geçişi bilmiyorum ama d smart o fiyata 2 sene taahhüt yapıyo, aklınızda bulunsun

ben o dediğiniz tarifede 2 yıl taahhütlüydüm. dsmart'ta.

eksisozluk.com

artık değilim. muhtemelen sizin sorunuzun cevabı değil bu farkındayım, siz çok araştırmışsınızdır da ben yine de hatırlatma babında söyleyeyim dedim.

dsmart'ın intertneti biraz piyango. apartmanda, sağda solda kullanan birini bulabilirseniz bir hız testi falan yaptırın. ben 2mbs'nin üstünde hizmet alamadım hiç dsmarttan. ama başka ilçede arkadaşlarım çok memnundular. dediğim gibi piyango.

şimdi sizin sorunuzla ilgili kısma gelelim. dsmart'ın müşteri hizmetlerini arayıp ttnetten dsmart'a geçmek istediğinizi söylerseniz onlar sizin için halledeceklerdir işlemi.

fakat kapatırken hem televizyon aboneliğini hem de internet aboneliğini kapatmanız gerektiğini söyleyecekler size. bu bir tehdit. sadece interneti kapatamazsınız diyecekler. bana dediler. bekledikleri " aaa o zaman kalsın" dememdi. ben ikisini birden kapatın o zaman dedim. hala kapatma işlemleriyle uğraşıyorum orası ayrı.

Bende aynı senin gibi kullanıyordum. TTnet'e 70 TL civarında faturam vardı. D-Smart ise giriş paketiydi 20 TL gibi birşey ödüyordum. Öncelikle giriş paketi olan aboneliği süper pakete yükselttiler (giriş paketiyle beraber internet paketini alamıyormuşum) Aslında kabul etmezdim ama bende süper paketi istiyordum hd kanallardan dolayı. Sonuçta bana D-Smart Süper Paket + 8 mbit 50 Gb kotalı internet 80 TL oldu (2 yıl taahhütlü). Birde geçiş yaparken dikkat et. Normalde senin adına onlar başvuru yapıp senin TTnet aboneliğini aktarmaları lazım ama işlemi yapan mal eleman yeni abonelik açmıştı bana. Yani hem TTnet'te hem D-Smart'ta internetim oldu. Olabiliyor böyle yanlışlıklar.

nşa'de 3-4 gün. btk süresi max. 11 gün. çok kısa bi süre internetsiz kalırsın.

@derd, şu anda kullandıklarım da zaten taahhütlü, sıkıntı yok o bakımdan.
@godsparticle, d-smart ttnet altyapısını kullanmıyor mu, ttnette sıkıntı yok şu anda.

louis armstrong
www.npg.si.edu

joachim berendt-caz kitabı'nı okumanızı öneririm.

dünya müziği için şu sitedeki açık radyo programlarını dinle tek tek

www.tikabasamuzik.com

(bkz: erik truffaz)

Bir de "Smooth jazz, gerçekten caz mıdır?" tartışması. Bu tartişma ile birlikte (bkz: brian culbertson)

Sözlükte caz müziği, türleri, kişileri, simgeleri vs hakkında yazılmış epey yazı var. Sadece caz başlığına gidip oradaki isimlerden, linklerden ilerleseniz dünya kadar fikir edinmiş olursunuz. Çünkü her isimin kendi başlığı, içerisinde linkleri, yönlendirmeleri var. Burada alacağınız cevaplardan çok daha fazlasını oradan okuyabilirsiniz.

truffaz'ın elinden efektlerini alın geriye çer çöp kalır. kötü bir trompetçi. chet baker, navarro, davis bunlar mis.

yardımlarınız için teşekkür ederim. yine de bir ekleme yapmam şart.
kurumsal kimlik çalışması için sizlere sordum.
en çok bilinen şeylerden bahsetmeniz kafidir.

dizzy gillespie var mesela renkli bir kişiliktir. ona da bak derim.

En çok bilinenlere birer örnek istiyorsanız eğer, o zaman caz müziğinin en devrimci müzisyenini en öne almak lazım;

(bkz: miles davis)

Caz müziğinde pek çok büyük isim, pek çok yenilikçi var. Ama Miles Davis, caz müzik tarihini değiştirmiş, kendinden sonra gelenlerin zihinlerini açan büyük bir önceü olmuş bir isim. Durumu açıklayan güzel bir entry mevcut;

eksisozluk.com

caz dendiği zaman aklıma tek bir isim gelir: art tatum
ama louis armstrong da önemli bir simgedir bence.
ve swing.

köle niggaların çalıştığı pamuk tarlaları. çamaşır tahtası.

namus ninjası açıyı yakaladın, süpersin... arkadaşlar çok teşekkürler. iyi gidiyoruz.
renk için sanırım siyah, hatta şu piano black olan siyah gider gibime geldi. ahşap renkleriyle birlikte.

caz müzik denince benim için önemli kişiler (vocal jazz)

(bkz: Ella Fitzgerald)
(bkz: Billie Holiday)
(bkz: Nat King Cole )
(bkz: Duke Ellington)(buna swing diyorlar sanırım çok alt türlerini bilmiyorum ben)
(bkz: Frank Sinatra)

bunun dışında dünya müziklerine dair fikir deyince de aklıma bir tek isim geliyor.

(bkz: loreena mckennitt)

hayatım boyunca böyle güzel bir şey dinlemedim ben. çocukluğumdan beri 20 küsür yıldır bıkmadan usanmadan dinlediğim tek müzik.

çamaşır tahtası dedim yüksüğü unuttum. yüksük.

caz diyince new orleans unutulmamalı. cazın kalbidir orası.

@namus ninjası

washboard chaz'e bak derim hehe

köle niggalar dendiğinde aklıma tek bir şey gelir: blues :)

youtube 4k video downloader

planet earthün blueray riplerini bulun. olabildiğince yüksek boyutlu olsun. ne kadar az sıkıştırma o kadar düzgün görüntü.

böyle durumda bir arkadaşım televizyon almadan önce avatar'ın bir bluray rip'i var onu indiriyordu 50gb mıydı neydi dosya boyutu. kickasstorrent diye bir siteden bulmuştu torrentini. orayı kullanabilirsiniz. boyuta göre sıralarsanız 1080p olana rahat ulaşırsınız.

zaten oyle.

sana öyle geliyor.

Tarafsız yorumu kimlere sorsam söyler ?

kalite anlayışını açıklaman lazım.

Kadro olarak açık ve net Fenerbahçe. Oyun olarak pek parlak değil ama kim parlak ki? Dün en parlağını iki dakikada bitirdik işte.

Galiba Bursaspor'u kimse izlemiyor

galatasaray'lıyım ama beşiktaş bence. bütün ligde gökhan töre gibi yardıray bi adam yok mesela.

1- karabük
2- bursa
3- beşiktaş.

@brotha b,
Karabükspor 'un Saint Etienne rövanş maçını seyrettim gerçekten kaliteleri çok düşüktü ?
Bursa 'da GS 'ye 2-0 yenildi ?
BJK ise Arsenal maçının rövanşında çok zorlandı ?

@sonra baksak

genele bakınca bu sonuca varıyorum. maç maç bakmak yanlış bence.

kadro kalitesi olarak bakarsak gs ve trabzon en başta gelir bence.
oyun kalitesi olarak beşiktaş ve bursa
şike yapabilme, hakemleri manipüle edip maç kazanma kapasitesi olarak fenerbahçe

sivas da çok güzel top oynuyor lakin bi türlü sonuca yansıtamıyor.

@i was me but now he s gone,
Sivas 'ın Cicinho 'su var.

@brotha b,
Karabükspor 'un Saint Etienne rövanş maçını seyrettim gerçekten kaliteleri çok düşüktü ?
Bursa 'da GS 'ye 2-0 yenildi ?
BJK ise Arsenal maçının rövanşında çok zorlandı ?

öncelikle kaliteyi nasıl tanımladığınızı anlamadım.

Kağıt üstünde futbolcuların yapabileceklerinden mi bahsediyoruz sezon içindeki performanstan mı? bu ikisi farklı şeyler.

Bursa Gs'ye yenildi kalitesiz, e fener de yenildi. o zaman o da kalitesiz. galatsaray balıkesir'e yenildi balıkesir ikisinden de kaliteli dememiz lazımdı sizin yukarıdaki yorumunuza bakarsak.

eğer kağıt üstünde oyuncuların yapabileceklerini baz alacaksak fenerbahçe.

Ama eğer gerçekleşen oyuna bakacaksak şu anda bursaspor.

aslında tarifimden o çıkıyor ama değil.

epistemoloji? yanlışsa çok vurmayın.

maalesef değil, hatta hoca son çalışmalarının bununla alakalı olduğundan bahsediyordu, yaşadığı bir şeyi anlatıyordu bir köyün adını köylüler değiştirmek istemiş onlara geçmişini anlatmış vazgeçmişler.

ontoloji?

verdiğiniz bütün örnekler kökenbilim (etimoloji) konusu.

Morfoloji??

antropoloji, semiyoloji?

cevap onomastik, teşekkürler zeta :)

anatomi :))(yanılmış olabilirim .)
(bkz: swh)
bir bu kaldı ama

itici oluyorlar. ha belki 40 yılda bir,bir şeye sinirlenir yada geyik muhabbetinde 1-2 kelime eder eyv ama şu erkek gibi olma niyetindekiler baya itici oluyor.

çok itici geliyor. nasıl bir aile'de yetiştiklerini merak edip ortamdan uzaklaşıyorum.

Üniversitedeyken zırt pırt a. koyayım diyen bir kız vardı.iğreniyordum kendisinden.neyle koyacan nereye koyacan ???

iğrenç.

çok çirkin bi durum. ki erkeğe de yakışmıyor.

doğada güzellik ve zarafetin temsilcisi olan kadında durum ister istemez daha da kötü duruyor ama.

