çok ılık olur ama kaliteli bir yemek termosu bu imkanı sana verebilir.

Onu nereden bulabilirim? Internetten baktım o tip şeylere ancak, termosun için plastik gibi kaplardan oluşuyor. Sıcak bir yiyeceği de o plastikimsi kaplara koymaya çekiniyorum.

esse'den almıştım ben çelik termos gibiydi içi ama küçük bir kap 45 tl idi.

yurtdısında tanıdıgınız varsa orda daha uygun oluyor. ben almanya' dan aldım. tek çeşit yemek koymalık. iyi oluyor. 1,5 kişi doyabiliyor. ( yani ben )

Esse'ye bi uğraşayagim artık ama orası da oldukça pahalı.

Yurtdışında tanıdık yok maalesef. Amazon'da var mıdır, varsa bile o da esse fiyatına gelir, belki geçer =)

tapper al. ebayde var.

bir müddet ben de almayı düşündüm. henüz hala araştırma aşamasındayım fakat iyi olduğunu düşündüğüm şey bu:

www.amazon.com

(bkz: sefertası)

Şehir ?

borç kısmı hariç geri kalan her şey benim. özellikle telefon kısmı. konuşma kısmı da uyuyor. psikaytrlık ya da psikologluk bir durum olduğundan emin misiniz? garip oldum .

mr.particle; Buradan çok detaya giremiyorum, o yüzden hızlıca ve üstün körü yazdım, başka sorunları da var. Sorunları büyüyor ama halen kaçmaya çalışıyor, sorunlarıyla yüzleşmiyor, dalgaya vurmaya çalışıyor, konuyu değiştiriyor. Adam bir gün kendine birşey yapacak diye korkuyorum.

yardımcı olmak isterim.

Şu sayfadaki plot piecewise durumu iyi özetliyor.
www.mathworks.com

piecewise komutu ile yapabilirsin sonuç olarak.

x1 için a'yı 0'dan 0.1'e kadar tanımlayıp (artışı kendin belirlersin)

x2 için a yerine b diye değişken kullan ve 0.1'den daha büyük değerler ver b'ye.

surf (x1,y,z)

hold on

surf (x2,y,z)


ama yukarıda dediğinde z1 ve z2 diye iki farklı z değişkeni var onları anlamadım.

piecewise +1

bir diger kolay yontem de, hepsini ayri ayri tanimlayip en son birlestirmek olabilir.
x12 = [x1;x2];
z12 = [z1;z2];
y12 = [y1;y2];
surf(x12,y12,z12);

0*2^0
1*2^1
1*2^2
1*2^3
1*2^4
0*2^5
0*2^6
0*2^7


toplam 30 oluyor

www.mathsisfun.com
windowstaki calc de yapar aynı işi

Ekran karincalanip karariyor bir anda yapacak bir sey kalmiyor malesef.

psikiyatriye giderim ertesi gün

üstüne yastık fırlatırım.

Reel bi şey olmadığını sezdiğim an Gözlerimi kapatırım hemen.

ruh ve sinir hastalıkları hastanesi evime yakın. ertesi günü beklemem acile falan giderim.

Kafa guzelken bunu mu getirmisiz lan! Derdim.

İyi saatte olsunlar geldi derim. Ertesi gün de beyin tomografisi çektiririm.

youtube'u açıp slenderman gameplay video'larına bir bakardım sanırım.

şöyle birşeyse yatağa atardım slodive.com

değilse bir eüzü besmele çeker dua okurdum.

eksisozluk.com

oha, yorganı kafama kadar çeker saklanırım.
ayaklarımı falan yorgandan çıkarmam hiç.

Döverdim ghjfdhkuhcv

Zelig. İnanılmaz ince bir mizah var.

small time crooks ve hollywood ending

nedenini anlatmak zor ama ikisi de benim için inanılmaz eğlenceliydi.

bananas.

müzikleri yeter yav!

Hepsini izledim filmlerinin. The Purple Rose of Cairo. Çünkü öncelikle muhteşem bir senaryosu var anlattığı dönemi çok iyi yansıtıyor. İkincisi yönetmenlik bakımından da Radio Days'le beraber Woody Allen'ın en iyi işlerinden.

Son olarak da zaten Woody Allen'ın da kendisinin en sevdiği filmidir ayrıca.

edit:ayrıca scenes from a mall woody allen filmi değil.

Midnight in Paris

match point

husbands and wives. çok çarpıcı.

whatever works ve scoop benimkiler de.

model nedir araçların fiyatları nedir?Araçların dolulukları nedir? En dolu modelimi en boş modeli mi?
Sıfırmı almak istiyorsun? İkinci el mi?
Kullanım amacı aile için mi olacak öğrenci içinmi iş için mi?

arabayı alırken mutlaka satacağını düşün. jetta derim.

Sadece bu iki araçtan birisini alacagim. Pardon benim hatam. İkiside şirket arabasi. Ben sececgim sadece. İkiside dizel donanimsiz model

2013 model ikiside

ikiside manuel ise focus bence bir adım önde.
Otomatik seçeneğin varsa otomatiği al.

İkisi de manuel. Neden focus önde peki

dağlar kurdun yollar ford'un.

Skoda

Herhangi bir teknik bilgi verebilecek var mi

octavia çok güzel. ford sevmiyorum ben o yüzden skoda bile daha güzel geliyor.

ama yeni octavia çok güzel gerçekten.

şirket arabası olarak ben de onu tercih ediyorum yılbaşından sonra. hayırlısı olsun.

%100 oranda telefon kullanan var
%80 oranında 2. telefona sahip

not: bence

(bkz: #18490603)

www.pazarlamasyon.com

Telefon değil de kullanımda olan hat adedini ifade ediyor. 0-9 yaş çıkarılmış olabilir.

düşey eksenin ölçeklendirilmesi sanki %de değil de ikiyüzde gibi bir sayı verilmiş izlenimi oluşturdu bende. belki de yukarıda yazılan % ifadesi yanlıştır (değil değil yanlış değil).

Sim kart sahipliği ile telefon sahipliği tabii ki aynı şey değil aklıma bu gelmemişti.

Cuma günü hangi paralel evrende trafik tenha oluyor?

cuma günü yoğunluk olur.

cuma günü ve tenha mı? bayburt'un neresinde oturuyorsunuz?

trafik asla tenha olmaz. Çağrı merkezleri vs. ye gelince, insanlar cuma gününün rehavetiyle goy goy yaptıkları için, koy götüne rahvan gitsin tarzı bir söylemde bulunuyor olabilirler.

Ama genelde bu olaylar cuma günü öğleden sonra başlıyor

Açılın ben trafik mühendisiyim.

Cuma günleri trafik olur. Trafik akşam yoğunluğu cuma günleri diğer günlere göre daha erken başlar. Ve akşam trafik zirvesi daha yayvandır (y ekseni araç sayısını x ekseni zamanı gösterecek bir grafik düşün). Akşam saatlerindeki tepe biraz yayılmıştır. Bunun sebebi de cuma akşamı işten erken çıkmaların diğer günlerden fazla olması (plazalar gibi servislerin yoğun kullanıldığı işlerden bahsetmiyorum). Aynı zamanda işten çıktıktan sonra gezme tozma oranı da cuma günü diğer haftaiçi günlerden fazladır.

cuma günü olan trafiği ben çektiğim için iyi biliyorum. Korkunç trafik oluyor,
İstanbul için konuştum.

ben babaanneme yaptırdım avustralyaya gitcek 3 aylığına. google a yazdım çıkan şirketleri arayıp fiyat sordum hepsine. öyle yap istersen. gogle a yurtdışı sağlık sigortası dediğinde çıkıyor.

standart vize başvurusu gerekiğidir zaten.

Eğer hiç uğraşacak zamanınız yoksa gidin bir garanti bankasına ya da iş bankasına falan. oralarda sigorta işleri oluyor. ne kadar süreli istediğinizi falan söyleyin 5 dk sonra hazır.

yardımcı olur: kabinmemurlugu.net

olmak çok zor değil. fakat olduktan sonraki kısmı zor.

orta seviye bir ingilizce ve gerekli sağlık şartlarını sağlamanız gerekiyor.

çok mu zor? :) Şöyle diyeyim, bir erkek olarak 1.65 boyunda olmanız yeterli bile.

Kabin memuru olmak değil de kalmak zor sanırım. Çalışma şartları inanılmaz zor olacak, hizmet sektöründe olacaksınız vs, bunlara gönüllüyseniz ve orta seviyede de ingilizceniz varsa traşınızı olup görüşmeye gitmeniz yeter. %99 alınırsınız. Bikaç ay içinde üç beş tane arkadaşım kabin memuru oldu, bunların içinde bana göre kilolu olanlar bile var.

Özellikle thy inanılmaz bir host/hostes açığı içinde, bu sebeple eski kalifiye ve güzel/yakışıklı gibi kriterleri yok. 50 liraya uçak bileti alınan bi dönemdeyiz zaten, deneyin şansıızı.

www.airporthaber.com

dün okumuştum bu ilanı bi bakın.

şirket olarak thy dışında bir yeri tercih etmeyin derim ben bu arada. yine de siz bilirsiniz ama thy dışında yapılacak bir iş değil

güzel iş fakat zor iş, hayatını baya bir karmakarışık hale sokuyor bunu bil. alımları takip et, düzgün konuş, traşlı ol bakımlı ol, ingilizceyle ilgili çıkan sorular var nette onları bu çalış biraz olur gibi geliyor. kolay gelsin

anlatılan kadar basit bi olay değil. önce onu bil. her önüne geleni almıyolar öyle. eskisi kadar uzun testler de yok, 2 aşamalı yani 2 gün olsa gerek ama ciddi şekilde sınıyorlar sizi. ingilizce orta seviye olsa yeterli, fakat yine de çok tutuk olmamak lazım tabii. çalışma şartları çok iyi değil ancak tutkuyla seven birisi yapabilir. maaş konusunda thy en iyisi. ortalama 4000'den fazla maaş olur, gittiğiniz yere, yatıya göre, vs. değişir. 3 ayda bir çift maaş var sanıyorum. diğer şirketlerde bu maaşı ancak ingilizce dışında yabancı diliniz varsa alırsınız. atlasjet mal bi şirket olduğu için sadece kadınları alıyor, bilginize. siz thy'ye yoğunlaşın bence gerçekten istiyorsanız. fakat şunu bilmekte yarar var; siz her ne kadar kabin memurluğunu uçuş güvenliğinin en önemli parçası, çok kutsal ve zor bir iş olarak anlatırsanız anlatın etrafınıza ve ailenize, onlar sizi her zaman garson gibi görecek. türkiyede bakış açısı bu malesef.

bu arada vücudunuz görünen hiçbir yerinde dövme, piercing ve büyük yaralar olmaması gerekiyor.

yüzde 2-3 arası.

Olur tabi, olmaz mı. Ben de onu bekliyorum zaten.:) Hele de hizipçilik bir başladı mı epeyce çatırdar. Yüzdesini bilemem artık ama 2 den 3 ten fazlar olur bence.

yüzde 1'e denk geldiği söyleniyor, zaten bundan dolayı rahatlar ya...

daha bu çatışma gün yüzüne çıkmadan belliydi, cemaatin oyu %2'dir türkiyede. ha kavga ettiler diye nereye gidecek cemaatin oyları o da var. sanki gidip chpye mi atacaklar? yarısı umursamadan yine akpye verir, yarısı da en kötü boş atar.

sanmıyorum çok büyük bir oy kaybı olacağını. tabi desteğini çekip birde kirli çamaşırlarını ortaya dökerse iş değişir, cemaat dışından da bir oy kaybı yaşanabilir akp için.

cemaati küçümsüyorsunuz bana göre. %1 mi?

bu adamlar öyle noktadalar ki artık istediklerini alaşağı edebilirler.

seçimler yaklaştıkça patlayan kasetleri göreceksiniz.

bu yazımı okuyanlar da bu yazdıklarımı hatırlasın o zaman...

