Kimse artık kimsenin elinde gördüğü şeyle ilgilrnmiyor zira herkesin elinde bir şey var. En fazla "aa nintendocu" derim geçerim şahsen.

kütüphanede görsem şahsen "amk malı kütüphane oyun oynama yeri mi lan kalk siktir ol git" derim.

25 yaşında sakallı adamım, metroda 3ds oynuyorum. eğer metroda benden başka oynayan görürsem muhtemelen yanına gidip "friend kodunu ver de ekleyeyim, belki lazım olur" falan diyebilirim.

Ben de game boy color kullanıyorum, bikaç kişi bazen yanımda oturup izliyor oyunumu. Başkasında görsem ''aa negzel lan'' derim içimden.

önümde evlenme vs gibi bağlayıcı bir şey yoksa kabin memurluğunu seçerdim. 5000tl maaş iyiymiş.

ben öğretmenliği tercih ederim. benim için bir işte en önemli şey tatil imkanları. para bir şekilde kazanılıyor.

öğretmenlik değil, okutmanlık istanbul'daysa okutmanlık, yoksa kabin memurluğu rocks.

Kabin memurluğunu tercih ederdim, maaştan dolayı.. Bir de öğretmenlik hiç bana göre değil bu yüzden tercihim 5000..

öğretmenlik.

kabin memurlarının sadece maaşı iyi. ebeleri sikiliyor çalışırken. çok çok çok yoğunlar. thy grevlerini falan hatırlayın. adamlar ailesinden biri ölünde izin alamıyormuş gitmeye falan.

öğretmenlik en temizi. ek ders ücreti falanla zaten 3 bini geçer.

kabin memurluğu zor iş. maaşı iyi ama yıprandıktan sonra... ömrün boyunca yapabileceğin bir iş değil. okutmanlığın imkanlarını bilmiyorum ama öğretmenlik gibi tatil imkanı varsa okutmanlık. değilse zaten imkanın varsa öğretmen ol. öğretmenlik güzel meslek.

Şu an için üçü de elinin altında mı? Kabin memurluğu bir yaşa kadar yapılıyor ve sonrasında perte çıkıyorsun. E atıyorum en fazla kırk yaşına kadar yaptın (kadınlarda öyle de erkekleri bilmiyorum) yani bu durumda 15 senen var çalışmak için ne yapacaksın sonra?
Okutmanlık yaparsan bir yandan da mastera başla. Hem okutmanlık yap hem master doktora sonra öğretim üyesi olursun. Tabii akademisyen olmak istiyorsan bu şart geçerli.
Öğretmenlik de öğretmenlik zaten bildiğimiz :)

elbette okutmanlık

en temiz bilgiyi veriyorum eğer düzenli hayatın yoksa ya da hayatının düzensiz olmasına itirazın yoksa ve rahatına çok düşkün değilsen kabin memurluğu.

düzensiz hayattan kastım ne? misal gece 23:55'te uçup sabah 06:50'de mesain bitecek bir gün. ertesi gün öğlen çıkacaksın afrikaya gidip 3 gün orada kalacaksın geri döneceksin. sonra gidip osaka'da 4 gün kalıp geleceksin. tabii misal osaka'ya 13 saatte gideceksin. ne var lan 5000 alacam sonuçta diye düşünmeden önce ayda 3-4 defa antreman yap, misal 8-9 saat ayakta dur. ama işte bir gün gece dur bir gün gündüz. sonra bunu çok uzun süre yapabilirim diyorsan (yılların böyle geçecek) yap.

kötü yanları: inanılmaz ve bitmek bilmeyen bir yorgunluk. asla saygı görmeme. yolcular tarafından valiz taşıyıcısı olarak bile kullanılmaya alışık olman lazım. hizmet sektöründe şımarık insanlar görmek normaldir. misal bankada veznedar olsan da saygısız bir müşteri bankayı satın almış gibi davranır. ama burada karşılaşacağın yolcular ayda 2-3 defa misal osaka'ya first class ile uçan tipler olacak. bunlarla uğraşmak hayatın boyunca uğraştığın saygısız insanlardan çok daha zor olacaktır. bunun yanında her özel şirkette olduğu gibi senin etinden sütünden son damlasına kadar yararlanmaya çalışan bir işverenin olacak. hastalandığında korkudan rapor alamayacaksın çünkü rapor alırsan kovulma korkusu var. biraz abartılmış bir yakının öldüğünde izin alamıyorsun diyerek. o kadar vahim değil ama bayağı bir bürokrasiyle uğraşman gerekebilir. ama izin alamama biraz abartı gibi. dünya'yı gezmek biraz eğlenceli gibi görünse de nijerya'da nato konvoyuyla otele gittiğin günler olacak. uganda'da otelin önünde özel güvenlik nöbet tutacak. adını sanını duymadığın ülkelerde adını sanını duymadığın hastalıkları kapma ihtimalin olacak. berbat kokan, ne idüğü belirsiz yemekler yemek zorunda kalacaksın bazı yatılarında. yıllık iznin kışın 12 gün yazın 8 gün şeklinde olacak. misal yaz iznin eylüle de denk gelebilir. yaz tatilini eylül sonunda yapmak zorunda kalabilirsin :) yaz tatili dersen tabii adına. arkadaşlarınla boş günlerinin tutma ihtimali düşük olduğu için boş günlerinde ne yapacağını çok bilemeyebiliyorsun (bazen).

iyi yanları: ayda 7 gün boş oluyorsun en azından ve uçmuyorsun. bu boş günler hafta sonuna da hafta içine de denk gelebiliyor. dolayısıyla memurlar gibi sadece haftasonunu beklemek zorunda değilsin.dünyada hiç göremeyeceğin güzel yerleri de görme imkanın oluyor. aynı ay içinde çin'de götün soğuktan donarken sao paolo'da güneşlenme imkanın olabiliyor. sürekli yeni insanlarla tanışıyorsun (çoğuyla tanıştığına pişman olsan da). arkadaş çevren sürekli genişliyor. ailen ve senin için ucuz bilet bulma imkanın oluyor. yazın tatil yapamazsan kışın alacağın ucuz biletle güney yarım kürede yaz aylarını yaşayan bir ülkeye gidip yapamadığın yaz tatilinin acısını çıkarabiliyorsun. maaşı zaten iyi yani ona diyecek bir şey yok. ilk 6 ay part-time maaşı alıyorsun. o zaman açlıktan nefesin kokuyor deyim yerindeyse ama ondan sonra düze çıkıyorsun.

@tüm arkadaşlar üşenmemiş yazmışsınız valla cevaplar için sağolun. ingilizce öğretmeni olarak kesin atanabililecek durumda sıralamam şu an. diğer mesleklerden de arkadaşlarım var. onlara da girebilecek durumdayım. mesela thyde arkadaşlarım var bir kaç gün yanlarında kaldım. evet gerçekten zor meslek. giyimi kuşamından tut, gecesi gündüzü belli değil. ama para açısından çok memnunlar.
-yaşlanınca napıcan? dediğimde de - o zamana kadar 3. evimi almış olurum birikimim olur zaten diyorlar.

okutman olanlar da memnun, yalnız onların da başka yere tayin şansı pek yok. yine mülakattır alestir uğraşıp duracaklar.

ben en iyisi şu baş koyduğum yola devam edeyim, özel ders, yada dersane takviyesi ile birşekilde düzene sokarım hayatımı sanırım. teşekkür ederim herkese.

tabii ki okutmanlık; açıklama gereği duymuyorum.. ayrıca 300 de kalmaz onun da ek gelirleri var(sınav, ders ücreti vs)
sonra kabin memurluğu (düzenli bir hayatın olmaz, her şey para gezip tozmak değil.. yaptığın iş hizmet sektörü ve saygınlık açısından 2.sınıf bir meslek, buna ek olarak düzgün bir birliktelik/evlilik yakalaman nispeten zor olur)
en son öğretmenlik (rahat olabilir; ama çocuklara laf anlatmak yıpratıcı, abuk sabuk bir yerlere tayininin çıkabilir sosyal anlamda körelebilirsin)

kabin memurluğu bildiğim kadarı ile bütün dünyada kan kaybeden bir meslek, en son abd'de en kötü 10 meslekten biri seçilmişti ki bu maaş olarak da kötü sıralamasındaydı..üstüne üstük aa'da çalışan arkadaşımın canına okunuyordu. evet şu an 5000 kulağa iyi gelebilir fakat sonra ne yapacaksın? çok talep var kabin memurluğuna, statüsünde ve durumunda pek bir ilerleme olacağını sanmıyorum. elbette oradan kazanacağın tecrübe ile, iş ilişkileri ile farklı bir yöne yönelebilirsin fakat....ben değmez derim şayet "ben bunu yapmak istiyorum" demiyorsan.

okutmanlığı tavsiye ediyorum, hala tutkunu, ne yapmak istediğini bilmiyorsan bu yöne gitmende fayda var.

okulda ingilizce öğretmenliği + özel ders ile 5000 kazanırsın zaten..hem de düzenli hayatın olur.

