alman deyince aklıma domol geldi. henüz denemedim ama deneyeceğim, rossmannlarda satılıyor. diğer temizlik ürünleri de beğeniliyor.

yumusatıcının kalıcılığı çamaşır makinasıyla da ilgili biraz. türkiye'de satılanlar içinde en iyisi bingo soft beyaz. günlerce gitmiyor kokusu, çok da güzel.

annem bile senin çamaşırların nasıl bu kadar uzun süre güzel kokuyor diye sorduğuna göre bence yanılıyor olamam, yumoş mavi - lilyum & lotus

Bingo bebek şeysi kullanıyorum ben. Kalıcı epey.

www.whatismymovie.com

film değil sense8in bir bölümü olabilir mi bu. birinci bölüm bile olabilir.

doğru ya. aynen, şimdi baktım. teşekkürler

ayakkabı kötü de bu ayakkabıyı senden istemesi, senin almak durumunda olman daha kötü.

not : evli değil sevgili olduğunuzu varsaydım.

çirkin

çok çirkin.


birkaç kişi daha bunu yazsın. ekran görüntüsünü eşine göster.

pirelli 195/55/r16 lastik aldım 315 tl bu ayakkabı çirkin fiyatta abartı.

alma abi. benim hatun istese çok istiyosan alayım ama yanımda gezme lütfen bu ayakkabıyla derim. çok çirkin.

Çirkin. Performans fiyat oranı da bence düşük.

bir de superstar ismi vermisler. nereden nereye. cirkin otesi, almayin aldirmayin.

Leş

çok güzel. ayrıca zevk onun değil mi? bu ayakkabılar rahatlığı için değil, görselliği için alınıyor. tebrikler yenge.

ben tipine bayıldım ama fiyatı biraz çok tabii. zaten 450-500 bandında bir hediye alacaksan tabiiii ki de istediğini al. fiyatı yüzünden endişeliysen zaten bütçenden bahset. kıyafet moda konularında fiyat performansa inanmıyorum ben, teknolojik alet değil, ısıtma sistemi değil yani beğenilen kıyafetin ayakkabının performansına bakılmaz. öyle olsa topuklu ayakkabı giyen kadın göremezdiniz performansı bok gibi çünkü ağrıdan gebertiyor insanı :D

üstüne lastik takılmış mes gibi.
kötü yahu...

DKNY her yerde çakması olan bir marka değil mi ya, 700 lira verip sokakta herkeste görmek istemezdim şahsen. alma.

(bkz: o paraya öküz alırız)

ben olsam almazdım. paran fazlaysa at kenara dursun. altın, döviz vs al.

Biraz daha ekle LV al. Beni dinle.

Ali den al bence. Gayet orijinal duruyor ürünler :)

Düşünen insan en sonunda amaaan diyerek alır, oysa yapılması gereken şey düşünüyorsan almamalısın.

*düşünmek kelimesini eylem olarak değil durum olarak kullandım.

o paraya her yerde kullanılacak ürün alınmaz,
senin para harcayasın gelmiş, mont al o paraya önümüz kış dötün donar valla.

700 liralık çantayı bırak beğenmeyi,bakamam bile ben.bir çılgınlık yapıp alsam,başına bir şey gelir diye kullanamam. empati kuramadım,yere batsın dar gelirlilik :) alma arkadaşım,tatile git :)

Çanta ve ayakkabıda böyle şeyler önemli. 700 lira bir şey değil. 10 yıldır çalışıyorsam bir tane böyle çantam olsun diye düşünsem ben direkt chanel ya da gucci alırdım ama yurtdışında indirim zamanı vs türkiye fiyatları arasında çok fark var.

Dkny alma üzerine ekle lv al +1

Yazık günah bence ya. Bi çantaya o para verilmemeli diye düşünüyorum ben

kendin için sık böyle şeyler yapmıyosan al. 182 dolar o çanta şu an bi şey değil yani biz fakiriz genel :( alırsın da 10 sene de kullanırsın sonra taş gibidir bi şey olmaz muhtemelen. ama modellerden markalardan çok anlamıyorum çanta konusunda üstüne koy başka bir şey al diyenleri de değerlendirmek lazım.

ayrıca, bunu almasan bu ay içinde yemeye içmeye gidecek o para %100. hava olacağına çanta olsun markete 2 kere daha az girersin.

çantaya bu parayı veren insanın akıl sağlığından şüphe ederim ben. eşyalarla/markalarla bu kadar bağ kurmak hep ruhlarında ki bir boşluğun üstünü örtmek gibi geliyor bana.

the best things in life aren't things.

dandik çantalar bile 300-400'den başlıyor. 700 çanta için fazla değil.

bir kadının en önemli aksesuarının gülüşü olduğunu bilmeyenlerin aldığı çanta.

ay :/
clipartbarn.com

700 lira 200 dolar bile değil. Ciddi fakirleştik. Derimod'daki poliüretan çantalar bile 300-400'den başlıyor gerçekten.

Soruna gelince:
DKNY çantaya ben de vermezdim.
Michael Kors'a da vermezdim mesela. Çok bilindik, çok göz önünde, sahtesi çok.

Mansur Gavriel +1 ama ilk çıktığı zamanlarda 1500 liraydı. Dolarla fırlamıştır.
Furla olabilir. İndirimde tabi. Yoksa etmez bence o fiyatlar.

Diğer markalar daha pahalı. 3-4 katına çıkman lazım.
Sen bilirsin ya.

@maleficent Bu kadin 10 yili askindir calisiyor maasinin bir kismini eklese alabilir bence. Ayrica birikimi varsa ustune yine ekleyebilir birikiminden.

belki aradığın çanta veya daha güzeli buradadır:

www.modacruz.com

Olay zaten bütün kıyafetlerim eşyalarım marka olsun değil ki. Kapitalizmden girilmiş akıl sağlığından çıkılmış. Gidersin bir tane düzgün ayakkabı, çanta alırsın uzun süre kullanırsın. 10 tane indirimden ucuz mal alacağına 1 tane düzgün alırsın ve biter sonra kafan rahat.

Bana da kirk yilda bir kullanilacak gece elbisesi veya ayakkabiya cok para vermek fazla geliyor, onun yerine o parayla her gun kullanabilecegim gundelik bir kiyafet alirim, cok sik kullanirim. Lv ya da gucci olmasi onemli degil, bu cantayi da markasi icin begenmediginizi varsayiyorum, 700 tl de bir canta icin cok asiri bir fiyat degil, bu kadar icinizde kalacaksa alin.

ya seni tatmin edecekse mutlu edecekse al gitsin herkesin zevki kendine.

Bir erkeğin birkac bin liraya kol saati almasi normalken çantaya 700 lira vermek neden bu kadar garipseniyor ki ? Benim icin onemli olan gelirinle alacagin cantanin orantili olmasidir. Yani maaşının yarisini cantaya vereceksen saçma ama maddi durumun iyiyse istersen 2 bin liraya canta al. Senin bileceğin iş.

babana falan aldir. bakamayacaklarsa yapmasalardi.

Alın! birkaç yıl sonra parçalanacak kıytırık markalar sezonda 300-400den aşağı değil. Ömürlük ve klasik kalite bir çantayı beğendiysem ve de param varsa alırdım. Bi tek maykıl kors a param olsa da vermem, cılkı çıktı.

şimdi çantaya 700 de verilir 1700 de.
ama DKNY çantaya verilmez. Tabii çantayı da görmek lazım ama önyargılıyım.

alma

sgk'da veya işkur'da tanıdığı falan yoksa normal yollardan göremez.

yeni şirket gördüğü her şeyi senden istediği belgelerin üzerinde görüyo. kendileri açıp bi yerden bakamaz senin kişisel bilgilerine. ama eski firmandan da çıkış belgeleri isteyecekler. sgk çıkış belgeni istemezlerse göremiyorlar doğal olarak.

merkür retrosu var eski sevgilisini özleyen şimdikini bırakıyo olabilir.

Havalar güzelleşince kaslı erkekler cıbıl kızlara, cıbıl kızlar kaslı erkeklere geçiş yapıyor. Eş değişimi gibi.

vay amk ben de diyorum neden istisnasız 5 senedir nisan ayında sevgilimden ayrılıyorum... kahpesin dünya

saplar da sap takılmaya devam ediyor, o yüzden bilemem.

Merkür den tüm bunlar. Geri çekile çekile bir hal oldu.

@freya, @dragons

astrolojiye bugüne kadar prim vermedim hiç umrumda da olamadı ama nerdeyse inanıcam şaka gibi..

Bir oku bakalım Nisan ayı yorumlarını. Çok bel bağlanacak bir şey mi bu astroloji ben de emin değilim ama tutuyor işte

11 Nisan 2017 Salı – Terazi Burcunda Dolunay

Bugün saat 09:07 de 21 derece Terazi Burcunda dolunay gerçekleşecek. Dolunay özellikle ilişkilerimize ışık tutacak. Özel ve sosyal ilişkiler, evlilik, ortaklık gibi hukuki zemini olan ilişkiler, anlaşmalar, para ilişkileri, diplomasi ve uluslararası ilişkiler gibi kısaca denge ve uyum içinde ilerlemesi gereken her türlü ilişki ve iletişim konuları yaklaşık iki haftalık süreçte gündemimizi daha fazla meşgul edecek.

Dolunayın açığa çıkarma, sonuçlanma ya da sonlandırma etkisini gerek toplumsal, gerekse bireysel anlamda deneyimleyeceğiz. Tabi bireysel doğum haritamızda gerçekleştiği ev ve temas ettiği gezegenlere göre her birimizde farklı etkilere neden olacak.

Ertelediğimiz, yok saydığımız, üzerinde durmadığımız ya da gizlemeye çalıştığımız konular açığa çıkabilir ve artık sorumluluk almamız, gereğini yapmamız gerekebilir. İlişkilerimizdeki uyumsuzlukların açığa çıkması ayrılıkları getirebilir ya da tam tersi uyumlu ilişkilerde hızlı evlilik kararları gelebilir. Aynı etki sosyal ilişkiler, arkadaşlıklar, ortaklıklar ve iş ilişkileri için de geçerli. Tabi retro gezegenleri de hesaba katarsak alacağımız ani kararların risk içerdiğini unutmayalım. Geçmişte yaptığımız hataları tekrarlayıp farklı sonuçlar beklemek yanlış olacaktır. Kader yanlış zamanda doğru kişiyi, doğru zamanda yanlış kişiyi karşımıza çıkarabilir. Hayli riskli, hayli sürprizli, kafa karıştırıcı bir dolunay dönemi.

Bu dönem zamanla ilgili algımızda problemler yaşayabiliriz. Dünde miyiz, bugünde miyiz karıştırabiliriz. Geçmişte kaldığını düşündüğümüz konular, kişiler önümüze gelebilir ya da geçmişi hatırlatan temalarla karşılaşabiliriz. Karma ve kader kavramları zihnimizi fazlasıyla meşgul edecek. Kadersel olaylarla sınanabilir, hatalarımızla yüzleşebilir, kaybetme korkusu yaşayabiliriz. Diğer taraftan geçmişte yapılan iyicil eylemlerin olumlu hak edişleri gelebilir, gecikmiş adalet gerçekleşebilir ya da kaçırdığımız fırsatlar 2. şanslar olarak karşımıza çıkabilir.

Sağlık açısından ise böbrekler ve bel bölgesi hassaslaşabilir. Böbrek taşları, kum, bel bölgesindeki rahatsızlıklar, bel ağrısı, tutulma gibi sorunlar ayrıca kulak ve gözlerde şikayetler gelişebilir. Özellikle şeker ve tansiyon hastalarının dikkatli olması gereken bir dönem. Şekere bağlı böbrek ya da göz hastalıkları tetiklenebilir, bilinçsiz ve yüksek dozda kullanılan ağrı kesici ve ilaçlar böbrekleri zorlayabilir. Ayrıca güzelleşmek uğruna neleri göze aldığımızı da iyi değerlendirmek gerekiyor. Venüs retro ve Satürn tarafından baskılanıyor. Estetik girişimler için uygun bir dönemde olmadığımıza işaret ediyor.

Genel Olarak;
Ani, beklenmedik, dolayısıyla şaşırtıcı gelişmelerin yaşanacağı, toplumsal hareketliliğin artacağı enerjik bir dolunay dönemi olacak. Sert açıların hakim olması toplumsal gerilimi tırmandırabilir. Liderlerin birbirleri arasında veya ülkelerin üst düzey kurumları arasında yaşanan ancak halka yansıtılmayan gerilimleri gizlemek pek mümkün olmayacak. Şaşırtıcı açıklamalar duyabilir, gizli birtakım bilgilerin açıklanmasıyla paniğe kapılabiliriz. Askeri hareketliliğin artmasını ve çatışmaların şiddetlenmesini bekleyebiliriz.