%30-35

yıllar önce erbakanla tayyip arasında gene bir gerilim olmuştu o zaman akp'nin işi bitti kesin oyları %10-20 düşer dediler pek bi etkisi olmadı.Son dönemdeki siyasetine bakarsak bu olay anketlerinde dediği gibi %2-3 etkiler.Ha karşısında sıkı bir muhalif parti olsaydı o zaman daha çok etkilerdi

desteğini çekmez... kime oy verdirecek?
ne kadar dershaneler konusunda ters düşseler de cemaat istediği gibi at koşturmaya devam edebiliyor.

cemaat türkiye seçmeninin önemli bir kısmını oluşturuyor. yüzde 1-2?

hatırlamıyorsunuz sanırım ama 99'da ecevit 'bazı cemaatler iyidir' dedi ve mhp'yle de olsa iktidara geldi.

rte 2002'de cemaat oyları sayesinde geldi. günümüzde cemaatçileri kendine çekmiş olabilir ama yine de %2-3 demek çok mantıklı gelmiyor bana.

rte'nin kapatmaya çalıştığı dershanelere gidenler sadece cemaat için değil aynı zamanda akp için de çok önemli aslında. dershanelerin kapatılması sadece cemaat değil akp için de kayıp.

ülkede cemaatle yatıp cemaatle kalkan her yaştan çok ciddi bir kitle var. akp dershaneleri öne sürerek açık açık cemaatle artık işim yok diyor ve o kitlenin oyunu gözden çıkarıyor ve o kitle öyle azımsanacak bir yüzdeye sahip değil.

cemaat parti kurmadıkça, merkez sağda yeni bir siyasal oluşum çıkmadıkça AKP oyunu etkilemez.
cemmat gidip CHP'ye zaten atmaz F. Gülen cennette şefaatçiniz olacam dese CHPye oy verdiremez. MHP'de bahçeli oldukça cemaatle yıldızları barışmaz -sadece şu Oslo sürecinde kürtlerin biz doğuda cemaati istemiyoruz dedikleri biliniyor, mhp ile kardeşliklerini hatırlayacak tek argüman şu anda bu ama tutmaz bu da MHP oynamıyor o ata.
neyse efendim sonuç olarak parti yok parti!
ayrıca "oy deposu" olan yerlerde her daim RTE karizması Gülen karizmasının üstündedir.
Dersanedeki hocaları, yargıdaki, emniyetteki kadroları filan unutmuyorum ama o hakimin -emniyet müdürünün tek bir oyu var. anasının babasının bebesinin danasının yüzlerce...
bir cemaat okulu mezunu bildirdi.

cemaat nedeniyle %1 bile dusus olmaz.

barzani olayi nedeniyle ciddi oy kaybedecek bence akp.

Bence %2-3'ten fazladır ve ayrıca Gülen işaret etsin CHP'ye de oy atarlar. Bu işler nasıl yürüyor sanıyorsunuz? Hoca işaret ediyorsa vardır bir hikmeti derler...

Benim anlamadigim; madem cemaat oylari bu kadar az, %2-3,nasil varligini surdurebiliyor? Bir kere varolusuna ters, yani adi ustunde cemaat. Yok emniyeti bagladik falan diyorlar madem bu kadar azlar sebep nedir. Biat mi ediyorlar?

Cemaat'in CHP'ye asla oy atmayacağını düşünenler fena yanılıyor. BBP ve MHP gibi alternatiflere de yayabilirler oylarını.

sanırım oyun etkisinin %2-3 olmasını düşünülmesinin nedeni tabanın cemaatin liderlerinin kararlarına uyumunun muallak olması yanılıyor muyum? yani burada cemaatin toplamda yayıldığı topluluk bu cemaate mensup insan sayısı çok fazla olabilir. ama cemaat sonuçta başlı başına bir siyasi yapı olmanın ötesine geçerek büyümüş bir şey. dolayısıyla orada siyasi görüşleri farklı olan insanlar var. şimdi tabandaki adam da cemaate ters diye kendi siyasi görüşünü bırakmak zorunda değil. cemaatin lideri haydin aradaşlar şuna oy verelim dese bile siyasi olarak insanı yönlendirme gücü diğer konulardaki yönlendirme gücü gibi olmayacaktır. sanırım bu yüzden%2-3 gibi oran düşünülüyor. yoksa cemaatin az saydıa mensubu var diye değil. yanılıyor muyum?

@pinking of you
kesişim kümeleri büyük şöyle ki:
AKP olmadan önce cemaatte olan bi dolu insan vardı bunlar arasında DYPlisi ANAPlısı vardı vs vardı farklı bölgelerde farklı adaylar desteklenirdi. 99 da DSPye de kısmen oy verildi. merkez sağ bitti ama şimdi parti kalmadı ki :) MHP-cemaat de yan yana gelmiyorlar.
cemaat olmasaydı da AKPye verecek bi dolu insan var. AKP diğer dini topluluklardan da oy alıyor menzilciler de AKPye verdi, ismail ağa bile verdi. geçen seçimlerde aman AKPye vermeyin denmesine rağmen taban yine verdi bazı topluluklarda...hiç bir dini grupla angaje olmayıp oy veren zaten milyonlar var.
Ancak şu anda genel profile bakarsak hem cemaatle angaje hem AKPye oy veren bir profil var. Bu profil genel olarak anadolu...Bu insanlar sohbete gider, çocuğunu dersaneye gönderir, zekatını hayrını verir cemaatle iyi geçinir ama eti senin kemiği benim teslim halinde değildir (eti de kemiği de cemaate teslim halinde olan tabaka çok azdır ben buna eminim hem kendim cemaatin içinde yetiştim, hem tüm sülalemden çevremden biliyorum)işte bu insanlara cemaat ne yapacak ? CHPye mi verin diyecek? DSP zamanında Ecevit gibi bi faktör vardı unutulmasın - oy versin vermesin anadolu insanı saygı duyardı kendisine- şu anda o faktör yok.
dedim yine diyorum sağda parti kurulmadıkça bi düşüş olmaz.

@arnold MHP ve BBP için potansiyel var da çalışma yok
@godsparticle, evet ben de senin gibi düşünüyorum.

2-3 diyenler kusura bakmasınlarda at gözlüklerini çıkartsinlar bence. 2-3 olsa kim sikler cemaati? Nereden baksan %15 etkiler.

En az %7-8

Dikkat eksikliği çok oluyor, konsantre olamıyorsundur, aklında başka tilkiler dolaşıyordur, bu arada evdeki çizik tavalar hafıza kaybına neden oluyormuş. Bir uzmana gitmeli.

aynısı bende de var bu aralar yalnız olmadığımı bilmek güzel. yine de bu soruyu takip etmekte fayda var (kesin unuturum yorum yazmazsam buraya).

benim durumum:

" eve ulaşmama 5-6 dklık süre var. hanım eve gelmeden önce yoğurt al diyor. tamam alırım diyorum kapatıyorum. önce eve gidiyorum eve girince aaa yoğurt alacaktım ben diyip geri çıkıp yoğurt alıyorum"

bir süredir hep böyle.

tiroid ve B12 baktırın.

sıkıntı yoksa farkındalığınızı artırmanız lazım. yani her anı farkında olarak yaşamalısınız. sizin karanlık anlarınız oluyor bana kalırsa, o yüzden bu unutkanlıklar yaşanıyor.
görsel hafıza ile de desteklemek gerekir bazı durumlarda işitsel bilgileri: hanım "ekmek peynir süt" deyince onu hemen bir yere not etmek en güzeli, not edemiyorsanız "pes" gibi kısaltmalar uydurmak yani bu bilgi ile ilgili kafanızda bir anı yaratmak da unutmanızı zorlaştırır, 3 kalem istediğinin farkında olmak falan da önemli mesela. tabii bu linklerin otomatik oluşması lazım kafanızda. böyle böyle taktiklerle üstesinden gelebilirsiniz.

ha bir de sudoku da iyi derler unutkanlığa, severseniz :)

Gündelik hayatın nasıl stesli mi ? kafaya taktığın sorunların var mı ? Bence dikkat eksikliği olayın görünen yüzü görünmeyen başka nedenleri de olabilir kendimden biliyorum çünkü.. Bende de bu olay sıklıkla oluyor ve kafaya taktığım bir yığın farklı sorunlar var..Sorun psikiyatrilik bir durumda olabilir bana kalırsa..

genel cevap,

Aslında işle alakalı yoğunluk var.
bana sunulan 4-5 raporla aynı anda ilgileniyorum. Bunların gerekli hatalarını ayıklayıp raporu hazırlayanlara düzeltmeleri için geri gönderiyorum. ana iş bu olmakla beraber bununla beraber 856milyon tane daha farklı şeyler boğuşuyorum.

yıllık iznimden 365 gün kullanmak istiyorum.
gereğini bilgilerinize sunarım.

syg.

benzer sikayetlerden dolayi solgar nero nutrients kullanmistim bi ara. baya farketti. ama plasebo etkisi de olabilir bilemedim.

porno izle panpa

film izlemek istediğine emin misin?

@godsparticle, eminim, boş boş ekrana bakıp duruyorum bütün gün. tam heves edip başlıyorum ama mesela bir şey duyuyorum, hemen onun hakkında bir şeyler okuma isteği geliyor aşırı şekilde. film orda öylece kalıyor. işin kötüsü, o okumaya başladığım şeyde de sabit kalamıyorum, hep öyle daldan dala atlayarak geçiriyorum zamanımı.

bilgisayarı kapatın sinemaya gidin en güzel çözüm bence o. Hatta telefonu falan da almayın yanınıza (istanbulda yaşıyorsanız alın tabii ne olacağı belli olmaz ama sessiz ve titreşimsiz olsun). En güzel çözüm bu geliyor bana. Çünkü izlediğiniz filmin ne olduğu çok önemli değil elinizin altında bilgisayar varsa dikkatiniz illa ki dığalacakmış gibi hissettim.

Groundhog Day. Kesinlikle bunu izlesin. :)

büyük ihtimalle oldukça kötü filmler izledin bu da sende şartlı refleks haline geldi..imdb top 250'nin en başından itibaren 1960 ve sonrasını izle..(50^leri geç..neden geç diyorum çünkü sıkılırsın..inanılmaz filmler onlarda tabi..)4-5 film sonra herşeye farklı bir gözle bakacaksın..işte o zmn bana mesaj at başka bi link vereyim..

www.imdb.com

@dedim dedim de kime dedim; leon, pulp fiction, a clockwork orange, city of god, shutter island başlayıp da yarısına gelemediğim filmler arasında :) ama bir solukta izlediğim filmler de var tabii bunların arasında.

Requiem for a Dream.

Gözünü ayırabileceğini sanmıyorum.

prisoners'ı bir dene derim, son zamanlarda çıkan filmlerden.
gizemli, merak ettiren film izlersen belki aşarsın bunu.

@aguilas negras, onu izleyebilmiştim.

dizilerle dene bir de.. game of thronesla veya vikingsle basla.

size böyle kısa kısa vinyetlerden oluşan ya da mecburi ilgiyi odakta tutan tarzda bir film lazım.
örneğin (bkz: lola rennt)

game of thrones'un ilk 2 sezonunu izledim, üçüncüsüne de ak gezenlerden dolayı devam edemedim ilk bölümünden sonra. geceleri tek başıma izlemeye çalışıp korktum çünkü.

Hitchcock filmlerini de izleyin. Hangisi olursa olsun.

dizi/anime öneriyorum.

bazen 2 saatlik film gözümde büyüyor ama dizi/animeyi 6 saat izlediğim oldu. süresi kısaldıkça izleme sürem artıyor. en uzun izlediğim 24dakikalık olanlar.

1400'lü yıllarda dünya'nın avrupa'nın batısında bittiğine inanıyorlardı..hatta amerika'ya giden ilk adam 'hacı deli etmeyin adamı.. hindistan lan bura.. başka kıta ne aq' falan dedi..sonra bi baktılar ki anaaa mayalar aztekler ebeelee hüübelee diyip koskoca kıtada fink atıyorlar..

o zamanlar taşıt teknolojisi(gemi) gelişince gidip amerikayı bulduk..şimdi taşıt teknolojisi gelişince(uzay gemisi) bakalım ne bulcaz?

bu arada ''1400'lü yıllarda dünya'nın avrupa'nın batısında bittiğine inanıyorlardı'' lafını cevap mantıklı olsun diye ben uydurdum.. belkide öyle değildi..bilmiyorum..

bide bizi araştırıyorlar falan deniliyor uzaylılar için..o zaman zaten sittin sene gelmez bunlar..böyle transformerslı avengersli batmanli supermenli medeniyet mi olur lan..adam baksa bu filmlere bunları tarihi arşiv falan sanır..'biz bunları keyif için yapıyoz' falan ne demek lan..bence tırsıyorlar..thor'u falan izlemişlerse daha bi 7000-8000 yıl daha gelmezler..

valla ben de aynı fikirdeyim. koskoca bir evren var ve biz kabuğumuz dışında neler olduğunu bilmiyoruz. içim yanıyor içim!

