfi değildir.

yapma volkan.torres'in eto'nun drogba'nın önünde değil bu adam ki bunlar 2. klasman adamları

sana hemen burak yılmaz örneğini vericem o attıyor.

Torres drogba eto'o ikinci klasman adami mi? ne sacmaliyorsun aga ya?

Bu adam çok iyi bir bitirici ve o boyda olup böyle koşan futbolcu az var. Yani hem koşabilen forvet, hem de kafa atabilen forvet.

Tabi ki ne Agüero gibi koşuyor, ne Suarez gibi top sürüyor, ne de Lukaku gibi güçlü değil ama hepsinden biraz var bence.

sana diyorum ki adam her yıl 30'un üzerinde gol atıyor lan.
torres kim olm:)
torres ne işe yarar? yakışıklı ve sempatik bir adam olmasa şimdi fenerbahçe'nin yedek kadrosundaydı. torres'in 3 yılda attığını adam geçen sezon tek başına attı.

yeterince beslenirse iyi bir forvet. ama bir takımı alıp sırtlayacak adam değil. drogba'nın chelsea performansı gibi olamaz yani. dortmund'un orta sahası o kadar iyi ki attığı gollerin 4'te 1'i falan boş kaleyedir. ama yine de iyi forvet.

yoktan yaratmaz sunulanı affetmez öyle bi adam.

dortmund gibi bayern gibi iyi takım oyunu oynayan takımlarda iş yapar. bizim takımlar gibi at fink'e kafasındaki takımlarda etkili olamaz pek.

torres'ten her türlü daha iyi topçu.

torres + etoo + demba ba yanlış bilmiyorsam toplam 5 gol atabildi bu sezon ligde.

almanya liginde gol atmak kolay. premier lige gitsin göriyim lewandowski'yi. bence gol makinesi değil. beslenmezse sıradan forvet. polonya milli takımındaki performasına bakmak yeterli aslında.

@fuskiyenin oğlu. İsmi geçen, dünyanın parasına satılan Torres'in üstelik İspanya milli takımında arkasında Xavi, Xabi Alonso, Iniesta, Pedro, David Silva, Fabregas vs. varkenki performansına bak. Bir oyuncunun gol makinesi olması ayrı bir şey, iyi forvet olması ayrı bir şey. Premier league'de normalde Lewandowski tipinde forvetler iş yapıyor. Bakarsan Dzeko, Negredo vs. hep benzer özellikleri olan oyuncular. PL'de önemli olan şey forvetin fiziksel gücü ve bitiriciliği. Bunların ikisi de var Lewandowski'de.

İspanya'da gol atmak daha kolay ona bakarsaniz.
Negredo boyle mi oynuyordu İspanya'da? Adam Man. City'de kendini asti.

Lewandowski 10 numara adam. Torres'e de bok atmayalım.

Torres'e bok atmıyorum, Torres'ten aşağı kalır bir adam değil Lewandowski diyorum.

@oymak beyi aykut kocaman sportif direktörken çok istemişti, teklif de götürmüştü fenerbahçe ama böyle olacağı çok belliydi adamın, dortmund bugünkü halinde olmamasına rağmen orayı tercih etti haklı olarak.

mandzukic'in 24 maç 15 gol istatistiği var lewandowski nin 34 maça 22. mandzukicin açıkçası çok ortalama bi forvet olduğu çoğu çevrece kabul edilmiş durumda. ne farkı var bu adamdan bok gibi demedim adama zaten. ortalama bi forvet dedi ama herkes çok abarttı dedim. insigneden cavaniden van persieden falan iyi olduğunu düşünmüyorum.

Sadece dortmund'da değil eskiden beri iyiydi bu adam. 2009'dan beri kendisini takip ederim.

hardtackle.blogspot.com

değilsin, rahat ol.

edit: vazgeçtim. olabilirsin ya da olma şeyi de olabilir. sürekli de bakılmaz ki lan.

"gey" değilsin de sorunların çok büyük.

Kız arkadaşınla cinsel hayatından hoşlanıyorsan eşcinsel değilsindir. Ama homofobiklikle gizli biseksüellik arasında gidip geliyorum.

biseksüel olabilirsin

biseksüelde karar kıldık mı?

Deilsin. Kaslı olmak istiyosun, bunla alakalı bi şey. Geylik değil, hayranlık denebilir.

kas bir arzu objesi olarak seni tahrik ediyor, dokunmak falan istiyorsan bi-curious olma olasılığın yüksek.
hazır buna kafa yormuşken konuyu netleştirmekte fayda var.
sonra işkence olmasın.
ama bu karar verilecek değil, anlaşılacak bir şey.
kendinle konuşmaktan ve çıkacak sonuçlardan korkma.
zaten kadınlardan zevk aldığını söylemişsin.
iki kaslı öpüşürken değil de birbirini okşarken gördüğünde durum nedir?
var mı bir iç gıcıklanması.

yok hocam özeniyorsun altı üstü adamlar ne biçim vücut yapmış diye imreniyorsundur içten içe o kadar.

biseksüel olsan iğrenme olmazdı. ayrıca kızlarla ilişkiye giren bir erkek olman eşcinsel olmadığını kanıtlamaz. kadınlarla evli yüzlerce eşcinsel erkek var. önemli olan hoşuna giden özelliklere sahip bir erkek gördüğünde ne hissettiğindir. kaslı erkek fotoğraflarına baktığında hayranlık dışında başka bir his uyanıyor mu ?

böyle hissetmen direkt gay olmadığını da kanıtlamaz. yetiştiğin ortamın da nasıl hissedeceğin konusunda büyük etkisi var.

bi-curious +1 diyorum.

ben de kadın fotolarına bakıyorum. kaslı erkek vücudundan daha çok hoşuma gidiyor. gey değilim %100 eminim

ekşiciler ne paylaşırsa ona bakıyoz :P

İlk defa "ibne miyim" diye soran birine rastlıyorum. Öncelikle bu medeni cesaret için tebrik ederim ^^

Diğer taraftaan; önce 'gey olmak' deyip sonra 'ibnelik' demeniz işin içinde şakalı komikli bir şeyler olduğuna delalet gibi geldi. ^^

al al yeni yıla kalmasın..

fiyatının balon olmadığına inandığın her evi alabilirsin. hatta krediyle alacaksan acele etmen faydana olacaktır.

ülkenin durumu şu ara kötüye gidiyor gibi görünse de daha iyiye gidecek. al bence.

eğer aldığın ev sana yetiyorsa ben olsam alırdım. Yani eğer 3+1 istiyoruz ama ancak 2+1'e paramız yetiyor ondan 2+1 alacağız dersen bence alma.

Bir de ev bitmiş oturmaya hazır ev ise al projeyse alma.

Türkiye'de ekonominin %20'ye yakını inşaat ve yan senktörlerinden kaynaklanır. Ekonomik krizden de ilk önce inşaat sektörü etkilenir. Eğer millet ev kredilerini ödeyemez de bu evler bankalara geçmeye başlarsa bankaların likit ihtiyacı sebebiyle bunları elden çıkarması gerekecek. Takdir edersiniz ki elinde kalan evi banka ne yapsın götüne mi soksun? İşte bu ne boyutta olacak onu bilmiyoruz. Eğer bu durum büyük boyutlarda olursa amerika'daki gibi krediyle 400.000 $'a aldığın ve kredisini ödeyemediğin evi banka 250.000 $'a (bazen daha da altına) elden çıkarabilir.

Tabii eğer küçük bir şehirde yaşıyorsan bunlardan etkilenme ihtimalin çok dha düşük.

ben olsam yerel seçime kadar beklerim.

kredi ile alacaksan al, artma ihtimali var (inşallah artmaz).

peşin para ile alacaksan bitmiş ve şişik fiyat değil de normal bir fiyattan ise al.

yani kira getirisi ile evin fiyatını karşılaştırınca komik bir durum olmuyorsa o ev alınır.

Yolsuzluk varsa, yurt dışından ülkeye gelip yatırım yapan veya parasını buraya yatıran adam "lan bu memlekette ne olacağı belli değil. parayı kaybetmeyelim" diyerek başka ülkyee götürüyor meblayı.
hop.. para ülkeden çıkınca, miktarı azalıyor ve değeri artıyor.

politik istikrarsızlıklar

''istiktrar''dan kasıt nedir? istikrarlı olmayan nedir? ekonomi mi? ekonomiyse siyasilerin yaptığı hırsızlık koca ülkenin ekonomisini nasıl çökertiyor?

demek istediğim basit bir örnek üzerinden anneye anlatır gibi adım adım gidebilir miyiz bunu açıklamakta?...

