Giriş
(14)

Sokakta çocuğunu döven angutlar

leylak sarabi
Görünce ne tepki veriyorsunuz?
Görünce ne tepki veriyorsunuz?
0
leylak sarabi
(11.05.14)
tepki vermiyorum. kendi cocugu sonucta basa bela almaya degmez.
0
mayeskuel
(11.05.14)
bir mağazada satış danışmanlığı yaparken çocuğun biri annesine, babasına trip atıyor, istediği şeyi almadıkları için. alt katta oturuyor çocuk. yukarıdan annesiyle, babası indi. babası sinirlendi, çocuğun suratına anahtar fırlattı. ben de adama 'noluyor, napıyorsunuz siz' diye bağırdım. adam farketti ama bakamıyor. tekrar bağırdım 'buradayım, bana bakın, napıyorsunuz siz' diye. ortam sessizleşti, ben bağırmaya devam ediyorum. karısı tuttu, çekiyor bunu gidelim diye. 'hiç hayır beklemeyin artık o çocuktan, bravo, alkışlıyorum sizi' diye bağırdım. bir de üstüne alkışladım adamı. sorumlu bir vatandaş örneği gösterdiğim için gurur duydum kendimle.
0
rock n roll
(11.05.14)
Denk gelmedim açıkçası, ama gelsem araya girer çocuğu alırım.

Hızlı yürü, ağlama vb söylemlerle sırtından ittireni, kolundan çeke çeke götüreni gördüm, müdahele etmedim. Ama biraz fazla hırpalarsa, dediğim gibi, çocuğu tutar alır, polisi ararım.
0
kaymaktutmayansicaksut
(11.05.14)
Geçen seneydi herhalde. Taksimde meydandan metroya doğru gidecem. Bir adam küçük 5-6 yaşında bir kızın elinden tutmuş hızlı hızlı yürüyorlardı. Çocuk bişeler gösterdi bişeler dedi ben çok yakın değildim duymadım. Adam da buna çok fena bir tokat attı çocuk yere düştü. Bir genç koştu geldi o sırada ben de yanlarına yaklaşmıştım. Tam napıyosun lan diyecektim baktım genç benden önce demiş zaten. Adam çocuğu bıraktı alın sizin olsun çok istiyosanız amk dedi ve hızlı yürümeye başladı. Genç adamın peşinden koştu bi tokat da ona vurdu adam. Ne karışıyon lan o zaman bilip bilmeden lavuk dedi genci. O gün bugündür sesimi çıkarmam. O gencin o tokat yedikten sonra eli yanağında şaşkın bakışı gelir hep gözümün önüne. Biraz acele davransam o gencin yerinde ben olacaktım muhtemelen. Belki çok bencilce gelecek ama bu ülkede selektör yaptı diye karşısındakinin boğazını kesen adamlar falan var. Onun için kendimi hiç tehlikeye atamam başkası için.
0
godsparticle
(11.05.14)
ruh halime göre değişiyor.

bazen sadece kınayan/şaşkın bakışlar atıyorum.
bazen "bu çocuk da aynısını yapacak sana yetişkin olduğunda" falan diyorum.
dayanılmayacak gibiyse çirkin konuşuyorum.

ama en çok "çocuğuna sokakta şiddet uygulayabilen bir vicdansıza ne öğretebilirim ki bu yaştan sonra" diye umutsuzca yürüyüp gidiyorum.
0
mavi istiridye
(11.05.14)
yerine zamanına bağlı. mahallemde yapamaz ama taksimde başka yerde karışmam. bunca yıl yaşa çalış et sonra piçin biri gelsin vursun seni. kendimden öte anama babama yazık.
0
cetoxim
(11.05.14)
tabi çoluk çocuk yok sallıyonuz yine uzay boşluğuna. çocuğu olmayan yorum yapmasın. yorumun gerçekliği kalmıyor.
0
tutun kolonyasi
(11.05.14)
ekleme:

2 çocuklu anne olduğum yüzmilyon ışık yılı uzaklıktan bile anlaşıldığı için laf çakarken şiddet göreceğim korkusu yok tabi bende.
ama gençlerin karışmamasını salık veririm, ne kadar haklı da olsalar.
0
mavi istiridye
(11.05.14)
çocuğa "bunların hepsi geçecek" tadında gülümsüyor, ebeveyne de "allah belanı versin" tadında bir bakış atıyorum.
0
megafon
(11.05.14)
bir kere sahit oldum kucuk kizina tokat atiyor.boyle orospu falan diyor kucucuk kiza tam 8 erkek arti kiz arkadasim ve kuzeni kizilaydan sihhiye kadar kovaladik göt herifi.
0
kutsalbok
(11.05.14)
Böyle durumlarda tepki vermek çocuk açısından çok daha büyük bir travmaya yol açar. Gel kardeşim bişe gösterecem diyip bi köşeye çekmek, ağzından kan gelinceye kadar yerde tekmelemek uygun olabilir.
Ama o da birşeyi değiştirmez. O çocuk çaresiz, yine elinden tuttuğu gibi babasının peşinden gidecek. O hayvan herifle aynı evde yıllarca yaşayacak, baba canı sıkıldıkça sallayak yumruğu, tokadı. Boğazında ömrü boyunca bir yumrukla yaşayacak, muhtemelen babası gibi bi herife kaçıp dayak yemeye devam edecek kızsa, erkekse babadı gibi bir adam olup çıkacak.
Özetle, elimizden ne yazık ki hiçbir şey gelmiyor. Dövmek sadece kendi vicdanımızı rahatlatacak, herkes kaldığı yerden hayatına devam edecektir.
0
bugategonline
(11.05.14)
tepki vermenin çocuk açısından şöyle bir handikapı da var.
çocuğun gözünde zaten dayakçı vs bir ebeveyn iken, üzerine sokakta yaptığı bir davranış üzerine aşağılanan ebeveyn oluyor.

ne yaparsak çocuğa dokunuyor ucu bir şekilde.
0
mavi istiridye
(11.05.14)
ben sözlü tepki vermiyorum genelde, gözgöze gelmeye çalışıyorum o ebeveynle. yaptığının hemen üstüne, üzerine doğrultulan o bakıştan anlıyorsa zaten anlar hatasını, yoksa bağırsan çağırsan da bu sefer sokakta değil eve gidince döver. zaten klasik laf vardır ya "hele eve bi gidelim, sen o zaman görücen" diye...

bence böyle yani.


edit: bir de şöyle şeyler bizim ülkemizde de yapılabilse keşke, ama nerde...
www.youtube.com
0
loveinaflipbook
(11.05.14)
'cık cık'' layıp geciyorum..

Türk toplumunda geçer akçedir cunkı ''cıkcık'' lamak.
0
anonymice
(11.05.14)
(19)

2 ayda 10 kilo

luala kumpir
her gün spor yapıp sağlıklı beslenmek suretiyle 2 ayda 10 kilo vermek -mümkünse sağlıklı bir şekilde- mümkün müdür? 1.64 boylarında 63 kilo bir kadın kişisiyim 53-52 sularında dolanmam lazım dertliyim a dostlar
her gün spor yapıp sağlıklı beslenmek suretiyle 2 ayda 10 kilo vermek -mümkünse sağlıklı bir şekilde- mümkün müdür?

1.64 boylarında 63 kilo bir kadın kişisiyim 53-52 sularında dolanmam lazım dertliyim a dostlar
0
luala kumpir
(11.05.14)
belki mümkündür, fakat bu kadar kısa sürede sağlıklı olmayabilir 10 kilo vermek. verilse de geri alma ihtimaliniz yüksek gibi görünüyor.
0
anil
(11.05.14)
Siz bu söylediğinize başlayın, 2 ayın sonunda 10 kilo verirsiniz 3 kilo verirsiniz 5 kilo verirsiniz. İlla ki bir değişim olur vücudunuzda. En azından hayatınız düzelir. Bir de o kiloları 2 ayda almadınız ki 2 ayda herhangi bir problem olmadan veresiniz, öyle muhteşem bir dünya yok ne yazık ki. Şimdi buraya gelip şöyle yaparsanız verirsiniz böyle yaparsanız verirsiniz diyenler çıkacaktır ama giden o kilolar çoğunlukla su ve kas kaybı olacaktır, onlara itibar etmeyin siz.
0
angelus
(11.05.14)
2 ayda 10 kilo... Bence başarabilirsin. Stres altına girsen daha kısa sürede de verebilirsin gerçi.

İyi bi diyetle kesinlikle verirsin. Bi de spor yaptın mı, bomba.
0
barbara herhalde barbara manken olan
(11.05.14)
Mümkün ama sonraki bir ayda da 6 kilo alabilirsiniz.
0
aychovsky
(11.05.14)
10 olmasa da 4-5 verilir ne kadar yavaş o kadar iyi.
0
ehti
(11.05.14)
metabolizmana bağlı. bu da genetik yapına, düzenli bir hayatının olup olmamasına, spor yapıp yapmamana, yaşına, hormon dengene falan bağlı. yani olabilir, hatta belki verdikten sonra aynı düzeni koruyarak geri almayabilirsin de, ama bir çok parametre var burada. günde 2 litre su içip, her gün 1 saat tempolu yüzüp -bak yürümüyor, yüzüyor, en çok kalori yaktıran sporlardan biri- , sebze ve protein ağırlıklı beslenip -hipoglisemiden dolayı- bir ayda 2-3 kilo anca verebilen insanlar var. ama yaşı yüksek olduğundan ya da hormon dengesizliğinden falan kaynaklanabilen durumlar bunlar.

öncelikle kan testleri yaptır -hormonlar da dahil- sonra da gidip bir doktorla görüş durumu, gerekirse metabolizma testi yaptır. iyi bir diyetisyen de bulursan, olabilir bence. ha bir de, vereceğin kilo az olduğu için zor olabilir, yüksek kilolu insanlarda 10 kilo vermek, az kilolu insanlara göre daha kolay -herhalde kimyasal bağlardan kaynaklanıyor bu durum, bilemiyorum-
0
pasp
(11.05.14)
90-100 kg arasında olsaydınız çok rahat derdim ama şu andaki kilonuzla sağlıklı bir şekilde olsa olsa 2 ayda 6-7 kilo verirsiniz. Spor işini çok yaparsanız 10 kiloyu görebilirsiniz. Spor kısmı çok önemli.

Not: Sağlıklı beslenmenin ne olduğunu bildiğinizi varsayarak spor önemli dedim. Sağlıklı beslenme kısmından hiç şüphe duymadığımızı varsayarak.
0
godsparticle
(11.05.14)
vermişliğim var sonra geri de almadım. oluyor yani. çok etkili bir yol gece 6'dan sonra bir şey yemeyin. 6'da da hafif sebze gibi bir yemek yiyin. bol su için. spor da eklenirse, kalan öğünler de hafif geçerse, öğlen et olabilir. sabah yumurta peynir. verirsiniz.
0
kaputt
(11.05.14)
ilk başlarda haftada 2 kilo verilebilir gayet sağlıklı şekilde. olması gereken o zaten su falan da atıyorsun çünkü. sonra haftada 1 kilo ile ilerlemek en doğrusu. gayet mümkün yani.
0
patiska
(11.05.14)
veremezsiniz. siz çünkü mayısa kadar beklemiş, ramazandan sonra tatil planları yapmakta olan birisisiniz. her yıl gelir böyle istekleriniz. sonra vazgeçersiniz. çünkü rejim ile verilir görüşündesinizdir de muhtemelen. pazartesi bir şey yemezsiniz öğlen yemeğinde. akşam da aç geçirirsiniz. salı tansiyonunuz düşer. aman şekerim boşver diyen arkadaş çıkar. öyle oluyor genelde yani.
0
ykyt
(11.05.14)
her gün 45 dakika kadar yürüdüm, günde 3 litre su içtim, her öğünde max. 2 dilim ekmek yedim ve 2 ayda 10 kilo verdim. yürüyüş dışında spor falan yapmadım. verdiğim kiloları da geri almadım, üstünden bir buçuk sene geçti.

edit: her şey beslenmede bitiyor. o 2 aydan sonra artık mcdonalds burger king reklamlarını hamburgerlerini falan görünce iğrenmeye başlamıştım. poğaça yemeyeceksin dostum, ekmek yemeyeceksin, dışarda yiyorsan da ızgara tavuk veya ızgara köfte yiyeceksin.
0
vedat chili peppers
(11.05.14)
www.hurriyet.com.tr

bunu okuyun. sayı hesaplarına takılmayın.
0
mea maxima culpa
(11.05.14)
vedat abim işi çözmüş.

mea, ''lan ben bu yazıyı niye okumamışım daha önce?'' diyodum ki, bugün tarihli olduğunu gördüm. cuk oturmuş valla!

PKOS ile kola, gazoz, aysti arasında bi nedensellik ilişkisi olabileceğine dair şüphelerim vardı.
insülin direnci ile zaten direkt olarak ilişkisi var o zehirlerin.
PKOS insülin direncine neden oluyo. Ama PKOS niye oluyo?
Yoğun ve uzun süren üzüntüler ve o zehirler bi araya gelince oluyo heralde.

Fallopian şu konuyu bi oku, bizi de bi aydınnat qı!
0
compadrito
(11.05.14)
İşin normali haftada 1 kilodur.

1 ay 4 hafta desek ayda 4 kilo. iki ayda 8 yapar. bu bünyene göre 10 hatta 10u bile geçebilir. Çok anormal bir şey istemiyorsun yani. Ama 2 ay sonra diyet ve sporu bırakacaksan ve hemen eski düzen her şeye yumulacaksan 20 kilo olarak geri alırsın. Sonradan alma meselesi bu. Atıyorum her şeyden az ve düzenli yiyerek ve günlük 10 dakika kuşu ya da 45-60 dakika tempolu yürüyüşle formunu koruyabilir hatta daha da verebilirsin.
0
dios
(11.05.14)
Verilir.
0
arnold schwarzeneger
(12.05.14)
Hayat ne garip la; kimi vermeye çalışıyo, kimi almaya.

Daha önce hiç uğraş verdim mi peki kilo vermek için?
0
sevgili sen masada değil yatakta güzelsin
(12.05.14)
pkos niye oluyo kısmına baktım. insülin direnci neden oluyor. daha doğrusu dirençten dolayı kanda kalan fazla insülin. ama tek etken bu diyemeyiz diyor yazarlar. yüksek insüline, yüksek androjen eklenip yumurtalıklarda büyümeye, daha fazla androjen üretimine ve yumurtalıklarda kist oluşumuna neden oluyor.
kaynaklar: www.medscape.com
www.ncbi.nlm.nih.gov

beslenme ile ilgisi..vücudu aç bırakmaksızın yoğun şeker tüketimi insülini yüksek tutuyor. o da insülin direnci yapıyor. İnsülin direnci zamanla PKOS yapıyor yani kabaca.
0
fallopian
(13.05.14)
@fallopian

nası yani? PKOS'ta insülin direnci olur diye biliyodum ben. Tam tersi miymiş? İnsülin direnci PKOS'a mı sebep oluyomuş?

Efenim, efenim???

eğer bu dediğin doğruysa, kahrolsun3 (küp) zehirli yiyecek ve içecekler!!!
0
compadrito
(13.05.14)
@compadrito, tam tersiymiş, aynen. böyle bir kanının oluşmasına sebep muhtemelen, kadınların insülin direncinden çok adet görmemelerini farketmeleri (doğal olarak)
benim gördüğüm; hep önce yasmin içerler, zamanla ellerinde metformin olur.
0
fallopian
(13.05.14)
(5)

bir bilimkurgu filmi isterim

sozluk pianisti
izlerken, izledikten sonra bana "has..." dedirten bilimsel gerçeklere dayalı, aksiyonlu maksiyonlu olsun. var mı öneri?
izlerken, izledikten sonra bana "has..." dedirten bilimsel gerçeklere dayalı, aksiyonlu maksiyonlu olsun. var mı öneri?
0
sozluk pianisti
(11.05.14)
gravity olabilir tabii izlemediysen.
0
godsparticle
(11.05.14)
moon +5642347
mission to mars
pandorum
0
kisa bisey olsun istemistim
(11.05.14)
Blade runner
0
m e l t e m
(11.05.14)
sonunda has demezsin de son dönem filmlerinden snowpiercer fena değil
0
baal
(11.05.14)
zaman yolculuğu ile ilgili bir film vardı tam adını hatırayamadım şimdi. ha tamam bak geldi.


frequently asked questions about time travel
0
heil titsler
(11.05.14)
(16)

can yayınları kapak tasarımı

paltar yuyan masin
neden bu kadar radikal bir değişikliğe gitmiş olabilirler sizce? beğendiniz mi yeni halini? kitaplarını yayın evine göre tasnif edenler gıcık olmadı mı?
neden bu kadar radikal bir değişikliğe gitmiş olabilirler sizce? beğendiniz mi yeni halini? kitaplarını yayın evine göre tasnif edenler gıcık olmadı mı?
0
paltar yuyan masin
(11.05.14)
beyaz çerçevenin artık olmayışından mı bahsediyorsunuz?
0
in search we trust
(11.05.14)
resmen yaramı deştin sebebini hiç bilmiyorum ama hiç hiç hiç memnun değilim. annem de memnun değil. can yayınlarından 100 civarı kitap vardır sanırım kitaplıkta. biz yayın evine göre tasnif ediyoruz. yayınevi içinde de yazara göre. inanın yeni kapaklı kitaplardan almadık. hayır çok güzeldi. sadeydi. niçin değişir ki? problem ne yani? çok sinir oldum ben.

@ in search,
www.birazoku.com
fbcdn-sphotos-f-a.akamaihd.net

bunun gibi.

mesela bu kitabı arkadaşıma hediye edecektim. hevesim kaçtı. eski kapaklı hali bende olduğu için çok mutluyum. benimkisi tamamen duygusal bağ. anlamayanlar mutlaka olacaktır.


“CanYayınları’nın beyaz tasarımı, çok değerli bir tarihi yere sahip olmasına karşın, yazarın ve kitabın kimliğinin önüne geçiyor. 80’lerde, daha bilgisayar ve piyasada çok fazla tasarımcı yokken parlak bir tasarımdı. Ancak artık 90’ların sonlarına doğru bu yanlış bir karar olmaya başladı, çünkü yazar ve kitabın kimliğini öne çıkarmak artık mümkündü. Babam Erdal Öz, önce Yaşar Kemal’in de ‘Karıncanın Su İçtiği’ ve Manuel Puig’in ‘Mozart’ kitabında iki kere Can Yayınları kapak tasarımını değiştirmeyi denedi, ancak gelen tepkiler üzerine vazgeçti. Bugün, olağanüstü bir ekiple çalışmaktan aldığım güçle, bu gerekli değişimi ben gerçekleştiriyorum.”
Bu arada tepkileri soruyoruz. “Olumsuz bulan da var ama olumlu bulanların sayısı da hiç azımsanacak gibi değil” diyor Öz ve değişimi şöyle savunuyor: “Beyaz kapakla kitaplar rafta kayboluyor. Ben Can Yayınları’nı tanınmasından öte yazarların kurumsal kimlikleriyle öne çıkmasını istiyorum. Yayınevi olarak kurumsal imajımızı feda edip yazarları öne çıkarmak istiyoruz… Belki bir sene, belki de üç ay sonra Can Yayınları’nı değil, yazarlarımızı fark edecek okur. Ayrıca yazarlarımız arasındaki farkı da bizim bir şekilde tasarımla vurgulamamız gerekiyor.”
0
kırmızıkaşekaban
(11.05.14)
evet beyaz kapak üzerine resimdi ya eskileri artık renkli

şu güzel bi örnek olmuş gerçi de şöyle artık eskisini hatırlarsınız zaten:

www.idefix.com
0
🌸paltar yuyan masin
(11.05.14)
açıkcası eskiden beri benim hoşuma gitmezdi, hep daha kalitesiz gözükmüştür can yayınlarının kitapları sırf bu tasarım yüzünden ve hatta başka yayın evi varsa tercih etmeme sebebiydi amma ve lakin kindilerine özgüydü ve köklerine sadık kalmaları saygı uyandırıyordu. karar almışlar anlaşılan bu yönde ve gerçekten kolay bir karar değil, benim için bir fark yaratmayacak.
0
in search we trust
(11.05.14)
sebebini bilmiyorum ama teknik olarak yanlış bir hamle olduğu kesin.
kendi kafalarına sıkmak da diyebiliriz. çünkü o tasarımı/formatı gören herkes, o kitabın can yayınları'na ait olduğunu biliyordu. Uzaktan bile fark edilen bir şeydi. Şimdi sadece birer kitap haline dönüştü. Kurumsallığını yitirdi.
0
oraletarya
(11.05.14)
can yayınlarının youtube kanalında can öz bu soruya cevap verdi. özelden link yolluyorum. buradan link vermek yasak galiba. merak edenler de yütub'a can yayınları yazarak sorunun cevabını yayınevinin sahibinden dinleyebilirler.
0
lafıolmaz
(11.05.14)
Kitabın kapağına, kokusuna anlam yükleyen dolu görünümlü boş insanlarız. O yüzden önemlidir.
0
ehti
(11.05.14)
bence sorun edilecek ciddi bir değişim değil. pek umursamadım ben...
0
kisa bisey olsun istemistim
(11.05.14)
Ben geçen sene birinden tüyo almıştım. Can yayınlarından 10-15 kitabım var sadece. O demişti ki biraz bekle kapaklar değişecek o zaman al. Şimdi arşivini bok etme. Tamam demiştim. Şimdiki halini de pek beğenmedim ama yapacak bir şey yok. Bu şekilde alıp saklayacağız artık. Yıllardır bir kitabın kapağını görüp aha bu can yayınları derdim şimdi bir özelliği kalmadı bu kapağın.
0
godsparticle
(11.05.14)
ben anilara fazla anlam yukleyen biriyim sanirim. o yuzden hosuma gitmedi. varlik yayinlari nasil cep boyutlu sevimli halleriyle aklimdalarsa, can da eski kapaklariyla aklimda kalacaklar.
0
John Finn
(11.05.14)
çok karmaşık. beyaz çerçeveliyken güzeldi. özellikle verdiğiniz www.idefix.com linkte yayınevinin kalp logosunu aradım ama bulana kadar bir kaç saniye geçti.
evet, gıcık olduk.
0
nax
(11.05.14)
can yayınlarının klasikleşen kendi bi çizgisi vardı, olmamış.
0
neo
(11.05.14)
sorunun cevabi konusunda emin degilim iyi mi olmus kotu mu olmus diye cunku can yayinlari'ndan nefret ederim fakat sunu soyleyebilirim ki 1984 ve hayvan ciftligi igrenc olmus. hayvan ciftligi'nin eski versiyonu vardi bende (can yayinlari olmayan) fakat arkadasim carptigi icin yenisini almayi planliyorum ama su igrenc kapakli kitabi almaya icim el vermiyor.
www.idefix.com

en azindan klasikler eski formatta kalabilirdi.
0
lorenzen
(11.05.14)
kitaplarımı uzun süredir eski basım, şömizli, bez ciltli kitaplardan, sovyet rusyasında basılan kitaplardan aldığım için enterese etmedi pek. önceden de sevmezdim can yayınlarını. tek düze ve (bana göre) hoş olmayan bir görüntü verirdi, şimdiki hali ise daha beter olmuş. günümüzde basılan hemen hemen hiçbir kitabın estetik güzelliği yok, hepsi maliyeti daha ucuza getirip daha pahalıya satmak amacıyla üretilmiş bir ticaret eşyası haline geldi.
0
lesmiserables
(11.05.14)
yeni kapaklar çok da kötü degil hatta bazılarını cok begendim. böyle böyle güzelleşecek tasarımlar, dogru bır adım olmus.
0
akare
(11.05.14)
Doğan Kitap'ın kapak tasarımını birebir kopyalamışlar. Hiç olmamış.
0
angelus
(11.05.14)
(4)

viski önerisi

ravenclaw
daha çok gececi olan ben için viski önerisi istiyorum. tek başına içmelik. walker'ı severim ama farklı tatlar arıyorum. teşekkürler.
daha çok gececi olan ben için viski önerisi istiyorum. tek başına içmelik. walker'ı severim ama farklı tatlar arıyorum. teşekkürler.
0
ravenclaw
(11.05.14)
cragganmore 12 yıllık
lagavulin 20 yıllık
malt viskileri tavsiye ederim.
talisker'i de es geçmemek lazım; sert ve gövdeli bir tadı vardır.
0
tustin jimberlake
(11.05.14)
Jameson
0
godsparticle
(11.05.14)
Karakterli viskilerden Lagavulin ve Glenlivet oneririm. Gundelik olarak icmek icinse Jameson ya da Gentelman's Jack iyidir.
0
crown
(11.05.14)
groovettyn
(12.05.14)
(9)

Bel Fıtığındaki İnanılmaz Mantık Hatası

bugunku antremanda goz dolduran futbolcu
Selamlar.Geçenlerde bel ağrımdan dolayı mr çektirdim, ufak bir fıtık başlangıcı varmış bende. Doktor %100 iyileşebilecek basit bir şey olduğunu söyledi. Bel kaslarımı güçlendirmem gerekiyormuş ve belimi zorlamamam, ağır kaldırmamam falan gerekiyormuş. İyi güzel de, ben anlamadım bu olayı. Zaten bir
Selamlar.

Geçenlerde bel ağrımdan dolayı mr çektirdim, ufak bir fıtık başlangıcı varmış bende. Doktor %100 iyileşebilecek basit bir şey olduğunu söyledi. Bel kaslarımı güçlendirmem gerekiyormuş ve belimi zorlamamam, ağır kaldırmamam falan gerekiyormuş. İyi güzel de, ben anlamadım bu olayı. Zaten bir kası güçlendirmenin yolu onu zorlamaktan geçmez mi? Mesela kolla ağırlık kaldırırsın, kolun güçlenir? E belimi güçlendirmek için belimi zorlamam gerekiyor, ama belimi zorlamam yasak? Yemin ederim espri olsun diye yazmıyorum, ne yapmam gerektiğini anlayamadım. Ne yapmak, ne yapmamak gerekiyor?
0
bugunku antremanda goz dolduran futbolcu
(11.05.14)
yaz geliyor yüz
0
edip
(11.05.14)
Güçlendirmekten kastı traktör lastiği kaldır indir tarzı bir güçlendirme değil. Spor salonlarının çoğunda bir alet var. Alete sırt üstü yatıyorsun hafif belin havada kalacak şekilde kürek kemiğinin altına bir bar geliyor. O barı sırtınla aşağı doğru iterek çalışıyorsun sonra bar gergili olduğu için seni yukarı doğru itiyor kalkarken belini kullanmıyorsun. Bu tarz hareketleri kastetmiştir doktor.
0
godsparticle
(11.05.14)
Yani zorlamak derken, dediğiniz gibi ağır kaldırmamak, saatlerce ayakta durmamak gibi şeyler. Fazla yüklenmeden sporla güçlendireceksiniz. Belli bir şey önermedi mi, egzersiz falan?
0
malwethiel
(11.05.14)
koca doktor bir milyoncudan almayı da diplomasını.
"inanılmaz mantık hatası" bir de yani
hem bilmiyor, hem küçümsüyor.

kol çalışırken kolun mu kırılıyor senin? yok mu bir arası
zorlamak ile çalıştırmanın?

doktor şöyle söyledi ben anlamadım? dersin tamam da
"inanılmaz mantık hatası" doktor saçma birşey söylemiş gibi.
0
cruseo
(11.05.14)
@cruseo, espriyi anlamamışsın dostum. sinirlenme, gülümse, hayat güzel.
0
🌸bugunku antremanda goz dolduran futbolcu
(11.05.14)
ben sana tercüme ediyim abicim, naapman gerektiğini:

yürü!

(bkz: bel fıtığı/@compadrito)
0
compadrito
(11.05.14)
Karın kaslarını da kuvvetlendir hocam. Bele binen yükü azaltırsın.
0
okuyucu olmak da iyi be
(11.05.14)
hem karın hem de bel kaslarını, belini zorlamadan kuvvetlendirmenin en iyi yolu yürümek.

mükemmel bir trekking ayakkabısı, mükemmel çoraplar ve günde 2-3 saat yürüyüşle o karın ve o bel taş olur taş!

ağır kaldırma, mekik yapma. bunnar yeşil sahalarda görmek istemediğimiz hareketler.
0
compadrito
(11.05.14)
güçlendirme hareketleri az ağırlık ve çok tekrar ile yapılır. zamanla o kaslar güçlendikçe ağırlık arttırılıp tekrar sayısı buna göre düzenlenir.
0
orpheus
(11.05.14)
(3)

kız istemede çikolota ve tepsi olayı

therevo
selamlar, 1. 1 kg çikolata yeter mi?2. tepsi şart mı?3. ankarada bu işi yapabilecegim iyi bir yer bilen var mı?4. ortalama fiyat konusunda fikri olan var mı?
selamlar,

1. 1 kg çikolata yeter mi?
2. tepsi şart mı?
3. ankarada bu işi yapabilecegim iyi bir yer bilen var mı?
4. ortalama fiyat konusunda fikri olan var mı?
0
therevo
(11.05.14)
Yeter
Tepsi yerine gümüş gondol daha iyi
Madolar yapıyor
Total 200 civarı
0
Sarix
(11.05.14)
1-Fazla bile
2- Gümüş tepsi iyidir derler
3- Kaliteli çikolata yapan heryerde neredeyse yapılıyor bu. Kız ist... diyorsunuz hazırlıyorlar.
4- Benimki maalesef fiyat araştırma vs. yapmadığımdan 2012 nisan ayında 300 tl'ye gelmişti. Tek bir yere baktım oradan aldım. Diğer fiyatları bilemiyecem. İnternette de bu tarz işleri yapan butik pastaneler var onları aratırsanız googldan fiyat bulabilirsiniz en azından.
0
godsparticle
(11.05.14)
tepsi en az 50tl tutuyormus.
icini ciklatla doldurmakta 100-150tl tutabilirmis.
gecen gun sormuslardi. aklimda niye tutuyorum anlamis degilim.
0
jedilance
(11.05.14)
(2)

Grafik - istatistik programı.

pelin 19
Selam.böyle bi program illa ki vardır.mesela bugün 5 kere çişe gitmişim veya haftada 3 kere kola içmişim ve bunun gibi bilgileri girsem ve haftalık/aylık/yıllık istatistiğini tutsam.grafiklerle (hani inişli çıkışlı oluyo ya) destekleyen arayüzü kullanımı güzel ve kolay fakat baya bi kapsamlı program
Selam.

böyle bi program illa ki vardır.
mesela bugün 5 kere çişe gitmişim veya haftada 3 kere kola içmişim ve bunun gibi bilgileri girsem ve haftalık/aylık/yıllık istatistiğini tutsam.
grafiklerle (hani inişli çıkışlı oluyo ya) destekleyen arayüzü kullanımı güzel ve kolay fakat baya bi kapsamlı program olsa.

çok kötü anlattım ama anlamışsınızdır diye umuyorum, var mıdır bu tarz proglamlar?
0
pelin 19
(10.05.14)
Excel'de yapabileceğinden daha başka özellikleri mi olması lazım? bu saydıkların excelle olmuyor mu?
0
godsparticle
(10.05.14)
excelde yap işte sonsuz kapsam. ne yazarsan onun takibini yaparsın
0
safepassage
(10.05.14)
(1)

matlab altalta yaz işaret veya komutu

dedim dedim de kime dedim
bu işaret veya komut ne idi..?sonuçlar hep yanyana çıkıyor bende..ne yapıyorduk altatla çıkması için?resimdeki gibi mesela ilk değer2 ve ikinci değer3 yazıları altalta yazılsın komutu satırıda bir alta geçsin istiyorum..
bu işaret veya komut ne idi..?

sonuçlar hep yanyana çıkıyor bende..
ne yapıyorduk altatla çıkması için?

resimdeki gibi mesela ilk değer2 ve ikinci değer3 yazıları altalta yazılsın komutu satırıda bir alta geçsin istiyorum..
0
dedim dedim de kime dedim
(10.05.14)
\n bu alt satıra geçirmek için kullanılan komut.

Eğer yazdırdığınız her şeyin sonuna bunu eklerseniz sorununuz çözülür

örnek:

fprintf('Naber \n')
fprintf('iyidir senden naber? \n')
0
godsparticle
(11.05.14)
(10)

Gına geldi yeminle, ne desem kırmadan?

kaymaktutmayansicaksut
Bir arkadaş var. 9 yıldır tanıyorum. Bir mevzu üzerine internetten tanışmıştık, sonrası ayda yılda bir konuşmalar, çay içmeler.Sağolsun çok da yardımı dokundu bana, koştu geldi, hiç esirgemedi yardımını. İyi de bir insan.Ama dayanamıyorum, 20 yaşındaki insan değilim artık ve inanılmaz sıkılıyorum mu
Bir arkadaş var. 9 yıldır tanıyorum. Bir mevzu üzerine internetten tanışmıştık, sonrası ayda yılda bir konuşmalar, çay içmeler.
Sağolsun çok da yardımı dokundu bana, koştu geldi, hiç esirgemedi yardımını. İyi de bir insan.

Ama dayanamıyorum, 20 yaşındaki insan değilim artık ve inanılmaz sıkılıyorum muhabbetinden. Gerek dini gerekse siyasi olarak birbirimize tam zıttız. aynı odaya koysan ya o sağ çıkar, ya ben, o kadar. özellikle bu gezi sürecinde ben ne kadar ötekileştirmiyorsam onu, o beni ötekileştirdi yazdıkları ettikleriyle. ben de konuşmamayı tercih ettim.