Üniversite tabii ki. Çalışma ortamını da düşünmek lazım. Kampüste olacaksınız, bundan güzeli olur mu?

İki sene kabin sonra bagaj pardon örtmenlik.

Öğrencilere dünyayı annatırsınız. İngilizceniz de iycene oturmuş olur.

dalga mı geçtin, akıl mı verdin, küçümsedin mi, ne yaptın şimdi?

cevizlibağa yakın bir duraktaysan cevizlibağdan dolmuşlar var. 10-15 dkda taksimdeler.

perpa ve halıcıoğlundan taksiye binersen metrodan daha hızlı olmaz. metrobuse nereden bineceğini söylersen daha iyi yardımcı olabiliriz

istanbul'da fransız kültür merkezi var mı bilmiyorum ancak izmir'deki çok güzeldi.

galatasaray üniversitesinin kurslarını tercih edin bence..

Fransız kültür merkezinin bir Taksim'de bir de Moda'da kursları oluyor onlar olabilir. Onun dışında ikinci olarak da Galatasaray Üniversitesi +1 diyorum.

ben bir sey yapmamistim internetten kaydolduktan sonra.. sinavdan once git bi form gibi bir sey dolduruyorsunuz imzaliyorsunuz. kimligi unutmayin sakin.
ha bir de kaydoldugunuz sayfadaki confirmation kodunu yazin bir kagida..

speaking icin notefull daki adamin videolarini izleyebilirsiniz youtube dan. her soru icin kaliplari ezberlemeye calisabilirsiniz.. verdigi ipuclari da cok onemli

Bir şey yapmanıza gerek yok. saat 9'da sınav yerinde bulunun çünkü form morm dolduracaksınız. Pasaportunuz varsa yanınızda bulundurun. Ehliyet de olur. Bazı yerler nüfus cüzdanına sorun çıkartıyor. Üstünde imzanızın bulunduğu bir kimlik isteyebiliyorlar.

çalışmak için:

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

gideceğin ülkenin dilini bilmek. (ingilizceyi yazmıyorum bile bak)
o işe referans olacak -mümkünse o ülke orijinli bir firmada çalışmış olmak.
kovalamak.

ha bunların birisi bile yoksa durum sakat. anca belki master falan yapmak olabilir o ülkede.

ne mühendisi olduğunu yazarsan belki dah fazla bilgi verebiliriz.

Gitmeyi dusundugun ulkedeki mezunlardan daha kalifixe isen ve genelde o ulkenin dilinde kendini satabiliyosan olur.

www.muscleandstrength.com
Bu kaynak bayagi iyi. Aradigin cevaplari bulabilirsin gibime geliyor.

www.bodyforumtr.com

ben burdaki programı kullanmıştım faydasını gördüm. burada 3 aylık bir program var 3. ayın sonunda artık gelişimine göre kendini özel bir program bulman lazım.

fiyat aralığını bildirirseniz daha iyi yardımcı olabilirim.

çok pahalı bir şey aramıyorsanız eğer kalecik karasından yapılmış şaraplar genelde iyi oluyorlar. ben çok şarap içmem. ama içtiklerim arasında ucuzların en güzeli buydu. sanırım vinkara ve kavaklıdere fiyat/performans bakımından iyidir.

büyük marketlerde (migros, carrefour), tekel bayilerinde çok rahat bulunur

kav

50-60 tl olabilir.80e kadar yolu var
sevdicek hassas bi de

Two Oceans Pinotage 2007
Two Oceans Shiraz 2009
Hill & Dale Pinotage 2005
Corvus Rarum Kuntra-Karalahna 2008
Melen Shiraz Rezerve 2009
Torres Coronas 2006
Egeo Shiraz 2010

Hepsini, Carrefour ve Migroslarda bulabilirsiniz. Afiyet olsun.

corvus - karalahna +1

Propaganda. polislerin ne kadar zor işler yaptığını, neler başardığını, aslında ne kadar iyi ve cefakar olduklarını gösteriyorlar işte hesapta.

turk medyasinin izlenebilmek icin gotunu yirtmasi, her turlu maymunlugu, ahlaksizligi yapmasi yaninda bisey degil bu.

CEM UZAN'a HAPİS ŞOKU!!!!

haberi şöyle sunduğunu düşünsene:

------------------spoiler------------------

polis, hareket halindeki TIR'ı durdurup, içindeki çantaları kontrol etti. XXX kadar eroin-kaçak mal tespit edildi.

------------------spoiler-----------------


sence bi etki, heyecan uyandırır mı haberi izleyende?

Polis propagandası değil TÜrk medyasının mallığı.

Habertürkte
ŞOK ŞOK ŞOK
BİR BANKA KAPANDI

haberini görüp açtığımda ve ABDde siktiri boktan bir 5bin nüfuslu kasaba bankasının kapandığını okuduğumda artık hiç haber sitelerinden okumuyorum haber.

medya maymunluğu. şok şok şok x ne yaptı derler, merak ettirirler işte.

ayrıca bu nasıl bir bakış açısıdır ya? yani olayı nasıl polisleri aklamaya çalışıyorlar a yordunuz çözemedim. her polis hareketini böyle bir durumla bağdaştırmamak lazım.

çünkü tır şöförünün nefesini kesmişler

@konusma ben konusuyorum daha bitirmedim

o yazdığın küfür ne olursa ne olsun edilmemeli, ben polis kardeşiyim. Fakat ikimiz çok farklı görüşlerdeyiz,

@facebook niye küfür edilmiyormuş?
cinayet onlarda, hırsızlık, tecavüz ne ararsan var. arkalarında da onları kollayan bir yığın soysuz. ve hatta silahlar ve yasalar.
bizim elimizde ne var? hiç. küfür de mi atmiyah?

birader her sikimi de polise bağlamayın artık ya. öyle başlık atıyor ki ilgi çeksin izlensin işte.
habertürk'ün anasayfasında lazio başkanından şok eden açıklama!!! diye haber var alevli toplar bilmemne giriyorsun adam sadece teklif yapmadığını açıklamış.

tamamen medya kuruluşlarının ilgi çekme çabası, ki işe yarıyor.

küfür etmeyin demiyorum, o küfür ağır biraz,
polislerden zerre kadar haz almam ve saygı duymam bende küfrederim ama annesinin orospu olduğunu söylemem.

Haberi bende izledim. Bi polis yere yatırdıkları şöförün üstüna ayağını koyup poz veriyordu. anla yani.

Polis propagandası olarak düşünme bunu. Örneğin bikini giyen her ünlü için de "yürek hoplattı" falan derler di mi?

arkadaşlar kendinizi bu kadar çabuk gaza nasıl getiriyorsunuz vallahi ağzım açık izliyorum. bahsedilen durum sadece polis vs. ile ilgili değil ki hemen her haberin linkte böyle yarısı var. kalan yarısını merak uyandıracak şekilde bırakıyorlar ki tıklansın. şimdi işin uzmanı değilim tabi ama bu sitenin ziyaretçi sayısı aldığı tık sayısı vs'ye göre oralardaki reklamların değeri değişiyor.

her boka da algıda seçicilik oynamayın anasını satayım !

şaşırmadım.


gazetede gördüğüm hiçbir şeye inanmam. haber doğru ise de şaşırmadım.

şaştım kaldım. vendetta maskesi kullanılacağını ve halaskargazide insanların toplanacağını nasıl bilmiş adamlar yahu?

edit: (bkz: ironiden anlamayan nestle)

vendetta maskesi çok tahmin edilebilir arap baharında da çok kullanılmıştı.

provali hali buysa :)

neyse simdi.

milliyette gördüm bunu. şimdi bu linki görünce radikal de mi yazmış dedim bi an. bu kadar beceriksiz gazetecilik yapılabilir. geçen sene haziranda yapılmasını bile yazmış. neyi neye bağlıyolar yahı?

bunlar da gazeteci işte.

vendetta maskeleri bu tip toplumsal olaylarda bütün dünya ülkelerinde kullanılıyo.
evrensel bir simge.

onun haricinde toplanan göstericileri dağıtma böyle olur zaten, benzer fotoğrafların çıkması normal.

savaş tatbikatları ile savaşlar ne kadar birbirine benziyor diye haber yapılıyor aq ülkede.

bir benzerlik göremedim ben. olaylar gezi protestolarında böyle olmadı. bu genel bir toplumsal olay senaryosu. askerin geçen sene yaptığı tatbikata bakarark " sueriye provası geçen sene yapılmıştıııı" demeye benziyor. bence çok zorlama bir benzetme.

cevap vereyim dedim de "yerçekimi olmayan bir yerde yani uzayda ki cisimlerin bize olan uzaklığı nasıl hesaplanabiliyor? " sorusundan sonra çok temel bazı şeylerin eksik olduğunu dolayısıyla buradan bir duyuruyla cevap verilmesinin mümkün olmayacağını düşündüm.