çok çok kaba bir hesapla samanyolu galaksisi içinde 400 milyara yakın yıldız var ve bu yıldızların herbirinin etrafında da ortalama 15 tane gökcismi olsa. toplamda evrende yaklaşık 500 milyar tane galaksi olsa.

yani 500 milyar x 400 milyar x 15 tane gök cismi var yaklaşık olarak bizim görebildiğimiz, sezebildiğimiz evren sınırları içinde. 3x10^15 tane gökcismi. bunlardan illa birkaçında yaşam vardır düye düşünüyorum. ama bu yaşam evrenin neresindedir bilemem.

ama tabii biz diğer medeniyetlerle bağlantı kurabilecek miyiz bilemem. Belki de Nathan Rosen, Albert -Einstein haklıdır da Einstein-Rosen köprüsü buluruz gelecek galaksinin bambaşka yerlerinde bambaşka hayatlar görürüz.

istatistiksel.olarak muhtemelen.var.

olmalari halinde ve bizimle kontak kurabilecek teknolojideler ise bizle iletisime gecmemek kendi istekleri dahilinde olabilir, medeniyet olarak cok ileri degiliz acikcasi. herhangi bir dunya disi varligin olasiligi dunyadaki insanlar icin cok ciddi etki.yaratabilir.

bundan dolayi gecmezler olsada suanda.

"if it's just us, it seems like an awful waste of space"

kesin bir yerlerde vardır.
varlıklarına dair iki düşüncem bulumakta:
1- her konuda aşmış bitirmişler, bizimle muhatap olmuyorlar.(pek ihtimal vermiyorum)
2- bizden ilerde falan değiller, bizim gibi kendi gezegenlerinde takılıyorlar.(buna daha çok inanmaktayım)

www.youtube.com

ben klavyeli kılıf takıyorum ve okulda slaytları,essayleri,filmleri hep buradan hallediyorum. ayrıca dizileri gayet izliyorum dizimagden bro

ipad kullanıcısıyım bu arada

satıyorlar işte zaten genelde.. bana satabilirsiniz mesela..çok gereksiz çünkü..hafızası da az hem..

Tabletin asıl hedef kitlesi bence bilgisayarda oyun falan oynamayan (arada sıkılıp dandik platform oyunları oynayanlar da dahil olsun hadi), daha çok amacı facebook, twitter gibi sitelerde dolanmak, ekşi sözlükte orda burada takılmak olan insanlardır diye düşünüyorum. Ortalama bir laptol 2kg falan olduğunu düşünürsek, tableti olan biri zart diye kucağında tabletle kah orada kah burada takılabilirken laptopların taşınabilirlik özellikleri tabletin gerisindedir.

Yoksa insanların dur lan laptop almayayım her işimi tabletle yapayım diyerek tablet aldığını düşünmüyorum.

telefon işine gelince de telefon ekranı küçük bir şey sonuçta. daha yeni yeni 5 inç civarı ekranlar çıktı. büyük ekranlar facebookta falan gezerken bile (film video izlemediğinizi varsayıyorum) daha büyük konfor sunuyor.

pek verimli bir alet değil gerçekten de. keyifli mi keyifli ama.

nobel, kitaba değil yazara veriliyor. nobelli yazarların kötü kitapları da olabilir.

eğer okumadıysanız Jose Saramago- Körlük

genelde Nobel ödüllü kitaplara karşı önyargılı yaklaşırım ama birkaç kitap bu önyargımı kırdı sayılır.

istisnalar haricinde(örneğin Mann'ın Buddenbrooks'u) nobel yazarın'şairin belli bir niteliğine veriliyor esere değil.
bu yazarların da iyi ve kötü kitapları doğal olarak bulunuyor.
Örneğin Necip Mahfuz'un tek kitabını okumanın diğer tüm kitaplarını okumaktan çok farkı olmadığını düşünüyorum.

Yasunari KAwabata'nın kitaplarını öneririm ama bunların arasından. Türkçe'ye çevrildi mi hangileri çevrildi bilmiyorum.

genelleme yapmamız mümkün değil.
bir de şu var; neye göre iyi, kime göre iyi?

dünya klasiklerini okumak kolay değildir bu arada. bir çok insanı kitap okumaktan soputan şey, altyapı ve temel olmadan klasikleri okumaya çalışmamız. eğer iyi bir edebiyat okuyucusu değilseniz altyapı oluşturmadan klasiklere başlamayın.
(camus, orwell +1)

hatay antakyada "büyük antakya oteli"nin hemen köprü ile karşısında sultan sofrası vardır
Ömrümde o kadar lezzetli yemek hiç yemedim.
Künefesi de muhteşemdir.

Arabayla mi gelecekler ona göre tavsiye verim?

Sultan sofrasından künefe yiyeceğine kaşarlı ekmek ye daha iyi.

1- Harbiye'ye git. Bahar restaurant vardır harbiye'nin girişinde. Orada yiyebildiğiniz kadar yemek yiyin. Yemekten önce meze siparişi vereceksiniz mutlaka. Şunlar kesin olsun.

-Oruk
-Abagannuş
-Cevizlibiber/tarator (bunlar tek tabakta olacak)
-Tereyağlı Humus (Kesinlikle Zeytinyağlı değil)
-Süzme yoğurttan cacık
-Parça etten ali nazik

Sıcak yemek kısmında tavsiyem

Terbiyeli toprak kapta kemiksiz tavuk.

Üstüne de tabii ki künefe.

Harbiyeye gidecek vaktiniz olmazsa merkezde leban ve avlu restoran var tavsiye ederim.

Hürriyet cad. Sonunda anadolu restoran var. Bir Antakyali olarak tavsiye ediyorum. Ha imkan varsa harbiye boğaziçi de olur. Kuzeytepe muhtarın yeri de olur.

şu restoran daha iyidir denmesini anlarım da

"orada künefe yiyecegine kaşarlı ekmek ye daha iyi"? nedir arkadaş
ne egodur bu, illa benim dediğim doğru egosu.

bir istanbullu olarak bana lezzetli gelmişti.
sen de orası iyi değil, şurası var dersin

Saray Caddesinde antakya evi var ben beğeniyorum ama bayadır gitmedim ne haldedir bilmiyorum.
Tavuk döner seviyorsanız Atatürk Caddesi'nde Kebo var baya nam salmış bi yer. Ama ağırdır döneri . Baharatlı soslu şeylere alışkın değilseniz ağır gelebilir. Bu arada ben de Serinyol'dayım ama öğrenci olarak :) Allah kolaylık versin Serinyol askerlik olarak pek iyi değil diyorlar.

arabam yok, harbiyeye nasıl gidicez panpacanlarım?
gosparticle verdim şükünü = ) şafak hala karanlık = (

merkezde avlu'ya gidin asla pişman olmazsınız o zaman =)

avluda ne var = )

çok güzel ve nezih bi yer. müzikler muhteşem. eski fransız evi. bi tanıdığımın arkadaşının yeri. fiyatlarda da bişeyler yaparlar =)

Halk eğitimde oldugunu hic sanmıyorum, sonuc olarak gayet detaylı bir teknik egitimin parçasından bahsediyoruz.İnsanlar bunun okulunu okuyorlar muhendisler özellikle. Piyasadaki kurslara giderek javanın j sini bile anlayabileceğini sakın sanma, bu oyle ingilizce kursuna gitmek gibi bişi degildir. yani belki sadece sana yapacakları kıytırık bir sınavı gecince bir belgen olur. ama hic bir işe yaramaz. İşe girince bile bu belgeyi aldın ama javayla baglantılı herhangi bir iş yapamassın okadarcık bilgiyle. Yarın bir gun senden bir iş istedikleri zaman oylece kalırsın.
Bence başka bir alana yonel şimdiden. Çünkü şahsi fikrim yazılım işini gercekten hakkını vererek öğrenip ugraşmak isteyenler insanlar yapmalı. Böyle ordan burdan belge toplayarak bişeyler zor yuruyor malesef.(teknik eğitimler için)

eskiden kadıköy halk eğitimde temel java kursları vardı diye duymuştum ama hiç gitmedim.

illa java olması mı lazım yoksa diğer nesne tabanlı programlama kursları da olur mu bilemedim ama ismek'te .net teknolojilerinin anlatıldığı bir kurs var. Eğer özel olarak illa java programlama dili sertifikası değil de nesne yönelimli programlama bilgisi aranıyorsa oraya bakabilirsin.

ismek.ibb.gov.tr

(dimia) amaç sertifika sahibi olmak

(godsparticle) .net bilgim var bilgisayar programcılgı mezunuyum,kpss 2012 de aranan nitelikleri araştırdıgımda en az iki programlama dili sertifikasına sahip olunması gereken kadrolar bu nitelikleri sağlamaya çalışıyorum java bilgim biraz var ama bu sertifikalandırmam gerekiyor

patent ödemeyi bırakın, üstüne patentini almışlar.

söylediğiniz gibi o kodun revize hali değil de, ondan esinlenmiş deniyor nette. en azından benim bulabildiğim kaynaklar bu şekilde.

en.wikipedia.org

ödemeyi patentle değil de parayla yapmışlar.

yani bu tür bir durumda esinlenme olunca esinlendiğiniz şeye para ödemiyorsunuz diye genelleme yapılabilir mi?

Yapılamaz, hak aranırsa sonuç verir diye düşünüyorum.

Eskiden izlenim oluştururdu ama artık hepsi tekrar tekrar satışa çıktığı için heyecanlandırmıyor pek. yine de 0505'i pek sevmiyorum ama sebebi yok.

fark etmiyor.

Operatörden operatöre, faturalıdan faturasıza ya da tam tersine geçişin mümkün olduğu bir yerde neden izlenim bıraksın ki?

0532 ve 0542 tam bir işadamı, 0505 ve 0555 de tam öğrenci numaraları. eskiden böyleydi en azından.

532 aradığımda dıt dıt etmiyorsa iyi, 505 memur ya da öğrenci imajı çiziyor. diğerleri pek bişey ifade etmiyor.

hic izlenim olusturmuyor. numaraya gore adam kategorize etmiyorum

0531 tam bir Hataylı... Aynı ben.

numaranın eski olması sahibinin eskiden beri hat değiştirmeden aynı numarayı kullandığı izlenimini verir. en önemlisi de eski bir numara zenginlik belirtisidir maalesef, numara ne kadar eski ise cep telefonu kullanıcılığı da o kadar eskidir mantığı oluşuyor ister istemez.

çoğu zaman bakmıyorum bile. kafam numaraları 444'lüler, cepler ve sabitler olarak üçe ayırıyor sadece.