Para ve maddi kaynaklar konusu fazlasıyla gündeme gelecek, tabi bunlarla beraber para piyasaları, borsalar, bankalar ve kredi kuruluşları da ön plana çıkacak. Krediler, vergiler, sigortalar, primler, fonlar ve faizlerle ilgili önemli değişiklikler yaşanabilir, kredi derecelendirme kuruluşlarının kararları, borçlarla ilgili yapılandırmalar ya da politika değişiklikleri piyasaların çalkalanmasına neden olabilir. Ekonomik alanda uluslararası anlaşmaların ya da iş birliklerinin bozulması ya da ertelenmesi de gündeme gelebilir. Diğer taraftan maddi kaynak yaratmaya ve işsizlikle mücadeleye yönelik kararlı adımlar atılabilir. Kısaca dolunayın önemli konularından biri ekonomik mücadele.

Bu dönem Birleşmiş Milletleri ve insan hakları, çocuk hakları, savaş mağdurları ya da adaletle ilgili örgütleri daha fazla ön planda görebiliriz. Özellikle çocuklar, çocuk ölümleri ve mültecilerle ilgili konularda hassasiyetin artması tabi öncesinde bunu tetikleyecek olayların yaşanması mümkün. Çatışma bölgelerinde kadın, çocuk, sivil ölümleri artabilir, mülteci gemileri batabilir ve çoğu çocuk boğularak ölümler gerçekleşebilir. Gençlerin, çocukların ağırlıklı olduğu yerler örneğin okullar, eğlence mekanları, sinema, tiyatro, alışveriş merkezi, stadyum, eğlence parkı gibi mekanlarda terör, saldırı eylemleri, hava operasyonlarında okulların vurulması gibi olaylarla karşılaşabiliriz. Siyasi kurum ve parlamentolar da risk altında olacak. Plutonun 8. Evden sert etkisi ölüm ve taciz temalarını düşündürüyor.

Uluslararası soruşturmalar ve davalar da gündeme gelebilir. Ancak bunlar daha çok geçmişte başlamış, ertelenmiş ya da geri plana atılmış durumlar olacak gibi görünüyor. Politik nedenlerle, gözden düşürmek, prestij kaybına neden olmak ya da baskı oluşturmak amaçlı olması, liderleri, üst düzey yöneticileri, iş adamlarını ve ünlüleri hedef alması mümkün.

Dolunaylar ölüm ve hastalık temasını daha çok barındırır, Terazi burcu ise sanatçılarla bağlantılıdır. Dolayısıyla sanatçı, sporcu, göz önünde olan ve sevilen kişilerin hastalık ve kayıpları, bununla birlikte kavgalı boşanma haberleri gelebilir. Birtakım bağımlılıkları nedeniyle gözden düşmeleri ya da yasal sorunlarla karşılaşmaları da mümkün.

Dolunay ülkemiz haritasında önemli kontaklar yapıyor. Bildiğimiz, alıştığımız kamu düzeninde, kanunlarda, kamusal alanda önemli değişiklikleri işaret ediyor. Malum konumuz referandum ve Anayasa değişikliğini oylayacağız. Ancak çok fazla gezegen retro ve Güneşle kavuşum halinde olan Uranüs natal Merkür-Satürn kavuşumuna karşıt. Dolayısıyla beklenmedik gelişmeler ve aksaklıklar referandumun önüne geçebilir, hatta referandumun ertelenmesini de gündeme getirebilir.

Referandumdan net ve uygulanabilir bir sonuç çıkmayabilir ya da tamamen beklenmedik sürpriz bir sonuç çıkabilir. Uranüsün erken seçimi gündeme getirmesi de mümkün. Merkürün retro olması ise geçersiz oylar, hatalı pusulalar, oy sayımında hatalar, elektronik sistem arızaları ya da ulaşım problemlerini akla getiriyor. Oyları birkaç kez saymak, ancak yine de emin olamamak, sonucu kabullenmemek ve itiraz etmek gibi etkiler de verebilir. Kısaca gökyüzü kadar akılların da karışık olduğu bir dönemde geleceğimizle ilgili önemli bir karar vermemiz gerekiyor.

Çiğdem ÇİĞDEMTEPE

Şamanın Sözü:
Kendine zaman ayırmak için bütün işlerinin ve sorumluluklarının bitmesini beklersen, bunu hiç başaramayacaksın. Bir iş görüşmen varmış gibi her gün 1 saatini kendine ayır. Bunu büyük bir ciddiyetle yap. Kendine ayırdığın bu 1 saat senin özel zamanın olsun, yapmak isteyip de yapamadıklarını yap, okumak istediğin kitapları oku, meditasyon yap. Yeter ki bu 1 saati kendine ayır. Unutma kendine ayıracağın bu 1 saat senin daha verimli, çevrenle daha uyumlu ve mutlu bir insan olmanı sağlayacaktır.

ek olarak; ben de ayrılık muhabbeti yaşadım, bunu okuyunca şok oldum. :(

2 hafta önce terk edildim

bulaşık makinesi evde en sevdiğim alet bile olabilir, o kadar önemli :)

yalnız yaşarken bile hep kullanırdım. pratik ve daha temiz diye düşünüyorum. bence de almalısın. 2 kişi biz genelde 3 günde bir çalıştırıyoruz, ama günde 2 defa çalıştığı bile oldu.

şöyle düşün, yeni evleniyorsun. bulaşık makinesine her gün 10 dk koyacağın bulaşıkları 20 dkda niye elde yıkayasın ki? 6 günde 1 saat ediyor, o 1 saati eşine ayır, kendine ayır, evin başka köşesini temizlemeye ayır.

o işi daha çabuk yapmamı ve daha az yorulmamı sağlayacak bir alet varken -ve tabi alabilecek maddi durum varken- ben onu alıp kullanmayı her zaman tercih ederim.

ben bekar halimle haftada 2-3 çalıştırıyorum.
tabak çanak önemli değil de, tencere mencere daha iyi oluyor, hem daha tasarruflu (daha az su harcıyor) hem daha hijyenik

paramız yok alamıyoruz'u "bence saçma" diyerek kendini kandırma bence

Yemeğini evde yapacaksan, iki kişi olsan bile o bulaşıklar dağ oluyor.
Bulaşık makinesi çamaşır makinesi kadar elzem benim için. Hem elde yıkamaya göre daha az su harcıyor.

sandığından çok daha önemli. dedikleri doğru. işten eve gelince uğraşamazsın. bir de sandığın kadar az bulaşık çıkmıyor. biz de iki kişi yaşıyoruz. bazen üşenip makineye koymuyoruz bulaşıkları bir günde mutfak bulaşık doluyor. neredeyse 2 günde bir kullanılıyor. bir de su tasarrufu. maddi olarak zorlanmıyorsanız mutlaka alın.

daha önceden hiç temizliğinden sizin sorumlu olduğunuz bir evde yaşadınız mı? yaşayıp böyle düşünüyorsanız tamam ama yaşamadıysanız gerçekten hiç öyle olmuyor. haklılar. bir gün yıkamazsan o bulaşık sonraki gün sana 4 kişilik oluyor. özellikle arada misafir geldiğinde dağ gibi bulaşık ortaya çıkıyor. farklı farklı yemekler yapacaksın. onun bir sürü bulaşığı olacak. hiç gerek yok. çok uygun fiyata artık bulaşık makineleri var.

bence inanılmaz çok gerekli. tamam 2 kişinin bulaşığını yıkamak iş değil ama makina her türlü daha pratik. elde yıkarken yapacağın su israfından tut da her gün suyla uğraşan ellerinin kurumasına kadar bir sürü derdi var. hiç değmez bence.

üstelik bulaşık dediğin elde yıkamakla da bitmiyor ki. örneğin elde yıkadın, tezgahta kurumaya bırakman lazım. o sırada üzerlerine bişey sıçrayabilir, gene durulaman gerekebilir. ya da tam kurumadan kaldırmışsındır, lekeli lekeli olurlar. en iyi ihtimalle tezgahta durup kalabalık yaparlar. iki üç günde bir yıkayacaksan bu sefer kirli bulaşıklar tezgahta, lavoboda, ortalıkta kalır. zaten bence bulaşık makinasının en iyi yanlarından biri de kirli bulaşıkları göz önünden kaldırması.

biz de iki kişi yaşıyoruz ve haftada bir kere makinayı çalıştırıyoruz. makina dolana kadar herkes yediğini içtiğini pıt pıt makinaya koyuyor ortalıkta saçma dağınıklık olmuyor. bi de açık mutfak bizimki, salondan baktığında ortalıkta bulaşık görünmesi hiç hoş olmuyor.

benim için çamaşır makinasından sonra evdeki en önemli alet.

birincisi, o evde iki kişi meselesi hikaye. 15 kişi birleşip ev görmeye gelen akraba tarikat olduğunda kendine çok pis söversin. yarın çocuk olursa o makina günde iki kere çalışır, almazsan gece yarısı bulaşık yıkarken gene kendine söversin.

ikincisi, bulaşık makinası ekonomik ve hijyenik. senin yıkayamayacağın kadar az su ile, senin yıkayamayacağın sıcaklıklarda yıkıyor.

bütçe yoksa ayrı tabi, ama imkanın varsa mutlaka al.

şu an her gün düzenli çalıştırıyoruz, hafta sonları evdeysek günde iki kere çalışıyor.

para sıkıntı ise sonra da alınabilir ama alınmayacak şey değil özellikle evde yemek pişecekse
tek yaşarken ben de almamıştım senelerce de almadım ev küçük dedim, evde sürekli misafir ağırlamıyordum gerek yok dedim. ben de çok bulaşık üretmiyordum.
ama evde çalışmaya başladım bulaşık arttı
kardeşim geldi daha da arttı aldım ben de.
sadece gün boyu çıkan çay kahve bardağını koymak veya pişir-ısıt-ye (ayrı ayrı kaplarda oluyor çoğu kez)onları koymak için bile gerekiyor.
evli kadına gelecek misafiri hiç söylemiyorum.

Iki kisiyiz iki gune bir kesin calisir, birimiz daha az yiyip icmisse 3 gun olur. Her seyi koyarim, camasir mak. Bir bu iki. inanilmaz onemli bir alet.

çok önemli asla almamazlık yapmayın

çok önemli. evde iki kişiyiz, makine olmayınca bile bir akşamın yemek bulaşığı dağ oluyor, günlük yemek yaptığımız için makine olmasa uğraşmak ölüm olurdu.

Bana göre evdeki en önemli alet. İki kişi de olsanız o kadar çok bulaşık çıkıyor ki, inanamazsınız. Bazen akşam yemeği de dahil tüm öğünlerı dışarda yemiş oluyoruz, öyle günlerde bile bir sürü bardak oluyor. 2 günde bir garanti çalışıyor bizde. Bir de yorgun argın eve geldiğinizde çok daha zor olacaktır.

Su/ enerji tasarrufu da cabası.

Zaten şimdi almasaniz bile evlendikten 2 ay sonra gidip alirsiniz bence.

öncelikle @hononu +1

öncelikle çevreyi düşün, su kaybı.
kendi zamanını düşün, zaman kaybı.
her öğünden sonra ortalama 10 dk bulaşık yıkaman gerekse (ki çok iyimser davrandım) günde yarım saat eder. bu yarım saatte neler yapabileceğini düşün.

çamaşırı bile haftada bir yıkıyorsun elde daha rahat yıkanır. bulaşık makinesi çok önemli :(

eneee çok şaşırdım bu fikrine. bizde iki kişiyiz, bir gün çalışmasa ertesi gün mutlaka çalışıyor makine. ha bazıları sürekli elde yıkamaya alışkın ama ben hayatta yıkamam. zaten makine daha tasarruflu.

tek kişi yaşasan bile kesinlikle gerekli. sürekli kullanılıyor. zamanına, ellerine, faturaya ve emeğine yazık. almamak çok saçma olur.

bence de bir bakıma haklısın ama tecrübe açısından önce kendin yıkamalısın bir kaç ay. sonra kesin kararı verirsin zaten.

biz de o ihtimali degerlendiriyorduk. 2 kisiyiz. sonra neyse deyip aldik. simdi guluyoruz "haha almamayi dusundugumuze inanabiliyor musun" diye. 2 kisinin dusundugunden cok bulasigi cikiyor. elde yikamak icin inanilmaz miktarlarda su harciyorsun. hem de sicak su gerektiginde. Ve aldigi vakit de cabasi.

soyle diyeyim, mesele para ise, bulasik makinesi masrafinizi AZALTIR. makineler cok daha az su kullanir, bir kere isitir.