@quaker

hakikaten bu kadar basit mi ya? korkup parasını çeken yatırımcılar mı sebep oluyor buna? vay arkadaş yaa...

ekonomimiz üretime dayalı değil, yabancı yatırımcının piyasada dönen parası ayakta tutuyor bizim ekonomiyi. ülkede böyle olaylar patlak verince, bu ülkeye haklı olarak güvenemeyip parasını çekiyor yabancı yatırımcı. döviz ülkeden çıkınca da, ülkede kalan dövizin değeri artıyor haliyle.

en basit şekilde (ki daha detaylısına benim de aklım ermiyor):

yabancı yatırımcı olayı (yolsuzluk, istifa vs.) gördü mü "ouuv elimdeki tahvilleri satayım, euromu/dolarımı alayım." diyor.

ne yatırımcıymış arkadaş? neye yatırım yapmış bu kadar? ayrıca iki-üç bakanın istifa etmesi niye bunlarda ''dövizimi çekmeliyim'' şeklinde düşündürtüyor? zaten değeri yaratan kendisi, parasını çekmediği, ülkeyi dövizsiz bırakmadığı sürece kimsenin tahviline, yatırımına bir şey olmaz. kaç kriz atlattık öğrenemedi mi bu lanet yatırımcılar onlar çekince daha da kötü olduğunu. bir yerde bulursam bu yatırımcıları iki tokat çakıcam yeminle...

abi yatırımcı dediğin şey, şömine karşısında viskileriyle oturup, paralarını yönlendiren 3-5 kişi değil (şu an aydınlandım: demek ki başbakan, bu düşünce şeması ile faiz lobisi diye bir şey icat etti. hmm.)

milyonlarca insan. 100 kişi çıkıp "lan 2 bakan istifa etti diye niye satayım tahvilimi." dedi. geri kalan binlerce kişinin aynı tercihi yapacağına nasıl güveneceksiniz. öff çok pis işler. paramı vadeliye yatırdım ben.

Düşün ki Amerika'ya yatırım yapacaksın. Orada bir şirket kuracaksın. Hadi fabrika olsun elektronik alet üretip satacaksın. Fabrikanı kurmadan önce şunu düşünmek istemez misin? Yarın öbür gün vergiler nasıl değişecek? Bugün bana izin veren adamlar yarın ne zorluklar çıkaracaklar hatta yarın burda olacaklar mı. Üçüncüsü bugün ben bu ürünü üretip satacam iyi para kazanacam çünkü şu anki devlet politikası bu ürüne ihtiyaç duyuyor fakat 5 sene sonraki hükümet devlet politikasını değiştirip beni göt gibi ortada bırakmasın sakın? Bu tabii en basit örneği. Fabrika olmak zorunda değil. Üretimi o ülkede yapıyor olmak zorunda değilsin. Başka boyutta ticari işlerin de olabilir.

Adam diyor ki hemşerim size yatırım yapmam için 20-30 yıl burada huzur içinde malımı satabilmeliyim. Fakat mal satmayı bırak yarın öbür gün ülkede ne olacağını bile bilmiyoruz. Bizim ülkenin ekonomisinin bel kemiğinin yabancı sermaye olduğunu zaten biliyorduk. Bilmeyen adam düşünmeyen adamdır. Ülkede ne üretiyoruz? Tarımın bile anasını siktik el birliğiyle hamdolsun. Mısırımızı, pirincimizi bile dışarıdan alıyoruz. Şimdi ekonominin bel kemiği yabancı sermayeyi yavaş yavaş çek piyasadan. Hop gümledi ekonomi.

Elinde TL var şu anda. Ama dış ülkelerin sikinde değil elindeki tl. Çünkü senin ülkende iş yapmıyorlar. Hollanda ile Almanya arasındaki bir işte mi kullanacaksın tl'ni? Bu yüzden de tl değer kaybediyor.

istikrar o kadar kolay bozulacak bir şey değil. yatırımcı harbiden kaçsa borsa yarı yarıya düşer zaten. bu tarz geçici krizlerdeki düşüşlerin sebebi spekülatörler çoğunlukla. bizim yerli yatırımcıyı silkeliyorlar işte.

Çok daha büyük bir sebep olan, spekulatorler

şu an: Kör Baykuş / Sadık Hidayet,
bundan önce: Dava / Franz Kafka.

Mark Juergensmeyer / Yeni Soğuk Savaş: Dini Milliyetçilikler Seküler Devleti Tehdit Ediyor

aile çay bahçesi - yekta kopan
şu an: benim sinemalarım - fürûzan

Sırça fanusu bitirdim en son.

charles dickens - iki şehrin hikayesi

en son: Bir Paris Semtinin Tüketilme Denemesi - Georges Perec
şu anda: Bin Dokuz Yüz Seksen Dört - George Orwell

Su an:Jojo Moyes-Senden Once Ben
Onceki:Yekta Kopan-Aile Cay Bahcesi

Amin Maalouf - Doğudan Uzakta

Son: iki kiz kardes-edith warton
Simdi: ciplak ve yalniz-hamdi koc

şu anda okuyorum: Tunç Gölgeler/Lindsay Davis

bitirdim: Muz Sesleri/Ece Temelkuran

Son: Kürklü Venüs / Leopold von Sacher-Masoch
Şimdi: Sodom'un 120 Günü / Marquis de Sade
Önümüzdeki 3 yıl: Sodom'un 120 Günü / Marquis de Sade

bitmiyor pislik

Osho-Özgürlük

sermet sami uysal - baki kalan bu kubbede (okudum)
sermet sami uysal - eşlerine göre ediplerimiz (okuyorum)

Şevket Süreyya Aydemir - İkinci Adam

Su anda: georges perec-un homme qui dort (uyuyan adam)
Oncesinde: tezer ozlu-cocuklugumun soguk geceleri

2 tane okuyorum şu an
biri
Hızlandıkça Azalıyorum - Kjersti Skomsvold
Daha - Hakan Günday

William Shakespeare - Macbeth

1984 - george orwell

Kara üçleme: Leo Malet
Tamirci: Bernard Malamud

hüsamettin arslan - epistemik cemaat: bir bilim sosyolojisi denemesi.

Zaman Çarkı: Dünyanın Gözü/ Robert Jordan

mezbaha no:5 - kurt vonnegut

heidi

kısa 20. yy tarihi - eric hobsbawm

yorgun anılar zamanı

son okuduğum da ağır roman.

şu an: daha - hakan günday

önce: gezente.com

şu an : Stanislaw Lem - Dönüşüm Hastanesi
önceki : Dean Koontz Gölge Sokağı No: 77

son: spinoza problemi/irvin yalom.

şu an: iyi hissetmek/david burns ve mimar olmak/nafi çil.

son: amin maalouf-doğunun limanları
şu an: balzac-30 unda kadın

2400 sayfalik teknik bir kitap okuyorum, canim cikiyor,

Beyoğlu'nun en güzel abisi.

Şu an:Fahrenheit 451 - Ray Bradbury

Son okuduğum: Körlük- Jose Saramago

en son okuduğum kitap: çit- doris pilkington
şuan: uçurtma avcısı-khaled hosseini

Andrey Platonov - Can

evrenin Zerafeti - Brian Greene

Leylim Leylim dun bitti, su an da Homo Faber'i okuyorum

şu an: yeraltından notlar - dostoyevski
en son: hayvan çiftliği - g. orwell

Son okuduğum: Sarte - Bulantı.
Şu an: Ken Kesey - Guguk Kuşu

3 tane okuyorum şu an:
karanlık bir dünyada bilimin mum ışığı - carl sagan
silmarillion - tolkien
50 great short stories

en son bitirdiğim de: düşüş - camus

şu an Profesör - John Katzenbach
önce psiko analist-John Katzenbach

şu an üç koldan hatta dört koldan gidiyorum.
l.f. celine - gecenin sonuna yolculuk
trevanian - şibumi
bilge karasu- uzun sürmüş bir günün akşamı
umut sarıkaya - benim de söyleyeceklerim var

son okuduğum kitap; yaşar kemal - ince memed

ben sahsen cok basarili bir siyasetci olarak gormuyorum. bir kere vizyoner degil. liderlik vasfi yok. eskiden baykali begenmezdim, baykal kilidaroglunun yaninda bm genel sekreteri gibi kalir.

aslina bakarsan mevcut siyasilere baktiginda cok da alternatif bir isim yok gibi. bize verilen gorev kotunun iyisini secmek.

yani unlu filozof ali agaoglunun dedigi gibi, bu degl, bu degil, o da degil, bu hic degil!