Böyle hocamlı, abili, eyvallahlı konuşan kızlar, yerli yersiz küfür eden kızlar, facebook'ta paylaştığı fotoğraflarda nah işareti, orta parmak yapan kızlar ve türevleri beni iğrendiyor. Devasa bir iticilik.

kadınına, bağlam'a ve neyi, nerde, nasıl söylediğine göre değişir. çekici de olabilir, itici de.

ben öyle konuşmuyorum, ama konuşanlara karşı özel bir kinim gıcığım yok. yerine göre çok yakışabilir veya hiç yakışmayabilir, sakil durabilir.

kadınlar neden güzellik ve zerafetin temsilcisi olmak zorunda onu da anlamıyorum :)
küfür etmenin çok erkeksi görülmesi ve kadınlar bu alana girince hemen tepki verilmesinin de ilginç bir konu olduğunu düşünüyorum, buradaki tepkiler de o yönde.
mesela sözlükte bir tip vardı s..erim yerine a..arım diyordu ahah. trolldü diyebilirsiniz ama yine de komikti ve birçok kişiyi çileden çıkarmıştı. erkekler çok sert tepki gösteriyor bu tarz şeylere, işaretledikleri bölgelere kadın girince gözleri dönüyor sinirden :)

ben bunun "alanıma girmek" meselesi olduğunu da düşünmüyorum. yersiz küfür etmek erkekte de itici duruyor. fakat "eyvallah, hocam" falan gibi laflar erkeksi hareketler, kadına yakışmıyor. nasıl ki ben arkadaşım osman'a "canım" diye hitap edersem iğrenç olur, o hesap. erkekler erkeksi hareketlerde bulunsun, kadınlar kadınsı.

göz dolduran futbolcu +1

arkadaşlarıma canımı geçtim, şekerim, güzelim, cicim falan şeklinde hitap edersem hem sopa yerim hem de gay derler. kim böyle arkadaşlarına şekerim diye hitap eden bir erkek ister? kadınsı hitaplar, kadınsı sözler. moruk, hacı, bro falan da aynı şekilde erkeksi sözler işte. abla değil abi diyesim gelir öyle kadınlara. olağanüstü itici yani. küfürler de buna dahil.

yakismiyor, ne küfür, ne kabalik.

kadına da erkeğe de aynı şekilde yakışmayan şeyler. cinsiyet ayırt etmeye lüzum yok, kabalık kabalıktır.

Leş olduklarını düşünüyorum.

anında soğuma sebebi

1) fanatik gibi futbol izleyen kadınlar (futbol izlemesi güzel ama her hafta hakemlere federasyona yardıaran var)

2) küfürlü konuşan kadınlar

3) birbirlerine " aaabbiii" diyen kadınlar

aşırı tiksindirici görünüyor benim gözümde. zaten onlar da benden tiksiniyor. müthiş uyumluyuz.

hayatımda hiç küfür etmemiştim; ne zaman evlendim ve eşim yanımda küfürle konuşmaya başladı (başkalarına, ters giden işlere) son bir iki haftadır ben de sinirlendiğimde falan küfrettiğimi fark ettim. kendimden rahatsız olduğum gibi hiçbir kadına da yakıştırmıyorum. çirkin duruyor.

seni de night's watch'taki kör amca yapalım o zaman

Sokaklarda aç gezen çöp karlştırıp karnını doyuran insan yok tr de. O çöpten kağıt toplayanlar bi çoğumuzdan daha fazla kazanıyordur.

şu an farklı mı zannediyorsun? sıcak yemek var diye 3 senedir ceza ala ala askerliğini uzatan adam vardı bizde.

Adam sıcak yemek ve kalacak yer için gidip de orada ölmeyi göze almaz.

doğuda bu dediğinin benzeri koruculuk sistemi var zaten. yine de ne kadar başarılı olduğu tartışılır. dizi film işi değil gerçek hayatta güvenlik...

Hayatımda gördüğüm en faşist fikirlerden biri.

fakirin karnını doyurabilmesi için ölmeyi göze almak zorunda kalması dahiyane bir fikir.

Fakirlikle mücadeleyi yanlış anlamışsınız sanırım. Fakirleri öldürerek fakirlik bitmez.

11 yaşındaki çocuğu sosyal çevresi olması biraz zor. Ailesinin yönlendirmesi ile olur bu yaşlarda.

Kardeşinizi spora, hobi için kurslara gönderseniz, müzik dersi aldırsanız iyi olur. Arada siz de ona zaman ayırıp sinema, kitapçı, müze gibi yerlere götürseniz. Anneniz arkadaşlarını evine çağırsa, yine arkadaşları ile beraber gidebilecekleri sinema, tiyatro, konser gibi etkinlikler, kurslar bulsanız. Doğumgünü vs yapsanız yavaş yavaş kardeşiniz açılacaktır.

Özellikle sporun bu yaşlardaki çocuklar için çok faydası oluyor. Enerjilerini atıyorlar. Neşeleniyorlar, arkadaş ediniyorlar.

öncelikle evde kendini yalnız hissetmesine üzüldüm. kendisi bunu dile getirdi mi?

ağabeyim de dersleri zayıf olan benim için ders programları hazırlardı, hazırladığında çok güzel gözükürdü fakat aslında bunun ne işe yarayacağını tam olarak bilmezdim ve o programlara hiç uymazdım. dolayısıyla ders durumum uzun süre neredeyse hiç iyi olmadı... bu konuda uzman değilim ama konunun üşengeçlikten ziyade; insanın hayattaki kazanımlarla ne yapacağı/hissedeceği konusunda fikri olmaması kendisi için bir hedef oluşturma dürtüsünü tetiklemez diye düşünüyorum. dolayısıyla örnek teşkil edecek ve ilham verecek kişiler veya gerçek hayat hikayeleri arkadaşın hayatına sokularak kendi yeteneklerini yahut ilgi alanlarını ortaya çıkarması sağlanabilir.

müzik aleti çalan bir arkadaşın varsa tanıştır, aynı şekilde diğer sanat dailarını icra eden insanlarla da tanıştırabilirsin. şahsen üretmek konusu benim için hep ilgi çekici olmuştur.


p.s: bu arada şu yaşlarda cinselliği keşfediyor olmalı, o yaşlarda tercihim yalnız kalmaktı.

arkadaşlar 11 yaş diyor. 5. sınıf. yapmayın etmeyin, cinsellik filan demeyin. daha bunun için 2-3 senesi var.

11 yaşında çocugun nasıl sosyal çevresi olması zor ya?

ben 11 yaşındayken gece 1'de eve giriyordum arakdaşlarla oynamaktan. o yaşta arkadaş edinmeyen biri ömrü boyunca arkadaş edinemez.

spor yapmasını falan sağlayın. futbol takımı vs. böyle şeylere yönlendriin.

11 yaş cinsellik için bence de çok erken. Ben 11 yaşındayken ders falan çalışmazdım paso ansiklopedi okurdum manyak gibi. Ailem yönlendirmedi beni buna tabii. Hatta beni pek yönlendirmediler. Canım ne isterse onu yaptım. Gerçi kredim vardı çünkü çok sessiz sakin bir çocuktum. Koy önüme ansiklopediyi, yemek vakti yemeğimi ver başka ses çıkarmam günlerce.

Arkadaşım çok olmadı, olanlar da ilkokuldan arkadaşlarımdı. Futbol dışında bir şey yaptığımı hatırlamıyorum o yaşlarda dışarıda. Habire futbol. Akşam hava kararana kadar. Akşam hava kararınca da süper baba izlerdim ya da ansiklopedi.

Ders çalışacak bir durum yoktu gözümde. Annemlere de sordum neden bana kalk ders çalış, test çöz demediniz hiç diye (biz ilkokul 5'in sonunda giriyorduk anadolu lisesi sınavına) "11 yaşındaki çocuğun ders kitabından çok oyuna ihtiyacı olur gelişmesi için" dediler. Bana da mantıklı geldi.

He evde 2-3 oyuncağım vardı. Onlarla futbol falan oynardım, başka oyun da bilmiyorum pek. Sonra 1-2 yıl sonra bilgisayarım oldu. Bilgisayar hayatım oldu bir müddet. Sonra yine ansiklopedi, kitap.

Ama benim ilgimi çeken şeyler vardı. Ailem bunları bildiği için bırak onları demedi. Misal yıldızlar, galaksiler, depremler vs.

Gece gündüz ansiklopediden ezberler anneme anlatırdım. 100 defa da anlatsam sus artık biliyoruz demezdi. Hatta daha da soru sorarlardı. Bilemeyince gider okurdum. Evde bir sohbet sırasında bir şeyi bilemezlerdi kalk godsparticle ansiklopediden bul bakalım neymiş derlerdi. Ben de öyle öyle alışmıştım okumaya zaten.

Neyse ansiklopedi belki saçma salak bir şey. Otistik miyim neyim bilmiyoru ama çocuğun ilgisi olmayan bir şey illa ki bulursunuz. Belki vardır bilmiyorsunuzdur. Belki henüz kendisi de bilmiyordur.

Bence şöyle yapın. Ders konusunda sıkıştırmayın da (okulda başarılı madem korkacak bir şey yok) misal mısır piramitlerini kim yapmış falan gibi bir iki sorun. Ya da basketbolu seviyordur basketbolla ilgili sorun, ya da ne bileyim ilg bilgisayarı kim yapmış, ilk bilgisayar kaç kiloymuş vs. Ama bu tabii ödev havasında olursa ilgisini çekmeyebilir. Bu soruların biri ilgisini çekmeyebilir ama soruları çeşitlendirerek siz belki doğru noktayı yakalarsınız. Bir de siz kendi ilgi alanınızdan bir şeyler anlatın. Arabalara mı ilginiz var, gidin audi'nin hikayesini anlatın. Fransız otomobillerini anlatın. Ya da ne bileyim nasa'nın uzay görevlerini, uzay görevlerinde yaşanan maceraları anlatın. Everest'e tırmanan dağcıların maceralarını anlatın. Dinazorları falan anlatın. Yaşamın başlangıcını anlatın. İlgisini çeken bir nokta yakalarsanız onunla ilgili çok ağır olmayan bir kitap verin.

Çocuk bu işte. Kafa sünger gibi. Her şeye bir anlam yüklemeye çalışıyorlar şu anda kafalarında. Daha dünya şekillenmemiş kafalarında. Ders çalış ders çalış baskısı çok doğru değil. İlla seveceği bir şeyler çıkacak. Bunları arkadaşlarına anlatacak. Bunlar bir arkadaşının da illa ilgisini çekecek daha çok kamçılanacak vs.

arkadaş deneyimlerinizi paylaşın dediyse kendi çocukluk deneyimleriniz pek olmuyor bence. 15-20 sene öncenin imkanları ile şimdiki imkanlar çok farklı.

internet, oyun, cep telefonu, türlü türlü sosyal medya olanakları var. şehirlerde artık çocukların dışarı çıkması, oyun oynaması, arkadaş edinmesi imkansıza yakın. anne babalar çok çalışıyorlar. çocuklara çok az vakit ayırabiliyorlar.

İlham alabileceği kişilerle yakinen tanisiyor, onun sözlerine kulak verse de, bir müddet sonra motivasyonu düşüyor ve eski haline donuyor.

Biz konuştuktan sonra, hedeflerine yönelmesi için üzerine gittikce bunaliyor. Keşke Ölsem diye odasında agladigini duyuyoruz.

Ve bu yasta cinselliği tanimaya yönelik laflari yahut fiziksel değişimleri ergenliğe girdiğini gösteriyor.

Uzuntumuz su ki, hakikaten akilli
Ve kapasitesi olan bir çocukken,
Lise sinavlarina 2 yil varken boyle kendini harcamasini , mutsuz olmasini istemiyoruz.

