Ben baya üzüldüm, keşke daha uzun sürse. 1 ayı Trt 1 Trt Spor ve Ntv Spor'u izleyerek geçirdim, hayatımın en güzel dönemlerinden biriydi.

Ben her kupada üzülüyorum. Fakat bu kupa daha sık yapılsa ya da daha uzun sürse bu kadar değerli gelmezdi. Şimdi 2018 Rusya'yı bekliyorum. Ey gidi daha dün gibi geliyor o klinsmannlar mattheuslar falan.

Sadece final maçını izledim. Ortamlarda hepsini izledim dedim kim bilecek amk.

hic uzulmedim, gereksiz aktivite zaten. kimse pek dikkat etmiyor ama maclarin cogu rezalet oldu. hele nijerya ve kamerun'un sike yaptigina dair ciddi soylentiler var. alman hayranlarina gic girmeyeyim, 1 aydir twitter timeline'im alman panzeri, alman makinesi afedersin alman pipisi seyleri ile dolup tasti.

insan bir boşluğa düşüyor tabii ki :)

visco şimdi eskidi, yeni teknoloji lateks
çok ağır oluyor yataklar ama oldukça konforlular
ben visco sevmemiştim, bana çok yumuşak gelmişti
lateks biraz daha güzel geldi bana, bir showroom a gidip yatın, deneyin.

bende yatsan visco var. memnunum. ama onun da çeşitleri var.
en iyisi büyük mağazalarda farklı çeşitlerin üstüne yatıp deneyeceksin. kişiye göre değişir.

ben visco kullanıyorum. taş gibi. çok sert yatak sevdiğim için bana çok iyi geldi. belimde ağrı vardı benim de onun için almıştım. belimde ağrı hala var bir şey değişmedi ama yatak sert gayet. çok rahat. başka yatakta yatınca konforu anlıyorum.

arkadaşlar teşekkürler.
visko love'dan baza + visko yatak(modeli hatırlayamıyorum) 2500 tl ye bıraktı. iyimidir.

viscoların modelleri var kaç cm olanı bu? bir de üstüne oturdunuz yattınız mı? sert mi gerçekten?

Bellonadan almıştım, gayet memnunum. 1000 TL'ye. Boşuna işbir'e para bayılmayınız.

godsparticle
7cm olan. sert evet. ama işbirdeki uyku uzmanı nedense tavsiye etmedi

valla her zaman en keyiflisi premier lig olur. ondan sonra da la liga takip edilir, hazır suarez de gelmişken.

digiturkplay al, vpn falan uğraşmadan izle.

tabii ki premier lig. geçen yıl çok yakından takip ettim. bir süre sonra aradaki farkı bu kadar net görünce türkiye'yi bırakmıştım. biz burada futbol izliyoruz derken meğerse 90 dakika çile çekiyormuşuz. artık avrupa kupaları dışında türk takımlarını izlemem bile.

premier lig için digitürk al. televizyonun karşısına yayılıp izlemekle bilgisayar ekranından izlemek aynı keyfi vermiyor.

yok ben bedavaya izlemek istiyorum dersen, twitterdan maç ismini yazıp stream diye aratınca çok rahat link bulabiliyorsun.

ingiltere ve almanya en kaliteli ligler. geçen sene biraz ispanya ve italya'yı izleyeyim dedim ama yok valla amatör küme heyecanı bile yok. ilk golü atar kazanır oynasalar daha iyi bence.

Gece yolda olmak zorunda olanın günahı ne?
Sonuç bence b.k olur.

bahsettin yollar sehirlerarasi ulasimda gayet fazlaca kullaniliyor. insanların hayati neden tehlikeye girsin 3-5 ergen havasini atip youtube'a koyacak diye.

bence gunduzken daha iyi, en azindan abartamiyorlar trafikte vs.

Bunların hiçbirisi çözüm değil öncelikle tofaşların toplanması lazım bir miktar azalır belki o zaman, kaza istatistikleri konusunda tez hazırlıyorum her 3 kazadan birinde tofaş var. İkinci gelenler ise motosikletler, motosiklet ve tofaşlara çözüm bulunması lazım.

@ekaterina motorun ne suçu var :) tofaş konusunda haklısın ama...

gece o saatte zaten hız sınırına uyulmuyor ki. bomboş yol.

Motosikletler toplansın demedim öyle kazalar var 1 motosiklet devrilmiş 4 kişi yaralı, motosiklete 4 kişi binilmesinin önüne geçilsin, kimse kask takmıyor, ehliyetsiz çok fazla motosiklet kullanıcısı var bu gibi sorunlara çözüm aranmalı.

Açılın ben trafikçiyim.

Apaçi popülasyonu ancak ölerek seleksiyona uğrar bu uygulamayla. Yani eğer her apaçiye arabsaına başkasını almayacağına ve ölürken başkasına zarar vermeyeceğine dair bir kağıt imzalatırsan belki o zaman işe yarar. Öbür türlü olan gecenin bir vakti o yolu kullanan garibana olur.

Yolları o hıza göre tasarlamadıktan sonra hız sınırını kaldıramazsın.

"10 sene içinde ışınlanırız" diye bir kesinlik veya öyle bir şey yok ama olacak şeyi hızlandırır, büyük ivme kazandırır.

Bu gibi şeyler kaynağın büyüklüğünde ziyade kaynak planlaması ile oluyor. Zaten ar-ge konusunda başı çeken ülkelerde bilimsel çalışma yapan gruplara akla hayale gelmeyecek hibeler veriliyor ve imkanlar tanınıyor.

Plansız dağıtılan para, kaynak israfı olacağı gibi ihtiyaç fazlası para ihtiyaç fazlası istihdam doğuracağından personel niteliği de düşecektir. Hatta sonucunda beklenenin aksine bilgi kirliliği de getirecektir. Bir de tabi kaynak ayırmak kadar önemli diğer bir konu da bu kaynağı yönetecek ileri görüşlü kadrolara sahip olmak. Bu nedenle ben doğrusal bir bağlantı kuramıyorum, ama muhakkak ki bilimsel gelişmelerin ivmesi artar.

Bunun bir örneği de aslında Türkiye. Son 4-5 yıldaki ar-ge yatırımlarına ve sonuçlarına bakarsanız yukarıda söylediklerimin canlı bir örneğini görürsünüz.

Johan +1,

Şu an türkiye ar-ge ve araştırma sektörüne deli gibi hibe veriyor. Son yıllarda verilen hibe muazzamn bir ivme içerisinde ve Şu an ülkede daha fazla hibe verilecek kalifiye araştırmacı bulunamıyor.

Çok kaynağın sonuçlarından birisi bu. Bilimadamlarına sınırsız para verileceğine, eğitimin kalitesi yükseltilip daha kalifiye araştırmacılar yetiştirilebilir.

Türkiye örneğinde de görüldüğü gibi parayı bastın mı adamlar süper bilim yapmıyorlar.

La sen ne diyorsun bu memlekette o parlak beyinler var ki birçoğunu hali hazırda dünyanın en saygın üniversitelerinde ve önemli olayların geliştiği laboratuarlarda iyi pozisyonlarda bulabilirsin. Bir de bu adamların Türkiye'de olduğunu ve kaynaktan ziyade dertlerini anlatabilecek bir ortamın olduğunu düşün.
Çünkü icat yapmak için paraya gerek yok her zaman o icadın en temelinde mantığını kavrayabilecek kapasitede bir çoğunluğa ihtiyac var. Çünkü o zaman para sorununu zaten kolay çözüyorsun.

üniversitelerde pratik eğitime ağırlık verilmeli kaynak artırımıyla. Yoksa laboratuvarlar müze gibi gezilip mezun olunuyor.
her üniversitenin, her bölümün kısa ve uzun vadeli hedefleri olmalı ki planlı bir şekilde gelişme sağlansın. Şu anki durumda aynı anabilim dalında çok farklı konular üzerinde çalışan akademisyenler mevcut. herkes ayrı telden çalıyor yani. Birlik söz konusu değil.

kaynağım olsa üzerinde çalışmak istediğim çok uçuk konular var mesela. ha başarılı olunur, olunmaz orası ayrı ama bi şeyler değişeceği kesin.

öyle bir garanti yok. sadece olma olasılığını arttırırsınız.

eğer kaynağı araştırmaya verir araştırmacıya vermezsen bir bok gelişmez. tübitak araştırma projelerine destek oluyorum ayağına para veriyor projelere. maddi yardımın yanında araç-gereç yadrımı da yapıyor. millet araştırmadan para alamadığı için sırf bilgisayar vs. aldırabilmek için tübitak'a proje yapıyormuş gibi duruyor. dandik dandik projeler yapıyorlar. sonuçları falan belli değil. ama o projeden 4 tane apple bilgisayar alıyorlar.

araştırmaya kaynak vermek iyi de araştırmacı aç olduktan sonra araştırmaya kaynak vermenin mantığı yok. araştırmacılar aç aç araştırma yapmamak için özel sektöre kayıyor. özel sektörde de aç kalacak olan adamlar araştırma işini kabul ediyor. çünkü özel sektörde de yükselemeyecek nasıl olsa bari tübitaktan üç beş bilgisayar falan cukkalar.

araştırmaya özendirecek bir ortam yok. büyük icatları keşifleri bu işe büyük ilgisi olan adamlar yapar. araştırmaya ilgisi olan adamları biz yurt dışına kaçırıyoruz ya da türkiye'de özel sektöre kaptırıyoruz. çünkü adamlar araştırmayla aç kalmak istemiyor. ayda 2400 tl para verip adama bilimde çığır açacak bir şey yap diyorsun. herifin aklının %90ı ay sonunu nasıl getireceğini düşünmek için çalışıyor.

bir de ilginç bir örnek vereyim. geçen sene ekimde hollandada bir konferansa gittik. konferansta çalışmamızı sunduk. bizimle aynı çalışmayı yapmış bir de amerikalı bir grup vardı. bizim çalışma ekibimiz 2 kişi. veriyi 2 kişi topladık 2 kişi işledik makaleyi de 2 kişi yazdık.

adamlar para verip 100 kişiye veri toplatmışlar. aynı zamanda bir gsm operatöründen veri satın almışlar, 20 kişi de veriyi işlemiş. o adamlar 6 milyon dolarla bitirmişler projeyi. biz kendi cebimizden verdiğimiz 260tl ile aynı projeyi kapattık. tabii onların araştırmasının genişliği 100 birim ise bizimki 3-4 birim oldu.

bizde önce sunum yaptılar ve inan hiç hevesim kalmadı o an sunum yapmaya. çıkıp öylesine konuştum.

soruna bu örnek üzerinden cevap verirsem. para muhteşem keşifleri ilerlemeleri garanti etmez. fakat doğru yatırım mevcut araştırmaların kalitelerini çok üst seviyelere çıkarbilir.

Ben buna biraz kendi alanımdan yaklaşmak istiyorum, bu yüzden teknik konuşacağım. Olayın sadece para olmadığını anlatmaya çalışacağım. Sıkıcı veya anlaşılmaz olabilirim, uzun olacağım ise kesin. Optimizasyon çalışıyorum, yaptığım iş bir şeyin en iyisini bulmak. Bu da bir fonksiyonun en büyüğü veya en küçüğünü bulmak üzerine.
accp1.org

Örneğin, yukarıdaki şekilde en küçüğü bulmaya çalışalım. Diyelim ki hiç fonksiyonun şeklini de hiç bilmiyoruz. Bir arazi var ve o arazinin en alçak noktasında bir hazine gömülü ve biz de o hazineyi arıyoruz. Zamanımız da çok kısıtlı, öyle her yeri dolaşabilecek gibi değiliz. Biri de bizi C noktasına yukarıdan atıyor, orada bırakıyor. C noktasının yüksekliği dışında başka bir bilgimiz yok. Sağa doğru gidince dağ var, sola doğru gidersek vadi gibi bir yere iniyoruz. Doğal olarak biz de bölgedeki en alçak noktayı aradığımızdan vadiye inmeye meyilliyiz. “Şu dağı bir çıkayım” demiyoruz ama “Şu vadiye bir ineyim, bakalım daha ne kadar aşağı iniyor” demeye meyilliyiz.

Bu arada ortalıkta 3 kişi daha var hazineyi arayan, onlar da benim vadiye indiğim bilgisini aldılar, “aychovsky aşağıya iniyormuş her geçen saat” dediler, aşağıya doğru gittiğim için beni başarılı gördüler ve önüme geçmek için A, B ve D noktalarından aramaya başladılar. Hepimizin eninde sonunda varacağı yer x1 noktası ve hiçbirimiz hazineyi bulamayacağız. Çünkü o hazine dağın arkasındaki vadideki x2 noktasında saklı. Buna yerel optimum noktası diyoruz, Calculus almış olan herkesin bileceği bir şey. Türev al, sıfıra eşitle, noktayı bul, ikinci türevi al, konveksliği incele, ona göre karar ver.

Şimdi işi büyütelim ve 10 değişkenli şöyle bir fonksiyonda en küçük noktadaki hazineyi bulalım.
www.sfu.ca

Bu durumda, durum iyice fenalaştı. İyice körüz bu arazide. Üstelik görüş açımız çok az, çünkü her yanımız dağ tepe. Herhangi bir noktaya fırlatmışlar bizi sağımızı solumuzu zor görüyoruz. Sadece tepeyi inmeye çalışıyoruz. Nerede ne tepesi var, ondan da doğru düzgün haberimiz yok. Görebildiğimiz sadece 2 değişken için aşağıdaki şekil, 10 değişken için bunun çok çok kat fazlası.
deap.gel.ulaval.ca

Dolayısıyla tepeyi inmeyi başaran birini bekliyoruz. O başarılı olunca biz de onun hareketlerini taklit etmeye çalışıyoruz. Konduğumuz nokta önemli ama tepe sayısının çokluğundan zaten yokuş aşağı gittiğimizde %99.9’umuzdan fazlasının konacağı yer yerel minimum.

