erken uyandım uyuyamadım. birazdan yarınki işlerime başlayacağım.

evden istedigim saatte calisiyorum. bu aralar sabah 6-7 gibi yatip oglen 12-1 gibi kalkiyorum. sen neden uyumadin?

öğlen üçte uyandım. okula gitmek gibi bir planım da yok.

@hopeless Akşam çok kahve içtim galiba, uykum kaçtı.

Hala uyumadım. Ama size göre 2 saat geriden geliyorum. Aksam sadece 30 dk kestirdim diye butun bunlar. Hoş resmen bi haftadır bu saatlerde uyuyp 12 1 gibi kalkıyorum. İş olmadıgı için iyice saldık

korkuyorum günlerin geçmesinden

fazla pişirmişsinizdir, 10 - 15 dk civarında yeterli olur somon için tavada..

somon için tavada 10-15 dakika çok fazla. iki tarafı 3'er dakika pişse yeter.

yine de ufak ufak olması garip. evet çok kolay ayıklanır ama kendi kendine de parçalanmaz normalde. donmuş değildi di mi?

hayır donmuş değil.
aksine ısrarla sormuş eşim taze olup olmadığını. balık reyonundaki eleman da balıklar günlük geliyor, bizde asla olmaz bayat balık demiş.

kaldı ki migrostan daha önce aldığımız balıklar hep tazeydi.
belki çok pişirilmiştir.

çok piştiği ve pişirirken çevrildiği için parçalanmış.
sıkıntı yok.

teşekkür ederim
konu kilit :)

fırında yapınca hem daha sağlıklı hem de daha pratik oluyor.

güzel miydi bari?

@pispinti: güzelmiş.

Cok piştiği için. Gecen fırına attım üzerine Pesto sosu sürdüm dedim o da iyice pissin çiğ kalmasın öyle olunca balık parca pinçik oldu yerken. Kıvamında pişirmek gerek ama pestolu harika oluyor dene mutlaka

vermek istediğin sır karşidaki kişinin ailesiyle ilgili dimi yanliş anlamadim ?
tanidiğin biri olmadigini varsayarsak bilmesi gereken bişeyse bile arada sen kalirsin gibi duruyo

Evet karsıdakinin ailesiyle ilgili ve bilmesi onun yararına. Baska nasıl olur ya mektup filan. En risksizi facebook duruyor. Mesajı atip görünce hemen silmek hesabı. Benim söyledigim ögrenilirse hic iyi olmaz benim icinm

Evin cekemeyeni sen misin,birak abi niye baskasinin isine tas koyuyorsun?

@duptıs
arkadasm durumu bilmiyosun, o kisinin bunu bilmesi gerek.Benim de hic bulunmayacak sekilde söylemem. Biraz beyin fırtınası yau.

Arkadasinin telefonunu al ara subeyi iste telefona meramini anlat.ya da mail gonder ara subeye sor mailini.

-ahmet olm sen bankada çalışıyon ama banka sizin lan. sen aslında gm'sin ama annen baban....

adam gider ankesörlü numaranın yerini bulur, mobeseden de seni.

sen mail al fake sonra at ya da skype'dan kontür al ama bu ne kadar anonim olur bilmem.

bulabilecekse çok ihtimal var ama bulabilir mi(yasal yollar, bulmak istemek bıdı bıdı) işte sıkıntı orda.

Bence de fake mail adresi en iyi çözüm. Okuyup okumadığını bilemiceksiniz en büyük sıkıntısı bu.
Sizi ip numarasndan bulmaya çalşmaz heralde.

internet kafeden bir gmail hesabı açıp gönder maili gitsin, gelip kafenin kamera kayıtlarına bakacak kadar seni bulmaya niyetliyse ankesörlü telefonu mobese'den bakarak da seni bulabilir,

Eğer varsa "geleceğe mail atma" gibi bir şey yap, mesela yaz maili, yarın göndersin gibi ayarla, tabi internet kafeden. öyle bir şey vardı diye hatırlıyorum

calistigi banka subesine mektup gonder ptt aracılıgıyla.
ya da internet cafede mail adresi al mail at ancak onda da spame dusme ihtimali var.

Dijital ortamda yaz, mektup olarak ver.

ankesorlu telefondan arayip konusursaniz, vermek istediginiz mesajin tam olarak iletildigini ve net olarak anlayip anlayamadigini anlayabilirsiniz. diger yontemlerde geri bildirim olmayacagindan bence gorev basarisiz olabilir. bu arada butun mobeseler ayni cozunurlukte degil ayrica her onune gelen mobese kayitlarina bakamiyor.
hadi diyelim bakildi, hadi diyelim mukemmel cozunurlukte bir kamera da mevcut, yapacaginiz tek sey siyah bir kapsonlu giymek, ki hic ihtimal vermiyorum. isterseniz youtubedan birkac mobese videosu izleyin, o cozunurlukte insan anasini zor tanir yani...

vpn kullanıp fake bir skype hesabından aramak geldi aklıma.

Arabası falan varsa bir aksam ya da sabah o kullanmadan camın üzerine koy. Yani o arkadasta manyak ise seni bulur gibisinden en temizi bu. Ya da dısarda birini ayarla ona mektubu versin sonra ortamdan kosarak kaybolsun ya da taksiyi hazır tutsun. Yalnız cok film gibi oldu he. Orda olsam ben sana yardımcı olmak isterdim inan ki bu konuda mektubu verir kacardım.

@Yurdakul

Duyurularım arasında sacma baglantılar kurmasan iyi edersin. Bu olay baska, o iş başka. Aile sırrı böyle bir sey olmuyor merak etme.

1 kez aşırı mutlu eder ve çok kötü can yakar. Sonrakilerde bi alışmışlık olduğu için "bana ne oluyor? Napıyorum?!" soruları kafanızı kurcalamaz, tecrübe sizi daha temkinli yapar.

Bonus cevap: Sıfır. Zaten bunun iyi bişey olmayacağını düşünüyorum çünkü aşık olmak sizi bambaşka birine çevirir, onun hayatı-istekleri sizinkinin önüne geçer. Boynunuza kendi elinizle tasmayı takıp ipi onun eline verirsiniz.
Mutlu bi evlilik için mantığınız da çalışıyorken o kişiyle mutlu olabilmeniz gerekir.

Hayır, insan birkaç defa aşık olabilir. Ama tabi lise aşkının falan tadını aramamak gerekir sonrakilerde.

Bonus cevap: O ihtimal elbette var ama 30 seneyi aşık geçirme ihtimali %0.

aynen ask mevzulari konusunda tek bildigim asik olmanin kotasi oldugu. bir insan bence kendine sunun icin yaptigim su seyi suna da yapar miydim demeli. sonra insan dusunuyor hee demek oyle asik degilim sonra da iyice idrak ediyor ben bir daha boyle asik olamam. ama omur de oyle gecmiyor eger o kisiyle olamazsak. su noktada uzuldum sanirim devam edemeyecegim.

Ya valla düşünüyorum sanki hepsine aşık olmuşum gibi davranmışım ama sonra bir daha düşününce sanırım işin içinden çıkamıyorum. Birisinin arkasından sanki yakınım ölmüş gibi aglamıştım günlerce o da 3 ay mı ne sürmüştü hani bi olayı da yok ama şimdi düşünüyorum ne kadar salakmışım diyorum. Sonuc olarak ne kadar salakmışım demediğim bir ilişkim oldu 2bucuk sene sonunda ben bitirdim sanırım ask bitiyormuş.

turgut uyar'ın bir sözü vardı tam hatırlamıyorum ama. ''aşk söz konusu olduğunda birinci de ikinci de üçüncü de ilktir'' gibi bir şeydi sanırım. sadece bir kez aşık olunur lafının ben olayı dramatikleştirmekten ibaret olduğunu düşünüyorum. bunu diyenlerin ya karşısına ''o'' insan tekrar çıkmamış muhtemelen.

Çok degildi ama bana göre baya zengindi.yine olsa yine reddederdim herhalde. Bu işin para ile alakası yok.

Evet basima bela olur diye. Yasi buyuktu sarma ihtimali soz konusuydu.

etmedim, muhtemelen de etmem. ayrıca bu işin para ile alakası yok demek koskocaman bir yalan. bunu ispatlamak için kağıt toplayıcı çocuklardan biri ile birlikte olmanız lazım.

insanlar her paralı insan kadınları etkiler demiyor zaten.

aylık gelirini hesaplamadım ama benim reddettiğim üst limit aylık 35-40 bin diye tahmin ediyorum :D

reddetiniz mi derken ? askini mi ? sevgisini mi ? iliski teklifini mi ? ucretini mi ?

Baya zengin kızı reddettim. Güzeldi de ama huysuz işte

Bende ailemin bulduğu çok zengin bir kızı ret etmiştim. Kız çok havalıydı gucci ayakkabılar lv çantalar kültür sıfır tabi yani onu yanında biblo gibi gezdireyim istediler tam olarak. Kabul etmedim bu iş parayla hiç alakası yok demek yalan ama parayla olur demek de yalan. Herşeyin bir orta noktası var hayat beyaz yada siyah olmak zorunda değil.

zengin birileriyle henüz hiçbir yakınlaşmam olamadı. yakınlaşma derken cinsel manada demiyorum, close encounters of the third kind misali, hiç yakınlarında bulunamadım yani.*

ben kate upton'ı bir kere bile görüşmeden reddettim :)

Ben bayagi zengin birisiyle takilmistim, sirf yatlari 300k yi rahat geciyordu. Kiz psikopatti biraz kactim kizdan.

Çok çok dehşet bir zenginliği yoktu fakat umut verici biriydi bu konuda. ben reddettim bir sene sonra şirket açtı yat tekne falan aldı. İnsan hoşlanmayınca hoşlanmıyor yaa

Etmedim çünkü öyle birinden herhangi bir teklif gelmedi. Eğer gelseydi de büyük olasılıkla reddederdim çünkü o tip insanlara biraz önyargılım. Uyuşamayız gibi geliyor, mutluluk anlayışım bu. Paraya düşman değilim. Herkesin mutluluk anlayışı farklı, benimki uyum ve huzur. Parası için bi insanla herhangi bir ilişki içinde olan insanlara saygı duymam gerekiyor mu, belki gerekiyordur ancak duymuyorum.

Aylık gelir yanlış bir ifade. Net kazanç denilmeli. Atıyorum 300 bin tl gelirin olur ama 400-500 bin tl de giderin olur. Çok tanıdığım var arabasının, teknesinin, villasının, özel işlerine bakan yardımcılarının, sosyal hayatına harcadığı paranın, yurtdışı seyahatlerinin, kulüp harcamalarının, vs. giderleri, gelirinden çok daha fazla olan. Bunun sonucunda da ya borç,harç alıyor ya dolandırıcılık yapıyor ya da aileden kalan mirası bir bir tüketiyor. Ama sadece paraya bakan yüzlerce kızla da beraber olabiliyor...

Soruya cevap olarak reddettiğim oldu, bana bu gözle bakan kızı da anında reddederim.

Bu duyuru da tikleri neye göre verdin valla anlamadım bizde gavatlık ki adam yerine koyup cevap yazıyoruz. Sen ver 300k ya kurtul.

evet. çok zengin ama psikopat mafia ailesi olan bir kızı.

Evet- hatta birden çok.

Zengin olmak bir asset kim daha iyi şartlara sahip olmak istemez ki ama tek başına anlam ifade eden kriter değil. Buna neden şaşırılıyor anlamıyorum.

aylık 300k vay be.

3,5k kazanıyorum, piyasaya hiç açılmamak gerek para hesabı yapıyorsanız.

eski kız arkadaşım hayvan gibi zengindi, 2 sene sonunda ayrılmaya karar verdim. ilişki başında cok zengin oldugunu bilseydim de bu kararımı etkilemezdi sanıyorum. zengin insan cimri olur genelde, cogunlukla parayla ilgili sıkıntı yaşanıyor. fakir olsun net olsun daha değerli bence.

ettim ama ben de zenginim? sayılır mı

terk bile ettik.

bir şeyleri tek başıma başarabilmek benim için her zaman daha kıymetlidir. çünkü herkes gidebilir, her ilişki bitebilir ve kendine kalan yine sensindir.

tabii ki ben yaptım, ben başardım. ama sevdiklerim olmasa bunu başaramazdım da derim. illa işin içinde olmaları, beraber çalışmamız gerekmez. varlıkları yeter.ki tek çalışmayı tercih ederim.

@dissendium, kendi başardığın şeyi de ailenle kutlayabilirsin; soru o değil.

senaryo 1: maratona hazırlanırken kimse sana özel olarak destek olmadı, arkadaşların senin antrenman saatlerine uygun plan yapmadı. sen kendin vaktinden arttırdın, çalıştın, birinci oldun.

senaryo 2: maratona hazırlanırken annen her sabah kalkıp yiyeceğini hazırladı, arkadaşların planlarını senin antrenman saatlerine göre düzenledi. bir sabah erken kalmak istemediğinde sevgilin arayıp uyandırdı antrenmana geç kalma diye. onların yardımı sayesinde birinci oldun.

bu iki senaryodan hangisini seçersin sorusu bu, "koşarken giydiğin ayakkabıyı nike yaptı başarıda onun da payı var" sorusu değil.