3-4 yıldır filan da yüzünü görmüyorum bu arada. Telefon numaramı kaybetmiş, şu an numaram yok, istedi vermedim. Arkadaş iyi ki de vermemişim 3 haftadır buluşalım diye darlıyor. planım var diyorum tamam nereye gideceksen götüreyim ben yakınım diyor, çıkınca oturalım diyor. facebooktan yazıyor bir de sürekli geldim, hadi çık gel, ekme bu sefer diye mesaj atıyor, kendi kendine de trip atıyor sonra. Misal arkadaşımda kalacağım, bana arkadaşının evi nerede, ben yakınına geleyim sen de aşağı in diyor (e yuh!)

İki üç defa, kibarca işim olduğunu söyledim, başka zaman ayarlarız artık dedim. Ne denir başka? Vefasız da olmak istemiyorum ama arkadaşı da olmak istemiyorum be.

Şimdi yine demiş mesela, hadi kalk geliyorum ben yarım saate diye.

Ne diyeyim ki ben bu adama? Şimdi değil, genel olarak. Anlamıyor çünkü.

(dürüst olup ben arkadaş kalmak istemiyorum, arkadaşlığının benim için değeri yok demek istemiyorum. güzel yalanlar bulun ne olur)

cinsiyetler farklı(yazıyor demeyin yok öyle bir durum, en fazla yalnızdır sıkılıyordur diye düşünüyorum da, 4 yıldır görmediğim adam başka arkadaşı elbet vardır, benim için de yabancı artık ne diyeceğim karşısında oturup)

edit: eyvallah, hepiniz çok süpersiniz. :) cevapları okurken gülümsettiniz de bir yandan :)

şimdilik geç görmüş ayağı çektiğim mesaja bir şey dememiş olsam da, yazma ihtimaline karşı(4 yıldır görmedim, 2-3 yıldır da telefonla bile konusmadım gerçi) ''yıllardır görmedim abicim seni, senle tamı tamına zıttız zaten, bence hiç görüşüp de riske atmayalım, böyle usul usul iyidir uzaktan.'' deyiverip arkasına bir gülücük konduracagım. muhtemelen anlamayacak peşine de ''yahu iyi güzel görüşelim diyorsun da...'' diye başlayıp erkek arkadaş lafını bir yere sıkıştırıp, zaten aramız limoni şu aralar problem çıksın istemiyorum diyerek konuya nokta koymayı düşünüyorum. hadi hayırlısı bakalım.
0
kaymaktutmayansicaksut
(09.05.14)
kimse kırıldığı için ölmez, yalnız cinsiyetler farklı mı onu anlamadım.
ben biri benimle görüşmek istemiyorsa açıkça söylemesini isterdim, ne kadar bahanelere sığınabilirsiniz ki?
inanın dolaylı yollar daha kırıcı olur, dürüstlük en iyisi. anne öğüdü gibi oldu kusura bakmayın.
0
elbar
(09.05.14)
arkadaşının adresini ver, bu sorunun linkini göndereyim.
...
aslında açık açık konuşmak en iyisi, sıkıntılı olabilir ama onun için de en doğrusu bu olabilir.
0
g7mor
(09.05.14)
Arkadaşın da benim gibi biri sanırım. Dolaylı olarak anlatılan hiçbir boku anlamıyor. Ben de anlamıyorum. Biri dolaylı yoldan bir şeyi istemediğini anlatınca imkanı yok anlamam devam ederim. Ne zaman ki oğlum sana kaç defa anlatmaya çalıştım mal mısın sevmiyorum istemiyorum derler o zaman anlarım. Benim kafam hiç basmaz dolaylı anlatımlara. Onun için arkadaşınıza açık açık söyleyin. Bana zort diye bir şeyi istemediğini söyleyen adama da noluyo lan demedim bugüne kadar.
0
godsparticle
(09.05.14)
''Vefasız da olmak istemiyorum ama arkadaşı da olmak istemiyorum be.''

yukarıdaki cümle, yeterli bence.
adam olana çok bile.
anladığım kadarı ile sen dişi bir kişisin, o da sana yazılan erkek. sen de erkeksen fena çünkü.
her neyse,
sen şimdi yakın arkadaşlarından birine (erkek olanlardan) diyeceksin ki 'benim erkek arkadaşım gibi davran'
bu arkadaşın, salça olana telefon edecek. kardeşim, böyle böyle, biz bu kızla birbirimizi seviyoruz, kızı daha fazla rahatsız etme lütfen. arkadaşlığınız için ses etmiyorum, ama bu durum yakışmaz erkek adama, desin.
sonra bu eleman susar.
susmazsa afedersin, sağa sola yaz telefon numarasını. karı satıyorum diye yay. ya da 'çok süper rus' diye yaz. başına insanları musallat et.
olmadı polise şikayet et.
zikerün öyle arkadaşlığı. zaten böyle arkadaşlık olmaz. ne la bu, sevmiyorsun işte elemanı. söyle açıkça mertçe yiğitçe.

this is my design.
0
hamurumdaki ayrilik tozu
(09.05.14)
En ayar oldugum insan tipi -hadi hazırlan geliyorum vs..

Ona bu sayfanın ekran görüntüsünü at derim ama bu olamayacağından dolayı en iyisi engelle sil vs hala bu sekilde taciz ederse zaten dayanamayıp burada yazdıklarını yüzüne söylersin
0
oldboy
(09.05.14)
ablacım böyle -altta parantez içinde yazdığın gibi- düşündüğün her dakika o elemanın aklında 31 malzemesisin, ben söyleyeyim;

(yazıyor demeyin yok öyle bir durum, en fazla yalnızdır sıkılıyordur diye düşünüyorum da, 4 yıldır görmediğim adam başka arkadaşı elbet vardır, benim için de yabancı artık ne diyeceğim karşısında oturup)
0
hamurumdaki ayrilik tozu
(09.05.14)
yazıyor.
0
yalnux
(09.05.14)
"nisanlimin evindeyim" deyin beyni patlasin. cok net yaziyor.
0
osuruklu
(09.05.14)
sil gitsin facebooktan.
0
tescillimarka
(10.05.14)
Bunun aynısını bana erkek arkadaşım yaptı. hatta son ana kadar yüz yüze konuşuyorduk. çocuğu bi şekilde ekiyorum, habire benimle takılma uğraşında falan.. yakın bir arkadaşım var, dostum diyebileceğim hatta. onunla çok takılıyorum diye trip falan atıyordu(ben de erkeğim bu arada). en sonunda yine burama kadar geldi(gösteremiyorum burada sjahja). "abi, senin de amk, dostumun da. yeter amk, bir anla, kendini kırdırmadan anlamayacak mısın?" dedim. bi daha ne aradı ne sordu.

böyle yap.. (:
0
biz siz onlar bensiz daha mutlular
(10.05.14)
(2)

psikoloji bölümü

geberix
psikoloji bölümü nasıldır? iş imkanları iyi midir? geçenlerde bir duyuru da açıklamalarla birlikte o kadar iyi olmadığı tartışılmıştı. bir de bu bölümü okuduğumuz üniversitenin önemi var mı mezuniyetten sonra? hani tıp, hukuk gibi bölümler için üniversite adı pek farketmez ya. psikoloji için de bu g
psikoloji bölümü nasıldır? iş imkanları iyi midir? geçenlerde bir duyuru da açıklamalarla birlikte o kadar iyi olmadığı tartışılmıştı. bir de bu bölümü okuduğumuz üniversitenin önemi var mı mezuniyetten sonra? hani tıp, hukuk gibi bölümler için üniversite adı pek farketmez ya. psikoloji için de bu geçerli midir?
0
geberix
(09.05.14)
sevdiğin bir meslekse, ömrün boyunca bunu severek yaparım diyorsan iyidir. Aslında psikolojiden nefret ediyorum ama para veya iş imkanı varsa okuyacağım diyorsan kötüdür.
0
godsparticle
(09.05.14)
İyi bir psikoloji eğitimi veren okul sizi ileride farklı iş olanaklarına hazırlar. Alacağınız derslere bağlı olarak danışanlarla çalışabileceğiniz gibi, İK'da veya bir reklam ajansında, daha da önemlisi muhtelif alanlarda araştırmacı olarak çalışabilirsiniz. Okul bu noktada fark ediyor bana sorarsanız, psikolojinin klinik psikolojiden farklı alanları da var bunu göz ardı etmeyin.
0
fotrsapka
(09.05.14)
(2)

bahçelievlerden atatürk havalimanına sabah 7:30 uçağına yetişmek

mayeskuel
prensip gereği taksi kullanmak istemeyen biri nasıl ulaşabilir? dış hatlar olduğu için en geç 6:00'da orada olmam gerek. metro o saatte kapalı heralde. metrobüse gidebilirim. başka önerisi olan?
prensip gereği taksi kullanmak istemeyen biri nasıl ulaşabilir? dış hatlar olduğu için en geç 6:00'da orada olmam gerek. metro o saatte kapalı heralde. metrobüse gidebilirim. başka önerisi olan?
0
mayeskuel
(09.05.14)
prensiplerinden vazgeçmek en iyi çözüm. taksiye binersin. Sabah 05:30'da çıkacağını düşünürsek başka ulaşım imkanı yok.

Ya da 06:00'da çıkarsın metro 06:20'de falan geçiyor bahçelievlerden. 06:45'te dış hatlarda olursun anca.
0
godsparticle
(09.05.14)
korsan taksiye bin
0
taipan
(09.05.14)
(6)

Pilates, incelme, yürüyüş

bradshaw
Hepsi bir başlıkta aslında :)Şimdi ben birkaç aydır pilates yapıyorum düzenli. Yememe dikkat ediyorum, sağlıklı besleniyorum, günde ortalama yarım saat de yürüyorum. Her tarafım inceldi; ama basen kısmı istediğim gibi incelmiyor. Dün de pilates hocam dedi ki, vücut yapın gereği bu böyle. İncelirsin,
Hepsi bir başlıkta aslında :)

Şimdi ben birkaç aydır pilates yapıyorum düzenli. Yememe dikkat ediyorum, sağlıklı besleniyorum, günde ortalama yarım saat de yürüyorum. Her tarafım inceldi; ama basen kısmı istediğim gibi incelmiyor.
Dün de pilates hocam dedi ki, vücut yapın gereği bu böyle. İncelirsin, ama çok yürüme çok koşma. E ben yürüyorum her gün dedim, hızlı tempoda yürüme dedi. Yani şimdi yürüyüş ve koşu kalın kas mı yapıyor da öyle dedi sizce? Ne yapayım ben peki sürekli oturayım mı yürümeyi kesip?

Bilenler bi selam ederse sevinirim :)
0
bradshaw
(09.05.14)
Kalın kas, ince kas diye bir şey yok. Diyete devam ettikçe her yerin incelir.
0
arnold schwarzeneger
(09.05.14)
kalın kas, ince kas diye bir şey nasıl olmaz? e var?
0
🌸bradshaw
(09.05.14)
Kasların yapıları aynıdır; yaptığınız egzersizlere beslenmenize göre kaslarınız büyür. Lakin kaslardaki bu büyüme sizin yarım saatlik yürümelerinizle olacak bir şey değil. Hatta ben kaslarım büyüsün istiyorum deseniz bile böyle bir şey yaşamanız çok büyük bir emek mesai ve disiplin gerektirir. O yüzden siz yürümenize diyetinize devam edin aksatmayın, istediğiniz sonuçları zamanla alırsınız.
0
angelus
(09.05.14)
Kalın kas ince kas yok. Kaslarınız geliştikçe kalınlaşır işte. Yürümeyle bacakları kalınlaştırabiliyor olsaydık benim roberto carlos gibi bacaklarımın olması lazımdı. Haftada ortalama 80-100km civarı yol yürüyorum. Bacaklarım kalın değil.

Bacaklarınızın incelmesinden kastınız eğer sıkılaşmaksa ona uygun hareketleri yapmanız lazım. Yürüyüşle bacak sıkılaşmıyor. Yokuş, merdiven falan çıkıyorsanız sıkılaşır orası ayrı.
0
godsparticle
(09.05.14)
şu yüzden demiş olabilir: kardiyo ile sağladığınız kalori esksikliği (ki beslenmenize de dikkat ettiğinizi söylemişsiniz zaten) genel olarak incelmenizi sağlıyor. kas+yağ+su kaybı şeklinde yani... bölgesel olarak incelmek diye bir şey olmadığı ve en eski (en inatçı) yağlar da en son gideceği için sizin su ve kas kaybını minimize etmeniz gerekli şu aşamada. (ideal kilonuzda olduğunuzu da varsayarak)
bu yüzden kardiyoyu azaltmanızı tavsiye etmiş olabilir. kas yapacak diye değil, kaybettirecek diye yani.
(mevzuya çok hakim değilim, sadece yorumlamaya çalıştım durumu)
ben sizin yerinizde olsam kardiyo yerine, tüm beden güçlendirme ve sıkılaştırma egzersizlerine yönelirdim.
0
icemint
(09.05.14)
Plates sonrası maxuvibe cihazıyla çalışırsanız bölgesel sıkıntınız kalmayacaktır.
0
megalomaniac
(09.05.14)
(3)

İTÜ öğrencileri için metroya yakın ev aranıyor.

pharaun
Merhabalar,Arkadaşımla birlikte metroya yürüme mesafesinde (M2 hattı) ev arıyoruz. Emlakçıya para veremeyeceğimizden dolayı ev devir edecek birileri olursa çok makbule geçer. Çevrenizde ve ya kendinizde ev aramamıza yardım etmeye düşünen biri varsa çok seviniriz.Ayrıca hangi çevrelerden ev aramayalı
Merhabalar,

Arkadaşımla birlikte metroya yürüme mesafesinde (M2 hattı) ev arıyoruz. Emlakçıya para veremeyeceğimizden dolayı ev devir edecek birileri olursa çok makbule geçer. Çevrenizde ve ya kendinizde ev aramamıza yardım etmeye düşünen biri varsa çok seviniriz.

Ayrıca hangi çevrelerden ev aramayalız ve hangi stratejiler bizim için doğrudur. Bu konularda da bilgilendirme yaparsanız çok iyi olur.

Arkadaşım ve ben İTÜ de 2. sınıf öğrencileriyiz. 2 kişi kalacağız. Teşekkür ederiz.
0
pharaun
(08.05.14)
Hangi kampüs? Hangi Metro?
0
godsparticle
(09.05.14)
Ben Maçkadaki işletme arkadaşım ise Gümüşsuyu makina fakültesinde öğrenim görüyor. Taksim-Hacıosman (Şişli, Mecidiyeköy,4.levent, Levent, Sanayi Mahallesi) hattı üzerinden ev arıyoruz.
0
🌸pharaun
(09.05.14)
yok mu yardım edebilecek?
0
🌸pharaun
(13.05.14)
(10)

kim milyoner olmak isterde yarışacağım tavsiyeler???

wittgenstein
evet. 2 mülakatı da geçtim ve o heyecan dolu anksiyetik ama aynı zamanda güzel an geldi çattı. yarışmaya katılacağım kesinleşti. her türlü tavsiyeyi bekliyorum. insan gerçekten mala bağlıyor çünkü.. (telefon jokeri olayı da ayrı bir gerginlik tabi..)
evet. 2 mülakatı da geçtim ve o heyecan dolu anksiyetik ama aynı zamanda güzel an geldi çattı. yarışmaya katılacağım kesinleşti. her türlü tavsiyeyi bekliyorum. insan gerçekten mala bağlıyor çünkü.. (telefon jokeri olayı da ayrı bir gerginlik tabi..)
0
wittgenstein
(08.05.14)
Yüzde elli jokeri 15.000'e kadar kullanmamaya çalış:D Cevap verirken süreyi sonuna kadar kullan, hiç acele etme:)
0
Lola90
(08.05.14)
çok ve boş konuşma lütfen. o değil de kenan ışık iyileşti mi de yarışma devam eder oldu?
0
devilred
(08.05.14)
yaz beni telefon jokerine edebiyat tarih gelirse ararsın :P

ilk aklına geleni söyle gitsin çok düşünme üstünde. şık bir şeyleri çağrıştırıyorsa beyninde vardır o bilgi ama kesin hatırlayamıyorsundur. güven hafızana.
0
tescillimarka
(08.05.14)
Telefon jokerini seçerken çok hızlı bir şekilde google'dan cevap arayabilecek birilerinin jokerinin yanında bulunmasını sağla.

Misal bir kişiyi tarih ile ilgili bilgilerinden dolayı joker yaptıysan önünde 3-5 tane tarihle ilgili tab açık bir bilgisayar olsun. Jokerin tek başına olmasın. Yanında en az 1 kişi daha olsun. Yanındaki kişi hoparlörden sesi dinleyip google'dan arayacak. Senin joker de telefonda cevap verecek. Ama bütün bu sırada bilgisayar ekranını görebilecek.

Dolayısıyla jokerinin yanında hızlı klavye kullanabilecek birini mutlaka bulundur derim ben.
0
godsparticle
(08.05.14)
yüzde 50 jokeri kullanmayı düşünüyorsan, sesli olarak hangi iki şık arasında kaldığını söyleme. benimki paranoyakça belki ama ona göre iki şıkkı eleyebilirler.
0
baldur
(08.05.14)
fazla kendini övme sonra 15 bin liranın üstüne çıkmazsan dillerden kurtulamazsın.

bkz: teyzeler
0
buiret
(08.05.14)
baldur'a katılıyorum o paranoyaklık bende de var. Bir de mülakatta falan soruyorlardır sanırım ama ilgi alanlarını çok belli edersen, ona göre de soru geliyor bence. Ya da bu benim paranoyaklığım.
0
zero times infinity
(08.05.14)
telefon jokerinde soruyu mümkünse ipuçları şeklinde hızlıca oku ve şıkları a şıkkı be şıkkı diye okuma. zaman kaybettirme. merhaba nasılsın falan diye de sorma.
0
nax
(08.05.14)
seyirci jokerini sikimsonik sorularda harcama lütfen.
0
dawn of a new day
(08.05.14)
Kenan Işık iyileşmiş mi yahu?

Bu arada başarılar kardeşim.

Sana iki tavsiyem var. Birincisi, başlarda bir joker kullanma gereksinimi olacaksa, ilk önce seyirciye sor. İkincisi de sorusu uzun olan soruları kesinlikle telefondaki arkadaşına sorma. Soruyu sorana kadar 15 saniye geçiyor zaten, bir de tekrarlatıyorlar soruyu falan, zaman bitiyor sonra. Hep gıcık olurum. Sorunun kısa olmasına dikkat et. Bu kadar şimdilik.
0
biz siz onlar bensiz daha mutlular
(08.05.14)
(6)

Dennis Ritchie ne kadar büyük bir adamdır?

pangea
imdi, diyorlar ki c programlama dilinin mucidi bu adam olmasaydı ne bügünkü oyunlar olurdu; ne de günümüzün modern işletim sistemleri. bu görüş, doğru mudur? eğer doğruysa, steve jobs kim ki dennis ritchie'nin yanında "bilgisayar dahisi" olarak anılıyor desem, pek doğru bir laf etmiş olmaz mıyım?
imdi, diyorlar ki c programlama dilinin mucidi bu adam olmasaydı ne bügünkü oyunlar olurdu; ne de günümüzün modern işletim sistemleri.
bu görüş, doğru mudur?
eğer doğruysa, steve jobs kim ki dennis ritchie'nin yanında "bilgisayar dahisi" olarak anılıyor desem, pek doğru bir laf etmiş olmaz mıyım?
0
pangea
(08.05.14)
jobs daha fazla vitrindeki insan, örneğin;mihael şumayer,
mühendis adamlar arabayı yapıyo ama herkes şumiyi tanıyo.
0
basond
(08.05.14)
steve jobs pazarlama dahisi, fikir uzmanı biri. ilk ürününü bile steve wozniaka tasarlatıyor.
0
veridis quo
(08.05.14)
Steve Jobs bir bilgisayar dahisi değil ki zaten. Dennis Ritchie ile Steve Jobs çok farklı kişiler karşılaştırmak doğru değil. Steve Jobs Bill Gates ile karşılaştırılabilir.

Bill gates için format bile atamaz demek doğru değil. Bill Gates yazılımdan da iyi anlar ama dahi değil orası ayrı.

Steve Jobs ise tutkulu bir pazarlamacı. Çok iyi bir ticaret adamı. Belki bir tasarımcı olduğu da söylenebilir. Fakat kesinlikle bilgisayar dahisi değil.

Ritchie ise bilgisayar bilimleri açısından önemli bir karakter. Dahi mi değil mi orası subjektif kalıyor biraz.

Pirates of silicon valley diye bir film var. Bulursan bir izle derim.

www.imdb.com
0
godsparticle
(08.05.14)
@divit bill gates konusunda yanlışsın.
wikipedia'dan biraz araştırırsan, bill gates'in vista'ya kadar aktif olarak programlamada yer aldığını görürsün.
şimdi, kalkıp da, bill gates'e "format bile atamaz demek", newton'a "ne integrali bulması! o daha çarpım cetvelini bilmez" demeye benziyor.
bak, steve jobs'un ciddi anlamda format bile atmayı bilmediğine inanırım.
zira, arkadaşlarında dediği gibi kendisi pazarlamacıdır. bilgisayar bilimcisi değil.
0
🌸pangea
(08.05.14)
Bill Gates dahi. Adam basic programlama dilini geliştiriyor, windows' un ilk sürümlerini bizzat kodluyor (geliştirici ekip lideri), hem de pazarlıyor. Hakkını yemeyelim adamın.
0
harzem
(08.05.14)
1) bill gates msdos u cp/m den esinlenerek(arak) yazıyor doğru.
2) bill gates basic i sıfırdan yazmıyor. basic i ilk yazan john kemeny ve thomas kurtz (1964). Gates basic in yeni geliştirilen ALTAIR sisteminde çalışabilecek kısıtlı bir versiyonunu yazıyor (1974).
3) bill gates gayet zeki birisi. 160 iq oranına sahip. Yazılım konusunda dahi olmakla birlikte pazarlama konusunda da çok başarılı birisi.
4) steve jobs "bilgisayar dahisi" değil ama pazarlama dahisi ya da vizyonu geniş bir ürün geliştirme uzmanı diyebiliriz sanırım.
5) dennis ritchie altı okka tşklı bir abimizdir. RIP
0
vampir akrep
(08.05.14)
(9)

toplu halde sınava girmemek

kırmızıkaşekaban
tamamen keyfi sebeplerle iptal edilen ve kılıf olarak "sistematik kopya çekme"nin iddia edildiği bir vize sınavımız var. çarşamba günü tekrar edilecek. dersi alan 96 kişinin tamamı yapılacak yeni sınava girmezse ne olur?yönetmelikleri okudum bununla ilgili bir madde bulamadım. kendi okulunda bununl
tamamen keyfi sebeplerle iptal edilen ve kılıf olarak "sistematik kopya çekme"nin iddia edildiği bir vize sınavımız var. çarşamba günü tekrar edilecek. dersi alan 96 kişinin tamamı yapılacak yeni sınava girmezse ne olur?
yönetmelikleri okudum bununla ilgili bir madde bulamadım. kendi okulunda bununla ilgili bir yönetmeliği bulunan var mı?
0
kırmızıkaşekaban
(08.05.14)
en iyi ihtimalle herkes kalır en kötü ihtimalle hepiniz kınama cezası alır yada uçarsak bir süre uzaklaştırılırsınız.
0
basond
(08.05.14)
sınava girersek de hepimiz kalacağız. bizi bırakmak için tekrar edilecek bir sınav. kalmak kimsenin umrunda değil. ceza alacağımızın ise yönetmeliklerle desteklenmiş olması gerekiyor? neye göre ceza verecekler bize?
0
🌸kırmızıkaşekaban
(08.05.14)
ben bir şekilde kılıfına uydurulup ceza alacağınızı düşünüyorum yeter ki istesinler. Burası hukuk devleti falan değil.
Bu benim şahsi görüşüm.
0
basond
(08.05.14)
96 kişi kitle halinde hareket edebileceğinizi düşünmüyorum. illa ki arada çürükler çıkacak sınava girecektir.
0
ludovico
(08.05.14)
96 kişi ile o yola çıkılmaz.

1 tanesini çekerler kim ya da kimler organize etti bu işi diye aranızdan bi kaçınızın başı belkide senin de başın yanar. sayı çoğaldıkça çürük elma, ispikçi çok çıkar.
0
dios
(08.05.14)
96 kişiyi sınavdan bırakmak için neden yeniden sınav yapılıyor bana mantıklı gelmiyor. 96 kişi hiçbir şey yapmadı da 96 kişiye birden düşman oldular herkesi bırakalım mı dediler?

Eğer bu şekilde olduysa 96 kişiyi birden sınava girmedi diye bırakırlar. 96 kişinin birden sınava girmemesi bi organizasyona işaret eder. Soruşturma başlatılır. Bu adamlar niye sınava girmedi, birileri mi tehdit etti ne oldu diye. Muhtemelen de disiplin cezasıyla sonuçlanır. Yönetmelikte doğrudan "toplu halde sınava girmek" diye bir şey belirtilmesine gerek yok ceza almanız için.
0
godsparticle
(08.05.14)
Illa ki o ainava girecek olan donekler vardır. Yola çıkılmaz öyle çoğunlukla.
0
queensalvoo
(08.05.14)
sınava girecek olanlar olmasa bile ve siz 96 kişi birlikte hareket edebiliyor olsanız bile; sıkıntı doğacaktır.

godsparticle +1

edit: okul marmara üniversitesi, az önce baktım yönetmeliğe, toplu halde sınava girmemeyle ilgili bir şey yoktu.
0
vedat chili peppers
(08.05.14)
arkadaşlar cevaplar için teşekkür ederim. idealist düşünmüyorum. illa ki sınava girmeyen olur ama sorum bu değil.lütfen, rica ediyorum soruya odaklanırsanız...

*dersi alan 96 kişinin tamamı yapılacak yeni sınava girmezse ne olur?
*kendi okulunda bununla ilgili bir yönetmeliği bulunan var mı?

soru bundan ibaret. merak ettiğim kısım sadece bu.
0
🌸kırmızıkaşekaban
(08.05.14)
(21)

Bu klip rahatsız edici değil mi?

MouseP
http://www.youtube.com/watch?v=2vjPBrBU-TM Klipteki kız bu:Maddie Ziegler http://en.wikipedia.org/wiki/Maddie_Ziegler12 yaşında şu an.
www.youtube.com

Klipteki kız bu:
Maddie Ziegler en.wikipedia.org
12 yaşında şu an.
0
MouseP
(07.05.14)
Modern dans figürleri cinsel ögeler barındırıyor ve bu klip gözümde çocuk pornosundan farksız. Kendimi açık görüşlü bir insan olarak nitelendirirm ancak 12 yaşındaki bir kızın böyle bir dans için çok küçük olduğunu düşünüyorum.
0
iki ekmek bir sigara
(07.05.14)
kesinlikle rahatsız edici buluyorum. bu tür bir dansı 12 yaşında bir çocuğun yapması şart mı diye sorgulatıyor kendini.
0
battal gemalmaz
(07.05.14)
www.google.com.tr şu veletler daha rahatsız edici geliyor bana.
kostümü sorgulanabilir belki ama erotik ya da rahatsız edici gelmedi pek.
0
kobuzchu kiz
(07.05.14)
rahatsız edici gelmedi hiç. hatta keyifle izledim.
0
lengerius
(07.05.14)
gelmiyor çünkü erotik değil. allaseniz neresinde cinsel öge gördünüz bu dansın ? videonun tamamı izledim ama herhangi erotik bir ögeye rastlamadım. ben de pole dance falan yapacak sandım.

erotik budur: www.youtube.com

kimseyi alındırmak istemem ama duyuruda verilen kızın dansını rahatsız edici bulanlar sorunu zihniyetlerinde aramalılar.
0
empati kuramayan psikolog
(07.05.14)
Bana da hiç rahatsız edici veya erotik gelmedi. Hatta, ikinci kere açtım "Bir şey mi kaçırdım" diye düşünerek. Çoğu artistik jimnastikçilerin yaptığı hareketler zaten.
0
aychovsky
(07.05.14)
ben pek bir şey anlamadım. Rahatsız edici olan kısmı tam olarak neresi? Klibi biraz atlayarak izledim müzik iğrenç diye.
0
godsparticle
(07.05.14)
hiç rahatsız edici değil. ben başarılı bir kız çocuğu gördüm. sağa sola hoplaması erotik değil olsa olsa sevimli olabilir.
nesi erotik ben anlayamadım?
0
mutevazi
(07.05.14)
klipte erotik öğe görenler bana bir söyleyebilir mi cidden meraklardayım neresinde erotiklik var?
Kıza yaşından büyük gösteren bir peruk takılmasını ve makyaj yapılmasını fazla buldum, onun dışında rahatsız edici gelmedi hayır.
0
kaymaktutmayansicaksut
(07.05.14)
klip harika. kız mükemmel. bu klipte cinselliğin herhangi bir formunu görebilenler ise hastalıklı bir zihne sahip diye düşünüyorum.
0
einherjar
(07.05.14)
kız jimnastikçi, yaptığı hareketlerde cinsel figür falan göremedim ben. çoğu herhangi bir ritmik jimnastik performansında yapılan hareketler. o yerlerde sürünme bükülerek kalkma falan cinsel motifler değil, jimnastik hareketleri.
kıza giydirilen ten rengi mayo-peruk-makyaj işi başka ve rahatsız edici bir boyuta getiriyor.
söylemeye çalıştığım, klipteki kız da bu kılıkta olsa kimseyi rahatsız eden tuhaf bir durum olmazdı www.youtube.com 30. saniyeden itibaren izlemeye başlayın.
0
alice practice
(07.05.14)
çocuğun kıyafeti dışında rahatsız edici bir yanını göremedim. erotizme dair bir emare yok, jimnastik hareketleri yapıyor çocuk.
0
devilred
(07.05.14)
12 yaşında bir çocuğa "iddialı" bir kostüm giydirip makyajlı ve peruklu şekilde dans ettiren ve bunu normal kabul eden arkadaşlar hastalığı kendilerinde arasınlar.
Dikkat ederseniz çocuğun cinsiyetinden ve dansından bahsetmiyorum.
0
battal gemalmaz
(07.05.14)
Garip garip insanlar gelmiş "hastalıklı zihin" diye yorum yapmışlar. Bana burada bir cevap hakkı doğmuş oluyor. Burada az bilip çok konuşan insanlar için biraz bilgi vermek istiyorum.

Öncelikle klipte izlediğiniz şey bir jimnastik gösterisi değil modern danstır. Bunun ayrımına varabiliyor olmak bu konuda yaptığınız yorumların geçerli olması açısından çok önemli. Modern dansın tarihsel gelişimi göz önüne alındığında söz konusu küçük kız çocuğunun giydiği kıyafet, yaptığı dansla son derece uyumlu ve tutarlıdır. Çünkü bu dans türü klasik bale sahnelerine egemen olan Viktorya tarzı -utangaç ve bakire- kadın imgesine bir tepki olarak doğmuştur ve estetik olan kadın vücudunu ön plana çıkarmayı hedeflemiştir. "Kadın vücudu" sözleri umarım dikkatinizi çekmiştir. Söz konusu klipteki saçmalık da burada başlıyor işte. İzlediğiniz vücut bir kadına değil küçük bir kız çocuğuna ait. Sanırım şunu da eklemem gerekir: Kadın vücudunun ön plana çıkarılması başlı başına cinsel bir ögedir.
0
iki ekmek bir sigara
(07.05.14)
BU mantıkla 18 yaşından önceki kızların modern dans yapması yasaklanmalı
0
godsparticle
(07.05.14)
@asilov komple youtube'a giremiyorsunuz siz, yoksa link sağlam.
0
🌸MouseP
(07.05.14)
Kızın dans etmesinde herhangi bir sorun yok ve klip zaten erotik değil, bunda sanırım hemfikiriz.
Ben bu klibi bugün 4chan'deki pedofil heriflerden duydum. Bu adamların sizin gibi düşünmediğine eminim. Beni asıl rahatsız eden sanırım bu klibin erotik olması değil bir kısım insanların erotik bulması.
0
🌸MouseP
(07.05.14)
Modern dansı sıkıcı bulmama rağmen inatla baştan sona izledim. Her hangi bir rahatsız edici/cinsel çağrışımlı figüre rastlamadım.
0
zombi
(07.05.14)
bana da rahatsız edici gelmedi. hatta kızın ten rengi giydirilmesi ve peruğu da oyuncak bebeğe benzetilmek için yapılmış dolayısıyla bir çocuğun dans etmesi vücut silüeti olarak daha uygun görünüyor.
0
Lim5
(07.05.14)
keyifle izledim. zerre erotik bulmadım. cinsi hiçbir şey düşünmedim.
0
papillon7
(07.05.14)
@sour
beni rahatsız eden 12 yaşında bir "çocuğun" bu "kılıkta" dans etmesi. ben bir çocuğu böyle dans ederken görünce rahatsız oluyorum arkadaş var mı daha ötesi bunun? cinsellikle bağdaştırdığım bir nokta yok, beni rahatsız eden çıplaklık ve çocuğa yaşından büyük bir rol biçilmesi.
beğenip izleyen normal gelene saygı duyarım ama benim düşüncem bu.
0
battal gemalmaz
(07.05.14)
(1)

Oyunlar teorisi için kitap

bg
Merhabalar. Bununla ilgili herhangi bir eğitim almadım. (işletmede filan dersi vardır belki diye söylüyorum.) Sadece teoriyi merak ettim ve okumak istiyorum. Önerebileceğiniz, teoriyi ayrıntılı şekilde açıklayan kitap var mı? Bir de bulunabilecek bir yerde olursa sevinirim. İstanbul veya internet üz
Merhabalar. Bununla ilgili herhangi bir eğitim almadım. (işletmede filan dersi vardır belki diye söylüyorum.) Sadece teoriyi merak ettim ve okumak istiyorum. Önerebileceğiniz, teoriyi ayrıntılı şekilde açıklayan kitap var mı? Bir de bulunabilecek bir yerde olursa sevinirim. İstanbul veya internet üzerinden alabilirim.
0
bg
(06.05.14)
Oyun teorisini kitaptan alıp öğrenmek biraz zor (sıfırdan başlayıp detaylı biçimde). Zor derken konunun zor olmasından değil. Sorun bir noktadan sonra sıkıcı gelmeye başlaması (eğer bir yerde kullanmıyorsanız öğrendiğiniz şeyleri).