öncelikle boş oy atabilirim. o derece tüm partilere uzağım.

lider değil. deniz baykal bile ondan 10 kat daha liderdi.

valla benim gördüğüm herkes bi yerlerden "başbakan duruşu", "liderlik" diye uyduruk bi şey duymuş, onu söyleyip duruyor. başbakan duruşu, hitabet falan deyip durdukları şey tayyip erdoğan'ın saldırgan ve küçümser konuşma tarzı, kulağına söylenen kelimeleri duyabilmek için sesinde yaptığı alçalmalar, yükselmeler. o tür konuşmalar ve tartışmalar nasıl yapılır bu arkadaşlar ingiliz parlamentosuna ve hükümet görevlilerine bakabilirler mesela, kimse bizim siyasetçiler gibi konuşmuyor ve gayet de güzel hitap ediyorlar.

benim kılıçdaroğlu'nu istememe sebebim tamamen ideolojik, kılıçdaroğlundan ziyade chp'yi istemiyorum. vatan haini olduğum için kimsenin sevmediği partileri tutuyorum.

benim ülkenin başında görmek istediğim kriterlere çok uymadığı için.

ben, yurt dışını, ülkeler arası politikaları bilen, bir kaç yabancı dil bilen, dile hakim, eğitimini iyi üniversitelerde yapmış, geçmişinde projeleri ve başarıları ile gündeme gelmiş,evrensel hukuğa ve çevreye saygılı, dini ve herhangi bir gücü menfaati için kullanmayan, daha genç, vizyoner birisini görmek isterim.

mevcut ortamda böyle birisi olmadığı için, kılıçdaroğlu akp karşısında en büyük muhalefetin başı olduğu için mecburen oyumu alacak.

rte'nin başbakanlığını şu an bile halen savunan ve sevenler klasik stocholm sendromu yaşayan insanlar bana göre. bilirsiniz ülkemizde dayılık taslayan, atarlanan gürleyen insanlar küçükten büyüğe çok sevilir. şov yapanlar el üstünde tutulur. yurt dışına bakarsanız, japonya, danimarka, norveç, abd vs adamların ne kadar saygılı efendi konuştuklarını ve kişisel egolarından çok ülke menfaatini düşündüklerini ve "efendi" olabildiklerini görebilirsiniz.

umarım ileride bahsettiğim özellikte dinamik siyasetçiler de görürüz.

hocam şu ara başbakan olmasın zaten.
sıçıp batırdılar,pislik temizlemeye gelecek adamın vay haline.
nereye elini atsan elinde kalacak.

muhalefet olarak kalması şu an onun için en hayırlısı.

tv de tartışmak üst seviye bir şeydir. hem de çok üst seviye.
insanlar belgelerle hazırlanır. saati olur. moderatörü ahmet hakan değildir mesela. süre ile konuşulur, cevap hakkı yenmez falan filan piii.
bizim zangoçların henüz beceremeyeceği bir şeydir.

Ülke için en iyi niyetli dürüst çalışkan insan bile olsa Başbakanlık yapacak ağırlığı varmış gibi durmuyor. Güçlü bir karizması yok. Arkadaşlar doğru demiş bizim millet eli ağır (!) yönetici seviyor. Kılıçdaroğluyla ilgili herhangi bir olumsuz kanaatim yok. Ancak devlet yönetmek deyince dur orda derim yine de. Tamam Teyyip gibi Alikıran başkesen olmasın ama bu coğrafyaya biraz cevval yönetici lazım sanki

kızlı erkekli öğrenci evlerine biz de karşıyız, dindarların oyunu bekliyoruz diyen adam zaten rte'nin taklidini yapıyordur. bir de antakya'dan ve ankara'dan gösterdiği adaylar var. ibb ayrı olay. e biz zaten adamın orjinalinden kurtulmaya çalışıyoruz neden taklidinin gelmesini isteyelim ki?

@godsparticle nasil da carpitiyorsun?! Yuh!

Adam karsiyiz demedi, desteklemiyorum ama engel de olmuyorum dedi,
Butun kesmler gibi cemaatin de bize oy verebilir, her kesim verebilir dedi.
Ankara'daki adayi gayet yerinde.
Antakya icin seninle hemfikirim, dilerim o aday karakterini degistirir.

@error522 insanlar cunku bagirilmaktan, emredilmekten hoslaniyor. Kilicdaroglu da bunu yapmiyor.

her şeyin ötesinde kılıçdaroğlu'nun ne kadar siyasi geçmişi var?

-şimdi burda da şöyle bir tuzak hazırladı sözde kendisine göre. chp kız ve erkek öğrencilerin aynı evde kalmalarını destekliyor.

+ destekliyor musunuz?

- yok efendim. niye destekleyelim? kız öğrenciler bir araya geliyor kendi evlerinde kalıyorlar. erkek öğrenciler bir araya geliyorlar kendi evlerinde kalıyorlar.

şimdi bak güzel kardeşim konuşmanın daha ilginç bir yanını daha yazayım buraya:

K.k. : öyle bir profil çiziyor ki sayın başbakan. bütün üniversite öğrencileri dışarıda, yurt dışında kızlı erkekli bir arada kalıyorlar ve chp bunlara sahip çıkıyor kendi aklınca chp ahlaksızlara sahip çıkıyor gibi bir algıyı yerleştirmek istiyor.


biz ülkenin değerlerine sahip çıkıyoruz, gençlerine sahip çıkıyoruz. eğer bir "sorun" varsa kaynağı bizzat kendisidir. suçlu o öğrenciler değildir suçlu budur.

bütün anne babaların gözünde çocuklar kuşkulu duruma düştü yahu böyle bir şey olabilir mi?


başka bir konuşmasından:

"bakın şimdi bir başbakan bizim bütün gençlerimiz töhmet altında bıraktı. hiçbir siyasetçi bunu yapamaz. anne ve babaları üniversiteye gönderdiği çocuklar dolayısıyla böyle ağır bir suçlamayla karşı karşıya bırakamaz. yazıktır günahtır kendi çocuklarımıza acıyalım. zina suçunu kaldıran bu hükümet şimdi neyin hesabını yapıyor? "


kılıçdaroğlu her konuşmasında sanki erkekle kızın aynı evde kalması yanlış izlenimi veriyor. diyemiyor ki " kızla erkek aynı evde kalabilir. bu bizi ilgilendirmez, sizi de ilgilendirmez."


ankaradaki aday tam bir facia.

antakyadaki aday için ise antakya halkına ana bacı sövse daha iyi olurdu diyorum bir antakyalı olarak.


+

Zayıf bir adam.

Bunu nereye çekersen çek. Yaptığı siyaset kahvede yapılanları geçmiyor.

bunun daha salağına anlatılabilir için olanı yok mu hakikatten hiç bir şey bilmiyorum

dil olarak visual basic öneririm. oldukça basit. zaten bir tane programlama dilini öğrenince diğerlerini öğrenmesi kolay.

eksisozluk.com
kodlamayla hiç bilgin yoksa direk androidden girmek kasar, objective-c x2 kasar. Ve seni bi yerlere getirmez çabuk bıktırır.
Java'dan başlamanı tavsiye ederim.

java veya c# (özellikle visual studio varsa elinin latında) başlangıç noktası için gayet iyidir bence. doğrudan android programlamayla başlamak doğru gelmiyor bana. bir de bu uzun ve sancılı bir süreç eğer yapmak istediğin özel bir şey yoksa debelenip durursun sadece. yani kafanda şunu şunu yapan bir program yazacam diye belirlememişsen 2 hafta sonra kendini başladığın yerlerde bulursun.

genelde tum protein agirlikli diyetlerde haftada 1 gun karbonhidrata abanin denir.

diyetisyen degilim ama abartmazsan cok zarari olacagini dusunmuyorum.

Esmer pirinç yada esmer makarna katı diyetlerde dahi kullanılabilir.

Amaç sadece doymaksa yulaf ezmesi en iyi tercih bence.

gayet de güzel olur.

bunun yerine ben içindekilere güvendiğin tam buğday ekmeğini öneririm sadece kahvaltı için haftada 2-3 gün. her nasıl olursa olsun makarna yiyerek karın doyar mı hiç? et olacak yanında illaki. illa yiyecem diyorsan o makarnanın ardına masa başında oturma bari saatlerce, harcamaya bak ilk 2-3 saat içinde.

diyetindeki sapmaları günün ilk öğünü yani kahvaltıda yaparsan az zayiatla çıkarsın:)

yağsız, haşlanmış makarnayı damak zevkinize göre mi seçtiniz?

makarna = hamur
tam buğday, yarım buğday fark etmiyor.
haşlanmış patates "bile" daha iyidir makarnadan.

doymak için proteini ve bağırsakları çalıştırması için yağı artırın.

not: doktor/diyestisyen değilim.

Bağırsaklar için yağ ve lif daha doğru bir tercih olur.

Mesai ücreti verilmeden mi calismanizi istiyor?

ÇALIŞMA SAATLERİNDE DEĞİŞİKLİK

İş sözleşmesinde aksine bir hüküm yoksa çalışma saatlerinde de işveren tek taraflı değişiklik yapamaz. Bazı durumlarda iş sözleşmesinde çalışma saatleri ile ilgili bir hüküm olmamasına rağmen işveren çalışma saatlerini dürüstlük kuralı çerçevesinde tek taraflı değiştirebilmektedir. Örneğin gün ışığından daha çok yararlanmak amacıyla işverenin yaz ve kış dönemi için toplam çalışma saatleri süresini değiştirmemek koşulu ile işin başlama ve bitiş saatlerinde saat ayarlaması yapabilmesi gibi. Bu tür değişikliklerinde işletmenin gereklerinden kaynaklanması ve dürüstlük kuralı çerçevesinde uygulanması gerekir.,

sonuç olarak, sözleşmeyi fesh edip, tazminat alabilirsiniz.