Benim tercihim sevdiklerimle birlikte başardım olurdu ancak gördüm ki sevdikleirmle başaramıyorum o yüzden ben yanlız başardım olmuşum hep.
Bence bunun 2 sebebi var dışarıdaki adam kendi çıkarına bakar sen insiyatif alsın kaç yıllık arkadaşım derken bir bakmışsın satmış,öbür taraftan fazlaca doğrucu aile bireyleri veya arkadaşlar bu kişiler senle kendilerine göre çekinilen veya yanlış birşey varsa yanlışa seninle birlikte hayatta adım atmıyorlar bu yüzden hep tek kalıyorsun.

Eğer birlikte başardım demrk istiyorsann anne baba hariç yaşıtın kan bağın akraban olmalı birlikte yetiştiğin anca bu türden insanlarla birlikte başarabilirsin

1. Çünkü 2.nin bi gerçekliği yok. Anan baban ve eşin dışında kimse senin iyiliğini gerçek anlamda istemiyor.

BI kac seneye kadar herseyi hatta hiçbirşeyi salt ben bile yapmadım. Dediğim gibi şuan bi kaç senedir kendim birseyleri basarmaya calısıyorum fakat nasıl ağır bir şeyse çoğunlukla kendimi yılmış mahvolmuş görüyorum. Sonra kendi kendime aglıyorum yanımda sadece bir kişi olsa böylr olmayacak belki de diye ama şuan ki bu durumu da ben istedim. Malesef benim içinde bulunduğum seyi bende anlamlandıramıyorum.

Sevdiklerimle birlikte başarmak isterdim, ama nedense hep tek başıma başarmak zorunda kalıyorum -ki ben teknik olarak tek başına enerji bulamayan, enerjisini başka insanlardan sağlayan bir yapıya sahibim. self motivation çok düşüktür bende. Ama nedense, etrafındaki insanlar senin başarısızlığından besleniyorlar, bu bi' şikayet değil durum analizi sadece. Birlikte çok daha iyisini yapabilecekken, yani ona aslında ihtiyaç duyarken yanında olmaması ve sen başardığında koşa koşa yanına gelmesi. işte insanın özü bu. O yüzden kimseye ihtiyaç duymadan başarabilen kişiler varsa aramızda o daha kıymetli. Ama sevdiklerinle başarmak çok daha değerli. Ben insanın başına gelenlerden(hayatın öğrettikleri yüzünden) ihiyaç duyduğu halde kendi kendine başarma tarafında koşuyorum hep. etrafımdakiler ''sen bunu yalnız becerdin'' diyorlar, bense keşke hiç becermeseydim de böyle olmasaydı diyor(d)um. Gelgelelim, artık takım çalışmasına bile tahammülü olmayan, yorumları bile sadece bana bakış açısı kattığı için dinleyen birisi haline geldim/geliyorum. çok acıklı.

evet

bataryanız ilk zamanlarki performansının çok çok gerisindeyse batarya değişimi sizi biraz rahatlatır.

ancak powerbank her açıdan daha avantajlı. harici güç kaynağı olarak usb ışık falan da bağlayabilirsiniz. başka cihazları da şarj edebilirsiniz.

powerbank pratik kolay paylaşılabilir 10000 lik xaomi aldık memnunuz.

valla ikisi de desem abartmış mı olurum :/ telefonu kullanım sıklıgına göre düşün. şu ara kullanmadıgım için ikiside yatıyor fakat öncesinde can kurtardıgı oldu

yedek bataryayı şarj etmek sıkıntı olacak sanki? bana sorarsan; bataryayı değiştirip, 10000 değil de daha ufak bi powerbank al. bende 10000 lik var taşıması dert oluyor. zaten bi kez 0-100 şarj etse yeter tahminimce. açıkçası ben pişman oldum 3000 mah civarı bişi almadığım için

powerbank +1 bir sürü şey şarj edilebiliyor hele yüksek kapasiteli alınırsa defalarca şarj imkanı var

Ben yedek pil hayranıyım. 3 yedek pilim vve 2 pil şarj cihazım var. Evden çıksam 3 gün priz aramam. Powerbank'ın telefona takılı beklemesini sevmiyorum, %100'e bir anda çıkmayı seviyorum. Evde bile telefon hiç şarj cihazı görmez benim.

Ancak yedek pili aliexpress'ten alma. Türkiye yetkili teknik servise söyle, onlar kargoyla göndersin orijinal ürünü.

diziyi izliyodum. tarzım değil zaten de yine de band'ı sevmedim. dizinin ekmeğini yiyolar bence.

dizinin tek bir bölümünü bile oturup izlemedim. ara ara denk geldikçe bakardım. youtubedan da komik sahnelerini izledim hep.
yokluğunda isminde bir şarkısı vardı. onu çok beğenmiştim. diğer şarkıları dinlemedim.

diziyi takip ederdim, severdim. ama onlara olan bu hayranlığım, ali atay'ın böğürdüğü, ali atay'ın sesinin güzel olmadığı gerçeğini görmeme engel olmuyor.
bizim ülkede bir kulvarda başarılı olmuş kişileri, diğer alanlarda da başarılı görme garabetinin bir örneği de bu işte. mükemmel oyuncu olduğu, çok güzel şarkı söyleyebileceği anlamına gelmiyor.

diziyi izlemedim, arada denk geldiğim oluyor bu şarkılara, Yokluğunda biraz dinlenebilir gibi diğerleri pek hoşuma gitmiyor.

Diziyi ilk sezon bir de son bilimlerini özledim. Severim. Şarkılardan bir tek yokluğunda'yı dinledim ve gideri var.digerlerini bilmiyorum.

diziyi izledim ama bitirmedim niyeyse sıktı bi süre sonra. sanırım bir tek begenmiş olacağım adamın butun sarkılarını.

Diziyi izledim. Sarkilar fena degil. Kotu denemez ama vaoov superlik bir durumu da olmadigi asikar.

yokluğunda gibi bir mikemellik varken sevmemek mümkün değil . "gitmee kaybedince daha çok seveceksin"

yokluğunda şarkısını ezgi aktan'dan dinlemeyi seviyorum baya
www.youtube.com

edemedi.

0 hayal.Evlenmem asla.

hayal etmiyorum. olursa olur olmazsa olmaz havasındayım.

50 kaat dugun, 50 kaat ev etti 100 kaat. bunun baska masrafları da var.120 diyelim.

120 bin liraya ortalama olarak 350 liradan 342 saat rus çağırırsın. yani bir sene boyunca her gun. 7 seneye vursak haftada bir.

Anladınız siz.

tamam tamam çok iğrencim.

Umut bu topraklardan gitti. De her an bisiler olabilir. Azicik karmaşık bi durum. Ama bakalim. Gerci düğünleri sevmem nikah yeter de kiz ne söyleyecek o var.:) dedim ya karmaşık her sey bir ışık bir hayat belirtisi. He bir de hastalik davasi var onu ne yapsam bilmiyorum.iyice bir kontrole girmem lazim.anlik unutkanligimdan alzheimer şüpheli denmisti. Orada kalmistim.bu yüzden den de hizli koşmak umudunu kirmak istemiyorum kizin.

Hayal etmiyorum, olursa olur olmazsa olmaz +1

ediyorum ama doğal olarak sadece "iyi olacaksa olsun" kafasındayım, yoksa "artık evlenmek lazım" diyerek kendimi evlenmeye zorlamam. evlendikten ve daha da kötüsü çoluk çocuğa karıştıktan sonra ayrılmak zorunda kalmak inanılmaz korkunç geliyor bana. iki kişi olsa neyse de çocuk büyük sıkıntı. bütün o hayat düzeni, birliktelik anlayışı falan... düşünsene, hayatını paylaştığın insan her şey iyi giderken birden sana garip gelen tavırlar takınmaya başlıyor. bir hafta geçiyor, bir ay geçiyor ama hiçbir şey düzelmeyip aksine kötüleşiyor. iletişim kuramıyorsun. heyecanımı kaybettim diyor, eskisi gibi değil diyor vs. kafayı yerim ben. böyle bir şey tecrübe etmeyi kesinlikle istemiyorum. ne bileyim 4 yıldır evlisin, kredi çekip eve arabaya neyin girmişsiniz, akşam portakal soyup dizi izliyosunuz ama ya eşinde ya da sende bir acayiplik hasıl oluyor, aranıza soğukluk giriyor. çözemiyorsunuz da. abov. böyle şeyler çok fena. hani karşılıklı olarak "yok ya biz anlaşamıyoruz" dense eyvallah da bir tarafın "la noliy?" deyip kalakaldığı ilişkiler bana inanılmaz korkunç geliyor.

o yüzden mutlu bir evliliğimiz olacaksa tabii ki istiyorum, hayalimde "mutlu evlilik" var, bu istediğim bir şey. yok öyle olmayacaksa, böyle daha iyi. evlenmeyi istiyorum ben çünkü karakter olarak tam bir "loner" olmama rağmen hayatımda biri olsun istiyorum. hayatının doğru/düz olmasını birine bağlamak doğru değil, bunun farkındayım ama hayatımda biri olsa motivasyonum, sorumluluk bilincim, bokum püsürüm daha yüksek olurdu diye düşünüyorum. sevgilim varken öyleydi çünkü. daha özgüvenliydim, daha "akıllı"ydım, çalışkandım vs... öte yandan, üçüncü senede pat diye çekip gidecek bir kadındansa ömür boyu yalnız kalmayı tercih ederim. daha iyisi olmuyor diye kendimi en dibe çekecek değilim.

hayal? o kadar zor bir şey mi ki?

no
(yazmayı üşendiğim şeyi stavro yazmış. onun dediği+1, bi de balpolen'in dediği:))

Hayal edecek kadar çok istediğim bir şey değil.

Kısmet.

Hayir. Oyle bir hayalim yok. "Kessinlikle hicbir zaman evlenmeyecegim" demiyorum ama evlenme planim, ilerisi icin boyle bir niyetim simdilik yok.

burada hepsi istemem yan cebime koy havasında.
aldılar da siz istemediniz.

Evlilik süphesiz ki cok güzel fakat cok zor bir kurum. Sorumlulukları cok agır. Birgün yalnızlıgımdan sıkılırsam neden olmasın, fakat böyle keyfim cok yerinde.

Hayır.

Benim kafamdaki erkek ile, yani yanımda eşim olarak görmek istediğim insan ile yollarımızın kesişme ihtimali sıfır. Denk gelirsek evlenirim ama olmayacak duaya amin denmez. Ben bunu kabullendim artık.

Bazen düşünüyorum ortalara gelmeden "aman aman eksik olsun" diye bitiriyorum, hayali bile zor.

Valla evlilik zor zanaat. Ve cok büyük bir sans. Bakıyorum kendime o şansın zerresi yok bu yuzden dün geceki gibi rüyalarda yasıyorum o telaşı falan filan.

hayır. aslı çok tatlı insanlarla tanıştım ve doğru zamanda doğru tepkileri verebilseydim şimdi efsane bi evliliğim olabilirdi, ama malın önde gideniyim..

hayal kurmak değil de; ölene kadar seveceğim, daha da önemlisi ölene kadar beni sevecek biri karşıma çıksa keşke diyorum arada. denk gelirsek, yakın zamanda olmamak koşuluyla evlilik de bunun bir sonucu olarak ihtimal dahilinde.

@gkct, yine de umut. "rabbin seni terketmedi" diye düşünmek daha iyi geliyor bana.

o kadar kafa dengi birini nasıl bulacağım... en önemli sorun bu. çok anlayışlı, uyumlu biriyimdir de, karşımdaki de en az benim kadar öyle olmalı.

ama çocuk çok istiyorum bak. iş yerine gelen bebekleri, çocukları seviyorum hep. özellikle o bebişler offf :) yerimmm.

ama gerçekten öyle bir eş bulabilir miyim ki... bilmiyorum.

evlilik değil de kafamın uyduğu biriyle birlikte yaşamayı hayal ediyorum. evlilik gereksiz bir şey bence.

hiç biriniz evlenmek istemiyorsanız bu memlekette yazın günde 5'er düğünü kim yapıyor ulan? diye size sesleniyorum.
çok leş ortamlarda bulunup da düzgün ilişki yaşamaya çalışan ben gibilerin evlilik gibi pembe hayallere dair umutları azalarak bitiyor. chuck palahniuk kitaplarından fırlamış gibi duran gerçekler yüzünüze tokat gibi çarptıkça "kocişimin piremsesi" tarzı mutlu, huzurlu evliliklerin aslında koca bir ilüzyon olduğunu anlayabiliyorsunuz.
insan huzur istiyor ama gerçeklerle birlikte o huzuru yaşamak ne kadar inandırıcı? farkındalık kötü şey. farkındalık gibi duygular evlilik gibi geleneksel mutluluk törenlerinin önünü tıkıyor.
benim genel görüşüm bu. piremseslere ve altın yaldızlı örtülere selam olsun.