Bunun için size iki tane pdf önereceğim. Bunları okuyun eğer ilginizi çekerse kitap da alır devam ettirirsiniz.

www.theorie.physik.uni-muenchen.de

www.cdam.lse.ac.uk
0
godsparticle
(07.05.14)
(10)

6liraya poğaça mı 10tl ye pizza mı?

ibomiu
6 liraya tanesi 75 kuruştan bi dünya sade, zeytinli, peynirli, pirinçli poğaça alabiliyorumyanımda dominos var. gel al da 9,90tl ye ortaboy pizza var..hangisiyle daha iyi doyarım demeyeceğim. poğaça daha iyi tıkıyor elbet. ama pizza da da içinde bir şeyler var peynir zeytin et.. 4 lira fazla verip p
6 liraya tanesi 75 kuruştan bi dünya
sade, zeytinli, peynirli, pirinçli poğaça alabiliyorum

yanımda dominos var. gel al da 9,90tl ye ortaboy pizza var..

hangisiyle daha iyi doyarım demeyeceğim. poğaça daha iyi tıkıyor elbet. ama pizza da da içinde bir şeyler var peynir zeytin et..

4 lira fazla verip pizza alayım mı? daha mı besleyici olur?

6 lira bi derece ama öğle yemeğine de 10lira verme diyor beynim..

yani
1kilo poğaça mı (poğaçaya da yumurta katıyorlar galiba)
500 gr pizza mı daha besleyicidir?

not:fazla kilo vb problemim yok. özgürce, sınırsızca yiyebiliyorum hamur işini.. hatta fazla zayıfım.
0
ibomiu
(06.05.14)
on liraya gidip kahvaltılık alışveriş yapın madem, yumurtaydı peynirdi...
0
iste o kavunici balik
(06.05.14)
çalıştığım yer şehir dışında malesef. bakkal bile yok. bir tek ikisi var. bir de yemek sepeti var tabi.
0
🌸ibomiu
(06.05.14)
dominostan normal hamur pizza al çok doymak istiyorsan. Poğaça bildiğin hamur topu pizzada en azından farklı malzemeler var.
0
rodriguez2
(06.05.14)
pizza tabi ki, poğaça neymiş.
0
theos ek mekhanes
(06.05.14)
zayıflık=sağlık diye bir denklem yok.

Pizza da poğaça da çok sağlıksız şeyler. Kilo probleminiz olmaması bu yiyeceklerin size zarar vermediği anlamında gelmez.
0
godsparticle
(06.05.14)
pizzanın içindeki sosisin salamın "besleyici" olduğunu düşünmüyorum zira onlar "et" değil.
sıcak poğaça+çay. mis.
0
nax
(06.05.14)
@godsparticle biliyorum. sadece poğaça kilo yapar yerine pizza ye denmesin diye söylemiştim. eldeki imkan belli vucudumun tolere edebileceği miktar belli..
0
🌸ibomiu
(06.05.14)
Siz istediğinizi yiyin o kısma takılmıyorum ama "vücudunuzun tolere edebileceği miktar" dediğiniz şey kilo. Ben size farklı bir şey anlatmaya çalışıyorum. Sadece uyarmak istedim. Kilo yapmıyor o zaman bence sağlıklı mantığı yanlış. Besleyici falan yazdınız diye böyle bir şey yazma ihtiyacı duydum. Yoksa her insan yediği sağlıksız şeylerden elbette kendi sorumludur ben sadece uyarmak istedim gerisi size kalmış.
0
godsparticle
(06.05.14)
@godsparticle : aa yok yanlış bi uslup kullandım sanırım özür dilerim. tam olarak benim istediğim, sorduğum soruya cevap verdiniz aslında. sadece insanlar yanlış noktaya takılmasın diye yazmıştım onu.

atıyorum mercimek kilo yapar ama sağlıklıdır. Pepsi zero kilo yapmaz belki ama sağlıksızdır..

yani derdim hangisinin mercimek yemeği olduğunu bulmaktı.

tabi aradaki fark mercimek ve kola kadar uçurum olmadığından dolayı danıştım. pizza sevmiyorum ama kahvaltı tüketim malzemelerinden oluşuyor: peynir zeytin ekmek..

poğaça: emin değilim ama yumuta ve sütten yapılıyordu..
her ikisinde de un kullanılıyor.. yani sağlıksızlıkları birbirine yakın.. sağlıklı kısımları?
0
🌸ibomiu
(06.05.14)
İçinde kullanılan yağın ne yağı olmadığınız şeylerin hepsi zararlı olabilir. Kaldı ki bu poğaça ve pizza'da kullanılan yağlar ucuz olsun diye üretilmiş hakkaten çok sağlıksız yağlar. Pizza'da besleyici dediğiniz şeyler sucuk, sosis, salam vb etler, zeytin ve peynir olabilir.

Geçen saçma sapan bir kanalda gıda belgeseli izlemiştim. Bu büyük gıda üreticileri (pizza vs.) ucuz olsun diye sosislerini, salamlarını, peynirlerini bizim markette reyonlarda gördüğümüz tarzdaki salam, sosis vs.'den seçmiyor. Zaten öyle olsa orta boy pizzaya 35 -40 tl vememiz gerekir.

Bu adamların kullandığı sosis, salam, sucuk gibi malzemeler daha önce iade edilmiş etlerin, hayvanların bilimum saçma sapan organlarının karışımından oluşuyor. Dolayısıyla et diye yediğiniz şeyin ne olduğunu aslında bilemeyiz. Belki hayvanın tırnaklarını bile olabilir bir miktar o ette.

Peynirde de aynı hile var. DOlayısıyla bu tarz besinlerin tüketilmesi sırf kilo açısından değil başka sebeplerle de zararlı. İçinde un olması her ikisini de diyabet vb. hastalıklar için tehlikeli yapıyor ayrıca.

Bana soracak olursanız eğer seçme şansınız varsa (belki de illa ikisinden birini yemek zorundasınızdır) bu ikisini de seçmeyin.

Ha ben illa bu iksinden birini yemek zorundayım diyorsanız, mantık olarak malzemesi az olanı seçin. Böylelikle zararlı madde alınımını azaltmış olursunuz. Pizza alacaksanız sadece domates soslu gibi olanlardan almaya çalışın. Ya da mümkün olduğunca sade poğaça. İkisinin de zararlı olduğunu bilmeniz lazım ama. Önemli olan nokta bu.
0
godsparticle
(06.05.14)
(7)

ekmegi tamamen birakmak sac dokulmesi mi yapiyor?

tutun kolonyasi
ozellikle erkekler cevaplasin, bi ara 1 ay ekmek agzima surmedim lan ne iyiydi cok dinctim sonra bi yerde sac dokuyo ayrica zararli filan dendi biraktim. ne diyosunuz dostlar fikriniz bilginiz,
ozellikle erkekler cevaplasin, bi ara 1 ay ekmek agzima surmedim lan ne iyiydi cok dinctim sonra bi yerde sac dokuyo ayrica zararli filan dendi biraktim. ne diyosunuz dostlar fikriniz bilginiz,
0
tutun kolonyasi
(06.05.14)
Alakası yok. Ekmekten alıp da başka gıdalardan alamayacağın esansiyel bir madde yok.
0
arnold schwarzeneger
(06.05.14)
yok öyle bişi
0
chavezding
(06.05.14)
ekmek yemeyince neden dökülüyor b vitamini eksikliğinden mi? Öyleyse b vitamini hapı atarsın olay çözülür :) Ama hiç ekmek yememek de ekstrem bir durum gibi geldi. Hani fastfood hamburger, pizza, pide, poğaça-simit vs hamur olan her şey aynı değil mi? Cidden hiç mi yemiyorsunuz? Ben beyaz ekmek yemiyorum mesela, hep tam buğdaylı-kepekli-çavdarlı vb. alıyorum bunu deneyebilirsiniz.
0
rodriguez2
(06.05.14)
allah belami versin 21 gun agzima surmedim. vucudum hafifledi. hic mide yanmasi yasamiyirdum artik. birakacam la bu ekmegi.
0
🌸tutun kolonyasi
(06.05.14)
İçinde un olan her şeyi bıraktım. 2 yıldı saç dökülmesi sorunum olmadı.
0
godsparticle
(06.05.14)
bağyanım ama ihtirasla cevap vermek istiyorum, 6 ay ağzıma buğday unlu gıda sürmedim bi alternatif tıp şeysinin tavsiyesi üzerine, hayatımın en dinç ve salıklı günleriydi. saç maç dökmüyo her şeyimle güzelleşmiştim, kilolu olmama rağmen göbeğim dümdüzdü. keşke hep devam edebilseydim ama bu memlekette çok zor.
0
shiranai
(06.05.14)
çok sağolun dostlar. gerçekten çok yardımınız dokundu bu arada @soul allah nazardan korusun fırça saçlarını :)
0
🌸tutun kolonyasi
(06.05.14)
(10)

güneş sisteminin genel adı?

kül
yahu kafam basmadı. güneş sistemi bir nedir? yıldız sistemi veya gezegen sistemi tanımlarına uymuyor. ikisinden de var. içinde kendimiz varız diye özel bir küme mi oluşturmuşuz? içinde hem yıldız hem gezegen olan böyle sistemlerin genel adı ne? başka örneği var mı?
yahu kafam basmadı. güneş sistemi bir nedir? yıldız sistemi veya gezegen sistemi tanımlarına uymuyor. ikisinden de var. içinde kendimiz varız diye özel bir küme mi oluşturmuşuz? içinde hem yıldız hem gezegen olan böyle sistemlerin genel adı ne? başka örneği var mı?
0
kül
(06.05.14)
Solar system. Sol, bizim güneşin özel adı.
0
transall
(06.05.14)
en.wikipedia.org
burda ööle demiyo valla
0
🌸kül
(06.05.14)
ingilizcesi planetary sistem. gezegenler sistemi falan demek işte kabaca çevirirsek.
0
argent dawn
(06.05.14)
en.wikipedia.org

"460 systems (including the Solar System) are now known to consist of two or more planets."
0
mischief maker
(06.05.14)
"The principal component of the Solar System is the Sun". Burada "the solar" demiş, "a solar system" değil.

Ne diyo orada?
0
transall
(06.05.14)
orada oyle diyor valla. sadece bizim gunes ve etrafindaki gezegenler gunes sistemi diyor.

transall hakli
0
beriberi
(06.05.14)
godsparticle
(06.05.14)
hah işte the'yı diyorum ben de, bizim sisteme özel ad vermişler, di mi? ilk cevaptan ben "hepsine solar deniyor da bizim güneş de adını oradan almış" gibi anladıydım.
0
🌸kül
(06.05.14)
dünyaya da the earth diyorlar gavur işi bunlar çok takmayın kafaya. the earth, the sun, the solar system. niyeyse böyle kullanılıyor özel ad bunlar hep.
0
argent dawn
(06.05.14)
sun, planetary bir sistem varsa ortadaki çekim merkezine deniyor. sol, bizim sun ın özel adı, evrende ikinci bir sol yok. yani sorunun asıl cevabı gezegen sistemi. karışıklık şurada, sol ve sun kelimelerini biz aynı şekilde, güneş olarak kullanıyoruz.
0
transall
(06.05.14)
(9)

araba kullanmaca

kibrit kutusu
selamlar.yüksek sayılabilecek hızlarda giderken durmamız gerektiğinde(örneğin 100km/h hızla seyir ediyorken kırmızı ışık yandı), vitesi tek tek küçülterek durmak mı daha doğru, yoksa boşa alıp frene basmak mı?
selamlar.
yüksek sayılabilecek hızlarda giderken durmamız gerektiğinde(örneğin 100km/h hızla seyir ediyorken kırmızı ışık yandı), vitesi tek tek küçülterek durmak mı daha doğru, yoksa boşa alıp frene basmak mı?
0
kibrit kutusu
(04.05.14)
mesafeye göre değişir. 40-50 metre kaldıysa fren. daha fazlaysa önce motor freni sonra fren olabilir.
0
alperz
(04.05.14)
her 2 bin devir civarına düştüğünde vites küçültmek faydalı olur. ama mesafe uzunsa (150-200m) frenle durmak da frenlerde çok aşınma yaratmaz.
0
sttc
(04.05.14)
Önce vitesi boşa atmak arabanın hızlanmasına neden olabilir.bu yüzden motor freni veya direkt fren...
0
sapkasiz cikmam abi
(04.05.14)
vitesi bosa almak hicbir zaman iyi degil. vites bostayken fren hidroliklerinin bosalma ihtimali var. bu durumda frenler tutmaz. 5'te bile olsa vites takili olmali. isin dogrusu devir cok yukselmeyecek sekilde vitesi dusurmek. hatta eger bir viraja cok hizli giriyor oldugunu farkedersen fren yaparak viraja girmek aracin savrulmasina neden olur. onun yerine vitesi 2 vitesi dusurerek motor freni yapmak hem araci ani bir sekilde yavaslatir, hem de kontrolun soforde kalmasina yardimci olur.
0
crucio
(04.05.14)
vitesi kurcalamana gerek yok. tek olay dururken ışıklara yaklaşıldığında debriyaja basman olacak. yaklaşık 30 km/sa hıza düştüğünde arabanın istop etmemesi için debrayaja basıp durmalısın. o sırada boşada atabilirsin veya atmayabilirsin ama atmasan iyi olur.
0
false pretension
(04.05.14)
hem motor freni hem normal fren aynı anda...
0
mortar
(04.05.14)
Trafik ışıklarının olduğu bir yola 100 km/sa? Bence araba kullanmak konusunda başka bilgi eksikleriniz de var önce onlardan başlayın derim ben.
0
godsparticle
(04.05.14)
@godsparticle sorumun net anlaşılması için 'örnek' verdim.
bir de asıl sorum: tabiki frene basacağız ama boşa almak mantıklı mı? değilmiş anladığım kadarıyla, vitesi düşürmek gerekiyor.
0
🌸kibrit kutusu
(04.05.14)
Boşa almak yanlış, frenle debriyaja aynı anda abanmak da.
0
arnold schwarzeneger
(05.05.14)
(6)

tanımadığın yabancı birine fotoğraftan ulaşma

manuel mandalina
arkadaşlar bir müzede çalışıyorum. burada bir ton fotoğraf makinası unutuluyor, sahibi bir süre çıkmazsa makina buraya kalıyor. bugün elimize iyi bir makina geçti. içinde sahibi olduğunu tahmin ettiğim kişinin bir fotoğrafı var. bir de kızı olduğunu tahmin ettiğim bir kızın fotoğrafı var. sanırım fr
arkadaşlar bir müzede çalışıyorum. burada bir ton fotoğraf makinası unutuluyor, sahibi bir süre çıkmazsa makina buraya kalıyor.

bugün elimize iyi bir makina geçti. içinde sahibi olduğunu tahmin ettiğim kişinin bir fotoğrafı var. bir de kızı olduğunu tahmin ettiğim bir kızın fotoğrafı var. sanırım fransız ya da belçikalı falanlar. bu insanları bu fotolardan yola çıkarak nasıl bulurum?

google görsellerde arama yaptım ama bi sonuç çıkmadı.
0
manuel mandalina
(30.04.14)
makine eğer iyiyse fotoğrafın exif bilgilerinde nerede çekildiği de çıkıyor olabilir.
fotoğrafların arasında, adamın evinde ya da işyerinde çekindiğini düşündüğün fotoğrafın konum olarak nerede olduğuna bakarsın. adamın nerede yaşadığını ya da çalıştığını bulabilirsin. bu bilgilerle yoluna devam edersin. gibi olabilir.
0
goddar
(30.04.14)
www.stolencamerafinder.com böyle dener misin bir fotoğrafları. belki bulunur.
0
ibomiu
(30.04.14)
exif bilgilerinde konum yok, web sitesi de detaylı arama için ücretli üyelik istiyor :/
0
🌸manuel mandalina
(30.04.14)
twitter'da facebook'ta vs yazın, direkt fotoğraflarını paylaşmayın ama yeterli bilgi verip size dönüş yapılmasını isteyin. retweet, paylaş derken ulaşabilir belki kendilerine kadar.
0
kobuzchu kiz
(30.04.14)
hem kendi sehrin hem de diger ulkeler icin craigslistte ingilizce ilan verebilirsin veya imgura bir fotosunu yukleyip bu insanlari taniyorsaniz kameralari bende bana ulasmalarini saglayabilir misiniz diyebilirsin, ikisi de yurtdisinda cok kullanilan web siteleri, kendileri gormese bile yakinlarinda biri gorur. dogru sahibe ulasmak ve uyaniklardan kurtulmak icin ispat istemeyi unutma.
0
mavicorap
(30.04.14)
Benzer bir olay bizim de başımıza gelmişti ders olması açısından yazayım.

Bir fotoğraf makinası buldu arkadaşım. Çantasıyla hem de. Ben güvenlik görevlisine bırakalım adam gelir alır desem de arkadaşım saf olma lan güvenlik görevlisi onu satar dedi. Makine de tahminen 2000 dolar civarı bir body ve bir o kadarlık bir lensten oluşuyor. İyi de bir alet. Neyse sonra arkadaş aldı evine götürdü.

Makinenin içinde bir adamın kızıyla fotoğrafı falan vardı. Çantayı karıştırmış hayyam'daki bir dükkanın kartı varmış. Götürmüş oraya. Demiş bu tonton amca veya kızının fotoğraf makinası bu bunları tanıyor musunuz? Adam demiş ki bu fotoğrafı kimseye gösterdin mi? Yok demiş arkadaş. Satıcı demiş ki bu tonton amca ve yanındaki de metresi sakın kimseye verme bu fotoğrafı başına bela açarsın. Herifin kim olduğunu öğrenemedik ama mafya falandır diye düşünmüştüm ben. Arkadaşın da uzun süre uykuları kaçmıştı ya fotoğrafçı paylaşırsa fotoyu suçu bana atarsa diye. 2 yıl falan oldu bir bok olmadı gerçi. Belki fotoğrafçı arkadaşla kafa buldu bilmiyorum. Ama sizin elinizdeki foto da adamın gayri meşru kızı falan olur bir şey olur onun için çok fotoğraf paylaşmak doğru olmaz.
0
godsparticle
(01.05.14)
(10)

diyetisyenler, diyet yapanlar veya bu konuda bilgisi olanlar

alttire
Size Bir günlük yedigim şeyleri yazayım Kahvaltida 1 yumurta haşlaması peynir domates salatalık Öglen ton balıklı veya tavuklu salata yağsız.Aksama sebze yemegi veya tavuk et bunlara benzer menüler yiyorum genelde. Arada meyve yerim bunlar dışında veya haftanin 1 gunu biraz fazla yerim canimin iste
Size Bir günlük yedigim şeyleri yazayım
Kahvaltida 1 yumurta haşlaması peynir domates salatalık
Öglen ton balıklı veya tavuklu salata yağsız.
Aksama sebze yemegi veya tavuk et bunlara benzer menüler yiyorum genelde. Arada meyve yerim bunlar dışında veya haftanin 1 gunu biraz fazla yerim canimin istedigi seyler varsa haftanin bir gunune birakirim ertesi gun yine normale donerim. Anlamadigim sey çevremde bir çok insanın makkarnalar pizzalar yiyip kilo almaması benimse haftanın bi kaç günü fazla yesem hemen kilo almam. Metabolizmaya bağlıdır elbet peki benim ne yapmam gerekir.doktora gitsem neye baktırmam gerekir? Sporla yap düzelir denir ama bıraksam yine aynı olmaz mı bunun bir tedavisi yok mu?
0
alttire
(30.04.14)
(bkz: glikojen)

diyetten sonra karbonhidrat ağırlıklı bir şey yiyip 2-3 kilo tartıda oynamak normaldir. glikojen depolarını ve kaybettiğin suyu geri dolduruyorsun.
0
groove salad
(30.04.14)
Aldığın proteini arttırıp, biraz da yağ ekler, üstüne de spor yaparsan, daha kalıcı bir yağ yakın süreci sağlarsın.
0
arnold schwarzeneger
(30.04.14)
Tiroidinize baktırabilirsiniz. Bir endokrinoloji bölümünden ya da iç hastalıklarından randevu alın kan testi yapsınlar tiroid sorununuz varsa zaten doktor size ilaç yazar (doktor değilim).

Öncelikle hareketsiz bir hayat olmaz. Hareket şart. Deli gibi spor salonlarında terleme ordan oraya atlama, aletlerle çalışmak şart değil. Hareket şart. Yürüyüş yapın her gün 40-45 dk. Açık havada yürüyün. Başka bir şey değil. Sonra severseniz arttırırsınız.

ama anlamadığım neden yağ yemediğiniz. Kanola, ayçiçek, mısırözü filan değil de zeytinyağı, halis tereyağı falan yiyebilirsiniz. Hatta yemelisiniz. Kızartma yiyin demiyorum.

İkincisi az falan yemeyin yahu. Neden az yiyorsunuz? Aç kala kala ne kadar sürdürebilirsiniz bir diyeti. Aç gezmeyin. Karnınızı doyurun. Sağlıklı şeylerle doyurun. Et yiyin, sebze yiyin, yoprut yiyin, çorba için. Ekmek yemeyin, tatlı yemeyin, hiçbir işlenmiş gıda kullanmayın (light ürünler dahil). Ceviz, fındık, badem yiyin (kavrulmamış ve sossuz).

Sürekli pizza veya benzeri "junk food" ile bselenen birinin kilo almaması ile ilgili iki teorim var. Ya inanılmaz hareketli bir hayatı vardır (her gün 8-10 m koşu falan yapıyordur) ya da hipertiroid benzeri bir hastalığı vardır tiroid bezi fazla çalışıyordur.
0
godsparticle
(30.04.14)
rutin günlerde çok az yiyorsunuz. gerçi miktar belirtmemişsiniz ama belli yani öyle olduğu.
bir de fark etmeden yedikleriniz olabilir. o minik minikler de birikip ihmal edilebilir seviyeden çıkabiliyor.
yazmanızı tavsiye ediyorum TÜM yediklerinizi. 1 hafta yazın bakalım ve hesaplayın. nasıl bir sonuç çıkacak.
bana sorarsanız normal günlerinizde yediklerinizi artırıp, off günlerinizdekini de bir miktar düşürürseniz sorununuz çözülür. biraz daha sıkı takibe alınız derim.
sporu da mutlaka dahil edin hayatınıza.
"bırakırsam"?
bırakmamalısınız :)
0
icemint
(30.04.14)
yağ tüketmeden, yağ yakamazsınız. bunu bir araştırın.
karbonhidratı da sebzelerden, yoğurttan, peynirden zaten alıyorsunuz. meyve de yiyormuşsunuz, oradan da alıyorsunuz. (bence azaltın meyveyi de)
özetle: ben hiç tavsiye etmiyorum ekmek makarna gibi gereksiz eklentiler yapmanızı.
0
icemint
(30.04.14)
Vücudun herhangi bir şekilde karbonhidrat tüketimine ihtiyacı yok. Hele diyette hiç yok. Esansiyel yağ asitlerini ise vücut kendisi üretemez.

Yani, yağ alınmalı.
0
arnold schwarzeneger
(30.04.14)
Vücut kendi glikojenini üretebiliyor. Bunu dışarıdan hazır karbonhidrat olarak almaya gerek yok.
0
arnold schwarzeneger
(30.04.14)
@Asilov
bakliyat eklenebilir tabii beslenme programına. mercimektir, barbunyadır gayet faydalı. ayrıca ben "arada" yenecek olan karbonhidratlara da çok karşı durmuyorum. gerekli değil ama yenebilir.
benim karşı durduğum (tavsiye etmediğim), günlük programa ekmek, makarna, pilav gibi son derece gereksiz gıdalar ekleyip bunları rutin ve alışkanlık haline getirmek. hele ki kilo kontrol problemi yaşanıyorsa.

yağ mevzuunda ise ekstra bir şey söylemeyeceğim. o yüzden cümlemin sonuna "araştırın" diye eklemiştim zaten. zannetmekle olmuyor biliyorsunuz.
0
icemint
(30.04.14)
@Asilov, bruce lee kadar hareketli ve sporla iç içe bir yaşamınız varsa zaten pirinç, makarna, ekmek yemeniz çok sorun değil. Ben yüzme takımındayken dünyaları yerdim, iki litre de kola içerdim ama şimdikinden çok daha zayıftım. Ama sağlıklı değildim tabii orası ayrı. Saçma sapan cipslerle hamburgerlerle besleniyordum.
0
godsparticle
(30.04.14)
Vücudun dışarıdan gelecek şekere ihtiyacı yoktur, kendi şekerini kendi üretebilir lakin bunun için gerekli olan şey sağlıklı karbonhidrat kaynağıdır. Misal şekeri çikolatadan da üretir çavdar ekmeğinden de üretir pırasadan da üretir ama çikolatadan üreteceği şeker basit şeker olduğu için kesinlikle tavsiye edilmez. Çavdar ekmeği kompleks karbonhidrat kaynağıdır sağlıklıdır ama onun aşırı tüketimi de, kalorisi yüksek olduğu için, kilo artışına neden olur. Kişisel önerim hiç tüketilmemesidir ama kontrollü olarak günlük birkaç dilim tüketilebilir. Onun dışında, gerçek karbonhidrat kaynağı sebzelerdir; glisemik indeksi düşük, kalorisi azdır. O nedenle pırasa brokoli karnabahar gibi sebzelerden alınacak karbonhidrat, vücut için gerekli olan şeker ihtiyacını efektif bir şekilde karşılayacaktır. Yani; sebze iyidir, tahıl ürünleri mecbur kalmadıkça tüketilmemeli; basit şekerler zehirdir.

Onun dışında, birçok vitamin dışarıdan alınan yağ ile etkileşime girerek vücutta işler hale gelmektedir. O nedenle yağ alımı yapmadan yağ yakımı yapılmaz. Tabii yağdan kasıt margarin değil; zeytinyağı tereyağı fındıkyağı veya omega 3 gibi sağlıklı yağlardır.

Haftanın bir günü serbest beslenme çok fazla; belki ayda bir defa olabilir. Ayrıca naçizane önerim meyveyi çok sık tüketmeyin, fruktoz oranı nedeniyle birçok meyve kilo yapıcı özelliğe sahiptir.

Bir insan sürekli makarna pizza yiyip onları yakacak aktiviteler yapmayıp yine de kilo almıyorsa muhtemelen onun da bir sağlık sorunu vardır, doktora görünmesi şart. Onlara özenmeyin siz.
0
angelus
(30.04.14)
(4)

Günde 1 saat yürümek

elloweeth
Geçen hafta pazartesi başladım yürümeye. Her gün 1 saat yürüyorum tempolu. Ama pek diyet yapmıyorum, diyet yapamıyorum yani abur cuburu kestim gibi, çok nadiren yiyorum, onun dışında sebze et tüketiyorum, fazlaca su içyorum. 1 ayda kaç kilo verebilirim ya da verir miyim tam anlamıyla diyet yapmadan?
Geçen hafta pazartesi başladım yürümeye. Her gün 1 saat yürüyorum tempolu. Ama pek diyet yapmıyorum, diyet yapamıyorum yani abur cuburu kestim gibi, çok nadiren yiyorum, onun dışında sebze et tüketiyorum, fazlaca su içyorum. 1 ayda kaç kilo verebilirim ya da verir miyim tam anlamıyla diyet yapmadan?
0
elloweeth
(29.04.14)
1ayda kaç kilo veririm zihniyetiyle yaklaşırsanız veremezsiniz. 1 ay sonra kaç kilo verdim diye bakmalısınız. yürüyüşlerin içine arada ufak ufak 1 dk lık çok hafif tempo koşu da koyun. diyete gerek yok. sadece hiç yememeniz gereken şeyleri bilin. mesela mayonezi ellemeyin. patates kızartması falan yağlı kızartmaları ellemeyin. hazır gıdalardan uzak durun. 3 ay sonra neticesini alırsınız.
0
ykyt
(29.04.14)
kilo vermek sadece yaptığınız aktiviteye bağlı değil. Eğer burada da çok fazla görülen kalori hesapçılarındansanız o arı. O kalori mühendislerine kalsa bir insan sonsuza kadar aynı düzende kilo verebilmeli taa ki kilosu sıfır oluncaya kadar.

Eğer obezseniz beslenmenize dikkat ederseniz ve günde 1 saat tempolu yürüyüşü devam ettirirseniz, insülin direnci sorununuzu çözdükten sonra haftada ortalama 1-2 kilo verebilirsiniz. Ama zaten ideal kilonuzun civarında bir kilodaysanız o zaman haftada 400-500 gram verirsiniz belki daha da az. Bu tamamen şu andaki durumunuza ve beslenme düzeninizin ne olduğuna bağlı.
0
godsparticle
(29.04.14)
yağ oranınız fazla ise ip atlamayı tavsiye ederim. Feci şekilde kardio yaptırıp yağ yaktırıyor.
0
safepassage
(29.04.14)
Aktiviteni arttırıp, aldığın kaloriyi düşürmüşsün. Eski halinle kilo alıyorsan muhtemeldir ki en azından kilo alman durur, duruma göre verebilirsin de. Ama beslenmeni düzeltmen uzun vadeli sonuç için şart.
0
arnold schwarzeneger
(29.04.14)
(13)

Kendisine verilmeyen kızın kardeşine işkence eden psikopat

r_u_h
gibiler bir şekilde önceden bu hastalığa sahip olduğu anlaşılıp gözlem altında tutulamaz mı? 6 yaşındaki çocuğa işkence eden adamın elbet daha önce de vakaları olmuştur. öğretmenler vs bu konuda eğitip şüpheli çocukları rehabilitasyon, gözlem altında tutma gibi yöntemlerle insanlara zarar vermeleri
gibiler bir şekilde önceden bu hastalığa sahip olduğu anlaşılıp gözlem altında tutulamaz mı? 6 yaşındaki çocuğa işkence eden adamın elbet daha önce de vakaları olmuştur. öğretmenler vs bu konuda eğitip şüpheli çocukları rehabilitasyon, gözlem altında tutma gibi yöntemlerle insanlara zarar vermeleri önlenemez mi?
0
r_u_h
(29.04.14)
@vfgerty

kendini kasma. adamın niyeti de temiz kurduğu cümle de.
0
hayvan herif
(29.04.14)
çocuk kıymeti yok ki bu ülkede. 1 ay içinde 6-7 çocuk öldü, az değil.bu ülkede 1 tane çocuğun ölmesi bile çok büyük bir ayıp aslında. o akıl hastası adamın ailesine de bakmak lazım. ailede ilgisiz bunun hastalığını önemsememişler. ben anne olsam çocuğumu daha çok küçük yaştan itibaren psikoloğa götürürdüm. ileride milletin canını yakmasın diye. bir sıkıntı görmesem bile götürürdüm. salıyorlar çocukları. anne ve babaların sürekli çocuklarının peşinde olması lazım. toplum olarak hiçbir şey umurumuzda değil. şeker toplamaya giden çocuklar mesela, pisipisine gitti. bir anne baba nasıl çocuğunun şeker toplamak için milletin kapısını çalmasına izin verir, aklım almıyor.
0
rock n roll
(29.04.14)
bu tür mahlukatlar tedavi edilmez kötülük onların her zerresine bulaşmıştır
0
Sandman
(29.04.14)
Ana baba ehliyetiyle baslanmali bu duzeltmelere
0
Barbunya2
(29.04.14)
abi ben dislektik olduğumu bilmeden üniversiteden mezun oldum. İlokul, orta okul, lise, üniversite sırasında bir allah'ın kulu çıkıp hacı sen bu e yerine niye 3 yazıyorsun? ya da yazdığın her şeyin harfleri karışık, konuşurken hecelerin sırasını değiştiriyorsun demedi. O kadar eğitmenin elinden geçtim. Bu disleksiyi bile tespit edemiyorlar da bence o psikopatları hiç tespit edemezler.
0
godsparticle
(29.04.14)
anne baba ehliyeti ne ya? insanların üremelerini hizaya mı sokacaksınız? oo insanların faşizm alırım bi dal..
0
vfgerty
(29.04.14)
@vfgerty
"Kızı istemiş" ve "vermemişler" bunu söylemenin neresi psikopatlık acaba? kızlar alınıp verilmesini, mal gibi görülmesini hoş karşılıyoruz demiyorum, ama gerçekte olan bu ve ailesi "vermiyoruz" demiş. ota boka linç edicem diye duyuruyu kastınız da kastınız arkadaş şiştik ya!

ikinci olarak masum bebekleri cezalandır demiyorum. okumayı, okuduğunu anlamayı öğren önce. bu rahatsızlıkların elbette kendini gösterdiği zamanlar vardır ve insanların başında onlardan sorumlu olanlar eğitilip şüphe çeken davranışı olanlar belki testlerden geçirilip, uzman yardımı görebilir, olmadı gözlem altına alınabilir diyorum. göz altı demiyorum. haftada bir gelip imza atması gibi bir şey demek istediğim. birilerine laf sokalım göt edelim de egomuz şişsin mantığı bitmedi gitti.
0
🌸r_u_h
(29.04.14)
Anne baba ehliyeti tabii ki olmalı. İnsanlar nasıl her şey için diploma sertifika vs alıyorsa asıl ebeveyn olmak için almalı. Üreme özgürlüğü diye bir şey yok, dünyaya can getirmek o kadar kolay bir şey olmamalı. Görüyoruz her önüne gelen anne baba olunca olanları.
0
mutlusismankedi2015
(29.04.14)
evet, insanların üremesi hizaya sokulmalı, hatta engellenebilmeli. faşizmse faşizm. hatta ben bu çoluğunu çocuğunu salan insanların, bakabilecek gücü olmadığı halde bir sürü çocuk doğuranların, korunma nedir bilmeyenlerin varolan çocuklarının ellerinden alınıp kendilerinin de kısırlaştırılmasından yanayım. herkes anne baba olmasın, şart değil.
0
rock n roll
(29.04.14)
kim uğraşacak ki? ölürlerse ölsünler kimin umrunda? kan parası diye bir şey var, her şeyden önce.. he duyduğumda tüylerim diken diken oluyor yemin ederim. kuzeninin tecavüzüne uğrayıp suçlu ilan edilen çocuklar var, diğer şerefsizler erkek adam yapar düşüncesiyle aile tarafından yüceltiliyorken. anası babası çocuğun insan gibi, güven içinde yaşamasını önemsemiyor ki. bakteri gibi üresinler anca beyinsizler. insan sıfatında dolaşıyorlar sonra.
0
mayaa
(29.04.14)
önce cinayet isleyip sonra da hastane raporu ile saliverilen o kadar cok insan var ki.. siz bir de insanlar tespit edilsin tedavi edilsin diyorsunuz. adam cinayet islemis hastaneye kapatilmiyor saliveriliyor daha neyden bahsediyorsunuz.

ayrica kac gündür dikkat ediyorum sözlükte ögretmenlere karsi nefret ve güvensizlik var. toplumun genelinde olan bir nefret aslinda bu. böyle olunca da kimse ögretmenin tespitini sallamiyor. eh bu durumda da ortalik psikopattan gecilmiyor. ögretmenlerse aman bana bisi denmesin diyerek herkesi geciriyor. ne degerlendirme düzgün ne de egitim.

eh bir de cocugun kücük yasta dayak yiyerek egitildigini düsünün. ortaya böyle bir manyak toplum cikiyor.