Eski evimizin mutfağı müsait değildi. Bu yüzden kullanamadık.
2 aydır yeni evimize aldığımız ilk beyaz eşya bulaşık makinası oldu. gerçekten büyük faydasını gördük.
ben mesela yemekten kalkınca, hiç durulamadan dolduruyorum tüm bulaşıkları. zaten makinanın ilk işi bulaşığı durulamak.
diğer yandan annem sağolsun, etraftan gördüğünü uygulayıp bulaşıkları durulama bahanesi ile elde yıkayıp, makinaya öyle dolduruyor. siz yapmayın böyle şeyler. makina tertemiz yapıyor. en az 2 günde bir yıkanıyor.
çok pahalı olmayan standart bir model alın, markası iyi olsun. satın alırken araba gibi saçma sapan modeller, programlarla yüksek fiyatlıları almanızı önerenler olur, sallamayın. 3 programlı, ekransız, standart bir model yeter.

Öncelikle honou+1

İlaveten, yeni evleneceksiniz, misafiriniz gelecek, onun bulaşığı çıkacak.

Ablamla ayrı eve çıkmıştık vakti zamanında. İki hatun elbette bulaşık makinesine gerek yok diye düşündük. Sadece 3 ay dayanabildik.

Er ya da geç alacaksın ötv indirimi bitmeden al

Tek başıma yaşarken bile alsam mı diye düşünüyordum da geçici olduğu için almamıştım. ÖTV indirimi varken al +1.

Anneme de hep alalım alalım diyordu yok elde yıkarım noolcak diyordu şimdi iyi ki akmışız diyor. İki kişi bulaşığınız az çıksa bile misafir vs gelince anlayacksınız değerini

Cumartesi pazar tatilse, çalışma saatleri sabit ve iyiyse, servis varsa olabilir

az önce karışıyaka - manisa arasını (50 km) göze alan bir pozisyona başvurdum. bence koşullar iyi ise çalışılır. 1 sene geçtikten sonra iş çok iyi gidiyorsa ya taşınılır ya yeni kapılar açılır. bu mesafe için güzel bir kapıyı kapatmak mantıklı değil bence.

@aksach Şartlar tam da dediğin gibi..

@tukenmezadam şuan hali hazırda 35 km git 35 km gel yapıyorum.

Yarın git başla... bfashtshtt şaka bir yana bu işsizlik ortamında dene o halde

Beklediğin kabahat.

benim kardeşim yıllardır karşıyaka-manisa arasını gelgit yapıyor. aşağı yukarı yakındır mesafeler

Teşekkürler herkese :) Ancak daha teklif alınma aşamasına gelinmedi sadece başvuru yaptım.. Haydi el ele verelim ve olsun bu güzel iş :) :)

@dark red de haklı ama ben istanbulda 17:30da işten çıkıp 19:00dan önce hiç eve girmedim :) şehir standartlarında 1,5 saat yüksek olabilir ama servis varsa giderken gelirken uyku , müzik, kitap falan baya bir süre götürür insanı maaş vs iyiyse.

Roma icin www.summerinitaly.com

Pompi roma. Kesin biliyosundur gerçi de.

pisa cok gereksiz.
siena da guzel.
ayrica oralara kadar inip amalfi coast ve sorrento gorulmeli bence.

pisaya gerek yok floransaya 1 gün yetmez :( cinque terre'yi 1 güne çekip floransayı 2 gün mü şeyapsanız?

@herkes; floransada daha once 2 gun kalmistim ondan oyle o kisim. pisayi cikarabilirim daha onceki seferde de yarim gunde gezmistim zaten. tam ara durak da degil, ulasim vakit kaybi olur mantikli. sienaya gidis gelisi nasil kotaririz ona bi bakayim. amalfiye de gitmistim o sebeple omu da dahil etmedim mevzuya.

arkadaşım yasminin gözlerini aşırı kuruttuğu için lens takarken sorun yaşadığını söylemişti, ben aynı sorunla karşılaşmadım.

böyle bir problem yaşamadım ben.

La la la

zevkine hitap eder mi bilmiyorum riskli ama ben şu şarkıdan kurtulamadım bir türlü..çok iyi...

www.youtube.com

eminem love you more
soad kill rock n roll

her kesime hitap edecek cinsten ;

www.youtube.com

Kaleo-Way down we go
youtu.be

Ofenbach - be mine

youtu.be

Depeche mode - where is the revolution?

youtu.be

Amongster - butchers boy

youtu.be

Şu anda linkleri göremiyorum o yüzden tekrar ise kusura bakmayın, fakat LP- Lost on You ve Bastille'den Daniel in the Den

pink floyd'un bütün şarkıları

lost on you / other people bu ikisini çevire çevire dinledim haftalarca tşk lp.

jamie xx - loud places
glass animals - agnes

www.youtube.com

random rab - the spice
www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

senin söylediğin daha indie gibiymiş ama çok elektronik demezsen at bunu loop'a dans et
lol

www.youtube.com

kimse yazmamış hala:
www.youtube.com

www.youtube.com

Geri arıyoruz?

cia ve truecaller app

marmara forumdaki baya büyük. aqua floryadaki daha da büyük sanırım emin değilim :( en azından daha düzenli.

İstiklaldekini ve Özdilek avmdekini gördüm. İstiklal daha büyük.

istiklal'deki dört katlı mı neydi.

istiklaldeki 5 kat ve gördüğüm en büyük H&M ama, mevzu bahis erkek bölümüyse Axis avm'dekinin erkek bölümü daha büyüktü mesela.

altunizade capitol avm ucu bucağı yok.

hepsini salla. istiye parkdaki h&m e gelen ürünler istanbuldaki başka mağazalarda yok.

Zorluda'ki bayagi buyuk. Istiklal'deki de buyuk ama hangisi daha buyuk kestiremedim simdi.

forum istanbul'da cok guzel seyler buluyordum, cesit boldu.

internet satışına başladılar bugün. oraya da bakabilirsin.

çeşit olarak zorlu.

arabayla git.

araba kiralamak +1

cocugun gelecegi bombok olabilir bir de boyle dusun. Onemli bu is git.

arabada bir seçenek fakat yol 11-12 saat çekiyor. bu yüzden uçak daha uygun. hep kızardım bir oy neyi değiştirecek deyip oy kullanmayanlara. şimdi aynı şeyi yapmak istemiyorum. fakat bahsettiğim sebeplerden dolayıda kararsızım.

Bir çivi bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir komutanı, bir komutan bir orduyu, bir ordu da koca bir ülkeyi kurtarır :)

ama tabi bütçenizi sarsacaksa yapacak bişey yok.

Araba +1 diyorum.
Cift sofor kullanirsiniz. Cocuk bir sey anlamaz zaten. (Ben bebekken o zamanki yollarda bile cok rahatlarmis benimkiler)

Sanirim universite ogrencilerini ucretsiz ulastiran bir olusum vardi. Belki sizi de cuzi bir ucretle tasiyabilirler.

Hayirlibilet.com olmasi lazim mobilde teyit edemedim.

Ben de 4 saatlik yolu gidip gelicem tamam sizinkiyle kıyaslanmaz ama yine de üzerime düşeni yapıcam işte.Siz de gidin şartları zorlamak lazım

Konuyu anlamadım?
Nedir bu promosyon? Prim falan mı?

Size bir hediyemiz var diyerek güzel bir içerikle mail hazırlarsanız daha şık olur bence.
Tansiyon yükseltmekten ziyade bunun bir ayrıcalık olduğunu hissettirmenizin etkisi daha kalıcı olacağı kanatindeyim.

gereksiz atraksiyon yapmaya ne gerek var anlamıyorum.
duyurun gitsin.
bunu bile bir pr çalışması gibi duyurmaya ne gerek var?

mail olayı çok saçmaymış. hatta böyle bir şey için bir plan düşünmeniz de oldukça gereksizmiş. idare bana öyle bir duyuru yapsa pek de mutlu olmazdım açıkçası. resmi bi şekilde duyurun geçin bence.

çalışanlar sizin evladınız olmadığından şirket olarak böyle bir tansiyon yükseltme güvensizliğe yol açar. ve en önemlisi ayıp. ne münasebet dalga geçer gibi bir benefit sunmak. ce-e oynar gibi duyuru yapılmaz. ik yönetimi kursuna falan gidin isterseniz ekipçe.

Çalışanlar mal yerine koyulduklarını düşünüp soğurlar. Patrona yaranmak dışında olumlu bir etkisi olmaz bu çabanın.

adamlarla taşakmı geçmeye çalışıyorsunuz anlamadım cidden. resmi şekilde duyurun bitsin. böyle şeyler yapmak çalışanlara hiç hoş gelmez bunlar bizimle taşakmı geçiyor denir.

Kesin bir ikcı sorusu bu, e onlara da vakit geçirecek iş lazım tabii. Benim fikrim şu; her bir harfi ayrı mail olarak gönderin, tansiyon acayip yükselir.

freya, biergarten +1,

şaka gibi resmen :)

Böyle taksit taksit mail atmak çok ucuz bir hareket olur. Televizyondaki bal reklamı gibi.

kimseye ulufe dagitmiyorsunuz, hak etmedigi bir sy vermiyorsunuz. maas promosyonu zaten o insanlarin maaslari üzerinden kazanilan paranin bir kisminin calisana iadesi demek. o calisanlar, calistiklari sirketi ayakta tutan insanlar, palyacoluga gerek yok. madem sevindirici bir haber, insan onuruna yakisir bir sekilde, onlari da ciddiye aldiginizi gösterir bir sekilde haber verirsiniz. para haberi, herkesi sizin kadar mutlu etmiyor olabilir.

thewizardofearthsea +1

birine hakkını verirken böyle düşünüyorsa bir kişi, gerçekten yardımcı olduğunda neler düşündüğünü merak ediyorum.

mail olayı cok ciddiyetsiz , promosyonuda iyi aldıgınıza göre çalışanda fazla demekki. Hiç yakıştıramadım .

Ne kadar promosyon aldınız merak ettim ama .
yıllık mı 3 yıllık mı mıktar nedir ( özelden yazın en olmadı)
bizim kurum 3 yıllık 1400 civarı aldı :S

çevrenizde benim gibi oyunun rengini değiştiren var mı?
-HAYIR yok.

ne düşünürsünüz böyle insanlar hakkında?
-Kötü şeyler düşünürüm.

Edit: İlk duyurun güzelmiş trol kardeş <3

bana da geldi o mektuptan ama ironi yaptığınızı düşünüyorum. atatürk'ün işaret ettiği tüm medeniyetleri yıkıyorlar çünkü, o cümlenin hiçbir mantığı yok o yüzden.

vay be! derim. yani evrim hep ileri doğru işlemiştir bugüne kadar. kitaplardan böyle okuduk en azından. geriye doğru bir evrime tanık olduğum için sevinirim.

Bu nasıl bir bakış açısıdır? Oyun hamuru mu senin beynin? Bir duruşun yok sanıyorum, eveti attıktan sonra çıkarken padişahım çok yaşa demeyi unutmayınız.

bir bildiride sadece atatürk'ün adını görmekle oy değiştirenler hakkında pek iyi şeyler düşünmezdim açıkçası. gerçi bu diğer önemli şahsiyetler için de geçerli. orada ne yazdığı değil ne ifade ettiği daha mühim. sizce atatürk'ün işaret ettiği muasır medeniyetler seviyesine bu sistemle çıkabilecek miyiz? yoksa tam tersi mi olacak?

adam ironi kasıyor, cevap verenlerde ciddi yazdığını düşünüyor. türkiye'de espri kavramının gelişmeme sebebi işte bu.

'gazi mustafa kemal atatürk'ün işaret ettiği muasır medeniyetler seviyesine ulaşma hedefi için bana 5 bin lira vermen gerekiyor. Evet der misin? :)

@ blue eyes white dragon evet ironi kasabilir. Peki Türkiye'de espri kavramını geliştirmek için bu duyuruya ne gibi cevap verilmeliydi.

Mesela ahahhaa evet doğru karar vermişsin yanındayız sanrım mı?
Böyle bir cevap kesinlikle Türkiye'yi üst seviyelere çıkarabilirdi değil mi?

Tekrar cevap "Kötü şeyler düşünürdüm, düşünüyorum"

adam chp'nin söylemiyle evet diyorum dediyse ironi olarak sen de çıkar akp ya da ak parti ne diyorsan onu söylersin ben de bu sebepten ötürü hayır diyorum dersin ironi olur.

ilk kılıçdaroğlu mu dedi yoksa burada birisi başlık mı açtı bilmiyorum ama biinali yıldırım'ın başbakanlığı kaybetmemesi için hayır diyorum dersen mesela çok ironik olur.