Bu noktada ise başka başka algoritmalar geliştiriyoruz. Birisi birimize “Sen bir şu yöne git”, diğerimize “Sen de tam tersi yöne git”, bir başkasına “Sen de şu tarafa dosdoğru git” gibi ama böyle rastgele değil de bir sistematiğe bağlı öneriler veriyor. Biz de onları takip ederek en alçak noktadaki hazineyi bulmayı umuyoruz. Elimizdeki en büyük risk “Burası en alçak nokta” diyerek hazinenin olmadığı bir yerel optimumda hazineyi aramak. Bu yüzden bazı algoritmalara “çılgınlık” operatörü eklenir. Hazineyi arayan elemanlardan birine “Şimdi seni bu noktadan alıp rastgele başka bir noktaya atıyorum, bakalım ne yapacaksın” deniverir, o eleman haritada hiç açılmamış bir alanı keşfetmeye çalışır.
Ar-Ge’yi buna benzetmiyorum. Çünkü yukarıda başarılı bir davranışım taklidi var, bu da Ar-Ge’nin tanımına ve doğasına ters düşen bir şey. Ancak, Ar- Ge harcama planlarını tamamen buna benzetiyorum. Eskaza güzel bir momentum yakalanıyor, sonra da herkes o momentumun peşine takılıyor ve aynı vadiyi iniyor. Çünkü, bilimin para dışında çok daha büyük bir baskısı var: Hızlı bilim. Amerika’nın başını çektiği “hızlı bilim” ekolü dağın ötesine geçmeye pek izin vermiyor. O kadar giderseniz, siz hızlılık kriterlerini karşılayamadığınız için projenize para da alamazsınız, işinizden de edilirsiniz. Dağın arkasında bir küresel optimum olup olmadığının garantisini veremez kimse ama keşfedilmedikçe o dağın arkası bizim için ayın görünmeyen yüzü gibi hiç görmeyeceğimiz bir şey olarak kalır.

Bu durumda Avrupa ne yapıyor. Avrupa kültürü gereği çılgınlığa daha yatkın. Hatta, Rönesans kültürünün getirisi ile geleneksel olarak böyle bir kültür vardır. Çılgınlık ise sabır gerektirir ve sonucu belirsizdir. Dolayısıyla çok büyük bir risk var elde ve siz avucunuzu açıp beklemek zorundasınız. Bu sırada dünyanın gözünde “Hiçbir şey yapamayan, bir şey beceremeyen bir araştırma bütünü” olarak kalıyorsunuz. Bir yandan da karşınızda sürekli “fast food” gibi “fast science” üreten bir Amerikan ekolü var. Çok üretken ve bu üretkenlik dünyanın dilinde. Siz ahesteliğiniz ile onlarla yarışmaya kalkıyorsunuz. Herkes de sizin bir şey bulup bulmayacağınızdan umudu kesmiş. Bu durumda ortaya Bologna Süreci çıkıyor ve Avrupa Kültürü’nü Amerikan Ekolü’nde dönüştürüyor. Avrupa’da da bir fast science kültürü oluşmaya başlıyor ama bir alışmadık götte don durmuyor; geneli yalpalıyor, yetişemiyor. Bu durumda, Avrupa çılgınlığı elden bırakmış durumda. Geri dönerse en baştan başlamak zorunda, çok zaman kaybetti. Kaybedilen zamanı kaldırmayı göze alamıyor. Dolayısıyla bir şekilde bu fast science’a adapte olmak zorunda hissediyor kendini.

Avrupa’nın şu anda yaşadığı duruma yönetimde yol bağımlılığı – path dependency deniyor. Path dependency de şu: Siz en başta bir seçenek seçerek, daha sonra seçebileceğiniz seçeneklerin bir kısmını elersiniz, çünkü seçeceğiniz şey ilk seçtiğiniz şey ile tutarlı olmalı. İkinci bir seçimle de aynı şekilde ilerideki seçeneklerinizi sınırlandırırsınız.
amr.aom.org

Yukarıdaki şekilde path dependency daha açık görünüyor. Oradaki noktaların/yıldızların hepsi birer seçenek. Siz seçenekleri seçtikçe, ilerisi için kendinizi kısıtlıyorsunuz. Bunun en son vardığı nokta ise, artık tek bir yoldan başka yolunuz kalmadığı, diğer yolların maliyetlerinin çok fazla olacağı. Bundan da vakit çok geç olmadan, birileri “Gittiğimiz yol, yol değil” demeden fark edip, o yoldan dönmek, başka seçeneklere sıçramak gerekiyor.
Bu yol bağımlılığını oluşturan en önemli etkenlerden biri de geçmiş başarıları kendine örnek almak ve bilgi körlüğü. Bir konunun ne kadar içine girerseniz, o kadar büyük resme bakamaz hale gelir ve ayrıntılara boğulursunuz. Ayrıntılara boğuldukça da çeşitli seçeneklerin varlığını fark edemeyebilirsiniz. Aynı şekilde, daha önceki başarılı çalışmaları “2 Hidrojen, 1 Oksijen her zaman su verir” mantığı ile takip etmek de insanı en sonunda tek seçeneğe mahkum eder, böylelikle dağın arkasında vadi mi var, cennet mi var; zamanla oraları da vahşi bitkiler sarar, iyice görülmez hale gelir.

Türkiye’deki üniversiteler için de konuşmak gerekirse çoğunun daha bir kimlik veya ekol oturtmadığını söyleyebiliriz. Boğaziçi ise her zaman Amerikan ekolü ile çalışmıştır. Diğer üniversiteler de artık rotalarını hızlı bilime doğru çevirmektedir. Örneğin, Şenol Pişkin adlı bir doktora öğrencisi açık kalp ameliyatını sıfır hata ile gerçekleştirme konusunda yaptığı doktora tezi ile büyük bir ödül kazanmışken; tezini 6 yılda bitiremediği, yani bilimi yeterince hızlı üretemediği için işinden araştırma görevliliğinden olmuştur.
www.sabah.com.tr

Kötü bir noktada mıyız dünyacak? Bilemeyiz, karşılaştıracağımız paralel evrenlerin hiç birini bilmiyoruz. Yine de bu kadar hızlı bilim için akademisyenlerin günü kurtarmak durumuna gelmesi ve paranın bilimi en hızlı üretene verilmesi ile, üstüne de bu yola artık bağımlı olunması ile, ilerideki bir cenneti kaçırdığımıza inanıyorum.

yine standart bir türk yaklaşımıyla pragmatizm üzerinden soru sormuşsunuz.
parayı bastırırsın bilim olur (veya olur mu?)
ama işte sıkıntı türk tipi pragmatizmde, bunu sözlükte de yazmıştım. bir makineye ihtiyacınız varsa, parayı bastırmanız onun geliştirilme sürecini hızlandırabilir.
ama aslında o makinenin çalışma ilkelerini tümüyle değiştirecek bir gelişme elde etmenizi sağlamaz.
bilim adamlarının da farklı disiplinden bilim adamlarıyla hatta fizikçilerin, mühendislerle, felsefecilerle bir arada bulunması gerekir böyle şeyler için.
perişan haldeki sosyal bilimleri geçin, bugün toplumumuz bir fizikçinin sonunun işsiz kalmak olduğunu düşünüyor. temel bilimler tamamen yük olarak görülüyor bu ülkede, bu şekilde davranırken, mühendislerin önüne ne kadar para, ne kadar malzeme yığarsanız yığın, sonuçta elde edeceğiniz sınırlı olur.

neresi olduğu farkediyor hocam.

yaratıcı düşünce, buluşcu düşünce, baskıcı ortamlarda serpilip gelişmez. kırbaç zoruyla falanca silahı buldurursun belki. ama deha sınırına yakın veya deha derecesindeki beyinlerin üzerindeki baskıyı kaldırdığında, onları demotive edecek faktörleri birer birer elimine edip, ''mümbit'' zemini oluşturduğunda, bir kaç 10 sene içinde beklenmedik gelişmeler yaşanabilir.

o beyinlere çocukluklarında, 'otur! icat çıkarma şimdi!' denmemiş olmalıdır.

tek eksik para değil. onyıllar içerisinde, yüksek potansiyel taşıyan beyinlerin bir araya toplanmaları, iyi yönlendirilmeleri, demotive edilmemeleri, nesillerden gelen bir yüceltme 'değer'iyle taltif edilmeleri ve iyi organize edilmeleri gerekir.

godsparticle hocam, ne kadar çarpıcı bi örnek vermişsin öyle!

cronenberg filmlerine bakabilirsin

Stranger than fiction izlendi croneberg'den şark vaatleri izlendi.

donnie darko?

only lovers left alive!

interstate 60
the truman show
das experiment
memento
existenz

donnie darko
truman show
das experiment
memento izlendi only lovers left alive ve interstate 60 arşivde var. bir bakalım onlara :)

bir kısmı çok bilinen filmler ve bir kısmının tam istediğin şekilde olduğunu sanmıyorum. nevertheless:
mr. nobody
the game
groundhog day
arizona dream
dogville
midnight in paris
adaptation.
interstate 60...
funny games
the man from earth
delicatessen
scott pilgrim...
the truman show
edward scissorhands
ruby sparks
the terminal
the fall
a clockwork orange
2001: a space oddyssey
the machinist
bruce almighty
blue velvet
wristcutters...
Kynodontas
memento
mulholland dr.
big fish
High fidelity

Tabi ki The Hitchhiker's Guide to the Galaxy

fantastic mr fox diyorum.

(bkz: lola rennt)

a fantastic fear of everything
11:14

acccra'nın önerdiği filmler gerçekten farklılar. bazıları sıkıcı gelecektir, ama değişik yapımlar en azından.

siteyi nerde görüyoruz?

aldığın en yüksek puan geçerli olur.

hangi puanını kullanırsan o geçerli olur.

teşekkürler.

Kpss puanları hesaplanırken son yds yi alıyor alabilirler araştır yine.

bu arada sonbahar yds daha az merkezde yapılacak haberin olsun. örneğin istanbul için sadece beyoğlu ve kadıköy bölgeleri var.

Şu herşeyi anlatıyor, yıllardan beri nasıl sistemli bir soykırıma ve zorunlu göçe tabi tutuluyor filistinliler açık. İsrail hep bir sebep bulur asker kaçırılır bomba patlar bişey olur. rte yüzünden insanların kafası o kadar karıştı ki israil'i haklı bulanlar çoğaldı, kafanız karışmasın İsrail'in zalimliği gün gibi ortada maalesef.

www.dunyabizim.com

4.bp.blogspot.com

uzman değilim sadece tahmin yürütüyorum;

elbetteki rastgele bomba atmıyor belirli noktalara atıyor, o noktaların da 'terörist'lerle dolu olup olmadıklarını bilmiyorum, sonuçta bu yaşadığımız dünyada subjektif olabilen bir şey. ancak sonuçta iki devlet savaş halindeler, ve bu savaş yıllardır süre gelen bir şey, öncelikle bunu kavramak gerekiyor. fakat bu savaşa rağmen bunu yapabilmek için bir sebebe, kamu oyu desteğine ihtiyacınız var, 2 İsrail'li kaçırılmadan önce hangi nedenle bombalayacaktı İsrail Gazze'yi peki?

ayrıca karadan müdahalenin akılcı bir yanı var mı sizce de, uçakla füze atmak varken? neden kendi askerimi tehlikeye atayım, benim kontrolümde olmayan topraklara göndereyim, bütün Filistin İsrail'e düşman yahu keza neredeyse İsrail için de aynı şey geçerli.

Son olarak, herkese yetecek kadar sığınak yok, olamaz da. ya gidersin başka ülkelerde mülteci olarak yaşarsın ya da ülkende ölmeyi, öldürmeyi beklersin, bunun dışındakiler Filistinliler için bir tercih sebebi değil.

5. nereye saklansınlar? bugün deseler ki türkiye bombalanacak nereye saklanırsın?

1.israil rasgele bomba mi atiyor gazzeye?
hayır. sadece israil'e atılan füzeleri tespit edip o füze rampalarının bulunduğu noktaya atış atıyor. atmadan önce de haber gönderip oradan çekilin, sivil, çoluk çocuk vs. kalmasın diyor.

2.rasgele atiyorsa neden boyle yapiyor, kafasina gore bomba sallanir mi?
bkz. cevap 1.

3.diyelim bilinen noktalari hedef aliyor. bu noktalara bomba atiyorsa yani buralarda saklanan terorirstler oldgunu dusunuyorsa neden daha once yapmiyor da 2 israillinin kacirilmasini falan bekliyor.
2 değil 3. kaçırıldılar ve katledildiler. 19 ve 16 yaşında çocuklardı. neden önceden atmıyor? çünkü bu rampaları okulların, hastanelerin, sivillerin evlerinin filan çatılarına koymuşlar. durup dururken atarsan haksız duruma düşersin. oradan sana füze geldikten sonra karşılık verirsen meşru müdafaya girer.

4.hadi diyelim yeni istihbarat aldi, peki neden fuze atiyor, karadan mudahele edip evlere girip bu adamlari bulamiyor mu?
karadan girerse daha büyük katliam olur. girmesin. olmasın.