@rock n roll biz de kücükken seker toplamaya cikardik basimiza bisi gelmedi. köyde halen görürüm cocuklar kapi kapi gezer. ki olmasi gereken de bu bence..
0
hosein
(29.04.14)
hosein, çocukların şeker toplaması olmaması gereken birşey. kapısını çaldığın kişinin akıl hastası mı, katil mi, sapık mı olduğunu bilmiyorsun. bir çocuk yetişkin bir insanla nasıl başedebilir, tutsa içeri çekse ne yapabilir o çocuk? hiçbir şey de yapamadılar zaten. 3 tane melek ölüp gitti, hem de çok korkunç bir şekilde öldüler. sen şanslıymışsın denk gelmemiş, halen şeker toplayan çocuklar varsa birşey olmadıysa şanslılar demek ki. ama bu asla bişey olmaz anlamına gelmez. gelmediğini de gördük. sen baba olsan izin verir miydin, çocuğunun şeker toplamasına?
0
rock n roll
(29.04.14)
duzgun egitim sistemi, duzgun ogretmen yetistirmekten bahsedeceginize ebeveyn ehliyeti demissiniz, cocuklar seker toplamasin falan demissiniz. afrika kafasi bu. cozum bu mudur? insanlar dogru egitilmedikce aileden bir sey gormedikleri surece ister her seyi yasakla ister ehliyetle sun bu psikopatlar yine bulur bir yolunu. psikopat sayisi da o ayni egitim sisteminin boktanligiyla dogru orantili bence zaten.

simdi turkiye'de seker toplanmasi bir kere sacma oyle bir gelenek gorenek oldugunu hic hatirlamiyorum ama bakin psikopatlarla dolu amerika'da her sene milyonlarca cocuk seker topluyor. zaten gidip mafyalarin falan takildigi mahalleye birakmiyorlar cocuklari seker toplayin diye mahallede takiliyor iste cocuklar. soyluyorlar duzgun ambalaji olmayan sekerleri almayin vs diye. guvenle alakali. ben mahallemdeki insanlari taniyorsam gonderirim cocugu tabi niye gondermeyeyim tamam dis dunya tehlikeli korumamiz lazim da balonun icinde mi yasasin cocuk, cikacak gorecek tabi.

onu yasakla bunu yasakla oyle olmaz. temelde sorun, sen onun ustune istedigini ekle temeli duzeltmedikce o bina yikilmaya mahkum.
0
babamasoliimbananickaldirsin
(29.04.14)
(7)

acil. tiyatro yer seçimi

Absinthe75c
selam tiyatro sever dostlarperşembe akşamı için tiyatro bileti alacağım fakat karar veremedim.3 kişilik bilet alınacak. önemliyse 2kız,1erkek olacağız. En önden sağ yada sol baştan izlemek sorun olur mu?not:acil çünkü her an bilet satılabilir, sarı renk boş koltuklar.
selam tiyatro sever dostlar

perşembe akşamı için tiyatro bileti alacağım fakat karar veremedim.

3 kişilik bilet alınacak. önemliyse 2kız,1erkek olacağız.

En önden sağ yada sol baştan izlemek sorun olur mu?

not:acil çünkü her an bilet satılabilir, sarı renk boş koltuklar.
0
Absinthe75c
(29.04.14)
g-11 13 15 iyidir
0
godless frog
(29.04.14)
F 2-4-6 diyorum
0
godsparticle
(29.04.14)
h 17-18-16.
0
devilred
(29.04.14)
en ön sol falan çok mu kötü olur ki
0
🌸Absinthe75c
(29.04.14)
sahne, en ön koltuklardan daha yukarıdaysa izlemesi zor olur.
0
devilred
(29.04.14)
hangi sahne? ona göre cevap vereceğim.

sahneyi bılmeden genel gecer kural: g 11-13-15
0
kaymaktutmayansicaksut
(29.04.14)
aldım biletleri. hepinize sonsuz teşekkür.
0
🌸Absinthe75c
(29.04.14)
(11)

hangi dili öğrenmeli

Sarix
fazla popüler olmayan bir dil öğrenmek istiyorum. hangisini öğrenmek zevkli olur? fransızca, ispanyolca, almanca, rusça olmasın, uzak doğu dili de olmasın. swahili, isveçce gibi bir dil olabilir.
fazla popüler olmayan bir dil öğrenmek istiyorum. hangisini öğrenmek zevkli olur?
fransızca, ispanyolca, almanca, rusça olmasın, uzak doğu dili de olmasın.
swahili, isveçce gibi bir dil olabilir.
0
Sarix
(28.04.14)
swahili enteresan güzel bi dil bence.
0
lily briscoe
(28.04.14)
o zaman "öğrenebileceğin" bir dil aramak daha mantıklı olabilir. yani dinleme alıştırması için kolayca film ve dizilerine ulaşabileceğin ya da sahaftan okuma materyalleri bulabileceğin bir şey olmalı.

benim oyum fince'ye bu arada.
0
doktor sagbirakmayan
(28.04.14)
İzlandaca öğrenebilen konuşabilen biri bence yeryüzünde her dili öğrenebilir. Tabii bu sözüm iskandinavlar için geçerli değil. Bir isveçli oturup izlandaca öğrenebilir.
0
godsparticle
(28.04.14)
norveç, danimarka veya isveç dillerinden birini öğrenebilirsin. zaten birini öğrenen diğerlerini çok çabuk kapıyor. eğer bu üçlüye başlayacaksan norveç dilinden başla.
0
loveinaflipbook
(28.04.14)
orta popüler: portekizce. bir seçenek.
0
sayns
(28.04.14)
Flemenkce. hem sonrasinda hem almancayi hem de iskandinav dillerini anlayabilirsin.
0
letheavendangered
(28.04.14)
arapça?
0
fayfim
(28.04.14)
fince. yapısı türkçeye yakın. fin kültürü ilginç. ancak öğrenme seçenekleri çok zayıf. kursu ankarada yok örneğin. üniversitelerde bölümü yok. ancak internet ve üniversiteyi finlandiyada okuyan insanlar yardımcı olabilir.
sırpça da ilginç bir dil olabilir. edebiyat seviyorsan bize yakın bakış açıları var.
0
sonsuz sevgilerimle
(28.04.14)
arapça? zevkli midir bilmiyorum ama okunacak kaynak bol. dini bir sebeple yazmıyorum komşularımız vs. dolayısıyla arapça iyi olabilir. Meslek nedir bilmiyorum ama iş hayatında da arapça bilmek işe yarayacaktır diye düşünüyorum. Zaten dünya'nın en çok konuşulan 5. diliymiş. Hem ibranice falan demişsiniz önceki duyurularınızda aynı dil ailesinden sonuçta.
fransızca, ispanyolca, almanca, rusça olmasın demişsiniz portekizce olabilir ayrıca.
Esperanto var bir de eğlenceli olur onu da deneyebilirsiniz.
Flemenkçe de düşünülebilir.
Ama bana kalsa İsveççe öğrenirdim sonra da İsveç'e kaçardım o ayrı.
0
rexex
(28.04.14)
norvecce fena degil, youtube da bir kiz vardi ogreten cok tatli, guzeldi bayagi melodik inisli cikisli diger iskandinav dilleri gibi.
0
babamasoliimbananickaldirsin
(28.04.14)
italyanca keyiflidir ama bana kariyerimde veya günlük hayatta hiçbir katkı sağlamasın, sadece güzel ve keyifli bir dil olsun dersen latince'ye aban.
0
harala gurele findik findik gel bana
(03.05.14)
(20)

Futbolu hissedemiyorum

hadi ya la
Merhaba, düşündüğüm birkaç şeyi anlatıp sizden neden böyle olduğum konusunda fikir almak istiyorum.Özellikle Türkiye'de futbol inanılmaz popüler bir spor. Her kesim takım tutar, en azından önemli gördüğü maçları izler ve futbol muhabbeti yapar.Küçükken, çocukluğumda yetişkinlik dönemimde futbol beni
Merhaba, düşündüğüm birkaç şeyi anlatıp sizden neden böyle olduğum konusunda fikir almak istiyorum.

Özellikle Türkiye'de futbol inanılmaz popüler bir spor. Her kesim takım tutar, en azından önemli gördüğü maçları izler ve futbol muhabbeti yapar.

Küçükken, çocukluğumda yetişkinlik dönemimde futbol beni golften fazla heyecanlandırmadı. Tabii aynı ilgisizlik diğer sporlara da var. Sadece futbolun bu kadar gündem olmasını anlayamıyorum.

Sözlükte maçlar gündemde binlerce entry alır,
İnsanlar (nedense) fanatik biçimde takım tutar,
Kavgalar olur, şampiyon olunca sevinirler, yenilince üzülürler.

Kendimi genel insan psikolojisinin tamamen dışında hissediyorum böyle düşününce.

Bu tür sosyal olaylarla bağlantılı psikolojik bir sorunum da yok, zevkli ve güzel bir hayat yaşıyorum normalde.

Bunun bir nevi psikolojik analizini merak ediyorum.

not: ibrahimoviç'in rövaşata golünü, geçen hafta ismini hatırlamadığım birinin attığı gol gibi şeyleri arkadaşlar izletince "vay be" diyorum.
0
hadi ya la
(27.04.14)
Şike ve ardarda gelen başarısızlık mahvetti Türkiyedeki futbolu, bende bu ülkedeki futbola karşı bir şey hissetmiyorum atl. madridin şampiyonluğu ya da liverpolun şampuyon olma ihtimali daha çok heyecanlandırıyor maalesef..
0
redeath
(27.04.14)
gayet normal bir insansın. acayip abartılı futbol sevgisi var. fanatizm, holiganlık derecesinde takımlarına aşık adamlar. afedersin popolarında don yok, maçlara bilet alırlar, birisi takımlarına laf söylerse katil olacak hale geliyorlar, kaç kişi öldü futbol uğruna. nedir bu futbol aşkı? eşlerine bu kadar aşık olsalar mükemmel bir evlilikleri ve cinsel hayatları olurdu. futbol uğruna ne yuvalar yıkıldı.
0
rock n roll
(27.04.14)
Millet futbolla kafayı yemiş. Uyuyo herkes. Olduğun gibi olmak iyidir.
0
cemlemikonusuyorsun
(27.04.14)
sende bi sorun yok. hayati futbol olan faydasiz pezevenkler dusunsun hallerini. boyle devam et, keske hepsi senin gubi olsa.
0
tutun kolonyasi
(27.04.14)
Futbolu ve diğer sporları çok seven bir insanım. Ben de bir insanın spor sevmemesini anlayamıyorum. Fanatik değilim. Tuttuğum takım var, sempati duyduğum bir ton futbolcu ve takım var. Oturup izlerim. İlla izleyecem diye bir şey yok elbette. Bayern -Real maçını sabırsızlıkla beklerim. Hanım yok ya sinemaya gidelim dese sinemaya giderim. Fakat futbol izlemekten inanılmaz keyif alıyorum.

Diğer sporlar da aynı şekilde. Voleybol maçı da, basketbol da, hentbol da. At yarışı da izliyorum. Bahis yapmıyorum. Elbette ki her maç sonrası cinsel içerikli, sökmeli, takmalı, geçirmeli, emmeli, sokmalı muhabbet eden gerizekalı kitleden olma ama bir insanın ilgi duyacağı bir spor dalı nasıl olmaz anlayamıyorum. Çok tuhaf geliyor. Anormal demiyorum yanlış anlaşılmasın ama tuhaf geliyor.
0
godsparticle
(27.04.14)
futbol asla sadece futbol değildir. sebep bu kardeş.
0
726490
(27.04.14)
insanların hayatlarındaki boşlukları sürü psikolojisi eşliğinde doldurduğu şeylerden biri futbol. çocukken sokakta hep futbol oynamış, hayaller kurmuş ve bu hayallerden sıyrılamamış insanların, kitlelerin karşılıklı gazıyla birlikte gereksiz benimsemesi, anlam yüklemesi... futbolun dünya çapında popülerlik kazanmış olması bu etkenleri sürekli olarak tetikliyor ve bu saçma fanatik insanlar bitmiyor. aslında biraz tanrı sevgisine benziyor.
0
click here to see her naked
(27.04.14)
Tüm sene boyunca en huzurlu, en heyecanlı, en mutlu hissettiğim anlar TT Arena'da bulunduğum anlardı diyebilirim. Sanki dünyadaki bütün sıkıntılarımı girişinde bırakıyorum gibi oluyor. O yüzden kolay kolay bir başkasına küfür edecek kadar fanatik olmasam da futbolu seviyorum. Salak salak s.ktik, soktuk muhabbeti olmasa, iğrenç spor medyası, dingil yöneticiler olmasa çok daha severdim.
0
jamalbsf
(27.04.14)
tuttuğu takıma bir laf edilse en efendisinin bile en iğrenç ifadelerle küfrettiğini görüyoruz hepimiz.en basit haliyle aidiyet duygusu sanırım.

çocukluktan beri bir takım tutturuluyor, "en büyük bu takım, diğerleri şerefsiz" diye beyne kodlatılıyor. spor, rekabet iyidir, eğlenmesini bilirsen çok güzel bir şeydir diye öğretilmiyor.

ben de fenerbahçeliyim, bugünkü şampiyonluk bende ufak bi kıpırdanma uyandırdı o kadar. o da geçer bir iki seneye. iğrenç bir hale geldi çünkü artık fanatizm.
0
rectoa
(27.04.14)
futbolu sevdiğim halde türk futbolunu bende çok anlamsız buluyorum.
0
mrthany
(27.04.14)
Ben de boyleyim. hic bir zaman sevmemisimdir futbolu. diger sporlari seviyordum o konuda ayriliyoruz ama futbol hep sikici gelmistir. Kulturle alakali bir durum turkiye'de ingiltere'de futbol, kanada'da buz hokeyi, amerika'da amerikan futbolu beyzbol hokey vs.

Turklerden daha psikopat olan bir suru millet var ingilterede holiganlarin programini izleyin discovery den hala yayinliyorlarsa.
Kanada'da banka subelerinde falan zipliyorlar musteriler calisanlar birbirlerine sariliyorlar milli takim gol atinca, tv acik para sayma makinelerinin yaninda herkes maci izliyor. Turkiye'de goremezsin boyle bir manzara mesela bankada falan.

Aileyle de alakali biraz da, babam izler oyle arada ama hic fanatik ya da hic mac kacirmayan ya da oturup yorum yapan futbol programi izleyen biri degildi ama oyle olsaydi bana da gecerdi biraz diye tahmin ediyorum.

edit: click here to see her naked +1 demeden gecemeyecegim bir de.
0
babamasoliimbananickaldirsin
(27.04.14)
bende hiç anlamıyorum toplumumuzun futbol ile neden bu denli rabıta halinde olduğunu.
toplumsal olayları da hissedemiyorum.
0
yün prenses
(27.04.14)
Futbola çok fazla kafayı takan insanların "sığ" olduğunu düşünüyorum ben. Zira bu, insanların kendini eğlendirmek için "uydurduğu" bir spor müsabakası. Olaya böyle bakmak lazım. Senin durumun da çok normal, demek farklı zevklerin var.
0
Gkcn
(27.04.14)
herhangi bir spor dalını sevip takip etmekle holiganizm aynı şeyler değil, onu bi ayıralım önce. çünkü cevaplar yavaş yavaş "because it's too mainstream" olayına doğru kayıyor.

bunu bir psikolojik analizi olamaz, zevkler ve renkler farklıdır. seninki normal öbürleri anormal demek saçma, tam tersi gibi. ilgini çekmiyormuş, bu kadar işte.
0
baba jo
(27.04.14)
senin için konuşmuyorum ama mal mal entel triplere girmeye gerek yok. kültür sanat dünyasından bi dünya adam da fanatikçe maç kaçırmadan takım tutuyor köşesinde ona buna sallıyor futbol yüzünden.

sen büyürken etrafında öyle çok bi futbol muhabbeti dönmemiş sen de takımı sahiplenememişsin demek ki. herkes sevecek diye bir şey yok.
0
tescillimarka
(27.04.14)
zaten "tuttugum takim yendi. bu, iyi" ve "tuttugum takim yenildi. bu, kotu" psikolojisini cope at gitsin. milliyetcilige kadar uzar gider konu. kendini bilen insanin boyle sorunlari, psikolojik yapisi olmaz.

futbol nedir ki..? topa tekme attim, gol oldu.. e?

ronaldinho diye bi futbolcu vardi. gayet estetik ve zekice hareket edebilen, o'nu "ne guzel oynuyor" diye izlemek gibi konular ayri da... "gol oldu, takimin hanesine bir sayi eklendi, oh" mantigi pek bi' gelismemislikle, rekabet duygusuyla, kazanma hirsiyla ve dolayisiyla; kibirle vs. alakali.
0
merdümgiriz...
(27.04.14)
Basit bir analizi var aslinda. Herhangi bir duygusal bagin yok futbolla.

Objektif bakinca esasen cogu macin 90dksinin cogu oldukca sikici gecen bir oyun bence izleyenler icin.

Ama duygusal bakmayi da tercih edebilirsin. Duygusal boslugunu futbol doldurusa, tuttugun bir takim olur, lig denen oyunu takip edersin, mac analizlerini izlersin, yorumlari okursun, gun ici muhabbetlere dahil olursun, bir bakmisin her hafta maci bekleyen birisin. Artik futbol senin stresten kacis alanin olmus.
0
f_d
(27.04.14)
mal değilsin işte ne güzel.
0
birisi.
(27.04.14)
üniversite hazırlık sınıfında çok zorladım kendimi futbolu sevmeye ama olmadı. beni gram ilgilendirmiyor, hiç hoşlanmıyorum yani. bi arkadaş bayern'den bi adamın golünü anlatıyor, sonra bana döndü "abi hiç mi ilgini çekmiyor ya" dedi. o derece ilgilenmiyorum.
0
shafuck saiser
(27.04.14)
sporu ve futbolu çok seven birisi olarak, herhangi bir spora "izleyici" olarak bağlanmanın bir eksiklikten ileri geldiğini düşünüyorum ben açıkçası... spor yapmıyorsanız, hiçbir şekilde hiçbir sporla ilgilenmiyorsanız aslında birazcık toplumdan izole olduğunuz düşünülebilir. ama bu sadece benim için geçerli bir fikir. dünya kupası benim için bir spor olayından ziyade, "kültür"dür mesela. en çok sevilen, en çok oynanan oyunun, en güzel halidir. futbol izlemeyen birisi bile, 2014 dünya kupasının nerede düzenleneceğini bilebilmelidir. bilmeyene "neden bilmiyosun ya aptal pff" demem, ama şaşırırım.

19 yaşındayım. şu zamana kadar hepsi amatör olmak kaydıyla paten kaydım, futbol oynadım, basketbol oynadım, hentbol takımına girdim, tenis oynadım. grand slam finallerini izlerim, basketbolda 2-3 ligi takip ederim, futbolda 30-40 ligi takip ederim, buz hokeyinde de isveç ve rusya'nın hastasıyım. buna ek olarak bir de profesyonel dota manyağıyım.

kendimi hiçbir zaman desteklediğim takımların birine veremedim tamamen. o fanatik taraftarların yaşadığı aidiyet duygusunu hiçbir zaman hissetmedim. çocukken, maç izlerken gördüğüm bir görüntü, beni "futbol çok güzel lan" dedirtmeye itmişti: hava çok bozuk, bir adam var, kucağında kabana sarılmış, şirin mi şirin minik bir velet. takım gol atıyor, futbolcu bunların olduğu tribüne koşuyor. ekranda bu veledi gösteriyorlar, kıpkırmızı burnuyla nasıl seviniyo pezevenk.

romantiğim ben. alınan her puandan, futbolcuların her hareketinden bi şeyler çıkarmayı seviyorum. türkiye ligi'ni sadece puan tablosundan takip ederim, izlemem. sevmiyorum çünkü. futbolu sıkıcı buluyor ve çoğu maçı 90 dakika boyunca izlemeye tahammül edemiyorum.

ama çok seviyorum. ve bana kalırsa, mevcut durumda böyle endüstriyelleşmiş bir sporu tutkuyla sevmek, eksik olan bazı şeyleri tamamlama ihtiyacından ileri gelen saçmasapan bir motivasyonun sonucu...

geçen sene palermo kümede kalmaya çalışırken, catania avrupa ligi hesapları yapıyordu. ezeli rakipler. bu sene palermo tekrar üst lige yükselecek, catania düşüyor... kaderin cilvesi işte. ben hayatı görüyorum sporda. inişler, çıkışlar, güzellikler, çirkinlikler... her şey var. hepsinin üstüne, bir de milletin birbirinin üstüne çıktığı puan tablosu var. haha.

öyle işte. kusura bakma yeni uyandım, beynim allak bullak çok karışık oldu. millwall-west ham maçı yüzünden lisede çorlu'da birbirimizi bıçaklıyoduk biz. lan sana ne millwall'dan, neyin fanatikliğini yapıyosun?

bi şeyler eksik. onu yerine koymak istiyorum. spor beni inanılmaz mutlu ediyor. bununla doğdum ve "sağlıklı" hissettiğim pazar günlerinde her zaman bir spor vardı. dün liverpool-chelsea, sunderland-cardiff maçlarını izledim mesela. liveprool'un hüznünü paylaştım. cardiff taraftarı olduğum için oradan ekstra kendim üzüldüm. sunderland'li taraftarlar için sevindim.

bir şeyler eksik, ama hep eksik kalsın, sorun değil. sonuçta hepimiz kendi kafamızda yarattığımız dünyalarda yaşıyoruz. ben cardiff için ağlamayı, 90 dakikalığına liverpool'luların mutluluğunu/acısını paylaşmayı seviyorum. benim için kültür bi noktada.

ama sevmiyorsanız, kendinizi garipsemeyin. hiçbir anormallik yok. neticede, sporların tümü, bunları yıllarca yapan insanların, hayatlarını bununla idame ettirebilmesi adına oluşturulmuş yarışlardan ibaret. en azından benim saydıklarım için. umursamayabilirsiniz, hatta umursamamanız daha mantıklı.


yine de güzel şeyler hep. hani eskiler pazar günü banyosunu yapıp bizimkiler izlermiş ya... ben pazar akşamı kanal a'da ligue 1 maçı izliyodum. hafta sonunu iple çekiyodum çünkü 500 tane maç oluyodu. isveçlilerin bile bilmediği isveç takımları hakkında bi şeyler bilmek hoşuma gidiyodu.

çok duygulandım ağlıycam, i <3 endüstriyel şit
0
pescador
(27.04.14)
(2)

akreditasyon ne işe yarar?

geberix
hani üniversitelerin uluslararası akreditasyonları oluyor ya. bunlar ne işe yarıyor mezun olduktan sonra?
hani üniversitelerin uluslararası akreditasyonları oluyor ya. bunlar ne işe yarıyor mezun olduktan sonra?
0
geberix
(27.04.14)
bazen yurtdışındaki okullar belli kurumlardan akredite olan okulların mezunlarından dil sınavı falan istemeyebiliyorlar .
0
slap
(27.04.14)
Akreditasyon demek bu akreditasyonu sağlamış üniversitelerin eğitime bakış açıları aynı demektir. Aynı şeylere önem verirler aynı standartları uygularlar demektir. Dolayısıyla örneğin X ülkesinde A üniversitesinden mezun olan bir mühendislik öğrencisi Y ülkesinde B üniversitesine başvurduğunda şüpheyle bakmayabilirler (kesin bakmazlar demiyorum). Bu adam bambaşka bir ülkede okumuş şimdi onlarda kim bilir nasıl bir mühendislik eğitimi veriyorlardır şüphesi yerine bak bizimle aynı eğitim standartlarında eğitim görmüş diyebilirler. Fakat artık bunun önemi ne seviyededir lisans üstü başvurularında bir yorum yapamayacam. İşin özü üniversitelerin bölümlerinin aynı standartlarda (aynı kalitede olmayabilir) eğitim verdiğini tespit etmektir.
0
godsparticle
(27.04.14)
(13)

istanbul trafiğine çözüm bulmak?

mayeskuel
her gün ortalama 3 saat yolda geçiyor. ister istemez düşünüyoruz. benim fikrim şu;sorun1: en çok trafik, sokak ve caddelerdeki hatalı park'tan kaynaklanıyor. otobüs vs..ler oradan geçemediği e5'de tıkanıyor.çözüm1: her belediye kendi sınırlarındaki her mahalleye 10 apartman dikip katlı otopark yapac
her gün ortalama 3 saat yolda geçiyor. ister istemez düşünüyoruz. benim fikrim şu;

sorun1: en çok trafik, sokak ve caddelerdeki hatalı park'tan kaynaklanıyor. otobüs vs..ler oradan geçemediği e5'de tıkanıyor.

çözüm1: her belediye kendi sınırlarındaki her mahalleye 10 apartman dikip katlı otopark yapacak. aylık ücret ödeneceği için apartmanların paraları fazlasıyla çıkacak. ve sokağa park yasaklanacak.ilaveten hatalı parkedenleri fotoğrafını çekip çok yüklü cezalar ödemesine sebep olunacak.

sorun2: otobüs, metrobüs vs..duraklarda çok beklediği için trafik oluyor.
çözüm2: akbil sistemi kalkacak. denetmen sistemi gelecek. her durağa akbil cihazı, kart basma, otomasyon ücreti vs..ödemek yerine istanbul'a 100 kişilik iett denetmenleri işe alacaksın. tek işleri sabah akşam ellerinde polislerinki gibi bir cihazla dolaşıp random otobüs, metroya girip millete aylık passcardlarını kontrol edecek. passcardı olmayanın direkt kimlik no'sundan vergi cezası kesilecek. yani otobüse binerken akbil basma, doldurma, isteme kalabalığı olmayacak. direkt bineceksin.

çok mu saçma?

sizin fikriniz, eleştriniz ve önerileriniz?
0
mayeskuel
(27.04.14)
tek çözüm istanbulda ki araba sayısını azaltmak yada 3 tane daha e5 yolu yapmak anca o zaman biraz azalır trafik
0
basond
(27.04.14)
bu soruyu sormayı ben de düşünüyordum. Fakat işin içinden çıkamadım. Şu trafiği yüzünden İstanbul'a uğramak bile istemiyorum.
0
yün prenses
(27.04.14)
çözüm 2 bence uygulanabilir değil. gereğini de anlamadım açıkçası. bizdeki trafiğin nedeni sadece belediye değil. bu şehirde yaşayan insanlar. ben bakıyorum arabalarda hep tek kişi var. en fazla 2 kişi. 3 kişi olanı pek görmüyorum. halbusi bu insanlar toplu ulaşımı tercih etseler mesele azalacak.

2) bizim memlekette bisiklet kültürü yok. hoş olsa bile burada belediye suçlu adam gibi bisiklete uygun güvenilir yollar yapmış değil.

3) vatandaş suçlu olduğu kadar belediye de adam gibi otobüs sistemi kurabilmiş değil. duraklarda dakikayı gösteren sistemler arızalı. bigün 12 dk kaldı yazdığı otobüsü 12 dk boyunca bekledim 1 dk kala bekliyorum ha geldi ha gelecek tekrar başa aldı baktım 17 dk kaldı yazıyor. başka bi gün sınava gidicem saatini dakkasını hesaplamışım otobüs gelmedi. otobüsleri mümkün olduğunca kullanmıyorum 'OTOBÜSLERE GÜVENMİYORUM'. raylı sistem ağı genişletilerek sorun halledilebilir. insanların gözüne sokarak yapılmadığı sürece metro marmaray gibi projeler doğru hamleler.

benim önerim heryere ray döşenmeli. akp nin otobüs sistemine güvenmiyorum. metroyu da zaten kim yapsa güvenirsin. ama metroda aşağı inme şeysi çok uzun. halbuki 1 merdivenle inilebilir şekilde yapılabilirdi. daha sonra metro yolda derine iner ve et kalınlığı sorunu da kalmaz.

durakların teknolojisinin artırılması gerekir. ama daha çok raylı sistem yapılması taraftarıyım. eğer ambalajını siz yeterince iyi yaparsanız insanlar da toplu ulaşımı kullanacaktır. öyle hatlar öyle duraklar var ki karım olsa basar parayı gider altına araba alırım. benzin 10 lira olsun yine deposunu doldururum.
0
error522
(27.04.14)
Açılın ben trafik mühendisiyim. Anlattığınız şeyler buzdağının görünen kısmı. İnanın bana istanbulda trafik sorunlarını maddeler halinde sıralasak 50. sırada falan şu dedikleriniz olur. Uzun uzun saatlerce anlatabilirim fakat sizi sıkmak istemem.

Genel olarak özetlemek gerekirse, cazibe demek trafik demek. Şehrin içine katlı otoparklar yaparsanız herkes şehrin içinde arabasını kullanmaya devam eder. Şehrin içinde otopark bulabileceğini bilen insan kendi arabasını bırakmaz. Şehir merkezlerine büyük otoparklar yapmak yanlıştır. Bunun yerine şehrin ana bölgelerinin dışına park and ride denilen sistemler gelmeli. Otoparklar banliyölere yapılabilir. Bu noktadan sonra toplu taşıma kullanılmalı.

Diğer önerinizin ise nasıl bir fayda sağlayacağını tam olarak anlamadım. Metrobüsün sorunnu beklemek ya da beklememek değil. yaklaşık 600.000 kapasiteli bir sistemi günde 800.000 kişi kullanıyor. Siz istediğiniz kadar beklemeleri azaltın kullanıcı sayısı metrobüs için çok fazla. Metrobüs üstelik araba sahiplerine çok bir şey vaat etmiyor. İnsanlar 30-40dk trafikte takılmayı göze alıp kendi arabalarını kullanmayı tercih ediyor çünkü metrobüs çekilmez derecede kalabalıklaştı. Sabah ve akşam saatlerinde araduraklardan binmek çok büyük işkence. Akbil sistemi şu anda toplu taşıma için oldukça faydalı.


Trafik sorununu şu belediyecilik anlayışı ile bitirmek imkansız. Gerçi Kadir Topbaş'a göre istanbulda trafik tıkanmıyor. Öyle bir sorunu yok İstanbul'un. Fakat eğer çözülmek istenirse öncelikle insanların şehrin içine kendi araçlarıyla girmesi zorlaştırılmalı hatta ücrete bindirilmeli. Stockholm'de falan örnekleri var. Google'da congestion pricing diye aratırsanız örneklerini görebilirsiniz. Şehrin merkezi yerlerine kendi arabanızla girmek isterseniz hgs tarzı bir aletle para ödüyorsunuz. Böylelikle en azından şehir merkezleri daha hareketli oluyor. Az araba, çok toplu taşıma, çok hareketlilik.

Şehrin merkezine insanları çekmeye çalışmamak lazım ama takdir edersiniz ki İstanbul çok kötü bir yapılaşmaya sahip. Hala da bütün cazibe merkezleri en kalabalık yolların üzerine yapılıyor. TEM kenarına stad, şehrin göbeğine alışveriş merkezleri vs. İnsanlar bu yerlere gelmek istiyorlar. Toplu taşıma sistemimiz çok gelişmiş değil. Dolayısıyla arabalarıyla geliyorlar.

İstanbul'da insanların arabalarını bırakmalarına sebep verecek bir toplu taşıma alternatifi yok. E-5'te özellikle kadın sürücüler sabah işe metrobüsle taciz, tecavüzle gitmek yerine gerekirse 45dk erken çıkıp arabayla gitmek istiyor. Peki bir alternatifimiz var mı? Yok. Ya araba ya metrobüs. Metrobüsün yapılmasıyla bir çok otobüs hattı sistemden çıkarıldı o hatta.