Gercekten sevdiğim ve iyi anlaşabildiğim insanla tanışmayı hayal ediyorum ben. Gerisi gelecekse zaten gelir.

hayal etmek değil de istiyorum ya. düzenli bi hayatım olsun, hanımı alıp arabayla biyerlere gidelim falan istiyorum.
şu an ailemle yaşıyorum. sanırım bu yüzden.

evlenmek istediğim kişiyi buldum sevgilim teklif etsin diye bekliyorum :D

"eli eli lema şevaktani" diye verdiğim cevap silinmiş iki kişi arasındaki konuşma gerekçesiyle. Bir cevabın silinmesi ilk kez bu kadar komik bir şey olarak gözüktü :)
Umut etmek veya umutsuzluğa kapılmak kişisel kararlar. Fakat yaşadığımız dönemde öyle ya da böyle mutlu olmanın gerekliliği üzerine sunuluyor her şey. Yıllarca hiç gelmeyecek birini beklemek ya da bir kişiye içtenlikle bağlı kalmak insanlarda vebalı görmüş izlenimi uyandırıyor. Aksi gibi bir durumun gerçekliği sorgulanamıyor bile. Çarçabuk mutlu olmayı isteyenler mutluluğu bekleyenleri anlayamıyor kısaca.

Hayal etmiyorum planlıyorum.

hayal etmiyorum da ne zaman olacak nasıl olacak diye merak ediyorum ve korkuyorum

kesinlikle hayır. hiç o yola giresim yok.

16 yaşımdan beri ailemden ayrı yaşıyorum. Aileyle yaşamanın bireyi kuraklaştırdığına inanıyorum. “Aile bir mayın tarlasıdır, birey olabilmek için oradan sağ salim çıkabilmek gerekir” der Barış Bıçakçı.

Yaşı 20 ve üzeri olup bir de üstüne maddi açıdan yeterli güce sahip olmasına rağmen ailesiyle yaşamaya devam eden insanlara -ailede birinin bakıma muhtaç olması gibi ekstrem bir durum olmadıkça- pek hoş gözle bakamıyorum bu durumda.

20 yasindan beri yurtdisinda, ailemden uzak yasiyorum.

Isi gucu olup ailesiyle yasayanlari cok acayip buluyorum. Cogu da ailesine bayildigindan degil, anneyi hizmetci gibi kullanabildigi ixin kaliyor, yemek yapiliyor, bulasik-camasir yapiliyor, utu yapiliyor, ev temizleniyor.. bunlarla ugrasmak istemiyolar bence icten ice ama disariya ve kendilerine tabi ki yalan soyluyolar.

Isi olup, hala ailesiyle ayni evde kalanlarin evde anneleri yerine yemek yaptigini vb hiiic sanmiyorum.

Neyse, en azindan paylasimli evde odaya cikacak kadar geliri olan biri cikmali, cikmazsa acayip gozuyle bakarim, evet. Gecerli sebep baska, disaridan gordugumu soylerim.

25 ve üzeri. ailem ve işim aynı şehirde. üst sokakta tek başıma ayrı eve çıktım. erkeğim ve şu an ailemin evinde kanapede uzanırken yazıyorum. arada orda, arada burada yaşıyorum. cevabım mantıklı.

20den beri yurt dışındayım. bende aynen maddi açıdan problemi olmayan birinin 20-22 yaş sonrası ailesi ile yaşamasını garip buluyorum.

türkiyedeki arkadaşlarımın hepsi olgunlaşmamış, yaşamdan habersiz, erkekler kadınlarda anne yemeği, çamaşır yıkayan eve bakan adam istiyorlar, raconları var, erkek adam yemek yapmaz yapan kadının emrinde filan diyorlar. iyi eğitimliside kötüsüde bu mantık içinde 25ine kadar aileyle yaşayanlar.

çok garip. bazen telefon açıyorum, çamaşır yıkıyorum abi diyince gülüyolar, anlayamıyorum.

26 yaşındayım, ailemle yaşıyorum.
Aslına bakarsan pek hoşnut değilim bu durumdan, bi de kadın olunca illa kendime ait eşyalarım, kendi alanım falan olsun zevkime göre döşeyeyim istiyorum.

Ama ayrı eve çıkanların birçoğu pek huzurlu bi hayat sürmüyor bulunduğum şehirde. Tuhaf adamlar peşlerini bırakmıyor, sürekli kapıya dayanıp huzursuz etme hali var, bunlar hoşuma gitmiyor.

Çok ciddi bi ulaşım problemi, aile içi şiddet vs. olmadıkça çıkma taraftarı değilim.

14 yasımdan beri ailemden ayrı yasıyorum sayılır. o yaşımda bile yaz tatillerinde eve gelmek zulüm gibi gelirdi, çünkü ne bileyim yalnızken her anlamda kendine ait bir alanın oluyor ve birileri seni rahatsız etmeye baslıyor artık. şu an aileme çok yakınım ama beraber yaşamıyoruz. arada gidiyorum, canım sıkılınca dönüyorum. en güzeli böyle.

25 yasımdan sonra ailemle yasamayı düşününce korkunc görünüyor. böyle yaşayanları garipsiyorum fazlasıyla.

eğer kişinin iyi miktarda para kazandığı bir mesleği yoksa ve yalnız yaşama lüksünü göz ardı edebilecekse yapılabilir.

türkiyedeki düşük maaşlarla başka seçenek yok. tek yaşayan 35 yaşındaki bir arkadaşım geçenlerde maddiyat yüzünden ailesinin evine taşında bu yaşta.

Baska ulkede yasiyorum direkt. Ayni sehirde olsan bile eve cikmak mantiklidir.

Farklı şehirdeyiz, aynı şehirde olsak da ayrı yaşardım. Yeterli parayı kazanıp da hala ailesiyle yaşayan kişi birey olamamıştır, bu yaştan sonra olamaz da. Fragile lady ve kuehles blondes ile aynı görüşteyim böyle kişiler için.
Sevgilimden ayrılma sebebim oldu. Bundan sonra ailesiyle yaşayan adam dünya ahiret kardeşimdir. 29 yaşında kadınım.

26 yaşında erkeğim. 1 senesi yurtdışında tek, 1 senesi istanbul'da ayrı evde tek, 5 senesi yurt & arkadaşlarla ev olmak üzere 6-7 sene ailemden uzakta yaşadım. Şimdi işyerime yakın diye 2-3 senedir ailemleyim, maddi durumumu toparlayınca kendi evime çıkacağım (muhtemelen 2017 başında) Belli bir yaşın üzerinde aileyle yaşamak kesinlikle sorunlu bir olay ve kişilik gelişimini de etkiliyor (mesela çocuk gibi oluyorsun her işin hallolduğu için, sorumluluk duygun daha az oluyor, ikili ilişkilerine bile yansıyor bu) O yüzden her türlü evet, eve çıkılmalı, fatura ödenmeli, hayat kurulmalı.

ailemle yaşıyorum. kesinlikle ayrı eve izin vermiyolar. kavga dövüş ikna etmiştim ama sonra kendim vazgeçtim. bir maddi olarak geçinememe kaygısı iki ailemin dışarda kalma geç gelme konusunda çok da katı olmaması sebebiyle bi şekilde idare edebiliyo olmak. yani eyrı eve çıkıp rahat edeyim derken bu sefer eve tıkılı kalma korkusu olmuştu bence. ama maddi olarak gücümün yeteceğine inansaydım çıkardım. aynı şehir veya farklı şehir farketmez. 25k.

21-22 yasıma kadar aile ile birlkte yasadım. Bu süre zarfında sorumluluk anlamında eksilerdeyim. Sonra bin bir ugrasla evden cıktım iki sene farklı sehirde yasadım o süre içinde bile Tatillerde falan anababa evine geldiğimde yasadıgım Cendere tartısılmaz. Son bir senedir de yurtdışında yasıyorum. Gec yasta edinmeye calıstıgım sorumluluklar yuzunden şimdi geri dönesim yok tekrardan. Tatile geldim fakat bir gün aşklar biter hatıralar kalır diyorum..

Bir amacın yoksa mantıksız. Ailenle yaşarken kazandığın para cebinde kalır. Bir süre birikim yapma fırsatın olur. Ayrı eve çıkarsan kira verirsin, aldığın para bir anda yok olur. Diyorsan ki kız arkadaşımla rahat rahat takılayım, o zaman çık. Yok yine televizyon izlerim her aksam diyorsan çıkma. Olgunluk falan bunlar gereksiz şeyler. Nasıl rahat oluyorsan öyle yaşa. Bunun kuralı yok.

Bende de sakızla uyursam ne olur gibi korkularım vardı sonra sakızla uyudum ama uyanırken o evrede aklıma sakız geldi herhslde dehsete ugramıs gibi uyanmıstım sonra baktım sıkıntı yok bi süre sakız çignerken uyumustum. Dene yani o bilinc ve sinir sistemi seni tetikte tutuyor zaten

Bkz: Uyku apnesi

nefes alışverişin az düzensizleşsin elektrik sinyali gönderiliyor beyinden ölüyon aq götünü devirmişin uyan diye..

Uyku apnesi var gerci onda nefes almayi birakiyorsun/unutuyorsun ve uyanmama ihtimali var.

uyanırsın, küçükken kardeşime şaka olsun diye uyurken burnunu tıkadım 4-5 sn de uyandı uyandı.

16 yaşıma dönmeyi ve yeniden başlamayı.

Sonsuza dek 20'li yaşlarımda yaşamaya devam etmek.

Çok zor soru be.

Sinirsiz dilek hakki gibi uyaniklik yapma sansim yoksa 750 milyar dolar isteyebilirdim mesela. Eh o parayla yapilmayacak sey yok gibi..

DünyadaKi bütün yabancı dilleri anadilim gibi konusabilmek isterdim.

sabah mesaileri herkes için 10 olsun :)

sağlıklı bir hayat sürmek.

Ergenliğin başına dönmeyi. Elimde USDTRY'nin geçmiş 25 yıllık günlük verisiyle birlikte tabi.

eskiden yapardım. 1 tb porno arsivim vardı.

sonra dusundum ki, zaten internet hızım 50 mbit, istediğim veriye istediğim zaman erisebiliyorum. E o zaman anlamsız biriktirmem?

sen de boyle dusun. terabaytlarına yazık.

OKB'den olabilir. Bende de var biraz. Haberlere çıkan ve on yıldır çöplerle yaşayan insanlar geliyor aklıma. Kurtulmak için bu şeyin bana belli bir faydası olacak mı diye düşünmek gerekiyor.

12-13 yıl önce çekilen fotoğrafları "sende duruyordur" diye benden istiyor kuzenlerim ve evet hepsi duruyor, harddisklerden çıkarıp buluyorum. (Üstelik tarihe ve konuya göre fotoğraf arşivi tuttuğum için çabucak buluyorum.) Birkaç ayda bir bütün diskleri toparlayayım, gereksiz olanları sileyim, dijital temizlik yapayım diye gaza geliyorum ama 3-5 klasöre bakınca sıkılıp bırakıyorum. Devasa bir veri çöplüğüm var. Çözüm bulunursa ben de deneyeyim.

Erteleme hastalıgı edin. Bende liseden üniversite ortalarına kadar deli gibi müzik arşivi kasıyordum. Yok böyle bir gaye. tek tek albümleri dinliyordum ayrıca birde begendiklerimi ayırıyordum. Sonra ne olduysa sanırım ugraş edindim baska baska yada okul sorumlulukları arttı bunlara zaman kalmadı. Bir iki derken şimdi bakıyorum hepsini toplu silsem olur bile diyorum.

Birde senin o dediğinin bir baska benzeri var bende. yani o gun mutlaka gündeme bakmalıyım gerekli gördüğüm caps ya da film müzik gibi seyleri kaydetmek yada fav lamalıyım sonra bakarım diye. Sonra bunlar yıgıldı. Şimdi resmen bir cizgi filmdeki kiler gibi kapısını acsam üzerime yıgılacak bir sürü sey var. Bunu da bazen yogunluktan ya da bu üzerime yıgılma olayını gördükçe erteliyorum ama bunun psikolojik adı OKB kesinlikle ya da baslangıcı da olabilir.

bende de vardı bu 10 sene önce filan, internette ne bulsam indirip tasnifliyordum yedekliyordum vs. sanki onları indirmezsem bir daha bulamazmışım gibi geliyordu. onun dışında gerçek objelere de böyle bir zaafım vardı, mesela bir sahafta hiç hayatta kapağını açmayacağım bir derginin 20 sene önceki on sayı art arda serisini buldum, lap diye alıyordum. sonra zamanla bunların bir çoğunu kullanmadığımı gördüm ve bıraktım bu uğraşı.

pembe olandım

Kırmızıyı seviyordum babam gidip sarı ya da pembesini almıstı yahu insan düşünür bu kız neden kızları sevmiyor diye :D

Beyaz. Özellikle o kılıç çok hoşuma gidiyordu.