5. neden bu kadar insan oluyor, sonucta herke israilin bomba yagdiracagindan haberi var. neden saklanmiyorlar
bkz cevap 1. önceden haber gitmesine rağmen çocuklar oradan çekilmiyor. çekilemiyor. çekilen hamas tarafından öldürülüyor çünkü. o insanların görevi orada israil'in füzesinin geleceğini bile bile beklemek ve füze gelince ölmek. onlar ölünce de hamas bunun propogandasını yapacak. israil sivilleri öldürüyor diyecek. düzen bu. senelerdir.

biraz yabancı basın okumanızda fayda var. sabah'la yeni şafak'la filan en fazla buraya kadar ilerleyebilirsiniz.

@ezeriko filistin dünyanın en fazla nüfus yoğunluğuna sahip şehirlerinden biridir. yalova'dan daha küçük bir alanda 1.5 milyon civarı insan sıkışıp kalmıştır. gözden kaçırdığınız ordaki toprakların sahibi filistin halkıydı, israil o topraklarda işgalci konumda, saydığın sebepler geçersiz bu açıdan bakarsan. insanlar başından beri topraklarını savunuyor ama artık terörist örgüt oldular dünya gözünde. hamas'ı savunacak değilim farklı gruplar var her otoritenin kendi insanına da zararı muhakkak vardır ama işin özeti budur benim açımdan.

@tmm "o topraklar filistin halkının" demek için dünya tarihinin başlangıcını 1946 olarak kabul etmek lazım. yok kuran, tevrat, incil okurum ben dersen o topraklarının sahibinin kim olduğunu görürsün, yok dine inanmam tarih bilimdir dersen, kingdom of judah, kingdom of israel, hasmonean dynasty konularını inceleyip hangi tarihlerde hangi grup (ırk/din/millet) o topraklarda hüküm sürmüş yine görürsün.

@ezeriko çok geçmişe gitmene gerek yok 2.dünya savaşından sonra bu bölgeyi seçip göçle geldiler bu adamlar, insanlık tarihi su gibi akmış karışmış savaşmış dağılmış herkes. bu inat nedendi tekrar? Markos ve Luka hariç diğer incilleri ve tevratı okudum. Sende okuduysan Tevrat'ta sebepleri apaçık yazar.

Şunu incele yeter zaten konu bu, çok geçmişe gitme öyle
1.bp.blogspot.com

zweig - satranç (öykü)

mütevazi bir intikam-bahadır cüneyt yalçın

John Fowles - Büyücü

Yüzyıllık yalnızlık- G.G.M.
Tanrı olmak isteyen otobüs şoförü- (hatırlayamadım)
On bir dakika-P.C.
Çanlar kimin için çalıyor-E.H.
Bazuka-M.U.

posta kutusundaki mızıka-ali ural. okuduğum kitaplar arasında en üstte.

Stephan king - 22/11/63

emrah serbes'in tüm kitapları.
okumadıysan en son kitabını al direk. #deliduman

akçasazın ağaları 2 cilt
yaşar kemal
tutunamayanlar-tehlikeli oyunlar
oğuz atay

carlos fuentes - kartal koltuğu
jose saramago - körlük
jose sarmago - görmek

eduardo galeano - Latin Amerika'nın Kesik Damarları

Gözün öyküsü - georges bataille

haruki murakami'nin bütün kitapları. fiction seviyorsanız şiddetle tavsiye ederim.

squat ne başlı başına popoyu mükemmelleştirir ne de kilo vermeye yardımcıdır. erkeklerin ''she squats bro'' diye diye övmeleri sonucu oluşan bi moda. ağırlık çalışmadan zor yaparlar o popoyu bırah ya.

popülarite. popülerliği bitsin herkes unutacak. klasik dönem dönem çok konuşulan şeylerin bir anda herkesin bilen bilmeyen herkesin diline düşmesi.

Öeaaah. Squat bir tanedir. Aradığın bütün cevapları, genel olarak compound hareketlerin faydalarını, artılarını; özel olarak squatın neden özel bir hareket olduğunu, nasıl kilo vermeye gayet faydası olacağını sözlükte squat başlığında bulabilirsin.
Sheja kardeşime de burdan güzel bir popo, mutlu ve kedi ciğer ilişkisiz günler dilerim..

@brawler ahah ne alaka kedi-ciğer ilişkisi? Tek başına sadece squat yaparak instagramdaki kızın poposundan elde edilebileceğini mi savunuyorsun bana bok atarak anlamadım?

Brawler :) squat tek basina kilo verdirmez. Ya da kilo vermek icin squat yapilmaz. Bunu baya baya spor yapan bir kadin olarak soyluyorum.

Deadlift ve Lunge'ın ne olduğunu bilmiyorlar; Squat da şehir efsanesi gibi kulaktan kulağa yayıldı. Tabii her şehir efsanesi gibi nedir ne değildir ne işe yarar bilinmeden kullanılmaya başlandı. Ana sebep bu olabilir. Bununla birlikte, kadın değilim ama Plank benim için de bir numaralı karın egzersizi.

Herşeyi de bilmeyin rica ediyorum. Bunu baya spor yaptıran adam olarak söylüyorum. Kontrollü hit bir squat çalışması insanı dolaptan çıkmış tereyağı gibi erir.

@sheja instagramdaki kızın ny'li ablamızsa, o popo sadece squatla olabilecek şey değil doğal olarak, ya da şöyle söylemek lazım squatla onu yapana kadar orantısız bir vücüt geliştirmiş olursun.
Diğer yandan squat büyüme hormonunu en çok tetikleyen hareket, bu yüzden sadece squat yaparak omuz bile geliştirebilirsin. Sprint atletleri benzer bir mantığın sonucu olarak o kadar kaslılar.
Yahu sözlükte bu konuda senelerce araştırmış çalışmış adamlar squat başlığında her şeyi anlatmışlar, açıp okusanıza 5 dakikanızı ayırıp?

Hepiniz yanlışsınız :)

Squat neymiş neymiş diye birbirlerine sorup öğreniyolar ve hepsi yapıyo.

Neden?

Çünkü çok kolay!

''Otur kalk otur kalk bacım popon daş olacak daş!'' mantığındalar. Kim ne anlasın da yapsın lunge munge.

Kafam kadar quadricepsle dolasan yagli turk kizlarinin musebbibini bulduk en azindan.

Edit: oyle bir yazmissin ki sanki hiit antrenmani sadece squat uzerine kurulmus bir mevzuymus gibi olmus. Squatla ve hatta goruyorum ve artiriyorum fitness catisi altinda yapilan herhangi bir hareketle kilo veriliyor olsaydi benim yag oranimin su an eksiye dusmus olmasi gerekirdi.

mekike çekince baklavaları olacağını zannedip 300 mekik çektim baklavalar yolda diyen erkekler gibi işte. bilmedikleri bir konuda sağdan soldan duyduklarını sahiplenmişler.

o değil de bu duyuru ve cevaplardaki çekemezlik hali niye. :)

squat efsane harekettir, hareketlerin babasıdır. lunge munge sonra gelir. brawler hoca zaten söylenmesi gerekeni söylemiş.

squat yapın, yaptırın.

Acaba senin kilo verememenin başka bir sebebi olabilir mi? Bir ihtimal? Yoksa kesin squat işe yaramadığından mı veremiyorsun? :) hiit değil hit. interval yok.

Biri de squat kolay demiş. Bu kadar kadına cevap yetiştirmek beni aşar sanki. Sizleri son kez sözlükteki squat başlığına davet edip havuza doğru yol alıyorum...

kızlar spor yapmasa hımbıl olur, uğraşıp squat kasarlar niye buna takmış bunlar olur. bu ne memnuniyetsizlik duyurucular.

belki kız tempolu yürüyüş ardından 100 squat kasacak ki buna helal olsun denir başka bir şey denmez bence.

niye illa ki bu derseniz popülariteye bağlanır bence de. gymflow100.com şunun gibi şeyler internette çok dolanıyor bu aralar.

Brawler kusura bakma herhangi bir alanda kaynak olarak eksisozluk'u gosteren insanlari ciddiye alamama gibi bir huyum var.

Bence okudugunu baya onyargiyla okuyorsun. Benim kilo vermeye calistigimi nerden cikardin mesela?
Buzbebek de ironi yapmis bariz bir sekilde.
Konu nereye gedi ya. Ajhshshdh
Ogrencilerine bol sans dilerim.

1 squat jump ortalama 55 kilodaki bir kız için 2 kalori yakmaya eşit oluyor.

popo için squat, iç bacaklar için sumo squat, alt bacaklar için squat calf raises, cardio ve esneme için squat leg kicks ve squat side leg kicks...

ağırlık kullanmadan yapılınca bulk olması gibi bir problem de olmuyor. ama yaptıktan sonra bacağını esnetmezsen quadricepsler baya genişliyor.

ayrıca gerçekten popo ve iç bacak için acayip işe yarıyor. o kadar süredir pilates yapıyordum, bir süredir her pilates dersi öncesi squat da ekledim programa ve etkisini baya gördüm.

eskidende yapan vardı ama artık pilatesle vs baya yaygınlaştı. aynı zamanda erkeklerin she squats bro tarzı yazıları da etkili oldu.

konunun cahili ve zayıf bi insan olarak söylüyorum ki popom büyüsün diye yapıyordum. she squats bro olayını yeni duydum, instagramım yok.
saygılar selamlar.

Jen Selter tabii ki.

MTV, 1991.

Civil Engineer (M.Sc.) yazıyorlar genelde. Bir de M.Sc ile M.Eng arasındaki ince çizgiye dikkat edin.

adın önüne değil sonuna yazılır M.Eng. unvanı.

Sincerely
Ari Avigdor Gemel, M.Eng.
Bla Bla Company .... gibi

M.Sc ile M.Eng in kullanım alanı ile ilgili daha fazla bilgi verebilir misiniz ? Nedir o ince çizgi ?

kullanım alanı değil M.Sc ile M.Eng farklı alanlardır. Birbirinin yerine geçmezler. İkisi birbirinden farklı ünvanlar.

Örnek ingilterede 3 yıllık mühendislik eğitimini bitirene temel mühendislik eğitimini aldığını belirtmek için M.Eng ünvanı verilir. Dolayısıyla bu yüksek lisans derecesi değil. Fransa'da 5 yıllık eğitim sonrası M.Eng ünvanı alınır.

Amerika'da M.Eng diye akademik bir derece yoktur. M.Sc ise akademik bir derecedir. Amerika'da M.Eng uygulamalı bir eğitim sonucu alınır.

Master of Science yani M.Sc ise 4 yıllık (ya da avrupada bazı ülkelerde 3 yıllık) lisans mühendislik eğitiminden sonra tezli bir bölümde yüksek lisans yaptığınızı gösterir.

bence değil. dağdaki çobanla benim oyum bir mi demek gibi bişey bu. yani 4 işlemi yapamayan, sert ünsüzleri yumuşatamayan, voynak mıdır her ne haltsa onun ne iş yaptığını bilemeyen bi adam milleti temsil edemez mi? bence edebilir. önemli olan bunlar değil çünkü.

ayrıca şimdi bile ösym skandallara imza atıyor. ösym hukumete bağlı. adayların kimi iktidardan kimi muhalefetten kimi bağımsız. burada bi eşitlik olabilir mi sence? bu erdoğanın başbakan sıfatı ile cumhurbaşkanlığına aday olması gibi.

Basimizdakilerin istememesi disinda cok buyuk bir sorun olusturur dedigin abicim.
Soyle ki uni okumak okumamak lise okumak okumamak nşa da bir secimdir.
Yani okumayacagim ben diyene soz yok.
Dagdaki coban ( cok klisedir) okumadi ( oksfort vardi da biz mi gitmedik mantigindan cikip, okumamayi secmis olarak dusun) . Dolayisiyla ilkokul mezunu sadece. Sen bu insanin secilme hakkini elinden aliyorsun.
Gerekli oyu alir meclise girerse ( ki bakiniz meclisimiz, bir cesit toplama kampi gibi) senin meclisin olur.
Sen bu meclise girisleri sirf bu gunku kaygilarinla kisitlarsan birileri de yarin senin kizilaydaki haklarini kisitlamayi kendinde hak gorur ( fişkiyeyi de kirdiniz zaten) .

Sen is bu nedenlerle secilme hurriyetini kisitlayamazsin.

kisirlarsan adi demokrasi de olmaz kanimca, ustunlerin hukumranligi gibi bise yaratirsin.

Bambaska bir sey daha cikar sorulari kim neye gore hazirlayacak (su an puri pak mis gibi hic sorunsuz ya sinav) .

Hatta sunu diym de icimde kalmasin, sen deme boyle bari. Cok elitist gordum seni.

böyle bir koşul uygulansa dahi bir formaliteden öteye gidemez diye düşünüyorum. zaten belli bir nüfuzu olanlar yazdırmıyor mu kendilerini şu halde dahi listelerin üst sıralarına?

kpss zaten şaibeli. neye yarar ki? türkiye'de birileri kpss sorularını hazırlayacak, mevcut siyasi otoriteden birileri de diyecek ki bize soruları verin, soruları alamayacak? türkiye'de imkansız.

çok çok mantıksız.

zaten her tür memur olmak için kpssye girilmiyor. kpss'ye çalışsaydınız bunu bilmeniz gerekirdi.

sürekli sanal alemde takılınca böyle abuk fikirler mantıklı gelmeye başlıyor aklı başında insanlara. kusura bakmayın.

@elorelia sana katılmıyorum. Çünkü bu adamlar o dediğin mevzularla ve teknik detaylarla ilgili yasalar düzenliyorlar. Mutlaka o yasayı düzenleyecek kişinin ilgili alana ait bir bilgi birikimi olması lazım.
O yüzden okumuş milletvekili şart.