İstanbul'un trafik sorunu yol yaparak, otopark yaparak ya da genel anlamda kişisel araçlara hizmet sağlayarak çözülemez. Sorun ancak toplu taşıma sisteminin geliştirilip insanları arabalarını bırakmaya zorlayarak olur. Yeni köprü yapmak yeni bir çekim oluşturmaktır. Yeni otopark da aynı şekilde.
0
godsparticle
(27.04.14)
benim çözümüm bi gün tek plakalar trafiğe çıkacak bi gün çift. hergün çıkmak isteyen ekstra gün başına 200 tl verecek.

otobüs yolu ayrı olacak.
deniz yolu kullanılacak.
0
fuskiyenin oglu
(27.04.14)
halk eskisi gibi fakir değil. araba kolay alınabilen bir şey.artık üniversite öğrencilerinin bile yüzde doksanı büyükşehirlerde arabaya sahip. her gün ortalama 600 araç trafiğe cıkıyor. araba cazibesini yitirmedikçe bu olaylar çözülmez.
0
fransızkalanadam
(27.04.14)
metro metro metro.
0
adventchant
(27.04.14)
Üniversite öğrencilerinin hangi yüzde doksanı arabaya sahipmiş merak ettim bu arada?

Bir de halk fakir. Araba kolay alınabilir bir şey değil, yakıtı da pahalı. Sadece Araba eskisinden daha büyük ihtiyaç ve insanlar artık araba almaya daha mecburlar. Kolay alabildiklerinden değil ama mecbur olduklarından araba almak istiyorlar.
0
godsparticle
(27.04.14)
8000 tl'ye ancak 20 yaş civarı araba alırsınız. 1994-1995 doğan slx'ler falan o fiyata satılıyor. En iyi ihtimalle 2000 model Unolar falan. Hatta eski komşumuz 1991 broadway'i 8000e satmıştı. E 94-95 doğanların fiyatına bakıp e araba almak çok kolay demek ne kadar doğru olur ondan emin değilim.
0
godsparticle
(27.04.14)
istanbul kaldirabileceginden cok daha fazla nufusa sahip. o yuzden sen ne kadar metro yaparsan yap, bogazi betonla doldur, sekiz tane kopru yap. bunlarin hicbiri trafigi rahatlatmZ. tek sorun nufus. o yuzden her yere metro degil, her yere meteor.

divit +1
0
exlibris
(27.04.14)
Her saba yolda aşırı sayıda şirket arabası görüyorum. Her yerden plakalarında "rent-a-car" tarzı yazılar yazan arabalar çıkıyor. İlk olarak bu arabaların vergilerinin köklenmesi ile bir miktar rahatlama yaşanabileceğini düşünüyorum.

Bir yandan kültürel değişimden öte kültürel bir devrim de lazım. Plazada çalışan üst-orta düzey bir yöneticinin araba ile işe gitmemesi ile "Fakir galiba, cimri galiba" cümleleri ile başlayıp dalga geçmeye vatan arkalarından konuşmaların azaltılması gerekiyor.

Bazı ilçelerde ilçeler arası belediye bisikletleri hizmetleri konabilir. Avrupa'da bir ton şehirde olan süper bir uygulama ve CEO'lar bile bu uygulamayı tercih edebiliyor. Bunu ile yaymak çok zor. Ben Beylikdüzü-Beşiktaş arasını bisikletle gidersem, zaten sonraki adımım işi bırakıp olimpiyatlara katılmak olur. Ama Beylikdüzü içinde böyle bir uygulama olabilir. Bunun da şöyle bir sıkıntısı var. Ne kadar yüzyıllardır yerleşik hayat sahibi de olsak hala göçebe kültürü baskın. Gittiğimiz yerleri talan edip, dağıttığımızı toplamıyoruz; bir daha oraya dönmeyecekmiş gibi dağıta çize bırakıyoruz. Yolda yürürken hiç düşünmeden, zevk için ağaç-çiçeği kıranlar, sıkıntıdan direkleri, bankları anahtarları ile çizenler çok yaygın. Truva Atı'nın içi bile saçmasapan yazılar, çizilerle dolu. O bisikletler de üç güne hurdaya dönebilir. Bu da aslında kültürel dönüşümün parçası olmalı.

İstanbul'un da cazibe merkezi halinden çıkarılması gerek. Memleketinde iş*aş bulsa İstanbul'a gelmeyecek birçok kişi var. Ya da memleketine dönmeye can atan birçok kişi var. Örneğin, Merkez Bankası'nın İstanbul'a gelmesi gibi ortalığı daha da kalabalıklaştıracak önerilerden ziyade; küçük yerlerde girişim ve tarım teşvikleri olabilir. Gerçi bu tarz şeyler var ama tarım öldürülürken, millet taşı toprağı altın diye İstanbul'a geliyor.

Bunun dışında çok katlı yeraltı ağları. 7-8 katlı. Her yere bunlardan atlaya zıplaya çabuk şekilde gidilebilen ağlar ve metrolar olmalı.

Halkın da çoğu fakir, kalabalık olduğundan çoğu görünmüyor. Fakir kısım eğlenmediğinden, sosyalleşmediğinden, ev-iş düzeninde olduğundan gözümüze görünmez olabilir. Aynı halkın %10'unun engelli olması ve bizim neredeyse hiçbirini (çok azını) görmememiz gibi. Yine de şehir kalabalık olduğundan, o küçük oran bile kalabalık oluyor.

www.biketoworkblog.com
0
aychovsky
(27.04.14)
sorun1 dogru gibi ama tek basina degil. otopark illaki olmali. ama bu tek basina yetmez.

sorun2 yanlis. cozum de istanbulda uygulanabilir degil. avrupa'da sistem boyle ama orada toplu tasima araclari bizdeki gibi kalabalik degil. 500t'de metrobuste adam nasil arkaya dogru ilerleyecek de biletleri kontrol edecek.

kopru trafigi icin benim nacizane onerim mesai giris-cikis saatlerinde kopru ucretinin 20tl olmasi yonunde. arabanin icinde 3 ve daha fazla kisi varsa %50 indirim ile 10tl. ikinci koprude ayrica bu araclar icin ozel serit. millet kicinin keyfi icin tek basina arabaya biniyorsa parasini da versin. boylece sabah ve aksam koprulerde ve dolayisiyla baglanti yollarinda olusan trafik azaltilir. biraz da zenginlerin parasi toplanmis olur. tabi bunun icin toplu tasimanin daha gelismis olmasi lazim.
0
crucio
(27.04.14)
metro ağı her yerden eş zamanlı geliştirilmeli. 10 senede 1 hat yapmakla olmuyor bu işler. çünkü iş çığrından çıktı. istanbul için başka çözüm düşünemiyorum, şehir planlaması diye bir şey yok çünkü, her yerde çarpık yapılaşma söz konusu. nüfus dağılımı düzensiz, altyapı yetersiz. londra metrosundan da iyisi yapılmak zorunda.
0
costa blanca
(27.04.14)
(5)

Satranç Öğrenmek İçin Kitap

ihan
Satrancı bodoslama oynuyorum, açıkçası çok kötüyüm, stratejim yokorta seviye ya da ileri seviye biri beni çoban matı vs gibi basit hamlelerle daha ilk 3-5 dakkada yeniyor amk :/dedim ki mühendis bi adamım , ben bu satrancın ilmi varsa öğreneyimen azından orta seviyeye geleyim istiyorumzibil gibi sa
Satrancı bodoslama oynuyorum, açıkçası çok kötüyüm, stratejim yok
orta seviye ya da ileri seviye biri beni çoban matı vs gibi basit hamlelerle daha ilk 3-5 dakkada yeniyor amk :/

dedim ki
mühendis bi adamım , ben bu satrancın ilmi varsa öğreneyim
en azından orta seviyeye geleyim istiyorum
zibil gibi satranç kitabı var piyasada,
hangisini alayım elimin altında bulunsun, oradan öğreneyim

var mı tavsiye ?
0
ihan
(25.04.14)
bol bol oyun sonu çalışmak lazım. gazetelerin eklerinde "4 hamlede mat" gibi kısımlar oluyor. boş vakitlerde onlar çalışılır.
bir de açılış kitapları bulabilirsin. açılışları çalışırsın.
0
jaaaccckkk
(25.04.14)
godsparticle
(25.04.14)
iChess aplikasyonunu kur telefonuna (android'de var, ios bilmiyorum) icinde gazete eklerindeki satranc sorulari var.
0
disq
(25.04.14)
şu adamı bi' araştırarak başla bence: Yasser Seirawan

iş bankası'ndan çıkmış gırla kitabı var.. göz gezdirdiğim kadarıyla şu gayet iyi bir başucu kitabı olur: alisveris.iskulturyayinlari.com.tr

bir de kasparov'un kendi yazdığı kitaplar var, gene iş bankası'ndan çıkma.. pek bulunmuyor orada burada ama yakalarsan şuna bakabilirsin: alisveris.iskulturyayinlari.com.tr
eski oyunları da çözmüş reyiz, gayet doyurucu..

bir de zamanında kendi okuduğum kitabı vereyim tavsiye olarak.. bulman biraz zor, şöyle bir yorumlarına göz at, eğer aş erersen kitaba ben de yollarım sana kargoyla, dert değil: www.kitapyurdu.com

ayrıca gazetelerin satranç köşelerine bakma tavsiyesi de çok yerinde, öpelim o arkadaşı da..
0
lake of the hell
(25.04.14)
satranç 3 aşamada oynanır
açılış - oyun ortası - oyun sonu
bunlardan ilkini öğrenmeden satranç oynamaya çalışmak en büyük hatadır.
İlk öğreneceğin şey açılışlardır!. Oyun sonu önemli ama amaçsız (bodozlama) başladığın oyunda oyun sonuna kalmadan yenilmiş olursun.

Açılışları anlatan bir kitap sahibi olarak işe başlamalısın. Bir çok Grand Master (satanç uzmanı) bu konuda kitap yazmıştır. Oyun stilin kime benziosa Agrasif pasif vb. nasıl oynuyorsan o oyun tarzına sahip bir GM bulup onun oyunlarını incele.

Özellikle açılışların neden ve nasıl geliştiğini karşı hamlelerin hangi varyasyonlarla engellendiğini öğrenmelisin.
ilk15 hamle oyunu kuran ve oyun sonuna kadar eğer büyük bir hata yapılmazsa orta düzey oyunların sonucunu belirleyen hamledir.

Öğrendiğin açılış ve devam yollarını intte online oynayabileceğin sitelerde kullanıcılara karşı oynayarak dene. Hatalarını gör.
bununla beraber sihay olman sözkonusu tabiki açılış öğrendiğinden yapılacak beyaz açılışlarını nasıl yönlendirebileceğini öğrenmiş olursun.

yahoo.com games'de chesscube.com da hatta mynet.com da bile satranç için hesap açıp bol bol oyun oynamalısın.

Kitaplardan sıkılırsan internette de bu bilgileri bulabileceğin bir çok portal mevcut.
;En baştan öğrenmek için çabalayacaksan tavsiyem notasyon öğren çok rahat edersin. Yani satranç hamlelerinin yazımı.
kısa sürede öğrenirsin. en fazla 15dk nı alır gerisi pratikleşme süresi..
notasyonla daha hızlı ilerlersin.
0
erty_ksk
(25.04.14)
(7)

D Smart kullananlar memnun musunuz?

old possum
S.b.Tivibu kullanıyorum. Hd kalitesi iyi değil, teknik hizmetleri berbat ötesi. Sözleşmem mayısta bitiyor. D Smart a geçeyim diyorum. Nasıldır?
S.b.

Tivibu kullanıyorum. Hd kalitesi iyi değil, teknik hizmetleri berbat ötesi. Sözleşmem mayısta bitiyor. D Smart a geçeyim diyorum. Nasıldır?
0
old possum
(24.04.14)
Onunda oldukça kötü olduğu söyleniyor. Özellikle teknik konularda. Geçen ay bir tanıdık bağlattırmak istediğini fakat gelen teknik servisin bağlantıyı yapamadığı için üyeliği iptal ettirdiğini söyledi.
0
clones
(24.04.14)
Ben memnunum digiturk'den sonra kullanmaya başladım
0
jamalbsf
(24.04.14)
ben 2 yıldır kullanıyorum işim düşmediği için memnunum. Üye olunca adamlar cihazı kutusuyla verdiler bana git kur dediler. Gittim kurdum. Hattımda sorun vardı elektrikçi falan çağırdım düzelltirdim. Bir daha da hiç işim olmadı onlarla
0
godsparticle
(24.04.14)
Eneee, git kur olur mu yaa? Gelip kendilerinin kurması lazım. Haydaa bunlar da iyi değil desene.
0
🌸old possum
(24.04.14)
ben de taşındığımda tekrar kurulum için teknik servis çağırdım ve teknik servis bana dayılanınca internetimi falan hepsini tümden iptal ettirdim

telefon ile yardımlar iyi ama teknik servisinde ciddi problem var. onun dışında 6 sene kullandım seviyodum yani
0
la noix
(24.04.14)
ben de aksine gayet memnunum teknik servisinden. bana gelen teknik servis hiçbir sıkıntı çıkarmadan 20 dakikaya çanak dahil herşeyi bağladı gitti. o günden bu yana da bi sıkıntısını görmedim d smartın. ancak keşke nat geo lar olsaydı.
0
kumlupara
(24.04.14)
bir kaç konu dışında memnunum. zaman zaman hd kanallarda sanki internetten izliyormuşum gibi yayın gidip geliyor, buffer yapıyor gibi. bir de fox life hd hep sinyal yok gösteriyor. (git: 751452)
0
inheritance
(24.04.14)
(16)

coca cola zero'da 0.5 kalori var da, göbeğe gitmiyor mu bu?

pescador
kilo verme işini kalori hesaplama yöntemiyle yapmayı seven bir insanım. "4 tane haşlanmış yumurta 320 kalori, göm baba bitsin!" derim, "sadece 500 kaldıaa! kral yedi 1300 olduaa!" diye gaza gelirim ve bu konuda bildiğim şudur: benim vücudum 7/24 yatsam dahi günlük ortalama 2000 kaloriye ihtiyaç duyu
kilo verme işini kalori hesaplama yöntemiyle yapmayı seven bir insanım. "4 tane haşlanmış yumurta 320 kalori, göm baba bitsin!" derim, "sadece 500 kaldıaa! kral yedi 1300 olduaa!" diye gaza gelirim ve bu konuda bildiğim şudur: benim vücudum 7/24 yatsam dahi günlük ortalama 2000 kaloriye ihtiyaç duyuyor çalışmak için. 1200'den az yersem tehlikeli. 1200-2000 arası yersem kilo veririm, daha çok yersem kilo alırım. bilmiyorum ne kadar doğru biliyorum.

bu noktada bu coca cola zero, sisteme güvenimi tamamen çökertmiş durumda. akşam yemeğimi yedim, 1600 kalorideyim o günlük. hatta bir de yürümüşüm falan, 100-150 kalori de cepte.

ben bunun üzerine 10 tane coca cola zero içsem elbette ki şişerim. ama kalori hesabına göre hiçbir şey olmaz.

ateistler bunu açıklayabilir mi? kalori hesabı çok saçma bir şey mi yoksa? ama ne bileyim şekerli içeceklerin kalorisi de ona göre yüksek oluyor... zero'da şeker yoksa ne var, aynı tadı?

olm çok şaşırmış durumdayım şu an ya, çaktırmak istemiyorum ama siz de anladınız di mi, ciddi ciddi deneyip göresim var, böyle böyle her şeyin diyetini yiyerek obez olcam kısmetse.

not: sebze, meyve, bol su, et tüketmeye falan dikkat ediyorum, yani diyet yapmaya değil de sürekli uygulanabilecek bir beslenme tarzı oturtmaya çalışıyorum, kalori hesabıyla kafayı çizip eti form bağımlısı olan çılgınlardan değilim.

not2: kolanın içindeki diğer maddelerden dolayı sağlığa zararlı olduğunun da farkındayım, merak ettiğim nokta sadece kiloya olan direkt ya da dolaylı etkisi.

not3: tikler gecikir ama her türlü gelir, yavuz bingöl sux
0
pescador
(22.04.14)
kalori hesabı çok saçma bir şey evet. kalorinin önemi çok düşük. hatta bana göre hiç önemi yok. ben de bir ara epey kilo vermiştim ve bir gün bile kalori saymamıştım, zerre önemsememiştim. sadece yediğim şeylerin içeriğine ve glisemik indekslerine dikkat etmiştim. ki önemli olanlar da bunlar zaten.

coca cola zero'nun içinde şeker yok ama bir milyon tane tatlandırıcı var. var olan her çeşit tatlandırıcıdan katmışlar nerdeyse.

ve sürekli bu yapay tatlandırıcıların obeziteye sebep olduğu ile ilgili araştırmalar yapılılıyor, haberler çıkıyor sürekli. vücudu kandırdığı için hormonların dengesini bozuyor vesaire kilo alımına sebep veriyor. yani 0 kalori diye sana kilo aldırmaz diye bir şey yok. içeriğindeki şeyler kilo almaya yol açan ve hatta obeziteye sebep veren şeyler.

dediğim gibi kalorinin önemi yok. önemli olan içerik.
0
localhost
(22.04.14)
abi şimdi kola konusunu bilmem de, sadece kalori hesabı yapmak sakat şey. kalori hesabı yaparken içerdiği yağ çok önemli eğer kilo vermek istiyorsan, diye biliyorum. yağdan ve şekerden uzak duracan her türlü.
0
eksi sozlukte eksiyen adam
(22.04.14)
Ozetliyorum sana:

Hani kufur olmayan ama kufur etkisi yapan sozler var ya, simdi bunu kolanin icindekiler icin dusun. Seker etkisi yapan seyler var ve bi kutu kola ~20 Kup seker degerinde.
0
she was my baby
(22.04.14)
gerçek kolanın içinde deli gibi şeker var.

diyet olanların içinde ise ne idüğü belirsiz bir sürü kimyasal madde.

bu kimyasal maddeler @localhost arkadaşın anlattığı gibi zararlı. içinde ne olduğu tam olarak bilinmiyor, obezite, diyabet, kanser her şeyi yapabilir.

bana da doktor diyet kolaların içinde bol miktarda tuz olduğunu söylemişti. fazla tuz almak da zararlı biliyorsunuz.
0
mea maxima culpa
(22.04.14)
hatta şunu diyeyim coca cola zero normal koladan daha zararlı bana göre. normal kolada tek çeşit şeker var en azından ve vücudu kandırmıyorsun. bu zeroda şeker almıyosun güya ama onun yerine çok daha fazla sayıda zararlı şey almış oluyorsun vücuda.
0
localhost
(22.04.14)
o şekerler de gerçek, doğal şeker değil zaten.

glikoz şurubu :(

bütün marketler yapay, hormonlu ve hatta bağımlılık yapan sağlıksız maddelerle dolu. biraz uyanalım.
0
mea maxima culpa
(22.04.14)
ayrıca zero gibi kolaların içinde ne olduğuna dair: (bkz: aspartam) çoğu light şeyin içinde bu aspartamdan var.
0
eksi sozlukte eksiyen adam
(22.04.14)
sağlıklı besleniyorum ayağına yapılan üç büyük yanlış var.
Kalori hesabı yapmak, ben kilo vericem deyip light ürünler kullanmak (yoğurt, bisküvi, cola, burger king falan) bir de doğal bir şeyy yersem kilo almam demek.

Birincisi vücudumuz termodinamik ilkelere kusursuz uyan bir makine değil dolayısıyla giren enerji, harcanan enerji hesabı mantıklı değil. Sen her üründen aynı kaloriyi elde demiyorsun, her ürünü aynı verimle işleyemiyorsun aynı zamanda aynı kaloride iki ürün de vücuduna aynı etkiyi yapmıyor. Aynı kaloriye sahip iki yiyecek aynı şekilde insülin salgılanmasını sağlamayabilir.

İkincisi, diyet denilen ürünler (light) işlenmiş bir ton kimyasal süreçten geçmiş ürünlerdir. Diyet olması için içine bir ton madde katıldığı da olur (kola, diyet bisküvi vs.). Hatta diyet çikolata falan yapmışlar geçen gördüm. Tamamen insanlara vicdan mastürbasyonu yaptırmaya yönelik bir endüstri haline geldi. Çikolata yiyorum ama bak kilo yapmıyor diye kendini kandırıyor insanlar. Sonra vay efendim su içsem yarıyor yhaa!!!bir111!!

üçüncüsü doğal olan her şeyin sağlıklı ve kilo aldırmayan şeyler olduğu yanılgısı. Meyve tatlı gibidir, oldukça yüksek şekerli meyveler var. Dolayısıyla bu meyvelerin diyet yapıyorum meyveye abanayım deyip çokca tüketilmesi de sağlıksız ve vücuda giren gereksiz şeker miktarını arttırır.

Bunun yanında yağdan uzak dur gibi bu üçü kadar olmasa da bir yanlış anlaşılma var. Yağ ama hangi yağ? Margarinden uzak dur. Eve margarin sokmaya çalışanı sopayla kovala. Ama gidip de yağsız yemek yemeye kasma. Eti yağsız alma. Zeytinyağlı yemekler ye (sadece zeytinyağlı yemek tüket gerisini boşver değil de zeytinyağlıdan kaçma demek istiyor şair), tereyağında yumurta yap ama yüksek sıcaklıkta pişecek yemeklerde kullanma tereyağını da zeytinyağını da. Yok kanolaymış, ayçiçekmiş, fındık yağıymış falan bunları kullanma. Zaten yüksek sıcaklıklarda hangi yağ olursa olsun pişirmemeye çalış. Yani kızartmalardan uzak durmaya bak.

Şekerin her türlüsünün alımını mümkün olduğunca azalt. Vücuduma şeker girmezse enerjisiz kalırım deme vücudunda yağlar boşuna depo edilmiyor. Vücut hazırda zaten harcamak için şeker bulunduruyor. O azaldıkça yağlardan yeniden enerji elde edebiliyor. Enerji için illa şeker yemene gerek yok.

Karbonhidratı kes yanına yaklaşma demek de doğru değil mesela. Fındık, badem, ceviz ye ama kavrulmamış olsun. Yüksek sıcaklıkta bunların kavrulması çok sağlıklı değil. Çiğ çiğ yiyebilirsin.


Dolayısıyla eğer amacın sağlıklı yaşamaksa da zayıflamaksa da bu dediklerimden uzak durduğun ölçüde amacına yaklaşırsın. İlla tatlı yiyecem ben öyle ömür geçmez diyorsan 10 günde bir ye tatlını nefsin körelsin. Ama tatlıyı hayatının parçası yapma. Her öğünde yeme mesela. Kola için de aynı şey geçerli. Kolasız olmaz illa içecem diyorsan 10 günde bir içersin. Hayatına devam edersin.

Ya da en olmadı her gün 10-12 km arası yürü kolanı da iç. Ama eğer bu kadar yürümem ben diyorsan başka yerlerden fedakarlık yapman gerekecek.
0
godsparticle
(22.04.14)
kalori önemli ama temiz beslenmek hepsinden önemli. az kalori alırsan zayıflarsın. zero ile beslen, zayıflarsın ama deri altı yağ % miktarın artar

edit: kolada ne olduğunu bilmiyorum hiç bakmadım. şeker olduğunu varsayıyorum.
0
ibomiu
(22.04.14)
selam!

özet cevap:
kalori hesabı yapmak, sağlıklı yaşama yeni geçiş ve bu işleri yeni yeni öğrenme aşamasında oldukça önemlidir. yediklerinde enerjinin yanı sıra içerik olarak neler olduğunu da bilmen lazım ama. yani kalori ve makro hesabı yapmalısın.
zero kola ise içerdiği yapay şekerden ötürü insülinini zıplatır, bu yüzden içilmemeli.


gelelim uzun anlatıma:
şimdi şöyle düşün, hiç kafanı zero ile falan karıştırmayalım.
örneğin 1 paket eti hoşbeş yaklaşık 200 kalori. senin hesabınla sen bu hoşbeşden istesen günde 9-10 paket yiyebilirsin başka hiçbir şey yemeyerek ve 2000 kalorini bu şekilde doldurabilirsin.
mantıken ve teorik olarak eğer sen 3000 kalori dolaylarında yakıyorsan günlük ve 1 hafta bu "hoşbeş diyeti"ni yapsan 1 kg net vermen gerekli 1 haftanın sonunda.(1000cal x 7 = 1kg hesabından)

peki verir misin gerçekten? olabilir, evet.
peki ne işe yarar? hiçbir işe.
niye? çünkü sağlıklı beslenmedin.
niye kilo vermek istiyorsun: daha sağlıklı olmak ve görünmek için.

eğer 2000 kalori ise günlük yemen gereken miktar, bu kaloriyi sana en faydalı besinlerle doldurman mühim olan. koşullar izin verdiği ölçüde elbette. %90 oranında "temiz" beslenmeyi (yani içeriğini bildiğin ve sana faydalı besinlerle beslenmeyi) başarırsan bu gayet iyi bir oran.

gelelim zeroya.
zero ne işe yarıyor: hiç.

peki zeronun bütün diğer sağlıksızlıklarını bir kenara itsek ve sadece teorik olarak kilo vermeye etkisini düşünsek: (not2ye cevaptır) evet kalorisi yok ancak vücut bunu o şekilde algılamıyor. aynen o oranda şeker tüketmişsin gibi algılıyor. yani insülinler, açlık hormonları vs.ler yine hopluyor sen zero içince. yani çok kısa süre sonra yine acıkıyorsun ve hormonlarının seyrini bozuyorsun vs. üstelik alışkanlık da yapıyor.
ama güzel tarafı diğer bütün pis alışkanlıkların aksine 1 hafta bile içmesen kendini unutturuyor.

yanisi: ayda yılda 1 bardak içeceksen normalinden iç. (hatta yeşili çıkmış şimdi bağzı ülkelerde, keşke ondan bulsan ondan içsen :P)
yanisi2: kalori hesabı yapman neyde kaç kalori olduğunu öğrenmen açısından önemli. kısa süre sonra, dışarıda bir şey yerken otomatikman "hmm bu olsa olsa 300 kaloridir" diyebilmeye başlarsın ve 3 aşağı 5 yukarı da tutturursun. ancak yediklerinin içinde ne var bunların da takibini yapmalısın. bir sistem oturtmaya çalış bu anlamda da. böylece bir tabak yemek yerken o tabaktan neler alıyor olduğunun sadece enerji anlamında değil içerik anlamında da farkında olursun. buna göre diğer öğünlerini ya da ertesi günününü dengelersin. atıyorum "dün az protein yedim, bugün biraz protein yiyeyim" gibi. "kaç gündür muz yemedim bugün bir tane yiyeyim de biraz potasyum alayım" gibi. "şu salataya 1 kaşık zeytinyağı dökeyim, yağsız beslendim bu ara" gibi.
0
icemint
(22.04.14)
vay arkadaş kimsede "göbeğe gitmiyor" diyememiş. Göbeğe gitmiyor.
Ayrıca termodinamiğe kusursuz uyan bir makina değil demiş bir arkadaş. Üzgünüm dostum bunu termodinamik ilkesiyle çürüteceğim. hehe :)

Göbek yağ demek yağ kalori demek.
Kola içerek yağ üretemezsin, o kola yağa dönüşecek kadar enerji barındırmıyor. O üretilen yağın kaynağında yağdan fazla bir enerji olmalıdır.
Dağılabiliriz.

Birde dilin kimyasal ile kandırılıyor o kadar.

Ha obeziteye neden olabilir. Bazı hazır yiyecekler, iştah açabildiği için, daha fazla yedirip doyma hissini kaldırabiliyor. Bu demek değildirki 0,5 kalorinin göbek yaptığı...
0
tanrı
(22.04.14)
Kesinlikle kalöri hesabına devam etmelisin doğru yoldasın. Aynen senin gibi yaparak günde 1400-1500 kalöri artı haftada 3 gün 2 saat sporla (1 saat kardiyo bir saat ağırlık) hem kas yaptım hem de 5 ayda 18 kg verdim.

Myfitnesspal isimli uygulamayı kullandım kalöri saymak için. Şu anda herhangi bir programa ihtiyaç duymadan her şeyin kalörisini aşağı yukarı hesaplayabiliyorum. Bu iş saf matematik, kilo vermek matematikle olur ancak. Bilerek ve bilmeyerek herkes matematiği kullanarak veriyor. Ama bunda önemli olan sadece kalöri matematiği değil. Aldığın besin maddelerinin oranı da önemli. Protein, karbonhidrat, yağ , vitaminler hepsinin matematiğini tutturmak lazım. Neyse bu uzun konu.

Diyet kolayı ben de kullanmıştım baya kalörisi yok diye ama denildiği gibi bununla ilgili araştırmalar mevcut. Normal koladan daha çok kilo aldırdığı vs. iddia ediliyor. Bununla ilgili net bir makale bulamamıştım ancak tekrar bakmanın zamanı gelmiş bir göz atacağım. Ancak vücuttaki hormonları etkiliyorsa ki özellikle insülini yağ yapımını arttırması olası. Çünkü karşılanmamış insülin yağ depolanmasına neden oluyor.
0
vendorth
(22.04.14)
uğraşıp uzun yazıyorum okumadan çıktım diyeni nick altında rezil ederim:

tanrı'ya cevap:
göbeğe kendi gitmez, gitmeyecekleri göbek yoluna düşürür.

metabolizma işlerinde belirli pathwayler var. mideden şekeri sokarsan, enerji üretirsin. enerji sana yetecek kadar varsa ama hala şeker sokmaya devam edersen o çat diye yağa dönüşür, zor günlere saklanır.
zerodaki aspartam mıydı neydi, o arkadaş sisteme girdiğinde bir şeylerin düzenini bozarak normalde yakmaya(yani ernerji üretmeye ) gönderilecek şekerleri de yağa dönüştürtecek şekilde yanlış uyarıyor sistemi.
bu nedenle kendi kalorili değil, kilo aldırmaz. ama kilo aldırır.

kalori hesabına gelirsek, kalori hesabı yemekleri bildiğin oksijenle ateşle yakarak yapılan bir hesap, laboratuvar ortamında.
vücutsa onları ateşle yakmıyor. sindirebildiklerini enerjiye dönüştürürken ortaya su karbondioksit falan çıkarıyor ama hiç biri bilinen yanma reaksiyonu değil. solunumun farklı farklı basamaklarının ürünleri bunlar. kafamız burada karışmış zaten.

üst paragrafta kilit nokta "sindirebildikleri". misal sen selüloz lifi al bi avuç,yak, oo kalori!
at onun yanmammışını ağzından, olduğu gibi s.ç sonra. ne oldu? e o kadar cetveldeki kaloriler?
tam tersi, glisemik indeks mevzu.
bu glisemik indeks denilen nane yediğin ve sindirdiğin besinlerin kana karıştığında pankreası uyarıp kana ne kadar/ne hızda insülin salgılayacağını söyleyen zımbırtı. insülin ne yapar, hücrelerin etraftaki sıvıda(kan/doku sıvısı) bulunan şekeri almanı sağlayacak hücre zarı reseptörlerini uyarır. yani insülini salgılarsan şekeri hücreye hop çekersin, kanda şeker düşer, hücrede artar, gereğinden fazla hücrede artarsa başa çıkmak için onları yağa çevirir
hücremiz. glisemik indeks de burada devreye giriyor. kanda yeterli şeker varsa insülini azcık azcık salgılatıp hem hücrelerin gözünü doyurmayı hem de kandan şekeri yavaşça çekip açlık hissini ertelemeyi sağlayabilirsin. bu da glisemik indeksi düşük gıdaların yaptığı şey.
yani, kalori hesabı kendini kontrol etmende iyidir, mistir. ama kesin doğruyu vermez, sana kendini görmene yardımcı olduğu için avantaj sağlar. tam kontrol için: lif içeriği yüksek, glisemik indeksi düşük, kalorisi kontrollü beslenmelisin.

oh bitti.
0
shubulubapshubaptishaluva
(22.04.14)
Vücut karbonhidratı şekere dönüştürür ==> Şekere dönüşen karbonhidrat, insülin yardımıyla, yakıt olarak depoalanmak için karaciğer ve kas hücrelerine girer. Bu noktada, siz eğer 10 tane kola içerseniz ihtiyaç fazlası şeker alımı yaparsınız. Muhtemelen yakıt depolarınız da dolu olacağı için o şeker hücrelere giremez, bu sefer de yağ sentezine başlarsınız. Fazla şekeri yağ olarak depolarsınız. Yani "Şu kadar kalori almam gerekiyor, onları koladan alsam da olur" diyeceğiniz kadar güzel bir dünya yok ne yazık ki.

Ek: eksisozluk.com
0
angelus
(22.04.14)
Kolanın içinde tatlandırıcı kalori içermiyor ama, erken acıkmana ve insülin direnci oluşmasına sebep oluyor. Normal kola'dan daha sağlıksız bir şekilde kilo aldırıyor yani.
0
zombi
(22.04.14)
Bu konu hakkında çok detaylı bir meta-analiz:

www.ncbi.nlm.nih.gov

Biraz uzunca, özet geç piç diyenler için;

Genellikle diyet ürün tüketenlerin kilo almaya meyilli olduğundan bahsetmişler. Yani diyet ürünler "kilo verdirmiyor" tezi vurgulanmış aslında. Ama metabolik olarak diyet ürünlerin şekerin yaptığı etkiyi yapıp yapmadığı konusunda tam bir netlik mevcut değil. Yapılan çalışmalarda çok değişik parametreler mevcut ancak hep birden fazla değişkenli.