Oyunun rengi önemli tabi, bi yarıda ak renkli evet dururken diğer taraftaki bok renkli hayıra mı basıcan?

tek ihtiyacımız olan ironiydi zaten. her trolle saygı mı duyacağız uyduruk ironi yaptı diye.
cevap 1 yok
cevap 2 tiskiniyoruz

@hasmetizm 2046 saygı duymak bence çok saçma bir tabir, saygı beklemem o yüzden ama uyduruk demene takıldım. eleştiriye kapalı biriyim belki o sebeptendir.

@supermatik burası düşülecek bir yer mi? anlamadım.

bugün elime bizzat başbakan tarafından imzalanmış bir mektup ulaştı, kendimi değerli hissettim ve ülkeme faydalı bir insan olmaya karar verdim. sorun nerede?

avrupa hayir diyor muhabbeti yuzunden oyunu evete donderen insanlar taniyorum. bunun yaninda akpli ve hayir demesine sasirdigim arkadaslarim da var. kimseden siyasi gorusu yuzunden tiksinmem. bisey dusunmuyorum onlar hakkinda, senin benim gibi insanlar.

bize aşırı özenli bir torba içindeki kutunun içindeki paketle??? çay geldi. hayır diyeceğimi anladılar zehirleyecekler herhalde diye çöpe attım.

eksik yazmışım, çevremde fikrini değiştiren olursa ilişkimi keserim olur biter nedir yani.

eskiden "saygı duyulmalı" falan derdim, şimdi geldiğimiz şu süreçte artık bal gibi kötü şeyler düşünüyorum ve düşünürüm.

yarın aramızdan birileri verdiği oyun ne olduğunu söylemeye utanacak.
durum o kadar vahim.
ülke olarak bunu kavradığımızdan da emin olamıyorum pek.
aslında bir yandan kavradık gibi geliyor, çünkü hakikaten hayır önde.
ama diğer yandan, buna güvenemiyorum.

ben de hayır diyeceğim ve evet çıkacak diye düşünüyorum.
hayır çıkma ihtimali varsa referanduma gidilmez zaten.

ayrıca bu referandumda kampanyaların çok büyük kitleleri etkilediğini de sanmıyorum.
ancak kararsızlar kitlesini belki bir yere iter.
onun dışında, herkesin oyu belli zaten.

tek umudum, insanların kabine girdiklerinde vicdanlarıyla baş başa kalmaları.

o cümle beni de etkiledi şu an, ellerim titreyerek yazıyorum bu cevabı, benden de bir evet.

evet %60 ı koyup geçecek hayırlı olsun..tırıvırı yapmayalım..

çok etkilendim. ama ben kararımı dün şu açıklamadan sonra evet olarak değiştirmiştim zaten.

twitter.com

ben çok etkileniyorum böyle şeylerden. hele o anons yapan otobüsler yok mu onlara hayranım. kim daha yüksek sesli yayın yapıyorsa direk ona basıyorum mührü.

siyahla beyaz arasında kararsız kalanlara itibar etmiyorum. yani kararsızların bir şeyine güvenmiyorum.

her şey bu kadar keskinken, taraflar bu kadar ayrışmışken hala bir çizgisi olmayan bu tip insanlardan her şey beklenir.

Karate. 21 yaşından beri. 24 oluyorum yakında. Bir insan kesinlikle bir şeyle uğraşmak zorunda değil. Belki soyu koalaya dayanıyor adamın. Bir şey yapası yoksa yapmasın.

resim yapıyorum, ilkokuldan beri.

kıyısından dikiş dikiyorum sayılırsa, 25 yaşında falan başladım galiba :) el işlerine hiç yeteneğim yoktur, gerekirse söküp söküp tekrar dikiyorum güzel olana kadar. her şey doğuştan gelecek diye bir şey yok yani, sen istediğin bir şey bul başla.

hiç bir işi doğru düzgün yapamam. Çok hızlı uzun doğaçlama ve düzgün konuşabiliyorum sanıyordum ama sonra sonra hatalarımı fark ettim.

spor var bir sürü.

yazmaya eğilim ve yeteneğim var. yüklenip daha da geliştirmeyi düşünüyorum. duyuru bunu sergilemek için çok uygun bir mecra değil tabii, burada low profile takılınıyor.

bir de bağlama ve piyano çalıyorum. ikisini de oturup tek başıma öğrendim.

www.izlesene.com
www.izlesene.com

O iş yaş reis. Ben 500 km lik ilişkiyi yürütemedim ayda 1-2 kere görüşmemize rağmen. Bi yerden sonra git geller için maddiyat büyük problem oluyor. 1 senem havalimanlarında pazar günlerimi piç ederek geçti ve sonunda bitti. Her uzun mesafe ilişkisi bitmeye mahkumdur benim gözümde. Olmuyorsa zorlama bence.

Arthur Dayne'i çürütmeye geldim. 4 senelik uzak mesafe ilişkisini nişanla taçlandırdık iki ay önce, yaza da evleniyoruz.

Ama verebileceğim en iyi tavsiye gelecekle ilgili belirsizlikleri kaldırmak ve plan yapmak. Kaldı ki biz 5-6 haftada bir görüşüyorduk, yazları birlikteydik. Senede bir kez görüşüp ne zaman bir araya geleceğiniz de belirsiz olursa çok yıpranırsınız. Birinizden birinizin fedakarlık yapıp diğerinin yanına gitmesi lazım, "iki sene sonra birlikteyiz" diyebildiğiniz zaman o iki sene rahat geçer ama ne zaman bir araya geleceğiniz belirsizse 3-5 ayı bile zor geçirirsiniz. İki taraf da ilişkisinden ne kadar emin o önemli burada. Sevgiliniz yanınıza gelir, alışamazsa 3 sene sonra birlikte Türkiye'ye dönersiniz, çok zor değil. Amaç hayatı birlikte geçirmekse bunlar mesele olmaz.

Eger sen amerikaya gitmeden 1-2 yil once baslamis olsaydi derdim, bu sacmaliga katlanmak icin bir nedeniniz var, bir gecmisiniz var diye. Ama hicbir seyiniz de yokmus. Senede 1 gorusulecekse zaten olmaz, cile cekmeyi gerektirecek gecmisiniz de yok.

Bitirmek lazim. Gereksiz yipratici. Iki taraf icin de.

Daha bir kere görüşmüşsünüz. Bir birinizi bu kadar kasmayın. Enerjinizi boşa harcıyorsunuz.

burdan bakınca hayatının en büyük hatası olacak gibi duruyor.

ki sen gitmeden 3 ay önce tanışmışsınız sadece. ve sadece senede bir sefa görüşebiliyosunuz? bu bi ilişki bile dğeil bence. boşa kürek çekip zamanı boşa harcamayın. ben bi kaç kere denedim. daha yakın mesafelerde bile gereksiz yük oluyor insana.

Arkadaşım ve sevgilisi beş yıldır aynı sebeplerden dolayı uzaktan yürütüyor. Çocuk yabancı, maddi durumu iyi değil ikisinin de ama para biriktirip görmeye geliyor yılda bir kere ya da kız gidiyor.

neye çekiniyorsunuz anlamadım. senin işin ve kalacak yerin var belli ki. gelsin yanında başlarda kaçak şekilde garsonluk vs yapar, bi okula falan başvursun gelsin nedir yani. türkiyede kalıp bombayla öleceğine kalk gel şurda hayatımızı yaşayalım de. ha yok gelemiyorum vs derse de böyle ilişki mi olur der ayrılırsın.

benim de sonradan uzak mesafeye dönüşen bir ilişkim olduğu için ılıman bir tavsiye vermeye gelmiştim ama birbirinizi 1 kere gördüyseniz bu nasıl iştir diye sormadan edemicem. 1 sene nasıl devam etti ben ona şaşırdım. hiç boşuna kendinizi yıpratmayın sen amerika'da o türkiye'de yoluna baksın.

time to say goodbye

Bence seni küçük sanıyorlar.

@beni taniyan yok bu sehirde, cevap-nick uyumu :p

bana da 3 diğerlerinden daha olası geldi.

bence de üç.

Tarzları öyle olabilir. Ben de sürekli kadınların arasında olduğum için alışmışım, erkeklere de bazen canım tatlım bebeğim diyebiliyorum.

sen erkek değil miydin loo?
4- alışkanlıktan

Günlük dillerinde kullandıkları bir şey canım ve tatlım. Ayrıca amir pozisyonda oldukları için senin kendini onların yanında kötü ya da huzursuz hissetmemen için yakınlık kurarak seni rahatlatıyorlar. Bu seni sevdikleri ya da en azından olumlu baktıkları anlamına gelir. Ben de onlarca kişinin amiri posizyonundayım çoğu yaşıtım ya da küçüğüm. Özellikle yeni başlayan biriyse kendini rahat hissetsin diye özellikle sıcak davranırım. "sor canım" ya da "tamam tatlım" kullanırım.

Yani bilmediğin ama artık öğrendiğin mevzu :)

erkeğim ben bu arada.

başta kadın sandım da erkekse daha fena ya. küçük gösteriyorsun belki de.

seni kişilik anlamında zararsız görmüşler ve üstün oldukları için rahatlıkla içlerinden geçeni diyebiliyorlar. başka bir anlamı yok bence

Şu diyaloğu kur:

-zeynep hanım size bişey soracaktım?
+sor canım sor tatlım
-sizce ben kaç yaşında gösteriyorum?

üstün oldukları için. %100

kimse şimdiye kadar nasıl dememiş şaşırtıcı ama bu arkadaşlar sana yürüyo olmasınlar ?

yaşınızı fark etmemiş olabilirler, onlar sizden büyük de siz fark etmemiş olabilirsiniz.
eşcinsel olduğunuzu sanıyor olabilirler. Eşcinsel bir arkadaşım, "sırf gay olduğum için insanlar bana tatlım diyebileceklerini sanıyorlar" diye isyan etmişti bir keresinde, ondan dedim.
bir de samimiyetten işte, kötü hissetmeyin diye olabilir.

sizin üstünüz oldukları için bunu bu şekilde ifade etmeye çalışıyorlar. eğer çalıştığınız şirket kadın çalışan yoğunluklu ise normal.

tabii ki de üstün oldukları için.

Kadınsal sinsi ezme taktikleri.

1 veya 2 olsaydı bunu fark ederdin, çünkü tonlamasını ona göre yaparlardı.

Diğer çalışan arkadaşlarına karşı nasıllarmış ki? Ben allahın stajyeriyken üstüm gittiğim 2. Gün üstüm boynuma atlamıştı özledim diye. Oha noluyoruz diye şok geçirmiştim ama departmanındaki herkese karşı öyle davranan aşırı rahat biriymiş. Bazılarının samimiyet göstergesi öyledir belki

üst ün oldukları için yapıyorlar. bunu şöyle test edebilirsin. o sana sor canım dediğinde, sende ona canımlı cevap ver, yüzünün aldığı şekle ve jestlerine dikkat et, bozulduysa çıkarımımız doğru demektir.

şirket birleşimiyle aniden aynı ekipte olduğumuz benimle aynı yaşta ve aynı pozisyonda bir kız var. benimle konuşurken canııım nasılsıın diye telefonu açıp kuzucum çok öptüm seni bitanem diye kapatıyor ben şok. konuşurken arada aşkım bebeğim falan diyor. bi de tatlı bi kız kızamıyor insan. bana çok ters gelse de bazı insanların konuşma tarzı öyle, ofiste ben de müdürler hariç aşırı uzak olmadığım insanlarla konuşurken canımı kullanıyorum, vıcık vıcık olmayan ama samimiyet gösteren bi kelime bence doğru kullanılınca. müdürlerin bence ezmek yerine samimiyet göstermek için kullanıyorlardır.

edit: erkek olduğunu sonra gördüm, olsun ne fark eder.

çünkü üstlerin.

Bana gülüm diyen çalışma arkadaşım vardı. Boş ver çok dert etme bence.

ne güzel işte ya :D öbür türlüsü daha kötü olurdu.

yakın görüyorlar kendilerini e bir de üstlerin olunca ''bilmemne beğğy!'' diyeceklerine ''canım,balım ^_^ '' diyorlar. şanslısın bence.