"karadelikler yok,solucan deliği yok,inanma onlara. gittin mi gördün mü,elini içine soktun mu? " bu nedir

godsparticle: "karadelikler yok,solucan deliği yok,inanma onlara. gittin mi gördün mü,elini içine soktun mu? " bu nedir

Bu, tartıştığım(nasıl bi tartışmaysa,hep o konuştu) arkadaşın bana sorduğu bir soru. Umarım bunları benim söylediğim kanaatine varmamışsınızdır.

cahil adamla tartışılmaz, cahile öğretilir anca.

arkadaşı hemen orada imha etseydiniz keşke, hangi maddeyi kullanıyorsa artık.

Her rituelini gunesin ve ayin hareketine gore hesaplayan "evrensel" bir dinden Gunes sisteminin otesine gecmesini beklemek pek anlamli degil.

Hatta birakin Gunes sisteminin otesini, Dunya'da bile 6 ay gece, 6 ay gunduz olan yerlerde oruc sistemi vs cokuyor.

Ha onun disinda uzaklik hesaplamasindan yasanabilir gezegenlerin sayisinin tespitine kadak ibret alarak okudum :)

hadi bilimi bıraktım, cahilliğine verdim. daha mensubu olduğu dini bile bilmiyor. ne bilim ne din biliyor bu adam. öyle biriyle nasıl aynı ortamda olduğunuzu sorgulayın bence.

edit:

islam'in dediği şu ama: dünyadan başka gezegenlerde insan ve hayvan yokmuş. başka varlıklar varmış.

kendi nefslerimiz de dahil dünyada bunca ıslahata muhtaç şey varken bahsedilmeye ve düşünülmeye değmeyecek bir konu. Eğer akademik bazda veya değil, dışa dönük, insanları bilgilendrmeye yönelik bir çalışma, tartışma, münazara... sözkonusu değilse olabilir de olmayabilir de deyip geçmeli.
Muhatabınız arkadaş da uçmuş, bişey anlatmanız zor olur muhtemelen de şu konulara ve aralarındaki farklara değinirseniz belki biraz kurtarabilirsiniz kendisini karanlıktan:
(bkz: sorgulamadan iman etmek)
(bkz: sorgulayarak iman etmek

Kendisini aslında çok severim, bazı konularda yardımı dokundu ama hiç beklemediğim şekilde bu tarz konularda ki görüşlerine şahit oldum. Tamam uzaya gidilmemiş olabilir,uzaylılar olmayabilir fakat benim en çok kızdığım nokta dini sorgulamanın çok kötü olduğu yönünde ki fikirleriydi. Yani düşünün, kimse daha doğmadan hangi dine mensup olduğunu seçme şansına sahip değil(hatta kendi seçimine bırakılan bir şey yok), yüce yaradan "random" tuşuna basıp yolluyor seni dünya hayatına. Yani ben yahudi ailenin çocuğu olsam ve çevremdekiler bana esas olan dinin yahudilik olduğunu anlatsa ne olurdu? Ben yine sorgulamadan kabul edecek miydim?

bahsettiğiniz "atalar dini" olarak bahsedilen şey kuran'da, şu nerede doğduğunuza göre belirlenmiş olan. Ki buna da şiddetle karşı çıkılır.
Bu da işe yarar bir referans olabilir sanırım, konuyla ilgili.
Şimdi ayet no. Vb. hatırımda yok ama "atalar dini" başlığında yapacağınız aramalar o konuda sizi yönlendirir zaten.
Arkadaş gibi düşünen "sorgulamayın, günah!" diyenleri ayıklamak da zor olmazdır herhalde, onlar çoğunlukla "biz müslümanız o ayetler bizi bağlamaz" diye bakarlar meseleye.

dinde sorgulama yoktur olayı bizim dinimizde yok. ortaçağda kilisede vardı. adamlar latince öğrenmeyi yasaklamışlardı çünkü insanlar kendi dinlerini incil latince yazılmış olduğu için okuyup öğrenmeleri kilisenin işine gelmiyordu. eğer birisi size dinde sorgulama yoktur derse bilin ki bağnaz kilise kafası vardır bu adamda. muhtemelen bi cemaate mensup falandır.

insan kendine şu soruyu sormalı. eğer dinimiz doğru ve mükemmelse ve akılla ulaşılabileceksek neden dinde sorgulama olmasın. din doğru ama aklımızla ulaşamayacaksak bu sınava tabi tutulmamız yanlış değil mi? doğru ama mükemmel değilse yani değiştirilmiş oluyor bu durumda o zaman doğrusunu kafamızı kullanarak bulalım. doğru değilse zaten bu bambaşka bi boyut ve anca aklını kullanarak buna ulaşabilirsin. sadece "din yok olm" diyen adamları dinleyerek ve ateistliğin bir artistlik ya da aidiyet olduğu için sorgusuz sualsiz kabul edenler de var onları demiyorum.

soruna cevap değil ama tekrar söylüyorum dinde sorgulama yoktur falan diye bir şey yok.

"Ey cin ve insan toplulukları! Eğer göklerin ve yerin kenarından çıkıp gidebilirseniz, haydi çıkın. Halbuki siz ancak büyük bir kuvvetle çıkabilirsiniz (yâ ma’şerelcinni vel’insi inistetatüm en tenfüzû min aktârissemâvâti vel’ardı fenfüzû, lâ tenfüzûne illâ bisultân). (Rahman, 33)3".

bi kere bu ayeti neden sadece atmosferle sınırlandırıp "çıkamazsınız"a getiriyoruz onu anlamadım. gerçek olduğunu iddia edemem ama bana göre bu ayetle kast edilen evren olabilir. çünkü sürekli genişleyen bir yapısı var bu nedenle dışına çıkamayız gibi bi düşünce oluştu bende.

bir de ilk ayeti oku olan dini hangi akla hizmet "sorgulama dinden çıkarsın"a getiriyorlar anlamış değilim. arkadaşın dindar değil bağnaz.

bir kere gökler çoğul geçtiği için atmosfer olarak algılamak yanlış. demek ki bir kaç tane daha geçilecek gök var.
ayrıca rabbil alemin diyor pek çok ayette. alemlerin rabbi. demek ki pek çok alem var. bu ifade için islam alimleri dünya dışını da kastetmiş olabilir diyorlar. bir de allah izin verdikten sonra neden çıkıp gidilemesin. ayrıca ayet allah izin verirse diyor. bisultan geçiyor...
ayrıca bu tip cahil insanlarla tartışmak zuldür. çünkü konusu muallak ifadelerde sert tutum sahibi olurlar. müteşabih ayetlerde çok bilmiş yorum yaparlar.

hangi dalda yüksek lisans yapacaksın?

mesela bir arkadaşım endüstri mühendisi. gitti rüzgar tribünü fln yüksek lisans yaptı ama şimdi bi bankada çlşıyo çok alakasız yüksek lisansla.

bazı bölümler sadece yüksek yapoıp yapmadığına bakar bazıları ise konusuna bakabilir.

eğer ar-ge'de çalışacaksan önemli. değilse önemsiz.

işletme mezunuyum ve işletme anabilim dalında yüksek lisans yapacağım. seçeceğim tez konusu yönetim ve organizasyon, üretim yönetimi ,muhasebe ve finansman,üretim yönetimi gibi altdallardan olabilir. ancak ben bu alanlardan değil de genel olarak okuyacağm ancak tez konusu işletme a.b.d konusu içinde olacak.

Bence önemsiz. Ben de yüksek lisans tez dönemindeyim. Millet gitti abidik gubidik kolay tez konuları aldı. Ben edebiyat bölümündeyim mesela en çalışkan kızlar bile gitti Osmanlıca dergi çevirisi aldı ki bizim bölümde en kolay konulardan biridir. Ben de İhsan Oktay Anar'ın Romanlarında Din ve Tasavvuf diye bir konu seçtim kendime. Ben şimdi akademik kariyer yapmaya kalkarsam beni değil torpilliyi alacaklar.

sartre, camus, yusuf atılgan.

Jose Saramago - körlük - görmek (bu iki romanı ile başlayabilirsin)

carlos fuentes - kartal koltuğu

metrobüsle şirinevlere git.

metrobüsle şirinevler oradan da metro ile havalimanı.