Vaktini ayirip uzun uzun yazan herkese Cok tesekkur edemiyorum.

odasında ağlaması filan varsa lütfen profesyonel yardım alın. okulundaki rehberlik danışmanı ile görüşün.

evet. ilk kira ve depozito sözleşme imzalanırken verilir. ancak depozito sözleşmede olsun. ve evin durumu ile sözleşmenin uyumlu olmasına dikkat edin(boya durumu vs)

evet sözleşmeye verdiğin miktarı yaz evde ne var ne yok hepsini yaz mutlaka kombi kırık çıkık boya badana evin hasarları vb.

bir de diyelim ki kira 1000 tl. iki kira bedeli depozito istedi adam. 2000 tl yazma sözleşmeye. Çünkü atıyorum iki sene sonra enflasyona rağmen sana 2000 tl geri öder adam bu durumda.

2 kira bedeli depozito diye yazdır. Evden çıkarken de son ödenen kira üzerinden iki kira bedeli kadar geri ödeme yapılır şeklinde belirt.

Sorunuzla alakalı değil biliyorum ama.
Depozitoyla ilgili yakın zamanda arkadaşlarımın başına gelen bir problem de bütün sorunları olduğu gibi yazmamak. Hiç bir problemi sözlü bir şekilde geçiştirmeyin. Parkedeki ufak bir çiziği, pencere ve pervazlardaki ufak hasarları bile yazın; ev sahipleri çok fena insanlar :/

Parayı bulunca site ile alakasını kesti. Şimdi de mantık düzeyi yerde olan insanlar ile başbaşa kaldık. Yeni değil aslında, asıp kesme meraklısı olan kesim.

suçu, suçluyu övmek gerekçesiyle rahatsız olduğunuz entry'leri şikayet edip sildirmeyi deneyebilirsiniz.

Ekşi sözlük değil sadece tüm türkiye öyle oldu. Ekşi'de finlandiyalılar yazmıyor ya. O magandacıklar hergün etrafımızda. Bize yolda omuz atan, ters ters hareketler yapıp kavga çıksa da eğlensek diye düşünen adamlar bunlar. Tiplerine bakınca bir şey anlamıyorsunuz veya dışarıda kendilerini belli etmiyorlar. Ekşi sözlükte veya internetteki diğer yerlerde içlerini döküyorlar. Bu yüzdendir ki tartışacağım varsa bile kimseyle tartışmam bu ülkede. Yol verme veya park yeri yüzünden insan kurşunlayan tipler var aramızda. Ekşi'de de böyle insanların olması tuhaf mı?

iyi durlamamış ve iyi sıkmamış. sanırım sorunları var. devir ayarına falan bak kaç devirde sıkıyor

şöyle iyi durulamamış olsa ya da deterjan kalıntısı olsa bidahaki durulamada geçerdi diye düşünüyorum ama klorak olmuş. bildiğin böyle sıçramış gibi ve deterjan bölmesine klorak falan koymadık yıkarken. geri dönüşümsüz şekilde kıyafetler perte çıkmış durumda. izmir'deyim bi de. daha önce böyle bir şeyde karşılaşmadım. az önce kokladım çamaşırları sararan kısımlar klorak kokuyor. kasten yapılmış olma ihtimali var mıdır? aldığımız yeri de aradım. böyle bi şikayeti ilk kez benden duyduklarını söylediler

Makineye klorak koymadıysanız makinede olmaz. Balkona mı asmıştın? Üst kat balkon yıkarken falan suyu sıçramış olabilir, zemindeysen dışarıdan da gelmiş olabilir.

Sadece pantolonda mı var, başka çamaşırlarda da var mı? Pantolonun kumaş hatası olabilir. Fotoğraf ekleyebilirsen iyi olur. Görmeden yorum yapmak zor.

imageshack.com linkteki pantolon arkadaslar

hmm bu tam sherlock holmes'a göre:

1) Renkliler için yanlışlıkla beyaz deterjanı kullanmış olabilirsiniz.

2) Renkliler için olan deterjanı makineye koymak için kullandığınız minik kap/kepçe beyaz deterjanı ile aynı olabilir karışımış olabilir.

3) bir önceki yıkamanızda makinenizde beyaz deterjanını çok kullanmışsınızdır, makinede deterjan kalmıştır.

Renkliler ve beyazlar icin tek deterjan kullaniyorum obda ariel renkli camasir icin olani. Deterjan lekei ikinci durulamada gecmez mi? Tekrar durulamaya attim deterjan eklemeden gecmedi. Konunun bu kadar ustunde durmamin nedeni pantolonum degil acikcasi. Sadecw tajtim ve cozesim var ve ona gore de bi tutum sergilemem gerekiyor. Ayrica sadece yeni aldigim ve en sevdigim giysilerimin boyle olmasi beni cok tedirgin etmedi degil.

o noktacıklar olmasaydı üreticiye iade edin derdim ancak, o noktacıklar bildiğin çamaşır suyu sıçraması.

diz kısımları ise katlama yeri gibi, rafta güneş almış gibi. o şekilde beyazlaması için ya güneş ışığı alacak ya da çamaşır sulu bir bezle o bölümleri silmiş olacaksınız. başkaca bir neden varsa da ben bilemedim.

iade edemeyeceğine göre çözümüne bak istersen.

çözüm 1: paçaları kestirip şort yapmak.

çözüm 2: kumaş boyasıyla pantolonun tamamını boyamak. kumaş boyasının bir toz olanı bir de cam şişede olanı var. toz olan yerli malı eskiden beri kullanılan boya. her yıkamada biraz boya atabilir, aynı renk çamaşırlarla yıkamak gerekir. diğerini bilemiyorum.

çamaşır suyu sıçramış parçalarda öncelikle ağaran bölgeleri fırçayla boyayıp bekletip yıkayıp sonra kumaşın tümünü boyamak lazım. aksi halde o noktalar daha açık renk kalıyor.

seçenek 3: pantolona aplike yapmak. kumaş, deri, örgü, dantel... uygun parçalarla pantolonun o bölgelerini kapatmak.

seçenek 4: sıvı kumaş boyasıyla pantolona yazı yazmak, resim yapmak.

seçenek 5: kumaşın tersinde de aynı şekilde ağarma yoksa bir terziye verip ön paçaların ağaran yerlerinin hemen üstünden keserek ters yüz yaptırmak. ek yerine çift iğne dikiş geçerse pantolonda hiç sırıtmaz zira pantolon zaten spor dikişli.

katlama noktası dediğiniz yerler de çamaşırlığa astığım bölgeler. yani bu kadar tesadüf bana biraz saçma gelmeye başladı. kasten yapıldığına neredeyse eminim. çamaşırları balkona değil evin içine asıyoruz bir de. üst kattakinin balkon yıkaması bu durumda bizi etkileyecek bişi değil.

sonuç: biri çamaşır suyunu eline almış pıt pıt giysilere sıçratmış. geri kalan sürtülmüş kısımları ise astığım noktalardan elini ya da bi bezi sürterek yapmış. bana sabır dileyin. ben sinir hastası olmaya gidiyorum.

onlar kesinlikle çamaşır suyu izi. bence ya çamaşır makinasına ya da astığın askıya askıya bir şekilde çamaşır suyu bulaşmış. belki de çamaşırları çıkardığın sepete dökülmüş olabilir. normal deterjanın ya da çam. mak. sinin bunu yapması imkansız. şu da olabilir deterjanın sıvı deterjan ise içine birisi çamaşır suyu eklemiş olabilir :/

yok ya gayet bildiğimiz deterjan. sırf milletin günahını almıyım diye kaç gündür böyle bişi mümkün mü diye araştırıyorum ama değilmiş onu öğrendim. çamaşır sepeti kuruydu, ha velev ki çamaşır sepeti çamaşır suluydu diyelim, giysilerin biri böyle sıçramış gibi, diğeri de tam bir yuvarlak şekilde çamaşır suyu lekeli olamaz kanımca. afedersiniz de renkli iç çamaşırlarda falan bişi yok. dışarıda giyilecek yeni ve güzel şeyler bu şekilde. asarken de böyle bişi yoktu olsa asarken farkederdim.

insanlar bazı şeylerden hırsını çok garip şekillerde almaya çalışıyor, çamaşırlardan hayat dersi çıkarttığı için kendisine teşekkürü borç biliyorum. benim aklıma böyle bişi yapmak gelmezdi. helal olsun diyorum laskljda

3 tane boyut var, sen 4. bir boyut arıyorsun.
sen nasıl betimlersen oyle olur.
bana kalsa ben length dedigine width der, width dedigine depth derdim.

Depth, analitik olarak düşey ölçülendirmeyi tanımlamak için kullanılır.

Mesela düz saca sıvama çekme işlemi yaparak çelik tencere gibi bir şekil vereceksin. Yani kalıp düz sacın üzerine basacak ve saca kutu gibi bir şekil verecek. Bu durumda, sacın taban noktası ile tepe noktası arasındaki yüksekliği width ile ifade edebilir misin? Edemezsin. Eke koyduğun şekle göre height ile ifade etme şansın bir nebze, ama burada göreceli olan bakış açın. Eğer eke koyduğun modele tepeden bakıyorsun, height yerine depth dersin. Kafanda canlandırırsan zaten tepeden bakış açın için width saçma gelecektir. Boy, en ve düzlemden şekillendirdiğin (yukarıdan baktığın) için kafanın içerisinde derinlik canlandığından depth dersin. Bunu genişlik veya yükseklik olarak ifade edemezsin.

Derinlik, yani düşey mesafe, yükseklik bakış açısı konu olduğunda depth dersin.

resimdeki goruntu icin @sage ile ayni fikirdeyim.

width genişlik
depth derinlik

bu işin standardı d-l-h (en-boy-yükseklik) değil midir?
Burada "d" yerine "w" kullanmak konusunda, @hiko seijuro'nun söylediği gibi bir göreceli olma durumu bana da mantıklı geldi...

length her yerde kullanılmıyor bildiğim kadarıyla. mesela bir tırın uzunluğunu verirken length diyebiliyorsun çünkü tır uzun bir araç ama bir karton kutunun veya dolabın boyutlarını verirken h-w-d kullanıyorsun. çünkü kutu uzun bir şey değil. göreceli olarak uzun olmayan bir nesnede lenght kullanılmıyor

şurada (git: www.thermal-wizard.com ) gösterdiği gibi de olabilir ki o zaman bizim başlık height vs depth olarak değişir...

orada gösterilen depth cismin ne kadar derinde olduğu. boyut olarak kullanılmıyor bambaşka bir şey. boyut olarak kullanılıyorsa, depth z eksenidir. ona bakılırsa length'in türkçe karşılığı uzunluk ama boz uzunluğu olarak length kullanılmaz height kullanılır ingilizce'de.