Kimberly <3 Pembe

Yeşil rangerdan da hoşlanıyodum.

beyaz. hatta hain mi ne çıkmıştı bir bölümde.
yine de beyaz.

Kucukken oyle seyleri sevmezdim.

Rangerlar varken ben küçük değildim.

maviydim galiba. maskesini takıp okulun bahçesinde koştuğumu hatırlıyorum.

bizim ilkokuldayken vardı bunlar, kızlar beni hep beyaz rangera benzetirdi, ben de o olmuştum :D oyuncağı falan vardı. hatıralar canlandı :)

o zamanlar ilkokul 4. sınıftım sanırım. Sınıfın havalı çocukları kendilerine birer renk seçmişti, bizim herhangi bir ranger olmamıza izin vermiyorlardı. Sadece genel olarak takip edip ekibi seviyorduk.
Sonrasında annem bana siyah, kardeşime pembe almıştı, sırtındaki düğmeye basınca tekme atıyorlardı :). O sayede siyaha sempatim arttı.

biz arkadaslarla grup halinde kararlastirmistik. bana siyahi itelediler. bundan pek de hosnut degildim ama en azindan bir ranger olarak grubun bir parcasi oldugum icin mutluydum.

Söylememe gerek var mı? Fotoğraf reel evet.
prntscr.com

siyah

ben de siyahı seviyordum fakat elime geçen tüm oyuncaklarda siyah plastik kalitesi kötü olduğundan farklı renklere doğru kaymıştı gönlüm.

saçma aslında,

hangisi sizi mutlu ediyorsa onu yapmak doğru olan.

eğer yurtdışı mutlu ediyorsa tr de tatil saçma.

iphone kullanmak mutlu ediyorsa, işe taksi ile gitmek saçma.

Bi kac ay toplutasıma kullanmayayım diye bisiklet aldım temmuz ortası gibiydi sanırım hatrlamıyorım. Aylık kart 690 kron. Bisiklet 5000 kron. İki bucuk ay 1750 kronun cepte oldugunu düşünürken agustos ta tura cıktıgım için üstüne daha cok masraf yaptım:D yani demem o ki denge olmuyor kantarın topuzu kacıveriyor bir yerlere anlamıyorsun.

Dengeleyebilir istenirse ama cok sacma bir tercih olur. Yasam kalitesini dusurur bana sorarsan.

Kişiden kişiye değişir kesinlikle. Bu, hayatta önem verdiğin şeylere bağlıdır biraz. Mesela ben, her sabah kahvaltı tabağına para vereceğime evden götüreyim, parayı kenara atıp yurtdışına çıkayım diyebilirim. Kaldı ki kahvaltı tabağından arttırdıklarınla yurtdışına çıkamazsın.

daha iyi olabilir mi? kayıt medyumu itibari ile elbette daha kötü.

sesi farklıdır bu başka ama daha kaliteli değildir, olamaz.

Dostun alıyorsan eski plaklarla basla. Gercekten değişiyor kalite farkı ki cihazda önemli bu nokta da ama sahsen ben cok mutlu oluyordum. Tabi saglam bi butce gerekli cunku youtube da iki dakkada buldugun seye tomar para verdiğim olmustu. Antikaya giriyor yani. Hobi işi pahalı zaten.

@kurnaz iyi bir sistemle normalde bilgisayaradan,telefondan yada müzik setinden dinlediğin müzikten çok daha kaliteli olduğuna emin olabilirsin. hele sıradan mp3le karşılaştırma bile.
@antikadimag ses iyi ama diğer yandan çok pahalı. eli yüzü düzgün pikap alıyım desen 400den başlar ki o da giriş seviyesi. 2 yerli plak alıyım desen o da pahalı. temiz bi cem karaca 45liği 150lira.(her yüzünde birer şarkı var toplam 2 parça). bir de alıcaksan dr daki felan çin işi pikaplara girme. mis gibi alman dual,grundig,telefunkenler felan satılıyor 300-500 aralığında. ben de daha yeni başladım ama 2 ayda belimi büktü çünkü çok zevkli evde oturup güzel bir plak çalıp dinlemek. özetle dual bul al. memnun kalmazsan 2.eli kuvvetlidir fazla zarar etmeden satarsın ion felan çin işi alırsan 3 gün sonra elinde kalır. bunu da düşün derim

Yaklaşık bir yıldır plak dinliyorum.

Sistemimde aynı zamanda bluetooth adaptör var, yani plaktan çaldığım parçanın aynısını apple music, spotify gibi mecralardan açıp tek tuşla geçiş yapabiliyorum. Plakta 30 saniye dinleyip mp3 e geçince insanlar genelde "ben şimdi bunu mu dinliyorum telefonumda" tepkisi veriyor.

Jazz dinliyorsanız plak çok güzel. Çünkü en kaliteli ve rahat bulabileceğiniz plaklar günümüzde genelde caz müzik için üretiliyor. Onun haricinde d&r dan aldığınız plakların %90 ı mp3 den farksız olacaktır.

Ama iyi plağı bulduğunuz zaman büyülenirsiniz.

@genç irisi

hocam şu yazdığınıza laf edemiyorum. lütfen saçmalamayın.
plak fiziksel olarak kayıttır. hatalıdır, çalınan sisteme göre de hataları devam eder(ilk, orta ve son kısımları mesela). yani teknik olarak kalite olarak plak kötüdür, bu kadar. iyi diyende çıksın koysun kanıtını.

plak zevk işidir, o hataları ve nostaljikliğidir. daha sıcak daha güzel gelir dinleyene. ama kalitesi flac gibi sistemlerle karşılaştırılamaz!

lütfen zevk, hissiyat ile gerçekleri karıştırmayın.

bundan bir ay kadar CD'nin Plaktan daha kaliteli olduğunu iddia etmem üzerine arkadaşımın müzik sisteminde Barış manço'nun aynı şarkısını önce cd sonrada plaktan dinledik. Fark plak lehine muazzamdı.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta hem plakçaların hem de ses sisteminin ortalamanın çok üzerinde olması. Sıradan sistemlerde fark pek hissedilmeyebilir.
Sorunun cevabına gelirsek plak başına 70-80 tl fazla gelmiyorsa koleksiyonerlik ruhuyla plak alınabilir.Plaklar fiziksel etkilere cd lerden daha dayanıksız, bakımına özenmek gerekiyor. Plak almakla iş bitmiyor ayrıca, iğnesi iğne seti filanda epey para.
Rutin hayatlı bir insan için biraz fazla olabilir yani plak almak.

öncelikli olarak cd > plak demek sıkıştırılmış sesin, sıkıştırılmamış halinden daha hacimli olacağını iddia etmektir. bunu iddia etmek için cd'den import edilen ve D&R'da 100+ TL'ye satılan The Beatles plaklarının büyük hayranı olmak gerekir. bir de bunu iddia etmek için pikap ile plak farkını bilmemek gerekir. örnek;

"Bahsettiğim "plak" tabii ki yeni nesil d&r plakları değil. Yukarıdaki arkadaşların da dedigi eski grundig telefunken plaklar, zaten yazmışlar okuduysan, fakat pek okumuyorsun sanirim."

Burada mp3 > plak "zırva"sı da kulaktan dolma bir bilgi olup, doğrusu plak >= FLAC'tir; zira sıkıştırılmış olan hiçbir ses formatının, sıkıştırılmamış olandan daha kaliteli olması mümkün değildir. buradaki problem, Issız Adam sonrasında çıkan "plak dinliyorum ya, aşırı iyi" özentiliğinin getirdiği ve bilgi sahibi olmadan fikir vermek alışkanlığının ortaya çıkarttığı bir problemdir.

antikadimag: plak almaya değer, ses kalitesi iyidir, fakat DR'daki yeni pikaplar çöp aletlerdir. iğneleri 3-5 dinleme sonrasında plaklara zarar verir. eğer gerçekten plak dinleyecek ve DR'daki yeni baskı CD'den çekme plaklardan almayacaksan 70-80'lerde yapılma Akai, Pioneer ya da Technics'lerin giriş modellerine bakabilirsin. genel soruların için bana özelden yazabilirsin, elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışırım. fakat gerçekten plak pahalı bir hobi. özellikle Türkiye'de yaşayıp, bir de seste kalite arıyorsan ciddi masraflı oluyor.

son not olarak, pikaba plak diyen hiç kimsenin fikrini kaale alma.

@polifonik osuruk +32150260983 her bir harfine.

sevgili @antikadimag, yalnizca polifonik osuruk'un cevabini dikkate al. kor olsaydim da bu duyuru altinda verilen diger cevaplari gormeseydim. bilgi kirliligine harika bir ornek olacagi icin cok da uzulmuyorum ama nasil boyle atilip tutulabilir inanamiyorum.

arkadaşlar bana saçmalama denmiş ama mp3 büyüktür plak diyen arkadaşa güldüm epey. tamam loseless formatlara bir lafım yok ama sıradan bir mp3le de karşılaştırmayın analog müziği ayıptır. duyuruyu açan arkadaş ilk soruda demişki modern plaklardan/pikaplardan almak istiyorum, bende eskilerini al demişim demek ki bizim kasdettiğimiz eski baskı düzgün plaklar. yoksa bende biliyorum yeni baskıların büyük çoğunluğunun direk dijitalden aktarıldığını. onları dinleyince mp3 den bir fark göremiyorum. ha eski teknolojinin daha iyi olması size inanılmaz geliyorsa buyrun bir plak dükkanına gidip rica edin dinleyin sonra tekrar konuşalım.

@polifonik osuruk a +1 de benden.

facebook da plak pazarı,plak dostları,plak bilgi deposu,plak burada gibi bir sürü grup var. buralarda dinleyici,satıcı birçok bilgili insan var. gel almak istediklerini buralarda sor çok daha net bilgi alırsın.

üzüldüm yahu :/

benimki bağ bahçeyle uğraşıyordu. ev bahçeliyse öyle bişey yapabilir. tablet vs varsa oynayabileceği (okey, batak vs) oyunlar yükleyin. eve veya bahçeye bakıp ilgileneceği bir hayvan alabilirsiniz hayvanları seviyorsa. kedileri, köpekleri vardı benimkinin. gitmeye üşenmezse belediyenin hobi kurslarına kaydolabilir.

benim babam şöyle yapıyordu ilk emekli olduğu dönemde, her gün yakınlarda bir pastaneye gidip orada oturuyordu, gazete okuyordu, ne bileyim bilgisayarından bir şeylere bakıyordu filan. gelen çoluğu çocuğu severek, at yarışı ve bahis tüyoları vererek filan hatırı sayılır bi' çevre yaptı kendi kendine bi' anda, arkadaşlarının yaşı 4'ten başlıyor 80'e kadar çıkıyor. artık pastaneye sadece sabahları bir rutin olarak uğruyor, sonra kendi gibi emekli arkadaşlarıyla gezip duruyorlar. hayat babama çok şahane değil mi? bence öyle. avrupa yakasında yakın bi' yerde olsaydın babalarımızı tanıştıralım diyecektim bir anda roman yazdım, kusura bakma :) benzer bir metod önerebilirsin babana, belki işine yarar.

emekliler derneğine üye olsun :)

ahşap ile uğraşabilir. ben babama bunu önermiştim. kıl testeresi alıp o ince kartonplak gibi tahtaları kesip istediği şeyler yapabilir.

Feneryolunda bric klubu vardi bitane. Baya duzgun, babanizin yasinda insanlar geliyor.

Özellikle hafta ortalarında ucuz uçak bileti alınıp , babanızın görmediği ancak merak ettiği yerleri görmesi de sağlanabilir . Bir de eline bir fotoğraf makinesi verdiniz mi tamamdır : )

ben de briç diyecektim, ama kuehles blondes benden önce davranmış.

eğer severse briçten başka bir şey konuşup yapmak istemeyebilir.
hem de arkadaş edinir, sosyallik de olur.

İlgisini çekerse musiki cemiyetlerine gidebilir, yetenek ya da bilgi gerekiyor da olabilir emin diilim ama sadece ilgi de yeterli olabilir, benim babamın bayağı iyi bir sosyal çevresi var bu sayede, kendisi yıllardır keman çalar, müzikle ilgilenir ama arkadaşları arasında sıfırdan başlayanlar da var gördüğüm kadarıyla.

ismek kurslari?