532 işadamı, zengin, avukat doktor vs
542 esnaf anadolu eşrafından yaşı biraz ilerlemiş 40 50 gibi
505 polis öğretmen
555-535-544 öğrenci
533 kıbrıslı veya kobi patronu

en ufak bir espri yoktur.

ne malca yorum bunlar amk.hiç bı izlenim yok.

kendi hattımda arkadaşta eş dostta gözüme bile çarpmıyor.
şirket hattında 532 arıyorsa bayidir, diğerleri arıyorsa bayi çalışanıdır diyorum genelde, öyle de oluyor..

benim numaram 539 lu hep eskort numarası gibi geliyor bana :D. değiştirmek de zor bu saatten sonra.

nasıl geldiyse öyle. elindekini daha efektif kullanma üzerine bi şeyler olabilir. azıcık da çevresel faktörler olabilir. ama az.

iq yükseltmeye neden ihtiyacınız olduğuna göre farklı çözüm yolları bulunabilir.

bu aralar hiç bir şeye konsantre olamıyorum.
önceden böyle değildim.
okul bitti, ders çalışmaya çalışmaktan başka bir şey yapmıyorum .
çalışamıyorum.
kitap okusam mesela cümlenin başını kaçırıyorum. aklım başka şeyleri düşünmeye başlıyor.

bunun iq ile alakası yok bu ilgisizliktir. çok izlemek istediğiniz, izlemek için yanıp tutuştuğunuz bir filme gidip, 3. dakikada lan bu film neydi ya napıyorum ben demiyorsanız eğer iq ile ilgili bir sorununuz yoktur.

ilgisizliğe karşı ne yapmak gerekiyor :)

ilgisizliğe karşı bir şey yapamazsın. bir şeye karşı ilgin yoksa yoktur.

iq seviyesinin yükselmesi yaşa ve çevresel faktörlere bağlı.

iq elbette her yaşta yükselir fakat yükselme hızı belli bir yerden sonra yavaşlar ve durur. çevresel faktör de eğitim ve yaşam gayesinin zorluğu.iyi bir eğitim mesela. tabi yaşam gayesi zorlu olucak ise yarışmacı bir ortamda zeka en azından paslanmaz, geriye gitmez sürekli taze kalır.

zannediyorum düzensiz beslenmeden dolayı b vitamini eksiğin var. b1 b6 b12 vitaminleri ile omega 3 kullanmanı öneririm 1 kutu benexol ve omega 3 kendine getirir. ya da depresyondasın önerdiğim yöntemi psikologa gitmeden uygulama. doktor değilim

Her gece 8 saat 20 dakka kaliteli uyku yoksa, bu dedikleriniz, beklenen şeyler. Hele arada bir de küfelik oluyosanız, gaymaklı ekmek gadayıfı.

anlatıyorum iyi dinle ve not al; onlara çinli, kazak, moğol, kırgız ve dahi her ne kadar sevimli olsa da çikolatalı renkli "hatun" deme ve etnik kökenlerini unut. zaten insan olduklarını farkettiğin zaman herhangi bir insanla nasıl kaynaşıyorsan onlarla da öyle kaynaşabileceğini anlayacaksındır.

iyi akşamlar.

şifresi var hacı klapaucius yazıyosun tamam.

arkadaş şifreyi yanlış vermiş.leavemealone yazman gerekiyor.

herkes şifreyi yanlış biliyor.

çikolatalara "motherlode", çekiklere "rosebud" dene.

farkı var mı bilmiyorum ama ios'ta ayarlardak gelişmiş sekmesinde last seen özelliğini kapama var, en sağlamı o olsa gerek. onu kapadınız mı?

o özellik ios'ta var fakat android'de yok, program gerektiriyor ki o da maalesef hata veriyor.

(bkz: whatsapp'ta son görülmeyi ortadan kaldırmak)

@long live rock n roll; o başlıkta bahsedilen program bloked last seen işte ve hata veriyor.

kesin çözüm: erkek arkadaşından ayrıl. böylece sana "şuı saatte kimle konuşuyordun?" diye soru gelmez.

saçmalığa gel aga. whatsapp last seen yüzünden cinayet çıkar bu ülkede.

şu saatte şununla konuşuyordum diyemeyeceğin biriyle mi konuşuyorsun anlamadım neden last seen özelliği önemli? erkek arkadaşına uyuyorum deyip gece 4'te eski sevgilinle mi konuşuyorsun? gerçekten last seen özelliğinin neden sorun yarattığını merak ettiğimden soruyorum. bir iki kişiden daha duydum ama anlayamadım.

biz türkler haddinden fazla psikopatız, sizin aklınız mantığınız alıyor mu son görülme saatinin hesabını sormayacak bir "insanı"? ayrıl demesi çok kolay :((

***aslında çoğu zaman kimseyle konuşmuyorum, fakat internet bağlantım aktif olduğundan saat değişiyor, tabi soruların da boyutu değişiyor bu sefer. 7/24 bik bik yapmaktan hoşlanmam fakat karşımda 7/24 bik bik yapmak isteyen biri var. sorun tam olarak budur.

sizin aklınız mantığınız alıyor mu son görülme saatinin hesabını sormayacak bir "insanı"
cümlesine gerçekten üzüldüm. Hayatımda böyle bir insanla birliktelik yaşamadım, gerçi tabii whatsapp diye bir olgu yoktu eskiden :)
Bu durum yanlıştır, kimsenin size hesap sorma hakkı yok ve bu hakkı vermemek de size düşüyor. Elbette ki akıl verme istemediniz bu duyuruda ama lütfen, böyle insanlara prim vermeyin, sevgili adı altında değersiz paranoyak kişilerin hayatınızı yönetmesine göz yummayın.

@whoosie estağfurullah. ben pek karşılaşmadığım için, uçuk bir genelleme yaptım sanırım. çünkü "kıskançlık" adı altında karşısındaki insanı boyunduruğu altına alarak beslenen psikopatlarla bezeli bir toplumuz. her fırsatta eleştirdiğim tutumlara "amenna" etmek zorunda kaldığım bir süreçten geçiyorum. o yüzden kendimce başetmeye çalışıyorum sorunlarla.

(bkz: #37674122)

www.imdb.com

(bkz: 500 days of summer)

love actually bu tarz filmlerin kralıdır.

millet 1980 model mercedes'ler kullanıyor neyinden çekiniyorsun? :)

Hocam kardeşimin 99 model mercedesi var. ve ne yalan söyleyeyim arabadan ses gelse nereden geldiğini bilemeyecek biriyim. sorun çıkarsa, servislerin bizi düdüklemesinden korkuyorum. :)

Honda Jazz

otomatik alcaksan eski model alma max 3-4 yıllık olsun

Honda jazz +1

skoda iyidir candır. şkoda.

honda jazz 08 model kullanıyorum, memnunum.

4-5-6-1-2-3

4-5-6-1-2-3

ama 1-2-3-4-5-6 olarak izlemediğime pişman oldum ben, eski jenerasyon çok dandik geldi yenisinden sonra.

4-5-6-1-2-3

123456 diye izledim pişman değilim.

123456 olarak izleme star wars'a hakaret olur.

Önce
4-5-6-1-2-3
Sonra
1-2-3-4-5-6

4-5-6-2-3. 1'i izleme özetini oku yeter. bok gibi.

eğer "ohaaa ohaaa neler olacak lan yuhh" demek istiyorsan:

1-2-3-4-5-6

eğer " hassktr ya olum bu işler bu noktaya nasıl geldi amk" demek istiyorsan

4-5-6-1-2-3


birinci sıralama hikayenin akışına göre sıralamadır.

eğer ikinci sıralamayı izlersen hikayenin sonunu 6. filmde öğrenirsin ama işler o noktaya nasıl geldi acaba diye düşünürsün.


birinci sıralamayı yapan çoğu arkadaşım 4-5-6'yı izlerken sıkıldı çünkü 4-5-6 çok eski filmler ve efektler bariz bir şekilde 1-2-3'ten kötü.



benim kişisel tavsiyem 4-5-6-1-2-3 şeklinde izlemen. çünkü çok daha şaşırtıcı detaylar oluyor. bir de birinci film bok gibi de dense izle. herhangi bir filmin 1 saniyesi bile kötü değil. böyle de fanatik bir adamım.

4-5-6-1-2-3 tabi ki. sonuç olarak hobbit de lotr'den sonra çekildi, öyle izlendi.
şahsi kanaatime göre filmi sevememe gibi bir düşüncesi olanların özellikle bu sıralamayla izlemesi. ilk seri daha eğlenceli bana kalırsa. bir de 1-2-3 diye giderseniz 4-5-6dan ağır spoiler almış olursunuz. malum sahnelerde, has... lan nasıl da öyle oldu diyemezsiniz.

O bu değil de obi wan <3

www.eksiduyuru.com

logical not operatorü. "Sayı" eşit değildir 0? sorusunu sor her eleman için. cevap doğruysa 1, yanlışsa 0.

ne saçma syntaxmış o ya :S

matlab'ın syntax'ına saçma diyen adam çarpılır valla benden söylemesi.

Marmaray'ın zamanında yetişmesi için işçilerin fazla mesai yaptırılarak çalıştırıldığı ve marmaray'da gerçekleşen işçi ölümlerinin bununla alakalı olduğu doğru mu?

olası bir gemi kazasında ne derecede zarar görecek ?

rayda elektrik olmaz. elektrik akımı üçüncü raya verilir. Taksim-Hacıosman metrosunda normal rayların kenarında (peronun karşısındaki tünel duvarının dibine bakarsanız görürsünüz), anadolu yakasındaki metroda ise tünelin tepesinde bulunuyor bu üçüncü raylar.

deniz altından geçen kısımlarda şeffaf bölmeler olsaydı proje bir mühendislik ve tasarım harikası olabilirdi. hiç mi düşünülmemiş böyle bir şey yoksa masraflı olduğu için mi kaçınılmış?

denizin altindaki kisim hemen deniz tabaninin uzerinde mi yer aliyor yoksa deniz tabaninin altinda toprak altinda mi?

bunu merak ettim ben

Belediyecilik anlamında güzel işleri var ufak şehirleri iyi yönetiyorlar.
Bir de işte hükümet olarak sigara yasağı en güzel işiydi.

daha da yok zaten :) çıkması da beklenemez.

Paradan altı sıfır atılması. Onun dışında yok bir şey.

önceden her türlü baskı ve zora "oh olsun" "tabii yapılacak" vesaire diyenlerin de önemli bir kısmına baskı ve zor uygulayarak o tiplere de neyin ne olduğunu biraz gösterdi. büyük başarı aslında.

askeri vesayetin kaldırılması. Sadece onlara akpye mal edilemez ama onların döneminde oldu. Tabi bunun toplumsal zeminini hazırlarken toplum mühndisliğine giriştiler, hiçbişeye alakası olmayan insnların yılları heba oldu vb.

ekonomi=kanser hücresi. o da büyüyor ama vücuda zararverecek biçimde değil mi?gelir adaletsliğinde bir değişim yok, e neye yarar ekonomi?

Sağlık keza öyle, sigortasızlara 213 tl ödeme dayatması varken nasıl bir iyi yönde gelişmeden söz edilebilir?

Eğitim deneme tahtası.

sigara yasakları

yahu düşündüm de askeri vesayetin yerine polis devleti geldi. onu da saymasak olur aslında. Yine de "iyi" olarak yorumlayan çıkabilir belki, biraz zorlanırsa.

eğitim, kötü işler

sağlık, iyi işler

ekonomi, yalan dolan

adalet, çökmek üzere

çevrecilik, standardın biraz altında

özgürlük, o ne yaa

marmaray.

sigara yasakları eyvallah da zaten bu kim olsa olacaktı muhtemelen, gerçi sigara zamları konusunu doğru bulmuyorum ben çünkü vergi sistemimiz ekonomide olması gerektiğinden büyük bir yükü taşıyor.

paradan altı sıfır atılması konusu da yanlış hatırlamıyorsam akp öncesinden planlanan bir şeydi.

eğitim sistemini direkt eledim bedava tablet filan güzel belki de 4+4+4 gibi her sene değişen ucubik bir hale geldi eğitim kaldı ki üniversiteleri de eğitime katarsak çıkamayız oradan :)

esas kastettiğim akp olmasa olmazdı hani yapması gereken değil ekstra olarak bu iktidarın başarısıdır denilebilecek bir şey var mı?

dip not: askeri vesayetin kalkması veya genel kurmay başkanının susması konusunda şunu unutmamalı ki o vesayet tek taraflı kalktı hani eskiden ordu irticanın tepesinde bir kılıçtı şimdiyse iktidarın elinde, gelecekte daha net göreceğiz bunu.

benim isime yarayan tek sey, ankara konya arasi hizli tren. rte'yi zerre sevmem ancak onun bu kibirleri, tavirlari olmasa sittin sene kimse yapamazdi belkide..

askeri vesayet konusundaki tespitin doğru ama bir de şöyle düşün; o kısımda da akp-cemaat çatışması devreye giriyor. Şimdiden net bişy yok elbette dediğin gibi ileride göreceğiz. Ama tsk iç tüzüğü değişti,35. Madde galiba. Yani "bu konuda yasa tanımayız" diyen olmazsa, ihlal etmedikleri yasa da kalmadı ya, o iş de yaş.

ekonomi patladı mı?
tarihin ekonomik açıdan en güçlü türkiye si var şu anda.
turist sayısı 3 e katlandı.
sağlık sistemi toparlandı.
sgk toparlandı. 38 yaşında emekli olanlar vardı...