şirinevlerden daha yakın.

Metrobüsle Merter'e git. Metrobüs - Metro arası en kısa mesafe Merter'de.

şirinevlere git metrobüs-metro arası en kısa mesafe şirinevlerdedir.

malesef o foto.

welcome to the club.

Ne yazık ki öyle. Yolu var mıdır bilmiyorum, kayıp kartın tekrar çıkarılmasında bile aynı fotoğraf oluyor.

üniversiteden üniversiteye fark eder. bir ara itü'de kayıt esnasında webcamle fotoğraf çekiyorlardı.

okula başladığında öğrenci işlerine ya da kart işlem merkezine az bir ücret verip yeni bir resimle değiştirebilirsin

Okula kayıt olurken yanında vesikalık fotoğraf götürürsen olabilir. Ben kartım için okula kendi çektiğim fotoğrafımı mail atmıştım.

bazı okullar kayıt sırasında yeni fotoğraf çekerler.

4 gün ise turistik vizeyi al gitsin. diğerleri daha uğraştırıcı.

www.google.com.tr

4.bp.blogspot.com

www.turkfutbolu.net

images0.zurnal24.si

bi el ateş et bi daha çalmaz

telefon etsin arkadaslarindan biri.

üşengeçlik bu boyutlara ulaştıysa bence sizin bir başka duyuru daha açmanız gerekebilir, tabii üşenmezseniz.

Tabii ki oluyo, olmaz olur mu?
Basiniz sagolsun

başınız sağolsun. Allah rahmet eylesin.

bu kadar sevdiğin bir babaannen olması ve bu yaşa kadar yaşaması, sizin eve de yakın oturması, hep görüşmeniz ne güzel. bunun kıymetini bilin.

anladığım kadarıyla çok iyi bir insanmış. bu da bir şans.

benim babaannem ve eşi olan dedem pek sevilen insanlar değildi. durmadan dedikodu yapması, aileyi birbirine karıştırması. bir sürü olay. anlatmakla bitmez. o yüzden ikisi de öldüklerinde üzülmedim. Allah affetsin.

o yüzden sevinin şükredin, böyle güzel bir insanla, 80 yaşına kadar beraber olmuşsunuz, olabilmişisiniz, güzel anılarınız var.

nur içinde yatsın.

benim babannem alzheimer oldu ve kapı komşumuzdu aynen dediğin gibi, alt katımızda oturuyordu.
annem çalıştığı için tüm gün bize yemek getirir, hazırlardı, 10 sene filan bu şekilde büyüttü bizi.
para isterdik verirdi filan kısacası bizleri büyüten oydu.
sonra alzheimer oldu ve kimseyi tanımamaya hatta yabancı sanıp saldırmaya başladığı bile oldu.
doktor yatılı bakılması gerektiğini söyledi ve şimdi aynı apartmanda değiliz.
her gün aşağı kapının önünden geçtiğimde aynısı bana da oluyor, ölmedi ama ölmüş gibi çok acı verici bir durum.
insanoğlunun hayatındaki önemli şeylerin yitip gitmesini kabullenmesi çok zor.

insanoglu icinde bulunduğu duruma en çabuk ayak uyduran canlıdır. alışırsın ben alıştım

başın sağolsun

çok zordur, acını biraz olsa da hissedebilirim. Sabahların kapının çalınmamasına malesef bir süre alışacaksın

oluyor. başın sağolsun.

Unutursun ölüm sana bana
Zaman basıp kanayan yarana
Unutursun unutursun

cuma günü de benim babaannem öldü maalesef. 1 yıldır zorlu bir hastalığı vardı ve 1 aydır da çok kötüleşmişti durumu. ben zaten psikolojisi güçlü biriydim bir de olayların gelişimi de benim biraz daha kendmi hazırlamamı sağladı. ona rağmen haberi alınca bir şok yaşadım başta. çok kolay bir iş değil tabii ama işte dünya böyle. onunla iyi zamanlar geçirebildim diyerek kendimi avutuyorum şimdilerde.

başın sağolsun. 13 ay önce ben de ananemi kaybettim, küçükken yaşadıklarm pek üzmezken bu 21 yaşımda olan koyuyor. daha uzunca bir süre üzüleceksin. onunla az zaman geçirdiğini düşünüp kendini suçlyacaksın, diğer yakınlarının ölme ihtimali aklına gelecek ve onlarla daha çok zaman geçirmeye, o anları aklına kazımaya çalışacaksın. bu hayattaki tek ciddi şeyin ölüm olduğunu gerisinin boş oldgunu anlayacaksın. insanın canını sıkıyor, psikolojisini bozuyor ama bunları düşünmek

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

kira kontratı ya da tapuyla gitmen gerekiyor ve senin evinin olduğu bölgeye kim bakıyorsa o şubeye gitmelisin. ayazağada otururken feriköyün orada bir yerdeki şubeye gitmiştim bu yüzden. eski bir fatura varsa elinde orada yazması lazım hangi şube olduğu.

dask lazım. eğer yoksa yaptıracaksın. kiracıysan ev sahibi yaptıracak.

hangisinin tadını seviyosan onu ye yahu gelmiş burda 30 kalorinin hesabını yapıyo
30 kalorinin hesabını yapan adam çikolata zateen yememeli
delirtmeyin beni bak

hepsi zararlı, az ya da çok.
(bkz: glikoz şurubu)
(bkz: glikoz şurubu kullanılan ürünler)

südlü.

Süt

vücuduna verdiği zarara bakmadan çikolata yiyip de 30 kaloriyi dert etmen bambaşkaymış :)

hacılar ben bitter sağlıklıdır olayını sorguluyorum burda ya :)
ikisini birden yerim zaten yiceksem.

sağlıklı olan bitter burada bahsettiğiniz markaların bitterleri değil.

en az yağ, şeker içeren çikolatalardır ve itiraf etmek gerekirse tadı zehir gibidir. zaten sırf bu yüzden bitter seviilmez pek.


size lindt'in %70 bitterini öneririm başlangıç için.
ikinci seviye %85 bitter.

son level %90 olan ki ben bittere deli olduğum halde henüz o levelde değiilim.

bu çikolatalardan sonra ülker, milka v.b markaların bitter de olsa %70 de yazsa (ki sanırım hiçbiri %50'yi geçemiyor) çikolatalarının tadlarının ne kadar ağır, şekerli ve yağlı olduğunu anlıyorsunuz!

iyi de biri 25gr diğeri 32gr

bitter ama %70 lik olanı tercih ediyorum ben genelde

@rotten head düzelttim, haklısın.

tadelle bitter i görünce hemen savunayım dedim.Efendim kalorisi malorisi bir yana,onda bir lik hassasiyetle hiç kimse yağ, protein vb. hesabı yapmaz zaten. tadelle bitter bence tam anlamıyla mükemmeldir.Çikolatanın olması gerektiği gibidir.adında bitter olsa da kendisi bitter den uzaktır ve bambaşka bir sınıftadır.Sütlüyü de denedim ancak 4 parça yiyip hiç bir şey anlamamktansa 2 parça yiyip o kakaoyu,o özü hissetmekten ve bunun acı tadı almadan gerçekleşmesinden yanayım.
Yani tadelle bitter forever.

dans için klişe olcak ama www.youtube.com

Ben star wars ve geleceğe dönüş hastası olduğum için giriş müziğim imperial march ilk dans müziğim de earth angel'dı.

giriş : www.youtube.com

dans müziğim: www.youtube.com

pasta keserken blind guardian - bard's song çaldırıp arkadaşlarımla büyük bardaklarda bir atokuşturarak söylemek istedim ama o kadarına da hanım izin vermedi. o bir şeyler seçti de ne olduğunu bile bilmiyorum şu anda.

giriş için ama epik olsun diye nakarat gibi olan yerde (2:17) içeri girmeleri lazım. önceki 2 dakikalık kısım hazırlanma için.
www.youtube.com

gerçi bunlar kilisede evlenenler, konsept farklı ama uygulanınca şöyle bir şey oluyor
www.youtube.com
www.youtube.com

dans müziği için ise earth angel +1

insanity sadece o değil. yüklediğiniz şey nedir bilemiyorum fakat insanity uzun soluklu bir antreman ve beslenme programı

Malum ortam linki var mı? Evet ya bu yüklediğim demo, tanıtım gibi bir şeymiş.

zamunda da var abi. internete de insanity workout calendar yaz indir :) ben yarın başlıyorum.