Taksi ile 30 civari bisey yazar, 30 u gecmez, ya da metroya bin, incirli de in , hava da guzel bi 15 dk yurursun, ya da indi bindi yaparsin minibusle

Ağırlık yoksa bence de metro ile İncirli'ye gitmek mantıklı.

taksiye para verme ya metro rahat.

metro - incirli, metroçıkışında da minibüse bin.

metro ile incirli durağın hemen çıkışında meydana giden dolmuşlar var.

taksi ile git, bir kere metroya yuriceksin, sonra metro çilesi sonra birde seni incirlide indiricek ordan tekrar binip meydan yapıcaksın, minibusler metronun onunden kalksada yolculuk sonrası insanın gozunde buyuyor o aktarmalar. taksi diyorum

biz bundan memnunuz.
www.hepsiburada.com

burdan model bakabilirsiniz yorumlar da var.
www.hepsiburada.com

Intex baya iyi.

intex en meşhuru sanırım. ben de aldım ama denemek nasip olmadı, kamp yapmayı bekliyorum. arkadaşta var, o çok memnun.

kedi delene kadar intex tek kat çift kişilikten memnunduk. aşşırı sağlam izlenimi vermiyor ama rahat.

Bende intex çift kişilik var . 200 TL verdim ama pişman oldum , durup dururken kaç yerinden delindi , gece yatarken hareket ettikçe gacır gucur ses yapıyordu , şimdi de kaynak yerleri koptu yatak balon gibi şişti bir taraftan ,çöp oldu artık

@bostan Intex'in hangi modeli bahsettiginiz? bakiyorum da iste daha kalin ve pahalilari var, bir de daha ince ve ucuz olanlari var (belki freya'nin tek kat dedigi sey bu, ben tarif edemedim). Sizinki nasil bir sey?

elinizi kolunuzu sargı beziyle iyice sarıp üst üste iki tane süveter gibi bişiyler giyin, fırın eldiveni takın, hayvancağızı mamayla oyalarken kollarının altından tuttuğunuz gibi kutuya koyun, hız çok önemli. canını acıtmaktan da çok korkmayın, hızlı ve kararlı olursanız üç dakika sürer kutuya koymanız vs. emin olun belediye de gelse veteriner de gelse orantısız güç kullanaca içiniz acıyacak. yuh lan canlı o diyeceksiniz. ek olarak burada yakalama taktikleriyle ilgili defalarca yazılar tavsiyeler yazıldı geçmişte, ufak bir araştırma yapıp oralardan da tüyo alabilirsiniz. çok geçmiş olsun.

kediler kutuya oturmayı seviyor. orta boy bi koliyi yarı kapalı koy (delikli tabii?) içinde yumuşak polarlı bi şeyler olsun içine zıplayınca çat öteki kapağı da kapat üstünü bantla. ama veterinerde nasıl yakalayıp içeri geri koyarsınız onu bilemiyorum.

evde liyakat kalmamis+1

en fazla tırmalar ölecek değilsiniz ya korkuyorsanız tetanos ve kuduz aşışı olursunuz üzerine. yazık götürün bir an önce. elinizi kolunuzu güzelce sararsanız bir şey olmaz o kadar korkmayın.

belki şöyle bir yöntemde işinizi görür: www.youtube.com

Lazerle kutu içine kadar sokarsın onu. Şu bildiğin lazer şeyi var ya kırtasiyede on liraya satılan. Hah onu kovalamayı pek severler

Var.

Yazılımcıyım. Remote çalışabiliyorum, çalışabileceğim iş bulabilirim veyahut Avrupa'da kolaylıkla iş bulabilirim. Eş durumundan şimdilik İstanbul'dayız, zamanın ne göstereceğine bağlı olmakla birlikte; en azından orta vadede İstanbul'dan kaçmayı planlıyorum/planlıyoruz.

edit: ihtimallerim arasında bodrum'a taşınmak da var.

var. nisan sonunda işi bırakıp izmire taşınıyorum. iş bulmadım bi şekil kazanılır para. beyaz yakalığa mümkün olduğunca dönmeme planım var. kısmet.

not: 10 senedir istanbuldayım yetti + zaten izmirliyim

bir aksilik olmazsa agustos-eylul gibi ankara'ya tasinip orada okuyacagim ben. bugunun sartlarinda en az 4 bin lira kazanmadigim surece de geri donmek istemiyorum, cok kotu sartlarda yasamadigim veya issiz kalmadigim surece ankara'da kalirim. sansim yaver giderse zaten yuksek lisans icin rusya'ya gitme sansim olur, gidince de donmem geri.

İstanbul'dan Kıbrıs'a (memleketime) kaçtım, mutluyum.

Valla benim yok. Önümüzdeki 35 seneyi Istanbul'da geçirmeyi düşünüyorum, sonra gider emekli olurum Anadolu'da. Keşke gidenlerden misli misli gelenler olmasa da rahat etsek biraz.

4 yıl önce şantiyecilik yapmak için ayrıldım, 2 yıl önce dükkan açıp istanbulun 1300 km ötesinde yerleşik hayata döndüm. Aramıyorum hiç o şerefsizlerin memleketini :)

Maaşım 5 haneli şekilde 2 rakamı ile başlayacaksa giderim İstanbul dışına yoksa İstanbulda sürünmeye devam

ankara'dan var. hedef mudanya.

en güzeli 170i ara sor. ayın belli günlerinde ziraate yatıyor çekmezsen geri gidiyor bi sonraki ay tekrar geliyor falan. sana özel durumu en iyi 170 söyler.

azına sıçmak için giderdim

Ben de ne için çağırdığını merak ederek giderdim.

Meramını öğrenmek için giderdim.

Çok daha azı için 4 yıldır babamla konuşmuyorum. Bırak konuşmayı gördüğümde yüzüne bile bakmıyorum ki ablamla arası gayet iyi.
Yüzsüz yüzsüz hiçbir zor zamanımda yanımda olmadığı halde mezuniyetime gelecekmiş, almam. O gelirse ben gitmem kendi mezuniyetime, çok da netim bu konuda.

Sonuç olarak gitmezdim, aramazdım, mesaj atmazdım, cevap vermezdim.
Önyargılı olduğumu düşünebilirsin, ama çok büyük olasılıkla işi düştü, ya paraya ya bi yardıma ihtiyacı var, yüz verme.

git bence. biyerlerde çay, kahve içersiniz. hesabı da sen öde. belki utandığını görürsün yüzünde.

gitmem, umrumda olmaz. bana ne ne isterse istesin. çok benzerini yaşadığımdan gönlüm rahat söylüyorum. kendisiyle konuşmam için kanser olması gerekti.

gitmezdim

gitmeyin siz de.

yanit dahi vermeyin bundan sonra.

Gitmezdim +1 O sizi yok sayıyorsa siz de onu yok sayın. Babalık maalesef kağıt üstünde olmuyor belki bir gün anlar.

giderdim. ne kaybedersin ki? en kötü lafını söyler dönersin. hele ki para pul için arıyorsa kafan daha net kalkarsın masadan. 10 yıl sonra niye gitmedim diye düşünmezsin böylelikle.

bir sey isteyecektir. bu kadar net.

ben gitmezdim. hatta bir ihtiyacı düştüğü için aradığını düşünürdüm.

Git bence, belki bir derdine çare olur & olursun.

Aynısı benim annemde başıma geldi. Onu bana mesaj attığına pişman ettim. Çok rahatladım inan bence git söylemek istediklerini söyle. Ben diyorum ki şimdi, keşke yazmasaydım da yüzüne karşı söyleseydim. Daha acımasız olurdu evet ama kendi çocuğunu terk etmek kadar acımasız da değil.

Ya hastadır ya da senden borç ister

Kesin bişi istiyecek

bence kesin bir şey isteyecek.
git ama o kadar da sallamamaya çalış.

fetöcü filan olmasın? belki teslim olmadan önce son kez göriyim demiştir.

görüşme sonrasında yaz buraya ne için görüşmek istediğini..

yaklaşık 15 senedir benzer durumlarla başlayan bir durumum mevcut annemle ilgili, şu an durum o aradı ben görüşmedim o aradı açmadım falan filan sonra unutulup gitti yolda görsem tanımam açıkçası. ondan kendince yaşadıklarını düşün hesap et ona göre git. ben gitmedim memnunum halimeden.

4 yıl öncesinde nasıl biriydi sizlere karşı? arakdaş mı baba mı yoksa soğuk mu davranırdı? eğer 4 yıl öncesinde de farklı biri değilse bir değişiklik bekleme. ama öncesinde durum bugünkünden çok farklıysa git. zaman uzun da olsa insan değişiyor.

Öncelikle hepinizin yanıtlar için teşekkür ederim.

@hlt1985 Biraz öyle oldu, geçmişle hesaplaşırken gerekli noktalarda gerekli yanıtları verdim.

@ekaterina ve @cakabo geçmişe saplantıları tahmin ediyordum, yanılmadım. Kendimi haklı çıkarmak için gitmiş gibi oldum.

@vayezikhan Gittik 2'şer bira içtik, davet eden o olduğu için (prensip) hesaba elimi sürmedim. Başka zaman ben çağırırım, meyhaneye götürür rakı içeriz, o zaman da ona elini sürdürmem.

@bir nick var benden iceri, @freya, @sytemofadownmanyagi Aslında buluşma amacım eğer iki tarafta da bir sıkıntı varsa açıkça masaya dökmek, yüzleşmek, çözmek ve önümüze bakmaktı. Kısmen başarılı kısmen başarısız oldu. Kendince takıntıları var, çözemiyor. Yine de ayrılırken sarıldığında "Görüşürüz oğlum" demesi bile bir adım bence. (Yarın ilk işim 'Babam ve Oğlum'u izlemek olacak :P)

@for the record o iş öyle olmuyor ya.

@carabelli, @hononu, @nickimin hakkini veremedim, @all girls dream, @kayranin kedisi En çok sizin yanıtlara şaşırdım. Okurken en uzak ihtimal verdiklerim de sizlerinkiydi. Peder o kadar yanlış yapmasına rağmen bizlere karşı çıkarcı davranmadı asla. 4 yıldır görüşmemesi kendince kafasında haklı olmasıydı. Bugün bununla yüzleşince o noktadan pek ilerleyemedi, başka noktalar buldu. Ancak hiçbir zaman dara düşüp de çocuklarına 'bana para lazım' diyecek noktaya gelmedi, gelmez.

@xu 2003'te emekli olmuş bi öğretmen yahu, ne fetösü. Senin yanıta istinaden bu yanıt hazırlanıyor bu arada :)

@silver apple 4 yıl önce son sınıf öğrenciydim. Öğrencilik dönemim boyunca inişli çıkışlı bir ilişkimiz oldu. Hem benim hem ablamın. Yani yeri geliyor benim evde beraber rakı içen iki arkadaş oluyorduk, ancak yeri geliyor uzun zamandır görüşmeyen iki insan gibi. Bugünkünden tek fark sanırım artık kendisini (ve ailesini, annesi, kardeşleri vs) yaşlanmış olarak görmesi. Bilemiyorum.

Özetle biraz geçmişi sorgulamak, biraz özeleştiri, biraz da kendi hatalarıyla yüzleşmek gibi geçti. Bazı noktalarda beni şaşırtan cümleleri oldu. Bilmiyorum, belki 4 yıl sonra pederle tekrar kavuştuk, belki de hiçbir zaman birbirimizi tekrar görmeyeceğiz.

aksi gibi ülkerin bütün rakipleri aleyhine kampanya olurken tek bir ülker ürününün boklandığını görmedim daha. en rezil malzemeyi kullananlar onlar olmasına rağmen.

igrenc gercekten. biminkilerden bile falan daha kotu olabilir o kadar kotu.

Ağzımda çokokrem varken okudum yazını. :) Aynen de dediğin gibi. Nutella yememek için yemeye başlamıştım son aylarda. Ama sanırım son zamanda en çok siyah sarelle ve torku sevmiştim arada sırada aldığımda. İyi hatırlattın bu çirkin tadı çıkarayım hayatımdan. :)

Ben de çok şükür hatırlamıyorum bile en son ne zaman yediğimi. Sürdüğüm ekmeğe acırım ziyan oldu diye.

yalnız değilmişim. gerçekten tatsız. belki de midemi bozan buydu onu da bilmiyorum.

Geçen gün çözdüm ne olduğunu, az kakao ve fındık ruhu atılmış margarin onlar. Nutella da yağlı şeker zaten.

Azcik paraya kiyip kaliteli ürünler almak lazım.

bence insanlar çocuklarına iyidir yea öokokrem sonuçta diyerek alıyor. çocuk da "bu ne içinde ot aroması mı var yağ yiyoruz resmen" diyemediği için yiyor ne yapsın. böyle böyle satışlar devam çünkü nutellayla arasında 2-3 tl fark var herhalde. yerli malı yurdun malı diye alıyor işte insanlar kendileri pek yemediklerinden. (nutella da içerik olarak çirkinde tadı güzel en azından)

Herhalde 5 yildan fazladir ulker urunlerini sokmam eve aldirmamayada calisirim bizimkilere resmen les urunleri sadece cokokrem degil diger urunleride cop.