Fazla çalışma süresinin toplamı bir yılda 270 saatten fazla olamaz. Kabataslak baktığımda sanırım sizin işveren de bu 270 sınırında kalmaya çalışmış.
Ücret olarak da normal çalışma ücretinin %50 artırılması ile ödenmelidir fazla mesailer.

Bunlar sağlansa dahi çalışanın onayı alınmalıdır. Sanırım yeni yapılacak sözleşmede bu fazla çalışmayı da onaylamanız istenecektir.

Ayrılmayı düşünürseniz istifa etmeyip tek taraflı fesh etmeniz lazım sözleşmenizi. O durumda kıdem tazminatı hakkınız var ise, talepte bulunabilirsiniz. Mahkemeye vermeniz gerekecek tabii işvereni. Buradan sonraki süreci bilmiyorum ama bildiğim şu: çalışma şartları önemli şekilde değişiyorsa tazminat hakkınız doğuyor.

Mesai ücretlerini vereceğini söylüyor. Ödemeler konusunda pek sıkıntı yaşamıyoruz ama çalışma şartlarındaki değişiklik çalışmaktan vazgeçmeme neden oluyor.

Değişiklik için bizden onay istiyor ama "İsteyen istifa edebilir" de diyor. Diyelim ki istifa etmedim ama sözleşmeyi de imzalamadım, ne olacak?

@pluto the planet o maddeyi inceledim ama hukuki bilgim sınırlı olduğu için benim durumuma uyup uymadığını bir türlü anlayamadım.

cevaplarınız için teşekkür ediyorum.

patronla bir sıkıntınız yok anladığım kadarıyla. o zaman burada insan ilişkileri devreye giriyor. patron için bu iyiliği yapacak mısınız? tabi bütün haklarınızı tam olarak sağladını düşünerek söylüyorum.

evet, herhangi bir sıkıntımız yok ama bu çalışma şartlarını kabul etmeyeceğim. kabul ettiğim takdirde sosyal hayatım sıfırlanacak. çıkma kararım kesin ama haklarımdan haberdar değilim.

işveren hukuka uygun davranmış nerede çalıştığınızı merak ettim. yaptığı şey çalışma koşullarında esaslı değişiklik ve yeni sözleşmeyle bunu kaul etmenizi istiyor. işveren çalışma koşullarında esaslı değişiklik kararını tek taraflı alamaz. Aşağıdaki kısmı da internetten buldum.
"

İşveren, iş sözleşmesiyle veya iş sözleşmesinin eki niteliğindeki personel
yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ya da işyeri uygulamasıyla oluşan
çalışma koşullarında esaslı bir değişikliği ancak durumu işçiye yazılı
olarak bildirmek suretiyle yapabilir. Bu şekle uygun olarak yapılmayan
ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler
işçiyi bağlamaz. İşçi değişiklik önerisini bu süre içinde kabul etmezse,
işveren değişikliğin geçerli bir nedene dayandığını veya fesih için
başka bir geçerli nedenin bulunduğunu yazılı olarak açıklamak ve bildirim
süresine uymak suretiyle iş sözleşmesini feshedebilir. İşçi bu durumda
4857 sayılı İş Kanunu 17 ve 21.madde hükümlerine göre dava açabilir
(Yrg.9.HK:2007/31073).
Çalışma koşullarında işçi aleyhine esaslı değişiklik olduğu konusunda
ispat yükü işçidedir. Çalışma koşullarının belirlenmesinin ardından, yapılmak
istenenin değişiklik olup olmadığı ve en sonunda işçi aleyhine olduğu
işçi tarafından kanıtlanmalıdır.
İş Kanunu hükmü, işverenin önerisini ve önerinin isçi tarafından kabul
edilmesini yazılı şekil şartına bağlamıştır. Diğer bir ifadeyle önerinin yazılı
olarak yapılmaması veya önerinin işçi tarafından kabul edildiğinin yazılı
olarak işverene bildirilmemiş olması, çalışma koşullarında değişiklik
yapılmasını
engelleyecek bir “geçerlilik koşulu” niteliği taşımaktadır.
İş Kanunu hükmü, işverenin değişiklik önerisinin isçi tarafından kabulünde
altı iş günlük süre kısıtlaması getirmiştir. Altı iş günü geçtikten sonra
işçinin
öneriyi yazılı olarak kabul ettiğini işverene bildirmesi halinde de,
kanaatimce işveren çalışma koşullarında esaslı değişikliği yapabilecektir.
İşçi çalışma koşullarında esaslı değişikliği kabul etmez ve işyerinde
çalışmaya devam edilirse, değişiklik gerçekleşmemiş ve sözleşme eski
şartlarla devam ediyor sayılır. Bu durumda işveren, değişiklik teklifinden
vazgeçerek sözleşmenin eski şartlarda devamını isteyebilir ya da çalışma
koşullarında değişikliğin geçerli bir nedene dayandığını veya fesih için
başka bir nedenin bulunduğunu yazılı olarak açıklamak ve bildirim süresine
uymak koşulu ile sözleşmeyi feshedebilir(Yrg.9.HK:2009/2936). "

Cumhur Sinan ÖZDEMİR*

şartları kabul etmediğini söyledikten sonra kovulmayı bekleyebilirsin.

30 ay kadar sürecek bir makina imalatı sanıyorum ki büyük paralar kazandıracaktır, dolayısıyla patronunuz sizi kovma kararını veresiye satan peşin satan tablosundaki peşin satan gibi gevşek oturuş, elde puro ile 5dk düşünmeden verebilir.

sonuçta senin kullandığın programı kullanabilen ve kafası çalışan eleman bulmak zor olmasa gerek.

sen haklarını değil istifa ettikten sonra her anlamda daha iyi bir iş bulabilir misin ona bak.

bulamayacaksan;

kırbaç geliyor.

@azizakin yaptığımız iş sadece program kullanmaktan ibaret değil. otomasyon makinelerinin tasarımını yapıyoruz, yaptığımız işi yapan çok fazla insan olmadığı için eleman arzı sınırlı. ben çıktıktan sonra aynı işi yapacak adamı bulması işin özelliğinden dolayı çok mümkün değil. elim biraz kuvvetli bu yüzden ama adam da işi yetiştirebilmek için bahsettiği şartlarda çalıştırmak zorunda.

@godsparticle sözleşmeyi şimdilik sözlü olarak ifade etti. elimde böyle bir sözleşme önerdiğine dair kanıt yok. çıktıktan sonra da kanıtlayabileceğimi sanmıyorum. şu ana kadar yazılanlardan anladığım kadarıyla tazminat alma hakkım yok gibi, alacaksam da şirketle davalık olmam gerekiyor. teşekkür ediyorum.

Sen istifa etme. Eğer sana derse ki neden dediğim saatlerde fazla mesai yapmıyorsun o zaman dersin ki ben fazla mesaiyi kabul etmedim. etmek zorunda değilsin. işveren işçisine zorla fazla mesai yaptıramaz. o zaman eğer seni işten çıkarmak isterse geçerli sebep bulmak zorunda. ben fazla mesai yap dedim yapmadı derse işe iade davası açarsın. iş mahkemeleri çok uç bir durum olmadıkça işçi lehine karar vermeye meyillidir ki bu zaten normal. dolayısıyla sizin istifa etmeniz bana kalırsa çok saçma.

ayrıca şirketle davalık olmak garip ya da yanlış bir durum değil. thy işten çıkardığı 305 işçisini seve seve geri aldı. almadıklarına da tazminatlarını ödedi çünkü davaları kaybetti. iş davaları öyle yıllar süren süreçler değil. korkulacak bir durum yok. ama dediğim gibi istifa etmeniz bana mantıklı gelmiyor.

yanlis anlamadiysam patron kil tüy bi adam degil.

gidin konusun, ben bu isi böyle kabul etmedim, motivasyonunuzun kalmayacagini belirtin, eger orda calismaktan memnun iseniz bunuda belirtin ama bu belirtilen saatlerde calismam mümkün degil diyin, yani dediginiz gibi zaten sosyal hayat sifirlanicak.

durumu anlatin, eger vazgecilmez biri iseniz ya da iyi niyetli ise anlar, duruma göre hafta flexible biseyler ayarlarsiniz, ya da benefitler filan olabilir.

bu noktada insan iliskileri ile cözemez iseniz hukuki yollara gidebilirsiniz.

emin olamayınca kendisiyle konuştum şimdi. sıkıntı çıkarmadı, tazminatı vereceğini söylüyor. hepinize tekrar teşekkür ederim yardımlarınız için.

işe iade davası yanlız toplu iş çıkarmada sözkonusu. onun dışında işveren belirsiz süreli işçiyi kıdem ve ihbar şartlarını gerçekleştirerek her zaman işten çıkarabilir, haklı sebepe ihtiyaç duymaz.

siz gene de istifa etmeyin. Bırakın o çıkarsın. İstifa edersiniz, sözünü tutmazsa hiçbirşey talep edemezsiniz.