irmik tatlısı

üşenmezsen şöyle: normal tarife göre yapıyosun, bi kaba yarısını döküyosun, üstüne pötibör diziyosun 1 kat, kalan yarısına kakao koyup bi güzel karıştırıp kaba döküyosun

yarın yapcam

bu saatte yeme. bu işkenceyi vücuduna yapma. hem de tatlı yani. yazık günah. vücudun ne küfür ediyor sana içten içe.

hazır sufleler var ucuza, 2li falan satılıyor fırında ısıtıp yiyorsun

burdan sana verilecek olan adrese muhtemelen insanlar kamerayla pusacaklardır. bir iki gün içinde xhamster'dan muhteşem efektler eşliğinde izleyebilirsin.

boğaziçi kampüsünün belli yerleri. tarifini oranın öğrencisi olan arkadaşlara bırakıyorum.

abi boğaziçi falan değil, o göt kadar kampüste 13.000 öğrenci var. sonra yakalanıp tüm okulun maskarası oluyorsunuz.

itü gölet in ordaki orman yapmıslıgım var erkek lazımsa mesaj at :)

Cihangir'i düşünürsen yeşillendir

ortaköyden ulusa çıkarken portakal yokuşundan hemen sağda karayolları lojmanına giden bir yol var ama kuş uçmaz kervan geçmez. ora güzel seçimdir hem manzarada iyi köprü ışıkları üstünde boğaz altında. Tecrübe etmişliğim var orayı bir problem yaşamadım ;)

hemen hemen hepsini dendeim bir çay tiryakisi olarak.

1) damağına en güzel gelen çayı seçeceksin. ben doğuşun siyah poşetlisinde karar kıldım.

2) altta suyu kaynamak için koyduğunda üstünde demlik kısmında çay kuru bir şekilde bulunsun.

3) alttaki su kaynayınca lömbürt diye kaynar suyu dökmeyeceksin yavaş yavaş dökeceksin.

4) kısık ateşte demleyeceksin. alta fazla su koymayacaksın çok.

5) çaydanlığı tertemiz tutacaksın.

çayı sonsuza kadar kaynatmamak gerekiyor. az demle, iç bitir

ustaoglumarket.com
bu çayı öneririm.

edit: üstteki arkadaş çok haklı. çayın en lezzetli olduğu anı yakalayacaksın. ondan on dakika öncesi de on dakika sonrası da aynı tadı vermez. o yüzden her demlikten bir bardak çıkar o lezzet.

püf nokta çok farklı şeyler deneyip damağına gideni bulmak, bardağa koyarken biraz su sonra dem sonra yine su koymayı deneyebilirsin yavaş yavaş koy bir de.

Benim sevdiğim çay çaykurun çaylarından biriyle harmanlamış kaçak çayın tadı. Musluk suyu kullanıyorum, sularımız kireçli değil tabii. Söylendiği gibi demlendikten sonra devamlı kısık ateş ve aşırı bekletmemek önemli. Ama asıl olay çay tabii.

Demliğinizde beyaz kireç lekeleri varsa su doldurup sirke koyun ve kaynatın, kireç tortuları gider.

en başta çayı yıkarsanız hem tozlar gider çay berrak olur, hem çayın yanma ihtimali azalır, hem de demini daha güzel alır.

bir de demlemeden önce bir veya iki tane küp şeker atarsanız güzel olur.

üst taraf porselen olursa da çay güzel olur.

son olarak korda demlenen çay şukela olur.

çayı demliğe su koyduktan sonra üstüne koy kendi çöksün.

valla futbol muhabbeti yapacak adamakıllı kimsem kalmadı. 90ların futbolcularını tanıyan kimse yok çevremde. benim ilgimi çekecek olan şey 90 italya kupasından itibaren italya ligi olsun, ingiltere ligi olsun, kupa galipleri kupası, almanya ligi, şampiyonlar ligi, uefa, avrupa kupası, dünya kupası muhabbeti. saydığım şampiyonalarda 90'dan itibaren her yılın en önemli maçları falan. yoksa bu hafta beşiktaş 5 attı haftaya ne yapar falan tarzı muhabbetler bayıyor artık.

sen üstüne gittikçe inat edecek. dayak, bağırış .ağırış... bunlardan kesinlikle uzak ol. daha iki senesi var, şimdiden onu bu kadar sıkmanın da alemi yok. zaten son yıl gereğinin on katı sıkılacak, strese girecek...
şu aşamada bir motivasyon kaynağı bulmak lazım, gaza getirecek bişeyler.

fizyoterapist, mimar ya da inşaat mühendisi

aslında çizimi çok güzel hayal gücü kuvvetli,çizgileri kuvvetli mimarlığı düşünüyordu.

birde kişilik olarak sakin ve yardımsever bir tiptir manevi olarak tatmin olabileceği bir alan düşünürden benden ftr 'yi duymuştu.ben istiyordum. kafasına yattı ben fizyoterapi istiyorum diye geziniyordu bir ara.

inşaat mühendisliği de dışarıdan kafasına sokmaya çaışanlar vardı. pek olumlu gibi değildi ama kafasında neler var tam anlamıyla bilmiyorum. mimarlık ve ftr ağır basıyordur muhtemelen.

ben de buna benzer bir lise dönemi geçirmiştim ama bizim zamanımızda tabiiburalar hep dutluktu. bilgisayar oynamak bana hafta içi yasaktı (cuma hariç). cuma akşamı okul çıkışı bilgisayarı açardım pazar akşam 5'e kadar açık kalırdı o bilgisayar. o saate kadar iznim vardı. 5'ten sonra ders de çalışmazdım öyle mal gibi televizyon falan seyrederdim.

lise sona kadar böyle gitti lise sonda babam ve annem bilgisayarı tamamen yasakladı. ulan championship manager var aklımd nasıl kıvranıyorum. sabah defterime kadrolar yazıyorum akşama kadar böyle. akşam da ders çalışamadan erkenden uyuyordum. haftasonu bütün gün dersane falan derken mayısın sonuna gelince ben farkettim ki daha kimya ve biyoloji ile ilgili bir bok bilmiyorum fizik konularının %30'una ve matematik konularının %50'sine bakmadım bile. tek yaptığım odama geçip defterime kadrolar yazmak falan. odanın kapısı kapalı. 2 saat odada dursam ailemi kandırıyorum sanıyorum. ailem gerizekalı sanki sınav sonuçlarından anlamıyorlarmış gibi durumumu. neyse sınava girdik 54000. oldum sayısalda. ulan ne bu hal falan da demedi kimse. babam tercih edebileceğim listesini çıkardı verdi. istersen tercih yap istersen bir daha gir dedi. bir daha gireyim dedim. neyse bu sefer babamla konuştum. dedim ki. televizyon izlemem yasak mı? hayır dedi. dedim ki televizyon izleyeceğim saatlerde peki bilgisayar oynasam olur mu ben televizyon seyretmiyorum zaten. olur dedi. valla hayatımda hiç bu kadar verimli ders çalışmamıştım. zaten okul yok. sabah dersaneye gidiyodum. öğlen gelip 3 saat bilgisayar sonra 4-5 saat ders şeklinde bir döngüm oldu. hemen hemen her gün bilgisayar oynadım. tahmin edersin ki her şeye en baştan başlayınca öyle muhteşem bir üniversite sınavı başarısı gelmesi zor ama 9000lerdeydim sayısalda. bence en büyük pay sahibi olan kişiler ailemdi. ders çalışmadığımı bildikleri halde bir gün üstüme düşüp benimle inatlaşmadılar. babama neden böyle yaptığını geçen sene sordum. dedi ki duvara bir kere başını vurmadan anlamanın imkanı yoktu. hakkaten de böyle. kardeşinle inatlaştıkça sonuç alamayacaksın. ders çalışmak verimli ve bilinçli bir şekilde yapılmalı yoksa zerre kadar faydası olmaz adamı da hayattan soğutur. rahat bırakın çocuğu. gerekirse bir sene sıçsın batırsın. bir dahaki sene bir daha girsin. üniversiteyi kazanan arkadaşlarının hikayelerini duydukça da kazanmak için bir şeyler yapması gerektiğini kendisi de hissedecektir.

bu arada itü inşaat mühendisliğinde okudum.

İnşaat mühendisliği için itü inşaat'a gelirse beni bulsun ben bilgi veririm. gerçi istanbulda mı okuyor bilmiyorum.

Romanya, Bulgaristan, Macaristan, Bosna. Bunlara bak.

Tabi bunları Avrupa ülkesinden sayıyorsan. :)

neden sadece romanya, bulgaristan, macaristan ve bosna, onu anlamadım? almanya'da yıllık harç ücreti 450 euro olan bir sürü okul var. 3000 lira az para değil. ben öneride bulunamayacağım ama harç ücretinin az olduğu pek çok yerde 3000'e yaşanır sanki.