Babam erken emeklilik sebebiyle (30yasından beri) yapmadıgı sey kalmadı acıkcası. Bunlardan bir kacını yazayım:
-emlakcılık
-kalabalık bir aile iseniz buna dair bir cenaze fonu gibi bir oluşum yarattı. Hala da sürüyor ve aile içinde gerek görüldüğünde o fondan yardım ediliyor cenaze ya da bilimum kötü durumlar için.
-yazlık aldıydı bi ara zaten o butun zamanını iyi harcıyor. Bahce ile ugrasmak tarla bostan yapmak falan. Ki yazlıgın da tadilatları mevcut iyi yıl calıyor özetle.
-Eger bu yazlık iskansız bi yerde ise onun o işleriyle gönüllü ugrasmakta epey bi kac sene aldı.
-kendisinin toparlarsak bel sorunu oldugu için yıllardır spora ve sıcak suya gider (izmiri bilen bilir termali mevcut)
-yazlıgı sattıktan sonra Türkiye turu yaptı. Yani adam 30yasından beri bizi de alırdı hop gezerdik her yeri sadece Karadeniz kalmıstı onun için onu yaptılar annemle.
-Yazlıgı sattıktan sonra bi kac yaz değişik yerlerde tatil yaptılar
-bu yaz Yunan adalarını kesfediyordu
-ve son olarak ingilizce kursuna basladı. 8 ekimde hayırlısıyla baslıyor.

28 yıllık emekli hayatında daha baska ne yapmıstır hatrlamadıgım seyler olabilir.

Şahsen kıskandım piçi. Şimdi bu mecraların kişilerde amacları vardır takip etmek için. Mesela ben tr gündemini takip etmek için günlük kısa kısa bir sekilde twitter ı kullanıyorum. Cunku gazete okuma alıskanlıgım yok internette. Bu yuzden kapatamıyorum. Facebook desen insanlarla iletişim halinde kalmak zorunda gibi bir haldeyim herkesle telefonla konusulmuyor. Özetle demekki adam yada kadın neyse butun ihtiyaclarını karsılayacak sekilde yöntem bulmus ki bunlara lüzum görmüyor.

buyrun benim?

dış dünya sosyal medya mı oluyor O.o

insta ve twitter kullanmıyorum. Facebooku da arkadaşlarla konuşmak için kullanıyorum. Bazen kapatıp messenger kullanıyorum. Fb ve whatsappta profil fotoğrafım yok. Gerek duymuyorum. Nasıl olsa suratımı biliyorlar ne gerek var :D

ben hepsini kullanıyorum nerdeyse. kopamıyorum bi türlü, kapatırsam benim dışımda dönen bi dünya varmış da, benden habersiz herkes takılıyormuş gibi hissediyorum. burdan terse doğru yorum yaparsam; sosyal medya hesapları olmayan insan, yüce bir insandır, özgüvenlidir, işinde gücündedir, aydınlanmıştır.

dis dunya: www.hobotrashcan.com
ic dunya: thumbs.dreamstime.com

selam. biri beni çağırmış.

ben nette olabildiğine anonim olmak gerektiğine inanıyorum. beni tanıyan tanıyor zaten, tanımadığım kişi de resmimi görmeyiversin. görmek istiyorsa da buyursun bir kahve içelim, nedir yani.

internette fazla ayak izi bırakmamak en temizi. sonra ne yaparsanız yapın kalıntıları kalıyor google'da orada burada.

Boş işler müdürlükleri olduklarını düşündüğüm için. Yapay, anlamsız ve gereksiz bulduğum için. Kendimi beğendirme, pazarlama çabam olmadığı için. Çok şanslıyım ki sanal dünyadan tanışmadığım kardeşim gibi olan arkadaşlar > çok samimi arkadaşlar > samimi arkadaşlar... gibi gibi giden birçok arkadaşım olduğu için ve onlarla da dış dünyada takılmaktan hoşlandığım için.

Benim yakin arkadasim da boyle. Bir suru fotograf cekilip sonra arasindan en guzelini secip, o fotografa bir suru efekt yapip onlarin da arasindan en guzelini secip koymanin yapay oldugunu dusunuyor.

Dis dunya sosyal medya mi oluyor +1 ayrica

Şans sebep oluyor buna. Türkiye'de değil de Arjantin'de doğmuş olsaydık ergenliğe girer girmez seks hayatımız da başlayacaktı. Bu durumda bazı "zevklere" hiç çaba harcamadan, doğal bir şekilde ulaşabilecektik. Ama Arjantin'de doğmak her konuda avantajlı olacağımız anlamına gelmeyebilir. Nasıl ki 20'li yaşlarda seks yapmak hayatın eğlence kısmıysa 30 yaşında işe güce sahip olmak da başka bir zevktir. Belki orada doğsaydık geri kalmışlık nedeniyle üniversite okuyamayacak ve istediğimiz mesleği yapamayacaktık. Bu açıdan bakıldığında her yaşın her zevkine her ortamda sahip olmak mümkün değil. Çok takmamak gerek onun için.

20 kaç küsür? 21 de 20 küsür 29 da. 21 ise çok da şaapmamak lazım. 29 ise tehlikenin farkına varmak lazım.

kadın olsam üzülürüm. çünkü cinselliğe erişimi iki dudağının arasında, tipinin falan hiçbir önemi yok. erkeklerin ise uğraşması lazım. o yüzden bi süre cinsel ilişki yaşamadığımda yıkılmıyorum.

akışına bırak.. kafanda büyüttükçe kendinle sorunların başlayacak yoksa. Kimseyle hiçbir şeyle kıyaslama kendini bir kere..yarış mı bu? Kendi yoluna bak olur oluyor. ya sadece bu konuda değil genel olarakta aynı zaman da..

Senede bir sevişmeye calış :)

Başka dünya nimetleri için de böyle düşünüyor musun?:D

aktif ve düzenli bir cinsel hayatı olmamak değil de herhangi biri tarafından istenmemek olsun, herhangi biri için önemli olmamak olsun bunlar biraz canımı sıkmıyor değil. seks kısmı bunlar kadar canımı sıkmıyor çünkü öyle ya da böyle seks yerine göre satın alınabilecek bir şey. kendini düşün, parasını verip her 4 günde bir jigolo emiklesen "düzenli cinsel hayatım var" mı diyeceksin? istediğin şey yalnızca cinsellik mi? bence değil. beni arzulamayan, benimle olmaktan keyif almayan, beni düşünmeyen biriyle yaptığım seksten ben tatmin olmam açıkçası. aksine, kendimi çok acınası ve kötü hissederim.

yine de yaş konusuna çok takılma derim, benim de kafamdaki bazı düşünceler için "en geç 18'imde gerçekleştirebilirim, sonra ne tadı ne de anlamı kalır" diye bir fikrim vardı ama şu an 22'yim ve gerçekleşseler aynı hazzı olmasa bile temiz bi %90'ını alırım diye düşünüyorum. ne olursa olsun, insan en çok içinde bulunduğu ve en canlı olduğu andan mutluluk duyuyor. evet belki bunu 23 yaşında yapabilmiş olmak daha iyi ama emin ol aktif ve düzenli cinsel hayatın 37 yaşında başlasa, 23 değil de 37 yaşında mutlu olursun. belki çok şey kaybetmişsindir, belki hiçbir şey. onu asla bilemeyiz. önemli olan, var olduğun anda mutlu olmak değil mi ama? sonuç olarak, 23 yaşında cinsel ilişkinin olmasını, o an 23 yaşında olduğun için istemiyor musun?

o yüzden çok şeyapma, zaten bakmışsın ararken ölmüşüz.

*keeps fapping furiously*

Olamamak bir şeyler ifade ediyor bu devirde. Olmamak bir tercih ise ayrı.

hayatı çok kurcalamamak lazım.
her şey farklı yaşlardayken farklı oluyor, evet.
ama bazen 23'ünde anlamadığın şeyi 28'inde anlar oluyorsun.
25'inde sevmediğin şeyi 30'unda sevmeye başlıyorsun.
20'nde "asla olmaz" dediğin şeylere 27'inde "mantıklı aslında" diyorsun.

yani o fark her zaman "daha güzel" olduğu anlamına gelmiyor.
herkes hayatında neyi ne zaman yaşamalıysa o zaman yaşıyor.
çünkü ancak o zaman yaşadığı şeyi "anlıyor".
o yüzden hayata biraz güvenmek lazım.
bir şeyleri kaçırmış olma hissi, bu anı yaşamanıza engel olur.
geçmişe takılıp kalırsınız.

kadınları bilmiyorum da erkeklerde sevişememek depresyon kaynağı.

ben "yaşa" inanmam. 365 günlük insan icadı bir periyotla sınıflandırma yapma şeysi absürt geliyor. hayat akan giden bir şey. aralıkta 23 olan insan ile ocak'ta 24 arasında nasıl bir fark olabilir ki hani. kaldı ki tüm 30'lar aynı bile diyemeyiz mesela. "yaş" konusu tamamen göreceli bir şey yani uçlaştırmamak şartıyla. yoksa elbette 50 yaşındaki biri ile 20 yaşındaki aynı değil.

cinselliğin de sonu yok. atıyorum ömrünüzde 100 cinsellik yaşamış olmakla 120 tane yaşamak arasında ne fark var ki? "kaç kere yaşamış olmak isterdiniz" sorusuna kim ne cevap verebilir ki? açgözlülük ile haşır neşir olan bir konu bu.

yalnız sultanahmet gibi yerlerde dolaşırken türk insanı ile yabancıları şöyle bir kıyasladığımda onların üzerinde ayrı, özel bir ton olduğunu farkediyorum hep. daha rahat gibiler, daha akışkan. bunun da sebebi (tek sebebi demiyorum ama) bir şekilde cinselliği türklere göre daha uygun koşullarda yaşamalarıymış gibi geliyor. türk insanının üzerinde bunun bir gerginliğini taşıma hali var hep. yeterince "rahatlayamadıkları" için oluşmuş bir gerginlik kabuğu gibi. katmanlı, matematiksel mevzular tabi bunlar.

evet pisboğazlık diyorum ben buna, bi süre sonra bişey yemeden uyuyamaz oluyosun, çok arkadaşımda böyle.

sucuk, bu yüzden de bu tür şeylerin tv reklamlarına çok karşıyım. (inanmayacaksınız ama kendim için değil)

ben de korkuyorum yemeden uyuyamayacagim diye. bütün gün yedigime ictigime dikkat etsem bile bir gevrek bütün günü mahvediyor :,(

tabii ki ve tabii ki ÇİKOLATA.

s-media-cache-ak0.pinimg.com

valla hocam var bi dengesizlik bizim gibi pisboğazlarda ama bilemedim ben şimdi

çok oluyo. evde yoksa km'lerce gidebilirim bazı durumlarda. Gittim de. Ama geçti mi geçiyo. ertesi zamanlara kalmıyo hiç.

Kurutulmuş ahududu. Gecen gece nasıl canım cekti anlatamam. Gittim cikolatalı ekmek yedim yok limon yaladım yok tuzlu bişiler yedim yok. Hani aclıktan değil onu farkettim ama acken yediğim zaman ki hazzı tokken alamıyorum niyeyse.

oluyor, özellikle sigarayı bırakalı. gece uykumdan uyandırıyor zorla uyusam da. genelde çikolata oluyor. eti karam stoğu var evde. bi tane yiyip rahatlayıp uyuyorum.

Bir hedef belirledim. Aslinda 10 yil once belirledigim hedefe ulasamayacagimi ima eden her seye ragmen buna tekrardan tutundum ve bence yapacagim. Bu dusunce bile beni inanilmaz heyecanlandirdi. Su an yerimde durasim bile yok.

Geçmişi düşünmüyorum, anı yaşamaya çalışıyorum. Çok şey kaçırmadım, sadece daha verimli olabilirdi. 23 yaşındayım, bir şeyleri kaçırmak için daha çok erken.

Yaş kaç?

1. Evet
2. Evet
3. Harekete geçemiyorum.
4. Bu hisle başedemiyorum.
5. Hiç aklımdan çıkmıyor.

1 evet
2 hayır
3 evet
4 "beyle"
5 takmıyorum , en değerli şeyimin zamanım olduğunun farkına vardım, önümde ki maçlara bakarım.

potansiyelimi kullanamadığımı düşünüyorum, bunla ilintili olarak geç kalmışım hissi zaman zaman darlıyor, geç kalmakla beraber sanki sıkışmışım gibi de hissediyorum bi' yandan. insan böyle düşünüyorsa çok üzülüyor yalnız, bir de karadelik gibi başladı mı içine çekiliyorsun bu dangalak ruh halinin. durumların gücüm/isteğim dahili veya dışı, farketmiyor, böyle olduğunu kabulleniyorum. hareketsizliğe ihtiyacım varsa birkaç gün hareket etmiyorum, dinleniyorum, kendimi de gereğinden fazla üzmüyorum. birkaç güne toparlıyorum. yarışa kaldığım yerden devam ediyorum. önemli olan kazanmak değil çünkü.

1 o kafada degildim ama sanırım olacağım
2 valla evde kalmama olayı konusunda yapabileceklerim sınırlı.
3 ben üzerime düşeni yapıyorum ama bazen can istemeyince istemiyor yani napam bıktırıldım
4 suan umrumda degil de sanırım cocuk yapmak için gec kalınca dert keder sahibi olabilirin

bunlar hep facebook'un oyunları.

Çok ciddiyim bununla ilgili sosyal araştırmalar da var zaten. İnsanlar son 5-6 yıldır bunu tartışıyorlar zaten, kendini gerçekletirmek.