Merak ettiğim 30 ay 2.5 yıl yapar. Bu kadar uzun süre kimse o şartlarda verimli çalışamaz. 30 ay boyunca sizden hergün 3 saat, haftada 20 saat, yılda 1040 saat fazla mesai istiyor. Kimse bu kadar uzun süre verimli çalışamaz. Niçin onunla konuşup bu 2.5 sene için 1-2 eleman almasını istemiyorsunuz?

dostum öncelikle, çalışma şartlarında köklü değişiklik nedeniyle tazminatını alarak ayrılma hakkın var.
ikincisi nereden baksan fazla mesailerle beraber %50 bir maaş artışı yaşayacak gibisin, e patron biraz mal mı bilmiyorum ama 2 personele bu kadar fazla mesai yaptıracağına 3. personel alsa aynı hesaba gelir ve de personeli kaçmaz.

@dunyanin dans eden sarki soleyen pisligi @joe dalton eleman ihtiyacını kendisine sürekli söylüyordum zaten, ilan da veriyor sürekli ama daha önce de söylediğim gibi bu işte tecrübeli insan sayısı çok az. alıp yetiştirmek gerekiyor. bu da makinelerin kompleks olmasından dolayı 2-3 yıllık bir süreç gerektiriyor. o yüzden bizden faydalanabildiği kadar faydalanmak istiyor. kendisinden şimdiye kadar bir üçkağıtçılık görmedim, sözüne güvenirim ama o bile kelek yaparsa bir daha hiçbir işverene güvenmem :)

@kazma kramer
o zaman sizi kaybetmemek için elinden geleni yapması lazım.
yani "isteyen istifa edebilir" rahatlığında olmamalı.
şartları kolaylaştırabilir biraz ne bileyim, 1 hafta fazla mesai yaptırır, 1 hafta yaptırmaz, ya da istemeyene yaptırmaz vs. gibi.
çünkü bu dediğiniz şartlarda yine yetiştiremeyecek projeyi.
sizi anlıyorum, köle gibi çalışmak ve 30 ay kendinizi bağlamak istemiyorsunuz ama orta yol bulunamaz mı diye de aklımdan geçmiyor değil.
hem sizin açınızdan hem işvereniniz açısından kazançlı olacak orta bir yol yani.

hayat bir görev değildir. keyif almak da bir faydadır.

gerçek olayları anlatan kitaplar oku sende. tarih kitapları vs gibi.

yani sana bişey kazandıracak tek kitap türü kişisel gelişim kitapları değil ki. felsefe, sosyoloji, psikoloji, tarih temalı okumalar yapabilirsin mesela, ya da şiir okumak. bence çok da "fayda"sını görürsün.

Felsefe kitaplarım vardı onları getiremedim.
Sosyoloji ve psikoloji temalı ne önerirsiniz? Tarih de sevmiyorum

hiç bir şey olmasa prangatist yerine pragmatist yazmayı öğrenirsin, öyle düşün.

popülist olacak ama kürk mantolu madonna'yı da çok beğenmiştim. kendime birşeyler kattığını da düşünüyorum. bunun gibi romanlar çok vardır aslında. kendimle çelişir gibi oldum biliyorum

Telefondan yazıyorum boşu boşuna moderatorleri yoracaksın zeki insan

mesela hem roman hem de sosyolojik ve psikolojik, ve de dil felsefesi temalı george orwell - 1984 var; yevgeny zamyatin - biz önerebilirim. Yani imla kurallarına anlamsızca takık insanların obsesifliğinin sebepleri hakkında da fikir verir örneğin. Dilin ve kullanılışının ne kadar "önemli" olduğuna ve sosyolojik-psikolojik süreçlerdeki yerine dair. Bence ludwig wittgenstein da ilgi çekici ve çok şey katıyor insana.

ali şeriati - ideallerin yenilgisi de önerebilirim. dinler tarihinin tarihte ve günümüzdeki ve de gündelik hayattaki toplumsal yansımaları üzerine.
Noam chomsky - medya gerçeği.
Jean baudrillard - tam ekran.

Ben de aynı kafadayım. Sırf bu nedenle psikolojiye ilgim olduğu için Akademik kaynaklara yöneldi, onları okuyorum.

sanat eserinin kişiye bir katkı sağlamadığını zannetmek de ilginç bir hastalık. Bence oku bütün bu dogmatik düşüncelerini bir kenara bırakıp. Zamanla anlarsın ne kadar saçma bir düşünce içinde olduğunu.

iyi de kitaptan alacağın şey direkt bilgi olmak zorunda değil ki. çok yanlış düşünüyorsun.
kazandığın bakış açısı, sosyal zeka, genel kültür, kelime haznesi vs vs onalar fayda değil mi?

Roman dediğin şeyler de filmler gibi.
1) izleyip çok muhteşem zaman geçirip bir yıl sonra bir bok hatırlamayabilirsin (hollywood)

2) izleyip, hayatını gözden geçirebilir, hayata bakış açını değiştirebilir, en kötü ihtimalle hayatında bazı şeyleri sorgulayabilirsin.

romanlar da böyledir. dan brown falan okurken eğlenirsin. sürükleyicidir. ama üç yıl sonra sana ne kattığını bilemezsin.

carlos fuentes, jose saramago gibi adamların kitaplarını okursan hayattaki bir çok şeyi sorgulamaya başlayabilirsin. illa doğrudan bilgi veren bir kitap okumak zorunda değilsin. zaten bu tarz yazarların olmasının sebebi budur. doğrudan bilgi veren yüzlerce kitap var, demokrasi ve devlet teorileri üzerine bir ton kitap var. içleri bilgi dolu ama alıp okuyasımız gelmez. fakat saramago'nun körlük ve görmek kitapları devlet, demokrasi ve özgürlükler üzerine muhteşem kitaplardır ve çok da harika kurguları vardır. dolayısıyla eğer amacın bir şeyler öğrenmekse dan brown falan yanlış tercih.

o romanları okumak kötü demiyorum yanlış anlaşılmasın. ben de o "bestseller" denen popüler kültür romanlarından okurum çok. fakat onlardan beklentilerim farklıdır.

romanlardan hiçbir şey kazanmadığını düşünüyorsan okuduğun şeyleri tekrar gözden geçir bence. aynı şeyleri tekrarlayan sikik kişisel gelişim kitaplarından çok daha fazla şey öğretir romanlar, faydasız falan değildir hiçbirisi. okumanın hiçbir türü faydasız değil.

hayatın gerçekçiliğinden uzaklaşmak için fantastik kitaplar okusan? hayat zaten bayık hiç değilse heyecan gelir değişik hisler tadarsın.

@godsparticle +1

Saramago-Körlük, bazı cümleleri defalarca okudum,çok değişik anlamlar çıkardım,Siz de önermiştiniz zaten,dediklerinizde haklısınız.

önemli olan yolda olmak. bu gerçeği hatırlarsan bi çok şeyden zevk alırsın kitap okumak da dahil.

yao ming

marko tomas
alper tezcan

Sebastien deisler

hala yasını tutuyorum amk.

en.wikipedia.org

işine yarar sanırsam.

bleacherreport.com

willy sagnol.

bir de sakatlık olarak sayılırsa bu var yakın geçmişten; www.dailymail.co.uk

Daha popüler yok mu?

spor hayatları bitmese popüler olabilirlerdi kanka. çok şey istiyorsun.