1000 euro'dan fazla para demek. 1000 euro az para mı hehe.

lisanstan bahsediyorsan almanyada okuman için almanca bilmen lazım. testdaf ve benzeri bir sınavla b2 seviyesinde almanca bildiğini kanıtlaman lazım. bunun dışında fransada fransızca, italyada italyanca, hollandada hollandaca ispanyada ispanyolca, isveçte isveççe bilmen lazım. çünkü aklı başında ülkeler lisans eğitimini yabancı dilde vermezler. bu saydığım ülkelerde ingilizce eğitim veren bizim ilkokul seviyesinde üniversiteler de var ama hiç tavsiye etmem. bu durumda ingilizce bilgisiyle gidebileceğin avrupa ülkesi ingilteredir ki o da anglosakson üniversite mantığıyla çok pis domaltır eğer bir genius değilsen.

bu parayı biriktir, lisansı burada bitir, ortalamanı yüksek tut, yüksek lisansa yurtdışına çık. çok daha mantıklı bir yöntem.

meblag ne kadar? seni kurtaracak olan yani.

asgari yaşam standartlarını karşılayacak derecede diyelim

mümkün olduğunca bütün tüketimimi (yeme içme de dahil) hayatımı ucu ucuna sürdürebilecek seviyeye getiririm. bütün harcamalarımı planlarım (ulaşım en büyük sıkıntı eğer istanbuldaysan). bu plana da sadık kalırım. ama bunu tabii param tamamen bittikten sonra hiç yapmadım. param tehlikeli seviyeye indiği zaman yaparım. senin durumunu bilemediğim için bu şekilde yazdım.

Ayağımı yorganıma göre uzatırım. Bir vakitler (öğrenciyken) 3-4 ay 250 lira ile geçinmeye çalışıyordum. Onun da 70 lirası akbile gidiyordu, bana da 180 lira kalıyordu. Üstesinden gelmiştim.

varsa kredi kartı. arkadaşlardan borç istemem ama sana geliyoruz diye ararlarsa evde bi şey yok gelirken yiyecek, içecek falan alın demekten çekinmem.

bir süre ailenin yanında vakit geçirilebilir. inanılmaz tasarruflu olabiliyor.

bu soruyu kemal derviş bile çözemez azizim. tek çare pederbank, validebank en olmadı kardeşbanktır. yoksa, amca dayı teyze hala banktır..

gündelik iş arar, bulurum.

borç istemek zor bi iştir ama böyle zamanlarda gözünü karartıp 1. derece akrabalardan istemek zorunda kalıyor insan. harcamalarını tamamen minimuma indirip, kendi iç huzurunu dengeli tutmak zorundasın. para mevzuları bir türlü aşılıyor nası olsa ama parasızlık psikolojisi çok kötü. insanın kendi kendini bunun geçici bir durum olduğuyla ilgili sürekli telkin etmesi lazım.

ben çıldırıyomuşum moruk :)

bu aralar hep efemine erkeklerde denk geldiğim için sevmemeye başladım. takan erkeklerin hepsi öyle gibi geliyo artık

fazla moda bu aralar ama diğerleri de çok çirkin bence.

gevrek malzemeden yapılmamış bütün çerçeveleri kullanışlı buluyorum. yere düştümü zort diye patlamayacak bir şey lazım bence. kemik çerçevelerin çoğu bu konuda iyi. ama kalın olanlardan bahsediyorum. ince olanlar mehmet ali erbili hatırlatıyor ve çok hoş bir şey değil bu.

ben kullanıyorum gayet iyi çevremde de olumsuz bir tepki görmedim.. Yeni yeni kullanacaksan ilk başta bi yadırgama evresi oluyor ama sonra alışıyorsun sorun yok.. Şimdilik tek sorunum cildimin yağlı olmasından ötürü gözlüğün kayması..

artık kemik çerçeveli gözlüğün de bir numarası kalmadı ki iyice mainstream oldu kimse yadırgamaz yani. gençsen en yakışan bu model olacaktır zaten diğerleri yaşlı işi gibi duruyor

ben kullanıyorum artık ve memnunum. tek hoşuma gitmeyen yanı, yaz sıcağında terlersen burnunun üstünden hafifçe kayıyor. gözlüğün saplarını kulağa göre büktürmek istemiyorum ama hadi hayırlısı :)

yaklaşık 4-5 yıldır takıyorum.
bu 2.(şu an kullandığım) kemik gözlüğüm: www.eyewearbrands.com

açıkçası kimsenin ne düşündüğü umrumda değil, her ne kadar ağız birliği edercesine yakıştığını düşünseler de...

şöyle söyleyeyim, gözlerim düzelse bile takmaya devam ederim. meret benim için gözlük olmaktan çıktı, bir parçam oldu resmen.

unutmadan şunu da ekleyeyim hiçbir şartta çelik çerçeveli gözlük takmam.

geniş bir kitle ibne gözlüğü olarak bakıyor.

beyoğlu-küçükparmakkapı sokak leylek kafe.

diğer önerilecek mekanları ben de öğrenmek isterim :)

ya ben bi kere gittim leylek kafe'ye oturup kitap okumak için, gayet boştu ama müzik vardı sürekli. ben cihangir'deki susam kafe'yi tercih ediyorum özellikle de gündüz vakitleriyse ama ben de başka bi yerler varsa öğrenmek isterim.

hayalimdeki mekan lan bu resmen. cevaplar için pusudayım :D

rica ederseniz müziği ayarlarlar. tatlı insanlar çalışanları.

bebek kahve

ara öğün almıyorsun gibi geldi.

şekerin düşüyor olabilir. insulin dengesizliğinden.

doktora git, ayrıca b vitaminini de kontrol ettir.

şekerinizde problem olabilir. sabah erken kalktığınızı yazmışsınız. kahvaltıda yediğiniz reçel ve ekmek, belki içtiğiniz şekerli çay, kan şekerini aniden yükseltir. saat 12'ye doğru, kan şekeri iyice düşmüş olur. öğle yemeğinde de tatlı, hoşaf, gazlı içecek vs. varsa, kan şekeriniz tekrar ani bir yükselme gösterir, sonra 15.00 gibi tekrar dibe vurur. gün içinde şekerinizi ayarlamanız lazım. bir dahiliyeciye görünmekte fayda var. geçmiş olsun.

aynı sorun abimde vardı hipotiroid teşhisi kondu ve ilaç kullanmaya başladı. şimdi burada ilacın adını yazmayayım ama bu hastalıktan olan herkese aynı şeyi yazıyolar herhalde. herkeste bundan görüyorum. neyse doktora git mutlaka zira hayatını çok etkileyecektir. abim yıllarca gitmedi. şimdi hayat kalitesi inanılmaz yükseldi keşke önceden gitseydim lan diyip duruyor.

Sorun ne bilmiyorum ama düzenine imrendim...
Öğle vakti gelen baygınlık halinin sebebi belki hergün 50 km bisiklet sürmen olabilir mi? Bacakların bina kolonu gibi olmuştur herhalde!

@mea maxima culpa
@marcelorios
@godsparticle

cevaplar için teşekkürler, araştıracağım.

@cliquot

ben de önce ona yordum, acaba yaptığım spora karşı iyi beslenip dinlenmiyor muyum acaba? 20 kilo verdim ama sağlıksız şekilde olmadı, 4-5 ay sürdü.

Benim de gizli şekerim var, rahatsızlık ortaya çıkana kadar ben de düzensiz beslenip şekeri düşürüp sonra uyuyordum, depresyona girdim zannediyordum, saatinde düzenli beslenince geçiyor

Doğru yoldasınız. Aynen devam!

science in finance yurtdışında özellikle üniversite ve özel enstitülerde rağbet görür. zira bu adamların hayvani bilimsel projelerinin finansmanını yönetecek insanlara ihtiyacı oluyor. nasa bile bu tarz insanların mallığı yüzünden az zarar etmedi. ama şu da bir gerçek ki eeeh sikerim yurt dışını lan ülkeme döneyim biraz dediğinde kantinciyle aynı seviyeye inersin.

financial engineering biraz daha her boka yatkın gibi. dolayısıyla eğer imkanın olursa buna eğilmeni tavsiye ederim.

godsparticle+1 yurtdışında çalışmayı düşünüyorsan işe yarar. ama türkiye de hiçbir şirket adam mühendis ama finans masterı yapmış, bunu alalım hacı işe demez.