@soso o sırada cevap yazdığım için gözümden kaçmış merak etme tik atarım ben hep compu bana kıyak geçiyor para almıyor tiklerimden :)

@pause turist sayısı arttı ama bunların çoğu turist değil yabancılara verilen geri dönüşümsüz ayrıcalıklar vs derin konu o, ekonomi en güçlü derken? satılan kaynaklar ve geri ödemesine henüz başlanmayan dış borçlar? artan işsizlik, ötv gibi garip vergiler yani ekonomi güçlü derken daha detaylandırabilir misin? sağlık desen yukarıda da yazdım/yazıldı zaten özünde özele teşvik eden, fişlemeye yönelik bir sistem mevcut kaldı ki teori çok önemli değil pratikte büyük sıkıntılar var bir gün işin düşerse fark edersin, sgk toparlandı mı bilemiyorum ama genel sağlık sigortası gibi bir uygulamaya doğru diyebilecek biriyle tanışmadım henüz, zaten sorumu tekrar okursan dünyadaki veya teknolojik gelişimler sayesinde olması gerekenler değil sadece akp olduğu için olan şeyleri sormuş idim, başörtüsü meselesi mesela olabilir, andımızın kaldırılması olabilir gibi doğruluğu tartışılır elbette hepsinin de herkesin görüşünü merak ettim ama bu görüş bence iyi bak süperden çok daha detaylı olabilirse sevinirim.

@pause

saglik sistemi mi?

isi olmayan belli yasi gecmis insanlardan yuzbilmem kac lira almak mi?
hastanelerde yillardir sabahin besinde daha gunes dogmadan siraya girip sira almak felan mi saglik olayinda isleri iyi yapiyor?

ekonomi mi?

ekonomik acidan en guclu turkiye pinpon topu fiyatlarina gore mi? asgari ucrete gel haci.. alim gucune gel, cari aciga gel, imf borclari bitti derken girilen borclara bak.

turist demissin..

isterse son bin yilin dunyada en fazla turist gelen yeri olsun, adam yurtdisindan otelini ayarliyo otelden tek ciktigi yer sahil.. doviz getirip kimi zengin ediyor bu adamlar?

ekleme: saglik sisteminde yeni recete duzenlemesi mi, artik profesorlerden randevu alamamak mi.. daha dusununce neler neer cikar..

bu arada ekonomi konusunu ben de çözebilmiş değilim. ekonomiden anlamam ben ancak bir yanda tamamiyle muhalif bir ekonomist olan ege cansen'in akp ekonomisini karalayan ve mantığa uygun yazıları var, diğer yanda ise, tamamiyle objektif bir şekilde olaya bakıp aslında ekonominin normal seyrinde olduğunu, hatta geliştiğine dair bir açıklamada bulunmuş olan tanıdığım bir ekonomist var. ekonomiyle içli dışlı, olaydan anlayan başka tarafsız biri de yazsa iyi olur hazır lafı geçmişken. yani ege cansen'in yaptığı gibi sadece sayılar verip, şu senede şu kadardı, şimdi arttı borç bakın gibi değil de, biraz daha geçen zamanı hesaba katıp konuşacak birisine ihtiyaç var sanki.

ekonomi konusunda üşenmeyen arkadaşlar uluslararası raporları inceleyebilir orada bahsi geçen büyümenin hangi ülkelerden geride olduğu görülebilir ayrıca almanya gibi oturmuş bir ekonomiden fazla büyümek başarı değildir gelişmekte olan bir ülke için, aslında bu konuda çevremize kendimize bakmamız bile çok sonuca gebe, maaş aralıkları, alım gücü, vergiler, özelleşen kitler(ki gelir ve satış rakamları ve hatta bunlara finansman sağlayanın devlet oluşu kısaca direkt peşkeş örnek isteyenler termik santral ihalelerini incelesin) gibi gibi, yabancı sermaye arttıkça bakanın dediğine geliyor durum ara eleman ülkesi hani bu noktada veriler zaten pozitif bir tablo çizmiyorken çiziyor olsalar bile dağılım olarak eşitsizlik baki.

ekonomi konusunda şu da incelenebilir:
(bkz: gini katsayısı)

- kürt-türk meselesinin masaya yatırılması (en büyüğü bence)
- askeriyenin gereğinden fazla olan gücünün elinden alınması
- sigara yasağı
- başörtüsü serbestisi
- ulaşım (marmaray, hızlı tren vs.)
- kentsel dönüşüm projeleri (tarihi doku vs. deniyor ama en ufak bi depremde o insanlar direkt mezara girecek
- ülkelere vize kolaylığı

ama yine de sevmem.

Başörtüsünün serbest bırakılması derdim iyi icraat olarak (ateistim) fakat eğer sen din ve inanç özgürlüğünü sadece sünni müslümanlara tanıyorsan (bak d,in ayrımını geçtim sadece mezhep var) bunun adı özgürlük değildir. ruhban okullarına da izin vereceksin, cemevleriyle ve alevilerle uğraşmayı keseceksin o zaman derim ki türbanın serbest bırakılması özgürlük içindi. onun için türban işini eledim.

ekonomi: eğer türkiye ekonomisi çok gelişti, tarihin en güçlü türkiye ekonomisi yakalandı diyorsan da doğal gaz zammından daha yüksek memur maaş zammı beklerim ben. her sene elektriğe doğalgaza %15-25 arası zam yaparken memur maaşları %3-%3 artıyorsa ekonominin nereye kime geliştiğinin bir önemi yok. işsizliği çözememişsin.

sgk toparlandı derdim eğer sigortasız çalışan yüzbinlerce işçi olmasaydı. ha sen diyeceksin ki işçiler de sigortasız çalışmayı kabul etmeseydi o zaman. patronlara eğer bir baskı yapsaydın işçilerin iş seçebilme hakkı olsaydı o zaman sigortasız çalışmayı düşünebilirlerdi. hala işçinin parasını bankaya yatırıyormuş gibi gösteren tonla işveren var. banka kartları işverende duruyor. işçiye asgari ücreti bankaya yatırıyormuş gibi gösteriyor. banka kartı işverende olduğu için işveren o parayı çekip 100-200 tl altını işçisine veriyor. bunu engelleyemiyorsan sgkyı nereye toparlıyorsun? tabii 213 tl zorunlu sigorta yaptırırsan eğer işsizlere o zaman toparlanır.

asker olayları: eğer darbeciler yargılansın, bir daha darbe olmasın diyorsan bu işi kökünden kazıyacaksın. gidip 90 yaşına gelmiş adamı yargılamakla darbeyle hesaplaşılmaz ki zaten bir bok da yaptıkları yok bu konuda. tabii ki ordunun gereksiz yere ülkenin her yerini ele geçirdiği günlerin bitmesi güzel. fakat bunu yaparken polisleri rejim ordusuna çeviriyorsan bir boka yaramaz yaptıkların.

sigara yasağı: sigara yasağını kim sallıyor bilmiyorum. düzenli gittiğim yerlerde sigara yasağı falan işlemiyor. herkes iç mekanda sigara içirtiyor müşteriye. tabii göz önündeki yerlerde falan bunu yapmak zor. istiklal caddesi üzerindeki mekanlarda belki içtirtmiyorlardır ama arka sokaklarında fosur fosur içiriyorlar. hele stadyumlar. resmen maça gittiğime pişman oluyorum. herkes sigara içiyor. güvenlik görevlisine şikayet ediyorum abi ben bir şey yapamam herkes içiyor alış sen de diyor adam.

dersane olaylarını ise medyadan nasıl takip ettiniz bilmiyorum ama haberlerde "dersaneler kapanıyor" diye bas bas bağırdıkları şeylerin hepsi yalan. dersaneler kapanmıyor isim değiştiriyor. amaç milli eğitim bakanlığının denetiminden çıkarmak. başka hiçbir amacı yok o hamlenin.

eğitimde yok bedava kitapmış, tabletmiş çok saçma buluyorum. kitabın içi fos. saçma sapan kitabları bastırtıp öğrenciye dağıtıyorsun. evrim teorisnin adının geçmesi bile yasak. isterse dönemde 500 kitap versin ne işe yarar. kaldı ki doğuda bir ton okulda öğretmen sıkıntısı var. napsın çocuk tek başına kitabı. okula gidecek yolu yok doğru düzgün.

kabinede hızlı tren kazasını hariç tutarsak ulaştırma bakanlığı en iyi çalışandı.

en kötü milli eğitim. zaten 50 kere bakan değişti, hiçbiri beceremedi.

ekonomi önceki tüm hükumetlerden daha iyi ama gene de yeteri kadar değil. sağlık da aynı şekilde.

bu arada sanırım şöyle bir durumda var olması gereken-olan karşılaştırması da yapmalıyız, ulaştırma mesela güzel işler var evet peki 2002 yılında 2006'da bitirilmesi öngörülen bir proje 2013 yılında bitiyorsa? yani ulaştırma konusunda özellikle köprü tadilatı faciası yaşadık farkında olmadan ki işin içinde olmasam ben de fark etmezdim, standardı 10 gün olan işlem tecrübesiz firmaya yaptırıldığı için aylarca çile çekmemizi sağladı trafikte ki bir izmir istanbul otoyolu veya özelleştirmeler gibi gibi ki hızlı tren söylemeye gerek yok. belediyecilik alanında daha çok iyi şeyler yapılmış gibi ama bu da akp belediyelerinin mi başarısı yoksa ödenek konusunda mı bir kayırma var yoksa olması gereken daha doğrusu yapılabileceklerden ne kadar yakın veya uzağız bu noktada önemli gibi.

bir de ilk mesajımda dediğim şey asıl sorguladığım, "sadece halka hizmet" olarak yapılagelen bir şey yok gibi sanki güzel şeyler bile ama ile bağlanabiliyor ufak bir düşünme sonrasında.

paradan altı sıfır atılmasında yanlış bir şey yok. daha öncesinde planlanmış olsa da yapmaya cesaret edilmemişti. akp döneminde yapıldı sonuçta bunu. yanlışlık nerede?

direkt ayrılık bir de uzunca ama,


Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum,
ama nasıl,
avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya
çıldırasıya...
Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum,
ama nasıl,
kilometrelerle derin, kilometrelerle dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beş yüz,
yüzde hudutsuz kere yüz...
Kadın erkeğe dedi ki:
-Baktım
dudağımla, yüreğimle, kafamla;
severek, korkarak, eğilerek,
dudağına, yüreğine, kafana.
Şimdi ne söylüyorsam
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana..
Ve ben artık
biliyorum:
Toprağın -
yüzü güneşli bir ana gibi -
en son en güzel çocuğunu emzirdiğini..
Fakat neyleyim
saçlarım dolanmış
ölmekte olan parmaklarına
başımı kurtarmam kabil
değil!
Sen
yürümelisin,
yeni doğan çocuğun
gözlerine bakarak..
Sen
yürümelisin,
beni bırakarak...
Kadın sustu.
SARILDILAR
Bir kitap düştü yere...
Kapandı bir pencere...
AYRILDILAR...

Konstantin Simonov - Bekle Beni

www.turkishclass.com

"ölüm Allah'ın emri ayrılık olmasaydı."

tabi ki 1 numarası: www.siir.gen.tr

ne hasta bekler sabahı,
ne taze ölüyü mezar.
ne de şeytan bir günahı,
seni bekledigim kadar.

bi kıtası daha var aramaya üşendim.

1000 yılın klişesi ama aklıma bu geldi
Beklenen

Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.

Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni
Gelme, artık neye yarar?
NFK

edit: yukarıda da yazmışlar, açık ve tam hali de bu olsun artık paylaşmayız aynı şeyi :)

Bütün pencerelerde bekleyen benim,
ve
o çalmayan bütün telefonlarda
aylardır konuşan da.

Kabul.
Bir kez yolda karşılaşalım
onunla da avunacağım.
Adımı sesince duymaktan vazgeçtim,
sesini duysam, susacağım.
Yel esiyor ama
değirmen dönmüyor.
Kuraklık bu,
adın ekmeğe dönüşmüyor.