@baldur Çok popülerken bitemez mi?

brandon roy

Rıdvan Dilmen

Kobe Bryant da desek mi içimiz kan ağlayarak :(

van basten

(bu eski oldu pardon 18-20 yaş kriterini görmemişim)

ölüm de sakatlık sayılıyorsa
Ayrton Senna

formula-indycar sayılıyorsa alex zanardi, formüladan indy car a geçtiğinde ama onun da var bi 10-12 yılı. yaşlandık.

zanardi bi kazada bacaklarını kaybetti.

sakatlık değil de hastalık kurtarırsa:
(bkz: patrice loko) (bkz: sedat balkanlı)

kanser de sayılırsa
(bkz: stiliyan petrov)

ilhan mansiz

sebastien deisler +1

sebep sonuç ilişkisi kurmaya çalışıyorum.
"nerede kimin hatası var? neden böyle oldu?" vb. tarzı sorular sorup kafamda olayları analiz ediyorum.

eğer beni çok üzen bir durumdaysam bir süre dibe vurmak için kendime zaman veririm.
bu süreçte ağlak şarkılar da dinlerim, depresif filmler de izlerim.
eğer zehri öyle atacağıma inanıyorsam içgüdülerime göre hareket ederim yani.

genelde yaşam enerjisi yüksek biri olduğum için birkaç gün içinde "yeter bu kadar" diye kendime gelirim.

bir de zamana ve yaşama güvenmek çok önemli.
insan bazen sorunlar bitmeyecekmiş, hayat hep öyle devam edecekmiş gibi düşünüyor, ama yaşam döngüsü bir süre sonra siz bir şey yapmadan evde otursanız bile bir şekilde ufak tefek de olsa hareketleniyor.

ekleme olarak da:
zaten her gün meditasyon, transformal nefes egzersizleri vb. yapan biriyim.
çok sorunum olduğunda kendimi bunlara adadığım, günün büyük kısmını bunlarla geçirdiğim de oluyor.

ilk önce ben bir halt yedim kısmını kabul ediyorum.

sonrasında değişik şeyler denedim:
işe git>eve gel>yemek ye(ölme!)>oyun oyna>uyu>işe git bu döngü bir süre işe yarasa da sonunda da hep daha kötü oldu.

spor yapmak çok iyi geliyor, koşmak yürümek yüzmek vs. gibi. hem genel olarak düzenli hareket depresyonu da azaltan bir şey.

bir de konuşup anlatmak var. konuş anlat dertleş(pm atabilirsin istersen dinleyebilirim)

yavaş yavaş. ama bu aşamada ani radikal kararlar alma. önce bir normale dön, kendini dinle sakinleş, sonra her bir parçayı yerine oturtursun.
bu arada geçmişi ve sıçışları fazla düşünme, sadece önüne bak ve devam et. battı balık yan gider diye daha da sıçma.

en önemlisi, hayatta bazen sıçıp batırmak gerekiyor. ancak o zaman doğru yolu buluyorsun. herşey zamanla yerine oturur nasılsa.

1- Yaptığın hata ya da hatalar kabullen.
2- sonuçları kabullen. Hayatımın amına koydum, muhteşem bir ilişkiyi sikip attım vs.
3- eğer acı çekmek istiyorsan çek. Sonuçta hata yaptın, kötü bir şey oldu cezası da olsun bir zahmet. Hem büyük hatalar yapayım hem kötü sonuçları olmasın yok.
4- bunu herkesin yaşadığını, bu tarz hataları yapan ilk kişinin sen olmadığını bil ve hata yapmanın normal olduğunu kabullen.
5- spor yap. spor dışında başka insanlarla tanışabileceğin aktivitelere katıl. sevigili falan olmak değil amaç. amaç şu. bu muhteşem büyük sıçışına şahit olmamış insanlarla yeni yeni tanıştığında gidip muhteşem sıçışını anlatma. muhteşem sıçışın olmamışcasına hayatına yeniden başla.

6- bir daha aynı şeyi yapmamaya çalış. yaşadıklarını silme. ders al, seni öldürmeyen şey güçlendirir.


bu sırada hayatının mottosu: " zararın neresinden dönülse kardır". dolayısıyla ulan çok sıçtım artık toparlayamam gibi bir şey yok. ama ne kadar önce toparlamaya başlarsan senin için o kadar iyi.

kendime kızmıyorum, hata yaptım diyorum. nerede hata yaptığımı tespit edip düzeltmeye ve tekrar etmemeye çalışıyorum.

Badem yağının zararı yok tam tersine omega 6 içerdiği için çok faydalı.

bademin her sene en az 3-5 üniverstenin beslenme fakultesi tarafından varolan en sağlıklı yiyecek seçildiğini bil, rahat rahat ye.
protein konusunda konserve fasulyeye ve bakliyata dayan. bademden gelecek protein seni kesmez
edit: bahsettiğim badem çiğ ve kavrulmamış olanı. kavrulmuşu tamamen ayrı hikaye

badem sağlıklı diyetlerde vazgeçilmezdir. sossuz bademden bahsediyoruz tabii burda.

yağ oranını azaltman için şekerden ve undan uzak durman lazım. şeker derken çayı şekersiz içmenden tut da tatlı yememeye hatta meyvelere kadar uzayan bir liste bu. meyve yeme demiyorum tabii ki ama mümkünse yemekle birlikte ye. ama meyve dediğin şey hepten şeker sonuçta. bal, pekmez, reçel falan da yok tabii. bunun dışında patates, pirinç gibi yiyeceklerden uzak durman lazım. ekmek falan da yok. hadi çok ekmek yemek istedin diyelim tam tahıllı olanından yersin biraz.

bitki kökenli proteinler maalesef hayvansal kökenli proteinler kadar vücut tarafından kullanılamıyor. garip internet sitelerinde oranlar da veriliyor ama kaynak bulamadığım için buraya yazmayacağım.

vejeteryan beslenme biçimi konusunda tam bir fikrim yok. veganlar gibi tamamen hayvansal ürünlerden uzak mı duruyorsun bilmiyorum fakat, diyet olmayan süt, yoğurt peynir gibi ürünler ile haşlanmış yumurtayı ekleyebiliyorsan beslenme düzenine ekle.

trainspotting ve snatch.

bu iki filmi de gecen sene izledim, vay amk nasil izlememisim boyle super filmleri diye dusundum.

woody allen filmleri. aslında bir yandan da seviniyorum anlamıycağım zamanlarda izleyip heba etmediğime.

forest gump

Dark city

Forrest Gump. Keşke ergenlik çağında izleseydim. İş güç içinde böyle filmlerle vakit kaybetmek acı geliyor.

ben 6.hissi çok küçükken izlediğim için pişmanım

son 1 ayda birkaç yıldır listemde beklettiğim ve henüz izlediğim ve keşke daha önce izlemiş olsaydım dediğim filmler:
kind hearts and coronets
the night of the hunter
stroszek

road house

watchmen.

Sidney Lumet ve Mike Leigh filmleri

run lola run

bunda da olmazsa bir sonraki seçimde hepimiz akp ye vericez demektir. zira başka şansımız kalmayacak gibi duruyor.

chp ve mhp ye bağlı, mesela sarıgül veya balbayın chp genel başkan olması veya cemaatçilerin mhpye oy vermesiyle oyları düşer..

fethocular zaten akp ye oy vermiceklerdi.şimdi az fethocular da vermicek.çok birşey değişçeğini sanmıyorum.

fethocular kırılmasın fethocu dediğim için kötü niyet yok.

akp alır götürür bu ülkede akp ye değil tayyip erdoğan a oy veriliyor.onu seven de çok büyük bir kısım var yedirmezler.

Bu olayların sonucunu da beklemek lazım..

Akepe alır malesef.

Ön yargıyı kırmak atomu parcalamaktan daha zor demişler İnsanların sol kesime olumsuz ön yargısı olduğu kadar, akp'ye de olumlu ön yargıları var. memleketi satsalar adamlar ben kömürüme, erzağıma, şu bu maaşıma bakarım diyo.

Ulan adam ben tayyip erdoganın götünün kılıyım diyor ya, biz daha boş yere neyi tartısıyoruz..

az miktar azalır.

arkadaşlar neden herkes akp'nin iktidardan düşmesi hayali ile yaşıyor anlamıyorum. bu ülkede sağ partiler iktidar olur her zaman. akp'den başka merkez sağ parti olmadıgına göre iktidardan gitmesini beklemek hayalcilik. başbakanı sevmiyorsanız size başka bir akplinin başbakan olmasını beklemenizden başka bir nasihatim olamaz.

en fazla %3-5 düşer bence, 2023'e kadar devam allahın izniyle. kıpssss ;)

en az 8-10 puan düşer.

hergün metrobüsle işe gidip geliyorum.

abi inanılmaz ama bayağı kişi bu amerikanın bir oyunu başbakana komplo kuruldu diyor. yani olayın ucu açıkça başbakana dayanmazsa ve sağlam belgeler gün ışığına çıkmazsa çok büyük etki olacağını sanmıyorum. bir de herifler bayağı bayağı " türkiye çok büyüdü ekonomisi çok gelişti o yüzden amerika müdahale etti" diyor. dolar ne kadar olmuş 25 yıl önce takibi bırakmış amca.

azalacağı kesin. gezi ve rüşvet skandalı bir miktar oy kaybı yaşatacak akp'ye. ama ben de diğer arkadaşlara katılıyorum. ak parti'nin gitmesine yetmeyecek bu kayıplar bana göre.

ak partinin gidip başka bir partinin gelmesi ancak ve ancak ekonomik kriz ile olur. çünkü türk halkının büyük çoğunluğu cebini düşünür. işi tıkırında gidiyorsa baştakine verir. o insanın ne yediği ne kazık attığını pek umursamaz.

ekonomik bunalım, sonucunda işsizlik, vergiler ve kapanan küçük esnaf sonucunda ak parti çuvallayabilir ancak.

akp'nin ne kadar başarılı bir pr çalışması ve yandaş medyanın komplo pompalamasına bağlı.

yerel seçimi bilmem ama sonraki genel seçimde %38-42 arası bişey alır.

chp ve mhp'nin muhalefet performansına göre. şimdilik iki parti de kıs kıs gülüyor ama çok aktif bir muhalefet yapamıyorlar.

başbakan gelip sülalelerini kurşuna dizse "ama ekonomi çok iyi, başörtülü bacım, camide içki içtiler" diye oy verecek milyonlarca insan olduğu için çok fazla etkilemeyecek.

oy kayıplarını kürtlerden telafi edecek gibi duruyor.

akp gene alır, oy oranları değişmez. cemaat tarafına fetoş, maklubeci, akp tarafını koyun, kömürcü, makarnacı diye hakaret edildiği sürece bu hakaretler akp ye oy veren insanı daha çok gaza getirecektir. ne diyorduk, adamlar yiyor ama çalışıyor, bunun nedeni eskiden de yiyorlardı ama çalışmıyorlardı şimdi hiç deil çalışıyorlar.yani chp nin iktidar olması anca rüyada.