Seçilme hürriyetinin kısıtlandığı falan yok. Cumhurbaşkanı 40 yaşını doldurmuş olmak zorunda. Bu bir kısıtlama değil, şart. Bu ülkede kpss' ye girmesi yasak kimse yok. Çoban dağdan inip Meclis'e mi girmek istiyor? Bir yıl ders çalışır kpss'ye girer. Sonra ne yaparsa yapar.

Her boka "özgürlüğe karşı" diye atlamayın. Istese de izin verilmeyen şeyler özgürlüğe karşıdır. Azıcık dizini kırıp matematik ogrenmeye bile üşeniyorsa Meclis'e gelip ömür boyu Milletvekili maaşı da yemesin.

Keşke kpss değil de şaibesiz bir sınavdan full çekme şartı olsa milletvekilleri için...

"Şu şu insanlar kpss' den 80 üstü alamaz" diye bir kural olmadığı sürece, kpss' den 80 üstü almayanlar meclise giremez demek özgürlük kısıtlayıcı değildir.

sana yüzde yüz katılıyorum, bu konuda. bizlerin neler çektiğini anlamak amacıyla böyle bir şart konmalı ki mevcut sistemi iyileştirmeye gitsin başa gelenler. sanki kpss ile atananlar oradaki bilgileri kullanıyor mu ki, milletvekili kullanmayacak diye ona sorulmuyor? çok saçma. öğretmenlik ya da herhangi bir memur kadrosu için ne derece yeterli bir ölçüm aracı kpss? hangi vasfı neyi ölçüyor?

Her makamin yeterlilikleri ayridir.
Bazi gorevler 45yasindan once hakedilebilse dahi verilmez ve 65den sonra kullandirtilmaz mesela (bakiniz yuksek mahkeme hakimleri)


Konunun biraz teorisini bilmek sart saniyorum.

illa üniversite mezunlarının girdiği kpss'ye girmeye gerek yok ki, bildiğim kadarıyla lise mezunlarının girdiği bir kpss de var. o da olur.

sert ünsüzleri yumuşatamayan, bilmemne savaşının tarihini bilmeyen adam pekala vergi memurluğu da yapabilir o zaman, yapabilir mi yapamaz mı'ya bakılmıyor ki memur olurken.

seçilme hürriyeti diye bir şey var olduğu gibi seçilmek için ön şartlar da var, yaş şartı var mesela en başta. mesela bildiğim kadarıyla 25 yaşını doldurmak gerekiyor.reşit olduğu halde yaştan dolayı seçilme hürriyeti engellenebiliyor işte. yani istediğin ön şartı koyarken istemediğini koymuyorsun, bu nasıl hürriyet peki?

hayır sınav da düzenlenebilir. yahu en azından azıcık birikimi olsun. okumaya imkanı olmayan da seçilme hürriyetinin arkasına sığınıp milletvekili olmasın, başka iş yapsın. illa milletvekili olacaksa da biraz çalışsın didinsin, biraz birikim yapsın, öyle olsun. memleket idare edecek adamdan birikim bekliyorum biraz.

hani demiyorum ki seçime gerek yok, sınavı kazanan milletvekili olsun. yine seçimle olsun ama adaylar da seçilmiş olsun.

hahah, sadece siyasi bilimler mezunlari milletvekili olsun demek gibi bir sey. :)

Elbette o da onsart bu da onsart, bunu da koyalim.
Koyarsin.
Hukuk devletinin bu konuda hicbir engelli yok.
hukuka uygun hareket etsinler girsinler lise kpssye dersin, tamam.

Ama sen o onsartlari ne kadar cogaltirsan o kadar kisit koyarsin , o kadar demokrasinin dallarini kesersin.
Deli kendi ayagini baglar derler anadoluda, olmaz.

amasi fakati yok bunun.

kpss genel olarak abartılı olur bence. çünkü millet vekillerinin çoğunluğu en son 20-30 sene önce okula gitmiş insanlar. adamların ezber yapıp, kpss ye uygun test kitabı çözmesini bekleyemeyiz.

ama herhangi bir sınav sistemi olmaması da mantıksız. mevcut meclise bakıldığında büyük çoğunluğunun genel hukuk, devlet politikaları, Türkiye tarihi başta olmak üzere birçok alanda çok bilgili olmadığını her gün görüyoruz. ama bir sınav yapılsa, milleti temsil edecek nitelikte aydın, bilgili insanlardan oluşan bir meclis olsa ne güzel olur. sınavda neler döner orası ayrı konu..

benim kimi seçip seçemeyeceğime dair kriterleri kim seçecek?

4 işlemi de bilmeyiversin derken o işin abartı kısmıydı. tabi ki 4 işlem bilsin. düzgün bi türkçesi olsun. bunlar önemli. ama işin sınav kısmı gerçekten uygulamada anlamsız olur.

Kpss carpmış hocam seni

hem satilik hem kiralik iste? yani hangisini istersen.

@she was my baby

ev sahibim kim olacak peki?

ayrıca satılık yazan ilanda ister oturun ister kiralayın demiş. satın alan adam kendi oturmak isterse ne olacak?

onu yanlis yazmis ozaman..

evin sahibi var iste. satmaya da razi, kiralamaya da.

kafalar karışmış :)

o evin şu an bir sahibi var zaten, sıfır olması bir şeyi değiştirmez. kiralamak istersen şu an sahibi kimse ona kira vereceksin. sözleşme yapacaksınız. çıkaramaz seni sözleşme olduktan sonra.

ister oturun, ister kiralayın dediği satın almak isteyenler için söylenmiş bir şey olsa gerek. yani, ister kendiniz oturun, ister de gelir aamaçlı kiralayın (kira geliri yüksekse demek ki) babında.

yani evi sen kiralıcan da, sonra aynı emlakçı bir de evi başka bir 3. kişiye satmayacak. ya satılacak, ya da kiraya verilecek.

satın alam adam kendi oturmak isterse paşa paşa oturacak.

sahibinden.com'da ev ilanlarına bakarsanız (satılık ilanlara) ilanlarda oturum durumu gibi bir bilgi var. bazılarında ev sahibi oturuyor, bazılarında boş bazılarında ise kiracılı yazar. kiracılı ev de satın alınabiliyor. hatta bazıları için kiracılı ev almak cazip geliyor çünkü adam zaten yatırımlık alıyor evde hazır kiracı var uğraşmıyor. Bir insan evi alınca illa ben oturacam demiyor yani. Yatırım amaçlı alıyorlar.

satın alan insanlar genelde yatırımlık -kiracılı- istediği için oluyo böyle şeyler

eğer ev satılırsa senin sözleşmenin geçerli olması gerekiyor. öyle biliyorum. ya da ona göre bir madde ekletebilirsin sözleşmeye. ama kiralandıktan sonra adamın satmak isteyeceğini sanmıyorum.

o daireden vazgeç bence. çünkü adam evi satmayı aklına koymuş. yeni ev sahibi eğer aynı şehirde başka evi yoksa sana 1 ay içinde ihtarname çekme hakkı var. ve senin de evi en geç 6 ay içinde boşatlman lazım.

şimdi tamamen sallicam. sahibinden de falan şey var, galiba emlakçı satın alıyor toki'den. 200 küsür aylara varan vadeler yaptırıyorlar. ödediği kadarının üzerine komisyonunu da koyup sana evi satıyorlar, kalan ödemeleri sen yapıyorsun. bu mantıkla kiraya verip ödeyeceği taksitleri çıkarıyor da olabilir. satarken de kiracılı falan diye satıyor olabilirler.

suriye olayı dümen, konyanın tüm çingeneleri suriyeliyim ayağına istanbula akıyor.

olaya çok yüzeysel bakıyorum ve dilencilik ile aylık 800 tl'den çok daha fazlasını kazandıkları için olabilir diyorum.

deckard'a katılmakla birlikte bu hükümet bakabileceğinden çok suriyeliyi içeri aldı ve kamplar yetersiz olduğundan bunlar ülkelerine geri dönmemek üzere her yere yayıldılar diye düşünüyorum

Kamplarda beslenme ve tuvaletle ilgili sorunlar varmış. Mütemadiyen zehirlenmeler yaşanıyormuş, salgın hastalık varmış falan filan. (gönüllü doktordan dinlediydim)

2 saatte 150 tl bozukluğu tümlettiklerini gördükten sonra pek aramıyorum nedenleri niçinleri. (mekan ankara-emek-bahçelievler)

ya ben hiç para veren görmedim onlara, ciddi misiniz?
olm benim tipim de müsait düşünsem mi ne

Arkadaşlar ben bu soruyu bu insanları ötekileştirmek, ırkçı düşüncelerle cevap verdirtmek için açmadım. Lütfen sözlüerimize dikkat edelim.

Kim olursa olsun bir insanı ötekileştirmek, ırkçılık yapmak iyi bir şey değil.

Suriyeliyiz, kahrolsun esed, din ,iman vs. diyorlar hacı amca görünümündeki esnaftan bedava geçiniyor, para alıyorlar. bu dindar kesimin gözünde öyle bir algı yaratıldı ki Suriyeliler için feci para kazanıyorlar.

Tabii bu geçici bir kazanç kapısı bana göre 1-2 sene en fazla 5-10 yıl sonra kimse takmayacak ASuriyelileri maalesef ve çok daha kötü şartlarda yaşayacaklar. Çünkü niyetleri iyi olmasa da bizdeki mafya kültürü pek yok onlarda. Yakında sokak mafyası kovacak semtlerinden bunları şimdilik suriyeli ayağına bizim dilenciler de parayı götürüyor ama hep böyle devam etmeyecektir. O zaman beş parasız ne yapacaklar ben onu düşünüyorum.

Tahminen iyice suça bulaşacaklar, bir kısmı kendi düzenin oturtacak ama çoğu dışlanıp kendi mahallelerine kapanacak. Sanmıyorum Suriye'de iç savaş sona erse de geri döneceğini hepsinin tahminen Avrupa'ya gitmeye çalışacaklar.

Ucuz iş gücü olarak görülüyorlar şu an o yüzden elleyen yok. Tayip bile Suriyelilerden sonra en az üç çocuk söylemini azalttı. İşgücü geliyor Suriyeden mis gibi. Olan gariban halka olacak. İş gücü azalacağı için tahminen iyice milliyetçileşecekler Avrupa'da, Amerika'da olduğu gibi ama bir de Kürt, Türk diye ayırıyouz zaten birbirimizi uzun süredir o yüzden neler olacağını kestirmek zor.

Bana göre Suriyelilerin ülkemize entegrasyonu yapılabilirse çok sorun değil ama göründüğü gibi entegrasyon falan yok ortada.

Geçtiğimiz hafta tanıştım bir kadınla yanında da çocuğu. İki çocuğu daha varmış. Eşi Esat tarafından öldürülmüş. Hatay' daki kamptan çıkmak zorunda kalmış. Çünkü bir çocuğu kanser ve İstanbul' a sevk edilmiş. Hastaneye yatışı için olan belgeleri göstermek istedi. Gerek olmadığını söylesem de gösterdi. Çocuğum hasta olmasa çıkmazdım ordan dedi. Kampları sorduğumda tek tuvalet var kadın-erkek karışık kullanılıyor, banyo belki on günde bir sıra gelirse yapıyorduk dedi. Kamp pisti ama yemekler güzeldi hamd olsun cevabını verdi. Güvendeydik en azından dedi. Şimdi çocuğunun hastane yatış tarihine kadar Unkapanı' da bir depoda 400 lira kira vererek kalıyormuş.

Ben inandım. O çocuğun gözündeki minneti gördüm. Kadının içli içli ağlamasını gördüm. Ve gerçekten o insanlar için, Suriyeli veya değil, evsiz barksız sahipsizse kim olsa üzülürüm.

Şunu da ekleyeyim marifet ülkeye tıkmakta değil bu insanları, insani şartlarda yaşama imkanı da vermek. Bu böyle olmadığına göre potansiyel suçlular ne yazık ki akın akın sokaktalar.

ben bir ara sözlükte bu sorunun cevabının sokaklarda kalanların kamplara gidemeyiz gidersek orda kan çıkar demeleri olduğunu okumuştum. (mezhepsel, ırksal durumlar yüzünden) sonuçta bu insanların iç savaş olan bir ülkeden gelenler olduğunu düşününce mantıklı olduğunu düşünmüştüm durumun ama doğru mu bilmiyorum.

ötekileştirmek gibi olmasın ama yolunuz şirinevler'e düşerse beklerim. Şirinevler'de meydanın az ilerisinde bankamatikler vardır. 2 yıldır burada yaşıyorum hep oralardan çekerdim para ihtiyacım olduğunda. Şimdi ise çok daha uzaktaki alışveriş merkezinin içinden çekiyorum. gidiş 15dk dönüş 15 dk yürüyorum. sebep mi? bir suriyeli koluma yapışmadan paramı çekmek istiyorum. Adamlar bir gün parayı benden önce makinadan kapıp kaçacaklar diye korkuyorum. Ötekileştirmek gi,bi olmasın ama bunu finlandiyalı, norveçli, japon, alman, amerikalı, hollandalı, ıraklı, afgan, kenyalı kim yaparsa yapsın düşüncem aynı olurdu.

Bir de aynen şirinevler'de meşhur şipşirinevlerin arasında şipşirin bir üst geçit vardır. Haberlere çıkar 5-6 ayda bir yaya trafiği kilitleniyor diye. O üst geçitte (yeni gelen çingene dilencilerle birlikte) inanılmaz bir suriyeli dilenci nüfusu var. şimdi çingeneler de suriyeli taklidi yapmaya başladılar.
Suriyeliler şimdi seyyar satıcıları da tehdit etmeye çalışıyorlar ama şirinevler'de kime çattığını bilemediklerinden bir iki kere temiz dayak yediler şimdi duruldular. uzun süredir duymuyorum suriyeli kavgası.