Neyse özetten biraz fazla oldu ama netice olarak en iyisi şekeri tümden çıkarmaktır diyor. Yerine koymak yerine yavaş yavaş azaltmakmış. Yapay tatlandırıcı kullananlar psikolojik olarak daha çok kalöri alma eğiliminde oluyorlarmış.
0
vendorth
(22.04.14)
(22)

10 yıl önceki hedefiniz neydi ? Şu an ne yapıyorsunuz ?

lawist
Özellikle 30 lu yaşlarda olanlara soruyorum.
Özellikle 30 lu yaşlarda olanlara soruyorum.
0
lawist
(22.04.14)
psikolog olurum diyordum, psikolog olacağım (~1 yıl)

hep düşündüm, psikoloji dışında ne okuyabilirim diye ama hiç tatmin edici bir cevap veremedim. şimdi hedefime çok yakınım ama mutsuzum. direkt olarak çalışmak bana göre değil galiba.
0
empati kuramayan psikolog
(22.04.14)
10 yıl önce üniversite 3. sınftaydım 3.80 filan ortalamam vardı o dönem. akademisyen olacaktım ben. heidelberg'ten staj kabülü almıştım haziran başında gitmek üzere hazırlanıyordum. hey gidi günler.
gittim, sonrasında burslu doktora kabulü de aldım, oraya da gittim.
ama akademi sarmadı sonra. :)
Halbuki hakketen böyle mutlu olcam sanıyordum yahu. kaç senelik hedefimdi. tee çocukken bu kız profösör (köyde) olacak derlerdi.
Neyse akademiye belki daha sonra dönmek üzere ara verdim. şimdi akademik yayınlar için editörlük filan yapıyorum yine okuyorum, çeviriyorum, sürekli makalelerle boğuşuyorum ama laboratuvara girip deney yapmıyorum, işin mutfağında yokum orasını özlüyorum. Öte yandan geçirdiğim hastalık sonucu kokulara filan aşırı hassasım zaten kimyasallardan uzak durduğum iyi diyorum.
bi garip çelişkilerdeyim. iyi kazanmasam kesin depresyona girerdim.
0
niye ama
(22.04.14)
türkçe ve edebiyatla ilgili bir şeyler yaparım diyordum, onlarla ilgili bir şeyler yapıyorum şu an
0
elyafiyaffellaffelebelyafelyaf
(22.04.14)
10 yıl önceki hedefimdeyim %95 oranında ama uykum var. Birçok uykuya mal oldu.
0
aychovsky
(22.04.14)
Acik hava timarhanesi +1
0
damdanakan
(22.04.14)
12 yaşındaydım çizgi film çizeri olmak istiyodum 22 yaşındayım öğretmen oluyorum.
(bkz: tünelin ucu bombok bir yere çıktı)
0
mrz breezy
(22.04.14)
10 yıl önce aklım bir kaç karış havadaydı. dolayısıyla bir hedefim filan yoktu.

beyleyken beyle.

şimdi önümüzdeki 10 yıllara bakıyoruz.
0
mea maxima culpa
(22.04.14)
hedefım yoktu hala yok ne olcam bılmıyorum
0
akare
(22.04.14)
10 yil once 9 yasindaydim, bisi dusunduysem de hatirlamiyorum
0
Idonthaveausername
(22.04.14)
10 yıl önce 4 yaşındaydım hedefim bir an önce 18ime basmaktı daha gerçekleştiremedim ):
0
melancholia
(22.04.14)
10 yıl once insanlara faydamın dokunabileceği bir meslek istiyordum. mezuniyete yakın pekçok yerden iş teklifi aldım, hatta biri sektöründe sağlam bir şirketin yeni açılan bölümünde müdür yardımcılığıydı, ama ben para için çalışmak istemiyorum, insanlara faydamın dokunacağı bir meslek istiyorum dedim.

akademisyen oldum, şimdi ay sonunu getirmek için binbir hesap yapıyorum, potansiyelimin çok altında çalışıyorum.
0
yemrem
(22.04.14)
9'dum, pilot olmak istiyordum. 19'um, bi seyler yaptim ama tam anlamadim daha, ne tarafa dogru gittigimi seneye anlayacagim sanirim.
0
pescador
(22.04.14)
10 yıl önce tek derdim daha çok kazanmaktı. Şimdi daha çok kazanıyorum ama bütün kazancımı kredi ve kartlara yatırıyorum. 10 yıl öncekiyle aynı oranda nakit para kalıyor cebime.
0
maymuncuq
(22.04.14)
Bir vakfın yönetici kadrosuna girmek ve sosyal sorumluluk projeleriyle uğraşmak.en azından hem sevdiğim işimi yapmış olurum hemde işe yaramışlığın ve memlekete yeni cevherler,yeni umutlara kol kanat germiş olurum.Şuansa bunlar ne derece gerçekleşir ne kadar zaman alır,akademik hayat içinde en iyi sekilde nasıl aktif olunur onun üstüne çalışmaktayım
0
Sourlimes
(22.04.14)
yaptığım işte işveren durumuna gelip kendi işimi yapmaktı bunu da gerçekleştirdim şükür.
0
oldboy
(22.04.14)
planladığım hiç bir şey olmadı
0
Sandman
(22.04.14)
10 yıl önce:

iç ses: lan fizik mi yazsam? Ya beceremezsem? olm çok zevkli görünüyor. Yok lan ya işsiz kalırsam? Ya benden bi halt olmazsa. En iyisi itü inşaat yazayım hehe hem fizikle hem matematikle alakalı çok zekiyim afferin lan iyi düşündüm bunu helal olsun bana.

bugün:

iç ses: Fizikte yüksek lisansa başlasam lan. Becerebilir miyim ki? İnşaatta doktora devam ediyor daha. Ama çok zevkli görünüyor lan. Evet evet başlayayım. Yok lan dur şu şeyleri de öğreneyim sonra başlarım.


kıssadan hisse: Yapacaksan yap bir şeyi kardeşim. Bıdı bıdı etmemek lazım.
0
godsparticle
(22.04.14)
hiç hedefim olmadı benim :'(
0
rock n roll
(22.04.14)
hedef1: mesleğimde yükselmek, gelişmek. kariyer.
hedef2: para biriktirmek.
hedef3: ülke değiştirmek.


durum1: mesleğimi yapmıyorum. bambaşka bir sektörde bambaşka bir iş yapıyorum. bu işi de ne bu işle ne de mesleğimle alakası olan bambaşka bir iş kurmak için geçici olarak yapıyorum.
durum2: evet, akmasa da damladı. müsrif olmamayı öğrendim.
durum3: olmadı. halen istiyorum.
0
icemint
(22.04.14)
okulun son senesiydi, bitirir bitirmez o zaman çıktığım ilk kız arkadaşımla evlenip küçük bir şehirde çoluğa çocuğa karışıp kıt kanaat geçineceğim mütevazi bir hayat kuracaktım. şu anda tam tersi.

saveonfun.com
0
groovettyn
(22.04.14)
10 yil once standart bi yasamim olur diyordum. Okulu bitirir, yuksek yapar, evlenir bi yerlerde muhendislik yapar coluk cocuga karisirim diyordum.

Ama oyle mi oldu? Elbette hayır. Kırmadigimiz ceviz, taş atmadıgımız dal kalmadi. Kac defa tum hayatımı sıfırlayıp yeni bastan kararlar aldım hatırlamıyorum. Bir cok insana cilginca gelen seyler yaptim. Tutkulu aşklara karşılık feda edilen masumiyet, dunyayi gorme arzusuna karsilik feda edilen kariyer, anlik verilen kararlar sonucu feda edilen onca para....

Bakalim hayat bi on sene sonra ne getiricek :)
0
lifeoverip
(22.04.14)
rock star olacaktım muhasebeci oldum mk
0
kosun lan mevzu var
(22.04.14)
(9)

sinema kültürüm olsun istiyorum

Lusid*
nerden başlayayım? kimlerin filmlerini izleyeyim? ingmar bergman,tarkovski vs.bu adamların yaptığı filmleri anlamak için neler öğreneyim? bi aydınlatın beni dostlar
nerden başlayayım? kimlerin filmlerini izleyeyim? ingmar bergman,tarkovski vs.bu adamların yaptığı filmleri anlamak için neler öğreneyim? bi aydınlatın beni dostlar
0
Lusid*
(21.04.14)
Kimsenin bisey anladigi yok zaten.siradan izle.uzun uzun planlar falan.sana carpici gelen yerleri aklinda tut.izledikten sonra sozluge gel bak yazmistir birileri bisiler.islem tamamdir.

Duz adamim.
0
duptıs
(21.04.14)
Tamamiyle amator bir yorum yapiyorum, imdb top 250 den baslayin, hepsini izleyin izledikleriniz hakkinda da profesyonel elestrileri incelemeleri okuyun ki bir filmde nelere dikkat edildigini anlayin. Teknik acidan degil tabiki anlatmak istedigi sey hakkinda. Sonra aralarinda en begendiginiz filmlerin yonetmenlerinin ilginizi ceken baska filmlerini izleyin, begendiginiz oyuncularin filmlerini izleyin o filmleri begenirseniz onlarinda yonetmenlerinin baska filmlerini izleyin. Yani mutlaka su filmi izle diye onerilen seyleri degilde kendi begenilerinize gore acilin sinema dunyasina daha cok zevk alir izledikce izleyesiniz gelir. Ben de sirf bilgim olsun diye insanlarin onerdigi ama begenmedigim filmleri zorla izlerdim artik film izleyesim gelmiyor.
0
cometome
(21.04.14)
izleye izleye oluyor iste. elestirmenlerin her ovdugu filmi de mukemmel sanma ama. ornek: 2001 a space odyssey
0
fortisvita
(21.04.14)
bence top 250 gibi film listelerinden çok yönetmen odaklı izleyin. bir yönetmenin bütün filmlerini art arda izleyin yani. böylelikle yönetmenin tarzını anlamış olursunuz. bol bol eleştirileri okuyun bir de. film sonrası ekşi'ye girip yorumları okumaya bayılıyorum mesela ben. hatta biri bir ayrıntı belirtmişse (eğer evde izlemişsem) o sahneyi açıp tekrar izliyorum falan.
0
empati kuramayan psikolog
(21.04.14)
Alfred Hitchcock

woody allen

David Lynch
0
objektifkompulsif
(21.04.14)
her hafta bir yönetmen.
0
tonoto
(21.04.14)
www.idefix.com

www.kitapyurdu.com

bu iki kitabı okuyun bence öncelikle.

Sonra tarkovsky, bergman, coppola kimi isterseniz izlersiniz.

Kimsenin bir şey anladığı yok lafına da katılmıyorum. Eğer ne bekleyeceğinizi bilirseniz çok şey anlarsınız sinemadan.


IMDB 250 filmi izlerseniz popüler filmleri öğrenmiş olursunuz. İçerisinde çok kaliteli filmler de olsa kofti hollywood yapımları yarısından çok fazlasını oluştururyor listenin.

Bunun için avrupa sinemasının son 40 yılına göz atmanız gerekebilir. Elbette ki IMDB'den de film seçin. Fakat sinema kültüründen kastınız popüler filmlerden haberdar olmak değil de sinemanın teorilerini bilmek ise mutlaka ve mutlaka işin kalbine yani avrupa sinemasına inmeniz gerekecek.

Bunun yanında iranlı, koreli ve japon bir çok iyi yönetmen var. Zamanla sinema akımlarını öğrendikçe zaten merak edip daha da ismi öğrenirsiniz.

Bunun dışında tabii bir de zvyagintsev gibi bir adam var ki mutlaka adını duyup filmlerini izleyeceksinizdir (eğer izlemediyseniz) onun için ayrıca bahsetmedim yukarıda.
0
godsparticle
(21.04.14)
Bol bol film izle. Sevdiğin bir filmi bulduğunda yönetmenine senaristine falan bak. Onların diğer filmlerini de izle. Beğendiğin film hakkında bir şeyler oku. Bergman veya Tarkovski veya Hitchcock veya Lynch sevmek zorunda değilsin. Kendini sevmeye sakın zorlama. Ha sevmesen de böyle büyük yönetmenleri izlemekte fayda var, kültür olur. Ama millet başyapıt diyor diye senin başyapıtın olmak zorunda değil. Ben mesela Lynch hiç sevmem ama hemen her filmini izlemişimdir. Kısacası kendi zevkini kendin oluştur. Zevkin giderek oturacaktır, zamanla kaliteli işleri seçmeyi başarırsın. Ve bence en önemli şeylerden biri festivalleri takip etmek. Gerek yaşadığın şehirdeki gerek yurtdışındaki. Sundance olsun, Cannes olsun bir programlarına ödüllere bakmakta bence fayda var. Şehrindeki festival filmlerine de git, hem bağımsız sinemaya destek olur hem güzel insanlarla tanışırsın hem sinema kültürün gelişir. Ha bir şey daha geldi aklıma illa festivali beklemek zorunda da değilsin bağımsız sinema için. Başka sinema diye bir oluşum var mesela. Bence çok güzel iş yapıyorlar. Oradaki filmleri de takip edebilirsin. Sitelerine göz atabilirsin.
0
evilinacloset
(21.04.14)
sinema kültüründen kastın tarkovsky, bela tarr gibi avrupa yönetmenleri ise (özellikle de doğu avrupa) imdb ilk 250'yi izlemek pek bir işe yaramaz. imdb ilk 250 kötü liste demiyorum tabii ki. yönetmen ve akım odaklı izleyebilirsin. sinemanın tarihi gelişimi falan ilgini çekiyosa, fransız yeni dalgası, italyan gerçekçiliği, film noir, gibi akımları izleyebilirisin.
0
zero times infinity
(22.04.14)
(18)

Big data konusunda ne düşünüyor, ne biliyorsunuz?

compadrito
Selam büyük vericiler,Big data devrimi nedir? Nereye bu gidiş? Bizi neler bekliyor?cosmicstring hocam, ermanen, aychovsky, cakabo, himmet dayı, godsparticle, sanal heywan, divit, roket herif, serabetan, m e l t e m, basond, jemjum, nicki şubabbadaludap gibi bişiy olan moleküler genetikçi aplamız ve
Selam büyük vericiler,

Big data devrimi nedir? Nereye bu gidiş? Bizi neler bekliyor?

cosmicstring hocam, ermanen, aychovsky, cakabo, himmet dayı, godsparticle, sanal heywan, divit, roket herif, serabetan, m e l t e m, basond, jemjum, nicki şubabbadaludap gibi bişiy olan moleküler genetikçi aplamız ve aklıma şu anda gelmeyen ama bu konuyla ilgilenmiş kullanıcılar bir iki kelâm edebilirlerse, bek şugar olur.

Allah'a emanet olun...
0
compadrito
(20.04.14)
Teknoloji inanilmaz bir hizla gelisse de herhangi bir devrim ben bilmiyorum.
Olay, yillardir olan seyin populer olmasi, genel sirketlerin bunun kullanim alanlarini anca fark etmesi.
0
f_d
(20.04.14)
Kendi alanım için genel kültür seviyesinde bildi sahibiyim. Fakat kendi açımdan uzun süredir düşündüğüm bir çalışmayı (maalesef bitmeyecek gibi) örnek vereyim.

Alanım: ulaştırma

Örneğim metrobüs.

Şimdi metrobüsü bilmeyenler için anlatayım biraz. Metrobüs eskiden çevre yolu olan şimdi sadece şehir içi yol işlevi gören bir yolun ortasında kendisine ait yolda ilerleyen otobüs.

Şimdi bu metrobüs denen ulaşım sisteminin ciddi sıkıntılarının biri yoğun saatlerde ara duraklardan binmek imkansıza yakın oluyor. Çünkü metrobüsler 3-4 belirli duraktan yolcu alıp yolculuğuna başlıyor ara duraklarda ise otobüs zaten dolmuş oluyor.

Otobüsler de sabit bir çizelgeye göre işletiliyor bu hatta. Yani özel etkinliklerin olduğu talebi uçuran gün ile yaz tatilindeki herhangi bir gün arasında fark yok.

Şimdi herkes zaten turnikeden geçerken istanbul kart denen bir şey okutmak zorunda kalıyorlar. Bu da bir insanın durağa gelirken aslında sisteme haber vermesi anlamına geliyor. Bu veriler toplanıp daha sonra aylık ve yıllık istatistik olarak işleniyorlar. Halbuki bunları online olarak (hepsini değil de durağa gelen kişi sayısını) canlı canlı işleseler ara duraklardaki yığılmayı modelleyebilirler. Bu yoğun saatlerde atıyorum 9. durakta bir aşırı yoğunluk olduğunda o duraktan kalkacak bir boş otobüsle o duraktaki bekleme süresinin azaltılması anlamına gelebilir.

Bunun yanı sıra işleten açısından bakarsak, bazen talep düşük olduğu halde bayağı otobüsün işletildiği durumlar oluyor (nadir de olsa). Bu da verimi düşürüyor. Halbuki yine turnikelerden geçen sayısını bilsek eğer düşükse otobüsleri ilk duraktan hemen kaldırmak yerine biraz bekletsek daha verimli bir sistem oluşturabiliriz.

Tabii 50 km'ye yakın bir hat bu. Ve buradan gelecek bütün bu verilerin anında işlenmesi oldukça zor şu aşamada belki ama üzerine yatırım yapılsa toplu taşıma alanında dünyaya örnek olabilecek güzel bir proje olabilir(di).
0
godsparticle
(20.04.14)
Ne yazık ki aşırı overrated bir kavram haline geldi. Hangi şirkete sorsan "Big Data" ile bir şeyler yapıyor. Firmaların ezelden beri yaptıkları CRM çalışmaların adı bir anda "Big Data" oldu.

Hatta güzel de bir yazı var big data'nın her zaman bir işe yaramadığı hatta gayet de yanlış yönlendirdiği konusunda

www.ft.com
0
salihdt
(20.04.14)
ya beyler tam da bu konuda uğraşan biri olarak yok mu miner bilen:

www.eksiduyuru.com


duyuruya yanıt olarak ise:
Türkiye'de big data'nın değeri henüz tam anlaşılmış değil bence
CRM'de çok basit şeyler yapılıyor olabilir daha derinlere inmek lazım
0
ferit85
(20.04.14)
@cosmicstring hocam, her zamanki altın vuruşunuzu yapmışsınız cevâbınızın sonunda...

@godsparticle, mükemmel bir örnek ve mükemmel bir düşünce! aychovsky, yavrum, metrobüsün problemini çözsen çözsen sen çözersin. bi yoğunlaş şu konuya, gözünü seviyim! boşver şimdi partiyi, belediyeyi. vatandaş perişan! çok hayır duası alırsın bak!

diğer cevaplara da cevap yazacam sonra...
0
🌸compadrito
(20.04.14)
Aslında ortada çok çılgın atan bir devrim yok. Excel veri sayısından kasılmaya başlayınca big data oldu :P

Şu anda çok sayıda veri içeren iki proje üstüne çalışıyorum. İkisi de tahmin. Biri iki gün önceden rüzgar hızı tahmini, diğeri de bir web sitesinde iş özelliklerinin girilmesi ile birlikte fiyat ve fiyat aralığı tahmini.

Bu tahminleri hızlı ve daha az hatalı yapabilmem için birçok şeye ihtiyaç duyuyorum. Doğru ve kaliteli veri, altyapısı iyi bilgisayarlar veya iş istasyonları (şu anda 12 çekirdek kullanıyorum), veriyi tahmin edecek yöntem ve algoritmalar silsilesi (en uygun olanını seçmem gerek). İki tahmin için de birçok algoritma hazır durumda ve test edilmeyi bekliyor. Literatürde canavar gibi çalıştıkları iddia ediliyor, iş istasyonlarımız zaten hızlı ama ki verimiz "imperfect". Kocaman "big-fat data"mız var ama verimizin doğruluğu kuşkulu. Şu anda zaten sorunum verinin fazlalığı değil, verinin yanlışlığı.

Web sitesi örneğini şirket bilgisi vermeden, birtakım metaforlarla açayım. Örneğin, internet üzerinden araba alıyorsun ve bunun için renk, marka, km bilgisi gibi sorular soruluyor sana ama bu soruların cevapları olarak veritabanında sadece tüm arabaların ortak verileri tutuluyor. Arabanın diğer arabalardan farkını belirten ana ve anahtar özelliklerin çoğu da veritabanının dibinde bir yerlerde, çok dandik şekilde tutuluyor. Dandikten kastım, veritabanının tamamen "Kervan yolda düzülür" modeli ile yolda düzülmüş olması; verinin yapısı belli değil, aynı veri farklı tiplerde saklanıyor, eskiden daha farklı kaydediliyormuş, orada bir eksik çıkmış ya da başka soru-cevap eklemişler, şimdi daha farklı kaydediyorlar ve 1000'den fazla alt segmentin kriptolarını çözmek, sorgular yolu ile ulaşmak imkansız. Hazır veritabanı prosedürleri de "Saldım çayıra, mevlam kayıra" cinsinden. Dolayısıyla genel özellikler elimde var ve asıl belirleyici özellikleri veri olarak kullanamıyorum. Ayırıcı veriler birkaç segment için var, onların tahminleri nokta atışı bile süper oluyor ama bu sadece iki segment, yanında 123 diğer segmentler var ki iyi tahmin için ne totemler yapıyoruz. Bu durumda bol bol "Keşke data small olsaydı da düzgün olsaydı" diyorum.

O halde elimizdeki veri ile tahmin etmeye çalışalım. Normalde bir web sitesinde "Lütfen fiyat tahmininiz yapılırken bekleyiniz" yazısı çıktıktan sonra kaç saniye bekler bir ortalama müşteri, on dakika o yazının çıkmasını beklemez. Hatta iki dakika da beklemez. O nedenle hedefimiz beş saniye. Ama bu "imperfect" ve "unclean" veri ile beş saniyede ancak veri temizlemeleri, ayıklamaları yapabiliyoruz ve ortalamada nokta fiyatından %125 sapmalı, fiyat aralığını da %25 oranında tutturan tahminler yapabiliyoruz 12 çekirdekli iş istasyonunda. (Varolan sistem %5000 sapma ile çalışıyor). Kaotik denilen rüzgar hızı ve yönü tahminlerini aslında hiç de kaotik olmayan, sadece zaman içinde fiyatın artma trendine sahip olduğu basit sistemden daha rahat ve daha az hatalı tahmin edebiliyorum.

Dolayısıyla verinin sayısı, kalitesi kadar önemli değil. Veri tutma sistemi ve işleme sistemi düzeltilmedikten sonra "big data" olur, hatta yakın gelecekte "even bigger data" bile olur onun adı ama karşımızda data çöplüğü oldukça yapılabilecekler hala kısıtlı. Aynı şekilde işleme kapasitesi de yine datanın sayısından önce gelen başka bir özellik. Veri kalitesi ve işleme kapasitesi sorununu düzeltmeden big data ile çılgın attırmak imkansız. Süreçlerin en zayıf halkası zaten veri sayısı değilken veriyi şişmanlatmakla nereye kadar gidilebilir. Araba fiyatı ile ilgili kafadan bir fiyat atsam tuttururum ama algoritmalara hesaplattırana kadar taklalar atıyoruz.

Bence bundan sonra iki kırılım olacak. Her zaman bir basitleştirme, bir de karmaşıklaştırma yolu olur. Bir süre "even bigger"a kadar yolu olacak bu dataların, oradan da big data yerine sistemi temsil eden en az sayıdaki veriyi en doğru şekilde seçen algoritmalara gideceğiz bence. Hatta, neden ben bunu çalışmıyorum.

Ekleme: Hadi kapasite ve veri kalitesi sorunu çözüldü. Ortalıkta hala bir algoritma sorunu var. "No Free Lunch" teoremi diyor ki bir algoritma bir şeyi iyileştirse başka tarafı kötüleştirir; algoritma fakir battaniyesi gibidir, başını örtsen ayağın (ya da kaba etlerin), orayı örtsen başın açıkta kalır. Algoritma işleme yöntemleri de daha iyi işleme yapabilmek için basitten karmaşığa geldi, bir iki parametreli algoritmalardan başlayıp en son veriyi işlemeye başlamadan önce 13 tane parametreyi "tune" etmem gereken bir algoritma ile sessiz kuyularda kimsesiz kaldım. Bu nedenle bir algoritma devrimi de gerekiyor. Koskoca teorem çökertilecek değil ama, basitlik-performans-süre-sonuç kalitesi ölçütleri arasında biraz da bir çılgın kırılma noktasına da ihtiyaç var. Belki bir kırılma noktası minimum sayıda uygun veriyi seçmek yanında bir yol ayrımı ile yeni ve iyi bir algoritma kırılması da olabilir.

Ekleme2: Bir arkadaşım da şu anda Türkiye'nin en çok bilinen, büyük şirketlerinden birinde bir proje yapıyor. Yine bu "big-fat data" kendisine sunuluyor ama şu şart ile birlikte: "Biz şu ve şu yazılımı aldık, o yüzden yöntemin şu ve şu ile sınırlı". Dataya bakıyorsun ve aslında sana "Ben aslında başka bir X yöntemi ile çok süper çözülürüm" diye bağırıyor, bu kadar kab-bak gibi ne yapılacağı net veri yoktur ülkede. Arkadaş da dayanamayarak bir de o X yöntemle çözüp veriyi mutlu ediyor ama adamların yatırımı boşa gitmesin diye dataya parende attırarak, slalom yaptırarak daha dandik bir veri işleme süreci elde edilmek zorunda kalınıyor. Demek ki veriden önce zihniyet de değişmeli.

Ekleme3: Bir de kaç veriden sonrası "big" acaba?

Ekleme4: Trafikçi ben değilim, başka iki arkadaşım. Ama onlar yaparsa, ben mutluluktan uçarım. Mağdur oluyoruz. :)
0
aychovsky
(22.04.14)
Adımız anılmış, iki kelam edelim :)

Big Data'yı ilk olarak 1.5 sene kadar önce bir seminerde duydum. Ondan 1-2 ay sonra da CRM alanında kendisiyle haşır neşir oldum. Müşteri değerini hesaplarken kullandığımız 50 tane faktör var ancak big data ile bunu 500 hatta 5.000 yapmak mümkün.

Önemi giderek artacak, bu kesin. Ancak diğer cevaplarda yazıldığı gibi verinin kaydedilmesi, sonrasında analizi ve yorumlanması zaman alacak bir süreç. Bu döngünün hızlanması ise teknoloji ile doğru orantılı olacak.

Modelleme konusunda çalışan bir arkadaşımın en büyük hedefi maç skorunu tahmin modellemesi yaratmaktı. Bir maça ilişkin alabileceği tüm veriyi modellemeye dahil edip maçın skorunu tahmin etmek istiyordu. Ne aşamaya geldi bilmiyorum :)
0
cakabo
(22.04.14)
Big data olayın biraz marketing bullshit tarafı, data analytics diyorlar genelde buna. Daha önceden bilgisayarlarla yapılan analizlerin kapsamı çok dardı. hafıza düşük, yer düşük, işlem gücü düşük, paralel işleme mevzuları daha yeni yeni çıkıyor falan. şimdi sikko üç beş tane sensörle bile inanılmaz veriler toplayabiliyorsun her konuda, o verileri alıp işleyip bir sonuç çıkarınca big data analizi yapmış oluyorsun olay tamamen bu.

Godsparticle'ın anlattığı örnek gibi yani. Mesela 20 milyon kredi kartı kullanıcısının satın alma verileri var elinde. Hangi saatlerde tekel bayiilerinden alışveriş yaptığını tespit edip muhtemel alkol yasağının yaratacağı tepki boyutunu düşünebilirsin, ona göre strateji planlarsın. Ya da ne bileyim alışveriş sitelerinde olan x alan bunu da aldı gibi çok basit cross marketing mevzuları bile big data içerisine giriyor. Ben mesela bir çok marka getirten bir distribütörle çalışıyorm, bizim şirketin CRM'inden toplu veri çekip benim marka ürünleri müşterielr en çok hangi başka markalarla birlikte alıyor gibi anlamlar çıkartıyorum oradan, marketingde işime yarıyor.

Bunun için tabii elindeki verinin doğru olması lazım, en çok vakit alan kısmı bu. Ne yazık ki 20 bin satırlık excel tablosu alınca bu verinin anlamlı olup olmadığını anlamak epey zor, e veri yanlışsa, yaptığın analiz de yanlış olacaktır dolayısıyla. Ama genel olarak doğru oluyor ya. Bilemiyorum çok seviyorum ben data analitik tarafını. En favori bilgi işlem aktivitem. Şakır şakır döküyorum enteresan analizleri milletin ağzı açık kalıyor.
0
roket adam
(22.04.14)
şimdi ben genetik mühendisiyim, yani onca açıklama yapmış arkadaş gibi ne yazılım ne istatistik ne de reklamcılık alanında deneyimliyim. bu sebeple yaptıkları yorumlara a evet doğru metrobüs, o hava sahası yoğunluğu, doğru doğru google glassda kesilen hatun sayısı/tipi olarak bakabiliyorum yalnızca.

big data mevzu, adı böyle anılmıyor olsa da genetik biliminde eskiden beri ihtiyaç duyulan nokta. zaten DNA adı verilen kalıtım materyali başlı başına biyolojik bir big data örneği. bizde temel hedef bu molekülün keşfinden beri, ne demek istediğini anlamak oldu. 2000lerin başında başlatılan human genome project ile dünyadan milyonlarca sayıda insandan DNA (kandan) örneği toplanıp o gruplarda karşılaştıkları varyasyonlarla günümüzde yaşayan insan ırklarını bir tür kategorizasyona almaya, veri tabanı oluşturmaya çalıştılar. ama burada bahsettiğimiz ~30.000 protein kodlayan gen(bi bu kadar da kodlamayan bölge var ki asıl kilit nokta onlar), kromozomlarının yarısında(yarı anneden yarı babadan ya hani) 3 milyar baz var(tam bir temel DNA parçası). karşımızda da milyonlarca insan.
bu sayılar düşününce bilinen depolama sistemlerini zorluyor. çünkü çalışma milyonlarla sınırlı. asıl bilim dünyasının hedeflediği gözden tek bir varyasyonun dahi kaçmamış olması, o zaman da big data denilen mevuz devreye giriyor demek ki.
human genome projectin bu milyonluk kişiyle veri toplaması işi 2008 civarı mı neydi, bitti. burdan artık hangi gen nereyi ne şekilde kodluyor, hangi hastalık hangi genden kaynaklanıyor, bunları bulup işlemeye çalışıyorlar. bunların en büyük getirisiyse kisiye özel tıbbın gelişmesi, gereksiz ya da yanlış ilaç kullanımının önüne geçilmesi, ilacı bulunmamış hastalıkların tedavisi, organ nakillerine gerek duyulmaksızın kişinin kendi hücrelerinden lab. ortamında organ üretilebilmesi filan olacak.. ki yanlış hatırlamıyorsam sene 2011 civarı olacak, tamamen insan elinden çıkma, eldeki dataları kafalarına göre sentetik birleştirip onu da yine insan eliyle DNA bazlarını seçe yerleştire ilk %100 sentetik hücre genomu oluşturulup bir hücre yapılmış ve yaşaması sağlandı. bildiğin gözü mavi olsun (attgacgasg), kolu üç tane olsun (astgsatsatgsat), kuyruk koyalım(gastgsatgast), uçsun(asgtsagats) yöntemiyle yaptılar[a:adenin, t:timin, s:sitozin, g:guanin].
şimdi buraya kadar her şey harika. aynı ilk buhar makinesinin üretimi, radyoaktivitenin keşfi ve kullanılabilirliği gibi..
herkes hakkında elde edilen ve depolanan onlarca bilginin yalnızca insanlık yararına kullanılacağı basit tabirle naiflik.

daha hızlı ulaşımı hedeflerken daha uzun menzilli silahlar, daha güçlü enerji sistemleri hedeflerken kitlesel katliam silahları yaptık. her şeyi geçtim bu silahların üretimi uzun dönemlerin çabası ve onlarca parayla yapılıyor hep sınırlı sayıda. biyolojik yaşayan bir organizmayla yola çıktığınızda onun kendini bölüp çoğaltıp kontrolü ele almasına nasıl engel olacaksınız merak ediyorum. bu alana yabancı olanlar için şöyle örneklendireyim: elimizde yalnızca sarı ırkı etkileyebilecek silah oluşturabilecek teknoloji var. ama bunun radyoaktivite vb bir etkenle bir süre sonra mutasyon geçirip beyazları ve siyahları da asla etkilemeyeceğini garantileye bileceğimiz hiç bir yol yok.

toparlayacak olursam,
big data devriminin önüne geçilmesi mümkün değil ve harika sonuçlar yaratacak, gelişmelere yol açacak. insan ömrü yaşlanmayı durdurup ölümsüzlüğe kafa tutacak. bilinen tüm hastalıklara tedavi bulunup, mutfağımızda kendi organlarımızı 3 saatlik bir prosedürle üretebileceğiz. kızımız mavi gözlü ince belli, erkeklerimiz daha yapılı ve yaraları çabuk iyileşir olacak. ama yeni hastalıklar çıkacak. ama kısırlık ortadan kalktığında doğal seçilimi bozduğumuz için yeni nesil hep en iyi özelliklere sahip olan değil hep babası zengin olan ama geri zekalı, ama kalıtsal hastalıklı olacak. yemeklerimiz çürümeyecek ama onlardan aldığımız kaloriler de bizden asla gitmeyecek. bu defa da liposuction yaptırıp göbekteki tüm yağ hücrelerini çekince göz altı torbalarımız, kulağımızın arkası ve el bileklerimizde yağ birikecek.
ben kıyamet denilen kavramın aniden gelecek dev depremlerle dünyanın parçalanması değil elimizdeki pimi çekilmiş harika teknoloji bombalarımızla kendi uygarlığımızı yok etmemiz olduğunu düşünüyorum. big data da henüz laboratuvarda cam ardında hayranlıkla seyrettiğimiz yeni bebeğimiz.
0
shubulubapshubaptishaluva
(22.04.14)
Özel hayatın gizliliği ihlal edilmediği, kişiler fişlenmediği ve bilgiler makul bir süreyle saklandığı sürece alışkanlıklarımız hakkında bilgi toplanmasını, toplumsal ve kişisel ihtiyaçlarımızın ideal biçimde karşılanmasını sağlama imkanı yaratması bakımından gayet faydalı buluyorum. Çok da ilginç buluyorum data analizlerini.
0
m e l t e m
(22.04.14)
Valla bu konuda bilgim yok dostum ya, bilmediğim konuda atıp tutmayım.
0
basond
(22.04.14)
@divit senden, kallavi bi cevap bekliyodum zaten. o dediğini Türkiye'de yapacak adam vardır. Türkiye'nin beyin gücünü yabana atma. Nörddür, nikotinmandır, sallamıyodur, o ayrı.