6303 olabilir.

Nokia 1800. Benim emektar telefonu anneme vermeseydim bi sansın olabilirdi.

1200 bulabilirseniz feneri de var.

6300 kullanıyorum, 4 senedir. İkinci el aldım onu da belirteyim. Kasası metal olduğu için daha sağlam bana göre ancak mantıken konuşuyorum. Bu modeli de değerlendir bence.

telefon hususunda babanla aynı düşünceleri paylaşan birisi olarak Nokia 105 kullanıyorum, aradığın özellikleri tam karşılıyor ama ben İngiltere'den aldım (20 Pound), Türkiyeye geldi mi bilmiyorum

www.nokia.com

www.akakce.com

alt+132

alt gr + Ğ sonrasında a'ya bas ä

peki "es gefallt mir" past tense nasıl söyleniyor.

yani; hoşuma gidiyordu. beğeniyordum. demek istiyorum.

gençler benimki amerikan klavye :/ söylemey unutmuşum

es hat mir gerfallen olsa gerek

"es hatte mir gefallen"

ä: alt + 132
å: alt + 134

ayağını niye çekiyorsun gazdan? çekme o zaman hocam.

Selam bora sen. 320'den sonra titreme oluyor mu? Ya da twitter adresin var mı?

uyanınca geçer gibi geldi bana

Soru mu sordunuz yoksa laf olsun diye mi yazdınız anlayamadım,soru cümlesi de göremedim. Fakat,arabayı servise götüreceğinize bence siz önce bir doktora gidin. Trafikte sadece siz yoksunuz, başkalarının canını tehlikeye atmaya hakkınız yok.

Bizimle paylaşmasan darılırdım vallahi, iyi yapmışsın. Öptüm.

zengin sevmiyorum biz burada anladığın üzere.

250 ye ulaşmak için çabalama o zaman.

beyler konusu açılmışken sorayım dedim;

yokuş aşağı koşarken benim vücud bi titreme yapıyor.ayakkabıları değiştirdim yine aynı sorun.doktara gidicem de size sorayım dedim.

vücud ölçüleri olarak 181 boy-80 kilo.

sevgiler saygılar.

porsche'nin sorunu bu dostum, oysa ki bak benim gibi al bir ferrari bak ne titreme kalir ne saga - sola cekme.

Allah allah arkadaşlar şehir içinde yapmıyorum tabi bu hızları sehir dışı musait yollarda yapıyorum. ayrıca aracımın sorununun bu platformda problem olabileceğini düşünmedim afedersiniz. dalga konusu olduk iyi mi özür dilerim..

cidden sorduysan eğer motor frenini kontrol ettir. hani ayağını gazdan çekince devrin düşmesini sağlayan hede. aşırı heyecanlanmış ya da son zamanlarda sevişmemiş olabilir.

ferrari kullanırken böyle bir sorun yaşamadım. porsche diğerleriyle garajda duruyor.

her araba için belli bir hız vardır zaten bunu bilmen lazım titreme sınırı. ancak porschen içib 250 düşük geldi bana ki bir çok alt segment arabada ben 240 a kadar bu sorun olmadan ilerliyorum. sebebi yine m3ündeki gibi olabilir. bu olay hep lastiklerden kaynaklanıyormuş. çünkü ben de çok yaşıyorum ama takmıyorum :/ insanlar burada seni bakın bende porsche var görün diye yazmışsın gibi görüyor. zamanında bana da alakasız tepkiler gelmişti. birazcık paran varmış gibi gözükünce taşlıyorlar.

üstünüz açık kalmış. bir de yatmadan önce çok bir şey yemeyin geçer.

yukarıda yazdıklarınızı ciddiye almadım. eğer ciddiyse o zaman acilen bir psikoloğa gitmeniz gerekir.

tabi bir de şöyle bir şey var dikkatli olmak lazım.
www.hurriyet.com.tr

@disardayim

bilseydim belirtmezdim ben yine üzerime alınıyım hata benim olsun sorun değil.
bu arada gazdayken dip görüyorum sorunsuz işte gazı kesince de böyle sorun oluyor muhtemelen yine aynı sebep sanırım ptesi ortaya çıkıcak inş..kafamı kurcalayan daha spesifik bişey olabilir mi acabasıydı.. teşekkür ettim.

@paradoxical teşekkürler.

@clones eyvallah.

bence onu sat bugatti veyron'a geç. geçen belgeseli vardı süper araba.

ahaha. kaç tane mesaj geldi, samimice söyler misin

gaza basınca düz giden araba gaza basmayınca düz gitmiyorsa zaten bunun rot balans ya da lastik basıncıyla ile alakakası olacağını sanmıyorum. gaza bastığında çekiş yüksek olduğu için rüzgara karşı koyabiliyor araban ama gazı bıraktığında o çekiş olmadığı için rüzgara karşı koyamıyor, çok anormal bir durum değil. daha önce oluyodur ama sen farketmemişsindir diye düşünüyorum.

almanya'ya gidip hız sınırı olmayan otobanda sürün. orda titreme de olmaz.

bendekinin kadranı 350. sizin ki 320de bitiyor mu? Yada carrera s kullandığınıza emin misiniz?
(max seviyede sorun yok 320ye kadar çıkıyor yazmışsınız)

@absinthe gazdayken kontrol max seviyede dedim ama hız olarak 320ye kadar ciktim. Aracim yapilsin fazlasını da gorururum.

her türlü bizler kaybedeceğiz.

Türkiye yine kaybedecek,ben onu biliyorum. birbirlerini yok etseler keşke. beraberlik diyorum.

bence biz alacağız, elimize tabii.

hükümet cemaat kavgası değil bu bilader, yeter sabahtan beridir... adamlar operasyonun temeli 5 yıl önce atıldı, son 1 yıldır ciddi teknik takip yapıldı vs. diyorlar. böyle bi soruşturma iki ayda falan yapılacak şey değil, cemaatle, dersanelerle falan alakası yok yani.

filler zıplayacak çimler ezilecek

abi cemaatten emir almadan yolsuzluklara ses çıkarmayan bir yargımız var, cemaatten emir gelmeden suçlulara dokunmayan bir emniyet var. ikisi de kazanacak. bu devrin soyguncuları gidecek bir sonraki devrin soyguncuları gelecek. ne yargı değişecek, ne hükümetlerin yönetimi ne de emniyet.

@loser blueser, kardeş atladığın bir şey var. zaten insanlar her şey güzelken gülüp oynayıp,bozulunca harekete geçmiyor. herkes kendi elini güçlendirmek için hamleler yapıyor yıllardır, gerekirse kullanıyor. böyle sorunlar olmasa belki de bu olaylar olmayacaktı ya da olacaktı ama bakanların oğluşlarına,nüfuzlulara dokunulmayacaktı.

o zaman senin dediğin, cemaat yıllardır akp'ye karşı savcılar eliyle bilgi, belge topluyor ilerideki bir sıkıntıda kullanmak üzere. ne kadar mantıklı geliyor bu sana?

hadi bunu geçtim, diyelim ki böyle bir ihtimal var ve cidden bu operasyonun temelinde cemaat var. benim için yine sıkıntı yok, bu işe girişilmesine cemaat sebep olmuş olsa bile bu işin sonucunda yargılananlar türk milleti adına yargılanacaklar.

Nasil cemaat kavgasi degil yahu? Yillar boyu Unakitan'in yolsuzluklarina kimse gikini cikardi mi? En son iyice ayyuka cikinca gonderdiler adami, o kadar. Ha, simdi savcilar dun gece toplanip cok hurma yemis o yuzden bir anda isini duzgun yapmaya karar verdi de yolsuzluklarin pesine dustu.