Bu adamlar çocuklarına ilahi benzeri bir şeyler okutturuyorlar. çocuklar yalınayak falan. içinde allah mallah geçen melodiyi duyan teyzeler amcalar atıyorlar paracıkları önüne. günde 200 tl kazandıklarını söylemiş arkadaş. o bile bana az geldi. çünkü maddi yardımın dışında manevi yardım da oluyor.

Geçen eşim giymediği montunu verecekti (4 ay oldu gerçi geçen dediğim. şubat sonu). Çocuk almadı montu. bana para ver dedi. zaten başka türkçe cümle pek kuramıyorlar.

Bu adamların kamplarda böyle yaşam koşulları bulması imkansız. acıyıp yiyecek alıp verenler, din sömürüsüyle paraları dökülenler, kıyafetlerini verenler, akbil basıp metrobüse bindirenler. şerefsizim 10 yaşında çocuk benimle eşimin toplamından fazla kazanıyor bir ayda.

adı üstünde tezini savunacaksın. neden bu konunun tez yapmaya değer olduğunu soracaklar. Verileri nasıl topladığını nasıl işlediğini soracaklar. Sonucunda ne bulduğunu soracaklar. Genel hatlarıyla böyle.

bir slyat sunumu yapmam gerekiyor sanırım. Kısa bir sunum mu yoksa epey ayrıntılı mı olmalı sizce?
ayrıca takım elbise giymek şart mıdır? yani bu temmuz'un ortasında yaz sıcağında dahi?

Epey ayrıntılı olmaması lazım. Çünkü tezi jüriye vermiş olmanız ve onların da detaylı bir şekilde konuyu okumuş olması lazım. Sizin genel hatlarıyla konuyu anlattıktan sonra (terimlere tanımlara çok gerek yok) tablolarınızı grafiklerinizi yorumlamanız sonuçta da tezinizin çıktılarını anlatmanız lazım. 15-20 dklık bir sunum yeterli olur.

Sonrasında zaten bir ton soru soracaklar size.

Takım elbise konusu bir kural değil. Ben kendi sunumumda giymek istememiştim ama danışmanım giymemenin ayıp olacağını söylemişti. O yüzden yazın sıcağında giymiştim takım elbise. Zaten sunum sırasında sıcağı soğuğu pek hissedemiyorsunuz.

Jüridekiler nasıl insanlar bilmiyorum, eğer çok tutucu değillerse birer küçük su al sunumdan önce. Herbirinin oturacağı yere koy. Eğer oruç tutuyorlarsa içmezler zaten. Eğer tutucularsa laf edebilirler bilmiyorum. çok çeşit insan var. Ama genelde su ikramı iyidir. Hele bu yaz sıcağında.

Bir de mümkünse konu başlıklarının bir bilgisayar çıktısını alın. Yani sunumunuzun konu başlıklarını kastediyorum. 1. giriş 1.1 Litaratür araştırması, 2. Verilerin toplanması 2.a saha verileri 2.b simülasyon verileri 3. verilerin işlenmesi... vs. şeklinde liste şeklinde verin jüriye ki rahatlıkla takip etsinler.

Mümkünse boş kağıt ve kalem ayarlayın sorularını yazsınlar. %99 onlar getirir zaten ama olsun siz yine de ayarlamaya çalışın.

takım elbise şart. lisans bitirme sunumlarında bile takım elbise birinci dereceden önem teşkil ediyor.

aachen tercih ederdim. çünkü çok çok iyi ve iş bulabilmen daha olası olurdu herhalde

almanya

lisans icin bahsediyor isek kesinlikle odtü.

en basta gercekten gitmek istiyor isen yurt disina lisansi türkiyede oku, master a git, hem daha hizli olur, hem daha güzel insanlarla arkadasligin olur hem odtü amerikan sisteminden oldugundan daha iyi egitim alirsin.

ek olarak maalesef diplom sisteminden bachelor+master sistemine yeni gecen alman üniversiteleri sisteme ayak uyduramadi, ondan dolayidir ki master daha kolay ve daha efektif ilerliyor.

mesela odtüde daha kafali, bir sey yapmak isteyen insanlarla beraber okuyacaksin, almanyada ise üniversiteye girmek türkiyedeki gibi olmadigindan daha az istekli insnalar olucak ek olarak almanca bilmiyor isen bosuna 1 sene kaybedip dersleri anlayamayacaksin bi süre.

serabetan'ın dediklerine birebir katılıyorum desem yeri. ne genç dimağlar gördüm almanya'ya lisans için "bunu var ya asıl yerinde öğreneceksin :)" deyip tu münchen'lere, rwth'lara, karlsruhe'lere gidip bir şekilde göt olup ya okul ya da bölüm değiştirdiler ya da ülkeye döndüler.
almanya'da lisans çok ciddi azim ve iş etiği gerektirir. "çok ciddi" ifadesi aklında ne canlandırıyosa karesini al öyle düşün. serabetan'ın dedikleri ve bunlar sende "challenge accepted" havası yaratıyorsa bünyen müsait olabilir o halde.

almanca seviyesine ve ne kadar agir calismak istediginize bagli. serabetan hocam 1 sene demis ama 1 senede hallederseniz gayet iyi bence. sadece almanca sinavini verip universiteye baslamak degil olay orada basliyor asil, 4 senede bitiren cok az aachen gibi yerlerde. almanca anadiliniz olmadigi icin iyice zor olacak, tabi bilgisayar icin ne kadar almanca lazim olur onu bilmem. bir de numerus clausus olayini arastirdiniz mi lise ortalamaniz iyi mi giremeyebilirsiniz o okullara? girerseniz sistemi biliyorsunuz bir ton insan giriyor her sene siniflar iyice kuculuyor herkes biraktigi/atildigi icin. Aachen diye plan yapip sonra sinavi veremeyip baska okula gecen orada da yapamayip hochschule okuyan bir suru insan var.

Amac kesinlikle avrupa'da kalmaksa almanya'ya gidilebilir ama gorundugunden cok daha zor almanca okul okumak. odtu'deki amerikan sistemi bence de daha iyi.

tayyipçi değilsen almanya'ya git kesinlikle.

almanya'da okulun uzamasi ihtimali cok yüksek, ayrica sosyal cevre acisindan sikintili. aachen güzel üniversite fakat sehirde sikilirsin.

lisans odtü, master almanya diyorum ben de.

not:

odtülü olunca bir zümreye dahil oluyorsun. yani hangi yilda hangi bölümden mezun olursa olsun odtülü odtülüyü korur, sever, yakin bulur.

ben hic bir aachen linin aachenliyi tuttugunu görmedim :)) ach benim schön aachenli arkadasim filan olmaz, alman sevmez öyle seyi :) hatta yarin bgun mezun olunca aachenli birine rastlayinca "aaa bende ordan mezunummmm" dersen alman tip tip bakar ne diyo la bu diye.

alman sisteminde ayricaliklilik yoktur, aachen a gitmeyen istemediginden gitmez yoksa isterse gider, türkiyede calisir hakkini kendin kazanirsin bu da degerli kilar bazi kavramlari.

makina mühendisliği deseydin kesinlikle ama kesinlikle almanya derdim. Bilgisayarda da çok farklı olacağını sanmıyorum almanyaya gidin.
Avantajları

Almancanız olur. İngilizce bildiğinizi ve varsayarsak iki yabancı dil. Hmm süper.

Alman mühendislik eğitimi baya baya sağlam. Tabi gideceğiniz üniversite hakkında bir bilgim yok ama gidip mühendislik okuyanlardan öğrendiğim kadarıyla Türkiye'de çok ütopik o seviyede bir eğitim almak.

Türkiye'de işe girecek olursanız bizim ik cılar yurt dışında okumuş adamlara bayılıyor. İşe girişiniz de kolaylaşır.

Yurt dışında çalışacak olursanız Alman üniversitesinden mezun olarak EU bölgesinde iş imkanlarına kavuşabilirsiniz.


Dezavantajı

belki masraflı olur. başka dezavantaj bulamadım.

aklima bi sey daha geldi. yurt disinda calisma niyetin varsa is arama faslinda kimse de demez bu cocuk lisans+master almanya'da mi okumus yoksa master icin mi gelmis diye.

hatta iki farkli ülkede okumus olman avantaj bile olabilir.

master'a almanya'ya gelip de keske lisansi da burda yapsaymisim diyen görmedim hic. ama liseden sonra gelip keske direkt master'a gelseydim diyenler dolu.

ODTÜ daha fazla kapı açar

aachen'da okuyacam dersen 1 sene almancayı üstüne 2-3-4 sene okul uzatmayı göze al. çok ciddi uzatıyor insanlar -bırakmayanlar tabi- bırakıp gelip burda okulu ordakilerden erken birtireni biliyorum.
ODTÜ'de oku almancaya kas, staja filan git gel ayağını alıştır. masterda gidersin.

ben ileride ne yapmak istediğinle alakalı diyorum. Türkiye'de bir şirkette çalışacaksan kesinlikle odtü, sağolsun türkiye'deki ik'lar kalın kafalı olduğu için etikete çok kanarlar ve odtü boğaziçi onlar için büyük etiketlerdir, aachen'ın adını bile duymamıştır büyük kısmı. ama avrupada çalışacağım ya da tr'de kendi işimi kuracağım diyorsan aachen'a git, daha iyi bir vizyon alırsın. Ama illa tr diyorsan vee istanbul olmasın diyorsan bilkent'i de bir kenara atma derim.

kesinlikle odtü. neden mi?

Almanya, isviçre gibi ülkeler üniversite bazında bizden kat kat öndeler ona sözüm yok. Tu münchen ayarında, o ayarı geçtim 1 gömlek altı üniversitemiz yok. Karlsruhe'deki KIT de aynı. Fakat sorun şu. Almanya'da üniversiteye girişte çok seçilim yok (almanlar için az da olsa lisede seçilim var). Fakat üniversitenin kendisi tamamen seçilim üzerine. Yani almanya tek atışlık bir şans ise odtü birkaç şanslık bir serüven. Almanya'da çoğu üniversite'de 3. defa tekrardan okuldan atılırsın. Ama şöyle oldu böyle oldu, ben yabancıydım adapte olamadım falan yok. Atarlar. Atıldığında sıfırdan burada ya da almanya'da başlaman gerekecek her şeye. Eğer kendinde o potansiyeli görüyorsan (çalışmayı değil çok çalışmayı) git derim. Almanya daha iyi bir fırsat. Benim 4 arkadaşım lisans okudu almanya'da. 2'si 2. senenin sonunda geldi. biri 4. senesinde geri geldi. 1 tanesi çok iyi bir dereceyle (okul birincisi bile olabilir yalan olmasın şimdi) mezun oldu. Yani yapan var. Sen de eğer çok çalışırım sorun yok diyorsan yaparsın. Ama Almanca eğitim işi biraz dil yüzünden ekstra zorluk getirecek.

ODTÜ'yü seçersen yüksek lisansta ingilizce bir projede almanya'da kendine yer bulabilirsin. Yüksek lisans öğrencisinin çalışacağı projeler genelde lisans öğrencilerinkinden çok daha iyi. Ben de DLR'ın bir projesine inşaat mühendisi olarak başvurmuştum. Bilgisayar mühendisi aramalarına rağmen bayağı mülakatlara falan girdim ama projeye kabul edilmedim (bilgisayar mühendisi birini aldılar). Proje de bayağı sağlam bir projeydi. DLR dediğim de almanya'nın NASA benzeri bir kurumu. Yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin oraya girmesi daha olası.


Özet: Eğer çok çalışırım diyorsan, kendinde almanca o eğitimi çok sıkı bir disiplinde tamamlayabilecek güven görüyorsan Almanya'ya git. Ama yok görmüyorsan ODTÜ + yüksek lisans (almanya da olmak zorunda değil, isveç, hollanda, amerika da olabilir) daha mantıklı.

almanya
düşünme bile

yök'ün denklik verdiği üniversiteler var.
eğitimi orta. türk öğrencilerden başörtüsü problemi olduğunda bosna'ya giden çok olmuştu. hala da aşağı yukarı aynı. tıp isteyip de tr'de özellerde de okuyamayan birkaç kişi biliyorum bulgaristan'a giden.

eğer türkiye'de çalışacaksan inşaat mühendisliğini yurt dışında okuman çok mantıksız. Ama balkanlarda çalışacaksan çok mantıklı.

Bitince türkiyeye döner büyük ihtimalle, döndüğünde dezavantajı ne olur?

vizesi gidebileceğin yerleri düşününce belgrad bu konsepte uygundur, evet.

ben belgrad'da 2 gün kaldım, çok fazla gezemediğim için net bir fikir veremeyeceğim ama şehri beğenmiştim. belki 3 gün biraz fazla gelebilir.

st. petersburg geldi benim de aklıma.

tiflis. çevresini de turlarla gezer sen 4-5 gün ideal.

st.petersburg

belgrad +1

Sabancı, koç.

Uydurma.

Eşimin ofisinde InBody 230 var ve tecrübelerimize dayanarak bu cihazdan(veya muadili Tanita BC 418'den) daha aşağısının vücut kompozisyonun saptanmasında ve segmental ölçümde sıkıntı çıkaracağını garanti edebilirim.

Bende va dediğiniz türde baskül. Eşim spor salonunda daha profesyonel bir aletle de ölçülüyor. Farklar inanılmaz değil. Yağ oranı %0.1 civarı farkedip. Baskül çok abartı yanlış sonuç vermiyor.