Nestle,çokokrem bunlarda gdo olduğunu tadından anlarsın hemen brz yavan bir tat gelir bimden alınan kahvaltılık sos mesela gidip tarihine bak 1 sene dayanma süresi var.Böyle ürünler tüketme tarihinden ne olduğu belli ztn.Torkudan şaşma
torku torku torku

bence biraz düşük gibi :( acaba kronik bir sorunu mu var evin iyi araştırın.

O civarlar hakkında fiyat araştırması yapmış biri olarak düşük geldi bana da. İyice bi soruşturmanın faydası var.

Acaba güneş görmüyor falan mı :/

Kesinlikle düşük bir rakam.

Yaşanmayacak kadar kötü bir yer olmalı.

böbrek yiyorum haftada iki kere. ızgara şeklinde. tadını sevdiğim için yiyorum. diğer sakatatları bulamadığım için yiyemiyorum. en sevdiğim de billur aslında . (tandırda alüminyum folyaya sarılıp pişirilecek)

yiyorum.seviyorum.

kurbandan kurbana yerim. özel olarak böbrek alıp yemedim hiç. aslında böbreği severim ama ne bileyim bildiğim löp et varken onu alıp yemek aklıma gelmiyor heralde. alışkanlık diyelim.

böbrek yerim en sevdiğim sakatat. dalak sevmedim.

yemiyorum. çağrıştırdıkları hoşuma gitmiyor ve tadını seveceğimi düşünmüyorum

kurbandan kurbana böbrek yerim de dalak yemedim sanırım hiç.

böbrek, yürek falan yiyorum. temiz görünüyor tadı da güzel.dalak hiç denk gelmedi olsa yerim. kelle, yanak ve türevlerinden tiksiniyorum. hele billur denen naneyi silah zoruyla yemem.

küçükken yerdim ama şimdi yemiyorum. hayvan sağlıklı değilse sakatat sakat iş diye düşünüyorum.

Dalak yiyorum tadını seviyorum

ekmeksiz götürürüm her türlü sakatatı.

çünkü tatları çok güzel. dil, beyin, kelle, dalak, böbrek, işkembe, kokoreç, billur, paça hepsi harika.

ciğer dalak böbrek kelle taşak hiçbirini yemiyorum. sevmiyorum. çocukken bi kere halam taşak yedirdi öğğ bu ne dedim 7 yaşımdaki halimle. taşak diyip güldüler sonra hapır hupur yediler. taşak yenir mi lan? 7 yaşındaki çocuktaki psikolojik etkisine bak. o zamandan sonra çoğu iç organ bana bunu çağrıştırıyor. alışılageldiğimiz kıyma kuşbaşı vb şeyler dışında.

ciğer dışında sakatat yiyemiyorum. ciğeri de o kadar sevmem zaten. organ oldukları fikri rahatsız ediyor, kendimi çiğ kalp yiyen aztekli gibi hissediyorum.

Sakatat hiç yemedim ve yiyemem. İğrenç geliyor, düşünmesi bile kötü:/

sert sakatat sevmiyorum. yiyimi güzelse yerim. beyin, ciğer, kokoreç falan bayılırım. beyin denedim mi hatırlamıyorum. dalak da şu ciğerlerin arasından çıkan sert ve çiğnenmeyen etlerse yedim ve hiç sevmedim.

belki bi yemeğin içine falan koyup haber vermezlerse bu da ne garipmiş falan diyerek yerim de bilinçli şekilde yemem. iç organ yemek garip geliyor, aslında tamamen önyargı. hayvanın ha eti ha iç organı ama işte yerken aklımdan çıkmıyor. çocukluktan beri bi şekilde yediğim için kokoreç yiyorum ama bak ikiyüzlülüğe bak :(

yiyorum. çünkü yememek için bir sebebim yok.

her türlü sakatatı çok severim, ama "şu kadar zamanda şu kadar tüketirim" diyemem.
bazen aylarca denk gelmez yemem, bazen çok üst üste yerim.

gerçi en kötü ihtimalle arada bir canım kokoreç ya da işkembe falan çektiğinden o kadar da uzun aralar vermiyorum.

böbrek ve billur sevmiyorum. dalak çok ender, diğerleri daha sıklıkla. (ciğer, yürek, beyin, dil, uykuluk, kokoreç)
neden: lezzet.

Billurlar hariç hayvanın her yerini yiyorum, çünkü kolesterol.

Bobrek kalp karaciger yerim.
Bir kere dil ve beyin yedim. Dilin tadi guzeldi ama suan dusununce igrenc geliyor. Dil olsa da yesem demem ama bobrek ciger kalp uclemesini canim ceker.
Kokorec dalak yemem.

dalak bobrek yemiyorum, tadi kotu oldugu icin.
kokorec, iskembe, kelle paca, tuzlama bunlarin hepsini yerim acimam.

Akciğer/Dalak/Testis yemem. Kalp/Böbrek/Bağırsak/Dil yerim. Karaciğeri pek sevmesem de onu da yerim. Beyin en son çocukken yemiştim.

sadece kokoreç yerim. Diğerlerinden sadece ciğer denedim, aromasını beğenmedim. geri kalanını da denemem. Önyargım var çocukluktan.

Etin hiçbir türlüsünü yiyemiyorum. Sakatat yeme düşüncesi bile iğrenç geliyor bana.

dalağı, böbreği bilmiyorum da tavuk taşlığının sotesine bayılıyorum.
yok böyle bir lezzet.

yerün.

gerçek kokoreç ise favorim.

yemiyorum, düşüncesi bile midemi bulandırıyor çünkü.

Kurban'da ancak. Böbrek kavurmaya, dalak közde.

Birçok sakatatı yiyebilmeme rağmen; dalak, böbrek ve beyin yiyemiyorum. Onların o yumuşak yapısı midemi bulandırıyor.

Ciğer, kokoreç, işkembe fln sakatatı her türlü yiyebiliyorum.

millet olarak hayvanin eti haric her yerini yiyoruz masallah.

böbrek yiyiroum hatta iu ara yemekler boğzıma takılır gibi olduğu halde yiyorum seviyorum.

evet yiyorum. dalak, böbrek, ciğer, yürek. hatta bazen karışık dürüm yaptırıyorum. çünkü; seviyorum.

min 3 lira. o bile ucu ucuna yeter gerçi.

istanbul için;
bir adet ev arkadaşın var ise maaş en az 4000 tl olmalı.

@gayfe çok iyimser yaklaşmış. merkezi diyorsun, nefes almasan bile 5 bin lazım.
ev arkadaşın varsa 4 bin de olur. @seyduna +1

kafadan 2500 gibi bir rakam eline hiç değemeden gider.
Bu şekilde düşünürsek 4000 civarı diyorum en az.

aileyle bir problem yoksa gittigi yere kadar devam edilmeli bence. biraz para olsun kenarda ayri eve cikarken.

cümlenin kilit öğesi ''merkezi'' durumları aynen değiştirir.

arkadaşla çıkacaksan 3000 lira maaşla çıkarsın bence. evin kirası 2000 olsa kurtarır. rahat yaşamaya dilediğin gibi gezip tozmaya paran kalmaz ama amaç yaşamaksa yaşarsın. yalnız depozito-taşınma-ev eşyası-faturaları açma vs için biraz birikmiş paranın olması lazım. elinde hazır para yokken imkansız.

3000 e bir ev arkadaşıyla çıkarsın ama aileyle para biriktirmek daha kolay tabi.

ev arkadaşıyla min 3.5 lira. yalnızken min 4-4.5.

bin lira kira
bin lira da mutfak ve faturalar desek 1.5 lirayla da gezip yaşanılabilir. tabi bin lira kirayı 2+1 falan dandik bir semt için söylüyorum. merkezi bir yer demişsiniz o zaman en az 1.5 lira kira verirsiniz.

3k + 1 ev arkadaşı

Odeyecegin kiraya bağlı. 1500luk yerde kalırsan tek 3750 min diyorum. Ama daha eve cıkıcaksın diğer masrafları da unutma bak, kışın dogalgazı var bunun. Ilk çıktığında emlakcısı, evi döşemesi filan baya masraflı düşününce.

min 5000 diyorum ortalama bir hayat için. bunda çok aşırı gezme tozma yok onu söyleyeyim; borcun/kredin de yoksa gayet orta-üst bir hayatın olur. yalnız pek para biriktiremezsin, o bir problemse eğer.

her öğün makarna/yumurta yemek istemiyorsan mutfak masrafları hesapladığından fazla çıkıyor genelde. ya da biz yemek olayını seviyor da olabiliriz. :)

tek şehir merkezinde en az 4 bin.

3 e zor olur, aynen denildiği gibi ev arkadaşı lazım 3 olunca.

@vazife tekstil merkezi demek istesem tekstil merkezi derdim :) "merkezi"nin gayet anlaşılır bir tamlama olduğunu düşünüyorum. şehir merkezi olarak da düşünebilirsin.

iş yerim de o merkezi yerlere yakın, o yüzden eve çıksam buralarda çıkmak isterim. sebebi de bu sorumun.

1+1 kiralik evde tek yasayabilir 2500 e bence

abi ben geçenlerde bir sertifika sınavına hazırladım, Bomonti'de MOC var, osmanbey metrodan inince 7-8 dakika yürüme. orada camın önünde bir bar var, mis gibi yemin ediyorum. Mekan da aşırı havadar geniş ve söylediğim kısımdan dışarıyı gördüğün için de bunalmıyorsun hiç. Kahve yemek tatlı her şeyi de yerinden kalkmadan çözebiliyorsun. yani harbiden çalışacaksan burada çalışırsın, burda çalışamıyorsan başka yerde de çalışamazsın :D 2 gün kullandım gerçi ama aşırı verim aldım, memnun kaldım. Sertifikayı aldım yani :D

taksim tünele doğru bi sıtarbaks vardı eskiden çok boş olurdu kapanmadıysa bakabilirsin.

Galata'da mavra var. ben genelde orada çalışıyorum, olmazsa çukurcuma'da 49 çukurcuma olabilir, bebek starbucks çok tatlı, etiler de öyle. cepteteb hesabın varsa workinton'lar ayda 1 gün ücretsiz, şişhanedeki gayet iyidir. en verimli çalışma alanım cidden mavra ama.

hiç çalışmadım etmedim bir kere girdiğim de gördüm. belki fikir olur. karaköydeki salt'da bir sürü insan ders çalışıyordu.

Salt Galata biçilmiş kaftan. Kalabalık olsa dahi insanlar sessiz sessiz dersini çalışıyor.

benim önerim yok ama yukarıda belirtilen tünele giderkenki starbucks ve pangaltı'ndaki douwe egberts kapandı geçenlerde, onlara boşuma gitme. kimsenin gitmediği ders çalışmalık sakin kafelerin kaderi kapanmak, çünkü kimse gitmiyor :(

Boğaziçi Üniversitesine gidebilirsin? Güney kampüsteki çalışma yerleri çok kalabalık olmaz, aşağıdan kahveni de alırsın mis gibi. Beşiktaşa çok uzak da değil.

@tejeve, :(
@bowie, 49 çukurcuma küçük bir pizzacıymış googlelayıp anladığım? Ders çalışılır mı ki orda?
@noluyo yaa, dışardan alıyorlar mı? itüye arkadaşımı sokamıyorum çünkü ben (aileme bile sıkıntı yapıyolar).

@pikrua, Benim zamanımda saat 5'e kadar kimliksiz giriyordun Hisarüstünden. Bebekten gidersen hiçbir zaman kontrol olmuyordu. Beşiktaşta yaşıyorsan bebekten git, otobüsten indikten sonra 10 dakika yukarı yürü oradasın zaten. Ben 2 sene önce mezun oldum ama, o yüzden son durum nedir bilmiyorum.

bomonti moc +1
mavra +1

moc'un alani daha genis ama aksamlari boyle 9-10'a dogru kalabalik ve gurultulu olabiliyor, civardaki cocuklu aileler falan geliyor. pazar 11, diger gunler 12'ye kadar acik diye biliyorum.

mavra'nin alani kucuk ama bazen ofisten cikar 5 kisi orda calisirdik, yine haftasonu falan degilse sakin ve guzeldir, yiyecekleri de guzeldi tostuna kadar.

ben eve internet bagli degil henuz diye her gun moc'tayim bu ara orda calisiyorum, rahatim.

ha bir de tunele dogru turk-alman kitabevi var ust kati var sakin gorundu gozume 1-2 kez.

türk alman kitabevi +1

üst katı tabi.

laptop + kitap + defter falan gibi çalışıyorsanız geniş masalardan birine çökebilirsiniz ama yönünüzü televizyona çevirmeyin derim, slaytlar dikkat dağıtıyor :) Buranın tek handikapı yiyeceklerin sandviç/kekle falan sınırlı olması diğerlerinden artısı ise araya bir bira sıkıştırabilmeniz. biraz gürültülü olabiliyor alanı moc'a göre dar olduğu için, kulaklıkla çalışmanızı tavsiye ederim. güzel database oluştu katkıda bulunayım dedim.