@argent dawn evet cismin ne kadar derinde olduğunu gösteriyor ama olaya "Z" ekseni çerçevesinde bakarsak -Z olması durumunda depth, +Z olması durumunda ise height olarak kullanılıyormuş gibi canlandı zihnimde...

bit derinliği olmasın sakın aradığın şey ?

freedom writers

finding forrester

edebiyat ve eğitim arasındaki bağlantıyı tam anlamadım, her ikisi de olsun mu yani?

klişe ama "ölü ozanlar derneği", öğretmen, metafizik şiir ve eğitim hakkında.
"mona lisa smile" - öğretmen ve eğitim hakkında.

"finding Forrester" - bir yazar ve eğitim hakkında.
"liberal arts" - entelektüellik ve eğitim hakkında.

quills! marquis de sade.
the hours! virginia woolf.

capote
the hours
adaptation
barton fink
the ghost writer
almost famous
stranger than fiction

İkisi anahtar kelimeler, herhangi birine uyan en beğendiğiniz filmleri rica ediyorum.

www.edebiyathaber.net

(bkz: The Words)

www.imdb.com

Dans la maison - Francois Ozon

barfly - bukowski
fear and loathing in las vegas - yani direk h.s.thompson'ın kendi hayatını anlatması denilebilir.

merhaba. bahsedeceğim filmler edebiyat yada yazarlarla alakalı değil ama sözcüklerle onları anlamlandırmamızla alakalı.

kynodontas

pontypool

black (hint filmi) umarım beğenirsin.

lenste ışık alan bir lens sanırım.50mm belki 85mm.günışığının saatini iyi seçmiş olabilir.dediğin gibi ps dokunuşu olabilir.

full frame makinenin de etkisini unutmamak lazım.

gfenelde fotoğraf ile uğraşanlar daha çok lightroom tarzı programlar kullanıyorlar. onunla yapılmış olabilir. artık belli başlı şablonlar ve filtrelerle kolayca yapılabiliyor bu tip renk canlandırma işlemleri.

fotoğraf makinesi de düzgün ama, optik filtre falan da kullanılmış.

tabii ki shop. www.outletphotography.com

güzel ışık altında çekilmiş çoğu. bununla beraber renklerin korunması için az pozlanmış. ve güzelce işlenmiş. belki polarize filtre kullanmış da olabilir yansımalara çok dikkat etmedim. full frame ile pek bir alakası yok bu fotoğrafların bence.

Evler prefabrik.

kredisini de devrediyordur satan kişi. burada da görüyorum evlerin 700bin olduğu sitede adam 50bin tl fiyat koymuş. Ama 6 yıllık krediyi de devrediyor sana. 50bin peşin gerisi taksitle gibi oluyor. belki bunda da vardır böyle bir kredi devir olayı.

hood diye tabir edilen yerlerde olabilir o yüzden fiyatı düşüktür

problem guvenlik. her yer homeless kayniyor, evi alsan bile adam etmen gerekecek, sonra suclularla ugrasacaksin filan. sigortasi, vergisi, idamesi vs...

bi yerde okumuştum ve bence çoğu durumda haklı bir önerme: kötü yerde iyi ev alacağınıza iyi yerde kötü durumda ev alın.

mor palmolive duş jeli kullanıyorum sadece. peeling falan kullanmıyorum. duş lifi kullanıyorum
kadın

Altınoluk zeytinyağlı sabunu, mis. Duş jeli yapış yapış bir şey. Spor salonunda mecbur kullanıyorum onu da.

hacı şakir lavantalı sabun ve el yapımı lif. er.

genel olarak beyaz sabun kullanıyorum; duru türk hamamı favorim. anneanne örgüsü lif kullanıyorum.
ayda 1 kese yapıyorum.

ancak özellikle yazın duş jeli ve naylon lif kullandığım da oluyor; duş jeli olarak iki favorim var; biri palmolive thermal spa (mavi bir şey, tanecikli yapıda peeling gibi), diğeri de nivea cashmere moments (kokusu bir harika ama artık üretilmiyor sanırım).

duş jellerinin temizliğine ben de pek inanmıyorum. sonrasında bıraktığı hissi de pek sevmiyorum ve sabundan çok daha zararlı olduğunu düşünüyorum.

vücut peelingi veya maske kullanmıyorum.

bir de son olarak sebamed'in duş jeli de güzel.

cinsiyet: dişi.

örgü lif ve vakıflar zeytinyağlı sabun.
vakıfların kükürtlü sabunuyla da yüzümü yıkıyom.

kokusuna bakarak alıyorum. bal-süt olanların kokusuna bayılıyorum markadan bağımsız olarak bunu alıyorum. duş lifi kullanıyorum bi de kadın.

duş jeli kullanıyorum. haftada bir defa banyoda suyun içinde yatıp ya da buharda kalıp bi 10-15 dk kadar ardından kese ile temizleniyorum.

ipek kese.... şöyle kullanıyorum.. kaynar su açılır ortama buhar basılır. sonra sıcak suyun altına girilir. kafa dahi şampuanlanmaz. kese ıslatılır vücuda sürtülür evet sürtülür:D hassas yerlere pek bastırmamak lazım. çıkan şeylere bakıp iğrenme ölü deri onlar.. sonra vücut duruluanır , köpüklenir. ben naylon tül gibi lif ve sünger kullanıyorum. sünger güzel de sonra temizlemesi uğraştırıyor naylon lif en güzeli. ben üşendiğimden duş jeli kullanıyorum palmolive çikolatalı çok güzel kokuyor ve yapış yapış değil. watsons an badi sıkrab diye bi zıkkım aldım hiç sevmedim. ponza taşı da kullanıyorum topuklara erkeğim

hafta içi duş alırken (max. 6-7 dakika): nivea'nın nemlendiricili duş jelini kullanıyorum.

hafta sonu banyo yaparken: klasik hacı şakir beyaz sabun veya ev yapımı zeytinyağlı sabun (ayvalık'tan geldi en son). bunu kullandıktan sonra iyi bir nemlendirici kullanmak şart ama. beni de deli gibi kurutup kaşındırıyor.

peeling: iki haftada bir kakao yağı ve badem yağı karışımı içine kahve ile toz şeker koyup karıştırıp uyguluyorum. ben türk kahvesi koyuyorum (içen olmayınca bayatlıp kaldı öyle) ama starbucks'ta çekilmiş kahvelerin posasını isteyince veriyorlar. onun kokusu daha hafif oluyor.

haftada bir-iki kere de duş alırken fırçalıyorum kendimi. at kılı fırça en iyisi diyorlar ama bendeki sentetik ve bir performans farkı olduğunu düşünmüyorum.

ayda bir de kese.

lif: ananemin ördüğü banyo lifi. ama arada sırada şu aktarlarda satılan uzun şekilli doğal liflerden de alıyorum. o zaman fırçaya peeling'e gerek kalmıyor.

(kadın)

erkek-duru yeşil renkte bi duş jeli kullanıyorum kokusu çok güzel gerçekten
lif kullanıyorum

temizliği hissedeyim diyorsan koza kükürtlü sabun, kokusu bazısını rahatsız edebilir ama cilde çok iyi geliyor.

eğer sabun kullanmıyorsan nivea kremli duş jeli.

kadın, normal duş jeli ve sünger kullanıyorum. kokusuna göre seçiyorum. sabun benide çok kurutuyor.

duş jeli. son zamanlarda da bim'dekinden. zaten neredeyse her gün duş alıyoruz, sıcak suyun da çözücü özelliği var, dolayısıyla çok kasmıyorum, yıkanıyorum, çıkıyorum. çok liflenmek iyi değilmiş zaten.

1. body shop'un duş jelleri var
white musk for men
arber hair and body wash
activist shower gel
white musk sport

2-3. haftada bir kez peling yapıyorum yüze, vücuda da sıcak banyo ile kese, fırça girişiyorum.

30,erkek

Sabun,ucuz market sabunu. Erkek.

Dus jelleri temizlik hissi vermiyor bana. Bir de icinde bir cok kimyasal var.

sabun kullanıyorum. beyaz olanlardan. jellerin temizlik hissini vermedigi kanısındayım. zaten doktorlarda tasvip etmiyor. sünger falan kullanmıyorum pek.
sabunda kurutuyor.

Ya zeytinyağlı misk sabunu ya da banyo sabunu kullanıyorum. Örgü lif ile. İki haftada bir de ipek kese. Oooh, hamamdan çıkmış gibi.

Duş jeli üstümde yapış yapış kaldığında deliriyorum.

gar (defne) sabunu
(bkz: defne sabunu)

Nerene sürersen orayı on numara temizler. Ben uzun saçlı erkeğim saçlarımı da defne sabunuyla yıkıyorum ama bazıları sevmiyor defne sabununu uzun saçta sadece vücutlarını yıkıyorlar genelde.

www.diyadinnet.com&Bayan=defne-sabunu-ve-faydalar%C4%B1

cdn1.n11.com.tr bu güzel baya

paperwhite 2.
2 olsun ama.

Işık arkadan gelmiyor yalnız önden geliyor, özel yapan bu zaten. Paperwhite 2.

cahilliğimden soruyorum. ışık nereye, nasıl geliyor?

2.bp.blogspot.com

ışığı şu şekilde önden

yeni voyage diye bir modeli cıktı, sayfa değiştirmek için oynatıyorsunuz sadece. ama başka bir numarası yok galiba, birazcık daha küçük sanırım.
Paperwhite.

www.nytimes.com

(bkz: kindle alacaklara tavsiyeler)

İkea bazı ürünler için sanıldığı kadar uygun bir yer değil. Araştırın çam ağacından bir kitaplık edinebilirsiniz zaten bu fiyata. Öteki kaplama olanıysa önermem.
Ceviz ağacı falan olsa demek ki üçbin lira isteyeceklermiş. Tövbe yarabbiciğim.

Bahalı ama alıcıysam hemnesi al

ilk görüşte hemnes i beğendim ama fiyatları kıyaslayınca hemnes in +500 tl nin üzerinde pahalı olmasına karşılık sunduğu tek şey orta rafların geniş ve kullanışlı olması. Fiyat/performans demişsiniz. dolayısıyla bu kritere uygun olan Billy.
Hemnes performans'a uygun. Fiyat/performans'a değil.

evin her tarafı billy kitaplık dolu. arkadaşlarımın da öyle. daha hiç sıkıntı yaşamadık. bendekiler beyazı ve bazılarını kapaklı aldım. onlarda da sorun yok dayanıklılık açısından.