''ben hiç böyle yakaladığımız bişey görmedim etraftan da duymadım'' diyosun ama bu iş henüz emekleme dönemde. bundan sonraki 10-20 senenin, big data açısından neler getirebileceğini tahmin bile edemiyor olabiliriz.

@salihdt big data'yı CRM'e indirgemek ne derece hakkâniyetli olur emin değilim. gazetedeki yazıyı henüz okuyamadım ama mutlaka okuycam. çok teşekkür ederim cevap yazdığınız ve katkılarınız için.

@aychovsky, gene yapmışın yapacağını ve tozu dumana katmışın. yazdıklarını görebilmek içün tozun inmesini bekledim, annayabilmek içün de tekrar tekrar okumam gerekti. yannız, sana bişiy diyim mi? ben temiz verinin kıymetini bi amarigalıdan öğrendiydim, amarigaya gelmeden çok önceleri... bilmem kaç bin satırlık veriyi tek tek inceleyip, manuel olarak temizlemekten, gözleri kan çanağına döndüydü. içimden, ''bu herif sapık lan!'' diye geçirdiydim. sonradan buralarda, data cleaning, data reconciliation, data cleansing işlerine bulaşıp işin boyutlarına ve ulaştığı noktalara bi nebze olsun âşinâ hâle gelince, adama derin saygı duydum tabii.
bi zamannar bi motelde kaldıydım. kaavaltı mönüsünde portakal suyuna baktım, iki boyu vardı portakal suyunun: big, really big! really big olan, bebeykene sahilde kumdan kale yaptığımız kovalardan bile büyüktü. sen even bigger data diyince onu hatılladım. sana bişiy diyim mi? yakında, really big data diye bi laf ortaya çıkabilir, senin de öngördüğün gibi... cosmicstring hocamız, ''doğadan alınan veriler süzülmeden, en ince ayrıntısına kadar ele alınabilirse gözden kaçan pek çok şey bulunabilir'' yazmış. hemen aklıma, 17 Ağustos depreminden sonra popülerliği tavan yapan depremci hocalardan öğrendiğim ''mikroçıtırtı'' lafı geldi bu noktada. düşünsene qız, mikroçıtırtıları kaydedip biriktiriyosun ve sonradan analiz edip anlamlandırıyosun. Azerbaycanlıların mı, İranlıların mı ne, buna benzer bi çalışması vardı. Radon gazı salınımındaki değişikliği mi ne ölçüyolardı. Yukarıda, big data'yı CRM'e indirgemek ne derece hakkâniyetli olur dememin sebebi bu. Osman Pamukoğlu'nun bi sözü var: Siz savaşla ilgilenmeyebilirsiniz ama savaş sizinle ilgilenir. Ben bu sözü, big data'ya uyarlamak istiyorum. (basond hocam, aslında bu söz sana!). Siz big data ile ilgilenmeyebilirsiniz ama, big data sizinle ilgilenir. verinin temizliği konusuna dair şunu da yazmak istiyorum: insülin direnci yazımda aynı dertten muzdarip olduğumu şöyle dile getirmiştim:

**
hay allah, hic bi seyi yoktu, niye diyabet olduysa diyoruz sonra. hay allah 38 yasinda kalb krizi mi olurmus diyoruz. bunlar ne haberlere yansiyor, ne istatistiklere.

gidin bakin ölüm sebeplerine: kac tane kardiyopulmoner yetmezlik goreceksiniz?

bi akilli da cikip demez ki o anli sanli doktorlarimiza, gardaşım kardiyopulmoner yetmezlik diye ölüm sebebi mi olur? bu hasta neden öldü? asil sebep ne?
arastirip baksan, trafik kazasi, kanser, diyabet komplikasyonlari, sigaraya bagli koah, sigaraya ve sacma sapan bi hayat tarzina bagli aterosklerotik kalb hastaligi cikar altindan.

ama oraya kardiyopulmoner yetmezlik yazan bilincsiz ve egitimsiz doktorlar yuzunden, istatistikler sikilip atiliyo. rakam yok lan elimizde!!!

olcmedigin seyi kontrol edemezsin olm!!!

hay sikeyim ben boyle isi yaaa!!!!!
**

demem o ki, verin kadar konuş! ya da verinin temizliği kadar konuş! kaç veriden sonrası big acaba demişsin de, petabayt, zotabayt, zottiribayt birimleriyle ölçülenler bigdir heralda.

bu noktada, kafama zıçayım! 2006 ya da 2007 senesinde, New York Times'da okuduğum bi haberi kesip saklamadığım için... Deyecahsın ki neye? Harbiden, neye? Haber şuydu: Çinli (başka nereli olacağıdı ki zaten?) bi matematik profesörü, bi algoritma geliştirmiş. Heralda bi miktar big data kullanmıştır. Bu algoritmayı kullanarak, Wall Street'ten 1 milyar (evet milyar) dolar kaldırmış, matematike burun kıvırıp bok atannara kapak mahiyetinde! Öte yandan modern Nostradamus (ulan şu herifin adını da bi ezberleyemedim gitti bea! Çok tersime gidiyo adı. Gugıllamaya da üşendim şindi. NYU'da bildiğin hoca. Ama bildiğin hocalara hiç benzemiyo. Modellemeleri (bu modelleme lafına da ayrı bi hastayım!) ile dünyanın siyasi geleceğini tahmin ediyo. Düşün yani, CIA, adama proce ısmallıyo! Şunu şunu bi modelle hoca efendi! diyo. Hoca efendi o esnada kaç dolar kaldırıyo bilemiyorukh tabe. Procenin muhtevasını sormamız mümkin değil takdir edersin ki...

@roket adam senden de kallavi bi cevap bekliyodum ve beni yanıltmadın. teşekkür ederim. bu konuda dedenin fikrini de merak ediyorum ben asıl. ona bi özetlesen şu yaptığını da, ne düşündüğünü bi öğrensek!

@şubulububulu aplam! eline sağlık! big data'nın feriştahının sizin elinizde olduğunu bildiğimden kelli, sana yaldızlı ve beş yıldızlı dâvetiye çıkardıydım. bizi kırmayıp geldiğin içün müteşekkiriz! (bkz: george church) delisinden bahsettim miydi ben sana? Allah bilir jemjum görmüştür ya da gendinnen tanışmıştır bile! sizin alan HGP'nin açtığı devirden sonra üstel bir hızla devinecek gibi duruyo. beni en çok helecanlandıran alan diyebilirim. başlarda, meaaahhh, dağ fare doğurdu! denebilecek gelişeMEmeler yaşansa bile, asıl kırılımları, açılımları sizin tayfadan bekliyom. işalla görürüz o günneri!

@m e l t e m hanımcım, özel hayatın gizliliği filan hikâye! kimsenin hiçbişeysi gizli kalmıycak. belki şu anda bile gizli diil. hatta bilgiler ebediyen bile saklanabilir. muhtemelen biliyosunuzdur, ABD Kongre Kütüphanesi twit biriktiriyo. Bundan 50 sene sonra, araştırmacının biri 28 Mayıs 2013'ten itibaren Türkiye'de atılan twitlerin analizini yapıp oradan bir sonuç çıkarmak isteyebilir mesela. Ya da daha yeni bir tarihte gerçekleşen twit savaşlarının. Öte yandan, dünyadaki telefon ve email trafiki de, bi yerlerde birikiyo. Feysin elinde önemli veri var. Şimdi vatsaptan da gelecek önemli bi miktar. Gugıl, gugıllanan kelimelerin lokalizasyon tayinini yaparak, doğru grip salgını tahminleri yapmış. Eminim çok daha başka şeyler yapmıştır, yapıyodur ve yapacaktır.

aychovsky bana bu mini konferans için teşekkür etti, sağolsun. elimize gugıl geçince, ille de sikiş sokuş mevzularını mı gugıllıycaz? ya da elimize duyuru geçince ille de ''bi çocuk var, tatlı bişiy...'' diye başlıyan duyurular mı okuycaz? bunnardan da koyalım ara sıcak olarak. herkeş eteğindeki taşı döksün, olma mı?

hepinize, vakit ayırıp geldiğiniz ve emek verdiğiniz içün ayrı ayrı teşekkür eder, bi dahaki mini konferansımızda buluşuncaya dek, yanaklarınızdan makas alırım.
0
🌸compadrito
(23.04.14)
herkese "sen" bana niye hanımcım ya, 50 yaşında mıyım ben? özel hayatın gizliliği ile kastedilen her türlü gizlilik değil yalnız, kişi zaten bilgilerinin toplanıp paylaşılmasına dair söz. onaylıyor çoğu zaman.
0
m e l t e m
(23.04.14)
cosmicstring hocamdan okkalı bi ef-ferim aldım olm! ben bu gaznan var ya, şindi gider işyerindeki Hintli avratlardan ikisini donumda sallar duvara vurarım! (O değil de, Çinni avratlardan biri demin mutfakta geğirdi la! Çok doğal geğirdi yannız! Hakkını teslim etmem lâzım.)

m e l t e m cim, senin taptaze bi kır çiçeği olduğunu hepimiz biliyoz. hani işyerinde Director of Compliance'ı görünce ''Saygılar efenim, he heh!'' diye yılışırsın ya, işte o hesap, ben de mesafeyi koriyim istemiştim sennen, 'fikri mülkiyetçi filan amma gene de avukat olm, hürmette kusur etme de sakata gelmeyelim' filan gibilerden, mesafeyi korurkene de sonuna bi cım koyiyim samimiyet maksatlı didiydim ama, çok haklısın, altın günnerinde konuşan aplalara benzemişsim! özürlerden özür beğen! yannız sana bişiy diycem, geyik çevirmeyi 30 yaş altının tekeline alma istersen...

comptrol abim hoşgelmiş! hele şükür! boşver siyaset yazmayı abim bea! sana bu çok daha fazla yakışıyo. yazacam soğna. şindi işim var biraz...
0
🌸compadrito
(23.04.14)
@compadrito vur dedik öldürdün.
0
m e l t e m
(24.04.14)
m e l t e m, özürlerden bi tane daha beğen(iniz) o vakit! maymun oldum valla!

comptrol hocam, sen neymişsin de haberimiz yokmuş valla! Darısı 3 milyon dolar ödüllü yarışmalara işalla!
Cem Boyner'in annattığı bi hikâyeyi hatıllıyom: Müşterilere doğum günü tebriği mi ne postalıyolar Beymen'den ya da Çarşı'dan. Adamın birinin karısı görüyo tebriği ve merak ediyo. Halbuki Beymen'den alınma bi mevzu yok evde. Meğer herif metres'ine çamaşır almış sevgililer gününde. (O aradaki bağlantı nası kuruluyo, olay nası su yüzüne çıkıyo kısmını unuttum, uydurmiyim şindi). O olaydan sonra, Boyner grubu bu uygulamadan vazgeçmiş galiba. Hikâyeyi bana Cem Boyner annatmadı tabe, kastede okudum, he heh... (biz ne diyoduk, nerden geldik bu don mevzuuna ya?)
0
🌸compadrito
(24.04.14)
45/1700 demek % 2.6'lık dilim demek. Oldukça iyi bir başarı. tebrik ettim.
0
godsparticle
(06.05.14)
Meğer "Big Data"dan "Deep Data"ya da bir gidiş varmış. İçimizde bizden içerü bir biz varmış, onu keşfe gidiyormuşuz
www.huffingtonpost.com

Bugün gelen bir konferans davetinde gördüm Deep Data'yı, henüz ne olduğunu ben de bu kadar biliyorum.

Bir de "Really Big" ya da "Even bigger" olanı değil de, "Huge Data" çıkmış.
www.iaria.org
0
aychovsky
(23.11.14)
(15)

kitap kurtları toplaşın

vasilias
yazarları önemli değil değişik ülkelerde geçen romanlar lazım bana . ingiltere fransa ispanya afrika vs herhangi bir ülkede geçecek roman. değişik ülkeler olursa daha da sevinirim. teşekkürler.
yazarları önemli değil değişik ülkelerde geçen romanlar lazım bana . ingiltere fransa ispanya afrika vs herhangi bir ülkede geçecek roman. değişik ülkeler olursa daha da sevinirim. teşekkürler.
0
vasilias
(19.04.14)
grange ve dan brown kitapları hep böyledir.
0
devilred
(19.04.14)
tepedeki psychedelic adam
(19.04.14)
nasıl başka ülkede geçicek, türü ne belirsiz olmuş?

mısır'da geçen kitaplar okumak istiyorsan necip mahfuz
peru, mario vargas llosa

gibi mi?
0
sayns
(19.04.14)
Hadi bu da bugün cevap vereceğim son kitap duyurusu olsun.

Popüler kültür romanlarından Dan Brown'ı ele alabilirsin. Paris ve Roma'da geçen kitapları var. Şehri bir hayli detaylı tanıtıyor. Melekler ve Şeytanlar - Da Vinci Şifresi.

18. yüzyıl Fransasının arka sokakları Koku - Patrick Süskind'de iyi tanıtılmış bence. Tabii şehir ağırlıklı bir roman değil, sadece dekor iyi tanımlanmış diyorum.

Öte yandan fantazya seviyorsan Neil Gaiman - Yok Yer'e bir göz at derim. Londra'yı hiçbir insan bu şekilde düşünmemiştir. (Kitap kapağında da Big Ben var, çok güzel!)

Kinyas ve Kayra'da Liberya, Ankara ve Güney Amerika'da bir şehir detaylı anlatılıyor; ama karakter çözümlemeleri daha ağır. Yazar Hakan Günday.
0
g man
(19.04.14)
iki şehrin hikayesi, dickens, paris ve londra
insanlık durumu, malraux, çin

bir de st.petersburg - andrey beliy
0
leadzeppelin
(19.04.14)
@sayns belirtmediğime göre farketmez diyorum aynen öyle.
0
🌸vasilias
(19.04.14)
ernest hemingway - afrikanın yeşi tepeleri

1. dünya savaşı sonrası, afrikada safariye çıkan hemingway baba, dünyanın geleceği ve insanlık namına bişeyler anlatıyor.
0
blackjackdavey
(19.04.14)
jules verne- 80 günde devri alem
0
all girls dream
(19.04.14)
guatemala'da hafta tatili - asturias

bir de gecenlerde su kadinin sitesine rastlamistim:
ayearofreadingtheworld.com
kadin bir sene boyunca her ulkeden bir yazar okumayi hedeflemis. burada da aldigi oneriler bulunuyor. gerci her yazarin yazdigi sey o ulkede gecmiyor tabii (ornegin turkce'den elif safak'i okumustu yanlis hatirlamiyorsam) ama belki isinize yarar.
0
John Finn
(19.04.14)
ernest hemingway - çanlar kimin için çalıyor
ispanya'nın dağlarında ormanlarında(genelde) geçiyor. iç savaş romanı.
0
bass solo take one
(19.04.14)
Limon Agaci - Sandy Tolan
0
duzsac
(19.04.14)
Türkçe ismi kiraz çiçekleri idi galiba. İkinci ismi de Kyoto ama literaturde bu ismi kullanılmıyor hiç nedense. Kyoto'da geçiyor. Yazarı, Yasunari Kawabata. (Kitap kurdu değilim)
0
nereye bu gidis
(19.04.14)
Murakami romanları, özellikle Zemberekkuşunun Güncesi - Japonya
Voltaire - Candide birçok ülkede geçiyor, olan ve olmayan ülkeler ve İstanbul da dahil ama masalsı biraz.
0
aychovsky
(19.04.14)
khaled hosseini kitapları çoğunlukla afganistan'da geçer.
0
icemint
(19.04.14)
Umut Tarlaları - Jose Saramago
0
godsparticle
(19.04.14)
(12)

hadi güzel parçalar paylaşalım

Manas
al ilk parça benden,darlandım da geldim.https://www.youtube.com/watch?v=0AU40RFlWVQlinkli minkli olsun.
al ilk parça benden,
darlandım da geldim.

www.youtube.com

linkli minkli olsun.
0
Manas
(18.04.14)
dido/lets do the things we normally do
0
nax
(18.04.14)
sarhosum sarhos - dilek turkan www.dailymotion.com

youtube linki vermeyin beyler, olan var olmayan var :)
0
exlibris
(18.04.14)
0
tobiyaz makenzi
(18.04.14)
oraletarya
(18.04.14)
hasmetizm
(18.04.14)
candanag
(18.04.14)
Dornenreich - Erst deine Träne löscht den Brand
www.youtube.com
0
dimia
(18.04.14)
tanrı
(18.04.14)
gunun anlam ve onemine ithafen:
www.youtube.com

@candanag guzelmis.
0
John Finn
(19.04.14)
papillon7
(19.04.14)
3 Rounds and a Sound - Blind Pilot

www.youtube.com
0
godsparticle
(19.04.14)
Bu gelsin benden. Az mainstream ama olsun.
www.youtube.com
0
aychovsky
(19.04.14)
(16)

gezegenler, yildizlar, isik yillari, zaman vs.

nawres
selam arkadaslar,simdi birseyi gormek icin isigi yansitmasi gerekiyor, degil mi?bu gezegenler, yildizlar, galaktik sistemler falan anlatilirken dunyaya bilmem kac bin isik yili uzaklikta deniyor ya, bunu nasil olcuyorlar?bin isik yili uzakliktaki bir nesne, isigin bin yilda alacagi yol kadar uzak bi
selam arkadaslar,

simdi birseyi gormek icin isigi yansitmasi gerekiyor, degil mi?

bu gezegenler, yildizlar, galaktik sistemler falan anlatilirken dunyaya bilmem kac bin isik yili uzaklikta deniyor ya, bunu nasil olcuyorlar?

bin isik yili uzakliktaki bir nesne, isigin bin yilda alacagi yol kadar uzak bir mesafede degil mi? bunu olcmek icin cok cok uzun yillar gerekmez mi?

duz mantikla; isigin varis suresi uzerinden bulunuyordur diyelim bu, yani bin yilda?

bilenler aydinlatsin bizi isiklariyla.
0
nawres
(18.04.14)
çok iyi bi teleskobumuz olsa da çok uzağa baksak, bin 1000 yıl öncesini mi görecez? ışık yol kat ediyor ama biz uzaktaki bir görüntüyü teleskopla görmek için de ışığın yol kat etmesi mi lazım?
0
vfgerty
(18.04.14)
benim kisisel dusuncem: gezegenlerin hareketlerinden yola cikarak matematik kullanarak uzakliklari bulunur isik hizina bolunur o 1000 sene cikar.

en.wikipedia.org


spaceplace.nasa.gov en asagi inin

curious.astro.cornell.edu
0
babamasoliimbananickaldirsin
(18.04.14)
vfgerty nin dedigi cok daha ilginc bir sey aslinda genel olarak bilimle ilgilenmeyen biri icin. ilgilenen biri icin de oyle aslinda bence.

gokyuzune baktigimizda gordugumuz yildizlar aslinda su an olmus olan yildizlar olabilir degil mi? gecmise bakiyoruz gokyuzune baktigimizda :) ?
0
babamasoliimbananickaldirsin
(18.04.14)
godsparticle
(18.04.14)
tr.wikipedia.org
ingilizcesi dogal olarka daha genis, en.wikipedia.org
0
she was my baby
(18.04.14)
o kadar büyük uzaklıkları ölçmek için yıldızların yaydığı ışıkların frekanslarını, parlaklıklarını, parlaklığın artıp azalma periyotlarını karşılaştırma gibi yöntemler var. buna göre ışığın kaç yılda varacağını hesaplıyorlar, bazı durumlarda birbirleriyle karşılaştırıyorlar. buradan mavi ışık gönderip mavi ışığın dönmesini beklemiyor adamlar(ki zaten mavi olarak dönmez, zamanla enerji kaybedeceği için frekansı dolayısıyla rengi değişir). gözlemsel verileri matematik ile ispatlayarak yapıyorlar.
0
r_u_h
(18.04.14)
tam she was my baby'nin verdiği linki vermeye geliyordum ki verildiğini gördüm. o halde ben de şöyle diyeyim. 1000 ışık yılı çok uzak bir mesafe değil. sadece güneş üzerinden parallax hesabı yapılarak hesaplanabilir. pek de accurate olur.
0
ttg
(18.04.14)
@vfgerty

aynen oyle diye biliyorum. isik yol kat etmedikce goremeyiz cismi, anca isigi yansitan cisimleri gorebiliriz.

yani uzaktaki yildizlara falan bakarken aslinda gecmise bakiyoruz galiba, cok garip.
0
🌸nawres
(18.04.14)
iraklik acisi mantikli ama bu yontemi uygulayabilmemiz icin uzakligini bulmak istedigmiz nesneyi zaten goruyor olmamiz lazim, goruyor olabilmemiz icin de isigi yansitmis olmasi gerekmiyor mu?

1000 yil onceki uzakligini olcuyoruz oyleyse bin isik yili uzakliktaki bir yildizin?
0
🌸nawres
(18.04.14)
uzayı incelediğinizde, gördüğünüz her yıldız, o anda ki halinin birkaç bin yıl önceki halini gösteriyor bizlere. Mesela güneş; Güneşten çıkan bir fotonun dünyaya varması yaklaşık 8dk 20sn. yani, güneşe baktığımızda onun 8 dk önceki halini görürüz.

Şu anda evrenden elde edilen en uzak görüntü, aynı zamanda bildiğimiz en eski görüntüsü. Hatta öyle ki, bilinen en uzak görünütünün oluştuğu tarihte güneş daha oluşmamış bile.

Bunlar ve daha fazlasını Cosmos* de bulabilirsiniz.
0
m hzen
(18.04.14)
cosmos a space time odyssey belgeselinde 5. bölümde anlatıldı bu bahis. çok detaylı olmamakla birlikte.
çok müthiş bir konu.

not:neil degrasse tyson da güneşi aslında her zaman 8 dk. önceki haliyle görüyoruz dedi. güneş ışınlarının dünyaya gelme süresi 8 dk.
0
gece lampulu
(18.04.14)
hadi bir sey daha diyeyim. diyelim ki -ki zaten kesin vardir- evrende bir yerlerde baska canlilar var ve cok hayvani teleskoplari var. su an yani 18 nisan 2014 tarihinde canlilar yasiyorlar ve evrenin diger ucundalar. ama o kadar uzaktalar ki onlara gore bizim gunes sistemimiz yok daha ortada. onlarin baktiklarina gore daha dunya ve insanlar yok. ama aslinda ikimiz de ayni zamanda yasiyoruz. gel de cik su isin icinden. vay anasini.

edit: ve tabi coook sonra o canlilarin atalari hala yasiyor olursa dunyaya bakacaklar ve bizi gorecekler duyuruda ifsa yaparken. ama gordukleri sey trilyonlarca sene once olup bitmis olan seyler olacak. hepimiz coktan olmus olacagiz.
0
babamasoliimbananickaldirsin
(18.04.14)
Mesela güneş de öyle. Yaydığı ışık sekiz dakika sonra dünyaya ulaşıyor. Aslında gördüğümüz hali sekiz dakika önceki hali. Yıldızlar içinde aynısı geçerli. Gökyüzündeki halleri şimdiki zamandan değil.
0
clones
(18.04.14)
bir de mesela ortalama insan omrunden daha yuksek isik yili mesafede olan yerlere hic bir zaman gidemeyecegiz(isik yili hizinda hareket edebildigimiz varsaydigimiz halde).

yola kadinli erkekli cikilip, yolda ciftlesilirse, belki nesiller nesiller sonra yola cikanlarin torunlarinin torunlarinin torunlari vs. varabilir gidilecek yere.
0
🌸nawres
(18.04.14)
sadece uzaydaki şeyler için geçerli değil tabi. mesela deniz kenarında oturuyorsun ve 1 km uzaktan bir gemi geçiyor. sen o geminin o anki değil 1/300 saniye önceki halini görüyorsun. aynı şekilde mesela uydudan maç izliyorsun, gol olduktan yaklaşık 1,5 saniye sonra görüyorsun golü(sadece ışık değil tüm elektromanyetik dalgalar yaklaşık 300km/saniye hızda ilerler). bilim çok güzel değil lan?
0
r_u_h
(18.04.14)
Bir cismi (gezegen, yıldız) ışığı yansıtmasa da görebiliriz.

(bkz: kara cisim ışıması )

tr.wikipedia.org
0
janavarorion
(18.04.14)
(6)

Noktaları belli grafikten denklemin yazılması (4. 5. dereceden polinom)

runrunrun
Merhabalar. Görseldeki grafiğin denklemini yazmak istiyorum. Kırmızı noktalar grafiğin geçtiği 5 nokta, tepe noktasının konumundan da fark edeceğiniz üzere grafik simetrik değil. Belki de oldukça basit bir şey ama uzun uzun da araştırdım ve öss matematik sitelerinden öteye gidemedim. Matematik ya da
Merhabalar. Görseldeki grafiğin denklemini yazmak istiyorum. Kırmızı noktalar grafiğin geçtiği 5 nokta, tepe noktasının konumundan da fark edeceğiniz üzere grafik simetrik değil. Belki de oldukça basit bir şey ama uzun uzun da araştırdım ve öss matematik sitelerinden öteye gidemedim. Matematik ya da mühendislik okumadığım için de çok teknik bilgim yok, bir tek beta distribution kavramını bulabildim. Mesaj kutumu da yeşillendirebilirsiniz, yardımlarınızı bekliyorum :)
0
runrunrun
(18.04.14)
matlab var mı bilgisayarında
0
pampalar
(18.04.14)
ne yazık ki, hiç kullanmadım matlab ya da benzeri programlar.
0
🌸runrunrun
(18.04.14)
nokta koordinatlarını verirsen (5 nokta varsa) hepsini sağlayan 4. dereceden bir polinom yazabilirim.
0
godsparticle
(18.04.14)
Noktalar kesin değil ama görseldeki noktalar A(2,1) B(9,2) C(29,11) D(35,2) E(43,1). Denklemi yazabilirsen benim için büyük ilerleme olur ama tekrar tekrar farklı noktalarla, hatta farklı sayıda noktalarla denklem yazmaya çalışmam da gerekecek, yani en basit haliyle balık tutmayı da öğrenmem gerek :)
0
🌸runrunrun
(18.04.14)
matlab yükle dostum ilgiliysen böyle şeylere
mathcad daha çok işine yarar daha kolay hatta mathcad yükle torrentten falan
0
pampalar
(18.04.14)
İlgili değilim ama şu ara ilgilenmem gerekiyor zorunluluktan. Yüksek lisans yapıyorum mimarlıkta, birkaç tane böyle grafiği yan yana dizip birleştirip yüzey oluşturmaya çalışıyorum 3 boyutlu. Haliyle grafikler için gereken eşitlikleri yazmam gerekti. İndiriyorum mathcad i, umarım çok komplike değildir.
0
🌸runrunrun
(18.04.14)
(33)

Neye para harcarken acımıyorsunuz?

basond
Ben arabaya harcadığım paraya hiç acımıyorum mesela lastik aldık yarı fiyatına olan olsada ben pahalısından aldım hiç acımadım, arkadaşlar enayi olarak yorumladılar beni,Sağlığa,eşime,sevdiklerime harcadığım parayada acımıyorum,Fakat nutellaya 13,75 tl verirken acıyorum abi o kadar etmez benim gözüm
Ben arabaya harcadığım paraya hiç acımıyorum mesela lastik aldık yarı fiyatına olan olsada ben pahalısından aldım hiç acımadım, arkadaşlar enayi olarak yorumladılar beni,
Sağlığa,eşime,sevdiklerime harcadığım parayada acımıyorum,

Fakat nutellaya 13,75 tl verirken acıyorum abi o kadar etmez benim gözümde,gene alıyorum orası ayrı ama.

Sizin parayı harcarken buna veririm hiç acımam dediğiniz neler var?
0
basond
(17.04.14)
Yediğim şeyler için verdiğim paraya asla acımam. Bir de ayakkabı mühim, ayağım rahat olacak.
0
elikası
(17.04.14)
sağlık, spor, ayakkabı, elektronik...
0
rentts
(17.04.14)
ben neye olursa olsun, para harcadıktan sonra çok pişman oluyorum.
0
rock n roll
(17.04.14)
sevgilime
aileme
kedilerime
ayakkabıya
takım elbiseye
şampuana
kaliteli meyveye
0
[silinmiş]
(17.04.14)
sağlık ve yemek
0
baldur
(17.04.14)
kitaba ve sinemaya para harcarken hiç acımıyorum.
şu sıralarsa malum yaz geliyor, güzel tasarıma sahip bir tişört gördüğümde acımıyorum paraya.
0
bir fincan kahve ile film izlemek
(17.04.14)
yemeğe harcadığım paraya bir ben acıyorum sanırım.

bakım ürünleri ve ayakkabıya acımıyorum ama.
0
tuborg yesili
(17.04.14)
yemeğe harcadığım paraya acırım. kitaba ve kıyafete verdiğim paraya acımam
0
blossom
(17.04.14)
Vergi, küfür etmem ama bunu öderken küfür ediyorum
Mazota verdiğim paraya acıyorum.
Arabanın sikindirik avuç kadar malzemesine 200 lira verirken acıyorum.
İşletme nedir bilmez mekanların önümüze koyduğu iki tabak yemeğe 50 lira vermeye acıyorum

Ama sevdiceğin boğazına, yararına birşey se acımıyorum nedense :)
0
tanrı
(17.04.14)
seyahat.
0
icemint
(17.04.14)
yemeğe acımam ama gene de sınırlarımı aşmak istemem..
ablama bir şey alırken asla acımam..
rahat ettiğim kıyafete acımam..
sütyen alırken acımam.. 300 desinler bana oluyorsa alırım.. lan olsun yeter amk..
0
senialanaglasinalsinsikinicaliyabaglasin
(17.04.14)
İyi et.
0
arnold schwarzeneger
(17.04.14)
gerçekten değeri eden, karşılığını veren hiçbir şeye para verirken acımam.
bir de faydasına bakarım. getirileri tatmin ediciyse fiyatına takılmam.
0
oraletarya
(17.04.14)
milletin para harcadığında üzülmediği durumlar varmış gerçekten. ben resmen inzivaya çekilmişim :))))
0
rock n roll
(17.04.14)
Kendim için olan herşey de acımam..ama karıya kıza bişey alınca acıyorum.ayrılınca kötü oluyor
0
gorki
(17.04.14)
Kendim, ailem ve sevdiğim dostlar için.
Mantık çerçevesinde herşey dahil buna.
0
gece lampulu
(17.04.14)
tv almistim hic kullanmiyorum ne yazik ki, ona cok acirim hala.

acimadigim ise ailem icin yaptigim harcamalar. disarida tek basima yemek yesem, cay bile icsem acirim.
0
beriberi
(17.04.14)
Eğitim ve kitap
0
godsparticle
(17.04.14)
valla borç ödeme dışında harcayacağım her şeye acımayacağım
0
ibomiu
(17.04.14)
yemek ve kitap.
0
gokyuzu gibi
(17.04.14)
Spor salonu, supplement ve güvenlik ekipmanları.
0
grimer
(17.04.14)
Dışarıdan alıp evde pişirip yediğim hiç bir şeye acımam ama dışarıda yediğim ete, balığa acırım.
0
jamalbsf
(17.04.14)
kıyafet,leylaya mama,leylaya oyuncak,internet faturam,ayakkabı,kitap,çizim defterlerim,kardeşime hediye.
0
blmnrvs
(17.04.14)
Güzel yemeklere, kitaba
0
vfgerty
(17.04.14)
40bindoları bana versen ben 7 sülaleni sırtımda Everest'e çıkartırdım
0
vfgerty
(17.04.14)
kıyafet ve elektroniğe harcadığım paraya acımam.
0
battal gemalmaz
(17.04.14)
ulan düşündüm de ben sadece içkiye acımıyorum lan
0
high hopes of the sozluk
(17.04.14)
içkiye sigaraya amk
0
pampalar
(17.04.14)
dedemin bir lafı vardı; yediğinle giydiğin senindir diye. yemeğe verdiğim paraya hiç acımam. burda çocuklar kulüplere gidebilmek için 1 ay makarna patates yiyorlar mesela. hayatta bunu tercih etmem. eti de meyveyi de bol bol alırım. elektronikte de almışken en iyisini almak mantığı var.
0
kallesnikof
(17.04.14)
yemek,saat,giyim,ailem ve hayvanlar için harcadığım paraya acımıyorum,elektronik cihazalara vereceğim para gözümde büyüyor.
0
sealth
(17.04.14)
Sevdigim bir insana hediye alirken hic acimiyorum
0
Idonthaveausername
(17.04.14)
yemeğe harcarken ben de acıyorum. en sevdiğim şeye, kitaba harcarken bile oluyor. yine de alıyorum.

bir tek sevgilime ve sevdiklerime alırken harcadığıma acımam.
0
sayns
(17.04.14)
diş'e harcarken acımam.
0
erenu
(17.04.14)
(10)

Apartman Dairesinde Rottweiler?

ventruefox
Merhabalar,Zemin kat, ve balkonu olan apartman dairesinde rottweiler cinsi köpek beslenir mi? İhtiyaçları için balkonu rahatlıkla kullanabilir. Beslenmez ise orta/büyük boy hangi cinsi önerirsiniz.(İlk köpeğim olmayacak, 8 sene apartman dairesinde jack russell besledim.)Koruma içgüdüsü olması ve akı
Merhabalar,
Zemin kat, ve balkonu olan apartman dairesinde rottweiler cinsi köpek beslenir mi? İhtiyaçları için balkonu rahatlıkla kullanabilir. Beslenmez ise orta/büyük boy hangi cinsi önerirsiniz.
(İlk köpeğim olmayacak, 8 sene apartman dairesinde jack russell besledim.)
Koruma içgüdüsü olması ve akıllı olması önemli. Eğitimi ben vereceğim, profosyonel bir eğitim merkezine bırakma düşüncem yok. Ve yavru olarak alacağım.
Teşekkürler.
0
ventruefox
(17.04.14)
zemin kat olması ofsayt, gelene gidene havlar, atlar korkutur. :(

üst katlar olsa hadi neyse.

niye jack russel, beagle gibi küçük bir köpek almıyorsunuz? apartmanda beslemek için onlar ideal.

rottweiler filan bunlar çok büyük apartman dairesi için.
0
mea maxima culpa
(17.04.14)
hocam hiç köpek beslemedim önce onu söyleyeyim. Rottweilerları da çok severim. Doberman ve rottweiler ikilisi benim için başkadır.