@krem bir tane daha alayım, hatta evin anahtarını da vereyim bunlara ben çıkayım abi. bi de tasma takarım mama verip bok temizlemeye uğrarım sadece rahatsız olmasın paşalar.

YOK YA! :D

hepsini okudum. kedi hakli.

ben olsam ben de atarim o tepedekileri asagi.

cekmeceli dolap alin ivirzivirlar icin. saga sola da dusurup kaybetmelik onemsiz seyler koyun. gazoz kapagi, bos cakmak vs.

Çok tatlıymış:) Bizimki de oyuncaklarıyla oynamıyor ya, tek oynadığı şey stor perdenin o sallanan ipi. Bozdu da zaten.
Kedidir ne yapsa yeridir diyoruz. Can onlar ya feda olsun:)

Yalnız sizin o raflar cidden çekici görünüyor, minnoşun kurcalaması normal:)

Benim şifonyerin en üst çekmecesi kediye ait,
içine ıvır zıvır doldurdum.
Az aralık bırakıyorum, gün boyu çekmeceden bir şeyleri çıkarıp yere atıyor.
o keyfi izlemek için bile değer

ben olsam bende kurcalardım kedi için çok doğal. benimki de bana örgü ördürmüyor kırk yıln başı heves ettim amigurumi yapacaktım. başımda pati atıyo habire.

kapaklı kutu değil şifreli kasa alsam onu da açmayı öğrenir bu.

kedi diye öss şampiyonu almışım :(

ağır tahrik var resimde
ne yapsın hayvancık
bende kurcalardım

maşallah çok güzelmiş. biraz daha foto koysaydınız keşke, seven ancak beslemeye cesaret edemeyen biri olarak resimlere bakmayı çok seviyorum.

az önce en üst rafa uçmaya kalkıp şarapları marapları titrettiği için yarım saatlik oda hapsi cezasını çekiyor şu an.

ben de ıvır zıvırları kutuluyorum bu arada. emeği geçenlere teşekkürler :)

@tukenmez adam ifşayı bekleyiniz. birlikte dolaptan çıkabiliriz bir sonraki ifşada :)

kedi haklı, ıvır zıvırı azaltmak ve tepeye çıkmasına izin olan bi yer çözüm olabilir www.zooplus.com.tr

bizde şundan var www.zooplus.com.tr (çok pahalanmış :/ ) gayet iş görüyor

seninki yine iyi benimki o fotoğrafta gördüğün ne kadar kablo varsa hepsini kemirirdi. 10 tane şarj aleti yedi abartmıyorum. iki günlüğüne babamlara bıraktım babamın hoparlörünü annemin mouseunu yemiş. sülalesi terörist

excel ile daha kolay olabilir gibi geldi sanki. word de olur mu bilemedim ama olmaz diye bir şey yok tabi.

arkadaşım bana buna çok benzer bir cv yaptı, wordde hazırlamış. çok zaman alıyor ama sonucu güzel.

enhancv gibi siteler senin ilacın.

Bunun ilacı powerpoint

tekrar lisansa başvurabilirsin gibi.

Bilgisiz yazıyorum; böyle işleri yapanlar çekyayı falan tercih ediyorlar sanırım. Yani nasıl yaptıklarını bilmiyorum ama internetten eğitim vidyoları yayınlayan, çeviri işi yapanlar falan var orada yaşayıp. Belki fikir olur diye söylüyorum.

Bir deserbest çağrışım: www.digitalnomadjobs.com

Ülke fark etmez derseniz Kırgızistan'da ülkeye ayak bastıktan sonra yapacağınız başvuru ile sorgusuz sualsiz sınırsız oturum alabilirsiniz.

Avrupa'da Balkan ülkeleri daha kolay olur. Hem de ucuz.
AB ülkelerinden Polonya, Bulgaristan, Romanya olabilir. Ucuz olduğu için krallar gibi yaşarsınız.

Güney Asya'da Kamboçya'ya ve Tayland'a gidenler de var.

Güney Amerika için de Arjantin ve Şili olabilir.

belgrad'da biri vardi sozlukte ama kim oldugunu hatirlamiyorum. :)

yaklaşık bir ay sonra görebilirsin.

alo 170 sanırım hemen bilgi verebilir ama.

4a hizmet dökümünden

giriş yapılan aydan bir sonraki ay ayın 23ünde bak.

uyg.sgk.gov.tr

Şu anlık geçmiş de olsa ilerde lazım olur. Giriş ve çıkışlarda direk sms gelir

yürüyen bantların/merdivenlerin tam ortasından gidenler, onlar ne olacak? kulaklık da varsa bir de kulağında eyvah eyvah...

Ben de aceleciyim ve bu gibi insanlar önüme çıktığında ezesim geliyor - du. Hala aceleciyim ama yatıştırmaya çalışıyorum bu huyumu. Ortamına göre tepki veriyorum ya da saygı gösteriyorum. İşin yetişmesi gerekiyorsa beyefendinin / hanımefendinin keyfini bekleyemem ama yaşam tarzı olarak yavaşlığı seçenlere saygı duymalıyım, duymalıyız.

Mandıra filozofu diye bir film vardı. Bir de bir sürü kişisel gelişim kitapları. Tek doğru bizim yaşadığımız bildiğimiz değil.

"Uyuz" insanlara ben de katlanamiyorum. Kimseyi etkilemedigi bir durumda insan istedigi kadar yavas olabilir, ama ornegin market/magaza kasasinda oyalandikca oyalanan, promosyon urunler arasinda bes saat karar veremeyen, kapi agizlarinda, merdiven basinda, tek kisinin gecebilecegi bilimum yerlerde yavaslayan/duran, ucak koridorlarinda aheste aheste montunu cikaran, rafa esya yerlestiren, sol seritten suzulerek giden tipleri bazen gercekten bogazlamak istiyorum.

onları öyle kabul edeceğiz yapacak bir şey yok

arabası olanlar da biz yayaları ezsin, sonra biz de tüm araçları ateşe verelim, kurtulalım komple :)

maalesef dünya kendi halinde dönmeye devam ediyor..

nö. ben de nefret ederim.
yemin ediyorum elimden gelse ite ite ilerleyeceğim o yavaş yürüyenleri.
mesela teyzeler var, dank diye duruyor yolun ortasında camekanlara bakıyor.
mesela otobüse bineceğiz. geri zekalı daha yeni çıkarıyor kartını.
hele atm'de yarım saat işlem yapan embesiller çıldırtıyor beni.
zaten katil olmaya karar verseydim önce minibüsçüleri, sonra emlakçıları, en son da toplum yaşamına uyum sağlayamamış, başkasının zamanını çalan bu geri zekalıları avlamak olurdu hedefim.

Ben de sinir oluyorum ama bunlardan daha cok sinir oldugum sey 30 cm'lik kaldirimin ortasinda durup sohbet eden ve etrafi kesen ikili kiz grubu. Yoldan insanlar filan sove sove geciyor ona da guluyorlar.

onlar benim de hayret ettiğim, anlayamadığım insanlar.

ama yavaşlık da güzel olabiliyor. sol ayak bileğimi burkup bir hafta üzerine basamamış, sonrasında günlerce çoook yavaş yürümeye mecbur kalmıştım. vitrinleri ve insanları izleyerek küçük adımlar atıyordum. istesem de hızlanamayacağımı, başka seçeneğimin olmadığını bilmek beni kaplumbağa gibi yavaş ama huzurlu bir yaratık yapmıştı.

hala, bazen yolda yürürken aynı hıza inmeyi denerim ama birkaç saniye sonra tekrar tempom yükselir, o huzuru bulamam.

yıllarca bu şekilde serzenişlerde bulundum şu anda dünyanın en yavaş bireyiyle beraberim, hayati bir mesele yoksa konuşması bile yavaş yani çok şepayma başına gelirse üzülürsün hayatım yavaşladı tşk.

Yavaş yürüyen insan hayatta en tahammül edemediğim ilk 5 şeyin falan arasına girer sanırım. Bunların bir de yürüyen merdivenin sol tarafında dikilip etrafı seyredenleri var ki onlara sinirimi anlatmam mümkün değil. Yavaşlıktan da öte artık bu, 2 adım yana hareket etmekten acizler.

Onlar da öyle işte napalim ama ben hızlı hareket eden, tez canlı bir insan olarak tahammül edemiyorum ruhum sıkılıyor ne yalan söyleyeyim. Bir de böyle uyuz uyuz etrafta dolaşıp hicbir sey yapmayanlar. Hazırlanıyor, bir iş yapıyor sanarsın bekliyorsundur, bi bakarsın daha bir adım yol gitmemiş. Acelemiz yoksa yanimda yavaş yuruyene bir sey demem kendi hızımı azaltmaya calisirim genelde. Fazla hızlı olmak da iyi degil ama aşırı yavaşlığa hiç gelemiyorum.

babamda sağlık sorunu sebebi ile yavaş hareket edenlerden
umarım bir gün gelir ben yanındayken bu şekilde konuşma cüretini gösterirsin ve hayatının en kötü günlerinden birisini sana geçirtirim.

@basond, geçmiş olsun da buluttan nem kapmanın anlamı yok. sanki tek bacağı olmayıp da yavaş yürüyenlere sallamışlar gibi.

sadece yürüme de değil böyle ortak kullanılan yerlerde falan da genelde yavaş insanlar sinirimi bozuyor ama bazen ben de yorgun, bezgin, düşünceli falanken yavaş davrandığımı fark ediyorum. ama fark şu ki ben yavaş olduğum anlarda birinin herhangi bir eylemine engel olmamak için ona göre davranıyorum mesela tek kişinin geçebileceği kısımlarında hızlanıyorum kaldırımın, market reyonunda yavaş yavaş bir şey bakıyorsam kenarda duruyorum arkamdan gelene öncelik veriyorum falan. yavaşlığı farkında olunduğu ve gereği yerine getirildiği sürece tolere edebiliyorum.

gereksiz duyarlarda bugün, @basond; sağlık sorunu ya da başka istisnai durumları kastetmediğimi ve yavaş olmak zorunda kalanları değil de bunu yaşam tarzı olarak seçenleri kastettiğimi duyurumda yazmama rağmen tekrardan açıklama yapmak zorunda bıraktın ya beni, teşekkürler. baban için de geçmiş olsun. sevgiler...

benim en sinir oldugum tipler mesela metroda yuruyen merdivenden cikiyorsunuz, cikiyor tam tepesinde - yani herkesin cikip ulastigi yerde- kenara cekilmeden duruyor, ya da asagi iniyorsunuz, metroya yetiseceksiniz, aheste aheste. sen yavas git tamam da kenara cekil bari. doner kapidan cikiyorsunuz tam herkesin ciktigi yerde duruyor. yavas yavas boyle ya kenara cekiliyor ya cekilmiyor. ya ayak altindan cekilsene kardesim, dunyada senden baska kimse yok mu sanki.

he gereksiz duyar kasıyorum he,
yolda yavaş yürüyenleri de zaten alnından okuyup anlıyorsunuz. Merdivenden çıkanları sırtında yazdığı için anlıyorsunuz.
siz gıcık olmaya devam edin

ben arkadaşlarımı uykusunda boğmayı falan planlıyorum bu mesele yüzünden.
ne zaman kalkıp bir yere gidilecek, bir şey yapılacak olsa herifler 10 saat evden çıkamıyor. sanki her biri bana birer cambridge kontesi. saçlı sakallı adamlar bunlar ya.
tüm varlığımla nefret ediyorum.

İnsanlara bu kadar takılmak, insana hiçbir şey kazandırmıyor. Bunu farkedince kuş gibi hafifliyorsun.