1 kere girdim hep cp cikti karsima bi daha girmedim. orada devamli takilanlarin da ruh hastasi oldugunu dusunuyorum. normal insana gore seyler yok cunku. ya cp, ya silah satisi, ya uyusturucu.

deep web'in ilk kuralı deep hakkında konuşmamaktır.

o değil de benim de hep aklımda ama hiç de girip bakmadım. pek de meraklı bi insan değilim zaten ondan herhalde. bi de her şey olur diye düşünüyorum. yani öyle orda bişeyler görüp de vay be neler dönmüş diye de şaşırmam gibi geliyor. bakalım.

girmeden yorum yapmak eşeklik olacak tabii ama bana bazı şeyler abartılı geldi ya. kiralık katil ilanları diyorlar mesela. e devletlerin, polislerin falan haberi yok mu deep web'den? internet kullanıcısının girdiği yere giremiyorlar mı? benim 100 bin dolarım ve deep web'in derinlerine inebilecek gücüm olsa istediğimi tak tak vurdurabilecek miyim sanki?

içeriğin iğrenç olduğunu tahmin edebiliyorum ama mesela bu kiralık katil mevzuu biraz garip ve abartılı geldi.

ben de buralarda yazılanları okuyup bir elim hep tetikte cp çıkarsa kapatırım diye girdim. 2-3 saatte çalışan link 3-5 tane buldum. zaten giriş amacım da belli değildi. yok işte gelecekten çekilmiş fotoğraf falan gibi fantastik şeyler görürüm gülerim diye düşünmüştüm ama hiçbir bok göremedim. silah tüccarları falan var ama ona da üşendim bakmaya. kiralık katil 200-300 satırlık yazı yazmış okumadı bile. belki nereye bakacağını bilmek lazım ama düzgün çalışan bri link bile bulamadım. 11 eylül saldırıları, malezya uçağı ile ilgili komplolar falan dönüyor dedilerdi ama hiçbirine ulaşamadım.

olacakları söyleyeyim. bi hevesle kuracaksın bilgisayarına tor'u. şu hidden wiki denilen yerden başlayacaksın ya da farklı arama motorları falan da var işte. "hmmm şuna gireyim bakayım" deyip bekleyeceksin bi süre, sonra açılacak site, "haa" deyip devam edeceksin, porno kısmına ellemeyeceksin zaten, biliyorsun işte ne bokla karşılaşacağını. sonra silah, uyuşturucu satıcılarına, kiralık katil ilanlarına falan bakacaksın meraktan, belki araştırırken birkaç pdf dosyası indirirsin bilgisayarına, "gizli belge buldum lan galiba" düşüncesiyle heveslenip. birkaç dakika sonrasında da kapatıp 10 dakika önce ne yapıyorsan ona devam edeceksin. bir daha açıp kullanmayacağın tor browser ise bilgisayarında öylece yer kaplamaya devam edecek. kısacası gereksiz, abartılan bir şey. katil olsam kullanışlı olurdu belki de şu durumda senin benim gibi insanlar ne yapar burada bilmem.

bir bok yok. en son 2 yıl önce post atılmış boardlar ve bolca çocuk pornosu, çocuk pornosu izleyen sapıklar bolca olduğu için fbi da epey ajan sokmuştur diye düşünüyorum. girmeyerek hiçbir şey kaybetmiyorsun.

yok be. esrar ve silah dışında birşey yok. işine yarar mı bilmem.

Hayatın anlamını bulduktan beş dakika sonra çay koymaya giden adam karikatürü gibi biraz. E bu muymuş deyip kapatıyorsunuz sonra. Bi numarası yok öyle.

tor indir hiddenwiki diye arat ordan çıkan onion keyi gir esas hiddenwikideki linklere rastgele tıkla bikaç uyusturucu bikaç silah gör tamam işte deepwebtesin.
Ulan yıllardın demeçlerini paylaştığımız alanı bile yüzeysel internete çevirdiniz ak sokucam popkülte ya.

Deep web'le ilgili söylenen çoğu (çok uçuk şeyler dışında) doğru. Ama bunları söyleyenlerin genelde tor browser kurup Hidden wiki'den gördükleri adreslere girenler. Yani tanık oldukları şeyleri pek bir abartarak anlatıyorlar. Bu şekilde girseniz de pek bir yere ulaşamazsınız. Ancak üç beş sapık porno siteleye ve fake satış sitelerine ulaşırsınız. Oralardan silah alırsanız da zaten en iyi ihtimal salatalık gelir.

Elinizde girebileceğiniz bağlantılar olmadıktan sonra pek bir anlam ifade etmiyor.

bizim gördüğümüz kısmın çoğu palavra. bir bok yok değil var. mesela kredi kartı satanlar falan var. cidden satıyorlar o kadar limitli kartları. bedavadan kart dağıtan bi adam vardı. aldım denedim kartı çalışmaz lan nasılsa diye. kart çalıştı lan cidden. sonra götüm götüm kapattım bi daha da girmedim. 1,5 senedir fbi gelir kapıma diye bekliyorum ama bi bok olmadı şu ana kadar.

kiralık katillerde var, belli bir ücret verip vücüdunuzdan herhangi bir uzvunuzu kesip veren doktorlarda var, pek çok örgütün dökümanları var, çok acayip şeylerde var, deep web içerisinde bir arama motoru olmadığı için bulması zor oluyor.

bilgisayar, inşaat, endüstri.

bilgisayar

endüstri, inşaat, makina, elenktrink.

acı ama gerçek satış mühendisi:)

bilgisayar mühendisleri mezun olmadan bile iş buluyor, 28-29 yaşında hala mezun olmayıp çalışan arkadaşlarım var

endüstrici arkadaşlarımın hepsi yurt içi ve dışında çok iyi işlerle başladılar mezun olur olmaz.
ama hepsinin okulları boğaziçi, bilkent, itü, koç ve sabancı'ydı. bunların da belki bi kuple etkisi olabilir:)ahaha nasıl bi liseden mezunum olm ben:D

Itu mezunu olup 1 yil iz bulamayan anadoluda bi univetsitede ayni bolumden mezun oldugu anda ise giren var. Yeni mezun olarak bilgisayar, yazilim muh. daha avantajli

İstanbul dışı iş bulunuyo mu diyen arkadaş, 2 hafta önce kocaeli mühendislik mezunu oldum. ( bilgisayar değil ) 3 iş teklifi geldi (torpil ve arkadaş hatrı vardı tabiki) minimum maaş 2500tü(ki tecrübesiz elemana göre çok iyi).

Kısacası bu iş bulmalarda çevre-dal- okul sıralaması var. Çevre işi maalesef ki baya ön planda bu ülkede.

petrol da olabilir. insan gibi calismiyorlar ama iyi kazaniyorlar, is yok diye evde oturmaktan iyidir.

inşaat.

satış mühendisi ne amk?

Kesinlikle 1. Bilgisayar 2. Elektronik. Zaten kariyer.net i acip ilanlara bakarsaniz direkt bu sonuca varirsiniz.

Endustri gunumuzde aralarindan en kotusu bence, istanbulda is bulur ancak, o da dusuk maasa.

yeni mezunsa inşaat kesinlikle zor

1- Bilgisayar
2- Petrol

inşaat , makine ve endüstri diyebilirim. bunlar 2000 yılında da moda idi.

izmirdeysen matematik ve geometri kitaplarını alabilirim

@rakicandir istanbul :/

benden bir öğrencim kardeşi için istemişti kitap. geçen gün başka biri daha duyuru açmıştı aynı cevabı yazdım ama. ben kendisine ulaşabilirsem haftaiçi belki ihtiyacı vardır hala. size haber vericem lütfen silmeyin duyuruyu.

@godsparticle duyuru burada kalır ama her gün duyuruya bakmıyorum. sözlükten mesaj atarsan daha iyi olur.

ktülüyüm sakın buraya göndermeyin öyle bi hata yapmayın çocuğun hayatını kaydırmayın. batıda zevkle okuyabileceği bi yerde makina mühendisliği okusun mekatronik'e yönelir. mekatronik zaten makina mühendisliiğinin bi dalıdır.

çalışma azmi varsa bi sene daha deneyebilir.

bir sene daa hazirlanmasi yatay dikey her turlu gecisten 47473636 kat daha kolay olucaktir.

ikisine de ayni ciddiyetle calistigini dusunursek.

1) kimya mühendisliği çok ilginç bir bölüm. Tam olarak kendi sektörlerinde çalışmıyor çoğu mezun. Bu da demek oluyor ki sektörde çok iş imkanı yok.

2)mekatronik zaten çok yazılacak bir bölüm değil. Mezunlarının hangi konuda uzman olacağı, hangi konuda işveren için kilit eleman olacağı belli değil. makine, elektonik bilerek mezun olacaksınız diye gaz verilip biraz makine biraz elektronik bilgisiyle mezun oluyorlar. Makine veya elektronik okumak daha mantıklı geliyor bana hep o yüzden tavsiye etmem ben.

3)geçiş işi sıkıntılı. Kontenjan durumu var. Diyelim ki 1 kişilik kontenjan açıldı. O zaman geçecek kişinin o sene oraya başvuranlar arasında en iyi olması bekleniyor. Eğer geçiş yapamayınca pişman olacaksa hiç girmesin o riski almasın.

4)ktü eskiden çok iyiydi ama artık eski günlerinden çok uzak. Makine özelinde konuşamam ama genel olarak mühendislik bölümleri çok geriledi.

5) boğaziçi, odtü, galatasaray, bilkent, koç, sabancıya giremiyors işletme okumasın bence.

6) istemediği bölümü okumaktansa bir sene daha çalışması daha iyidir gibi geliyor bana.

1 bilkent.
2 bilkent.
3 diğerleri...

bilkent eski bilkent degil malesef.
1)koc
2)sabanci
3)bilkent diyorum

koç, sabancı, bilkent.

bölüme göre de değişiyor.

tıp, diş hekimliğinde vs başkent üniversitesi cidden iyi mesela.

1 - Koç Üniversitesi
2 - Sabacı Üniversitesi
3 - Bilkent Üniversitesi

koç,bilkent,sabancı.

Bilkent
Koç
Sabancı

özyeğin,bilkent,koç

Bölümden bölüme değişse de:

1)Bilkent
2)Koç
3)Sabancı

benaslindayohum + 1

Sıralamasına tamamen katılıyorum

en iyisi bi kere bilkent. bilkent eski bilkent değil diyen koçu sabancıyı ne zamannediyor merak ediyorum. 3-5 burslu alıp taban puanları yukarı çekmekle bi nane olmaz. koçun bir çok hocası bilkent mezunudur. adamlar kendi mezunlarına bile güvenip almıyor hoca diye. koç ikinci sabancı da üüçüncü gelir benim sıralamamda.

1) bilkent
2) sabancı
3) koch

4bin

2500

çok kullanılmışı var, entry başına 1 lira alırım:)

2500'e de olur))

500e bırakayım mı

az kullanilmis bendeki, 202 tanecik entrym varmis.. ama piyasayi fazla dusurmeyeyim 2200'e birakirim

ben piyasayi dusurmeyeyim dedim 500 diyen cikti :(

2400

6.nesil hemde.

Tamam tamam 2000 e son.. maliyeti kurtarmiyor asagi inemem. Belki 1500 e de olur.

Çin malı ekşi söslük hesabı var. 199 liraya bırakırım.

500 dediler cok mu indiren :)

Daha basit bise icin lazimdi. 1 tane entry girmis olsaniz bile kabulum

100 tl ye bırakırım,

özellikler:
bok gibi bir kullanıcı adı.
adına dava açılmış hesap.
entry sayısı 1000 küsur.

Daha 85 kişi sırada olan çaylak hesabımı istersen 50 tl ye bırakayım.

ben vereyim annem acilse. açıkla neden acil? makulse al senin olsun

mesaj at. dostum yardımcı olurum. istediğin kişiye mesaj atarım senin adına.

not : 110 tl ye satan var 500 kesin verme 100 den fazla verme dostum. satın alacaksan. çaylak sırasında 1-2 hesabım var çıkarlarsa burada bir şeyler yaparız:D

Tek çok ama çok zor.Semt çok yanlış.Güvenli yerleri siteler onlarda 2+1 1500 liradan başlar.

En mantıklısı öğretmen evi veya bakırköy taraflarında kalması.

zeytinburnu'nda oturuyorum, colorwinathnotexist'in dediği gibi tek başına kalacaksa hiç tavsiye etmem. genel olarak fiyatlar çok pahalı burada evet, fiyatı uygun olanları da genelde mahalle arası apaçilerin dolu olduğu yerler. bakırköy, bahçelievler'in bir kısmı nispeten daha uygun bir bayan için.

cevizlibağ tarafları uygun mudur peki, aslında zeytinburnunda pek sayılmaz daha çok yıldız tekniğin al tarafında kalıyor mevlana caddesi üstünde..

Cevizlibağ daha çok iş merkezi kıvamında olduğu için pahalıdır. Ortalama bütçeyi söylerseniz en yakın yerleri önerebiliriz.

Zeytırnburnunda sıtede oturan bırısı olarak sunu soylemelıyım, helekı bayansanız sıte dısında z.burnunda hıcbır yerde oturmaynız. Sitelerde ev fıyatlarıda, 1200-13000'den baslar dıye dusunuyorum.

Bende z.burnunda oturuyorum. Yorumlara katılmıyor aile olan apartmanlarda gayet oturulabilir. 700-800TL ya depoda ve bulvar caddesinin arka kısımlarında kiralık evler mevcuttur.

Her apartmanda aile var. Ama çevre önemli. Şirinevler'de oturuyorum. Apartman baştan aşağı aile ama ortalama haftada 2 kez çete kavgası boyutunda kavga, 1 satıcı kavgası, 1 intihar vakası, 1 silahlı saldırı, 1 soygun oluyor. Apartmana bakacak olursan hepsi aile apartmandan yana bir sıkıntı yok.

Zeytinburnunda da ev bulacağınız yere göre değişir yaşayabileceğiniz sıkıntılar. Ben yine de genel uyarıları dikkate alın derim. Metro güzergahında bir yer bakarsanız (yenibosna - baçelievler - incirli vs.) daha fazla seçeneğiniz olur. Davutpaşa kampüsüne de bir metro uzaklıkta olursunuz.

sitede oturacaksanız denizatı sitesi (1500-2000 tl)
apartmanda oturacaksanız hatboyu (zübeyde hanım caddesi) veya prof. turan güneş caddesi üzerini tercih edin. 58 bulvar da fena değildir aklınızda bulunsun. (700-1000 tl)

seyitnizam, telsiz, beştelsiz, merkez efendi, çırpıcı, veliefendi mahallelerinden kesinlikle uzak durun.

verebileceğimiz fiyat 600 ile 900 tl arasında olabilir diye düşünüyorum ben

moralınızı bozmak gıbı olmasın ama 600-900 arası ancak mahalle arası dıye tabır ettıgımız yerlerde ev bulabilırsınız. cok alakasız sekılde pıyasa zeytınburnunda sısmıs durumda.

peki en yakın semtler nereleri olabilir, erkek olması bile tehlike olabilecek bir yerde ablamın tek başına kalacak olması fena halde canımı sıkıyor çünkü.

En yakın sempt osmanıye-fatıh cıvarları ama osmanıye bolgesıde cok pahalı. belkı fatıh/kocamustafapasa cıvarlarıda olablır.

telsiz mahallesi ile ilgili -orada oturan biri olarak- güncelleme yapayım, telsiz'in ana caddelere bakmayan hiçbir apartmanına bakmayın. bizim apartman da aile apartmanı, karşımızda avm var hatta ve oturduğum yeri özellikle de konum olarak çok seviyorum. hemen yanımızda bir sürü hastane marmaray, otobüs durakları vs filan var ama bir arka sokağımıza geçince insan sanki zamanda 20 yıl geriye gitmiş gibi oluyor. kazlıçeşme tarafındaki evlere bakarken aklınızda olsun bu da. yoksa özellikle kazlıçeşme bence güzel bir yer. 58. bulvar denmiş, orası da olabilir.

kira olarak da hem burada hem de genel olarak sayılan ilçelerde 850-900'den aşağı temiz bir yer bulmanız gerçekten zor.

Bakırköy'ü tavsiye ederim. Ben şuanda orada oturuyorum. Zeytinburnu'na minibüsle 15 dakika mesafede ve çok merkezi bir yer. Deniz otobüsüyle Kadıköy 20 dakika, dolmuşla Taksim 20 dakika. Genel olarak fiyatlar pahalı fakat biraz araştırmayla ucuza da bulabilirsiniz. 2+1 daireye 775 TL kira veriyoruz ki değer.

eğer iş yeri metrobüs ya da marmaraya yakınsa kadıköyü düşünmenizi öneririm. kadıköy istediğiniz şartları (mesafe haricinde) karşılıyor.

amma yerin dibine sokmuşsunuz semti. doğma büyüme zeytinburnu'luyum. seyitnizam-migros'un orada oturuyorum. arka sokaklar olmadığı müddetçe, rauf denktaş caddesi, mevlana caddesi'nin başı (beko,sembol, bp'yi gören kısımlar) genel olarak güvenli. gece gündüz aydınlık, gece taksi şöförleri falan var, gece gündüz birileri oluyor çevrede o yüzden öyle kıza sarkma olayları falan hiç görmedim uzun zamandır. mevlana caddesi açıldığından beri tek bi olay olmadı evin önünde.

zeytinburnu'nun pis kesimleri demirciler ile ambarlar kısmında kalan sokaklar, sahil yolu, tren yoluna yakın kısımlar, 58. bulvar arkasında kalan sokaklar ile merkezefendi, cevizlibağ tarafları vs.

babamın amcası 3+1 kombili daireyi 800tl'ye kiraya veriyor, kiracı ağustos'ta çıkacakmış ama.

hani nerede öğretmen falan ama benim oturduğum bölgede ulaşım açısından bi gemi yok

zeytinburnu'nun her yeri o kadar da kötü değil yapmayın ya. doğma büyüme buralıyım. belediye, 58. bulvar, olivium civarı mahalleler kötü değil. tutup ara sokakta veya çırpıcı'da bir yer kiralamayacaksa sorun olmaz. ancak ev kiraları gereksiz pahalı. bakırköy'ü de bilemiyorum çok güzel yer de kiraları zeytinburnu'ndan daha pahalı.

zeytinburnu yerine bahçelievler yayla tarafları ya da bakırköy osmaniye taraflarından bakmanız güvenliği açısından daha iyi olacaktır.

doğma büyüme oralı olanlar alışmış olabilirler ama yalnız yaşayacak bir kadın için güvenli diyemeyiz.

Bakirkoy/ Osmaniye mahallesi, hipodromun diger tarafinda, dolmusla rahatca zeytinburnu'na ulasilabilir. Yalniz kiralar nasildir cok bir fikrim yok. Forum'un ve adliyenin acilmasiyla bizim evin yaklasik 3 kat degerlendigini biliyorum. Uygubn fiyata bir seyler bulunursa guzel yerdir yasamak icin, 10 yil kadar oradaydim ben, ailem hala orada.

Bahçelievler yaylada metro ve metrobüse yaklaşık 15 dakika yürüme mesafesinde 850 tl'ye 3+1 eve çıktım yaklaşık 3 ay önce. Buralar gayet sakin ve güvenli. Tavsiye ederim.

madem yıldız teknik tarafında terazidereye bakabilirsiniz. metroya da yakın olur mis.

Bu semte aılemın gelısı 1950'lı yıllara dayanıyor. 32 yıldırda burada oturan bırısı olarak soylemem gereken sey, zeytınburnu gunden gune bozuluyor. Sımdı etnık vs. konulara gırıpte, konunun dagılmasınıda ıstemıyorum.Benım zeytınburnunun hemen her mahallesınde ya tanıdıgım var, yada akrabam. Tamam Harlem gıbı her sn olay vs. yok ama bayan ıcın mahalle arasında klasık 1 yerde olmaz, olmamalı. Arkadasım, ablanız ıcın en ıdealı, ıllada zeytınburnu olacaksa, sıtede bır yer bulun ama dedıgım gıbı pahalı. Ev fıyatları zaten 400-500 bın dıye gıdıyor sıtede kıralıklarda dedıgım gıbı evın boyutuna gorede 1200-1300...o sekılde artıyor. Denız atı sıtesınde 1500'den asagı bulmanızda zor.

Yıllardır zeytinburnunda oturuyorum. İnsan yemiyoruz merak etmeyin. Telsiz ve Beş Telsiz mahallelerinde gönül rahatlığında oturabilirsiniz. Genç bir kız olarak söylüyorum bunu.

zeytinburnunda hangi okul olduğunu söylersen semt olarak da ulaşım olarak da daha iyi yardımcı olurum. ben de 35 senedir burada yaşıyorum. mahalleden de semtten de önemli olan apartmandır. tanıdık veya referansla bulmaya çalışın. yukarıdaki fikirlere de katılıyorum, ara sokaklara fazla girmeyin. caddede kalın.

ben sümer mahallesinde turan güneş bulvarı üzerinde yaşıyorum. son yapılan lüks site ve rezidanslar dolayısıyla canlı bir cadde. bir kaç seneye kadar daha da canlanacak. sahile de e-5 e de yürüme mesafesinde. marmaray, metro, tramvay, otobüs, minibüs, metrobüs gibi ulaşımların da göbeğinde. ama dediğim gibi apartman çok daha önemli. örnek vermek gerekirse bizim apartmanda yan komşum 4 adet genç rus kız. zeytinburnunda deri şirketlerinde çalışıyorlar, birinin motorsikleti var, apartmanımızdaki tek bekar daire olmalarına rağmen rahat rahat senelerdir yaşıyorlar. ama her apartmanda bu kadar rahat edemezler zeytinburnunda.

özet: siteye verecek kadar durum yoksa cadde üzerinden şaşma.
58 bulvar, prof turan güneş bulvarı, muammer aksoy caddesi, zübeyde hanım caddesi, 2 çocuk babası sosyal bir insan olarak favorimdir.

Şehit Büyükelçi Galip Balkar Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi'nde öğretmenlik yapacak ablam.

Yılda 1 kere yapılmıyor mu zaten?

lise ve önlisans mezunları iki yılda bir. o da çift yıllara denk geliyor.

lisans mezunlarına her sene.

bu sınavlardan da sadece birine girebilirsin.

yapıldığı kadar girebilirsin (nüiversite mezunları için a grubu kadrolara her yıl b grubu kadrolara iki yılda bir. orta öğretimi bilemmiyorum).

Fethiye- Ölüdeniz, İztuzu plajı-Dalyan ve Ayder yaylası.

Phi Phi => Phi Phi Don.

hollywood

Antakya'da doğdum büyüdüm ama St.Petersburg ve Münih diyorum. Üçüncü de Roma.

noordwijk-hollanda

yosemite ve grand kanyon

GÖLCÜK DEĞİRMENDERE. evet o kadar boktan bi hayatım var. tatile matile gitmedim zaten hayatımda hiç.

hallstatt
passau

Balat'taki kiliseleri gezmistik. Burnumuzun dibindeki tarihten ve hemsehrimiz ortodokslarin dini kulturunden bihaber yasamisiz yıllarca. Aydinlanmistim.

nemrut

Stockholm , trabzon, harput

singapur, singapurun heryeri ayrı güzel bi kaç ay kaldımda orada düzeni sokakları, botanik bahçeleri iyikide görmüşüm diyorum

kaş-patara plajı

Antalya - Green kanyon. Ihlara vadisi.
Antakya'dan hicbirsey anlamadim. Ayder yaylasi'ni methettiler, hic sevmedim. Urfa da bekledigim gibi degildi. Orta Avrupa'yi da pek begenmedim. Aslinda gittigim cogu yeri begenmemisim dusununce. Onumuzdeki gunlerde insaalah guzel yerlere giderim.

Bir de cihangir'den nefret ediyorum:)

Edit: Batum'daki botanik parki da iyiydi.

Kodiak, ölüdeniz, gökova

barselona. bu kadar güzel bir şehir daha olamaz ya. muhteşem bir yer.

elhamra sarayı - granada.

porto - portekiz

Kaş. Her köşesi.

Dünyada İspanya, İngiltere, Portekiz, Fransa, Gürcistan, ABD'ye gittim ama en beğendiğim yerler :Kaputaş Plajı, Kekova, Macahel, Midyat, Batum Botanik Parkı.
Niagara, Grand Canyon, İran, Nepal gibi bazı yerler var merak ettiğim, gitsem oraları da çok beğenirim gibime geliyor.

sariyer'de bi arkadasin evinde kalmistim. hem ev, hem manzarasi muazzamdi. deniz, full agaclik yesillik. balkon da full minder. ah aq.

barcelona-roma-prag

sinop - her yeri ayrı güzel.

Mallorca.

trinidad, cuba
afrodisias, aydın

5gundeingilizce.com

sürekli dinlediğin şarkılara eşlik et, hatta arada kendin söylemeye çalış, ama bunu sürekli yapman lazım.
iyi konuşan biriyle sohbet etmeye çalış.
kendi kendine düşünürken, yüksek sesle ve ingilizce konuş.
aynanın karşısında yüksek sesle kitap oku, karşındaki birine okuyormuş gibi.
çocuklara dr seuss falan oku.
conversation parçalarını durdurup her cümleyi çok rahat söyleyebilene kadar tekrar et.
konuşman gerektiği zaman aklından geçen karışık cümleleri ele, kısa ve basit cümleleri tercih et.

yabancı sevgili yap.

Evde yalnız olduğunda kendi kendine İngilizce sesli düşün, o an aklına ne geliyorsa. Söyleyemediğin her şeyi hemen o an bak, öğren. Biraz geliştirdikten sonra evine yabancı bir misafir geldiğini varsay ve o misafiri evinde ağırlıyorsun. Yanında yabancı bir konuk olsa o akşam nasıl geçerdi düşün işte ve sanki varmış gibi her şeyi konuş kendi kendine. Biraz durumu toparladıktan sonra hayal kur, şunun gibi mesela; X konuda düzenlenmiş bir konferans var, sen de konferansta sunum yapacaklardan birisin. Sunumu İngilizce olarak yapacaksın. Bunu yaparken önce çok basit konulardan başla, markette nasıl gereksiz şeyler almadan çıkılır bile olabilir yani konu. Zamanla konuları ağırlaştır, terminolojisini pek bilmediğin alanlara kaydır.

Emin ol, gideceğin bütün kurslardan çok çok daha faydası olacak. İngilizce öğretmeniyim ve özel ders öğrencilerimin hepsine de yaptırdım. "Kağıt üzerinde yapmakla olmaz, konuşamıyorsan dil bilmiyorsun" diye azıcık gururlarına dokununca yaptılar hep, faydasını da gördüler.

Edit: Başlarda çok karışık, çoklu dil bilgisi gerektiren cümlelere girme ama biraz zorla kendini. Zor cümle kuramadım, hep basitten gideyim dersen, tıkanırsın bir yerde. Kendini azar azar zorlamadan bir üst yapıyı öğrenebilme ve kullanabilme şansın yok. Ve daha önce söylediğim gibi, hiçbir zaman erteleme, söyleyemediğin cümleyi/kelimeyi hemen o an araştır ve öğren, peşini bırakma.

dizi, film izlemek faydalı ama ben klasikleşen bir etkili olduğunu direkt olarak gözlemlediğim şeyi söyleyeceğim; kaba tabirle dilin dile değmesi. şaka değil gerçekten etkili illa dillerin temasına da gerek yok yan yana kalınca mecbur konuşuyorsun karşı cins olursa ilgi alaka daha da artıyor. imkan varsa denemeye çalış, bir haftada farkı kendin görürsün.