Evde iki tane billy kitaplik var 1 tane daha alicaz. Agzina kadar dolu olmasına ragmen bi sikinti cikarmadi.

ben billylerden çok memnunum.

bu arada söyle bir kıyak yapiym :D

ikea kataloğunda basım hatası olmus.gecen gün 2 adet cam kapaklı billy almaya gittim.su ürün;
www.ikea.com

normalde cam kapaklı tek kitaplığın fiyatı 289tl,yani 2 tanesi 578 tl.
ama kitapçıkta 448 tl yazılmış,o şekilde satacaklar aralık sonuna kadar.
yani 130 tl'lik bir indirim oluyor.

ikea kataloğunda sf. 241 ,10 numaralı görsel.

birkaç kişi daha gelmiş önceden,448tl'ye vermişler.ben de o şekilde aldım.
haberiniz ola.

197 cm veya 202 cm kitaplıkların üst rafı benim gibi kısa boylu insanlar için kullanışsız. Eğer boyunuz 1.80'in üzerindeyse sorun olmaz da 1.75 civarı insan için o en üst raf çok kullanışlı değil. oraya en fazla hiç kullanmayacağın kitapları koyabilirsin.

mbt?
www.mbt.com

bütün yürüyüş ayakkabıları böyle değil mi?

mbt olabilir. ama başka markalar da çıkardılar bu modelden. hatırlıyorum 2-3 sene önce zayıflatan ayakkabı, bunla hoplayıp zıplayınca daha çok kalori yakacaksınız gibi bir reklamı oldu hatta. puma diyesim geliyor ama bulamadım bi türlü (derdim ayakkabı giyip zayıflamak değil. o ayakkabılardan almak istiyorum sadece, tipleri hoşuma gidiyor)

bütün yürüyüş ayakkabıları öyle değil sanki. mağazalarda normal ayakkabıları gösteriyorlar çoğunlukla.

reebok

Reebok'ın kalça sıkılaştırdığını iddaa ettiği bir ayakkabısı vardı ama fos çıkınca piyasadan çektiler.

skechers in da boyle modeli var, mbt nin de.
mbt hala oyle uretiyor ama skechers in epeydir denk gelmedim.

Dediğin ayakkabının Reebok olması muhtemel. Geçenlerde boyner'de görmüştüm hatta yeni modeli çıkmış sanırım ama adını hatırlayamıyorum.

www.google.com.tr

Devlet petrol ürünlerinden yılda 40 milyar lira ÖTV alıyor. Bunun KDV'sini de aldığı için toplamda 50 milyar tl geliri azalır.

İflas etmeyiz ama çok zorlanırız.

Bi hükümet gelip vergi sistemini adam etse, yani sadece bordrolu çalışanlar değil de bakkal, çakkal, esnaf, büyük şirketler falan herkes vergi verse, vergi kaçırmanın cezası büyük olsa kimse cesaret edemese; o zaman benzin 3 liraya da gerileyebilir, sıkıntı olmaz. Şu an maaşlı çalışanlar dışında kimse tek kuruş vergi vermediği için devlet hem bizim maaşların 3'te 1'ine el koyuyor, hem de benzine elektronik aletlere şuna buna hayvan gibi vergi bindiriyor açığı kapatmak için.

yarin hukumet degismeyecek. o nedenle bu soru havada kaliyor.

ancak, muhtemelen, daha sonraki bir tarihte, "ya madem bu halk gelir vergisi odemek istemiyor, o zaman o vergileri sifirlayalim ve oradan aldigimiz vergileri diger vergilerin ustune koyalim" diyebilir.

boylece sifir gelir vergili bir ulke olabiliriz.

ama kdv+otv oranlari da simdiki gibi mesela %18 degil, %25-30 seviyelerinde olabilir.

bunun bir diger farkli yaklasimi da, gercek kisileri de ayni firmalar gibi vergilendirmekten geciyor. yani, her ay ve yil sonlarinda, kdv+otv beyannamesi (sanirim abd'de buna benzer bir sey oluyor) verilerek, eger vergi cikarsa vergi odenir, cikmazsa da odenmez. mesela burada, hukumet, gercek kisiler icin "devreden vergi" yi yil sonu itibariyle sifirlar. boylece daha mutlu bir halk olur.

bunun uzerinde ekonomistler calissa belki ortaya daha "esitlikci" bir vergi duzeni cikabilir zira simdiki duzende kazanan sadece "para sahibi" kisiler/firmalar.

vergi kalemlerine bakarsan asıl vergiyi kaçıranların, beyan yoluyla gelir bildirenler olduğunu görürsün. devlet oradan gereken vergiyi alsa, benzinden 1 kuruş vergi alması bile gerekmeyecek

@Want to die katılıyorum.

Dil tazminatı için yabancı dil sınavına girdim. Normalde kasım ve aralık aylarında vergi dilimim bir üste çıktığı için son iki ay düşük maaş yatıyordu. Ben bu dil tazminatını almaya başlayınca (ayda 40 tl) vergi dilimim ekim ayında yükselmeye başladı. Böylelikle dil tazminatı aldığım için zarara girdim :)

vergiler bu şekilde olduğu sürece, eğer devlet bu takibi güçlendirirse, vergi odeyecek sirket bile kalmaz yakın bir süre içerisinde.

millet vergi kaçırıyor demeyi bırakın artık. sistem kaçırılması için kurulmuş zaten. herkes para kazansın istiyorlar. o parayı da harcayacak zaten, işte harcarken fazlasıyla alıyor.

devlet bu sistemden kar ediyor olmasa uygulamaz emin olun. su an devlet daha karlı bu vergi sistemi ile.

50 bin euro luk araca 500bin verenler oldugu surece bu sistem devam eder .

Sage +1000

maaşlı çalışan bir halt kazanamıyor arkadaş bu sistemde.
beyan yoluyla yapılan vergilendirmede usulsüzlükler sayesinde benzin bu kadar pahalı.
farkındasınız sanırım ?

hayir o yüzden pahali degil. dedigim gibi, benzinden, araçtan, ordan burdan aldigi para daha cok. ayrica sirketlerden belki para alamazsin, sen iyi kontrol etsen de hile yaparlar, ama böyle her türlü alır.

sigara içipte bırakan kaç kişi var sigara 10 tl oldu. rakı içip bırakan kaç kişi var o kadar zam oldu.
dışarda gördüğünüz yeni range roverların hepsi 400 500 bin. devlet işini bilir emin olun.

benzinden aldığı vergi daha çok tamam.
o zaman maaşlı çalışandan alınan vergiden haberiniz var mı ?
beyan yolu ile açıklanan gelirden alınan vergi o kadar düşük ki, devlet benzine sigaraya alkole abanmak zorunda kalıyor.

o zaman maaşlı çalışanın kusuru ne deli gibi gelir vergisi veriyor, üstüne bi de harcrken deli gibi veriyor.

abd deki gibi gelir vergisi adam gibi denetlense, bu kadar benzin alkol sigara vergisi alınmaz. işinize geliyor diye bu aksak sistemi savunmayın.

www.dunya.com

kurumlar vergisinin düşüklüğüne bakın lütfen.

devlet petrolden ettiği geliri yarıya indirmesi için kurumlardan aldığı verginin 2 katına çıkması lazım. asıl vergi kaçağı orada çünkü.

yalnız abd faktoru güzel olmadi. elbette ki adamların sistemi daha güzel :)
ama biraz insanlarımızın dürüstlügü ile de ilgisi var tabi :)
bi de orada bu kadar patron oldugunu sanmıyorum.

abd de vergi zamanları insanlar aman ceza almayalım diye adeta seferber oluyorlar
bizde ise sistem çok kötü, yani herkes vergiden kaçınmaya çalışıyor ( kaçırma demedim kaçınma dedim, sistem o bakımdan kötü bizde, maaşlı çalışan dememin sebebi onların kaçınma yolu hiç yok, olsa emin ol bende kaçınırdım )
vergi sistemi revize edilmeden ötv falan inmez, revize edilirse bugün kaçınan çoğu kişini ağzı yanar, hükümet düşer, o yüzden demokratik yollarla vergi revizyonu yapılamaz, ancak ötv kdv ye ek getirilir.

ingilizce için (türkçe kitaplar da çıkabilir)

gen.lib.rus.ec
libgen.net
archive.org

torrentte binlerce var kickass'e bakın

@sheisguilty yalnız ben bu ekşi kitap servislerinden bir bok anlamıyorum. şunla aynı mı (bkz: ekşi sözlük e-kitap servisi meritokrasi )

İçerikteki bütün kitaplar iniyor mu yani? Yeni yüklenenlerin indirilmesi nasıl oluyor peki?

eksisozluk.com

nike air pegasus

asics, nike air

www.decathlon.com.tr

www.ayakkabidunyasi.com.tr

reebok. Hayatımda giydiğim en rahat koşu ayakkabısı.

columbia
asics

gerisi tırı vırıdır.

ucuz yolluysa decathlon ekiden 50 , para sınırı yoksa Mizuno Wave Rider 16

karpuz kabuğundan gemiler yapmak

(bkz: Changeling)

www.imdb.com

metallica - no leaf clover
opeth - ending credits
manu chao - desaparecido

anlam ifade ettiğinden.

haz için sound of silence ve going to california. bu ara sarmadım, yıllardır listemin tepesinde dururlar, hiç sıkılmadım. hala tüylerimi diken diken edebiliyorlar. gaza gelmek için de imperial march :)

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

1) dvorak - new world symphony
www.youtube.com

2) georges bizet - carmen (overture)
www.youtube.com

3) paganini - caprice no.24
www.youtube.com

Queen - You Don't Fool me
Low -Lullaby
Kenan Doğulu -Tutamıyorum zamanı

Akrep öyle kafasına göre yer yapan bi hayvan değil.kesin bir bildiği vardır onun.olayı yerinde görmeden birşey söylemek olmaz şimdi.

Sicagi cok sever cogu turu

çocukken bir amca bana şöyle demişti

"biz küçükken arıları öldürür onları birirktirirdik. Nereden bilelim akreplerin arı ölüsüne geldiğini. Beni akrep soktu hastanelik oldum"

Tabii bu amca psikopat bir amcaydı ve ben de çok küçüktüm. Amca sallamış da olabilir.

valla boy boy gördüm. yavruları şeffaf oluyor, görmesi çok zor. nem seviyorlar, özellikle sevdikleri bir yer var mı bilmiyorum. banyoda da gördüm, yatak odasında da.

Akrep popülasyonunun yoğun olduğu bir bölgedeyse ev, çıkar. Bunun için neden aranmaz.

köyde ormanın içinden çürük bir kütük kesmiştim. içinden dünya kadar irili ufaklı akrep çıkmıştı.