Teknik olarak kendini gerçekleştiremezsin, dünya zaman ve mekan sınırına tabidir çünkü ama aklın değil, patladığınız/patladığımız nokta işte tam burası.

Bi' hedefin olabilri ama oraya ulaşmaya yaklaştığın anda(zor ihtimal ama velevki gerçekleşti) hedefine alışırsın ve başka bir yöne eğilirsin, bu eskiden yoktu. Facebook'un başa bela ettiği birşey, meşhur samsung'un bilmemne yöneticisi hikayesi de buna güzel bir örnek teşkil ediyor aslında.

Onun dışında, biz şurada çok şey yaşadık, kaçırmadık (lisede ne fırlamaydık) diye gezenlerin tamamı aşşağılık psikolojisi içindedir, bunun hakkında da hepsi aynı fikirde olmak kaydıyla çokcana yazı ve söz var.

Sahip olma ve imzalama ile ilgili şeyler bunlar. O yüzden sorularının cevabı mastürbatif ergen bünyelerin dışında herkeste aynı olacak. Kimisi farkındalık içinde ''olur ya bu hayat'' diyecek kimisi depresyon etkisiyle ''evet herşeyi kaçırdım ve boğuluyorum düzeltemiyorum'' diyecek kimisi de ''yok yea, oğlum biz üniversitede bütün okulun gözdesiydik(!)'' diye sallayacak. Kaliteli yaşam dedikleri şey zaten bu. Sorularını bu pencerede yanıtlaman çok daha sağlıklı olacaktır senin için.
yani, sorunun cevabını birazdan yazacağım ama sorunun çözümü şu; ''düşünme.''

Ve evet; hayata dair çok şey kaçırdık, ve herzaman birşeylere geri dönüş olmaksızın çok geçtir ama yine de başka şeylere dönüş olacak zaman(başka şeylerden kastım optimum diyorlar ya hah işte o) her halde(durumda) bulunur. ve bu yüzden birşeyler yapmaya devam etmekten başka şansımız yok, devam etmeliyiz. Bizi harekete geçiren tek şey motivasyondur ve motivasyon kaynaklarını , senden benden daha akıllı adamlar tıpkı bir 2x2=4 analizinde açıp ayrıntılı olarak madde madde anlatmışlar, yazmışlar bi'de onların üstüne hormonları tetikleyen kimyasalları bulmuş yine bizden akıllı başka insanlar, yani motivasyon ile birşeyler yapmaya devam ediyoruz(harekete geçiyoruz) ama bu kaynakların ne olduğu ve neye hizmet ettiği kişiden kişiye değişiyor. Bu hisle nasıl başa çıkıyoruz, yine motivasyonla. Aslında senin aradığın soruların cevaplarının hepsi verilmiş ve bunların çoğunu motivasyon taraması yaparak ulaşabileceğin yerlere koymuşlarda biz yine de nasıl harekete geçtiğimizi cehaletimizle şöyle 3 parçada anlatalım
ı)yapılacak iş ıı) sevilecek birşey ııı)peşinden gidilecek bir hedef ile rolantiden kurtulabiliyoruz, ve hızlı okumanın temel mantığı ile bu aynı şey. beyninin üst kısmı birşeylere dahil oldukça gevezeliği azaltıyor ve seni sakinleştiriyor. Yani çokcanasını ütmek için oynayarak yapıyoruz. (insanlık adına cevap verdim ya la, vay arkadaş)

Eskiden çok üzülürdüm zamanında yapmadıklarıma/yaptıklarıma, emek harcayıp olduramadıklarım ile emek harcamadıklarım ama emek harcasaymışım bugün işime yarayacaklara. Artık üzülmüyorum. Çünkü ne kadar yaparsam yapayım, ne kadar toplarsam toplayayım, toplamış halimle bile elbet bir şeyler yarım kalacak, elbet ilerisi için tamamlanması gereken ve zamanım/enerjim/param vb. olmadığı için eksik kalan şeyler olacağını fark ettim.

Bu düzenin bana dayattığı çoğu şeyden elimi ayağımı çektim, gerçekten yapmak istediğim için yapmak istediğim şeyler önemli, yapmam zorunlu bırakılan ama bana fayda sağlamayacak sırf cv'de olsa ne kaybedersin denilen şeylerden filan vazgeçeli çook oldu ve inanılmaz rahatladım.

1. Eğitimim konusunda evet. Keşke daha özenli davransaydım diyorum.
2. Ediyorum valla iş güç biraz zor geliyor
3. Bir gün harekete geçerim diye düşünüyorum. İsteyince yapamayacağım şey yok deyip kendimi avutuyorum.

evet çok şey kaçırdım. gençliğimin büyük bir çoğunluğu boşa geçti mesela. 26 yaşında üniversiteye başladım. şimdi bitti. devamı gelecek. aslında zor olan geç kalmışlık hissiyle uğraşmak en acı olan kısımlar oraları. bir şey yapmamak acını daha da artırır. harekete geç. önce plan kur. adım adım onu uygula. küçük adımlar. 5 veya 10 yıl sonra da hale bu hareketsizlik hissi ile yaşamaya devam etmek istiyor musun?

hehe herkez bi menfaat peşinde işte, siyasetin amacı bu olmamalı,

akla bunu getirdi güldürdü
s.instela.com

ayrıca bu alamancıların alayında var bu aşırı ülkücülük, orda basıyolar pompayı, basıyolar pompayı bunlara, hitler kesiliyolar hehe

aslında görünüşte komik ama aslen kuruluşları filan eski sürgündeki ya da hayatı tehlikede olduğu için ülkeden kaçmak zorunda olan insanların kurduğu dernekler onlar.

bunun zıt kısımlarıda var.

bir de her bir şeyi seven insanın yapma şansı olmayabiliyor. çocukları, ailesi, mali durumdan dolayı dönemeyebilirler.

yurt dışında yaşamadığınız ve insanların içinde bulunmadığınız için görmediniz ve size komik geldi sadece bu.

buna uygun olarak, hacca gidenler mekkede yaşayıp her hafta umre yapma şansı elde edebilir, yurt dışı atatürkçü düşünce derneklerine üye olanlar dönebilir(milliyetçilik, halkçılık etc.) etc. zıt kısımlarda yorumlanabilir bu.

ben milliyetçi değilim, hatta uzaktan yakından alakamda yok, ama birinin milliyetçi olması demek illa o ülkede yaşaması anlamına gelmiyor, görüş olarak milliyetçi olup gidemeyebilir ya da yapması gerekenleri yaptıktan sonra dönecektir.

çok daha ilginç bir hikaye de var bu konuda.
eksisozluk.com

Acsinlar ne olacak? Takilsinlar iste oyle.

her seçim sonrası ülkeyi terketmek isteyen vatandaş ülkesini ne kadar seviyorsa, bunlar da o kadar seviyor.

milliyetçi değilim ama vatanını, milletini seviyorsa madem, Türkiye'ye gelsin mantığınızı anlamsız buldum.

ayrıca yurtdışında azınlıkta kalan topluluklarda, kültür şoku, özlem vs. nedeni ne olursa olsun böyle duygular gelişiyor.

Yok bunun ters bir örneği burada var. aşırı derecede koyu olan kürt yakınlarıma ee Kurdistan a git o zaman ya da bu ugurda mücadele et daga cık dediğimde yok gidemem yapamam ben orada burdan desteğimi olurum demişliği var.

Hayır destek ol tabi eyw ama Türkiye de yasamadan aşık atmak beni sinirlendiriyor acıkcası.

guzelmis.

duyuruda gezinirken rastladım.

duvarında kocaman haçlı bir bayrak olan belki tek ülkü ocağıdır. o da danimarka olması hasebiyle zorunluluktan.

saçma bence ama bırakınız takılsınlar.

Kadikoylu bi arkadasim karşıyaka'yi kadikoye benzetmisti ne kadar dogrudur bilemem. Onun disinda balcova narlidere taraflari da istediginiz ozellige uyar daha merkezi olarak da Göztepe taraflari. Aslinda izmirin korfez etrafi yaşanan yerleri hep dediginiz tanıma uyan yerler

Ben de Karşıyaka demeye geldim

Karşıyaka'nın tanımını yapmışsın. Azcık daha iyi olsun dersen bostanlı.

Ben 4 5 yıldır izmirden cıktım bu yuzden ortaya koydugum savlar ne derece tatmin edici tartışılır.

İzmir de carsı diye nitelendirilen belli baslı yerler var konak - Alsancak zaten sehir merkezi fakat Bornova ve karsıyaka nın carsı dediğimiz bir merkezliği mevcut.

Ulasım acısından baktıgım zaman ben Narlıdere de oturuyordum biraz sıkıntı oluyordu tee Alsancak a gitmek bile. Karsıyaka zaten kendi basına bir yer. Bornova konusunda zerre fikrim yok cunku ben Bornova yı oldum olası sevmiyorum takılmıslıgım yok. Balcova Narlıdere kısımda belli yerler orta kesim belli yerler ise zengin kesim var özellikle bu Narlıdere de yolun alt kısmı diye nitelendirilen yer bu sekilde. Metro falan yok bu taraflarda ama alısveriş merkezleri genelde bu taraflarda bu yuzden oldukca canlı.

Göztepe Karataş arası hiç bir fikrim yok evler oldukca eski sadece. Bol bol kafeler var. Aynı sekilde İnönü Caddesi kısmı da o sekilde. Binalar iç içe yanyana beni darlıyor o tarz yerleşim yeri. Buca yı hiç düşünme direk cıkar listeden. Bayraklı konusunda da b fikrim yok.

denize yakın olsun. göztepe/ güzelyalı tarafları olabilir. merkeze daha kolay ulaşırsınız. karşıyaka-bostanlı da yakındır güzeldir ama karşıda neticede. çok da fark etmez aslında, izmirde ulaşım genel olarak rahat zaten. beton yığınından başka bir şey olmayan mavişehiri listeye kesinlikle almayın derim. hayatımda bu kadar sıkıcı bir yer görmedim.

cevaplar için çok teşekkürler. Şuan için karşıyaka ve konak ağır basıyor.

izmir'liyim, kadıköy'de 2-3 yıl yaşadım.
bornova'yı anlatmışsın.

karşıyaka-bostanlı-mavişehir hattı iyidir

karşıyaka demeye geldim. fahrettin altay taraflarına da bakabilirsiniz.

Konak'taki Karataş semtinin sahil kesimine bekleriz. Konak ilçesinde Mithatpaşa caddesine ve Mustafa Kemal Sahil yoluna ne kadar çok yakın olursan, yaşam kaliten o kadar yüksek olur.

Aynen ben eski bir çulun içine koyup yıkıyorum tek basına yıkayınca bi adet Nike Cortez mefta olmustu

bazısı parçalanıyor ona gore

zamanında çok yıkamışlığım var.

en son yıkadığımda ayakkabı tabanından ayrıldı, artık yıkamıyorum. temizleyici spreyler satılıyor, onları kullanıyorum.

Ben tek başına 30 derecede yıkadım, hiçbir şey olmadı. Ayakkabıdan ayakkabıya değişiyor olabilir.

Ben de converselerimi yıkıyorum,hiçbir şey olmadı bugüne kadar.

evet.
adidas bir şey de olmuyor.

annem bütün ayakkabılarımı yıkıyor çoğu da vans, converse, bez ayakkabılar işte. hiçbiri de parçalanmadı.

ayakkabı programında yıkıyorum bişe olmadı şimdiye kadar.

Dışarının pisliğini, iç çamaşırı yıkanan makineye bulaştırmam. Bezle silerim.

@ hayat aklını, ayakkabı programı olan model mi var :)?

evet var. benim son kulandıklarımda vardı,
şimdiki indesit 7 kg lık makine. önceki hangi markaydı hatırlayamadım epey oldu bunu alalı. 10 senesi vardır rahat.

her şey çok güzel olacak.

muhakkak.

eh. sadece, "tamam, her şey bitti" diyeceğim bir gün gelmeyeceğini düşünüyorum, o açıdan belki var denebilir. öte yandan, düşmeyeceğim ama muhtemelen kalkmam da.

bazı konularda evet bazı konularda hayır.

Yok.

Belirli şartlar altında hala umudumu koruyorum.

Yep.

"Ümit kötülüklerin en kötüsüdür çünkü işkenceyi uzatır." demiş Nietzsche.

İşkenceye devam. Mazoşistim galiba.

var.
az kaldı.
aslında 2 saat kalmıştı. ama 6 ay + 2 saat kaldı.
hatta 5.75 ay + 2 saat.

her şey çok güzel olacak.

Bir kere umutsuzluğa kapıldım. O gecenin sabahında fırsat kapımı çaldı. Bir tanrı varsa bana çok pis kıyak geçiyor.