örnekle açıklamak gerekirse; mesela elimizde iki adet ee mühendisi var, ikisi de microsoft istanbul ofiste çalışıyor. biri mba yapmış diğeri yapmamış. ikisinin birbirinden hiçbir farkı yok.

financial engineering hakkında konuşacağım. diğerlerini hiç duymadım.

avrupada financial engineering için iyi okullar
1. oxford www.maths.ox.ac.uk
2. lse
www.lse.ac.uk
3. imperial college
www3.imperial.ac.uk

mezun olduktan sonra trading, quantitative research departmanlarında çalışırsınız. ilk maaş londrada 45-65k.

abd için
1. princeton, stanford, mit, berkeley, columbia nı financial engineering, financial math, computational finance programlarına bakın
2. cmu etc

new york ta giriş maaşı 100-120k.

şu an ekonomik kriz nedeniyle işe girmek çok zor, bu okullardan mezun birçok kişi işsiz geziyor. kararınızı verirken bunu da dikkate alın

enstrüman, bir enstrümanın virtüözü olabilmek paha biçilemez bir şeydir.

ilk seçeneği tam yapamasam da işime yarayacak şekilde bu özelliğe sahip olabilirim.

3. seçenek para, kazanılır bir para.

4. seçenek gereksiz

5. seçenek de benim için garip, sevgili şöyle olmalıdır gibi kriterler bana saçma gelir.

benimde canım sıkılıyor zaten cevap yazayım
Seçtiğiniz 15 tane ünlüyle sevişme şansı.

her gördüğümde ah çektiğim ünlü kadınlar var, estella warren bunlardan biri

parayı seçerdim.

mantıklı bir şekilde değerlendirilebilirse,ne bileyim bir yatırım mesela. hayatımı bir nebze garantiye aldıktan sonra dil için yurtdışına gitmeyi düşüdürdüm mesela. dilimi geliştirebilirdim.

enstrüman çalmak yapılamaycak şey değil. ha tabiki çok iyi çalmak ayrı, ama illaki çalmayı öğrenebilirsin.

paran olursa seksi de satın alabilirsin. elbetteki ünlülerle değil ama olsun.

250.000 tl'yi alır amerikada orta halli bir üniversitede fizik bölümüne başvurur adam gibi okurdum. hatta cumartesi günü sayısal lotodan para çıkarsa aynen bunu yapacam ya da bir yerden toplu bir para bulursam.

250.000, o olunca diğerleri de olabilir çünkü

parayı seçerdim. üstte de söylenmiş ama o miktarda bir paraya sahip olduktan sonra gerisi gelir.

enstrüman. hep içimde acıdır bu kadar yeteneksiz olabilmem.

250 bini alir gayrimenkule girer oradan gelecek kirayla yasardim.

Evet duz adamim. .

- Seçtiğiniz 15 tane ünlüyle sevişmek haricindeki seçeneklerin hiçbiri imkansız değil. o yüzden bunu seçerdim.

250 bin tl nakit.

parayi secerdim.

250.000 tl parayi secerim;digerleri hayatimin gidisatini cok fazla etkilemez ama o para kimseye bagimli olmadan istedigim hayati yasamam icin yeter de artar bile su asamada.

enstrüman tabi ki. çok iyi derecede çalıp ünlü ol,
-250bin tl'yi kısa zamanda kazan
-zaten rock star olunca 15 ünlüyle sevişirsin istersen
-bu 15 ünlünün 5 ini seçtiğin kriterlere bile uydurabilirsin veya hayranlarından bulursun
-sonra hoca tutup dil öğrenirsin, dünya turnelerinde geliştirirsin.

ayrıca müzik yapmanın tadı ayrı.

virtüöz olacaksak enstrüman şıkkı. elektro gitar olurdu büyük ihtimal. sonra diğer seçenekleri bir şekilde elde etme fırsatım olabilirdi bu sayede.

Enstrüman.

Yabancı dil: O kadar da işime yaramaz. Zaten İngilizce çok iyi.
Para: Elbet kazanırım o parayı er ya da geç. Hayatımı kurtarmak, emekliye ayrılmak kadar büyük bir meblağ değil. Zaten o enstrümanla bol bol para da kazanabilirim.
Sevişmek: Ünlülerle olmasa da sevişmek derdim yok. O enstrüman zaten beni seviştirir de, ünlü olmasa da gayet standardımın üzerindekilerle.
Sevgili: İstersem aradığım kriterlerde sevgili bulabileceğimi düşünüyorum.

Enstrüman ise bir yandan öteki seçeneklerden bazılarını bir nebze bana sağlayabilir, öte yandan ise, onu çalarken aldığım hazzı paraya/sevişmeye vs tercih edeceğim zaten.

Parayi secerdim.

Su siralar heves edipte alamadigim ve hicbir zaman alamayacagimi bildigim bir cok sey var...

Enstruman. Para harcanir gider. Para mutluluk degildir. Fakat sanat sanatci icin yapilir, insanlar icin bir degerin olur. Ve iste o duygu paha bicilemez.

hazırlık dedikleri bölümle ilgili değil genel olarak ingilizceyi öğretmeye yönelik olur. Eğer ingilizceyi hiç bilmiyorsan oldukça çaba sarfetmen gerekecek 1 yılda istediğin seviyeye gelmek için. Sadece okula gidip gelerek 28 haftada ingilizceyi iyi bir seviyeye getirmeyi çok olası görmüyorum. Ama sen kendin iyi çalışır, internetten çeşitli medya desteğiyle çalışmalarına ek sağlarsan 28 haftada iyi bir noktaya gelebilirsin.

zorluğu kazandığın bölüme göre değişmez. hazırlık sınıflarında her bölümden insan olur. karma bir şekilde eğitim görür. hemen yanındaki sırada bir bilgisayar mühendisi, onun yanında bir endüstri mühendisi görebilirsin. sınıflar oluşturulurken öğrencinin kazandığı bölüme değil de ingilizce seviyesine dikkat edilir. genelde aynı seviyedeki öğrenciler bir araya getirilir. bu sebeple yılın başında seviye belirleme sınavı yapılır. girmeyenlerin hiç bilmediği varsayılır ve bunlar sıfırdan öğrenmeye başlarlar.

hocam benimde ingilizcem kötüydü zamanında. inanmayacksın ama bana üniversitedeki hazırlığın çok ama çok faydası oldu. anadolu da sıradan bir okulda okudum hemde. belki de ben şanslıydım bilmiyorum.

nacizane tavsiyelerim şunlar. eğer ingilizcen sıfırsa okulun açılmasını bekleme başla şimdiden ufak ufak çalışmaya. ne bileyim ayları mevsimleri sayıları vs. öğren çalış. çok basit ve gereksiz gibi görme. emin ol okul başlayınca rahat edersin. dersleri aksatma. önce otur ve mal gibi hocayı dinle. hazırlık ya amaaan deyip önemsemezlik etme. arkalarda oturup sürekli gırgır yapma. dersini dinle.

dersler ilerledikçe sende ekstra birşeyler yapmaya başla. en basit seviyeden hikaye kitapları al oku. ingilizce diziler seyretmeye başla.

olmayacak şey değil. yeterki gayret et.

ha bu arada hazırlıktaki inglizcen bölüme yönelik olmayacak. bölüm ingilizcesi daha farklı. hiç duymadığım terimlerle tanışacaksın. ama sen temelini iyi al. mantığı kavra.gerisi gelir.

"Nasıl olsa daha bölümde değilim, hazırlıktan nolcak allasen" diye düşünememeniz ve ilk günden son güne kadar tüm dikkatinizle ve çabanızla çalışmanız lazım. Böylece bölümdeki ingilizcede rahat edersiniz. ayrıca mutlaka seviyenize göre kitap okuyun sürekli. Çok faydası olur bölümdeki ders kitapları açısından. Hayırlı olsun, kolay gelsin.

kibris taki gerizekali tayfaya cok takilma ve yabanci arkadas edin. dau de cok yabanci var. hazirlikta pek olmayabilir ama bilmiyorum..

yapma! yapma! yap-ma! çok geç di mi artık? girmişsin artık okula neyse...

5 senedir ingilizce okuyorum dersleri, hazırlık da okudum. Ahım şahım ingilizcem yok hatta hala bir metni anlamakta çok zorlandığım zamanlar oluyor. Bir yerden sonra isteğin kayboluyor o kelimeleri de öğrenememeye başlıyorsun. Bende öyle oldu. Ama yuvarlanıp gidiyorum, 2014 haziranında mezun olacağım işte. Hah ingilizce konuşabiliyor muyum? Yemin ederim derdimi anlatacak kadar işte.

Bu maçı alıp alamayacağınız, hazırlıkta belli olacak. Hazırlıkta sınıf birinciliğine kasarsanız, bölüm size çok şey katar.

Sosyal psikoloji benzeri derslerin dili oldukça ağırdır.