Bugün odalardan birinde bir tane yakaladık, o nedenle sormuştum. Evde acayip bir rutubet sorunumuz var. Sizce kışın bu akrep sorunu çözülür mü yoksa 300 küsür liralık rutubet makinalarından alalım mı?

angelus +1

önceki evimizden sırf bu akrep illeti yüzünden taşındık. temmuz-eylül arasında görmüştük biz sadece. bir yerde sonbahara doğru yuvaları su bastığı için evlere kaçtıklarını okumuştum ne kadar doğru bilemiyorum. evin hemen her yerinde gördük biz nereleri seviyorlar bilemiyorum. şimdiden kolay gelsin.

onlar hep çift gezerler, tecrübeyle sabit.
bu aralar dikkatli olun, evi köşe bucak bir temizleyin.

afrikadan muz içinde gelmiştir :)))
şaka bir yana genelde mobilya altlarında suntaların kenarlarında yuvalanıyorlar ha birde yorganları yaz için kaldırdıysanız bi kenara onların içine de saklanıyorlar.
sıcak ve fazla ses gitmeyen köşelere bak bence. en azından bizde hep oralarda çıktı.

kardeş nem makinesi alacağına taşın bence. sorunu çözme ihtimalin yok.

elinin altında hep kitap bulundur derim
www.amazon.com

internet milyonlarca kaynak dolu biliyorum ama sürekli kitap bulundurmak ve okumak da bence faydalı.

ingilizcem iyi değil dedim ona göre tavsiye verirseniz iyi olur.

Süresini bilemem de bu programlama denilen şeyin ucu bucağı yok. Zaman olayını ay olarak değil yıl olarak düşün bence. Okulu bitirene kadar üzerine düşersen ileri seviyeye gelirsin(sadece C için değil).

Kaynak olayında da bizim Türk kaynaklarda bir halt yoktu bundan birkaç sene öncesine kadar. İngilizceni iyileştirdikten sonra orjinal dilindeki dummies/herkes için tarzı kitaplarla başlarsın.

İngilizcem iyi değil demişsin, önce ingilizce öğren bence o zaman. Okuduğun bölümde zaten 1 seneye kalmaz öğreneceksin nasılsa. Şimdilik kitap olayına girme o zaman.

ben de makine müh. öğrencisiyim. deitel & deitel how to c program kitabını aldık biz c dersi için. türkçe kopyası mutlaka vardır.

peki algoritma ve programlama mantığını nerden öğrenebilirim bu işlere yabancıyım açıklayıcı yazarsanız sevinirim.

seneye ingilizcem iyi seviyeye gelir

mitpress.mit.edu

Bu konudaki en iyisi budur. Ama Türkçesi var mı bilmiyorum, araştır bakalım.

c ve sistem programcıları derneğinin kitabı ile başlamıştım ben. kursları da varmış.

c'den önce ingilizce öğren, öğreneceğin ilk dil ingilizce olsun, c değil.

ingilizceyi okulda öğretecekler zaten bilgisayar oyunlarıyla uğraşacağıma. programlama dili öğreniyim daha iyi değil mi?

Hayir okulda ogretmeyecekler. Once ingilizce ogren. Sonra programlama yaparsin.

sakin ol şampiyon. dersini veriyolar zaten bölümde. bir dili bildikten sonra öbürlerini öğrenmek çok zor olmaz, herkesin dediği gibi önce ingilizce öğren. Sonra hala programlama dili öğrenmek istiyorsan www.coursera.org'da fundamentals of programming falan tarzı online dersler var, onları takip edebilirsin.

herkes söylemiş ama olsun ben de söyleyeceğim; önce ingilizce sonra c.

elinde yapacak bir şey yoksa, " programalam dili öğreneyim ben" diyerek c öğrenemezsin.

çok çok syntax'ı öğrenir bir iki bir şey yazarsın o da ekrana bir yazıyı basar, bir .txt dosyasına bir şeyler kaydedersin o kadar.

Öncelikle bu c ile yapacağın bir proje belirle kendine.

Örnek veriyorum. Bir tavla oyunu yaz c ile.

Zaten projeyi yapabilmen için de önce algoritma ve programlama mantığını oturtman gerekecek. Tavla oyunun da pulları nasıl tanımlayacaksın, tahtayı nasıl tanımlayacaksın zarları nasıl tanımlayacaksın derken hayvanlar gibi algoritma çözmen gerekecek. Ki göreceksin işin önemli kısmı algoritma mantığını kavryabilmekmiş. Sonra ister c öğren ister başka dil. SOrun olmaz.

Fakat algoritma öğrenecem diye aklında yüzlerce soru olacak. Bu sorulara stackopverflow gibi sitelerde zaten cevap verilmiştir. Bunları okuyup öğrenmen gerekecek. Dolayısıyla ilk önce ingilizceyi öğrenmen gerekecek.

Sorunun cevabını bilmiyorum ama pasaport 1. dereceden yakınlara da veriliyor. Ablamın pasaportunu ben teslim almıştım. Evde sizden biri varsa o da alabilir.

Evde yoksan en yakın ptt'ye gönderilmiyor mu? Benimki öyle olmuştu. Gidip ptt'den aldım.

sorun şu ki evde kimse yok. biraz daha bekliyim olmadı çıkarım artık.

buyuk ihtimal 1-2 saate gelir, bir aksilik olmazsa

aileleri ile birlikte ücretsiz uçuyorlar. arkadaşları ve 2. derece yakınları yararlanamıyor diye biliyorum.

@sttc aile cekirdek aile mi anne baba kardesler dahil mi acaba. Bir de aylik senelik belli bir sinir var mi biliyor musunuz?

Bir tanıdığın eşi pegasusta ikinci pilot şu anda. 1 sene olmadı işe başlayalı. Yurtdışı her yer 100 euro imiş fiyat öyle dedi. O yüzden sürekli bir yere gideceğiz dedi. Yani pegasusta ikinci pilotun ailesi için ücret ödeniyor.

benim de tanıdıgım pegasusta pilot. normal yani 2.pilot değil. eşi ve çocukları iç hat 50 tl, dış hat 50 euro uçuyorlar her yere.

THY'de annen, baban, kardeşlerin, çocukların ve eşin yararlanabiliyor sadece. Halanın kızı dayının oğlu çocukluk arkadaşın yararlanamıyor.

Yıllık bir kota var yurt içi yurt dışı. O sınıra kadar yararlanabiliyorlar.Herbirinin kotası ayrı Bir de işte kıdemin arttıkça kota da artıyor. Eskiden yurtiçinden sadece eş ve çocuklar yararlanıyordu şimsi aile de yararlanıyor olması lazım.

Onun dışında sabit bir bilet ücreti yok aslında. Vergilerini ödüyorsun biletin.

Söz gelimi ist-ant-ist bileti kişi başı 20-30 tl'ye geliyor (gidiş dönüş kesiliyor biletler).

Bunun dışında thy'nin gitmediği bir yere gitmek için plan yaptın diyelim. Misal Burdan Münih'e uçtun oradan londra'ya geçeceksin. THY ile uçmak için münih'ten istanbul'a gelip tekrar londra'ya gitmen lazım ki işkence. Onun yerine star allience üyesi başka bir havayoluyla da münih-londra gidebiliyorsun. Ama bu bletler biraz daha pahalı oluyor. Ha tabi normal bilet paasının 1/3'üne geliyor yine orası ayrı. ist-ant-ist biletine 30 verdiysen buna da mün-lon-mün 120 tl falan verirsin.

@Dr_Stat pegasus ile disaridan musteri olarak ben bircok yere 100 euro altinda fiyata ucuyorum bu nasil is? 100 euro maksimum fiyat mi?

pegasusta pilotlar dahil tüm uçuş ekibi için eş ve çocuklar iç hat 50 tl dış hat 50 euro .

Thy çalışanlarına 1 yılı doldurduktan sonra pas bilet vermeye başlıyorlar. 3-4 tane yurt içi oluyor önce, sonra yurt dışı paslar da geliyor kıdem arttıkça. bunlar sadece vergisi ödenerek uçulan biletler.

Zed biletler var. Bunlar da thy'nin anlaşmalı olduğu havayolu şirketlerinden indirimli olarak alınan biletler.

Bu biletlerin hepsinin kullanılabilmesi için uçakta boş yer olması gerekiyor ama. uçak doluysa binemiyosun.

Command Window'da gcf nesnesinin ilgili değerlerini değiştirerek belki yapabilirsiniz.

mesela:
set(gcf,'DefaultLineLineWidth',2.5)

generate code diyerek size curve fitting tool'un grafikleri çizdirmesini sağlayan kodları veriyor olması lazım.

Bu kodları inceleyip plotun olduğu kısımda font vs. bütün özellikleri belirleyip kodunuzu kaydedip bir sonraki curve fitting işleminde plot kısmında yaptığınız değişiklikleri kopyalayıp buraya yapıştırın.

Curve fitting tool'u hiç kullanmadığım için şimdilik bu geldi aklıma.

vakit ayırdığınız için çok teşekkürler

@johan: command windowla işim olmuyor hiç. sadece script'te excel'den veri al diyorum. ondan sonra sadece curve fitting uygulaması ile çalışıyorum. kod'la çalışmıyorum.

@god: generate kod'u kurcalamıştım biraz. dediğini yapmıştım, ama o kodlar resim çizdirildikten sonra oluşan kod, kodda değişiklik yapıp yeniden çalıştırınca anlamsız bir şekil çıkıyor, sadece eksenler var, eğri yok.

Resim bölümünde file menüsü içinde export setup var, oradan umutluydum, ama ondan da birşey çıkmadı...

Sony iyiydi ama bozdu galiba :D
Migros'u severim, bim ve a101'de işini düzgün yapanlardan.

çok ağır vergiler var bu ülkede
neredeyse kazandığının yarısını kdv, varlık vergisi, damga o bu falan diye veriyorsun
ya fiyat artacak müşteri azalacak, ya da işi kalitesizleştireceksin
kanunların standartlara göre kontroller yapmaları, bu kontrollere uyanlara da vergilerde indirime gitmeleri gerekiyor.
Ben kızamıyorum şahsen bir çok firmaya, adam senden aldığı paranın yarısını vergiye, kalanını personeline dağıtıyor neredeyse

Doğuş grubuna bağlı firmalar.

Solem teknoloji sanat ve moda ltd :D

superonline fena değil bence.

oyle bir firma dunyada yoktur.

cunku senin cok iyi hizmet aldigin bir firmayi digeri itin g*tune sokar cikarir.

bugun baksan, bmw almayin su sorunu yasadim der biri, oburu mercedese yanasmayin der,

biri turkcelle bok atar, oteki vodafondan kacin der.

yani % 100 muster memnuniyeti saglayan firma yoktur.

Sunexpress
Ama Alman etkisi ile

Ptt

LC Waikiki'nin internet satisi. Adamlardan onlarca kez alisveris yaptim ve bir suru de iadem oldu. Kargo her zaman zamaninda ve ayni tarz ve kalitede paketlenmis sekilde geldi. Iadelerin de ucretlerini eksiksiz ve cok cabuk sekilde odediler. Ayrica bu firmanin magazalarinda da degisim ve iade ayni sekilde cok sorunsuz.