-turgut uyar


fahriye abla

hava keskin bir kömür kokusuyla dolar,
kapanırdı daha gün batmadan kapılar.
bu, afyon ruhu gibi baygın mahalleden,
hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın, sen!
hülyasındaki geniş aydınlığa gülen
gözlerin, dişlerin ve ak pak gerdanınla
ne güzel komşumuzdun sen, Fahriye abla!

eviniz kutu gibi bir küçücük evdi,
sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi;
güneşin batmasına yakın saatlerde
yıkanırdı gölgesi kuytu bir derede.
yaz, kış yeşil bir saksı ıtır pencerede;
bahçende akasyalar açardı baharla.
ne şirin komşumuzdun sen, Fahriye abla!

önce upuzun, sonra kesik saçın vardı;
tenin buğdaysı, boyun bir başak kadardı.
içini gıcıklardı bütün erkeklerin
altın bileziklerle dolu bileklerin.
açılırdı rüzgârda kısa eteklerin;
açık saçık şarkılar söylerdin en fazla.
ne çapkın komşumuzdun sen, Fahriye abla!

gönül verdin derlerdi o delikanlıya,
en sonunda varmışsın bir Erzincanlıya.
bilmem şimdi hâlâ bu ilk kocanda mısın,
hâlâ dağları karlı Erzincan'da mısın?
bırak, geçmiş günleri gönlüm hatırlasın;
hâtırada kalan şey değişmez zamanla.
ne vefalı komşumdun sen, Fahriye abla!

-ahmet muhip dıranas



sessiz gemi

artık demir almak günü gelmişse zamandan,
meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
hicranlı hayatın ne de son matemidir bu!
dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,
birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.

-yahya kemal beyatlı



yol

bir gün bile uzak olma gün uzun
gün uzun anlatamayacağım kadar
trenler bir yerlerde uyuduğunda
insanlar garlarda nasıl beklerse, öyle beklerim seni

bir saat bile gitme gidersen uykusuzluk
damla damla birikir o saatte
ve bir evi arayan bütün duman
yitik yüreğimi öldürmeye gelir belki de

kırılmasın kumun üstünde görüntün
göz kapakların bensiz uçmasın
bir dakika bile gitme sevdiğim

bir an
bile uzaklaşsan
dünyayı dolaşırım yalvarmak için sana
ya dön ya da bırak öleyim diye

-pablo neruda




gözlerin gözlerime değince
felâketim olurdu ağlardım
beni sevmiyordun bilirdim
bir sevdiğin vardı duyardım
çöp gibi bir oğlan ipince
hayırsızın biriydi fikrimce
ne vakit karşımda görsem
öldüreceğimden korkardım
felâketim olurdu ağlardım

ne vakit maçka'dan geçsem
limanda hep gemiler olurdu
ağaçlar kuş gibi gülerdi
bir rüzgâr aklımı alırdı
sessizce bir cıgara yakardın
parmaklarımın ucunu yakardın
kirpiklerini eğerdin bakardın
üşürdüm içim ürperirdi
felâketim olurdu ağlardım

akşamlar bir roman gibi biterdi
jezabel kan içinde yatardı
limandan bir gemi giderdi
sen kalkıp ona giderdin
benzin mum gibi giderdin
sabaha kadar kalırdın
hayırsızın biriydi fikrimce
güldü mü cenazeye benzerdi
hele seni kollarına aldı mı
felâketim olurdu ağlardım

-attila ilhan




sıkıldım. yeter mi?

ben pek mevzuat bilmem ama
Özel okulda 33a nın 50d'nin işi ne ki? onlar devlet kadroları?
özel okulda sizinle sözleşme yaparlar, kendi şartları maaşleri vs olur, diye biliyorum.

Özel üniversite olduğu için 33a veya 50d olamazsınız. Sizinle bir sözleşme imzalayacaklar ve işçi olarak görüleceksiniz. 33a devlette çalışan kadrolu araştırma görevlisidir; 50d'li ise sadece yüksek lisans ya da doktorasını bitirene kadar üniversite kadrosunda istihdam edilir. Daha sonra işten de çıkarılabilir ya da 33a kadrosuna da geçirilebilir. Üniversitenin inisiyatifine kalmış bir durum.

Yüksek lisansınıza gitmeniz için de eğer bölüm başkanınız vs. izin verirse resmi izinli gösterilerek derslerinize gidebilirsiniz. Hayırlı olsun bu arada.

50d ve 33a devlet üniversiteleri için. devlet üniversiteleri de 50d ile sözleşmeli alım yapıyorlar artık.

siz özel üniversitede sözleşmeli çalışan olcaksınız. her yıl sözleşmeniz yenilenecek ya da yenilenmeyecek.

Rusyada staj yapmıştım (ücra bir köşesinde)

gidiş dönüş uçak biletleri ve stajer maaşı vermişlerdi. stajer maaşı dediğim de yeni başlayan mühendisin 3'te biri kadar bir maaş. hatta 4'te birine yakın.

Tayyip 'kizli erkekli yurtlarda,evlerde kaliyorlar;neler yaptiklari belli degil,bizim muhafazakar demokrat yapimiza ters,denetleyecegiz.' buyurdu ozet olarak.Yasa masa cikmadi,zaten oyle bir yasa cikartmasi da cok mumkun degil bence.

henüz çıkmadı ama çıkacak gibi gözüküyor.

yok ya. bizimkinin canı sıkılmış yine milletin özel hayatına mudahale ediyor.

yasa çıkmadı ama bunu söylemesi bile yeterince çağdışı zaten.

imparatorluklarda yasa değil ferman vardır.

gündemi değiştiriyor gene saman altından su yürütecekler.

Amcanın asıl amacı gündem değiştirmek, arada bir yapıyor böyle.

Bununla ilgili bir yasal düzenleme yapmaz, henüz o kadar uzun boylu değil. Ancak burası bir hukuk devleti değil, tek adam devleti olduğu için yasal düzenlemeye de gerek yok. Adam resmen diyor ki 'siz böyle yaşayan komşularınızı şikayet edin, gerisine karışmayın'. Böyle bir şikayetin nesnesi olduğunuzda yasal bir ceza almazsınız elbet, ancak kapınızın böyle bir sebeple çalınması bile tacizdir, bir çok rezalet doğurur, can sıkar...

tck-123 Kişilerin huzur ve sükununu bozma blablabla diye heryöne çekilebilecek tamamen hakimin insiyatifine kalmış bir kanun var ki bu kanun çerçevesinde komşularınızda biraz **t ise sorun çıkabilir

IBS yazılımı tarafından saptanmış normal veritabanındaki ortalamadan bir öğrencinin ne kadar farklılaşarak standart sapma başarısı olduğu hesaplanırken elde edilen standart sapma sonuçlarının ilavesine bağlı bir algoritması vardır.

edit: Türkçesini anlaması da zormuş.

Bir algoritma var:

Bu algoritmanın temeli standart sapma skorlarının toplamıymış.

ha diyecen ki bu standart sapma skorları nasıl bulunuyor?
bu standart sapma skorları sınava giren elemanların standart sapmalarının kaçı IBS software'in geliştirdiği normative veritabanındaki ortalamadan saptığının hesaplanmasıyla bulunuyor.

@godsparticle: eyvallah hocam sağolasın. benim anlamadığım senin anlatışın gibi adım adım anlatmak varken, bu adamlar niye upuzun anlaması zor cümleler kuruyorlar? zevk alıyorlar di mi böyle yaparak:)

ben de ilk makalelerimi yazarken bir gün konu hakkında bilgisi olmayan veya bilgisi olan ama ingilizcesi iyi olmayan biri de okuyup faydalansın diye basit ingilizceyle kesik kesik cümlelerle yazardım. bütün akademik dergiler siktiri çekiyor öyle yazınca. akademik dergilerin çoğunun editörü böyle shakespeare tarzı ingilizceyle yazın da kimse bi bok anlamasın istiyor. ondan dolayı bu tarz yazıları yazanlarda 3-4 cümleyi tek cümlede birleştirme alışkanlığı oluyor. kızamıyorum ama maalesef bence de çok saçma. he ben hala böyle saçma sapan uzun şeyler yazmıyorum. amacım çünkü edebi eser ortaya koymak değil. en kolay anlaşılacak şekilde anlatmak.

fargo

yolu degil belki ama karli kisli www.imdb.com

far north
whiteout
wind chill
dreamcatcher
eight below

belgesel olarak:
Encounters at the End of the World

eight below iyidir candır...

Bu olur mu?

www.imdb.com

Noi Albinoi de var ama yol filmi değil.

Bi de:

www.imdb.com

karlı değil ama ben de kar havası ararken bulup izlemiştim; sightseers.

nord

(bkz: sessizlik) (tek gecerim son zamanlarda izledigim en iyi oyundu.)
onun disinda krek ten var 2 sene once izlemistim
(bkz: guzel seyler bizim tarafta)

soyut padişah (hala aklıma geldikçe gülerim :))

bir yaz gecesi rüyası

izleyip beğendiğim: mesut insanlar fotoğrafhanesi.
okuyup beğendiğim: arkadaşımın yazdığı bir oyun. (macbeth'den, godot'tan daha çok hoşuma gitmişti)

(bkz: profesyonel)

Şehir Tiyatrolarından:
- Tehlikeli İlişkiler
- Çığ
- Hedda Gabler (Sadece Şebnem Köstem için izlemeye değerdi.)
- Doğum Günü Partisi (Sadece Mert Tanık için izlemeye değerdi)

Devlet Tiyatrolarından:
- Ölüleri Gömün

Özel:
- 39 Basamak
- Küçürekkız

İlk aklıma gelenler bunlar..

DT hepsi.
bir delinin hatıra defteri (erdal b.)
sessizlik
yastık adam
sidikli kasabası

Turgut Özakman- Duvarların Ötesi
Sam Shepard- Vahşi Batı
Sartre- Altona Mahpusları
Murathan Mungan - Geyikler Lanetler
İngeborg Bachmann - Radyo Oyunları
Eugene O'neil - Yağ
Tennessee Wiliams - Sırça Kümes
Arthur Miller- Cadı Kazanı
Tom Stoppard- Rosencrantz ve Guildenstern öldüler
Georg Büchner - Woyzeck


Not:Shakespeare ve Molierre gibi isimleri yazmıyorum. Onlar ne yazmışsa onu beğenmek ve tapınmak bir tiyatro modası zaten. Tamam, önemlidirler ama yeter artık.

ben ruhi bey nasılım

1.üniv.lerde lisans mezunu olup, herhangi bir master/doktora yapmış veya yapmamış olan kişiler ders verebilir, verdi veriyor ve verecek.bu zaten olması gereken bir şey.
2.yukarıda saydığım gruptan, verdiği ders bir şeye benzemeyen hakikaten alanında hiç bir şey bilmeyenler varsa şaşırmanız çok anormal. bir senede 70 tane üniv. açılan bir memleketteyiz, ne bekliyordunuz? ayrıca aynısının prof olanları da mevcut , diplomalar da yalan artık yani..

Özel üniversiteyse sanırım böyle bir mekanizma çalışmıyor. Yanı adamlar yönetimin kararı ile, gerekli yeterliliğe sahip olduğunu ispatlayıp her türlü kişiyi başınıza hoca yaparlar.

devlet üniversitesiyse eğer okulun personeli olmayan kişi ders veremez. okulun personeli olmaktan kastım illa kadrosu olması gerekmez. misal itü'deki akademisyen, van'da o alanda çalışan akademisyen eksikliğinden dolayı uygun belgeler ayarlandıktan sonra ders verebilir. aynı şekilde hukuk bölümlerinde görüyorum, akademisyen eksikliğinden dolayı piyasada çalışan insan uygun belgeler düzenlenerek ders verebilir. tek görevleri ders vermek olabilir.

fakat sizin bahsettiğiniz türden insanlar bunlardan biri mi bilemiyorum.

İkamet taşımak için nüfus müdürlüğüne gidiyorsun, kiracıysan kira kontratını, ev aldıysan tapunu götürüyorsun. Yok bir ev arkadaşının veya başka birinin yanına giriyorsan o kişi ile birlikte gidiyorsun o seni yanına kabul ediyor.

Tesisatları açtırırken ikamet soruyorlar mıydı unuttum...

elektrik gaz ve su için de ikametgah lazım.

elektrik su ve doğalgaz açma kapama işlemini iki yılda iki defa yaptım ikametgah sormadılar şimdiye kadar. sadece kira kontratını istiyorlar. eski faturalardan varsa yanında götür (yeni taşındığın eve ait eski kiracının faturaları) çok işe yarıyor.

ben önce eve taşındım ondan 1 ay sonra ikametimi değiştirdim. nüfus müdürlüğünde sadece kira kontratı istiyorlar. bir belge veriyorlar. onunla muhtara gidiyorsun işin halloluyor.