Bazen var gibi oluyor ama sonra hemen gercekler yüzüme geliyor ve yok oluyor

biraz var

yoq

Yok gibi. Bunu da yazar yatarım

ne gerek var ki. olsa da olmasa da olacak olan iyi veya kötü oluyor. bize dusen yaşamak. ben de artık ekstrem tepkiler vermeden yaşayamaya alışmaya çalışıyorum.

vardı.

Borcum bitince olabilir ama şimdilik hayır.

"önce bir boşluk oldu kalp gidince ama şimdi iyi"

konuya göre değişir.

konuya göre değişir.

Kafan ne derece agırır bilmem ama ben olsam gitmezdim direk

böyle alengirli işlere bulaşmayın. dertsz kafada dert sahibi olursunuz.

iş işte aranır, görüşmeye git işe girersen de aramaya devam et (eğer maddi ihtiyacın varsa, yoksa paşa gönlün bilir tabii)

ben olsam giderim. ama rahat bi şekilde. kendi gözlerinle görmüş olursun ortamlarını bi. güzel de bir maaş isterim. olmayacak gibi git yani. ama git, değişiklik olur. bakarsın sandığın kadar kötü bir şey yoktur ortada.

tabii halihazırda işin varsa, çok da memnuniyetsizliğin yoksa boşver.

Şaka mısın kaç kaç kaç

yurtdışı imkanının olduğunu görünce "git tabii ya deli misin" diye atlayacaktım hemen ama diğer maddeleri görünce bunu demekten vazgeçtim. pek hoş sinyaller almadım ben bu iş yerinden. çok zor bir durumda değilsen önündeki maçlara bak derim.

ayy ben bazen bisikletle giderken cok yoruluyorum motorlu kadin yada erkek suruculere "beni de gotur gittigin yere" sarkisini soyluyorum arkalarindan.

coyote +1

edit: yalniz bu soruyu tr yi dusunerek cevaplamadim ben tr de yasamadigim icin :D

Bu geçenlerdeki aynalı "arkanda dünyanın en güzel kızı var" denemesine benziyor. Olmuyor işte, zorlamamak lazım. Elini tutmayı bırak, merkezden uzak bir yerde öyle yürürken arkadan motorlu biri gelse laf atmasın taciz etmesin diye dua eder Türk kızı. Hatta tecavüze uğrayabilir de, yollarda tek dolaştığı için suçlu da çıkabilir. Bi de elini tutsa ohoo, tecavüzcüye tam indirim sebebi.

Ortalama bir Türk kadını maalesef bu şekilde yaşıyor. Paranoyak ve suratsız olmamız da bundan kaynaklı. Keşke başka bir yerde, başka bir zamanda doğsaymışız. O yüzden ben de elini tutmam, hatta direkt kapkaççı muamelesi yaparım.

bir tepki vermezdim ama elimi de uzatmazdım. hayır öyle kibirden vs değil, korkardım. yüzüne tekme yiyen hemcinsimin haberinin dumanı üstünde.. bugün sırf o tekme atan adama benzeyen birini gördüm diye arkama baka baka geldim işe. bu ülke kadını da erkeği de paranoyak yapıyor. Bu ortamda yetişmiş biri olarak yurtdışına yerleşsem bile insanlara tam olarak güvenemeyeceğime eminim

Tirsardim olum zaten oyle seyler oluyor ki yanimdan biri gecince bile tirsiyorum.

Yabancı biriyle mümkün mertebe fiziksel temas kurmak istemem. Elimi çeker hatta düşürürdüm adamı panikle.

Erkegim.
Turkiye'de olsa elini vermezdi buyuk ihtamlle kimse. Bugun ben kadin olsam ben de vermem ve sonuna kadar da hakliyim.

Bizim kulturde ne kadar cok kadinla yatarsan o kadar prim yapiyorsun, ortamlarda o derece havan oluyor, o derece gipta ediliyor ve o derece kendini iyi hissediyortsun. O yuzden bizim erkek milleti onune gelene salliyor afdersin. Yani sinekten yag cikartmak gibi mi diyeyim, bu deyim pek uymadi ama nerede nefes alan bir disi varsa (bu cevreden biri olur, gittigin kurstan biri olur, isyerine yeri giren kadin olur, musteri firmadan ziyarete gelen genc kiz olur falan) biz turk erkekleri hemen skor arttirabilmek icin yataga atilabilitesini analiz ettigimizden sebep yapisma ihtimalimiz yuksek oluyor. Batida elini verirsin sana guzelce yaklasan motorcu abiye ama burada elini verirsen kolunu kurtaramayabilirsin o yuzden.
Evli barkli da farketmiyor, siz kadinlar her gun onlarca kisi tarafindan dedektorden geciriliyorsunuz guzel ulkemizde. Dunya'nin her yerinde vardir ama yuzdeye bakmak lazim. Bizim erkeklerin %70'i falan dedektor. Sinyal aldigi ya da aldigini sandigi o da olmadi alacagini tahmin ettigi an yapisiyor.

Muhtemelen motor o kadar yaklaşsa önce kapkaççı sanıp tırsarım. Elini uzatsa tutmam ama "ulan ne cana yakın insanlar varmış be" diye düşünürüm.
Karşılık vermesem de böyle olaylar hoşuma gider.
Karşılık vermiyorum çünkü insanlara güvenim yok.

Başka bir ülkede olsam elimi elbette ki ben de uzatırdım ama Türkiye'de takdir edersiniz ki böyle bir hareket pek sağlıklı sonuçlar doğurmaz ve elimi uzattığım için bana her şey müstehak görülür.

ben bu gif'i başka bir duyuru için araştırmıştım. bunlar birbirine yabancı insanlar değil yalnız:
www.reddit.com
www.youtube.com
kızın kapüşonlusunun kolunda motosiklet grubunun logosu var.

ben uzatirdim elimi ya. biraz dusunmeden, otomatik tepki olarak yani. arkadasim herhalde diye dusunurum. bir de motosiklet seveni severim, araba olsa uzatmayabilirdim. tehlikeli gelir.

ne tatlı bir şey. keşke biz de yapabiliyor olsak.
fakat yapamayız.

yumruk mu geliyor diye kendimi korumaya çalışırdım.

geçen gün bi çift arkadaşımız boğaziçinden arabayla geçerlerken kızın kolu camın dışında havadaymış. ekipmanlı bir motorcu arkadaş da yanından geçerken eli farkedince muzip bi bro fist yapmak istemiş. tam yumruk teması sağlanacakken arka koltuktaki yolcu birinin yanaştığını farkedip kızı uyarmış, o da panikleyip zipp diye çekmiş elini, motorcunun selamı havada kalmış. kızcağız olayı anlayınca hayli üzülmüş. hatta eşine yetiş şu motorluya bro fist yapıcam demiş ama geçip gitmiş tabi motorcu. bu örnekte arabanın güvenliğinde olan, eşinin yanındaki evli bir kadın söz konusu elbette ama sonuç halen yarı pozitif :)

hemen tutardım. çok eğlenceli görünüyor.

turist vizesiyle gidemezsin. yani gidersin 1 yıl kalırsın sonra bir daha avrupayı unutursun. dil okulu falan bulup o şekil gidersin anca uzun süreli.

kafaniza göre turist vizesiyle 1 yil avrupada kalmaniz mümkün degil.

turist vizesiyl calisma izniniz olmaz, calisamazsiniz ve kacak duruma düsmeden 6 ay icinde 90 gunden fazla kalmaniz da imkansiz. en mantiklisi unilerin ucretsiz oldugu bir yerde lisans ya da yüksek lisansa kayit olmak ama ögrenciyken calisma izniniz asiri kisitli olur. yani kendiniz gecinmeniz imkansiza yakin olur.

Gönüllü çalışmayı deneyebilirsiniz. Yiyecek ve yata karşılığında çalışıp gezenleri okumuştum. Helpx adlı siteyi bir araştırın

30 yaşını geçmediyseniz AGH yapabilirsiniz. Kuruluşlar masraflarınızı da karşılıyor.

@kuehles'in dediği doğru ama tam değil. evet izniniz max.450 euro olur fakat kimse sizi saatlerce takip etmiyor. yani full time de çalışıp minijob gibi görünebilirsiniz. o sırada iş yerini sorgulamaya gelen görevli memur, o anda part time saatleri içinde olduğunuzu anlasa yeter. part time süresi bitiminde gelip orada olup olmadığınıza bakmıyorlar haliyle. o kadar da değil.

yani neyse işte; kısıtlı çalışma izniyle bile full çalışabilirsiniz. tabi haliyle patron da bilecek bunu.

Kuzey Avrupa ülkeleri cok pahalı bilginiz olsun. İskandinav ülkeleri için konusuyorum.

Bu iş için Avrupa uygun değil. Sizin gideceğiniz yer Güney Amerika. Neredeyse tüm ülkeler vizesiz. Süre dolunca hemen başka bir ülkeye gidip tekrar dönebilirsiniz. Arjantin, Şili, Uruguay, Brezilya çok popüler. Güney Amerika'ya gezmeye gidenler genelde bir yıl kalıyor.

@tahin pekmez
çoğu ülke 90 güne kadar kalma izni verir. bi tek paraguay 6 ay izin veriyor sanırım.

Vizesiz de olsa 1 yil araliksiz kalamazsiniz hemen hemen hicbir yerde. Kaldiginiz sure icerisinde de zaten calisma izniniz olmaz.

daha önce yurtdışına çıkmadığınız halde şu an yurtdışında yaşamayı planlıyosunuz, doğru mu?
eğer öyleyse "Türkiye ile suçlu iadesi anlaşması olmayan bir ülkeyi" seçmenizi öneririm.

@theli çok fazla polisiye izlediniz bu sıra sanırım.
sıkıldık sadece. burada insan bir kalıba giriyor. araba alacaksın ev alacaksın çocuk yapacaksın. evden işe işten eve gidip geliyorsun. biraz bu döngüyü kırıp bir yıl hem dil hem kültürümüzü geliştirelim bu sıkıntıdan kurtaralım kendimizi dedik. kötü mü ettik?

1 yıl yurt dışında yaşayacaksınız, henüz hiç yurt dışına çıkmamışsınız, dolayısıyla probleminize çözüm olacağını nereden biliyorsunuz? Önce bir haftalığına tatile gitmekten falan bahsetseniz ciddiye alacağım ama bu haliyle elde tutulacak hiç bir şey yok.
Yani bence mars'a gidin, kafa dinleyin. hem paranız cebinizde kalır, harcayacak yer yok. Hem insan da yok.

@theli
bir hafta tatilden sonra aynı yere geleceğim. 1 hafta tatil demek 1 yıl ise yaşamak. ben yaşamak istiyorum.
Marsa gidersek de bu sefer su yok oksijen yok git gel 1 senelik yol. zor geldi açıkçası. Ama mars araştırmalarına katılıp bir yıl boyunca mars simülasyonunda yaşamayı düşünmedim değil. Hawaii'de sonuçta. Orası da uzak tabi ama bir mars değil. Olabilir yani fikirlere açığım.

Neden yurt dışı? Bu söylediğinizi "iş, ev, araba, çocuk vs" döngüsünü Türkiye toprakları içinde de kırabilirsiniz. Tavsiyem doğu anadolunu ya da karadenizin ücra köylerinden birine gidin. Orada 1 yıl boyunca köylülerle birlikte yaşayın fındık toplayın, çay toplayın, çapa yapın. Belki kiranabilecek uygun bir ev bile bulabilirsiniz.

Açık söyliyeyim, yurt dışında karadeniz gibisini bulamazsınız. Paris falan çok sıkıcı. Hele Berlin... Bir daha düşünün derim.

@faydam yoksa da zararim olmaz

Bence, her şeyiyle farklı bir atmosfere girmek istiyorlar. Karadenizde yine Türkler yaşıyor. Yani yemekler pek fark etmeyecek, adetler pek fark etmeyecek, insanlardan öğrenebileceğin şeyler pek fark etmeyecek...

sizin önünüzde en büyük engeller
- vize problemi
- calisma izni (kacak calismak cok riskli, ilelebet avrupa defteriniz kapanabilir)
- ekonomik problemler
- ev kiralama barinma problemi

cözümler
- AGH - Avrupa gönüllü hizmeti (EVS) yolu ile calisma izni almak ve calismak
- Diger gönüllü hizmetleri ile calisma izni almak ve calismak mesela bu www.freunde-waldorf.de
bu tarz gönüllü hizmetleri ile örnegin almanya icin yaklasik 400 euro gibi maas alirsiniz, ayrica kalacak yer, ögle yemegi, sigorta gibi büyük masraflar da karsilanir. Yapacaginiz isler cok motive edici olmayabilir, elma toplamak, cocuk bakmak, engelli veya yaslilarla ilgilenmek gibi. dil ögrenebilirsiniz, dil kursununu "hosting" kurulusuna karsilattirabilirsiniz. bu tarz islerde yas limiti önünüze cikabilir, ya da esinizle ayni yerde is ayarlamakta zorlanabilirsiniz.

diger legal cözümler;
- is bulmak ve o sayede calisma izni almak
- üniversite, master, doktora icin gitmek (calisma izininizin limiti olur, gecimekte zorluk cekebilirsiniz)

4

3

Tam 1 numara da milliyetçiymiş diyordum 2 numaraya bastım, derken 3 ve 4.