Ama Turkiye'de kaliteli hizmet alinabilecek firmanin neredeyse olmadigi fikrine katiliyorum. Cogunlugun mutlaka bir noktada bir defosu var.

hizmet sektöründe pek degil, ama üretim sektöründe cok iyi calisan firmalar var.

bir de cogu firma türkiye merkezli degil, seni dinlemeyecekler cogunlukla. en basitinden telefon sirketleri özellikle yazilim ve regional istekleri yok sayiyor, ancak general mobile forum donanimhaber okuyup bu istekleri yeni güncellemelere eklemeye calisiyor. garip degil mi?

otobüs firması olarak nilüfer. o kadar gittim geldim maşallahı var.

türk markası olmak zorunda değilse eğer Bosch diyorum. Bir buzdolabı aldım 15 gün oldu önce nakliyecilerle ilgili görüşümü aldılar bir sorun yaşadım mı diye, sonra kurulumu yapan teknik ekip için aradılar gereken bilgileri verdi mi memnun kaldınız mı diye, şimdi bir de bayii ile ilgili görüşümü almak için aradılar.

Samsung'un şikayet hattını aramıştım bayii ile ilgili sorunumu çözmeleri için o bayii ile sizin aranızda bizi ilgilendirmez demişlerdi.

Ben hayatımda hiç bu kadar hizmet için anket yapan, aldığım hizmetten memnun olup olmadığımı soran bir firma görmedim.

(bkz: The Great Gatsby)

the man from earth

prestige
the help
the intouchables
bir zamanlar anadolu'da
le passe

kriterlere uymaya çalıştım, belki duygusallı kriterini biraz atlayabilir bazıları.

Intouchables

Biyografi deyince aklıma bu geldi.

edit: yazılmış bile.

le passe ve the man from earth izlemediğim filmler. düşünülebilir. bu arada sıkıcı ve sanatsal olmasın dediğim film duyurusuna nuri bilge'nin filmini yazmak da ayrı bir ironi olmuş :D

:)
"uzak" yanıltmasın.
bza ve kış uykusu bence gayet akıcı filmler.

uzakla alakası yok aslında. ceylan'ın filmlerini izleyen biriyim. sadece kış uykusu'nu izlemedim henüz. ben severim ama 4-5 kişi hadi zaman geçirmelik film izleyelim dendiğinde izlenemiyor maalesef, yani bence.

çok çok eski film kavramını tam olarak bilmiyorum. 18 yaşındaysanız size göre muhtemelen çok çok eskidir ama;

(bkz: l.a. confidential)
www.imdb.com

o zaman ordan le passe'i de çıkaralım :)

walter mitty
28 weeks later
Sherlock holmes
shaun of dead

çok çok eski filmlerden kastım 40'lar 50'ler.. söylediğin filmi izledim, keşke izlememiş olsaydım şuan. @godsparticle

(bkz: the pianist) izleyin bence.

(bkz: The Usual Suspects)

"İtirazım var"
Gerçi her ortama gider, çok çoluklu çocuklu değilse. Akıcı ve oldukça başarılı bence.

Samsung türkiye muhteşemdir harikalar diyarıdır :) (marka itibarını zedelememişimdir umarım)

Bayinin bana mafyalık yapıp parama el koyması üzerine kavgalar ettim. Bayii ile çözemeyince (spotçu değil samsung bayisi) samsung türkiye'nin şikayet hattını aradım. Adamlar dedilerki " o sizinle bayii arasında biz karşıamayız bayii ile çözün".

Yani işin özü doğru tüketici heyetine gidin. Şikayetinizi oluşturun. Muhtemelen onlar bunu duydukları anda size dönüp şikayetinizi geri almanızı sorunun çözlüeceğini söylerler. Önce sorunu çözün sonra ben de geri alayım derseniz bir ihtimal çok uğraşmadan işi kapatırsınız.

Tüketici mahkemesi mi?resmen rezil olmuş durumdayız eski arçelik çamaşır makinemizi 12 yıl kullandık,bugün bile yedek parçası mevcut.2 çanta sıkmaya 100 lira istiyorlar Samsung'da.

manzara, belki arka plan. veya " kafamda şöyle bir sahne oluştu" dediğimizdeki sahne anlamı.

ayrıca mizansen'in sonundaki -sen, scene anlamına geliyor :)

manzara

işler karıştı :D açık bir anlam farkı oluşur mu sizce?

Manzara++

burada scene'den kastedilen kesinlikle manzara, sahneyle alakası yok.

mecbursun.

evet 4 kişi için 4 kart ve başka saçma uygulamalar, taraftarlar bunu anlatmaya çalışıyor.

lütfen almayın. hiçbir şeye mecbur değilsin. çok saçma bir olay ve binlerce kişi tribünu bıraktı bu sebepten. ellerinde patlayacak umarım.

insanlar nasıl gidiyor ki o zaman? Aklım almıyor gerçekten nasıl bu kadar mantıksız bir kural koyulabilir? asıl şimdi fanatik olmayan insanlar seyir ve eğlence amacıyla stadyuma denk geldiğinde giden insanlar dışarıda kalmıyor mu? Fanatik tribüncü olsam zaten kartım olurdu.

malesef alternatifi yok. ya 4 tane karta 100 lira havaya vereceksiniz ya da maça gitmeyeceksiniz. bu 100 lira da tek seferlik değil her yıl alınıyor.

zaten türkiyede maça giden doğru dürüst insan yoktu, büyük takımlar bile sadece derbi maçlarında stadı doldurabiliyordu, artık tamamen boş tribünler önünde oynanacak futbol. en güncel örnek de trabzonspor rostov maçı. bu maçtan önceki bursaspor hazırlık maçında stat fullken, 5000 kişi izledi senenin ilk avrupa maçını.

Eğer kağıt bilet basımı işin tamamen durdurmayı başardılarsa bence çok saçma değil. 7-8 sene önce biletix gişesinde fener maçı biletlerini almak için geceden kuyruğa girip sabahlamıştık da sabah ultraslan gelip polis eşliğinde bizi dövüp sıranın en önüne geçip kişi başı 15-20 bilet alıp gitmişlerdi. Nüfus cüzdanı ibrazıyla sadece kişi başı 2 bilete izin vardı o zaman.

Belki bu passpolig çok saçma bir uygulama, vaat ettiği bir ton şeyi yapamıyor ama sırf bu kağıt bilet işini bitirirse bence yeter.

Ha ben almamayı tercih ettim. çok uzun süredir kombinem vardı. Şike, tribündeki saldırganlık ve türk futbolunun kalitesizliği yüzünden türk futbolunu takip etmeyi bıraktım bu sezon. Size de tavsiyem almayın.

Ama illa maça gidecem diyor4sanız da almaktan başka çareniz yok. Alacaksanız erken davranın çünkü arkadaşlarıma uzun süreler gönderilmedi kartları. Başvuru kolay ama başvurudan sonraki kısım uzayabiliyor.

Evkur gibi yerlerden senetle istediğiniz taksitle alabiliyorsunuz,fakat fiyatı katlıyorlar bayaa ..

fiyat değil de model önemli benim için. evkur'daki modeller pek zevkime hitap etmiyor ne yazık ki.

Evkur'dan çok şikayet var zaten. Daha dün biri evkurmagdurlari.com'mu öyle bir site göndermişti. Hiç oralara uğramayın.

aychovsky oradan uzak durmaya çalışıyorum zaten kesinlikle. diğer mobilya markalarını merak ediyorum ben :)

doğtaş'tan 2 yıl önce kredi kartıyla 10 taksitle salon takımı aldık. Kredi kartı dışında da bir seçenekleri olduğunu sanmıyorum.

eksisozluk.com

eksisozluk.com

genelde kredi kartına taksit yapılıyor ama bazı mağazaların kendi kredi taksit imkanı oluyor. yani sizin adınıza kredi mi ne çekip taksit yapıyorlar.

Rusya türklerden vize istemiyor; o yüzden sorun olacağını sanmıyorum havalimanından şehre gidişte. Şehre ulaşım için otobüsler vardı. En uygun ve ucuzu o olacaktır. Biletin otobüse binilmeden önce gişeden alınması gerekiyor. Yalnız 1 saatin üzerinde sürüyor diye hatırlıyorum şehre varmak. Bir de havalimanında pek çok terminal var ve araları da oldukça uzak. Otobüsle giderken hangi terminalde durduğunu anlamak zor oluyor çünkü doğrudüzgün bir uyarı veya işaret yok. Bir de burası Rusya. Hiçbirşey o kadar dakik değil. O yüzden 2-3 saat emniyet payı bırakmak iyi olur şehirden dönüşte.

sheremetyevo'dan moskovanın merkezine hızlı trenler var. 300 ruble kadar. yarım saatte geliyor. en uygun ulaşım budur.

tavsiyelerim ise, kiril alfabesi öğrenmeden gitme. hiç bir yerde bir kelime ingilizce yazmıyor. metro ile oktobyrskaya durağına git, 300 metre altında gorky park var. çok güzel zaman geçirirsin.

kesinlikle hızlı tren + gorky park. Ağustos sonu eylül başı muhteşem oluyor (yağmur çamur yoksa)

çok saolun bilgiler için.

kızıl meydana'da yakınmış. gitmişken 1 tur da orda atar havaalanına geçerim artık.

o değil de 300 dolarlık bilet alamadan 460 oldu. için kan ağlıyor şu an.

7-8 kg tercih edin, 5 kg yetersiz gelebilir.

Samsung aldık geçende ecobubble olandan. Gayet güzel gidiyor şimdilik.

Regalden uzak dur,hatta butun markalarin yan sanayilerinden uzak dur.samsung,bosch, siemens olabilir.

Bosch ilk tercih olsun. bir bütçe belirtmemişsiniz nokta atış yapamyorum.

Samsung çıkardığı teknolojiyi mükemmel bir şeymiş gibi sunmaktan başka bir şey yapmıyor. Ecobubble'lı makina var bende. Yeni aldım. Ama sırf ecobubble için makina alınmaz. Ben mecburiyetten samsung aldım. Tanıdık aracılığıyla.

Normal şartlar altında tabii ki bosch alırdım. Eğer bütçe kısıtınız yoksa:

www.bosch-home.com

orta seviye bütçe için:

www.bosch-home.com

bütçe çok düşükse:

www.bosch-home.com

Bu ayın başında miele aldık biz de. Ama hiç mutlu değiliz. 19 yıllık bosch gibi gıcır gıcır yapmıyor ya da sorun biz de bilmiyorum.
Şu an keşke bosch alsaydık diyorum. Bence bosch için biraz vakit ayır. Her bütçe için ürünleri var.