Ankara için söylüyorum sadece Kira kontratı yeterlidir.

allaha şükür ki yok :) çok keyifliyim

Sıkışmış gibi hissediyorum

moral olmasın?

morale morel diyen bi sevgilim olmuştu.
o aklıma geldi keyiflendim bak şimdi.

o kadar kötüyüm ki bi ara starbacksta çizim yaparken gözümden yaşlar geldi bi garibim yani :(

son zamanlarda kendimi biraz işe yaramaz hlssediyorum ama genel olarak bi sıkıntım yok çok şükür.

Eski sevgilim ankara'da olduğumu öğrenince msj atti az önce, ona siktirgit diye cevap yazdim keyfim yerinde. Ego zedeleyince keyfim yerine geliyor benim öyle garip bi huyum var. Onun dişinda o saydiklarinin hepsi var. Ama saglikli olmak hepsinden önemli emin olun, şükür o konuda bi sikintimiz yok simdilik.

Yalnizim o yüzden moral sifir.

@ gibson başlama gene sallamaya. Hemsire tokat atmista bilmemne. Hastaya tokat atmak demek isinden olmak ya da disiplin cezasi almak demek. En iyi ihtimal hekimin odasinda solugu almak demek. Kimse isinden olmak istemez. tabi hemsirenin gogusleri avuclamadiysan..
Olm burdaki herkes senin gordugunden cok gormus insanlar. senin beynin liseli olabilir ama herkesin beyni seninki gibi degil. milleti saf mi saniyorsun yoksa harbinden salladigin şeylere inandigimizi mi saniyosun? Git akranlarina salla.

Bu gece normaldeki gibi moralsiz değilim.

Evdeki ortam bugün biraz düzeldi, ondan dolayı biraz iyi hissediyorum ama geçici şeyler bunlar.

of param yok ve param olmayınca canım hep dışarı çıkmak istiyor. sonra ders çalışmak niyetineyim ama evi komple temizlemeden o çok zor.

(bkz: benim morel sıffır sıffır sıffır)

gone baby gone

L.A. Confidential

training day

alman firmaların türkiye!deki tüm ofislerine cv yolla, mail at. ayrıca türkçen iyi bence.

2013 yılında artık Türk firmaları için diğer diller Türkçe'den çok daha önemli.

türkiye'nin en çok ticaret yaptığı ülke almanya olduğuna göre şansın yüksek diye düşünüyorum. mercedes'ten başlayarak bildiğin burada iş yapan bütün alman firmalarına büyük küçük ayırmaksızın insan kaynaklarına mail at.

karne vs. istiyorlar mi ?

Tabii ki transkript, CV vs isterler.

iki menüyü de mi yiyordunuz? hmm o zaman yine ucuz olarak iki tane Double Köfteburger menü ya da McChicken Menü alabilirsiniz. Bir menü 8,75 tl. Ben bir tane yiyorum şahsen :D

rodriguez2;

zaten burgerler ufak oluyordu yahu cips ve kola bol geliyordu.

yalnız öyle bir sordun ki kendimi kötü hisettim :(

Double quarterpounder iyidir.

mega mac mega mac! börgır kingciydim, mega mac'i çok seviyorum ama artık.

adana ya da lahmacun. mcdonalds nedir allasen? kaşarlı lahmacun söyle. genelde tanesi 3.5 tl oluyor zaten. 5 tane yersin. oh mis.

Mc Yakışıklı?

quarter pounder tavsiye ederim.

eskiye oranla harika hissediyorum. 1 yıldır falan neredeyse hiç şeker koymadım ağzıma meyveler dışında. geçen ay yanlışlıkla bir yudum kola içtim mesela, az kalsın kusuyordum. o kadar iğrenç geldi ki. bağımlılığı atlattıktan sonra insanın canı gerçekten o kadar çekmiyor. zaten bir süre sonra tatlı falan yiyen insanlara acıyarak bakmaya başlıyorsun. biraz sabrettikten sonra kolaylaşıyor ya. yeter ki 1-2 ay dayan.

çayda / kahvede şekeri bırakınca gerisi gelir, canın eskisi gibi tatlı istemez. sevip te baklavadan uzak durmak iyi değil. haftada 1 gün izin verebilirsin kendine. cmtesi akşamları kazandibi yemek gibi mesela. planlı olması lazım.

"nasılsa sonrasında tatlı yok" diye yemek yemekten vazgeçen, günde ortalama 1 litre meşrubat tüketen, çayı şekersiz (evet) içen birisi olarak önerim: eğer imkanın varsa, yaşadığın çevreden kısa bir süreliğine de olsa uzaklaş.

"memleket"e git, arkadaşlarınla böyle tatil falan düşünebilirsin ne bileyim. kafanı kendi hayatından uzaklaştırdığın zaman otomatik olarak, çok daha rahat bir şekilde değiştirebiliyorsun alışkanlığını. sonrasında biraz kararlılıkla "başlamayacağım" diyebilirsin.

ben dönem dönem uzak durabiliyorum. sonrasında bagdf'nin de dediği gibi, kola çok şekerli ve iğrenç geliyor. ha devamında alışıyosun tekrar, yuvarlamaya başlıyosun.

velhasıl, "ARTIK ŞEKERİ BIRAKICAM!!" demek yerine ufak da olsa değişiklikler yapmaya çalış hayatında.

saçma gelebilir ama farklı türde bir kitap okumak, yeni bir hobi edinmek, yeni bir oyun oynamak, alıştığının dışında müzik yapan bir sanatçının tüm şarkılarını dinlemek gibi şeyler bile alışkanlıklarını değiştirmede etkili olabilir.

tabii saydıklarımı yaparken "şeker" aklının bir köşesinde bulunsun.

yaklaşık 1 yıl önce Karatay'ın kitabını okumamla aklıma girmişti şekerin zararları. üzerine biraz internette araştırma yapmıştım, sonrasında da Taş Devri Diyeti'nde de benzer şeylerle karşılaşınca ben de şekeri tamamen çıkarmaya başladım 8 ay önce hayatımdan. çok nadir kendimi kandırdığım oldu.
ilk 5 günden sonra falan şekerli birşeyi istemiyorsun doğrudan en azından benim için öyle oldu. günde 1-2 meyve ile yeterli şeker aldığımı biliyordum. ekmek vs. de aynı şekilde bıraktım. ilk ay 2-3 kilo arasında verdim, daha sonra giderek azaldı kilo verme olayım, vücut kendine geldi sanırım:) bünyeye göre değişir bence. günde 2500-3000 kalorinin altına düşmedim bu kiloları verirken, protein ağırlıklı beslendim ve kilo almadım. bunlar bilinen şeyler zaten.
şeker ihtiyacı-krizi olursa dolaylı yollardan karşılamaya bakacaksın. mesela arasıra kahveme tarçın dövüp koyuyorum, öğün önceleri vey sonrasında kuru meyve alıyorum vs. kendimi çok daha dinç, zinde hissediyorum, eskisi gibi ağır bir hamur tatlısı yedkten sonra gelen ağırlaşma, uyku gelmesi vb. olmuyor artık. aklıma çok şey geliyor gündelik yaşamla ilgili ama mesela gün aşırı kefir içmeye çalışırım özellikle geceye yakın acıktığım zamanlarda, hem doyurucu hem de şekerli-unlu gbi şeylere saldırmamı engelliyor. bu doğrultuda tavsiyelerin genelini ayrıntılı olarak Karaty Diyeti-Taş Devri Diyeti'nde bulabilirsiniz.

bugunku antremanda goz dolduran futbolcu +1.

Şekeri lise son sınıfın haziranında hayatımdan çıkarmaya karar verdim,tabi ki tuzu da. Başta kilo vermek amacıyla yaptım bunları,106 kiloydum.ilk haftalar sigara tiryakisi gibi hissediyorsunuz kendinizi,bağımlısı olmuşsunuz tuzun şekerin ve tat alamıyorsunuz yediklerinizden.Sonraki 2-3 ay alışıyorsunuz ama gözünüz tuzun-şekerin üzerinde, elinizi uzanıyor ama almıyorsunuz.Sanırım 3 yıl oldu bırakalı.iyi ki de bırakmışım.Şekersiz çayın tadı harikaymış ya, yine tuzsuz yemeklerde öyle.Yediğiniz yemeklerin-yiyeceklerin gerçek tatlarını alıyorsunuz-hissediyorsunuz ağzınızda.Kola ve o tarz şeylerinde ne kadar iğrenç olduğunu.Şuan da kar olarak bakarsam,abartmıyorum, 1 çeyiz sandığını dolduracak kadar şeker ve tuz tüketmiş olurdum eğer bırakmasaydım. Ara da sırada caymalar oluyor ama pişman oluyorum sonunda.Sağlıklı olabilmek için sadece şeker-tuz değil de genel olarak yediklerimize dikkat etmek-kontrol altına almak sağlık açısından çok çok faydalı olur bence.

canın durduk yere tatlı ya da gofret istemesi, durduk yere çikolataları pastaları düşünmesi hatalı beslenme sonucu oluyor. ben çayı şekersiz içmeye başlayana kadar sevmezdim. çayı ne zaman ki şekersiz içmeye başladım işte o zamandan beri hayatımda en sevdiğim içecek diyebilirim.

pasta börek çörek kısmı benim için zor değildi zaten sevmezdim. yaş pastadan nefret ederim. doğumgünümde bile yemezdim alınmasını da istemezdim küçükken bile. meyve de hiç sevmem. arada yerim ama işte anca arada. ama 2-3 ay hiç meyve yememişliğim oluyor farketmiyorum bile.

ekmek başta bırakılmaz gibi gelmişti alışkanlıktan dolayı. sucuklu yumurtanın ekmeksiz de yenebilecek bir şey olduğunu beynime anlatmam zor oldu ama oldu. ekmek aramıyorum hiç artık.

kararlılığımı arttıracak yaptığım şey fast food'u çok tüketen, şekeri çok yiyen insanları gözlemek. bellerinin etrafındaki simitin her geçen gün daha da büyüdüğünü görmek ve bunun nasıl sağlıksız bir şey olduğunun farkında olmak. eğer bunların farkında olursan zaten arada canın istese, gofret yesen bile kıçı başı dağıtıp her gün 3-5 gofret yiyen birine yeniden dönüşmüyorsun. gofret yiynce artık vizdanın sızlıyorsa, ya yemeyeydim iyidi bak diye düşünüyorsan sorun yok. sorun " ya bu hayata bir kere geldim kendimi bu kadar kısıtlamayayım ye gitsin ne olacak" düşüncesinde.

bir de beslenme ile ilgili kitpları okuyabilirsin. her dediği yüzde yüz doğrudur demiyorum ama karatay'ın kitpları ikna edicilik açısından iyidir.

sigarayı bırakmak gibi, eğer buna aşinaysan. ilk başlarda çok zor, ama sonra mesela birisi yanlışlıkla şeker koysun çayına miden bulanır içerken. aslında "şeker"den uzak durmaktan çok "rafine şeker"den kaçmak lazım, glikoz şurubu dedikleri nane. hayır demeyi ve durumu anlatmayı beceremiyor ya da her ikramda bulunana hayır derken "neden neden" sorularıyla boğuşmak ve insanların saçma geyikleriyle uğraşmak istemiyorsan da şeker hastalığı riskin olduğunu falan söyle nebileyim, doğrudan yüzleşmek daha iyi ama bir süre sonra da her sorana anlatmak sıkıyor biraz, o açıdan.
bir de yüzün güzelleşiyor resmen bir süre sonra. öyle bişey.