Hazırlığı çok önemseyin.

dil için istiyosanız ingiliz dizilerine de bakın.
luther iyidir mesela.

lost da işini görür dili anlaşılır ve sade

anime seversen dil geliştirme amaçlı south park yararlı olabilir.

fringe ve prison break'i bitirmekte zorlandım diyorsunuz, aksiyonlu dizi istiyorsunuz. yaman bir çelişki var sanki. benim naçizane önerim the office olacak, mantıklı opsiyonuna sığınarak. dil geliştirme hususunda faydasını görürsünüz.

düşün işte o kadar aksiyonlu olmasına rağmen zor bitirdim. genelde bi gün 6-7 bölüm izleyip 1 hafta izlememe gibi bir düzene sahibim.

aksiyonu dili mili boşver, oz izle teşekkür edeceksin bana.

sherlock , game of thrones ,suits , lost

yurtdışında ingilizce için genelde friends izletiyorlar insanlara.

tartışmasız itü derim

itü

İTÜ ama neden? nedenlerinizi de belirtiniz lütfen. teşekkürler.

-itü'nün iyi bir üni olduğunu duyduğum için
-bil müh konusunda tobb'a fark atacağına inandığım için
-devlet okulu olması sebebiyle (diğerinde burslu olabilirsin ama ben tercihi devletten yana kullanırdım)
-itü bil geliyorken 'tobb ne la' anlayışında olduğum için
-istanbul

İtuye hakaret gibi olmuş bu karşılaştırma

İ.T.Ü.
tobb ne la :D

Verilen eğitimler, sağladıkları olanaklar ve daha birçok sebep nedeniyle İTÜ'yü tavsiye ettim. Hocaların nitelikli olması da gerçekten çok önemlidir bir üniversite için ve İTÜ bu konuda en iyilerden biridir.

okurken toob da maddi ve manevi rahat edersin. itü de ise ortalama ve altı bir yaşantın olur ama mezun olduktan sonra rahat etmek istiyorsan tercihin itü olsun

Tobb elektrik elektronik'de burslu okuyan biri olarak ve aynı yollardan geçmiş biri olarak aşağıdaki kriterleri sağlıyorsan Tobb diyorum:
-Bilgisayar Mühendisliği okumaya gerçekten istekliysen, üni.de bir şeyler yapmak istiyorsan
-Ailenin maddi durumu çok iyi değilse
-Maddi manevi rahat bir ortam istiyorsan
-Sosyalleşmek gibi bir kaygın yoksa
-Paran yok ve yurt dışı deneyimi istiyorsan
-Staj olanaklarını önemsiyorsan
Sırasıyla nedenler:
-Özel üni. olmasına rağmen Tobb'un bir tabela üni. olduğuna inanmıyorum. İçerisinde cidden cok iyi yerlerde bulunmuş (akademik veya ticari) hocalar var. Bu hocalarla öğrencilerin iletişimi herhangi bir devlet üniversitesiyle karşılaştırırsak çok daha yüksek. Ama kendini göstermen de çok çok önemli. Lisans eğitimi yaparken çok güzel projelere dahil olup çok güzel tecrübelere sahip olabilirsin. Şu an bir arkadaşım çalıştığı proje sayesinde dünyanın en iyi teknoloji şirketlerinden birinde, Amerika'da uzun dönem staj yapıyor.
-Tobb'un verdiği burs sayesinde 5 yıl boyunca ailemden para almadım. Ücretsiz konaklama vs. gibi imkanları da var (Tam burslu için)
-Okulun kampüsü yok. O yüzden çok büyük bir sosyal hayat bekleme olduğu kadar ile idare et.
- Ortak eğitim olanağı süper bir şey. Şu an Almanya'da Fraunhofer ensitütülerinin birinde 6 aylık staj yapıyorum. Toplamda okul bana aylık 400 euro (700 lira burs+500 lira konaklama yardımı) veriyor. Çalıştığım kurumdan da uzun dönem staj yaptığım için para alıyorum. Yurt içi veya yurt dışı olsun uzun dönemli stajlarda şirketlerin sana bir çalışan gibi bakmasından dolayı kazandığın tecrübe çok üst seviyelerde.
- Okulda ikinci yabancı dil zorunlu. Ben ispanyolca seçtim ama üstüne çok düşmedim. Eğer üstüne düşersen en az B1 seviyesinde bir ikinci yabancı dil ile mezun olabilirsin.

Daha fazla sorun varsa mesaj atabilirsin.

noxell+1 ek olarak istda iş ve staj olanakları çok daha fazla ve ankarada odtü ve Bilkent gibi 2 önemli rakibin olacak mühendislik konusunda istanbulda rakipsizsin bu arada arkadaşım tobbda tatili falan unut okul 3 dönem iyi araştır gidersen ağlama. İtü gelmese TOBB derdim iyi vakıf ünilerden ama itü varsa itü derim net ama bölüm ing olsaydı daha iyi ama tobbda da eğitim Türkçe ama hazırlıkta hayvan gibi kastırırlar o ayrı, kısaca TOBB pişmanlıktır derim ama iyi araştır sen 400 lira gözünü boyamasın

transfer teklifi aldım manisa spor mu bayern münchen mi sorusu gibi olmuş bir nevi.

Türkiye'de üniversite eğitimi yerlerde şimdi bu bir gerçek. İTÜ'ye de gitsen TOBB'a da gitsen eğitim berbat. Bunu kabullenmek gerek.

Fakat TOBB mezunu mühendis diye bir tanım yok bu ülkede. Bak ODTÜ mezunu mühendis diye bir gerçek var, Boğaziçi mezunu diye bir şey var, İTÜ var ama TOBB yok. 2075 yılında falan olur o tanımlama. TOBB'da mühendislik okuyanlar alınganlık göstermez umarım.

Bölüme ot gibi gidip gelirsen mit diploman da olsa bir ton sorunla karşılaşırsın. Bölüme ot gibi gidip gelmemek de sana kalmış. İstanbul ve Ankara'nın bu konudaki imkanlarını karşılaştırmak bile yersiz. Yazılım konusunda bir çok büyük firma İstanbul'da ve bunlar okurken çalışan adamlarla dolu.

Bunun dışında üniversite tercihinde dikkat edilecek bir diğer husus da networking olayı. İTÜ mezunları İTÜ mezunlarını boğaziçililer boğaziçilileri koçlular koçluları, odtülüler odtülüleri tutar. TOBBluların piyasada bir etkisi yok henüz. Dolayısıyla bir ayrıcalığın olmayacak.


Ha tabii dediğim gibi Türkiye'de bütün üniversitelerin eğitimleri bok gibi. Kendini ne kadar geliştirdiğine bakar insanlar. Sen İTÜ'den ot gibi mezun olursun, sakarya'dan mezun olan adam gelir senin alınmadığın bir işe girer, olabilir yani. Eğitim kalitesi makası darladı üniversiteler arasında (iyi eğitim verenlerin hızla kötülere yaklaşmasıyla).

Dolayısıyla eğitim olanakları bilmem ne saçmalıklarını geçersek, networking, marka, İstanbul'da olma gibi sebeplerden dolayı İTÜ çok net ağır basar.

NOT: İkinci yabancı dili itü'de de öğrenebilirsin sorun yok. İtü'de de var dersleri.

Bir de itü'de bilgisayar ve bilişim elektronikten ayrılıp tek başına fakülte oldu. Araştırma zart zurt olanakları da çok daha fazla olacaktır diğer bilgisayar mühendisliği bölümlerinden.

Ders programının linkini de vereyim. Seçmeli derslere falan da bak. TOBB'la falan karşılaştır. Ne bileyim. Bana böyle bir ikilemde kalmak bile çok ilginç geliyor ya neyse.


www.sis.itu.edu.tr

bu arada itüde genel bir ortak seviye olacak öğrenciler arasında ama TOBB iyi bir okul da olsa paralı sıralaması çok kötü olmasa da yine de bir tam burslu ve paralı öğrenci arasındaki fark olacak bunu da bil

itü'nün ingilizce olmaması kötü bir etken

İtü (tr) dediğin bölüm %30 ingilizce.

yani 100 kredi ders alıyorsan "minimum" 30 kredisi ingilizce olmak zorunda. istersen sen 80 kredisini ingilizce al. Bir dersin ingilizcesini aldın diye kimse seni dövmez. Ama ingilizce dersi dinleyeceğin adam its di kompütür dets di kompütür vat ken aydu saymtayms da diyebilir. Boğaziçi gibi ingilizce geleneği olan bir okulda okumuyorsan ingilizce bölüm okumak çok sağlıklı olmayabiliyor. Eğitim dili mevzusuna çok takılmamak lazım.

tobbda da eğitim dili Türkçe ama zorunlu ve zorlu bir hazırlık var TOEFL falan veriyorsun yani bu tabi iyi bir şey TOEFL falan