Arçelik'in en ucuzundan aldık biz 6kg kapasiteli. 3 kişi doya doya kullanıyoruz. öyle çok para bayılacak bir ürün değil çamaşır makinası. yaptığı iş belli zaten.

7 kiloluk daha iyi bir seçim olur, samsung kullanıyorum tavsiye ederim

bosch, ama alman malı olanlarından. mümkünse 1400 devir sıkan 8 kiloluk bir makina.

3 kisilik aile icin altus bile yeter ki altus iyidir.

Kesinlikle hotpoint ariston al diyorum ama en az 7 kg olsun. Ben 8 kg`lik kullanıyorum çift kişilik yorganlar için falan iyi oluyor. Hotpoint hem temiz yikiyor hem de fiyati diğerlerine göre çok uygun

kalite arıyorsan profilo al

Alanım değil; öncelikle bunu belirteyim. Ama böyle bir bölümde okumak için matematik altyapınızın olması gerekir diye düşünüyorum. Lise 1 matematiği ile zor. Zorluğu, kolaylığı size bağlı. "Bu tür şeylere kafam basar." derseniz
gitmeden matematik çalışın. Liseler için olan matematik kitaplarından faydalanabilirsiniz. Bu konuların lisede işleniyor olması lazım.

zaten ilk sene gerekli matematik (türev, integral) ve lineer cebir (matrix falan) dersleri verilir sanıyorum. ilk iki dönem böylece matematik temeli atılır, business mathematics dersleri de ikinci sene başlar diye biliyorum.

lineer için ocw.mit.edu adresinden ders alabilirsiniz. soldaki video lectures kısmına tıklayınca ders vidyoları da geliyor. temeli okul başlamadan atmış olursunuz böylece.

calculus için de ocw.mit.edu adresi var.

bölümün ders programları falan var mı elinizde? orda ilk sene temel matematik dersleri vardır zaten büyük ihtimal.

matris determinant konusu lise 3'te gösteriliyordu en son. Şimdi nerede bilmem. İşinize logaritma, türev, integral gibi şeyler yarayacak. Bunlar da doğrudan lise son sınıf konusu (logaritma lise 3 olabilir) ama eşit ağırlık ve sayısalcılar için. İki ay boyunca ygs-lys matematik kitaplarıyla çalışabilirsiniz. Fem, final yayınları tavsiye ederim. Alın çalışın, anlamadığınız yer olursa anlatırım. Onun haricinde çok zor. Çünkü ileri düzey konular hiç bilmeyen için.

@edy, ikinci attığım linkte derslerin listesi var. business math ilk dönem başlıyor hemen. şurda da haftalık program var hatta: www.th-nuernberg.de

@hohoya, gerçekten de sanırım profesyonel yardıma ihtiyacım var :s sonuçta bir konuyu bilmeden onunla ilgili olan diğer konuyu anlamam çok zor. mesela türevin temel konuları nedir? atıyorum bölme işlemini yapabilmek için çıkarmayı bilmek şart. bu şekilde anlatabilirim sanırım derdimi.

@ lord raziel, mesela şunu buldum şimdi: www.fbc.ac.za

başvuru aşamasında aynı böyle sorulardan oluşan bir online analitik beceri testi yaptılar, onu da geçmişim ki kabul aldım. eğer böyle şeyler olacaksa süper, ama tabii ki böyle olmayacaktır.

istatistiksel veri okuyabilme ve grafik okuma bilgisi az çok var. ielts'te bile çıktı, en azından o azıcık da olsa temel olmuştur heralde :) ama bana logaritmayla şu şu grafiği çiz deseler şu an için tabii ki ne olduğunu bile bilmiyorum.

@letheavendangered

türev tek başına bir konu zaten. ondan önce fonksiyonları bilmelisin. fonksiyonları bilmek için de kartezyen çarpım, bağıntı gibi konuları bilmen gerek. özel ders al o zaman. en hızlısı odur.

onlarca business mathematics kitabıyla içli dışlı oldum, matrisin tersiyle konuya gireni ilk defa görüyorum :)

göz korkutmasın genelde temel kavramlardan (cebir, fonksiyonlar vs) başlayıp onun üzerine inşa ederler. biz şunu okutuyoruz fena bi kitap değil: www.scribd.com

syllabus falan bulabiliyorsanız daha kolay olur plan program hazırlamak. ama dedikleri gibi financial accounting falan 4 işlem dersleri, aman aman matematik bilgisi gerektirmiyor.

üniversite sınavlarına hazırlık konu anlatımlı matematik (LYS) kitaplarını alın. Orada limit türev integral ile iligili basit anlatımlar oluyor. İşinizi görür. Bussiness mathematics nedir bilemiyorum tbaii.
Onun dışında çok zorlanmazsınız. Bütün bu saydıklarınızı öğrenmeniz için lise 1 matematik temeli yeterli.

- siz?
- sayın araştırma görevlisi
- sevgili araştırma görevlisi

hocam.

ben ilk sene gerizekalılığımdan abla demiştim, bayağı bozulmuştu. sonradan hocam dedik tabi.

bebişim?

Fakülteden fakülteye, bölümden bölüme değişir. Bazı bölümlerde "Hocam" demezsen kan alırlar; bazı bölümlerde sevilen ar.gör.lere "Abi/abla" denip sevilmeyenlere "Hocam" denir. Nadiren de ismiyle hitap edilir.

öğretmenim.

Sevilip sevilmeme değil de abi/abla işi çok çiğ geliyor bana. Bir öğrencim bana bir defa abi demişti ama yanlışlıkla. Çok da aşırı efendi kibar bir çocuktu. 1sn içinde 25 defa özür dileyip hocam diye düzeltti. Öyle korkudan falan hoca denmesini istemem elbette ama godsparticle bey bile kabulüm de abi denmesi çok cıvık.

reyis

müdür naber?

örtmenim

1. sınıfta ya da hz falan değilsen ismiyle hitap edersin. tabi yeni mezun falan biriyse. 40 yaşındaysa hocam dersin.

hocam diyoruz

"hocam" diyorum, cümlelerimi "siz" kullanarak çekimliyorum. olması gereken de bu bence.

hocam.

genelde hocam, hoca diyecek kadar saygı duymadıklarıma siz, belli bir muhabbetim olanlara aga

canısı

Abi abla diyordum ben

Mezunum Hala da telefonda veya yaninda abi diyorum

yiğit hocam mesela.

valla benim aram çok iyiydi , beraber geziye gitmişliğimiz de vardı .

yanımızda birileri varsa siz , hocam diyordum .

kimse yoksa abi diyorum .

Hocam. Karşılıklı konuşmada da siz diyorum.

hocam iyidir.

32. Hicbir sinavs girmiyorum.

şükür girdiğim sınavlarda birazcık da olsa başarılı oldum hep. ales ve yds'ye öylesine girip iyi puan yapınca mastıra başladım hasbelkader. belki ileride kpss'ye girmem gerekebilir. bir noktada çalışmam gerekmeyecek kadar çok zengin olursam belki boğaziçi tarih falan için lys ygs kasabilirim. 24

22, istanbul, e.

şu sıralar bir sınav hazırlığım yok. jlpt, ielts, toefl var yakın gelecekte.

24, idari yargı ve yds

17 sbs

30 kusur, ehliyet sinavi. Turk ehliyeti bulundugum ulkede gecmiyor malesef.

ben galiba kombine alsam iyi olacak. hepsine giriyorum (çoğu hobi). yaş 30

19, ehliyet.

24, erkek, bitti lanet olası sınavlar.

işimde gücümdeyim.

31 diyebilirim artık yukarı yuvarlayıp. Daha çok var ama doçentlik sınavı olacak, şimdi başlasam anca gibi.

20. hiçbir sınava hazırlanmıyorum ama dışardan işletme okumayı ve önümüzdeki yıl falan ielts veya toefl'a girmeyi düşünüyorum. sanırım 2 sene geçerliliği oluyor onların... alayım sonucumu dursun kenarda, lazım olur yarın bi gün. hem hiç değilse kendimi test etmiş olurum.

24, yüksek lisans sınavları

23, henüz kararlaştırmış değilim ama sanırım ales

19 yeniden ygs

28 goethe almanca B2

22, tus

21 direksiyon sınavı. Yazili degil ama idare edin

Dediğin gibi 30 kilit yaş. O yaştan sonra akademik bi çizgide ilerlemiyorsan sınavlar tükeniyor.

31, hiçbir sınava girmiyorum.

26 kpss tus hariç hepsi.

20, 2.kez LYS maratonu yeni bitti, 25'den sonra ALES olacak.

yaş 25. yakın zamanda girmeyi umduğum sınavlar: yds, ales, toefl, gre. hazırlandığım sınavlar: ? ama bana bakma ben çok tembelim misal yazın başından beri organik çalışacağım diyorum ama hala kitabın kapağını açmış değilim.

22. Birkac yil sonra tus

23 kpss(önlisans)

21, ygs-lys

uydu iyidir. ben kullanıom. ama sana ne lazım? hız mı? kotasız mı? ucuz olsun kotalı olsun mu?

@siradisi, hacı nasıl oluyo o işler ben anlamam etmem. ortalama bi tv izleyicisiyim açıkçası çok ekstralarım yok yani. (ama açtığımda belgesel veya film veya tarihi bişi yer alan bi platform işimi görür)

teledünya

@üşüdüm, diğer platformlarda yok yani dimi bunlar? (hazırlık maçları olmadığını biliyorum da)

dsmart ta bir alternatif

dsamart film paketi alırsan başından kalkamıyorsun. Sabahtan akşama hop bir o film bir bu film iyice asosyal oldum. Her gün sabah hatırlatıcıya ekliyorum beğendiğim filmleri belgeselleri. Saati gelince kanalı değiştiriyor. Sabahtan akşama kadar öyle öyle izliyorum.

dsmart full paket (şampiyonlar ligi maçları dahil) + internet beraber 83 tl civarı.

Kardesim icin arayan bir dersane ne olur ne olmaz diye iki sene sonra sinava girecekleri de hazirlayacaklarini, kapanirsa ise yarayacagini kapanmazsa da bilgilerin tekrar edilecegini falan soylemisti. Ne kadar emin bu soylediklerinden bilemem tabi ama kapanmama ihtimali de var sanirim.

dershane ismiyle vedalaşırlar en fazla. M.E.B. denetiminden çıkarlar. Ders merkezi, üniversiteye yardım merkezi vs. gibi abidik gubidik isimlerle yeniden karşımıza çıkarlar. 1 buçuk milyon insanın girdiği bir sınavda, dershanelere bu derece büyük talep varken bir anda ortadan kaybolmaları mantıklı gelmiyor.

maltepe'de bildiğimiz final dersanesinin logosuyla "hazırlık lisesi" gibi bir şey gördüm geçenlerde. muhtemelen böyle değişik isimlerle devam edecekler..