Ben dizi film izleyerek ogrendim konusmayi da ama farkinda olmadan istinyede bekle nin dedigini yapiyormusum ahahah. Biri gorse sizofren damgasini yeriz. Iyi yontem +1imi veriyorum.

football manager oynarken ortaokuldan beri maç sonlarında kendi kendime basın toplantısı düzenlerdim. O zamanlar daha görüntü yok oyunda. 15-16 yıl öncesinden bahsediyorum. Sanki bana soru sormuşlar gibi ingilizce cevap verirdim. Klübün geleceğini projelerimi falan anlatırdım. O oyun sayesinde ingilizcem gelişti. Çok fazla dil bilgisi bilmeden reflekslerimle çözüyorum işi. Konuşurken rahatım artık.

Kapds'den mükemmel puanlar falan alamıyorum 90 oldu en çok ama konuşmayla inanılmaz refleks elde ediyorsun. Film falan izlerken altyazıya bakmamaya çalışrdım mesela. Çok argo ya da garip esprilerin bazılarını hala anlayamıyorum ama bayağı iyi duruma geldim.

Hatta dizi izlerken çevirmenin yanlış çevirdiği şeyleri falan çok rahat tespit edebilir oldum. Ama ben çok küçükken başladım. 14-15 yaşında.

iki ok makina çalışıyor demek bana kalırsa. onun yanındaki sıkma devri, diğeri de sıkmama. 60+önyıkamayı seçmediğin sürece önyıkamasız yıkıyorsun gibime geldi.

normali ön yıkamasız zaten. Eğer çok çamurlu krili giysilerin vars aön yıkamalı programları seçiyorsun.

Pasaport derken TC kimlik numarana işleniyor o cep telefonu IMEI'si.
O yüzden işletemezsin.

aralık derken 2013 aralığı kast ediyorsan eğer 2015 ocak ayına kadar bir daha işletemezsin.

ek bilgi olarak; yeni kayıt yaptırabilme tarihini e-devletten kontrol edebilirsin.

yarismaci arkadaslara basarilar.

Yıldız'ın adında teknik olduğundan bence prim yapar yeditepe'ye göre. Vakıf üni. okursan parasını vermiş okumuş gibi bir algıyla karşılaşabilirsin. Bilgi ve birikim olarak yıldız iyidir bence.

ciddi mi bu soru ? 3 büyük firmada staj yaptım bi tane özel üniv mezunu mühendis görmedim. Kendi işini kurmayacaksan özel üniversitelere bulaşma. ışık bilgi yeditepe falan bunları sanayide takan yok.

Bu özel üniv konusunda bilkent ve sabancı en iyileridir.Gerisinin tek gayesi para.

bence yıldız makine ile diğerlerinin aynı cümle içerisinde yer alıyor olması gayet diğerlerini onore etmiştir. bilmem net bir cevap oldu mu?

Gelecekte hedefin makina mühendisliği yapmaksa yıldız makina yaz.
Uni okuyalım, bakarsın reklamcılığa geçerim, bankacılık denerim, taksimde bar açarım, film çekerim gibi planların varsa diğerlerini seç.

not: yıldız makina mezunuyum.

hic dusunmeden yildiz makine

kendi işimi kurma düşüncem var evet. kendimi bildim bileli makine ya da elektrik mühendisliklerini istiyorum. yorumlarınız adına teşekkür ediyorum.

10 parmağımızın olması büyük bir etken yanılıyorsam düzeltin.

360 derece olmasının sebebi en çok sayıya bölünebiliyor olmasıydı sanırım.
yoksa çemberi hep 360 parçaya bölmüyorlar, milyem hesabı falan da var örneğin o da 6400 dilimden oluşuyor.

ihtiyaca göre kısaca.

@irbat

thracian bunu mantıklı buldu.

ama yine de daha mantıklı ve "mükemmel" (matematikte mükemmel diye bir kavram nasıl oluyorsa artık) sistem için 10luk sistem terkedilmeliydi. (tabi daha mükemmeli varsa)

hocam şurda ingilizce uzun uzun açıklanmış
math.stackexchange.com

ikinci soru da şurda
math.stackexchange.com

son soruya gelirsek, pi zaten bir sabit, genelde araştırmalarda pi sayısının açılımı hiç kullanılmaz. yani pi sayısı olarak bırakılır. pi sayısı 1 olsa değişen bir şey olmayacaktı

Bununla ilgili bir yazı okumuştum. Eskiden kullanılan taban 12'lik sayma sistemi imiş, bu nedenle düzine önemli zaten. İngilizce ve birtakım dillerde "onbir, oniki" değil de bu rakamlar için özel adlar olması bu sayma sisteminin kullanıldığı zamandan kalma imiş. Ayrıca Mayalılar 20'lik, Sümerler 60'lık sayma sistemi kullanıyorlarmış. 12'nin kullanılmasının temel nedeni de 2,3,4 ve 6'ya bölünebilmesi imiş. 10 ise sadece 2 ve 5'e bölünüyor. Antik Roma'da 10'luk taban kullanılıyormuş, Roma rakamlarını hatırlayalım. Adamlar da orayı burayı fethettiği için onluk tabanı yaymışlar ve öyle kalmış. Hala da "Neden 12'ye geçmiyoruz" tartışması sürüyor ama 3 ülke hariç tüm ülkelerin ölçü birimleri buna dayandığı için pek de üstünde durulmuyor.

10 parmak+1

pi sayısının 3.14 olmasıyla açının alakasını anlayamadım. pi sayısı çevrenin çapa oranı. Çevreyi de çapı da istersen inç olarak ölç ister metreyle ölç ister iç açılar radyan olsun ister grad olsun çevrenin çapa oranıdır pi. Bir sabittir.

pi sayısı da
çapın, çevreye oranı, hangi sayı sistemine geçersen geç, o oran böyle yapacak birşey yok :)

aci neden 360 sorusunun cevabi karisik.

aci dedigin olay radyan olarak aliyor mühendisler, cünkü bize cap lazim, aci aliyor matematikciler genelde, cünkü teoriler genelde burdan yürümüs, grad var senin dedigin, 400de birine diyorlar, genelde cografyacilar kullaniyor dünya koordinat ve zaman hesaplarinda kolaylik sagliyor diye.

yani hesabi "sana" kolay gelmesi kimseyi baglamiyor. cünkü neyle ugrastigina göre isini kolaylastiran durumlar var.

bu sekilde sizlanman sadece ons, pound vs gibi metrik olmayan sistemlere yerdi, onun da pek makul aciklamasi yok zaten artik.

ha bir de pi her daim pi, ve tamamen random bir sekilde uzun. 3,14 yetmiyor yani.

ha 10lu sistemin nedeni harbiden de 10 parmak. ben basamak sayisindan dolayi baska bir sisteme gecmeyi de istemezdim. bilmiyorum hic binary sistemlerde islemlerle ugrastin mi, bir noktada islem olarak bakiyor hayal etmiyorsun bu ne diyip de.

yamuluyorsam düzeltin.

bence mümkün ve gerçek. okyanusları deniz mi zannediyorsunuz.

Kuzenim kaptan o göstermişti bu görüntüler hiç.

malezya'da düşen uçağı arama görüntüleri değil mi bunlar? gayet normal.

ben de gördüm bu tarz görüntüler çok ve aynen bunlar hiç geminin komple dalga altına girdiğini düşün bunun burnu bile girmiyor

normal tabiki. daha neleri var.

Yakın bir arkadaşımın eşi denizci, 3 sene gemide çalıştı. Onun çektiği görüntülerde de vardı böyle dalgalar. Freak wave bile görmüştük ki korkunçtu.

abi xasiork yazmış zaten neyine takıldın ki?

lan olm ben niye tanımıyorum bunu. halbuse sözlükteki herkesle kavga etmişliğim vardır.

siz derken?

haaa, bizi mi diyosun, evet hosumuza gidiyor.

bu duyuru bence o entryden cok daha garip, daha marjinal.

doğallığımızın hayat düzlemimize izdüşümü. takdir ettim. aslında hepimiz çıplak değil miyiz, üzerimizde elbise dediğimiz bez parçalarına yüklediğimiz boş anlamları gözardı ettiğimizde...

haahahahahahahahahahahahah tamam cevaplar süper devam böyle

yaklaşan İstanbul depreminin habercisi :P

sözlükde demin gördüm neye kızdığını anlamadım?
boş marjinal tavır derken?

abi marjinalin ne demek olduğunu bildiğinden emin misin? ben de pek anlayamadım neye sinirlendiğini.

@basond, boş marjinal tavır derken

"ya kadın ne güzel bebekliğimiz gibi çıplak dolaşıyor işte yeaaa ne güzel yeaa bi de deli demişler kadına"

cümlesi marjinal tavır değilse eğer. dünyada marjinal tavır diye bişi kalmamış demektir :))

bence arkadaşın kastettiği, sokaktaö bir kaldırımda çırılçıplak eli vajinasında bir kadının normal karşılanmasının pek samimi olmadığı. yani türkiye'de o kadar da doğal bir şey değil, bunu doğal bulmak marjinal bir çizgi gerektiriyor.

gerçek ise...sadece bir entry. kuvvetle muhtemel geyik amaçlı yazılmış.

aynen sana katiliyorum. bazilari bayiliyor her seyi olagan kabul etmeye. kadin normal degil ruhu sakat. colugu cocugu varsa yazik olmus mahvetti atti cocuklarinin gururunu. buyuk ihtimal kliniklik zaten.

sherlock,
black mirror
the lost room

oneririm

person of interest
six feet under
fringe
oz
prison break
the wire
spartacus serisi
band of brothers

fringe

sherlock holmes tek geçerim.

true detective

black mirror +1

masters of sex

Oz ve Spartacus.

battlestar galactica

sherlock kesinlikle. hem bölüm olarak çok fazla değil. hemde her bölümü film gibi.

film tadı dediysen true detective'den başkası yalan. bütün bir filmi çok uzun olduğu için bölüm bölüm izliyorsun havası var kesinlikle, başka diziler gibi konu dallanıp budaklanmıyor.

dexter. nasıl unutulur?

sherlock
prison break

hannibal

25-30, şu anki yaşım.

18 keske o yili ayni sekilde hep yasadaydim :)

4-8

en büyük sorumluluğum matematikten geçmekti, onu da yapamıyordum gerçi

24, erkek

Şu yaşımı sevdim ben, kalabilir. 30 Ama bir yandan da ileride öğreneceklerimi de çok merak ediyorum, ilerlese de olur.

fiziksel durumdan bahsediyorsak, 22 yaşında kalmak isterdim. yaş şu an 27.

akıl yaşını bilemiyorum. şu ana kadarki süreçten memnun değilim. 45-50 filan olabilir; ama bilemiyorum.

25-30
Şu anda 25 yaşındayım. Akıl yaşımdan da vücut yaşımdan da gayet memnunum tam şu halde.

25-30 ya da 30-35 de olabilir.
27.

30-35

27

para var, guc var, iyi kotu vakit var, tecrube var
daha nolsun

55-60. ömür boyu emekli stayla :) şimdiki yaş 34.

şu an 30 yaşındayım. 30'lu yaşlar çok güzel diyor herkes. 30-35 diyebilirim. gerçi, 30'dan sonrasını daha görmedim ama.

25-30 veya 30-35

tam 30 yaşımdayım, ikisi de uyar bana.

42. tam olarak 42. sağlamasını da yaptım.

28deyim ama hala çok şey öğreniyorum. çocuk gibi olmak istemiyorum. 30 iyidir.

25-30

26 yaşımdayım hep 26 olarak kalsam keşke

23-25'te kalmak isterdim. Çünkü çok süper. Hem güçlü, hem bilgili, hem genç, hem güzel, hem de tecrübelisin. Of keşke olsa ya. Acayip gaza geldim :D

Şu an 24'üm.

30 yaşında kalmak isterim
Yaşım 30

22 ne güzeldi aq

30

18. Her bokumu okuyarak öğrenebildiğim yaşlardı. Şimdi 120 defa okuyunca anca anlıyor gibi oluyorum. Beynim süngere döndü artık.

30-35 Arası

Yaş 30

25-30

40 lık olarak kesinlikle 30 diyorum.

4-8

biz buyuduk ve kirlendi dunya.

25-30
22k

13-17 olmasın da hepsi olur bana.

22 yaşındayım.

yaş olarak olursa 30-33, yer ve zaman birlikteliği olursa, ankara'da olduğum zaman 20-25 arası.

25-30

hatta 26.

yaşım 27.

4 ay sonra 31 olacam :) bu aralık iyi sonrasını görmedik gerçi de sanmıyorum daha iyi olsun...

24

23-25. Yasim su an 25.

ben direkt 17 olsun ve orda kalayım isterdim. kendime güvenim tamdı. yaşım küçük sayılırdı ama yetişkin kadar özgürdüm neredeyse. hobilerim, arkadaşlarım, çok parlak görünen bir geleceğim falan vardı. hep öyle kalsa olurdu.

şu an 20'yim. tamam hala gencim ama yarrak gibi bi gencim, 3 sene önceki halimle uzaktan yakından alakam yok. şu an insanlarla iletişim kurmakta bile zorlanan, daha okula bile başlayamamış dangozun tekiyim.

30-35, 21

18-22 yaş arası iyidir orada kalayım.

29 yaşıma ha girdim ha giricem..

13-17
şuan 21.