Cemaat kazanir, sonra baska birini getirirler iste. Arinc belki.

@loser blueser deniz feneri derneği olayını çözeydiler önce. bütün belgelere rağmen olmadı o davada bir bok.

cemaatin gazıyla bu işlerin olmasının bir kaç önemli noktası var.

1) cemaatle ters düşmediğin sürece yolsuzluk yapabilir ülkeyi soyabilirsin.
2) cemaatin elinde herkese ait bilgiler belgeler var. eğer günü geldiğinde kullanılması gerekirse kullanılır.
3) emniyet de adalet de cemaatin elinde. emniyeti de adaleti de cemaat belirler.

"hadi bunu geçtim, diyelim ki böyle bir ihtimal var ve cidden bu operasyonun temelinde cemaat var. benim için yine sıkıntı yok, bu işe girişilmesine cemaat sebep olmuş olsa bile bu işin sonucunda yargılananlar türk milleti adına yargılanacaklar."

eğer yarın bu adamlar cemaatle barışırsa görürüz yargılananlar kimin adına yargılanacaklar. bugün cemaatin çıkarları senin işine geliyor olabilir. yarın cemaatin çıkarlırının kimin işine geleceğini bilemeyiz.

bu ok cemaatin yayından çıktı desek bile, ok yaydan çıktıktan sonra oku atanın yapabileceği hiç bişey yok. cemaat bile olsa, elde çok ciddi deliller olmadan böyle bir işe asla girilemez. deliller olduğuna göre yargılama yapılacak ve cemaatin hiç bir etkisi olamayacak bu işte. iki tarafın da eli güçlü, bu cemaatin işiyse cemaat kontrolünde olan hakimler savcıların kontrolü de hükümetin elinde. yani bu noktadan bakınca bi kör düğüm. eğer cemaatle hükümet barışırsa bu işin sonucunda hiç bişey olmaz diyorsan, mahkemenin, yargıtayın ve anayasa mahkemesinin tamamının cemaat veya akp kontrolünde olduğunu söylemen gerekir. böyle bişey yok, bu ülkede hala bir parça da olsa bağımsız yargı var ve o yargı bu işi sonuçlandıracak.

bu olaya cemaatin dahil olduğu senaryo, dediğim gibi buna inanmıyorum ben. 5 yıldır belge toplandığı, şimdi dersane tartışması sonucu bunların eyleme döküldüğü çok aşırı bi iddia. dersen ki neden bu kadar süredir takip yapılıyor da şimdi iş eyleme döküldü, cevap belli, bunun altında da bi iş aramamak lazım. en basit bi ceza davasında bile yeri geliyor iki yıl soruşturma evresi tamamlanamıyor. böylesine büyük bir operasyonda bu kadar hızlı hareket edilmesi mümkün değil. hem elde yeterli delil olmadan kimse bakan çocuğunu gözaltına alıp meclise fezleke gönderemez. sadece burada değil dünyanın hiç bir yerinde.

yargının bağımsız olduğu ve yargı sisteminin düzgün çalıştığı bütün ülkelerde devleti yönetenlerin yolsuzlukları 5 yıl süreyle takip edilip sonra operasyon yapılmaz. 5 ne lan. 5 yıl boyunca ormanların anasını sikmelerini mi beklemişler. e 5 yıl daha bekleyip biraz daha belge toplasalardı ülkede hiç orman kalmayacaktı. yargı sisteminin düzgün çalıştığı ülkede 870.000.000.000 euroluk para aklama olayı ortaya çıktığı anda soruşturulmaya başlanır. çok büyük bir batık kredi skandalı ortaya çıktığı anda soruşturulmaya başlanır. öyle hele 5 yıl belge toplayalım bak çok süper belgelerimiz olacak denmez.

bir de dava aşamasının 5 yıl olmasıyla davanın başlamasının 5 yıl sürmesi aynı şey değildir.

www.milliyet.com.tr

soruşturma aşamasını diyorum zaten kovuşturma değil. türkiye gibi iktidarın her alanda büyük hakimiyetinin olduğu bir ülkede, eğer elinde herkesi ikna edecek, yeterli delilin olmadan böyle bir işe girişirsen bir noktada muhakkak tıkanırsın. akp'nin yaptığı yolsuzluklar yıllardır gündemde evet ama yıllardır bu adamlar bu işi yapıyorlar ve hiç bir sorunla karşılaşmıyorlar. haliyle zaman geçtikçe daha rahat davranıyorlar, hiç bir şeyi saklama ihtiyacı duymuyorlar. işte savcıların beklediği şey de buydu. öyle bir kaç ay bilgi toplayalım, ikinci dereceden birkaç tane delil bulalım da iddianameyi hazırlayalım yok. bak şimdi hukukla çok ilgili olmayanlar için amerikan dizilerinden örnek vereyim, adamın teki birini öldürmüş, adamı yakalıyorlar. cinayet yerinde olduğunu kanıtlıyorlar, ölen kişinin üzerinden dna'sı, parmak izi falan filan çıkıyor. adamın o kişiyi öldürmek için çok geçerli sebebi var, evet bu öldürmüştür diyen güvenilir tanıklar var. ama ortada sadece bir şey yok, cinayet silahı. sonuç ne? beraat. olay budur işte. o cinayet silahını elde etmek için bu kadar uğraşmak gerekebilir. bir bakanın rüşvet alırken kaydedilen görüntüleri olduğu söyleniyor. kolay bir şey mi bir ülkede bir bakanı rüşvet alırken görüntülemek?

Gazeteci Ahmet Şık a göre 2 tarafında elinde birbirini bitirecek çılgın kanıtlar varmış. Sanırım maç uzatmalara gitti.

"bak şimdi hukukla çok ilgili olmayanlar için amerikan dizilerinden örnek vereyim, adamın teki birini öldürmüş, adamı yakalıyorlar. cinayet yerinde olduğunu kanıtlıyorlar, ölen kişinin üzerinden dna'sı, parmak izi falan filan çıkıyor. adamın o kişiyi öldürmek için çok geçerli sebebi var, evet bu öldürmüştür diyen güvenilir tanıklar var. ama ortada sadece bir şey yok, cinayet silahı. sonuç ne? beraat."

elinde eğer o adamın o suçu işlediğine dair güçlü deliller varsa önce bir cinayet silahını bulayım sonra damı sorgularım demezsin ama değil mi? ve bu imara açılan yerlerin zaten yolsuzlukla yapıldığı biliniyordu. hayır ormanlara siteler yapılmasını ben çok kanuni bir şey zannediyordum diyorsan o bambaşka bir algı sorunu zaten başlı başına.

burada zaten yolsuzluk olduğu önceden biliniyordu. kaldı ki bunun kanıtlanması için 100 tane site yapılmasına gerek yok. adamın ilk işini yaptığı sırada bunu tespit edip olayı baştan bitirme imkanın varken, 5 yıl boyunca ülkede kirli paranın oradan oraya savrulmasını seyretmek, "belge topluyorduk kanıtımız yoktu" demek bambaşka bir olay zaten. 5 yıl lan 5 yıl. 870.000.000.000 euro. 5 yıl. 5 yılda iç edilen parayla, 5 yılda yapılan yolsuzluklarla yeni bir ülke kurar avrupa birliğine girerdim ben.

italya'da 90'lı yılların başında temiz eller operasyonu için araştırmalar 91'in ortlarında bşlamıştı, 92'de yargılamalar başladı. temiz eller büyüklüğünde bir operasyon için bile 1 yıldan kısa sürede her şey netleşebiliyorken, yolsuzluğun zaten belli olduğu bir durumda 5 yıl belge toplandı iddiası saçmalıktan başka bir şey değil.

Türkiyede önce kişi bulunuyor sonra suçları ortaya çıkarılıyor. Yurt dışında önce suç sonra kişi. Yurtdışı derken uganda ya da ırak değil.

başbakan güçlenerek çıkar,cemaatin içindekiler de cemaate zorunlu bağlı,bu bahaneyle kendileri de kurtulacaklar,en fazla yüzde 10 oy kaybeder

Tabi ki reis kazanacak. Haziran ayında 3-5 çapulcu boyunun ölçüsünü aldı şimdi de fetoş takımı alacak

abd. cemaat sadece abd nin usagi ve masasi. cemaat birbirine siki bagli ve herye uzanmis bir orgut bu ulkede. abd bu orgutu turkiye uzerinde istedigini yapabilmek icin kullaniyor. sorunun cevabi cemaat.

soru : abd niye yapiyor? tayyip cok mu guclendi? orta dogu planlarina ters seyler mi yapti/yor? bu yeni osmanlicilik islerine gelmedi mi? cok mu yobazlastirdilar insanlari, tekrar daha liberal ve ozgurlukcu bir yapinin islerine daha mi cok gelecegine inaniyorlar? falan filan. benim gorusum bu. evet komplocuyum ya da siz ufak dunyalilar oyle dusunun.