Cevap: 4

hocam bi süre sonra boyası kalkıcak bunların, metal üzerine işlenenlerden seçsen daha uzun ömürlü olur kanısındayım, sonuçta cebe gircek bozuk paralarla, anahtarlarla dans edicek.

@antepaunovic

5

5 çok güzelmiş hakkaten

bunların içinden 4

yıpranır soyulur falan ama bunlar
www.amazon.com
linkteki on numero bence :/

6) hiçbiri.

Ya eğer çözüldüyse pişirip tekrar dondurmanız taraftarıyım.

Pisirip tekrar dondurulabiliyor.

Kavurma haline getirip oyle de saklayabilirsiniz

kavurma yap, ufak ufak kaplara koy soğuyunca at buzluğa

Peki tam değil de yüzde 50 çözüldüyse atayım mı dolaba

hayır katiyen

Yani buz kalıbı halinde değilse mecburen kavurucam eti öyle dondurucam bu mudur? Kavurma olayı nasıl olacak direkt yağa atıp pişirmek yeterli mi

www.youtube.com

kavurma yap dememizde ki amaç saklanabilir olması,

mesela fırında da yapabilirsin bunu büyük parça olarak ama 2.5 saat falan sürüyormuş, yada yemek yaparsın içine koyabilirsin, ama koyun eti ise sulu yemek falan yaparsan kokar.

Bendekiler yağsız kendi yağında olmasa sorun olur mu

olmaz az miktar ayçiçek yağı iş görecektir.

Tuzu bolca daya iyice pişsin, kavurma dediğin tuzlu yapılır. Zaten bu kavurma eti yemeklere katılırdı o nedenle yemeğe tuz atmaya gerek bile kalmazdı.

ete pişmeden tuz koyarsan

1 suyunu salar
2 sert olur
3 kuşbaşı ette geçerlidir.

bence değil ama çok takılmamak lazım şekle şemale

Bana gore degil, istedigi yerden oper. Kadina kiroca gelmiyorsa bize laf dusmez.

Helalimsin var mı ötesi :))

hayır

keloğlan filmleri geliyor aklıma ya, ortamına göre gidebilir de öpülecek daha güzel yerler var yani.

hayır

nö. hiçbi ski beğenmeme timi'nin icatları bunlar. oyuna gelmeyin !!1!!11!1!

bence değil, kime ne ki

erkeğim, bence değil. hatta alnı dudak denen saçma şeyden daha öpülesi buluyorum ben. kocaman alan yav. öp öp bitmiyo.

Yerine ve zamanına göre olabilir. Sürekli alna yapışmıyorsa sıkıntı olmaz bence.

Başıma bir iş gelmeyecekse bence kıroca değil. Sevgililer birbirlerinin her yerini böyle şeyler düşünmeksizin öpebilmeli bence. Gerçi düşündüm de, herkes içinde beni alnımdan öpmesini istemezdim yine de çünkü bunun kıroca olduğunu düşünecek pek çok insan var. Yalnızken, öyle durduk yerde, sevişirken falan öpse çok hoşuma giderdi ama.

Değil, kendi aralarındaki sevginin herhangi bir alameti olabilir. Adam için çok yüce bir anlamı olur ama kadın için o kadar yüce olmayabilir ya da tam tersi olabilir. Bana çok derin, çok yoğun bir sevgiyi çağrıştırıyor.

Hiçbir ilgisi yok.

köylü hareketi. varoş/kıro bir izlenim uyandırır.

orasından da öper burasından da öper, HER YERİNDEN ÖPER, kimene. üfffff

Değil.

Evet, cok feodal.

istediği yerden öpsün. kim ne düşünürse düşünsün benim umrumda olmaz.

tabii ki de hayır.

Yok ya neden öyle olsun... sevgili bu her yerden öper.

Polat elif. Efso.

Hayır. Kadın da öpebilir, bir sıkıntı yok bence.

Değil bence ama 'Topuklu ayakkabılar alnından öpülen bir kadın tarafından icat edilmiştir' diye de bir laf var. Alnımdan öpünce 'Helalimsin' havası alıyorum ben, resmen kendimi bacı gibi hissediyorum ama zor bir anda bir destek için orayı bulup öpmüştür, hoş da olur.

erkeğim. kadın alnımdan öpünce çokoşuma gidiyor. ben de severim alından öpmeyi. kıroluk demeyelim bence.

Tom Hardy öperse kıroca değildir ama İbrahim Tatlıses öperse kırocadır. Kişiye, zamana, mekana bağlı.

gotshay.files.wordpress.com

Bence masumiyet göstergesi. Kıroca ile alakası yok. Hatta ve hatta romantik bir şekilde ayağından öpmek ile alından öpmek arasında fark yok..

caiz değildir.

Değil, daha geçenlerde sneijder ve yolanthe 'yı bir tv programında plastik makyaj yaparak 90 yaşındaki hallerini gösterdiler. Yolanthe orada duygulanıp ağlamaya başladı Sneijder de geldi alnından öptü.

Bakın ne kadar ovvvv

4.bp.blogspot.com

evet.

ama kadının memeleri büyükse kıroca olmaz diye düşünüyorum. niye diye sormayın, öyle geldi düşününce.

Gülmem geliyor. Yapılınca da, görünce de. Knedim de tam yapacakken ısırasım geliyor kafayı.

Çok güzel bir şey bu ya. Neden kötü bir şey olsun ki? Hele bir de öptüğün anda hatun gözlerini kapatıyorsa çok hoş olur. Bu sadece, cinsellik barındırmayan, salt bir sevgi gösterisi.

Yaren +1.

öpülmeyecek yer yoktur.

Sabah 8de buzluktan ne ceşit et olursa cıkartıp buzdolabının içine koyuyorum aksam 4bucuk gibi evde oluyorum bir yere ugramadıysam ve et çözülmüş oluyor. Sonuc olarak sıkıntı yok ;)

etleri tencere gibi derin bir kaba koy. üstünü komple kaplayacak şekilde zeytinyağı veya çiçek yağı dök ve buzdolabına at (buzluk kısmına değil). bu yöntemle 1 haftaya kadar saklayabilirsin protein içeren gıdaları.

Kanken sanırım demek istediğin

Aynen teşekkürler, nerede bulabilirim?

kankenist.com

hibrit bisiklet alacaksınız.(bana göre ilacınız) mtb'ye gerek yok ama almak istersen burada merida marka dağ bisikleti satan bi abimiz var yardımcı olur sana onun bisikletini al bence alınık/satılık bölümünde kontrol etmeni tavsiye ederim.

youtube'da video çeken elemanları takip et. bisiklet forumlarını dolan fikir edinir,anlık fikir değiştirebilirsin.300-400'e sıfır market bisikleti alırsın ikinci elde o fiyata verilen kaliteli alüminyum kadrolu modeller var sahibinden ve letgo ilacın !

o ayırdığın 300-400 lira sadece ekipmana gidecek tutar'da hevesinizi kırmak istemiyorum biraz ucuza kacacaksınız güvenlik ve malzeme kalitesi açısından biraz o kötü olacak.

yollar kötü damperli kamyonlar milleti eziyor otobanda d100'de yanyolda dikkat

giant escape air size çok iyi gider bence aradığınız bisiklet o :D

Herhangi bir bisiklet edinsen bu soruların hepsini çözersin.

Merhaba sevgili tencere. Bende senin boyutlarda bir kadın kişisiyim. Yalnız bir 45 dk lık işim var onu hallettikten sonra kendi deneyimlerimden yola cıkarak butun sorularını en içtenlikle yanıtlayacağım. Endişeni cok iyi anlıyorum cunku bende oyle olmustum eski duyurularımda var silmediysem.

Aksesuar:youtu.be
youtu.be
youtu.be
(bkz: bisiklet alırken dikkat edilecek hususlar)
youtu.be
Yine youtube uzerinde "iki teker bir adam" isimli arkadaşımız var güzel bilgiler var kanalında. Bisikletli ulasim kanali da iyidir.

Size tavsiyem 500 liraya ikinci el bisiklet bakin aliminyum kadro. Celik hi-ten alirsaniz agir olur eziyete dönüşür. Butceniz el verdigince hafif alın. Hibrit demek yol bisikleti ile dag bisikletinin karisimi demektir. Sehir bisikleti denir kısaca.
Salcano, carraro, bianchi, sedona, kron, giant giris seviyesi sizin icin guzel markalar. Sehir bisikleti sizin icin uygun. Dag bisikletine gerek yok. Hem ikinci el alirsaniz aksesuarlariyla satan bircok kisi var.
Kondisyon lazim evet. Fakat yolunuz duz ise 5-10 km sizi yormaz belki ilk bir hafta. Zaman gectikce daha uzun parkurlarda binersiniz. Rica ediyorum marketlerde satilan 300 liralik sacma bisikletlerdrn almayin. Zaten google a bisiklet alirken dikkat edilecek hususlar vs. Yazarsaniz bir suru bilgiye sahip olursunuz.
Sorunuz olursa ozelden ya da buradan yazin cekinmeyin.
Marka model de soylerim ama telefondan giriyorum.

Bir de endiselenmeyin, uzerine gidin, bisikleti sevin. :) seveceksiniz umarim, dünyanın en keyifli icadidir. Her ne kadar Türkiye'de yaşıyor olsak dahi.

ben decatlon'dan aldım geçen ay. 579 lira, bitwin. ama 350-400'e de vardı hafif ve hoş yol bisikletleri. bi bakabilirsiniz.

Sallıyorum bi zarfa ykm den hediye kartlar olur ya onu alıp verebilirsin ya da içki içen biri mi bu cok muamma da güzel bir sarap alabilirsin bence. Ya da ne biliyim öğle arası yemege cıkarabilirsin

Ya da böyle elinde bir etkinliğin hediye biletleri falan varsa oyle birsey de verebilirsin. Deneyimlerimle bu kadar geldi aklıma dogrusu.

İyiliğin en iyi karşılığı dostluktur. Ona dost ol, sıradan bir arkadaş değil de dost insan ol onun hayatında. O senin imdadına yetişmiş sen de ona yetiş mesela. Arada ara sor halin keyfin nasıl gel bi kahve içelim de.. yalnız hissetmez kendini, çok iyi gelebilir. Fakat olayı sadece maddesel bir karşılığa bağlarsan zaman içinde hoş olmayabilir, bilmiyoruz.

iki bira ısmarla, muhabbete çağır. isterse orda ister zaten üçbeş. yoksa düz iyi adamdır

Kaliteli bir çikolata kutusu

milletin hakkini yiyerek size yardim etmesi iyilikseverlik degil gotluktur. orada sira bekleyenler mal cunku, ya da baskasinin vize randevusu hakkini gasp ederek onun yerine gecmek de gotluktur.

hacı ne cikolatası ne şarabı
naabiyosunuz :D

kardesim sagol isimizi gordun de bi yemek ismarliyim de, ama aksam yemegi falan yabma
ne biliyim 2 kisilik sinema bileti al manitanla gidersin de

İspanya

malta

Octoberfest!!!!

amsterdam tabbki

@fiyfiyt galiba dalga gecmis (unlemlerden oyle bi anlam mi cikarayim bilemedim :D)
Ama yine de dogrusunj diyim.
Oktoberfest ekim ayinda olmaz:/
Son birkac gunu denk gelir, bu seneki 3 ekimde bitiyor mesela.

Onun disinda viyana cunku her mevsim guzel

Biliyoruz herhalde sevgili @kuehles kardeş :D ekim ayında avrupa soguk olmaya baslıyor ara ara yagmurlardan ve gri havalardan hiç bahsetmiyorum bile. Bizimburda fest eylül son haftası baslayacak 24 gibi. Hollanda ya da Fransa'ya git bence. Tam bu mevsime göre bi yer

atina ulan!

ispanya, italya, portekiz, komsu kontenjanindan bi de yunanistan :)

havalar mis, yagmur minimumda, hala bol gunes. daha ne istenir?

değilim ben.

Hergün neden allahım canımı artık almıyorsun diye diye papagana döndüm

mutlu değilim ben de :(

tam olarak bunu konuşmuştum dün arkadaşımla. kimse ama kimse mutlu değil. herkes işini yapıyor ama zorunda kaldığı için. suratlar sirke satıyor. beş sene sonra nerede olacağını düşünmez hale geldi insanlar. bugün yaşıyoruz işte buna şükür diyor. bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyor. sırtım sağlam yerde olsun diyor. çocuk yapıyor ama çocuğu başından sallıyor. periscope'ta ablasını çeken canlılar geliyor işte.

hayatimdan bahsettigin seyleri cikarinca mutluyum ben, keyfim yerinde. gunluk kosusturmacalar, anlik duygu degisimleri mutsuzluk sebebi asil. biktim bunlardan, az beni benle biraksalar ne bicim de enerji toplarim <3