Offf acilin once ben gomucem:D Hepsini yok edelim. Uzun namlulu silahlara mudahale edelim:)
Hastaligi olan, yorgun argin olana bir sey demem de gencecik zipkin gibi kizlar erkekler boyle agir agir takiliyor deli oluyorum.
Arkadas ust gecitte, kaldirimda, orada burada neden asiri yavas yurursun neden? Dusunuyorum dusunuyorum bulamiyorum. Yok yani bir sebep bulamiyorum. Arkandan kovalayan varmis gibi gitmesen de olur da neden kagni gibi hareket edersin arkadas, bu kadar cok mu zamani herkesin. Bunlar 500-600 sene yasamanin formulunu buldu da o yuzden mi bu kadar rahat yoksa?

Bazen yavas yuruyenlerin arkaasina denk geliyorum, sagdan soldan gececek yer de yok, resmen duracagiz o kadar yavas oluyorlar. Yani gitmekle gitmemek arasi bir sey, kanser olursun:) Ulan dur bari hic gitme bosver.

Kimseyi etkilemedigi durumda istedigi hizda takilabilir herkes ama topluma acik alanlarda genelde etkleniyorum. Daracik ust gecit ya da daracik kaldirim, onumde kagni gibi 2 kisi muhabbet ede ede gidiyor ve beni yavaslatiyorlar, lanet olasi ust gecitte neden vakit oldurmek zorunda kalayim? Kamlumbaga gibi giceksen allahin belasi kaldirimi ortalama! Kenardan yuru ki vaktini kaldirimda oldurmek istemeyen adam gecip gitsin.

Hangisi hastaliktan, yasliliktan ya da cok calismaktan hangisi keyfine tek tek tespit etmem mumkun degil zaten ama yavasligi sevmiyorum. Yavas insanlara denk gelmeyi sevmiyorum. En azindan baskalarini yavaslatacak davranislardan kacinsinlar pls.
Yavas hareket edenlerden daha sinir oldugum bir sey varsa o da daha yavas hareket edenlerdir:)

Ben de tezcanliyim, karsima cikmadiklari surece yavaslarla bir sorunum yok aslinda. Ama karsima cikmasinlar, hayati yavaslatmasinlar. Yoksa pirasayi da sevmem ama bana bulasmadigi surece sadece sevmemekle kaliyorum, pirasaya bir sey yapmiyorum.

Kendim çok hızlı ve telaşlı yapıdayım. Yavaş yürüyen, yavaş hareket eden insanlara anlam veremiyorum. Yok yani, bir şey nasıl o kadar yavaş yapılır, gerçekten anlam veremiyorum. Ama itiraf etmeliyim ki kendi yapımla da yoruluyorum. Belki de doğrusunu onlar yapıyordur.

buradaki hatunlar tanımdaki gibi bi erkek görünce 'çok cool ya' diye erimeye başlıyolar.
özellikle de hayata karşı bu derecede heyecan duyanlar.

yavaş konuşmak, sakin hareket etmekle yürüyen merdivenin sol tarafında durmanın ya da senin için önemli bir işi uzatmanın bi mantığı yok arkadaşlar. yukarıda bi arkadaş var sosyoloji masterı yapmış onunla kafa kafaya verin doğru başlığı açın bence.

boş işlerle uğraşıyorsunuz.

sağlık durumu ya da yaşlılık sebebiyle değilse ben de uyuz olurum. Hatta yüksek sesle uyarırım.

Ayrıca alınganlık yapmaya gerek yok, kastedilenin yaşlılar ya da hastalar olmadığını hepimiz biliyoruz. arkadaşıyla merdiven ortasında "röahhghshshsg" diye muhabbet ederek beni engelleyen adamın bir maruzatı olduğunu anlamam için alnında yazmasına gerek yok.

yavaş insanlardan şikayet edenlere, bunu bir kaç adım öteye taşıyanlara hazırladığım lafları da döşüyordum ki...

benim de onlardan olduğumu fark ettim. ama hızlı iş ortamında sürekli ayak altında dolaşan müdüre karşı. adamcagız artık beni görünce yol veriyor resmen.

"çok hızlı gittik. ruhlarımız geride kaldı" demiş ya hani dört nala giden bir kızılderili grubunu durduran reis. "biraz bekleyelim de ruhlarımız bize yetişsin"

bence bu kadar hız, koşturmaca normal değil. insani değil.

Bu bizim şehir kültürümüz. Bazı şehirlerde de gayet yavaş yavaş yaşanıyor ve insanlar hızlı, seri davrananlara 'Huzurumuzu, sakinliğimizi bozdu' diye kızıyorlar.

Geçen sene yurtdışındayken kaldırımda biri çok yavaş yürüyordu. Arkadaşımla arkasında kaldık ve bana fenalık geldi, Üfff sesi çıkarmadım ama kızı hızlı bir hareketle solladım. Millet bana baktı 'Allah'ın öküzü ne yapıyor' diye, çünkü herkes aynı hızda hareket ediyor ve yolun ortasında tıkıyorlar her yeri. Arkadaş da 'İstanbul'dan geldiğin belli oldu, daha buralı olamamışsın' dedi kibarca. Oysa ben de ortalama bir İstanbullu hızında hareket ediyorum. Ne yavaş ne de koştururcasına hızlı ama ortalamaya göre hızlı. Sonra oradaki hıza alıştım, bu sefer İstanbul ilk bir hafta başımı döndürdü.

Yine böyle bir 'yavaş şehir'deki başka bir durumu da anlatıvereyim. Marketlerde kasalarda bizimkiler seri hareket eder ve hatta sen 'Ama ben daha paketlemeyi bitirmedim, kasiyer itekleyip duruyor benim ürünleri. Sonraki müşteri beni bekliyor' diye stres yaparsın ya; hah, öyle bir markette önümde en az 10 kişi var, ki bunun varlığı bile başlı başına 'En az yarım saat buradayız' püflemesi demek. Baktım, herkes çok sakin. Market kuyruğu değil de, evdeki koltuktaki kadar rahatlar. Bu memlekette de kasiyerler müşterilerle 'Nasılsınız? İyi misiniz? İstediğiniz her şeyi buldunuz mu? Aaa, bunu ben de kullanıyorum? Şunu denediniz mi, tadı nasıl; ona göre ben de alayım?' muhabbetini kasada 10 kişi dolu arabalarla da bekliyorsa yapıyorlar. Sıradaki hiç kimse de 'Hadi, kardeşim. Evimize gideceğiz daha' diye bir derdi yok. Hatta, derdi 'Evime nasıl olsa gideceğim, karşımdaki ile iki laf edeyim de gün güzel geçsin bari' diye bir bakış var. Düşün ki kuyruk uzamış ve reyonlara varmış, kasiyer 'Bunu yüzüne nasıl sürüyorsun, yatmadan önce mi, sonra mı' diye muhabbet ediyor. İnsanlar da 'Hadi, kardeşim' demek yerine 'Hmm, acaba yüze nasıl sürülüyor. Ne kibar insan' diyerek mutlu oluyorlar. Bazen muhabbetin parçası oluyorlar, 'Onu değil de, şunu kullansanız sanki daha iyi' diye. Aynı şehirde metronun yürüyen merdiveninde yürünmüyordu. 'Soldan yürünecek' diye bir durum yoktu, yürüyene 'Yazık, kimin çocuğuysa' diye bakıyorlardı.

Hızlı yaşamımı ilk sorguladığım andır. Gözümün önünden kaldırımda 'E yürüyecekseniz yürüyün' dediğim, kasiyerden 'Hadi toplan da, sonraki gelsin' bakışı aldığım günlere yandım. Hızlı ya da yavaş olmak sorun değil bence ama hızlı yaşamak zorunda olmak, buna alışmış olmak sorunun göstergesi bence. Hızlı yaşamak zorunda olmak, anı sindiremeden yaşamak zorunda kalmak demek kaçırdığımız bir şeylerin olduğu hayata yetişemediğimiz, hayatın bizden önde gittiği ve hızlı yaşadığımız için çevremizdeki güzellikleri kaçırdığımız bir hayat demek bence. Hızlı olmak ve hızlı olmak zorunda kalmak arasında ciddi bir stres, anksiyete, negatiflik farkı var. Hızla yaşamıyoruz, hızla tüketiyoruz sadece; çiğnemeden yutuyoruz.

Örneğin, Norveç'in yavaş tv'si var. Bütün gün bir trenin yolculuğunu, bir balığın avlanmasını gösteriyor ve çok da seviliyor. Araştırmacılar bu sevilmenin nedeninin 'İzleyicileri yavaşlatarak, hayatla aynı hızda olmalarını sağlıyor' diyerek açıklıyor.

Ben de İstanbul ortalamasında hızı olan bir insanım ve İstanbul gibi metropollerde, hatta Türkiye'nin çoğu yerinde yavaş yavaş hayatımızı yaşamamız mümkün değil. Yaşadığımız yer Serengeti Düzlüğü gibi yer; yavaş kalan kişi güçsüz antilop gibi aslanlara yem olur. Üstelik, insanı canlı tutan bir yanı da var ama yaşadığımız yerine Serengeti Düzlüğü olmasında bir sorun, bir sıkıntı var.

Birde yürürken hadi geçeyim diyip sağ yada solundan geçmek isterken, o tarafa doğru yönelir tekrar önü kapatanlar var ya :I

Ben mesela araç kullanırkende böyleyim, makam ön yada ardçı aracıyla giderdik hep, çakarlarımız olduğu için trafik açılır, hızlıca giderdik her yere.

kısır maması kullanmak şart gibi. onun dışında yediği her şey direkt kilo aldırıyor ve sağlığına da zararlı. kısırlaştırmayı yapan veteriner zaten anlatır. ama kısırlaştırdıktan sonra aa kıyamam biraz da şundan vereyimleri iyice kısman lazım. bizim veteriner kuru mama dışında her şeyi yasakladı.

kısır kedi maması kesinlikle yedirin yoksa ileride çok kilo alır ve sağlık sorunu yaşar. bir de ksıır mamayı belli oranda vereceksiniz, ben vermeme hatasını yaptım ve kedim bir yıldır sadece bir gıdım obez kedi maması yiyor:( yani kısır mama yetmez bir ölçü kabınız olsun ve doktorun kedinize önerdiği oranda mamayı onunla ölçüp verin. ekstra mama vermeyin ağlasa da.
onun dışında başka değişiklik yapmanıza gerek yok, zaten yaşı da itibariyle zamanla durulup sakinleşecek kısırlaştırma sonrası.

bizimkilerin hepsi kısır, ama biz normal proplan somonluyla devam ediyoruz.
1-2 tanesi çoook hafif tombikleşti, ama sayıları çok ve çok oyun oynuyorlar.
o yüzden bir sorun yaşamadık.
illa obez olacaklar diye bir kaide yok yani.
ya da "şart" değil.

benimkiler hiçbir kısırlaştırılmış kedi mamasını yemedi mesela.

Biz veterinerimizin tavsiyesi üzerine kısır kedi maması ile devam ediyoruz. En iyisi kısır maması almanız tabii.

Daha kısırlaştıralı 2 ay oldu sanırım, şişmanlama olmadı. Ama uysallaşma da olmadı. Tam tersi oldu, kısırlaştırma öncesi uysalken şimdi oyun delisi oldu, koşturmaya başladı:)

Kisir kedi mamasi kullan tabii ki. Kilo alma sik gozlenen bi durum sanirim ama benim iki kedimden birinde oldu sadece. Digeri gayet formunu koruyor, mama kabi her daim dolu dursa da doyana kadar yiyor sadece. Ama zaten oyle her seyi yiyen cok istahli bir kedi degildi kisirlasmadan once de. Ayni sekilde oyle cok ekstra bir hareketsizlik, uyuzlasma da olmadi bizimkinde.

kedim kilo almadı diyen arkadaşlar için dikkat etmelerini tavsiye ederim. çünkü kısırlaştırma sonrası ilk seneler ben de öyle sandım. kilo almıyor, kabında yemek var o kendi doyunca bırakıyor gibi yöntemlerle ilerledim. ama özellikle kedi 4-5 yaşını geçtikten sonra yani kısırlaştırmanın 3., 4. senesinden sonra bir anda ne olduğunu anlamadan kedi kilo alıyor.
tabii kedinizin cinsi vs de fark eder. ama daha kediniz 3 yaşını geçmemişse benim yaptığım hataya düşmeyin, geri dönülmez sağlık problemleri gerçekten çok üzücü oluyor :(

@kaputt:

benimkilerin hepsi beş yaş üstü ve hepsi sokak kedisi.
cinslerde belki fark ediyor olabilir, evet.
zaten 5 yaşından sonra normal hareketleri de azaldığı için onun da etkisi olabilir.

@kaputt, geçmiş olsun:(

Bizimkine proplan kısır maması veriyoruz ve her zaman ölçülü veriyoruz. Şimdilik bir kilo sorunumuz veya fazla mama isteme sorunumuz yok. Umarım ileride de bir problem olmaz.