Söylenenlerin çoğuna katılıyorum. Azaltınca ya da bırakınca zaten eskisi gibi istememeye başlıyorsun. Erkek arkadaşım bana göre daha çok sever tatlıyı, onu alıştırmak için kendimize haftada bir gün tatlı günü yapmıştık. Resmen otomatik olarak sadece o gün canımız çekmeye başlamıştı. Bazen o günü unuttuğumuz bile oluyordu.
Bu tür şeylerde benim yöntemim, biraz kendini kandırmak ve ufak ufak başlamak. Tamam 1 hafta sonra tatlı yiyeceksin dersin kendine, 1 hafta gelince bak bakalım 2 gün daha sabredebiliyor musun filan derken 1 ay geçer ve alışmak daha kolaylaşır. Hem herkes söylemiş arada yemek sürekli yemeye göre iyidir. Günde birkaç çikolata-gofret fazla bence.
Bir de bedeni dinlemek önemli. Ben buna başlayalı beri, sağlıksız alışkanlıklarımı, bedenimin nasıl zamanla daha ilgi gerektirdiğini vesaire anlar oldum, bu da doğru şeyler yapmak için motive ediyor.

Ayıptır söylemesi geçen Cemil Baba'dan iki kilo karışık tatlı aldım. Padişah, kuru baklava, saray burma. Hakikaten birinci sınıf baklava. İnsanın damağında eriyor. Benim pakedin hazırlanmasını beklerken adam tepsiden bir tane ikram etti. İki kardeş işletiyo bu dükkanı, küçük olan uzun saçlı çok iyidir o hep ikram eder ama büyük kardeş tam bir denyo esnaflıktan anlamayan bi tip. Neyse abi baklavayı uzattı, pankreasıma dedim hazır mısın lan. Abi sen neler diyosun gönder gelsin hemen dedi. Baktım enzimler menzimler hep coşmuş çıldırıyoruz organizma olarak. Aldım tatlıyı tam atıyordum ağzıma, gözüm camdan dışarıya takıldı baktım adamın biri bana acı acı bakıyo. Elimle gel gel dedim, geldi. Buyrun kardeşim beraber yiyelim dedim. Nemli gözleriyle elimdeki baklavaya bakıp yutkundu ve titrek bi sesle sana acıyorum dedi. Çarptı kapıyı koşarak çıktı. Allah Allah.

www.etkihaber.com

Yazılannar çoğzel! Goosüm gabardı hepiniznen!

Ammaaa waa laaqıyn:

Bi Allaan gulu da çıhıp hareket dimemiş!!!

Ayda iki dilim baklavadan bi bok olmaz. Arada bi nefis köreltmek lâzım. Ama glikoz şuruplu olmasın lütfen.

Eve çay şekeri almıyon, oluyo.
Gola, gazoz, aysti, taze sıkılmışı da dahil olmak üzere, meyve suyunu zaten ezberlediniz. Markette bunnarnan yığılı koridorlar bile mide bulandırıcı. Kahrolsun bağzı şeyler!

Kefir, ayran, su, yeşil çay içiyon bol bol.

Gelelim zurnanın "zırt" dediği yere:
Yani harekete, yani yürüyüşe...

Diyabeti önlemenin ya da başlamış insülin direnci, azalmış glukoz toleransından geri dönüşün ennnnn önemli silahları, hem şekerden uzak durmak hem de yürüyüş yapmak. Ne kadar uzun mesafe, o kadar iyi! Kasmadan ama. Önemli olan attığın adım sayısı.

En büyük kaslar götte.
Bacaklar da çok zengin. Vücut kas kitlesinin %80'i "belden aşşaa"! Haa, o kas da olur, onu da çalıştır.

Dolayısınnan yürüyüş, en akıllıca yapılacak hareket.

Günümüz insanının yüzyüze kaldığı tehlike 1 adet değil. Zehirli gıda ve içecekler + hareketsizlik + güneşsizlik yani iç mekânlara mahkûm bi hayat.

Güneşsizlik = D vitamini eksikliği; O da = insülin direncine yaldızlı ve 5 yıldızlı davetiye...

Hareketsizlik + güneşsizlik + zehirle beslenme = azalan glukoz toleransı ve metabolik sendrom ve diyabet ve sikilip atılmış koronerler, göz dibi, böbrek tübülleri, beyin damarları ve hayatın hastalıklarla ve çok düşük kalitede geçmesi, işkenceye dönmesi. Hele bunnarın yanında, tuz, stres ve sigara da varsa, ooooohh dadından yinmez olur. Hoşgeldin bebek, yaşama sırası sende; Senin yolunu gözlüyor, Hipertansiyon, KOAH, psikosomatik hastalıklar ve diyabet!

Tlf dan edit edemiyom.

(bkz: insülin direnci/@compadrito)

daha o yazıyı edit edemedim ama buraya ekleyeyim:

Geçen bi telekonferans metni geldi. İtalyan pediatrik hepatolog dehşete düşmüş: "günde 20 - 25 çocuğa karaciğer biyopsisi yapar hâle geldim, bu bi salgın!" diye feryâd ediyo! Niye biliyonuz mu? Bu zehirli yiyecek ve içecekler NAFLD'ye sebep oluyo çocuklarda. Non-alcoholic fatty liver disease, yani karaciğerin alkole bağlı olmayan yağlanması. YouTube'daki "Sugar: The bitter truth" dersi neyi annatıyodu? Şeker karaciğeri, aynen alköl gibi sikip atar. 21 yaş altına alköl satmıyonuz da 3 yaşındakine niye gola ve junk food dayıyonuz? Bu mu lan sizin insannığınız???

Eyyy genç anneler ve babalar çocuklarınızı NAFLD'den koruyun. Beni dinneyin, sesime kulak verin! Tsunami gibi geliyo üstümüze!!!

compadrito +1

abuzer kadayıf?

@udgu hayır abuzer kadayıf değil. bayağı eski bir filmdi. kabadayı olan, diğer karakterin yerine geçip şirket soymaya kalkıyordu. hatırladığım sahnelerden biri bu.

hatırladım zeki alasya da vardı. bankacı mıydı neydi herif.

www.sinematurk.com

sanırım bu

davetsiz misafir?

aynen "davetsiz misafir" teşekkürler

kemal sunal olmasın o?
(bkz: iyi aile çocuğu)

biber, sarimsak, domates, salca, pismesine dogru da baharatlar.

yağ ve soğan arkasından biberleri at şöyle bir çevir, soğanlar pembeleşmeden önce domatesi de at daha sonra domates biraz pişsin, ondan sonra sarımsak, salça, biber, nane, pul biber, karabiberi koyabilirsin. fesleğen sos alakasız bence kullanma.

fesleğen sosla makarna yemek ekmek arası künefe yemek gibidir.

nasıl tadları seviyorsunuz bilmiyorum fakat sıralama tadı etkileyecek. salçayı erken koyarsanız (soğanlardan hemen sonra) közlenmiş sos tadı ya da barbekü sosu tadı alabilirsiniz. baharatları erken koyarsanız baharat tadını daha az alırsınız. eğer baharatlı yemekleri seviyorsanız baharatı pişmeye yakın atmanız daha mantıklı. naneyi de bu arada ben olsam kullanmazdım. nane biraz ölçü kaçırıldığında inanılmaz keskin bir tad verebilir bütün sosu berbat edebilir. pul biber karabiber iyidir. kimyonunuz var mı bilmiyorum ama az biraz da kimyon da güzel olur.

zaten efsane olmuş;
walking dead
suits

efsane adayım;
house of cards

sürpriz;
revolution (çok çakma bi dizi gibi başlamıştı ama geldiği nokta çok iyi)

ha ama bence hiçbiri bi Breaking Bad değil!

person of interest

25 yaşıma kadar bamya yemedim. şimdi bayılıyorum. nasıl oldu bilmem. balıkta bamya gibiyse olabilir yersin belki.

somon balığı ile başlayabilirsin bence. o biraz daha uzak klasik balık tadı ve görünümüne.

belki soslu türlerle alıştırma yapmanız daha doğru olur. şnitzel tarzı sosu olan balıklar oluyor. olmadı hazır marketlerdeki şu soslu (nugget'a benziyor ama içi tavuk değil balık) balıklardan deneyin. belki sosla birlikte o kadar yıkıcı bir etki olmaz.

birader balık sevilmez mi ya :D
balık yemekten feci keyif alan arkadaşlarınla birlikte sağlam bir balıkçıya gidin. onlar söylesin sen ye. illa ki çipura vb. büyük balık yiyecen diye bir şey yok.

kalamarı, midye tavası, karidesi, paran varsa ıstakozu. hepsini dene. tavuk gibi leş ve tatsız (tatsızlıgın sebebi antibiyotik) bir et yerine, her türlü balığa abanman lazım. etinin tadı var çünkü.

uğraş laaaan

ton balığı yiyeceksen bence hiç başlama. hem sağlıksız hem de balık kültürüyle alakası yok.

balık pişirmek cok özel bi iş. evde yapmak zordur. dışarda ise herkes güzel yapamaz.

ve de en önemlisi cok fazla balık çeşiti olduğundan genelleme yapmak saçma olur. bir balık türüne bayılan diğerini hiç sevmeyebilir.

koskoca ineği yatırıp kesip bağırsaklarına kellesine diline varıncaya kadar yemek ne kadar mide bulandırmıyosa (kaldı ki kırmızı et, sinirli ve yağlıdır. yani mide bulandıracaksa önce onun bulandırması gerekir) balıkta böyle bir sorun yaşanmaması lazım.

güzel balık ekmek yapılan mekanlarda ekmek arası filetoya uygun balık çeşitleriyle başlayabilirsiniz. örneğin mezgit yeni başlayanlar için iyi bi geçiş olacaktır.

salt balık yemeye çalışma, konserve ton balığı ağırdır zaten. fırında sebzeli mezgit yesene bi, zevkten ağzını elektrik çarpsın. canım istedi ba.

edit: o tepsiye ekmek banacan var ya of

ben de balık hiç yemiyordum. şimdi biraz biraz yiyorum. pişirilme şekli ve balık önemli tabii bu senaryoda. hamsi yiyemiyorum mesela. kokusu midemi kaldırıyor.

Yıllarca ağzıma sürmediğim sebzeleri ben de yemeye başladım. Ki yıllarca et de yemedim ancak alıştım sonra.

John lee hooker: Somon denemek iyi fikir olabilir. Sanırım pembe etli ve parça halinde oluyor o yüzden balık yediğimi düşünmeden denemem işe yarar belki.

godsparticle : bu çocuklar alışsın diye olanlardan bahsediyorsun sanırım. İyi fikir bu ay bir deneyeyim teşekkürler :)


kamera motor: Söylediğini denedim. Sevgilim tam bir balık yamyamı zaten ama benim yüzümden yiyemiyor eve ton balığı bile sokmasına izin vermiyorum o derece.


kosun lan mevzu var : amacım ton balığı yemek değil ille ki. Bir çok balık sevmeyen arkadaşım ton balığı yediğini tadının tavuğa benzediğini söyledikleri için denemiştim. Mezgit'e balık seven arkadaşlarım çok tatsız diyor belki de tatsız olduğu için deneyebilirim :D

light ton balığı ile başlayabilirsin, kokusuz, dumansızdır

ben balık canavarıyım, denizden bok çıksa yerim.

ama ton balığından nefret ediyorum. çünkü ton balığı balıktan çok tavuğa benziyor. kötü kokulu bir tavuk.

kesinlikle ton balığı yeme.

birader sana net balığı sevdiriyorum şuan are u ready?

şehrindeki bir balıkçıdan rezervasyon yaptır. ama tabi cebinde biraz para olsun, deniz ürünleri biraz pahalı.

oooh, açtır bir rakı. kız arkadaşın ya da düz arkadaşın olsun yanında da.
sırayla şunları söyle:

- kalamar
- tereyağlı karides
- ahtapot salatası (şart değil)
- kılçıksız sardalya tava (bunu ana öğün olarak ye. ya da ortaya koyun beraber yiyin, tıkamasın)
- haydarisidir, bilmem nesidir mezeler.

ooohhhh feci canım çekti. akşama rez yaptırıyorum ben

Balıktan ve kokusundan çok hoşlanmıyorum ama sağlık için farklı çeşit balıklar yemeye çalışıyorum. (Palamut, dil, kalkan, sardalya, levrek, çupra vs vs vs.)

Ancak bazıları var ki balıktan çok haz etmediğim halde onları keyifle yiyebiliyorum.

Bunlar;

-Somon
-Soslu Mezgit (balık sevmeyenlere özellikle tavsiyedir)
-Lagos
-Papalina

Erdem Kınay Feat Merve Özbey - Helal Ettim www.youtube.com

enya only time www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com