Fakat apartman dairesinde 50-60 kg'a kadar ulaşabilecek dev bir köpek zor olur gibi geliyor. Hep aynı tereddütleri yaşıyorum sizin gibi ama inanılmaz zor ya. Arkadaşım evinde besliyor ve köpek kanepeye oturduğunda yanına ilişecek yer kalmıyor. Gerçi o köpeğe çok sınır koymamış. Belki sen kanepeye çıkmasına falan izin vermezsin ama yere yatsa halı görünmez anasını satayım devasa bir kas yığını hayvan.

Havlama konusuna gelince cinsin genel özelliği mi yoksa o arkadaşın köpeğine özel mi bilmiyorum ama hayvanın sesini hiç duymadım. Saldırı durumuna geçtiğinde bile havlamıyormuş diyordu arkadaş hep. Gürültü açısından sorun olmaz.

Karşı komşusu bir defa site yönetimine şikayet etmişti. Çocuklarımız korkuyor dev gibi bir şey bu falan diye ama sorun çıkmamıştı. Nasıl çözdüler bilmiyorum.

Bunun dışında arkadaşımın dediğine göre köpek sahibinden ayrı da yatmak istemiyormuş. Yani bahçem olsa da orada bakmazdım evde uyurdu diyor. Ne kadar doğru bilemiyorum. Fakat çocupun evi 90 metrekare. ona göre konuşuyorum ve ev bu hayvana yetmiyor. Her boku çenesiyle yapışıp çekiştiriyor. Ne kadar egzersiz yaptırıyorlar köpeğe bilmiyorum. Hergün sabah ve akşam yürüttüğünü söylüyor arkadaşım ama daha çok köpek onu yürütüyor. Bir asılıyor tasmaya arkasında vinç olsa kapılıp gider zaten. Garip bir tasma alacaktı dikenli mi nasıl bilmiyorum ama eğer çekerse boynunu acıtacakmış köpeğin. Yazık değil mi lan dedim ama eğitim için sık kullanılır bu dedi.

Başka cins al falan diyemeyecem de sadece arkadaşımdan gördüğüm tecrübeleri yazdım. Tabii ki yine nasıl yetiştirebilirsin, ne kadar egzersiz yaptırabilirsin, ne düzeyde sosyalleştirebilirsin bunu en iyi sen bilirsin.
0
godsparticle
(17.04.14)
jack russell nere rotweiler nere :) zemin olmasaydı da 3.-5. kat olsaydı olurdu belki. orta/büyük deyince ben de orta olarak beagle derim.
0
uykusunu yakalayan adam
(17.04.14)
Balkon apartmanın bahçesinin içinde kalıyor, önünden geçen yol yok.
Eski köpeğim jack russel'dı zaten ama artık benimle olamayacak. Küçük köpek beslemek istemiyorum. Hem itaat sorunları oluyor, hem de terrier cinsi köpekler heyecanlı oluyorlar.
Bir de güvenlik/savunma gibi nedenlerle de tercihim orta/büyük boy olacak. Küçük köpek dışarıda gezdirirken de çok sorun oluyordu.
Bir daha beslemem diyordum ancak olmuyormuş alışınca.
0
🌸ventruefox
(17.04.14)
evcil hayvanları çok seviyorum, iki kedim var. imkanım olsa köpek de isterim ama bakımı zor diye alamıyorum.

evde köpek beslemek sorun değil ama gerçekten de büyük köpek sorun. kocaman köpekler evi bildiğin kokutuyor. ne kadar temizlik de yapsan, dikkat de etsen ev kokuyor. koltuk, halı filan bulunduramıyorsun zaten. bir de 1-2 kere tuvaletini kaçırdı mı o odaya-salona girilmiyor.

köpek sahipleri belki bunun farkında değilsiniz ama fizik kurallarına göre o kadar kocaman köpeğin kokmamasına imkan yok.

benim imkanım olsa küçük köpek alır eğitirim. ne güzel tenten'in köpeee gibi :)

benim gözlemlerim, düşüncelerim bunlar.
0
mea maxima culpa
(17.04.14)
doberman pincher.
0
safepassage
(17.04.14)
6 sene zemin kat apartman dairesinde doberman besledim. Karakter ve kg olarak çok benzer ırklar oldukları için bire bir tavsiye olarak görebilirsin.

Evet büyük bir ırk, koruma içgüdüsü üst düzeyde, çok akıllı, çok hareketli. Egzersiz ihtiyacı çok olan bir köpek. Yavru olarak alacaksın, bu demek oluyor ki ilk 6-8 ay hem alışma süreci hem tuvalet eğitimi hem kurallar konusunda baya özverili ve yoğun geçecek bir dönem olacak.

Büyük köpek apartmanda beslenmez diyenlere katılmıyorum. Tabii ki geniş bahçeli villamız olsa köpeğimizle orda yaşasak çok daha iyi olur ama köpeğin ihtiyaçlarını karşıladığın sürece apartman dairesinde beslemenin de bir sakıncası yok. Tek bir şartla: Köpeği eve hapsetmemek. Egzersiz ihtiyacı çok olan bir ırk, dolayısıyla dışarda düzenli oyunlar gezilerle enerjisini harcamasını sağlamanız lazım.
Zaten daha önceden uzun yıllar köpek beslemişsin onun için tuvalet eğitimidir, itaattir, kurallardır vs. bunları tekrar etmek istemiyorum. Ama şunu bilmek lazım ki ilk dominant bir ırk olduğu için kurallar ve sınırlar çok çok çok önemli. Patron sensin ve bunu ona kabul ettirmen gerekiyor.
0
battal gemalmaz
(17.04.14)
Eğer günde en az 6-7 km tempolu yürüyüşe çıkarabilecekseniz beslenebilir. bahçeli de olsa apartman da olsa bu şart.

İlk köpeğim olmayacak demişsiniz ama büyük köpek ve rotweiler gibi zor bir köpek deneyiminiz olmadığı için önceden çok iyi araştırmanız gerekir. kesinlikte taviz vermeyecek bir karakter yapınız olması ve köpekten daha dominant olmanız gerekiyor.

temel eğitimi verseniz bile koruma eğitimi (bekçi değil) profesyonel biri tarafından yapılmalı. köpeğin önce saldırma içgüdüsünü teşvik edip, sonra kontrol altına almayı öğretiyorsunuz çünkü.

doberman tavsiyesine katılıyorum. rotweilerdan nispeten daha ufak. apartman için daha uygun. ama dediğim gibi hergün en az 6-7 km tempolu yürütmek gerekir.
0
goldentitan
(17.04.14)
kendi cinsinden olanlara göre büyük bi golden retriever var bende.

daha önceden giriş katında bir dairede kalırken orada apartmandan içeri kim girerse çıldırıyordu, alert dog olarak yetiştiğinden. çok sinir bozucu bir durumdu. şimdi ikinci kattayız, sadece kapının önünden biri oyalanarak geçtiğinde sinirleniyor.

eve her gelene (işte kargocusu olur, eve servis elemanı olur) karşı bir caydırıcılığı var golden gibi güzel bir cins de olsa. günde iki kez geziyoruz, çişini kakasını bir kez olsun eve yapmadı. (12 yaşında)

giriş kat için olacak sıkıntıları gerçekten her tıkırtıya havlaması olarak özetleyebiliriz. bunun dışında diğer şeyler eğitimle çözülebilecek şeyler. ben her eve bir köpek mottom dahilinde yine de desteklerim. ama giriş kat. bilemedim.
0
portnoi
(17.04.14)
zeminde beslemek daha avantajlı. bahsettiğimiz köpek yetişkin olunca 50-55 kg olacak. bu cüssede ve çok enerjik bir köpeğin yapacağı ayak sesini siz düşünün.
0
battal gemalmaz
(17.04.14)
(3)

Hangi kitabı okuyalım

john
hali hazırda elimde şuanda bitmeye yüz tutmuş Ahmet ümitin Bab-ı esrar kitabı var.Daha sonra ne okuyalım
hali hazırda elimde şuanda bitmeye yüz tutmuş Ahmet ümitin Bab-ı esrar kitabı var.Daha sonra ne okuyalım
0
john
(15.04.14)
hala okumadıysanız; karamazov kardeşler'i okuyun.
vladimir bartol'dan alamut kalesi de güzel romandı illa roman olacaksa.
0
tustin jimberlake
(15.04.14)
Hayatım boyunca okuduğum (toplamda 400-500 arası roman okumuşumdur) en muhteşem 3 romanı yazayım siz arasından seçin:

Jose saramago - körlük
Jose Saramago - görmek
Carlos Fuentes - Kartal Koltuğu
0
godsparticle
(15.04.14)
Karıncalar- Bernard Werber
Karıncaların Günü- Bernard Werber

gayet iyidir ve enteresandır, sürükler.
0
gece lampulu
(15.04.14)
(13)

Memleketteki Araç Kullanma Anlayışını Sikeyim

Solem
Sorun şu ki, kedim benim peşime takılıp gezmeyi çok sever. Sadece karşıdan karşıya geçerken kucağıma atlar onun haricinde hep kaldırımda yürürüz. 2 saat önce olan bir olay. Yer: Beylikdüzü / Beylik Pazarının White Corner çıkısı. Belki Bileniniz vardır diye söylüyorum.Herneyse, yine benim ufaklıkla a
Sorun şu ki, kedim benim peşime takılıp gezmeyi çok sever. Sadece karşıdan karşıya geçerken kucağıma atlar onun haricinde hep kaldırımda yürürüz.

2 saat önce olan bir olay. Yer: Beylikdüzü / Beylik Pazarının White Corner çıkısı. Belki Bileniniz vardır diye söylüyorum.
Herneyse, yine benim ufaklıkla aynı sekilde kaldırımdan yürürken dünyadaki tek derdi pazara yetişmek olan bir orospu çocuğu ki altındaki son model lüks arabası simsiyah sıfatı ve iğrenç sakalıyla yüzde yüz saf dağdan inme sonradan görme orospu çocugu bu barzo parkedeyim derken hızla kaldırıma cıkarak kedimin kaçmasına sebep oldu.

2 Saattir arıyorum sesleniyorum bağırıyorum o bölgenin tamamını gezdim ama sorun şu ki o hayvan sadece benimleyken siteden çıkıp evden o kadar uzağa yürüyor. Evi bulamamasından korkuyorum.

Bir de ben o orospu evladının arabasının dikiz aynalarını falan komple kırdım bir de bir güzel çizdim arabasını. Yani anlamadığım şey yahu biz çok medeniyiz (ki türkiye halkı olarak tüm dünya insanalrından daha iyi olduğumuzu düşünüyoruz değil mi?) fakat niye hala en olmadık en sikten boktan yere inatla araba park etme trafikte salak salak şeyler yapma huyumuz var? Biri bana bunu açıklasın ya
0
Solem
(13.04.14)
Bende kedin ezildi sandım çok üzüldüm,
Kaçmış geri döneceğini düşünüyorum ama kedini bilmeden yorumda yapmiyim şimdi, üzüldüm valla korkmuştur hayvan şimdi karanlıkta arasanda bulamazsın,
yarın tekrar bak derim etrafa sevdiği yiyeceklerden falan koy etrafa,
arabasına zarar verdiysen o ettiğin küfürlerdeki kadar haksızsın.
0
basond
(13.04.14)
Arabaya yaptigini soyledigin seylerde ciddi misin? Oralarda kamera var ve sanirim ilerde eglenceli gunler seni bekliyor. Dag basi mi burasi?

Kediye uzuldum eyvallah da neyse ya
0
brkylmz
(13.04.14)
ahahahaha lan insan kedisi korkup kaçtı diye son model arabanın aynalarını kırıp arabayı çizer mi? vay amk.
0
roket adam
(13.04.14)
milletin arabasının dikiz aynalarını kırıp dökmek, bir güzel çizmek neden yaşanıyorsa bu da o sebepten yaşanıyor; aynı salak salak şeyler işte napıcan.
0
baba jo
(13.04.14)
@brkylmz İşte onu diyorum, dağ başı mı? Kaldırımın yarısına kadar çıktı o hızla. O hayvan ezilseydi kafasını keser arabaya ayna süsü diye takardım o piçin.
0
🌸Solem
(13.04.14)
Ama haksızım biliyorum da çok sinirliyim abi hala snirliyim.
0
🌸Solem
(13.04.14)
bi yandan sizdeki kedi sevgisini takdir ettim. öte yandan yarış yaparken kaldırıma çıkan aracın altında kalarak ölen çocukların anne babaları için üzüldüm. siz korkan ve kaçan kediniz için bu hâle geliyosanız, onlara ne oluyordur kim bilir? Allah kimsenin başına vermesin.

öyle takip eden kedileri ben de çok severim. bende de vardı o modelden bi tane. herifin biri sapanla öldürdü.

oralarda dolaşmaya devam edin. bulamazsanız eve gelme ihtimali çok yüksek. dünya rekoru 1500 mil. boğaz köprüsü yokken, kıta değiştiren kedi duydum. evine dönmek için kıta değiştiren!
0
compadrito
(14.04.14)
kedi hala kayıp
0
🌸Solem
(15.04.14)
trafik mühendisliğinde 7 sene harcadım ben hala bu soruya cevap bulamadım. bilen varsa başlığı takipteyim.
0
godsparticle
(15.04.14)
Tamamdır kedi geldi.
0
🌸Solem
(15.04.14)
gözün aydın, sevindim,
bence şimdi git araba sahibini bul hasarı ben verdim de.
0
basond
(15.04.14)
burdaki karakol beni tanıyor zaten aradılar dün, şikayetçi olmus herif ve aynen kamera kayıtlarından cıkarmışlar. şube amiri de aradı böyle böyle nabtın niye yaptın falan dedi anlattım durumu, zararını karşılarım çeksin şikayetini dedim çözdük o olayı.
0
🌸Solem
(15.04.14)
Ohh! Şükür!
0
compadrito
(16.04.14)
(9)

Kaliteli ve zeka işi polisiye dizi/film önerileri...

ertalpius
Bir hikayesi olan, gerilim unsurları barındırabilen, olay örgüsü ve bulmacanın çözümü zekice kurgulanmış polisiye yapımlar arıyorum.Dizilere örnek: Kolombo, Luther.Eski yeni farketmez. Önerileri beklerim.
Bir hikayesi olan, gerilim unsurları barındırabilen, olay örgüsü ve bulmacanın çözümü zekice kurgulanmış polisiye yapımlar arıyorum.

Dizilere örnek: Kolombo, Luther.

Eski yeni farketmez. Önerileri beklerim.
0
ertalpius
(13.04.14)
true detective
0
hkaan
(13.04.14)
mentalist, white collar
0
tescillimarka
(13.04.14)
the killing
bron/broen
0
entrapmen
(13.04.14)
film : l.a. confidential (muhtemelen izlemişsinizdir)

www.imdb.com

jean-christophe grange'ın senaryosunu yazdığı switch de güzel filmdir.

www.imdb.com
0
godsparticle
(13.04.14)
(bkz: braquo)
0
rentts
(13.04.14)
true detective+3
0
sttc
(13.04.14)
arka sokaklar varken. töbe,töbe... mesut komserim yeter...
0
tahtelbahir
(13.04.14)
the killing +1
0
ein lied
(13.04.14)
Sherlock, Life on Mars
0
m e l t e m
(13.04.14)
(5)

bu haber dogru mu

ivettivett
böyle bir gerizekalilik olabilir mi gercekten?yani ben ucakta catla patla diye sarki söylersem bomba aramasi mi yapilacak.http://www.hurriyet.com.tr/gundem/26214778.asp
böyle bir gerizekalilik olabilir mi gercekten?

yani ben ucakta catla patla diye sarki söylersem bomba aramasi mi yapilacak.

www.hurriyet.com.tr
0
ivettivett
(13.04.14)
yolcuya gıcık olma durumu var bence burada. gerçekleşen tartışma sonrası "neyi kullanabiliriz bu kişiye karşı?" diye düşünmüş sanki kabin memurları.
0
devilred
(13.04.14)
kıllıgına yapmışlar. bence iyi de yapmışlar. uçak havalanmadan klima açın diye cıngar çıkarmak nedir amk
0
dafuq
(13.04.14)
o tartışmada ne dendiğini bilmiyoruz. Yani olayı anlatan kişi sadece "patladık" sözünü duymuş olabilir ama sonraki sözlü tartışmada yolcular başka bir şey demiş olabilir.

Kabin memurları biz farketmesek de uçağa binen yolculara profiling denilen bir şey yaparlar. Bunun eğitimi de olur(du). Şimdi oluyor mu emin değilim. Bu eğitimde durduk yere gergin veya şüpheli insanların tespit edilmesi için yöntemler öğretilir. Daha uçağa biner binmez gerginlik çıkaran yolcu doğrudan listeye girer.

Sadece terörist saldırı şüphesiyle değil. Bir yolcunun havada olay çıkarması takdir edersiniz ki ciddi bir sorundur. Havada kalkıp kabin memurunu dövse 11bin feet'e polis çağırıp durumu anlatma ihtimaliniz olmaz. Ancak uçak kapısından polis tarafından alınır yolcu kabin memuru dayağını yedikten sonra. Ya da yolculara da zarar verebilir.

Bu yüzden havacılıkta kurallar yolcular için oldukça sıkıdır. O tartışmada yolcunun hal ve tavırları da polisin çağrılmasına sebep olabilir. Ya da tartışmada söylediği başka sözler şüphe uyandırmış olabilir.
0
godsparticle
(13.04.14)
bomba araması sırasında "hee bende bomba var" diye yanındakine espri yapan adamı 3 gün havalimanında gözaltında tuttuklarını duymuştum. çok hassas.
0
advest
(13.04.14)
olay yazıldığı gibi olmamıştır büyük ihtimalle daha fazla arada geçen konuşma ve şüpheli hareketler vardır. Direk inanmayın habere, bizzat başımdan geçtiği ve sonrasını haberlerde yalan dolan içinde izlediğim için söylüyorum.

Sana denk gelmiştir demeyin uçuş ekibi personeliyim buna benzer bi sürü anım var.
0
basond
(13.04.14)
(6)

Feshane'de Hatay günleri

aguilas negras
Selam arkadaşlar,Birazdan Feshane'ye gideceğiz arkadaşlarla. Sırf künefe için gitmeye karar verdim ama tabi ki içli köfte de sonradan aklıma geldi. Başka ne yememi tavsiye edersiniz?Ayrıca nasıl oluyor orada, sırf bir tezgah mı oluyor mesela künefe için? Hiç katılamadım da oradaki etkinliklere.Park
Selam arkadaşlar,

Birazdan Feshane'ye gideceğiz arkadaşlarla. Sırf künefe için gitmeye karar verdim ama tabi ki içli köfte de sonradan aklıma geldi. Başka ne yememi tavsiye edersiniz?

Ayrıca nasıl oluyor orada, sırf bir tezgah mı oluyor mesela künefe için? Hiç katılamadım da oradaki etkinliklere.

Park yeri bulabilecek miyim yakınlarda?

Teşekkürler.
0
aguilas negras
(11.04.14)
Olur mu hiç, hatayın çok güzel ev yemekleri var, künefenin adı çıkmış :)
0
redeath
(11.04.14)
Geçen gittim, park yeri bulursun ispark var. şu saatte boştur.
Künefe'yi de petek pastanesinde yiyecekmişsin.
öyle dioolaa.
ben yarın gene gideceğim.
0
Manas
(11.04.14)
Petek pastanesi ne ya?
Künefeyi İstanbul'a kimler getiriyor bilemediğim için künefe için yorum yapamayacam.

Humus ve bakla yiyin. Bu ikisi Antakya'nın meşhur yiyeceklerindendir. İçli köfte Antakya'nın değil. Antakya'da sac oruğu yapılır. İçli köftenin yassı olanı diyebiliriz temelde ama görünüşü amerikan futbol topu gibi değil ufo gibi.

Bunların dışında Antakya'nın çok bilinmese de çok iyi nar ekşisi ve pul biberi vardır. Bunlardan alıp salata ve yemeklerinize katabilirsiniz.

Defne sabunu satan varsa defne sabunu alıp (saçlarınızda değilse bile cildinizde) kullanabilirsiniz bir ton hastası vardır bu sabunun (ben kullanmayı pek sevmiyorum ama cilt sorunları olanlar özellikle bayılıyor gerçekten işe yarar mı bilmem).
0
godsparticle
(11.04.14)
tepsi kebabı ye mutlaka. hatay'ın soslu dürüm döneride çok güzeldir.
0
rendell
(11.04.14)
kara_sinek
(11.04.14)
Sitede arama yapan biri olursa diye ben de yazayım ne oldu ne bitti.

Herkese teşekkür ediyorum cevaplar için. Bugün gittim, çok güzel bir gündü :) Odun ateşindeki etler falan harikaydı.

Sac oruğu yedik ilk başta. Şekli ufo gibi denince kitel gibi bir şeye benziyor sandım de daha genişti.

Dürümde satır kebabı yedik, o da efsaneydi.

Buradaki arkadaş Dilek Pastanesi deyince onu ben İstanbul'da bir yer sandım. Meğer o da oradaymış. Oradan yedim ve gül lokumu aldım pakette. O da çok iyiydi.

Bir de orada kapalı yerde ustalar var. Ney ustası, hat ustası, ahşap ustası vs. Çok iyi şeyler var hediyelik alınabilir.

Her şey gözünün önünde yapılıyor falan, güzel bir etkinlikti baya. Bundan sonra elimden geldiğince kültürleri tanımaya ve yemek yemeye gitmeyi düşünüyorum.
0
🌸aguilas negras
(12.04.14)
(8)

kanser ilaci vs grip ilaci

bohr atom modeli
merhaba sevgili arkadaslar.bir yerde "kapitalizm kanser ilacinin grip ilacindan pahali olmasidir" diye bir sey okumustum. bunun dogruluk payi nedir?gercekten de uretim asamasinda hicbir sermaye farki olmamasina ragmen yalnizca hayati onemi ve buyuk bir bulus oldugu icin mi kanser ilaci daha pahalidi
merhaba sevgili arkadaslar.
bir yerde "kapitalizm kanser ilacinin grip ilacindan pahali olmasidir" diye bir sey okumustum.

bunun dogruluk payi nedir?
gercekten de uretim asamasinda hicbir sermaye farki olmamasina ragmen yalnizca hayati onemi ve buyuk bir bulus oldugu icin mi kanser ilaci daha pahalidir?

yorumlariniz icin simdiden tesekkurler.

edit: biliyorum arastirma asamasi daha zor olabilir. ama ilac bulunduktan sonra grip ilacinin yuzlerce kati paraya satmanin sebebi ilaci olusturan maddelerin dunya uzerinde az bulunmasi mi, yoksa bu kadar emek verdik bari zengin olalim dusuncesi midir?
0
bohr atom modeli
(11.04.14)
kanser ilacı örneği biraz yanlış olmuş. kemoterapi çok daha uzun, ayrıntılı bir tedavi süreci. ama kapitalist sistemde satış fiyatları maliyetle birlikte rekabet piyasasının durumu ve tüketici için değeri ile saptanır.
0
dinsiz adam
(11.04.14)
b şıkkı emek verdik zengin olalım. sosyoloji dersinde yapmıştık bunun tartışmasını geçen, evet bi yerlerde bi kanser ilacı var ama eğer bu ortaya çıkarsa tedavi aşamasında diğer onca ilaç boşa gidecek. çıkmazsa insanların kimi için kemoterapi başarılı olacak, olmayanlar ise ölecek ama olsun onlar zengin olacak. ilaç sanayisi dehşet bir hal almış mesela kolestrol. bu konuda da yazılmış çok kitap var; kolestrolün bir hastalık olmadığına dair. bi kalıp uydurmuşlar mesela kolestrolün yüksek tamam kalp krizi riski yüksek. hobarey ilaçlara yüklenelim. yahu bi dur kalp krizinin tek bi sebebi mi var allasen.

istisna: ilaçtan ilaca değişir. yakın zamanda bi seminere katılmıştım standfordda şu an bi çalışma sürüyo mesela; down sendromlu bebekler için anne karnında uygulanacak bi ilaç var farelere uygulanmış onların da 21. kromozomu benzermiş ve bilişsel açıdan baya kademe kaydetmişler. hoca ilacın çok pahalı olduğunu ve daha uygun fiyatlar için yeni maddeler arandığını anlattı samimiydi.
0
benoyledemekistemedim
(11.04.14)
klinik araştırma aşamasının diğerine nazaran çok uzun ve çok zor olması. molekül tasarımının çok üstün bir bilgi birikimi gerektirmesi. molekül tasarımına çok büyük yatırım yapmış olmanız. çünkü çok karmaşık mekanizmalar üzerinden etki ediyor. onkoloji klinik araştırmaları çok karmaşık olduğu için, en iyi ekiplerle çalışmanız gerekiyor. sıradan eğitimli, sıradan tecrübeli ve ortalama çalışkanlıkta insanların kafasının basabileceği, altından kalkabileceği yükler değil bunlar. ona göre iyi paralar ödüyorsunuz.
0
compadrito
(11.04.14)
patentler şu şekilde ilerler:
sen başvurduktan sonra bi ilaç araştırması için o ilacın patenti 20 yıl sendedir. 5 senede o ilacı çıkarırsın, faz araştırmalarını falan bitirirsin, 15 sene piyasada ilacın olur ve tekel olursun. ama 21. yılda diğer firmalar da ilacı üretir ve rekabetle beraber fiyatlarda düşme de olur

kapital mapital vs işine girmeden...tekellikte bu durum hep vardır
ayrıca sosyal devlet ile kanser ilacının kaç paraya satıldığının bi önemi yoktur. eğer senin devletin sen kanser ya da grip olduğunda ilacı karşılıyorsa (ki gerçek sosyal devletlerde bu var) kapitalmiş falan önemli olmaz. zaten eczaneye gidip "bana bi prostat kanseri ilacı lütfen" demiyosun, grip ilacı için de dememen lazım teoride. tüm ilaçların reçeteli satılması gerekiyor.

edit: eğer 19 senede araştırma tamamlanır da piyasaya çıkmaya hazır hale gelirse şirketler o 1 sene için zahmete girmiyor. burası kapital düzen
0
la noix
(11.04.14)
tek sebebi hastalığın önemli olması değil. Kısmen dediğiniz şey doğru.

Bu aslında giyim firmalarının bazılarında da görülen bir örnek. Collezione ile Armani özünde aynı ürünü üretiyor. Biri daha kaliteli malzeme kullanıyor collezione'de 10 tl'ye kar ederek satılan gömleğin daha kaliteli malzemesi de de ki 5 kat daha pahalı olsun 50 tl olması lazım. Hadi aşırı kalite farkı olsun 10 kat olsun 100 tl olması lazım.

Fakat takdir edersiniz ki armani'de gömlek 300-400 tl yani 40 kat. Üretim aletlerinde çok bir fark yok. Hemen hemen aynı makinalar çalışıyor. Fakat armani tasarımcılarına deliler gibi maaşlar saçarken collezione böyle bir şey yapmıyor. Armani her zaman en pahalı şehirlerin en pahalı mekanlarında dükkan açmaya çalışırken collezione'nin böyle bir derdi yok. Armani her zaman markasını tanıtmaya milyonlarca euro saçarken collezione'nin böyle bir derdi yok. Armani'nin ürünün üretimi dışında harcadığı bu paraları da bir yerlerden çıkarması lazım takdir edersiniz ki. Tek gelir kaynağı ürün satışı olduğu için de ürün fiyatını arttırarak bu masraflarını karşılıyor.

İlaç firmalarının yaptığı şey de aslında bu. Grip ilacı dediğimiz şey çok uzun senelerdir bilinen bir şey ki ilaçsız bile tedavi ediliyor bir ton grip çeşidi. Bunun yanında daha kanser ile ilgili anlaşılmamış bir ton nokta var ve firmalar üniversitelere bu noktaların aydınlatılması için deli gibi paralar döküyorlar. Heidelberg'de kanser ile ilgili protein araştırmaları yapan bir sürü araştırma grubu var ki bir kısmı ilaç firmalarından çok büyük destekle burslu öğrenci çalıştırıyor. Bu gruplarda yazılım mühendislerinden, fizikçilere, matemitkçilerden biyologlara kadar bir sürü doktora öğrencisi öalışıyor. Başlarında da profesörler. İlaç firmalarının da saçtıkları bu kadar araştırma parasını çıkarabilmeleri için bir yerlerden gelir elde etmeleri lazım. Bu da ancak fiyatı arttırmakla oluyor. Bunun başka yolu maalesef yok. Eğer devlet denen kurum bu araştırmalar için (zararına) teşvik ayarlayabiliyor olsa ilacın masrafları da fiyatı da düşer. Fakat devletler bu tür araştırmalara girmiyorlar çünkü zaten bu masrafları ödemeye gönüllü ilaç firmaları var.
0
godsparticle
(11.04.14)
@la noix
bu verdiğiniz bilgilerde, emin olamadığım bazı noktalar var.
başvurduktan sonra ilacın araştırması için ilacın patenti... bu ifade biraz karışık. benim bildiğim patent takvimi, siz ilacı piyasaya sürmek için ruhsat aldıktan sonra işlemeye başlıyor. ilacın mucidi olan firma sizsiniz. siz bulmuşsunuz o molekülü. piyasaya çıkması için ruhsatınızı aldıktan sonra misal 17 seneliğine sadece size satış yetkisi veriyor devlet. başka kimse kopyalayamıyor o molekülü. sanırım o 15-17 sene tekel süresinin bağlı olduğu ve değişkenlik gösterdiği bir takım başka faktörler daha var.

öte yandan, bir ilaç 5 senede geliştirilemez. sıradan bir molekülün bilgisayarda ve laboratuar ortamında sentezlenmesinden sonra, eczane rafına kadar gelebilmesi için 15 sene gerekir. sadece faz III klinik araştırması 5 sene sürüyor bazı hallerde.

diğer incelenmesi gereken konu, ''gerçek sosyal devletler''. (bkz: hollanda sağlık sistemi) Hollanda sosyal devlet geçinir ya hani...

(bkz: isveç hakkında doğru sanılan yanlışlar/@viggen)
0
compadrito
(12.04.14)
@compadrito

www.fda.gov
soru 2. filingden sonra patent 20 sene içindir.
soru 1. patent nedir? "anywhere along the development lifeline of a drug and can encompass a wide range of claims."

development lifeline

soru 3. exclusivity nedir, nelere verilir

patentler fikirlere de alınır. zaten preliminary verilerin varsa patente rahat başvurursun ve patentle beraber klinik çalışma izni alırsın.

gerçek sosyal devlet olarak hollanda veya isveç örneği vermedim. hatta herhangi bir örnek vermedim, entryleri de okumadım çünkü (gerçekte vardır yoktur beni ilgilendirmez) doğru olan bir şeyden bahsettim

5 yılda ilacın geliştirilemeyeceğini ben de biliyorum, buna mübalağa sanatı deniliyor, daha rahat anlaşılsın diye yapılır.

keşke bana mesaj olarak yazsaydın soruları. çünkü bohr'un sorularına cevap değil bunların hiçbiri
0
la noix
(12.04.14)
@la noix

teşekkürler aydınlattığınız ve mübalağa sanatının ne olduğunu öğrettiğiniz için.

size mesaj olarak yazmayışımın sebebi, konuyla ilgilenecek bir kaç kişinin daha bilgilenmesini amaçlamam. bohr'un sorusuna cevabımı zaten vermiştim.

demek ki ruhsatı alınca değil, ruhsata müracaat edince başlıyor takvim. eh, siz de ilacı 15 senede hazır hâle getirebildiğinize göre, piyasada o molekülün tekeli olabilmeniz için elinizde sadece bir 5 sene kalıyor. o 5 senenin 10 ya da 12 seneye uzatılma ihtimali de var.

sıradan bir molekülü geliştirmek için 1 milyar dolar harcadığınıza göre, kanser ilacını geliştirmek için harcayacağınız meblağın daha fazla olduğunu tahmin ediyorum. ilaç şirketi, insâni yardım kuruluşu değil. kâr etmek için kurulmuş ticari bir müessese. o yatırımın kâr olarak geri gelmesi lâzım ki hayatta kalabilsin, yeni yatırımlar yapabilsin. bu durumda, bu büyük yatırımın, kısıtlı bir sürede geri dönmesi gerekiyor.

ilaç şirketlerinin daha verimli çalışması ve mevzuat nedeniyle harcanan paraların biraz kısılması ile maliyetler belki aşağı çekilebilir ama o yönde bir eğilim yok. tam tersi bir eğilim var.
0
compadrito
(12.04.14)
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler basond, compumaster, fraise, kibritsuyu, rakicandir
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır.